1989 – ÖYS SORULARI

1989-ÖYS SORULARI

1.            I-   Onun böyle davranmasına önce bir anlam vere­medim.

II.  Bir zamanlar  ben de seyahati  severdim.

III.    Bu  işe yıllarca emek vermiş bir  insandı.

IV.    Çoktandır  böyle güzel  bir film  izlememiştim.

V.   Eskiden  burada yemyeşil  bir orman vardı.

Bu cümlelerin hangilerindeki  altı  çizili sözler birbi­rine yakın anlamdadır?

A)   |. ve  IV.                        B)  II. ve  III.              C)  II. ve  V.

D)  III.  ve  IV.                      E)  III. ve V.

 

2.            I.    Hemen hemen yolu  yarıladık.

II.    Hafif hafif bir  rüzgâr  esiyor.

III.    Olsa olsa on yaşındadır.

IV.    Aşağı  yukarı  bir saat sonra gelirler.

V.    Zaman zaman güneş  açıyor”.

Bu cümlelerin hangilerindeki altı çizili sözler birbi­rine yakın anlamdadır?

A)   I. ve II.                           B)  I. ve  IV.              C)  II. ve  IV.

D)  III. ve V.                         E)  IV. ve  V.

 

3.                       Bu işi nasıl olsa bitireceğim.

Yukarıdaki  cümleye, altı çizili sözün kattığı  anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)   İleri geri konuşmalarına hiç fırsat vermeyeceğim.

B)    Kaba davrananları  hemen cezalandıracağım.

C)    Yola yorgun çıkmanın sakıncalarını  anlatacağım.

D)   Evdeki  eski  eşyaların tümünü onaracağım.

E)    Olayın gerçek sorumlusunu er geç öğreneceğim.

 

4.  Tabak tabak  yemek  yedi;  ama gene  de doymadı.

Yukarıdaki cümleye, altı çizili sözün kattığı  anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)   Çocuklar, onar onar saymayı  öğrendiler.

B)    Bahçede tatlı tatlı sohbet ediyorlar.

C)    Koşa koşa istasyona geldik.

D)   Kırlara gidip kucak kucak çiçek topladık.

E)    O  yöreyi  adım  adım  dolaştık.

 

5. Bu kez de başarılı  olamadım, ——-. sözleri, aşağıdakilerin hangisiyle sürdürülürse   cümle “bir  işte kendine güvenini  yitirmiş”  bir insanın tu­tumunu yansıtır?

A)   ama bir daha denemekte  yarar var

B)    bir  daha böyle bir  işe   girişmemeliyim

C)    artık  bu başarısızlığın  nedenini  bulmalıyım

D)   ancak bu böyle sürüp  gidemez

E)    yalnız bu  işin peşini  bırakacak  değilim

 

6. Kısa zamanda, olanları  anlamıştım; ——- sözleri, aşağıdakilerin hangisiyle sürdürülürse cümle “iş  işten geçmiş,  yapılacak bir şey kalmamış”  an­lamını kazanır?

A)   hemen eti kolu sıvamam gerekiyordu “

B)   ama atı  alan  Üsküdar’ı  geçmişti

C)    artık  işi  oluruna bırakmak  istemiyordum

D)   bu işi bir oldu bittiye getirmelerine engel ol­malıydım

E)    ancak,  çaydan geçip derede   boğulmamalıydım.

 

7.    Aşağıdakilerin’ hangisinde, “başkasından  çıkar sağ­lama  eğiliminde  olan”   birinden söz edilmektedir?

A) Günlerdir  beni   arıyormuş;  o  bal   alacak  çiçeği ‘bilir.

B)  Öyle durduğuna bakma,  hepimizi  suya götürüp susuz getirir.

C)   Hiç  acele  etmeden bekler  ve sonunda turnayı gözünden vurur.

D)   Öyle  bir adam  ki  saman  altından su  yürütür.

E)   Ona bakmayın, bir  dirhem  bal  için bir  çeki keçiboynuzu  çiğner.

 

8.            I. Sanatçı,  duygularını dile getirirken başkalarının beklentilerini  göz önüne almaz.

II.   Sanatçının  değeri, verdiği  eserlerden  anlaşılır.

III. Sanatçı,  eserlerinde  okuyucunun duygularına ses­lenebildiği   Ölçüde  başarılı   olur.

IV.   Sanatçı,  yazılarını   içinden  geldiği  gjbi, Özgürce yazar.

Bu cümlelerden, öne sürülen düşünce   bakımından birbirine en yakın olan ikisi  aşağıdakilerin hangisin­de bir arada verilmiştir?

A)   I.  ve  Il.                         B)   I.  ve  III.              C)   I.  ve  IV.

D)   II.  ve  III.                      E)   III.  ve  IV.

 

9.    Aşağıdaki   cümlelerin  hangisinde  istek söz konusu değildir?

A)  Yazıyı  tamamlayıp bana getireceksin.

B)    işini  bitirir bitirmez bize gideceksin.

C)    Adresini  yazıp masama bırakacaksın.

D)   Sonunda yorgunluktan uyuyacaksın.

E)    Boş zamanlarında bu kitabı  okuyacaksın.

 

10.  Aşağıdakilerden hangisi, cümleyi söyleyenin duygu­larını  da içermektedir?

A)   Ayağında  yamalı   bir  pantolon vardı.

B)    Mahallede  herkes  onu  sayar, severdi.

C)    Dışardan,  dalgaların sesi   duyuluyordu.

D)    Kapıda, üniformalı  bir  memur  duruyordu.

E)    O   güzelim   ovalar  giderek  çoraklaşıyordu.

 

11.    Aşağıdaki  yargılardan hangisi nesnel  bir nitelik ta­şımaktadır?

A)   Oyundaki  olaylar, üç bin kişilik bir kasabada, bir çiftlikte geçiyor.

B)   Üstün  bir sanat değeri  olan bu  yapıt,  yıllardır özlemini  çektiğimiz, gerçek  anlamda bir  müzikal.

C)    Başoyuncu,  kendine özgü  tekniği  ve  eşsiz yorum gücüyle bu  çok zor  rolde ustalığını  kanıtlıyor.

D)   Oyuncular  büyük bir uyum  İçinde, bütün  yete­neklerini  kullanarak  rollerinin hakkını  veriyor.

E)    Dekorlar, seyirciyi  o günün ortamına götürerek oyunun  etkisini  büyük ölçüde  artırıyor.

12.   Aşağıdaki  cümlelerin hangisinde “değerlendirme” söz konusudur?

A) Kimi sanatçılar duygularını dile getirmek için, kimileri de kusursuz eserler yaratmak için ya­zarlar.

B)Romancı, gerçekleri  düş gücüyle yeniden biçimlendiren kişidir.

C)Bir eserin değerinin, konusundan çok, üslubuna bağlı  olduğunu her zaman söylerim.

D)Bu  romandaki  kişilerin birbiriyle ilişkisi  üzerine birçok  İnceleme yapılmıştır.

E)Bu eserde, konu  gerçek  yaşamdan alınmış, kişi­ler karakterlerine uygun biçimde konuşturulmuştur.

 

13.  “Yaşamdan  çok, ölümü  çağrıştıran bu doğa parçasın­da eksik olan şey hayattır, canlılıktır.”

Bu cümle ile aşağıdakilerden hangisi  arasında,doğa­nın anlatılışı bakımından bir benzerlik vardır?

A)Şu uzayıp giden tepeler, gökyüzüne başkaldırmış gibi gözüküyor.

B)Ağaçların kuru dalları, esintinin etkisiyle bir sa­ğa bir sola gidip geldikçe, fısıldaşan  insanları andırıyor.

C) Her şey taş kesilmiş gibi;  insanı  ürküten bir kıpırtısızlık;  ne bir ses, ne bir hareket.

D) Ovayı  dolduran bu kuru dikenler,  yabani  çiçekler arasındaki  ağaçlar, çöl  ortasında bir vaha sanki.

E)Karanlık  basıp  da  poyraz    fırtınaya  dönüşünce uzun  çam   ağaçlarının  uğultusu  artıyor.

 

14.  Aşağıdaki  cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?

A)   Dün  akşamki   televizyon  filmini beğenerek izledim.

B)  Ağaçdaki  kuş  yuvasına bakmak  için hepimiz  can atıyorduk.

C)    Bu  yaz  tatilinde  güneşin ve  denizin  tadını   çıka­racağım.

D)   Gelecek  ayın   15’inde sınıf  arkadaşlarımla buluşa­cağız.

E)    Öyle sanıyorum   ki  sen  bu sınavda başarılı  olursun.

 

15.  Aşağıdaki  cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?

A)   Türkiye  Büyük  Millet  Meclisi’ndeki  töreni  tele­vizyondan izledim.

B)  Sözünü, “Bu  ülke daha nice  Mehmet’ler  yetişti­rir.”  diyerek bitirdi.

C)    Başarımızı  kutlamak  için  akşam Ahmet’lerde toplanacağız.

Ö)   Beni  saat 9.00’da otobüs durağında bekleyecekti.

E)   Mevsimin kurak geçmesi  Konya Ovası’nda verimi etkiledi.

 

16.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı yoktur?

A)   Babası, oğluna :  “Şimdi  ne  yapmayı  düşünüyor­sun?”  diye sormuş.

B)   Babası, oğluna:  “Şimdi  ne  yapmayı  düşünüyor­sun?  diye sormuş.”

C)   Babası, oğluna;  “Şimdi  ne  yapmayı  düşünüyor­sun?”   diye sormuş.

D)   Babası, oğluna: Şimdi  ne  yapmayı  düşünüyor­sun?  diye sormuş.

E)    Babası : oğluna  “Şimdi  ne yapmayı  düşünüyor­sun?”  diye sormuş.

 

17. Gecekondu, uyurgezer, mirasyedi, ateşkes gibi bi­leşik sözcükler, aşağıdaki yöntemlerden hangisiyle oluşmuştur?

A)    Her  İki  sözcük de kendi  öz  anlamı  dışında kul­lanılmıştır.

B)    Birinci  sözcük  kendi  öz anlamı  dışında kullanıl­mıştır.^

C)    İkinci  sözcük kendi  öz anlamı  dışında kullanıl­mıştır.

D) Eylem  soylu sözcükler,  birleştikleri   sözcükle  bir­likte tür bakımından değişikliğe uğrayarak   ad ve  sıfat  oluşturmuştur.

E)    Ses değişimi  yoluyla oluşan bileşik sözcüklerde, iki  ünlü  kaynaşmış ya da  hece düşmesi  olmuştur.

 

18.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, -lık (-lik, -luk, -lük) ekiyle türetilmiş sözcük yer bildirmektedir?

A)   Aylık  kazancının  yarısını  bu  işe harcamıştı.

B)    Yarın  çamlığa doğru bir geziye çıkacağız.

C)    Kışlık  yiyeceklerimizi  şimdiden  alacağız.

D)   Çocukluğunda buralara pek çok  kez  gelmişti.

E)    Çevremizi  kuşatan çirkinliklerden  rahatsız ol­muştuk.

 

19.    Aşağıdaki sorulardan hangisi özneyi buldurmaya yö­neliktir?

A)   Bu akşam  nereye gideceksin?

B)    İşin hangi  yönünü görüştünüz?

C)    Bu  konuda  nereden bilgi  alabilirim?

D)   Arkadaşın  yarın ne  yapacak?

E)    Bu kitabı  sana kim  getirdi?

 

20. Aşağıdaki  dizelerin hangisinde, “masal”  sözcüğü   nes­ne görevindedir?

A)            Masallarda kalsa korkular

Tarla sürse  kırlangıçlar

B)            O   günden  bugüne   yadigâr

Bir  yanım   masal   kaldı

C)            Masal   dinledi   yıkılar

Gökyüzü  ağarıncaya  dek

D)            Çocukluğum  masal  gibi  geçti

Adlarını  öğrendim  otların,  çiçeklerin

E)            Biz  iyiye   iyi,  güzele  güzel   dedik

Masallardan  çektik  dizeleri 

21.   Aşağıdaki  cümlelerden hangisinin yüklemi, gelecek zaman  kipi  anlamında kullanılmamıştır?

A)    Yarın  geç   mi   gelirsin?

B)    Akşamları  bu saatte mi   uyursun?

C)    Mektubu sonra mı yazarsın?

D)   Arkadaşını yarın mı ararsın?

E)    Sabaha  İstanbul’da  mı  oluruz?

22.   Aşağıdaki  atasözlerinin hangisinde sıfat-fiil, öteki­lerden farklı  bir görevde kullanılmıştır?

A)   Sona  kalan,  dona  kalır.

B)    Veren   eli   herkes  öper.

C)   Varım  veren  utanmamış.

D)    Yaş  kesen,  baş  keser.

E)    Tekkeyi  bekleyen çorbayı içer.

23.    Aşağıdaki  dizelerin hangisinde, somut bir addan türeyip somut bir varlığı  niteleyen sıfat vardır?

A)   İçindeyim şimdi  o  alaca sessizliğin

B)    Ne vefalı  komşumuzdun sen Fahriye  Abla

C)    Bırak  yorgun  başlan  bu taşlarda  uyusun

D)   Sonsuz  ufuktan  âh  o  ne  coşkun  gelişti   o

E)    Geyikli  örtüyü ser  masaya,  dinlen biraz

 

24.   Aşağıdaki  dizelerin hangisinde, “ulama”ya bir örnek vardır?

A)   Sabahtan  uğradım  ben  bir fidana

B)    Çıkıp şu  dağlara  yaslanmalıdır

C)   Gönlümüz bağlandı   zülfün  teline

D)   At  benim  derdimi  götür  yare ver

E)    Telgrafın tellerine kuşlar   mı   konar

 

25,    Aşağıdaki  dizelerin hangisinde,hem  yapım  hem çe­kim eki  almış bir  sözcük vardır?

A)   Açılan  bir   gülsün  sen   yaprak   yaprak

B)    Şimdi   bir   rüzgâr   geçti   buradan

C)    insan  bir   yanınca Kerem  misali   yanmalı

D)   Erteli  gün başladı  gün  doğarken  yolculuk

E)    Ayva  sarı   nar  kırmızı   sonbahar

 

26.   Aşağıdaki  atasözlerinin hangisinde mecazlı  bir söy­leyiş yoktur?

A)   Ayağını   yorganına göre  uzat.

B)    Kaz gelen  yerden  tavuk  esirgenmez.

C)    Son pişmanlık  fayda vermez.

ü)   Yuvarlanan   taş   yosun  tutmaz.

E)    Ateş  düştüğü  yeri  yakar.

 

27.           Nar  tanem,  nur  tanem,  bir  tanem

Dili   mercan,  dizi   mercan,  dişi   mercan

Yoluna bin can  koyduğum

Gökte  ararken  yerde bulduğum

Gülen ayvam,  ağlayan narımsın.

Bu dizelerde,aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmamıştır?

A)    Halk  masallarına  özgü  öğelerden

B)    Birbirini  çağrıştıran sözlerden

C)    Benzetme ve  kişileştirmelerden

D)    Halk  deyimlerinden

E)    Renk  bildiren sıfatlardan

 

28.   “Çoğunluk”  sözcüğü,aşağıdaki  cümlelerin hangisinde yanlış kullanılmıştır?

A)   Çoğunluğunu  çocukların oluşturduğu  yolcular trenden  iniyorlar.

B)    O   yıl   Marmara’ya  inanılmaz  çoğunlukta  bir  ba­lık  akını  oldu.

G)   Çoğunluk sağlanırsa toplantıyı  yaparız.

D)   Çoğunluk  bizim  gibi   düşünüyordu.

E)    Çoğunluğun  isteğine  uyularak  sinemaya gidildi.

 

29.   ‘Öğretim”  sözcüğü,aşağıdaki  cümlelerin hangisinde yanlış kullanılmıştır?

A) Öğretim sistemini  geliştirmeye  yönelik  çalışma­lar   yapılıyor.

B)    Okulun  öğretim  kadrosu  henüz  tamamlanmadı.

C)    Bu  yıl,  öğretime  on  gün  erken  başlanıyor.

D)   Başvurduğu  işyerinden, son öğretim  durumunu gösteren bir  belge  istediler.

E)   Önümüzdeki   günlerde öğretim  yöntemleriyle  ilgi­li   bir  toplantı   düzenlenecek.

 

30.  Aşağıdaki  cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuklu­ğu vardır?

A)   Senden  beklediğim şey, bu sınavı  kazanmandır.

B)    Beni  en çok sevindiren, senin geldiğindir.

C)    Orada en çok  ilgimi  çeken, tarihi  eserler olmuş­tur.

D)   Bana güç veren şey, bu  güzel  sözlerindir.

E)    Beni   dinlendiren  tek  şey,  kitap  okumaktır.

 

31.  Aşağıdaki  cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?

A)Hangisinin başarılı, hangisinin başarılı  olmadığı­nı  öğreneceğiz.

B)Bugün  gelip gelmeyeceği  konusunda kesin bir şey söylemedi.

C)Bu  işi  kendisinin  mi  yoksa arkadaşının  mı   yap­tığını  bilmiyoruz.

D)Çevresindekilere sürekli, kimlerle tanıştığını, neleri  gördüğünü  anlatır.

E)    Hem  özlediğini  söylüyor hem  de gidip görmek istemiyor.

 

32. Aşağıdakilerin hangisinde,“Bizde bu soruna henüz hâlâ bir çözüm yolu bulunamadı.” cümlesindekine benzer bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Başarısızlığının, burada sayılamayacak  kadar  çok ve değişik  nedenleri  vardı.

B)  Bu  durum, hemsanayi  hem  de tarım  alanında gelişmiş ülkelerde görülebilir.

C)  Bu çalışma  koşullarına  ancak   sadece üç  hafta dayanabildi.

D) Bütün  bunlar  bizi,  birey ve  toplum  olarak  olum­suz  yönde  etkilemektedir.

E)  Bir  insan,  geleneklerine ne  kadar bağlıysa  yeni­liklere o kadar  zor  ayak  uydurur.

 

33.   Aşağıdakilerin hangisinde, “Böylece  bana  yardım yapılmamasını  sağladı.”  cümlesindekine benzer bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Laf  taşıyarak,  aralarının  bozulmasına  o  da  bir katkıda bulunmuştu.

B) Sabrın ve direnmenin,  insanoğlunun en  büyük dostu  olduğunu söylüyordu.

C)  O  sabah,  yoğun sis  yüzünden  göz  gözü  görmü­yordu.

D) Babası, oğlunun  her  geçen gün  biraz daha artan sıkıntılarını   görmezlikten  geliyordu.

E) Adamın  yüzünden, ne kadar sıkıntılı  bir  durumda olduğu  anlaşılıyordu.

 

34.  Aşağıdakilerin hangisinde, “Sana asla kızmıyor, çok seviyoruz.”‘ cümlesindekine benzer bir anlatım bozukluğu vardır?

A)   Ağaçları  suluyor,  i taçlı yor.

B)    Arkadaşlarıyla buluşmuyor,  haberleşmiyor.

C)    Kitaplarını   yerlerine   yerleştirmiyor,   üst  üste yığıyor.

D)   Derslerine çatışmıyor,  ihmal  ediyor.

E)    Tarlayı   gübreliyor,  ekime  hazırlıyor.

 

35.   “İşimden vakit  kalmıyor.”   İşte, birçok  kimsenin sanata  uzak  durmasının  değişmeyen  gerekçesi. Oysa zaman  ayırmak  o  kadar  zor  değil.  Görülecek bir film, seyredilecek  bir tiyatro, gezilecek bir ser­gi  ve  hele müzik…   Daha  iyi   çalışabilmek   için  sana­tın  gerekliliğine  henüz  inanamadık.  Birey  katına yükselebilmenin, sanattan geçtiğini  söyleyenlere de burun  kıvırıyoruz.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine karşı  çıkıl­maktadır?

A)   Zamanın düzensiz ve plansız  kullanılmasına

B)    Sanatın  yararsızlığı   düşüncesine

C)    Çalışma hayatının sanatla  ilgilenmeyi  engellediği görüşüne

D)   Günlerin  tekdüze  bir  biçimde  geçirilmesine

E)    Üretici   olmayan  bir  biçimde  çalışılmasına

 

36.   Çok sayıda şiir yazanları, yayımlayanları, şiir kitap­larını art arda sıralayanları kınayanlar vardır. Ben, az ya da çok yazmayı bir değerlendirme ölçüsü, bir Övgü nedeni saymam. Önemli oian, iyi şiir yazmak­tır. Yazıldığı ya da okunduğu günün akşamı unutu­lup giden şiirler değil, zamana dayanan, eskimeyen, kuşaktan  kuşağa  aynı   ağırlıkla  aktarılan şiirler…

Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden han­gisidir?

A)    Şiirin  güzelliği  ve  değeri kalıcılığıyla  ölçülür.

B)    Çok   yazan  şair  kalıcı   olamaz.

C)    Her şair,  okuyucularının beğenisini  düşünmek zorundadır.

D)   Şiir  eskidikçe  etkileme  gücü   artar.

E)    Az okunan şiirler  yarına kalmaz.

 

37.    İster ünlü  olsun  ister ünsüz, her  yazar, dile kendi’ ölçüsünde bir  katkıda bulunur.  Örneğin, Shakespeare ve Vergilius,  kendi  dillerini  geliştirmek  için  çok  ça­lışmış,  çok  şey  yapmışlardır.  Ancak, kendilerinden önceki   yazarlar,  bu  dilleri,  onların  işlemesine  nazır bir  hale  getirmeselerdi,  onlar  da bu  dilleri  bu  öl­çüde  geliştiremezlerdi.

Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden han­gisidir?

A)   Her  dil,  yazarların  ortak  çabasıyla  gelişmiştir.

B)    Yazarın  tanınmasında, dilin büyük  önemi  vardır.

C)    Büyük  eserler,  gelişmiş  dillerin  ürünüdür.

D)   Yazarları  kalıcı  kılan,  eskitmeyen,  dilleridir.

E)    Dili  başarıyla kullanmak  için,  onu tanımak  ge­rekir.

 

38. Reşat  Nuri,  Eski   Hastalık   adlı   romanının  bir  bölü­münde, Silifke’deki  bir balo  hazırlığını  ve balo ge­cesini  nefis gözlemlerle,  ayrıntılı  bir biçimde,  us­taca  anlatıyor.   Romanın,  Cumhuriyet’in  ilk  yılları­nı  yansıtmak  açısından  en başarılı  sayfalan  bunlar. . Burada  yazar,  misafirlerinden” birine söylettiği  tek bir  cümlede, bütün .’bir dönemin yüzeysel  yenilikle­rine, Batılılaşma özentisine karşı, halkın tepkisini büyük  bir  ustalıkla verir.   Hiçbir  tarih  kitabında  bu çarpıcı   gerçeği   bulamayız.

Bu parçada vurgulanan  düşünce  aşağıdakilerden han­gisidir?

A) Reşat  Nuri,  Eski   Hastalık   romanında,  yaşanmış olayları,  kendi   tarihsel   sırası’ içinde,  bir  tarihçi gözüyle vermişti.

B)  Reşat  Nuri,  bütün   romanlarında,  toplumumuzda­ki  gelişme ve  değişmeleri,  halka  duyurmayı amaçlamıştır.

C)   Reşat  Nuri,  tarihsel   romanlarıyla  tanınan, başarılı   bir  sanatçıdır.

D)  Reşat  Nuri,  Eski   Hastalık romanının bir bölümün­de,  Cumhuriyet’in  ilk yıllarındaki, aşırılığa varan Batıya benzeme çabalan  karşısında halkın tutu­munu başarıyla yansıtmıştır.

E)  Reşat  Nuri,  romanlarında Cumhuriyet’in  ilk  yıl­larının   ilginç  olaylarını   konu  alan,  gerçekçi  bir romancıdır.

 

39.   Her  yeni   şiirde  değişik  bir  sesin,  taze  bir   havanın bulunması   beklenir;  işitilmemiş  duygular   aranır.  Bu­nun  içindir ki   şair,   rahatça,  kendisinden  öncekilerin hazırladıkları kalıpların  içine   yerleşmemelidir. Kaleminden  çıkan  her  dizeyi   beğenmek,  her   yaptı­ğını   kusursuz  bulmak  yolunu  tutmamalıdır.   Daha iyiye  ulaşmak   için  daha  büyük  sıkıntılara  katlanmak, yazdığını, gerekirse  on  kez  bozup  yeni   baştan   yazmak zahmetini   göze  almalıdır.

Bu parçada, şairlerle  ilgili  olarak vurgulanmak  iste­nen düşünce    aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Şiirlerini   yazarken,  usta  şairlerin  önerilerini   dik­kate almalıdırlar.

B) Kendilerinden  önceki   şiiri  tanımalı   bundan  yararlanmalıdırlar.

C) Yazdıkları her  şiiri  günlerce  bekletmeli,  tekrar tekrar  okumalıdırlar.

D)   Şiirde,  biçimsel   özellikler  yerine  öze önem  vermelidirler.

E) Şiirde  yeniyi, özgün olanı   yaratmak   için  titizlikle çalışmalıdırlar.

 

40. Sanatı   bilimden  üstün  tutan  bir  bilim   adamı   şöyle diyor:  “C. Colomb  Amerika’yı   keşfetti,  C.  Bernard   karaciğerin  bir  özelliğini   buldu. C.Colomb  ve C.Bernard  olmasaydı  Amerika kıtası   da  karaciğer de yine vardı.  Belki  bunların ayrımına varmayacak­tık,  ama bunlar  var  oluşlarını  sürdürecekti.  Oysa bir  Hamlet  için durum  hiç  de böyle  değildir, Shakespeare’siz  Hamlet  kesinlikle olmazdı.  Balzac’sız bir Goriot  Baba’nın, Tolstoy’suz bir Savaş ve Barış’ın  olmayacağı  gibi…”

Bu parçada asıl  anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Bilimsel   buluşlar,  sanat   ürünlerinden  daha  eskidir.

B)Bilimsel   buluşlar  ortaya  koymak,  sanat  ürünleri yaratmaktan  daha  az  zaman  alır.

C) Sanat,  daha önce olmayan,  yeni  bir ürünün or­taya konulmasıdır.

D)   Sanat  eserinin kalıcılığı, sanatçının  yeteneğine bağlıdır.

E)    Sanat ürünleri,  bilimsel buluşlardan daha kalıcıdır.

41.          Ve serin serviler  altında kalan kabrinde

Her  seher  bir  gül   açar,  her  gece  bir  bülbül   öter.

ilk dizede geçen  “serin”  evvelce  “siyah”tı.  “Siyah”ı güzel   bulmuyordum.Günlerce  bekledim.  Bir  gün Erenköy’den  dönüyordum.  Hem  yürüyor  hem  de şiirdeki “siyahsözcüğünü  düşünüyordum.  Derken birden­bire  “serin”  geliverdi  aklıma, şiir tamamlanmıştı.

Bu parçada anlatılan durum, aşağıdakilerden hangisi­ne bir örnek oluşturur?

A)   Şiirde, sözcük seçiminde gösterilen titizliğe

B)    Şiirde  hangi   sözcüklerin  kullanılması   gerektiğine

C)    Şiirde belirli  seslerin önemime

D)   Şiir  yazmada   rastlantıların   rolüne

E)    Şairlerin, şiirlerini  sürekli   değiştirmelerine

 

42.  “Eskiden  bu  dağlar,  bu  yaylalar  bizimdi.  Kimse  ka­rışıp  görüşmezdi.  Nereye  gitsek  saygı   görürdük.  Ben, atımla o  yayla senin,  bu  yayla benim  gezerdim.  He­le  göç  zamanı   gelince, develerle    düzülürdük  yollara. Ya şimdi…  İhtiyar, dizlerine çöke çöke ayağa kalk­tı, arkasını  döndü,  içeri  girdi.  Bende, kederli  çimen yeşili  gözlerinin acısı  aldı.

Bu parçada, konuşan yaşlı  kişinin sözleri onun hangi yönünü yansıtmaktadır?

A)    Yeni   ve güzel   beklentileri   olma

B)    Her  söylenene  boyun  eğme

C)    Doğayı   delicesine sevme

D)   Geçmişe  özlem   duyma

E)    Yaşamı  olduğu gibi  kabul  etme

43. Durmayan bir değişme ve gelişme, çağları  birbirine bağlar.  Her  çağ, zamanla eskir ve yerini  daha ileri bir  çağa bırakır. Çağların böyle ‘ilerleyip değişmesi, ister  istemez sanat ürünleriyle sanat anlayışlarının da değişmesine  yol  açar.  Yeni  çağlara özgü  yeni sanat  ürünleri,  yeni  sanat  görüşleri  bu  yolla ortaya çıkar.  Daha açıkçası  her  çağ kendi  sanatını, her sanat akımı  da kendi  çağını  biçimlendirir.

Bu parçada asıl  anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Her  çağ kendine  özgü  bir dünya  görüşü   yaratır.

B)   insan  düşüncesi  zaman  İçinde değişebilen bir özellik  taşır.

C)   Sanat  alanındaki  gelişme süreklilik gösterir.

D) Her  yeni  çağ,  insan düşüncesinde  yeni  bir aşa­manın  ürünüdür.

E) Çağların  değişmesiyle sanattaki  değişmeler ara­sında sıkı  bir etkileşim vardır.

 

44. Bizde asıl   romancılık, Halit Ziya Uşaklıgil’le başlar. Onu anlamak  için Türk  romanını  tarih sırasına göre okumak  gerekir.  Kendinden önce, derli  toplu bir konuşmanın bile bulunmadığı  denemelerden sonra Uşaklıgil’in birdenbire sağlam  yapılı  romanlarına ge­lince, onun  edebiyatımızda ne kadar  önemli  bir  aşa­ma olduğunu anlarız.

Bu parçaya göre, Halit Ziya Uşaklıgil’le ilgili  ola­rak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A)   Anlatımda betimlemelere ağırlık vermiştir.

B)    İnsan  Öğesine  yeterince  önem  vermemiştir.

C)    Romanı, kendinden öncekilerden  çok  ileriye gö­türmüştür.

D)   Romanları  zor  anlaşılmaktadır.

E)   Ondan üstün bir  romancımız  yoktur.

45. Dış dünyaya bağlı sanatçılar, genellikle, görünen ger­çeği değiştirmezler. 1940 kuşağı sanatçıları da böy­ledir. Bu kuşağın anlatımı son derece açık ve yalın­dır, bedeni, “varlığı” güzel bulmaları ve onu benzet­meler, mecazlarla süsleme, değiştirme gereğini duy­mamalarıdır. Ancak yaşadıkları ortamı beğenmeyen, ondan memnun olmayanlar edebi sanatlara başvurur­lar.

Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yaşadıkları  ortamı  beğenmeyenler,  sanatçı  ol­maya yönelirler,

B)    Kimi  sanatçılar  için gerçek  olan  tek şey, güzel­liktir.

C)    Dış dünyaya bağlılık, sanatçıyı  başarısızlığa gö­türür.

D)    1940  kuşağı   sanatçıları,  gerçek  sanatçılardır.

E)    Yaşamı  seven sanatçılar,  edebi  sanatlara başvur­mazlar.

 

46. Öyle eleştirmenler vardır ki, kötülemek  için  iyi eserlerin  çıkmasını  beklerler.  Bir bakıma,  yerdikleri kimselerin  ünüyle  yaşarlar.  Böyle  kişilere  eleştirmen demek  doğru olmaz.  Çünkü  eleştirmen sözü,  gerçek­le, ayırıcı,  yargılayıcı  ve  değerlendirici  anlamına gelir.  Öte  yandan eleştirmen, yargılarına  duygularını katmayan  insandır.  Bunlarsa yargılarını  ve değerlen­dirmelerini   belirli   ölçütlere  göre  değil,  duygularına göre  oluştururlar.   Yaratılan  eserin  kendisinden  çok yaratıcısıyla  ilgilenirler.

Bu parçada, bir eleştirmende bulunmaması gereken aşağıdaki niteliklerden hangisi üzerinde durulmakta­dır?

A)   Eleştirel  terimlerle düşünmeme

B)    Duygusal  ve önyargılı  olma

C)    Yapıtı  bir bütün olarak  incelememe

D)   Yeniliklere ve gelişmelere kapalı  olma

E)    Söylediklerini  örneklere dayandırmama

 

47. Şimdi  eylül  ayındayız.  İlk  yağmurlar düştü.  Roman­ya ovalarından, Sibirya  yaylalarından  kalkan  bıldır­cın  alayları,  Karadeniz’i   geçip  Anadolu  üstlerine gelirler.   Hava  güzelse,  durgunsa,  aşar  giderler  Toroslar’a doğru.  Ama lodos çıkmışsa, bir de kanat­larına yağmur değmişse  ilk  rastladıkları  karaya atarlar kendilerini.  Anız  diplerine,  ayçiçeği  diple­rine, pamuk tarlalarına sığınırlar.

Bu parçada, bıldırcınlarla ilgili  olarak aşağıdakiler-den hangisine değinilmemiştir?

A)    Rüzgârlı  havada  uçmadıklarına

B)    Yağmuru sevmediklerine

C)    Hangi   mevsimde  avlandıklarına

D)   Sürüler  halinde uçtuklarına

E)    Göçmen kuş olduklarına

 

48.   Ben,  insanların  günlük,  olağan,  dikkat  çekmeyen yaşamlarından  görüntüler  sunmayı   amaçlarım.  Ben, mesajcı  bir  yazar  değilim.  Yapmak  istediğim  şey, insanlar  arasındaki  zıtlaşmaları,  çatışmaları  göster­mektir.  Her yazar gibi, ben  de  yaşadığımız çağın karmaşasını,  iletişim  kopukluğunu, kendi  yarattığımız uyumsuzluğu  mizah  yoluyla vermeyi  deniyorum.  Si­zin de gördüğünüz gibi, eserlerimde trajik ve komik öğeler  alabildiğine  iç  İçe. Tıpkı  yaşamdaki  gibi.

Aşağıdakilerden hangisi, bu sözleri söyleyen yazara ait bir özellik değildir?

A)   Olağanüstü  olaylara yer vermeme

B)    Belli  bir  düşüncenin  savunuculuğunu  yapmama

C)    Güldürü öğesinden  yararlanma

D)   İnsan   yaşamını, bütünlüğü   içinde  algılama

E)    Toplumsal  karşıtlıkları  gidermeye çalışma

 

49.   Kaymakam  Hayri  Bey  derin bir  nefes aldı.  Doğanın etkisiyle  kendisinin canlandığını  hissetti. Çevresin­deki  her şey,  hayata  yeniden doğmuş  gibiydi.  Elleri böğürtlen  dikenleriyle  yer  yer  çizilip kanamıştı. Kanlarla birlikte vücudunu  yıllardan beri  kemiren bir zehir de dışarı  çıkmış,  uçup gitmişti  sanki.  Her taraf  yıkanmış gibi  parlak ve aydınlıktı.  Bu  kadar geniş ve  güzel   bir  doğa ortasında şaşırmış,  kendin­den geçmiş  gibiydi. Çevresine bakmışken aşağıda mor  bir  duman  tabakasıyla  örtülmeye  başlayan  ka­sabayı   gördü,  irkildi.  O   çukur   yere  dönüp  gömülmek, bütün  bu  güzelliklerden  yoksun  kalmak  zorunda  olu­şu ona pek acı  geldi.

Bu parçada, sözü edilen kişinin duygulan  arasında aşağıdakilerin hangisine yer verilmemiştir?

A)   Kasaba  yaşamından  usanç  duyma

BJ   Doğal  güzellikler  karşısında sıkıntılarından sıy­rılma

C)   Doğayla  iç  içe olmaktan haz  alma

D)   Kasabanın bakımsızlığından sorumluluk  duyma

E)   Doğadaki  canlılığa hayranlık  duyma

 

50.   Romanın,  roman gerçeği  dışında başka öğelere ihtiyacı   yoktur.  Roman  yazan,  yaşanmış ve  yaşan­makta  olan  gerçeği  alır,   roman  gerçeğine  dönüştü­rür.  Kahramanlarını nasıl   görüyorsa,  nasıl  görmeyi istiyorsa, o durumlara getirir, o durumlara  uygun davrandırır,  konuşturur;  onlara  özel tavırlar takındı­rır,  kendi   istediklerini   yaşatır.

Bu parçada,  roman yazarlarıyla ilgili olarak aşağıda­ki  özelliklerden hangisine  yer verilmemiştir?

A)   Kahramanlarını   dilediği   gibi   biçimlendirme

B)    Yaşam  gerçeğini  kendi  bakış  açısından  yansıtma

C)    Kahramanlarını   yaşamın  içerisinden seçme

D)   Olayları   kendi   düş  gücüne  göre  yönlendirme

E)    Tek boyutlu, sıradan  kişileri  anlatma

 

51.   Sait  Faik,  Cumhuriyet  döneminin  en  büyük  öykücüsüdür  bence.   Kendinden  öncekilerin   yapmadığı   bir şeyi  yaptı;  Türk öykücülüğüne  yepyeni  bir tarz ge­tirdi. O  zamana kadar  öykü,  yalnızca başlangıcı, ortası  ve sonucu olan ilginç bir olay üzerine  kurulurdu. Sait  Faik  ise bir konuyu değil, yaşamın bir parçası­nı  işledi.Ona göre, insanı    ilgilendiren her şey  bir konuydu. Bir tezi savunmaz, bir  yaşantıyı  yansıtırdı. İnsan sevgisi, doğa sevgisi dolu bir yüreği  vardı.  Bir boya sandığı,  bir  semaver,  bir  garson,  bir  balıkçı onun  anlatımıyla birdenbire  ilginçlik  kazandı.

Bu parçada, Sait Faik’te ilgili olarak aşağıdaki  yar­gılardan hangisine yer verilmemiştir?

A)  Öykülerinin  konusu,  insanoğlunun  bir  anı, bir tavrı    ya da bir durumudur.

B)Öykülerinde,  çevrenin  İnsan  üzerindeki  etkilerini belirtmeye  ağırlık  vermiştir.

C)  Öykü  kişilerini,  her  yerde ve  her  zaman   rastlanabilen, sıradan   insanlardan  seçmiştir.

D) Öykülerinde  düşündüklerini   değil, gördüklerini  ve yaşadıklarını   anlatmıştır.

E)  Öykülerinin  dokusunda,  olaylar ve  düşünceler değil, duygular, davranışlar  ağır basmaktadır.

 

52.   Matmazel   Noralya’nın  Koltuğu  da Sinekli   Bakkal   gibi, mistik  bir dünya  görüşünün savunulduğu  bir   ro­mandır.  Ancak,  Adıvar klasik   roman  tekniğini kulla­nırken Peyami Safa 19.yüzyılın  sonlarında  beliren yeni bir roman tekniğiyle yazar. Büyük ölçüde H. James’ten kaynaklanan  bu  roman anlayışında, anlatım  tekniğinin, bakış  açısının  önemi   büyüktür. Modern  diyebileceğimiz  romancılara  göre  eski   tür geleneksel   romanla  yeni   roman  arasındaki  önemli fark,  birinin  “anlatma”  yöntemine ötekinin  ise “gösterme”   yöntemine  ağırlık  vermesidir.

Bu parçada, aşağıdaki  konulardan hangisi  tartışıl­maktadır?

A)  Geleneksel  ve çağdaş  roman  teknikleri  arasındaki ayrım

B)   Gerçekçi   romanın  belirleyici   özellikleri”

C) Romanlarda kullanılan “gösterme” yönteminin “anlatma”   yönteminden  üstünlükleri

D) Matmazel   Noralya’nın  Koltuğu   ile  Sinekli   Bak­kal   romanı   arasındaki   benzerlikler

E)  Romanlarda   içerik  ile  anlatım  tekniği   arasında­ki   sıkı   ilişki

 

53.   Ahmet   Mithat’ın,  zamanında  çok  okunan  ve sevilen bir   romancı   olmasının   nedenleri   çeşitlidir.   Karışık olayları   merak  uyandıracak  bir  biçimde  düğümleyip çözmedeki   başarısı,  sade  bir  dille  yazması,  halkın alışık  olduğu  meddah   ağzını   romana  uygulaması   bu nedenler   arasında sayılabilir.

Aşağıdakilerden hangisi A.Mithat’ın bu parçada sözü  edilen   özelliklerinden biri  değildir?

A)    Karmaşık  durumları   ilgi   uyandıracak  bir  sona götürmesi

B)    Kolay anlaşılan bir dil  kullanması

C)    Halkta  okuma  isteği   uyandırmak  amacıyla  yaz­ması

D)   Okuyucunun  ilgisini   canlı   tutması

E)    Türk  halk  tiyatrosunun  özelliklerinden  yararlan­ması 

54.   ——-   için  şiirlerini  Arapça,  Farsça,  Türkçe  sözcük­lerden  oluşan,  halkın  zor   anlayacağı  bir  dille   yaz­mışlardır. Bu  tutumlarıyla  elbette  yenilikler  getir­mişlerdi  edebiyatımıza.  Ancak  bu yeniliklerle  yeni  bir  şiir kuramamışlar, sadece  eski şiiri, Divan  şiiri­ni   yıkmaya  çalışmışlardı.

Vurgulanmak istenen düşünceye göre,bu paragrafın başına getirilebilecek en uygun sözler aşağıdakilerden  hangisidir?

A)  Tanzimat  ve Edebiyat-ı   Cedide şairlerinin  çoğu Batı’nın etkisi   altında kaldıkları

B)  Tanzimat ve Edebiyat-ı  Cedide şairleri, şiiri, şiire  özgü  öğeler   açısından değil, düşünceleri yaymada bir araç  olarak  değerlendirdikleri

C)    Edebiyat-ı Cedide şairleri, eski şiir geleneğimiz­den, usta şairlerin eserlerinden yararlanamadık­ları

D)    Halka  dönük  bir   edebiyat  oluşturmak   isteyen  Tanzimat  şairleri,  şiirde   içeriğin  yanında  dilin de önemli   olduğu gerçeğini   kavrayamadıkları

E)    Tanzimatçılar,  Türkçeyi   çıkmazdan    kurtarmak,  aydının  da halkın  da,  anlayabileceği   bir  dile ulaşmak

 

55.    Adam,  elini   uzattı;  tam  onu koparacağı  sırada, mor  menekşe :   “Bana  dokunma!”   diye  bağırdı.

Bu cümledeki  en belirgin söz sanat!  aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Teşbih  (benzetme)                                   B)  Tezat

C)   İstiare                                                           D)  Kinaye

E)    İntak  (konuşma)

 

56.   Yazar,bir  toplum  gerçeğini   belirtmek  istiyor. Bir çevreyi, bu  çevrenin  kişilerini  görmüş, biliyor. Bun­dan bir  roman  çıkarmak  istemiş.  Ne var  ki  romanı okuyup bitirdikten sonra, zihnimizde  yalnız birtakım olayların  izleri   kalıyor.   Bir  de  yazarın  bunlara  kar­şı   yergici   tutumu.   Yazarın  tutumunu beğeniyor,  öf­kesine katılıyoruz.  Ama bu, kitabı  deneme  ile  röpor­taj  arası  bir yapıt olmaktan kurtaramıyor.  Daha doğrusu ona bir  roman tadı  kazandırmıyor.

Bu parçada, aşağıdaki  edebiyat türlerinden hangisi­ne özgü nitelikler ağır basmaktadır?

A)   Günlük                        B)   Eleştiri                     C)  Anı

D)   Fıkra                            E)  Makale

 

57. Aşağıdakilerden hangisi  masalın özelliklerinden biri değildir?

A)   Olayların belli  bir zamana  bağlanmaması

B)    miş’li   geçmiş  zamanla  anlatılması

C)    Belli  bir  yazarının bulunmaması

D)   Milli   duygularla  dini   inançları   işlemesi

E)    Eğitici  nitelik taşıması

 

58.   İlâhi, kabul  senden, ret senden; şifa senden,  dert senden…  İlâhi, iman verdin,  daim   eyle;  ihsan  verdin, kaim  eyle.

Bu parçadaki  altı  çizili sözcükler   aşağıdakilerden hangisine örnektir?

A)   İmale                        B)   Seci                    C)  Aliterasyon

D)   Redif                         E)  Cinas

 

59.  Aşağıdakilerden hangisi, Halk edebiyatının özellikle­rinden biri değildir?

A) Münacaat, naat, mesnevi,  mersiye gibi  ortak tür ve konuların kullanılması

B) İslamiyet’ten  önceki   Türk  edebiyatı   geleneğini sürdüren sözlü  bir  edebiyat olması

C) Şiirde  hece ölçüsü ve  yarım  kafiye kullanılması

D)Şiirlerin, “saz şairi”   ya da  “Aşık”  denen şairlerce,   “bağlama”   adı  verilen  bir  sazla söylenmesi

E) Düşünce ve  duyguların  dörder  dizelik  bentler bi­çiminde anlatılması

 

60.  Divan edebiyatı  ile Tanzimat edebiyatının karşılaştı­rılmasına ilişkin aşağıdaki  yargılardan hangisi  yanlıştır?

A)Divan şiirindeki  “parça güzelliği”  anlayışı  yeri­ne, Tanzimat şairleri  konu birliğine ve  “bütün güzelliği”ne önem vermişlerdir.

B)  Divan  edebiyatında sanatçılar, seçkin  kişiler  için eser vermiş, Tanzimatçılar  ise  halk  için  yazmayı amaçlamışlardır.

C)Divan edebiyatında aruz ölçüsü  kullanılmış, Tanzimat edebiyatında  ise  aruzun  yanında az da olsa hece ölçüsüne  yer verilmiştir.

D) Divan nesrinde söz hünerleri  gösterme, Tanzimat nesrinde ise birtakım düşünceleri  halka yayma amaçlanmıştır.

E)Tanzimat nazmında, Divan edebiyatı nazım bi­çimleri tümüyle bırakılıp Fransız şiirinde gö­rülen  nazım  biçimleri  benimsenmiştir.

 

61.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?

A) Edebiyat-ı  Cedide sanatçıları  hikâye ve  roman­da  realizm  ve natüralizm, şiirde parnasizm  ve sembolizm  akımlarının  etkisinde  kalmışlardır.

B)  Tanzimat  edebiyatının  ilk  döneminde  eser veren romancılarımızda romantizm  akımının etkileri görülür.

C) Edebiyat-ı  Cedide sanatçıları, şiir,  hikâye,  ro­man, fıkra, makale türlerinde eser vermişlerdir.

D)Ömer Seyfettin, hikâyelerinin konularını, günlük hayattaki  gözlemlerinden,  çocukluk  anılarından ve tarihten almıştır.

E)    Türk   edebiyatını.n  ilk  realist  eseri,  Recaizâde Mahmut Ekrem’in  intibah  adlı   romanıdır.

 

62.Aşağıdakilerden hangisi, Servet-i Fûnun edebiyatının özelliklerinden biri  değildir?

A)   Sone, terza-rima gibi  nazım biçimlerinin benim­senmesi

B)    Aruz vezninin  kullanılması

C)   Romanlarda, olayların   genellikle   İstanbul  dışın­da geçmesi

D)   Nazmın  nesre  yaklaştırılması

E)    Yabancı  sözcüklerle yüklü bir  dil  kullanılması 

63.   1909’da Fecr-i  Ati  topluluğuna katıldı.  Bu toplulu­ğun dağılmasından sonra da şiirler yazmayı  sürdür­dü.  Şiirlerinin  hepsi  de aruzla yazılmıştır.  Aşk ve doğa temalarını   işlediği, sembolizm  akımı   anlayışına uygun olarak yazdığı  şiirlerinde hayale ve  müziğe büyük önem. verdi. Güçlü şiirleri  yanında,  değişik konuları   yoğun bir dille anlatan fıkraları  da vardır.

Burada sözü edilen sanatçı aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)   Ahmet  Haşim                     B)  Cenap Sahabettin

C)   Süleyman Nazif                  D)  Faruk Nafiz Çamlıbel

E)  Yahya Kemal  Beyatlı

 

64.   Tanzimat’tan Cumhuriyet sonrasına uzanan bir za­man dilimini  romanına konu edinmiştir. Büyük de­ğişimlerin ve bunalımların  yer aldığı  bu zaman di­limi   içinde, kuşaklar  arasındaki  görüş farklılıklarını ve  çatışmaları,  halk-aydın  çelişkisini  işlemiştir. Öyle  ki  tarihsel  ve sosyal  olayları  yansıttığı   roman­ları  birbirini  bütünleyen bir zincirleniş  içinde,  çağ­daş, siyasal  ve sosyal  tarihimizin panoramasını  ver­mektedir.

Bu yargılarla değerlendirilen yazar, aşağıdakilerden hangisidir?

A)    Refik  Halit  Karay

B)    Hüseyin  Rahmi  Gürpınar

C)    Reşat  Nuri  Güntekin

D)    Yakup  Kadri   Karaosmanoğlu

E)    Halide Edip Adıvar

 

65. Dünya edebiyatına deneme türünün ilk örneklerini  ka­zandıran ve bu türün temsilcisi sayılan yazar aşağı­dakilerden hangisidir?

A)   Boileau                   B)  La Fontaine           C)  Montaigne

D)  Voltaire                   E) J..J.  Rousseau

CEVAPLAR

1-C 41-A
2-B 42-D
3-E 43-E
4-D 44-C
5-B 45-E
6-B 46-B
7-A 47-C
8-C 48-E
9-D 49-D
10-E 50-E
11-A 51-B
12-E 52-A
13-C 53-C
14-B 54-D
15-C 55-E
16-A 56-B
17-D 57-D
18-B 58-B
19-E 59-A
20-C 60-E
21-B 61-E
22-B 62-C
23-E 63-A
24-A 64-D
25-D 65-C
26-C  
27-E  
28-B  
29-D  
30-B  
31-A  
32-C  
33-A  
34-D  
35-C  
36-A  
37-A  
38-D  
39-E  
40-C