1990 – ÖYS SORULARI

1990-ÖYS SORULARI

 

1–   “En iyisi, işi oluruna bırakmak; biraz geniş olunuz.” cümlesinde “geniş” sözcüğünün anlamına en yakın kullanım, aşağıdakilerden hangisinde vardır?

A) Bu konuda oldukça geniş bilgi sahibiydi.

B)  Geniş bir soluk aldıktan sonra konuşmaya başla­dı.

C) Oldukça geniş bir dost çevresi vardı.

D) Geniş iş imkânları varken yine de çalışmazdı.

E) Her olaydan  kolayca etkilenmeyen  geniş bir adamdı.

 

2- Aşağıdakilerden hangisinde altı çizili söz, anlamca ötekilerden farklıdır?

A) Çocuk bu yıl sınıfını geçebilirdi; ancak hastalan­dı.

B) Ne de olsa o, bu işten anlayan birisiydi.

C) Arkadaşımız çok zeki idi; yalnız, çalışmıyordu.

D) Bahar geldi; fakat havalar daha ısınmadı.

E) Ne var ki o, bu konuda gerçekten haksızdı.

 

3-   “Bu konunun önemini ona anlatabilmek için ….. ” sözleri, aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa cümle, “karşısındakini inandırmak için uzun süre ko­nuşmak” anlamını kazanır?

A) sözü bağladım

B) hemen sözünü kestim

C) çok dil döktüm

D) derhal söz aldım

E) sözümü esirgemedim

 

4-   Resimlere bakarken, geride bıraktığım yıllar birer birer gözlerimin önünden geçti.

Bu cümleye altı çizili sözün kattığı anlam, aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)Olayları daha gerçekçi bir yaklaşımla değerlen­dirmeyi öğrendim.

B) Kişi, başkalarının başına gelenlerden ders alma­sını bilmelidir.

C) Bugün, geçmişte yaşadığım kimi olayların anla­mını çok daha iyi kavrayabiliyorum.

D)Okulun bahçesinde koşup oynayan çocukları gö­rünce, öğrencilik günlerimi anımsadım.

E)İnsan, zaman zaman, yapmak isteyip de gerçek­leştiremediği şeyleri düşünür.

 

5–   Böylesine ince eleyip sık dokuyan kimse görmemiş­tim.

Altı çizili deyimin bu cümleye kattığı anlam, aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)O, bir işe başlamadan önce işi, bütün ayrıntıla­rıyla tartıp karar verir.

B)Dıştan çok hoş görünen bu işin, ne kadar güç ol­duğunu bir ben bilirim.

C)Yazıyı, yeniden inceleyip düzelttikten sonra dak­tilo edeceğim.

D) Bundan sonra, onun neler yaptığını sık sık kon­trol etmelisin.

E)  Önemsiz bir konuyu bu kadar büyütmen çok yersizdi.

 

6-   Aşağıdaki cümlelerden hangisi, üslupla ilgili bir yargıdır?

A)   Romancının işi, insanların hangi koşullar altın­da, nasıl düşündüğünü göstermektir.

B)   Bir romancı roman kişilerini yargılamamalı, on­ların yansız bir tanığı olmalıdır.

C)   Bir romanın başarısı, yaşanmış olayları anlat­mış olmasına bağlıdır.

D)  Bir romanın kalıcılığı, okuyucusunun ilgisini çekmesiyle ölçülür.

E) Romancı, roman kişilerinin karakterlerini çizer­ken onların diliyle konuşmak zorundadır.

 

7-  Aşağıdaki cümlelerden hangisi, söyleyenin kişisel düşüncesini içermemektedir?

A)  Bu sanatçımızın, oyun yazarları arasında kendi­ne özgü bir yeri vardır.

B) Hangi türde yazarsa yazsın, bu sanatçının insa­nı ele alış biçimi değişmiyor.

C)  Ansiklopedilerde romancılığı da belirtildiği hal­de, ders kitaplarında adı oyun yazarları arasın­da geçiyor.

D) Her oyununda özgün olma, insanı derinliğine ta­nıtma ve yansıtma çabasını sürdürüyor.

E)  Arı bir Türkçeyi, konusu ne olursa olsun, bü­tün oyunlarında başarıyla kullanıyor.

 

8- Aşağıdakilerin hangisinde, ikinci cümle birincisi­nin açıklaması değildir?

A)   Dili bir kâğıda benzetebiliriz. Düşünce, kâğıdın ön yüzü; ses, arka yüzüdür.

B)   Bilgilerimizi dil yoluyla elde ederiz. Düşüncele­rimizi ise dilin yapı taşı olan sözcüklerle biçim­lendiririz.

C)   İnsan gerçeği hepimizin malıdır. Kötü adamda da bizden bir parça var, kahramanda da.

D)   Mimar Sinan’ın yapılarında olağanüstü bir bit­mişlik vardır. Ne bir tuğla eksik, ne bir tuğla fazla.

E)  Bazen keşke gazete olmasaydı diyorum. Gazete­nin zamanımı çaldığını düşünüyorum.

 

9- (I) Sanatçı, çocuk kitaplarında, yetişkin yazınının ko­nusu sayılan insan ilişkileri, yabancılaşma, kimlik arayışı gibi sorunları işler. (II) Başka bir deyişle, çağdaş dünyanın sorunlarını masalsı bir biçimde ço­cuk dünyasına aktarır. (III) Çocukların bu yolla bilinçlenmelerini ve eleştirel bir bakış kazanmalarını ister. (IV) Bunun için de onlara düşsel bir ortam de­ğil, gerçeklerle yüz yüze gelecekleri bir dünya su­nar. (V) Bu özelliği nedeniyle çocukların yanı sıra yetişkinler de yazarın kitaplarını büyük bir ilgiyle okurlar.

Yukarıdaki parçada sözü edilen sanatçının amacı, numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilmiş­tir?

A) I.      B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

10– (I) Baharın geldiği, ağaçların çiçek açmasından bel­liydi. (II) Gökyüzü masmaviydi. (III) Koca bir mev­sim toprağı altına alan ve köyü örten kar, dağların tepesine çekilmişti. (IV) Ayaz yoktu; yel de esmiyor­du. (V) Yamaçtaki tarlalarda çift süren köylüler var­dı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisin­de, ötekilerden farklı bir duyu organı aracılığıyla algılanan ayrıntılara yer verilmiştir?

A) I.      B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

 

11- (I) Kapıyı uzun boylu, güler yüzlü bir adam açtı.

(II) Önce beni tepeden tırnağa şöyle bir süzdü.

(III) Sonra, büyük bir incelikle beni salona buyur et­ti.

(IV)  Ona şair olduğumu söyleyince gözleri parladı.

(V) Şiirler ve şairler üzerine uzun uzun konuştuk.

Yukarıdaki cümlelerin hangisinde, gözleme yer ve­rilmemiştir?

A) I.        B) II.           C) III.          D) IV              E)V.

 

12- Aşağıdaki cümlelerden hangisi, sanatçının resim tekniği ile ilgili tutumunu yansıtmaktadır?

A)  Resimlerimde şehir insanıyla, onun kültürel ya­pısını yansıtmaya çalışıyorum.

B)Benim dilim, resimlerim olduğu için, onlarla ki­mi zaman hüznümü, kimi zaman da sevincimi yansıttım.

C)Işığın etki gücünden de yararlanarak, sıcak renkleri ön plana çıkarıyorum.

D)Sevgisiz bir dünya düşünemediğim için, “sevgi”yi resimlerimden hiç eksik etmedim.

E)Son resimlerimde kadın-erkek yaşamına yeni bir boyut kazandırmayı amaçladım.

 

13- Gerçeğin yalnız bir parçasını söylemek, gerçek üstü­ne hiçbir şey söylememektir.

Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye yakın anlam­dadır?

A) Gerçek, değiştirilerek anlatılırsa inandırıcılığın­dan çok şey yitirir.

B) Gerçek, ancak bütünüyle ortaya konulduğu za­man, eksiksiz anlatılmış olur.

C)Gerçeği bütün yönleriyle anlatmak sakıncalıysa, onun bir bölümü anlatılmalıdır.

D)Gerçeği anlatabilmenin koşulu, onu bütün yön­leriyle bilmektir.

E)Gerçekler gizlenmek isteniyorsa, değişik anla­tım yolları aranmalıdır.

 

14- İnsanların en kötüsü, en fazla kabuğuna çekilen, yü­reğini yalnız kendine çevirendir; en iyisi de sevgileri­ni eşitçe, herkesle paylaşandır. Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye yakın anlam­dadır?

A)Çevresindekilerle ilişki kurmayanlar kötü, onla­rı ayrını gözetmeden aynı ölçüde sevenler ise iyi insanlardır.

B)İyi insanlar, bütün sıkıntılarını, sevdiklerine hiç çekinmeden anlatırlar.

C)Başkalarından kaçan, kendi yalnızlıkları içinde yaşayan insanlar, kötülük düşünürler.

D) Çevresinden uzaklaşma, insanı sevgisizliğe iter.

E)İnsanın sevgi görmesi, başkalarına sevgi göster­mesine bağlıdır.

15-Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “de” bağlacıyla aynı anlama gelen bir sözcük kullanılmıştır?

A) Hasta olmasaydım onu karşılamaya giderdim.

B) Yalan söylese bile ağzımı açmayacaktım,

C) Yerine yenisini alsan daha iyi olur sanıyorum.

D) Sokağa çıkacaksak paltolarımızı giyelim.

E) Yerime bakacak birini bulursam, yarın gelmeye­ceğim.

 

16– Türkçede, ad tamlamalarında kaynaştırma sesleri n ve ş’dir.

Aşağıdaki sözcüklerden hangisiyle bir ad tamlama­sı yapılırken bu kurala uyulmaz?

A) elma                    B) yara              C) su

D) yazı                      E) mavi

 

17-Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “ama” sözcüğü, pekiştirme görevinde kullanılmıştır?

A) Çok zorladım; ama yaran olmadı.

B)  Bir zamanlar burada eski ama sağlam bir ev var­dı.

C)  Bir derdin var senin; ama bana söylemek istemi­yorsun.

D) Yine gelecekmiş; ama çok kalmayacakmış.

E) O günden sonra onu hiç, ama hiç görmedim.

 

18-Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, zarf tümleci yok­tur?

A) Biz bu geziye katılacağız.

B) Geceyi uyuyarak geçireceğiz.

C) Bizimle gelirseniz pek sevineceğiz.

D) Erkenden yola çıkacağız.

E) Her şeyi ayrıntılarıyla düşüneceğiz.

 

19– Saraçhanebaşı’ndaki yıllanmış Bozdoğan Kemeri’nin eteklerine yaslanmış eski bir medrese olan mü­ze binası, bu tür sergilerle izleyicilerine geçmişten geleceğe uzanan ilginç köprüler kuruyor.

Bu cümlenin öznesi, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Saraçhanebaşı’ndaki yıllanmış Bozdoğan Keme­ri

B) Bozdoğan Kemerinin eteklerine yaslanmış eski bir medrese

C) ilginç köprüler

D) geçmişten geleceğe uzanan ilginç köprüler

E)Saraçhanebaşı’ndaki yıllanmış Bozdoğan Keme­rinin eteklerine yaslanmış eski bir medrese olan müze binası

 

20- Aşağıdaki cümlelerin hangisi, yapısına göre basit, söz dizimine göre devrik bir fiil cümlesidir?

A) Bu opera, eski bir müzik öğretmeninin hayat hi­kâyesine ilişkinmiş.

B) Aynı romanın birçok çevirilerinin yapıldığını bili­yoruz.

C)  Bütün bu iddialar, bir tek şeyi ortaya koyuyor bence.

D) Son okuduğum romanda olay örgüsü karmaşık.

E) O anda vereceği yanıtı düşünüyordu galiba.

 

21-Aşağıdaki cümlelerden hangisi, özne, nesne, zarf tümleci ve yüklemden oluşmuştur?

A) O basketbol maçım ben izlememiştim.

B)  Güreş milli takımımız, önümüzdeki hafta Polon­ya’ya gidecek.

C)  İki büyük takım arasındaki maç, berabere sonuç­landı.

D) Takım arkadaşım, attığım topu hemen yakaladı.

E) Geçen seneki yarışmalara bizim okul katılmadı.

 

22–               Arada sırada telefonla görüşüyoruz.

Bu cümlenin yüklemi çatı bakımından, aşağıdaki cümlelerden hangisininkiyle benzerlik göstermekte­dir?

A) Kendisiyle sık sık buluşuyorduk.

B) Zor bir işin altına girmiştik.

C) Öfkesi sonunda yatışmıştı.

D) Dostluğumuz günden güne gelişiyordu.

E) Evine gidip mutluluklar dilemiştik.

 

23- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) Üzerinde eskimiş, rengi atmış bir palto vardı.

B) Kipriklerine kadar toza toprağa bulanmıştı.

C) Evler uzaktan belli belirsiz görünüyordu.

D) Irmağın kıyısında oynayan çocuklar vardı.

E) Akşam, arabalara binerek köye döndüler.

 

24- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde boş parantezle be­lirtilen yere noktalı virgül (;) getirilmelidir?

A) “Yoo ( ) güvercinlerime dokunmayınız.” dedi.

B) At ölür, meydan kalır ( ) yiğit ölür, şan kalır.

C)Çocuk, bütün cesaretini ( ) belki de düşünme gü­cünü kaybetmişti.

D) Yuvarlak yüzlü, beyaz saçlı ( ) otuz yaşlarında bir adamdı.

E) Ahşap ( ) iki katlı, eski bir evde oturuyordu.

 

25– Bayan (I) satıcıya vitrinde gördüğü (II) kazağın (III) eşini almak (IV) istediğini (V) söyledi.

Bu cümledeki anlam karışıklığını gidermek için nu­maralanmış yerlerin hangisine virgül (,) getirilmeli­dir?

A) I.                         B) II.                 C) III.

D) IV.                      E) V.

 

26– Sokaktan gelen gürültü gittikçe artıyor, ürkütücü, korku verici çığlıklara dönüşüyordu.

Bu cümledeki eylemlerde görülen dereceleniş biçi­mi, aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Birçok konuda onlar gibi düşünüyor, olaylar kar­şısında onlar gibi davranıyordu.

B)  Kızdığı zaman gözü dünyayı görmeyen, huysuz biri olurdu.

C)  Sorunlar, zamanında çözüm bulunmadığı için günden güne büyüyor, çözülmesi güç bir hal alı­yordu.

D) Genç kız, dirseklerini dizlerine dayamış, derin derin düşünüyordu.

E)  Bu haberi duyunca üzüldü, kimseye bir şey söyle­meden, sessizce odadan çıktı.

 

27– (I) Kitap okumak için yaz, daha uygun bir mevsim­dir. (II) Havalar ısınmaya başlayınca, doğanın her köşesi bir okuma yeri olur. (III) İstediğiniz yeri seçe­bilirsiniz. (IV) Parkta, deniz kıyısında, bir ağaç altın­da gönlünüzce okuyabilirsiniz. (V) Okuma biçimi ve yöntemi kişiden kişiye değişir. (VI) Kimileri beş on kitabı birden okumayı sever. (VII) Kimileri de bir kitabı bitirmeden ötekine başlamaz.

Bu parçada, kaçıncı cümle ile başlayan bölüm, ayrı bir paragrafta yer almalıdır?

A) III.                      B) IV.                C)V.

D) VI.                      E) VII.

 

28- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, aynı anlama ge­len sözcüklerin bir arada kullanılması anlatım bo­zukluğuna yol açmıştır?

A)Sabah akşam yapılan bu yürüyüşlerin insanı din­lendirdiğine inanıyorum.

B) Her gün, öğle ve akşam aynı yemeği yemenin in­sanı bıktırdığını kimse inkâr edemez.

C) Onu, yaz kış, her sabah durakta otobüs bekler­ken görürdüm.

D)Onun ikide birde, yerli yersiz bu konuyu açma­sından rahatsız oluyoruz.

E) Doktor ona, iki günde bir günaşırı, bir aspirin al­masını söylemiş.

 

29-Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, aynı anlama ge­len sözcükler gereksiz yere bir arada kullanılmış­tır?

A) O, çok çalışkan, titiz bir öğrencidir.

B)  Bir eserin, nasıl incelenip eleştirileceğini öğren­men gerekir.

C)  Son günlerde durmaksızın çalışıyor, çok yorulu­yordu.

D) Sigara içmenin sağlığımıza ve sıhhatimize zarar verdiği kesin olarak biliniyor.

E) Onu, herkes mutlu ve sevecen bir insan olarak tanırdı.

 

30- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A) Yanılmıyorsam, onunla ilişkisi olduğunu tahmin ediyorum.

B)Evden erken çıkabilirsem, arkadaşıma uğramayı düşünüyorum.

C)  Onunla bir daha karşılaşırsam, bu konuyu tartı­şacağım.

D) İşlerimi bitirebilirsem, sizinle yürüyüşe çıkaca­ğım.

E) Yağmur yağmazsa, açık havada dolaşacağım.

 

31-Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A) Soğuklar yüzünden okullar bir hafta kapatıldı.

B) Ahmet Bey, derneğimizin üye ve ikinci başkanı­dır.

C) Bugünlerde resim yapmaya bir türlü vakit bula­mıyorum.

D) Yazarın bu ikinci romanı, beni düş kırıklığına uğ­rattı.

E) Dinlenmek için yaz tatilim iple çekiyorum.

 

32- Sanatçı, son günlerde okuduğu ve ilginç buldukları üzerine şunları söylüyor.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için aşağıdaki değişikliklerin hangisi yapılmalıdır?

A) “günlerde” yerine “zamanlarda” sözcüğü getiril­meli

B)  “bulduklarından sonra “kitaplar” sözcüğü getiril­meli

C) “ilginç” yerine “önemli” sözcüğü getirilmeli

D) “buldukları” yerine “bulduğu kitaplar” sözü geti­rilmeli

E)  “şunları” yerine “düşüncelerini” sözcüğü getiril­meli

 

33– Tiyatro öyle bir sanattır ki, kişi bir oyunu anlamaya çalışırken sistemli düşünmeyi de öğretir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için aşağıdaki değişikliklerin hangisi yapılmalıdır?

A) “öğretir” yerine “öğrenir” sözcüğü getirilmeli

B)  “anlamaya çalışırken” yerine “anlarsa” sözcüğü getirilmeli

C) “kişi” yerine “kişiler” sözcüğü getirilmeli

D) “öyle” yerine “eğitici ve öğretici” sözü getirilmeli

E) “sistemli” yerine “doğru” sözcüğü getirilmeli

34– Her ne kadar şehir dışına taşınmışsa bile beklenen rahatlığa kavuşulamamıştır.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunu gidermek için aşağıdaki değişikliklerin hangisi yapılmalıdır?

A) “kavuşulamamıştır” yerine “ulaşılamamıştır” söz­cüğü getirilmeli

B) “taşınmışsa” yerine “taşınsa” sözcüğü getirilmeli

C)  “beklenen” yerine “beklediğimiz” sözcüğü getiril­meli

D) “taşınmışsa bile” yerine “taşınılmışsa da” sözü ge­tirilmeli

E) “bile” den sonra “nasılsa” sözcüğü getirilmeli

 

35–  Onun, yaşama bakışma, yaşamı algılayış biçimine hayranım. Merdiven çıkarken otuz yaşın çevikliğini taşıyan bu yetmiş beş yaşındaki kadın, seksen bir ya­şındaki eşiyle, saatler süren orman yürüyüşlerine çı­kar, şarkı söyler, piyano çalar, bahçede top oynar, toprakla uğraşır. Geçen yıl, eşinin sekseninci do­ğum günü adeta tantana ile kutlanırken ne dese be­ğenirsiniz? “Ben de doğumumun sekseninci yıldönü­münde aynı şeyleri istiyorum.”

Bu parçada sözü edilen kişiyle ilgili olarak asıl an­latılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Doğayla baş başa olmaktan hoşlanması

B) Yaşama sevinciyle dolu olması

C) Olduğundan daha genç göstermesi

D) Değişik etkinliklere özlem duyması

E) Gelecekle ilgili planlarının bulunması

 

36 Tiyatro, sınırlan o kadar geniş bir bilgi ve çalışma alanı ki insanın bir ömrü değil, yüz ömrü bile olsa, onu bütünüyle öğrenmeye yetmez. Öyle ki insan, bütün bir yaşamını tiyatroya ayırmış olsa da ömrü­nün sonunda tıpkı başlangıçtaki gibi boş ve bilgisiz görür kendini. Çünkü yaşam, nasıl yeni günler getiri­yorsa, yeni günler de tiyatroya yeni yeni üsluplar, ye­ni yeni düşünceler, yeni yeni deneyimler getiriyor.

Bu parçada asıl anlatılmak isteneni içeren yargı, aşağıdakilerden hangisidir?

A)Tiyatro alanında, ard arda ortaya çıkan yenilik­ler izlenmelidir.

B)Tiyatro sanatçısının, kendisini yetiştirememesinin nedenleri çok yönlüdür.

C)Tiyatronun temel bilgilerini öğrenmek, çok uzun çalışma gerektirir.

D)Tiyatrodaki her değişiklik, ileriye atılmış bir adı­mın habercisidir.

E)Tiyatronun, sürekli bir değişim süreci içinde olu­şu, onun bütünüyle kavranmasını güçleştirir.

 

37Anlatımını, birçoklarının “şiirli” olarak nitelendir­dikleri bu yazarın, bence daha başka bir özelliği var. Her şeyden önce bütün okuyanların anlayabileceği şekilde, kısa cümlelerle yazıyor öykülerini. Bu da okura, kolay izleme olanağını veriyor. Ama asıl önemli olan, seçilmiş, yerli yerine konmuş sözcükle­rin o ezgili, sıcak deyişin okurda uyandıracağı etki. Bu uyum, bu dengeli anlatım daha da zenginleştiriyor öyküleri.

Bu parçada sözü edilen yazarın başarısı, aşağıdaki­lerden hangisiyle açıklanabilir?

A) Dili kullanmadaki gücü ve ustalığı

B) Herkesin bildiği konulan işlemesi

C) Her düzeyde okura seslenmesi

D) Anlatımının duygusallığı ve şiirselliği

E) Uzun cümleler kurmaktan kaçınması

 

38– Yazara göre çocukluk en mutlu çağ değildir. Haklı olabilir. Ancak bunu kanıtlayacağım derken, babası­nın portresini, düşmanca bir yaklaşımla çiziyor. Oy­sa bugün altmış sekizinde olan bir yazarın, geçmişi anımsarken, hayli olgun, bağışlayıcı ve insanları an­lamış olması gerekmez mi? Artık çok uzaklarda ka­lan acı tatlı anılara hâlâ sevgisizlikle yaklaşmak, an­laşılması güç bir ruh halini yansıtmıyor mu? Kaldı ki, çocukluk günlerinin tam yetkinleşmemiş bi­linciyle yapılan bu tür değerlendirmeler, yıllar son­ra, bütün ayrıntılarıyla nasıl anımsanabilir?

Bu parçada sözü edilen yazara özellikle hangi açı­dan karşı çıkılmaktadır?

A) Anlattıklarının, yaşadığı olaylara bağlamaması

B)  Geçmişi, bütünlüğü içinde, hoşgörüyle değerlen­dirememesi

C) Toplumsal değerlere saygı duymaması

D) Geçmişi bir yönüyle anımsaması

E)Çocukluğu, söylenenlerin tersine mutsuzluk ola­rak tanımlaması

 

39- Sinema perdesinde dünyayı gülmekten katıltan bu adamın, aslında ne dokunaklı, ne derin, ne acılarla dolu bir ruhu ve bu ruhun, o yüze ne hazin bir yansı­ması vardı. Milyonlarca insanın kim bilir ne kadar şen şakrak diye tanıdığı bu adam, özel yaşamında karamsar, mutsuz bir felsefe taşıyan, insanoğlunun trajedisini ta içinden duyan, “sonsuz bir üzgün”den başkası değildi.

Bu parçada, nasıl bir insandan söz edilmektedir?

A) Duygularını başkalarına anlatmaktan kaçınan

B) Yaşadığı olaylar yüzünden insanlardan kaçan

C)Mutlu görünmesine karşın son derece mutsuz olan

D) Olaylara ve insanlara olumsuz bir yaklaşımla ba­kan

E) Mutluluğu çektiği sıkıntılarda, acılarda arayan

 

40- Bir öykünün, şiirin, romanın sözcüklerini günlerce, haftalarca hatta aylarca arayabilirsin; cümleleri ya­pıp bozmak, yoğurup biçimlendirmek için istediğin kadar çalışabilirsin. Ama yine de en iyisini yapmış sayılabilir misin? Kimi şairin bir tek sözcük için nice zaman harcadığı söylenir; ama dil, kıyılan belirsiz, derinliği ölçümsüz koca bir okyanustur. İnsan ne ka­dar çalışırsa çalışsın, yine de erişemediği noktalar kalır.

Bu parçada asıl anlatılmak isteneni içeren yargı, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Edebiyatta kusursuz bir anlatıma erişmek çok zordur.

B) Şiirde sözcük seçimi çok zaman alır.

C) Sanatçı kendi anlatımını deneye deneye bulur.

D) Dil, değişik anlatım olanakları sunan, geniş bir alandır.

E)  Söz dağarcığı zengin sanatçılar, başarıya çabuk ulaşır. 

41– Bu kitabı okuyan herkesin, yazarı olarak benim bu kitapta ulaştığımı sandığım yerlere ulaşması gerek­mez. Bazı şeyleri paylaşsak da her birimizin kitaplar­la olan bağı başkadır. Herkes kitabı kendince okur. Sever ya da sevmez; etkilenir ya da etkilenmez. Hiç kimseye, bu kitabın şurasını şöyle değerlendir, bura­sını böyle değerlendir gibilerden ders vermem. Tam tersine, okuyucunun kitabımla benim gitmediğim yerlere gitmesi, en büyük dileğimdir.

Bu parçada anlatılmak isteneni bütünüyle içeren yargı, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kimi okuyucular, yazarın anlatmak istediklerini ayrıntılarıyla algılayamazlar.

B)  Her okuyucu okuduğu kitapta biraz da kendini bulmak ister.

C)  Okurlar, bir yapıttan değişik ölçülerde etkilenir­ler.

D) Yazarların, yapıtlarıyla ilgili açıklama yapma so­rumlulukları yoktur.

E) Okuyucuların, kitaba kendi yorumlarıyla yeni bo­yutlar kazandırmaları beklenir.

 

42–   Yazar, yalnız görüneni, denenmişi, hesaplanabiliri değil, bilinmezi, geleceği, olabileceği de vermeyi amaçlar. Yarına uzanan bir sezgisi, dili, kavrayışı da vardır yazarın. Bu yaratıcı sezgiyle o, okurlarına ka­tılığa, hoşgörüsüzlüğe karşı çıkma bilinci kazandırır. İleri, çağdaş bir kültür de bu tür bir bilince sahip ki­şilerce oluşturulur. Bu yönden, çağdaş toplumlarda yazarlardan beklenen de kültüre bu anlamda bu kat­kıda bulunmalarıdır.

Bu parçaya göre yazarın asıl görevi, aşağıdakiler­den hangisidir?

A) Kişileri birbirine yaklaştırma

B) Toplumda kültür değişmesini inceleme

C) Çağdaş toplumlarla ilgili yorumlar yapma

D)Okurlarını anlayışla, ileriye dönük, esnek bir ki­şiliğe kavuşturma

E) Kendisini sürekli olarak yenileme

 

43- Batılılaşma, sanatımıza çok şey kazandırmıştır, ama bir kötülük etmiştir ki, bu neredeyse bütün kazan­dırdıklarını alıp götürmüştür. O da bizi, iki gerçekli toplum haline getirmesidir. Batılılaşmayı yanlış kul­lanarak, çoğu batı gerçeklerini kendi gerçeğimiz say­maya başladık. Aslında hiçbir toplum, bir başka top­lumun gerçeklerini olduğu gibi alıp kendi gerçekleri­nin yanına koyamaz. Onları özümsemeli, kendi gerçekleriyle bütünleştirmelidir. Sanat ve edebiyat ala­nında da böyledir bu.

Bu parçada anlatılmak isteneni içeren yargı aşağı­dakilerden hangisidir?

A) Batılı toplumların etkisinden sıyrılmalıyız.

B)  Batı sanatından aldıklarımızı, kendi toplumsal gerçeklerimize uyacak biçimde kullanmalıyız.

C)  Batılılaşmadan ne anladığımızı açıkça belirtmeli­yiz.

D) Batı sanatından etkilenmeyen bir sanat anlayışı oluşturmalıyız.

E) Toplumsal yapı ve gerçeklerimizi değiştirecek ye­ni bir sanat arayışı içine girmeliyiz.

 

44- Necatigil’in kitaplarının adlan bile, sözcüğün tek an­lamlılığına bir karşı çıkış gibidir: “Arada”, “İki Başı­na Yürümek”, “Bile Yazdı” … “Arada” kitabının adı için şunları söylüyor: “Bir kere bu, arada sırada ikizlemesinin kısaltılmışı yani bir zaman zarfı değildir. İki durum ya da şey arasında kalan, yaşanan şeyle­re, durumlara bölünmüş bir insanın hali belirtilmek isteniyor. Örsle çekiç, yerle gök, hastalıkla sağlık, evle sokak arasında…”

Sözü edilen sanatçının kitaplarına verdiği adlar için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Anlaşılması güç kavramlar içerir.

B) Yeni ve özgün olmasına özen gösterilmiştir.

C)  İnsana birden fazla şey düşündürecek nitelikte­dir.

D) Karşıt anlamlı sözcüklerden oluşur.

E) Kitabın içeriğini yansıtmayı amaçlar.

 

45- Bir edebiyat ürününün yarına katırlığını, salt diline bağlayamayız. Dili kadar, seçilen konunun işlenişi de önemlidir. Ne var ki, kimileri için yarına kalma­nın ölçüsü, dil ve işleyişten çok, konudur. Konunun toplumca sevilmesi, benimsenmesi gerekir. Ama bu da her zaman için yeterli değildir. Yayımlandığı gün­lerde konusu yönünden çok beğenilen, el üstünde tutulan bir yapıt geleceğe kalmayabilir. Çünkü bir yapıtın yaşarlık kazanması, dili ve konunun işlenişi kadar içeriğinin de yeni olmasını gerektirir.

Parçanın bütününde, edebiyat ürünleriyle ilgili ola­rak neden söz edilmektedir?

A) Kalıcılığı sağlayan niteliklerden

B) Dilin okur üzerindeki etkisinden

C) Konunun öneminden

D) Yansıtılan özün değerinden

E) Getirilen yeniliklerden

 

46- Onları beş yıl önce yazmıştım. Şimdi beğenmiyo­rum; biçim bakımından zayıf buluyorum. Şiir yazma­nın ustalık gerektiren güç bir iş olduğunu o zaman bilmiyormuşuz demek. Bugün bu tür şiirlerden uzaklaştık. Halk edebiyatından yararlanıyoruz. Ama bir atılım yapabilmek, eskilikten kurtulabilmek için o şiirleri de yazmak gerekiyordu.

Bu parçada aşağıdaki sorulardan* hangisinin yanıtı yoktur?

A) Eski şiirlerinizi neden beğenmiyorsunuz?

B) Bu şiirlerinizi ne zaman yazdınız?

C) Halk şiirinden nasıl yararlanıyorsunuz?

D) Neden şiirle ilgili düşüncelerinizi değiştirdiniz?

E) Eski şiirleriniz hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

47- İnsan yaşlandıkça geçmiş yıllan, o yılların yaşandığı çevreyi daha farklı, daha renkli, daha tatlı buluyor. Bu düşünceyle, geriye dönememenin çaresizliği için­de, belki de yanılarak, dünü, bugüne her bakımdan tercih ediyor. Acaba, gerçekten her geçen yıl iyiyi kötüleştirmiş, güzeli çirkinleştirmiş, rahatı zorlaştır­mış mıdır? Değişen, bozulan, tatsızlaşan etrafımız mı, yoksa yılların erozyonuna uğrayıp durmadan eri­yen, yaşlanan kendi ruhumuz, vücudumuz, kafamız mıdır?

Bu parçada yaşlılarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Duygu ve düşüncelerinin zamanla değişmesine

B)  Zamanla olayları daha doğru değerlendirmeleri­ne

C) Eskisi gibi yaşayamamaktan doğan sıkıntılarına

D) Geçmişi özlemle hatırlamalarına

E) Bugünü, geçmişe göre katlanılmaz bulmalarına

 

48– Çocuk için, okuduğu öykünün yazan yoktur; öykü vardır yalnız. Şeker gibi, dondurma gibi yutulurcasına tüketilen öykü… Yetişkin okur ise bir yapıta ken­di bilgi birikimi, çağının bakışı ve beğenisi ile yakla­şır. Sözgelişi çocuk kendini öykü kahramanlarıyla özdeşleştirerek onların eylemiyle sürüklenmek is­ter. Oysa yetişkinlerin okumasında bu durum ancak okuma sürecinin bir yönü olabilir. Çünkü onlar için okuma, çok yönlü bir etkinliktir.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Çocuk okurlarla yetişkin okurların tutumuna

B)Yetişkin okurun bir yapıtı çocuktan farklı biçim­de algılamasına

C)Çocukların öykü kişilerinden etkilenmesine

D)Yetişkinlerin, bir yapıtı okurken kendi deneyim­lerinden yararlanmasına

E) Okuma zevkinin küçük yaşlarda kazanılabileceği­ne

 

49-Yazınsal ürünlerin can daman, ona göre, biçimdi. Bir cümlede, “de” nin fazlalığı, eksikliği; cümlenin başlangıcının şöyle ya da böyle olması son derece önemliydi. Bir bakıma ona göre biçim, içerikten de önce gelirdi. Salt bir içerik onun için fazla değer ta­şımazdı. Çünkü içeriği belirleyenin, biçim olduğunu savunurdu. Onun bu tutumu, birçok yazısında görü­lebilir.

Bu parçada sözü edilen yazarın, yazınsal ürünlerle ilgili görüşlerinden hangisine değinilmemiştir?

A) Anlatılandan çok, anlatılış biçiminin önemli ol­duğuna

B)Anlatıma katkısı olmayan sözcüklerden kaçınıl­ması gerektiğine

C) Cümle kuruluşunun önem taşıdığına

D) İçeriğin, biçimle birlikte değer kazanacağına

E) Konunun, biçimi de belirleyeceğine

 

50-Yaş ilerledikçe, insanın çevresindekilere karşı so­rumluluğu arttıkça gerçeği söyleme, doğru bildiği şeyleri açıklama insanoğlu açısından kaçınılmaz bir vicdan borcu oluyor. Doğru olduğuna inandığı bir şey karşısında bile bile susmak, onu umursamamak “İnsanım.” diyen bir kişinin harcı değildir. Bütün dünyanın darılacağını bilse yine de onu hiç kimse konuşmaktan, gerçekleri dile getirmekten alıkoya­maz.

Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarıla­maz?

 

A)Toplum içindeki görevlerinin bilincine varması, insanı doğruyu söylemeye yöneltir.

B) Belli bir yaştan sonra gerçekleri söylemek bir zo­runluluk olur.

C)Benimsemediği durumlara insan, daha çok ileri yaşlarda tepki gösterir.

D) Bilinen şeylerin söylenmesi, başkalarını darıltma­malıdır.

E)  İnsan olmanın ölçüsü, gerçekleri dile getirmek­tir.

 

51– Bu yazarın öyküleri, konulan seçişi ve işleyişi bakı­mından olduğu kadar, gözlem ve ayrıntı çeşitliliği yönünden de zengindir. Dili ve biçimi klasiktir. Ama dünyaya bakışı ve yorumlan hep çağına uygun­dur. Bu nitelikleriyle hem kolay ve tat alınarak oku­nan, hem de olaylara değişik açılardan ayna tutan, akıcı, okuru saran öyküler yazmıştır. Bu yönlerini de önemli saptama ve derinlikli çözümlemeleriyle boyutlandırmıştır. Tiplerden, durumlardan, ruh hal­lerinden, aydınlıklardan hatta durağan bir nesne­den bile öyküler yaratmanın ustasıdır.

Parçada, sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Sıkıcı olmayan öyküler yazmasına

B) Çağdaş bir algılama gücünün bulunmasına

C)  Dil ve anlatım yönünden bir arayış içinde olması­na

D) Yaratıcılığının güçlü olmasına

E) Yaşamı çeşitli yönleriyle yansıtmasına

 

52– Romancı hangi görüşte olursa olsun, kolaya kaça­maz. Her eserinde mutlaka özgün bir fikir, ileriye doğru tutulmuş bir ışık bulundurmak zorundadır. İnsanlara, daha doğrusu insan sorunlarına bu açı­dan bakmamışsa, kendisine o romanı neden yazdığı sorulabilir. Bu sorunun karşılığını romancı, hiçbir çağda kolayca verememiştir.

Bu parçada romancıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Güçlükleri göze almasına

B) Yaratıcı olmasına

C) İnsandan kopuk olmamasına

D) Geleceği aydınlatmasına

E) Yapıtlarında değişik üsluplar kullanmasına

 

53– Babam her gün, okulda geçen günün hesabını so­rar, benden bilgi almak isterdi. Bir yandan da çantamdaki kitaplara ve defterlere göz gezdirirdi. Kirli bir deftere, ucu bükülmüş bir sayfaya dayanamazdı. Karalanmış bir yazıyı ya da matematik işlemini çantamdaki silgiyle sildiğini, orayı temizlediğini çok görmüşümdür. Bütün bu düzeltmeleri, kontrolleri ya­parken bir kez bile yüksek sesle konuştuğunu duy­madım. Her zaman yumuşak ve şefkatliydi ama hiç­bir zaman benimle yüz göz olduğunu anımsamıyo­rum.

Bu parçada sözü edilen babanın, çocuğuna karşı tu­tumu ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Eğitimiyle yakından ilgilenmesine

B) Temiz ve düzenli olmasını istemesine

C) Katı bir disiplin uygulamasına

D) Aralarında belirli bir mesafe bırakmasına

E) Sevecen bir yaklaşım içinde olmasına

 

54- Bu romandaki kişiler, düşüncelerini, duygularını davranışlarıyla ortaya koyarlar. Acılan, sevinçleri, öfkeleri, yalnızlıkları; duruşlarına, bakışlarına, dav­ranışlarına yansır. Diyaloglar, iç konuşmalar da bu görselliği güçlendirir, boyutlandırır. Doğa betimle­meleri, bu anlatımı bütünleyicidir. Bütün bunlar ki­şilerin, çevrenin ve davranışların iyi tasarlanması, inandırıcı ve ayrıntılı biçimde yansıtılmasıyla gerçek­leşir.

Bu parçada, sözü edilen romanla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Kahramanların davranışını, çevrenin yönlendir­mesine

B) Betimlemelerin, anlatıma olan katkısına

C)  Kahramanların, duygularını eylemlerle yansıtma­sına

D) Anlatımda iç konuşma tekniğine başvurulmasına

E)Kahramanların   düşünceleriyle   davranışlarının uyumlu olmasına

 

55– Yapıtlarında daha çok kırsal kesim insanlarını anla­tan birkaç yazar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’yla görüşmeye gider. Bu ilgiden çok hoşnut olan Yakup Kadri, bir ara merakla konuk yazarlara, nerelerden geldiklerini sorar. Yazarlardan biri gülerek: “Ya-ban’dan geliyoruz üstat, Yaban’dan!” der.

Parçada geçen “Yaban’dan geliyoruz” sözünde, aşa­ğıdaki açıklamaların hangisine uygun bir söz sana­tı vardır?

A) Bir anlam inceliği yaratmak için bildiğini bilmez­likten gelme

B)  Bir sözcüğü alışılmış anlamının dışında bir an­lamda kullanma

C) Söylenmek isteneni en az sözcükle anlatma

D) Bir gerçeği sezdirmek için bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamıyla kullanma

E) Söz arasında, bilinen bir duruma işaret etme

 

56-          Yalnız zaman olur bazı akşamlar

Bir kadın çehresi; yanarken camlar

Bir lahza belirir loş aynalarda

Bu dizelerde geçen, “yanarken camlar” sözünde, aşa­ğıdaki açıklamalardan hangisine uygun bir söz sa­natı vardır?

A) Bir durumu, gerçekte olduğundan daha üstün gösterme

B)  Bir sözü benzetme amacıyla başka bir söz yerine kullanma

C) Birden çok anlamı bulunan bir sözcüğü uzak an­lamıyla kullanma

D) İnsanlara özgü bir niteliği cansız varlıklara aktar­ma

E)  Bir olguyu, gerçek nedeninin dışında, hoşa gi­den bir nedene bağlama

 

57- Bir halk edebiyatı ürünü olan “mani”‘ile ilgili aşa­ğıdaki bilgilerden hangisi yanlıştır?

A) Yazarları belli değildir.

B) Kafiye düzeni a-a-b-a biçimindedir.

C) Anlatılmak istenen duygu ya da düşünce son iki dizede bulunur.

D) İlk iki dize, son iki dize ile yalnız ölçü ve kafiye bakımından ilgilidir.

E) Yalnızca aşk konusu işlenir.

58–  Fransız edebiyatını örnek alan Tanzimat şairi ve yazarları

I

büyük  ölçüde  romantizmin etki­sinde kaldı. Bu akımın özgürlük

                                  II                                                                     III

düşüncesi toplumculuk anlayışı Tanzimat yazarlarına çekici

 

geldi. Tabiatı taklit etmeye çalışan şeyde akıl ve mantığı ön

                                            IV

plana alan bu akımdan  N.Kemal, A.Mithat,A.Hamit,

                                                               V

R.Mahmut Ekrem gibi sanatçılar etkilendi.

Yukarıda numaralanmış yerlerin hangisinde bilgi yanlışı vardır?

 A) I.       B)II.           C) III.                  D) IV.                    E)V.

 

59- Namık Kemal ile ilgili aşağıdaki yargılardan han­gisi yanlıştır?

A) Edebiyatı, düşüncelerini halka yaymak, bu yolla toplumu geliştirmek için bir araç olarak kullan­mıştır.

B) Eski edebiyata karşı olduğu halde yeni düşünce ve kavranılan yaymak amacıyla yazdığı şiirleri­nin çoğunda, biçim ve dil bakımından eskiye bağlı kalmıştır.

C)  Batı şiirini tanıtmak amacıyla Fransız şairlerin­den manzum çeviriler yapmıştır.

D) Edebiyattaki yerini, nesir alanında özellikle ma­kale, piyes, roman, eleştiri, tarih türünde yazdığı eserler belirlemiştir.

E)  Yazıda konuşma dilinin kullanılmasından yana olmuş ve özellikle tiyatrolarını oldukça sade bir dille yazmıştır.

 

60– Çürüyen, yozlaşan İstanbul ve bu İstanbul’un çürü­müş, yozlaşmış insanları… Mithat Cemal Kuntay’ın romanından sürekli olarak bir küf kokusu gelir bur­nunuza. İstanbul’un birbirini izleyen üç dönemini yansıtmak isteyen yazar, gözlerini hep bu kokuşmuş­luğa dikmiştir. Yalnız kişisel çıkarları peşinde koşan­lar, dalkavuklar, jurnalciler… Bir pislik, bir kokuş­muşluk perdesine bürünmüş olarak anlatır İstan­bul’u.

Aşağıdaki şairlerden hangisi İstanbul’u, şiirinde bu parçada belirtilen yönleriyle yansıtmaya çalış­mıştır?

A) Cenap Şehabettin             B) Tevfik Fikret

C) Mehmet Emin                    D) Mehmet Akif

E) Celâl Sahir

 

61-Aşağıdaki şairlerden hangisi, hece ölçüsünü hiç kullanmamış, şiirlerini hep aruzla yazmıştır?

A) Ahmet Haşini

B) Yahya Kemal Beyatlı

C) Ziya Paşa

D) Ahmet Muhip Dıranas

E) Faruk Nafiz Çamlıbel

 

62- Dilde sadeleşme hareketi, “Yeni Lisan” adıyla aşa­ğıdaki edebiyat dönemlerinin hangisinde yer almış­tır?

A) Tanzimat                         B) Servet-i Fünun

C) Fecr-i Ati                         D) Milli Edebiyat

E) Cumhuriyet

 

63- İlk şiirlerini Dergâh ile Milli Mecmua’da yayımladı. Hecenin beş şairine bağlanmayarak sanatını tek ba­şına kurdu. İçtenlikli ve ince, duygusal yönü ağır ba­san memleket şiirleriyle tanındı; hece ölçüsüne yeni olanaklar aradı. Halk edebiyatıyla ilgili kimi çalışma­larda bulundu. Şiirleri “Şiirler” adlı kitapta toplan­dı. “Koçyiğit Köroğlu”, “Köşebaşı” gibi piyesleri, ti­yatrolarda ilgiyle izlendi.

Burada sözü edilen sanatçı, aşağıdakilerden hangi­sidir?

A) Ahmet Hamdi Tanpınar

B) Faruk Nafiz Çamlıbel

C) Orhan Seyfi Orhon

D) Enis Behiç Koryürek

E) Ahmet Kutsi Tecer

 

64- Fransız edebiyatında şair, romancı ve oyun yazarı olarak tanınır. “CromweI” adlı oyununun önsözün­de klasik estetiğin tüm bağlayıcı kurallarına karşı çı­karak “Romantizm” akımının ilkelerini ortaya ko­yar. Mücadeleyle geçen hareketli yaşamında halkın sevgisini kazanır. Ünlü romanı “Nötre Dame”ın Kamburu” dünya klasikleri arasında yerini alır. Burada sözü edilen sanatçı, aşağıdakilerden hangi­sidir?

A) Voltaire                           B) Diderot

C) Racine                              D) Victor Hugo

E) AIexandre Dumas

 

65- Aşağıdakilerden hangisi eski Yunan edebiyatı tiyat­ro yazarlarından biri değildir?

A) Aiskhylos                         B) Sophokles

C) Sckratcs                           D) Euripides

E) Aristophanes 

 

CEVAPLAR

1-E41-E
2-B42-D
3-C43-B
4-D44-C
5-A45-A
6-E46-C
7-C47-B
8-B48-E
9-C49-E
10-D50-D
11-E51-C
12-C52-E
13-B53-C
14-A54-A
15-B55-D
16-C56-B
17-E57-E
18-A58-D
19-E59-C
20-C60-B
21-D61-A
22-A62-D
23-B63-E
24-B64-D
25-A65-C
26-C 
27-C 
28-E 
29-D 
30-A 
31-B 
32-D 
33-A 
34-D 
35-B 
36-E 
37-A 
38-B 
39-C 
40-A