1991 – ÖYS SORULARI

1991-ÖYS SORULARI

1-   Sanat yapıtı ancak, değişenin içinden değişmeyenin yakalanması ile oluşur. Yüzlerce yıl önceden günü­müze ulaşan bir tablonun ressamı, değişende değiş­meyeni bulmuştur. Böylece yapıtı …..  kazanmıştır.

Anlam akışına göre parçanın son cümlesindeki boş yere aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?

A) özgürlük                           B) ölümsüzlük

C) toplumsallık                     D) çağdaşlık

E) yenilik

 

2-    Ben umudumu yitirmedim; acılarıma ezdirmedim kendimi.

Altı çizili sözün bu cümleye kattığı anlam aşağıda­kilerin hangisinde vardır?

A) Sıkıntılarımı dışa vurmaktan özellikle kaçındım.

B)   Yaşadığım o acılı günleri yeniden yaşamak iste­medim.

C) Hiçbir zaman üzüntülerime yenik düşmedim.

D) Elde ettiklerimle hiçbir zaman yetinmedim.

E) Bu duruma gelebilmek için çok çaba harcadım.

 

3- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir sanatçıya yö­nelik olumsuz eleştiri söz konusudur?

A) Tek boyutlu, basmakalıp kişiler yaratır.

B)  Gerekli gördüğü yerlerde betimlemelere başvu­rur.

C) Konularını genellikle gözlemlerinden çıkarır.

D) Yazdıklarıyla, toplumsal bozukluklara ayna tu­tar.

E)  Sözcükleri seçmede ve kullanmada çok titiz dav­ranır.

 

4- (I)Bu oyunu izlerken gülümsüyorsunuz. (II) Yum­ruklarınızı sıkmıyorsunuz, öfkelenmiyorsunuz. (III) Yalnızca yansıtılmak istenen bir güzelliği algılıyorsu­nuz. (IV) Güzel bir oyun izlemenin coşkusuz sevinci­ni ve rahatlığını duyuyorsunuz. (V) Biliyorum, çok fazla seyirci toplamayacak bu oyun, ama salt o ra­hatlığı yaşamak adına görülmeye değer.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir “önyargı” söz konusudur?

A) I.     B)II.           C) III.          D) IV.         E)V.

 

5-  (I) Kitapta, günümüz edebiyatı açısından önemli sa­yılabilecek zengin bir malzeme var. (II) Bunlar say­makla bitmez. (III) Ülkemizin edebiyatı, biraz da, böyle sanat olaylarının bir araya getirilmesiyle serpi­lip gelişmektedir. (IV) Oysa geçmişe baktığımızda, bu konuda öyle çorak bir görünüm var ki… (V) Ör­neğin bir Y. Kemal’in, bir A.H. Tanpınar’ın eserleri­ne ışık tutabilmek için eldeki bilgi kırıntılarıyla ye­tinmek zorunda kalıyoruz.

Bu parçada hangi cümleden başlanarak bir “yakın­ma” dile getirilmektedir?

A) I            B)II.           C)III.          D) IV.         E)V.

 

6- Aşağıdaki dizelerin hangisinde “hayıflanma, üzül­me” söz konusudur?

A)            Kınalanmış gibi dağlar, dereler

Ne güzel güz, ne güzel eylül olur

B)            Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır

Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor

C)            Yaz göç ediyor, ne yazık, yine güz

Mor dağlarda güneş doğmadan henüz

D)            Kuşlar gelecek damların üstünden

Kuşlar konacak dallara

E)            Lale, sümbüller içinde hüma kuşları ötüyor

Avcılar yolu tutmuşlar erken erken

 

7– (I) Dostlarımın ısrarı üzerine, öykülerimden gelişi­güzel seçtiğim on bir tanesini yayımladım. (II) Elim­de daha böyle yüzlerce öykü var. (III) Kitap yayım­landığı zaman, bu işten anlayanlar, bana bu öyküle­rin değerli olduğunu söylediler. (IV) Aslında öykülerimin güzel olduğunu ben ben daha yazarken bili­yordum (V) Şimdi onları okuyanların da benimle ay­nı görüşü paylaştığını görüyorum ve bu hoşuma gidi­yor. (VI) Çünkü ben de gerçekten iyi bir öykü yaza­rı olduğuma inanıyorum.

Bu parçada konuşan kişinin “kendine aşırı ölçüde güvenen” biri olduğu hangi cümlelerden anlaşılabi­lir?

A) I. ve II.             B) II. ve V.            C) III. ve IV.

D) III. ve V.           E) IV. ve VI.

 

8–   (I) Yazar son dönem öykülerinde üsluba ağırlık ve­rir. (II) Daha çok tutkularını, mutluluklarını anlattı­ğı bu öykülerinde yeni bir dil geliştirir. (III) Söyle­mek istediklerine uygun bir dil yaratır. (VI) Zaman zaman sayıklamaya, zaman zaman da çığlığa dönü­şen bir dildir bu. (V) Yazarın ilk öykülerinde oldu­ğu gibi bu öykülerinde de ada halkından, denizden, insanlarından vazgeçmediği görülür.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, sözü edilen yazarın öykülerinin konusu ile ilgili­dir?

A) I. ve III.                            B) I. ve IV.       

C) II. ve III.                           D) II. ve V.       

E) IV. ve V.

 

9-    (I) Çeviri bir metinden yola çıkan yazar, oyunu ye­niden, oldukça güzel bir biçimde oluşturmuş. (II) Metin, yerel motiflerle yalınlaşırken evrenselliğini de yitirmemiş. (III) Ayrıca oyunun dokusunda yer alan dostluk, fedakârlık, bağlılık gibi duygular, inan­dırıcı ve dengeli bir biçimde verilmiş. (IV) Öte yan­dan tipler üzerinde yeterince durulmamış; bunlar so­luk birer görüntü olarak kalmış. (V) Oyunda, anlatı­lanların geçtiği yer ve zaman da belirtilmemiş.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yazar bir yorum yapmamıştır?

A) I.     B)II.           C)III.          D) IV.         E)V. 

 

10–  Kimi genç şairler, şiirin kendileriyle başladığını, ki­mi yaşlı şairler ise şiirin kendileriyle bittiğini sanır­lar.

Yukarıda söylenenlere anlamca en yakın cümle aşağıdakilerden hangisidir?

A) Şairlerin genci de yaşlısı da şiirde güzelliğin ve başarının ölçüsünü kendi şiiriyle sanırlar.

B)  Şiirde başarı gösterme belli bir yaşa erişmeyi ge­rektirir.

C) Genç şairlerin yazdıklarıyla yaşlı şairlerin yazdık­ları birbirine benzemez.

D)Gençlik, şiirde yaratıcılığın, yaşlılık ise tükenmiş­liğin başlangıcıdır.

E)Genç şairler şiiri öğrenme, yaşlı şairler ise öğret­me çabası içinde bulunurlar.

11-  “Gerçek yolculuk, aynı gözlerle yüz değişik ülkeyi dolaşmak değil, aynı ülkeyi yüz değişik gözle göre­bilmektir.”

Bu cümlede anlatılmak isteneni içeren yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A)İnsan gördüklerini saptamakla kalmamalı, bun­lardan yararlanmaya çalışmalıdır.

B)Çok yaşayan değil yaşadığı sürece değişik yerler gören kişi birçok şey öğrenir.

C)Değişik konularda gördüğümüz, öğrendiğimiz şeyleri aynı biçimde yansıtmalıyız.

D)Aynı şeye değişik yaklaşımlarla ve değişik açılar­dan bakmasını bilmeliyiz.

E)Bir şeyi öğrenmekten çok, onu değişik durumlar­da kullanabilmek önemlidir.

 

12. Sahnede oyun canlandırılırken ya da kişiler konu­şurken, içinde bulunulan andan başka anlara akıyor­sunuz; başka olaylara, başka konulara gidip geliyor­sunuz.

Yukarıda söylenenlere anlamca en yakın cümle aşağıdakilerden hangisidir?

A)Sahnede görülmeyeni somutlaştırma çabası, oyunculara oldukça güç anlar yaşatıyor.

B) Seçilen konu, birbirini bütünleyen, duygusal an­lamlarla yüklü sözcüklerle işleniyor.

C)Seyirci bu oyunda dünle bu günü birlikte yaşı­yor, değişik durumlar ve ortamlarla yüz yüze ge­liyor.

D)Oyundaki kişilerin konuşmaları, çevreleriyle olan çatışmalarına ayna tutuyor.

E) Oyunda, tarihsel bir olay, tiyatro diline uygun bir biçimde eyleme dönüştürülüyor.

 

13–  İsim tamlamalarında zamirler de tamlayan olur.

Aşağıdakilerin hangisinde bu kurala uygun bir örnek vardır?

A) Onun kardeşi bu köyde öğretmenmiş.

B) Çeşmenin başında büyük bir kalabalık toplandı.

C) Yolcunun çantasını bulup getirmişler.

D) Kapının önünde yaşlı bir adam duruyordu.

E) Otobüs durağında bizden başka kimse yoktu.

 

14-Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir ad, birden çok sıfatla nitelenmiştir?

A)Sıcak yaz akşamlarında balkonda oturup geç sa­atlere kadar konuşurduk.

B) Onun ne kadar terbiyeli, titiz ve çalışkan bir in­san olduğunu herkes bilir.

C) Bahar gelince köşkün büyük bahçesinde güller, karanfiller, nergisler açardı.

D)Büyük şehirlerde, yeşil alanların korunması ve çoğaltılması çalışmalarına önem veriliyor.

E)  Onunla oturup uzun uzun geçmişten, okul günle­rimizden söz ettik.

 

15- Aşağıdakilerin hangisinde, anlam belirsizliğini gi­dermek için cümlenin başına bir şahıs zamiri getir­mek gerekir?

A) Adana’ya yerleştiklerini duydum.

B) Yeni aldığın elbiseyi çok beğendim.

C) Önerdiğin romanı henüz okuyamadım.

D) Yarışmada birinci olduğuna sevindim.

E) Sınava İstanbul’da girmek istiyorum.

 

16- Aşağıdaki dizelerin hangisinden yüklem bileşik za­manlı bir fiildir?

A)            Mermiler altında geçerek suyu

Yollara döküldü bahtsız kafile

B)            Tutuşurken ufuk uzakta yer yer

Alçalan akşamlarda sular karardı

C)            Bu akşam rüyamda Leylâ’yı gördüm

Derdini ağlarken yanan bir muma

D)            Susamış ruhumla mesafelere

Hiçbir şey bağlamaz beni bir yere

E)            Mucize başlamıştı eşsiz ve çılgın

Yıkanan kuşlar gibi enginlerde

 

17-   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde özne adlaşmış bir sıfattır?

A) Hastayı rahatsız etmemek için, odasına girme­dik.

B) Bu sınıfın en çalışkanını tanımak isterdim.

C)  Yaralı, kazayı bütün ayrıntılarıyla ilgililere anlat­mış.

D) İyilikten etkilenmeyecek kişi yoktur.

E) Bu yılkı güzellik yarışmasında jüri, bir Hint’liyi birinci seçmiş.

 

18- Aşağıdaki dizelerden hangisi, öğelerinin dizilişi yö­nünden kurallı bir cümledir?

A) Bahar erdi, güller açtı burada.

B) Bahar çiçek çiçek gelince güzel!

C) Gözlerim yollarda geçti kaç bahar!

D) Ömrümüzün son demi sonbahardır artık!

E) Bir ilkbahar sabahı güneşle uyandın mı hiç?

 

19-   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zincirleme ad tamlaması vardır?

A)Filmdeki olaylar İsviçre sınırında geçiyor.

B)Kitapları, tüllerine göre ayırarak kitaplığa yerleş­tirdim.

C) Gelecek yıl yaz tatilini Antalya’da geçireceğiz.

D)Sanatçı, ilk sergisini önümüzdeki hafta İstan­bul’da açacakmış.

E)  Serüven romanlarının okuyucusu her yıl biraz da­ha artıyor.

 

20-  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde isim fiille kurul­muş bir yan cümlecik, temel cümleciğin nesnesi gö­revindedir?

A) Öğretmenimizin şiir okuyuşunu çok beğeniyo­rum.

B) Onun şiir okuyuşundan sen de hoşlanırsın.

C) Güzel şiir okumak bir yetenek işidir.

D) Şiir okumaktan hoşlanmayanlar da olabilir.

E) Şiir okumanın da bazı kuralları vardır.

  

21- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı var­dır?

A) Art arda aynı yanlışı yaptı.

B) Annem her zaman “kalp kalbe karşıdır.” der.

C) Davranışlarına içten içe sinirleniyordu.

D) Olayı duyunca renkten renge girdi.

E) Bu iş aşağı yukarı bir hafta sonra biter.

 

22-  Son yıllarda sayıları gittikçe artan bu tür yapıtlar( ) gerçekte roman mı ( ) Kimi eleştirmenler bunları ro­man türü içinde düşünmüyor ( )

Yukarıda parantezlerle belirtilen yerlere aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangileri sırasıyla getiril­melidir?

A) (!)(…)(.)            B) (,)(?)(.)              C) (;)(.)(…)

D) (:) (.) (;)            E) (…)(:)(;)

 

23-  Köyden kasabaya taşınmıştık. Cadde üstünde, sol tarafta bahçesi olan, beyaz boyalı bir ev satın almış­tık. Bahçemizden, komşu bahçeden gelen küçük bir su yolu geçiyordu. Bu su, yan duvarın altından aşağı­daki bahçelere akıyordu. Bizim bahçenin bir köşe­sinde ufak bir tel kümes vardı. Dip tarafa domates, biber, yeşil salata ekilmişti. Cadde tarafında sardun­yalar, pembe karanfiller, hanımelleri bulunurdu.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangileri­ne başvurulmuştur?

A) Açıklama-öyküleme

B) Tartışma-betimleme

C) Öyküleme-betimleme

D) Açıklama-tartışma

E) Örneklendirme-öyküleme

 

24-  Önce karanlıkta yüzün ışıdı. Sis açıldıkça kendini ele verdin İstanbul. Güverteden bakınca gözlerine inen aydınlığı gördüm. Demir aldım. Uzaklaşan ge­mi değil, İstanbul’du. Kurşun kuleler, minareler, uğultulu taş yapılar, ışıyan yüzünle eriyip gittiler boşlukta. Ayrıldık. Ama başka kentlere, yeni liman­lara doğru dümen kırdığım bu uzun, hâlâ sonu gel­meyen yolculukta beni yalnız bırakmadın. Gittiğim ülkelerde hep seni yaşadım. Sen ey ay yüzlüm be­nim!

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisi yoktur?

A) Sözcüklerin duygusal anlamından yararlanma

B) Kişileştirme sanatına başvurma

C) Betimleyici öğeler kullanma

D) Hitaplardan yararlanma

E) Tanımlamalarla söyleyişte yoğunluk sağlama

 

25–  Akçakavakların, dişbudakların arasından geçerek yeşil çam ormanına giriyorum. Yoğun bir reçine ko­kusu duyuyorum. Çevrem yeşilin değişik tonlarıyla donanmış. Az ileride kalın gövdeli, yaşlı bir çam ağacı görüyorum. Altına oturuyorum. Kekik kokula­rı geliyor burnuma.

Bu parçada ayrıntıların seçiminde hangi duyular­dan yararlanılmıştır?

A) Görme-koklama

B) Koklama-işitme

C) İşitme-dokunma

D) Koklama-dokunma

E) Görme-işitme

26–  (I) Bu kalenin vaktiyle dört kapısı varmış; dördü de ayrı yönlere bakarmış. (II) Ne var ki kale, kalelikten çıkmış artık. (III) Duvar diplerinde güzelim sarı çi­çekler açmış. (IV) Ne hisarları kalmış ne burçları. (V) Ama gene de o kalın taş duvarların, eski kale ha­rabeleri olduğunu, şehri çepçevre dolaşmasından an­lıyoruz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi an­latımın akışını bozmaktadır?

A) I.     B)II.            C) III.        D) IV.         E)V.

 

27-  (I) Karşısında, biri kız, ikisi erkek üç çocuk ısınma­ya çalışıyordu. (II) Burası, suların azgın zamanında oyduğu bir kovuktu. (III) Şimdi sular çekildiğinden rahatça kullanılabilecek bir barınak olmuştu. (IV) Ateş kovuğun önünde yanıyordu. (V) Nehrin kumlu sahilinden, ateşin yandığı yere doğru ilerledim.

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri yer değiştirirse parça, anlamlı bir bütün olur?

A) I. ve III.               B) I. ve V.          C) II. ve IV

D) III. ve V.              E) IV. ve V.

 

28–  Yazarın ilk öykülerindeki kılçıklı dil gitmiş, zamanla

        I                                II                 III

yerini akıcı bir anlatıma bırakmıştır.

IV        V

Bu cümlede numaralanmış sözcüklerden hangisi atılırsa cümlenin anlamında daralma ya da bozul­ma olmaz?

A) I.     B)II.            C) III.          D) IV.        E)V.

 

29–  O gece onu    izlerken bale sanatının yalnızca bir

                         I           II

duyguyu aktarma, bir duyguyu iletme , tüm dikkatleri

                                              III                            IV

bir duygu üzerinde yoğunlaştırma sanatı olduğunu ilk kez kavradım

        V.

Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangisi atılır­sa cümlenin anlamında daralma olmaz?

A) I.       B)II.            B) III.          D) IV.        E)V.

 

30-  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A) Onun da yardımıyla işimizi kolayca bitirdik.

B) Kanımca bu koşullarda daha iyisi yapılamaz.

C) Aralarındaki tartışma böylece sona erdi.

D) O, bu soruna kendince bir çözüm bulmuş.

E)  Bence bu konuda onun haklı olduğunu sanmıyo­rum.

 

31-  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A) Sanat alanındaki başarılarına yenilerini ekliyor­lar.

B) Bu çalışmalarımla, eğitimimize yeni boyutlar ka­zandırmayı amaçlıyorum.

C)  Herkesin bildiği şeyleri değişik bir yaklaşımla or­taya koyuyor.

D) Tek amacımız, yurdumuza dönmemiz ve ülkemi­ze yararlı olmaktır.

E)  İki yıl öncesine kadar sıradan bir yazar olarak bi­linirdi.

 

32- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A) En çok sevdiği şey, ormanda yürüyüş yapmaktı.

B)  Onu tanıyan herkes, kendisinden övgüyle söz ederdi.

C) Amacı, arkadaşlarını ikinci, kendisini birinci pla­na çıkarmaktı.

D) Beğenmediğim yanlarından biri de herkesi eleştirmesiydi.

E) Eski dostlarıyla pek çok görüşmek istemezdi.

 

33- Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?

A) Burada, en çok ondan yakınlık gördük.

B) Çok az veya hiç çalışmadan sınavlara girdiler.

C) Bir süre sonra resim çalışmalarına ara verdi.

D) Düşündüklerini yazıya dökmekten çekinmediler.

E) İşiyle özel yaşamını birbirine karıştırmadı.

 

34-  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A) Köy konulan ile ilgilenmemin nedeni, köylüyü yakından tanımak, onlarla bir arada yaşama fır­satım bulmuş olmamdandır.

B)  Edebiyatta şiir yazmakla başlamış, daha sonra hi­kâye ve roman alanındaki çalışmalarıyla dikkati çekmiştir.

C)  Bu roman, olay örgüsü, ayrıntıların seçimi ve inandırıcılığı açısından yazarın en başarılı eseri­dir.

D) Benim amacım, toplumu, toplumla kişiler arasın­daki ilişkileri güzel bir dille, en iyi biçimde anla­tabilmektir.

E) Romanlarımdaki kahramanların kimileri günlük yaşamımda tanıdığım, kimileri de düşümde ya­rattığım kişilerdir.

 

35.    ………. Bu türler içinde en çok romanlarımı seve­rim. Daha sonra öykülerim, oyunlarım gelir. Bunlar­dan başka aruzla yazdığım rubailerim de vardır. Ya­pıtlarımın değerine gelince, yapılan eleştirilerin bü­yük bir bölümü olumlu. Bu da onların belirli bir dü­zeyde olduğunu gösterir.

Düşüncenin akışına göre bu parçanın ilk cümlesi aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) İlk romanın ödüle layık görülmesinden mutluluk duydum.

B)  Yaptığımın kolay olmadığı, kolaydan hoşlanma­dığım herkesçe bilinir.

C)  Bu konuda arayış içinde olduğum ve amaçlı dav­randığım söylenir.

D) Edebiyat alanında, farklı türlerde ürün verdiğim doğrudur.

E) Yazdıklarımın değişik konulan içerdiğini ve eleş­tirildiğini biliyorum.

 

 

36-  Eskiden bizde “ruznâme” deniyordu günlüğe, “jur­nal” ya da “hatıra defleri” diyenler de oldu. Sonra Salâh Birsel’in “Günlük”ü kitap olarak basıldı. Arka­sından Ataç’ın “Günce”leri gazetelerde, dergilerde yayımlanmaya başladı. Oktay Akbal da başta “gün­ce” sözcüğünü yeğlemişti Ataç gibi. Ancak “günce”, gazete karşılığı olarak da kullanılıyordu…….

Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerin hangisinin getirilmesi uygun olur?

A) Günlük türü büyük bir ilgi görmeye başladı.

B)  Günlük türünün konu ve kullanım alanı genişle­di.

C) Giderek “günlük” sözcüğü tuttu, yaygınlaştı.

D) Günlük, insanoğlunun içini dökme araçlarından biri oldu.

E)  Gazete ve dergilerde günlüklere özel köşeler ay­rıldı.

 

37-  Bugün çocuklarla saatlerce ders çalıştım. Çarşıya gittim. Yazdığım onca mektubu tek tek temize çek­tim. Bu kadar çok işi bir günde nasıl bitirebildiğime ben de şaşıyorum. Bu becerimi, böyle mekanik uğ­raşlardan çok, daha coşkulu, daha değerli şeyler için kullansaydım… Öyküler yazıp resimler yapsay­dım ne iyi olurdu!

Bu sözleri söyleyen kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?

A) Yaratıcılık gerektiren işler yapmak isteyen

B) Sanat alanındaki yeteneksizliğinden yakınan

C) Ün kazanma tutkusu içinde olan

D) Çok para getiren bir meslekte çalışmayı düşle­yen

E) Yıpratıcı işlerle uğraşmaktan kaçınan

 

38–  Yazar, öykünün sınırlanın zorlamamış, işlediği ko­nuları geleneksel öykünün kalıplan içerisinde kurgu­lama yolunu seçmiştir. Yalın bir dille, düz bir anla­tım içinde, kendini zorlamadan anlatmıştır olayları. Gene de bu öyküleri gerilim içinde, sonu nasıl gele­cek diye heyecan duyarak okuyoruz.

Bu parçada sözü edilen yazarın belirgin özelliği, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Değişik tiplerden yararlanma

B) Okuyucunun merakını kamçılama

C) Gerçekleri olduğu gibi yansıtma

D) Yenilikçi bir anlayış içinde olma

E) Konularını yaşadıklarından seçme

 

39–  Bir resim öğretmenimiz vardı. Bence dünyanın en büyük ustasıydı. Elinden fırçayı bırakmazdı. Bana söylediği şuydu: “Hiç boş durmayacaksın. Bir gün boş dursan elin acemileşir.” İşte yazarlık da böyle­dir. Bir hafta, on gün yazmayan, bir ay yazmayan bir insan, “Ben yazarım.” derse inanmam o insanın yazarlığına. Yazar vapurda, trende, uçakta, her yer­de, her an yazma halinde olmalıdır.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A) İnsan, resim sanatında ancak sürekli çalışarak us­talık kazanabilir.

B)  Ressamlıkla yazarlık arasında, yaratıcılık yönün­den sıkı bir ilişki vardır.

C)  Bütün gününü çalışmakla geçiren yazarlar yaratı­cı olabilirler.

D) Usta bir yazar ve ressam olma, deneyimli sanat­çıların öğütlerinden yararlanmayı gerektirir.

E) Yazarlık hiç ara vermeden çalışmayı zorunlu kı­lan bir iştir.

 

40–  Her yerde öykü yazabiliyorum. Tıka basa dolu bir otobüste öylesine yalnızlaşıyorum ki o anda yakala­dığım imgeden öykümün oluşabileceğini hissedip se­viniyorum. İnsanlara bakıyor, yüzlerindeki ifadeleri değerlendiriyorum. Özellikle iş dönüşü insanlar içle­rine kapanıyor, daha çok kendi iç dünyalarında yaşı­yorlar. Her insanın öyküsü yüzüne yansıyor. Bu da benim en iyi malzemem oluyor.

Kendisini böyle tanıtan bir yazar aşağıdakilerin hangisiyle nitelendirilebilir?

A) Çevresine dikkatle ve inceleyici bir gözle bakan

B) Bulunduğu çevreye kolayca uyum sağlayan

C) İnsanları belirli bir kalıp içinde görmeye çalışan

D) İnsanı, toplumsal ilişkileri içinde yansıtan

E) İnsanların bireysel sorunlarına ağırlık veren

41–  Bizde gerçek anlamda şiir eleştirisi yapılıyor mu? Bence bu soruya “Evet.” demek fazla iyimserlik olur. Gerçi dergilerde, şiir hakkında yazılar çıkmak­ta, eleştiri ve değerlendirmeler yapılmaktadır. Ama bunların çoğunda nedenlere, niçinlere, nasıllara kar­şılık verilmez; söylenilenler kanıtlara dayandırılmaz. Çünkü çoğu, bir önyargıdan yola çıkılarak yazılmış­tır. Evet, şiirlerim övülmesin, ama gerçek anlamda değerlendirilip tanıtılsın isterim. Sanıyorum okuyu­cu da şiir eleştirisinden bunu bekler.

Bu parçada yazarın asıl yakındığı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Şiirle ilgili yeterli sayıda eleştiri yazısı yazılma­ması

B) Şiirin fazla ilgi görmeyen bir tür olması

C) Kendi yazdığı şiirlerin anlaşılamaması

D) Şiirle ilgili eleştirilerin nesnellikten, inandırıcılıktan yoksun olması

E)  Eleştirmenlerin, şiirin biçimsel özelliklerine ağır­lık vermesi

 

42– Yaşanmış olaylardan yararlanmadan yazdığını savu­nan bir tek yazar var mıdır? Ne var ki hiç bir gerçek yazar, günlük yaşamına girmiş kişileri ya da olayları olduğu gibi aktarmaz. Yazar seçtiği kişileri, yalnızca kişileri değil yaşamı da değiştirir; kendine göre ku­rar, oluşturur. Bunu gerçekleştirirken kullandığı malzeme yine gerçek kişiler, gerçek yaşamdır elbet.

Bu parçada yazarlarla ilgili alarak vurgulanmak is­tenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yapıtlarının konu alam kendi yaşamlarıyla sınır­lı kalır.

B)Gösterecekleri başarı, yaşamı bütün yönleriyle yansıtmalarına bağlıdır.

C) Anlattıklarının değeri, bunların kanıtlanabilir ol­masıyla ölçülür.

D)Kahramanlarının davranışlarını, konunun gelişi­mine göre yönlendirirler.

E) Gördüklerini ve algıladıklarını farklı biçimlere dönüştürerek yeniden yaratırlar.

 

43-  Her sanat eseri bir görüşü, bir düşünceyi savunur. Bu, sanat eserleri için ne bir eksiklik ne de sanattan bir uzaklaşmadır. Yeter ki sanatçı savunduğu düşün­ceyi eserinde iyice eritsin. Daha doğrusu yansıtmak istediği düşünceyi dile getirecek uygun bir söyleyiş biçimi bulsun. Söylemek istediğiyle söyleyişini bü­tünleşirsin. Bunu yaparken de gerçek yaşamdan yo­la çıktığını unutmasın. Yaşamla olan bağını koruma­ya çalışsın.

Bu  parçada anlatılmak istenen  aşağıdakilerden hangisidir?

A)Bir sanat eserinin değeri, değişik görüşler içer­mesine bağlıdır.

B) Her gerçek sanat eserinde sanatsal yönle düşün­sel yön birbiriyle kaynaştırılmalıdır.

C)Sanat eserinde yalnız yaşamdan alınmış öğeler kullanılmalıdır.

D) Sanatçı her eserinde yeni bir görüş ileri sürmeli­dir.

E) Her sanat eserinin, kendine özgü bir dili ve anla­tımı olmalıdır.

 

44–  Son zamanlarda, yazınsal ürünlerin eleştirisine yö­nelik kitapların satışında bir patlama görülüyor. Bu tür kitaplar, öbür yazın kitaplarına oranla daha çok ilgi görüyor. Okuyucuların çoğu, bir yapıtı okumu­yor. Bunun yerine, o yapıt üzerine yazılmış eleştiri yazılarını okumayı yeğliyor. Bu da yaşamımıza ege­men olmaya başlayan kolaycılığın, rahata kaçmanın doğal bir uzantısıdır.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)Eleştiri kitaplarının düzeyinde hızlı bir yükselme görülmektedir.

B) Bir kitabı tanımak için onunla ilgili eleştirileri okumak gerekir.

C)Birçok kişi, okumadan hazır bilgilerle yetinmeyi alışkanlık haline getirmiştir.

D)Okurlar,  eleştirmenlerin  düşüncelerine  güven duymaktadırlar.

E)  Eleştiri kitapları okurlara yazınsal bir tat ver­mektedir.

 

45-  Okurumla bütünleşmek gibi bir sorunum yok. Çün­kü ben, ne bir siyasal liderim ne de yaşamını yazdıklarıyla kazanmak zorunda olan bir köşe yazarıyım. Dünyada benden başka insan kalmasa da ben yine şiir yazmayı sürdürürdüm. Şiir yazmak benim için bir yaşam biçimi. Bir şiiri yazmak, bitirmek, benim için nazların en büyüğü. Hiçbir şey onun bana verdi­ği tadı veremez. Öyleyse, okur tarafından beğenil­mek gibi sıradan bir hazla ağzımın tadını neden bo­zayım?

Bu sözleriyle sanatçı, kendisiyle ilgili olarak aşağı­dakilerden hangisini vurgulamaktadır?

A) Günün yaygın olan sanat akımlarının dışında kal­dığını

B)  Şiirlerinin, gelir getirici nitelikte olmadığını

C) Yazınsal türler içinde en çok şiirin yararına inan­dığını

D) Şiirlerini, okurların beklentisini göz önüne alma­dan yazdığını

E)  Beğenisi gelişmiş kişilerin, şiirle ilgili görüşleri­ne önem verdiğini

 

46–  Annem yaşamını bana adamıştı. Ben de bunu hak etmek için ayrı bir çaba harcadım. Yazdıklarımın müsveddelerini ilk dinleyen, hep o olurdu. Türkçenin bütün inceliklerini onun konuşmalarından edin­dim. Kendimle hiç övünmedim, ama onun benimle övünmesine çok çalıştım. O, her alanda benim için eşsiz bir öğretmen oldu. Kültürel birikimim, aile ter­biyem, çalışma gücüm, mesleğimde basan sağlayaca­ğıma inancım, kısaca bende olumlu ne varsa hepsini anneme borçluyum.

Bu parçada sözlü edilen annenin, çocuğu için yap­tıkları arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Onu, üstün yetenekli bir çocuk olduğuna inandır­ma

B) Dilinin gelişip zenginleşmesini sağlama

C) Değişik konularda bilgiler kazandırma

D) Yaptığı işte kendine güvenen biri olarak yetiştir­me

E) Onu her şeyin üstünde tutma

 

47-  Çocukluğumda ve ilk gençliğimde pek çok Köroğlu anlatıcısına rastladım. Bunlar, Köroğlu destanlarını kendilerinden bir şeyler katarak anlatırlardı. Ben edebiyata, bu destan yaratıcılarını taklit ederek baş­ladım. Gençliğimde hem bir anlatıcı, hem de bir din­leyiciydim. Diyebilirim ki yeni bir roman dili yarat­mak isteyen romancı için sözlü edebiyat erişilmez bir kaynak olabilir. Benim temelimde ne kadar Bal-zac, Dostoyevski, Gogol varsa o kadar da Köroğlu vardır.

Böyle düşünen bir yazar aşağıdakilerin hangisiyle nitelendirilemez?

A) Yazarlığa yönelmesinde sözü edebiyat ürünleri­nin etkisi olan

B)Folklor ürünlerinin yazarlıkta önemli bir yeri ol­duğunu düşünen

C) Yabancı yazarlardan da yararlanmasını bilen

D)Yeni bir üslup yaratmada, sözlü edebiyatın zen­gin olanaklar taşıdığına inanan

E) İyi bir yazarın, usta yazarları taklit edenler ara­sından çıktığını savunan

 

48- Şiir kapımı çaldı mı elimde ne varsa bırakırım. Baş­köşededir onun yeri. Geldi mi sağanak halinde ge­lir. Gitti mi de hiç zorlamam. Sabırla dönüşünü bek­lerim. Artık o, bir süre öyküler, oyunlar yazmak için özgür bırakmıştır beni yokluğumu değerlendiri­rim.

Böyle düşünen bir sanatçı  için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Düzyazıdan çok, şiire önem verir.

B) Zamanını önceden planladığı gibi kullanır.

C) Günlerini düzyazı ya da şiir yazarak geçirir.

D) Değişik edebiyat türlerinde ürün verir.

E) Şiir yazmanın bir ilham işi olduğuna inanır.

 

49– Anı yazan, yaşamının bir bölümünü anlatırken iste­meyerek de olsa başkalarının yaşamına girmek zo­rundadır. Sanırım anı yazmadaki asıl amaç, tanıdık­larını yanıltmayacak bir yansızlıkla ele almak olmalı­dır. Başka bir deyişle anı yazarı, yaşadıklarını oldu­ğu gibi, gerçeği değiştirmeden, tarihe katkıda bulu­nacak bir biçimde dile getirmelidir. Böylece, bir ta­rihçi gibi nesnel, bir edebiyat adamı gibi kişisel bir tutum ve zorunluluk içinde geçmişine bakmalıdır.

Bu parçadan anı yazarlarıyla ilgili olarak aşağıda­ki yargıların hangisi çıkarılamaz?

A) Kişileri ve olayları nesnel bir tutumla yansıtma­ya özen göstermelidirler.

B)Belge niteliğinde ve zevkle okunabilen yapıtlar ortaya kovmaya çalışmalıdırlar.

C)  Gerçeklere bağlılık ve dürüstlükten ayrılmamalı­dırlar.

D) Konularını tarihsel olaylar ve bunlara karışan ki­şilerle sınırlı tutmalıdırlar.

E) Salt kendilerini değil, yansıtmaya çalıştıkları dö­nemle ilgili kişileri de anlatmalıdırlar.

 

50–   “Gittikçe artıyor yalnızlığımız.” demişti şair. Ben de çok yakındım şiirlerimde yalnızlığımdan. Neydi hayâl kırıklıklarımız? Nine yalnızlıktan kaçıyoruz sanki? Yalnızlığın insanı geliştiren, yücelten hoş yan­larının da olduğunu neden anlamak istemiyoruz, an­lamaya çalışmıyoruz? Doğanın düzeni yalnızlık üstü­ne; kurt, kuş, ağaç hep yalnız. Biz de ağaçlar gibi yalnız değil miyiz? İnsanoğlu kendini, böyle bilir, böyle değerlendirirse yalnızlık çekilmez olmaktan çı­kar.

Bu parçadan yalnızlıkla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) Herkesin yaşayabileceği bir durum olduğu

B) Şiirlerde işlenen temalar arasında yer aldığı

C) İnsanların özlemlerinden biri olduğu

D) Güzel yönlerinin de bulunduğu

E) Yalnızca insana özgü olmadığı

51– Kimilerine göre neden Tevfik Fikret “büyük” bir ozandır da Ahmet Haşini yalnızca “iyi” dir? Yahya Kemal, neden yıllarca küçültüldüğü halde hâlâ sapa­sağlam ayakta durabiliyor. Biz ozanları gerçek de­ğerlerine göre ele almamışız; yalnızca işledikleri ko­nulara bakarak ölçmeye alışmışız. Oysa, ele alınan ve işlenen konular, bir sanatçıyı değerlendirmede tek ölçüt olamaz. Çünkü konu sanatçılar için ortak bir malzemedir. Aynı konuyu iki ayrı sanatçı işleye­bilir. Ama bunlardan biri kalıcı olurken öteki unutu­lup gidebilir.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) Eleştirmenlerin beğenmediği sanatçılar yarma kalmazlar.

B) Aynı malzemeyi işleyen sanatçılar, farklı değer­de ürünler ortaya koyabilirler.

C) Bir ozanı değerlendirme, onu çok yönlü olarak ele almayı gerektirir.

D) Haksız eleştiriler, büyük ozanların değerine gölge düşürmez.

E) Bir ozanın edebiyattaki yeri ve değeri kişiden ki­şiye değişebilir.

 

52– Masal, çocuğa kendi karakterini, benliğini geliştir­mesi için ip uçları verir; onu yüreklendirir. Tüm en­gellere karşın herkesin yoğun ve zengin bir yaşama varabileceğini gösterir. Yeter ki insan savaşmaktan kaçmasın. Devlerle, dış tehlikelerle savaşmadan, in­san, değil mutluluğu, kendi kendini bile bulamaz, bi­lemez, tanıyamaz. Masal, ürkek, çekingen, mücade­leden kaçan yaratıkları harekete geçirir. Bize, böyle kişilerin tekdüze, sıkıcı ve silik yaşamının olacağını hatırlatır.

Bu parçada masalın çocuğa sağladığı yararlar ara­sında aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Kişiliğini güçlendirmeye yardımcı olmasına

B)  Kendi kişiliğinin bilincine varmasına

C)  Güçlü ve cesur olmanın gerekliliğine inandırma­sına

D) Dilini ve duyarlılığını geliştirip zenginleştirmesi­ne

E)  Hareketli, canlı bir yaşama özlem uyandırması­na

53–  Onun şiiri de, şiir anlayışı da başkalarınınkinden farklıdır. Yazdıklarına bakarsanız şiirinin pek değiş­mediğini görürsünüz. Çünkü şiirini niçin ve nasıl ya­zacağını daha baştan kavramıştır. O, insanı, daha doğru bir deyişle belli bir çağda, belli bir toplumsal ilişkiler düzeni içinde yaşayan insanı, anlatmayı amaçlayan şiirler yazmaktadır. Kim bilir, belki de ilerde insanla ilgili bir tek “uzun şiir” yazacaktır.

Bu parçada sözü edilen şairle ilgili olarak aşağıda­kilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Şiirlerinde insanı, çevresiyle birlikte ele aldığına

B) Kendine özgü bir şiir anlayışı bulunduğuna

C) Bir şiiriyle geleceğe kalmak istediğine

D) Şiirde, sürekli olarak aynı yolu izlediğine

E) Şiirlerinde ana temanın insan olduğuna

 

54- Klasik roman tekniğinde, karakter çizmenin belli başlı yollarından biri, yazarın, karakteri romanın ba­şında ya da romana girdiği noktada, genel ve belir­gin yönleriyle tanıtmasıdır. Ailesini geçmişini kişili­ğiyle ilgili özelliklerini, ahlakını, merakını kısaca an­latır yazar. Roman boyunca, kişinin bu temel özel­liklerine bir şey eklenmez. Yalnızca, onun, çizilen ki­şiliğe uygun bir biçimde davrandığı ve konuştuğu gö­rülür.

Bu parçada klasik romanın karakter çizme yönte­miyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Özelliklerin ayrıntılı bir biçimde belirtilmediğine

B)  Okurun yorum gücünü kullanmasını gerektirdiği­ne

C) Karakterin değişik yönleriyle tanıtıldığına

D) Niteliklerin eylem ve davranışlara yansıtıldığına

E) Özelliklerin başlangıçta verildiğine

 

55– Tanzimat şiiri, Divan şiirinin en çok teknik özellik­lerine bağlı kalmıştır. Bu dönemde hece ölçüsüne duyulan ilgi biraz artmış ama aruz eski egemenliğini sürdürmüştür. Divan mazmunları, biçimleri ve sa­natlarından da büsbütün vazgeçilememiştir. Bunun içindir ki, biçim bakımından, Tanzimat şiirinde te­rimsel anlamıyla bir bütünlük yoktur. Bunun yanı sı­ra, şiirin konu alanı genişlemiş, Divan şiirinde olma­yan yeni kavramlar şiire girmiştir.

Bu parçada Tanzimat şiiriyle ilgili olarak aşağıda­kilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Söz sanatlarına yer verildiğine

B) İçeriğin değiştiğine

C) Hece ölçüsünün denendiğine

D) Kalıplaşmış sözlerin kullanıldığına

E) Halk dilinden yararlanmaya çalışıldığına

 

56- Aşağıdaki dizelerin özellikle hangisinde bir abart­ma vardır?

A)            Bir ah çeksem dağı taşı eritir

Gözüm yaşı değirmeni yürütür

B)            Bu topraklar ecdadımın ocağı

Evim, köyüm hep bu yerin bucağı

C)            Ne doğan güne hükmüm geçer

Ne halden anlayan bulunur

D)            Derdim çoktur hangisine yanayım

Yine tazelendi yürek yarası

E)            Yükseğinde büyük namlı karın var

Alçağında mor sümbüllü bağın var

57- Aşağıdaki dizelerin hangisinde zengin kafiye kulla­nılmıştır?

A)            Ağaçlar kökünden kopacak gibi

Bir türlü dinmiyor başlayan tipi

B)            Çınla ey coşkun deniz, kayalıklarda çınla!

Sar bütün kumsalları o dolaşık saçınla

C)            Kardır yağan üstümüze geceden

Yağmurlu, karanlık bir düşünceden

D)            Dağlar, omuz omuza yaslanan dağlar

Sular kararınca paslanan dağlar

E)            Kervan yürür peşi sıra düşemem

Yıldız akar uçsam da yetişemem

 

58–  Nedir can kim anı sen nazenin cânâne vermezler.

Sana âşık olanlar yoluna cânâ ne vermezler.

Bu dizelerde olduğu gibi, söylenişleri bir, anlamla­rı ayrı iki sözü bir arada bulundurma sanatı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Cinas                                 B) Hüsn-i tâlil          C) Teşhis

D) Tevriye                             E) İntak

 

59- Aşağıdakilerden hangisi, M. Emin Yurdakul, Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin’in ortak özelliğidir?

A) Fecr-i Âti topluluğuna dahil olmaları

B) Genç Kalemler hareketinin başında bulunmaları

C)  Hem nesir hem de nazım alanında eser vermele­ri

D) Fikir adamı kişiliklerinin, sanatçı kişiliklerinden güçlü olması

E) Türkçülük akımının öncüleri sayılmaları

 

60–  Halk şiirimizin güçlü, soluklu bir şairidir. Kendini yedi yaşından itibaren saza, söze, şiire türküye vere­rek dış dünyasının karanlığını, gönül dünyası ile ay­dınlatmıştır. Gönül gözüyle yazdığı şiirlerinde bir­lik, beraberlik, yurt sevgisi, güzellik, gurbet, ayrılık duygularını dile getirmiştir.

Bu parçada tanıtılan şair aşağıdakilerden hangisi­dir?

A) Yunus Emre                                    B) Pir Sultan Abdal

C) Karacoğlan                                      D) Âşık Veysel

E) Dadaloğlu

61–  Düzenleyicisi pek bilinmez. Halkın sözlü geleneğin­de oluşup gelişir. Çağdan çağa ve yöreden yöreye içeriğinde olsun, biçiminde olsun, değişikliklere, bo­zulmalara, kırpılmalara uğrayabilir. Her zaman bir ezgiyle söylenir.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisinden söz edil­mektedir?

A) Tuyuğ                 B) Şarkı              C) Türkü

D) Rubai                  E) Gazel

 

62-  Biyografi türüyle benzerlik gösteren eserlere Di­van edebiyatında ne ad verilir?

A) Tezkire                                             B) Münşeat

C) Hamse                                              D) Velâyetname

E) Siyer

 

63- Aşağıdakilerden hangisi edebiyatımızda ünlü bir mektuptur?

A) Harname                           B) Şikâyetname

C) İskendername                  D) Garipname

E) Zafername

 

64-  Edebiyatımızda, nazmı nesre yaklaştırmadaki usta­lığıyla tanınmış sanatçılarımız aşağıdakilerin han­gisinde birlikte verilmiştir?

A) Tevfik Fikret – Yahya Kemal Beyatlı

B) Yahya Kemal Beyatlı – Ziya Paşa

C) Ahmet Haşini – Mehmet Akif Ersoy

D) Mehmet Akif Ersoy – Tevfik Fikret

E) Ziya Paşa – Ahmet Haşim

 

65- Aşağıdaki yapıtlardan hangisi öbürlerinden farklı bir türde yazılmıştır?

A) Anna Karanina

B) Vadideki Zambak

C) Gülünç Kibarlar

D) Tom Sawyer’in Maceraları

E) Madam Bovary

 

66–          Ak tüylü köpektir koyun sürüsüyle

Seğirtir kaval sesinde sağa sola

Çobandır köyün yamacında

Yayar davarı da çömelir

Meşe dallarının altına

Bu dizelerde aşağıdaki şiir türlerinden hangisine özgü bir nitelik vardır?

A) Lirik                                   B) Dramatik                          C) Didaktik

D) Epik                                   E) Pastoral 

 

CEVAPLAR

1-B41-D
2-C42-E
3-A43-B
4-E44-C
5-D45-D
6-C46-A
7-E47-E
8-D48-B
9-E49-D
10-A50-C
11-D51-A
12-C52-D
13-A53-C
14-B54-B
15-D55-E
16-E56-A
17-C57-B
18-B58-A
19-E59-E
20-A60-D
21-D61-C
22-B62-A
23-C63-B
24-E64-D
25-A65-C
26-C66-E
27-B 
28-C 
29-C 
30-E 
31-D 
32-C 
33-B 
34-A 
35-D 
36-C 
37-A 
38-B 
39-E 
40-A