1992 – ÖYS SORULARI

1992-ÖYS SORULARI

1.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “durmak” söz­cüğü “var olmak” anlamında kullanılmıştır?

A)  Bunca sorun dururken, gereksiz işlerle uğraşı­yorsunuz.

B)  Konuşurken sık sık duruyor, notlarına bakıyordu.

C)  Senin ayakta durduğunu uzun süre fark etme­dim.

D)  Bu konu üzerinde neden bu kadar durduğunu anlamadım.

E) Otobüs durunca eşyalarımızı alıp indik.

 

2.   Bu konuyu sizinle uzun uzadıya tekrar görüşmeli­yiz.

Altı çizili sözün bu cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)  Bu soruna hemen bir çözüm bulmamız gerekli

B)  Sağlığına kavuşması uzun sürmeyecekmiş

C)  Gezip gördüğü yerleri ayrıntılı olarak anlattı

D) Bu işi yapamamasının nedenlerini söyledi

E) Yarım saat içinde hazırlanıp yola çıktılar

 

3.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yüklemin bil­dirdiği iş ya da oluş, nedeniyle birlikte verilmiş­tir?

A)Yurdumuzun su, toprak ve bitki dengesi gün geçtikçe bozuluyor.

B) Ormanlarımız ve otlaklarımız hızla daralıyor.

C)Otlaklar tarla haline getirildikçe hayvancılığı geliştirmek zorlaşıyor.

D) Tarım alanlarımızın yüzde yetmişinde erozyon ve çoraklaşma görülmektedir.

E) Ormanların ve  yeşil  alanların  korunmasına özen göstermek gerekir.

 

4.    (I) Yapıtta, anılarla yaşantıların, düşlerle gerçekle­rin, çağrışımlarla olayların iç içe, arka arkaya veril­mesi ve bunda ara sıra ölçünün kaçırılması karı­şıklık doğuruyor. (II) Bu da yer yer konunun kav­ranmasını önlüyor. (III) Ayrıca anlatımın açıklıktan uzaklaşmasına yol açıyor. (IV) Gene de bu ola­naksızlıklar içinde yapıtın kusurları büyük değil. (V) Başka bir deyişle bütün olanaksızlıklara kar­şın yapıtın ulaştığı başarı övülmeye değer.

Bu eleştiride eleştirmen, yazar hakkında olumlu şeyler söylemeye kaçıncı cümlede başlıyor?

A) I.             B) II.          C) III.          D) IV.        E) V.

 

5.   (I) İlk öykülerini dergilerde yayımlamaya başladı­ğı zaman on sekiz yaşındaydı. (II) Bu ilk öyküle­rinde sıfatlardan, söz sanatlarından kaçınan yalın dili ve ayrıntıları gözlemlemedeki ustalığı ile dik­kati çekti. (III) Yazın yaşamı boyunca ülkesinin in­sanlarından söz etti. (IV) Çağdışı, insanlık dışı olaylara karşı savaşmaktan bir an geri durmadı. (V) Bu savaşını öykü türünün sınırları içinde kala­rak gerçekleştirdi.

Yukarıdaki cümlelerin hangisinde, sözü edilen yazarın üslup özelliği belirtilmektedir?

A) I.             B) II.          C) III.          D) IV.        E) V. 

 

6.   Eğer nüfus artıyor, istekler de çoğalıyorsa eldeki olanakları daha iyi kullanmak zorundayız.

Aşağıdakilerden  hangisi,  anlam   bakımından bu cümleye en yakındır?

A)  Nüfus artışına paralel olarak artan istekleri kar­şılayabilmek için eldeki olanakları yerinde kul­lanmak gerekir.

B)  Nüfus artışı birtakım farklı isteklerin ortaya çık­masına yol açar.

C) Nüfus artışıyla birlikte çoğalan isteklerin karşı­lanması için yeni kaynaklar arama yoluna gi­dilmelidir?

D)  Nüfusun hızla artması karşısında eldeki ola­naklar zamanla yetersiz duruma gelir.

E)  Nüfusun artışıyla ekonomik olanaklar arasın­da bir denge kurulmazsa istekler hiçbir biçim­de karşılanamaz.

 

7.   Yazdıklarımda hep gerçeğe bağlı kalırım; çünkü, ancak bu nitelikteki bir yapıt yüzyıllar boyunca değerini koruyabilir.

Aşağıdakilerden hangisi anlam bakımından bu cümleye en yakındır?

A) Bir yazarın güzel yapıtlar ortaya koyması, an­lattığı olayların ilginçliğine bağlıdır.

B)  Bir yapıtın güzelliği, uzun süre okuyucu bul­masıyla ölçülür.

C)  Olayların gizli kalmış yanlarını açıklayan yapıt­lar başarılı olur.

D)   Eski çağlardan günümüze kalmış yapıtlar, us­ta yazarların ürünüdür.

E)  Beğenilen, kalıcı yapıtlar her- şeyi olduğu gibi yansıtanlardır.

 

8.   Yıllar önce okuduğumuz bir kitabı ikinci,kez oku­duğumuzda kitap aynı kitaptır ama ondan aldığı­mız tat eskisinden daha fazladır.

Aşağıdakilerden hangisi anlam bakımından bu cümleye en yakındır?

A)  Bir kitapta anlatılanlar zamanla değişik anlam­lar kazanır.

B) Bir kitabın okuyucusuna vereceği haz, sonraki okunuşunda biraz daha artar.

C) Bir kitabın her okunuşta aynı zevki vermesi onun değerini gösterir.

D) Bir kitabın anlaşılabilmesi için birkaç kez okun­ması gerekir.

E) Okuyucunun bir kitaptan aldığı tat, onu oku­yuş biçimine göre değişir.

 

9.   O, okurların yazarları seçtiği gibi, yazarların da okurları seçebileceğine, inanan bir sanatçıdır.

Aşağıdakilerden hangisi anlam bakımından bu cümlede sözü edilen sanatçının görüşüne en yakındır?

A) Okurlar en tanınmış yazarları okumayı, yazar­lar da okurların ilgisini çekecek şeyler yazma­yı isterler.

B)  Kimi okurlar belirli yazarların belirli yapıtlarını seçerler; kimi yazarlar da geniş kitlelere ses­lenmeyi amaçlarlar.

C)  Okurlar kendi düşüncelerine uygun olan yazar­ları yeğlerler; yazarlar da kendi istedikleri nite­likleri taşıyan okurlara seslenirler.

D) Okurlar üstün nitelikli yapıtlardan hoşlanırlar; yazarlar da okuyucunun düzeyini yükseltme­ye çalışırlar.

E)  Okurların bir bölümü yeni tanınmaya başla­mış yazarlara ilgi duyarlar; yazarların bir bölü­mü de çalışmalarını okuyucuların beklentileri­ne göre yönlendirirler.

 

10.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde -cık (-cik, -cuk, -cük) ekiyle türemiş sözcük, küçültme an­lamından sıyrılarak somut varlığa ad olmuş­tur?

A)  Kardeşim bademcik ameliyatı oldu.

B)  Gencecik yaşta iş dünyasında adını duyurmuştu.

C)  Evlerinin küçücük bir bahçesi vardı.

Üzerine incecik bir elbise giymişti.

D)  Denize bakan evler gibiydim seninle

E)  Onu benden, beni ondan ayıran deniz.

Gölün içinde bir sürü adacık oluşmuştu.

 

11 Aşağıdaki dizelerin hangisinde zamir ekeylem alarak yüklem olmuştur?

A)  Beni herkes severdi çocukluğumda

B)  Sendin bütün korkuların çaresi

C)  Beri uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda

D)  Denize bakan evler gibiydim seninle

E)  Onu benden, beni ondan ayıran deniz

 

12.Aşağıdakilerin hangisinde birden çok bileşik fi­il vardır?

A)            Kimi benim gibi erir derinden

kimi senin gibi çok mutlu olur.

B)            Bahsetti derinden ona halim

Aşkın bu onulmaz yarasından

C)            Soldu günden güne sessiz soldu

Dediler hep : “Kıza bir hal oldu!”

D)            Bir öğreniversin aşkı

Ağacı o vakit seyredin

E)            Dalıveriyoruz arada bir

Belli, bir şey var aramızda

13-Aşağıdaki dizelerin hangisinde, yüklemi du­rum yönünden belirten bir söz vardır?

A)  Evler yaptı insanlar çağlar boyunca.

B) Varlığımı yalnız ona verdim ben.

C) Ağır ağır halay çekiyor kızlar.

D)  Solgun bir gül oluyor dokununca.

E)  Ben bu yüzden yalnızlığa hasretim.

 

14.Sait Faik’in hikâyelerinde insanların ve çevrenin, herhangi bir kurala bağlı kalmadan özgürce ele alınmasını yazarın yaşayış biçimine bağlayabili­riz.

Yukarıdaki altı çilli bölüm cümlenin hangi öğe­sidir?

A) Özne

B)  Nesne

C)  Durum bildiren zarf tümleci

D) Yer bildiren zarf tümleci

E)  Dolaylı tümleç

 

15. Açık balkon kapısından içeri giren ikindi serinliği onlara alt katın mutfak pencerelerini saran pem­be yaseminlerin kokusunu getirdi.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde cümledeki sırasıyla verilmiştir?

A)  Özne, dolaylı tümleç, nesne, yüklem

B)  Nesne, özne, dolaylı tümleç, yüklem

C) Özne, dolaylı tümleç, zarf tümleci, yüklem

D) Zarf tümleci, nesne, dolaylı tümleç, yüklem

E)  Dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci, yüklem

16.Aşağıdakilerin hangisinde pekiştirmeli nitele­me sıfatları vardır?

A)            Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun.

B)            Eğilmiş arza kanar,muttasıl kanar güller

Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller.

C)            Koskocaman yıldızlar altında upuzun bir yol

Ve minnacık bir ev.

D)            Akşam, yine akşam, yine akşam

Göllerde bu dem bir kamış olsam

E)            Masa da masaymış ha

Bana mısın demedi bu kadar yüke

 

17.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, sıfat tamlaması belirtisiz nesne görevindedir?

A)  Sınıfta ayrıca kitap okuma saatimiz vardı.

B)  Nedim’in şiirlerini okurken arkadaşımızı dikkat­le dinlerdik. ,

C)  Sınıfımızda edebiyata ilgi duyan öğrenci çok azdı.

D) Öğretmen,  Cumhuriyet  dönemi  edebiyatını öğrenmemizi isterdi.

E)  Öğretmenimiz bize yeri geldikçe güzel şiirler okurdu.

 

18.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayanı düşmüş bir isim tamlaması vardır?

A)  Önce kendi işini bitir, bana sonra yardım eder-‘,    sin.

B)  Onların yeni aldıkları evi gördün mü?

C)  sen her zaman buraları çok sevdiğini söyle­mez miydin?

D)  Bu cüzdanı kardeşi yolda bulmuş.

E)  Söylendiğine göre bu yıl Ankara’da su sıkıntısı olmayacakmış.

 

19.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlı­şı vardır?

A)  Şemsiyesini kaybettiğini eve dönünce anladı.

B) Trafik cezasının af edilmesini bekliyormuş.

C)  Bize, şiirlerinden söz etmek istediğini söyledi.

D) Arkadaşımız bu cezayı hak etmemişti.

E)  Gün geçtikçe sağlığının düzeldiğini hissediyordu.

 

20.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kesme işareti (‘) yanlış kullanılmıştır?

A)  1985’ten beri burada çalışıyorum.

B) Onlar 4’üncü katta oturuyorlar.

C)  Bu anket 2’milyon kişiye uygulanmış

D)  Film saat 16’da başlayacakmış.

E)  Beş yaşındaki kardeşim 1Q0’e kadar sayabili­yor.

21. Sokrates hapse götürülürken karısı ( ) “Seni hak­sız yere götürüyorlar ( )” diye ağlayıp söylenince karısına ( ) “Haklı yere götürseler daha mı iyiydi ( )” demiş.

Bu cümlede parantezlerle belirtilen yerlere sı­rasıyla hangi noktalama işaretleri getirilmeli­dir?

A) (.), (:), (.), (?)                    B) (:), (,), (.), (!)

C) (,), (:), (!), (?)                    D) (;), (.), (,), (;)

E)  (:)  (.)  (:)  (?)

 

22.Nurullah Ataç hep eleştirmen olarak düşünülmüş­tür. Oysa Ataç’ın ası! önemi eleştirmenliğinden değil, Türkçenin düzyazı dili olarak kurulması yo­lunda harcadığı çabadan gelir. O da farkındadır bunun : “Eleştirmen bir öldü mü bir daha kimse anmaz onu.” der. Ama öte yandan: “Bir şey kal­mayacak mı benden?” sorusuna şu alçakgönüllü cevabı verirken gerçek öneminin nereden geldiği­ni de belirtir: “Bugün bu ülkede bir dil kuruluyor; o yapıda benim de bir taşım vardır. Ancak, görün­meyen, kimsenin gözüne çarpmayan, ta geriler­de bir taş.”

Bu parçada yazar söylediklerini inandırıcı kıl­mak için aşağıdakilerden özellikle hangisine başvurmuştur?

A) Alıntı yapma                    B) Örnek verme

C) Tanımlama                      D) Karşılaştırma

E) Betimleme

 

23.(1) Dünyanın en çok festival düzenleyen ülkesi Fransa’dır. (!l) Fransa’nın hemen arkasından, yi­ne iki Akdeniz ülkesi olan italya ve İspanya gelir. (III) Bu ülkelerin güzel iklimli kıyı kentlerinin he­men hepsinin bir festivali vardır. (IV) Bunlar geliş­miş ülkelerdir. (V) Bunlardan kimileri yerel, kimile­ri de uluslararası etkinliklerdir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangi­si düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.             B) II.          C) III.          D) IV.        E) V.

 

24.Sanatçının mektupları bir araya getirilerek bir ki­tap oluşturulmuş. (I) Oluşturulan kitap iki bölüme ayrılmış (II) birinci bölümde sanatçının çeşitli kişi­lere yazın alanında yazdıkları, ikinci bölümde ise ona yazılanlardan alıntılar yer alıyor. (III) Sanatçı şiiri, düzyazıdan daha çok seviyor. (IV) Bir mektu­bunda: “Şiirin bir tek dizesi bile, koskoca bir yazı­nın anlatmak istediğini bir çırpıda anlatıverir.” di­yor. (V) Bu söz de onun şiire ilişkin görüşlerini kı­saca açıklıyor.

Bu parça, açıklanan düşünceler açısından iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf han­gi cümleyle başlar?

A) I.             B) II.         C) III.          D) IV.        E) V.

 

25.Derken davul zurna çalmaya başladı. Önde davul­cu, bir öne bir arkaya eğilip belindeki püskülleri savurarak yürüyor, davulunu gümbürdetiyordu. Ardında zurnacı, zurnasının ağzını bir o yana bir bu yana çevirerek çalıyordu. Davulcuyla zurnacı­nın ardına takılmış birkaç çocukla onları izleyen bir kedi vardı. En önde ise dili dışarda bir köpek, havlayarak koşuyordu.

Bu parçanın anlatımında aşağıdan hangisi ağır basmaktadır?

A) Tanımlamalara yer verme

B) Varlıkları ayırıcı özellikleriyle anlatma

C) Örneklendirmelerden yararlanma

D)  Karşılaştırmalara başvurma

E) Anlatılanları nedenleriyle belirtme

 

26.Çevrede binlerce ağacın milyarlarca dalı ve yap­rağı arasında kaybolmuş kuşların cıvıltısı… Gün ışığının rengarenk tonları… Şırıl şırıl akan küçü­cük dereler… Ayaklarınızın altında çıtırdayan yeşil kızıl, kahverengi yapraklardan oluşan bir halı… Kı­sacası burası doğanın güzelliğine duyamadığı­nız, hayran kaldığınız, kalabalıktan uzak bir din­lenme yeri.

Bu parçanın anlatımında aşağıdaki yolların hangisine başvurulmamıştır?

A) Sıfatlardan yararlanma

B)  Kişisel duyguları belirtme

C)  Bitirilmemiş cümleler kullanma

D) Gözlemlere yer verme

E)  Kişileştirme sanatına yer verme

 

27.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Trenin zamanında kalkmaması, yolcuların ca­nını sıkıyor.

B)Büyük kentlerdeki ulaşım sorunu gün geçtik­çe büyüyor.

C)Yağmurlu günlerin ardından güneşli günlerin gelmesi bekleniyor.

D)Görevlilerin beyaz kravat ve koyu renk ceket giymesi gerekiyor.

E)  Bu yıl, tahıl üretiminin daha da artacağı umu­luyor.

 

28.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Bu önlemler ekonomik ve sağlık açısından ya­rarlı sonuçlar verdi.

B) Toplantıda eğitim sorunları tartışılacak ve bun­lara çareler aranacak.

C) Bu kitap çeşitli alanlarda yapılmış araştırmala­rı ve bunların sonuçlarını içeriyor.

D) O günlerde, bu konuya çeşitli gazete ve dergilerde oldukça geniş yer verilmiştir.

E)  Olayın soruşturulması ve sorumlularının bulun­ması için bir komisyon oluşturuldu.

 

29.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)  Onlarla bugünlerde sık sık karşılaşıyorum.

B)  Sorularına cevap vermekte güçlük çekiyorum.

C)  Bunu, kendim ve arkadaşlarım adına söylüyo­rum.

D)  Başkalarının anlattıklarını büyük bir dikkatle dinliyorum.

E)  Toplantıya katılmak ve düşüncelerimi açıkla­mak istiyorum.

 

30.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)Türkçede, Arapça ve Farsça dillerinden gel­miş sözcükler vardır.

B)İnsanlar, çok eski çağlarda bile dillerine önem vermiş, onu bilimsel araştırmalara konu yap­mışlardır.

C)Etimoloji incelemeleri birçok sözcüğün yansı­madan doğduğunu gösterir.

D)Dillerin kavramca zenginleşmesinde anlam genişlemesinin payı büyüktür.

E) İnsanoğlu konuşmayı, uygarlık yolunda bir hayli ilerledikten sonra öğrenmiştir.

31.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)  Bu, eleştirmenlerin söylediği kadar etkileyici bir film değil.

B)  Seyircilerle biz eleştirmenler bir kez daha ters düştü sanırım.

C)  Yönetmen bundan önceki filminde daha başa­rılıydı.

D)Seyircinin filme gösterdiği ilgi, benim düşün­celerimin yanlış olduğunu ortaya koyuyor.

E)  Bir belgesel yapılmak istenmişse de amaca ulaşılamamış.

32.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Başkalarının sorunlarına önem verir, onlara çö­zümler bulmaya çalışır.

B) Bu yorucu çalışmanın ardından iyi bir tatil yap­mayı düşünüyordu.

C)Kentimizi yeşillendirme çalışmalarına okulları­mızın da yardımcı olması istenmektedir.

D)Bu kuruluş, yetişkinlerden çok, gençlere daha fazla hizmet etmektedir.

E)Yeni düzenlemeyle, trafik sıkışıklığı önlenmiş, kazalar da büyük ölçüde azalmıştır.

 

33. İşine gidecek olan kızımın taksiye binmesi gereki­yordu: “Kapının önünden geçenlere binme; altgeçitten geçmek zorunda oldukları için çok dolaşıyorlar. Caddeden geçenlere bin.” dedim. Şaşkın ve kızgın yüzüme baktı: “O kadarını ben de düşü­nebilirim.” deyiverdi. Bu masum öğüdümün onu neden bu kadar sinirlendirdiğini anlayamadım. Aradan kısa bir süre geçti. Benden birkaç yaş bü­yük bir yakınımız benzer bir konuda beni yönlen­dirmeye kalktı. Doğrusu bu ya çok kızdım. Az kal­sın onu kılıyordum, O zaman…….

Paragrafın içeriğine göre, son cümlenin aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanması uygun olur?

A)  anladım ki insan yenilgiyi içine sindiremeyen bir yaratıktır.

B)  eleştirinin saygı, sevgi ve anlayış ortamı için­de yapılması gerektiğine inandım.

C)  insana, üstesinden gelebileceği bir konuda öğüt vermenin, onun üzerinde olumlu bir etki yaratmadığını anladım.

D)  şöyle düşündüm: insanlar doğrudan ya da do­laylı olarak gerçeklerle yüz yüze gelmekten ka­çıyorlar.

E)  şu sonuca vardım : insanın hem kendini hem de başkalarını eleştirmesi yaşlıları özgü bir davranıştır.

 

34.Yıllar önce Ankara’da bir köy okuluna gitmiştik. Piyanonun başında, kafası tıraşlı, yüzü güneş ya­nığı, on dört, on beş yaşlarında görünen bir köylü çocuğu vardı. Mozart’ı ustaca çalışıyordu. Heyecan­dan donup kaldım. Okul müdürü durumunu anla­mıştı. Yanıma yaklaşarak sırtımı okşadı, ikimizde tek söz söylemedik. Çalınan parçayı, gözlerimiz-deki damlalarla, sonuna kadar dinledik.

Bu parçanın yazarını ve okul müdürünü duygu­landıran aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dinledikleri parçanın, Mozart’ın etkileyici bir eseri olması.

B)  Mozart’ın dünyaca tanınmış bir sanatçı olması

C)  Köy çocuğunun dinleyiciler karşısında rahat davranabilmesi.

D)  Küçük yaşta birinin, müziğe karşı özel bir ilgi duyması.

E)  Köy çocuğunun, Mozart’ın bir parçasını başa­rıyla çalması.

 

35.Bir eleştirmen : “Ben Balzac’ın yaşadığı dönemi bütün yönleriyle yansıtan Goriot Baha’sını oku­duktan sonra aylarca ne sokakta, ne evde, ne ya­tak odamda bu adamdan kurtulabildim. Hep bir gün bir köşe başında romanın bu ölümsüz kişisiyle karşılaşacağım günü bekledim.” der.

Eleştirmenin bu sözleriyle belirtmek istediği aşağıdakilerden hangisidir?

 

A)Okurlar, kendilerini, sevdikleri roman kahra­manlarının yerine koyarlar.

B) Konularını yaşanmış olaylardan alan romanlar her dönemde okuyucu bulur.

C) Roman kahramanları, sıradan insanların ortak özelliklerini kendi kişiliklerinde toplarlar.

D)Kimi roman kahramanları, gerçek hayattaki ki­şiler kadar inandırıcı ve etkileyicidirler.

E)Yaşadığımız dünyadan seçilen roman kahra­manları, romancının düş gücüyle yeni ve renk­li kişilikler kazanırlar.

 

36. İnsan, yaşadığı yörenin etkileriyle biçimleniyor. Saik Faik Burgaz’da yaşadı, Burgaz’ı yazdı. Ya­şar kemal Çukurova’da yaşadı, Çukurova’yı yaz­dı. Yazarın yaşadıkları tabii ki yazdıklarına yansı­yacak; yaşadığı kent de yansıyacak. Bakış açıları, konuyu işleme biçimleri farklı olabilir ama her ya­zarın yazdığında, yaşadığı kenti görebilirsiniz.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdaki­lerden hangisidir?

A)  Bir yazarın yapıtları, yaşadığı çevrenin izlerini taşır.

B)  Her sanatçının kendine özgü bir yazma yönte­mi vardır.

C)  Sanatçının başarısı yetiştiği ortama bağlıdır.

D)  Kendi çevresini arılatan sanatçı, konu sıkıntısı çekmez.

E)  Yazarların bir kısmı kenti bir kısmı da köyü an­latır.

 

37. Benimkisi kitaplarla zenginleşerek kitaplarla zen­ginleşerek sürüp giden bir hayat. Başkaları için belki de ilgi çekecek hiçbir yanı olmayan, yalnız kitaplarla çevrilmiş, renksiz, sınırlı bir hayat. Ama gerçek, onların gördüğünden başka. Çünkü kitap­lar da yaşamın bir parçasıdır. Ben okuduğum her yeni kitapla yaşamıma yeni yaşamlar katar, onun sınırlarını genişletirim.

Bu sözleri söyleyen bir kişiyle ilgili olarak aşa­ğıdaki yargılardan hangisine varılabilir?

A)Yalnız yaşamaktan sıkıntı duymaktadır.

B) Mutluluğu kitaplarda bulmaktadır.

C) Yaşamın durgun ve sıkıcı olduğuna inanmak­tadır.

D) Başkalarının kendisine karşı tutumundan ya­kınmaktadır.

E)En doğru bilginin kitaplardan sağlanabileceği­ni düşünmektedir.

 

38. Kısa yazarım. Bu,uzun yazmayı, aynı düşünceyi değişik cümlelerle anlatarak sözü uzatmayı bece­remediğim anlamına gelmez. Ancak ben geveze­liği sevmem. Kimi yazarların, üç cümlede anlatıla­bilecek bir düşünceyi paragraflarla anlatarak oku­yucunun sabrını nasıl taşırdıklarını, ilgisini nasıl dağıttıklarını çok iyi bilirim. Bunun için de kısa ve yoğun yazarım.

Parçaya göre bu yazarın kısa yazmasının ama­cı aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Bir düşünceyi değişik açılardan ele alarak tar­tışmak.

B)Yazının hem bilgilendirici hem de eğlendirici olmasını sağlamak.

C)Söyleyeceklerini dolaysız olarak ve okuyucu­yu sıkmadan anlatmak.

D) Değişik konularda, çok sayıda yazı yazmak.

E) Belirli anlatım biçimlerinin eh iyi örneklerini vermek.

39. Bence bir edebiyat yapıtında önemli olan, onun ne anlattığı değildir. Bir öyküden, bir romandan herkes kendine göre bir anlam çıkarabiliyorsa, o zaman sanat yapıtı gerçek amacına ulaşmış sayı­lır. Çünkü bir sanat yapıtı herkese aynı şeyi söyle­mez. Anlamın bir boyutu okuyucuya bağlıdır. Bu bakımdan, herkes benim anlattığımdan kendine göre bir dünya kurabiliyor, onun içinde yaşayabiliyorsa amacıma ulaştım sayılır.

Bu parçanın yazarına göre, bir edebiyat yapıtında önemli olan aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Her okurun, kendince bir yorum yapmasına imkân vermesi.

B)  insanlara, gerçek dışı şeyler düşündürmesi

C)  Çok değişik konulan bir arada işlemesi

D) Okuyucuyu belli bir düşünceye yönlendirmesi

E) Anlatılanı değil, anlatılış biçimini ön planda tut­ması

 

40.Bir ressamın tablosuna bakarak, o dönemin giysi­leri hakkında pek çok şey öğrenilebilir. Ama res­samın tablosunun anlamı ve değeri kesinlikle bu­rada değildir, işte roman için de aynı şey geçerli­dir. Bir romanda belli bir dönemde, belli bir ülke­deki yaşamla ilgili bilgileri bulabilirsiniz elbette. Ama biz romanı bu amaçla okumuyoruz ki…

Bu parçadan romanla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A)  insanı değişik yönleriyle yansıtır.

B)  Yaşanılan olayları yansıtmak zorunda değildir.

C) Her okuyucuya ilginç gelecek yönlen vardır.

D)  Asıl amacı, okuyucuların düş gücünü harekete gerekmektir.

E)  Okuyucuları   bilgilendirmek   amacıyla  yazıl­maz.

41.Genç sanatçı kendinden önce gelmiş olanların bir adım ötesine geçmek isterse onların eserleri­ne dudak bükerek bakmamalı; tam tersine, bu eserler karşısında gözünü dört açmalıdır. Bir za­manlar onların da yeni olduğunu ama zamana dayanarak yüz yıllar ötesinden günümüze kadar gelebildiğini unutmamalıdır. Yarına kalmış olan her eserin bir güzelliği, bir yaşayan tarafı olduğu­nu düşünmeli, en kötülerini bile anlamaya, onla­rın yaşamasını sağlayan gizli güzellikleri bulma­ya, görmeye çalışmalıdır.

Bu parçada genç sanatçılara verilen öğüt aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Eskilerin başarılı olmadıkları alanlarda, eser vermeleri.

B)  Eski eserleri günümüze uyarlama yolunu seç­meleri.

C)Toplumda değişmeyi ve gelişmeyi hızlandıra­cak eserler ortaya koymaları.

D) Dünün yapıtlarını anlamaya çalışarak onları aş­mak için çaba harcamaları.

E) Çağdaş   çağa   değişen   güzellik   anlayışına ayak uydurmaya çalışmaları.

 

42.Genellikle kendi içimden gelen sese kulak vere­rek, herhangi bir kurala bağlanmadan, rahatça düşünür, yazarım. Bu tür bir çalışma bana bütün yorgunluğumu unutturur. Çünkü yalnız o zaman kendi gücümün, kendi yeteneklerimin ayrımına varırım. Her türlü bağın ve bağlantının dışında, özgürce davranırım. Böylece yazıma ve yaratıma içimden gelen sesin çizdiği biçimi verir, onları gönlümce, dilediğim gibi oluştururum.

Bu parçanın yazarı ile ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A) Zor beğenen bir kişidir.

B)Yapıtlarını kendi duygu ve düşünceleri doğrul­tusunda oluşturur.

C)  Yapıtlarının konusunu kendi gözlemlerinden çıkarır.

D)  Başkalarıyla görüşüp tartışmaktan kaçınır.

E)  Yaratıcılığın,  sürekli  çalışmayı  gerektirdiğini düşünür.

 

43. Kimi şairlerin şiirlerinin yapısı, çeviriye hiç mi hiç gelmez. Yapı aktarılmadıkça da çeviri hiçbir şeye benzemez. Başka dillere çevrilebilen şiirler genel­likle, yazıldığı dille başka dillerdeki ortak yapılara dayanılarak oluşturulan şiirlerdir. Kendine özgü yapıtlar değildir bunlar. Özgün bir yapı içinde oluşturulan şiirleri, bir dilden başka dile çevirmek olanaksızdır. Bu onların yazarı için belki bir talih­sizliktir; ama aynı zamanda bir onurdur da.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Her sanatçı çeviriye uygun şiir yazamaz.

B)  Bir şiirin değeri, başka dillere çevrilmesiyle ar­tar.

C)  Şiir çevirisinde yapı kadar dil de bir etkendir.

D)Şiir yazılırken, onun başka bir dile çevrilebile­ceği de düşünülmelidir.

E)  Yapı bakımından özgün şiirler başka bir dile çevrilemez.

 

44. Ben edebiyat türleri arasında ayrım yapmayı sev­mem. Roman, öykü, anı, deneme hepsi aynı kapı­ya çakır. Eninde sonunda hepsi bir anlatı değil mi? Ha yaşananı anlatmışsın ha düşleneni… Önemli olan, anlattığın şeyin okurun ilgisini çek­mesi, onun yaşamını zenginleştirmesidir. Bunu başarabiliyor musun? işte hangi türü seçerse seç­sin bir yazarın yapması, başarması gereken şey budur.

Bu parçaya göre bir yazardan beklenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Konularını yaşamdan alması.

B)  Aynı konuyu değişik türler içinde işlemişi

C)  Okuru etkileyecek nitelikte yapıtlar vermesi.

D)  Dili sanatlı bir biçimde kullanması.

E)  Okurun alışık olduğu türde yazması.

 

45.Çevirmen, bir kuyumcu gibi her sözcükle öylesi­ne oynamış ki sonuçta inceleme konusu olabile­cek güzel bir okuma metni çıkmış ortaya. Ne var ki bu çeviri bir sahne metni değil; çünkü orta ya­şın altındaki izleyicilerin oyunu anlaması biraz zor. Hatta oyun sırasında yılların deneyimli oyun­cuları bile birtakım sözcükleri yanlış söylüyorlar. Bu da oyunu izleyicilerden uzaklaştıran başka bir neden oluyor.

Bu parçadan, tiyatro çevirisiyle ilgili olarak aşa­ğıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A)  Çevirinin başarılı olması ondaki düşünce örgü­sünün basit olmasına bağlıdır.

B)  Çevirmenin hem anadilini hem de kendisin­den çeviri yaptığı dili çok iyi bilmesi gerekir.

C) İzleyiciyi ve oyuncuyu düşünmeden yapılan bir tiyatro çevirisi, beklenen başarıyı sağlaya­maz.

D) Farklı bir çeviri yöntemi gerektirdiği için, her çevirmen tiyatro çevirisi yapmamalıdır.

E) Çevirmen, sözcüklerin anlamı kadar oyunun konusu üzerinde de titizlikle durmalıdır.

 

46.Dil, bir toplumu başka bir toplumdan ayıran en önemli öğedir. Şair ise dildeki sözcüklere yeni an­lamlar, çağdaş yorumlar katan kişidir. Bir top­lum, yeni şairlerini anladığı ölçüde daha çağdaş bir toplum olma çizgisine ulaşır. Kısacası şair, toplumun dilini, dolaylı olarak da duyarlığını zen­ginleştirir ve canlı tutar.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulan­maktadır?

A)Toplumdaki gelişmişlik düzeyinin öncelikle şi­irde görüleceği

B)Dildeki değişmelerin toplumdaki değişmeler­den kaynaklandığı

C)Yeni sözcüklerin çağdaşlaşmayı hızlandırdığı

D) Şairleri çok olan toplumların hızlı bir değişim içinde olduğu

E)Şairlerin, bir toplumun diline ve gelişmesine katkıda bulunduğu

 

47. Bugün bakıyorum da, o şiirimden başka şiir yaz­masam olurmuş, diyorum. Çünkü ondan, yaşa­mım boyunca kurtulamadım. Antolojilerde aynı şi­ir, şiirimi uzaktan tanıyanların dilinde aynı şiir. Ya­bancı dilere bende şiir mi çeviriyorlar, ille de o şi­ir olacak. Oysa ondan sonra nice güzel şiirler yaz­dım. Ne yazık ki ülkemizde çoğu kez belli bir dö­nemin şiiri okunur. Şiirimiz öncesi ve sonrasıyla, daha doğrusu bütünüyle ele alınmaz.

Şairin bu sözleriyle anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Antolojilerde her türlü şiire yer vermek gerekir.

B)  Bir şairin yazdığı bütün şiirler değerlendirilme­lidir.

C)  İyi şiirle niteliksiz şiir arasındaki fark belirtilme­lidir.

D)  Okurlar, değişik şairlerin şiirlerini okumalıdır.

E)  Eleştirmenlerin beğendiği şiirler okunmalıdır.

 

48.Ben yazılarıma çoğu zaman önemsiz gibi görü­nen küçük bir duygudan yola çıkarak başlarım. Yazı gelişip de kıvamını bulmaya başladığı za­man artık coşkunluğumun sınırı yoktur. Bu nokta­ya ulaştıktan sonra duygularım kanatlanmaya başlar, işte gerçek yazıyı da o andan sonra, ya o dakikaya kadar yazdıklarımın hepsini atarak ya da birkaç cümleyi yedeğe alarak yazarım.

Kendisini bu şekilde tanıtan bir yazar için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

A) Yazılarında, yaşadıklarını anlatmaya çalışır.

B)  Sıradan şeyleri abartarak onlara ilgi çekicilik kazandırır.

C) Yazdıklarını bir süre beklettikten sonra onlara son biçimini verir.

D)Gerçek anlamda yaratıcı olması duygularının yoğunlaşmasına bağlıdır.

E)  Her yazısı, bir öncekinden farkı nitelikler taşır.

 

49.Bir romancı romanını yazarken kendi yaşamın­dan da başkalarının yaşamından da yararlanabi­lir; doğaldır bu. Ama romanını salt kendi yaşamı üzerine kurmaya kalkışırsa romanın teme! yasala­rından birine uymamış olur. Çünkü gündelik ya­şamın ayrıntılarıyla romana özgü dünyanın ayrın­tıları çatışır. Böyle olunca da hem başarılı bir kur­gu sağlanamaz hem de roman, okuru ilgilendir­meyen bir sürü gereksiz ayrıntıyla dolar. Roman­da ise işlevsel olmayan ayrıntıya yer yoktur.

Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A)Romancı, okurlarının yaşantılarını yansıtabildi­ği ölçüde başarılı olur.

B)Romanda yer alacak her ayrıntı belirli bir ama­ca hizmet etmelidir.

C)  Bir romanın okuyucuyu etkileme gücü, konu­suna bağlıdır.

D)Romancı, malzemesini yaşamdan alma yeri­ne düş gücüyle üretmelidir.

E)  Olaylar, romanın akışı içinde bütün ayrıntılarıy­la verilmelidir.

 

50.Şiirlerinizi okudum. Bunlardan yeni bir ses, taze bir hava yok. Sadece sizden öncekilerin hazırla­dıkları kalıpların içine yerleşivermişsiniz. Bu bir sanatçı için en büyük tehlikedir. Bazı sanatçıların eserlerine benzeyen eserler yazıp bunları kusur­suz bulmak, yazdığını defalarca bozup yeniden yazma zahmetine girmemek, insanı tembelliğe alıştırır. “Genç yaşında beş kitaplı bir şiir yazan şairin tembelliğinden söz edilir mi?” demeyin. Bir şiiri on kere yeni baştan yazmak yerine, on şiir yazmak bence tembelliğin bir başka çeşididir?

Bu parçaya göre, genç sanatçıdan istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İçerikte değişikliğe gitmeden çok sayıda şiir yazması

B) Şiirlerine yöneltilen eleştirilerden yılmaması

C)Yazdıkları üzerinde çalışarak özgün ve nitelikli bir şiire ulaşması

D)Şiirlerinin biçim ve içerik yönünden bir bütün­lük taşımasına özen göstermesi

E)Dünkü ve bugünkü şairleri okuyarak şiirdeki gelişmeleri tanıması

51.Gazetede sekiz sütun mu var? Ben hiç olmayan dokuzuncu sütunda yazarım. Filmde saniyede 24 kare mi var? Benimkisi 25. karedir. Evrende yedi temel renk mi var? Ben size sekizinci rengi suna­cağım.

Kendisini bu şekilde anlatan biri için aşağıdaki nitelendirmelerden hangisi uygun düşmez?

A)  Hayal gücü geniştir.

B)  İddialı gözükmeyi sever.

C) Yaptıklarıyla yetinmez.

D) Var olan bir yönelimi sürdürmez.

E)  Başkalarının peşinden gider.

 

52.Ben yazarım. Benim aracım sözcükler. Anlatmak istediklerimi onlarla anlatıyorum. Genellikle şiirle anlatmaya çalışırım kendimi. Son öykü kitabım­da anlatmak istediklerimin şiirle verilemeyeceğini gördüm; onun için bunları öykü biçiminde dile getirdim. Bakarsınız iletmek, yansıtmak istediğim başka şeyler için öykünün de sınırları yetmez, ro­man yazmaya, oyun yazmaya, deneme yazmaya kalkarım. Başarılı olurum, olmam o ayrı konu. Za­ten önemli olan başarmak değil benim için, dene­mek. Özellikle yeni şeyleri denemek…

Bu parçada sanatçı, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Başkalarının eleştirilerine önem verdiğine

B)  Anlatmak istediklerine uygun yazı türlerini seç­tiğine

C)  Daha çok, şiir türünde eserler verdiğine

D)  Sürekli olarak yenilikler peşinde koştuğuna

E)  Başarısızlığa uğramaktan korkmadığına

 

53. İçtenlikle söylüyorum, ilk öyküden sonra sanki eli­me yapışıverdi kitap. Hemen öteki öykülere geç­tim. İnanın, onları da aynı keyifle, aynı coşkuyla bir solukta okudum. Hepsi de sıcak, içtenlikli ve yalın. Çocuksu ama bilge, haşarı ama içten içe zekâ kaynayan bir ciddiyetle yazılmış. Hepsinde dipdiri yepyeni bir dünya, yepyeni bir anlatım bi­çimi… Sevgi dolu, sevecen bir dünyası var yaza­rın.

Bu parçada yazar, sözü edilen öykülerin özel­likleri arasında aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Kolay anlaşılır olduğuna

B) Yapaylıktan uzak olduğuna

C)  Kendini derinlemesine etkilediğine

D)  Korku ve gerilim öğeleri içerdiğine

E) Açık ve özlü bir anlatımı bulunduğuna

 

54. Yazar malzemesini, yani dili, yakından tanıyacak; onu, olanaklarını deneyerek geliştirecektir. Bu da eskilerin deneyimlerini, onların eserlerinde yaşa­makla olur. Bizde bu böyle olmadı. Batı uygarlığı­nı tanıyışımızdan sonra kuşaktan kuşağa, dünya görüşü hızla değiştiği için eskilerle yeniler, hemen her kuşakta birbirinden uzak düştüler. Bu­nun yanı sıra özensiz, çırpıştırma çeviriler yüzün­den dil ve üslup sorunları ortaya çıktı. Bunun do­ğal sonucu olarak da kişiliksiz, renksiz bir edebi­yat oluştu.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Dilin, yazarın anlatım ve yaratma aracı olduğu­na

B)  Çevirmenlerin ciddi bir eğitimden geçmeleri gerektiğine

C)  Günümüz sanatçılarıyla eskiler arasında bir ko­pukluk bulunduğuna

D)  Yazarın, alanındaki birikimlerden yararlanma­sı gerektiğine

E)  Çevirilerde yeterince titiz davranılmadığına

 

55. A. Şinasi’nin “Fehim Bey ve Biz” adlı eserinin ken­dine özgü nitelikleri vardır. Geleneksel anlamda ne tam bir öykü ne de tam bir roman olan bu eser, kişinin dış dünyasıyla ilgili olayların oldukça sinirli kaldığı bir yaşamöyküsüdür. Bu öykü alışıl­mış tekniklerden farklı biçimlerde oluşturulmuş­tur. Öyküsü anlatılan garip tabiatlı, sevimli kahra­man Fehim Bey’in ruh hali, çevresinde yarattığı tepkilerle verilir. Fehim Bey yaşam gerçeklerine yenilmiştir. Karşılaştığı güçlüklere başkaldırmayı bile düşünmez. Üzerindeki doğulu örtü onu ken­di ortamında anlamamızı kolaylaştırır.

Bu parçada Fehim Bey’le ilgili olarak aşağıda­kilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Kişiliğinin farklı yöntemlerle çizildiğine

B) Yaşamdaki zorluklara boyun eğdiğine

C)  iç dünyasını yansıtan durumlara yer verildiği­ne

O) Başkalarınca yadırganan davranışlara sahip ol­duğuna

E) Sessiz ve mutlu bir yaşam sürdüğüne

 

56.(I) Dik, sarp bir doğruya tırmanan bir dağcıyı an­dırıyor deneme yazarı. (II) Yamaçta ayağını koya­cağı bir yer arıyor. (III) Elleriyle tutunacak bir yer seçiyor. (IV) İpini takacağı bir kaya parçası gözlü­yor; adım adım tırmanıyor, sınaya sınaya yükseliyor. (V) Tepede, ulaştığı noktada, bir dağcı gibi güven duygusu sarıyor içini.

Yukarıdaki cümlelerin hangilerinde benzetme­ye yer verilmiştir?

A) I.ve III.                             B)l.veV.                 C) II. ve III.

D) II. ve IV.                          E) IV. ve V.

 

57.Aşağıdakilerin hangisinde bir kinaye vardır?

A)            Gönül sevdiğinden soğur

Görülmeyi görülmeyi

B)            Gölgesinde dinlendiğim

Koca çamlar yerinde mi

C)            Şu karşıma göğüs geren

Taş bağırtı dağlar mısın

D)            Elbet bir devasız dertten

Doğan göz bir zaman ağlar

E)            Uçtu kuşların kervanı

Her biri bir dala gider.

 

58.          Çepçevre bahar içinde bir yer gördük

Ferhad ile Şirin’i beraber gördük.

Baktık geceden fecre kadar ellerde

Yıldızlara yükselen kadehler gördük

Bu dörtlüğün nazım şekli aşağıdakilerden han­gisidir?

A) Rubai                        B) Mani                 C) Şarkı

D) Murabba                  E) Türkü

 

59.Divan edebiyatındaki “gazel” in konu bakımın­dan Halk edebiyatındaki benzeri aşağıdakiler­den hangisidir?

A) Varsağı                             B) Destan               C) Türkü

D) Koşma                              E) Nefes

 

60. Aşağıdaki dizelerden hangisi bir taşlamadan alınmış olabilir?

A)            Ayna almış perçem düzer

Zülfün tarayı tarayı

B)            Kırık çanağı yok ayran içecek

Kahveye gelir de fincan beğenmez

C)            Eğil dağlar eğil üstünden aşam

Yeni talim gelmiş varam alışam

D)            Güzel gitti diye pınar ağladı

Acıdı yüreğim yandı pınara

E)            Avcılardan kaçmış ceylan misali

Geçmiş dağdan dağa yoktur durağı

 

61.Aşağıdakilerden hangisi, karagöz, meddah ve orta oyunu gibi seyirlik halk oyunlarının ortak özelliklerinden biri değildir?

A)  Göze ve kulağa seslenmeleri

B)  Güldürü öğesine yer vermeleri

C)  Şive taklitlerinden yararlanmaları

D) Tek kişilik gösteri olmaları

E)  Sözlü tiyatro örneği olmalıdır. 

 

62.    Kasidelerinde kullandığı ağır dil, gazellerinde, özellikle şarkılarında oldukça sadeleşir. Farsça ve Arapça şiirleri de olmakla birlikte şiirlerinin çoğu Türkçedir. Kasidelerinden çok, yeni buluş­larla süslediği şarkı ve gazelleriyle ünlüdür. Ga­zellerine, “Ma’lümdur benim suhanım mahlas istemez.” diye haklı olarak övünecek derecede kişiliğinin damgasını vurmuştur.

Bu parçada tanıtılan divan şairi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Fuzulî                  B) Baki              C) Nedim

D) Neft                    E) Nâbi

 

63. Aşağıdaki eserlerden hangisi edebiyat türü bakımından ötekilerden farklıdır?

A) Şermin                              B) Okun Ucundan

C) Garip                                 D) Türk Sazı

E) Altın Işık

 

64.Aşağıdakilerden hangisi Servet-i Fünuncuların şiir özelliklerinden biri değildir?

A)  Kafiyede,   şekilden   çok,   ses   benzerliğine önem verme

B)  Konu birliğine ve bütün güzelliğine önem ver­me

C)  Nazmı nesre yaklaştırma

D)  Konuyla vezin arasında bir ahenk ilgisi arama

E)  Herkesin anlayabileceği bir dil kullanma

 

65.          Uyandım baktım ki sabah

Güneş vurmuş içime

Kuşlara yapraklara dönmüşüm

Pır pır eder durur, bahar rüzgârında

Bu dizeler Orhan Veli’nin şiirine özgü aşağıda­ki niteliklerden hangisine örnek gösterilebilir?

A)  Edebi sanatlara yer vermemesine

B)  Nükteli bir söyleyişi yeğlemesine

C)  Doğa betimlemesine başvurmasına

D)  Ölçü ve uyağa önem vermemesine

E) Toplumsal sorunlara değinmesine

 

66.Aşağıdakilerden   hangisi   klasik   komedyanın özelliklerinden biri değildir?

A)Karakterleri çoğunlukla üst tabakadan, soylu kişilerden seçme

B) Konuları, çağdaş toplumdan, günlük yaşantı­dan alma

C)Toplumsal çelişkilerin gülünç yanlarını vurgu­layarak düşündürmeyi amaçlama

D)Vurma, yaralama gibi acı verici olayları izleyici­nin gözü önünde canlandırma

E)Birbiri ardınca kesintisiz sürüp giden diyalog ve koro bölümlerinden oluşma

 

67.Aşağıdakilerin hangisinde verilen eser, karşı­sındaki yazara ait değildir?

A) Devlet — Eflatun

B) Graziella — Lamartine

C)  Faust — Geothe

D) Yaşayan Ölü — Tolstoy

E) Wilhelm Tell — Mark Twain

 

 

 

CEVAPLAR

1-A 41-D
2-C 42-B
3-C 43-E
4-D 44-C
5-B 45 -C
6-A 46-E
7-E 47-B
8-B 48-D
9-C 49 -B
10-A 50-C
11 -B 51-E
12-D 52-A
13-C 53-D
14-B 54 -B
15-A 55-E
16-C 56-B
17-E 57-C
18-D 58-A
19-B 59-D
20-C 60 -B
21-E 61-D
22-A 62-C
23-D 63 -B
24-C 64-E
25-B 65-D
26-E 66-A
27-D 67-E
28-A  
29-C  
30-A  
31-B  
32-D  
33-C  
34-E  
35-D  
36-A  
37-B  
38-C  
39-A  
40-E