2008 – ÖSS Soruları

2008 ÖSS SORULARI

1. Ozanın ilk şiir kitabını bunca yıl ertelemesinin nedeni, gizlenmeyi seven bir kişiliğinin olmasından çok, yazdıklarını kolay kolay beğenmeyen, kusursuzu arayan biri olmasıydı sanıyorum.

Kendisinden böyle söz edilen bir sanatçı aşağıdaki deyimlerden hangisiyle nitelendirilebilir?

A) İğneyle kuyu kazan

B) İşi başından aşkın olan

C) İşine dört elle sarılan

D) İşini sağlama bağlayan

E) İnce eleyip sık dokuyan

 

2. Sokaktaki herkesti, her şeydi o: kediler, köpekler, topal martılar, âşıklar dahil herkes. Biricikliğini herkesleştirerek kurmuştu öykülerini. Kendini, anlattıklarıyla

özdeşleştirdi. O çakır gözler, kimsenin görüp algılayamadığı gerçekleri gördü, başkalarının yazamadığı şeyleri yazdı.

Bu parçadaki altı çizili sözle, yazarın hangi özelliği belirtilmek istenmiştir?

A) Konularını etkileyici olaylardan çıkarma

B) Edebiyatta, öyküleriyle kalıcılık kazanma

C) Dil ve anlatımıyla öteki öykücülerden ayrılma

D) Seçtiği varlıkların dünyasını onların kalıbına girerek  kendine özgü biçimde anlatma

E) Öykülerinin kahramanlarını çevresindeki belirli varlıklarla sınırlı tutma

 

3. Her iyi öykü, kendinden sonrakilere aşmaları gereken bir çıta bırakır. Bu nedenle bir yazar, kendinden önce yapılan yolculukları hesaba katmadan yola çıkma yanlışına düşmemelidir. Böyle yaparsa hedefine asla ulaşamaz.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yaşadığı dönemin havasını yapıtlarında yansıtamama

B) Geleceğe kalma düşüncesi taşımama

C) Var olan yazınsal birikimden yararlanmama

D) Yazarken, okurların beğenisini ölçü almama

E) Değişik nitelikli konular işlememe

 

4. O yönetmenle çalışmak son derece zevkliydi. O da oynamamaktan yana olan bir yönetmen. Bu yalın ve doğal tarz, benim oyunculuk anlayışıma çok uygun.

Birlikte iyi çalışmalar yaptığımızı düşünüyorum.

Bu parçadaki altı çizili sözle, oyunculuk konusunda anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Canlandırılacak karakterlere çok iyi hazırlanmak

B) Yönetmenin söylediklerinin dışına çıkmamak

C) Zaman içinde deneyim kazanmak

D) Başka sanatçıların oynama biçimine öykünmemek

E) Rollerini, yapaylıktan kaçınarak, yaşıyormuş gibi canlandırmak

 

5. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde boş bırakılan yere, ayraç içinde verilen sözün getirilmesi anlamca uygun olmaz?

A) Yazarın çok yalın, basit, okuru yormayan ve okudukça dilin tadını duyuran bir —- var. (biçemi)

B) Hangi konuyu işlerse işlesin öykülerinin dokusunda bir —-, daha doğrusu onu başkalarından ayıran özgün yanlar vardır. (denenmişlik)

C) Yıllar önce yazılan “Yalnızlık” adlı şiir, bugüne değin değerini yitirmemiş, —- niteliği kazanmıştır. (klasik)

D) Bu yapıtın dili çok akıcı, anlatımı sürükleyici, —- karmaşıktır. (olay örgüsü)

E) Bir ara, yazdığı şiirlerde anlamı bir yana bırakmış, —- önem vermiş. (biçime)

 

6. Yalnızca güneşli günlerde yürüyen kişi, amacına ulaşamaz.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak istenene anlamca en yakındır?

A) İsteneni elde etmek her koşulda çalışmayı zorunlu kılar.

B) Başarılı olmak için insanın ne istediğini bilmesi gerekir.

C) İnsan, attığı her adımın sorumluluğunu taşımalıdır.

D) Değişik ortamlara kısa sürede uyum sağlamak güçtür.

E) Seçici olmak insanları güçlüklerle yüz yüze getirir.

 

7. (I) Çağdaş Türk öykücülüğünün önemli kilometre taşlarından biri olan Sait Faik, hem kendi kuşağını hem de sonraki kuşakları derinden etkilemiştir. (II) Onun adına düzenlenen ödüllerin dağıtımı yazara yakışır bir saygınlıkla sürüyor. (III) Ama ben ilk öykülerimi yazdığım seksenli yılların başlarında bir gün bu ödülü alabileceğimin hayalini bile kuramazdım. (IV) Hatta on beş yıl sonra kitabım bu ödüle değer bulununca sevindiğim ölçüde şaşırmış ve korkmuştum. (V) Çünkü öyküye daha sıkı sarılmam gerektiğini, sorumluluklarımın arttığını biliyordum.

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine düşüncenin akışına göre “Böyle bir ödülle onurlandırılmayı aslında her öykü yazarı ister.” cümlesi getirilmelidir?

A) I.         B) II.       C) III.       D) IV.         E) V.

 

8. (I) Romanlar genellikle insanı konu alan kurmacasal ürünlerdir. (II) Bu yönden onlar sorunları anlatmaz, sorunların kaynağını gösterir. (III) İşledikleri konularla insanların duyarlığını geliştirir, keskinleştirir. (IV) Romanlarda gazete ve televizyonlarda rastlayabileceğimiz sıradan konular da işlenebilir. (V) Ancak romanı özel kılan, onun anlatılanları kahramanların bakış açısından vermesi, okurun neden-sonuç ilişkisi kurarak düşünmesini sağlamasıdır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde romanın işlevinden söz edilmemiştir?

A) I. ve III.               B) I. ve IV.                        C) II. ve V.

D) III. ve IV.            E) IV. ve V. 

9. (I) Son yıllarda yayınevlerinin sayısında bir artış gözlendi. (II) Bu, çeviri kitap sayısındaki artışı da beraberinde getirdi. (III) Yurt dışında çıkan hemen her kitap hiç gecikmeden bizde de yayımlanmaya başlandı. (IV) Hatta bir kitabı çabuk satışa sunabilmek için iki çevirmene bölüştürüp yayımlayanlar da var. (V) Bu, benimsemediğim bir yöntem çünkü her çevirmenin dili ve biçemi farklıdır, ikisi birleştirilince birbiriyle bağdaşmaz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, bir saptama yapılıyor.

B) II. cümlede, I. cümlede belirtilenin sonucu açıklanıyor.

C) III. cümlede, başkalarından üstün olma durumu belirtiliyor.

D) IV. cümlede, farklı bir tutumdan söz ediliyor.

E) V. cümlede, bir karşı çıkış, nedeniyle birlikte belirtiliyor.

 

10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) Bu tedaviden sonra hastalığın seyri değişti.

B) Yıllık izninin bir bölümünü bu ay kullanıyor.

C) Organ nakliyle yaşama döndürülen hastaların sayısı gün geçtikçe artıyor.

D) Çağırılmadığı için akşamki davette o yoktu.

E) Uzun süre yağmur altında yürüdükten sonra sığınacak bir yer buldu.

 

11. Bütün yazarların kendine sorduğu, bilinen , kalıplaşmış bir

                                                                 I

sorudur bu :  Niçin yazıyoruz ? Bu soruya verilmiş benim

                    II                            III

bildiğim en güzel yanıt ,  bir öykücümüzün o çok iyi bildiğimiz

IV

cümlesidir: “Yazmasam deli olacaktım!” Ben de yazmaktan neden haz aldığımı düşündüm elbette ve cevabını Baudelaire’de buldum. Diyor ki ; “Şair istediği anda kendisi ve

                                                      V

bir başkası olabilmek için müthiş bir ayrıcalığa  sahip olan kişidir.” Benim için de yazmak, kendim ve başkaları olabilme ayrıcalığıdır.

Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.             B) II.             C) III.                 D) IV.             E) V.

 

12. Aşağıdakilerin hangisinde, belgisiz zamir cümlenin öznesi durumundadır?

A) Bunları kimden aldığımı anımsamıyorum.

B) İstanbul’a gideceğimi kimse bilmiyor.

C) Bize kiminle konuştuğunu söylemedi.

D) Okulda kimseyi göremedim.

E) Olanları kime anlattığını öğrenemedik.

 

13. Tamlayanı düşmüş ad tamlamalarında, tamlanana getirilen -ler, -lar takısı, kimi durumlarda, sonuna geldiği sözcüğün değil, tamlayanın çoğul olduğunu gösterir.

Aşağıdakilerin hangisinde bu kurala uygun bir durum vardır?

A) Tatilden dönmüşler galiba, çarşıda annelerini gördüm.

B) Kendisine kalsa eşyalarını hemen toplayacaktı.

C) Onun yaptıklarını duyunca çok üzülmüşler.

D) Dostlarımdan ayrılmak, bana çok ağır gelecek.

E) Yıllardır görüşemediği arkadaşlarını arıyor.

14. (I) Ankara’da kendini hemen göstermeyen bir güzellik vardır. (II) Bundan dolayı, kentin kimilerine hiç de çekici gelmeyen doğasıyla ilgili ilginç izlenimler aktarılır. (III) Örneğin şair Yahya Kemal Beyatlı’nın “Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüşünü severim.” sözü de bunlardan biridir. (IV) İstanbul’dan gelmiş öğrencilerin dillerinde de henüz bu şehri keşfedememişlikten

gelen, “çorak”, “bozkır” sözleri dolaşır. (V) Oysa Ankara, kendiliğinden değil, ancak dikkatli bakışlarla gizini açığa çıkarır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede dönüşlülük zamiri kullanılmıştır.

B) II. cümlede belirtme sıfatı kullanılmıştır.

C) III. cümlede azlık-çokluk zarfı kullanılmıştır.

D) IV. cümlede -miş ekiyle türetilmiş bir sıfat-fiil vardır.

E) V. cümlede birden fazla bağlaç kullanılmıştır.

 

15. (I) 1995 sonbaharıydı, çantamda fotoğraflar var, New York uçağındayım. (II) İlk defa biniyormuşçasına heyecanlanarak pencere kenarındaki koltuğuma yerleşiyorum. (III) Çantamda yeni bir Anadolu Medeniyetleri Fotoğrafları albümü var. (IV) Anadolu’nun hatta insanlığın on beş bin yılına tanıklık eden fotoğraflar bunlar. (V) Amacım, Neolitik Çağdan, Osmanlıya uzanan Anadolu kültür mirasını fotoğraf sergileriyle tanıtmak.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, ad cümlelerinden oluşan bağımsız sıralı bir cümledir.

B) II. cümle, zarf tümleci, dolaylı tümleç ve yüklemden oluşan birleşik bir cümledir.

C) III. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir fiil cümlesidir.

D) IV. cümle, özne ve yüklemden oluşan devrik bir cümledir.

E) V. cümle, içinde sıfat tamlaması olan kurallı bir cümledir.

 

16. Dişçiye hiç ya da çok seyrek gidiyorlar.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu nasıl giderilebilir?

A) “dişçiye”den sonra “ya” sözcüğü getirilerek B) “çok” sözcüğü atılarak

C) “seyrek” yerine “az” sözcüğü getirilerek

D) “gidiyorlar” yerine “gitmezler” sözcüğü getirilerek

E) “hiç” yerine “ya hiç gitmiyorlar” sözü getirilerek

 

17. (I) Çağdaş anlamda çocuk edebiyatının asıl işlevi çocukları eğitmek değildir. (II) Doğrudan eğitme, ders kitaplarına özgü bir iştir. (III) İyi bir çocuk kitabının yaşlara göre belirlenmiş değişik nitelikleri vardır. (IV) Yazınsal çocuk kitaplarında yazar, çocuğa iletmek istediklerini doğrudan değil, dolaylı olarak verir. (V) Bu tür kitaplar sezdirme, duyumsatma yoluyla çocuğun doğruya, iyiye, güzele karşı duyarlılık kazanmasını sağlar.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.               B) II.         C) III.          D) IV.          E) V.

 

18. Gün erken doğar baharat kokulu ülkede. İyi ki doğar. Yoksa milyonlarca esmer, kara gözlü insanın yaşadığı ülke nasıl aydınlanır? Kara gözlü insanların, baharat kokulu kentlerindeki çelişkilerse yürek burkucu. Okyanustan gelen esinti bile sokaklara taşan yoksulluğun, derme çatma evlerdeki yaşamın sıkıntısını hafifletmiyor. Muson yağmurları ansızın sizi ter ve sivrisinek sarmalı içinde bırakıyor. Muson yağmurlarıyla yıkanan şehir mi yoksa insanlar mı ayırt edemiyorum, insana değer verilmeyen ve emeğin ucuz olduğu bu ülkede.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) Yinelemelere başvurulmuştur.

B) Anlatımda tekdüzeliği kırmak için devrik cümleler kullanılmıştır.

C) Sözde soru cümlesine yer verilmiştir.

D) Karşılaştırmalarla anlatım somutlaştırılmıştır.

E) Anlatıcı, duygularını yansıtmıştır.

 

19. Benim dinlenme yöntemim, kapıyı kapattığımda onun ardında kalanı düşünmemektir. —-. Elimde iş, ev, çocuklar, eş ve onların kilitleri var. Birini kapar, ötekini açarım. Bu benim yaşam kuralımdır.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) Hiçbir zaman işteki sorunu eve, evdeki sorunu işe taşımam

B) Çevremde olup bitene aldırmamayı ancak bu yaşlarda öğrenebildim

C) Yaşamımda bir tercihte bulunmam gerekirse elbette ki bu, ailem olur

D) İş yaşamımda ekip çalışması yaptığım için böyle bir sorunla karşılaşmıyorum

E) Yaşamımı sürdürme açısından iş yaşamının önemini hiçbir zaman  unutmadım

 

20. Sinema, bence bir ürün ortaya koymanın en zor olduğu alanlardan biri. Bir projenin senaryoya, sonra da sinema filmine dönüşmesi, uzun, zahmetli, pek çok kişiden ve teknolojiden yararlanmayı gerektiren pahalı bir iş. Televizyon dizilerinde de buna benzer yanlar yok değil. Ne var ki hızla yapılan, hemen seyirci karşısına çıkarılan, bir gecede tüketilen bir dizinin tek hedefi, izleyicisini ekran başında tutmak. Sinema filminde önemli olan “özen, yaratıcılık, özgünlük”, televizyon dizilerinde pek de görülmeyen özellikler. Özetlemek gerekirse, —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) bir sinema filminin üretimi için gerekli olan her şey televizyon dizilerinin üretimi için de gerekli

B) sinemada “sanatın kuralları”, dizilerdeyse “televizyona özgü kurallar” geçerli

C) televizyon dizilerinin izleyiciyi televizyona bağlamasının nedeni, onlardaki merak öğesinin yarıda kesilmesidir

D) televizyon dizilerinde sinemanın etkileri görülür

E) çok sayıda dizi ve film üretme, bu alanların gelişmesine katkıda bulunur 

21. Anılarımı yazmıyorum. Çünkü tanık olduğum birçok şeyi anlatamayacağım. Ölenlerin arkasından düşünce belirtmem, kalp kırmak istemem. Bu, yaradılışıma uygun düşmez. O insanlar, bana güvenmiş, kimi şeyleri anlatmışlar. O hâlde ben niye öyle bir işe girişeyim? Bu düşüncelerimi bilen yakın dostlarımdan biri bir gün: “Sen artık yazamadıklarınla ve söyleyemediklerinle önemlisin.” demişti.

Bu parçadaki altı çizili sözün söylenmesine yol açan durum aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Yanlış anlaşılmaktan ve yorumlanmaktan korkma

B) Yaşadıklarını değil, düşlediklerini yazma

C) İnsanları hep iyi yönleriyle görmeye çalışma

D) Başkalarıyla ilgili özel bilgileri dile getirmekten kaçınma

E) Yazacaklarıyla ilgi uyandırmayacağını sanma

 

22. Çok uzun zamandır tartışılan bu konuda en güzel sözü Milan Kundera söylüyor: “Roman 21. yüzyıla yakışmıyor.” Bence de roman 21. yüzyıla yakışmıyor. Çünkü bu yüzyıldaki insanların yaşam biçimi, ne ağır şeyleri okumaya ne de oturup ağır şeyler yazmaya izin veriyor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Günümüzde romanın öteki yazınsal türler arasındaki yeri nedir?

B) Okurların romandan beklentileri nelerdir?

C) Sizce roman neden artık hiç ilgi görmüyor?

D) Romanı öteki türlerden ayıran özellikler değişti mi?

E) Roman okumanın kendine özgü bir yöntemi var mıdır?

 

23. “Yarın”ın olması için “dün”ün olması şart. Bunlar öyle birbirinden ayrılmaz şeyler ki yarın kavgası yapanın dünden haberi yoksa o kişi gölgesini yumrukluyor demektir.

Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılabilir?

A) Geleceğe yönelirken geçmişte yapılanlardan yararlanılmazsa bütün çabalar boşa gider.

B)Bugünle yarın arasında bağ kurmak düşünsel bir sorumluluktur.

C)Geleceğin neler getireceğini ancak sezgileri güçlü insanlar kestirebilir.

D)Bilginin yarar sağlaması, onun düşünülerek kullanılmasına bağlıdır.

E)Tartışmaların bir sonuca ulaşması onların sağlam verilere dayanmasını gerektirir.

 

24. Ben, kendine özgü patikası olmayan yazarları sevmedim hiç. Ama özellikli olmak için zoraki başkaldırı yazıları yazanları değil, kendiliğinden böyle olanları sevdim.

Bu sözleri söyleyenin, yazarlarla ilgili beklentisi nedir?

A) Sanatsal yaratılarda, önemli konuları seçme ve işleme

B) Başkalarından farklı olarak öteki sanatçılara yol gösterme

C) Var olan biçimleri yeni arayışlarla zenginleştirme

D) Bilinen sanat akımlarının dışında kalmayı üstünlük sayma

E) Kimseye benzememeyi doğallıkla başarabilme

 25. Yazma eyleminin kimi durumlarda insana acı çektiren bir yanı vardır. Sözgelimi hayatta en sevdiği insanı kaybetmiş birini betimlerken sanki bir suçluluk duygusu uyanır içinizde. Betimlediğiniz insanın gözyaşlarına boğulmuş hâli ister istemez sarsar sizi. Hiç yaşamadığınız bir acıyı, yalnızca yazarak hayata imza atmış olursunuz.

Bu parçada yazma eyleminin hangi yönü üzerinde durulmaktadır?

A) Okurların ilgi dünyasının zenginleştirilmesi

B) Yazılanların duyumsanarak anlatılması

C) Acının, hüznün ve sevincin birlikte yansıtılması

D) Başarıya ulaşmanın nesnel bir tutum gerektirmesi

E) Yaşamı anlamlı kılan olaylara dayandırılması

 

26. Okumaya başladığımız her kurmaca metnin başında azarla bir anlaşma imzalıyoruz aslında. Sen anlat,ne olursa olsun inanacağım. Patlayan adamlara da, tepsilerin üstünde savrulan şehirlere de, bir başka gezegendeki hayata da… Yeter ki düşlerini inandırıcı kıl, sahiciliğini kaybetme, benim inancımı da sarsma,

diyoruz.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Okurların anlatılanlara inanması, anlatılanların gerçeklik duygusu uyandırmasına bağlıdır.

B) Sanatsal yaratıların başarısı büyük ölçüde onların düşlemsel öğeler içermesinden kaynaklanır.

C) Salt gerçeği anlatan yapıtlar okurları yeterince etkilemez.

D) Yazınsal ürünlerin inandırıcılığı okurların algılama gücüyle ilgilidir.

E) Değişik yöntemlerle kurgulanmış metinler, okurlarda okuma isteği uyandırır.

 

27. Kimleri okursunuz? Sevdiğiniz yazarlar kimlerdir? Bu tür soruların yanıtına göre karakter tahlili yapılır mı, bilmiyorum. Ama yazarla okur arasındaki doku uyuşumunun, metinden alınacak yazınsal zevki artırdığına inananlardanım. Örneğin canlı müzikleri, fosforlu turuncuları seven biri, benim için uygun okur olmayabilir. Çünkü benim dünyam, dingin ruh hâllerini anlatan müziklerden, gül kuruları ve bordolardan hoşlananların kendilerini bulabildikleri bir dünyadır.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Okunandan, farklı yollar denenerek tat alınabileceği

B) Bir yazarı yalnızca yapıtlarına bakarak tanımanın olanaksızlığı

C) Okurların, kendi kişilik özelliklerine yakın sanatçıların yazılarını daha iyi anlayabileceği

D) Bir kitabın okunup bitirilmesinin, okurca beğenildiği anlamına gelmediği

E) Kimi yapıtları okuyabilmenin, zengin bir birikim gerektirdiği

 

28. Duyguları, düşünceleri görünür kılan güç, dünya ile uzlaşamama hâliymiş; bunu iyice kavradım. Frida Kahlo’nun bedensel acıları olmasa, Salieri, Mozart’ıkıskanmasa, Dali kendine sevdalanmasa, Nâzım yabancı bir ülkede yaşamak zorunda kalmasaydı —-?

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?

A) yazınsal ve kültürel tarihe bu ölçüde katkıda bulunabilirler miydi

B) bugün yaptıklarıyla hâlâ adlarından söz ettirebilirler miydi

C) onlar yaşamla uyum içinde olsaydı bugün sanatta gelinen noktaya ulaşılabilir miydi

D) acaba onların yapıtları olan o resimler, o şiirler, o senfoniler yaratılabilir miydi

E) o yapıtların günümüz insanını daha iyi yaşama koşullarına ulaştırdığı söylenebilir miydi

 

29. Edebiyat öğretmenimizin kendine özgü bir yöntemi vardı. Büyük yazarlardan, düşünürlerden seçilmiş bir metni çoğaltır, dersten birkaç gün önce hepimize dağıtırdı. O metni hepimiz tekrar  tekrar okurduk. Metnin ilginç yerlerini, yazarın dünya görüşünü, o dönemin edebiyat anlayışını bulur çıkarırdık. Derslerde öğretmenimiz düşüncelerini belirtmez, güler yüzle bizi dinler ve asıl hedefe kendi çabalarımızla ulaşmamızı sağlardı. Böylece derslerimiz tartışmalı bir şölen havasında geçerdi. Sokrat’ın, Sofokles’in, Tolstoy’un, Montaigne’in metinlerindeki bazı cümleler hâlâ belleğimdedir, bana hâlâ yol gösterir.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen öğretmenin bir özelliği değildir?

A) Dersini çekici kılan

B) Konuşmaktan çok konuşturan

C) Okuyup araştırmaya yönlendiren

D) Belirli düşünce kalıplarına bağlı kalan

E) Değişik türdeki klasik yapıtları sevdiren

 

30. Elbette elektronik çağ önümüze yeni olanaklar getiriyor. Binlerce yıllık hafızayı teknolojinin yardımıyla çok küçük “çip”lere sığdırabilmek ve böylece bilgiye kolayca ulaşabilmek bizler için de gelecek kuşaklar için de çok önemlidir. Ama bütün bunlara karşın kitap dediğimiz nesnenin öyküsü kolay kolay sonlanmaz gibi geliyor bana. Bu durumda ben yayıncılığın iki yoldan gelişeceğini düşünüyorum. Bilgi yoğunluğu olan malzeme “e-kitaplar”da, sanatsal yoğunluğu olanlarsa çok güzel görünümlü “butik kitaplar”da toplanacak

bence. Hatta giderek, kitap sahibi olmak, koleksiyonculukla eş değer sayılacak.

Bu parçada aşağıdaki öngörülerden hangisi yoktur?

A) Bilgi kaynaklarının sanal ortama taşınabileceği

B) Teknolojideki gelişmelerin eğitim düzeyini yükselteceği

C) Kitapların önemini koruyacağı

D) Kitapların biçimsel değişime uğrayacağı

E) Düşünsel ve sanatsal nitelikli kitapların birbirinden ayrılacağı

 

www.dersimizedebiyat.org 

Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Site

 

  

 

CEVAPLAR

1.    E

2.    D

3.    C

4.    E

5.    B

6.    A

7.    C

8.    B

9.    C

10.  D

11.    E

12.    B

13.    A

14.    B

15.    C

16.    E

17.    C

18.    D

19.    A

20.    B

21.    D

22.    C

23.    A

24.    E

25.    B

26.    A

27.    C

28.    E

29.    D

30.    B