2021 AYT EDEBİYAT SORULARI VE CEVAPLARI
1. Freud, histerinin nedenlerine dair yaptığı araştırmaların bulgularını, 21 Nisan 1896’da, Viyana Nöropsikiyatri Birliğinin düzenlediği toplantıda sunmuştur. İlk kez kamuoyunun karşısına çıkan bu çalışma çok tartışılmış ve epeyce olumsuz eleştiri almıştır. Bu eleştirilerden biri çağın otorite hekimlerinden olan Richard Kraft-Ebing’e aittir. Ebing, Freud’un çalışması için bilimsel bir peri masalı ifadesini kullanmıştır.
Bu parçada altı çizili sözle Freud’un çalışmasıyla ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisi olamaz?
A) Kanıtlanması mümkün olmayan tespitler içermesi
B) Gerçek ile hayalî olanı bir arada sunması
C) Elde edilen sonuçların beklentinin üzerinde çıkması
D) İnandırıcılıktan uzak akademik çıkarımlar barındırması
E) Kesinliğiyle ilgili şüphe uyandıran yargılar taşıması
2. I. İnsan vücudu aslında temel olarak “yaşamak için yemeyi” başka bir anlatımla yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi hedefliyor.
II. İnsanoğlu beslenme kavramını psikolojik veya keyfî bir hâle dönüştürerek “yemek için yaşamayı” önceliyor.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerin hangisidir?
A) Her ne kadar insanoğlu beslenme kavramını psikolojik veya keyfî bir hâle dönüştürerek “yemek için yaşamayı” ön plana alsa da temelde vücut, hücresel düzeyde enerji üretip yaşamsal işlevlerini yerine getirmeyi yani “yaşamak için yemeyi” amaçlıyor.
B) İnsan vücudu yaşamaya devam edebilmek için enerjisini hücresel düzeyde üretmeye çalışıyor başka bir ifadeyle “yaşamak için yemeyi” istiyorken insanlar beslenme kavramını psikolojik ve keyfî sandıkları için “yemek için yaşamayı” ön plana alıyor.
C) İnsanoğlu esasen, beslenme kavramına psikolojik ve keyfî bir anlam yüklediği için “yemek için yaşamayı” amaçlasa da insan vücudu yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeye çalıştığı için “yaşamak için yemeyi” temele alıyor.
D) İnsanoğlu psikolojik ve keyfî olarak beslendiğini düşünerek “yemek için yaşamayı” temele alsa da sanılanın aksine insan vücudu en temelde “yaşamak için yemeyi” başka bir deyişle yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi amaç ediniyor.
E) Beslenme kavramına insanoğlunun psikolojik ve keyfî anlamlar yükleyerek “yemek için yaşamayı” gerekli görmesine rağmen insan vücudu “yaşamak için yemeyi” temele alan yaşamsal işlevlerini yerine getirecek hücresel düzeyde enerji üretmeyi önemli görüyor.
3. Eskiden Mezopotamya’da hayati işlevler için en gerekli organ olarak görülen karaciğerin falına bakılırmış. Bu fal sayesinde gelecekte yaşanabilecek kötü olaylar veya kötü ruhların sebep olduğu hastalıklar öğrenilirmiş. Zararsız ve psikolojik yönden etkili bir işlem olan karaciğer falı antik dünyada, acı çeken yüz binlerce hastaya umut vererek yardımcı olmuş. Karaciğer falına bu kadar güvenilmesinin nedeni ise o dönemde karaciğerin duyguların ve heyecanın merkezi, ruhun barınağı olarak kabul edilmesiymiş. Anadolu’da halk arasında sıkça kullanılan “ciğerparem”, “ciğerimin köşesi”, “ciğeri beş para etmez” gibi deyimler de aslında o dönem inancının bir devamı niteliğindeymiş. Üstelik bu inanış sadece yakın coğrafyayı etkilemekle kalmamış, örneğin Japonlar; birine cesur demek istediklerinde “kimo ga futo” yani karaciğeri kuvvetli, öfkeli demek istediklerinde ise “kan huo” yani yanmakta olan karaciğer ifadelerini kullanmışlardır.
Bu parçada karaciğerle ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Üzerine yüklenen anlamın zamanla değişiklik gösterdiğine
B) İnsanlar tarafından biyolojik ve duygusal bir önem atfedildiğine
C) İnsanların kişilik özelliklerini betimlemek için kullanıldığına
D) Farklı dillerde duygularla ilgili söz kalıplarının içinde yer aldığına
E) Olumsuz durumların gerçekleşmesiyle ilgili tahminlerde kullanıldığına
4. Yaratıcı yazarlık seminerine katılan bir öğrenciden, kahramanın yaşadığı korkuyu konu alan bir öykü yazması istenince öğrenci şu cümleleri yazar:
“Ahsen kapıya doğru koşarken ardındaki kişinin onu takip ettiğini işitti. Bütün vücudunu saran bir korkuyla ürperdi. Kalbi hızla çarparken korkudan bayılacak gibi oldu.”
Öğrenciye verilen tavsiye: “—-.”
Semineri veren öykücünün tavsiyesinden sonra öğrenci aynı cümleleri aşağıdaki gibi değiştirir:
“Ahsen kapıya doğru koşarken ardındaki ayak seslerini duydu. Bütün gövdesi kontrolünü yitirmiş bir yay gibi gerildi. Kalbi göğsüne sığmıyor, güçlükle soluk alabiliyordu.”
Bu parçadan hareketle öğrenciye verilen tavsiye aşağıdakilerin hangisi olabilir?
A) Mekân tasvirlerini, kahramanın duygularından daha ön planda tutarsan silik bir kalemden ibaret kalırsın
B) İnsanların duygularına dokunmak istiyorsan metinlerindeki kahramanların yaşadıkları olaylara her anıyla tanıklık etmelisin
C) Güçlü bir kalem olmak için ayın parladığını söylemeden, kırık bir cam parçası üzerindeki ışıltısını göstermelisin
D) İnsanın ve insanlığın temel duygularına, dürtülerine odaklanmak seni başarıya götürecek hareket noktalarından biridir
E) Kahramanının duygularını zaman ve mekânla bütünleştirmelisin ki o, gerçek dünyada bir yansımaya dönüşsün
5. Diderot, güzellik hakkında yazarken “İnsanlar arasında en çok konuşulan şeyler, çoğu zaman en az bilinenlerdir.” der. Yaşanılan tecrübeler Diderot’yu haklı çıkarmaktadır. Çünkü hayatın her alanında güzel kavramını kullanmamıza rağmen bir an durup bizzat “güzel” üzerine derinlemesine düşündüğümüzde afallarız.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Bir kavramı çok dillendirdiğimizde onu daha anlaşılmaz bir hâle getirdiğimizi fark ederiz.
B) Sık karşılaştığımız gündelik durumlar hakkında başkalarıyla konuşmaktan kaçınırız.
C) Somut kavramlardan ziyade soyut kavramları açıklamaya çalışırken zorlanırız.
D) Gündelik hayatta sıkça kullandığımız kavramları tanımlamaya çalıştığımızda bocalarız.
E) Kendimizi ifade ederken genellikle başvurduğumuz kavramların zamanla silikleştiğini düşünürüz.
6. Brancusi, Romanyalı bir köy çocuğuydu. Craiova ve Bükreş’te sanat eğitimi aldığı yıllarda insan anatomisi üzerine çalışmıştı. Birçok heykeltıraş gibi, bu sanatın yaşayan en ünlü ustası olan Rodin ile tanışmak ve mesleğin inceliklerini öğrenmek istiyordu. 1907’de Rodin’le çalışmaya başladı. Ancak çok geçmeden kendisini hayal kırıklığına uğratacak bir şeyin farkına vardı. Gördüğü kadarıyla bu büyük usta, insan figüründe denenebilecek her şeyi denemiş, bütün yolları tıkamıştı. Bu atölyeden yola çıkıp özgün bir sanat geliştirmesi olanaksızdı. Bu yüzden hayran olduğu bu sanatçının yanından birkaç ay sonra ayrıldı ve kendi uzun yolculuğuna çıktı.
Bu parçaya göre Brancusi’nin Rodin’in yanından ayrılmasının nedeni aşağıdakilerin hangisidir?
A) Rodin’in kılavuzluğunu hak edecek yetenekte olmadığına inanması
B) Rodin’in çevresindeki rekabet ortamında kendini engellenmiş hissetmesi
C) Rodin’in yeni heykeltıraşlık tekniklerine karşı kapalı bir tutum benimsemesi
D) Rodin’in sanat çevrelerindeki şöhretinin kendisini gölgeleyeceğini düşünmesi
E) Rodin’in etkisinden kurtulup kendine has bir üslup geliştiremeyeceği endişesi
7. Sen olasan diyü yir yir asılup âyineler
Gelene gidene eyler nazarı döne döne
Bu beyit için aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Sen zamiriyle sevgili kastedilmiştir.
B) Aynalar sevgiliye âşık kişiler olarak düşünülmüştür.
C) Aynaların dizi dizi asılması güzel bir nedene bağlanmıştır.
D) Âşığın ızdırabının aynalara yansıması tasvir edilmiştir.
E) Ahengi sağlamak için bazı ifadeler tekrar edilmiştir.
8. Aşağıdaki beyitlerin hangisi ayraç içinde verilen ifadeyi örneklemez?
A) Yok sende kanâat gözün aç olduğu oldur
Rızkın erişir yoksa eğer subh eğer şâm
(var olanla yetinmeme)
B) Bir nâ-halefi cübbe vü destâr ile görsen
Eylersin anın cübbe vü destârına ikrâm
(dış görünüşe önem verme)
C) Yazık sana kim eyleyesin hırs u tama’dan
Bir habbe için kendini âlemlere bed-nâm
(küçük duruma düşme)
D) Gör zahidi kim sâhib-i irşâd olayın der
Dün mektebe vardı bugün üstâd olayın der
(haddini bilmeme)
E) Hâlin kime açsan sana der hikmeti vardır
Öldürdü bizi âh bilinmez mi bu hikmet
(bilgisiyle övünme)
9.
I.
Siz “Lim derdiniz” bana, “bir gülümsememe ne verirsin?”
“Canımı” derdim.
“Hayır” diye itiraz ederdiniz, “o zaten benim!”
II.
Âşık oldur kim kılur cânnı fedâ cânânına
Meyl-i cânân itmesün her kim ki kıymaz cânına
Aşağıdakilerin hangisi farklı edebî dönemlerden alınmış bu şiir parçalarının ortak özelliğidir?
A) Tema
B) Dil ve üslup
C) Kafiye düzeni
D) Nazım birimi
E) Ölçü
10. Bu dünyaya sanki vefa gelmemiş
Gelmişse de bir kimsede kalmamış
Kim var ki dostundan cefa görmemiş
Cihanda bir söze duran mı kaldı
Bu dörtlükle ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) 11’li hece ölçüsüyle yazıldığı
B) Satirik şiire örnek olduğu
C) Düz kafiye düzeninde olduğu
D) Teşbih sanatından yararlanıldığı
E) Redife yer verildiği
11.
I. Ayrılır dosta gider
II. Sağ gelen hasta gider
III. Su gelir deste gider
IV.Gurbet yansın yıkılsın
Mâni nazım şeklinin biçim ve içerik özellikleri dikkate alınarak bir mâni oluşturulmak istense bu dizelerin sıralaması aşağıdakilerin hangisi olur?
A) I – II – IV – III
B) I – III – II – IV
C) III – I – IV – II
D) III – II – I – IV
E) IV – II – I – III
12. (I) Karagöz ve orta oyunu geleneksel Türk tiyatrosunun belli başlı türlerindendir. (II) Bunlar, önceden yazılmış ve ezberlenmiş metinlere dayanmaktan ziyade gösteriyi ön plana alır. (III) Orta oyununda asıl konunun işlendiği bölüme “fasıl” adı verilirken Karagöz’de bu bölümün adı “muhavere”dir. (IV) Zaman zaman her iki oyuna da müzik eşlik eder. (V) Kişiler açısından bir karşılaştırma yapılırsa Karagöz’deki Hacivat’ın orta oyunundaki karşılığı Pişekâr, Karagöz’ün karşılığı ise Kavuklu’dur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir bilgi yanlışı vardır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V
13. Türk kültür tarihinin sözlü ve yazılı kaynaklarından bir bölümünü de masallar oluşturmaktadır. Bu masallardan bazıları eski Türk metinlerinden veya başka dillerden günümüz Türkçesine çevrilmiştir. Bu çerçevede Türk edebiyatında Uygur Dönemi eseri olan —- masal özelliği gösteren ilk eserlerdendir. Arap ve İran kaynaklı —- adlı eser ise Türk edebiyatının farklı dönemlerinde birçok şair ve yazara ilham vermiştir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Kalyanamkara ve Papamkara – Binbir Gece Masalları
B) Kelile ve Dimne – Billur Köşk
C) Kalyanamkara ve Papamkara – Pançatantra
D) Kelile ve Dimne – Pançatantra
E) Billur Köşk – Binbir Gece Masalları
14. Ey serv-i sehi sen geleli seyr ile bağa
Baş çekmedi ar’ar
Çok ali-nesebler özünü saldı ayağa
Kul böldü sanavber
Biçim ve içerik özellikleri dikkate alındığında bu şiirin nazım şeklinin aşağıdakilerden hangisi olduğu söylenebilir?
A) Müstezat
B) Kıt’a
C) Şarkı
D) Terkibibent
E) Rubai
15. Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezid zamanında şiirler yazmıştır. Şiirleri, o daha hayattayken, bütün Anadolu ve Rumeli’ye yayıldığı gibi Hüseyin Baykara’nın Herat’taki sarayında dahi okunur olmuş, kendisinden sonraki şairleri de etkilemiştir. Türk edebiyatı tarihinde Şeyhi ile Necati arasında yetişen şairlerin en tanınmışlarındandır. Onun “kerem”, “benefşe” ve “âb” redifli kasideleri, bilinen eserleri arasındadır.
Bu parçada söz edilen şair aşağıdakilerin hangisidir?
A) Süleyman Çelebi
B) Ahmet Paşa
C) Sehi Bey
D) Taşlıcalı Yahya
E) Âşık Paşa
16. Aşağıdaki beyitlerin hangisi bir kasidenin “fahriye” bölümünden alınmış olabilir?
A) Lâle-hadler yine gülşende neler itmediler
Servi yürütmediler gonceyi söyletmediler
B) Ayagı yer mi basar zülfüne ber-dâr olanun
Zevk ü şevk ile virür cân u seri döne döne
C) Yok bu şehr içre senin vasf ettiğin dil-ber Nedîm
Bir perî-sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana
D) Görüp bu hâli gül-istanda dondu cedvel-i âb
Bahâra dek duramaz korkarım kenâr çizer
E) Arab u Rûm’da üstâd-ı sühandır Vehbî
Acemî oldu yanında şuârası Acem’in
17. “Esnaftandır. Ayakkabıcı olduğu için ona ‛Huffî’ şeklinde seslenmişlerdir. Tahsil ile kazanılmış ilimlerden mahrum ve halk arasında ümmîliği ile meşhur idi. Ama zâtında kabiliyet ve tabiatında selâkat (güzel söz söyleme yeteneği) olduğu için bütün söz ve ibâreleri fasih ve sahih idi. Mürettep Divan’ı ve şiirleriyle hayli şöhreti vardı. Şiir sanatlarından cinasa mâyildir.”
Bu parça aşağıdaki edebî türlerin hangisinden alınmış olabilir?
A) Seyahatname
B) Tezkire
C) Şehrengiz
D) Pendname
E) Surname
18. Dilber, küçük yaşta Asaf Paşa’nın konağına esir olarak verilmiştir. Asaf Paşa’nın Paris’teki resim tahsilinden dönen oğlu Celal Bey, onu tabloları için model olarak kullanır. Celal Bey’in kendisini bir araç gibi görmesinden derin ızdırap duyan Dilber’in yapabildiği tek şey ağlamaktır. Celal Bey, bu gözyaşları karşısında onun bir esir olarak neler hissedebileceğini anlamaya başlar.
Dilber’in ağlaması iki gencin hayatında bir dönüm noktası olur. Sadece sanatına âşık olduğunu tekrarlayan Celal Bey’in nazarında Dilber, artık bir “oyuncak” değil, bir sevgilidir.
Bu parçada söz edilen eser aşağıdakilerin hangisidir?
A) Müşahedat
B) Esaret
C) Zehra
D) Sergüzeşt
E) Gülnihal
19. Eserlerinde yüksek zümreye ait kişilerden seçtiği kahramanların çoğu Boğaziçi, Beyoğlu, Adalar gibi zengin ve modern semtlerde yaşar. Ekmek ve iş kaygıları yoktur. Sadece aşkı, giyim kuşamı, eğlenmeyi düşünürler. Çalışmayı küçümseyen, bazen bir kusur sayan, hiç olmazsa üzüntü konusu yapan görüşleri vardır. Hemen hepsi okumuş ve gelir düzeyi yüksek olan bu kahramanlar; yabancı dil bilir, dönemin şiirsel ve karmaşık üslubuyla konuşur. Çocuklar yabancı
mürebbiyeler elinde büyür; evlerde piyano, keman çalınır ve alafranga sofralar kurulur. Yetişkinler ile çocuklar arasında yadırgatıcı bir resmiyet vardır. Yazarın geçim sıkıntısı çeken yegâne kahramanı hülyalı şair, yılda ancak “iki çift ayakkabı ve iki kravat” alabildiği (!) ve çalışmak zorunda olduğu için acınası bir yoksulluk içinde çizilir.
Bu parçada söz edilen yazar aşağıdakilerin hangisidir?
A) Halit Ziya Uşaklıgil
B) Hüseyin Cahit Yalçın
C) Recaizade Mahmut Ekrem
D) Ahmet Hamdi Tanpınar
E) Abdülhak Şinasi Hisar
20. XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra Türk edebiyatında Batılılaşma çabasındaki züppe tipiyle karşılaşırız. Bunların en meşhurlarından biri olan —-, roman boyunca kendini bilmez tavırlarıyla Periveş’in peşinden koşarken çevresindekiler tarafından kandırılıp dolandırılır. —- ise II. Meşrutiyet sonrasındaki siyasi belirsizlik ortamında kurnazca yükselmeye çabalayan bir tiptir. Bu bakımdan ilki kendini bilmezlikle gülünç duruma düşerken diğeri II. Meşrutiyet ilanının puslu havasından yararlanmaya çalışan bir kurnazdır.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerin hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) Bihruz Bey – Efruz Bey
B) Bihruz Bey – Ali Bey
C) Ali Bey – Rakım Efendi
D) Rakım Efendi – Efruz Bey
E) Felatun Bey – Efruz Bey
21. Troya’da siz sözü güzeldi eskiden
Baktım öpüşündü duran baktım bungun.
Benim şimdi Hitit çağı benim yorgun
Benim ey gök çılgın uzaklığın hep ben.
Büyük sularıma sen o hep geç gelen
Beni çıktığınız gecelere tutun.
Beyaz, kâğıtlarca gittiniz ya uzun
Güzelliğimde bir yarı geceler sen.
Ellerin bir daha sarı ovalarım.
Sesini dönmeyim bütün yalnızlığım
Bütün gök gök gök, o akşamlara kadar.
Güzel yalnızlığım işte dünya kadar.
Ne denizler gördüm hiç anmamışımdır
Bir sesim ben git git o binlerce yıldır.
Bu şiirin biçim, içerik ve anlatım özellikleri dikkate alındığında aşağıdaki şairlerin hangisine ait olduğu söylenebilir?
A) Cahit Külebi
B) İlhan Berk
C) Orhan Veli
D) Attilâ İlhan
E) Nâzım Hikmet
22. Bu “yaban” lafı, beni, önce çok kızdırdı. Fakat sonra anladım ki Anadolulular, Anadolu köylüleri, tıpkı eski Yunanların kendilerinden başkasına “barbar” lâkabını vermesi gibi, her yabancıya yaban diyorlar. Bir gün… bir gün onlara, ispat edebilecek miyim ki ben bir “yaban” değilim? Benim damarlarımdaki kan onların damarlarında işleyen kandır. Aynı dili söylemekteyiz. Aynı tarihî ve coğrafi yollardan, hep birlikte gelmişizdir. İspat edebilecek miyim ki aynı Allah’ın kuluyuz! Aynı siyasî mukadderât, aynı sosyal bağlar, bizi kardeşlik, evlâtlık, analık babalık üstünde bir yakınlıkla birbirimize bağlamıştır. Lâkin hangi sözlerle, hangi seslerle? Gündelik hayatın ufak tefek ihtiyaçlarını bile anca ifadeye güç bulabiliyorum. Nerde kalmış ki onlarla, bu kadar genel konular üzerinde konuşacağım!.. Gün geçtikçe daha iyi anlıyorum: Türk “entelektüel”i, Türk aydını, Türk ülkesi denilen bu engin ve ıssız dünya içinde bir garip yalnız kişidir.
Bu parçayla ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Kahraman bakış açısı kullanılmaktadır.
B) Aydın ile halk arasındaki uçurum ele alınmaktadır.
C) Olay hikâyesine özgü bir anlatım sergilenmektedir.
D) Anlatıcının düşünceleri iç konuşmalarla verilmektedir.
E) Yaşananların anlatıcı üzerindeki etkisi işlenmektedir.
23. —-; Batı’nın yalnızca maddeye ve teknik güce olan inancının değil, akla verdiği önemin de eleştirilmesinden yanadır. 1935’te yazdığı ilk oyunu Tohum’da görüşünü “her şeyin ve her hadisenin anahtarını ruhta ve göze görünmeyende bulan prensip” olarak tanımlamıştır. Nam-ı Diğer Parmaksız Salih’te yüce gönüllülükle düzenbazlığın toplumda yan yana yaşadığını gösterir. Para’da ise maddi çıkarlar için her türlü ahlaksızlığı mübah gören bir bankacının kendi hayat felsefesinin kurbanı oluşunu anlatmaktadır.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?
A) Cevat Fehmi Başkut
B) Ahmet Kutsi Tecer
C) Orhan Asena
D) Necip Fazıl Kısakürek
E) Sabahattin Kudret Aksal
24. Bu akımın “gerçek” anlayışı bizi nesneleri olduğu gibi değil olması gerektiği gibi, nesnenin kendisini değil manalarını vermeye çalışan bir gerçekçilikle yüz yüze getirir. Bu da doğal olarak soyutlama ve simgelemenin kapısını aralar. Zira dışarıdan görünen gerçek, özgün olamaz. Gerçek bizim tarafımızdan yaratılmalıdır. Nesnenin anlamı onun görüntüsünün arkasında saklıdır. Bir olaya inanarak, onu düşleyerek veya belgeleyerek doyuma eremeyiz. Gerçeği sanatkârın iç dünyasında bulan ve bu sebeple iç gözlem üzerinde yoğunlaşan bu sanat akımı, doğal olarak bütünüyle ferdiyetçidir. Bu noktada insanı içinde yaşadığı toplumdan hatta kendinden bile soyutlar. Geriye sadece iç ben/ruh kalır.
Bu parçada söz edilen edebî akım aşağıdakilerin hangisidir?
A) Ekspresyonizm
B) Realizm
C) Natüralizm
D) Klasisizm
CEVAPLAR
1. C |
13. A |
2. A |
14. A |
3. A |
15. B |
4. C |
16. E |
5. D |
17. B |
6. E |
18. D |
7. D |
19. A |
8. E |
20. A |
9. A |
21. B |
10. D |
22. C |
11. C |
23. D |
12. C |
24. A |