PARAGRAF – 14 ÇIKMIŞ SORULAR
1. Bilim dili, nesnel bir dildir; çünkü terimlerle kurulur, terimlerle oluşur. Terimlerin de açık, anlaşılır, aydınlık olması gerekir. Bunun da baş koşulu, terimlerin, anlamları herkesçe bilinen sözcüklerden yapılmasıdır. Böyle olmazsa bilim dili, anlaşılmaz; karmaşık bir görünüm alır. Bu yüzden, bilim adamları arasında tam bir anlaşma olmaz. Ayrıca, bilim ürünlerini geniş halk yığınlarına iletmek de olanaksızlasın
Bu parçada, terimlerle İlgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Anlamlarının kişiden kişiye değişmemesine
B) Dilin sık kullanılan sözcüklerinden oluşturulmasına
C) Bilimsel iletişimi sağlamasına
D) Bilimsel çalışmaları geliştirip hızlandırmasına
E) Güç anlaşılan bir yapıda olmamasına
(ÖSS 2001)
2. Gerçekte tepkileri önemsiyorum; ama onların esiri olmak istemiyorum. Her zaman okurla aramda bir mesafe bırakmaya çalıştım. Bu da hiçbir zaman başarılı olmamı etkilemedi. Öyle ki kitaplarım otuz dile çevrildi. Bu koşullarda, okuru memnun etme çabasına girmeyi gereksiz buldum; yalnızca kitaplarımı yazmaya çalıştım. Önceleri bunu yaparken zorlanıyordum. Ancak bunda direnince okur, zaman zaman anlamasa da beni kabullendi. Bu da bana çok büyük bir güç verdi. Ben istediğimi istediğim gibi yazarım, okur da bana ve kitabıma yaklaşacaktır, Yani kitabım, okurun peşinden koşmayacaktır.
Aşağıdakilerin hangisi bu sözleri söyleyen yazarın bir özelliği değildir?
A) Okurların eleştirilerini ön planda tutmama
B) Okurun, giderek kitaplarını benimsediğine inanma
C) Yazın ve yaratma alanında yeni bir çığır açma
D) Yapıtlarını kendi düşüncelerine göre biçimlendirme
E) Okurlarla içli dışlı olmaktan kaçınma
(ÖSS 2005)
3. Sanatçıları eleştirel bir yaklaşımla değerlendirmekten asla kaçınmazdı. Her birinin iyi ve kötü yanlarını açıkça ortaya koyar, hayran olduklarını bile kıyasıya eleştirirdi. Bir gün Tolstoy gibi roman yazacağını söyler, bir başka gün La Fontaine gibi yazmaya yönelir ya da şiirlerinde halk ozanlarının kalıplarını kullanırdı. Sevdiği, beğendiği yazarlarla sürekli yarış içindeydi. Bunun için de yazdıklarını hiçbir zaman yeterli bulmazdı. Herkesçe beğenilen, övülen o ünlü yapıtı için yıllar sonra şöyle demişti: “Bugün yazsam öyle yazmazdım.” Kısacası o, “Söylemek istediğim en güzel söz, henüz söylememiş olduğum sözdür,” düşüncesini, yazma ve yaratma ilkesi olarak benimsemişti.
Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yapıtlarında ulaştığı düzeyle yetinmediği
B) Okurlarını etkileme ve bilinçlendirme amacıyla yazdığı
C) Kendi eleştirisini kendisinin yaptığı
D) Sanatçılara yönelik düşüncelerini gizleme gereği duymadığı
E) Etkilendiği sanatçıların izinde gitmeye çalıştığı
(ÖSS 2005)
4. Okur, onun şiirlerini okurken derine indikçe yeni tatlarla, yeni bulgularla karşılaşacaktır. Sözün gizemli boyutlarının peşine düşecektir. Şiiri yeniden kurgulayacaktır. Bu anlamda, herkese açık bir şiir değildir onun şiiri. Art alanı alabildiğine geniş şiirlerdir. Tarihten felsefeye, değişik bilim dallarından devşirilmiş veriler, bunlarda birer motif olarak çıkar karşımıza. Kimi zaman da bu veriler, imgelere dönüşür; benzetmeler, mecazlar, istiareler biçiminde iç donanımını oluşturur şiirlerin.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen şairin bir özelliği değildir?
A) Anlaşılırlığı güç şiirler yazma
B)Şiirlerini yazarken farklı alanlardaki çalışmalardan yararlanma
C) Sanatsal bir söyleyişe başvurma
D) Yoruma açık şiirler oluşturma
E) Anlamca açık şiirleri değersiz bulma
(ÖSS 2005)
5. Dil, kuralları dilbilgisi kitaplarına sığmayacak kadar karışık, sayısız inceliklerle dolu, büyülü bir iletişim aracıdır. Esnek, canlı, gelişmeye, değişmeye açık bir sistemdir, Bu nedenle dilin kullanamadığımız zenginliklerinin, kullanabildiklerimizden çok daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Bunun içindir ki günümüzde kullandığımız dil, yarınki dilin çok gerisinde kalacaktır. Buna dayanarak şunu söyleyebiliriz: Bir yandan bugünkü dille iletişim kurarken bir yandan da ayrımına varmadan geleceğin dilini yaratıyoruz.
Bu parçaya dayanarak, dille ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine varılamaz?
A) Çok yönlü nitelikler içerdiğine
B) Anlatım gücünün sözcük sayısıyla ölçülemeyeceğine
C) Bir değişim süreci içinde olduğuna
D) Sunduğu olanaklardan yeterince yararlanılamadığına
E) Belirli kalıplarla sınırlandırılamayacağına
(ÖSS 2005)
6. Yazar, sözcüklerle oynarken hem bunların diziliş kurallarının hem de alışılmış kullanımlarının dışına çıkıyor. Bu yüzden de zaman zaman yanlışlıklar yapıyor. Ancak bunları, yazarın dili önemsemediğinden yaptığını söylemek istemiyorum. Sanıyorum bu yanlışlıklar onun, alışılmışın dışına çıkma, kendine Özgü bir biçem ve söylem yaratma isteğinden kaynaklanıyor. Dilde denemelere girişiyor. Bu nedenle güncel, yazınsal söylemle, düşünsel söylemi kaynaştırmaya çalışıyor, Anlatımdaki gevşek dokululuk da bundan, bu kural tanımaz tutumundan kaynaklanıyor.
Bu parçadan, sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Anlaşılır olmaktan kaçınmaya çalıştığı
B) Dilde arayış içinde olduğu
C) Başka yazarlara benzemek istemediği
D) Değişik anlatım biçimlerinden yararlandığı
E) Dili doğru kullanmadığı
(ÖSS 2005)
7. İlgimi, kültürel konulara, yaşadığım kentin tarihine yönelttim. Bu da beni bir tür kedere itti. Ne var ki ben bunun altında ezilmedim. Çalıştım, uğraştım, kitaplarımı yazdım. Hayatımdan memnunum. Hiçbir arkadaşım benim için “hüzünlü” demez. “Sinirli, enerjik” diyebilir; ama belirgin niteliğim “hüzün” değil. Olsa olsa şunu söyleyebilirler benim için: “Kâğıdı, kalemi eline alınca kaleminin ucuna gelenler bunlardır.”
Aşağıdakilerden hangisi, bu sözleri söyleyen yazara özgü bir nitelik değildir?
A) Çabuk kızan, hareketli
B) Ürünler ortaya koymak için çabalayan
C} İçinde bulunduğu koşullardan şikâyetçi olmayan
D) Yazdıklarıyla yaşadıklarını örtüştüren
E) Kendi özelliklerini tanıyan
(ÖSS 2005)
8. Eskiden beri çocuk yayınlarında “çocuğa göre” kavramıyla “çocukça” kavramını birbirine karıştırmışadır. Bu yüzden, çocukların eline verdiğimiz yazılar, yapıtlar, onların yaşantılarına kapalı, sezgi ve düş güçlerini kamçılamayan, çocukça ürünlerdir, Bunların çoğu, çocuklara, içinde yaşayacakları kurmaca bir dünya sunmaz; onları, kendi dar dünyalarının sınırı dışına çıkarmaz. Kimi kalıplaşmış düşüncelerin aktarımı İçin birer araçtır yalnızca. Dokularına, yaşamın renkliliği, zenginliği sinmemiştir. Bu nedenle yazılı ve basılı simgeler evrenine karşı, açığa vurulmamış bir nefret geliştirir çocuklarda.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada çocuk yayınlarına yöneltilen eleştirilerden biri değildir?
A) Şiddete dayalı konuları işleme
B) Okurların anlatılanlarla özdeşleşmesini sağlamama
C) Çocukların düşünce evrenini yeni düşüncelerle genişletmeme
D) Okurların duygularını besleyen bir anlatımdan yoksun olma
E) Çocukların ilgi alanını göz önünde tutmama
(ÖSS 2005)
9. (I) Bu dönem şairleri, dili bir mermer kütlesi gibi görüp işleyerek istedikleri biçime sokmaya çalışmıştır. (II) Bunu yaparken de dilin olanaklarını, sınırlarını zorlamıştır. (III) Sözcüklerin anlam ve çağrışım gücünü geliştirmeye önem vermiştir. (IV) Her şair kendine özgü bir dil oluşturma çabası içinde olmuştur. (V) Türkçenin gücünün bu çağrışımlarda gizli olduğunu anlamış ve anlatmaya çalışmıştır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B)lll. C)IV. D)V E) VI
(ÖSS 2006)
10. Yazın değeri taşıyan bir roman, bir öykü, bir oyun, yaşam çevremizi genişletir; ipinde bulunduğumuz gerçek dünyanın dışına çıkarır bizi–— Tam tersine gerçekleri değişik bir gözle görmemizi, olaylara farklı açılardan bakmamız sağlar.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Bu elbette, bir kaçış ya da kendi gerçeklerimizden kopuş değildir.
B) İç gerilimlerimizden, sıkıntı ve bunalımlarımızdan büyük ölçüde kurtarır.
C) Okuma, insanı her türlü tutkudan kurtararak özgürleştirir.
D) Okuyan bir kişi, bütün bilgi eksikliklerini giderebilir.
E) Okunan her kitap, iç zenginliğini artırır, duyguları harekete geçirir.
(ÖSS 2001)
CEVAPLAR
1.D | 6. A |
2. C | 7. D |
3. B | 8. A |
4. E | 9. D |
5. B | 10. A |