PARAGRAF – 2 ÇIKMIŞ SORULAR
1. Lucas’ın “Roman her şeyi kapsar, çok yönlüdür; öykü ise düz ve dar bir çizgi üzerinde gelişir.” gibi bir düşüncesi var. Ancak bu düşüncenin, ortaya konan bütün öykü ve romanlar için geçerli olduğunu söyleyemeyiz. Sözgelimi, Hemingway’in İhtiyar Balıkçı’sı, Steinbeck’in İnci’si tek bir çizgi, tek bir olay üzerinde ilerler. Bunun yanı sıra kısa ama çok yönlü, çok boyutlu öyküler de vardır.
Bu parçanın bütününde aşağıdakilerden hangisi anlatılmaktadır?
A) Kimi eserlerin alışılmışın dışında özellikler taşımasının onların değerini azaltmadığı
B) Romanın belirleyici özelliklerinin neler olduğu
C) Roman yazmanın öykü yazmaya oranla daha güç olduğu
D) Romanda değişik görüşlerin ele alındığı yargısının doğru olmadığı
E) Öykü ile romanı birbirinden kesin çizgilerle ayırmanın zorluğu
2. Yıllardır kentlerde yaşıyorum. Kentlerde öğretmenlik yaptım; gençlerle yakın ilişkilerim oldu. Bunlar bir ölçüde yazdıklarıma yansıyor. Son öykülerimde ise kentten çok, gençlerle İlgili konuları ele aldım. Aslında ben, köy kent ayrımı yapmıyorum. Çünkü bir yazar, hakkında bilgi sahibi olduğu, daha doğrusu etkilendiği her çevreyi yazmalıdır.
Bu parçanın bütününde yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi anlatılmaktadır?
A) Kent yaşamım ne zamandan beri tanıdığı
B) Gençlik sorunlarına ilgi duyduğu
C) Gençlerle iç içe yaşamanın gerekliliğine. İnandığı
D) Konularını hangi kaynaklardan seçtiği
E) Öğretmenlikle yazarlığı birlikte yürüttüğü
3. Ben dünyanın neresinde bulunuyorsam oraya, oranın insanına, coğrafyasına, tarihine, doğasına bakmadan, orayı yazmadan yapamam, Bana göre dünya, kısacası her şey yazılmak için vardır, Kimi zaman yalnız doğadır, tarihtir gördüğüm, kimi zamansa salt insan yaşamı. Dünyayı böyle algılarken kendimi zorlamam, ilgi alanım beni nereye sürüklerse o yöne giderim.
Bu sözleriyle sanatçı hangi özelliğini vurgulamak istemiştir?
A) Tarihe ve coğrafyaya özel bir önem verme
B) İlginç konular bulmaya çalışma
C) İnsanların yaşamına ilgi duyma
D) Genellikle doğadan kopmama
E) Yaşadığı ortamı yazıya dönüştürme
(ÖSS 1996)
4. Elimdeki kitabın kapağında, bütün öğrencilerinin sevgiyle bağlandıkları, tatlı-sert kişiliği adeta fotoğraftan dışarı taşan sevgili hocamız masasına oturmuş. Mürekkepli kalemi eline almış, belli ki eserlerinden birini özenle temize çekiyor. Her zamanki gibi şık, gömleği tiril tiril. Elbisesinin kumaşında mutlaka bordo rengi bulunmalı. Gülmeye her an hazır yüzü ile ne kadar canlı; sanki fotoğraftan dışarı çıkıverecek, ya hemen bir şeye kızacak, alınacak ya da hoşnut kaldığı günlerde yaptığı gibi sarılıp öpecek sizi.
Bu parçadan, sözü edilen kişiyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz?
A) Kılık kıyafetini önemser.
B) Duygularını dışa vurmaktan kaçınır.
C) Çevresindekilerce çok sevilir.
D) Karşısındakinin davranışlarından hemen etkilenir.
E) Çalışmalarında titizlik gösterir.
(ÖSS 1995)
5. Tarih açısından çok değerli olan bu ören yerinde isteyen turist, istediği duvarın üstüne çıkıp istediği yerde dolaşabiliyor. Bırakın yasaların gerektirdiği sorumluluğu, tarihe, kültür mirasına karşı duyulması gerekli sorumluluk bile bu davranışı bağışlatmaz. Mozaiklerin, duvarların yıpranması akıl almayacak boyutlarda. Alınacak basit önlemlerle bu yıpranma en aza indirilebilir. Yıllardır önlem alınmamış olması gerçekte tarihin yok edilmesidir.
Bu parçada, söz konusu ören yeriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Turistlerin doğru olmayan davranışlarına
B) İlgili kuruluşların görevlerini gereğince yapmadıklarına
C) Gereği gibi korunmadığına
D) Tarihle ilgili kalıntıların yok oluşuna
E) Değerini belirtmek için neler yapılacağına
(ÖSS 1995)
6. Şehir İpi otobüs yolcularına dikkatlice bakınca neler görürüz? Yolculardan kimileri
konuşma gereksinimi duyarlar. Yanlarında oturan yabancıya, öteki yolcuları rahatsız edecek biçimde aile içi sorunlarını anlatmaktan çekinmezler. Kimileri yorgunluktan bitkin, bir an önce gideceği yere varma ya da kalkacak birinin yerine oturabilme telaşındadır. Oturduğu yerde uyuyan yolcular da vardır. Ütüsüz, yıpranmış giysililer; boyasız, çamurlu ayakkabılılar da az değildir. Eğer öğrencisi bol bir otobüse bindiyseniz, o zaman gülen yüzler görebilir, İçinizin aydınlandığını fark edebilirsiniz.
Bu parçada, sözü edilen otobüs yolcularıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Giyim kuşama önem vermeyenlerin de bulunduğuna
B) Kimilerinin görgü kurallarına uymadıklarına
C) Sıkıntılarını yansıtan bir tutum içinde olduklarına
D) Çevrelerindeki insanları küçümsediklerine
E) Gençlerin Öteki yolcular üzerindeki etkisine
(ÖSS 1995)
7. Belli bir dönemin romanını yazmak, gerçekten çok güçtür. Bu güçlük, dönemi yansıtacak olay, durum, kişi gibi öğelerin durmuş oturmuş olmamasından kaynaklanır. Bunun gerçekleşmesi için, yaşanılanların üzerinden uzunca bir süre geçmesi gerekir. Yaşanılanlar bu süre içerisinde durulup tortulanmalı ki yazar onlara soğukkanlı bir yaklaşımla bakabilsin. Bu olmazsa yazar, yazdığı şeyin içinde yer alamaz, anlattıklarını inandırıcı kılamaz. Daha doğrusu nesnel olarak yargılayıp değerlendiremez. Bunun doğal bir sonucu olarak da nesnel bir tutumla yazamaz.
Bu parçaya göre, aşağıdakilerden hangisi belli bir dönemin romanını yazmak için gerekli koşullardan biri değildir?
A) Yazarın olaylara bakışının yansız olması
B) Olayların, sıcağı sıcağına anlatılmasından kaçınılması
C) Kahramanların kişiliklerinin olay içerisinde verilmesi
D) Anlatılacakların iyice değerlendirilip özümsenmesi
E) Anlatılanların, okur üzerinde gerçeklik duygusu uyandırması
(ÖSS 1996)
8. Yapıtlarında kasabayı olduğu kadar büyük kenti de anlattı. Halkın dertlerini olduğu kadar aydınlar arasındaki iletişim kopukluğunu da canlandırdı. Kişilik arayışlarını, toplumun insana baskılarını sergiledi. Bunları yazıya dökerken, bizim ayrımında olmadığımız en can alıcı ayrıntılardan yararlandı. Önemli bir yanı da dünya edebiyatının öncü deneylerinden beslenirken yerli kalabilmesiydi.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada tanıtılan yazarın bir özelliği değildir?
A) Yapıtlarında insan ve toplum sorunlarına yer verme
B) Sanatlı bir anlatıma başvurma
C) Edebiyattaki yeni arayışlardan yararlanma
D) Kendi öz değerlerine bağlı kalabilme
E) Anlatımda ayrıntılardan yararlanma
(ÖYS 1994)
9. Her okur kuşağı kendi ilgisinin, duyarlığının, birikiminin ulaşabildiği yere kadar İzliyor şiiri; ondan sonrasını yok sayıyor. İnsana, dünyaya, toplumsal olgulara bakış değişirken şiirin de değişebileceği düşünülmüyor. Bu yüzden onlar, hangi dönemde kaldılarsa o dönemdeki gibi şiir yazılmasını istiyorlar. Yeni şiiri, anlama, eleştirel bir süzgeçten geçirme çabası göstermeden, “Anlamıyorum.” diyerek reddeden böylesi okurlara verilecek yanıt şu olabilir. “Bugün öyle şiir yazılmıyor.”
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Şiir anlayışının kuşaktan kuşağa değiştiğine
B) Eski kuşağın yeni şiiri anlamak için çaba göstermediğine
C) Şiiri anlamada alışkanlıkların bir etkisi olmadığına
D) Şiirdeki değişmenin doğal karşılanması gerektiğine
E) Eski kuşağın yeni şiir konusunda önyargılı olduğuna
(ÖSS 1996)
10. Mektup bizde genellikle yaygın olmayan bir tür. Otobiyografi de öyle. Oysa bu tür yapıtlar, yani mektuplar, otobiyografiler bir yazarı tanımada, onun yapıtlarının özelliğini, inceliğini ve güzelliğini görmede, iç dünyasını öğrenmede bulunmaz kaynaklardır. Nitekim Batı edebiyatında bu tür yapıtlar, özellikle de mektuplar oldukça yaygın.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Edebiyatımızda mektup ve otobiyografi türünde ortaya konan ürünlerin sayıca birbirine yakın olduğuna
B) Mektuplarla otobiyografiler arasında işlevsel bir ortaklığın olduğuna
C) Mektuplarla otobiyografilerin bir yazarı tanımada güvenilir belgeler olduğuna
D) Mektup ve otobiyografi gibi türlerin oluşturuldukları dönemden izler taşıdığına
E) Mektup türünde oluşturulan yapıtların bizim edebiyatımızda çok az olduğuna
(ÖSS 1996)
CEVAPLAR
1.E | 6. D |
2. D | 7.C |
3. E | 8. B |
4. B | 9. C |
5. E | 10. D |