Paragraf – 26 Çıkmış Sorular

PARAGRAF  – 26 ÇIKMIŞ SORULAR

1.   Gazetede sekiz sütun mu var? Ben hiç olmayan dokuzuncu sütunda yazarım. Filmde saniyede 24 kare mi var? Benimkisi 25. karedir. Evrende yedi temel renk mi var? Ben size sekizinci rengi sunacağım.

Kendisini bu şekilde anlatan biri için aşağıda­ki nitelendirmelerden hangisi uygun düşmez?

A) Hayal gücü geniştir.

B) İddialı gözükmeyi sever.-

C) Yaptıklarıyla yetinmez.

D) Var olan bir yönelimi sürdürmez.

E) Başkalarının peşinden gider.

(ÖYS 1992)

 

2. Ben edebiyat türleri arasında ayrım yapmayı sevmem. Roman, Öykü, anı, deneme hepsi aynı kapıya çıkar. Eninde sonunda hepsi bir anlatı de­ğil mi? Ha yaşananı anlatmışsın ha düşleneni… Önemli olan, anlattığın şeyin okurun ilgisini çek­mesi, onun yaşamını zenginleştirmesidir. Bunu başarabiliyor musun? İşte hangi türü seçerse seçsin bir yazarın yapması, başarması gereken ‘ şey budur.

Bu parçaya göre bir yazardan beklenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Konularını yaşamdan alması

B) Aynı konuyu değişik türler içinde işlenmesi

C) Okuru etkileyecek nitelikte yapıtlar vermesi

D) Dili sanatlı bir biçimde kullanması

E) Okurun alışık olduğu türde yazması

(ÖYS 1992)

 

3. Çevirmen, bir kuyumcu gibi her sözcükle öylesine oynamış ki sonuçta inceleme konusu olabilecek güzel bir okuma metni çıkmış ortaya. Ne var ki bu çeviri bir sahne metni değil; çünkü orta yaşın al­tındaki izleyicilerin oyunu anlaması biraz zor. Hatta oyun sırasında yılların deneyimli oyuncuları bile birtakım sözcükleri yanlış söylüyorlar. Bu da oyunu izleyicilerden uzaklaştıran başka bir neden oluyor,

Bu parçadan, tiyatro çevirisiyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A) Çevirinin başarılı olması ondaki düşünce Ör­güsünün basit olmasına bağlıdır.

B) Çevirmenin hem anadilini hem de kendisin­den çeviri yaptığı dili çok iyi bilmesi gerekir.

C) İzleyici ve oyuncuyu düşünmeden yapılan bir tiyatro çevirisi, beklenen başarıyı sağlayamaz.

D) Farklı bir çeviri yöntemi gerektirdiği için, her çevirmen tiyatro çevirisi yapmamalıdır.

E) Çevirmen, sözcüklerin anlamı kadar oyunun konusu üzerinde de titizlikle durmalıdır.

(ÖYS 1992)

 

4. Kimi şairlerin şiirlerinin yapısı, çeviriye hiç mi hiç gelmez. Yapı aktarılmadıkça da çeviri hiçbir şeye benzemez. Başka dillere çevrilebilen şiirler genel­likle, yazıldığı dille başka dillerdeki ortak yapılara dayanılarak oluşturulan şiirlerdir. Kendine özgü yapıtlar değildir bunlar, özgün bir yapı içinde oluşturulan şiirleri, bir dilden başka dile çevirmek olanaksızdır. Bu onların yazarı için belki bir talih­sizliktir; ama aynı zamanda bir onurdur da.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Her sanatçı çeviriye uygun şiir yazamaz.

B) Bir şiirin değeri, başka dillere çevrilmesiyle artar.

C) Şiir çevirisinde yapı kadar dil de bir etkendir.

D) Şiir yazılırken, onun başka bir dile çevrilebile­ceği de düşünülmektedir.

E) Yapı bakımından özgün şiirler başka bir dile çevrilemez.

(ÖYS 1992)

 

5. Bir romancı romanını yazarken kendi yaşamın­dan da başkalarının yaşamından da yararlanabi­lir; doğaldır bu. Ama romanını salt kendi yaşamı üzerine kurmaya kalkışırsa romanın temel yasa­larından birine uymamış olur. Çünkü gündelik yaşamın ayrıntılarıyla romana özgü dünyanın ayrıntıları çatışır. Böyle olunca da hem başarılı bir kurgu sağlanamaz hem de roman, okuru il­gilendirmeyen bir sürü gereksiz ayrıntıyla dolar. Romanda ise İşlevsel olmayan ayrıntıya yer yok­tur.

Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A) Romancı, okurlarının yaşantılarını yansıtabil­diği ölçüde başarılı olur.

B) Romanda yer alacak her ayrıntı belirli bir amaca hizmet etmelidir.

C)Bir   romanın   okuyucuyu   etkileme   gücü, konusuna bağlıdır.

D) Romancı, malzemesini yaşamdan alma yerine düş gücüyle üretmelidir.

E) Olaylar, romanın akışı içinde bütün ayrıntıla­rıyla verilmelidir.

(ÖYS 1992)

 

6. Ben yazılarıma çoğu zaman önemsiz gibi görü­nen küçük bir duygudan yola çıkarak başlarım. Yazı gelişip de kıvamını bulmaya başladığı za­man artık coşkunluğumun sınırı yoktur. Bu nokta­ya ulaştıktan sonra duygularım kanatlanmaya başlar. İşte gerçek yazıyı da o andan sonra, ya o dakikaya kadar yazdıklarımın hepsini atarak ya da birkaç cümleyi yedeğe alarak yazarım.

Kendisini bu şekilde tanıtan bir yazar için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

A) Yazılarında, yaşadıklarını anlatmaya çalışır.

B) Sıradan şeyleri abartarak onlara ilgi çekicilik kazandırır.

C) Yazdıklarını kısa bir süre bekledikten sonra on­lara son biçimini verir.

D) Gerçek anlamda yaratıcı olması duygularının yoğunlaşmasına bağlıdır.

E) Her yazısı, bir öncekinden farklı nitelikler taşır.

(ÖYS 1992)

 

7. Bugün bakıyorum da, o şiirimden başka şiir yaz­masam olurmuş, diyorum. Çünkü ondan, yaşamım boyunca kurtulamadım. Antolojilerde aynı şiir, şiirimi uzaktan tanıyanların dilinde aynı şiir. Yabancı dillere benden şiir mi çeviriyorlar, ille de o şiir olacak. Oysa ondan sonra nice güzel şi­irler yazdım. Ne yazık ki ülkemizde çoğu kez belli bir dönemin şiiri okunur. Şiirimiz öncesi ve sonrasıyla, daha doğrusu bütünüyle ele alınmaz.

Şairin bu sözleriyle anlatmak istediği aşağı­dakilerden hangisidir?

A) Antolojilerde her türlü şiire yer vermek gerekir.

B) Bir şairin yazdığı bütün şiirler değerlendirilme­lidir.

C) İyi şiirle niteliksiz şiir arasındaki fark belirtilme­lidir.

D) Okurlar, değişik şairlerin şiirlerini okumalıdır.

E) Eleştirmenlerin beğendiği şiirler okunmalıdır.

(ÖYS 1992)

 

8. Şiirlerinizi okudum. Bunlarda yeni bir ses, taze bir hava yok. Sadece sizden öncekilerin hazırladık­ları kalıpların içine yerleşivermişsiniz, Bu bir sanatçı için en büyük tehlikedir. Bazı sanatçıların eserlerine benzeyen eserler yazıp bunları kusursuz bulmak, yazdığını defalarca bozup yeniden yazma zahmetine girmemek, insanı tem­belliğe alıştırır. “Genç yaşında beş kitaplık bir şiir yazan şairin tembelliğinden söz edilir mi?” de­meyin. Bir şiiri on kere yeni baştan yazmak yerine, on şiir yazmak bence tembelliğin bir başka çeşididir?

Bu parçaya göre, genç sanatçıdan istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İçerikte değişikliğe gitmeden çok sayıda şiir yazması

B) Şiirlerine yöneltilen eleştirilerden yılmaması

C) Yazdıkları üzerinde çalışarak özgün ve nitelikli bir şiire ulaşması

D) Şiirlerinin biçim ve içerik yönünden bir bütünlük taşımasına özen göstermesi

E) Dünkü ve bugünkü şairleri okuyarak şiirdeki gelişmeleri tanıması

(ÖYS 1992)

 

9. Dil, bir toplumu başka bir toplumdan ayıran en önemli öğedir. Şair ise dildeki sözcüklere yeni an­lamlar, çağdaş yorumlar katan kişidir. Bir toplum, yeni şairlerini anladığı ölçüde daha çağdaş bir toplum olma çizgisine ulaşır. Kısacası şair, toplumun dilini, dolaylı olarak da duyarlılığım zenginleştirir ve canlı tutar.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgu­lanmaktadır?

A) Toplumdaki  gelişmişlik  düzeyinin  öncelikle şiirde görüleceği

B) Dildeki değişmelerin toplumdaki değişmeler­den kaynaklandığı

C) Yeni sözcüklerin çağdaşlaşmayı hızlandırdığı

D) Şairleri çok olan toplumların hızlı bir değişim içinde olduğu

E) Şairlerin, bir toplumun diline ve gelişmesine katkıda bulunduğu

(ÖYS 1992)

 

10. Ben yazarım. Benim aracım sözcükler. Anlatmak istediklerimi onlarla anlatıyorum. Genellikle şiirle anlatmaya çalışırım kendimi. Son öykü ki­tabımda anlatmak istediklerimin şiirle verilemeye­ceğini gördüm; onun için bunları öykü biçiminde dile getirdim. Bakarsınız iletmek, yansıtmak iste­diğim başka şeyler için öykünün de sınırlan yet­mez, roman yazmaya, oyun yazmaya, deneme yazmaya kalkarım. Başarılı olurum, olmam o ayrı konu. Zaten önemli olan başarmak değil benim için, denemek. Özellikle yeni şeyleri denemek .,.

Bu parçada sanatçı, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) Başkalarının eleştirilerine önem verdiğine

B) Anlatmak istediklerine uygun yazı türlerini seçtiğine

C) Daha çok, şiir türünde eserler verdiğine

D) Sürekli olarak yenilikler peşinde koştuğuna

E) Başarısızlığa uğramaktan korkmadığına

(ÖYS 1992)

 

CEVAPLAR

1.E 6. D
2. C 7. B
3. C 8. C
4. E 9. E
5. B 10. A