Paragraf – 27 Çıkmış Sorular

PARAGRAF  – 27 ÇIKMIŞ SORULAR

1. En çalışkan şairlerimizden biriydi. Hemen her yıl bir şiir kitabı yayınlardı. Bununla da kalmaz, başka dillerden çeviriler yapardı. Dergilerde de güncel yazınsal sorunlarla ilgili denemeler, eleştiriler, araştırmalar yayımlardı. Bu yazılan okuyan­lar, onun, genç ozanları ve yazarları çok yakından izlediğini görürdü.

Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili ola­rak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) Yorulmak bilmeyen, üretken bir sanatçıdır.

B) Yapıtları herkesçe beğenilir.

C) Değişik türlerde ürünler verir.

D) Edebiyatla iç içe yaşar.

E) Yabancı dil bilir.

(ÖYS 1995)

 

2.   Çevre duyarlığı konusunda eğitim küçük yaş­larda başlıyor. Ailede, okulda, toplum içinde bu duyarlık sürekli olarak işleniyor. Aynı duyarlığı basın yayın organlarında da görüyoruz. Bu yüz­den kamuoyu, çevreyi zedeleyici en küçük bir gi­rişime bile seyirci kalmıyor, hemen yasal tepki gösteriyor. Bu tür tepkiler, çoğu kez olumlu sonuçlar doğuruyor.

Bu parçada vurgulanmak İstenen aşağıdaki­lerden hangisidir?

A) Duyarlığı gelişmiş bir toplumun, olaylara sert tepkiler gösterdiği

B) Çevre kirliliğine karşı bireylere düşen görev­lerin neler olduğu

C) Kamu  kuruluşları – yurttaş işbirliğinin olumlu sonuçlar doğurduğu

D) Bilinçlenmiş bir toplumda çevrenin nasıl ko­runduğu

E) Çevre  duyarlığı  oluşturmada,  kitle iletişim araçlarından yararlanmak gerektiği

(ÖYS 1995)

 

3.   Ülkemizde son otuz kırk yılda eleştiri alanında bir atılım gerçekleştirildi. Eleştirinin bugünkü duru­munu görenler seviniyor. Sağlıklı düşünen hiçbir kafa, artık nesnel ve bilimsel eleştirinin varlığını yadsımıyor. Eleştirmenler kişisel beğenilerini, öznel yargılarını bir yana bırakıyor, eseri çözüm­lüyor, inceleyip nesnel ölçütlerle onu değer­lendiriyorlar. Bireysel beğeni, ölçüt ve yargılarını, bilimsel bilgilerle yeniden oluşturmanın gerekliliğine inanıyorlar.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi anlatıl­maktadır?

A) Eleştirimizin değişik dönemlere göre göster­diği gelişim aşamaları

B) Eleştirmen sayısındaki hızlı ve sürekli artış

C) Yapıta yönelik değerlendirme anlayışının ge­lişip yerleşmesi

D) Eleştiri yöntemlerinin sık sık değişmesi

E) Kişisel beğeninin, eleştirmenlerin yaratıcılığını engellemesi

(ÖYS 1995)

 

4.   Her zaman şık ve temiz giyinen, nazik, insanları olduğu gibi kabul etme olgunluğuna sahip bir yazardır. Beyoğlu civarındaki evi, küçük bir müze görünümündedir ve birçok sanatçının uğrak yeri­dir. Sanat dünyasına adım atmaya çabalayan gençlere, kapısını ve yüreğini açmaktan kaçın­mamış, alçak gönüllü bir beyefendidir. Bu nitelik­leriyle, tükenmekte olan bir neslin başlıca özelliklerini kişiliğinde bir araya getirmiştir.

Bu parçada, sözü edilen kişinin nitelikleri ara­sında aşağıdakilerden hangisine yer verilme­miştir?

A) Yapıtlarıyla başkalarına örnek olma

B) Giyimine kuşamına özen gösterme

C) Sanata ilgi duyanlara yakınlık gösterme

D) Başkalarına karşı saygılı davranma

E) Başkalarını kendinden aşağı görmeme

(ÖYS 1995)

 

5.   Roman, insana gerçeklerin arkasındaki gizleri an­latma olanağı veriyor. İnsan günlük yaşamının sıkıntıları İpinde geriye dönüp baktığında, birçok şeyin zihninden silinip gittiğini görüyor ya da ge­nel bir dağınıklığın içinde buluyor kendini. Yaşa­mın belirli bir anını yakalamakta güçlük çekiyor, Roman bu dağınıklığı derleyip toparlıyor, insanın kaybolmasını engelliyor. Ayrıca insanlar birbirle­rine karsı açık olamıyorlar. Roman, insanların birbirlerinden gizlemek gereğini duydukları gerçekleri, önce yazarın kendisine sonra da okura iletebiliyor.

Bu parçanın bütününde neden söz edilmekte­dir?

A) İnsan zihninin güçsüzlüğünden

B) İnsan ilişkilerinin sınırlılığından

C) Yaşamı anlamanın zorluğundan

D) Romanlarda sırların anlatıldığından

E) Romanların sağladığı yararlardan

(ÖYS 1995)

 

6.   Bizim zamanımızda “ozan” denince “hecenin beş şairi” diye adlandırılan kişiler aklımıza gelirdi Bunları, sade bir dille ve hece ölçüsüyle yazdıkları için baş tacı ediyorduk, Öte yanda Yahya Kemal’le Ahmet Haşim vardı; ama aruzla yazıkları için beğensek bile onların peşlerine düşmüyor­duk. Roman alanında en tanınmış ve sevilen yazar da Reşat Nuri’ydi. Dudaktan Kalbe ve Akşam Güneşi on yedi on sekiz yaşındaki biz gençleri yürekten sarsıyordu. Akşam Güneşi’ne Gün Batarken adlı bir nazire bile yazdığımı hatır­lıyorum. O yılların gençleri olan bizler cep harçlıklarımızı elma şekerine, keten helvasına verecek yerde biriktirip kitaplara veriyorduk.

Bu parçanın bütününde yazar neden söz etmektedir?

A) Hecenin beş şairinin şiir özelliklerinden

B) Reşat Nuri’nin bir dönemin gençleri üzerindeki  etkisinden

C) Gençlik dönemindeki, edebiyatla ilgili gözlem ve izlenimlerinden

D) Gençlerin, aruzla yazılan şiirlerden çok he­ceyle yazılan şiirleri sevmesinden

E) Gençlerin kitap almaya ve okumaya olan aşırı düşkünlüklerinden

(ÖYS 1995)

 

7.   Milli Edebiyat akımının başlattığı hareketlerden biri de bize Özgü masalları, destanları, halk hikâ­yelerini yeniden canlandırma ve değerlendirme çabası olmuştur. Z. Gökalp, Türk masallarını ye­niden işlemiş; Ö. Seyfettin masallardan, efsane­lerden konular almış; F. Köprülü, Nasrettin Hoca fıkralarını koşuk biçiminde yazmıştır. Daha son­raki kuşaklar da bu girişimi günümüze kadar sürdürmüşlerdi.

Bu parçada Milli Edebiyat akımının hangi özel­liği vurgulanmaktadır?

A) Konuşma diline yönelme

B) Halkın hoşlanacağı konuları seçme

C) Gülünç olaylara yer verme

D) Kendi kaynaklarımızdan yararlanma

E) Nesir çalışmalarına ağırlık verme

(ÖYS 1995)

 

8.  Benim anlayışıma göre hikâye ve roman şairanelikten uzak olmalıdır. Oysa bu sanatçımızın böyle bir kaygısı yoktur. Şiirinde de nesrinde de yalın düz bir anlatımdan özellikle kaçınır. Şiirlerindeki kalıplaşmış, mecaz yüklü anlatımı nesirlerinde de sere serpe kullanır. Bunu sanatçı olmanın bir gereği sayar. Bundan övünerek söz eder.

Bu parçada, sözü edilen sanatçının hangi özelliği eleştirilmektedir?

A} Sözcük   seçiminde   gereğinden   fazla   titiz davranması

B) Eserlerinde sanatlı bir dil kullanması

C) Kendine aşırı ölçüde değer vermesi

D) Alışılmış ve yerleşik şiir kalıplarının dışına çık­ması

E) Sanatı, övünme aracı olarak görmesi

(ÖYS 1995)

 

9.   Çok iyi anımsıyorum çocukluğumda evimize te­mizlik ipin bir kadın gelirdi. Anneme göre, o kadının geldiği gün mutlaka iyi bir et yemeği pişi­rilmeliydi. Saat on birde kahvesi yapılıp götürül­meliydi. Paraya pula ilişkin konuların, onun yanında konuşulmamasına özen gösterilmeliydi. Belki de bu tür incelikleri gözeten bir kadın olduğundan kırk altı yaşında ölüp gitti annem. Oysa anneannem yaşamın zorluklarını büyük bir vurdumduymazlıkla karşılardı. Garip bir bencillikle kişiliğini koruyarak çevresine kök söktürdü. Sek­senini aştıktan sonra eceliyle öldü.

Bu parça için aşağıdakilerden hangisi söyle­nemez?

A) Anılardan yararlanılmıştır.

B) Kişiler eleştirel bir gözle ele alınmıştır.

C) Karşılaştırmalara yer verilmiştir.

D) Yorumlara başvurulmuştur.

E) Okuyana ders verme amaçlanmıştır.

(ÖYS 1995)

 

10.   Bir şiir okudum, güzel şiirlerini de okuduğum bir şairden. Ama bu şiirini hiç mi hiç beğenmedim. Yaşanmamış bir şiir. Yapay mı yapay. Söylediklerini duymamış şair. Bunun için de özentiden öteye geçememiş. Eğer bir şiir gerçekten yaşanmamışsa konusu ne olursa olsun, şair hangi sözcüğü, hangi imgeyi seçerse seçsin etkili olamaz. İçi boş bir kalıp olmaktan öteye geçemez.

Bu parçanın bütününde, konuşan kişinin be­lirtmek istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gerçek şiir, yaşanarak yazılır, okura da bu iz­lenimi verir.

B) Bir şairin başarısı, işlediği konunun gerektir­diği sözcükleri kullanmasına bağlıdır.

C)Şair, yapaylıktan gerçekleri yansıtarak kurtu­labilir.

D) Şairin başarılı olmasının bir yolu da başkala­rının etkisinde kalmamaktır.

E) Bir şiirin değeri işlenilen duyguyla değil diliyle ölçülür.

(ÖYS 1995)

 

 

CEVAPLAR

1.B6.C
2. D7.D
3. C8. B
4. A9. E
5. E10. A