Paragraf – 39 Çıkmış Sorular

PARAGRAF  – 39 ÇIKMIŞ SORULAR

1.   (I) Evimiz dere boyundaydı. (II) Kış aylarında ve baharlarda, evin içinde, avluda dolaşırken dışarıda akan derenin sesini duyardık. (III) Derenin tahta köprülerinden biri evimizin dört beş adım yukarısındaydı. (IV) Derenin iki yanında yükselen tepelerin sırtları, alabildiğince gür çam, meşe ko­ruluklarıma örtülüydü. (V) Köprüyü geçince, kar­şıda mahallenin fırını, fırının az Ötesinde de Kurşunlu Cami vardı. (VI) Cami ile fırının yakınında tahta panjurlu, küçük pencerelerinde fesleğen, sardunya saksıları dizili, kireçle badanalanmış evler sıralıydı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden han­gisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.        B) III.        C) IV.        D) V.        E) VI.

(ÖYS 1997)

 

2. Bilim, sanat, kültür alanındaki gelişmeler hep yer­leşik yaşam koşulları ipinde ortaya çıkmıştır. El­bette konargöçer toplumların da kültürleri vardır, ama bu kültür, yerleşik yaşamın oluşturduğu kültürün çok gerisindedir. Çünkü insanlar kadar kültürler de sosyal olgulardır; ortak değerlerin, birikimlerin ürünüdür. Konargöçer toplumlar, çevrelerini değiştirmeyi, köklü bir uygarlık yarat­mayı, onu işleyip geliştirmeyi pek düşünmezler. Bu nedenle sığ bir alt kültürün çevresinde dolaşıp dururlar. İnsanlar birey olma sürecini ancak kentsel alanlar içinde tamamlarlar. Bilinçli, özgür, çağdaş yaşama isteklerini, yeteneklerini bu­ralarda geliştirebilirler.

Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bilim, sanat ve kültür düzeyi toplumdan top­luma değişir.

B) Çağdaş insan, ancak yerleşik kültür düzeni içinde biçimlenir.

C) Konargöçer toplumların da kendilerine özgü kültürleri vardır.

D) Kültürün oluşmasını sağlayan etkenler çok yönlüdür.

E) Yerleşik yaşama geçiş, insanlara daha rahat ve düzenli bir yaşam sağlamıştır.

(ÖYS 1997)

 

3. Soyut şiiri, ne kapalılıkla ne de anlamsız olmakla nitelendirebiliriz. Soyut şiir, olsa olsa, daha yazıl­mamış bir şiirdir. Ayrıca, yazılmış gibi görünüp de belli bir şiir düzeninde yer almamış, gelenekten kopuk, salt ozanını ilgilendiren her türlü şiir soyut­tur.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisinin karşılığı olabilir?

A) Günümüzde soyut şiirin başarılı örnekleri var mıdır?

B) Soyut şiir kolay yazılan bir şiir midir?

C} Soyut şiirde niçin alışılmış kalıpların dışına taşılır?

D) Soyut şiir nasıl bir şiirdir?

E) Soyut şiirin insandan kopuk oluşunu neye bağlıyorsunuz?

(ÖYS 1997)

 

4.   Yazar öykülerinde, kadın – erkek ilişkilerini ve aşkları ön plana çıkarır ve bunları hep yalnızlık­larla noktalar. Bunu yaparken, kimi insan ilişkile­rindeki bir çıkmazı da gösterir. Sık sık çizdiği “yalnız adam” tipi, genellikle, insanlar arasında bile yalnızlığa mahkum olduğunun bilinci ipinde ilişkisini sürdürür, sürdürmeye çalışılır.

Bu parçada sözü edilen öykülerdeki kahra­manların en belirgin niteliği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yalnızlıktan şikâyetçi olma

B) İnsan ilişkilerinde çekingen davranma

C) Her zaman, her yerde kendini tek basma his­setme

D) Kişisel sorunların altında ezilme

E) Kendisini anlayacak dostlar seçememe

(ÖYS 1997)

 

5.   Çocukken kulaklarım, şimdiki gibi bir çift kepçe değil, kocaman birer yelkendi. Üstüne üstlük ge­çirdiğim bir hastalık sonucunda kel olmuştum, Bu durum, insanların, benimle “aynalı” diye alay et­melerine yol açıyordu. Kimseyle doğru dürüst konuşamıyordum. Bu yüzden sürekli kaçacak yer arıyordum. Sonunda sığınacak yeri bulmuştum. Burası, ortaokulun kütüphanesiydi. Artık fırsat buldukça hep oraya kaçıyordum. Orada yaşa­mak, çevremdekilerle birlikte olmaktan daha ko­laydı. Benim kel olduğumu ne Balzac biliyordu, ne Tolstoy, ne Gide… Diyebilirim ki çevremdekilerden ve kendimden, okuyarak kaçtığım gibi yazarak da kapmayı denedim. Kısacası yazıya sığınmış eski bir çocuğum ben.

Bu parçada asıl vurgulanmak istenen aşağı­dakilerden hangisidir?

A) Fiziksel görünümlerin çocukların ruhsal duru­munu nasıl etkilediği

B) Kimi kişilerin, fiziksel kusurları alay konusu yaptığı

C)Okul kitaplıklarının kişilere, sıkıntılarını unut­turacak en iyi yerler olduğu

D) Okumanın insanları kişisel dertlerinden uzak­laştırdığı

E) Yazarın hangi nedenlerle kitap okumaya ve yazmaya başladığı

(ÖYS 1997)

 

6.   — Hiçbir zaman çevresinde olup bitenlere kayıt­sız kalamaz; ama bu, şairin, gününün tarihçisi olduğu anlamına gelmez. Şair güllerle ilgili bir şiir yazar, biz ondan bir takım olayların olup bittiğini anlarız. Yani şairin politikayı doğrudan etkilemek, yansıtmak gibi bir görevi yoktur.

Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) Yaşanmış olayları olduğu gibi yansıtma, şairin temel görevidir,

B} Şair, çevresine yeni duygular, yeni düşünceler aşılayan kişidir.

C) Yaşanan her olay, şiirde kendine belli bir yer bulabilir.

D) Şair toplumsal  yaşamın   içinde,  toplumsal sorunlarla iç içedir.

E) Şair gerçeklere sırt çeviren bir duygu adamıdır.

(ÖYS 1997)

 

7.   Yazarın, o yıllardaki toplumsal değişimleri, dönü­şümleri yazmak gibi bir amacı yok. Öyküsünü yazarken yaşadığı yılların renklerinden, çizgi­lerinden, havasından, çocukluk ve ilk gençlik yıl­larına duyduğu özlemle söz ediyor. Çizdiği bu eski zaman tablosunda, yukarıda sözünü ettiğim değişimin izleri kendiliğinden yer alıyor.

Bu parça, düşüncenin akışına göre aşağıdaki­lerden hangisiyle sürdürülebilir?

A) Böylece örnek aldığı yazarlar arasındaki ye­rini alıyor.

B) Yaşadıklarını   yansıtarak,    okuyucuyu    bu­naltma yanılgısına düşmüyor.

C) Biz de bunlardan düne, yani geçmişe yönelik bilgiler ediniyoruz.

D) Sonuç olarak, yaşadığı toplumu aydınlatmayı amaçladığını göstermiş oluyor.

E) Böylece bugünün, geçmişten fazla farkı ol­madığını bir kez daha belirtmiş oluyor.

(ÖYS 1997)

 

8.   Ben hep şiirlerimin bir kıyıcığında saklı tuttum umudu. Acı varsa, onu duymak başka, acıya ye­nik düşmek başka. Acıya yenik değiliz, ne ben, ne de şiirim.

Bu sözleri söyleyen şair aşağıdakilerden han­gisiyle nitelendirilebilir?

A) Olaylar karşısında iyimserliğini ve gücünü ko­ruyan

B) Başından üzücü olaylar geçmiş olan

C) Kimsenin baskısı altında kalmak İstemeyen

D) Şiirlerinde acılara yer vermeyen

E) Yaşadıklarını gereği gibi değerlendirmeyen

(ÖYS 1997)

 

9.   Müzik, resim, mimarlık, sinema gibi güzel sanatlardan biri olan edebiyatın malzemesi dildir. Bir başka anlatımla, edebiyatın ürünleri dille yaratılır. Nasıl ki her ses ürününü müzik, her renk ve çizgi ürününü resim sayamıyorsak, her dil ürününü de edebiyat sayamıyoruz. Bir dil ürününün edebiyat niteliği kazanmasının ölçüsü, güzelliktir. Güzellik özle biçimin uyuşmasıdır. Sanatçının bunu sağla­ması da seçtiği bir konuyu belirli bir amaç doğrul­tusunda dengeli bir kurgu, özenli bir biçem ve iyi bir anlatımla işlemesine bağlıdır.

Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A) Edebiyatın etki gücü, öteki sanat dallarına göre daha fazladır.

B) Her sanat dalının kendine özgü malzemesi ve yöntemi vardır.

C) Ortaya konan her yapıtın, herkes tarafından beğenilmesi beklenmez.

D) Edebiyat ürünlerinde aranan en önemli öğe güzelliktir.

E) Bir edebiyat ürünün güzelliğini belirlemede konu ölçüt olamaz.

(ÖYS 1997)

 

10.   (I) Toplumsal gerçekleri sanatın imbiğinden geçirmeden, giydirip kuşatmadan yansıtmak, sanat değildir. (II) Bunu söylemeye bile gerek yok. (III) Sanatın aynasını, insanlar üzerine tutmak, toplumsal gerçekler üzerine tutmak benim için bir insanlık borcudur. (IV) Bu, aynı zamanda görevim hatta varoluş nedenimdir. (V) Sanatçı aynasını, kendisini bugünlere getiren toplumun üzerine tut­mayıp da neyin, kimin üzerine tutacak?

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi­sinin yerine “Bu bilinen bir gerçek.” cümlesi ge­tirilirse parçanın anlam akışı değişmez?

A) I.       B) II.       C) III.       D) IV.       E) V.

(ÖYS 1997)

 

CEVAPLAR

1.C 6. D
2.B 7.C
3.D 8.A
4.C 9. D
5. E 10. B