PARAGRAF – 51 ÇIKMIŞ SORULAR
1. Yabancı dilde yazılmış romanları özgün biçimleriyle okumak istiyordum. Ama yabancı dil bilmiyordum ve öğrenmek için de gerekli olanaklardan yoksundum. Bu nedenle romanları, sözlüklere baka baka okumaya çalıştım. Başlangıçta okuduklarımı anlamadım, birçok yanlış yaptım ama yılmadım. Sonunda yabancı dille yazılmış bir romanı sözlüksüz okuyabilir duruma geldim.
Bu parçada anlatılanlar, aşağıdaki yargılardan hangisini desteklemektedir?
A) Bir amaca ulaşmak için, karşılaşılacak güçlükleri göze almak ve onları yenmek gerekir.
B) Bir konuda, kendi yararını düşünen kişiler amaçlarına daha kolay ulaşırlar.
C) Kendilerine güvenen kişiler, başkalarının yaptıkları işi beğenmez, onu kendileri yapmaya çalışırlar.
D) Bazı işleri ancak yetenekli, cesaretli, güçlü kuvvetli kişiler başarabilir.
E) Yaptıkları iş belirli bir zamanla sınırlandırılmamış kişiler, daha başarılı olurlar.
(ÖSS 1994)
2. (I) Kimi romancılar İç monolog yöntemini iyi bir biçimde kullanmıyorlar. (II) Kişilerin ruhsal ve fiziksel özellikleri arasında bir bütünlük kurulmuyor. (III) Bu yüzden kişilerin içlerinden geçen düşünceleri, okuyucu kolayca seçip ayıramıyor. (IV) Oysa iç monolog tekniği romancıdan büyük bir ustalık ister. (V) Romancının, iç monologla yüz yüze konuşmalar arasındaki ayrımı görmesini, tanımasını gerektirir.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) I. B)ll, C)lll. D) IV. E) V.
(ÖSS 1994)
3. Türk edebiyat tarihi akımların değil, bireylerin tarihidir. Bu yüzden, şair olarak bir akımın içinde yer almak ya da dışında kalmak bence önemli değildir. Çünkü kötü bir şairin bir akıma katılarak “İyileştiğini hiç görmedim. Kuşkusuz bunun tersi de geçerli. Şunu da ekleyeyim: İyi bir şairin, bir akıma katılmaya hiç ihtiyacı yoktur,
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şairin başarısı yalnızca kendi niteliklerine bağlıdır.
B) Türk edebiyat tarihi, bir bütünlük göstermez.
C) Edebiyatta bir akıma katılmak, şairi olumsuz yönde etkiler.
D) Başarılı şairler bir akım içinde yer almaktan kaçınırlar.
E) Türk edebiyatında akımların birbirini etkilediği söylenemez.
(ÖSS 1994)
4. Çalışkanlığı, titizliği, üretkenliğiyle her zaman takdir edilmiştir. Kuşkusuz altmış yedi yaşında yetmiş yapıt veren birisi ipin bu Övgüler fazla değildir. Türkçe’yi seven, onu iyi kullanan, anlaşılır biçimde yazan güçlü bir yazar ve İyi bir çevirmendi. Edebiyatımıza katkısı olacağını düşündüğü kitapları araştırmış, çevirip dilimize kazandırmıştır. Pek çok yazarımız hakkında hazırladığı biyografik araştırma ve deneme kitapları, edebiyatçılara, edebiyata ilgi duyanlara ve öğrencilere ders kitabı olacak niteliktedir.
Bu parçada, sözü edilen kişiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) İşinde çok dikkatli ve özenli olduğuna
B) Çok sayıda eser verdiğine
C) Dili başarılı bir biçimde kullandığına
D) Eserlerinin çoğunu, gençliğinde oluşturduğuna
E) Öğretici nitelikte eserler hazırladığına
(ÖSS 1994)
5. Şiirde erişilmez bir yerimin olduğuna inanıyorum. Öyle ki bugüne kadar yazılmış en güzel şiirlerden birinin tek bir dizesi için bile:” Ah, şunu keşke ben yazsaydım!” dediğim olmamıştır.
Şair bu sözleriyle neyi anlatmak istemektedir?
A) Eskimeyen, klasik şiirler yazdığını
B) Kendisinden daha büyük bir şairin olmadığını
C) Şiirlerini oluşturmada güçlük çekmediğini
D) Kendine özgü bir şiir tekniği geliştirdiğini
E) Şiirde daha İyiyi, daha güzeli bulmanın güç olduğunu
(ÖSS 1994)
6. Kemeraltı şimdi olduğu gibi o zamanlar da kentin canlı, hareketli merkezlerinden biriydi. Ancak bugünkü gibi değildi. Denizin hemen kıyıcığından başlardı. Küçük bir meydan… Ortasında süslü, narin yapısıyla saat kulesi.,. Yanı başında soyluluğunu çinilerinden alan minik cami… Gerisinde hükümet konağı.., Ve sağına düşmüş Sarkışla… Şimdi bunların çoğu yok. Saat kulesi ve cami, yerinden edilip başka bir yere taşınmış gibi.
Bu parçada, Kemeraltı’y’a ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mimari özellikleri
B) Eski görünümü
C) Doğal güzellikleri
D) Yapılarının bakımsızlığı
E) Tarihsel değeri
(ÖSS 1994)
7. Karagöz oyunu, Osmanlı-Türk toplumunun, yüzyıllarca yaşamış sanat dallarından biridir. Tanzimat’tan bu yana, özellikle Cumhuriyet döneminde yerini, Batıdan gelen sinema ve tiyatroya bırakmıştır. Bu sanat dalı, bugün bize çok uzak ve yabancı gelen İslam uygarlığı döneminde, halkın dilini, İnançlarını, geleneklerini, zanaatlarını, siyasal ve toplumsal olaylar karşısındaki düşünsel ve ruhsal durumlarını yansıtan zengin bir kaynaktır. Geçmişi tanımak ve öğrenmek isteyenler bu kaynağı değişik açılardan değerlendirebilirler,
Bu parçada, Karagöz’le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Toplumsal yaşamı yansıtan uzun bir geçmişi olduğuna
3) Günümüzde yerini başka sanat dallarının aldığına
C) Güldürü öğelerinden yararlanarak oluşturulduğuna
D) Farklı yönlerden İncelenmeye uygun bir kapsamı bulunduğuna
E) Eski dönemler hakkında bilgi verdiğine
(ÖSS 1994)
8. Ressamlarımızın çoğu, resimden başka bir şey düşünmez. Gerçi bunların büyük bir çoğunluğu edebiyatçılarla dosttur ama edebiyatın hiçbir dalıyla doğrudan ilgilenmezler. Bazıları edebiyat yapıtlarını okumazlar bile; onlara göre resmin dışında bir sanat yoktur, Bu yüzden bu ressamımızın roman yazması şaşırttı beni. Doğrusu kitabın sayfalarını karıştırırken isteksizdim ve: “Bir ressam ne yazabilir ki?” diye düşündüm. Ama kitabı okumaya başlayınca bu düşünce yerini bir sevince, heyecana, hayranlığa bıraktı. Yetenekli bir yazarın usta işi romanıyla karşı karşıyaydım.
Bu parçadan ressamlarla İlgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Resim sanatını öteki sanat dallarından üstün görürler.
B) Sanat değeri taşıyan yapıtlar da yazabilirler.
C) Genellikle, ilgi alanları kendi sanatlarıyla sınırlı-dır.
D) Edebiyatçılarla arkadaşlık edenler vardır.
E) Duyguların anlatımında, resimden başka yollara da başvururlar.
(ÖSS 1994)
9. (I) Karikatüristler, karikatürlerinin yalnız gazete ve dergi sayfalarında yer almasından yakınıyorlar. (II) Bu yüzden en iyi karikatürlerinin bile zamanla unutulun gittiğini söylüyorlar. (III) Gazete ve dergilerde yer alan karikatürlerin güncel konuları içermesi gerektiğini düşünüyorlar. (IV) Karikatürlerinin, gazete ve dergi sayfalarından evlerin, galerilerin duvarlarına çıkmasını, kitaplarda toplanmasını istiyorlar. (V) Ancak bu yolla adlarının unutulmayacağına, yaşayacaklarına İnanıyorlar.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) I. B)II. C)III. D) IV. E) V.
(ÖSS 1994)
10. Mersiye, ister Sultan Süleyman’a, ister Süleyman Efendi’ye söylenmiş olsun, sanat apışından aynıdır. Şiirde asıl olan, şairin duyuşu ve bu duyuşunu başka türlü söylenmesine imkân vermeyecek biçimde sözcüklerle dile getirerek bir şiir iklimi yaratmasıdır.
Bu parçada vurgulanan düşünceyi en iyi yansıtan yargı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mersiye herkes için, her şair tarafından söylenebilen bir şiir türüdür,
B) Önemli, önemsiz her olay, her kişi, şiir konusu olabilir.
C) Gerçek şair, şiirine olaylarla birlikte duygularını da katabilen kişidir.
D) Şiirde Önemli olan şairin neyi söylediği değil nasıl söylediğidir,
E) Gerçek şair şiire yeni biçimler, yeni sözcükler getiren kişidir.
(ÖSS 1994)
CEVAPLAR
1.A | 6. B |
2. B | 7. C |
3. A | 8. E |
4. D | 9. C |
5. B | 10. D |