Paragraf – 59 Çıkmış Sorular

PARAGRAF  – 59 ÇIKMIŞ SORULAR

1.     Her şeyden önce bir yazardır eleştirmen de. Biraz değişik de olsa sanatçının malzemeleri onda da vardır. Yazar olması, malzemesinin sözcükler ol­ması ister istemez eleştirmeni bir yazı sanatçısı olmaya götürür. Sanatçının kullandığı malze­meyle, sanatçının yaptığına benzer bir iş yapar. Bunu yaparken de sanatçı gibi davranması doğaldır,

Bu parça, bütünüyle ele alındığında aşağıdaki sorulardan hangisine bir yanıt olabilir?

A) Eleştirmeni, eleştirme eylemine iten nedir?

B) Sanatçı ile eleştirmen birbirini nasıl etkiler?

C) Sanatçıyı eser vermeye zorlayan nedir?

D) Eleştirmen bir sanatçı mıdır?

E) Eleştirmenin sanat alanındaki işlevi nedir?

(ÖSS 1989)

 

2.  Her şair toplumun bir üyesidir, Toplumu oluşturan öteki insanlarla aynı yazgıyı, aynı yaşamı paylaşır. İster iste­mez onlarla aynı ilişkiler düzeni içinde ya-şar; onların acılarına, dertlerine ortak olur. Bu, benim için de böyledir. Elbette ben de şiirimi yaşadığım hayattan çıkarıyorum; bu hayattan damıtıyorum. Böyle olunca da şiirlerin birbirini izlemesi, bir süreklilik göstermesi kaçınılmaz oluyor.

Bu    sözleri    söyleyen    şairin    şiirlerindeki süreklilik neye bağlıdır?

A) Şiirinin yaşamla olan sıkı ilişkisine

B) Şiirlerinin konularını özgürce seçmesine

C) Başkalarının iç dünyasını yansıtmasına

D) Belirli kalıpların içinde kalmasına

E) Kendi yaratma gücüne olan inancına

(ÖSS 1990)

 

3.      O sabah koşup dolabı açtığım zaman, dondum kaldım. Oyuncak bebeğim yerinde yoktu. Bebeği, annemle üstüne oturttuğumuz raf, katı bir yürekti sanki. Hemen anneme koştum; yeri süpürüyordu. Karşısında hiçbir şey söylemeden duruyordum. Durmuş, hep anneme bakıyordum. Annem ise durmadan yeri süpürüyordu. Bin yıl süpürdü, yüz bin yıl süpürdü o yeri; başını bir türlü kaldırmı­yordu. Sandım ki bundan böyle annem hep o daracık sofayı süpürüp duracak. Başını kaldır­mayacak. Yüzüme bakmayacak. Bana, yiten be­beğimden hiç haber vermeyecek.

Bu sözleri söyleyen çocuğun, içinde bulun­duğu ruhsal durumu en iyi anlatan sözcük çifti aşağıdakilerden hangisidir?

A) Telaşlı – sinirli

B)Sabırsız- pişman

C) Kaygılı – suçlayıcı

D)Kızgın- bezgin

E) Üzüntülü – umutsuz

(ÖSS 1990)

 

4.    Yazılarımı bin bir güçlükle yazarım. Yazıp bitirdik­ten sonra da hiçbir ferahlık duymam, Zira, o kadar sıkıntıyla, zahmetle meydana getirdiğim yazı, benim yazmak istediklerimin soluk bir gölgesi gibidir. Onun için çok defa bunları nefretle bir yana atarım. Şunu da itiraf edeyim ki, eserlerim, kitap halinde ya da parça parça yayımlandığında büyük bir pişmanlık duyarım. Ama yazma gücümü ve daha iyiye ulaşma umudumu da asla yitirmem.

Kendinden böyle söz eden bir yazar aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?

A) Kusursuzu arayan

B) Zor beğenen

C) Karamsar

D) Kararlı

E) Açıksözlü

(ÖSS 1990)

 

5.      Bu romancı, çıkış noktası olarak bireyleri almıyor. Birtakım toplumsal sorunların altını çizmek istiyor, ama efe aldığı sorunları, yaşayan bireylerin sorunları haline dönüştürmüyor. Böyle bir dönüştürme gerçekleştirilmeyince de romanın şe­matik olması önlenemiyor. Çünkü bir romanda, bir dönemin tanıklığını belgelemek, ancak bireyler anlatılarak gerçekleştirilebilir. Aksi halde, kişiler birer kukla olmaktan öteye gidemez.

Bu parçada karşı çıkılan tutum aşağıdakiler­den hangisidir?

A) Toplumsal sorunların kişilerden soyutlanarak işlenmesi

B) Toplumsal sorunlara ağırlık verilmesi

C) Okuyucuya ulaştırılacak mesajın, roman kahramanlarının yaşayışı aracılığıyla sunul­ması

D) Kahramanların kişilik sahibi ve inandırıcı tipler­den seçilmesi

E)Bir dönemin, belgelerle aydınlatılmak İsten­mesi

(ÖSS 1989)

 

6.      Hiç kimse kendini yazamaz. Çünkü kendimi yazıyorum derken ya iyice yana çekilir, kendini anlatıyormuş gibi, özlediği, olmak istediği kişiyi anlatır ya da gereğinden fazla yargılar kendini, hak ettiğinden fazla sorguya çeker, üstelik suçlu çıkarır. Dışarıdan bakan biri, yazarın kendisine karşı böylesine acımasız olabileceğini düşünmez ve yazdıklarının kesinlikle doğru olduğuna hemen inanır.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçı, yazılarında kendini anlatmaktan ka­çınmalıdır.

B) Bir yazarın, kendini olduğu gibi anlatabilmesi olanaksızdır,

C) Yazar, kendini anlatırken olumlu yanlarına ağırlık vermelidir.

D) Yazar, anlatımıyla okuyucuyu etkilemek ister.

E) Bir yazarın yapıtlarının okunması, anlatımının içtenlikle olmasına bağlıdır.

(ÖSS 1990)

 

7,      İnsan yaşlandıkça, anılarıyla yaşamaya başlar; belleğinin girdilerinde çıktılarında birtakım güzel­likler arar. Ne var kî anılar, eski bir sandık odasında, karanlık dolabın içinde bulunan bir lamba gibidir. Tozlarını alın, fitilini düzeltin, şişesini silip parlatın, gazyağını yenileyin, sonra bir kibrit çakıp yakın; solgun bir ışık verir. O güzelim lam­banın gizemli ışığı, hiçbir zaman elektriğin yerini tutmaz.

Bu parçada, anılarla ilgili olarak anlatılmak is­tenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Zihinde kalan ayrıntılarının zamanla yok ol­ması

B) İçerdiği olayların, yaşandıkları günkü güzellik­lerini koruyamaması

C) İnsanı, yaşadığı zaman diliminden uzaklaştır­ması

D) Zaman içinde fazla değişikliğe uğramaması

E) Değerinin ve etki gücünün, kişiden kişiye de­ğişmesi

(ÖSS 1990)

 

8.      Eğer mutluluğu tanımıyorsan o da sana merhaba demez; hayatın yollarında bin kez karşılaşsan bile ne sen onu tanırsın ne de o sana selam verir. Mutluluğu tanıyacaksın. Kim bilir, belki evin bahçesinde büyüyen çam ağacıdır mutluluk; belki de sokağın köşesinde boy atan akasyadır. Bahçede çam yoksa, sokakta akasya salınmıyorsa, o zaman da pencereden görünen avuç içi kadar denizdir. Pencereden deniz görünmüyorsa, sokağa bak. Sokakta oynayan bir çocuk yok mu? Varsa, adı mutluluktur. Ya yoksa? O zaman belki de bir kedidir soğuk kış gününde camdan bakan.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Mutluluk veren şeyler, kişiden kişiye değişir.

B) İnsan isterse mutluluğu her şeyde bulabilir.

C)Doğadaki varlıklar, insanın tasarladıklarına uyarsa ona mutluluk verir,

D) Kimi insan en küçük şeylerle bile mutlu olabilir.

E) İnsan, kendisini nelerin mutlu edeceğini bilme­lidir.

(ÖSS 1990)

 

9.     Bir eleştiri düşünün, oyunun başlama tarihinden beş ay önce, bitim tarihinden de bir ay sonra yazılmış olsun. Üstelik bu oyun, sahnelendiği süre içinde kapalı gişe oynamış ve her seferinde olduğu gibi son oynanışında da dakikalarca alkışlanmış olsun. O zaman bu eleştiride art niyet aramamak elde değil. Yalnız, unutmamak gerekir ki bu anlayışla yazılmış bir eleştiri, yazarından çok şey götürür. Bu giden şeylerin en önemlisi de sanırım inandırıcılıktır.

Bu parçanın yazarı aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır?

A) Oyun   üzerinde,   eleştirmenlerin   ortak   bir yargıya ulaşamamasına

B) Oyunun belirli bir süre içinde eleştirilmemiş ol­masına

C) Oyunun, metnine bakılmadan eleştirilmiş ol­masına

D) Oyunla   ilgili   eleştirilerin,   oyunu   oluşturan öğeleri bütünüyle içermemesine

E) Oyunla ilgili olarak önyargılı eleştiri yapılmış ol­masına

(ÖSS 1990)

 

10.   Okumak için her zaman vakit bulmuşumdur. İyi ya da kötü bir kitabı okurken vaktimin boşa gittiğini asla düşünmem. Her türden kitabi okumanın gerekli olduğuna inanmışımdır. Bu da benim okuma zevkimi oluşturmuş, geliştirmiştir. Nitekim sıradan ya da değersiz bir kitabı daha ilk satırın­dan anlayabilirim; kolay kolay aldanmam. Bu yön­den biz okurlar iyi bir seçici olmak istiyorsak birçok iyi kitap yanında birçok işe yaramaz, sıkıcı kitap da okumak zorundayız.

Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Okuma alışkanlığı kazanan kişi, eline geçen her türden kitabı okur.

B) Gerçek okuyucu, neyi, nasıl okuyacağını bilen kişidir.

C) İyi kitabi kötüsünden ayırma yeteneği her nite­likteki kitabı okumakla gelişir.

D) İyi bir okuyucu, zamanını, okuduğu kitabın de­ğerine göre ayarlar.

E) Okuma zevki gelişmiş kişi, her kitapta iyi bir yön bulabilir.

(ÖSS 1990) 

 

CEVAPLAR

1.D6.B
2. A7.B
3.E8.B
4.C9. E
5.A10.C