Sonuç Yayınları 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Etkinlik Cevapları Sayfa – 144 (Yeni Müfredat-Yeni Kitap)(2018-2019)

 HAZIRLIK

1. Türk edebiyatına ait okuduğunuz bir roman ya da hikâyenin filme uyarlanmış hâlini izlediniz mi? İzlediyseniz eser ile film arasında ne gibi farklılık gördüğünüzü arkadaşlarınızla paylaşınız.

 

Türk edebiyatında filme aktarılmış birçok roman vardır. Bunlar aktarılırken değişikliğe uğrar. Eksilmeler ya da fazlalıklar olabilir. Sonuçta yönetmen ya da senarist okuduğu romanı filme aktarırken kendi yorumlarını işin içine katar. Kendi tasavvurlarını aktarır.

Orhan Kemal – Hanımın Çiftliği

Reşat Nuri Güntekin – Çalıkuşu

Yaşar Kemal – Agrı Dağı Efsanesi

Reşat Nuri Güntekin – Akşam Güneşi

Necip Fazıl Kısakürek  – Bir Adam Yaratmak… gibi örnekler daha çoğaltılabilir.

 2. Bir roman ya da hikâyeyi okumak mı yoksa bu roman ya da hikayenin filmini izlemek mi insanın hayal dünyasına daha çok hitap eder? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.

Bir roman ya da hikaye insanın hayal dünyasına hitap eder. Sinema ise insana düşünme fırsatını çok vermez. Görüntüyü önümüze net şekilde koyar. Fakat hikaye ya da romanda anlatılan olay ya da yeri sizin zihin dünyanızda canladırma yapmasına vesile olur.

3. “Göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar.” atasözü hangi durumları anlatmak için kullanılır?

Bir iş zamanında yapılırsa fayda sağlar. Sonunda rahata kavuşulacağı bilinse bile, bekleme süresinin çok uzaması o işi yararsız duruma getirir. Ayrıca, o işe ümidini bağlayanları çok güç durumda bırakır.

 2. METİN

YER DEMİR GÖK BAKIR

Yalak köylüsü, geçimini yazları Çukurova’da pamuk toplayarak sağlamaktadır. Her yıl oldu­ğu gibi o yıl da köyün ileri gelenlerinden olan Adil Efendi’den borç almıştır, pamuk toplayarak bunu ödemeyi düşünmektedir. Ancak o yıl köy­den “Koca Halil” isimli biri, köylüyü verimsiz bir yere götürür ve köylü yeterli para kazanamaz. İstediği parayı bulamayan köylü borç altındadır. Adil Efendi, verdiği parayı zorla alan bir tiptir. Köylü, Adil Efendi’nin alacağını isteyeceği dü­şüncesiyle korkmaktadır. Koca Halil, bu durumdan sadece kendini suçladığı için köylünün karşısına çıkacak yüzü bulamaz ve oğluna, öldüğü haberini yaydırır. Kendini bir ambara kilitler. Uzun zaman böyle yaşayan Koca Halil, bozkırda boranın delice estiği bir gün kaçıp kendini yollara vurur ve köylü bir daha ondan haber alamaz.

Köylü, Adil Efendi’nin korkusundan malını mülkünü saklar. Sonra Adil’in gelmeyeceğinin duyulma­sı üzerine mallarını geri çıkarır. Köyün muhtarı Sefer, ikiyüzlü bir politika izlemektedir. Bu yüzden köylü tarafından sevilmez. Bu durumlar yaşanırken Taşbaşoğlu adında biri isabetli fikirleri nedeniyle halkın nazarında ermişlik payesine erişir. Taşbaşoğlu üzerine bir sürü hikâyeler anlatılmaktadır.

(Aşağıda, Taşbaşoğlu’nun ermişliğini kabullenmek zorunda kaldığı bölüm verilmiştir.)

Geceleri Ali’nin evinde kalacaktı, öyle karar vermişlerdi ya, Taşbaş düşündü taşındı, bundan vaz­geçti. Kendi başı, bir büyük belaya girmesine girmişti. Kurtuluş yoktu. Varsın Ali’nin başı belaya girme­sin. Sefer de gelip onu öldürürse öldürsün. Bakalım nasıl öldürecek?

Taşbaşın, o burnundan kıl aldırmayan, lanetler savuran öfkesinden de bir iz kalmamıştı. Şimdi kadere rıza diyen bir derviş gibi mütevekkildi. Kendisi için çıkarılanlara uzaktan bir seyirci gibi bakıyor, gülümsüyordu.

Memidik, yedi top ışık hikâyesini köye yaydığı zaman gülmüş:

“Şimdilik arkamıza yedi top ışık taktılar. Az sonra yedi top ışık bir ışık ormanı oldu. Tekeç dağının tepesinden göğe süzüldük. Memidik sayesinde göklerde uçup duruyoruz.” demişti kendi kendine. “ Bu iş bununla, Memidik’le kalsa iyi. Hele bekleyelim, bakalım daha neler neler çıkacak altından! ”

Artık evinden dışarıya hiç çıkmıyor, eve de Ali’den, Meryemce’den başka kimseyi almıyordu. Böyle yapması köylüyü daha çok azdıracaktı ama ne yapsın. Mehdilikten, hükümetten, deliler damından çok korkuyordu.