AKŞEMSETTİN:
Dünyaya heybet salasınız diye
evreni kuran güçlerle donattı sizleri,
ayak basmadığınız yerleri sizler için ayırdı;
Tanrı’ya şükürler olsun!
KORO:
Şükürler olsun Tanrı’ya!
şükürler olsun!
(Mehmet yaklaşırken)
AKŞEMSETTİN:
Çağın alnında beyaz bir nur gibi parlayan
ve günlerin sayfasına güzellik olan bu fetih
sana kutlu olsun!
KORO:
Kutlu olsun!
AKŞEMSETTİN:
Ayakların Tanrı yolunda toza bulanırsa
sular boğamaz seni, ateşler yakamaz!
Suların ve ateşlerin müjdelediği bu fetih
kutlu olsun sana!
KORO:
Kutlu olsun! Kutlu olsun!
Durup dinlenmeden arandığımız
Sendin içimizdeki ormanda, sen;
Sendin kaygılar içre andığımız
Çevremize karanlıklar inerken.
(Bizans elçisi girer, Mehmet’in ayaklarına kapanır.)
MEHMET:
Bizans’ın ağırladığı şehzade
yine harçlığı tüketti anlaşılan.
Yoksa şehzadeyi ziyaret edenler
Bizansʼa sığmayacak kadar çoğaldı mı?
ELÇİ:
İmparatorun en derin saygısıyla
en sürekli bağlılığını getirdim
yüceler yücesi sultana.
MEHMET (Gülerek):
Düğün değil, bayram değil…
ELÇİ:
Aramızdaki antlaşmalar
burada yapı kurmanıza engeldir.
Sizin soylu ve şanlı atalarınız
her zaman saygı duydular
iki devlet arasındaki hukuka.