NİHAT — Sahi mi? Çok iyi.
SAFİYE — Şimdi ne olacak?
NİHAT — Ne gibi?
SAFİYE — Şimdi ne olacak Nihat?
NİHAT — Daha ne olsun anne? Kuş gibi hafifledim. Dört günlük paramı da verdiler. Bak sana ne aldım bununla. Ne dersin? (Gösterir) Bir sıra inci. Bir güzel mısra gibi Yalancı tabii. Sevinmedin mi yoksa?
SAFİYE — (Ezik, şaşkın) Sevindim oğlum.
NİHAT — Teşekkür bile etmedin anne.
SAFİYE — (Tonsuz) Teşekkür ederim.
NİHAT — Anam benim. Dur bir dakika. (Takmaya çalışır.) Eğ başını… Gitmeye bıraksaydınız beni, belki bir gün bir sepet sahici inci ile dönerdim. Oldu işte. Bakayım
SAFİYE — (Teslimiyetle; acı gülümser.) Oğlum!..
NİHAT — (Büyükanneye) Nasıl hanımefendi, göz kamaştırıyor değil mi? Tabii sizinkiler kadar değerli değil ama…
SAFİYE — Oğlum bunu Sevda’ya verelim.
NİHAT — (Coşkun) Hay Allah… Ben ne budalayım… Budala bile değilim. Ne olacak, ona da bir tane alırım, bir işe girince. Daha doğrusu, ben işe mişe girmem. Ver bunu Sevda’ya.
(…)
Nihat, işten ayrıldığını Fazıl’a söyler. Bunun üzerine kardeşler tartışmaya başlar, anneleri onları sakinleştirmek için mücadele eder. Daha sonra babaları eve gelir.
(Tarık girer, elinde bir büyük kutu.)
TARIK — (Sesi sevinçten güler.) Işığı açın, çabuk. Fazıl, burada mısın? Gel öp elimi.
SAFİYE — (Işığı açar.) Ne oldu?
TARIK — Öp (…) elimi. Bu sağ elime selam dur. El değil, mucize. (Fazıl öper.) Berhudar ol. Sorsanıza be, ne oldu diye?
FAZIL — 2.000’e sattın.
TARIK — Sen delisin. Motoru çalıştırdım. Fazıl, Safiye, duydunuz mu? Motor çalıştı
(Safiye çöker, gözlerini kapar.)
TARIK — Şimdi tepelerim ha, yalan mı söyleyeceğim! (Kutuyu masaya koyar.) İşte bu ellerimle çalıştırdım. Tek başıma. Saat gibi. Hey babam hey. Nasılmış Fazıl Usta, nasılmış baban? Demire can verdim (…). Böyle kalp gibi atıyor. Şimdi bir boya, bir döşeme, dört tekerlek. Saltanat arabası gibi olur. Başka kimse yok mu?
SAFİYE — Çocuklar sinemaya gittiler.
TARIK — Sevda? O nerede?
SAFİYE — Bakkalda.
(…)
TARIK — Hay Allah razı olsun. Kıza ne aldım biliyor musunuz? (Kutudan bir guguklu saat çıkarır.) Guguklu saat. (Güler.) Ne dersin Safiye zevkime, inceliğime? (…) neşem oldu mu, üstüme yoktur dünyada. Bir taneyim be. Kıza karşı mahcubum. Yolda gelirken dedim ki kendi kendime…