Sonuç Yayınları 9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Etkinlik Cevapları Sayfa – 42 (Yeni Müfredat-Yeni Kitap)(2018-2019)

 2. ÜNİTE

I. OKUMA

HAZIRLIK

1. Sözünde durma, doğruluk, merhamet, yardımlaşma vb. erdemlerin bir toplumun geleceğinde ne gibi etkileri olduğunu arkadaşlarınızla tartışınız.

 Sözünde durma, doğruluk , merhamet ve yardımlaşma gibi erdemler bir toplumu şekillendiren ana unsurlardır.  Yalan ,riya,zulum üzerine kurulu bir toplumun ya da devletin uzun süre yaşaması mümkün değildir.

 2. Bir sanatçının eserlerinde kendi yaşamından izler taşımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her yazar eserinde kendi hayatından izler taşır. Yazarlar gördüklerini,yaşadıklarını,hissettiklerini anlatırlar. Aksi mümkün değildir. Sürekli göçebe yaşayan ozan elbette ki göçebe hayatını,kır hayatını anlatacaktır. Ya da yokluk çeken bir romancı yokluk ve sefaleti herkesten daha iyi anlatır. Biz de onu okuduğumuzda yazarın yoksulluğu derinlemesine yaşadığını hissederiz.

3. Aşağıdaki hadis ve özdeyişlerden anladıklarınızı arkadaşlarınızla paylaşınız.

• İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez. (Hz. Muhammed)

• Yalnız kendini koruyan kişi merhamet sahibi değildir. Merhametli kişi, başkalarının iyiliği için ça­lışan kimsedir. İyi kimse, derdi olanlara deva olur. (Yusuf Has Hacib)

• Sende zulüm, haset, merhametsizlik ve bunlar gibi kötü huylar olduğu hâlde, bunlardan dolayı kendine gücenmiyorsun da bunları bir başkasında görünce ürküp rahatsız oluyorsun. Bu ürküş, insanın kendinden ürkmesidir. (Mevlanâ)

 1. METİN

ELLİ KURUŞ

İster lapa lapa kar, ister şarıl şarıl yağmur yağsın, isterse de bütün gecenin ayazından kar­lar dona kesmiş olsun, sabahın beş buçuğunda karanlıkları ürperten sesiyle sokağa girerdi:

“Gazete, havadiis!”

Sabahın dördünde yazı makinemin başına geçtiğim için bu ses, bu kara, yağmura, ayaza kafa tutan bu canlı, bu pırıl pırıl ses beni yazı makinemin başında bulurdu. Gazete paralarını akşamdan masamın kıyısına koyduğum için bek­letmez, koşardım sokak kapısına. Gazetelerimi önceden hazırlamış olurdu. Uzatır, paraları alır, saymaya filan lüzum görmeden cebine atar, donmuş burnu buhar kazanı gibi tüterek uzaklaşırken canlı, yaşam dolu sesiyle sokağı gene neşelendirirdi:

“Gazete, havadiis!”

Anlattığına göre gazetelerden birinde tahsildarlık yaparken bir kadının ardında evini, İstanbul’u bı­rakıp İzmir’e mi ne giden babasına annesi ilkin çok kızmışsa da sonraları, “Ne yapalım? Bizden daha iyisini bulmuş olacak. Uğurlar olsun!” deyip kolları sıvamış, Karaköy’deki bir eczaneye girmiş. Görevi, boş ilaç şişelerini uzun tel saplı fırçalarla yıkamakmış. Bir, beş, on, yüz, bin şişe değilmiş ki; belki on binler, belki de yüz binlerce. İsteyeni olsa haminnesi hemen evlendirecekmiş onu, ama yokmuş iste­yeni. Bir gün kendi kendine, “Şimdi herkes güzel kadın alıyor.” demiş. “Benim gibi kara kuruyu kim ne yapsın?”

Haminnesi, Tahtakale’de tuzcuda çalışıyormuş. Annesinin eczaneden kazandığıyla kıt kanaat geçiniyorlarmış ama şu son zamlar olmasa. Çaresiz, okulu beşten bırakıp annesiyle haminnesinin kazançlarına bir şeyler katabilmek, hiç olmazsa üç yaş küçüğüyle kendisinin okul masraflarını çıkara­bilmek yolunu tutmuş, gazete satıcılığına başlamış.