7. Aşağıda Orhan Kemal’in edebî kişiliği hakkında bilgi verilmiştir. “ Elli Kuruş ” hikâyesine yazarın bu özelliklerinden hangilerinin yansıdığını tespit ediniz.
“Orhan Kemal’in eserlerinde kullandığı çevre ise şahıslarına uygun olarak oluşturulmuş, hayatını zorlukla kazanan insanların yaşadığı muhitlerdir. Adana’daki işçi çevreleri, Çukurova tarlaları, İstanbul’un ikinci sınıf sayılan mekânları, hapishaneler, gecekondular yazarın kahramanlarının bulunduğu yerlerdir.
Orhan Kemal, nasıl anlattığından çok ne anlattığını önemseyen bir yazar olduğundan üslubu, eserlerinin içeriğinin gölgesinde kalmıştır. Şive taklitlerine çokça yer veren ve her şahsı kendi ağız özelliğine göre konuşturabilen yazarın canlı ve yalın bir anlatımı vardır.”
www.edebiyatogretmeni.org
Eserlerinde genellikle “küçük adamlar” olarak nitelediği işçiler, ırgatlar, işçi kâhyaları, dilenciler, çöpçüler, işten atılanlar, gurbetçiler, emekliler, ihtiyarlar, ezilen ve sömürülen insanlar gibi birçok şahsı okuyucusuyla buluşturmuştur.
Yoksulluk ,fakirlik,küçük insanların yaşam mücadelesi karşısında ezilmesi gibi durumlar sözkonusudur. Haminnem gibi ifadeleri kullanarak da ağız özelliklerini aktarmıştır.
4. ETKİNLİK
Okuduğunuz “Elli Kuruş” adlı hikâyeyi aşağıda verilen “Sicim” hikâyesi ile yapı unsurları, hikâye planı ve içerik bakımından karşılaştırarak benzer ve farklı yönlerini defterinize yazınız.
|
Elli Kuruş |
Sicim |
Kişiler |
Gazeteci Çocuk Yazar,çocuğun kardeşi,Annesi |
Köylü,Belediye Başkanı,Onbaşı, Kasabalı |
Olay Örgüsü |
Geçim için zor şartlar altında bir çocuğun gazete satması ve ölümü |
Ahlaklı bir adama yapılan iftira ve ona kimsenin inanmaması |
Mekan |
Gazetecinin evi |
Kasabada Pazar yeri |
Zaman |
Kış Mevsimi |
Net bir zaman yok |
Anlatıcı ve Bakış Açısı |
İlahi Bakış Açısı |
Gözlemci Bakış Açısı |
Hikaye çeşidi |
Olay Hikayesi |
Olay Hikayesi |
SİCİM
Harry Alis’e
Köylülerle karıları, Goderville’in çevresindeki bütün yollardan kasabaya doğru geliyorlardı. Çünkü pazar vardı. Erkekler yorucu işlerle, sol omzu kaldırtıp beli çarpıtan saban tutmayla, duruş sağlam olsun diye dizleri birbirinden ayırtan buğday biçmeyle, köyün bütün ağır aksak ve yorucu işleriyle biçimlerini yitirmiş, uzun ve eğri bacaklarının her deviniminde bütün vücutları öne düşerek rahat rahat ilerliyorlardı. Kolalanmış, cilalı gibi parlamış, yakalarına ve kollarına beyaz iplikten birer küçük resim işlenmiş, kemikli bedenleri üzerinde kabarmış mavi gömlekleri, içinden bir baş, iki kol ve iki ayak çıkan uçmaya hazır birer balona benziyordu.
(…)
Goderville Alanı’nda bir yığın halk, insanı hayvanı birbirine karışmış bir kalabalık vardı. Öküzlerin boynuzları, zengin köylülerin uzun tüylü yüksek şapkaları, köylü kadınların başlıkları, kalabalığın üstünde sivriliyordu. Keskin, ince, cırlak sesler, bazen neşelenmiş bir köylünün güçlü göğsünden kopan iri bir kahkahanın, bazen de bir evin duvarına bağlı bir ineğin uzun uzun böğürmesinin dindirdiği yabanıl ve sürekli bir uğultu oluşturuyordu. Her şey ahır, süt ve gübre, kuru ot ve ter kokuyor, kır insanlarına özgü o ekşi, o ağır insan ve hayvan kokusunu çevreye yayıyordu.
Breauteli Baba Hauchecorne, Goderville’e henüz varmıştı. Alana doğrulacağı sırada yerde küçük bir sicim parçası gördü. Gerçek bir Normandiyalı tutumunda olan Baba Hauchecorne, işe yarar her şeyin toplamaya değdiğini düşündü. Romatizması olduğu için zorlukla eğildi. İnce ip parçasını yerden aldı. Tam onu dikkatle sarmaya hazırlanırken saraç Malandin ustanın kapısının eşiğinde kendisine baktığını fark etti. Önce bir yular yüzünden aralarında tartışma çıkmıştı ve ikisi de kinci olduğundan küs kalmışlardı. Baba Hauchecorne düşmanının, kendisini böyle çamurdan bir sicim parçası çıkarır görmesinden bayağı utandı. Bulduğunu çarçabuk gömleğinin altına, sonra da kısa pantolonunun cebine sakladı. Arkasından yerde yine bir şey arıyor ve bulamıyor gibi yaptı ve başı ilerde, ağrıdan iki büklüm, pazara doğru gitti.
(…)
— Hadi öyle olsun, Baba Anthime; o fiyata veriyorum! Sonra alan yavaş yavaş boşaldı ve çan öğle duasını çalınca çok uzaktan gelenler hanlara dağıldı.
(…)
Bütün saban kalantorları orada, hatırı sayılır bir altın babası olan hancı ve cambaz Jourdain ustanın dükkânında yemek yiyordu. (…) Herkes işini, ne alıp ne sattığını anlatıyordu. Ürün haberleri öğreniliyordu. Hava yeşillikler için iyi, fakat ekin için biraz uygunsuzdu.