Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
çıkmış tyt türkçe soruları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Wed, 30 Jun 2021 22:54:06 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png çıkmış tyt türkçe soruları – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 2021 TYT Türkçe Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/2021-tyt-turkce-sorulari-ve-cevaplari.html Sun, 27 Jun 2021 20:07:09 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=129467 2021 TYT TÜRKÇE SORULARI VE CEVAPLARI

1. Bu roman, okuruna ilk bakışta çok keyfî, çok dağınık görünebilir. Yazar —- yazmış gibi. Oysa bu dağınık görünüşlü malzeme —- bir şekilde toplanmış ve yapısal bir bütün meydana getirecek şekilde örülmüş.
Bu parçada boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) talep edileni – bilinçli
B) aklına geleni – titiz
C) akışın getirdiğini – ahenkli
D) kendinden bekleneni – tutarlı
E) uygun düşeni – aleni

2. Benim bu konudaki bilgilerim oldukça yalın kat; bir uzmanın sahip olduğu bilgi ve görgü derinliğinden gayet uzak.
Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Kendine yapılan bu haksızlığa oldukça ölçülü bir tavır ve olgunlukla karşılık verdi.
B) Bu şaşaalı davete, gösterişsiz bir kıyafetle katılarak herkese üstü kapalı bir mesaj vermişti.
C) Onun edebî yazıları, sığ konularda üstünkörü yazılmış karalamalar olarak eleştiriliyordu.
D) Evin dekorundaki ayrıntılar, dikkatini toplamasına engel olacak kadar abartılıydı.
E) Eserlerindeki sanatsal derinlik, sergiye gelen herkesi kendine hayran bırakıyordu.

3. Yorgunluk ve uykusuzluktan bitap hâlde göz kapaklarını kısarak saate baktı. Gün ağarmak üzereydi. Aklındakiler dağılır diye korktuğundan olsa gerek radyonun sesini kıstı. Başka şeyler düşünmeli dedi, kendi kendine. Mesela bu ay; lambayı idareli kullanmalı, yakacaktan da biraz kısmalıydı. Ne yapsa olmuyordu, en sonunda bıraktı kendini. Dünyanın yükünü sırtlanmış omuzlarını biraz kısarak eğreti oturduğu sandalyeden kalkıp pencereye doğru yöneldi.
Bu parçada “kısmak” sözcüğü aşağıdaki anlamlardan hangisine karşılık gelecek şekilde kullanılmamıştır?
A) Biraz kapamak
B) Azaltmak, alçaltmak
C) Büzmek, daraltmak
D) Yatıştırmak
E) Eksiltmek, sınırlandırmak

4.
arka: Zaman veya düşünce bakımından geçmiş.
• başlamak: Oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak.
dert: Kaygı.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “arka, başlamak, dert” sözcükleri belirtilen anlamlarını karşılayacak şekilde kullanılmıştır?
A) Uyandığımız an, üçte birini arkada bırakmışızdır başlayan günün ve bundan sonraki derdimiz, önümüzdeki zaman dilimini nasıl geçireceğimizdir.
B) Güne mutlu başlamak ve yeni anılar biriktirmek gibi büyük bir derdi vardı, bu nedenle iyi hissedeceğini düşündüğü anların arkasına düşerdi.
C) Türlü dertlerle uğraştığı hastane günlerinde arkasında desteğini hissettiği ailesini yanına alıp yeni bir hayata başlamak için çabalıyordu.
D) Arkası bir türlü gelmeyen çelişkilerle yaşamak istemiyordu, yaz başlarken balkonda misafir ağırlayıp kâh gülmek kâh dertlerini paylaşmak istiyordu.
E) Evin arkasındaki bahçede kurulan sofrada dertlerden uzak, herkesin mutlu olduğu bir yaşama dair kurulan hayaller konuşulmaya başlandı.

5. (I) Avustralya’da yaşayan Tetragonula carbonaria türü arılar, balı üzüm tanesine benzeyen çanaklarda depoluyor; yavrularını ise sarmal şekilli kuluçka peteklerinde yetiştiriyor. (II) Bir mühendislik harikası olan bu kuluçka petekleri, birbirine bağlı yüzlerce gözden oluşan bir merdiveni andırıyor. (III) Zaman içinde gözlere, dışa ve yukarıya doğru sarmal yapı oluşturacak şekilde yenileri ekleniyor. (IV) Arıların petekleri oluştururken kullandıkları ana malzeme, bitki reçineleri ve bal mumu karışımından oluşuyor. (V) Kraliçe arı gözlere birer yumurta bırakıyor, işçi arılar da hemen gelip bu gözlerin üzerini kapatıyor.
Bu parçada yer alan numaralanmış cümlelerde Tetragonula carbonarialar hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, yaşadıkları yer ve üretim biçimlerinden söz edilmiştir.
B) II.cümlede, ürettikleri kuluçka peteklerine ilişkin öznel yargı kullanılmıştır.
C) III. cümlede, kuluçka peteklerine nasıl şekil verdiklerinden bahsedilmiştir.
D) IV. cümlede, kuluçka peteklerini hangi maddeden ürettiklerine işaret edilmiştir.
E) V.cümlede, aralarındaki iş bölümünün bal üretimi üzerindeki olumlu etkisine değinilmiştir.

6. I. Türkiye’de Türkçe müzik daha fazla dinleniyor ve reklam verenler daha çok Türkçe müzik yayını yapan radyoları tercih ediyor.
II. Türkiye’de yayın yapan radyo kanallarının çoğu yerli müzik yayını yaparken yabancı müzik yayını yapan kanal sayısı iki elin parmaklarını geçmiyor.
Numaralanmış I. cümle ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) II. cümlede belirtilen durumun gerekçesini açıklamaktadır.
B) II. cümlede ortaya konulan durumun koşulunu belirtmektedir.
C) II. cümledeki bilgileri farklı örnekler üzerinden değerlendirmektedir.
D) II. cümledeki açıklamayı çürütmek için yeni bir bilgi sunmaktadır.
E) II. cümlede yer alan açıklamayı karşılaştırmalı ele almaktadır.

7. Başarılı olmak için çıktığın yolda bir gözün başkalarının ne yaptığıyla ilgilenirse hedefine ulaşmak için kullanabileceğin tek gözün kalır.
Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kişilerin kendilerini başkalarıyla kıyaslamaları, kendilerini tanımalarını engeller.
B) Kendi çaba ve çalışmalarına odaklanan kişiler, başarıya daha kolay ulaşır.
C) İnsanlar kendi yeteneklerini keşfettikleri ve geliştirdikleri ölçüde başarılı olur.
D) Başarılı olmak isteyen kişiler başkalarının ne düşündüğünü ön plana koymalıdır.
E) Başkalarından takdir görmek için sergilenen gayretler, gelecek başarıyı geciktirir.

8. İşte ben hep böyle garip mahzun,
Bir şey beklermişçesine yaşıyorum.
Bazen öyle günlerim oluyor ki Elâgözlüm,
Ne oldu, nasıl bitti şaşıyorum.
Bazı bilmem, gün nasıl başladığında,
Kayıp kayıp gidiyor dünya bıkkın bakışlarımdan.
Yaşıyorum, yaşıyorum da bitmiyor,
Bir tutam sakız oluyor ağzımda zaman.
Bu dizelerde aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünlü düşmesi
C) Ünsüz düşmesi
D) Ünsüz benzeşmesi
E) Ünlü daralması

9. İnsan; daha güçlü canlılara karşı tek başına kendini koruyamaz, tek başına ihtiyaçlarını karşılayamaz dolayısıyla bir arada yaşamak tabii ve zaruridir.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Niteleme sıfatını niteleyen zarf
B) Yönelme durumuyla kullanılan edat
C) Yeterlilik bildiren olumsuz fiil
D) Üçüncü çoğul iyelik eki almış isim
E) Belirtme durumu eki almış zamir

10. (I) Süper kahramanların çizgi romanlarda güçlerine kavuşmaları, genellikle belli başlı şekillerde olmaktadır. (II) Bilinmeyen bir dünyadan ya da doğrudan uzaydan gelen insanüstü güçlere sahip süper kahramanlar, en yaygın bilinen örneklerdendir. (III) İkinci sıradakiler radyoaktif etki sonucu güçlerine kavuşan süper kahramanlardır. (IV) Radyoaktif bir hayvan tarafından ısırılan karakter, bir süper kahramana dönüşüp onu ısıran hayvanın özelliklerine sahip olur. (V) Başvurulan yöntemlerden bir diğeri de deney kazaları sonucu ortaya çıkan kahramanlardır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin öznesi, belirtili isim tamlamasıdır.
B) II. cümlenin öznesi, sıfat tamlamasıdır.
C) III. cümlenin yüklemi, sıfat tamlamasıdır.
D) IV. cümlenin öznesi, belirtisiz isim tamlamasıdır.
E) V. cümlenin yüklemi, sıfat tamlamasıdır.

11. (I) Halil İnalcık’ı diğer tarihçilerden ayıran önemli hususlardan biri, araştırmalarında tarih dışındaki beşerî bilimlerden de yararlanmasıydı. (II) Edebiyat, hukuk, sosyoloji, sosyal antropoloji, iktisat, İslamiyet ve siyaset bilimi; onun araştırmalarındaki temel alanlardandı. (III) İnalcık, hukuk ve sosyolojiyle çok genç yaşlarda tanıştı. (IV) Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi bünyesinde yapılan sınavı kazanarak bu kurumun öğrencisi oldu. (V) Daha sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne de kayıt yaptırarak eğitim hayatı yoğun bir tempoda devam etti.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir noktalama yanlışı yapılmıştır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

12. Dünya’nın merkezine ulaşmak için binlerce kilometre içeri doğru yol almak gerekir. Merkeze doğru ilerlerken sıcaklık dayanamayacağımız kadar, yaklaşık altı bin derece, yükselir. Bu sebeple Dünya’nın merkezine gidip, orada araştırmalar yapıp dönmemiz kesinlikle mümkün değildir. Hatta bir makine, bir robot göndermemiz bile imkânsızdır. Çünkü göndereceğimiz robot basınç sebebiyle parçalanır, sıcaklıktan dolayı yanar.
Bu parçada virgülün aşağıdaki işlevlerinden hangisinin kullanımı yoktur?
A) Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime gruplarının arasına konur.
B) Cümle içindeki ara sözleri ayırmak için ara sözlerin başına ve sonuna konur.
C) Metin içinde art arda gelen zarf-fiil eki almış kelimelerden sonra konur.
D) Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan özneyi belirtmek için konur.
E) Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.

13. Tramvay, Galata Köprüsü (I) üzerinden tarihî yarımadaya geçerek Sultanahmet’e vardığında sırasıyla iki farklı şehrin çehresine şahit olan yolcu, burada bir müddet beklemek zorunda kalacak. Roma hipodromu (II) olan At Meydanı (III) çevresindeki yapıların ışıltısı karşısında büyülenecek; üç devrin mabedi bin beş yüz yıllık Ayasofya Camisi, (IV) etrafı süsleyen Alman çeşmesi (V) gibi anıtlar geçidinin ortasında başı dönecektir.
Bu parçada numaralanmış sözlerin hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

14. Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) Gezdiğimiz yerlerdeki nesnelerin üzerine, onların hakettiği heyecanı duymamızı sağlayacak sorular iliştirilmemişti.
B) Bütün bu güzellikler, onları göreceğim için kendimi ayrıcalıklı addetmeme rağmen bende kayıtsızlık uyandırıyordu.
C) Nehri ve vadiyi seyreden iki kişi o anda yalnızca doğayla değil, birbirleriyle kurdukları dostluğu da dönüştürmekteydi.
D) Bize hükmeden mutluluk arayışı ise bu arayışın dinamiklerini açığa çıkaran etkinliklerden biri seyahatlerimizdir.
E) Merak bazen uzun mesafeleri birleştiren küçük halkaların oluşturduğu, insanı cezbeden bir zincir gibidir.

15. (I) Uygar kayıtsızlık, kişinin diğeriyle göz göze gelmekten kaçınması veya onu hiç fark etmemiş gibi davranmasıdır. (II) Kişi; bakmadığı, işitmediği ve hepsinden önce çevredekilerin yaptıklarıyla ilgilenmediği havasını verecek bir tavır takınır. (III) Gözlemlemekten kendini alıkoyamayan bakışların karşılaşması ise iletişim kurmaya davettir, insanların gözünde görünmez kalma kararlılığından feragat etmeyi gerektirir. (IV) Çoğu zaman kalabalık olan sokaklarda sırf bir yerden başka bir yere gitmek bile her şeye dikkatle bakmayı, gözlemlemeyi gerektirir. (V) Bu nedenle göz teması kurulan insanları rahatsız ve tedirgin etmeden gözlemlemek gerekir, uygar kayıtsızlığın özü de budur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I
B) II
C) III
D) IV
E) V

16. (I) Fotoğraf makinesi 1839’da Fox Talbot tarafından icat edildi. (II) Başlangıçta seçkinlerin kullanımına açık olan cihaz; 30 yıl gibi kısa bir süre sonra polis dosya kayıtları, savaş muhabirliği, aile albümleri ve kartpostallar için kullanılmaya başlandı. (III) Kullanım alanı hızla artan fotoğraf makinesinin halk için ucuz maliyetli üretilen ilk örneği, pazara 1888’de sürüldü. (IV) Kullanım olanaklarının böylesine artması, fotoğraf makinesinin toplumu çok derinden ve can alıcı bir biçimde etkileyeceğinin göstergesiydi. (V) Fotoğrafın, görünümlere gönderme yapmada en baskın ve en doğal yol olması, sanayileşmenin sonuçlarının alınmaya başlandığı dönemde gerçekleşti. (VI) Fotoğraf, her şeyi yakından gören tanık olarak dünyanın yerine o zaman geçti.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II
B) III
C) IV
D) V
E) VI

17. Richard Strauss, bugünün orkestra repertuvarının demirbaşları arasında sayılan bir dizi senfonik şiirle ve opera alanındaki kalıcı eserle tanınan en önemli bestecilerdendir. Özellikle Salome adlı operası sansasyon yaratmış, sayısı yüz elliyi aşan lietleri ile bir şarkı ustası olarak müzik tarihindeki özgün yerini almıştır. Günümüz operaları hâlen onun zengin sahne çalışmalarından yararlanır. Gerek lietlerinde gerek görkemli orkestral eserlerinde lirik gücünü kuvvetle hissettiren Strauss, bugün de dünyanın önde gelen solistlerini mıknatıs gibi kendine çekmektedir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetme
B) Öznellik
C) Tartışma
D) Örnekleme
E) Karşılaştırma

18. İlk Çağ’dan beri bilimi, bilimsel bilgiyi tek ve hakiki bilgi kaynağı olarak görenlerin yanı sıra bilimden kuşku duyma, onu özellikle yaşam pratiği açısından değersiz hatta zararlı sayma eğilimi de var olmuştur. —-. Yakın zamanlar göz önüne alındığında bunların genelde modern bilim ve teknolojinin neden olduğu çevre kirliliği, işsizlik gibi etkenlerle ortaya çıkan hoşnutsuzluklardan, kimi kültür ve uygarlıkların alternatif bilim anlayışından ve nihayet eleştirel teoriden kaynaklandığı söylenebilir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Her ne kadar bilimsel bilgiyi üreten, insanın kendisi de olsa o, üreticisinden bağımsız bir niteliğe sahiptir
B) Bilime karşı takınılan bu tavır boşuna değildir, arkasında toplum ve şartlara göre farklılaşan nedenler bulunmaktadır
C) Dikkatli bakıldığında burada birbirinden ayrı iki düşünce tarzının birleştiği ortak bir nokta görülebilmektedir
D) Bunun için gerçek bilimle sözde bilimi birbirinden ayırabilme; bilimsel yöntem ve bilginin kullanımına bağlıdır
E) Bilim felsefecileri bu noktada, bilimin yerini ve bilim ile insan ilişkisi içindeki işlevini doğru belirlemek zorundadır

19. Tiyatro ve sinemada, izleyicinin bütün dikkatinin sahneye ve perdeye yönelmesini sağlayacak bir yerleşim ve ışık düzeni vardır. Dikkatin dağılmaması için, geç gelenler salona alınmaz. Buna rağmen, en iyi koşullarda bile, bir filmin ancak %60’ının görülebildiği, %40 ayrıntının dikkatten kaçtığı saptanmıştır. Bu oranın, radyo ve televizyon yayınlarında daha da düştüğü kabul edilebilir. Çünkü radyo ve televizyon, genel olarak, günlük hayatın akışı içinde takip edildiği için kişi yayından zaman zaman kopar. —- .
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Yetişkinlerin düz bir konuşmayı dikkatle dinleme süresinin, genel olarak radyoda beş dakika, televizyonda on dakika olduğu saptanmıştır
B) Ancak bunda senaryonun özgün veya çeviri olmasının yanında ses ve görüntü efektlerinin de etkisi vardır
C) Radyo ve televizyon dizilerinde bir sinema tekniği olan geriye dönüşlerle ayrıntıların pekiştirilmesindeki ana neden budur
D) Uzun süreli bir programı, oyunu veya filmi dikkatle izleme süresi yaş ve ilgiyle ilişkilendirilebilir
E) Kimi zaman çizgi filmler ve radyo oyunları gibi çocuklar için hazırlanmış programları yetişkinler de aynı ilgi ve dikkatle izleyebilir

20. Eleştirel düşüncenin bireyde oluşma ve gelişme aşamaları vardır. Sanatçının doğayı yansıtması, ideal güzellik anlayışını benimsemesi gibi sanat hakkındaki genel kabuller, eleştirel bakış için olgunluğa ulaşmada önemli bir basamaktır. Eleştirel düşüncenin ilk aşamalarını oluşturan bu yargıların ötesine geçemeyenler, çoğu zaman büyük sanatçıları ne beğenir ne de onların derinliklerine nüfuz edebilir.
Bu sözler aşağıdaki soruların hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Sanata yönelik farklı bakış açıları, eleştirel düşünmenin gelişmesine nasıl bir katkı sağlıyor?
B) Eleştirel bakışın oluşması için hangi yeterliklere sahip olunması gerekiyor?
C) Eleştirel düşüncenin oluşmasında ilk aşamadan sonra kişi hangi değerleri benimsiyor?
D) Bazı eleştirmenler önemli sanatçıların eserlerini anlamakta neden zorlanıyor?
E) Sanat eserlerinin kalıcı hâle gelmesinde eleştirmenler nasıl bir rol oynuyor?

21. Besin neofobisi -yeni besinleri denemeye karşı duyulan isteksizlik ve korku- hakkında yapılan bir araştırmada yaşları 4 ila 7 arasında değişen ikizlerin %72’sinin yeni besinleri denemekle ilgili isteksizliğinin genlerinden kaynaklandığı tespit edildi. Bu konuda yapılan önceki çalışmalarda da çocukların %78’inin, yetişkinlerin ise %69’unun genlerinin etkisiyle yeni besin denemekten kaçındığı görüldü. Araştırmaya katılan çocukların çevresel etkenler bağlamında yeni besinlere duydukları korkuyu azaltabilecekleri belirlendi. Bu konuda yetişkinlerin çocuklara örnek olması gerektiğini belirten uzmanlar; ebeveynlere evde yeni besinler denemeyi ve çocuklara farklı besin seçenekleri sunmayı öneriyor.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Ebeveynlerinin yeterli besin çeşitliliği sağladığı ve örnek olduğu çocuklar, yeni besinleri deneme eğilimindedir.
B) Yeni besinleri denemeyi reddeden çocukların tutumunu uygun çevresel koşulları sağlayarak değiştirmek mümkündür.
C) Çocukluk çağında başlayan yeni besinleri denemeyi reddetme, hayat kalitesini düşüren bir davranış bozukluğudur.
D) Yeni besinleri denemeyi reddetmeye yönelik çalışmalar, genetiğin etkisinin yaş ilerledikçe azaldığını göstermektedir.
E) Yeni besin denemeye yönelik ilgiyi artırmak isteyen ebeveynin, çocuğun kişilik özelliklerini dikkate alması gerekir.

22. Bir yayınevi tarafından yayımlanan kitap dizisinde, metinlerin kitap hâline dönüştürülmesine okurların da katılması istenir. Bu dizideki kitapların ön kapakları, okurlar tarafından tasarlanması için boş bırakılarak satışa sunulur. Kitap ile okur arasında kurulan bu
yeni etkileşim alanı hızla kabul görmüş olacak ki okurlar tarafından yayınevine yüzlerce kapak
tasarımı iletilir. Gönderilen kapak tasarımlarının seçilmiş örnekleri, yayınevinin İnternet sitesinde sergilenir. Böylece okurlar, eserlere kattıkları yorumu diğer okurlarla paylaşma fırsatı yakalar.
Bu parçada söz edilen yayınevi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Okurların kendi arasında etkileşimde bulunmalarına ortam sağladığına
B) Kitap üretim sürecine okuru dâhil eden bir uygulama gerçekleştirdiğine
C) Başlatmış olduğu uygulamanın okurlar tarafından ilgiyle karşılandığına
D) Okurların ortaya koyduğu fikirleri dikkate alıp değerlendirdiğine
E) Kullandığı yöntemin okur sayısını artırmada etkili sonuçlar verdiğine

23. Çoğu zaman, edebiyat yapıtlarındaki bireyselliğin yazardan kaynaklanan, yazarın bireyselliğinden yansıyan bir nitelik olduğunu öne sürenlere rastlarız. Öylesine köklü bir inanıştır ki bu, kesin doğruymuş gibi benimsenir. Derler ki edebiyat yapıtı, bir birey olan yazarın damgasını taşıdığı için bireyseldir; yazar biricik olduğu için yapıtı da biriciktir. İlk anda doğruymuş gibi görünen bu yargının, kesin olmak şöyle dursun, birçok edebiyat yapıtı için düpedüz yanlış olduğunu söyleyeceğim. Edebiyatta yapıtın bireyselliği ve biricikliği, yazarın bireyselliğine geri götürülebilen bir özellik değildir. Tersini savunmak, anonim halk edebiyatı ürünlerinin, ortaklaşa hazırlanmış yapıtların biricik olmadığı gülünçlüğüne düşmektir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada savunulanları destekler niteliktedir?
A) Unutulmaması gereken bir şey var ki bireysellik, özerklikle bağlantılı olmasının yanında göreli bir kavramdır.
B) Sanatçının kendi yaratıcılığıyla şekillendirdiği sözcüklerden oluşmuş bir yapıt, topluma mal edilemez.
C) Tarihsel, toplumsal ve dilsel açıklamalar edebî bir yapıt ortaya koyan kişinin biricikliğini zedelemez.
D) İster kimliği belli bir kişi isterse pek çok kişi tarafından üretilmiş olsun, biriciklik ancak yapıtın kendisindedir.
E) Biricikliğin ne anlama geldiğini öğrenmek için bireysel yapıtlarla anonim yapıtları karşılaştırmak gerekir.

24. Tüm zamanların en iyi bilim kurgu kitaplarından biri olarak kabul edilen ve başka dillerin yanı sıra Türkçeye de aktarılan Zaman Yolculuğu adlı roman, geçmişe yolculuk yapan bir zaman makinesine odaklanıyor. Eser; bir hayalin edebiyattan fiziğe, sinemadan gündelik hayatımıza uzanan olgunlaşma yolculuğunun öyküsünü anlatıyor. Ayrıca zamanın anlamına, bilince, belleğe, yaşama ve ölüme dair yepyeni bir dil yaratıyor.
Bu parçadan hareketle Zaman Yolculuğu romanı ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Konusunu yansıtan bir isim taşıdığına
B) Farklı dillerde çevirisinin bulunduğuna
C) Kapsamlı bir içeriğe sahip olduğuna
D) Kendi türü içinde önemli bir yer edindiğine
E) Anlatımında nesnelliği ön planda tuttuğuna

25. “Mini beyin” olarak adlandırılan bir proje kapsamında pek çok ülkede farklı laboratuvarlarda tasarlanan insan beyinleri inceleniyor. Beyin organoidleri olarak adlandırılan bu yapılar, insan beyninin boyutlarından oldukça farklı. Kalem ucundaki silgi büyüklüğünde olan mini beyinler, kan damarları gibi kilit yapılar içermediği için büyüyemiyor. Araştırmacılar bu organoidlerin beyin gelişimi ve kusurlarıyla ilgili en karanlık sırları bile su yüzüne çıkarabileceğine inanıyor. Bu mini beyinler, sebebi bulunamayan çeşitli hastalıklara tedavi yöntemleri geliştirmek adına umut vadediyor.
Bu parçada “mini beyin” ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Hakkındaki çalışmaların nerelerde sürdürüldüğüne
B) İnsan beyninden hangi özellikleriyle ayrıldığına
C) Boyutunun aynı kalma gerekçesinin ne olduğuna
D) Araştırma sonuçlarının nasıl fayda sağlayabileceğine
E) Yapılan araştırmanın ne kadar süredir devam ettiğine

26. “İnsan kalbi, başkalarının duygularına ancak kendi tecrübeleri nispetinde açıktır.” der yazar. Peki, insan kendi tecrübelerine yani onlardan bir şeyler öğrenmeye ne kadar açıktır? Kendinin farkında olduğu, kendisi üzerine düşünmeye katlandığı kadar…
Aşağıdakilerden hangisi bu parçadaki düşünceyi destekler niteliktedir?
A) İnsanı anlamak; kendini tanımak, duyumsamak ve yorumlamaktan geçer.
B) İnsan toplumla etkileşim kurduğu ölçüde kendine yönelik farkındalık geliştirir.
C) Tecrübeleriyle arasına mesafe koyan insan, yeni deneyimlere açık olur.
D) İnsanın başkalarıyla özdeşim kurması, aynı deneyime ortak olmasına bağlıdır.
E) Topluma duyarlı insan, başkalarının düşüncelerine göre davranmaya meyillidir.

27. Orhan Veli’nin “Kitabe-i Seng-i Mezar”ını sevmemiz, onun, Süleyman Efendi’de, gelmiş geçmiş sayısız silik insanı, basit fakat ezelî dertleri içinde duymuş olmasındandır. Şiir, ister Sultan Süleyman’a ister Süleyman Efendi’ye yazılmış olsun sanat bakımından birdir. Şiirde asıl olan, şairin duyuşunun başka türlü söylenmesine imkân olmayacak tarzda kelimelerle kurulması ve benzersiz bir şiir iklimi yaratmasıdır.
Bu parçada şiirle ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Kendinden önceki fikirlerin üzerine inşa edilebildiği ölçüde beğeni kazanır.
B) İnsanların paylaşmış olduğu duygu ve düşünceleri evrensel bir dille yansıtır.
C) Toplumun farklı kesimlerinin hislerini duyurabildiği takdirde geleceğe seslenir.
D) Konu ve üslup açısından yakaladığı başarı ölçüsünde şairini ölümsüz kılar.
E) İçerikten ziyade barındırdığı yeni ifade biçimleriyle bir özgünlük kazanır.

28. Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir adlı eserine yeni bir şehir eklese bu kuşkusuz Paris olurdu. Tanpınar; Yahya Kemal’den, Proust’tan okuduğu bu şehre ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında gidebildi. Yazar için gecikmiş bu ziyaret, hayalindeki Paris ile karşılaştığı şehir arasında çatışmalara neden oldu. Tanpınar için düş kırıklıklarıyla dolu bu seyahatin izlerine, bazı deneme ve mektuplarında rastlanır. Yazarın İstanbul’u, kişisel tarihine dönerek arşınlamasına benzer biçimde Paris’i de kendi soyut tasarımlarındaki hâliyle görmeye çalıştığı ama gerçekte gördükleri karşısında şehre dair bu zihinsel kabulleri terk ederek yepyeni bir çatı, daha derin bir temel arayışına girdiği anlaşılıyor.
Bu parçadan hareketle Ahmet Hamdi Tanpınar ile ilgili aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Hayalindeki Paris’i, başkalarının anıları ile edebî eserlerinden hareketle biçimlendirdiği
B) İstanbul’u, edebiyatla iç içe oluşan hayallerden çok somut deneyimleriyle yorumladığı
C) Paris’e dair izlenimlerinin zaman zaman çeşitli türlerdeki eserlerinde yer aldığı
D) İstanbul ve Paris’in, edebî yaşamında belirli bir yer edinen şehirler arasında olduğu
E) Paris değerlendirmelerinde başlangıçtaki beklentilerin zamanla değişim gösterdiği

29. Neil Postman, Televizyon: Öldüren Eğlence adlı kitabında televizyonun eğlenceyi amaç edinmesini eleştirir ve bu eleştirisini temellendirmek adına o ünlü “Biçim, içeriği dışlar.” ifadesini kullanır. Postman’a göre televizyon, sürekli eğlenen bir toplum inşa eder ve toplum içerisinde sorun olabilecek her şeyi eğlenceye indirger. Böylelikle televizyon, karşısında kendimizi ölesiye eğlendirmek dışında bir şey yapmadığımız bir kutuya dönüşür.
Bu parçaya göre Neil Postman’ın televizyona yönelik eleştirisi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumsal değerlerin reddedilmesine yönelik içerikler üretmesi
B) Bireylerin kendisi ve dış dünya arasında ayrım yapmasını engellemesi
C) İçerikte ele alınan konuları, bireyleri eğlendirme amacı güderek sunması
D) Toplumda huzuru sağlamak için bireyleri eğlendirmeyi amaç edinmesi
E) Toplumu yansıtmayan içeriklerinin bireyi kendine yabancılaştırması

30. Aşağıdaki parçalardan hangisi “İyi bir yazar şüphesiz, insan psikolojisini çok iyi bilmeli, karakterlerini önce kendisi anlamalıdır.” düşüncesine uzak düşmektedir?
A) Ed Catmull’un Yaratıcılık’ına biyografimsi denmesinin sebebi, kendi çocukluğunu anlatıyor gibi görünse de aslında herkesin çocukluğundan bahsetmesidir. Karakterlerini o kadar içten tanıtıyor ki onlarla bir arada yaşıyor gibi hissediyoruz.
B) Şanzelize Düğün Salonu adlı eserinde Tarık Tufan, bir karakterine isim vermeyerek onun hayatındaki bocalamalara dikkat çekmek istiyor. Okurlardan kendi içsel dünyalarına göre karaktere isim koymalarını bekliyor.
C) Olasılıksız ve Empati’nin yazarı Fawer, son kitabıyla da başarıyı yakalamış görünüyor. Kahramanının zihnini ve duygularını ters yüz ederek çıktığı maceranın masalsı bir zeminden yükselmesi ağızda güzel bir tat bırakıyor.
D) Nobel ödüllü yazar Saramago’nun eseri Körlük, umutsuz ama insana cesaret aşılayan romanlardan biri. Kitabın başarısı, bir döneme bağlı kalmadan insanı hem tarihsel derinlikte hem de kendi psikolojisinin diplerine inerek analiz etmesinde yatıyor.
E) Nahid Sıtkı Örik’in Kıskanmak’la yakaladığı başarı, insan ruhunun derinliklerinde gördüklerini gün yüzüne çıkarabilmesinde yatar. Çünkü yazar, kahramanını önce bağrına basmış, ondan sonra okurun karşısına çıkarmıştır.

31. Çocuk genellikle yaptığı işin engellenmesi veya sevdiği oyuncağın elinden alınması gibi somut, yetişkin ise daha çok toplumsal veya mesleki haksızlıklar gibi soyut nedenlerle öfkelenir. Çocukla yetişkin arasında bulunan ergen için hem somut hem soyut her türlü kışkırtma öfkeye yol açabilir. Öfkenin dış görünümü çocuksu (bağırma, ayaklarını yere vurma, şiddetli ağlama) ve yetişkince (kaba sözler, ince alaylar) olabilir. Ergenlerin zekâ düzeyi ile heyecanı ifade biçimleri üzerine yapılan bir araştırmada doğrudan doğruya öfkeye yol açan nedene karşı tepki göstermenin zekâ göstergesi olduğu bulunmuştur. Görece düşük zekâya sahip olanlar, öfkeyi sorumlu olmayan dış etkenlere aktarma eğilimindedir. Öfkeden doğan engellenme tepkisinin konuyla ilgisiz kişilere yansıtılması ergenlikte sürüyorsa belirli bir zihinsel olgunlaşma gecikmesi akla gelir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Ergenin zekâ seviyesi arttıkça öfke duygusunun dışa vurumunda azalma gözlemlenir.
B) Ergenlikte öfke duygusunun ifadesi, konuşma veya beden aracılığıyla gerçekleşebilir.
C) Engellenme tepkisini sorumlu olmayan kişilere yöneltme, çocuklardan beklenen bir harekettir.
D) Ergenler çocukluk ruh hâlini tamamen bırakmamış olsa da belirli bir olgunluğa sahiptir.
E) Ergenlik, çocukluğun ve yetişkinliğin öfke nedenlerinin bir arada bulunduğu bir dönemdir.

32. Aşağıdaki parçalardan hangisi “Bir insan, doğuştan yeteneği düşük olduğu bir alanda başarılı olabilir mi?” sorusuna cevap vermektedir?
A) Zekâ, sahibini şımartan hoş bir aroma gibidir. Zekâsına güvenerek çalışmaya gerek duymadan ömrünü geçiren insanlar tanıyorum. Bu kişiler, kalıtsal özellikleri sayesinde bir alanda başarılı olmakla yetinirken çok daha başarılı olabilecekleri alanları gözden kaçırıyor.
B) Beynin kendini değiştirebilmesiyle ilgili çalışmalar, onun bir alana yoğunlaştığında başarılı olmasını sağlayan beceriler kazanabildiğini gösteriyor. Sporcuların zamanla kaslarını güçlendirmesi gibi beyin de yeni nöral bağlantılar kurarak kendini geliştirebiliyor.
C) Zekâ testleri aklın sihirli bir göstergesi olmaktan ziyade belli bir tür testi çözme becerisini ölçen araçlardır. Testte başarılı olan kişilerin yeteneklerinin yüksek olduğu değil, sorulara cevap verme konusunda diğerlerinden daha iyi eğitim aldığı söylenebilir.
D) Bireysel farklılıklar üzerine yapılan çalışmalar, daha önce göz önüne alınmamış olguların araştırılmasına öncülük ediyor. Hepimizin günlük hayatta “Babası ve annesi yetenekli, elbette yetenekli olacak çocuk!” demesi, bu araştırmalarla bilimsel olarak kanıtlanıyor.
E) Herkes kendi belleğini geliştirmeyi öğrenebilir ama her şeyi hatırlar diye bir kural yok. İnsan beyni kendinden beklenen davranışları yerine getirmeye odaklanır ama tersi de olabilir. Örneğin hatırlamak istediği bir olayı unuturken unutmak istediklerini hatırlayabilir.

33. Gazeteci: Denizin renginin mavi olduğunu söyleyen genç dostunuza niçin şiir yazmayı bırakmasını salık verdiniz?
Şair: Deniz mavi olduğu için.
Gazeteci: Aynı sözleri söyleyen bir ressam olsaydı yanıtınız yine aynı mı olacaktı?
Şair: Bir ressama denizin rengini sormazdım ki. Olsa olsa dalgaların sesini betimlemesini isterdim ondan.
Aşağıdaki yargılardan hangisinin bu diyalogdaki şairin sanat anlayışıyla örtüştüğü söylenebilir?
A) Bir eserin sanatsal bir nitelik taşıdığını anlamanın en kolay yolu, onun gerçekliği olduğu gibi yansıtabilmesinden geçer.
B) Bence sanatın amacı, sözcükler veya görsel tablolar aracılığıyla karşısındaki kişiyi duygusal bir ruh hâline taşıyabilmektir.
C) Sanatın işlevinin, ele aldığı gerçekliği bir başka düzleme taşıyarak onu dönüştürebilmesinde saklı olduğunu düşünüyorum.
D) Sanatın; işlediği herhangi bir gerçeklik veya nesneyi, onları kuşatan sınırlar içinde resmedebildiği ölçüde başarılı olacağına inanıyorum.
E) Şiir, resim veya sanatın diğer alanları, insani gerçeklik karşısında bir ayna olmayı başarabilirse asıl hedefine ulaşmış sayılır.

34. Sanatın önemli bir dalı olan sinema, kitle iletişim aracı olarak kültürün gelişmesine katkıda bulunurken insanları bilgilendirir, eğlendirir ve onların bakış açılarını geliştirir. Sinema; kendisinden önce var olan edebiyat, resim, müzik, tiyatro, heykel, dans gibi sanat dallarının hepsiyle iç içedir. Ancak sinema, en güçlü bağını edebiyatla kurar ve ortaya çıktığı andan beri edebiyattan beslenir.
Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?
A) Sinema, insanı eğlendirmede diğer sanat dallarından daha başarılı olmuştur.
B) Edebiyat, sinemaya diğer sanat dallarından daha fazla katkıda bulunmuştur.
C) Bireylerin bilgi edinmesinde sinema ve edebiyat temel iletişim aracı olmuştur.
D) Resim, heykel, tiyatro, dans gibi sanat dalları sinemanın temelini oluşturmuştur.
E) Edebî eser uyarlamaları, sinema kültürünün yaygınlaşmasını sağlamıştır.

35-36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Bencillik sanıldığının aksine kişinin dilediği gibi yaşaması değil, başkalarından kendi istediği gibi
yaşamalarını talep etmektir. Bencil insanlar, bıkmadan usanmadan kendi yaşam alanı içinde mutlak bir tip monotonluğu yaratmayı hedefler. Onlar aslında sürekli kendi doğruları, kabulleriyle kendileri için makul olan çıkarımlarla inşa ettikleri bir zindanda yaşarlar ve sizi de bir şekilde orada yaşamaya mecbur bırakmak isterler. Üstelik buna direnç gösterenleri yargılar,
ötekileştirir ve onlara karşı olumsuz tutum geliştirirler. Daha da önemlisi bencil insanlar var olabilmek ve benliklerini tamamlamak için diğer insanların benliklerini tüketmeyi maharet sayarlar. Bu yüzden bencilliğin en önemli aracı sürekli başka insanların hayatlarına ilişmek, her fırsatta onlara müdahale etmektir; doğrusu senin bildiğin gibi değil, benim istediğim gibi olmalı diyebilmek için.

35. Bu parçada “zindanda yaşamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kendi iç dünyasının sınırlarının farkında olmak
B) İnsanların kişisel alanlarını önemsemeden yaşamak
C) Kendini var ettiği dar alanda yaptırımlar uygulamak
D) Aşina veya yatkın olduğu sınırlar içinde kalmak
E) Kendine sunulan zorunlu alanda hayatını sürdürmek

36. Bu parçadan hareketle bencil insanlarla ilgili aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) İlişkilerinde diğer insanları gerçek kimliklerinden uzaklaştırarak onların kendilerine yaklaşmasını sağlarlar.
B) Tüm insanların aslında özünde bencil olduğu ve değişime direnç gösterebileceği fikrini savunurlar.
C) Kendi çıkarlarını gerçekleştirmeye odaklandıklarından toplumun beklentilerini karşılamakta zorlanırlar.
D) Hayata kendi pencerelerinden baktıklarından başkalarının dünyasında olup bitenleri fark etmezler.
E) Mutlak doğrunun varlığına inanmadıklarından kendi fikirlerinin doğruluğu konusunda ısrar etmezler.

37-38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

İnsan, duygusal bir varlıktır ama duygularını ifade edebilme konusunda yeterince başarılı değildir. Özellikle toplum içinde duygularını dile getirmenin bir zayıflık göstergesi olarak algılanması, bu durumun önemli bir nedenidir. Bu tür toplumsal kabullerden dolayı ne duygularımıza kulak vermeyi öğrenebiliriz ne de onları nasıl ifade edebileceğimizi. Üstelik duygularımızın sesini duymak yerine onları inkâr edip bastırmayı maharet olarak görürüz. Sevdiğimiz insanlara sevgimizi ifade edemeyişimizin nedeni de budur. En son ne zaman bir sevdiğinize olan duygularınızı dile getirdiniz? Şurası bir gerçek ki çoğumuz yaşadığımız olayların bizde bıraktığı duygusal izleri yok sayıp bildiğimiz, tamamen irademizden bağımsız olarak çocukluktan beri öğrendiğimiz belirli kalıplara göre tepkiler veririz. Oysa duyguları bastırmak onları yok etmez, onları yok saymak da sizi daha güçlü kılmaz. Geç kalmış sayılmazsınız, duygularınızı inkâr etmeyin, ifade edin. Onlar sizin duygularınız, bırakın konuşsunlar.

37. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerin hangisine ulaşılabilir?
A) Duyguları yadsımak, insanın kendi varlık amacını reddetmesi sonucunu doğurur.
B) Duygu dilinin öznelliği, duyguların toplumsal hayatın temeli olmasını engeller.
C) İnsanın duygusallık derecesi, yaşadığı toplumun kabullerinden bağımsızdır.
D) Duyguları gizleme eğilimi, farkında olmadan geliştirilen bir davranış biçimidir.
E) İnsan, hislerini içinde yaşayarak çevresindeki kişilerin dayatmalarından kurtulur.

38. Bu parçadan hareketle aşağıdakilerden hangisi duygularımızı inkâr etmemizin nedenlerinden biri değildir?
A) Akılcı davranış biçimlerinin daha doğru olduğuna dair inancımız
B) Karşımızdakine duygularımızı dile getirme konusundaki yetersizliğimiz
C) Alışık olduğumuz toplumsal değerlere göre hareket etme eğilimimiz
D) Duygularımıza göre hareket etmenin güçsüzlük olduğuna dair düşüncemiz
E) Kodlanmış davranış biçimlerinin dışına çıkmamaya yönelik tercihimiz

39-40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Evrenin doğasıyla ilgili konuşmak, başlangıcı ve sonunun olup olmadığını tartışabilmek için kuramlara ihtiyacımız vardır. Kuramlar, evrenin sınırlı bir bölümünden hareketle gözlemlerimize dayanarak oluşturduğumuz kurallar dizisidir. Bana göre kuramlarbirer varsayım olmaları bakımından değişkenlik gösterir, tamamen doğru olduklarını asla kanıtlayamazsınız. Kanıtlama amacıyla yaptığınız deneylerin sonuçları kuramla ne kadar uyumlu çıkarsa çıksın bir sonraki sonucun kuramla çelişmeyeceğinden emin olamazsınız. Ayrıca kuramın kestirimleriyle çelişen tek gözlemle bile kuramı çürütebilirsiniz. Yeni deneylerin tahminlerle uyuştuğu gözlemlendikçe kuram ayakta kaldığı için ona olan güvenimiz artar ancak kuramla çelişen yeni bir gözlem, o kuramı bir kenara atmamızı veya değiştirmemizi gerektirir.

39. Bu parçada kuramla ilgili aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Hangi durumlarda gereksinim duyulduğuna
B) Gündelik yaşama nasıl yön verdiğine
C) Nasıl bir süreç sonunda ortaya çıktığına
D) Neden bir varsayım olarak görüldüğüne
E) Değiştirilmesini gerektirecek durumlara

40. Aşağıdaki örneklerden hangisinin bu parçada anlatılanlara göre geçerliğini yitirmesi beklenir?
A) Tüm evrenin dört ana unsur olan toprak, hava, ateş ve sudan oluştuğunu ileri süren Empedokles’in fikrinin geleceğe dair bir tahmin yapmak için kullanılamaması
B) Newton’ın cisimlerin kütlesel nicelikleriyle ilişkili kütle çekim yasasının karmaşık bir modele dayanması sebebiyle sınırlı sayıda çalışmada uygulanabilmesi
C) Aristoteles’in ağır bir cismin hafif olan cisimden daha hızlı düşmesi gerektiği fikrine karşın yapılan deneylerde farklı ağırlıktaki cisimlerin aynı hızda düştüğünün tespit edilmesi
D) Dünya’nın, Jüpiter’in yörüngesine yaklaştığı ve ondan uzaklaştığı zamanları gözlemleyerek kaydeden Roemer’in ışığın sonlu bir hızla gittiğini bilimsel bir dille kaydetmemesi
E) Boş uzayda uçsuz bucaksız pek çok galaksinin olduğunu keşfeden Hubble’ın gözlemlerini gerçekleştirirken dolaylı ölçüm yöntemlerini kullanmak zorunda kalması

CEVAPLAR

1. B

11. E

21. B

31. A

2. C

12. D

22. E

32. B

3. D

13. E

23. D

33. C

4. A

14. A

24. E

34. B

5. E

15. D

25. E

35. D

6. A

16. D

26. A

36. A

7. B

17. C

27. E

37. D

8. C

18. B

28. B

38. A

9. D

19. C

29. C

39. B

10. D

20. D

30. B

40. C

]]>
TYT Türkçe Denemesi – 49 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-denemesi-49.html Wed, 08 Apr 2020 15:01:50 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=123827 TYT Türkçe Denemesi – 49

1. Jose Saramago’nun basmakalıplıktan uzak, (I) kapsayıcı, uçsuz bucaksız imkânlar evreninin adresini veren (II) yapıtı, küllerinden doğmayı (III) sürdürüyor. Dipsiz bir sandık gibi. (IV) Öylesine konsantre ki okumakla çoğalan sözcüklerin sırrını bulduğundan kuşku duymuyor gerçek okuru. Yazar olarak duruşu da pusula misali. (V) Nasıl da alçak gönüllü ve bilge!

Bu parçadaki altı çizili sözlerle ilgili aşağıda verilen açıklamalardan hangisi yanlıştır?

A) I., sıradanlıktan uzak özellikler taşımak

B) II., sonsuz olanaklara ulaşmanın yolunu göstermek

C) III., tükenmeye yüz tutmuşken yeniden canlanmak

D) IV., geçmişe yaslanıp kendini geleceğe kapatmak

E) V., tutumuyla insanlara kılavuzluk etmek

2. (I) Hayata dair düşüncelerimiz, eleştirilerimiz, beklentilerimiz; filmlerle, şarkılarla hatta tiyatro oyunlarıyla şekillenir. (II) Herhangi bir işe başlarken filmlere, romanlara, öykülere kulak kabartır; onların bize ne söylediğine bakarız. (III) Kitapları zamanla unutsak bile filmler, dağarcığımızda ayrıntısıyla hep canlı kalır. (IV) Aklımıza kazınan sahneleri gündelik hayatta aynen yaşama isteği duyarız içimizde. (V) Gündelik yaşamın yükü altında ezildiğimizde sinema, tiyatro veya konser salonlarını güvenli bir liman olarak görürüz hep.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, yaşama bakışımızda sanat eserlerinin etkili olduğu söylenmiştir.

B) II. cümlede, sanat eserlerini referans aldığımızdan söz edilmiştir.

C) III. cümlede, filmlerin kitaplara oranla daha kalıcı olduğu belirtilmiştir.

D) IV. cümlede, insanların gerçekle kurguyu birbirine karıştırdığı söylenmiştir.

E) V. cümlede, sanatın insanlar için bir sığınak olduğundan söz edilmiştir.

3. Ne onca şiiri ne de başyapıt niteliğindeki roman ve denemeleri, farklı kesimlerce Ahmet Hamdi Tanpınar’a karşı yapılan sükût suikastini engelleyemedi. Şimdi, yayınevleri arasında Tanpınar’ın kitaplarını basma mücadelesinin mahkeme kapılarına kadar uzadığını görünce insanın dudağına acı bir tebessüm yerleşiyor.

Bu parçada geçen “sükût suikasti” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Acımasızca eleştirmek

B) Görmezden gelerek yetkinliğini örtmeye çalışmak

C) Herkesin gözünde küçük düşürmeye çalışmak

D) Değerini olduğundan aşağı göstermek

E) Eserleriyle yapmak istediklerini anlayamamak

4. Hamlet’i okuyan kişi, yalnızca Hamlet’teki yaratımın ayrımına erdiği için sevmez onu; Hamlet’in çağrışımıyla kendi içindeki Hamlet’i yarattığı için de ilgi duyar ona.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılanla aynı doğrultuda değildir?

A) İyi yazılmış bir roman, okuru yalnızca güzellikleriyle etkilemekle kalmaz, okurun içindeki potansiyeli de harekete geçirir.

B) Güçlü sanat eserleri, onu anlayan kişiye kendisine dair daha önce farkında olmadığı özelliklerini de keşfettirdiği oranda bu sıfatı hak eder.

C) İyi çizilmiş bir roman kahramanı, içimizdeki kahramanı bulup ortaya çıkarmamıza da yardımcı olabilmelidir.

D) Okuduğum bir kitapta hayran kaldığım bir özellik, karakterlerin başarıyla yaratılmasıysa diğer özellik de yapıtın benim zihnimde benzerini kurgulamama imkân tanımasıdır.

E) Aynı kitabı ikinci defa okuduğunuzda kitabın sizde bırakacağı iz öncekinden farklı olmaz.

5. I. Antibiyotikler tıp uygulamalarında çığır açan ve bakteri kökenli hastalıklarla mücadelemizde bize çok önemli avantajlar sağlayan silahlarımızdır.

II. Ancak bilinçsiz ve yersiz antibiyotik kullanımı sonucu, antibiyotik tedavisine dirençli birçok bakteriyi kendi ellerimizle ürettik.

Bu iki cümlede anlatılanlar aşağıdakilerin hangisinde doğru biçimde birleştirilmiştir?

A) Bakterilerin antibiyotikler karşısındaki direnci, yanlış tedaviler sonucunda iyice artmış ve antibiyotiklerin kullanımı günden güne farklı sorunlar üretmiştir.

B) Antibiyotiklerin bakteri tedavisindeki çığır açıcı rolü gereksiz yere abartıldığından bir süre önce avantaj gibi görünen durumlar hastalar için dezavantaja dönüşmüştür.

C) Kısa bir zaman öncesine kadar bakteri menşeli hastalıklarla mücadelede büyük katkıları olan antibiyotikler, yanlış kullanım nedeniyle kimi bakterilerin direncini artırarak bu avantajı ortadan kaldırmıştır.

D) Bakterilerin yakın zamana kadar yalnızca antibiyotiklerle tedavi edilebileceği inancı, insanları yerli yersiz antibiyotik kullanmaya itince direnci yüksek bakteriler meydana gelmiştir.

E) Antibiyotiklerin eskisi gibi bakterilerle mücadelede etkili olabilmesinin koşulu, antibiyotiğe karşı savunma gücü yüksek bakterilerin yok edilmesidir.

6. Strese girmeden kanyonun tadını çıkarmak istiyorsanız hemen girişte, yaklaşık 150 metre uzunluğunda, kayalara monte edilmiş köprülerden yürüyerek köprünün sonunda buz gibi sular ile kucaklaşabilirsiniz.

Bu cümlede aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünsüz yumuşaması

B) Ünlü türemesi

C) Ünlü daralması

D) Kaynaştırma

E) Ünsüz benzeşmesi

7. Yüklem geçişli fiil olduğu hâlde bazı cümlelerde nesne bulunmaz.

Aşağıdakilerin hangisinde bu duruma örnek bir kullanım vardır?

A) Okul servisini haftanın beş günü saat tam 15.30’da burada bekliyoruz.

B) Bahar gelince şehrin parklarındaki erik ağaçları erkenden beyaz çiçekler açar.

C) İki arkadaş masayı biraz zorlanarak da olsa cam kenarına çekti.

D) Bu parktaki büyük ağaçların yaprakları dört mevsim yemyeşil kalır.

E) Bugün çok yoğunum ama hafta sonu birlikte izleyebiliriz.

8. (I) Denemede yazar, duygu ve düşüncelerini kanıtlama amacı gütmeden senli benli bir anlatımla ifade eder. (II) Deneme içten bir üslupla yazılır. (III) Yazar, kendisiyle konuşuyormuş

gibi bir tutum sergiler. (IV) Bu nedenle yazar “ben” sözcüğünü sıklıkla ve çekinmeden kullanır. (V) Nurullah Ataç, bunu vurgulamak için “Deneme ‘ben’in ülkesidir.” der.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, üç eylemsi türünün de örneği vardır.

B) II. cümlenin yüklemi, edilgen çatılı fiildir.

C) III. cümlede, bir ilgeç, dönüşlülük adılıyla birleşerek ekleşmiştir.

D) IV. cümlede “ve” bağlacı, zarf tümleçlerini birbirine bağlamıştır.

E) V. cümle, iç içe birleşik bir cümledir.

9.

I. Uzak diyarlarda yanacak, yanacağım hep

Sen başka denizlerin dalgalarında sarhoş

II. Solgun yüzünde kaygı taşır her gelen geçen

Hep saz benizlidir bu yıl eylül çocukları

III. Mutluluk ülkesidir baksa gözüm her nereye

Yaşıyor şimdi gözüm görmenin altın çağını

IV. Bir gün yine gördüm ki pembeler giymiş

Güllerin aynasına bakıp da övünmüş

V. Bekçi sert bir darbeyle kırdı kaldırımları

Mezarda ölü gibi yalnız kaldım odamda

Yukarıdaki numaralanmış dizelerin hangisinde altı çizili sözcükler tür yönünden aynı değildir?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

10. Aşağıdakilerden hangisi, ögelerinin sıralanışı yönünden “İstanbul-Anadolu-Mısır arasında karadan ve denizden telgraf hatları döşenerek ülke içerisindeki iletişim kolaylaştırılmıştır.” cümlesiyle aynıdır?

A) Bıkmadan, yorulmadan, yılgınlığa düşmeden kitap ve dergiler okumalıyız.

B) Bu şiirlerin tadına varmak için oldukça fazla çaba harcamalısınız.

C) Anlatımını oluşturan söz değerlerini seçerken dilin sunduğu tüm olanaklardan yararlanmış.

D) Yarınki oturumda üretim sürecinin bir başka yönünü ilgilendiren konunun algılanış biçimi tartışılmalıdır.

E) Nüfusa paralel olarak artan isteklerin karşılanabilmesi için eldeki olanaklar yerinde kullanılmalıdır.

11. Eskiyi (I) çok iyi bilirim. Bizim toplumumuzda berberler sağlık işlerini yürütürdü. Çocukluğumda Anadolu’nun köy ve kasabalarında dişçi yoktu. İnsanlar dişi (II) ağrıyınca berberi (III) ararlardı. Berber de ağrıyan dişi çekerdi. Şimdi bunu (IV) terk ettik, hastaneleri (V) kurduk.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi, bir varlığın neye ait olduğunu belirten bir ek almıştır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

12. Dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü ve kalabalık ordularından birini kuran Osmanlı Devleti, teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiği hatta yönlendirdiği dönemlerde dünya hâkimiyetine damgasını vurmuştur.

Bu cümlenin öznesinde aşağıdakilerden hangisinin örneği yoktur?

A) İlgeç

B) İsim tamlaması

C) Adıl

D) Zarf

E) Sıfat-fiil grubu

13. Anlattıkları şeylerin niteliğine göre fiiller kılış fiilleri, durum fiilleri, oluş fiilleri diye adlandırılır.

Aşağıdakilerin hangisinde yukarıda sözü edilen fiillerin tümü örneklendirilmektedir?

A) kızmak, incelemek, morarmak

B) sığmak, uçmak, pişmek

C) bilmek, susmak, beklemek

D) bulmak, büyümek, güzelleşmek

E) bestelemek, çözmek, oturmak

14. Dikilitaş, diğer adıyla Beştaş, İznik’te Roma Dönemi’nden (I) kalma, M.S. 1. yy’da (II) Cassius Philiscus adına dikilmiş on iki metre (III) yüksekliğinde bir anıt. Anıt üst üste (IV) beş taş mermerden yapılmış. Üzerinde Yunanca yazılar var. Ne var ki en üstteki 6’ncı taş (V) günümüze ulaşamamış.

Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

15. İzmir’in güzelliklerini hiçbir yere değişmem, diyorsun ama bizim oraların, Balıkesir’in, bahar akşamları da çok hoştur. Sesleri, kokuları ve renkleriyle başını döndürür insanın; durup dururken sevince boğar insanı. İşte böyle bir akşamdı. Benim gibi genç bir arkadaşımla kaçıyorduk. Kent arkamızda kalmış, bizim kaçışımıza aldırmadan homurdanıp duruyordu. Açık pembe, açık sarı zakkumların arasından geçiyorduk.

Bu parçada virgülün kullanımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Tırnak içinde olmayan alıntı cümlesinden sonra kullanılmıştır.

B) Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konmuştur.

C) Yüklemden uzak düşmüş özneyi belirtmek için konmuştur.

D) Aynı türden söz gruplarının arasına konmuştur.

E) Ara sözün başında ve sonunda kullanılmıştır.

16. Aşağıdakilerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?

A) Arabayı aldığımdan beri içimde garip bir şeyler var, sende bunu fark ediyorsun, değil mi?

B) Elli iki yıllık ömrümde bu süreç, bu çok önemli yaşam kesidi bilinmez olarak kalacak.

C) Sanatçının,18 Haziran 1979 pazartesi günü dünyaya geldiğini biliyoruz, onun dışında bir bilgi yok.

D) Profesyonel futbol yaşamında en çok, gün aşırı yağmur yağan bu ülkede zorluk yaşamıştı.

E) Hiç kimse o olaydan sonra parkın yanına yaklaşmadı, park artık bomboştu.

17. Elindeki çöpü yere atan bu kadının arkasından yürürken düşünmeden edemiyorum. (I)  Evi muhtemelen tepeden tırnağa tertemizdir. Bu kadının salonunda muhtemelen toz zerresi bulamazsınız eşyaların üzerinde. Öylesine bakımlı (II) Peki, (III) evlerinde böylesine tertemiz olan bizler niçin sokaklarda bu kadar özensiz ve vurdumduymazız? (IV) Kendi çatımızın altında bu kadar temiz, düzenli, özenli; (V) sokakta neden savruk, bencil ve özensiziz?

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi işlevine uygun kullanılmamıştır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

18.Bilimin en önemli işlevlerinden biri de iyi ile kötüyü bilimsel ve nesnel bir şekilde ortaya koymasıdır. Toplum içinde bu konuda anlaşmazlıklar çıkar. Eskiye taraftar olanlara göre, eski olan her şey iyi, yeni olan her şey kötüdür. Yeniye taraftar olanlar ise tamamıyla bunun tersini düşünürler. Hâlbuki bu yaklaşımların ikisi de sakıncalıdır. —-. Bu önemli sorunun çözümünü ancak bilimden bekleyebiliriz. Bir şeyin iyi veya kötü olduğunu bilim açık bir şekilde ortaya koyar.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Günümüzde bilim adamları her soruna çözüm bulabileceklerini düşünüyor

B) Bilimin bu denli ilerlemiş olması gelecekte insanlığı zor durumda bırakabilir

C) Ancak eski olan bir şeyin güzel olması mümkün değildir

D) Çünkü bir şeyin iyi ya da kötü olması, eski ya da yeni olmasıyla ilgili değildir

E) Çünkü her zaman yenilikten yana tavır almak gerekmektedir

19. —-. Bunun önüne geçmek için kendi başıma kalmam gerekir. Yazı, hiçbir şeyle ilgilenmemeyi zorunlu kılan bir etkinlik çünkü. Kendimi çevremden soyutlayıp tamamen yazıya verdiğimde çok rahat yazıyorum. Birçok yazarda olan bir özellik bende de var: Yazarken günlük olaylardan sıyrılmak. Odaklanmayı sağlamak için, iç dünyama, zihnimde canlandırdığım dünyama, o büyülü âleme yolculuk yapıp onun içine girmem gerekiyor. Bu söylediklerim şiir ve öykü için de geçerli. Ama romanda çok daha önemli.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Başkaları gibi, çevremdeki kişi ve olaylara “Bundan bir hikâye çıkar mı?” diye bakamıyorum

B) Bazen yazacağım şey üzerinde yoğunlaşamadığım için günlerce kalem elimde beklerim

C) Kalemi elime aldığımda saatlerce yazıyor, beğenmediklerimi ise bir çırpıda atıp tekrar yazıyorum

D) Doğru olduğuna inanmasam da bugüne kadar yazmak için hep uygun bir mekân ve zaman aradım

E) Yaşam sadece yazıdan ibaret değil ama kimi yazarlar gibi her şeyi bir kenara iterek yazıyı yaşamımın merkezine almaktan vazgeçemiyorum

20. Gazeteci:

(I) —-

Eleştirmen:

— Her şeyden önce bir öz güven duygusu verdiği söylenebilir. Yazdıklarını topluma ulaştırmada bir köprü işlevi göreceğini, yeni verimlerini yayımlamada zorluk çekmeyeceğini taahhüt eder yazara. Bu, çoğu zaman yazılı olarak söylenmez elbette. Ama yazar bunu hisseder. Derginin kendisine bunları sağlayacağını düşünür, buna inanır. Yazara sözünü insanlara duyurma, kendi düşüncesini başka düşüncelerle tartışma olanağı sunar. Kendisi için bir sığınak olacağını, elinden tutup kaldıracağını söyler dergiler yazarlara.

Gazeteci:

(II) —-

Eleştirmen:

— Bu, içerikten bağımsız olarak hele de başlı başına bir meziyet ya da musibet olarak ele alınacak bir konu değil. Metinlerin niteliği, sanatsal ve bilimsel açıdan denetimi gibi unsurları göz önüne almak lazım bir değerlendirme yapmak için. Sadece artışa odaklanmak bu hususların gözden kaçmasına yol açıyor. Sayının artışı gençlerin önünün açılmasını sağlayabilir ama dergilerin değerini sadece bunda arayamayız. Sayıya paralel bir nitelik yükselmesi söz konusuysa o zaman olumlu bir şeyler söylemek mümkün olur. Bu konuda iyi şeyler söyleyecek durumda değilim ne yazık ki!

Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) I. Dergilerinin topluma ne gibi yararları vardır?

II. Dergilerde farklı türden yazıların yer almasını doğru buluyor musunuz?

B) I. Yazarlar dergilerle aralarına neden mesafe koyar?

II. Bir dergide farklı görüşlerden yazarların yazması sizce doğru mudur?

C) I. Edebiyat dergileri genç yazarlar için bir şans mıdır?

II. Sanat alanında tematik dergilerin çıkmasını yararlı buluyor musunuz?

D) I. Dergiler, yazarlar konusunda niçin seçici davranır?

II. Son yıllarda dergilerin biçimden daha çok içeriğe önem vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

E) I. Edebiyat dergileri yazarlara neler vadeder?

II. Günümüzde çok sayıda dergi çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

21. Topkapı Sarayı hazinesi… Bu söz Osmanlı İmparatorluğu ile birleşince akıl almaz boyutlara taşınmıştı gözlerimin önündeki bu küçük salonda. Yavuz Selim’in mührü ile yeni bir yolculuğa çıktım tarihte. Necef yazı kutusunun ışıltısına takıldı gözlerim. Sorguçların her biri dünya üzerindeki pek çok ülkeye hâkimiyetin mührü gibiydi. Cülus ve bayram törenlerinde kullanılan altın tahtın üzerindeki sultanın gücüyle sarsıldım âdeta. Altın, yakut ve zümrütlerle bezeli kupa, Herat taşından yapılmış maşrapa, IV. Mehmet’in som zümrüt kaplı hançeri… Hepsi muhteşem ışıltılarıyla gözümü almıştı.

Bu parçadaki örnekler aşağıdakilerden hangisini vurgulamak için verilmiştir?

A) Osmanlı padişahlarının gösterişe büyük önem verdiğini

B) Osmanlı’nın dünyaya nasıl egemen olduğunu

C) Osmanlı hazinesinin göz kamaştırıcı eserlerle dolu olduğunu

D) Topkapı Sarayı’nın dünyanın en zengin müzeleri arasında yer aldığını

E) Osmanlı hazinesinin pek çok örneğinin günümüze gelemediğini

22. İnsanlar, niteliksiz malzemeden yapılmış olsa da bir çantaya, önemli bir markanın logosunu taşıdığı için binlerce lira öder. Böyle bir ürünü kullanan kişi kendisinin, başka insanlarca daha değerli algılandığına inanır. Bu durum sadece giysi, gözlük veya herhangi bir aksesuar için geçerli değildir. Örneğin bir araştırmada, ağrı kesici olan Voladone-Rx’in bir tabletinin fiyatının bir gruba 3 lira, diğer gruba 50 kuruş olduğu bildirilmiş. İkinci grupta ilacın etkisinin yarı yarıya azaldığı bildirilmiştir. Anlaşılıyor ki ucuz bir ilacın etkisinin de düşük olacağı inancı, tedaviyi bile etkilemiştir. Özetle söylemek  gerekirse insanlar, —-.

I. yüksek bedel ödedikleri ürünün daha kaliteli veya daha iyi olduğuna inanmaktadır

II. sağlık sektöründe niteliksiz ürün kullanılmasının doğru olmadığını düşünmektedir

III. yeni ürün çıkarmak yerine fiyatlar üzerinde oynama yaparak satışı artırma yoluna gitmektedir

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre yukarıdakilerden hangileri getirilebilir?

A) Yalnız I

B) Yalnız II

C) Yalnız III

D) I ve II

E) II ve III

23. (I) Osmanlının son Mısır Valisi Abbas Hilmi Paşa tarafından yaptırılan 1904 tarihli Hidiv Kasrı’na gittik. (II) İstanbul’da Osmanlılardan kalma birçok kasır var günümüzde. (III) Yaklaşık bin metrekarelik alan üzerine yapılan kasrın iki yüz yetmiş dönümlük bir bahçesi var. (IV) Bugün restoran olarak hizmet veriyor bu kasır. (V) Kasrın büyük seyir kulesinin asansörüyle yukarıya kısa bir yolculuk yapıyoruz. (VI) Kasrın gökyüzündeki bu en uç noktasından Marmara Denizi küçük bir göl, köprüler ise minyatür gibi görünüyor.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisi, düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II     B) III    C) IV    D) V     E) VI

24. I. Barınmak, en temel ihtiyaçlarımızdan biridir. Bu ihtiyacımızı karşılamak için yaptığımız konutlar, yaşanan coğrafyanın iklim şartlarına göre farklı biçimlere bürünebiliyor. Bu evler süreç içinde o bölge ile bütünleşiyor. Harran’ın kimliği hâline gelen “konik kubbeli evler” böyledir. Bindirme tekniğiyle yapılmış külah biçimindeki bu evlerin yüksekliği içeriden 5 metreyi bulur. Kubbeler altında geniş mekânlara sahip olan bu evler karasal iklime uygun olarak yazın serin, kışın sıcaktır.

II. Japonların geleneksel evlerini ifade eden minkalar, Japonya’da yetişen ağaç türlerinden yapılır. Minkalarda, iç mekân ağaç direklerle desteklenir. Çatıların belirgin derecede eğimli olmasının nedeni ise kar yükünü hafifletmektir. Kışın çok kar yağdığı için bu şekilde tasarlanan bu evler Japonya ile özdeşleşmiştir.

II numaralı parçanın I numaralı parçayla ilişkisini aşağıdakilerden hangisi açıklar?

A) Farklı bakış açılarıyla tespitleri genelleştirmek

B) Konut kültüründe evrensel standartların oluştuğunu kanıtlamak

C) Konutun toplumlar için farklı anlamlar taşıdığını göstermek

D) Gerekçeleri açıklayarak ana düşünceye dikkat çekmek

E) Bir düşünceyi benzer örneklerle desteklemek

25. (I) Çevre kirliliğine yol açan plastikler denince aklımıza sadece pet şişeler gelmemeli. (II) Çok küçük oldukları için insan gözüne görünmeyen mikro plastikler de çok ciddi kirliliğe yol açmaktadır. (III) Boyutları nedeniyle bunlar zararsız görünebilir ancak diş macunu gibi ürünleri bir defa kullandığımızda bile 100 bin mikro plastik lavabodan geçerek denizlere ve besin zincirine etki ediyor. (IV) Düşünün ki tek bir tüp yüz temizleyicide 360 bin kadar mikro plastik tanecik olabiliyor; bu da yüzümüzü temizlediğimizde binlerce mikro plastikle istemeden de olsa çevreyi kirlettiğimiz anlamına geliyor. (V) Birleşmiş Milletler araştırmalarına göre mikro plastikler doğaya olduğu kadar insanlara da doğrudan zarar veriyor. (VI) Zehirlenme, kısırlık ve genetik bozulma gibi sağlık sorunları bu zararlar arasında sayılabilir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf kaçıncı cümleyle başlar?

A) II     B) III    C) IV    D) V     E) VI

26. Hiç kuşku yok ki hikâye üretemeyen günümüz televizyonculuğunda dizi yapımcıları için edebiyat dünyası okyanus gibi. Üstelik Türkiye gibi “telif hakları” meselesinin çok da dert edilmediği bir memlekette özellikle dünya edebiyatının bir tür yağmaya tabi tutulup hikâyelerinin yerelleştirilerek dizi hâline getirilmesi doğal sayılıyor artık. Monte Kristo Kontu’ndan tutun da Babalar ve Oğullar’a kadar birçok önemli edebî eser bu yağmadan nasibini aldı. Aynı şekilde Türk edebiyatının önemli kalemlerinin kilometre taşı eserleri de birbiri ardına dizi olarak ekranlara geliyor. Bunda bir sorun yok. Sonuçta görsel hikâye anlatıcılığının beslendiği en önemli kaynaktır yazılı metinler. Ama Türkiye’de giderek sorun olmaya başlayan şey, yazılı metnin duygusunun yeniden üretilerek beyaz camdaki yeni ürüne dolgu malzemesi hâline getirilmesi yani bir anlamda ürünün ruhunu kaybetmesi.

Bu parçada dizi yapımcılığı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yapıta hâkim olan duygunun televizyona yansımadığına

B) Yazarın yapıttan doğan haklarının gözetilmediğine

C) Yabancı yapıtların yerli kültüre uygunluğuna dikkat edilmeden televizyona aktarıldığına

D) Edebiyatın diziler için geniş olanaklar sunduğuna

E) Yapımcıların edebî eserleri sorumsuzca değerlendirdiğine

27. Her romancının kendine özgü bir yaşamı ve ona karşı bir duruşu vardır ve bu kaçınılmazdır. Peki, o hâlde onu çağdaşlarından farklı kılan nedir? Bence o fark varlığı, hayatı yorumlayan bilgi ve kültürel birikimini yapıtlarına yansıtış biçiminde gizlidir. Bilinen bir gerçektir ki üniversite bitirmiş, çok okuyan ve araştıran her kişi gerçeklere çok farklı açılardan bakarak onu yorumlayabilir. Bununla birlikte ancak gerçek sanatçılar, gerçeği okuru sarsan bir yaklaşımla yansıtabilir.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yetkin romancılar, yapıtlarını oluştururken okurlarının eğilimlerini dikkate alırlar.

B) Bir romancının nitelikli eserler verebilmesi uzun yıllar çalışmasına bağlıdır.

C) Romancıların bir olayı anlatma biçimi birbirinden farklıdır.

D) Gerçek romancılar, olmuş ve olabilecek olayları etkileyici bir üslupla anlatırlar.

E) Başarılı romancıların en önemli özelliği kimsenin ele almadığı konuları bulup anlatmalarıdır.

28. Felsefi düşüncenin felsefe çevrelerinin dışına yani topluma yayılmasında, bu düşüncelerin monotonluktan çıkarılarak etkili bir şekilde verilmesinde edebiyat önemli bir rol oynar. Ne var ki edebiyat ile felsefe arasındaki ilişki tek yönlü değildir. Edebî eserler, felsefi akımlardan etkilenirken, aynı anda iskeletlerinde bulunan taze fikirlerle aklın sınırlarını genişletirken felsefeyi de besler. Çünkü edebiyat, bünyesinde önceden keşfedilmemiş alanlara ışık tutacak yenilikler barındırır. Bu hâliyle edebiyattan felsefeyi ya da felsefeden edebiyatı çıkardığımızda elimizde yönergeler, talimatlar, hatırlatmalar gibi yüzeysel, tek renkli, kuru kelime silsileleri ya da daha kötüsü zaman kaybı ve görsel bir gürültü kalır.

Bu parçanın konusu en doğru şekilde aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A) Edebiyatın felsefeden yararlanma yöntemleri

B) Edebiyatın, felsefenin kitlelerle buluşmasına aracılık etmesi

C) Edebiyatın felsefi içeriği tekdüzelikten kurtarması

D) Edebiyatın zihinsel gücün gelişimine katkısı

E) Edebiyat ile felsefe arasındaki ilişki

29. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri belirlenirken genelde “ulusal gelir, kişi başına düşen gelir, üretim, ihracat” gibi ekonomik nitelikli ölçütler temel alınmaktaydı. Ne var ki gelişmişliğin yalnızca ekonomiyle sınırlandırılması, çağımız koşullarında sağlıksız ve yetersiz bir yaklaşım olacaktır. Ekonominin yanı sıra gelişmişlik için başka kriterlerin söz konusu olacağı açıktır. Bu nedenle Birleşmiş Milletler, son yıllarda, ekonomiden iletişime, eğitimden kültüre ve yaşam uzunluğundan insan haklarına kadar karma yapılı bir ölçüt grubunun gelişme kavramı için daha gerçekçi olduğunu vurgulamaktadır.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir ülkenin gelişmişlik düzeyini ekonomisinin belirlediği

B) Ülkelerin gelişmişlik düzeyi belirlenirken ekonominin dışında

başka ölçütlerin de esas alınması gerektiği

C) Birleşmiş Milletlerin, gelişemeyen ülkelere yardım etme görevinin olduğu

D) Ekonomik yönden güçsüz olan ülkelerin edebiyat ve sanata yeterince önem vermediği

E) Ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirlemede Birleşmiş Milletlerin ortaya koyduğu kriterlerin belirleyici olduğu

30. Dünyanın gelmiş geçmiş bütün yazarları, sancılı mı sancılı çalışmaların arkasından eserlerini ortaya koyabilmişlerdir. Söz gelimi Gogol, kılı kırk yararak, büyük emekler vererek Ölü Canlar eserinin ikinci cildini yazmış, beğenmeyip yakmıştır. Hemingway, Çehov, Kafka, Maupassant da bu tarz yazarlar arasındadır.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Tanık göstermeye başvurulmuştur.

B) Açıklayıcı bir yol benimsenmiştir.

C) Çeşitli cümle türleri kullanılmıştır.

D) Örneklendirmeye gidilmiştir.

E) Deyim kullanılmıştır.

31. Zaman ve hüzün birbiriyle çok yakından ilgili kavramlar bence. Zaman akıp giderken yaşanan her şeyin, özellikle de acının şiddetini azaltıyor. Hiçbir duygu, yaşanan “an”ın yoğunluğuyla taşınamıyor geleceğe. Yaşanan hiçbir “an”ın aynı şekilde tekrarı yok, bir tortu kalıyor geriye.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılanlarla çelişmektedir?

A) Üzücü olayların etkisi, zamanla ters orantılıdır; zaman ilerledikçe olayın, kişinin üzerindeki etkisi azalır.

B) Başlangıçta yürek yakan bir olay, üzerinden zaman geçtikçe daha az gözyaşı döktüğümüz sıradan olaylara dönüşebiliyor.

C) Yürek yakıcı olaylar başlangıçta şok etkisi yaratsa da zamanla daha katlanılabilir bir nitelik kazanıyor.

D) Sıcağıyla ağrısı tam olarak hissedilemeyen kimi olaylar zaman geçtikçe ağırlığını hissettiriyor.

E) Yaşandığı dönemde canımızı çok acıtan olayların etkisi zaman içinde azalıyor.

32. Çocukluk yıllarımda Orhan Veli benim için “hoş” bir tipti. Özellikle İstanbul Türküsü isimli şiirini çok sever, okur ve o şiirden kendimce bir Orhan Veli portresi çıkarırdım. Gençlik yıllarımda İstanbul’u Dinliyorum şiiri çevresinde bir insandı benim için Orhan Veli. Yalnız, içine kapanık, karamsar… Yaşamını tiyatroda seyredince kısa ömründe çok şey yaşamış, bohem, nüktedan, muzip ama kederli, içli, çok duygulu bir insan kimliğine büründü bende Orhan Veli. Şiirinin başka boyutlarıyla uğraşmaya başladığımda karşımda bambaşka bir Orhan Veli imgesi vardı.

Bu parçada yazar, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A) Orhan Veli’yi şiirlerinden çok, izlediği bir tiyatro aracılığıyla tanıdığını

B) Orhan Veli’nin şiir anlayışında birtakım değişimler fark ettiğini

C) Orhan Veli’nin şiirlerinden çok, kişiliğini beğendiğini

D) Orhan Veli’nin ayrıntılı bir portresini hazırladığını

E) Orhan Veli hakkındaki yargılarının zaman içinde değiştiğini

33. Tarihî olayları tarih kitaplarından öğrenmek, o dönemi bütün yönleriyle kavrayabilmek için gidilmesi gereken yolun ancak yarısını gitmek anlamına gelir. Yolun diğer yarısı, söz konusu dönemi konu alan edebiyat ve sanat eserlerinin özümsenmesiyle gidilebilir. Klasik tarih anlayışına sanat eserlerinin bakış açısı eklendiği zaman, tarihî olaylar tam olarak kavranabilir.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada belirtilenleri destekler niteliktedir?

A) Tarihî konuları ele alan bir sanat eserinden tarih öğrenmeye çalışmak, gerçeğin üzerine bir tül perde çekmek hatta yeni bir gerçeklik yaratmak anlamına gelir.

B) Türk romancılığında olduğu gibi savaşların ardından edebiyat ve sanat eserlerinde bir hareketliliğin yaşanması, tarihte sık görülen bir olaydır.

C) Geleneksel tarih bilgilerine örneğin, Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak romanından elde ettiği kazanımları da ekleyen bir kişi Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişin öyküsünü ayrıntılarıyla öğrenme şansını yakalar.

D) Fransız sinemasının büyük yönetmenlerinden J. L. Godard, sanatçının kendi geçmişine yönelik değerlendirmesinin nasıl olması gerektiği konusunda, Sinemanın Hakiki Tarihine Giriş adlı kitabında önemli ipuçları verir.

E) Avusturyalı kültür tarihçisi Egon Friedell’in “Tarihçilik, aslında felsefedir.” savı, tarihçiliğin salt bilim olarak sınırlandırılmasına bir karşı çıkıştır.

34. Acemi olmadan şiir yazılmaz. Şair, o ilk günkü acemiliğini hep bir köşede saklamalıdır. Şair önce usta, sonra çırak olur. İyi şiir, şairin kendini kasmadan yazması hâlinde elde edilebilir. Burada sözünü ettiğim “acemilik”, beceriksizce yazmak demek değildir. Yeni bir şiir dilini yakalaması, ortaya farklı şeyler koyabilmesi, bundan asla korkmaması, çekinmemesi demektir. Dolayısıyla sözünü ettiğim acemilik, elbette “ilk günkü acemilik” değildir. Açılımlar yapmaktan, denenmemişi denemekten korkmamak; şiirini tazeleme imkân ve gücüne sahip olmak demektir.

Bu parçada yazarın “acemilik” sözüyle şairlerle ilgili olarak anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) İşlenmemiş konular arayıp bulmak

B) Duyguları içinden geldiği gibi yansıtmak

C) Şiirde içerikle biçimi bir potada eritmek

D) Yeni ve özgün şiirler yazma çabası içinde olmak

E) Daha büyük şairlerin olduğunu unutmamak

35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

(I) Çocukların doğayla ilişkisi, kent hayatı içinde giderek mesafeli ve kısıtlanmış hâle geliyor. (II) Orta yaşlardaki insanlar, daha yirmi yıl öncesinde büyük kentlerde “mahalle” yapısının varlığını, boş arazi, yeşil alan, park gibi bölgelerde çocukların ev dışı toplumsallaşmalarının mümkün olduğunu hatırlayacaklardır oysa günümüzün çocukları bu olanaklara sahip değil artık. (III) Bilgisayar, çabuk tüketilen pahalı oyuncaklar, ceza boyutu olmayan sürekli ödül sistemi ve elbette ev, yuva, okul gibi kapalı ya da en azından steril yaşam alanları içinde kısıtlanan çocuklar kapalı bir dünya algısı geliştiriyor; benzerlerine duyarsız, ben-merkezci, bazen de acımasız olabiliyor. (IV) Doğayla neredeyse tüm bağını kesmiş şekilde büyüyen günümüz çocuklarının gelişimine olumlu katkı sağlayacak etkenlerin başında hayvan sevgisi

geliyor. (V) Çocuklar, sevginin karşılıklı bir ilişki olduğunu keşfediyor onlar sayesinde.

35. Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?

A) Kent yaşamı, çocukların bireysel yeteneklerinin gelişmesine katkı yapmaktadır.

B) Yalıtılmış ortamlarda büyümek, günümüz çocuklarını olumsuz etkilemektedir.

C) Günümüzde çocuklar doğadan kopuk bir yaşam sürmektedir.

D) Hayvan sevgisi, çocukların toplumsallaşmasına katkı sağlar.

E) Günümüz çocukları, mahalle kültürünün toplumsallaştırıcı etkisinden yoksun büyümektedir.

36. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede aşamalı bir durumdan söz edilmiştir.

B) II. cümlede bir siteme yer verilmiştir.

C) III. cümlede çocuklardaki olumsuzlukların nedenlerine değinilmiştir.

D) IV. cümlede hayvan sevgisinin çocuk gelişimindeki rolü üzerinde durulmuştur.

E) V. cümlede problemin çözüm yollarından biri dile getirilmiştir.

37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Geniş kitlelerce okunan, edebiyat dünyasında yerini sağlamlaştırmış yazarların yapıtlarını eleştirmek eleştirmenlere belli avantajlar sağlar. Bir eleştirmen olarak bunun farkındayım elbette. Ancak bunu bir saplantı hâline getirme yanlısı değilim. Her kitabın eleştiriyi hak ettiğine inanırım ben. Usta bir yazarın kitabına da genç bir yazarımızın kitabına da aynı özeni gösteririm. Yazarın yerlisi yabancısı, eskisi yenisi yoktur bana göre. Bir yazarın ne yazdığından çok, nasıl yazdığı önemlidir benim için. Romandan öyküye, çocuk kitabından gezi yazısına geniş bir yelpazede yaparım ben eleştirilerimi. Yazarın paçasından tutup aşağı çeken değil, elinden tutup onu yücelten bir anlayışa sahibim. Belki bu yüzden yazar- eleştirmen tartışmalarının dışında kalmayı başardım yıllarca.

37. Bu parçanın yazarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Eleştirilerinde anlatıma daha çok odaklandığı

B) Eleştirileriyle yazarlara yol gösterdiği

C) Nitelikli eserlere öncelik verdiği

D) Değişik türlerde yapıtları değerlendirdiği

E) Eleştiride yazar ayrımı yapmayı doğru bulmadığı

38. Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kalıcı olmayı başarmak

B) Belli konular dışına çıkmamak

C) Belli bir sanat anlayışına bağlı kalmak

D) Kişisel çıkarlarını her şeyin üstünde tutmak

E) Hiçbir topluluk veya akımdan etkilenmemek

39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Televizyon dizisi ve sinema alanında kendine alan açmak isteyen oyuncular çeşitli sorunlarla boğuşuyor. Gençler için “oyunculuk”tan çok popülaritenin önemli olduğu bir zamana geldik. Popülerliği artan kişiler, diğerlerini geride bırakıp sektörde kendisine yer bulabiliyor. Bu, biraz da arz-talep meselesi ne yazık ki. Toplum kimi görmek isterse ekrana o çıkarılıyor. Halkımız tanınmayan yetenekliden çok, tanınan birini istiyor. Senaristler kurguyu neredeyse bütünüyle gençler üzerine kurguladığı için yeteneğinin olup olmadığına bakmadan genç oyunculara gereğinden fazla fırsat veriliyor. Hangi niteliğe sahip gençlerin kamera önüne çıkarılacağı konusunda da bir kafa karışıklığı var. Bazen konservatuvarlı ve başarılı bir genç fırsat bulamazken bir internet fenomeni ya da youtuber bir film veya dizide kendine yer bulabiliyor. Sektörün diğer çalışma alanlarında da gençlerin yer bulmasında, yetenek ve birikim dışında başka özellikler aranıyor. Öte yandan gençler hem hızlıca “bir şey” olmak istiyorlar hem çok çalışmaktan hoşlanmıyorlar. Üstelik de hiçbir eleme yapmıyorlar, her şeye “evet” diyorlar.

39. Bu parçadan,

I. Dizi ve filmlerde rol verilecek gençlerle ilgili belli ölçütlerin olmadığı

II. Gençlerin sinemanın farklı alanlarında çalışmaktan hoşlanmadığı

III. İnternetin nitelikli film ve dizilerin çekilmesine katkıda bulunduğu

IV. Gençlerin dizi ve filmlerde kendilerine gelen iş teklifleri konusunda seçici davranmadığı

yargılarından hangileri çıkarılabilir?

A) I ve II

B) I ve IV

C) II ve III

D) II ve IV

E) III ve IV

40. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Karşılaştırma

B) Yakınma

C) Koşul bildirme

D) Açıklama yapma

E) Yansız bir söyleme dayanma

CEVAPLAR

1 – D 8 – A 15 – C 22 – A 29 – B 36 – B
2 – D 9 – E 16 – E 23 – A 30 – A 37 – C
3 – B 10 – D 17 – A 24 – E 31 – D 38 – A
4 – E 11 – B 18 – D 25 – D 32 – E 39 – B
5 – C 12 – A 19 – B 26 – C 33 – C 40 – E
6 – B 13 – A 20 – E 27 – D 34 – D    
7 – E 14 – B 21 – C 28 – E 35 – A    

 

]]>
TYT Türkçe Denemesi – 48 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-denemesi-48.html Tue, 07 Apr 2020 19:24:47 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=123825 TYT Türkçe Deneme Sınavı – 48

1. Ünlü yazarla soru cevap kısmına geçtiğimizde gerçek yaşamdaki sıcaklığını daha da iyi hissettik. Ayrıca korktuğumun aksine oldukça sade ve anlaşılabilir bir dille anlattı her şeyi. Fakat benim bu yazıyı yazmamdaki asıl itici güç, onun anlattıklarını kendime çok yakın bulmamdı. Yazmak için de eve kadar zor sabrettim.

Bu parçadaki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Başka bir konudan konuşursak kendimi daha huzurlu hissedeceğim.

B) Hayatının her döneminde kendisine yardım eden birisi olmuştu.

C) Bilmediğim konularda ahkâm kesmenin en son yapacağım şey olacağını bilmelisin.

D) Öğrencilere nasıl bir ödev vereceğimi düşünürken beni tetikleyen bir olayla karşılaştım.

E) Bir an önce yola çıkmamız için sizin de hazırlıklarınızı tamamlamanız gerekiyor.

2. Celal Sahir, uzun saçlarıyla benim için Mavi ve Siyah’taki Ahmet Cemil’in ta kendisiydi. Refik Halit’in ise uzaktan uzağa Aşk (I)  Memnu’nun hoppa ve züppe Behlül’ü andırır hâlleri vardı. Ben ki yaşıma nisbetle fazla ağırbaşlı, fazla içime kapanıktım; (II) nasıl olmuştu da, (III) Fecriâti’nin ilk toplantısında böyle bir gencin yanına gidip oturmuş ve onunla sanki eskiden beri tanıdığım bir kimseymiş, (IV) sanki bir çocukluk arkadaşımmış gibi hoşbeş etmeye başlamıştım? (V)

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

3. Dolmabahçe Sarayı’nın yer aldığı alan, İstanbul’un fethinden önce küçük bir koymuş ve çevresi Vallicula Regii Horti (Kraliyet bahçesinin küçük vadisi) adıyla anılıyormuş. Fatih Sultan Mehmet’in şehri ele geçirmesindeki en önemli etkenlerden biri olarak görülen gemileri Haliç’e indirme eyleminin bu koydan başlatıldığı ileri sürülmektedir. İstanbul’un alınmasından sonra da koy önemini sürdürmüş, donanmanın denize açılmadan önce konakladığı ve sefer öncesi yapılan geleneksel törenlere katıldığı bir yer hâline gelmiştir.

Bu parçadaki altı çizili sözlerden biriyle

I. Bir yerde durup geçici bir süre kalmak

II. Değeri olma durumunu sona erdirmemek

III. Bir durumun gerçekleşmesi için bir müddet beklemek

IV. Kabul edilmek, sayılmak

V. Bulunmak, bir yerde olmak

açıklamalarından hangisi ilişkilendirilemez?

A) I      B) II      C) III     D) IV    E) V

4. (I) Bütün kültürler, tarih boyunca birtakım alış verişlerle, etkilenmelerle melez bir özellik kazanmıştır. (II) Bir başka deyişle, her toplum genelde çok kültürlü bir yapıya sahip olagelmiştir.(III) Kültürel etkileşimin kökeninde göç olayı her zaman önemli rol oynamıştır. (IV) Bunun zorunlu ya da kendi isteğiyle olması çatışmaları da beraberinde getirmiştir. (V) Örneğin büyük keşiflerden sonra İngilizler, İspanyollar, Fransızlar sömürgeleştirdikleri ülkelere kendi istekleriyle göç ederek buralara yerleşip zaman içinde âdeta buranın yerlisi olurken Afrikalılar, Amerika’ya zorla köle olarak götürülmüşlerdir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) I      B) II      C) III     D) IV    E) V

5. Bir hastalığın ne kadar sıklıkla meydana geldiğinin hesaplanmasında kullanılan yöntemlerden biri de vaka ölçümüdür. Bu ölçüm, belli bir zamanda fakat genellikle bir yıl içinde bir hastalıkla ilgili yeni teşhis edilmiş vakaların sayısını gösteren bir ölçümdür. Vaka ölçümünde, toplam nüfus kullanılabileceği gibi, bazı hastalıkların cinsiyete bağlı olması nedeniyle toplam nüfus içinde, o cinsiyet kategorisinde yer alan toplam kişi sayısı da kullanılabilir. Örneğin, prostat kanserinin, cinsiyete bağlı hastalık olarak nüfus içinde yer alan

toplam erkek sayısına oranlanması gerekir. Vaka ölçümlerinde her 100.000 kişiye düşen yeni teşhis edilmiş hastalık oranı verilir.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A) Hastalığın türü, hesaplama yöntemine etki etmektedir.

B) Cinsiyete göre aynı hastalığın ölçüm değeri değişebilmektedir.

C) Bir hastalık 100.000 kişiden az kişide görülürse vaka ölçümü yapılmamaktadır.

D) Hastalıkların sıklığıyla ilgili yapılan tek ölçüm metodu, vaka ölçümüdür.

E) Bir yıl içinde belli bir sayının altında kalan hastalıklar “sık rastlanan hastalıklar” kategorisine girmemektedir.

6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat-fiil (ortaç), ötekilerden farklı bir görevde kullanılmıştır?

A) Bu sanat akımının kaçıncı yüzyılda ortaya çıktığını biliyor musunuz?

B) Ödevini yapmaya başlayanlar, bitirir bitirmez bana teslim etsinler.

C) Bu kadar yoğun baskıya direnen insan sayısı, inanın, çok azdır.

D) İçerideki yanık yemek kokusu herkesi rahatsız edeceğe benziyor.

E) Köylüler, misafirlere iyi pişmişlerinden mısır ikram ettiler.

7. I. Prof. August Dvorak, İngilizcede çok yaygın kullanılan kelimelerin bir klavyede nasıl bir tasarım ile sunulursa yazmanın daha hızlı olabileceği konusunda araştırmalar yapmış ve 1936 yılında kendi adıyla anılan Dvorak klavyesini geliştirerek patentini almıştır.

II. Kullanıcıların Q klavyeye göre yaklaşık %35 daha iyi performans göstermelerini sağlayan bu klavye tasarımı, günümüzde yok denecek kadar az kişi tarafından kullanılmaktadır.

Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnglizcenin dil özelliklerine göre hazırlandığı için Q klavyeye göre yaklaşık %35 daha yüksek performansa sahip Dvorak klavyesi, 1936 yılında Prof. August Dvorak tarafından geliştirilmiştir.

B) 1936 yılında geliştirdiği klavyenin sağladığı kolaylıkları istenen seviyede anlatamayan Prof. August Dvorak, İngilizcede yaygın olarak kullanılan kelimelerle ilgili önemli bir çalışmada bulunmuştur.

C) Prof. August Dvorak’un geliştirdiği klavye tasarımının yüksek performanslı olması için kullandığı yöntem, başka klavye tasarımlarına ilham kaynağı olmuştur.

D) Q klavyeye göre %35 civarında daha yüksek performansa sahip bir klavyeyi geliştiren Prof. August Dvorak, bu klavyenin kullanıcılar tarafından tutması için İngilizcenin dil özelliklerini incelemiştir.

E) 1936 yılında Prof. August Dvorak, kendi adıyla anılan klavye tasarımını geliştirir fakat kullanıcılara Q klavyeden %35 daha iyi performans imkânı sunan bu tasarım günümüz kullanıcıları tarafından neredeyse hiç ilgi görmemektedir.

8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir sözcükteki iyelik eki çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz?

A) Yağmur bulutları, gökyüzündeki şenliğe hazırlanıyordu.

B) Annemin başı çok ağrıyınca davetten ayrıldık.

C) Çorbanın tuzu, bence de çok az olmuş.

D) Dün çarşıdan kendisine son model bir bisiklet almış.

E) Türkçe dersini kaçırınca çok üzüldüm.

9. I. Fransa’nın Normandiya Bölgesi’nde yer alan Mont Saint- Michel Yarımadası, belli zamanlarda yaşanan gelgit nedeniyle denizin çok yükseldiği gün iki kez adaya dönüşüyor, birkaç saat sonra tekrar kumsal üzerinde yükselen kaya görüntüsüne kavuşuyor.

II. Bu özelliğiyle geçen yıl 9,4 milyon turistin gelip ticaretini canlandırdığı Mont Saint Michel, başkent Paris’ten sonra en çok ziyaret edilen noktalardan biri olmuştur.

Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) I. cümlede verilen özelliğin diğer turizm bölgelerinde de sağlanabileceğinden söz edilmektedir.

B) I. cümledeki olgunun bölgeye kazandırdığı ekonomik katkı, karşılaştırma yapılarak belirtilmektedir.

C) I. cümlede belirtilen yere ait özelliğin devam etmeme olasılığından söz edilmektedir.

D) I. cümlede belirtilen yerin turizm merkezi olmasını sağlayan özelliği öne çıkarılmıştır.

E) I. cümlede ifade edilen bilgiyle çelişen bir durumdan söz edilmektedir.

10. (I) Niğde’ye yaklaşıyorduk. (II) Yanımda oturan bir Niğdeli, şehrin eteğini saran ağaç kümeleri arasında pek iyi seçemediğim bir noktayı işaret etti. (III) “Faruk Nafiz’in hanı!” dedi. (IV) Büyük şairin han sahibi olduğu günleri de inşallah görürüz fakat yol arkadaşımın bana gösterdiği bina sadece Faruk Nafiz’in, unutulmaz “Han Duvarları” şiirinde tasvir ettiği han idi. (V) Kıyafetinden anlaşıldığına göre Niğdeli arkadaş, bir esnaf yahut işçi idi ama “Han Duvarları”nı ve Faruk Nafiz’i biliyordu.

Bu cümlede numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümlede yüklem, geçişsiz ve etken çatılı bir eylemdir.

B) II. cümlede, birden fazla yan cümlecik vardır.

C) III. cümlede, nesne yoktur.

D) IV. cümle, bağlı cümledir.

E) V. cümlede, birden fazla ek eylem vardır.

11. Oğuz Atay’ın, Beyaz Mantolu Adam öyküsü, bir başkaldırı kitabıdır aynı zamanda. Oğuz Atay’ın her öyküsünde olduğu gibi diğer öykü kahramanlarıyla ilmeklenen (I) kahramanlardan biri de bu öyküdeki “beyaz mantolu adam”dır. Kalabalığa dahil olamayan (II) fakat o kalabalık olmadan da tek başına var olamayan, hayat denen cehennemde, topluma bir aidiyet hissetmeyen, (III) neredeyse kendine bile yabancılaşan biridir (IV)  o. Daha doğrusu toplumun kendine biçtiği rolü reddederek kalabalıklardan kendini soyutlamış, (V) kendisine deli denmesini göze alabilecek kadar sıra dışı bir öykü kişisidir.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisi, sözü edilen öykü kahramanının “yalnızlık” özelliğini öne çıkaran bir anlam içermemektedir?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

12. Ağır yükler, en kolay şekilde kütük, taş veya çelik gibi sert yüzeyler üzerinde kaydırılarak veya sert tekerlek kullanılarak taşınır.

Aşağıdaki dizelerin hangisinde, bu cümledeki altı çizili sözcüklerle görevce özdeş sözcükler bir arada kullanılmıştır?

A) Gönülden gördüğüm takvime göre

Aldığım her nefes bir gün sayılır

B) Hepsinde yaşayan binbir anı var

Hepsinin bir şeyler söyler yanı var

C) Sevda yorgunu yürekler ansızın yıkılır

Alışılmış bir ses duysa bile

D) Bendim hayal üstüne hayal kuran

Gözüm kapalı olduğu zamanlar

E) Dallarda rüzgâr hışırtısı duyuluyor

Lakin ben onlardan uzaktayım

13. Salda Gölü, Türkiye’nin en derin, en temiz, en berrak gölü olarak bilinir. Etrafında az sayıda yerleşim alanı bulunan gölün kıyıları yörenin en önemli turizm merkezidir. Kıyıdan başlayan uzun bir sahada diz hizasındaki derinliğiyle dikkat çeken gölün güzelliğine, sularının çekilmesiyle ortaya çıkan yedi beyaz ada, bir başka güzellik katmaktadır. Gölün suyunda magnezyum, soda ve kil bulunması bazı cilt hastalıklarının tedavisine katkı sağlamaktadır. Ayrıca gölde bu yöreye özgü üç balık türü yaşamaktadır. Dünya ölçeğinde nesli tehlike altında bulunan “Aphanius anatoliae” bu balık türlerinden birisidir.

Bu parçadan Salda Gölü ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Sağlık turizminde kullanılabilecek bir özelliğinin olduğu

B) Geniş bir alanda dibinin yüzeyine yakın olduğu

C) Başka hiçbir yerde varlığını sürdürmeyen canlılara ev sahipliği yaptığı

D) İnsanların yaşam alanlarından uzak olduğu

E) Turizminin gelişimi adına yeni çalışmaların yapıldığı

14. Yaz tatilini geçireceğimiz yeri ailece birlikte belirliyoruz. Hatta evde ortak kullanım için satın alınacak eşyaların seçilmesi gibi konularda da tüm aile bireylerinin görüşlerini almaya dikkat ediyoruz. Bu tavrımız da çocuklarımızın, alınan kararlara katılma davranışının gelişmesinde etkili oluyor.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Ünsüz yumuşaması

B) Ünsüz benzeşmesi

C) Ünlü daralması

D) Ünlü düşmesi

E) Ünsüz türemesi

15. Hititler, Urartular ve Frigler’den (I) sonra Demir Çağı’nda (II) kurulmuş bir Anadolu krallığı olan Lidya Krallığı (III) da Pers Kralı (IV) Kyros’un, başkent (V) Sardeis’i ele geçirmesiyle tarih sahnesinden çekilmiştir.

Bu cümledeki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

16. —- Örneğin Mehmet’in Diyarbakır’da kaldığı hanın küçük olduğunu, gezerken karşılaştığı meşhur Hasan Paşa Hanı ile yapılan karşılaştırma aracılığı ile öğreniriz: “Ünlü, üç katlı Hasan Paşa Hanı’nı gördü, kendi kaldığı küçücük hanla mukayese edilemeyecek kadar büyük ve gösterişliydi.” Bununla birlikte romanda pek çok şehir, köy ve kasaba ismi geçer. Bazı yapılar ve mekânlar hakkında pek bilgi verilmeden birkaç cümlelik açıklama ile geçilmiştir. Bunun yanında bazı kapalı mekânlar da kişilerin sosyoekonomik durumlarını yansıtmak amacı ile tasvir edilmiştir.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Romandaki kişilerle ilgili kaleme alınan birçok araştırma yazısı ve makale bulunmaktadır.

B) Romanda kapalı mekân olarak ev, tekke, medrese, cami, saray, han ve hamam mevcuttur.

C) Romanda yapılan birçok mekân tasviri işlevsel durmuyor ne yazık ki.

D) Romandaki bazı kapalı mekânlar hakkında diğer mekânlarla yapılan kıyaslamalar aracılığıyla bilgi sahibi oluruz.

E) Romandaki birçok mekânla ilgili nesnel bilgiler de verildiğini görüyoruz.

17. İhtiyar hizmetçi, Ahmet’le şöyle böyle meşgul olabilirdi fakat Sabiha ile adamakıllı uğraşacak birisi lazımdı. Bu arada eve döndüğünden beri, evdekilere karşı olan sevgisinin daha başka bir hâl aldığına dikkat etti ( )

( ) Acaba, hep alışkanlık mı ( ) Hep yanımızdakileri mi seviyoruz?

Bu düşünceden kurtulmak için tekrar evlerindeki hastanın durumuna yöneldi. Dedesinin sıhhati de öyle düzgün değildi. Hatta bu kadar yorgunluğa nasıl tahammül ettiğine şaşıyordu. Biraz fazla üzüntü ( ) yorgunluk, yeniden bir gölge hâline getirebilirdi onu ( )

Bu parçada parantezle ( ) belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) (:) (-) (.) (,) (…)

B) (;) (—) (?) (,) (…)

C) (,) (—) (?) (;) (.)

D) (:) (—) (?) (,) (.)

E) (:) (—) (!) (;) (.)

18. • İnternetin yaşamın vazgeçilmez bir parçası olması, kişiye dair bilgilerin de internet üzerinden kolayca elde edilebilmesi anlamına geliyor. Değişik programlar aracılığıyla, kişisel resimler veya görseller, istem dışı olmasına rağmen herkese açık ortamlara düşebiliyor. Bu ve benzeri kişisel gizliliğe karşı ihlallerden daha da endişe verici olan, “çevrimiçi gizlilik koruma” firmaları, herhangi bir kişiye dair birçok kişisel bilgiyi kolaylıkla elde edebiliyor.

• “İnternette okuduğun her şeye inanma!” sözünü hep duyuyoruz. Ne kadar söylense azdır. Bedava olmasa bile herkese açık ve herkes tarafından kullanılan bir ortam olan internet, her türlü fikrin yayılmasına aynı oranda açık. Sıklıkla, “fikir” ve “bilgi” kavramları, farklılıklarını yitirip aynı anlamı alıyor. Bugünlerde kamuoyunun önünde bulunan kişiler ve blogcular dâhil her türlü kullanıcı, internet üzerinden çoğunlukla istemeden ama sıklıkla yalan haberlerin yayılmasında aracı oluyor.

Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Aynı olguyla ilgili birbirini çürüten düşüncelere yer veriliyor.

B) Aynı konuyla ilgili ortaya çıkan olumsuz durumlardan söz ediliyor.

C) Aynı konuda ortaya konan iki düşüncenin birbiriyle çelişebileceğini örneklendiriyor.

D) Aynı olguyla ilgili olarak birinde olumlu, diğerinde olumsuz değerlendirmelerde bulunuluyor.

E) Birinde açıklanan sorunlara yönelik olarak diğerinde çözüm yöntemleri öneriliyor.

19. Öğretim programı kılavuzlarında yer alan öğrenme kazanımları, konuyu öğretme amacını öğrenciden neyi başarmasının beklendiğini bir hedef olarak kısa ve açık biçimde ifade eder.

Buna göre aşağıdakilerden hangisi, “öğrenme kazanımı” na örnek oluşturmaz?

A) Hasta bakım tesislerinde iltihap kontrolü ile ilgili bilgileri uygular.

B) On dokuzuncu yüzyılda Avustralya tarihindeki önemli olayları gösteren bir zaman çizelgesi düzenler.

C) Haritalardaki eğimi metre, kilometre, yüzde ve oran olarak hesaplar.

D) Sınıf içinde öğretmenle ve sınıf arkadaşlarıyla tartışma içine girmez.

E) Pazarlama stratejilerini farklı elektronik iş modelleri için ölçer.

20. (I) Efsaneler; halk edebiyatı örnekleri içinde sanatsallıktan en çok arınmış, olağanüstü yanları olabildiğince aza indirgenmiş kısa anlatım biçimleridir. (II) Efsaneler, anlatının gerçeğe yaklaşması bakımından masaldan tümüyle ayrışır ve destana yaklaşır. (III) Yani masalla destan arasında yer alan bir formdur. (IV) Ne var ki destanlarda bir bölüm olarak bulunan ya da masallarla ortak konular içeren efsaneler de mevcuttur. (V) Dünya edebiyatında efsaneler, yaratılış efsaneleri, oluşum efsaneleri ve dönüşüm efsaneleri biçiminde sınıflandırılır ki bunlar doğal ve insansız yeryüzünün bugünkü işlenmiş ve insanlığa ait hâline gelişinin öyküleridir.

Efsanelere ilişkin bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, karşılaştırma yapılarak biçimsel özelliğine değiniliyor.

B) II. cümlede, olağanüstülükler içermesinin gerçeğe yakın olmasını engellemediğinden söz ediliyor.

C) III. cümlede, iki anlatı türünün özelliklerini taşıdığı belirtiliyor.

D) IV. cümlede, başka bir anlatı türünün içinde yer alabildiklerinden söz ediliyor.

E) V. cümlede, içeriğine göre türlere ayrıldığından söz ediliyor.

21. (I) Sahneye ilk kez İstanbul’da bir tiyatro oyunuyla çıkan Süleyman Turan’ın oynadığı ilk film, Osman Seden’in yönettiği Sayın Bayan adlı filmdir. (II) Bu filmin başrollerinde Türkan Şoray, Tamer Yiğit, Öztürk Serengil ve Hulusi Kentmen yer almıştır. (III) Resim sanatıyla da profesyonel olarak ilgilenen Süleyman Turan, bir dönem dergi ressamı olarak çalışmıştır. (IV) Filmlerinin dışında uzun zaman karikatür çizmiş ve resim yapmıştır. (V) Bu çizimleri ve resimleri Akbaba dergisinde yayımlanmıştır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I.si, iki ögeli bir cümledir.

B) II.sinin yüklemi, anlamca kaynaşmış birleşik eylemdir.

C) III.sü, olumlu bir eylem cümlesidir.

D) IV.de, eylemsiye yer verilmiştir.

E) V.de belirtisiz isim tamlaması, dolaylı tümleçtir.

22. Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi’ne giriyorum. Her şey orijinal görünüyor. Oturma odasının iki duvarında kitaplık ve ortada da dört kişilik yemek masası var. Masanın üzerinde porselen yemek takımları ve kristal bardaklar… Sanki biraz sonra Hüseyin Rahmi yemek yiyecek gibi, sofra hazır durumda. Arkada, içi porselen yemek takımı ve dantel dolu, süslü bir vitrin duruyor. “Bunların hepsi orijinal mi?” diyorum. “Her şey orijinal.” diyor görevli. “Kitaplık hariç.” Tahmin ettiğim gibi orijinal kitaplık yok olmuş ama kitaplar duruyor: 350 Türkçe, 304 Fransızca kitap ve 110 cilt gazete koleksiyonu var. Ziyaretçiler bunların yalnızca bir kısmını görebiliyor. Çoğunlukla Fransızca-Türkçe sözlükler, Edgar Allan Poe ve Shakespeare kitapları, bir de Hüseyin Rahmi’nin gizli romantikliğini dışa vuran “Rüzgâr Gibi Geçti” dikkatimi çekiyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) İkilemelere yer verilmiştir.

B) Söyleşmeye bağlı anlatıma başvurulmuştur.

C) Yoruma yer verilmiştir.

D) Açıklamaya yer verilmiştir.

E) Gözlemlere yer verilmiştir.

23. I. Ülkemizde yerli ya da yabancı bir bilim heyetinin kazı yapabilmesi için Bakanlar Kurulu kararı gereklidir. II. Köylülerin, tarlasında rastlantı sonucu ortaya çıkardığı bir eseri müzeye vermesi için Bakanlığın koymuş olduğu büyük ödüller, her zaman olumlu sonuçlar ortaya çıkarmamıştır. III. Bilimsel arkeolojik çalışma yapan heyetler, Bakanlığın atadığı ve her türlü yetkiye sahip olan bir gözlemcinin denetiminde çalışır. IV. Türkiye, tarih öncesi arkeolojik eserler bakımından dünyanın en zengin bölgelerinden biri durumundadır. V. Ülkemizde sistemli kurtarma projesi, sadece yapımına uzun yıllar önce başlanan Keban, Karakaya ve Atatürk Barajı alanlarında gerçekleştirilmiştir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri, yüklemine, anlamına ve yapısına göre özdeştir?

A) I ve III

B) I ve IV

C) II ve III

D) II ve IV

E) III ve V

24. Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul kültür yaşamında yer aldığında ağır ve hantal görüntüsüne karşın, çiçeği andıran gramafonlardan yükselen seslerden herkes mutluydu. Şarkılar, tepsi büyüklüğündeki, delikli, siyah bir nesneden kulaklara yayılıyor; hüzünlü, coşkulu tüm sesler yazılı ve kişisel hâllerinden çıkıp başka coğrafyalarda notaya bürünüyordu. 78’lik denen bu kocaman dairelere sadece bir tek şarkı sığabiliyordu. 1950’lerden sonra ise —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A) radyo yayıncılığının hayat bulmasıyla birlikte, taş plaklar hem evlere hem de büyük davetlerin yapıldığı salonlarda gramofonla dinleyicilere ulaşmaya devam etmiştir

B) uzunçalarların icadıyla ilk önce on iki şarkılık plaklar, ardından da bugün çoğumuzun dilinden düşmeyen 45’likler girmiştir yaşamımıza

C) plağın girinti-çıkıntılarına uygun olarak titreşen diyaframdan gelen sesin şiddetini artıran borular daha sonra ortadan kalkmıştır

D) Batılılaşma ve yenileşme çabasındaki Türk toplumu bu müzik aletine yoğun bir ilgi göstermiştir

E) gramafonun dünyadaki gelişimi, kendisini Türkiye’de de bire bir göstermiştir

25. (I) Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında, Tanzimat öncesinden Meşrutiyet’e, oradan Cumhuriyet’e uzanan Doğu-Batı ikilemindeki toplumsal kimlik arayışlarımız irdelenir. (II) Bu kimlik arayışında saatler, romanın kurulu olmayan, ibresi bozuk bir mekanizması gibi takır tukur sesler çıkararak işler. (III) Bunu satır aralarında rahatlıkla hissedersiniz. (IV) Çünkü zamana karşı kendini yenileyen saat, “dün”de “bugün”de yaşadığımız ortak mekânlarda okurla bütünleşir. (V) Okurlar bu sayede kendi yaşamından bir kesit içinde ama absürtlüğü de hissederek romana dahil olur. (VI) Yazar, roman boyunca Batı ile Doğu arasındaki farkın temellerine inmeye ve bu farkın en genel nedenlerini bulmaya çalışıyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, parçanın anlam bütünlüğünü bozmaktadır?

A) II     B) III    C) IV    D) V     E) VI

26. Gazeteci:

(I) —-

Bilim atölyesi müdürü:

Bilim ve teknoloji alanında atölyeler yaptığımızdan atölyelerimizi sürekli yeniliyoruz. Çalıştığımız alanlarda yeterli bilgiye sahip veya bu alanda uzmanlaşmaya kendini adayan öğreticilere her zaman ihtiyacımız var. Eğitmenlerin donanımlı olması kadar öğrencinin hayatına dokunabilmelerini de önemsiyoruz. Bilimi günlük yaşama geçirdiğimiz kadar bu alandan fayda sağlarız. Bu amaçla ileri zamanlarda dışarıdan çözüm ortakları ile çalışmayı da düşünüyoruz.

Gazeteci:

(II) —-

Bilim atölyesi müdürü:

Atölye çalışmalarımızda uyguladığımız eğitim programları belirli yaş aralıklarını kapsamaktadır. Bu nedenle farklı yaş aralıklarındaki kişilere farklı eğitim etkinlikleri sunmaktayız. Bunun dışında öğrencileri harekete geçirecek olan merak duygularını keşfetmeleri adına akademik anketler de yapmaktayız. Bu da onların bir uyumsuzluk sorunu yaşama olasılığını en aza indirmekte ve uyum sürecini hızlandırmaktadır.

Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) I. Atölyenizi açarken bilim dışında çalışmalar yapmayı planlamış mıydınız?

II. Çocukların zihinsel gelişimine katkı sağlamak için bilimsel verilerden yararlanıyor musunuz?

B) I. Atölyelerinizde öğreticilerinizin niteliği ve sayısı yeterli mi, bu konuda neler yapıyorsunuz?

II. Herkes, atölye çalışmalarınıza uyum sağlayabiliyor mu, bu konuda sorun yaşıyor musunuz?

C) I. Bilim atölyenizde görevli öğreticiler, nasıl bir eğitim aşamasından geçiyorlar?

II. Öğrencilerinizin çalışmalarınızdan en iyi verimi alabilmesi için aileleriyle iletişim kuruyor musunuz?

D) I. Bilim ve sanat atölyeleriyle ilgili belirlenmiş bir müfredat var mı?

II. Uyguladığınız eğitim programı, başarısı test edilmiş bir uygulama mı acaba?

E) I. Atölyenizde eğitim alan öğrencilerin günlük yaşamlarında bir değişim hissediyor musunuz?

II. Öğrencilerinizin uyum sürecini kısa tutabilme adına nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?

27. Doğal kaynaklarımızın sonsuz olmadığı, dikkatlice kullanılmadığı takdirde bir gün bunların tükeneceği akıldan çıkarılmamalıdır. Bu durumun farkına varan ülke ve üreticiler kaynak israfını önlemek ve ortaya çıkabilecek enerji krizleri ile baş edebilmek amacıyla atıkların geri dönüştürülmesi ve tekrar kullanılması için çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Kalkınma çabasında olan ve ekonomik zorluklarla karşı karşıya bulunan, gelişmekte olan ülkelerin de doğal kaynaklarından uzun vadede ve maksimum bir şekilde faydalanabilmeleri için atık israfına son vermeleri, ekonomik değeri olan maddeleri geri dönüştürmeleri ve tekrar kullanma yöntemlerini uygulamaları gerekmektedir. Bu durum; ülkelerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ithal edilen bu maddelere ödenen döviz miktarını azaltacak, kullanılan enerjiden büyük ölçüde tasarruf sağlayacaktır. Örneğin bir ton atık kâğıdın kâğıt hamuruna katılmasıyla 8 ağacın kesilmesinin önlendiği, yine geri dönüşümün, hava kirliliğini %74-94, su kirliliğini %35, su kullanımını %45 azalttığı yapılan araştırmalarla ispatlanmıştır.

Bu parçadan “geri dönüşüm” ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Bilinçli ülkeler tarafından bu alanda değişik çalışmalar yapıldığı

B) Ekonomiye önemli katkı sağladığı

C) İthal ürünlere harcanan parayı azalttığı

D) Çöp işleme çalışmalarına kolaylık sağladığı

E) Ekolojik yararlarının bulunduğu

28. (I) Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri isimli romanda Yunus Emre’nin hayatı anlatılır. (II) Bu roman Yunus’un küçüklüğünden dervişliğine kadar geçen uzun bir süreci konu alan biyografik bir romandır. (III) Romanın türü bir bakıma anlatıcı tipini de belirlemiştir. (IV) Biyografik romanlarda olayların okurlara hâkim anlatıcının bakış açısından aktarılma zorunluluğu yoktur. (V) Fakat yazar burada Yunus Emre’nin hayatı yanında, döneme dair sosyal atmosferi okuyucuya çizdiği için bu anlatıcı tipi yazarın işini oldukça kolaylaştırmıştır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, ögelerinin sıralanışı yönünden “Romanın hemen ilk cümlesinde, roman kişisinin aklından geçenler okunabiliyor.” Cümlesiyle aynıdır?

A) I ve II

B) I ve IV

C) II ve III

D) II ve IV

E) IV ve V

29. Geçen iki yılda yayımlanan roman sayısının birdenbire tırmanması karşısında hayıflanıp daha az ve iyi roman yazılmasını isteme tuhaflığı yerine, Yere Düşen Dualar, Uykuların Doğusu, Kenarda, Gençlik Düşü gibi romanları iyi okuyup değerlendirmekle yetinebilir eleştirmenler. Bu romanların birinin, belki birçok romanın yerine geçebileceğini düşünürüm ki bu da benim günümüz romanına nasıl baktığımın bir göstergesidir.

Böyle konuşan bir eleştirmenin

I. Yazılan roman sayısının artması, roman yapıtlarının niteliğiyle ilgili bir ölçüt olamaz.

II. Günümüzde roman türünde yapıtlara daha çok ihtiyaç vardır.

III. Yere Düşen Dualar, Uykuların Doğusu, Kenarda, Gençlik Düşü adlı romanlar okunmadan başka romanlar okunmamalıdır.

IV. Eleştirmenler, ön yargılı bir tutum takınabilmektedir.

görüşlerinden hangilerini benimsediği söylenemez?

A) Yalnız I

B) Yalnız II

C) II ve III

D) II ve IV

E) III ve IV

30. Fosil kayıtlarına göre köpek balıkları, yaklaşık 400 milyon yıldan beri dünya üzerinde yaşamaktadır. Vücut yapıları kemik yerine kıkırdaktan oluşan, bu nedenle de su altında oldukça kıvrak hareket edebilen bu hayvanların en büyük dezavantajları, kemikli balıklarda bulunan ve su içinde dengede kalmalarını sağlayan “yüzme keselerinin” olmayışıdır. Bu nedenle yüzmeyi bıraktıkları anda ağır bir metal parçası gibi dibe çökerler. Bununla beraber yüzme keselerinin olmaması, su içinde dikey yönde istedikleri anda oldukça hızlı hareket edebilmelerini sağlar. Ayrıca, bu hayvanlarda vücudun yaklaşık yüzde 20-30’u karaciğerden oluşur. Bu çok yağlı karaciğerler, köpek balıklarına pozitif bir yüzerlik kazandırır.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, köpek balıkları için hem avantaj hem dezavantaj oluşturan bir özelliktir?

A) Yüzme kesesine sahip olmamaları

B) Karaciğer yapılarının farklı olması

C) Karaciğerlerinin çok yağlı olması

D) Kıkırdaktan bir iskelete sahip olmaları

E) Çok ağır bir kütleye sahip olmaları

31. Sözlü ve yazılı anlatımda kullanılan yöntemlerden biri de soru sorma amacı olmayan soru cümlelerine başvurmaktır. Burada kişi, soru cümlelerinin anlatım gücünden yararlanarak karşıdaki kişinin zihninde düşünce şimşekleri çaktırmayı ve mesajını etkili bir biçimde aktarmayı amaçlar.

Bu parçada sözü edilen anlatım özelliğini

I. Francis Bacon, bu sözleriyle bize olayların tek açıdan ele alınmaması gerektiğini mi anlatmak istemiştir?

II. Dünyaya ve olaylara her zamanki baktığımız noktadan bakmaya devam ettiğimizde bu durum bizi istediğimiz sonuca götürmüyorsa bunu yapmayı sürdürecek miyiz?

III. Size anlatılan bu iki yöntemden hangisi sizi hedefinize daha hızlı ulaştırır?

IV. Vücudumuzda günde 2 milyar hücre yenilenebiliyorsa biz düşüncelerimizi değiştirmekte neden bu kadar direnelim?

V. Kendinizle veya çevrenizle olan görüşlerinizde, yıkıcı mı yoksa yapıcı mı bir tavır takınıyorsunuz?

yargılarından hangileri örneklendirmektedir?

A) Yalnız I

B) Yalnız II

C) I ve III

D) II ve IV

E) IV ve V

32. I. Uzlaşma ile arabuluculuk arasındaki fark ise uzlaştırıcının bu sürecin herhangi bir aşamasında taraflara bir uzlaşma teklifi sunmakla yükümlü olmasıdır.

II. Uzlaşma, mahkemeler dışında uzlaştırıcı kurumlara başvurularak gerçekleştirilen bir çözüm yoludur.

III. Arabuluculuk yönteminde böyle bir teklifin yapılması söz konusu değildir.

IV. Bundan dolayı çözüm aşamasında, uzlaştırıcı kurumların arabuluculara göre daha çok inisiyatif aldıklarını söyleyebiliriz.

V. Bu çözüm yolunda arabuluculuğa benzer şekilde, gizlilik esas alınarak tarafların çıkarlarını gözeten bir yöntem takip edilir.

Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

33. Yazarın bize aktardığı her öyküde, olaylar bütününü anlamaya çalışırken gerçek hayatın nerede bitip kurgunun nerede başladığı sorusuna takılıyor aklınız. Okur, anlatılan her şeyi, yazar sanki bir çay bahçesinde anılarını anlatırmış gibi dinlemeye hazırlanıyor. Yazarın, çevresindeki insanlarla sözel yoldan paylaşamadığı şeyleri, yazılı biçimde ifade eden bir günlükte mahremiyetini paylaşıyor gibi hissediyor. Bu, okura bir düşünceyi kabul ettirme amacından uzak anlatımını ön plana çıkaran bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Ama yine de zaman zaman okurun durumu sinirli bir beklentinin sınırlarına varıyor, okur gerçekliğin bittiği ve kurgunun başladığı o noktayı yakalamak adına öykünün zevkini çıkaramayabiliyor. Hatta öykünün son satırlarına geldiğinde okur, anlatımın güzelliğini veya yazarın gerçekte dikkat çekmek istediği noktayı gözden kaçırdığının ayırdına varabiliyor.

Bu parçada sözü edilen öykülerle ilgili olarak

I. Mesaj kaygısı taşımayan bir tutumla oluşturulduğu

II. İçten bir anlatıma sahip olduğu

III. Kurgusal arayış içinde olan okurların öykünün ana temasını kaçırabildiği

IV. Baştan sona okurlara yazarının dili kullanmadaki ustalığını hissettirdiği

yargılarından hangileri söylenemez?

A) I ve II

B) Yalnız II

C) I ve III

D) III ve IV

E) Yalnız IV

34. (I) Kiralık Katil adlı başyapıt; bir filmin, yönetmenin elinden çıktıktan sonra artık nasıl da kendisine ait olmadığının, filmin kendi yolunu çizdiğinin ve izleyenlerin onu nereye oturttuğunun güzel bir örneğidir. (II) Jean-Pierre Melville, bu filminde şizofren bir kiralık katilin hikâyesini anlattığını söyler. (III) Oysa izleyiciler ve filmin hayranları, Jef Costello’yu şizofren kimliğiyle değil; “cool olmak” tanımının belki de doğuşuna katkıda bulunan ve yalnızlığının verdiği melankoliyle büyüleyen bir karakter olarak içselleştirdiler. (IV) Melville’in filmi, Samuray’ın Bushido Kitabı’ndan bir alıntıyla başlar: “Samurayın yalnızlığından daha büyük bir yalnızlık yoktur, belki ormandaki kaplanınki hariç.” (V) Hemen ardından yatağında takım elbisesi içinde sırt üstü yatmış Jef, jenerik boyunca sakin sakin tavana bakar. (VI) Jef Costello’nun derin yalnızlığına eşlik eden tek şey, kafesinde sürekli şakıyan minik bir kuştur.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II     B) III    C) IV    D) V     E) VI

35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Doğa olaylarının zaman içinde tekrarlayan değişimleri, tüm canlıların yaşamına ve fiziksel davranışlarına eş zamanlı olarak yansır. Mevsimler, gelgit olayları, ay devreleri, manyetik alan, ses ve atmosfer değişiklikleri gibi tekrarlanan doğa olayları, canlıların yaşamını belirgin olarak etkiler ve canlılarda biyolojik bir iç saatin oluşmasını sağlar. İnsanlarda 24 saatlik süre boyunca, yüzden fazla parametrenin değişim gösterdiği tespit edilmiştir. Bu değişimler, hem 24 saatlik çevre değişikliğine uyum gösterir hem de kendi aralarında bir bağlantı içindedir. Bu bir günlük süre içindeki biyolojik değişimlerin en çarpıcı olanı, uyku-uyanıklık ritmidir.

35. Bu parçadan

I. Doğa olaylarının kişinin yaşamsal işlevlerine etki ettiği

II. İnsan vücudunun, periyodik olaylara göre kendini ayarladığı

III. Uykusuzluk sorunu yaşayanların yaşam kalitesinin düştüğü

IV. Teknolojik gelişmelerin, insan yaşamını diğer etkenlerden daha çok değiştirdiği

yargılarından hangileri çıkarılamaz?

A) Yalnız I

B) I ve II

C) II ve III

D) II ve IV

E) III ve IV

36. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?

A) Açıklama – öyküleme

B) Açıklama – örneklendirme

C) Betimleme – benzetme

D) Tartışma – tanık gösterme

E) Betimleme – tartışma

37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Asit yağmurları, fosil yakıtların yakılması sonucu ortaya çıkan yağışlardır. Özellikle sanayileşmenin yoğun olduğu ve fosil yakıtların enerji tüketimi olarak kullanıldığı bölgelerde yakma sonucu azot ve kükürt gazları açığa çıkmaktadır. Oluşan bu gazlar, bulutlardaki su buharıyla tepkimeye girerek sülfürik ve nitrik asitleri ortaya çıkarmakta, oluşan bu asitler ise kar, yağmur, çiğ ve sis gibi doğal olaylar sonucunda yeryüzüne ulaşmaktadır. Normal koşullar altında oluşan yağmurların pH değeri 5,6’dır. Bu değerin altında bir değere sahip olan yağış, asit yağmuru olarak adlandırılmaktadır. Asit yağmurları, özellikle sanayi devriminden sonra kükürt ve azot gazlarının atmosferde hızla birikmesiyle etkisini hissettirmeye başlamıştır.

37. Bu parçada asit yağmurlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Fosil yakıtların kullanımıyla ilişkili olduğuna

B) Enerji tüketiminin azalmasıyla olumsuzluklarının giderilebileceğine

C) Belli bir ölçüm kriterinin bulunduğuna

D) Yağmur dışındaki yağış türünde de görüldüğüne

E) Belli gazların su buharıyla reaksiyona girmesi sonucunda ortaya çıktığına

38. Bu parçaya göre asit yağmurlarının belli bir zaman sonra yoğun olarak görülmesindeki en önemli etken aşağıdakilerden hangisidir?

A) Zararlarını araştıran bireysel ve kurumsal çalışmaların geç başlaması

B) Kalitesiz fosil yakıtlarının daha çok kullanılması

C) Yağmurların pH değerlerinin yanlış hesaplanması

D) Hava kirliliğiyle ilgili bilimsel çalışmaların yetersizliği

E) Sanayi devrimiyle birlikte azot gazı ve kükürdün atmosferde çoğalması

39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Okulların açılmasıyla beraber sırtındaki okul çantasını tıka basa dolduran öğrencilerin bu çantaları taşırken çektiği zorluklara herkes şahit olmaktadır. Hatta okula yeni başlamış, çantası kendinden büyük çocukların çantalarını her ne kadar ebeveynleri taşımaya çalışsa da gerek okula başlamanın heyecanı gerekse çantasını kendisinin taşıyabileceğini gösterme isteği, çocuklar için yapılan “yürüyen çantalar” esprilerine sebep olmaktadır. Uzmanların okul çantalarıyla ilgili yaptıkları araştırmalarda çıkan sonuca göre çocukların, toplam vücut ağırlığının %10’u kadar bir maksimum ağırlık taşıması gerekmektedir. Daha büyük yaştaki çocuklar ev ödevleri, müzik aletleri, sanat projeleri veya okul sonrası etkinlikler nedeniyle daha ağır yükler taşımak zorunda kalmaktadır. Bu nedenle uzmanlar, onların, tekerlekli valiz şeklinde okul çantaları kullanmaları gerektiği görüşünü belirtmişlerdir.

39. Bu parçada yazarın, aşağıdakilerden hangisini amaçladığı söylenebilir?

A) Okul çantalarının yanlış kullanımıyla ilgili olarak kamuoyunu uyarmak

B) Ağır okul çantalarının okula başlayan çocukların heyecanını körelttiğini göstermek

C) Okul çantalarının nasıl olması gerektiğiyle ilgili yapılan araştırmaların yetersizliğini belirtmek

D) Çocukların okul çantası kullanma zorunluluğunun olmaması gerektiğini vurgulamak

E) Yaşça büyük çocukların ağır çanta kullanmalarında bir sakınca olmadığını anlatmak

40. Bu parçada “yürüyen çantalar” sözüyle çocuklarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İşlevsiz okul çantası kullanarak okul yaşamlarını zorlaştırdıkları

B) Hızlı yürüdükleri için okul çantalarının herkes tarafından fark edildiği

C) Kendilerini görünmez kılacak büyüklükte çanta kullandıkları

D) Büyük çanta kullananların diğerlerinden hemen ayrıştığı

E) Uzun mesafe yürüyenlerin okul çantası taşıdıklarında çantalarıyla özdeşleştikleri

CEVAPLAR

1 – D 8 – D 15 – A 22 – A 29 – C 36 – B
2 – C 9 – B 16 – D 23 – E 30 – A 37 – B
3 – C 10 – C 17- D 24 – B 31 – D 38 – E
4 – A 11 – A 18- B 25 – E 32 – C 39 – A
5 – A 12 – C 19 – D 26 – B 33 – E 40 – C
6 – C 13 – E 20 – B 27 – D 34 – C    
7 – E 14 – E 21 – D 28 – B 35 – E    
]]>
TYT Türkçe Denemesi – 47 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-denemesi-47.html Tue, 07 Apr 2020 17:20:51 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=123823 TYT Türkçe Denemesi – 47

1. Ünlü Fransız romancısı Gustave Flaubert (Güstav Flober) (I)  Madam Bovary adlı ölümsüz eserini yazdıktan sonra yaşadıklarını şöyle anlatıyor; (II)  “Madame Bovary’yi yazdığım sırada bana birçok kereler Başkahramanınız olan kadın, Madame X midir?’ (III) diye sordular. Hiç tanımadığım kişiler evime gelip bana sorular sordular. Ülkenin dört bir yanından gelen bir sürü mektup… (IV) İçlerinden biri, (V) Reims’den bir bey, benzer bir duyguyu ona bire bir yaşatabildiğim için beni kutladı. Aşağı Seine’nin tüm eczacıları Homais’te kendi kişiliklerini sezince evime gelip beni tokatlamak istediler.”

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangileri yanlış kullanılmıştır?

A) I ve V

B) II ve III

C) II ve IV

D) Yalnız II

E) IV ve V

2. Filmde ele alınan konu büyük bir ciddiyetle işleniyor. Filmde bir belgeseldeki gibi konu konuyu, insan insanı doğuruyor. Hatta gerçek yaşamdan alınan konunun önce belgeselle anlatılması planlanmış ama yönetmen meseleyi kurmaca olarak daha iyi ortaya koyabileceğini düşünmüş ve filmi böyle çekmiş. Çok da iyi yapmış. Sinema seyircilerinin büyük ilgisi de onların sanatın inceliklerini terk etmeden bir belgesel edası kuşanan ve derdini derli toplu anlatan filmleri sevdiklerini gösteriyor.

Bu parçaya göre sözü edilen filmin sinemaseverlerce beğenilmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Ele aldığı konuyu seyircilerin ilgisini çekecek bir kurguyla verebilmesi

B) Kurgu tekniğiyle belgesel tekniğini başarıyla bir arada sunabilmesi

C) Roman tadında bir film özelliği göstermesi

D) Gerçek yaşamdan bir olay anlatıldığını seyircilere hissettirmemesi

E) Yönetmenin seyircinin kalbine girebilecek bir konuyu seçmesi

3. (I) Şiir, öykü, roman, tiyatro gibi yazınsal türlerin ortak özelliği aynı zamanda sanat ürünü olmalarıdır. (II) Bilindiği gibi sanat, bir yaratma ya da yeniden yapılandırma işidir; güzeli ve güzelliği arar. (III) Sanatsal özelliği olan yazınsal türler, gerçeği olduğu gibi değil değiştirerek, biçimlendirerek, kurgulayarak yansıtır. (IV) Bu özelliklerinden dolayı bu tür metinlere kurmaca metin adı verilmiştir. (V) Yazınsal ürünler, insanı ve yaşamı ele alır ve sanatçı, ele aldığı yaşam durumunu salt gerçek olarak sunmaz. (VI) Onu kendi anlayış ve bakış açısına göre düş ve düşünce gücünü kullanarak, değiştirerek, zenginleştirerek yeniden oluşturur.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, yönelme durum eki almış bir sözcük vardır.

B) III. cümlenin yüklemi, türemiş bir eylemdir.

C) IV. cümlenin yüklemi, edilgen ve geçişsiz bir eylemdir.

D) V. cümle, bağlı bir cümledir.

E) VI. cümle, girişik birleşik bir cümledir.

4. O gece, yemekte olan her şeyi tekrar düşündü. Salıncağı yaptığı o öğleüstü arkadaşının ona ne kadar iyi davrandığını, dizindeki kanamayı nasıl durdurduğunu hatırladı. Aslında çenesini sımsıkı kapalı tutup hiç sorun çıkarmaması en iyisiydi. Bazı insanlar bu gerginlikten hoşlanmıyordu.

Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünsüz yumuşaması

B) Ünsüz düşmesi

C) Ünlü düşmesi

D) Ünsüz benzeşmesi

E) Ünlü daralması

5. Tarih, kültürler arasındaki etkileşimlerin aynı zamanda şiddetli bir çatışma alanı oluşturduğunu da gösterir. Söz konusu etkileşim; facialar, savaşlar, kıyımlar sonrasında da devam etmiştir. Meşhur Truva Savaşı buna örnektir ve gelişmiş güçlü bir kent devleti bu savaş sonrası yıkım sürecine girmiştir. Yine Haçlı Seferleri ayrımcılığı, acıyı, yıkıntıyı beraberinde getirirken Batı, Doğu’nun kültürünü kendi yakasına taşımıştır. Nasıl ki Büyük İskender Dönemi’nde Doğu ve Batı’nın karşılıklı birbirini etkilediğini biliyorsak Haçlı Seferleri Dönemi’nde de ve hatta bugün küreselleşme düzeninde de geniş çaplı etkilenmelerin olduğunu biliyoruz, bizzat buna tanık oluyoruz. Kentlerin güncel hayatına giren fast-food alışkanlığı, moda giyim tarzları bunun çarpıcı örneklerindendir.

Bu parçadan yola çıkarak

I. Büyük savaşlar, kültürlerin gelişimini diğer toplumsal olaylara göre daha çok etkiler.

II. Tarihte yaşanan büyük toplumsal olaylar, kültürler arası alışverişe aracı olmuştur.

III. Batı kültürü, Doğu kültürünü her zaman daha olumlu etkilemiştir.

IV. Kültürler arası etkileşimin gerçekleştiği alanlar, çeşitlilik göstermektedir.

yargılarından hangileri söylenemez?

A) Yalnız I

B) Yalnız II

C) I ve III

D) II ve IV

E) III ve IV

6. I. Buradaki ekili araziler ovaya doğru eğimlidir.

II. Babam şimdiye dek çoktan işlerini bitirmiştir.

III. Makineyi kısa bir süre bekledikten sonra çalıştırın.

IV. İlçemizin havası her mevsim çok temizdir.

V. Soğuk havalarda annem bizi sıkıca giydirirdi.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde “-dır, -dir” eki, çekim eki göreviyle kullanılmamıştır?

A) I ve II

B) I ve III

C) II ve IV

D) III ve V

E) IV ve V

7. Roberto Bolano’nun yapıtlarında yetmişli yılların siyasi atmosferini bulursunuz. Dünya tarihine yön veren olaylara yaptığı göndermeler, aynı karakterleri başka çehreler ve farklı kimliklerle okurun karşısına dikmesi, sevdiği yazarların metinlerinden sızan özdeyişleri metnin can alıcı yerlerine nakletmesi ve yapıtın anlatımına renk katan ironisi onu diğer yazarlardan farklı kılan çarpıcı yönleridir. Yapıtlarını okura ilk bakışta kolay görünen ancak okumaya başlayınca zorluğu fark edilen bir anlatımla kurgulamıştır. Bolano’nun kendi yazınsal kimliğini belirgin kılan bir kurmaca üçgeni vardır. Bu üçgenin dışındaki alan, bir lunapark kadar eğlenceli gibi görünse de her an ışıkların sönüp gizemli ve uğursuz olayların başlayacağı bir atmosferle karşılaşabiliriz.

I. Ortak noktaların olduğu

II. Belli bir dönemi anlattığı

III. Yaşadığı döneme yönelik eleştirel göndermelerde bulunduğu

IV. Başkalarına ait özlü sözlere yer verdiği

V. Farklı katmanları ve sürprizli yönlerinin olduğu

Bu parçada Roberto Bolano’nun yapıtlarıyla ilgili olarak yukarıdakilerden hangilerine ulaşılamaz?

A) I ve II

B) II ve III

C) Yalnız III

D) III ve V

E) IV ve V

8. Yangınlar Osmanlı devletinin (I) altı yüzyıllık tarihinin o kadar ayrılmaz bir parçasıydı ki  (II) İstanbullular, özellikle on dokuzuncu yüzyıldan itibaren art arda  (III) çıkarak şehri kasıp kavuran bu felakete kendilerini peşinen hazırlamışlardır. On dokuzuncu yüzyılda dar sokaklarda, ahşap evlerde oturan misafirsever  (IV) İstanbullular için yangın artık bir felaketten çok, eninde sonunda evlerini ziyaret edecek bir Tanrı misafiriydi (V)âdeta.

Bu parçada numaralanmış bölümlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

9. El yazması her eser pek çok açıdan özgündü ancak çoğaltılması ciddi bir sorundu ve her çoğaltılma sonucunda eserde ciddi eksiklikler veya fazlalıklar oluşuyordu. Bu da aynı eseri okuyan iki kişinin farklı bilgiler edinmesine yani genelgeçer bir bilgi birikiminin oluşamamasına yol açıyordu. Matbaa ilk kez tek seferde, birbirinin aynısı olan yüzlerce kopyanın yayımlanmasına olanak tanıdı. Artık belli bir kitabın belli bir sayfasına atıfta bulunmak, dipnot olarak göstermek (daha önce hiç olmadığı kadar) mümkün olmuştu. Bir üniversitedeki bilim insanının herhangi bir esere yaptığı bir atıf, artık bir başka üniversitedeki meslektaşı tarafından denetlenebilir hâle gelmişti. Bu şekilde gerçekleşen bir “denetleme” ilerlemenin sürekliliği açısından hayati bir atılım oldu.

Bu parçaya göre matbaanın kitap basımında kullanılmasının sağladığı katkı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bilim ve teknolojideki gelişmelerin daha çok kişiye duyurulmasını sağlaması

B) Bilimsel kitap yazımını teşvik ederek bilime olan ilgiyi artırması

C) Bilim adamları arasındaki görüş ayrılıklarını ortadan kaldırarak tek yanlı bir bakış açısının oluşmasını sağlaması

D) Yazılan eserlerin geniş halk kitlelerine ulaşmasını sağlayarak eğitim düzeyini yükseltmesi

E) Bilginin standartlaşmasını ve kontrolünü sağlayarak bilimsel ilerlemeye yardımcı olması

10. Halk şairlerinin asıl kaynağı halktır. Köy halkı arasından da çıkar, göçebeler arasından da; kasaba arasından da çıkar, şehirlerden de… Pek saymaya, sınırlamaya değmez. Çünkü bir saz şairi köyde doğup köy köy, oba oba dolaşır; bal alır her çiçekten bir arı gibi… Bu bakımdan doğdukları yerlerin de gezip dolaştıkları yerlerin de izlerini taşırlar ama asıl “ayırıcı nitelikleri” yerleştikleri, yetiştikleri sosyal çevrelerden gelir.

Bu parçada aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisinin kullanımıyla ilgili bir yanlışlık vardır?

A) Nokta (.)

B) Virgül (,)

C) Noktalı virgül (;)

D) Tırnak işareti (“ ”)

E) Üç nokta (…)

11. MÖ 4000’den zamanımıza kadar uzanan (I) (varlığını devam ettiren) çeşitli kültürel ve tarihî ögeleri bünyesinde (II) (içinde) barındıran Hatay’da ilk bilimsel kazılar 1932 yılında yapılmıştır. Çalışmaların henüz ilk yıllarında çeşitli ve kıymeti büyük olan tarihî eserin gün yüzüne çıkarılması (III)(varlığının görünür olması) üzerine, Fransız idaresinde bulunan Hatay’da görevli M. Prost’un direktif vermesiyle (IV)(yapılmasını emretmesiyle) sancak dahilinde bulunan bütün tarihî eserlerin Antakya’da toplanmasına ve bir müze kurulmasına karar verilmiştir (V)(ihtiyaç duyulmuştur).

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?

A) II     B) V     C) IV    D) III    E) I

12. I. Dünya genelinde her beş ölümden biri de beslenmeye bağlı rahatsızlıklardan kaynaklanıyor; bu oran, sigara içmenin neden olduğu ölümlerden daha fazla.

II. Türkiye, İsrail ve İspanya başta olmak üzere sebze ağırlıklı beslenen Akdeniz ülkeleri, dünyada beslenmeye bağlı ölüm olaylarının en az yaşandığı ülkeler arasında bulunuyor.

Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) I. cümlede belirtilen rahatsızlığın, ülkelerin gelişmişlik düzeyleriyle doğrudan ilişkili olduğuna yönelik bir saptama yapılmaktadır.

B) I. cümlede anlatılan durumun ortaya çıkardığı olumsuz sonuçların dünya ülkelerini nasıl etkilediğine yönelik bir araştırmadan söz edilmektedir.

C) I. cümledeki bilginin gerçeği yansıtmadığı, örnek verilerek ve açıklama yapılarak ortaya konmaktadır.

D) I. cümlede belirtilen durumun kimi ülkeleri daha az etkilediği örneklendirilmektedir.

E) I. cümlede verilen bilginin doğru olduğu bilimsel olarak kanıtlanmaktadır.

13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ayraç içinde verilen açıklama doğru değildir?

A) Kapıdaki görevli bizi laf yağmuruna tutmuştu. (İsim tamlamasında tamlanan tamlayanın neye benzediğini ifade etmiştir.)

B) Yarın yapılacak geziye bütün sınıf katılacakmış. (Bir tür adı, mecazımürsel yoluyla topluluk adı olarak kullanılmıştır.)

C) Birkaç kişi deniz kenarındaki kaplumbağaları korumaya çalışıyordu. (Sayıca belirsizlik ifade eden bir sıfat vardır.)

D) Ona buna bakacağına sen önce kendi işlerini yap. (Adıl görevinde kullanılan ikileme vardır.)

E) Onu otogarda karşılamaya arkadaşlarıyla müdürü gitti. (İlgeç vardır.)

14. Ben sıklıkla Tarık Dursun K., Bilge Karasu, Vüs’at O. Bener, Tahsin Yücel gibi öykücülerden ve onların öykücülüğünden söz ederim. Türkçe yazmak isteyenin yol uğrağının mutlaka bu yazarlardan geçmesi gerektiğini söylerim. Her biri yarattıkları anlatı evreniyle yenilikçidir, yeni söyleyiş biçimleri katmıştır edebiyatımıza. Eğer bu kuşağı tek tek ele alırsak her birindeki farklılığın, benzersizliğin neler içerdiğini görürüz. Bu, yazar olmak isteyen, Türkçenin söz değerlerini özümsemek isteyen gençler için vazgeçilmez bir kaynaktır.

Bu şekilde konuşan bir sanatçının, sözü edilen yazarları gençlere tavsiye etmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yazınsal birikimden yararlanmaları

B) Yeni bir içerikle ortaya çıkmaları

C) Türkçeyi doğru ve yerinde kullanmaları

D) Etkilerinin yaşadıkları zamanla sınırlı kalmaması

E) Özgün bir anlatıma sahip olmaları

15. Yazınımızda eleştiri, yapıtların değerini artıran, okura ve yazara kılavuzluk yapan önemli bir etkinlik. Eleştiri okuyan bir okur, yapıta daha bilinçli yaklaşıyor, yazarın göndermelerini yerli yerine oturtuyor, dahası yapıttan tat alıyor. Ancak okurlar genellikle belli dergilerde yazan bir iki eleştirmeni izliyor. Bu da tek anahtarla onlarca kapıyı açmaya çalışmak anlamına geliyor. Oysa bir kitapla ilgili farklı eleştirileri okumak, kilitli kapıları açmak için bir anahtar demetine sahip olmak demek.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yapıtı daha iyi anlamak için farklı bakış açılarından yararlanmak

B) Yapıtta anlatılanların gerçekten yaşanıp yaşanmadığını tespit etmek

C) İpuçlarını izleyerek anlatılanları doğru bir biçimde anlamlandırmak

D) Farklı görüş ve düşüncelerin çelişen ve örtüşen yanlarını bulmak

E) Yapıtın anlaşılmasını zorlaştıracak ön yargılardan sıyrılmak

16. Salâh Birsel; Türkçenin en ilginç, en özgün üslupçularından biri. Yazılarındaki ilk birkaç cümleyi okuyunca —-. Ancak sabrettiğinizde başkasının elinde çok resmî, iddialı, kuru olabilecek geniş zaman kiplerini bir tür müzikal efekt, bir makam gibi kullanarak temel bir ahenk yarattığını; temel müzikaliteyi böylece kurduktan sonra zengin bir dilsel çeşitliliğe yer verdiğini göreceksiniz. Kısalı uzunlu cümleleri arka arkaya getirme, bir konuyu işledikten sonra aniden bambaşka gibi görünen oysa bağlantılı olan bir bir konuya geçme; mizahi incelikleri, ufak nükteleri, saçmalıkları metnin kritik noktalarına yerleştirerek metne etkileyicilik ve şaşırtıcılık katma onun karakteristik özellikleri arasında.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) onun, kültürel altyapısına ve zengin birikimine tanık olabilirsiniz

B) yapıttaki şaşırtıcı ve anlaşılması güç söyleyişler karşısında baştan pes edebilirsiniz

C) ne denli karmaşık bir olay örgüsüyle karşı karşıya kaldığınızı anlayabilirsiniz

D) bu cümleleri farklı yazılarında da kullandığını görebilirsiniz

E) yazılarını kendi görüşlerini vermek için özellikle kurguladığını anlayabilirsiniz

17. Günümüzde her birini birkaç kereden fazla seyretmeye (I) tahammülümüzün olmadığı, kaçmak için uzaktan kumandalara sığındığımız, (II) üstelik çoğu da başarılı olan reklamlar, çocukluk yıllarımızda durağandı, (III) teknik açıdan ilkeldi, çoğu da çok sıkıcıydı. Ama yine de bugün yoksunluklarla (IV) dolu geçmişimizin hatırlatıcıları (V) gibiler.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangileri fiilimsidir?

A) I ve II

B) I ve III

C) II ve IV

D) III ve V

E) IV ve V

18. (I) Günümüzde sinemaların kendince bir konforu, görkemli bir havası var. (II) Açık havada film izleme imkânı tanıyan konforsuz yazlık sinemalar tarihe karıştı çoktan. (III) Günümüzde yok olan yazlık sinemalar, yetmişli yıllarda sayıca kışlık sinemalardan fazlaydı. (IV) Hemen hemen aynı büyüklükteki yazlık sinemalar neredeyse her mahallenin baş köşesindeydi. (V) Şehirlerdeki boş alanlar, arsalar yazlık sinema kurmaya çok elverişliydi. (VI) Yazlık sinemaların neslini tüketen şey seyircinin azalmasından çok, sinema olabilecek alanların zamanla yerleşim birimlerine dönüşmesi oldu.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri, yüklemin türü bakımından ötekilerden farklıdır?

A) I ve II

B) I ve V

C) II ve VI

D) III ve IV

E) IV ve VI

19. I. “Tahta” adlı öyküsünde yazar, köyde yaşayan ve akli dengesi yerinde olmayan bir karakteri, iyi eğitim almış bir şehirli gibi tasarlayıp bilgece konuşturuyor. Çok düzgün cümlelerle ve mantıksal bir düzende akıp giden bu konuşmalar ve yapay anlatım, yazarın sokağı tanımadığını gösteriyor.

II. Yazar, İnce Memed romanını bir köyde ve o köyde yaşayan kahramanlar arasında geçen olaylar üzerine kuruyor. Seçilen kelimeler, konuşma tarzları ve cümle kurgusu olayın geçtiği atmosferi tüm canlılığıyla gözler önüne seriyor. Kişilerin yöreye özgü şiveyle konuşması, okurda anlatılanların yaşanmışlığına dair bir şüphe oluşturmuyor.

Yukarıda verilen örnekler, aşağıdaki görüşlerden hangisini temellendirmek için kullanılabilir?

A) Bir yapıtta dil ne denli konuşma diline yakınsa yapıt,okurla o kadar sıcak ve yakın bir ilişki kurabilir.

B) Bir yapıtta dil, başarıyla işlenmiş, sözcükler özenle seçilmişse o yapıtın geleceğe kalmaması için hiçbir sebep yoktur.

C) Bir yapıtta anlatılan konu kadar dil de yapıtın gerçekliğini besleyen önemli ögelerden biridir.

D) Bir yazar, içinde bulunduğu toplumun dil ve kültüründen beslenmezse başarıya ulaşamaz.

E) Kendine özgü bir anlatım yakalayamayan bir yazarın başarılı olması mümkün değildir.

20. (I) Arkeologlar, değişik ortamlarda çalışırlar. (II) Araştırma yapan arkeologlar, çoğunlukla metin okuyarak, yazarak görev yapar. (III) Bu çalışmalar ağırlıklı olarak yaz aylarında yapılır. (IV) Bir kazıda ilginç bir parçanın bulunması ve ait olduğu dönemin belirlenmesi uzun ve zahmetli bir çaba sonucunda gerçekleşir ve bu durum arkeologlara büyük bir mutluluk verir. (V) Bununla birlikte arkeologlar; eski çağ tarihçisi, heykeltıraş, mimar, topoğraf, teknik ressam, fotoğrafçı, epigraf (yazıt okuyan kişi) gibi meslek elemanlarıyla sürekli iletişim hâlindedir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde neden- sonuç ilişkisi söz konusudur?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

21. • Tarih öncesi zamanlardan bu yana çeşitli doğa olayları sonucunda birçok canlı türünün soyu tükendi.

• Bir canlının soyunun tükenmesi doğal karşılanabilir ama günümüzdeki sorun, bu tükenişin hızının çok artmasıyla ilgili.

Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?

A) Canlıların soyunun tükenmesi geçmişte bir sorun olarak görülmese de günümüzde büyük bir sorun olarak algılanmaktadır.

B) Geçmişte çeşitli sebeplerle canlıların soyunun tükenmesini bugün doğal karşılamamızı gerektirecek bir gerekçeye sahip değiliz.

C) Tarihte doğal gerekçelerle canlıların soyunun tükenmesi olağan bir durumken günümüzde bu tükenişin hızlanması bir sorunun habercisidir.

D) Canlıların soyunun tükenmesiyle oluşan durum geçmişte ve günümüzde günün şartlarından dolayı farklı bakış açılarıyla değerlendirilmiştir.

E) Günümüz şartlarında canlıların soyunun hızlı tükenmesi bir sorun oluştururken geçmişte hiçbir zaman bu durum bir sorun olarak algılanmamıştır.

22. —-. Örneğin, Eskimo dilinde “kar”, Arapçada “deve” için birçok sözcük bulunur. İnsanın bir yere ait olma-olmama hissi ise her dilde sayısız sözcük ve ifadeyle karşılanır. Örneğin, İngilizcede foreigner, stranger, outlander, alien, bazı küçük farkları olsa da sözlükte genel anlamda “yabancı” demektir.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A) Sözcükleri kullanmak, anlamlarını bilmek demek değildir

B) Bazı sözcükler belli kültürler için özeldir

C) Hiçbir sözcüğün ses ve anlam değeri aynı değildir

D) Sözcükler her zaman gerçek anlamıyla kullanılmaz

E) Sözcükler, düşüncelerimizi anlatmada kullandığımız en önemli araçlardır

23. Bir atlet ne kadar süre antrenman yapıyordur sizce? İngiliz olimpik yüzücü, Rebecca Adlington, 2008 Olimpiyatları’na hazırlanırken günde 4,5 hatta 6 saate varan zorlu bir antrenman programına tabiydi. Bu programda sadece yüzme değil ayrıca koşu, kuvvet egzersizleri de vardı ve Rebecca güne saat 5 civarı başlamaktaydı. Eminim, onun da alarmı kapatıp uyumaya devam etmek istediği günler olmuştu ama çok çalıştı ve sonunda 2008’de iki altın madalya kazandı.

Bu parçada anlatılanlar aşağıdakilerden hangisini desteklemek için söylenmiş olabilir?

A) Düşük hedefli başarıları elde edip tatmin olmaktan daha kötü bir başarısızlık yoktur.

B) İnsan ne kadar az şey biliyorsa o kadar çok şey bildiğini zanneder.

C) Hayatta başarılı olanlar, yaşadıklarının sebeplerini her zaman araştırırlar.

D) Başarılı olmuş insanların gittikleri yolları takip ederseniz sadece kendinize ait özgün bir başarıya imza atmanız olanaksızdır.

E) Doğuştan yetenekli olmak, yeteneklerinizi gereken seviyeye taşıyacak alıştırmaları yaptığınızda ancak işe yarar.

24. Depresyon; duygusal, zihinsel, davranışsal ve bedensel bazı belirtilerle kendisini gösteren bir durumdur. En dikkat çekici belirtisi çökkün ruh hâli ile ilgi ve zevk almada belirgin azalmadır. Depresyondaki kişi duygusal açıdan mutsuz ve karamsardır. Eskiden en severek yaptığı işler bile artık zevk vermez olmuştur. Kişi kendini hüzünlü ve yalnız hisseder. Kendisine ve çevresine ilgisi azalır. Herkese yük olduğunu düşünüp sorumluluklarını yerine getirmediğini düşünür. İç

sıkıntısı, daralma; dayanılmaz huzursuzlukları beraberinde getirir. Bazen kendisini tüm duygularını yitirmiş gibi hissedebilir. Dikkatini toplayamama ve unutkanlık, depresyonun en sık görülen belirtilerindendir.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisinin depresyon yaşayan bir kişide görüldüğü söylenemez?

A) Ümitsizlik duygusu taşıma

B) Sosyal yaşamdan uzaklaşma

C) Suçluluk duygusuna bağlı kaygılar yaşama

D) Başkalarını incitecek tavırda bulunma

E) Değişken ruh hâllerine bürünme

25. I. Bu şekilde hızla oluşan sinir hücreleri uzun kökler oluşturarak komşu hücrelere ya da daha uzaktaki hücrelere bağlanır.

II. Hücresel bozuklukların neden ve hangi erken dönemde olduğu konusu ise hâlâ açıklık kazanmış değil.

III. Hamileliğin 6. ayı bittiğinde bebeğin beyninde trilyonlarca sinir hücresi bağlantısı oluşmuştur.

IV. Annesinin karnında büyümekte olan bir bebeğin beyninde her dakika yaklaşık 250.000 sinir hücresi oluşur.

V. Ancak bu nörolojik gelişimin bazen bir şekilde sekteye uğraması otizm gibi bazı hastalıkların oluşmasına neden olur.

Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?

A) I      B) II      C) III     D) IV    E) V

26. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) Emekli Profesör Gürkan Bey o öğrencisine önemli birşey söylemişti.

B) Tanzimat Dönemi romanlarında, kölelik, cariyelik yanlış Batılılaşma gibi konular öne çıkmıştır.

C) İnsanoğlunun ekmek gibi, su gibi vazgeçemeyeceği günlük ihtiyaçlarından biri de tuz değil midir?

D) Bu ansiklopedide Türklerin ilk çağlarda genellikle avcılıkla geçindiklerinden söz ediliyor.

E) Şirketimizin 7’nci kuruluş yıl dönümünde hissedarlarımızla birlikte yurt dışına çıktık.

27. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tüm ögeler kelime grubu hâlindedir?

A) Ünlü sanatçının son eseri sıradan okurlara paylaşmanın güzelliğini fark ettiriyor.

B) Eserlerini üslup açısından son derece hassas bir tartımdan geçiriyor.

C) Bu dönem sanatçıları yazdıkları eserleri eleştirel bir gözle değerlendirmeyi önemsiyordu.

D) Farklı kültürlere sahip pek çok yazar bu festivalde birlikte fotoğraf çektirmişti.

E) Edebiyat otoriteleri o şairi çok sınırlayıcı bir tanımla “aşk şairi” olarak tanımlarlar.

28. – 29. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

(I) Bugün itibarıyla 6,9 milyara ulaşan dünya nüfusunun sağlıklı bir şekilde yaşamlarına devam edebilmesi için beslenmesi gerekiyor. (II) Beslenmeyi sağlamak için de gıdanın üretilmesi şart. (III) Tarım, gıda zincirinin birincil üretim olarak tanımladığımız başlangıç noktası yani bitkisel üretim, hayatımızın vazgeçilmezi. (IV) Tarımsal faaliyetlerin başladığı ilk günden bu zamana bitki hastalıkları, zararlı böcekler, parazit bitkiler, yabancı otlar ve olumsuz çevre koşulları üretim yapan çiftçiler için hep sorun olmuş. (V) Sürekli bu etmenlerle mücadele etme yöntemleri geliştirilmesi gerekmiş, dayanıklı bitki ıslahları yapılmış. (VI) Bunlar yapılmasına rağmen bitki hastalıkları nedeniyle oluşan ekonomik kaybın yıllık olarak yaklaşık 220 milyar dolar olduğu belirtiliyor. (VII) Öyle ki tarihte birçok kere bitki hastalıkları ve zararlıları yüzünden kıtlık yaşanmış, insanlar göç etmek zorunda kalmış.

28. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) Sağlıklı nesillerin yetişmesinde beslenme ihtiyacının karşılanması önemli bir yere sahiptir.

B) Toplumların tarımsal faaliyetleri dünyanın gıda ihtiyacını karşılayamamaktadır.

C) Dünyada tarımsal üretimde tam verimlilik sağlanamamaktadır.

D) Dünyanın nüfus dağılımında tarım, belirleyici etkenlerden biridir.

E) Bitkilere zarar veren gelişmeler, tarımsal üretimi olumsuz etkilemiştir.

29. Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlaması uygun olur?

A) VI    B) III    C) V     D) IV    E) II

30. Gazeteci:

— Soyut resmin zor anlaşıldığına dair bir ön yargı var, ne dersiniz?

Ressam:

(I) —-

Gazeteci:

(II) —-

Ressam:

— İnsanların, en azından benim hitap ettiklerimin, zaten sanatla aralarında hayli mesafe var, o mesafeyi daha da açmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Bundan dolayı son resimlerimde yaşama daha yakın sahnelerin olduğu doğru ama yine de yoğun göndermeler var. Bunun için birikim olmazsa olmaz.

Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) (I) Bu görüşe katılmıyorum. Soyut resim de diğer sanat ürünleri gibi kolayca anlaşılabilir. Çünkü bir sanat ürününe anlam yüklemek öznel bir çabadır. Bu açıdan herkes kendince bir şey anlıyorsa o resim anlaşılıyor demektir.

(II) Resimlerinizde kendi yaşamınıza dair herhangi bir göndermeniz var mı?

B) (I) Soyut resim de bir sanatsal birikimin ürünü. Bu yüzden nasıl resim yapılırken bir birikim gerekiyorsa anlaşılması için de bir birikim şart. Bu açıdan çağdaş resmi anlamak kolay değil.

(II) Resimlerinizde bireyden topluma kayan bir yön var, bu dünya görüşünüzün resimlerinize yansımaya başladığı anlamına mı geliyor?

C) (I) Soyut resmin konu edindiği meseleleri; küresel ısınma, kadın-erkek ilişkileri gibi günümüzün can yakan konularına dair bilgi sahibiyseniz anlamak hiç de zor değil. Ancak modern kültürü ve yaşamı içselleştirmediyseyiz anlamanız imkânsız.

(II) Son resimlerinizin yaşama daha yakın olduğu söylenebilir mi?

D) (I) Soyut resim, her sanatsevere hitap etmiyor. Çünkü bu ürünlerin anlaşılması ciddi bir emek ve çaba gerektiriyor. Dolayısıyla kimi insanların anlamaması doğal bence.

(II) Resimlerinizdeki cesur çizgiler ve şaşırtıcı sentezler son dönem resimlerinizde yerini anlaşılmaz çizgilere bıraktı, neden?

E) (I) Soyut resimler ülkemizde her zaman şaşkınlıkla karşılanmıştır. Bunda şaşılacak bir durum yok. Gerekli birikim ve donanımınız yoksa soyut resimlerin size vereceği bir şey olmaz elbette.

(II) Resimlerinizde neden hep aynı kişi ve nesneleri çiziyorsunuz?

31. – 32. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Boks yaparken güçlü, tekrarlanan yumruklara ve darbelere maruz kalmanın travmatik beyin hasarı için ana risklerden biri olduğu düşünülüyor. Çünkü her yumruk, beyinde mikroskobik hasarlara, beyin dokusunda küçük kanamalara ve beyindeki sinir hücrelerinin fizyolojisinin bozulmasına neden olabiliyor. Bu çeşit bir yaralanma beyin hücrelerinin yıkımını, ardından Alzheimer, Parkinson ve ALS gibi motor nöron hastalıklarına yol açma ihtimalini gündeme getiriyor. Hasarın beynin hangi bölgesinde oluştuğu da önemli diğer bir unsur. Mesela davranış değişikliklerine dair belirtiler beynin ön lobundaki bir hasarın habercisi olabiliyor. Hasar beynin orta bölümündeki, kas kontrolünden sorumlu siyah cisim denilen bölümde oluştuysa Parkinson hastalığında görülen belirtilere benzer belirtiler gözleniyor.

31. I. Beynin farklı bölgelerindeki hasarlar, farklı hastalıklara neden olur.

II. Alzheimer, Parkinson, ALS gibi hastalıkların oluşumunda darbeye maruz kalmak etkili olabilir.

III. Alzheimer’da Parkinson ve ALS hastalıklarına göre daha fazla beyin hücre ölümü görülmektedir.

Bu parçadan yukarıda verilenlerden hangilerine ulaşılamaz?

A) Yalnız I

B) Yalnız II

C) Yalnız III

D) I ve II

E) II ve III

32. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmamıştır?

A) Örneklemeden

B) Benzetmeden

C) Gerekçeli yargıdan

D) Açıklamadan

E) Tahminden

33. Günümüzde tarih konulu çoksatar roman yazarlarından biri de Amin Maalouf’tur. Farklı ve istisna olabilecek aidiyetleri bir arada taşıyan ve bir üst kimlik olarak dünyalı olmayı çok iyi özümsemiş olan yazarın hayatı, savaşlarla ve mücadelelerle şekillenmiştir. Lübnan’da savaşın başlaması ile Fransa’ya göç eden Hristiyan, Arap asıllı bir aileye mensup olarak gençliği çatışmalı çevrelerde geçmiş ve bu durum kimlik üzerine derin analizler yapmasını sağlamıştır. Taşıdığı binlerce yıllık kültürel miras, eserlerinde öyle içten bir dille sentezlenir ki hayatın ölümlerle iç içe geçtiği dünyamızda çok kültürlülüğün nasıl bir zenginlik olduğunu açıkça gösterir. Varlığı ve yazdığı eserler, böylesi bir umut barındırdığı için çok sevilir ve neredeyse hemen her eseri uluslararası ölçekte bir ödüle layık görülür.

Bu parçadan Amin Maalouf ile ilgili olarak

I. Eserlerinin yetkin nitelikler barındırdığı

II. Eserlerinde evrensel özlerin bulunduğu

III. Son yıllarda tarihsel içerikli yapıtlarıyla ilgi odağı olduğu

IV. Eserlerinin pek çok dünya diline çevrildiği

yargılarından hangileri çıkarılamaz?

A) I ve II

B) Yalnız II

C) II ve IV

D) III ve IV

E) Yalnız IV

34. (I) İlk kez 1963 yılında İstanbul Üniversitesinden bir grup araştırmacının bölgede yüzey çalışması yaptığı sırada fark edilen Göbeklitepe’de kazılar, o günden bugüne devam ediyor. (II) 1995 yılından bu yana Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müzesi tarafından devam ettirilen kazı çalışmalarında Neolitik Çağ’a ait “T” şeklinde dikili taşlar bulundu. (III) Ayrıca yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait, 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli ve dairesel şekilli tapınak kalıntıları ortaya çıkarıldı. (IV) Göbeklitepe’de bulunan bu kalıntıların ve yapıların dünyanın ibadet için yapılmış en eski tapınakları olduğu düşünülüyor. (V) Şanlıurfa şehir merkezine 18 kilometre uzaklıktaki Göbeklitepe, yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisiyle karşılaşıyor. (VI) Bu öneminden dolayı Göbeklitepe, 4 Temmuz 2018’de gerçekleştirilen 42. Dünya Miras Komitesi Toplantısı’nda UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alındı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) V     B) III    C) VI    D) II     E) IV

35. Okyanuslardaki canlı organizmaların toplam kütlesinin yaklaşık %90’ını mikroorganizmalar oluşturur. Okyanuslardaki besin zincirinin en altında bu tek hücreli canlılar vardır. Bu canlılar sadece doğrudan ya da dolaylı olarak balıklar, deniz kuşları, balinalara yiyecek olmakla kalmaz; aynı zamanda fotosentez yaparak Dünya’nın atmosferindeki karbondioksitin oksijene dönüşümüne de katkıda bulunurlar. Küresel iklim değişikliği sebebiyle eriyen kutup buzları, bu buzlarda büyüyen tek hücreli canlı sayısının ve dolayısıyla denizlerdeki besin miktarının azalmasına sebep oluyor. Karasal ortamlarda yaşayan mikroorganizmalar da karbondioksit, metan ve azot oksitler gibi önemli sera gazlarını atmosfere salıyor. Üstelik salınan gaz miktarı iklim değişikliği nedeniyle giderek artıyor. Bilim insanları, iklim değişikliğini önleme ile ilgili çalışmalarda bu organizmaların dikkate alınmamasının büyük bir hata olduğunu söylüyor.

Bu parçadan hareketle okyanuslarda yaşayan mikroorganizmalar ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Okyanusta yaşayan canlıları besledikleri

B) Önem ve değerlerine yönelik yeteri kadar araştırma yapılmadığı

C) Okyanuslardaki biyolojik yaşamın çoğunluğunu oluşturdukları

D) Atmosferin temizlenmesine katkıda bulundukları

E) İklim değişikliklerinden olumsuz etkilendikleri

36. Bir gün Haldun Taner, yakın bir sanatçı dostuna şöyle demiş: “Ben, sabah erkenden kalkar, balkona daktiloyu atıp günde yirmi sayfa yazarım. Aklımda hiçbir şey yoksa ne görüyorsam onu dökerim sayfalara.” Sanat hayatımın ilk yıllarında Attilâ İlhan da bana, “Her gün birkaç A4 sayfayı dolduracak kadar kalemini çalıştırmaya alışmalısın.” demişti.

Bu parçadan hareketle yazarın, yazarlıkla ilgili olarak anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Olgunluğa ulaşmak için yıllar içinde yavaş yavaş pişmek gerekir.

B) İlhamın yanında el emeği de gerektiren sanatsal bir uğraşıdır.

C) Akıldan geçenleri el çabukluğuyla kâğıda aktarmanın yanında doğru ve yerli yerinde anlatmak da gerekir.

D) Yazmak kadar, kullanılan dilin inceliklerini öğrenmek için de çaba sarf edilmelidir.

E) Bir yerden esinlenmeye dayanmadan yürütülen bir çalışmadır.

37. I. Hayatta bir amaca ulaşma çabası olmayan insanlar, nehir üzerinde akıp giden saman çöpü gibi oradan oraya savrulur.

II. Bilgi ve görgü bakımından olgunlaşan bir insanın davranışları, bu duruma ulaşmadan önceki hâlinden farklılaşır.

III. İnsan, çevresinde bulunduğu erdem ve kültür sahibi kişilerin etkisiyle zaman içinde olgunlaşmaya başlar.

IV. İnsanlar başaklar gibidir, içleri boşken başları havada gezerken doldukça eğilirler.

V. Bir insanın hayatta yapacağı en büyük hata, kendini hatasız biri sanarak hâl ve tavırlarını değiştirmemesidir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri, anlamca birbirine en yakındır?

A) I ve II

B) II ve III

C) II ve IV

D) III ve IV

E) IV ve V

38. Bir özlü sözün, kapalı olan bir ifadenin açıklanması; edebiyat, felsefe, tarih gibi herhangi bir konunun temel noktaları hakkında bilgi vermek amacıyla başvurulan bir yöntemdir.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Ek eylem

B) Hem niteleme hem belirtme sıfatı almış bir isim

C) Birleşik sıfat

D) Çekimli eylem

E) Ünsüz türemesi

39. 1998’de bir gazetede çalışıyordum. Yayın yönetmenim polisiyeye meraklıydı. Bana “Avrupa’da ve Amerika’da hafta sonları polisiye tefrikalar yayımlanır. Biz niye yapmıyoruz?” dedi. Ben bir karakter çizdim Başkomiser Nevzat diye. Onu yazarken birkaç karakterden esinlendim: Bir tanesi “Ah Güzel İstanbul” filminde Sadri Alışık’ın canlandırdığı Haşmet İbriktaroğlu, diğeri Yavuz Turgul’un Muhsin Bey’i, bir de tanıdığım emniyet müdürü. Kimdir şimdi bu Başkomiser Nevzat? Eski İstanbullu, vicdanlı bir adam. Süper kahraman değil, hata yapıyor, vuruluyor ve eninde sonunda suçluları yakalıyor. Kısacası bu roman kahramanım tüm yazınsal yapıtlarda olduğu gibi —-

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A) yazarı olan benim kişisel özelliklerimden izler taşıyor.

B) bütünüyle gözlem ve izlenimlerime bağlı kalarak oluşturduğum bir karakter oldu.

C) yapıtımı herkese okutacak kadar sürükleyici özelliklere sahip.

D) yazınsal yeteneklerimi ustaca kullanmamla inandırıcılık kazandı.

E) gerçeklerin ve hayal gücünün birlikte ustaca harmanlanmasıyla oluştu.

40. Fosil yakıtların yanması sonucu —- karbondioksit, küresel ısınmayı —- en önemli gazlardan biri; birçok bilim insanı, karbondioksit gazı salımının bugüne göre %50 oranında —- gerektiğini düşünüyor.

Bu cümlede boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?

A) açığa çıkan – artıran – azaltılması

B) oluşan – tetikleyen – etkisini yitirmesi

C) ortaya çıkan – hızlandıran – hafifletilmesi

D) doğaya salınan – önleyen – indirgenmesi

E) yaygınlaşan – çoğaltan – olması

CEVAPLAR

1 – D 8 – A 15 – A 22 – B 29 – D 36 – E
2 – B 9 – E 16 – B 23 – E 30 – C 37 – C
3 – A 10 – E 17 – A 24 – D 31 – C 38 – D
4 – B 11 – B 18 – C 25 – E 32 – B 39 – E
5 – C 12 – D 19 – C 26 – A 33 – D 40 – A
6 – D 13 – E 20 – D 27 – A 34 – A    
7 – C 14 – E 21 – C 28 – B 35 – B    
]]>
TYT Türkçe Denemesi – 46 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-denemesi-46.html Tue, 07 Apr 2020 14:55:58 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=123819 TYT Türkçe Denemesi – 46

1. Yeni iş modelleri, çalışma yöntemleri ve iletişim tekniklerinin değişmesi sosyolojik olarak önemli olayları doğurmaktadır (I)(ortaya çıkarmaktadır). Yapay zekâ işlemcilerinin endüstriyelleşmesi ile birlikte sosyal alanda değişim hızının birden artacağı, buna rağmen yeni gelen kuşakların bu hıza kolaylıkla adapte olabileceği (II)(kendilerini uyarlayabileceği) düşünülmektedir. Çünkü kuşakların analizi yapılmaya (III)(çözümlenmesine) çalışılırken genel olarak yaşanan büyük ve unutulmayacak olayların kuşaklar üzerindeki yansımaları (IV)(etkisi) dikkate alınır. Son yıllarda dünya; yapay zekâ, robot teknolojilerive hizmet otomasyonlarında oldukça hızlı ve önemli gelişmelere sahne olmaktadır (V)(yol açmaktadır).

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

2. Kemalettin Tuğcu, çocuk ve genç okurların macera ihtiyaçlarını karşılayabilmiş bir yazarımızdır. O, hayali geniş, kalemi açık bir yazardır. Soluklanmadan okursunuz romanlarını. Romanlarında olaylar hızlı seyreder, merak unsuru oldukça kuvvetlidir. Eski Bir Masal işte bu romanlarından biridir.

Bu parçada altı çizili sözle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Akıcı bir anlatıma sahip olmak

B) Geniş bir hayal gücü olmak

C) Biçem bakımından doğal ve orijinal olmak

D) Yardımcı olayları kurguya ustalıkla dahil etmek

E) Olay anlatımında mantık hatasına rastlanmamak

3. Bizde okullarda okutulan tarih kitaplarına tamamen harp tarihi gözüyle bakabilirsiniz. Bunların hiçbirinde kültür tarihimize, medeniyet abidelerine, mimarlık eserlerine yer verilmez. Bazılarında görülen izahlar ise devede kulak bile sayılmaz. İşte bütün bunları düşünen merhum Muallim Cevdet, muazzam bir esere imza atıyor: Türk Ahiliği.

Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Görülüyor ki insanların böyle sıra dışı olaylara inanması neredeyse imkânsız.

B) Yetinmeyi bilme, huzurlu bir yaşamın olmazsa olmazlarından biridir.

C) Büyük kentler bir yana bırakılırsa ülkede hayvansal besin tüketimi oldukça azdı.

D) O da az değil yani, muziplikte, işi gücü hayatla dalga geçen benim gibilere taş çıkartır.

E) Başka hiçbir şeyde gözü olmayan kişiler, azımsanmayacak kadar çoktur.

4. I. Psikolojik bir rahatsızlık olan insomnia ya da diğer bir ifadeyle uyuyamama sendromu, özellikle iş hayatının içerisinde yer alan bireylere performans düşüklüğü olarak yansıyabilmektedir.

II. Uykuyu kısaltan birçok etken olduğunu ifade eden uzmanlar, “insomnia”nın özellikle teknolojik gelişmelerle ortaya çıktığını öne sürmektedir.

Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) I. cümlede açıklanan konuyu destekleyen durumlardan söz edilmektedir.

B) I. cümlede tanımlanan rahatsızlığı ortaya çıkaran bir nedenden bahsedilmektedir.

C) I. cümledeki saptamanın toplumu neden daha fazla etkilediği açıklanmaktadır.

D) I. cümlede sözü edilen hastalığın kimlerde yaygın olarak görüldüğü örneklenmektedir.

E) I. cümlede değinilen olgunun bilimsel olarak açıklaması yapılmaktadır.

5. İnsan ve teknoloji etkileşiminde ibrenin makineleşme yönünde ilerlediğini düşünen çok sayıda uzmanın eskiden bilim kurgu olarak değerlendirilen senaryoları, günümüzde yaşananların sıradan, canlı ve güncel bir aktarımı şeklinde görülmektedir.

Bu cümlede sözü edilen uzmanlarla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İlk bakışta tuhaf görülen düşüncelerine kısa sürede alışıldığı

B) Merak ettikleri konular üzerinde hayal ürünü projeler ürettikleri

C) Projelerini hayallerinin sınırlarını zorlayarak ürettikleri

D) Çözmek için çabaladıkları sorunlarla ilgili çok sayıda fikir üretip onlara cevaplar aradıkları

E) Çağdaş bilim verileriyle düş gücünden oluşan tasarılarının gerçeğe dönüştüğü

6. I. Günümüz toplumsal yapısı, bilgiyi etkili biçimde kullanan ve yaşama dönüştüren bireye gereksinim duymaktadır.

II. Bu gereksinim, bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandırma yönünde yoğun çabaları beraberinde getirmiştir.

Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?

A) Günümüzde toplumun bilgiyi etkili kullanan ve uygulayan kişilere duyduğu gereksinim, bireylerin bilgi okuryazarlığı becerisinde ve eğitimcilerin misyon ve stratejilerinde değişimi zorunlu kılmıştır.

B) Günümüzde toplumun bilgiyi etkili kullanan ve uygulayan kişilere duyduğu gereksinim, bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve öğrenmeyi ömür boyu devam ettirme anlayışını kazandırma yönünde yoğun çabaları beraberinde getirmiştir.

C) Günümüz toplumlarının en çok gereksinim duyduğu insan tipi, bilgi okuryazarlığı becerisini ve sürekli öğrenme anlayışını kazanmış kişilerdir.

D) Bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandırma yönündeki yoğun çabalara günümüz toplumunda çok ihtiyaç vardır.

E) Bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandıran çalışmalara bugünkü eğitim sistemimizde ağırlık verilmelidir.

7. Vücudun bir kısmı veya tamamı, kısa bir zaman diliminde büyük miktarlarda radyasyona maruz kaldığında ortaya çıkabilecek hasarlar kişiden kişiye değişmekle birlikte genel olarak birkaç hafta içerisinde şiddetli hasarlar, hastalıklar hatta ölüm meydana geliyor.

Bu cümlede aşağıdakilerin hangisinde verilen ses olayları vardır?

A) Ünsüz yumuşaması – ünlü düşmesi – ünlü daralması

B) Ünsüz yumuşaması – ünsüz benzeşmesi – ünlü düşmesi

C) Ünsüz benzeşmesi – ünlü düşmesi – ünsüz türemesi

D) Ünsüz düşmesi – ünlü düşmesi – ünlü daralması

E) Ünsüz yumuşaması – ünsüz türemesi – ünlü daralması

8. Fuat Köprülü’nün, zamanında, (I) “Bütün Türk edebiyatını (II) terazinin bir gözüne, Dede Korkut’u da öbür gözüne (III) koysanız, yine Dede Korkut ağır basar.” dediği (IV) eserle ilgili günümüzde hâlâ yeni gelişmelerin  (V) yaşanıyor olması harika bir olay.

Bu cümlede numaralanmış sözcüklerin hangisi “üçüncü tekil kişi iyelik eki” almamıştır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

9. Brokoli, yaban mersini, kivi gibi antioksidan içeriği yüksek besin maddelerinin kansere yol açtığı yönündeki haber, onlarca yıldır bu besinleri kanserden korunmak için tüketen çok sayıda insanda kafa karışıklığı yarattı.

Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı, aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A) Özne – zarf tümleci – belirtisiz nesne – yüklem

B) Belirtisiz nesne – özne – belirtili nesne – yüklem

C) Özne – yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) – belirtisiz nesne – yüklem

D) Zarf tümleci – yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) – özne – yüklem

E) Belirtili nesne – zarf tümleci – özne – yüklem

10. (I) Galata Kulesi’nin güneybatısında bulunan sura, temelinde ve surun oturduğu ana kayada aylar öncesinde yaşanan açılmaya rağmen müdahale edilmiş değil. (II) Sura dayanan Sen Piyer Kilisesi de tehlike altında. (III) Şair Ziya Paşa Caddesi’ndeki surun temelindeki çökme Beyoğlu’ndan sorumlu İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na ocak ayında ihbar edilmişti. (IV) Kurul, 22 Şubat 2019 tarihli kararında Beyoğlu Belediyesine, çökmeyi önleyici geçici müdahalenin belediye bünyesindeki Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB) Müdürlüğü tarafından yapılıp yapılamayacağını sordu. (V) İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Galata surlarının tümüne rölöve, restitüsyon ve restorasyon projesi yapması gerektiğini hatırlattı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, girişik birleşik cümledir.

B) II. cümlede, birden fazla isim tamlaması vardır.

C) III. cümlede yüklem, birleşik çekimli birleşik fiildir.

D) IV. cümlede, sıfat grubu (birleşik sıfat) kullanılmıştır.

E) V. cümlede, hem ilgeç hem bağlaç bulunmaktadır.

11. Türk dizi sektörü (I) öyle oyuncuları (II) barındırıyor ki dizinin fragmanı (III) görüldüğünde -fragmanı geçtim, oyuncunun dizide rol alacağı (IV) duyulduğunda- oyuncunun nasıl bir tiple karşınızda olacağı az çok herkes tarafından kestirilebilir. Dizinin bölüm sayısı (V) ise en çok merak edilen konulardan.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi, “belirtme durumu eki” almıştır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

12. Üstelik ben bir şairim, bilemezsiniz

Her akşam rüzgâr gibi sokaklara düşerek

Elleri ceplerinde birisi gezer

Bir yürek taşır göğsünde duygulu, ürkek

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İlgi eki

B) Ek eylem

C) Yeterlik fiili

D) Kişi eki

E) Benzetme edatı

“Bacasız sanayi” olarak ifade edilen turizm pastasından payımıza düşeni hakkıyla alabilmek için bir an önce eksiklerimizi gidermemiz gerekiyor. Açılacak yeni havalimanımızın alt yapısını ve hizmet alanlarının çalışma planlarını şimdiden yapmamız gerekiyor.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla doğru olarak verilmiştir?

  I II III IV
A) Zarf Edat Sıfat Zamir
B) Sıfat Edat İsim Zarf
C) Sıfat Zarf Zamir Edat
D) Zarf Bağlaç İsim Sıfat
E) İsim Bağlaç Zamir Zarf

14. Şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar belirli bir devri karakteristik özellikleriyle tanıtan bir başkasını hatırlamıyorum.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Geçişli yüklem

B) Sıfat-fiil öbeği

C) Edat öbeği

D) Bağlaç

E) Zamir (adıl)

15. Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik fiillerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) Bu ortaklığın bize kazandıracaklarını hele bir tasavvur et.

B) İzmir’deki edebî dergilerden birinde kendi resmini neşrettirdi.

C) Arkamda bıraktığım geçmişi unuttuğum gün kim bilir, ne kadar rahat edeceğim?

D) Hayatımın sonuna kadar böyle her günümü zehir edemem ya!

E) Bunca güzelliği burada yaşadıktan sonra başka bir ülkede doğmayı niye tercih edeyim ki?

16. Araştırmacılar, yüzyıllardır balıkçıları barındıran Karaburun, geçmişi Bizans’a dayanan Yeniköy, Terkos kıyısındaki Durusu, Sazlıdere Barajı kenarındaki Şamlar köylerinde; bazı ilçe merkezlerindeki kahvelerde, mandıralarda, çiftliklerde çalışan yöre insanlarıyla konuştu.

Aşağıdakilerin hangisinde noktalı virgül (;) bu cümledeki işleviyle kullanılmıştır?

A) Binyılların eskitemediği bu ünlü sözlerin sahibi Aristoteles, Çanakkale’nin Assos antik kentinde de üç yıl kalmış; yapıtlarının kimi bölümlerini burada kaleme almıştı.

B) Eskiden katırlarla, eşeklerle birlikte yürüyerek çıkılan yayla yolları giderek asfalta dönüşüyor; atalarımızın binbir emek ve zahmetle oluşturduğu taş patikalar, dozerlerin acımasızlığı karşısında birer birer yok oluyor ne yazık ki.

C) Yaklaşık üç saatlik bir yürüyüşün ardından, terk edilmiş Şorak Yaylası’na varıyor; molanın ardından, kuzeye doğru yönelen patikayı izleyerek yükselmeye başlıyoruz.

D) Kuzey Amerika, yüz ölçümü bakımından Asya ve Afrika’dan sonra dünyanın en büyük üçüncü; nüfus bakımından ise Asya, Afrika ve Avrupa’dan sonra en büyük dördüncü kıtasıdır.

E) Toprağın verimi açısından büyük önem taşıyan bu canlılar; ülkemizde Akdeniz ikliminin yaşandığı yerlerde, deniz seviyesine yakın, düşük rakımlı bölgelerde yaygın olarak bulunuyor.

17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kısaltılmış ifadenin okunuşuna uygun bir ek getirilmemesinden kaynaklanan yazım yanlışı vardır?

A) Ortaöğrenimi sırasında, TÜBİTAK’ın ülkemiz adına katıldığı uluslararası bilim olimpiyatlarında ülkemizi temsil eden takımlarda yer alanlar bizden burs alabiliyor.

B) TRT’den naklen yayınlanacak Moldova-Türkiye maçı saat 21.45’te başlayacak.

C) Hayatta olmayan biri adına AİHM’ne bireysel başvuru yapılamayacağını biliyor muydunuz?

D) TOKİ’nin Ankara’daki arsa satış işleminin ertelendiği haberi ajanslara düştü.

E) Ticarete atılmak isteyen ya da Bağ-Kur’da kaydı bulunan şahısların en büyük gider kalemlerinden biri, aylık sigorta primi ödemeleridir.

18. Uçan sinekleri suyun içinden vuran balıklar ( ) fırlatma rampasından atılan füzeler gibi ilerleyen bukalemun dili ( ) düşmanını uzaktan nakavt edebilen karidesler ( ) Bu tür avcı hayvanlardaki “silahlar” hayrete düşürüyor insanı ( )

Bu parçada boş ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?

A) (,) (;) (.) (.)

B) (,) (,) (!) (…)

C) (-) (-) (…) (…)

D) (,) (,) (…) (.)

E) (;) (;) (.) (.)

19. (I) Bilişim teknolojilerinin gelişimi ile birlikte ağ sistemlerinin ortaya çıkışı ve erişimin kolaylaşması interneti hızlı bir şekilde yaygınlaştırmıştır. (II) Yaygınlaşan internet sistemi, kendi içerisinde barındırdığı sosyal etkileşim özelliği sayesinde “sosyal medya” olgusunu ortaya çıkarmıştır. (III) İletişim temelinde bu olgu, insanların birbirleri ile etkileşimli iletişimlerini sağlayan çevrim içi internet platformları olarak tanımlanıyor. (IV) Sosyal medya, yeni kuşak internet uygulamaları içerisinde yer alır. (V) Sosyal medyayı da içine alan yeni kuşak internet uygulamaları Web 2.0 ile ortaya çıkmıştır. (VI) Web 1.0, internetin ilk ortaya çıktığı zamanlarda tek yönlü enformasyon işleyişini ifade etmekteydi ve soyal medya kullanımı bu platformda sınırlıydı. (VII) Ayrıca web 1.0 tabanlı sosyal medya uygulaması, içeriğinin kullanıcılar tarafından şekillendirildiği bir ara yüze sahipti.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II     B) III    C) IV    D) V     E) VI

20. İlk romanların ayrı bir yeri vardır, hem yazar için hem de okur için. Yazar, ilk kez okurla paylaşır bir romanını. Okur, ilk kez tanışır bir romancıyla. Öte yandan —-. Doğrudur, yazar anlatacaklarını kendi yaşadıkları üzerinden kurgular. Belki de çevresinden, ailesinden ilham alır. Ne ki bunu yaparken bambaşka bir hayatın da olduğunu gösterir bize. Romanın doğasında, tanımında, doğuşunda var olan bir özelliktir bu. Roman, bireyi diğerlerinden ayıran öyküyü anlattığı gibi, ne kadar çok ortaklığımızın olduğunun da altını çizer. Yazarın böyle bir niyeti olmasa bile.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) genellikle otobiyografik olmakla eleştirilir ilk romanlar

B) yazar, bir alanda ilk kez boy göstermenin heyecanını yaşar

C) bu tanışıklığı avantaja çevirmenin derdine de düşer yazar

D) kendi yaşantısından yola çıkarak toplumsal yaşama ayna tutar

E) ilk romanların kaderi tümüyle okurun elindedir

21. (I) “Evlilik” denen bir sözleşme ile oluşan evlilik biçimleri, günümüze değin çok farklılaşmış olsa da varlığını sürdürmeye devam etmektedir. (II) Düşünürler tarafından ailenin sınırlarının çizilmesi ve genel bir tanımının yapılması için farklı kriterler kullanılmıştır. (III) Kimi düşünürler aynı çatı altında bulunanlara, kimileri çeşitli paylaşımlarda bulunan birey gruplarına aile adını vermişlerdir. (IV) Neslin devamı bakımından birbirleriyle bağlantılı olan ve genel olarak da “anne-baba ve çocuklardan oluşan insan birliği” şeklinde yapılan tanımlama bile belli bir aile biçimini anlatmaktadır. (V) Burada öncelikle “neslin devamıyla ilgili bir yakınlık ilişkisi” vurgulanmıştır ama böylesi bir tanım, aile kapsamı dışında tutulamayacak üstelik tarih boyunca toplumlarda yaygın biçimde süregelen geniş kapsamlı akrabalık sistemini ihtiva etmemektedir.

Yukarıda verilen paragrafta numaralanmış cümlelerden hangisi parçanın anlam bütünlüğünü bozmaktadır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

22. Sanat ve edebiyatın artık eskisi gibi gazetelerde yer bulamaması düşündürücü. Son zamanlara kadar gazeteler, kültür ve edebiyat dergileri, ekleri vererek ön plana çıkardı. Gazete dendi mi akla haberin yanında kültür, sanat ve edebiyat gelirdi. Tanzimat Dönemi’nden bu yana gazeteler hep bu işlevi yerine getirmiştir. Böylece yetişen kuşak da daha kültürlü ve donanımlı olarak topluma hizmet etmiştir. Artık siyasal olayların ağırlıkta olduğu, edebiyat ve sanatı öteleyen bir yaklaşım var. Bu da ister istemez gazetecilikte bir çölleşmeyi beraberinde getiriyor.

Bu parçada gazete ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?

A) Her kesimin sorunlarının eşit oranda yansıtılmamasından

B) Eski habercilik anlayışlarının devam ettirilmesinden

C) Propaganda merkezi hâline getirilmesinden

D) Sanat ve edebiyatın ikinci plana itilmesinden

E) Niteliksiz sanat ve edebiyat çalışmalarının haberleştirilmesinden

23. Seçim, hangi alanla ilgili olursa olsun karar vermek demektir. Karar vermek ise bazı şeyleri feda etmek, bir şeyden vazgeçip başka bir şeyi tercih etmek anlamına gelir. Feda edilen şeyleri düşünmek hepimizi çoğunlukla üzer, iç gerilimimizi artırır, sinirlerimizi bozar. İç dünyamızda meydana gelen bu dengesizliğin nedenini dış dünyamızda ararız. Suçu karşımızdakilerin üzerine atarız. Bunun sonucunda da öfkelenir dururuz. Bu da çok tehlikeli bir durumdur. Konfüçyüs, “Öfkeli bir adamın içi zehir doludur.” der. Bu hem bizi hem çevremizdekileri zehirler.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Açıklama

B) Tartışma

C) Tanımlama

D) Genelleme

E) Tanık gösterme

24. Kaliforniya Üniversitesinden iki araştırmacı, Roger Bohn ve James Short, insan beyninin bir günde maruz kaldığı bilginin miktarını belirlemek üzere bir araştırma yapmaya karar verdiler. Ancak araştırmaya ilginç bir boyut daha kattılar. Bilgi farklı biçimlerde gelebildiğinden ve videolardan elde edilen bilgiyi dergi ve gazetelerle kıyaslamak zor olduğundan, bütün bilgiyi standart bir ölçüm birimine yani kelimelere dönüştürmeye karar verdiler. Açıkladıkları raporlara göre, ABD’de yaşayan ortalama bir insanın beyni, her gün 100 bin 500 kelimeye maruz kalıyor. Yani insan beynine değişik kaynaklardan bu miktarda bilgi gönderiliyor. Bu kelimelerin yüzde 45’i televizyondan, yüzde 27’si bilgisayarlardan, yüzde 11’i radyodan, yüzde 9’u basılı medyadan, yüzde 5’i telefon konuşmalarından ve geri kalanı da küçük miktarlar hâlinde filmlerden, bilgisayar oyunlarından ve diğer bilgi kaynaklarından geliyor.

Bu parçadan hareketle

I. İnsan beynine en fazla bilgiyi televizyonun gönderdiği

II. Basılı medyanın, insan beynine gönderdiği bilginin bilgisayardan az olduğu

III. Bilgisayar oyunlarının, insan beynine hiç bilgi göndermediği

IV. İnsan beynine en az bilgiyi telefon konuşmalarının gönderdiği

yargılarından hangileri çıkarılamaz?

A) I ve III

B) I ve IV

C) II ve III

D) II ve IV

E) III ve IV

25. Orhan Veli ve arkadaşları, Garip isimli ortak kitabın ön sözünde geleneği eleştirerek kendi şiir anlayışlarını açıklamışlardır. Onlara göre, gelenek, şiiri konuşma dilinden ayırmıştır. Vezin ve kafiyeyi şiirin temel unsurları olarak görmüştür. Oysa vezin ve kafiye sadece şiirin ezberlenmesi için yardımcı olan ögelerdir, estetik bir değer taşımaz, bu yüzden gereksizdir. Gelenek, söz sanatlarını yüceltmiştir. Bugüne kadar yüzlerce şair binlerce teşbih yapmıştır. Bundan sonra yapılmaması, şiire hiçbir şey kaybettirmez. Gelenek, şiiri seçkinlerin sesi olarak kullanmıştır. Şiir hep egemen sınıfa seslenmiş, onu anlatmıştır. Yeni şiirin dayanacağı zevk, azınlığı oluşturan bu seçkin sınıfın değil, çoğunluğu oluşturan halkın zevki olacaktır. Bütün bunların yanında her sanat dalının kendine özgü özellikleri ve ifade araçları vardır. Şiirde müzik ve resme öykünmek zayıf sanatçıların işidir. Şiiri şiir yapan, yalnızca edasındaki özelliktir ve o da manaya aittir.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Orhan Veli ve arkadaşlarının şiir anlayışına uymaz?

A) Konuşma dilini kullanmak

B) Sıradan insanları anlatmak

C) Söz sanatlarından uzak durmak

D) Güzel sanatlardan yararlanmak

E) Ölçü ve kafiyeden vazgeçmek

26. Edebiyat tarihi, dokunulmaz sandığımız klasiklerin pek de dokunulmaz olmadığının örnekleriyle doludur. Biz ölümlü okurlar, ölümsüz klasiklere karşı en ufak bir iğnelemeden bile çekinirken çoğu yazarın bu konuda pek de çekingen olmadığını söyleyebiliriz. Alman edebiyatının ünlü eleştirmeni Michael Maar, bir makalesinde, “Bir yapıtı okumak çaba gerektiriyorsa yazar başarısız sayılmalıdır.” diyerek okunmayan veya okunamayan kitaplara -isterse klasik olsun- savaş açar.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Klasik yapıtların eleştirilebileceği

B) Klasik yapıtların eleştirisini herkesin yapamayacağı

C) Nitelikli sanat eserinin ilk okunuşta kolayca anlaşılacağı

D) Okurların klasik eserleri değerlendirmesinin doğru olmayacağı

E) Klasik yapıtların ancak o düzeyde eser veren sanatçılarca eleştirilebileceği

27. Halkın kitap okuma alışkanlığı neredeyse sıfır noktasında. Bunun birçok nedeni var mutlaka. Sorunun ekonomik boyutu yani kitapların pahalı olduğu iddiası ise toplumun kitaba olan yaklaşımını göz önüne aldığımızda son derece ilkel bir bakıştır bana göre. Yalnız bununla kalsa iyi! Artık dizginlenemez boyutlara ulaşan para kazanma hırsı da kitaba ve kitapçıya karşı son derece düşmanca tavırlara neden olabiliyor günümüzde. Para hırsı, gözleri tamamıyla kör etmiş; öyle kitaptır, kültürdür, sanattır, edebiyattır; anladığı, dinlediği yok kimsenin!

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A) Halkın okumaya karşı son derece ilgisiz olduğuna

B) Kitapların pahalı olmasının okuma oranını düşürdüğü iddiasının geçersiz olduğuna

C) Para kazanma hırsının kitaba karşı olumsuz davranışlara neden olduğuna

D) Kitabın gelir getirmemesinin kitapçıları zor durumda bıraktığına

E) Para hırsının sanata ve edebiyata olan ilgiyi yok ettiğine

28. Bilim kurgu ve fantezi edebiyatının en önemli yazarlarından Ursula Le Guin’in Mülksüzler adlı romanı yayımlandı. Roman, devam eden dünya düzeninin eleştirisini içermektedir. Orwell’ın 1984 romanı üzerine bir yazı yazarken Le Guin’in bu romanı geldi aklıma. İki yazar da var olan dünya düzeninin, idarecilerin toplumu nasıl baskı altına aldıklarını, onları uyuşturduklarını, yaptıkları her türlü yanlışı onlara nasıl doğruymuş gibi kabul ettirdiklerini trajik ve kendilerine has bir biçimde işliyor. Dünya edebiyatının bu iki büyük yazarı arasındaki benzerlik yalnızca işledikleri konulardan gelmiyor; resmî gerçekleri sorgulayan yapıtlarındaki derinlik, düş gücü ve ironi de birleştiriyor onları.

Bu parçada sözü edilen iki yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Yaşanan düzendeki çarpıklıkları saptamışlardır.

B) Yüzeysel anlatımdan kaçınmışlardır.

C) Alaycı ve yergiye dayanan bir tutum izlemişlerdir.

D) Kendilerine özgü bir anlatıma sahiptirler.

E) Bunalımdan çıkış yolları ile ilgili öneride bulunmuşlardır.

29. İlk şiirlerimi, lisedeyken yazdım. Bunlar yuvadan uçmaya çalışan bir yavru kuşun ilk kanat çırpışlarıydı. Belli bir yörüngede düşmeden tutunabilmek kolay değildi. Gelenekten yararlandım, usta şairlerin bıraktığı mirası değerlendirdim. İlk başlarda kendim olabilecek miyim bunca yazılan arasında diye düşündüm. Yazdıklarım acaba ses ve soluk olarak öncekileri mi yoksa beni mi yansıtacak endişesi hep oldu. Zamanla anladım bu endişeyi bir zamanlar kendi rengini taşıyan her şairin yaşadığını.

Bu parçadaki sözleri söyleyen yazar, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini sezdirmektedir?

A) Evrensel değerlere önem verdiğini

B) Yalın ama yetkin yapıtlar verdiğini

C) Deneyim kazandığını

D) Özgün olduğunu

E) Güzel duyusal bir söylemi benimsediğini

30. Yazar, bu öykü kitabında yoğun bir imge örgüsüyle çıktı karşımıza. Her bir öyküsünde insanı şaşırtıyor bu durum. Bir yanda anlattığı hayat ve insan, öte yanda onların yaşanmışlıklarının yansılarını içeren “durum”ların dile getirilişi… Öykücünün kurduğu dil, tanıklığın yeni bir biçimi olarak beliriyor burada. Aşınmamış sözcükler, şaşırtıcı tümceler, imgelemi güçlü söz öbekleri… Kendi deyişini, söyleyişini yaratabilen bir anlatıcı ile karşı karşıyaydık bu ilk kitapta. Kurduğu dil, yarattığı imge örgüsüyle hayatın ıskalanan yanlarına bakıyor. Belleğin an’lık dönüşümlerini, buradayken ötede olan hâlimizin yansılarıyla iç içe veriyor. An’lara bakışın, buradan akıp gelen duyarlık alanlarının öykülerini kaleme alıyor.

Bu parçada altı çizili sözler aşağıdaki kavramlardan hangisiyle ilgilidir?

A) Üslup

B) Yalınlık

C) Akıcılık

D) Özgünlük

E) İçerik

31. Çocuklara kitap yazmak, çok büyük bir sorumluluktur. Çocuk kitabı yazmayı kolay sananlar çok yanılıyorlar. Gerçekten önemli sorumlulukları yüklenmesi gerekiyor, bu alanda kalem oynatanların. Çocuk kitabını bu bilinçle yazmak, sözcükleri bile özenle seçmek gerekiyor. Ama günümüzde çocuk edebiyatına bu titizlikle yaklaşılmıyor. Yaklaşılmadığı için de nitelikli kitap sayısı az. Etrafı cicili bicili, elma şekeri gibi kitaplar sarmış durumda ama maalesef içleri boş… İşte bu yüzden birileri bana “Çocuklar bu tür kitapları istiyor.” Dediğinde kibarca onların bu tekliflerini kulak ardı ediyorum. Ben her şeyden önce bir yazarım, öyle yemek siparişi verir gibi sipariş almıyorum. Üstelik çocuklar çoğu zaman gereksinim duydukları şeyin ne olduğunu bilmezler zaten.

Bu parçada yazar, özellikle aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır?

A) Çocuk kitaplarının hep aynı konular üzerinde durmasına

B) Kitapların da yemek gibi asli bir ihtiyaç olarak algılanmamasına

C) Yazarlardan, kitaplarını çocukların beklentilerine göre yazmalarının istenmesine

D) Çocuk kitaplarının didaktik unsurlarla dolu olmasına

E) Çocuk kitaplarının ulusal ve evrensel nitelikleri kaynaştıramamasına

32. Benim öyküler için bir ölçütüm var. Okuduktan günler sonra bile bir görüntü kalmalı aklımda, o öyküyü sevmem için. Sağlamlığına güvenmem için… Bu ölçüt beni hiç yanıltmadı. Türk edebiyatının tüm ustalarını, böyle buldum. Sabahattin Ali’den tozlu bir yolda düşe kalka ilerleyen yaşlı bir kadın, Sait Faik’ten bir balığa basmış bir ayak, yemeğe uzanmışken kalakalmış bir el, Demir Özlü’den küf kokan bir apartman odası, Adnan Özyalçıner’den çıplak bir ampulün altında kumaş biçen bir kadınla genç kızın fısıldaşan sesleri; Nezihe Meriç’ten arka sokakta bir evin penceresindeki cıvıl cıvıl saksı…

Bu parçanın yazarının öykülerde olmasını istediği ölçüt, aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsanın zihninde iz bırakması

B) Yoruma açık olması

C) Bütün insanları kuşatan bir içeriğinin olması

D) Özgün nitelikler taşıması

E) Usta öykücülerden izler taşıması

33. Yıllarını bu işe vermiş bir eleştirmen olarak gençlerde birtakım eksiklikler görüyorum. Başta kendilerine inanmıyorlar. Çalışmanın önemini kavrayamamışlar. Çoğunlukla bir şiiri çalışarak geliştirebilecekleri akıllarına gelmiyor. Günümüz gençleri yapabilme güçlerine inanmıyor. Edebiyatı, edebiyat dergilerini izlemiyorlar bile. Gençler eski dili kullanıyorlar. Süslü sözcüklerle yazmaya özenenler de oluyor. Kullandıkları kavramlar yetmeyince aşkı, özlemi, yaşamın getirdiği acıları çağrışım oluşturacak bir biçimde dile getiremiyorlar. Yazma sürecinde sorunlarla karşılaşınca da heyecanlarını hemen yitiriyorlar, kalemi elden bırakıyorlar. Dünya şiirinden, bizim şiirimizden şairleri anlayarak okumayı önemsemeliler artık. Her gün belli saatlerde okumak ve yazmak için kendilerine zaman ayırmalılar. Edebiyata girerken bana sormuşlardı: “Şiirimizde neyi eksik gördün de şiir yazıyorsun?” demişlerdi. Bu soru bugün de geçerliliğini yitirmedi. Genç şairler de “Neden şiir yazıyorum?” diye kendilerine sormalılar.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen gençlerde görülen eksikliklerden biri değildir?

A) Yazma sürecinde kolay pes etmeleri

B) Şiirde, çalışmanın önemini kavrayamamaları

C) Amaçsız bir şekilde yazmaları

D) Yazın dünyasındaki gelişmelerden habersiz olmaları

E) Biçim kaygısını içeriğin önünde tutmaları

34.

Muhabir:

(I) —-

Akademisyen:

— Çocuklara fazla ilaç verilmesi de problem. Rusya’da doktorlar, çocuğun evde kalmasını ve evde ziyaret edilmesini tercih ediyorlar. Genellikle de tanı için gerekli işlemleri evde gerçekleştiriyorlar. Türkiye’de tepkiler ailelerden geliyor. Doktor, antibiyotik vermeyince “Bu nasıl doktor? Neden antibiyotik yazmadı?” diyerek antibiyotik aldıkları oluyormuş. Hem de  çocuklarında görülebilecek büyük sağlık sorunlarını kulak ardı ederek… 30 yıldır bu konuda çalışıyoruz. Önemli ölçüde bir azalma sağladık. Ancak hâlâ tepki gösteren aileler mevcut. Bir çocuğa antibiyotik verilmesi gerekiyorsa çok duyarlı testler yapılması gerekir. Biz de bu sistemi deniyoruz.

Muhabir:

(II) —-

Sanatçı:

— Son yıllarda doğumlarda sezeryan kullanımının artması, bebekleri doğum esnasında anneden alınan probiyotikten yoksun bırakıyor. Bununla beraber daha çok, endüstriyel besinlerle besleniliyor olması ve antibiyotik kullanımının fazlalaşması da bu durumu pekiştiriyor. Hastalıklara karşı güçlü durmak ve bağışıklık sistemini dengelemek için probiyotik takviyesinin önemi artık tüm dünyada kabul ediliyor.

Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) I. Özellikle çocuklarda gereksiz antibiyotik kullanımı, büyük bir sorun, değil mi?

II. Probiyotiğin bağışıklığı koruduğu ve dengelediği biliniyor. Peki, probiyotik ile antibiyotikler arasında nasıl bir ilişki sürüyor?

B) I. Türkiye’de tedavide antibiyotiğin çok kullanılma nedenlerini nelerdir?

II. Ameliyat sonrası antibiyotik kullanımı konusunda neler söylersiniz?

C) I. Antibiyotiğin bilinçli kullanımı konusundaki çalışmalarda ne aşamaya gelindi?

II. Probiyotik ürünler, antibiyotik üzerinde etkili mi?

D) I. Kimi hastalıklarda bağışıklık sistemine zarar verdiği için mi antibiyotik önerilmiyor?

II. Probiyotik alımının artması hızlı iyileşmeyi sağlıyor mu?

E) I. Türkiye’de antibiyotik kullanımı diğer ülkelerden çok fazla. Bu, sağlık açısından öncelikle hangi konuda sorun oluşturuyor?

II. Endüstriyel besinlerle besleniliyor olması, vücudun probiyotik dengesini bozuyor mu?

35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Edebiyat; hayatı, insanı ve insanın hayat içindeki mücadelesini, trajik konumunu anlatan bir sanattır. Sanatçı, estetiğin kuralları ve duyuş tarzı içinde insanı anlatırken farklı bir perspektif yakalamakta ve gördüklerini özel bir duyarlılıkla yansıtmaktadır. Bu duyarlılığın oluşumunda yazarın mizacı ve hayat felsefesinin yanı sıra yaşadığı ortamın sosyal, siyasi, ekonomik koşullarının önemli bir payı vardır. Edebiyat akımlarını tanımlarken sıklıkla akımın oluştuğu ortamın siyasi ve sosyal koşullarına göndermeler yapılması bu durumun en somut kanıtıdır. Toplumsal, siyasi, ekonomik hatta ideolojik yapılar edebî metinde kesişmektedir. Edebiyat kendi kuralları ile bu farklı yapıları, potasında eritmekte ve estetik bir biçimde yeniden üreterek okuruna sunmaktadır.

35. Bu parçadan edebiyatla ilgili olarak

I. Temel konusu insandır.

II. Sanatçı, estetik kuralları dikkate alır.

III. Sanatçının hayata bakışı, eserine yansır.

IV. Edebiyat akımları siyasal düşünceleri etkiler.

yargılarından hangileri çıkarılabilir?

A) I ve II

B) I, II ve III

C) II ve IV

D) III ve IV

E) II, III ve IV

36. I. Yazarın kişiliği

II. Toplumsal yapı

III. Sanat akımları

IV. Ekonomik durum

V. Klasik eserler

Bu parçaya göre bir yazarın kendine özgü sanatsal duyarlığının oluşmasında yukarıdakilerden hangilerinin rolü vardır?

A) I, II ve IV

B) I, III ve V

C) II ve IV

D) III, IV ve V

E) IV ve V

37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

1950 kuşağının sıra dışı öykücüleri, bir yandan kendilerinden önce gelen önemli öykücüleri değerlendirirken diğer yandan da 1950’li yılların sonuna doğru “varoluşçuluk” felsefesinden ve gerçeküstücülükten etkilenmişlerdir. Nitekim o yıllarda varoluşçu yazarlar olarak tanınan Albert Camus ve Jean Paul Sartre’ın kitapları yayımlanmış, Kafka’nın öyküleri de yeni yeni Türkçeye çevrilmeye başlanmıştır. Dostoyevski de bu kuşağın öykücüleri için önemli bir esin kaynağı hâline gelmiştir. 1950’li yıllarda felsefe yazılarıyla yayın hayatına katılan Selahattin Hilav, bu akımlara duyulan yoğun ilginin Türk öykücülüğü açısından önemini şu sözlerle dile getirir: “İlk kez, Türk edebiyatçısı Batı’nın yaratışlarıyla zamansal açıdan aynı hizaya gelmişti.”

37. Bu parçada 1950 kuşağı öykücüleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yenilikçi bir öykü anlayışına sahip olduklarına

B) Varoluşçuluk akımından etkilendiklerine

C) Batı edebiyatının önemli sanatçılarından ilham aldıklarına

D) Geleneği reddetmeden yollarına devam ettiklerine

E) Batılı örneklerini geride bırakacak nitelikte başarılı eserlere imza attıklarına

38. Bu parçadaki altı çizili sözle dönemin Türk öykücüleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiştir?

A) Batılı sanatçıların yakaladığı başarıya denk bir başarıyı yakalamaları

B) Estetik ve düşünsel açıdan Batı’yı günü gününe izler hâle gelmeleri

C) Eserlerinde Batılı sanatçıların işlediği konuları tekrarlamaları

D) Batılı yazarların örnek aldığı klasik kaynaklardan esinlenmeleri

E) Sanat akımlarına yerel düzeylerde katkılar yapmaları

39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Okurların bir yazınsal ürünü beğenmesi, çevirmenin yetkinliğine bağlıdır. Türkiye’de yabancı eserlerin yeterli sayıda okuyucu bulamaması, belki de yetkin çevirilerin yapılmaması yüzündendir. Bu bağlamda yazar, bir mimara; çevirmense o mimarın sanatsal eseri olan mimari projeyi uygulayan inşaat mühendisine benzetilebilir. Çevirmenlik, yabancı dildeki bir yaratıya en uygun yapıyı kurmaya dayalı bir dil mühendisliğidir. Bu benzetme “Çevirmen sanatçı mıdır?” sorusunu da yanıtlamaya yarayabilecek bir örnektir. Çevirmenler için en doğru niteleme “sanatçı” değil, mühendis kavramını da kapsayan, daha genel “teknisyen” sözcüğüdür. Mimari bir başyapıttan söz edilirken mimarın anılıp mühendisin anılmaması gayet doğaldır. Çünkü çevirmen, yaratılmış olan bir ürünü başka bir biçime sokan kişidir. O, bir şeyi yaratmaz. Var olandan hareket eder. Bu nedenle yazar öne çıkar, çevirmen her zaman yazarın arkasında kalır.

39. Aşağıdakilerden hangisini söyleyen kişi bu parçada anlatılanlarla tutarlı bir cümle kurmuş olmaz?

A) Çevirmen, kötü bir kitabı iyi hâle getiremez fakat iyi bir kitabı berbat edebilir.

B) Kitabı kimin çevirdiğine mutlaka bakılmalı ve güvenilebilecek bir çevirmen değilse o kitabı okumaktan kaçınılmalıdır.

C) Türk halkının az kitap okumasının sorumlusu, büyük ölçüde kötü çevirmenlerdir.

D) Dünyanın çok okuyan halkları, kitap okuma zevkini dünyanın dört bir yanından gelen, birbirinden güzel edebiyat başyapıtlarını okuyarak edinmiştir.

E) Çevirmenler, kendi dil beceriyle sanat ürünlerini yeniden yarattığından onların, çevirdikleri eserlerle anılması şaşılası bir durum değildir.

40. Bu parçada çevirmenlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?

A) Yazarların ortaya koyduğu dil ürünlerinin değerini artırdığı

B) Toplum tarafından öneminin gerektiği şekilde anlaşılamadığı

C) Yaptığı işin, yazarların yaratısına bağlı olması nedeniyle yazarların gölgesinde kaldığı

D) Sanatsal yeteneklerinin yazarların gerisinde kaldığı

E) Çeviri yaparak sanat eserine kendi damgalarını vurma fırsatını yakaladıkları

CEVAPLAR

1 – E 8 – E 15 – D 22 – D 29 – D 36 – A
2 – A 9 – C 16 – D 23 – B 30 – A 37 – E
3 – C 10 – E 17 – C 24 – E 31 – C 38 – B
4 – B 11 – B 18 – D 25 – D 32 – A 39 – E
5 – E 12 – A 19 – C 26 – A 33 – E 40 – C
6 – B 13 – B 20 – A 27 – D 34 – A    
7 – B 14 – D 21 – A 28 – E 35 – B    
]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 45 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-45.html Tue, 07 Apr 2020 13:30:33 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=123816 TYT Türkçe Deneme Sınavı – 45

1. Bir asra yakın ömrü olan aile şirketi sorunlu günler yaşayınca şirketin başına, kurtarıcı olarak tanınmış bir yönetici getirildi. Bu yönetici öncelikle yılların problemlerini tespit etmek için uğraştı. Bu problemlerin kısa ürede halledilemeyeceğini anlayınca ilk yıl kabuk değiştirmekle yetinip asıl planlarını gelecek için yaptı.

Bu parçada altı çizili sözle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Niteliği değiştirmeden reklam gücüyle şirketin etkinliğini devam ettirmeye çalışmak

B) Şirketin ana hedeflerini değiştirmeden onlarla ilgili basit değişiklikler yapmak

C) Temel sorunları çözmeden yüzeysel iyileştirmeler yapmak

D) Şirketin toplumla daha çok bütünleşmesini sağlayacak çalışmalarda bulunamamak

E) Şirketin atılım yapması için gerekli olan alt yapıyı hazırlamak

2. “Ünlüyle biten bir sözcüğe tamlayan eki getirildiğinde ek ile sözcük arasına ‘n’ kaynaştırma harfi girer.”

Aşağıdakilerin hangisinde bu kurala uymayan bir kullanım vardır?

A) Dün arabanın plakasını değiştirmek için uğraştım.

B) Gömleğimi daha çabuk kuruması için pencerenin önüne astım.

C) Bu paranın neyin karşılığı olduğunu bana söylemedi.

D) Çocuklardan biri kedinin tasmasını takmaya çalışıyor.

E) Kapının kolu bozuk olduğu için çocuk dışarı çıkamamış.

3. Sanatçının başta gelen özelliği aykırı (I) (zor beğenen) olmasıdır. O, kılı kırk yardığı (II) (titizce ve ayrıntılı biçimde oluşturduğu) yapıtlarıyla, yaşama eleştirel (III) (sorgulayıcı) bir gözle bakmamıza, kendimizi dışarıdan izlememize de yardımcı olur. Çünkü her iyi yapıt, insanın, o güne değin karanlık kalan (IV) (aydınlatılmamış) bir noktasına ışık tutar. Benzeri durumlar içinde boğulan kişiye yeni bakış açıları sunar. Kitapla ilişiği olmamış kişilerin, insan denen karmaşık yapıyı kavraması (V) (anlaması), günün ve geleceğin güzelleşmesine, yaşanabilir olmasına katkı sunması beklenebilir mi?

Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?

A) I      B) II      C) III     D) IV    E) V

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sayıların yazımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?

A) Yeni teknikler sayesinde burada tarım üretimi tam 2,5 kat artmış.

B) Osmanlı Devleti’nden Amerika’ya dört yüz bin kişi göç etmiş.

C) Yarın sizinle 14:30’da toplantı salonunda görüşebiliriz.

D) Hindistan’da yaklaşık 1 milyar 500 milyon insan yaşıyor.

E) Divan şiiri, 16’ncı asırda en parlak devrini yaşamıştır.

5. I. Uzmanlar, bağırsaklarda farklı türden bakterilerin olmasını sağlıklı olmakla eş anlamlı görüyor.

II. Zira bu bakteriler hücrelerimizin üretemediği besinleri ve gerekli maddeleri üretmemize yardımcı oluyor.

Bu iki cümledeki anlam ilişkisi aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) I. Modern yaşam, insan vücudunu birçok sentetik kimyasal ve kimi zararlı doğal maddeyle karşı karşıya getiriyor.

II. Derimizden tutun da solunum yollarındaki ince tüylere ve mukusa kadar birçok unsur, zararlı maddeleri arındırmaya yönelik çalışıyor.

B) I. Beyin ve bağırsak arasında “beyin-bağırsak bağlantısı” denilen çok güçlü, iki yönlü bir iletişim mevcuttur.

II. İkisi de birbiri için vazgeçilmez ve çalışmalar bağırsak mikrobiyomu eksikliğinde beyin gelişiminin anormal olduğunu ortaya koyuyor.

C) I. Bağırsaklar, bedenimizin en çok araştırılan bölgelerinden biridir.

II. Buna rağmen bağırsakla ilgili çalışmaların kat etmesi gereken uzun bir yol var hâlâ.

D) I. Şimdiye kadarki bulgular, bitkisel ağırlıklı beslenen insanların bağırsaklarında mikrop çeşitliliğinin daha fazla olduğunu gösteriyor.

II. Diyetinde yeterli bitkisel gıda olmayanlarda ise bunlardan “tamamen farklı” özellikler görülüyor.

E) I. Bağırsak mikrobunun davranış üzerindeki etkileri de inceleniyor.

II. Çoğunluğu hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar gösteriyor ki belli tür mikroplar, beyin kimyasını ve davranışları oldukça etkiliyor.

6. Türkiye’de flamingolar düzenli olarak Gediz Deltası’nda ve Anadolu’nun ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü’nde ürüyor. Flamingolar bu iki sulak alanın dışında Acıgöl ve Akşehir Gölü’nde de dönemsel olarak koloni oluşturuyor. Tuz Gölü flamingo kolonisi, keşfedildiği 1969 yılından bu yana yüksek sayıda flamingoyu üreme döneminde ağırlıyor. Gediz Deltası’nda da birçok kişi ve kurumun desteğiyle 2000’Ii yılların başından bu yana flamingolar başarıyla çoğalıyor.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Ünsüz yumuşaması

B) Ünlü düşmesi

C) Ünlü daralması

D) Ünsüz düşmesi

E) Ünsüz benzeşmesi

7. I. Dayanıklılık gerektiren yarışlarda atletler maksimum kapasitelerine çıkmıyor; asıl fark yaratan etkenler kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güç oluyor.

II. Erkeklerin sergilediği toplam kapasite, dayanıklılık gerektiren yarışlarda çok fark yaratmadığından kadınlar erkeklerle başa baş mücadele edip onları yenebiliyor.

Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dayanıklılık gerektiren yarışlarda atletlerin maksimum kapasitelerine çıkamaması kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güçten kaynaklanıyor ve erkeklerin kapasitesi, dayanıklılık gerektiren yarışlarda kadınları geçmeye yetmiyor.

B) Dayanıklılık gerektiren yarışlarda sonucu asıl etkileyen, kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güç olduğundan erkeklerin toplam kapasitesi yetmiyor ve kadınlar erkekleri yenebiliyor.

C) Erkeklerin sergilediği toplam kapasite, dayanıklılık gerektiren yarışlarda kadınlar karşısında çok fark yaratmadığından kadınlar maksimum kapasitelerini kullanarak erkekleri yenebiliyor.

D) Dayanıklılık gerektiren yarışlar; kondisyona, oksijenin etkili kullanımına ve zihinsel güce dayalı olduğundan bu yönde kendini geliştiren kadınlar erkeklerle mücadele edebiliyor hatta onları geçebiliyor.

E) Dayanıklılık gerektiren yarışlara katılan erkekler ve kadınlar arasında kazanan; kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güç yönlerinden kendilerini geliştirenlerdir genellikle.

8. Deniziyle, ormanıyla, akarsularıyla ayrı ( ) tarihi ve kültürüyle ayrı binlerce güzelliği sinesinde saklayan bir şehir Samsun. Bu cömert coğrafyanın gizli güzelliklerinden biri de Şahinkayası Kanyonu Tabiat Parkı. Gökyüzüne yükselen kayalıkların yemyeşil orman örtüsüyle kaplandığı ( ) derininde akan suyun yeşiliyle ağaçları kıskandıran gizli bir cennet sanki burası ( ) Bitki örtüsünün ve kanyonda akan muhteşem suyun kucak açtığı hayvan türlerini de görebilirsiniz ( ) kayalıklar arasında uçan şahinler ya da güvercinler, su yüzünde atlayan büyük bir sazan, şanslıysanız belki bir karaca, sansar, sincap, su samuru, yaban kazı, telli turna ( )

Bu parçada parantezle ( ) belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) (,) (,) (.) (.) (…)

B) (;) (,) (.) (:) (…)

C) (;) (;) (…) (.) (.)

D) (;) (,) (.) (;) (.)

E) (,) (;) (…) (:) (…)

9. I. Elbette her şey bunlarla sınırlı kalmamakta ve sizler bu satırları okurken bile farklı bilim alanlarındaki buluşların yapılmasında yapay zekâ tabanlı zeki çözümler, büyük rol oynamaktadır.

II. Yapay zekâ, günümüzde olduğu kadar geleceğe yönelik sağlam bilimsel ve teknolojik temeller inşa etmektedir.

III. Tabii, yapay zekânın göz kamaştırıcı yükselişiyle birlikte, karşımıza birtakım önemli sorunlar çıktığını da göz ardı etmemek gerek.

IV. Örneğin, sosyal medyada bizlere fotoğraflar üzerinden isabetli etiket önerilerinin gelmesi, internet ortamında izleniyormuşuz hissi uyandıran uyarılar, öneriler ve reklamlarla karşılaşmamız esasında yapay zekâ sayesindedir.

V. Bunlar öyle çözümler ki teknik bilimlerden sosyal bilimlere kadar her alanda etkili olmuş durumda ve tarihsel süreçte devamlı yükselerek varlığını koruyor.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün olarak sıralanışı aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A) II – IV – I – V – III

B) II – V – I – III – IV

C) III – IV – II – III – I

D) V – II – I – III – IV

E) V – IV – I – II – III

10. (I) Mart ayının gelmesiyle tezgâhlarda yerini alan kuşkonmaz, içindeki besin değerleri ve vitaminler sayesinde en çok tavsiye edilen besinlerden biri. (II) Mısırlılar döneminde ilaç olarak kullanılan kuşkonmaz bu nedenle “Kralların Sebzesi” olarak da anılır. (III) Birçok derde deva bu sebze, 15. Yüzyıldan itibaren sofralarda kendini göstermeye başlar. (IV) Günümüzde en fazla Fransa, İtalya, Çin ve ABD’de yetişen sebzenin Türkiye’de ilk üretimi, Atatürk’ün isteği üzerine Avrupa’dan tohumu getirtilerek Yalova Devlet Çiftliğinde yapılır. (V) Ancak tüketim şeklinin bilinmemesi, fiyatının yüksek olması, tadının alışılmışın dışında oluşu gibi nedenlerle pek tutulmaz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, sıfat yapan -ki vardır.

B) II. cümlede yüklem, edilgen çatılı fiildir.

C) III. cümlede, dönüşlülük adılı vardır.

D) IV. cümlede, iyelik eki alan birden çok sözcük vardır.

E) V. cümlede yüklem, birleşik fiildir.

11. Deyimler; düşünce, kavram, nesne ve kişilerin durumlarını, özelliklerini yansıtmak için kullanılan ve gerçek anlamın dışına çıkmış özel anlam ve anlatım boyutuyla kalıplaşmış söz öbekleridir. Kalıplaşarak özel bir anlatımı yansıtan bu sözlerin dile getirdiği anlam, deyim öbeğini oluşturan sözcüklerin bütün (gerçek, yan, mecaz, terim, argo) anlamlarından ayrı olarak farklılaşmıştır. Yani bir söz öbeğinin, deyim olabilmesi için öylesi bir anlam boyutuna geçmesi gerekir ki artık o anlam boyutunu deyimler sözlüğü dışındaki sözlüklerde bulamamalıyız. Yani Türkçe sözlüklere bakıldığında deyim olan bir söz öbeğini oluşturan sözcüklerin tek tek bütün (gerçek, yan, mecaz, terim, argo) anlamlarını aşan, farklı boyutta bir anlamın ortaya çıkmış olması gereklidir.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılanları örneklendiren bir deyim değildir?

A) Etekleri zil çalmak

B) Kulağı kesik

C) Dişinden tırnağından artırmak

D) Yükte hafif pahada ağır

E) Sinekten yağ çıkarmak

12. Yeni iletişim teknolojileriyle ortaya çıkan sosyal medya, bireylerin her geçen gün daha fazla bağlandığı bir ortam olması sebebiyle kurumların da dikkatini çekmektedir.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Adıl

B) Belirteç

C) Ön ad

D) Bağlaç

E) İlgeç

13. İstanbul’un belirli dönemlerde çiçekleriyle, kokularıyla ön plana çıkan kendine özgü ağaçları vardır. Bunlardan biri Osmanlı Devleti’nde şehir kültürünü temsil eden, İstanbul’a Tanzimat Dönemi’nde (1839 sonrası) gelen, dönemin aristokratlarının ağacı olan manolyadır. İstanbul’da bu ağacın dört türü vardır ve genellikle bir tanesi meşhurdur. Bu manolya (Magnolia Grandiflora), on iki ay boyunca yapraklarını dökmeyen, genellikle haziran ve temmuz aylarında beyaz çiçek açandır. Çoğunlukla 20-25 metre boyunda; 60-90 santim çapındadır.

Bu parçada aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) Ayraç işareti (( ))

B) Virgül (,)

C) Noktalı virgül (;)

D) Kısa çizgi (-)

E) Kesme işareti (’)

14. Ruh sağlığı bozuklukları klinik psikologlar ve psikiyatrlar da dâhil olmak üzere çok çeşitli sağlık hizmetleri sağlayıcıları tarafından dikkatli bir şekilde muayene edildikten sonra teşhis edilmektedir. Bununla birlikte, zihinsel hastalıkları tespit etmek, fiziksel hastalıkları teşhis etmekten çok daha zordur. Sosyal baskılar ve tedavi maliyeti dâhil olmak üzere çeşitli faktörler etkilenen kişilerin yardım aramasını engelleyebilmektedir. Halen, araştırmacılar zihinsel hastalıklardan etkilenenlerin ortalama yüzde 60’ının tedavi alamadığını tahmin ediyor. Depresyon belirtilerini otomatik olarak tespit edebilen yöntemler geliştirmek, tanı araçlarının doğruluğunu ve kullanılabilirliğini artırarak daha hızlı ve daha verimli müdahalelere ve tedaviye olanak sağlayabilir. Mimiklerde ve jestlerde hareketsizlik ve aşağı doğru bakışlar dâhil bir dizi sözlü ve sözsüz semptomlar bu rahatsızlıkta görülmektedir.

Bu parçaya göre ruh sağlığı bozuklukları ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Hastalıkları belirlemenin zor olduğu

B) Öneminin günümüzde bile anlaşılmadığı

C) Çeşitli nedenlerle hastaların tedavi olmaktan kaçındığı

D) Hastaların yarıdan fazlasının tedavi edilmediği

E) Dış görünüşten de tanı konulabildiği

15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zaman (anlam) kayması vardır?

A) Eskişehir’in Seyitgazi ilçesindeki Küllüoba Höyüğü’nde yapılan kazılarda, MÖ 3.000 yıllarına dayanan Anadolu’nun ilk şehir yapılanması gün yüzüne çıkarıldı.

B) Kazı çalışmalarına, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izniyle 1996’da başlanmış.

C) Kazı alanı, buluntular ortaya çıkarıldıktan sonra tabiat etkenlerine ve özellikle definecilere karşı dikkatle korunmalı.

D) Akademisyenler, iskeletler üzerinden canlıların yaşam sürelerini, yakalandığı hastalıkları ve beslenme alışkanlıklarını bile ortaya çıkaracak.

E) Antropologlar, zooarkeloglar, arkeobotanik alanında çalışanların da bulunduğu ekibe yakında Japonya’dan, Almanya’dan ve İtalya’dan meslektaşlarımız katılıyor.

16. (I) Tıpkı sinema çıktığında tiyatronun, televizyon çıktığında radyonun öleceğinin konuşulması gibi e-kitaplar ilk sahneye çıktığında herkes artık basılı kitapların tarihin tozlu sayfalarında yerini alacağını konuşmaya başlamıştı. (II) Öncesinde birkaç deneme yapılmış olsa da e-kitapların ortaya çıkışını 90’lara tarihlersek oradan bugüne elektronik kitap piyasasındaki gelişimin beklendiği gibi bir “devrim” yaratmadığı görülüyor. (III) Altı yayınevinin dâhil olduğu soruşturmamızda çıkan sonuç, e-kitabın gerek okuyucu gerekse yayıncı tarafından tam olarak yerini bulamamış olduğu. (IV) Bu durum da kanuni boşluklardan yazılım ücretlerine uzanan birçok sebebi var. (V) Yayıncılar gelecek için umutsuz olmasa da güncel durumda e-kitapların pazarda kayda değer bir payı olmadığında hemfikir. (VI) Umberto Eco’nun da hınzırca belirttiği gibi elinizden düşmeyen telefonlara, tabletlere bakıp da kitaplardan kurtulabileceğinizi sanmayın.

E-kitaba ilişkin bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, geçmişe atıf yapılarak bir öngörüden söz ediliyor.

B) II. cümlede, bir hayal kırıklığı dile getiriliyor.

C) III. cümlede, hak ettiği yerde olmadığı söyleniyor.

D) IV. cümlede, yaygınlaşmaması ile ilgili bazı nedenler sıralanıyor.

E) VI. cümlede, tanık gösterilerek bir düşünce ileri sürülüyor.

17. Türkiye’nin güneydoğusunda (I)  birbirine komşu olan Gaziantep ve Şanlıurfa şehirleri bulunmaktadır ve her ikisi de (II) Anadolu’nun gastronomi baş kenti (III) olduğunu iddia etmektedir. Her iki şehrin de taze malzemelere ve Batı Anadolu’nun (IV) geleneksel Akdeniz mutfağından farklı olarak gelişmiş mutfak yaklaşımlarına sahip, zengin tarım gelenekleri vardır. Gaziantepli şefler yüzyıllardır (V) bölgedeki malzemeleri kullanarak şaşırtıcı Türk yemekleri yapmaktadır.

Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

18. • Altmışlı yıllardan beri uluslararası turizm, pek çok ülke tarafından modernleşme stratejileri ve ekonomik kalkınmanın önemli bir unsuru olarak teşvik edilmiştir. Hükûmetler çoğu zaman turizmi ekonomik kalkınma için bir araç olarak kullanmaktadırlar. Çünkü turizm, küresel ekonominin en hızlı ve en büyük gelişme gösteren sektörlerinden biridir. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin turizmden beklentileri vardır.

• Turizm sezonuyla birlikte yabancı turistlerin alım gücünün yerli halka oranla daha fazla olması nedeniyle turistlerin fiyatı yüksek mal ve hizmetleri satın almaya ve daha fazla fiyat ödemeye razı oldukları görülür. Bu durumda ortaya çıkan fiyat artışları beraberinde maliyet artışını da gündeme getirir ve sonuçta enflasyon oranı bölgesel de olsa artma eğilimine girer. Ayrıca gayrimenkul ve arsa fiyatları da buna paralel olarak artar. Bu durumda yerliler daha fazla kira ile vergi öder ve böylece enflasyon baskısı da artar.

Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Aynı konuya birbirine zıt açılardan yaklaşılmaktadır.

B) Farklı görüşler birbirini desteklemektedir.

C) İki konunun yararlı olan yanları öne çıkarılmıştır.

D) Farklı konular, birbirini pekiştirmektedir.

E) Aynı düşünce farklı üsluplarla dile getirilmiştir.

19. I. Hayatın kışını da baharını da görenler ancak iyi eserlere imza atabilir.

II. Sobanın karşısında ellerini ısıtmamış yazar, hayatın kışından söz ederse inandırıcı olmaz.

III. Sıra dışı bir hayatı dile getiren sanatçıların eserleri daha çok ilgi çeker.

IV. Dümdüz bir hayatın sanatından da fazla bir şey beklenmez.

V. Sıradan bir yaşam sıra dışı ögelerle güzelleştirilirse sanat katına yükselebilir ancak.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatılmak istenenler anlamca birbirine en yakındır?

A) I ve III

B) I ve IV

C) II ve III

D) II ve IV

E) III ve V

20. —- Batı’ya yönelip kendi geçmişine sırt çevirmedi yenilikçi şiir. Çok kısa süren dönemlerde eskiye karşı zorlu çıkışlar yapıldığı, eskilerin toptan küçümsendiği oldu. Uygulamadan çok, kuramda görüldü bu gibi küçümsemeler. Ama yalnız yakın dönemlerin değil, edebiyatımızın çok daha eski dönemlerinin de güzel ürünleri, güçlü ustaları çağdaş şiirimizde hep yankılandı. Divan edebiyatından, halk edebiyatından bazen örtülü, bazen açık olarak büyük oranda yararlanıldı. Kimi şairler çağdaşlıklarından hiçbir şey yitirmeden divan şiiri tarzında yazmayı bile denediler, eskinin güzelliklerinden nasıl yararlanılabileceği konusunda tartışmalara girdiler, görüşlerini çeşitli uygulamalarla savundular.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Eski şiir geleneğimiz olmasaydı yenilikçi şiirimiz bu derecede gelişemezdi.

B) Çağdaş Türk şiirinde yenilik olarak görülen ögeler aslında eski şiir anlayışımızın devamı niteliğindeydi.

C) Batı’ya yönelen şiirimiz, oradan sadece gelenekle çelişmeyen yenilikleri almıştır.

D) Çağdaş Türk şiiri eskiyi yok sayarak, eskiden gelen her şeyi silerek gelişmedi.

E) Yeni şiirimizin en önemli özelliği, Batı’dan aldığı yenilikleri kendine mal etmesini bilmesiydi.

21. (I) Ülkelerin gelişmesi ve kalkınması, sanayileşmenin temel unsuru olan bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarına sahip kalifiye insan gücüne bağlıdır. (II) Kalifiye elemanların bilgi ve becerisi, ekonomik başarının temelidir. (III) Dolayısıyla meslek eğitiminin amacı, bir tarafta gençlere iyi bir meslek kazandırmak, diğer yandan ekonomiye vasıflı eleman yetiştirmektir. (IV) Günümüzde, hızlı teknolojik değişme meslek eğitiminin önemini daha da artırmıştır. (V) Geleceğimizin teminatı olan gençlerimize, ilgileri ve yetenekleri göz önünde bulundurularak meslek için gerekli yeterlilikler kazandırılmalıdır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümle, birleşik isim cümlesidir.

B) II. cümlede, birden fazla tamlanan bir tamlayana bağlanmıştır.

C) III. cümlede, durum ekleri kullanılmıştır.

D) IV. cümlede, hem edat hem bağlaç kullanılmıştır.

E) V. cümle, dolaylı tümleç, zarf tümleci, özne ve yüklemden oluşmuştur.

22. 1815’te, Endonezya’daki Tambora Yanardağı, insanlık tarihinin bilinen en büyük patlamasını gerçekleştirdi. Patlama sırasında Vezüv’ün patlamasında çıkanın 10, efsanevi Krakatoa patlamasındakinin ise 7 katı kadar zehirli gaz ve eriyik madde, gökyüzünde 5-10 kilometre kadar yukarı çıktı ve zamanla tüm dünyayı kapladı. Bu patlama o derece büyük ve bu zehirli duman bulutu o kadar geniş bir alanı kapladı ki güneşten gelen ışınlar yeryüzüne ulaşamadı ve dünyada küçük çaplı bir iklim değişikliğine yol açtı. Ertesi yıl tüm dünyada ortalama 1-1,5 derecelik bir sıcaklık düşüşü görüldü. Değişikliğin en fazla hissedildiği Avrupa ve Kuzey Amerika kıtalarında, 1816 yılının özellikle de yaz ve ilkbahar aylarında sıcaklıklar normalin 10-11 derece altına kadar düşmüştür.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Açıklamaya yer verilmiştir.

B) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.

C) Sayısal veriler kullanılmıştır.

D) Anlatıma duygular katılmamıştır.

E) Örneklere yer verilmiştir.

23. Aşağıdakilerden hangisi sıralı cümledir?

A) Uygun maliyetli enerji kaynaklarına erişim sağlayamama, enerji akışlarındaki kesintiler, yüksek ithalat bağımlılığı ve ani fiyat dalgalanmaları ekonomik ve sosyal refahı etkileyen potansiyel zayıflıklar olarak görülüyor.

B) Elektrikli taşıt kullanımı, daha yeşil bir kara yolu ulaşım sistemine zemin hazırlayabilecek ancak enerji talebini karşılama, ilgili altyapılara yatırım yapma konusunda zorluklar çıkarabilecek bir hareket.

C) Temiz enerjideki araştırmalar, enerji verimliliği ve enerji tasarruflarıyla birlikte yürütülürse yenilikçi çözümler; enerjiyi üretme, saklama, taşıma ve kullanma şeklimizi temelinden değiştirebilir.

D) Enerji üretiminde ve iletiminde ciddi kayıplar oluyor, teknoloji ve belli politik hamleler enerji kayıplarının bir kısmının en aza indirgenmesine yardımcı olabilir.

E) İklim değişikliği hızını sınırlandırmak için, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve aynı zamanda, bugüne ve geleceğe yönelik etkilere hazırlanmamıza yardımcı olacak tedbirler almak zorundayız.

24. (I) Türkiye’nin doğasındaki sıra dışı çeşitlilik birçok biyocoğrafik etkenin sonucudur. (II) Sadece ülkemizde yetişen 3000’den fazla endemik türe karşılık Avrupa’nın endemik türü 2500, İngiltere’deki bitki türü sayısı ise sadece 2000 civarındadır. (III) Bulunduğu konum, yer şekilleri ve iklimdeki değişkenlik nedeniyle ülkemiz çok sayıda canlıya ev sahipliği yapmaktadır ve üç kıta arasında köprü işlevi görmektedir. (IV) Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğini şekillendiren bir diğer önemli süreç 1 milyon 800 bin yıl ile 10 bin yıl öncesi arasında yaşanmış olan buzul çağlarıdır. (V) Anadolu’nun bugünkü doğası tüm bu nedenlerin birleşimi sonucunda her bir taşı ayrı bir tarihsel olayı tarif eden bir mozaik hâline dönüşmüştür ve küresel ölçekte öneme sahiptir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

25. Çağdaş Türk şiirine kesin bir başlangıç noktası göstermek gerekir mi? Değişik dünya görüşlerine bağlı eleştirmenler siyasal kaygılarla, kendilerini kuşaklar arasındaki çekişmelere kaptıran eleştirmenler ise bireysel kaygılarla, çağdaş Türk şiirini başlatan şair olarak Haşim’i, Yahya Kemal’i, Nazım Hikmet’i ya da Orhan Veli’yi anarlar. Daha gerilere, Nedim’e, Şeyh Galip’e kadar gidenler de çıkar. Üstelik bütün bu görüşlere akla yakın gerekçeler bulunabilir. Çünkü —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) çağdaş Türk şiiri, baştan beri tepkisel atılımlarla ilerlemiştir

B) sanatların gelişiminde yer alan en keskin dönemeçler bile tam bir kopukluğu getirmez

C) şiir söz konusu olduğunda güzelliğin ortak bir tanımına ulaşmak zordur

D) şiiri belli bir kalıba sokma düşüncesi baştan hatalıdır

E) şiirle ilgili yapılan her değerlendirmede mutlaka bir doğruluk payı vardır

26.

Gazeteci:

(I) —-

Yazar:

Eleştirmenlerimizin büyük çoğunluğu pazara hâkim olan yayınevlerini, görünürlüğü olan, öne çıkarılan kitapları takip ediyor ve eleştirilerini övgü temeline oturtup yüzeysel tutuyorlar. Çağdaş teorileri ve eleştiri yöntemlerini takip etmediklerini, kendilerini yenilemediklerini düşünüyorum. İşin içine modernizm, postmodernizm gibi belirli bir akım, teori ya da en azından belli bir bilgi birikimi gerektiren eserler girdiğinde büyük ihtimalle yanlış bir şey söylememek için sessiz kalmayı tercih ediyorlar.

Gazeteci:

(I) —-

Yazar:

Postmodernist metinlerin zor okunduğu, anlaşılmasının güç olduğu, içinin boş olduğu söyleniyor mesela. Bu düşünce çok yaygın. Bakın aslında bu yargılar da birbiriyle çelişkilidir. Okuması, anlaması zor olan bir şeyin nasıl aynı zamanda içi boş olabilir? İçerik azıcık geri plana itilip biçimsellik öne çıkarıldığında okur doldurması gereken boşlukları dolduramıyor. Böyle olunca da suçu kendisinde değil, eserde arıyor.

Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) I. Eleştirmenlerin günümüz edebiyat dünyasına yaklaşımları hakkında neler düşünüyorsunuz?

II. Postmodernist metinlerin az okunmasının nedenleri sizce nelerdir?

B) I. Büyük yayınevlerinin piyasaya hâkim olması eleştirmenleri nasıl etkiliyor?

II. Okurun postmodern metinleri anlayamamasını neye bağlıyorsunuz?

C) I. Eleştirmenler, eleştirilerini yayın piyasasının izin verdiği ölçüde mi sınırlıyorlar?

II. Okur sayısının azlığını üretilen sanat eserlerinin zorluğuna mı bağlıyorsunuz?

D) I. Eleştirmenlerin, anlamakta zorlandıkları eserleri değerlendirmesini nasıl karşılıyorsunuz?

II. Postmodern edebiyata karşı çıkışın en önemli nedeni nedir?

E) I. Postmodernizmin edebiyat ortamında görmezden gelindiğini söylemiştiniz, bunun sebebi nedir sizce?

II. Postmodernizmle ilgili olumsuz düşüncelerin kaynağı nedir?

27. Longoz, denize doğru akan derelerin getirdiği kumların birikerek kıyıda set oluşturması ve dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği yerde oluşan bir özel ekosistemdir. Yalnızca belirli ağaç, bitki ve kuş türleri bu yaşam ortamını tercih eder. Longoz ormanları nadir rastlanan ekosistemlerdir. Türkiye’de İğneada, Acarlar, Karacabey ve Sarıkum’daki longoz ormanlarının yanı sıra, Kızılırmak Deltası’nda da longoz niteliğine sahip ormanların çok küçük kalıntıları kalmıştır.Bunların dışında yeterli büyüklük ve kapalılığa sahip alüvyal-subasar orman kalmamıştır. Bu nedenle elimizde kalan son longoz ormanlarının varlıklarını sürdürmeleri çok önemlidir. Bu ekosistemin devamlılığı için en temel koşul, bol suyun sürekli var olmasıdır. Su, getirdiği kil ve organik materyal ile bu sahaların topraklarını mineral ve organik materyal yönünden zenginleştirir. Bu sucul ormanlar yağmur ormanları gibi gürdür. Bununla birlikte, yağmur ormanları gibi sadece yağışa ve hava nemine değil, daha çok taban suyuna bağımlıdır. Bu özellikleri ile tropikal bölgelerin “mangrove” ormanlarına benzer.

Bu parçaya göre Longoz ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Korunması için çalışmalar yapıldığı

B) Yağmur ormanlarına benzediği

C) Her hayvan veya bitki türünün orada yaşamayı tercih etmediği

D) Varlığının suya bağlı olduğu

E) Ülkemizde az sayıda yerde bulunduğu

28. (I) Dünyada yağmur çiselerken en keyifle yürünecek şehirlerden biri Berlin. (II) Bulutlarla kaplı gökyüzü bu şehre tarif edilemez bir gizem katıyor. (III) İçinde büyük savaşlar görüp derin yıkımlar geçirmenin izleri bulunan şehrin mizacına işlenmiş yeniden doğuş enerjisine bir anda kapılıyorsunuz. (IV) Berlin’in tarihi, ortasından geçen Spree Nehri’nin iki yakasında yer alan küçük balıkçı köyleriyle başlıyor. (V) Ben de kendini kolay ele vermeyen, yavaş yavaş kendini sevdiren kentin tarih boyunca canlı kalmasına vesile olan Spree Nehri’ndeki keyifli bir tekne turuna katılıyorum.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinin öge sayısı en fazladır?

A) III    B) V     C) I       D) IV    E) II

29. Dilin tarihî gelişme sürecinde dile yerleşerek ona sanatlı bir anlatım değer ve derinliği kazandıran ögelerden bazıları da atasözleri, deyimler, fıkralar, tekerlemeler gibi kalıplaşmış sözlerdir. Bunlar, aslında çok eski dönemlerden başlayarak dili kullanan bireylerin ve özellikle onu çeşitli edebî türlerle yüzyıllar boyunca işleye işleye şekillendiren sanatçıların yaratıcılığının dile yansımış anonim kültürel görüntüleridir. İğne ile kuyu kazmak örneğinde görüldüğü gibi, dili süsleyen, ona canlılık, çeşitlilik, anlam derinliği ve doğal bir sanat inceliği katan unsurlardır. Dilimiz zaman içinde işte bu görüntülerle beslenip gelişmiş ve gelişmektedir. Gün geçtikçe bunlara yenileri eklenmekte ve dile toplum yapısı ile ortaklaşan çeşitli değerler, manevi anlatım incelikleri ve zenginlikler katmaktadır.

Bu parçada söz edilen dil ögeleriyle ilgili olarak

I. İlk olarak kim tarafından kullanıldığının bilinmediği

II. Belli bir sayıda olduğu

III. Sözcükleri değişmeyecek bir biçime büründüğü

IV. Dilin anlatım olanaklarını zenginleştirdiği

yargılarından hangilerine değinilmemiştir?

A) Yalnız I

B) Yalnız II

C) I ve III

D) II ve IV

E) III ve IV

30. Çocuk edebiyatının başlıca işlevinin çocuklara okuma sevgisi ve bu işi sürekli yapma gayreti kazandırmak olduğunu söyleyebiliriz. Üretilen kitaplar, çocuklar için “zenginleştirilmiş bir dil çerçevesi” niteliğinde olmalı, onların dilsel duyarlıklarını, becerilerini ve yaratıcılıklarını geliştirmeli, ufkunu genişletmelidir. Kitaplar bugünün diliyle, bugünün olay ve konularının yanı sıra, çocuğun çağlar boyunca yaşadığı durumları da anlatmalıdır. Kazandıracağı okuma kültürüyle çocuklarda öz güven oluşturmalı, kıyaslama yeteneğini artırmalıdır.

Bu parçaya göre

I. Güncel konuşma diliyle oluşturulma

II. Çocuğun daha fazla bilgi ve görüş edinmesini sağlama

III. Çocuğa kendi başına kararlar alabilme becerisi kazandırma

IV. Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma

yargılarından hangileri çocuklar için yazılan eserlerde

aranan özelliklerden değildir?

A) Yalnız II

B) Yalnız III

C) I ve II

D) I ve IV

E) III ve IV

31. Yazar, neden geniş yelpazeli bir okur kitlesine sahiptir, sorusunun yanıtının, onun kelime oyunlarına girmeden, toplumun her kesimini kapsayan, samimi bir dille yazıldığını hissettirme, en yoğun duygusal durumları dahi büyük bir sadelikle, duygu sömürüsü yapmadan anlatabilme başarısında yattığını düşünüyorum. Ön yargılardan arınmış, kimseye tepeden bakmayan, başkalarıyla değil sadece her iyi yazar gibi kendisiyle kavga eden, her yaştaki toplumun her kesimindeki insanların yüreklerinin bir yerlerine fazla değil, hafifçe dokunup geçen, yazdıklarıyla yitip giden insanlara kadirşinas yaklaşımıyla “İşte geldik gidiyoruz.”u sızlanmadan hissettiren, dozu iyi ayarlanmış hüznüyle, zaman zaman dejavu yaratan ince fırça darbeleriyle zor olanı herkesin anlayabileceği sadelikle anlatmayı başarmış bir yazar o.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi sözü edilen yazarın geniş yelpazeli bir okur kitlesine sahip olmasının nedenlerinden biri değildir?

A) Okuru küçümsememesi

B) Okurda, anlatılanları daha önce yaşadığı duygusu uyandırması

C) Özgün üslubuyla diğer yazarlardan farklı olduğunu ortaya koyması

D) Yalın bir anlatımının olması

E) Duygu ve düşünceleri rahat anlaşılır biçimde aktarabilmesi

32. I. Edebiyat ve kültür hayatımızda “dili eskimiş” eserlerin sadeleştirilerek yayımlanması da bir nevi çeviridir ve çeviri biliminde dil içi çeviri terimiyle adlandırılır.

II. Özellikle Halit Ziya Uşaklıgil Cumhuriyet’ten sonra, geçmiş yıllarda yazdığı eserlerinden bazılarında önemli oranda sadeleştirmeler yapmıştır.

III. Bilinmeyen, anlaşılmayan kelimelerin gözden geçirilerek yenileriyle değiştirilmelerinin yanı sıra, eserin üslubunda birtakım değişiklikler yapılması da bu kapsamdadır.

IV. Çeviri, genellikle “bir metni bir dilden başka bir dile aktarma, çevirme, tercüme” şeklinde tarif edilmektedir; buna göre çeviri, diller arasında yapılan bir eylemdir.

V. Bir yazarın kendi yazdığı eseri dil içi çeviriye tabi tutması, çok sık karşılaşılan bir durum değilse de edebiyat tarihimizde örneklerine rastlanmaktadır.

Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

33. Ters psikoloji basit bir kavramdır. Bir kişinin bir şeyi yapmasını istersiniz fakat kibarca sorsanız bile onu yapmayacağından neredeyse eminsinizdir. Bu nedenle gerçekte yapmasını

istediğiniz şeyin tam tersini ondan isteyerek veya ona yapmasını söyleyerek onu, istediğinizi yapması için oyuna getirmeye çalışırsınız. Örneğin, eşinize odanızı boyatmaya çalışıyorsunuz ama bunu başaramıyorsunuz. Dolayısıyla ona “Boş ver, odayı ben hallederim. Zaten ben daha iyi boyuyorum.” dersiniz. Bir bakarsınız ki eşiniz eline fırçayı almıştır. Uzmanlar, ters psikolojinin çoğu zaman işe yaradığını çünkü insanın bir şeyi yapması için zorlanmaktan, tehdit edilmekten, korkmaktan veya o konuda utandırılmaktan çekindiği için yapmaktansa kendi isteğiyle yaptığını düşünme eğiliminde olduğunu söylüyor.

Bu parçaya göre ters psikolojinin işe yaramasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsanın, özgür iradesiyle karar vermeyi önemsemesi

B) İnsanın başkalarının kendisiyle ilgili düşüncelerine önem vermesi

C) İnsanların basit işleri kendi başına yapmayı sevmesi

D) Kıskançlık duygusunun insanı harekete geçirmesi

E) İnsanın kendisini başkalarından üstün görmesi

34. (I) Kültür ve sanat etkinlikleri, belli bir mekânda toplanan sanatçı grupları içinde zenginleşip gelişir. (II) Bir topluluğa dâhil olan kültür ve sanat insanları, bu mekânlarda bildiklerini paylaşma fırsatı buldukları gibi çevrelerinden de yeni şeyler öğrenirler. (III) Bu mekânlar, bilgi paylaşımının dışında yaşama kültürünün biçimlenmesinde de önemli roller oynar. (IV) Genç müdavimler, kendilerinden öncekilerin bilgilerinden istifade ettikleri gibi hâl ve hareketlerinden de birçok şey öğrenirler. (V) Türk kültür tarihi içinde edebiyatçıların toplandığı mekânların en bilinenleri kahvehane ve kıraathanelerdir. (VI) Peçevi Tarihi’ne göre, ilk olarak 1554’te açılan kahvehaneler, ilk zamanlarından itibaren sadece kahve içilen yerler olmanın ötesinde bir fonksiyon icra etmiştir. (VII) Özellikle okuryazar kısmından insanların bir araya geldiği kahvehaneler; kitap okunan, tavla ve satranç oynanan, yeni şiirler üzerine konuşulan mekânlar olmuştur.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II     B) III    C) IV    D) V     E) VI

35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Bir içecek türü olarak Türk kahvesinin özel hazırlama teknikleri vardır ve yıllar öncesine dayanan bu teknikler hâlâ kullanılmaktadır. Kahve, zaman içinde, sanatsal değeri olan cezve, fincan, havanlar gibi özel araçların ve gümüş takımlarının geliştirilmesini sağlamıştır. Zaman gerektiren hazırlama teknikleri sayesinde, Türk kahvesi damağınızda uzun süre tadını ve tazeliğini bırakır. Diğer çeşit kahvelerden daha yumuşak, aromalı ve yoğundur. Aroması, telvesi ve köpüğüyle onu diğer kahvelerden ayırmak oldukça kolaydır. Türk kahvesi aynı zamanda, kültürel boşlukları, toplumsal değerleri ve inançları bir araya getiren toplumsal bir çalışmadır. Türk kahvesinin bu rolü, İstanbul’da, dikkat çeken dekorasyonlarıyla, ilk kahvehanelerin açılmasına dayanmaktadır. Zaten meşhur “Gönül ne kahve ister ne kahvehane / Gönül muhabbet ister kahve bahane” dizeleri de bu duruma işaret eder. Kahvehaneler o zamanlarda ve hâlâ, insanların kahve içtiği, sohbet ettiği, haber paylaştığı, kitap okuduğu ve başkalarıyla bir araya geldiği yerlerdir.

35. Bu parçadan hareketle Türk kahvesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Özgün bir tadının olduğu

B) Geleneksel yöntemlerle hazırlandığı

C) Kendine has bir kültür oluşturduğu

D) Hazırlanmasının uzun sürdüğü

E) Özel bir sunum ritüelinin olduğu

36. Bu parçada verilen dizeler, Türk kahvesinin hangi yönünü belirtmek için söylenmiştir?

A) İnsanların sosyalleşmesini sağladığı

B) En beğenilen içecek olduğu

C) Çok eski bir tarihinin olduğu

D) Değerinin hiçbir zaman azalmadığı

E) Kültürel bir öge hâline geldiği

37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Fransa’da edindiği bakış açısıyla Türk toplumuna ve bu toprağın değerlerine yönelen Yahya Kemal, Kendi Gök Kubbemiz adlı kitabıyla Türk şiirinde yol açıcı bir yer edinmiş, önemli bir rehber olmuştur. Kitapta dil mükemmeliyetine ve musikiye dayanan, Türk milletinin yaptığı fetihler ve ortaya koyduğu güzellikler, rintlik, ölüm, sonsuzluk, aşk konularını ele alır. Eski Şiirin Rüzgârıyla kitabında ise zeminini doğrudan doğruya tarihî olay ve kişilerin oluşturduğu şiirler vardır. Bir şiirin, en güzel beytinin seçilemeyecek kadar mükemmel olması gerektiğini söyleyen şair, bunu başarmıştır. Ayrıca kitaptaki otuz dokuz gazelden otuz altısının beş beyitte tamamlandığı görülmektedir. Bu sayı klasik gazelin alt sınırıdır. Yahya Kemal’in bu tercihi de ses ve anlam bütünlüğü yanında yalın ifadeyi ve yoğunluğu aradığını gösterir.

37. Bu parçadan hareketle Kendi Gök Kubbemiz ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Farklı konulara yer verildiği

B) Ulusal değerlerden söz edildiği

C) Ahenkli bir söyleyişle oluşturulduğu

D) Şiirlerin uzun zamanda oluşturulduğu

E) Başka şairlerce örnek alındığı

38. Bu parçadan hareketle Eski Şiirin Rüzgârıyla adlı eserle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Yeni bir söyleyişle oluşturulduğu

B) Seçkin bir kitleye hitap ettiği

C) Belli bir tarihî dönemi işlediği

D) Ağır bir dille kaleme alındığı

E) Her dizesinin ustaca yazıldığı

39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Bir araştırmanın ilk aşamasında, bir sosyal durumu açıklamaları ve tartışmaları istenen 300 katılımcı “bilgece akıl yürütme” konusunda puanlandı. İkinci ve asıl aşamada katılımcılara dört hafta boyunca günlük tutmaları söylendi. Her gün, meslektaşlarıyla yaşadıkları sorunları, anlaşmazlıkları, kötü haberlere karşı tepkileri yazmaları istendi. Yarısı 1. Şahıs kullanarak yazarken diğer yarısı da yaşadıklarını yabancı gözüyle, 3. tekil şahıs kullanarak anlattı. Dört haftanın sonunda tüm katılımcıların bilgece akıl yürütme puanı tekrar test edildi. 1. tekil şahısla günlük yazanların bilgece akıl yürütme puanlarında bir değişiklik olmazken 3. tekil şahsı kullananlar entelektüel alçak gönüllülük, empati kurma ve uzlaşmacı tavır kapasitelerinde gelişme yaşadı. Son aşamada, katılımcıların yakın bir aile üyesinin ya da arkadaşlarının güven, hayal kırıklığı ya da öfke gibi duygulardan önümüzdeki ay içinde hangilerini yaşayabileceklerini kestirmeleri istendi. Bu karşılaştırmada, 1. tekil şahısla günlük yazan grubun olumlu duyguları abarttığı ve olumsuz duyguları hafife aldıkları gözlemlendi. 3. tekil şahısla yazan kişiler ise daha isabetli tahminlerde bulundu.

39. Bu parçada söz edilen araştırma, aşağıdakilerden hangisini ispatlamak için yapılmış olabilir?

A) Sessiz ve sakin bir ortamda kendi sorunlarına odaklanan kişilerin, çözüme diğerlerinden daha kısa sürede ve daha kolay ulaşabileceğini

B) Başka insanlara anlayışla yaklaşmayı alışkanlık hâline getirenlerin başka olumlu tavırlara da kendiliğinden sahip olabileceğini

C) Kişinin kendisini başka biriymiş gibi değerlendirmesinin, çeşitli sorunları anlamasını engelleyen unsurları fark etmesine yardımcı olabileceğini

D) Duygularının farkında olmanın, kişinin entelektüel yönünü de güçlendirdiğini

E) Olaylara nesnel biçimde bakanların olumsuz durumlarla daha kolayca baş edebildiğini

40. Yaşananları 3. tekil şahıs olarak gözlemlemenin kişiye aşağıdakilerin hangisinde faydalı olduğu söylenebilir?

A) Olumsuz duyguları değiştirebilme

B) Yaşamdaki olumsuzlukları önceden hissetme

C) Olaylara tarafsız yaklaşma

D) Yaşama daha olumlu bakma

E) Yaşam ve insanla ilgili doğru tahminde bulunma

CEVAPLAR

1 – C 8 – B 15 – E 22 – E 29 – B 36 – A
2 – C 9 – A 16 – B 23 – D 30 – B 37 – D
3 – A 10 – E 17 – C 24 – B 31 – C 38 – E
4 – C 11 – D 18 – A 25 – B 32 – C 39 – C
5 – E 12 – A 19 – B 26 – E 33 – A 40 – E
6 – D 13 – C 20 – D 27 – A 34 – D    
7 – B 14 – B 21 – D 28 – E 35 – E    

 

]]>
1 Nisan 2012 YGS Türkçe Soruları ve Cevapları https://dersimizedebiyat.org/1-nisan-2012-ygs-turkce-sorulari-ve-cevaplari.html Mon, 03 Feb 2014 17:18:49 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10730 2012  YGS TÜRKÇE SORULARI

1.    Çevremdeki her şeyi izlerim. Otobüste, yolda, vapurda, ilgimi çeken hiçbir durumu kaçırmam. Bunun gibi, din­lediğim bir şarkıdaki duygu, izlediğim bir filmdeki sahne, zihnimde imgeye dönüşebilir. Tüm bu deneyimler, biri­kimler, duygulanımlar sonucunda bakıyorsunuz ki sözcükler üzerinde düşünmeye, onlarla dans etmeye başlamışsınız. Hatta sözcükleri yaşıyorsunuz, dahası sözcüklerin iç evreninde bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Sözcüğün melodisi, tınısı, kâğıda dökülürken çıkardığı ses, büyük bir lezzet sunuyor. Sizin kattığınız duyguyla bambaşka bir zenginlik kazanıyor.

Bu parçada konuşan kişi altı çizili sözlerle, sözcük­lere yönelik olarak neyi yaptığını belirtmiştir?

A)  Onların anlam katmanlarında dolaştığını

B)  Anlatımını yalnızca dilin çevrimindekilerle sınır­landırdığını

C)  Ses özelliklerine, anlamdan daha çok önem verdiğini

D)  Kullanıma yenilerini kattığını

E)  Duygusal boyutlu olanları sıkça kullandığını

 

2.     Bir yazara göre çocuk beyinleri aynı tornadan çıkmışküçük kaplara benzer, bunların ancak algılarla doldurulması gerekir. İşte bu yüzden onlara masal anlatılmayacaktır. Hatta çiçek desenli halılar ya da kuşlu kelebekli tabaklarla fincanlar görmeleri de engellenecektir. Çünkü onlara göre çiçekler halılarda yetişmez; kuşlarla kelebekler, tabaklara ve fincanlara yapışıp kalmaz. Çocukların her şeyi dört işlem yoluyla değerlendirebilmeleri, yaşamları boyunca salt akıllarının buyruğuna uyarak davranmaları sağlanacaktır böylece. Birer insan değil de ileride yararlı olmaları beklenen robotlar sayılan çocuklara ancak gözle görülen, akılla kavranan olgular öğretilecektir. Yazar, bu yönteme göre yetiştirdiği çocukları bir tahta perdenin deliğinden sirk gösterilerini izlerken yakalayınca neredeyse fenalık geçirmiştir. Çünkü bu, akılla ve çarpım tablosuyla hiçbir ilişkisi olmayan, şiir okumak kadar ayıp bir eğlencedir.

Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Kişisel farklılığı yok sayma

B)  Gerçekler dünyasıyla sınırlı kalma

C)  Duyguları önemsemeyip dışlama

D)  Başkalarının isteklerine göre yaşama

E)  Her şeyi olumsuz yönleriyle değerlendirme

 

3.  Bir gün Nuruosmaniye’de bir yazar arkadaşımla karşılaştım. “Ne o beyim, romancılığa mı başladın?” dedi.Şaka etmediğini sesinden, bakışından anlamıştım. Demek benim takma adla yazmama bir şey demiyordu da kendi adımı kullanarak yazmamı —- sayıyordu. Roman, romancıların alanıydı. Bir ozan buraya burnunu soka­mazdı.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki deyimler­den hangisi getirilmelidir?

A)  kendi borusunu çalmak

B)  başına dert açmak

C)  iş çıkarmak

D)  çizmeden yukarı çıkmak

E)  kendi göbeğini kendi kesmek

 

 

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde klasiklerle ilgili farklı bir düşünce dile getirilmiştir?

A)  Söyledikleri, hiçbir dönemde tüketilmez.

B)  Okurların dünyasında özgün ve değişmeyen bir yeri vardır.

C)  İnsan, yaşamının her döneminde onlarda kendini bulur.

D) Anlaşılıp kavranabilmesi özel bir çaba, özel bir okurluk donanımı gerektirir.

E)  Onları okumaktan alınan haz hiçbir zaman azalmaz.

 

5. Barthes’in “Sözcükler herkesin malıdır ama cümle yalnızca yazarın.” sözü aşağıdakilerden hangisiyle ilişkilendirilemez?

A) Anlatım                          

B) Anlamdaşlık

C) Özgünlük                       

D)Öznellik

E) Biçem

 

6.     Yazar; karşıtlıkların üst üste yığıldığı, ucu açık, kesin bir yargıya götürmeyen, tam bitmeyen metinleriyle, okuru düşüncelerin eşiğinde bırakıyor.

Bu sözlere göre yazarın, okura yönelik olarak ger­çekleştirmek istedikleri arasında aşağıdakilerden  hangisi yoktur?

A)  Okuduklarını tamamlatıp onu bütünselliğe kavuşturtma

B)  Düş gücünü geliştirme

C)  Çok boyutlu düşündürme

D)  Yorumlamaya yönlendirme

E)  Söylenenlerin kanıtlanmasını isteme

 

7.(I) Mario Giordano’nun Deney adlı romanı ilk kez dili­mize çevrilmesine karşın sinemaseverler bu isme ya­bancı değil. (II) Deney önce Das Experiment, ardından da The Experiment adlarıyla iki kez sinemaya uyarlan­mıştı. (III) Bu uyarlamalar, romanı kadar başarılı değilse de ilki Alman, ikincisi Amerikan yapımı olan her iki film de seyircilerin ilgisini çekmişti. (IV) Doğrusunu söyle­mek gerekirse hikâyesi o kadar etkileyici ve sinemaya uyarlamaya o kadar elverişli ki bu filmlerin ilgi çekme­mesi için yönetmenlerin özel bir beceriksizlik göster­meleri gerekliydi. (V) Çünkü Deney otorite ve güç ara­sındaki ilişkiyi, iktidarın doğasını ve büyüsünü, hapis­hanenin işlevini, sonuç olarak da insanın karanlık yan­larını sorgulayan bir roman?

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde hem olumlu hem de olumsuz bir eleştiri söz konu­sudur?

A) I.           B) II.          C) III.         D) IV.         E) V. 

 

8.     (I) Tanpınar’ın yarım kalmış son romanı Ay’daki Kadın bir rüyadan uyanışla başlar ve içinde “rüya” sözcüğünün geçtiği bir cümleyle yarıda kalır. (II) Kitapta en çok yine­lenen sözcüktür rüya; roman da adını, edebiyatımızda benzeri az bulunur bir mizahla kurulmuş eşsiz bir rüya­dan alır. (III) Tanpınar’ın roman ve şiirlerini yakından tanıyanlar için Ay’daki Kadın’ın baştan aşağı bir rüya dili ve atmosferiyle kurulduğunu söylemek de şaşırtıcı ol­mayacaktır. (IV) Ay’daki Kadın, daha ilk sayfasından anlaşılacağı gibi okuyucuyu Tanpınar’ın o bilinen dün­yasının hazlarına hemen götüren bir roman. (V) Öte yandan, tamamlanmamış kitabın dünyası, çok belirgin  düzeltmeleriyle Tanpınar’ın kimi romancı sırlarını ve  kararsızlıklarını açığa vuran bir dünya.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde kişisel düşünceye yer verilmemiştir?

A) I.           B) II.          C) III.         D) IV.         E) V.

 

9.     (I) Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın 1940’ta yayımladığı, ikinci şiir kitabı olan Çocuk ve Allah okurla yeniden buluşu­yor. (II) Türk şiirinin dil ve yapı bütünlüğü bakımından en sağlam yapıtlarından biri. (III) Bin yıllık Türk şiirinin yüzyılımızdaki son halkası olarak varlığını koruyor. (IV) Şair; kitapta, insanın evrendeki yerini, doğanın gör­kemi karşısındaki sarsılış ve duyuşlarını dile getiriyor. (V) Bunları çocuklara özgü bir düş gücüyle yansıtıyor.

Bir şair ve yapıtından söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, anlatılan kitabın daha önce de basıldı­ğından söz edilmiştir.

B)II. cümlede, şiirlerin benzerlerinden ayrılan yönlerine değinilmiştir.

C)III. cümlede, şiirleri güzel ve etkileyici kılan etkenler üzerinde durulmuştur.

D)IV. cümlede, işlenen temalara değinilmiştir.

E)V. cümlede, şiirlerin nasıl bir bakış açısıyla oluştu­rulduğu belirtilmiştir.

 

10.   (I) Işığın Anadolu’ya dokunduğu yerde ilk karşılaşaca­ğınız, Harranlı çocukların yüzleridir. (II) Gölgenin ve ışığın uyumunu yakalamaya çalıştığınız sırada, küçük bir çocuğun size yolun kenarından el salladığını görür­sünüz. (III) Irmakta tuttuğu balığı, ağaçtan topladığı el­mayı ya da otların arasından derlediği yaban çiçeklerini, almanız için size uzatır. (IV) Oradan geçen bir yolcu ola­rak onların dünyasında nasıl bir umut olduğunuzu bütü­nüyle bilemezsiniz. (V) Çocukların büyüklere kızdığı bir dünyayı hayal bile edemediklerinden, arabanız üstlerine tozlar savursa da size hiç içerlemezler.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisin­de ögelerin sıralanışı “Duvarın dibindeki kızı görünce Harran Kalesi’nde bir akşamüstü karşılaştığım o esmer kızın büyüleyici yüzünü anımsadım.” cümlesiyle aynıdır?

A) I.           B) II.          C) III.         D) IV.         E) V. 

 

11.  Verdiği her uzun aranın ardından yeni albümüyle gönlümüzü fethetmeyi başaran pop müziği sanatçısı, bu kez eski şarkılarını yeniden yorumlayarak geçmişe bugünün penceresinden bakıyor ve dinleyiciyi yine oldukça etkiliyor.

Bu cümlede aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünlü daralması                               B) Ünlü düşmesi

C) Ünsüz yumuşaması                         D)Ünsüz türemesi

E) Ünsüz benzeşmesi

 

12.   (I) Gül kokusu bana hep çocukluğumu hatırlatır. (II) Ba­bam Akdeniz’e yaptığı seyahatlerinden her dönüşünde tenekeler dolusu gül reçeli getirirdi. (III) Sabahın erken saatlerinde uykulu gözlerle onu karşıladığımızda al­gıladığımız ilk şey, evin içini saran gül kokusu olurdu. (IV) Kahvaltı soframız birkaç çeşit gül reçeliyle bezenir, gül reçellerinden hangisinin daha güzel olduğu konu­sunda sohbetler edilirdi. (V) Yıllar sonra Gül Festivali için Isparta’ya gittiğimde çocukluğumun gül kokulu gün­leri gözlerimin önünde canlanıverdi.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle, yüklemi geniş zamanlı basit bir cümledir.

B)  II. cümle, içinde zarf tümleci olan birleşik bir cümledir.

C)  III. cümle, kurallı bir fiil cümlesidir.

D)  IV cümle, olumlu ve sıralı bir cümledir.

E) V. cümle, yüklemi süreklilik fiiliyle oluşturulmuş girişik bir cümledir.

 

13.   Hiç bir söz, hiçbir varsayım, hiçbir kuram yaşanan somut gerçeklerin yerini tutamaz; bin kez söylenen yağmur sözcüğünün bir damla yağmurun yerini tutamayacağı gibi.

Bu cümlede aşağıda verilenlerden hangisi yoktur?

A) Ek fiil almış sözcük                         B) Benzetme edatı

C) Sayı sıfatı                                          D)Birleşik sözcük

E) Yeterlik fiili

 

14.   İletişim konusunda çağımızda teknolojinin bize

                                                                                      I

sunduğu olanaklardan olabildiğince yararlanmaya

çalışırken öte yandan en yakınımızdaki kişilerin

seslerini duymakta, dillerini anlamakta zorlanıyoruz.

                                                                             II

Giderek daha az göz göze geliyoruz. Sevgimizi daha

                                                                       III

az dile getiriyoruz. Büyük kalabalıklar içinde yaşayan

                                                                      IV

yalnızların sayısı günden güne artıyor böylece.

       V

Bu parçadaki altı çizili sözcüklerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. sözcük, yönelme durumu eki almış bir zamirdir.

B)  II. sözcük, dönüşlülük eki almıştır.

C) III. sözcük, hem yapım eki hem çekim eki almıştır ve cümlede belirtili nesne görevinde kullanılmıştır.

D)  IV. sözcük, ad soyludur ve bulunma durumu eki almıştır.

E)  V. sözcük, belgisiz sıfattır.

 

 

15.   Bilgisayar teknolojisiyle yetişen kuşaklarda ekrandan kitap okumanın yaratacağı hazzı, bilgisayarla ileriki yaşlarda tanışan insanlar tadamayacaktır.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  İyelik eki almış sözcük

B)  Geçişsiz çatılı yüklem

C)  İsim-fiil eki almış sözcük

D)  Belirtisiz ad tamlaması

E)  Sıfat tamlaması

 

16.   Necip Fazıl ( ) şair oluşunun öyküsünü şöyle anlatıyor: “Şairliğim on iki yaşımda başladı. Annem hastanedeydi. Ziyaretine gitmiştim. Beyaz yatak örtüsünde, siyah kap­lı, küçük ve eski bir defter ( ) Bitişikte yatan veremli has­ta kızın şiirleri varmış defterde. Bunu söyleyen annem, bir an gözlerimin içini tarayarak ‘Senin, şair olmanı ne kadar isterdim!’ dedi. Annemin dileği bana, içimde bes­leyip de on iki yaşıma kadar farkında olmadığım bir şey gibi göründü. Gözlerim hastane odasının penceresin­de ( ) savrulan kar ve uluyan rüzgâra karşı uzun uzun düşünerek içimden şöyle bir karara vardım ( ) ‘Şair ola­cağım, hem de büyük bir şair ( )’ ve oldum.”

Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıda­kileri hangisinde verilen noktalama işaretleri sıra­sıyla getirilmelidir?

A) (;) (.) (;) (:) (.)                                  B) (,) (.) (;) (;) (.)

C) (,) (…) (,) (:) (!)                                 D) (,) (…) (;) (,) (.)

E) (;) (…) (;) (:) (!)

 

17.   (I) Yetişme döneminde sevilmiş, kişiliğine saygı göste­rilmiş, kendisiyle barışık bir insan değilseniz yaşamda karşılaşacağınız kimi güçlüklerin üstesinden gelemez­siniz. (II) Yaşamda çirkin-güzel ikilemi, insanı kendisine sürekli çekidüzen vermeye zorlayan bir yargılama ölçü­tü. (III) Çalışkanlığınız, yaratıcılığınız, iletişim beceriniz, sorumluluk bilinciniz, dürüstlüğünüz, içtenliğiniz, adalet duygunuz ikinci planda bırakılarak yalnızca bu çerçe­vede değerlendirilmeye tabi tutuluyorsunuz. (IV) Bu du­rumla karşılaşan bir insanın böylesi bir ölçütü yadsıması ve kendini bedensel görünüşü dışındaki özelliklerle de var etmeye çalışması, yadırganacak bir davranış sayıl­mamalı. (V) Bunları yaşayan birinin, bazı insanların sırf doğuştan gelen özelliklerle öne çıkarılmasına tepkisi, gerçekte kıskançlık değil, eşitlik isteğidir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.           B) II.          C) III.         D) IV.         E) V.

  

18.   (I) Servetifünun temsilcileri içinde Tevfik Fikret’ten sonra “en büyük şair” olarak nitelendirilen Cenap Şahabettin ile okul kitaplarında ilk karşılaşmam hançer gibi keskin bir Erzurum kışına rastlar. (II) Zaten büyük bir çoğunlu­ğumuz şair ve yazarlarla ancak okul kitaplarında tanış­mışızdır. (III) Ne gariptir ki o büyük şairin o büyük şiiriyle Erzurum’un kan donduran, kasıp kavuran soğuğu yü­zünden bir türlü ısınmayan sınıfında tanışınca içim ısınmıştı. (IV) Şiir sevenler bilir; şiir insanın içini ısıtır, yerine göre serinletir, düşüncelerin ağırlığından kurtarır, alır götürür insanları bir yerlere gönlünün elinden tuta­rak. (V) Elhân-ı Şitâ, o soğuk kış mevsiminde, o yatılı okulda yalnızlığımın ve özlemlerimin üzerine örtülüveren sıcacık bir battaniye etkisi yaratmıştı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yalın bir anlatım söz konusudur?

A) I.           B) II.          C) III.         D) IV.         E) V.

 

19.   Doğu Karadeniz’in yaylalarını mutlaka görün. Kıyılarda hiç oyalanmadan kartpostallardaki kadar güzel orman­ların üzerindeki muhteşem yaylalara çıkın. Her biri öte­kinden farklı olan yaylaların birinden ötekine yürüyün. Ahşap yayla evlerinde konaklayıp yöresel yemeklerin tadına bakın. Yamaçlarda horon tepin; vadilere çökmüş, denizi andıran sis bulutlarına karşı tembel tembel yatın.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Betimleyici öğelere yer verilmiştir.

B)  Karşılaştırma yapılmıştır.

C)  Benzetmeden yararlanılmıştır.

D)  Öneri nitelikli cümleler kullanılmıştır.

E)  Kişileştirmeye başvurulmuştur.

 

20.  Alışkanlıklar, basmakalıp sözler en derin gerçeklerin anlamını, en güzel duyguların ürpertisini unutturabilir. Bunları yeniden canlandırmak, yeniden yaşatmak için sanatçı olmak gerekir. Ancak şairler, milyonlarca yıllık güneşin ışığını, bize yeni açmış bin bir renkli bir çiçeğin parıltısı gibi gösterebilirler. Yunus’un söyleyişiyle, her gün yeniden doğan şairler olmasaydı insanlık; öğrenil­miş, ezberlenmiş gerçeklerin kabuğu içinde sıkışıp kalacaktı.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Abartmaya başvurma

B)  Yinelemelere yer verme

C)  Koşul öne sürme

D)  Yansız bir söyleme dayanma

E)  Tanık göstermeden yararlanma

 

 21. Yazmaya yeni başlayanların ilk ürünlerini, kuşların ka­nat alıştırmasına benzetirim. İlk uçuşlarla, kanat alıştır­malarıyla ilgili ne güzel belgeseller yapılmıştır. Bu bel­gesellerde yavru kuşlar uçma aşamasına gelince ilkin başlarını yuvalarından dışarı çıkarır, şöyle bir bakarlar mavi boşluğa; uçma güdüleri uyanmıştır, cıvıldayıp dururlar. Ama göze alamazlar uçmayı. Sonra annele­rinin kılavuzluğu başlar; birlikte birkaç metreyi geçme­yen kısa uçuşlar yapar, yuvaya dönerler. Bu belgesel­lerde ilk uçuşlardan duyulan heyecandan, sevinçten de söz edilir. Cıvıldaşmalar, cıvıldaşmaların tınısındaki değişmeler örnek gösterilir buna. Yazar, şair adayları için de gerçekten böyledir bu. İlk ürününü basılı gör­mekten duyulan sevince sınır çizilemez. Sıradan bir benzetme olacak ama tay tay duran, ardından ilk adı­mını atan çocukların duydukları bir sevinç vardır ya tıpkı ona benzer.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Olayları oluş sırasına göre verme

B)  Örnekten hareketle asıl düşünceye ulaşma

C)  Görsel ve işitsel öğelerden yararlanma

D)  Nitelendirmelere başvurma

E)  Karşıtlıklardan yararlanma

 

22. —-. Örneğin Rubens, yüzünün güzelliğiyle övünç duy­duğu küçük oğlunun resmini yaparken ona bizim de hayran kalmamızı bekliyordu. Elbette bu çok doğal bir istekti. Ancak, bu türden konulara duyulan ilgi, ilk ba­kışta daha az çekici gelen konuları dışlamamıza yol açarak beğenimizi sınırlayabilir. Bunu aşmak için, Albrecht Dürer’in annesinin yaşlı yüzünü resimlediği tabloda, gençlikten kaynaklanan güzellikten başka şeyler arama sabrını göstermemiz gerekli. Çünkü bu tablonun başarısı, konu aldığı figürün yüzündeki güzel­likten gelmez. Nitekim tabloyu sevdiren, yüzdeki güzel­liğin önüne geçecek kadar etkili olmuş ifadedir.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağı­dakilerden hangisi getirilebilir?

A) Sanatçı, genellikle yarattığı tablolarda insanların gerçek hayatta görmekten hoşlandıkları şeyleri yansıtmak ister

B)  Gördüğümüz bir tablonun, geçmişte yaşadığımız güzellikleri çağrıştırması onun olumlu bir özelliğidir

C)  Gerçek bir sanatçı, tablolarının sanattan anlamayan kişilerce değerlendirilmesini önemsemez

D)  Duyguları anlatan her çalışmanın, sanatsal bir yön içermesi gerekmediğini baştan kabul etmek gerekir

E)  Sanat tarihinde dış gerçekliği kendi algılama yeti­sine göre değiştirip yansıtan ressamlar da vardır

 

 

23.İnsanın sanatsal çalışmalarının tümüne, bir arama ve bulma çabası olarak bakılabilir. Ya da bunlar, hayatı ve bu hayatın içinde insanın kendi yerini anlama ve anlam­landırma uğraşı olarak görülebilir. Bu çaba, ilk insandan bugüne değin farklı amaçlar ardında, farklı açılımlar, bi­çimler ve yöntemlerle serpilip gelişmiştir. Yüzlerce yıllık serüveni boyunca, hem tarihsel dönemler, toplumsal ve siyasal koşullarca biçimlendirilmiş hem de onları biçim­lendirmiştir. Buradan bakıldığında —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)  sanatın, insanı doğa ve toplumla olan çatışmalarıyla yansıtma işlevini yerine getirmesinin gerekliliği orta­ya çıkar

B)  sanat yapıtlarında işlenen toplumsal özlemlerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği de açıklık kazanır

C)  sanatla toplumsal fayda arasında bir seçim yapma­nın zorluğu daha iyi anlaşılabilir

D)  sanatın, insanın kişilik özelliklerini boyutlandırıp geliştirdiği söylenebilir

E)  bir toplumun sanatıyla o toplumun yaşamının birbi­riyle etkileşim içinde olduğu yargısına ulaşılabilir

 

24.  Yazar, kitaptaki resimler ve ilginç bilgilerle okuyucuyu, Eski Yunan ve Roma Uygarlıklarına uzanan bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Rengârenk, parlak sayfalar ara­sında gidip geldikçe ve biraz da hayal gücünüzü kullan­dığınızda kendinizi Eski Mısır’da “papirüs” terliklerle gezerken ya da Roma’da “toga” giymiş olarak bulmanız mümkün. Toga nasıl giyiliyor diye endişeleniyorsanız merak etmeyin kitapta o da yazıyor. Kitabı okuduğu­nuzda Antik Çağ ile şimdiki yaşantınız arasında öyle bir köprü kuracaksınız ki hem kendi yaşantınızdaki öğeleri Antik Çağlarda hem de Antik Çağlardaki yaşantılarda kendinizi bulacaksınız.

Bu parçada sözü edilen kitabın asıl özelliği aşağıda-kilerden hangisidir?

A)  Görsellik yönünden etkileyici bir nitelik taşıma

B)  Tarihsel bilgileri, ortaya çıktığı dönem içinde yargılama

C)  Okuyucuda, anlatılanları yaşıyormuş duygusu uyandırma

D)  Çok eski yaşam biçimlerini karşılaştırarak anlatma

E)  Okuyanların belirli bir düşüncede yoğunlaşmasını sağlama

 

25. 1861 yılında bir eleştirmen şöyle demiş: “Bugüne kadar fotoğraf, kural olarak ‘gerçeği yansıtmayı’ amaçladı. Peki ama güzelliği belirgin kılma gibi bir amacı da üstle­nemez mi?” Burada, o zamana değin yalnızca belgele­me yöntemi sayılmış bir iletişim aracının alanına estetik ölçülerin de dâhil edildiği görülüyor. Bu da, fotoğrafçı­nın, gördüğünü yorumlayarak yansıtma bilincine varmasının bir sonucudur. Sanatsal yorumun ortaya çıkışı, sanatsal ölçütlerin uygulanmasına kendiliğinden yol aça­caktır.

Bu parçaya göre fotoğrafçılığın bir sanat olarak kabul edilmesi aşağıdakilerden hangisiyle ilişkilidir?

A)Değişmez ve belirli kurallar içermesiyle

B)İlgi duyanların sayısının her geçen gün artmasıyla

C)Yaratıcılık yönünden başka sanat dallarıyla da ilişkili olmasıyla

D)Çekenin bakış açısına göre anlamsal zenginlikler kazanmasıyla

E)Belirli bir eğitimden geçmeyi gerektirmesiyle

 

26. Sanatçı, yaşama ilişkin bilgi edinme yükümlülüğü altın­dadır. Bu demektir ki yaşadığı zaman diliminde olup bitenlere kaç numaralı camlar gerekiyorsa o camların takılı olduğu gözlüklerle bakmalıdır. Bu zorunluluğun bilincine varamayan bir sanatçı, gerçek dünyayı ya bu­lanık görecek ya da hiç göremeyecektir.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada belirtilenleri destekler niteliktedir?

A)  Avrupa tiyatrosunda natüralizm öncesi dönemde, yeni biçim ve üslupların denenmesine karşın artık çok değişen dünya, eski ölçütlere göre algılandığı için bir büyük bunalımın içine düşülmüştü.

B)  James Joyce’un Ulysses örneğinde olduğu gibi pek çok yazar okunmak için değil, ünlü olmak ve ince­lenmek için yazıyor.

C)  Sanatın tarihi, geleneksel biçimlere ve üsluplara neredeyse bütünüyle bağlı kalarak yeni olabilmiş sanatçıların öyküleriyle doludur.

D)  Franz Kafka’nın yüz yıl sonra da ününü koruyup geleceğe kalacağını öngörmek için onun yaşadığı zamanın şartlarını göz önünde bulundurmaya gerek yoktur.

E)  Bir yazar, anlatacaklarını değiştirmeden olduğu gibi dile getirirse yazar değil, gazeteci ya da politikacı olur.

 

27.  10 ciltlik Seyahatname, Evliya Çelebi’nin 40 yıllık seyahatlerinde aldığı notlardan oluşuyor. Doğudan batıya, kuzeyden güneye 17. yy. Osmanlı ülkesini anlatıyor. Yazarın son derece renkli ve sıra dışı kişiliği nedeniyle yapıt, hem tarih hem filoloji dalları hem de edebiyat açısından taşıdığı önem dolayısıyla bir dünya klasiği sayılıyor. Ne var ki yine aynı nedenle yapıtın “yazma”dan basıma geçiş evresi de zorluklar içeriyor. Çünkü günümüzde onu “doğru okumak” da doğru anlamak da başlı başına bir uzmanlık işi. Evliya Çelebi gerek gördüğü fakat dilde bulunmayan, okuyanın kolayca kavrayamayacağı sözcükleri yaratan, tanık olduklarını kendi algılayışına göre değiştirip büyüterek yansıtan bir kişi. Bu yüzden önce onun dilinin şifrelerini çözmek, kişilik özellikleriyle tanışmak ve düşünce yapısını öğrenmek gerekiyor.

Evliya Çelebi’yi anlayabilmek için onun

I.     yeni sözcükler oluşturması, , 

II.    yapıtının dünyada kabul görmesi,

III.    gördüklerini düş gücüyle abartarak yansıtması,

IV.   karşılaştığı olayları anlatması

özelliklerinden hangileri nedeniyle özel bir donanım gereklidir?

A) I. ve II.                                             B) I. ve III.             

C)I. ve IV.                                             D)II. ve IV.                          

E) III. ve IV.

  

 

28.   Bir dizi röportajdan oluşan bu kitapta, yazarlara yönelti­len sorular yalnızca girişte veriliyor. Daha sonra röportaj yapılan yazarın cevaplarına geçiliyor. Bu, belki okuyu­cuyla aracısız bir sohbet duygusu yaratma açısından güzel bir yol ama kimi yerlerde boşluklar oluşuyor. Ko­nunun nereden, nasıl başladığı noktası havada kalabi­liyor. İki paragraf arasında karşınıza çıkan bu boşluklar, okurken irkilmenize neden olabiliyor. Bazen de elinizde olmadan aradaki eksik soruyu içinizden tekrarlarken buluyorsunuz kendinizi.

Bu parçada sözü edilen röportajlarda soruların baş­ta toplu olarak verilmesi, okurlar açısından aşağıda-kilerden hangisini ortaya çıkarmamıştır?

A)  Sanatçıyla yüz yüze gelmişlik duygusu vermeyi

B)  Duraksamalarına yol açmayı

C)  Metnin bütünselliğini kavramalarını engellemeyi

D)  Kopuklukları gidermeye zorlamayı

E)  Bu türe karşı ilgi uyandırmayı

 

29.   Bu romanınızdaki karakterler neden öldü? Bu soru ba­na sık sık soruluyor. Doğrusu, bunu ben de pek bilmiyo­rum. Yapıtlarımı böyle aniden bitirme merakım buna yol açtı sanırım. O an, kurgu ve çatışma gereği böyle bir trajedi ortaya çıktı. Aslında bu karakterlerin ölmesi en çok beni üzmüştü. Başından beri ellerinizde büyüttüğü­nüz kişilerin aniden yok oluşları çok üzücü oluyor ancak bazen zorunlu olarak böyle sonlar ortaya çıkıyor. Belki de ölmeleri gerekmiyordu ama romancı bendim ve öyle istedim. Nitekim yaşasalardı ve roman bitseydi sürekli onları düşünecektim. Beni meşgul edeceklerdi. Bu ne­denle ben de kurtuldum onlar da, diyebilirim.

Aşağıdakilerin hangisi tutumunu böyle belirten bir yazarın romancılara ilişkin düşüncelerinden biri olamaz?

A)  Yapıtlarını istedikleri zaman sonuçlandırabilirler.

B)  Kahramanlarına kendi kişiliklerinin damgasını vururlar.

C)  Belleklerinde, yarattığı kişilerden izler kalır.

D) Yazdıklarını biçimlendirirken belirli öğeleri göz önün­de tutarlar.

E)  Kahramanların yazgısını ellerinde bulundururlar.

 

30. Bir yazar, kendisiyle söyleştiği bir yazısında şöyle diyor: “Her yaş döneminin insanı ayrıdır. Yirmili yaşların insa­nıyla ellinin, altmışın, yetmişin hele seksenin, doksanın insanı aynı insan mıdır?” Aynı olur mu hiç? Değişim salt fiziksel özelliklerimizi değil, asıl iç dünyamızı kuşatıyor. Bakıyorum bir zamanlar hiç umursamadığım olaylar, haberler şimdi derinlemesine etkiliyor beni. Yargılayıcı, eleştirel bir açıdan bakıyorum her şeye. İster istemez sorunların sarmalında buluyorum kendimi. Öfkeleniyor, üzülüyorum. Dinginliğimi yitirdiğim, içimin allak bullak olduğu böyle anlarda çevremdekiler de yatıştıramıyor beni; tutunacak bir dal, sığınacak bir yer arıyorum. Çözüm aradıkça, şiire ya da romana sığınmanın daha iyi geldiğini düşünüyorum.

Bu parçadan yaşlılarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?

A)  Mutsuzlukları bir başına kalışlarından kaynaklanır.

B)  Farklılaştıklarının bilincinde olurlar.

C)  Karşılaştıkları günlük gerçeklere tepki gösterirler.

D)  Tanık oldukları durumlara yeni anlamlar yüklerler.

E)  Kaçış ve arayış duyguları içindedirler.

 

31. Umberto Eco’nun Genç Bir Romancının İtirafları adlı deneme kitabı yayımlandı. “Genç romancı” nitelemesini kendisi için kullanıyordu Eco. İlk romanı Gülün Adı ya­yımlandığında 50’sine bastığı düşünülürse edebiyat ölçeğinden bakıldığında yaşı 30’larda olmalıydı. José Saramago’nun yeni yayımlanan Kabil’i üzerine yazarken Eco’nun bu muzip kitabı geldi aklıma. Eco’nun ironisin­den hareketle, yazar olarak tanınmasını 1988’de 66 ya­şındayken yayımlanan Baltasar ve Blimunda’ya borçlu olan Saramago da genç sayılabilirdi. 20. yy. edebiya­tının bu iki büyük yazarı arasındaki benzerlik yalnızca “gençliklerinden” kaynaklanmıyor; resmî gerçekleri sor­gulayan yapıtlarındaki düş gücü, derinlik ve ironi de bir­leştiriyor onları.

Bu parçada sözü edilen iki yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)Alaycı ve yergiye dayanan bir tutum izlemişlerdir.

B)Yüzeysel anlatımdan kaçınmışlardır.

C)Yaşananları eleştirel bir yaklaşımla ele almışlardır.

D)Yazarlığa başlayışları yönünden birbirini andıran yanları vardır.

E)Kendilerinden öncekilerin izlerini sürmüşlerdir.

 

32. Günümüzde “paranın ve hızlı şöhret hırsının” tutsağı olan kimi yazarlar, yazmaya başlamadan önce kendile­rince bir tür piyasa araştırması yapıyorlar. İlkin yayımcı­lara uğruyor, onların nabzını tutuyorlar. Hangi türden yapıtlar istendiğini doğrudan ya da dolaylı bir biçimde öğrenmeye çalışıyorlar. Kafalarındaki anahtar soru şu: “Ne yazarsam yayımcılar hemen basar, daha çok para, daha çok ün kazandırır bana?” Bu soru konusal bir arayışa yönlendiriyor onları. Yığınların ilgisini kamçıla­yacak moda konularda yoğunlaşıyorlar. Daha sonra da yazmayı tasarladıkları yapıtlar beyinlerinin kovuğunda çimlenmeden duyuru çalışmaları başlıyor. Yapıtları kitapçı sergenlerinde göründükten sonra sıra “tanıtım seferberliğine” geliyor. Bu yazar, koltuğunun altında yeni kitabı, bir kanaldan ötekine dolaşıp duruyor. Övgücüleri de önceden saptanmış köpüklü sorularla, yapıtı değerlendirmeye kalkıyorlar.!

Bu parçada tanıtılan yazar tipinden yola çıkıldığında nitelikli bir yazarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangi­sine ulaşılamaz?

A)  Kendi yaratma gücüne inandığına

B)  Estetik kaygıları ön planda tuttuğuna

C)  Düzeyli okurlar için yazdığına

D)  Geleneksel anlatım biçimlerinden kaçındığına

E)  Yazma sürecinde sabırlı olduğuna

 

 33.  Yaşamdan yola çıkmayan, sığ, okuma tembelliğine yol açan, yaratma cesaretinden yoksun ve ders veren anla­tılar, romansal düşüncenin askıya alındığı ucuz bir bildi­ricilik durumundan öteye geçemez. Bu anlatılar; insanı, onun acılarını, çelişkilerini derinlik ve incelikle yansıtıp dile getirmeyi kesinlikle başaramaz. Bu yüzden her nite­likli gerçek yazınsal yapıt, özellikle kişinin varoluşsal hâllerini anlatmalı. Böyle bir anlatımdan yoksunsa o, gerçek bir yapıt sayılamaz.

Bu parçadan kimi yazınsal yapıtlarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?

A)Öğreticilikten uzak olmalıdır.

B)İnsan yaşamını değişik boyutlarıyla kuşatmalıdır.

C)Anlatıcı kendini gizlemelidir.

D)Yaşananlara yeni biçimler kazandıran sanatsal bir doku taşımalıdır.

E)Okuyanı düşündüren, etkileyici bir söylemle biçimlendirilmelidir.

 

34.   Sözcükler asi, uysal, renkli, soluk, yaramaz, çığırtkan ve sevecen olabilirler ama her zaman çok değişkendirler. Taşıdıkları yalın anlamın ötesine geçip bambaşka şey­ler söyleyebiliyorlar; diziliş sıralarına göre farklı çağrı­şımlar yaratıyor, oturdukları yeri beğenmiyorlar bazen, dikkat etmezsem susmaları gereken yerde sızlanıyorlar. Onları kullanırken ince eleyip sık dokuyorum. Eğip bü­küyor, kesip biçiyorum. Güldüklerini, ağladıklarını duyu­yorum ama onlarla uğraşmaktan yılmıyorum. En başına buyruk sözcükler elimin altında, dilimin ucunda, beyni­min içinde ama büsbütün ele geçiremiyorum onları. On­ların sahibi olabilmek için yıllardır uğraşıyorum.

Bu parçadan sözcüklerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A)  Belli bir yönteme göre cümleye dönüşürler.

B)  Doğaları yeni anlamlar yüklenmeye yatkındır.

C)  Kullanımlarını yadırgadıklarında bunu sezdirirler.

D)  Farklı nitelikler içerirler.

E)  Seçilişleri titiz davranmayı gerektirir.

 

35. Yazınsal metinlerle beslenmek, iyi bir gazete metni yaz­manın olmazsa olmazlarındandır. Bu, cinayet haberi yazan polis muhabiri için de geçerlidir, köşe yazarı için de. Gazetecilerin iyi bir şiir, roman, öykü okuru olmaları bana göre, zorunludan da öte. Ben gazete yazılarımda önce anlaşılır olmaya çalışırım. Sonra, işlediğim konuda öncelikle belli bir noktayı vurgularım ki okuyanlar onda yeni bir bakış açısı bulabilsin. Ne yazık ki bunu, lafa boğmadan yapabilmek sanıldığından çok daha zor. Ba­zen altı satırlık bir yazı için günlerce araştırma yaptığı­mı, onlarca insanla konuştuğumu bilirim. Yine benim gazete yazılarımın olmazsa olmazlarından biri de say­damlıktır. Kötüye kötü, iyiye iyi diyemediğim tek bir yazım bile yok. Çünkü gazete yazıları gerek biçemiyle gerek içeriğiyle mutlaka “gerçek” olmak zorunda.

Böyle diyen bir gazeteciyle ilgili olarak aşağıdaki­lerin hangisine varılamaz?

A)  Sanatsal yapıtları okumanın gerekliliğine inandığına

B)  Yazdıklarının kısa ve açık olduğuna

C)  Söylemek istediğini kendine özgü bir yaklaşımla dişlediğine

D)  Yazacaklarını bir ön değerlendirmeden geçirdiğine

E)  Okuyucularını kendisiyle özdeşleştirmek istediğine

 

36.  Yaşam, gittikçe yoruyor hepimizi. Bu da zamanın ge­rektiği gibi kullanılmamasından kaynaklanıyor. Öyle ki zamanında söylenmeyen her söz ve alınmayan her tavır, saatinde kalkmayan her otobüs gittikçe yoruyor insanı. Her şey zamanında yapılsa, her söz zamanında söylense, her tavır zamanında alınsa, otobüsler tam zamanında kalksa yine de yorulur muyduk yaşamak­tan? Zaman ilerledikçe mi aklımız eriyor? Aklımız erdikçe mi yoruluyoruz yoksa? Yoruldukça durağanlaşıyor, heyecanımızı mı yitiriyoruz? Şurası bir gerçek ki direnme gücünü yitiren insan yaşamda gözlemlediği çirkinliklere karşı koyamaz.

Bu sözleri söyleyen kişiden aşağıdakilerin hangisi beklenemez?

A)  Çevresine eleştirel bir gözle bakma

B)  Koşulların değiştirilemeyeceğine inanma

C)  Mutluluk arayışı içinde olma

D)  Düzensizlikten yakınma

E)  İçinde bulunduğu durumları yorumlama

 

37.   Neyi, neden yazacağımız sorusu ilk adımdır. Konu bul­mada işaretleri değerlendirmek, koku alabilmek ve iz sürebilmek önemlidir. Merak, içgörü, zengin bir düş gücü de temel öğelerdir. Yazar uyanıkken düş gören insandır. Yazacağımız romanı nasıl, hangi dil ve yapı içinde anlatacağımıza karar vermeli, uzun süre kafamız­da taşımalı ve olgunlaştırmalıyız. Bunun için de ben bir romanın kapısını çalarken kendime şu soruyu sorarım: Ne anlatmak istiyorum? Soruyu bir cümleyle yanıtlaya­mıyorsam kafam henüz karışık demektir. Beklerim. Bu arada neyi anlatmak istediğim netleşirken nasıl anlata­cağım üzerinde düşünürüm. Yine de niyetlerimin nes­nellik kazanarak bir biçim alması için hemen her zaman sayısız giriş denemesi yapmışımdır.

Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı yoktur?

A)  Bir yazıda bulunmasını zorunlu saydıklarınız nelerdir?

B) Yapıtlarınız genellikle nasıl bir çalışmadan sonra ortaya çıkar?

C)  Yapıtlarınızda hangi türden sonuçları yeğlersiniz?

D)  Roman yazanlara neleri önerirsiniz?

E)  Yazmaya başlarken çıkış noktanız nedir?

 

38.   Neden şiir yazar ki insan? Havasızlıktan boğulmak üzere olan evrende nefes alabilmek, var olabilmek, elinde iyi-kötü ne varsa dökebilmek için mi eteklerine? İç dünyasının dışarıyla olan kavgasında anlaşılabilir olma derdi midir kendini kanıtlamak ya da kanatmak? Şairler, görünenin ardındaki gizemleri ortaya çıkararak bize rehberlik mi ederler?

Bu sözleri söyleyen kişiye göre şairlerin yazma nedenleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Yaşamın bunaltıcılığından sıyrılma

B)  Kendini, anlatarak ortaya koyma

C)  Ruhsal durumuyla yaşam arasındaki çatışmayı yansıtma

D)  Yalnızlaşmaktan kurtulma

E)  Yaşamın, ayrımına varılmayan yönlerini duyum- satma

 

39.   Düşünen gençlerden umutluyum. Başarılı ürünler ortaya koyuyorlar, koyacaklar da. Bir yandan Batı’daki birikimi özümseyecek, yorumlayacak; diğer yandan da kendi dilimize, kendi kültürümüze ilişkin arayışları sürdürecek­ler. Bu arayışları, bizi biz yapan öğelerden ödün verme­den, dünyanın her yerinde yaşananlara hem duyarlı ola­rak hem de onlardan belli bir uzaklıkta durarak sürdüre­cekler. Eğer bundan vazgeçmez, amaçlarına ulaşıncaya değin çaba gösterirlerse yanı başlarında, kendilerinden yıllar önce yaşamış yol arkadaşları bulacaklar. Günü­müzde doğrudan bir sonuca ulaşamasalar bile, gelecekte bu yolda yürüyeceklere bugünden tutmuş oldukları ışıkla umut verecekler.

Bu parçanın yazarı gençlerde bulunması gereken özellikler arasında aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A)  Olumsuzluklardan ders çıkarabilmeye

B)  İşlerinde kararlı bir tutum izlemeye

C)  Dışsal gelişmelerden yararlanmaya

D)  Sonraki kuşaklara kılavuzluk etmeye

E)  Ulusal değerleri önemsemeye

 

 40.Çehov’un çocukluk ve ilk gençlik yıllarında yaşadığı ağır koşullara, serinkanlı duruşuna rağmen karşılaştığı her trajik durum ve olguyu alaycı bir dille yansıtması, ince­lenmeye hâlâ muhtaçtır. Tolstoy’un diliyle söylersek Çehov, özellikle izlenimci yanıyla, çağdaşları, öncülleri, ardılları arasında öne çıkar: “Çehov bir sanatçı olarak önceki Rus yazarlarla Turgenyev, Dostoyevski veya benimle karşılaştırılamaz. Çehov’un kendi biçemi var. Bakarsınız, adam hiçbir seçim yapmadan eline hangi boya geçerse onu gelişigüzel sürüyor. Bu boyalar arasında hiçbir ilgi yokmuş gibi görünüyor. Ama bir de geri çekilip bakıyorsunuz ki ne göresiniz! Karşınızda parlak, büyüleyici bir tablo duruyor.”

Bu parçada Çehov’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Özgünlüğünü belirleyen yönlerine

B)  Kahramanlarının iç dünyasına

C)  Anlatım niteliklerine

D)  Kişisel özelliğine

E)  Yaratıcı gücüne

 

  

CEVAPLAR

1. A

11. D

21. E

31. E

2. E

12. E

22. A

32. D

3. D

13. A

23. E

33. C

4. D

14. E

24. C

34. A

5. B

15. B

25. D

35. E

6. E

16. C

26. A

36. B

7. C

17. A

27. B

37. C

8. A

18. B

28. E

38. D

9. C

19. E

29. B

39. A

10. B

20. D

30. A

40. B

 

]]>