Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
fıkra nedir – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Thu, 29 Apr 2021 18:11:51 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png fıkra nedir – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 Fıkra (Köşe Yazısı) Nedir, Özellikleri , Temsilcileri Kimlerdir? https://dersimizedebiyat.org/fikra-kose-yazisi-nedir-ozellikleri-temsilcileri-kimlerdir.html Sat, 29 Feb 2020 18:33:14 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=122607 Fıkra (Köşe Yazısı) Nedir, Özellikleri , Temsilcileri Kimlerdir?

Bir yazarın herhangi bir konu veya günlük olaylar hakkındaki gö­rüşlerini, düşüncelerini ayrıntılara inmeden anlattığı gazete ve dergilerde yayımlanan kısa fikir yazılarına fıkra denir. Bu tür yazıların diğer adı da “köşe yazısı”dır.

NOT 

Köşe yazısı fıkraları, kısa hikâye niteliğindeki, nükteli, mizah öğesi taşıyan fıkralarla karıştırmayınız. Bu tür fıkralarda dinleye­ni güldürmek, eğlendirmek ön plandadır. Oysa köşe yazılarında okuyucuyu düşündürmek, güncel bir sorunu dile getirmek esas­tır. Edebiyatımızda fıkra yazan ilk kişi Ahmet Rasim‘dir. Bunun dışında Falih Rıfkı Atay, Peyami Safa, Burhan Felek ve Çetin Altan en tanınmış fıkra yazarlarıdır.

Yazılı kompozisyon türü olarak fıkra düşünsel ağırlıklı, günlük, kısa yazılardır. Siyasi ve toplumsal olaylar ele alınırken belgele­re, kanıtlara, aşırı ayrıntılara yer verilmez.

Fıkra yazarı geniş kitlelere seslendiği için dili kolay anlaşılır olma­lıdır. Her konuda fıkra yazılabilir.

Günlük olaylar ve düşüncelerle ilgili konular işlenir.

Konular tarafsız bir şekilde ele alınır.

Düşünce ön planda olmalıdır.

Konular çok değişik açılardan ele alınmadan, ayrıntılara inilme­den işlenir.

Okuyucuyu inandırma zorunluluğu yoktur.

Yazılanlar okuyucunun ilgisini çekmelidir.

Nükteli fıkralardan, kıssalardan, vecize ve atasözlerinden fayda­lanılır.

Açık, sade ve akıcı bir dil kullanılır.

Fıkra ile makalenin farkı:

Makalelerde yazılanları ispatlama kaygısı vardır: ancak fıkralarda yazılanları ispatlama kaygısı yoktur.

Makalelerde ciddi, yapmacıksız, bilimsel bir anlatım vardır. Fıkra­larda açık. sade ve anlaşılır bir dil vardır.

Fıkralar günübirlik yazı türüdür. Makalede ise böyle bir durum yoktur.

]]>
Fıkra (Köşe Yazıları), Fıkra Türü,Fıkranın Özellikleri,Fıkra Nedir,Köşe Yazıları Hakkında Kısa Bilgi https://dersimizedebiyat.org/fikra-kose-yazilari-fikra-turufikranin-ozelliklerifikra-nedirkose-yazilari-hakkinda-kisa-bilgi.html Tue, 10 Oct 2017 17:14:52 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=117869  FIKRA

Bir yazarın çoğunlukla güncel olaylar hakkındaki dü­şüncelerini ayrıntılara inmeden anlattığı düşünce yazı­larına fıkra denir

Bu tür yazıların diğer adı da Köşe Yazısıdır. Fıkralar, gazete ve dergilerin belli sütun veya köşelerinde ya­yımlanır. Fıkralar konusunu güncel olaylardan alır.

Yayınlandıktan sonra etkisini kaybeder. Bir bakıma ka­lıcılığı olmayan yazılardır Anlatımı olabildiğine yalın ve yoğundur. Fıkrada ele alınan konu, kanıtlama yoluna gidilmeden anlatılır Fıkrada işlenen konu çoğunlukla eleştirel bir bakış açısıyla anlatılarak kamuoyunu yön­lendirmek hedeflenir

Gerçekte yazılması güç bir yazı türüdür. Fıkra yazarı­nın zengin bir kültür birikimine sahip olması gerekir. Değişik konularda tekrara düşmeden yazmak zorun­dadır fıkra yazarı. Fıkra yazarının kendini okutması, kül­tür ve bilgi birikiminin yanında anlatma ustalığına bağlı­dır Fıkralarda ilgi çekici olmaya özen gösterilmelidir. Ya­zar kendi duygu ve düşüncelerini en başarılı şekilde yansıtarak okuyucu ile arasında sıkı bir bağ kurar. Daha çok, nükteli bir dil kullanılır . Okuyucu ile sohbet ediliyor­muş havası hâkimdir.

Edebiyatımızda Ahmet Rasim fıkra türünde eser ver­miş öncü bir yazardır Ayrıca Ahmet Haşim, Peyami Safa, Refik Halit Karay, Burhan Felek, bu türün önemli temsilcileridir

]]>
Fıkra ve Özellikleri https://dersimizedebiyat.org/fikra-ve-ozellikleri.html Wed, 05 Feb 2014 18:53:19 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=8446 DÜZYAZI TÜRLERİ

Fıkra

Bu yazı türünü, halk arasında anlatılan kısa, güldürücü, ders verici olay anlatılarıyla karıştırmamak gerekir. Gazetelerdeki köşe yazılarındandır. Her gün aynı köşe ya da sütunda yayınlanır. Siyasal, ekonomik, eğitim… gibi günlük toplumsal konular ayrıntıya girilmeden kısaca işlenir.

Fıkranın belirleyici özellikleri: 

• Makale gibi düşünsel plânla yazılır. Fakat makaleden kısa yazılardır. 

• Yazar anlattıklarını kanıtlamak zorunda değildir. Bilimselden çok kişisel görüşünü açıklar, okuyucusunu kendisi gibi düşündürme kaygısı yoktur. 

• Günübirlik yazılardır, en beğenileni bile birkaç gün sonra unutulur. 

• Yazar, yapmacıklıktan uzaktır. Anlatım yalın ve sade bir dille yapılır. 

• Anlatım yazarın kendine özgü olmalıdır.

 

Türk edebiyatında fıkra:

Türk edebiyatında fıkra yazarlığı, Şinasi’nin 1860 yılında Agâh Efendi ile birlikte çıkardıkları Tercüman-ı Ahval gazetesindeki yazılarıyla başlamıştır. O zamandan günümüze kadar fıkra yazan başlıca yazarlar şunlardır: Namık Kemal, Ahmet Rasim, Ahmet Haşim, Falih Rıfkı Atay, Burhan Felek, Peyami Safa, Refi Cevat Ulunay, Orhan Seyfi Orhon, Yusuf Ziya Ortaç, Bedii Faik, Necip Fazıl Kısakürek, Nazlı Ilıcak, Rauf Tamer, Ahmet Kabaklı, Çetin Altan, Oktay Ekşi, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, İlhan Selçuk, Ergun Göze, Hasan Pulur, Mehmet Barlas, Fehmi Koru, Taha Akyol, Gürbüz Azak, Ahmet Taşgetiren, Cengiz Çandar, Yavuz Gökmen, Gülay Göktürk…

Fıkra Örneği

Kahraman Ebe

Maraş’ın Bertiz Bucağına bağlı köylerdeki 10 tifolu çocuğu tedavi ederken 20 yaşındaki genç ve güzel köy ebesi aynı hastalığa yakalanarak ilaçsızlık yüzünden ölmüştür. Yolları, belleri kar tutmuş, köyün şehirle bağlantısı kesilmiştir. Elinde ancak çocukları tedavi edecek kadar ilaç bulunan Döndü Çomar adındaki genç ve güzel ebe çocukları kurtarmış, fakat kendini kurtaramamıştır.

Döndü Çomar hatıra defterine şunları yazmıştır:

“Doktor yüzü görmeyen, senenin 6 ayında dış dünya ile her türlü bağlantısı kesik olan bu masum insanlara elimden geldiğince yararlı olmaya çalışıyorum. Çevrede 10 tane tifolu yavru var. Doktor olmadığı için aileleri ile birlikte bu yavrular hayat umutlarını bana bağlamışlar. Onların yüzüne baktıkça üzüntüden kahroluyorum. Elimde çok az sayıda ilaç var. Yollar açılıncaya kadar bunlarla idare etmeme imkân yok. Güç bir görev yüklendiğimin farkındayım. Ama kendimi çok kuvvetli hissediyorum.”

Issız ve sahipsiz Anadolu… Aşağı yukarı bütün köyleri böyledir. Kış geldi mi, şehirlerle bağlantısı kesilir, yalnızlığa ve kaderine bürünür. Bertiz bucağına bağlı köylere bir ebe gidebilmiş nasıl gidebilmişse. Başkalarında ebe de, ilâç yoktur. İnsanlar, hayvanlar, kırılır da kimsenin haberi bile olmaz.

Tuhaf bir raslantı, genç ebe Döndü Çomar’ın ölüm haberinin geldiği gün gazeteler Tıp Bayramını yazıyordu. Ankara’da ve İstanbul’da kutlanan bayram sırasında köylerimizin sağlıktan yoksun durumunu bildiren ölüm haberi de geldi. Bilmiyorum, doktorlarımızın yüreğini bu kahraman genç ebenin hayat hikâyesi burkmuş mudur? Gözleri ağlamaklı okudum ben haberi.

Ebe, çocukları tedavi ederken kendinin de hastalığa yakalandığını anlıyor. Elinde ilâç yoktur. Çaresizdir. Çaresizliğini biliyor, fakat ne yapsın? Oturup hatıra defterine ölmeden şunları yazıyor:

“Tanrıya binlerce teşekkür, 10 yavru yeniden hayata kavuştu. Bu arada elimde ilâç da kalmadı. Üç gündür hastayım. Tifoya yakalandığımı sanıyorum. Yollar kapalı, şehre inemem. Ayrıca çocukları uzaktan da olsa kontrol etmem gerekiyor. Her an, her dakika ölüme biraz daha yaklaştığımı hissediyorum. Ölüm beni hiç, ama hiç korkutmuyor. Görevini yapan insanların iç huzurunu duyuyorum. Bu arada bana inanan, beni seven insanların arasında rahatça ölebilirim.”

Ne bilinçli, ne görev duygusu ile dolu bir ölüme gidiştir bu!… İnsanların kafasında bu bilinç oldu mu, ölüme gidiş değil, ölümsüzlüğe gidiş oluyor. Bütün tarihe geçen kahraman hemşirelerin şanlı destanları arasına bu da katılacaktır.

Bu köylerden birine, ikisine veya Bertiz bucağına bu kahraman ebenin adı konmalıdır. Bir de heykeli dikilmelidir. başka bir türlü kahramana minnet borcumuzu ödeyemeyiz. Köylüler çok sevdikleri bu ebenin anısına saygı örneği olarak İçişleri Bakanlığı’na başvurmalı, adının bucağa konmasını ve heykelinin dikilmesini istemelidirler.

(Mehmed Kemal. Vatan Gazetesi. 1965)

 

]]>