Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
tyt türkçe deneme – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Fri, 30 Apr 2021 18:49:37 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png tyt türkçe deneme – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 TYT Türkçe Denemesi -50 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-denemesi-50.html Sat, 02 Jan 2021 16:55:27 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=125580 TYT TÜRKÇE DENEMESİ – 50

1. Teknolojideki hızlı gelişmeler, son yıllarda baş döndürücü (şaşkına çevirici) (I)  seviyededir. 1970’li ve 1980’li yıllarda bilim kurgu romanlarında ve filmlerinde birçok nesne ve teknoloji, hayal ürünü olarak düşünülürken şimdi hayatımızdadır. Karel Capek ve Isaac Asimov’un hikâyelerinde, Star Wars, Terminatör ve Ben Robot gibi bilim kurgu filmlerinde konu edilen robotlar da artık hayatımıza girmiştir (yaşamımızda yer almıştır). (II)  Robot teriminin ilk ortaya atıldığı (ileri sürüldüğü) (III) zamanlarda hizmetçi olarak düşünülen (tasarlanan) (IV) robotlardan günümüzde sanayiden, askeriyeye birçok alanda yararlanılmaktadır. Robotlar eğitimde; öğretmen, öğretim materyali (belgesi), (V) öğretici akran ve yardımcı öğretmen olarak kullanılmaktadır.
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) I         B) II        C) III       D) IV       E) V

2. Osmanlı mimarisinde cami planı vazgeçilmez bir —- dayanmaz. Bu, hem coğrafi nedenleri olan hem İslam dünya görüşüne de uyan bir —-. Zaten bir yapının nasıl olacağına dair belirli dinî hükümler de yoktur. Müslüman düşünürlerce çok kez ifade edildiği gibi, herhangi bir yapının dine aykırı bir biçime sahip olması da düşünülemez. Bundan ötürü Osmanlı
mimarisinde cami tipolojisi ve mimari üsluplar dinin temel kaynaklarına göre değil, kültürel —- göre saptanmıştır.
Bu parçada boş bırakılan yerlere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?
A) projeye – yaklaşımdır – standartlara
B) plana – teoridir – ilkelere
C) prototipe – tutumdur – eğilimlere
D) taslağa – hedeftir- durumlara
E) tasarıma – davranıştır – verilere

3. Taraflar, zirvenin devam ettiği süreçte somut ilerleme ve karşılıklı anlayış sağlamıştır. Taraflar, ilişkilerinin iki tarafı da tatmin edecek şekilde normalleşmesi için kapsamlı bir çerçeve üzerinde mutabık kalmışlar; bu çerçevede, bir yol haritası
belirlemişlerdir.
Bu parçadaki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) İkili ilişkileri, iyi komşuluk ve karşılıklı saygı çerçevesinde geliştiren ülkeler, eğitim konusunda ortak projelere imza atacaklar.
B) Bakanlık, açıklamasında, üzerinde anlaşmaya varılan zeminin devam eden bu süreç için olumlu bir perspektif sağladığını belirtti.
C) İki ülke arasında Ağustos 2007’den bu yana İsviçre’nin ara buluculuğunda Cenevre’de teknik düzeyde yapılan görüşmeler, kısa bir süre önce tamamlanmıştı.
D) Askerlik süresini 6 aya düşüren kanun teklifi, Meclis Genel Kurulunda görüşüldü ve teklifin ilk 6 maddesi, TBMM Millî Savunma Komisyonunda onaylandı.
E) İki kurumun başkanlarının birlikte katıldığı basın açıklamasında gazeteciler kurumun çalışmaları hakkında bilgilendirildi.

4. Bilim insanları; güneş ışığını, karbondioksidi ve suyu emebilen bir yapay yaprak geliştirerek fosil yakıtlardan doğal gaza
alternatif olabilecek bir gaz kokteyli olan “syngas”ı ürettiler.
Bu cümleden aşağıda verilenlerden hangisi kesin olarak çıkarılabilir?
A) Bilim insanlarının yapay gaz üretme çalışmalarında son yıllarda artış olmuştur.
B) Doğal enerji kaynakları içinde en etkili olan, Güneş’tir.
C) Karbondioksit kullanılarak üretilen yapay gazlardan biri de “syngas”tır.
D) Fosil yakıtların yerini tutabilecek alternatif yakıtlar, zamanla daha da yaygınlaşacaktır.
E) Syngas, doğal yollarla üretilen bir gaz değildir.

5. Sanayi Devrimi’nden önce Osmanlı ekonomisi esas itibarıyla tarıma ve küçük ölçekli imalat ve ticaret sektörlerine dayalı
olarak belli bir refah düzeyini (I) sağlayabiliyordu. 1915’te ise Osmanlı İmparatorluğu’nun Türkiye sınırları (II) içindeki fabrika sayısı (III) kırkı bulmamaktaydı ve bu fabrikalar da temel ihtiyaçlarda dahi dışa bağlılığı (IV) gideremeyecek bir yapıdaydı.(V)
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri isimden türemiştir?
A) I ve IV
B) II ve III
C) II ve IV
D) III ve V
E) IV ve V

6. (I) Bu yönetmenimiz ilk filmiyle töre konusuna yepyeni bir pencereden baktığını göstermişti. (II) Bir köyde töreler üzerinden yaratılan düşmanlık algısının alegorik bir dille işlendiği film, törelere dair ipuçları veriyordu. (III) İkinci filminde de sinema dünyasında geniş yankılar uyandıran ilk filmine benzer bir tema var. (IV) İkisinde de töre baskısı altında bunalan birey ve toplum, baskıya karşı gelmek yerine kendine yeni nefes alma alanları yaratıyor. (V) Her iki film de, yönetmenin röportajlarından anladığımız kadarıyla, “bugün”e dair tezler ortaya koyuyor.
Bir yönetmenden söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, ilk filminde töreye farklı bir bakış açısıyla yaklaştığı belirtilmiştir.
B) II. cümlede, ilk filminin konusundan söz edilmiştir.
C) III. cümlede, ikinci filminin geniş kitleler tarafından beğenildiği açıklanmıştır.
D) IV. cümlede, iki filminin ortak bir yönünden söz edilmiştir.
E) V. cümlede, filmlerinde günümüze yönelik düşünceler ileri sürdüğü belirtilmiştir.

7.
• Doğada görülen varlıkların renklerinin günün değişik zamanlarında ışık değiştikçe, yansımalar fazlalaştıkça birtakım değişikliklere uğradığı görülür.
• Bu durumdan eşyanın gerçek bir renginin olmadığı ve bu renk değişmesinin de ışığa, yansımalara bağlı olduğu çıkarılabilir.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Doğada görülen varlıkların renginin birtakım değişikliklere uğraması, ışığın ve eşyanın gözlerimizden uzaklaşması ile ilgilidir.
B) Doğada görülen varlıklarda ışığa, yansımalara, uzaklığa bağlı renk değişimleri göz yanılması olarak tanımlanabilir.
C) Çevremizde gördüğümüz varlıkların gerçek bir renginin olmadığı kanısına, renklerin günün değişik zamanlarında gösterdiği değişikliklere bakılarak kesin olarak ulaşılabilir.
D) Doğadaki varlıkların renginin günün değişik zamanlarında ışık ve yansımalardan dolayı farklı renklerde görülmesi bizi, eşyanın gerçek bir renginin olmadığı sonucuna götürür.
E) Doğada görülen varlıkların gün içinde farklı renklerde görülmesi, cisimlere vuran ışığın ölçüsü, havanın yoğunluğu, cisimlere olan uzaklığımız ile açıklanabilir.

8. Nihayetsiz bir ova ağarttı benzimizi
Yollar bir şerit gibi ufka bağladı bizi
Gurbet beni muttasıl çekiyordu kendine
Yol, hep yol, daima yol… Bitmiyor düzlük yine
Bu dizelerde aşağıda verilen ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünlü düşmesi
B) Ünsüz düşmesi
C) Sert ünsüz yumuşaması
D) Ünlü daralması
E) Ünsüz benzeşmesi

9. Birleşmiş Milletler kaynaklarına göre (I) çölleşme ve kuraklık, yerküredeki 4 milyar hektardan fazla alanı ve 110 ülkede yaşayan 1,2 milyar insanın yaşamını doğrudan (II) tehdit etmektedir. Dünyamızın geleceği için (III) tüm insanlığın ortaklaşa (IV) mücadele etmesini ve tedbirler almasını zorunlu kılan kuraklık sonucunda, insanlık birçok (V) olumsuzlukla yüz yüze kalmaktadır.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden türce özdeş olanlar aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) I ile III
II ile IV
B) I ile III
II ile V
C) I ile IV
II ile IV
D) I ile V
III ile IV
E) II ile III
IV ile V

10.
I. Cisim ve mekânların çeşitli bakış açıları ve matematiksel bir yaklaşımla çözümlenmesi olarak tanımlanabilecek perspektif, temelde uzak-yakın ilişkisine dayalı bir çizim yöntemidir.
II. Perspektif kuralları esas alınarak yapılan bir çizimde ufuk çizgisi göz önünde bulundurularak “kaçış noktalarından” uzatılan yapay ışınlar, her bir cisim veya yaşam alanının hem kendi içinde hem de diğer cisim ve yaşam alanları ile uyumlu biçimde resmedilmesine yardım eder.
Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. cümledeki açıklamanın kişisel bir değerlendirmeden ibaret olduğuna değinilmektedir.
B) I. cümlede tanımlanan terimin resimdeki işlevi açıklanmaktadır.
C) I. cümlede dile getirilen resim tekniğinin başka sanatlarda da kullanıldığı vurgulanmaktadır.
D) I. cümlede verilen bilginin yeni teorilere kapı araladığı belirtilmiştir.
E) I. cümlede verilen ilkeye uyulmadığında ortaya çıkacak durumlardan söz edilmektedir.

11. (I) Hayvanların gizemli dünyasındaki olaylar insanı şaşkına çeviriyor. (II) Yılan, kumun içerisine kendini gömüp sadece gözlerini ve kuyruğunun ucunu dışarıda bırakıyor. (III) Bu şekilde avının yaklaşmasını bekliyor. (IV) Böcek arayan kertenkele, yılanın salladığı kuyruk ucunu böcek sanarak aldanıyor. (V) Pusuda bekleyen yılan da onu hemen yakalıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinin yüklemi geçişsiz eylemdir?
A) I         B) II        C) III       D) IV       E) V

12. Uzun süren bir bahar yaşadıktan sonra, her zaman olduğu gibi yaz bastırıverdi; hem de yakıcı poyrazla korkutarak…
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Farklı türden eylemsiler
B) İlgeç ve bağlaç
C) Ad tamlaması
D) Eylemden ad yapma eki
E) Tezlik eylemi

13. Dünyanın bütün bölgelerinde ve özellikle Afrika ülkelerinde çölleşmenin ekonomik, sosyal ve çevresel bakımdan önemli bir problem olduğu uluslararası toplumlarca fark edilen bir olgudur.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İki ögeli bir cümledir.
B) Öznesinde sıfat-fiil vardır.
C) Edilgenlik eki kullanılmıştır.
D) Türemiş sözcüklere yer verilmiştir.
E) Yüklem, ek eylemin geçmiş zamanıyla çekimlenmiştir.

14. İstanbul’da yapılan Habitat II Kent Zirvesi (I) “Daha iyi yaşanacak kentler için artık herkes bir araya (II) gelmeli.” çağrısını yapmış, “Çevre ile birlikte barınmadan alt yapıya, (III)  eğitimden trafiğe, yoksulluktan işsizliğe kadar birçok (IV) kent sorununu herkes yaşıyor.” açıklamaları yapılmış ve “Peki, bu sorunları kim, nasıl çözecek? Nasıl daha iyi yaşayabileceğiz?” (V) sorularına cevap aranmıştı.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) I         B) II        C) III       D) IV       E) V

15. Bazı yağlar ( ) obezite ( ) kalp rahatsızlıkları ve şeker hastalığı gibi birçok probleme sebebiyet vermenin yanında kanserle ilişkilendirilebiliyor. İşte bunlardan biri ( ) hidrojenize yağlar ( ) Konservelerde ( ) fast food tarzı yiyeceklerde ve margarinde bu yağlardan bulunur.
Bu parçada yay ayraçla belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmektedir?
A) (;) (,) (:) (.) (,)
B) (,) (,) (;) (.) (,)
C) (;) (,) (;) (.) (,)
D) (,) (,) (!) (…) (,)
E) (;) (,) (:) (…) (,)

16. Yazmaya başladığım ilk günleri anımsıyorum . (I) Okumayı söktüğüm ,  (II)  harfleri birbirine ekleyip sözcüklerden cümleler ürettiğim günleri : (III) Doğduğum köyde , (IV) yokluğun içinde yitip gitmiş bir gurbetçi köyünde, Kargın’da, başlamıştım okula . (V)
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I         B) II        C) III       D) IV       E) V

17. (I) Özel sektör tarafından açılan fabrikaların artmasıyla birlikte devlet fabrikalarının sanayi içerisindeki payı azalmıştır. (II) Bu dönemde genellikle iç tüketim için un, buz, makarna gıda maddeleri üreten yeni fabrikalar açılmıştır. (III) Ayrıca bu dönemde “inhisar” sistemi ortaya çıkmış ve belli mallarda tek başına üretim yapan fabrikalar belirmiştir. (IV) “İnhisar” ların büyük ölçekli fabrikalar kurdukları biliniyor. (V) Örneğin Cibali’deki tütün fabrikası 1870’lerde 1600 kişi istihdam ediyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I., içinde isim tamlaması olan kurallı bir fiil cümlesidir.
B) II., yüklemi edilgen çatılı olan girişik bir cümledir.
C) III., zarf tümleci ortak olan bağlı bir cümledir.
D) IV., yüklemi birleşik zamanlı olan basit bir cümledir.
E) V.de ilgi eki, eklendiği sözcüğü sıfatlaştırma göreviyle kullanılmıştır.

18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ögelere ayırmada yanlışlık yapılmamıştır?
A) Araştırmacılar / sanat dalları esas alınarak hazırlanan sanatçı biyografilerine / internet sitemizden / kolayca / ulaşabilecek.
B) Projenin / kültür ve sanat zenginliğimizin Türkiye’de ve yurt dışında tanıtımına katkı sağlayacağına / inanıyoruz.
C) 2010 yılında başlattığımız ve hâlen yürütülen İstanbul’un Ustaları projesini / Marmara Bölgesi’nde de uygulamak için / yola çıktık.
D) Bu programda sözlüklerde duygu, düşünce, tasarım veya güzelliği ifade etmek için kullanılan yöntemlerin tümü olarak karşımıza çıkan sanat hakkında / detaylıca / konuşacağız.
E) Geleneksel sanatlar ve zanaatlar alanındaki ustaların güncel bilgilerini yayına hazırlayarak / sahip olduğumuz mirası ve bölgemizin sanat birikimini / görünür kılmayı / hedefledik.

19. (I) Kaç saattir burada olduğumu tam olarak hatırlayamıyorum. (II) Bu dinginliğe kendimi o kadar kaptırmışım ki zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. (III) Öyle vakti çoktan geçmiş olmalı, şelalenin üzerini örten sık dallar arasından sızan güneş ışığı, saatler önceki gücünde değil artık. (IV) Bir saat kadar önce çekim yapmak için kurduğum tripodun üstündeki fotoğraf makinesi, şelaleden metrelerce uzağa ulaşan serpintilerle biraz nemlenmiş. (V) Filtrenin üzerine yapışmış su zerreciklerini silip deklanşöre bastığımda Kurşunlu Şelalesi bir tülü andırırcasına fotoğraf karesine yansıyacak.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) I         B) II        C) III       D) IV       E) V

20. Dünyanın hemen hemen bütün yazarları, sancılı çalışmaların arkasından eserlerini kaleme almışlardır. Gogol’ün İlahi
Komedya’dan esinlenerek üç cilt olarak tasarladığı eseri, ilk cildinin ardından sansür komitesinden büyük eleştiriler alır. Bunun üzerine tarif edilemez sıkıntılar yaşadığını kendi anlatır. 10 yıl sonra ikinci cildi tamamladığında Gogol, geçirdiği bir buhranla eserin el yazmalarını yakar. İlk tasarlanan hâline uygun şekilde tamamlanamamasına rağmen bütünlüklü bir kitap olan Ölü Canlar, metnin alt başlığı gibi âdeta “bir epik şiir”dir ve 19. yüzyıl Rus edebiyatının en başarılı örneklerindendir. Kılı kırk yararak, büyük emekler vererek Ölü Canlar eserinin ikinci cildini yazmıştır. Ama onu da beğenmeyip yakmış, sonra ölmüştür. Hemingway, Çehov, Kafka, Maupassant da bu yazarlar arasındadır.
Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yansız bir söylem yeğlenmiştir.
B) Açıklayıcı bir yol benimsenmiştir.
C) Gerekçeli yargılar kullanılmıştır.
D) Örneklendirme vardır.
E) Deyim kullanılmıştır.

21. Flaubert’in anlatımında sakin bir dehşet vardır. Âdeta bir kamera gibi nesnelere adım adım yaklaşarak tüm gerçekliği metnine yansıtır. Kimsenin göremeyeceği kadar detayı romanına yerleştirmeyi başarır. Bu özellik romana bir sinematografik hava da katar. Bir şeyler olup biterken başka bir şeyler yapan karakterler veya canlılar her zaman varlığını gösterir.
Bu parça aşağıdaki metinlerden hangisine yönelik bir değerlendirmedir?
A) Güneş, Kansas’a giden yolun üzerindeki evimizden geçti. Bu sabah, bu bozkıra Kansas ya da Lowa adı verildiğinden
beri geçen sınırlı sayıdaki günlerden birinde, Kansas, uykusundan uyanarak bir gün ışığının içine yuvarlandı. Dedemin evi ışığa döndü. Avludaki çimlerin üzerindeki çiğ muhteşemdi.
B) Sırtını bir sütun gibi yükselen bir ağaca dayamış ölü bir adam, bakışlarını ona dikmişti. Cesedin üzerinde bir zamanlar
mavi olan üniforma vardı fakat artık rengi solmuş, melankolik bir yeşil tona bürünmüştü. Gence dikilmiş gözleri, ölü bir balığınkiler kadar donuktu. Ağzı açıktı. Kırmızı rengi itici bir sarıya dönüşmüştü. Yüzün gri derisi üzerinde küçük karıncalar geziyordu. Karıncalardan biri, yükünü yapmış; üst dudak boyunca onu itekleyerek taşıyordu.
C) Bahçıvanın oğlu, gece yarısı olduğunda bir hışırtı duymuş. Bir kuş uçup gelmiş. Gagasıyla bir elmayı koparmaya çalışırken bahçıvanın oğlu zıplamış ve bir ok fırlatmış ona. Bu ok, kuşa zarar vermemiş ama altın tüylerinden birini koparmış. Kuş da uçup kaçmış. Sabah olunca kopan altın tüy krala getirilmiş.
D) Koton’un iştahı o kadar açıldı ki hacmine eşit yemekle artık doymuyordu. Doktorun, hâlâ anlayamadığımız tavsiyesini alay zannettiğime pişman oluyordum. Zavallıya hakaret de etmiştim. Mutluluğumuzu tekrar bize veren bu ihtiyardan af dilemek istemiştim. Bir sabah kalktım, evine gittim. Maroken bir koltuğa uzanmış, beyaz porselenden bir pipoyu içiyordu. Yerinden kalkmadı.
E) Vapur Kadıköy’e gelmişti. Arkadaşımı dinlerken ökçelerimin üzerinde kalmış, hafifçe parmaklığa oturmuştum. Doğruldum. Sağ ayağım fena hâlde uyuşmuştu. Yere basamıyordum. Biraz dur kuzum, dedim. “Ayağım uyuşmuş. En sonra çıkarız.” Gülüyor, “Ayağın değil, galiba beynin uyuştu.” dedi.

22. —-? Daha doğrusu bizi yanlış mesleğe sürükleyen, mutsuzluğumuzun imarı ne çok şey var. Bazen seçtiğimiz mesleğin
sunduğu mevkinin, bazen yüksek gelirinin, kimi zaman da popülaritesinin ya da ailemizden birilerinin yanlış yönlendirmesinin kurbanı olabiliyoruz. Olmasak da nice kurbanlara şahit oluyoruz. Günümüzde o kadar çok mağduru var ki hatalı meslek seçiminin. Çevrenizi 1 saat gözlemlemeniz yeterli bunun için. Her sabah uyandığında ayakları geri geri giden ne çok kişiye şahit oluruz. Keyif almadığı işi yapmak zorunda kalanın ızdırap kusan beden dilini çoğumuz fark ederiz. Başarıyı ölçmekten ziyade bir sıralamadan öteye geçemeyen sınavlara, bir bölümde okuduğu hâlde yeniden girenlerin oranının 500 binin üzerinde olması tesadüf olmasa gerek.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Meslek seçimini belirleyen ne çok dinamik var, değil mi
B) Hatayı yapıyoruz ama nerede
C) İnsanı yaşamdan soğutan sebepleri saymak mümkün mü
D) Mesleklerinde mutlu olmayan insanlar grubu nasıl oluşuyor
E) Kaçımız ilgi, yetenek ve becerileri ortaya çıkaracak soruları yöneltebildik kendimize

23. I. Kilo almalarından ya da kaybetmelerinden bağımsız olarak tüm deneklerdeki lipit döngüsünün giderek yavaşladığını
tespit ettiler.
II. Araştırmacılar, 10 erkek ve 44 kadından oluşan bir gruptaki insanların yağ hücrelerinde yaşanan değişimleri ortalama
13 yıl boyunca takip ettiler.
III. Yaşlandıkça kilo almamak ancak kalori alımını azaltmakla mümkün oluyor.
IV. Bu durum, yaşlandıkça daha fazla kalori almayan ya da egzersiz yapan insanların bile giderek kilo almasıyla sonuçlanıyor.
V. İsveç’teki Karolinska Enstitüsünde yapılan bilimsel çalışmalar, insanların çoğunun yaşlandıkça kilo almasının sebebini ortaya çıkardı.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan ikinci olur?
A) I         B) II        C) III       D) IV       E) V

24. Kitap okunmuyor iddiaları bence dayanaksız, gerekçesiz söylentiden öteye geçmiyor. Birçok kentte kitap fuarları yapılıyor, birçok kentte iyi kitabevleri açılıyor. Bursa’da bu gerçeği gördüm. Üstelik eskiden bir kitabı almak için içeri girer,
diğer kitaplara bakamadan hemen dükkândan ayrılırdınız. Şimdi kitabevlerinin içinde kafeler var, kitapları seçebiliyor, aldığınız kitabı da oturup okuyabiliyorsunuz. Kitap fuarlarının her yıl ziyaretçisi artıyor. Aralıkta Eskişehir’de kitap fuarı açılacak. Eğer bu fuarlar olmasa akademik yayınları okuyamayacağız. Başta Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumunun kitapları ancak bu fuarlarda satılıyor. Birçok kişi gündeme getirdi: Milli Eğitim Bakanlığı bir dağıtım organizasyonu kurmalı ya da bazı kitabevleriyle anlaşıp bir stant açmalı.
Bu parçaya göre
I. Akademik yayınların alıcı bulması
II. Kitap fuarları sayısının artması
III. Okurun kitabevinde geçirdiği zamanın artması
IV. Kitabevlerinde kitap okumak için ortam oluşturulması
gerekçelerinden hangilerini yazar, katılmadığı düşünceyi çürütmek için ileri sürmüştür?
A) I ve II
B) I ve III
C) II ve IV
D) III ve IV
E) II, III ve IV

25. (I) Newcomen’in ürettiği motorda bir ucu buhar pistonu ve silindir sistemine, diğer ucu madendeki suyu yukarı çeken
pompaya bağlı olan ahşap bir kalas bulunuyordu. (II) Kalasın pompaya bağlı ucu silindir sistemine bağlı ucundan daha ağırdı. (III) Bu nedenle sistem çalışmadığı zaman pompaya bağlı taraf aşağıda duruyordu. (IV) Böylece silindirin içinde oluşan vakum, pistonu aşağı çekerken tahta kalasın diğer ucu yukarı kaldırılmış oldu. (V) İlk olarak silindirin içi atmosfer basıncındaki buharla dolduruldu, daha sonra sisteme su püskürtülüp buharın soğuyarak yoğunlaşması sağlandı.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerle anlamlı bir bütün oluşturabilmek için cümlelerden hangileri yer değiştirmelidir?
A) I ve II
B) II ve III
C) III ve IV
D) III ve V
E) IV ve V

26. I. Ayasofya Müzesi’nin bahçesinde, eskiden burada bulunan muvakkithanenin bir güneş saati var. Ancak bu saatin yalnızca ayağının günümüze gelmiş olması, çubuklarının kopuk ve çizimlerinin tamamen silinmiş olması, buraya yeni bir Osmanlı yatay güneş saatinin tasarlanarak yerleştirilmesi projesini gündeme getirmiştir.
II. Ayasofya Müzesi’nin bahçesindeki eski muvakkithaneye dikkat çekmek ve Ayasofya Müzesi’ni ziyaret edenlere bir Osmanlı güneş saatini tanıtmak amacıyla akademik bir kadronun katkılarıyla bir güneş saati tasarlanmıştır. Proje kapsamında kristal cam üzerine, on altıncı yüzyılda kullanılagelen türden biri zevali, diğeri gurubi iki saat yapılmıştır. Projeye, günümüzde kullanılmakta olan uluslararası saat sistemine geçişi sağlayan bir de tablo eklenmiştir.
Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. parçada sözü edilen projeyi II.de hayata geçirme adına yapılan çalışmalar anlatılmıştır.
B) I. parçada sözü edilen muvakkithanenin II.de işler hâle getirilmesinin zorluğu belirtilmiştir.
C) Aynı amaca yönelik yapılan projeler sıralanmıştır.
D) I.de Osmanlı’dan kalma tarihî eserlerin restorasyonu için bilim adamlarına görev verildiğinden, II.de bu görevi alanların kimler olduğundan söz edilmiştir.
E) I.de Osmanlı İmparatorluğu’nda saati tespit eden, küçük çapta astronomi çalışmaları yapan kurumların olduğuna değinilmiş, II.de bunlar örneklendirilmiştir.

27. (I) Bir ülkenin değişik yörelerinde doğan ve yaşayan insanlar arasında bir sözcüğün söylenişi ve bir ifadenin anlatımında farklılıklar olabilir. (II) Ancak bu farklılıklar, o ülkedeki iletişim araçlarında kullanılan dile yansıtıImaz. (III) Yerel gazetelerde bile o yöre insanlarının konuştuğu dil esas alınmaz. (IV) Gazete gibi iletişim araçları, dilin kullanımı bakımından
toplumu doğrudan etkiler. (V) Çünkü yazıda kullanılan dil, bir ülkede konuşulan lehçe ya da ağızlar arasında en yaygın ve en üst konumda olan ortak dildir. (VI) Bu dil, genelde bir ülkedeki yönetim, siyaset ve kültür merkezi olan yörenin konuşma dili üzerine kurulmuştur.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) II        B) III       C) IV       D) V        E) VI

28. Grip, dünya çapında yılda 650.000 ölüme neden oluyor. Her yıl yapılan grip aşısı, influenza virüsünü kaplayan iki protein türünden biri olan hemaglutinin proteinini hedefliyor. Bir baş ve bir sap bölümünden oluşan bu protein, görünümüyle
bir mantarı andırıyor. Mevcut grip aşıları, hemaglutinin baş bölümünü tanıyan ve bir hücreye virüsün girme yeteneğini önleyen antikorların üretimini başlatır. Bununla birlikte, proteinin bu baş kısmı, antikorlardan kaçmak üzere hızlı bir mutasyona uğrar. Bu durum, her yıl yeni bir grip aşısı uygulanmasını gerekli kılar. Hemaglutinin sap bölümü ise mutasyonlara karşı çok daha dirençli olduğundan, aktivitesini bloke eden antikorlar için bir hedef olarak görülüyor.
Bu parçada geçen altı çizili sözle aşağıdakilerden hangisine gönderme yapılmıştır?
A) Grip hastalığından ölen sayısının yıldan yıla artmasına
B) Influenza virüsünü kaplayan proteinlerin görünümünün mantarı andırmasına
C) Mevcut grip aşılarının her yıl yeni bir eksiğinin tespit edilmesine
D) Hemaglutinin proteininin, antikorların kendisini tanımaması için çabucak değişime uğramasına
E) Mikroplara karşı daha dirençli virüslerin ortaya çıkmasına

29. (I) Eser, doğası gereği, estetik özerklik düzlemi içinde özgür ve bağımsız bir şekilde oluşur. (II) Ancak eser okura sunulduktan sonra onun değerine ilişkin bir söz, yargı, analiz de kaçınılmazdır. (III) Bu da ancak eleştiri ile mümkün olabilecektir. (IV) Ödüller de eserin iç oluşumundan farklı, bu dış değerlendirmelerden biridir. (V) Gerek ülkemizde gerekse
dünyada pek çok sanat-edebiyat-kültür ödülü veriliyor. (VI) Ne var ki bu ödüller kime, hangi esere verilirse verilsin, tartışmalara neden oluyor ve ödül alanların bunu hak edip etmediği, ödüllerin hangi ölçütlere göre verildiği konuşuluyor. (VII) Ödüller ertesi yıl yine veriliyor ve tartışmalar benzer zeminde sürüyor.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?
A) II        B) III       C) IV       D) V        E) VI

30. Oltu taşı, Erzurum’un Oltu ilçesinin kuzeydoğu kesiminden çıkarılmakta olan yarı değerli bir taştır. Oltu taşı genellikle siyah, koyu kahve, sarı, nadiren de gri ve yeşilimsi renktedir. Bir karbon bileşenidir. Çoğunlukla siyah renkli olanı tercih edilir. Genelde takı ve tespih üretiminde önemli bir yere sahiptir. Yüzyıllardan beri yörede genellikle tek kişilik ve babadan
oğula geçen atölyelerde bu taştan tespih ve çeşitli süs eşyaları üretilmektedir. Oltu taşı; Orta Çağ’da tespih, kutsal sayılan sandık ve heykel yapımında kullanılmaktayken XIX. yüzyılda mücevher yapımında da kullanılmaya başlanmıştır. Topraktan çıktığında çok yumuşak olmasına rağmen, hava ile temas edince sertleşme özelliğine sahiptir. İşlenmesi oldukça kolay olan bu taş, kullanıldıkça parlar, tutuşturulduğunda çıra gibi alevli bir şekilde yanar.
Bu parçadan Oltu taşı ile ilgili olarak
I. Her türü aynı ilgiyi görmemektedir.
II. Faklı ürünlerin üretiminde kullanılır.
III. Değeri yeterince bilinmemektedir.
IV. Önemli fosil yakıtlar arasında yer almaktadır.
yargılarından hangileri çıkarılamaz?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) III ve IV

31. Hemen her roman, okuru belli ölçüde eğlendirir, ona hoşça vakit geçirtir ve onun boş zamanlarını bir ölçüde değerlendirmesini sağlar. Fakat asıl roman, yaşamdan türlü kareler sunar; iyi ile kötüyü yan yana koyar, kişiyi iyiden, doğrudan ve güzelden yana tavır almaya iter. Zaten iyi bir romandan beklenen de budur. Eğer bir roman, okur üzerinde bu etkiyi sağlayabiliyorsa hedefine ulaşmış ve başarılı olmuş demektir. Dil, üslup ve teknikle ilgili başarısı ise bundan sonra
dikkate alınacak noktalardır.
Bu parçada romanın hangi yönü üzerinde durulmaktadır?
A) Başarılı bir anlatımla yazılması
B) Okuru iyiye ve doğruya yöneltmesi
C) Geniş kitlelere ulaşabilmesi
D) Gerçekçi bir yaklaşımla kaleme alınması
E) Yaşamı bütün yönleriyle yansıtması

32. Egzersiz söz konusu olduğunda aklımıza gelen ilk iki şey, nabız hızı ve adım sayısıdır. Bana sorarsanız, egzersizden
profesyonel bir beklentiniz yoksa önceliğiniz nabız hızı değil, adım sayınız olmalıdır. Yürürken dakikada 120 adım ortalamasını tutturabiliyorsanız gereğini yaptığınız aşikârdır. 120-140 aralığına çıktığınızda da maksimum yararı yakalama
şansınız vardır. Yapısal olarak olağanüstü bir egzersiz makinesi şeklinde kurgulanıp bize emanet edilen bir cihazdan farksız olan insan vücudundan daha iyisini bugüne kadar hiçbir teknoloji üretememiştir. Bu egzersiz makinesinin en etkili ilacı ise her gün tekrarlanan düzenli ve tempolu yürüyüşlerdir. Yürüyüş size belli bir sportif deneyim, özel cihazlar, aksesuar vb. yükler getirmez. Her zaman, her yerde, her koşulda yapılabilir. Unutmayın, tempolu olmak koşulu ile haftada 150 dakika yürüyüşle daha sağlıklı kalabilir, dahası “bonus” olarak 3 yıllık ek bir süre bile kazanabilirsiniz.
Bu parçada anlatılmak istenenler sloganlaştırılmak istense bu slogan aşağıdakilerden hangisi olur?
A) Nabız hızınıza değil, adım sayınıza odaklanın.
B) Hareketsiz yaşam, kısa ömür demektir.
C) Spor yapın, hastalık riskini azaltın.
D) Sportif vücut için düzenli yürüyüş yapın.
E) Her yaşa en uygun spor yürüyüştür.

33. Sanat, teorik ve pratik yönleriyle hayatın yansıtılmasından çok, onun üzerinde yeni boyutların elde edilmesi sürecinde
başlar. Başka bir deyişle sanat, hayatı, somut yaşantıyı yansıtmanın ötesinde bir işleve sahiptir. Sanat eserinin yaratıcısı;
yaptığı resimde, bestede, heykelde, edebî eserde (Son yıllarda yazılan postmodernist örneklerinden dolayı romanı da değerlendirme içine almak mümkün. Çünkü postmodernist roman anlayışına göre roman metninin gerçekle değil, diğer edebî metinlerle olan ilişkisi önemlidir.) boyayı, notayı, çamuru, bronzu ve kelimeleri araç olarak kullanırken gözlemin ürünü olan bir “yansıtma”yı değil; sezgiden kaynaklanan bir “sentez”i, bir “üst boyut”u üretmeyi amaçlar.
Bu sözleri söyleyen birinden aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Yaşamı olduğu gibi yansıtmak sanatçının görevi olmamalıdır.
B) Sanatın işlevi öncelikli olarak insanın aklına seslenmek değildir.
C) Yazınsal türleri birbirinden ayıran kesin kurallar yoktur.
D) Sanat öğretmez, sezdirir, hissettirir, çağrıştırır.
E) Sanat, yaşama farklı açılardan bakma işidir.

34. Muhabir:
(I) —-
Yönetmen:
– O kadar çok şey olup bitiyor ki dünyada, bütün bunların yanında, ben de bir şeyler üretebilirim, diyorsun. Gündelikçi belgeseli, bu şekilde ortaya çıktı örneğin. Kadınların seslerini nasıl duyurabiliriz diye düşündük, keza İbret Olsun Diye de öyleydi. Belgesel çekmek toplumda bir farkındalık yaratmak, pasiflikten, ataletten kurtulmak anlamına geliyordu bizim için. Belki bu şekilde, kendimizi belgeselle ifade ettik.
Muhabir:
(II) —-
Yönetmen:
– Örneğin, sinema ile içli dışlı olduğum on beş yıllık zamanda seyrettiğim Agnes Varda’nın Toplayıcılar ve Ben belgeseli benim üzerimde çok etkili oldu. Kimi belgeseller böyledir, seyircinin doğrudan gerçeği algılama biçimini değiştirir. Seyircinin gerçeğe susamışlığını gideren bir şey olur. Elbette katı bir gerçekçilikten bahsetmiyorum. Kimilerinin de belgesel deyince aklına Afrika, Kutuplar, Irak gibi meseleler geliyor ama belgesel sadece bu konuları işleyen bir tür değil benim için. Benim kardeşimle olan ilişkimi de işleyen bir şey olabilir belgesel. Çok şey anlatabilir. Tıpkı edebiyat gibi küçük öyküler anlatıp evrensel mesajlar verebilir.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) I. Kendinizi belgesel çekerek daha iyi mi ifade ettiğinizi düşünüyorsunuz?
II. Sizce belgeseller sosyal alanda hangi boşluğu dolduruyor?
B) I. Sizi belgesel çekmeye yönelten nedir?
II. Belgeseller, insanlara ne verebilir; verdikleri, kişiye göre değişebilir mi?
C) I. İlk belgeselinizi hangi duygularla çektiniz?
II. Siyasi içeriği olan belgeselleri neden sanatsallıktan uzak sayıyorsunuz?
D) I. Belgesel sözcüğünün sizde çağrıştırdığı anlamlar nelerdir?
II. Seyircilerin belgesellerden en çok bekledikleri nelerdir?
E) I. Çektiğiniz belgesellerle amacınızı gerçekleştirdiğinizi söyleyebilir misiniz?
II. Seyirci ile belgesel arasındaki ilişkiyi nasıl açıklarsınız?

35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Belli bir yaşam görüşü ortaya koymak anlamında roman; öğreti yönü küçümsenemeyecek bir türdür. Her sanat dalı birtakım seçme ve düzenlemelerle kullandığı ham maddeyi belli bir bakış açısından biçimlendirerek sunar. Doğrudan doğruya insanları ve onların davranışlarını konu alan romanlarda bu, özellikle kaçınılmaz bir durumdur. Piyasada pek çok roman var. Peki, bunlardan kaçı ciddi anlamda okuyucu bulabiliyor? Elbette çok azı. Bunun nedeniyle ilgili ilk olarak aklımıza okumaya fazla vakit ayırmayan bir toplum olmamız geliyor. İkinci olarak da okurlar ekonomiyi bahane ediyorlar. Ne var ki biraz araştırdığımızda okurların günceli yakalayan romanları ıskalamadıkları, günümüzün sorunlarını es geçen romanlara ise el sürmedikleri görülüyor. Bu durum pek şaşırtıcı değil çünkü istatistikler incelendiğinde okurların, genellikle konusunu günlük yaşamdan alan romanlara ilgi gösterdikleri ortaya çıkıyor.

35. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Deyime yer verme
B) Saptamada bulunma
C) Dili göndergesel işlevde kullanma
D) Tanımlamaya başvurma
E) Düşüncenin yönünü değiştiren bir ifade kullanma

36. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?
A) Niteliksiz romanların piyasayı ele geçirmesinin okuru okumaktan soğuttuğu
B) Okurların, salt konusunu güncelden alan romanlara ilgi duyduğu
C) Günümüzde romana para vermenin, okur için bir lüks olarak görüldüğü
D) İnsanı merkeze almayan bir romanın okurlardan hiçbir zaman ilgi görmediği
E) Okurun, yoğunluktan dolayı en iyi romanları bile okuyacak vaktinin olmadığı

37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

2000 yılı başlarında doğanlara (Gelecekte isim ve yıl aralığı değişebilir.), “Z Kuşağı” veya “Yeni Sessiz Nesiller” denilmektedir. Bu kuşak, dünya zevklerine düşkün olma, teknolojiyi hızlı şekilde kavrama, işlerini kısa sürede ve ince eleyip
sık dokuyarak yapma özellikleriyle dikkat çekmektedir. Bireyselliğe önem veren, en yeni iletişim araçlarını kullanan, iş arkadaşlarıyla dost olmayı tercih eden, yeniliğe açık, haberleşmek için e-posta yerine sosyal medyayı kullanan, arkadaşlık
ilişkilerini ise ağırlıklı olarak Facebook üzerinden yürüten, teknoloji bağımlısı ya da tutkunu olmayıp teknolojiyi doğal yaşam standardı olarak algılayan bir kuşaktır. Alfa Kuşağı ise tamamı 2010 ve sonrasında doğmuş bireyleri kapsamaktadır. Dolayısıyla zihinsel ve pratik şemalarımızda da yepyeni bir başlangıcı simgelemeleri adına Yunan alfabesinin ilk harfi olarak adlandırılmıştır. Sosyolojik olarak değerlendirildiğinde Alfa Kuşağı’nın içinde yer alanlar; günümüzde emekleme çağındakiler, bebekler ve elbette henüz doğmamış olanlardır. Pazarlama stratejileri üretenlere göre de ebeveynlerinin harcama davranışlarını kökten değiştirecek kuşaktır.

37. Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Z Kuşağı’nın niteliklerinden biri olamaz?
A) Titiz olma
B) Tez canlı olma
C) Yüz yüze iletişimden kaçınma
D) İlişkilerinde doğallığa önem vermeme
E) Teknolojideki gelişmelere çabucak ayak uydurma

38. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
A) Kuşakların adlandırmasında alfabetik sıra gözetildiğine
B) Teknolojinin en çok Alfa Kuşağı’nı etkilediğine
C) Alfa Kuşağı’nın, anne babalarının ekonomik tercihlerini etkileme gücünün daha yüksek olduğuna
D) Son yıllarda dünyanın, robot teknolojileri konusunda hızlı gelişmelere sahne olduğuna
E) Alfa Kuşağı’nın eğlence kaynağının küçük yaşlarından itibaren dijital ekranlardan oluştuğuna

39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Sağlık, tüm dünyada en önemli ve öncelikli AR-GE (araştırma- geliştirme) odağıdır. İnsanın yaşadığı dünyada öncelikli hedefi hayatta kalmaktır. Bunun için sağlıklı olması ve yaşadığı çevreye çok iyi uyum sağlaması gerekir. İnsan sağlıklı olabilmek için yüzyıllar boyunca çeşitli hastalıklarla savaşmak zorunda kalmış ve çeşitli tedavi stratejileri geliştirmiştir. On yedinci yüzyıldan başlayarak gelişen tıp bilimi, çocuk ölümlerini azaltarak nüfusun artmasına önemli bir katkı yapmıştır. Salgın hastalıklar önlenmiş, enfeksiyonlar tedavi edilmiş, kalp-damar hastalıkları ve diyabet kontrol altına alınmıştır. Bütün bunlar insanın ortalama yaşam süresinin uzamasını sağlamıştır. Ancak bütün bu belirgin ilerlemelere karşın kanser, Alzheimer hastalığı, şizofreni, otizm ve daha pek çok sorun, etkili tedavi stratejilerinin geliştirilmesini beklemektedir. Bu nedenle artık sağlıkta AR-GE yatırımlarının önceliğini etkin tedavisi olmayan ve ekonomiye giderek artan bir yük getiren hastalıkların erken tanısı, önlenmesi veya kökten tedavisine yönelik projeler almaktadır.

39. Bu parçada anlatılanlara göre çağımızda sağlıkta AR-GE yatırımlarında öncelik aşağıdakilerden hangisine verilmektedir?
A) İnsan yaşamını uzatmaya
B) Yaşam kalitesini yükseltmeye
C) Salgın hastalıkları ortadan kaldırmaya
D) Bulaşıcı hastalıklarla ilgili tedavi stratejileri geliştirmeye
E) Tedavi yöntemi tam olarak bulunamamış hastalıklarla mücadeleye

40. Bu parçadan
I. İnsanların öncelikli amacının, yaşamını sürdürmek olduğuna
II. Çocuk ölümlerinin azalmasıyla nüfusun artmaya başladığına
III. Sağlıkla ilgili sorunların ekonomiye bakan yönlerinin olduğuna
IV. AR-GE yatırımlarının çoğunun sağlık sektörüne yapıldığına
yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A) I ve II
B) I ve III
C) II ve III
D) I, II ve III
E) III ve IV

CEVAP ANAHTARI

 

1

E

8

B

15

A

22

A

29

D

36

B

2

C

9

A

16

C

23

B

30

E

37

D

3

B

10

B

17

D

24

E

31

B

38

C

4

E

11

D

18

A

25

E

32

A

39

E

5

A

12

C

19

C

26

A

33

C

40

D

6

C

13

E

20

A

27

C

34

B

   

7

D

14

C

21

B

28

D

35

D

   

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 17 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-17.html Thu, 09 Jan 2014 10:57:25 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=8763 YKS TÜRKÇE DENEME SINAVI – 17

1.     Bana göre toplumcu ve bireyci edebiyatın da eksiklikleri var, öncelikle bu eksiklikler ortaya konmalıdır. Bu edebiyatların özgün bir

                                                  I                                                                       II

yapıya kavuşturulması için de tartışmaya açılması gerekir. Bunun

III

gerçekleşmesi, yazarların sanat anlayışını sorgulamasına,

IV

benimsenmiş  kuralların dışına çıkmasına bağlıdır.

          V

Bu parçada numaralanmış sözlerle ilgili verilen aşa­ğıdaki açıklamalardan hangisi yanlıştır?

A)  I. söz: Belirlenmelidir, saptanmalıdır

B)  II. söz: Yeni ve farklı bir biçime

C)  III. söz: Öne çıkarılması

D)  IV. söz: Doğruluk ve yanlışlık yönüyle denetlemesine

E)  V. söz: Sahip çıkılmış, kabullenilmiş

 

2. Eleştirmenler yazın dünyasına bir çiçek bahçesine giri­yor gibi girmelidir. Her bir çiçek kendince güzeldir, eleş­tirmen bu çiçeklerin her birinde, diğerlerinde olmayan kokuları tespit etmeye çalışmalıdır.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Yapıtları, döneminin koşullarına göre değerlendir­mek

B)  Yapıtların özgün yönlerini ortaya koymak

C)  Yapıtların, okurların hoşuna gidecek özelliklerini or­taya koymak

D)  Yapıtlarda verilmek istenen mesajı ortaya çıkarmak

E)  Yapıtların anlatım özellikleri üzerinde durmak

 

3. (I) Günümüz şair ve yazarları, Türkiye’nin her yanında yüzlerce dergi yayımlıyor. (II) Ama bunların çoğu ülke genelinde etkili olamıyor; dikkati çekecek, okunacak nitelikte değil. (III) Geçenlerde, bu dönemin yayınların­dan biri olan, genç kuşak edebiyatçıların çıkardığı “Yeniyazı” adlı dergi elime geçti. (IV) Öncekilere göre da­ha fazla şiir dosyasının incelendiği ve bu yönüyle okur­larına doyurucu gelen dergi, henüz iki yaşında. (V) Dergide hem genç kuşağın şiir ve öykülerinin en yetkin örneklerini takip edebiliyorsunuz hem de Türk ve dün­ya edebiyatının özgün çalışmalarını. (VI) Yeniyazı, bu nitelikleriyle sürekli izlenebilecek farklı çizgide bir dergi olmaya aday görünüyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden başlanarak, sözü edilen dergiyle ilgili olumlu eleş­tiriye yer verilmiştir?

A) II.             E) III.             C)IV.              D) V               E) VI.

 

4. Son öykülerinde de, diğer öykülerinde olduğu gibi, öyküye dirilik katan bir içsel sorgulama ve — sürükle­yici bir anlatım hemen göze çarpıyor.

Bu cümlede boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?

A)  okuyucunun merakını her daim tetikte tutmayı ba­şaran

B)  öykünün estetik oluşumunu tamamlayan

C)  öyküde oluşturulmaya çalışılan atmosferi destekle­yen

D)  anlatıcının yaşamla her satırda hesaplaştığı

E)  belirsiz imgelerle okurları zihinsel bir durağanlıkta bırakan

 

5. Ülkemizde düzenlenen kitap fuarlarının olumlu birçok yönü var. Okur sadece bir yıl içinde çıkan kitapları de­ğil, bir yayınevinin bütün kitaplarını fuardaki yayınevi­nin standında görebiliyor. Seçme imkânı artıyor. Ödül kazanan kitaplardan, yeni çıkmış yayınlara kadar ge­niş bir yelpazeyi bir arada bulabiliyor. Bunun yanı sıra onları kaleme alanlara sorular sorabiliyor, onları yakın­dan tanıma fırsatı elde ediyor. Ayrıca sempozyumlar­da, söyleşilerde, panellerde Türk ve dünya edebiyatı üzerinde geniş bilgi sahibi oluyor, yeni açılımlar elde edebiliyor.

Bu parçada kitap fuarlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Kitapların daha uygun satın alınabildiğine

B)  Yazarlarla tanışma olanağı sağladığına

C)  Her türden yayının bulunabildiğine

D)  Yayınevlerinin tüm yapıtlarına ulaşılabileceğine

E)  Bilgilendirme amacıyla çeşitli aktivitelerin düzen­lendiğine

 

6. (I) Behçet Necatigil’in ruhsal portresine baktığınızda kimi zaman sokaktan kaçışın, içe kapanışın izlerini gö­rebilirsiniz. (II) Öyle ki bir mülakatında, yazdıklarımın tam anlamıyla ne anlattığını duymak yalnız bana özgü, der. (III) Bu sözlerin, sanat dünyasında pek çok edebiyatçının duygularını dile getirdiğini düşünebilirsiniz. (IV) Çünkü sanatçı bir anın çağrışımıyla belli bir birikim sonucunda ürün verir, okur da bunu kendine göre al­gılamaktadır. (V) Bu algılamayı belirleyen de okurun iç dünyası ve yaşama bakış açısıdır. (VI) Dolayısıyla ya­zılanları bire bir yazıldığı gibi algılayan tek kişi, o satır­ların sahibi olabilir ancak.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve III.                              B) II. ve III.                 C) II. ve VI.

D) III. ve IV.                            E) V. ve VI.

 

7. Günümüzde genç yazarların çoğu, yapıtlarında yeni biçim denemelerinde bulunuyor, Bunlardan bazıları şa­şırtıcı çalışmalarla usta sanatçılardan övgü dolu sözler alıyor. Ancak eleştirmenler, onları yaşadıkları dönemde geçerli olan sanat anlayışına uygun yapıt üretmedikleri gerekçesiyle eleştiriyor. Eleştirmenlerin bu tepkisi genç sanatçıların, kendileri için çizilen bir rotaya uymaya zor­landıkları düşüncesini uyandırıyor.

Bu parçadaki altı çizili sözle genç sanatçılarla ilgi­li aşağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiştir?

A)Sanat alanında farklı bir çizgi tutturamadıkları

B)Kendi düşüncelerini okurlara benimsetmeye çalış­tıkları

C)Okurun beklentilerine göre değil kendi bakış açıla­rına göre yapıt ürettikleri

D)Sanat alanında belli bir tarza yönelik yapıt üretme­lerinin şart koşulduğu

E)Yeni tarzda sanat çalışmaları yapmaları konusunda cesaretlendirildikten

 

8. (I) Dergimiz son birkaç yıldan beri belli aralıklarla “Çok Satanlar” listesi yayımlamayı sürdürüyordu. (II) Bu uy­gulamayı önümüzdeki sayıdan başlayarak sona erdir­meye karar verdik. (III) Ülkemizde kitapların – birkaç ör­nek dışında – hâlâ on biner adet basıldıkları düşünüldü­ğünde, çok satanlar listeleri ister istemez birkaç yazarın kitaplarıyla sınırlı kalıyordu. (IV) Bazı yazarların listeye giremedikleri için yapacakları itirazlara da kapı açma­mak için böyle bir kararı almayı tercih ettik. (V) Bazı der­gilerin de bizim bu yaklaşımımızı benimsediklerini gördüm.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde sözü edilen derginin çok satanlar listesi yayımla­mama gerekçesine yer verilmiştir?

A) I. ve II.                               B) II. ve III.                C) III. ve IV.

D) III. ve V.                             E) IV. ve V.

 

9.      Kapadokya’yı gezerken yetkin bir rehberiniz yoksa gezdiğiniz

I

yerlere ait birçok güzelliği kaçırabilirsiniz. Bu ne­denle seyahat planları

                           II                                                                      III

yaparken düzenlenen tüm turları araştırmanızda, yerel acentelerin

                                IV                                                              V

gezilerinden haberdar olmanızda fayda var.

Bu parçada numaralanmış tamlamalardan hangisi tür bakımından ötekilerden farklıdır?

A)l.              B) II.            C)lll.             D) IV.            E) V.

 

 

10. (I) Kendi payıma üç yazınsal tür üzerinde yoğunlaşmış bir yazarım: Öykü, roman ve tiyatro. (II) Bunlara dene­meyi ya da genel olarak düşün yazılarımı ekleyebilir miyim, bunu zaman gösterecek. (III) Yazın dünyasıyla, ve andığım türlerle ilişkilerim, yirmili yaşlarımda başla­dı ve günümüze kadar devam etti. (IV) Bu üç farklı tür; üç ayrı evren, üç ayrı yaşama biçimi demek ve ben bunlarla ilişkimi, birbirlerine baskın çıkmasına izin ver­meden sürdürüyorum. (V) Bu üç türü birlikte sürdürebilmek ve bundan da büyük mutluluk duymak hayatın bana en güzel armağanı.

Bir yazarın kendisinden söz ettiği bu parçadaki nu­maralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilen­lerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, hangi yazınsal türlere yöneldiğini belir­tiyor.

B) II. cümlede, yazdığı türlere yenilerinin eklenebilece­ği olasılığından söz ediyor.

C) III. cümlede, edebiyatla ilgilenmeye başladığı dö­nemle ilgili bilgi veriyor.

D)IV. cümlede, kalem oynattığı türlerle ilgili düşünce­lerini dile getiriyor.

E)V. cümlede, yazın çalışmaları dışında bir işle uğraş­madığını belirtiyor.

 

11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinin yüklemi, gelecek zaman kipi anlamında kullanılmıştır?

A)  Bu konuyu yarınki toplantıda konuşuruz.

B)  Her yaz yeni bir macera başlar bu kıyılarda.

C)  Ağaçlar ilaçlandığında daha çok meyve verir.

D)  Çiçekler herkeste farklı bir anlam taşır.

E)  Kışın bu köy yolları kar yüzünden trafiğe kapanır.

 

12.   Yayın dünyasında kitapların da talihi vardır. Nasıl mı? Şöyle ( ) Bazısı çıkar çıkmaz duyulur, alınır ( ) okunur hatta çok satanlar listesine girer ( ) kimisinin de adın­dan söz edilmez ( ) Bazı kitaplar da her nedense yıllar­ca sahaflarda bile bulunmaz  ( )

Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıda­kileri hangisinde verilen noktalama işaretleri sıra­sıyla getirilmelidir?

A) (.)(,)(,)(.) (?)                                                     B) (!)(.) (…)(?)(…)

C) (:) (,) (.) (.) (?)                                   D) (:) (.) (:) (.) (.)

E) (.) (,) (:) (!) (…)

 

13. Ünlü sanatçı, kendisiyle yapılan bir söyleşide sanat dünyasına adımını yeni atan gençlere, “Edebiyatta da­ha önce gidilmiş yolları bırakın, herkes kendi yolunu çizsin ve yepyeni bir dille oluştursun yapıtlarını.” diyor.

Sanatçı bu sözleriyle genç sanatçılara aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A) Yazın alanında kimsenin bir yönlendirmeye ihtiyacı olmadan yapıt üretmesinin mümkün olmadığını

B)Yeni ürünler oluştururken özlü bir anlatımı benimse­meleri gerektiğini

C)Toplumsal konularda yapıt vermesinin, onun tanın­masını sağlayacağını

D)Kendi oluşturdukları biçemle yapıtlarını hazırlama­ları gerektiğini

E) Konuları kolay anlaşılır ve dikkat çekici bir biçimde anlatmalarının uygun olacağını

 

14.    Yazar, bu makalesinde romantizmin şiirimize neler ge­tirip neler götürdüğünden söz ediyor.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Özne-yüklem uyumsuzluğu

B)  Dolaylı tümleç eksikliği

C)  Nesne eksikliği

D)  Tamlama yanlışlığı

E)  Çatı uyuşmazlığı

15.    Türk mimarisinin tartışıldığı bir toplantıda (I) bazı katı­lımcılar (II) hazırladıkları notları (III) fotoğraf ve video slaytlarıyla (IV) izleyicilere (V) sundular.

Bu cümlede, hangi numaralar arasında kalan öğe cümlenin nesnesidir?

A) I. ve II.                    B) II. ve III.                   C) II. ve IV.

D) III. ve IV                  E) IV ve V.

 

16.   Gökyüzünde süzülmenin bir yolu da hiç şüphesiz ülkemizde

                   I

çok yaygınlaşan yamaç paraşüdü yapmaktır. Fethiye, bu eğlencenin

II

merkezi gibi görünse de ülke­mizin pek çok noktasında hatta

                              III

Marmara Bölgesi’nde  bile bu sporu yapabilirsiniz. Günübirlik bir

    IV                                                                           V

eğitimle bu eğlenceli atlayışın keyfini sürebilirsiniz.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) I.             B) II.            C) III.            D) IV.             E) V.

 

17. (I) Antalya’nın turistik beldesi Tekirova’daki Tahtalı Tele­ferik, kurulduğu günden bu yana yüzlerce insanı zirve­ye taşıdı, taşımaya da devam ediyor. (II) 2365 metre yüksekliğindeki zirveye teleferikle yolculuk on dakika sürüyor. (III) Bu teleferikle, kıyıda plajın keyfini çıkardık­tan sonra bulutların üstüne yükselmenin keyfini yaşayabilirsiniz. (IV) İki restoran, iki seyir terası olan tesis, ko­nuklarına her türlü yiyecek ve içecek hizmeti de sunu­yor. (V) En son teknolojiler kullanılarak inşa edilen tesis­te 80 kişilik iki kabin, her gün sabah 09.00 ile akşam 19.00 saatleri arasında yarım saatte bir karşılıklı olarak hareket ediyor.

Bir turistik tesisin anlatıldığı bu parçadaki numara­lanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenler­den hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, ne amaçla kullanıldığı belirtiliyor.

B)  II. cümlede, nesnel bilgiler veriliyor.

C)  III. cümlede, bir beklenti dile getiriliyor.

D)  IV cümlede, sosyal imkânları anlatılıyor.

E)  V. cümlede, işleyişiyle ilgili bilgi veriliyor.

 

18. (I) Van ili, doğal güzellikler, tarihî mekânlar açısından çok zengin. (II) Van Gölü, Marmara Denizi’nin dörtte bi­ri büyüklüğünde. (III) Ünlü Akdamar Kilisesi, gölün gü­ney kıyısına yakın bir adada bulunuyor. (IV) Tatvan’ın kuzeyinde yer alan Ahlat, Selçuklu döneminden kalma mezar taşları ile adeta bir açık hava müzesi.(V) Van’a gittiğinizde sadece şehri gezmiyorsunuz; Süphan Dağı’nı, Nemrut Krater Gölü’nü, Muradiye Şelalesi alter­natiflerini değerlendirebiliyorsunuz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, ad takımı ve sıfat takımı vardır.

B)  II. cümlede, kesir sayı sıfatı kullanılmıştır.

C)  III. cümlede eylemsiye yer verilmiştir.

D)  IV cümledeki “ile” edat görevindedir.

E)  V. cümlede, yeterlik fiiline yer verilmiştir,

 

19. Mavi yolculuğu bizlere armağan eden Halikarnas Ba­lıkçısı (I) Bodrum’da Ege’nin mavi sularıyla karşılaşın­ca buraya hayran kalmış. Onun için yaşama sevinciyle özdeşleşen deniz (II) yıllar sonra başkalarına da yaşa­ma sevinci aşılamaya devam ediyor. Sanatçının mavi sularda yankılanan sesi (III) o günden bugüne misafir­lerini davet ediyor Ege’nin (IV) Akdeniz’in mavi kollarına. Gündelik hayatın koşuşturmasından, şehir hayatı­nın karmaşasından (V) uzakta bir tatil yapmak istiyor­sanız bu sese kulak verme sırası sizde.

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangisine vir­gül (,) getirilemez?

A) I.            B) II.            C) III.             D) IV.             E) V.

 

20.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A) Satın aldığı bilgisayar arızalı çıktığı için onu yenisiy­le değiştirdi.

B) Ürettiğimiz bu şekerlemeler misafir ya da hediyelik olarak tercih edilir.

C)  Bayramda memleketteki büyüklerimi ziyaret ede­rek onlarla hasret giderdim.

D)Son yapılan araştırmalar ülkemizde aile bağlarının giderek sağlamlaştığını gösteriyor.

E) Ailesi yurt dışında olduğu için uzun süre dayısında kalmıştı.

 

21. (I) Anı; yazarların, sanat değeri taşıyan bir üslupla yaşa­dıkları ya da tanık oldukları olayları anlattıkları yapıtlar­dır. (II) Bu yapıtlar, yazarların kendini okura açtığı bir tür olduğundan içtendir ve bu yönüyle de çok tutulur. (III) Ayrıca belli bir dönemin yorumlandığı yazılar olduğun­dan tarihi bir belge özelliği de taşır. (IV) Ancak anıların anlatımı bilimsel olamaz, çünkü yazarın olaylara bakışı kişiseldir, yani anlatılanlar hatalı olabilir. (V) Cumhuriyet Döneminde çok önem kazanan bu türde birçok yazarı­mızın başarılı yapıtı vardır. (VI) Anılardaki bazı bilgilerin doğruluğunun, daha sonraları belgelerle çürütülmesi bunun bir kanıtıdır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.           B) III.            C)IV.              D)V.          E) VI.

 

22. Türkçede geniş ünlüyle (a,e) biten bir sözcük, “-yor” eki aldığında o sözcüğün sonundaki geniş ünlü, “ı, i, u, ü”ye dönüşerek daralır.

 

Aşağıdaki dizelerin hangisinde altı çizili sözcük bu kurala örnek oluşturmaz?

A)            Gözümde bir damla su deniz olup taşıyor

Çöllerde kalmış gibi yanıyor, yanıyorum

B)            Bütün gemicilerin ruhu bende yaşıyor

Basımdaki gökleri bir deniz sanıyorum

C)            Anlıyorum toplum için acı çeken yürekleri

Dalgaların savurduğu o kahraman erleri

D)            İçimi güldürmüyor sensiz ay ışıkları

Ufkunda yükselmeyen güneşler güneş değil

E)            Dumanlı bir hatıra titriyor gözyaşımda

Haykırıyor gönlüme engin denizler, dağlar

 

23. Şairlerin, okurların sadece kitaplıklarında değil, gönül­lerinde de yer bulabilmeleri, yüreklerinden geçenleri üstünü örtmeden sıcak bir üslupla şiire dönüştüre­bilmelerine bağlıdır.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?

A)  Bir şairin okur tarafından beğenilmesi şiirlerinde duygularını içtenlikle anlatmasına bağlıdır.

B)  Okurun beklentilerini göz önüne alan şairler okurlarca daha çok beğenilir.

C)  Okurun bir şiiri beğenmesinde şair dışında kalan başka etkenler de vardır.

D)  Her okur, kendi yaşamında değişiklik oluşturan şa­irlerin şiirlerine ilgi gösterir.

E) Okurun bir şairi beğenmesinin koşulları dönemden döneme değişiklik gösterir.

 

24. Alaçatı, tarihi dokusu bozulmamış nadir yerlerden biri. Arnavut kaldırımlı sokakları, cumbalı taş binaları, yel değirmenleriyle ziyaretçileri kucaklayıp hayal âlemine davet ediyor. Tarihi taş yapılar olduğu gibi korunmuş burada. Farklı renkteki begonvillerin, sardunya ve hanımelileriyle dans ettiği sokaklarda mis gibi çiçek ve deniz kokuları karışıyor birbirine. Tabiatın insanla, in­sanın coğrafyayla bütünleştiği; rüzgârın hepsini har­manlayıp yeni bir şekil verdiği cennetten bir köşe san­ki Alaçatı sokakları.

Bu parçanın anlatımıyla İlgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?

A)  Öznellik ağır basmaktadır.

B)  Tanımlamalardan yararlanılmıştır.

C)  Birden çok duyuya seslenilmiştir.

D)  Söz sanatlarına yer verilmiştir.

E)  Anlatımda tekdüzeliği kırmak için devrik cümlelere yer verilmiştir.

 

25. Sıradan yazarlar düşünsel yetersizliklerini, yapıtlarını sanatlı söyleyişlerle süsleyerek, okurun gözünü boya­yarak kapatmaya çalışır. Gerçek yazarlarınsa yapıtla­rında bu şekilde dili parlatmaya ihtiyacı yoktur. Onların yapıtları düşünsel bir derinlik taşıdığı için söz oyunlarıyla okurlarını kandırma gibi bir amaçları da yoktur.

Bu parçada “dili parlatmak” sözüyle, sıradan yazar­larla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Yapıtlarının okurlara yönelik bir ileti taşımadığı

B)  Okurların hoşuna gidecek bir anlatım kullandıkları

C)  Yapıtlarını oluştururken toplumsal bir amaç gütme­dikleri

D)  Yapıtlarındaki eksiklikleri anlatım tuzaklarıyla gizle­dikleri

E)  Okurları sanatsal bakımdan geliştirmekten uzak ol­dukları

 

26. (I) Yazın dünyamızda boy gösteren son elli yılın şairleri­ni bazılarını farklı bulduğum, bazılarını şiir anlayışımla örtüştürdüğüm için okumaya başladım. (II) Kullandıkları dil ve içerikten dolayı okuduklarımın çoğunu sevdim, daha ayrıntılı notlar alarak incelemeye başladım. (III) Bu inceleme sürecinde belli bir sıralama takip etmedim, hepsi okuma isteğimle başlayan çalışmalardı. (IV) Yazınımızda birçok şair, daha önce antolojilerde yer aldı ama tüm eserleri incelenerek şiir serüvenlerinin evreler halinde gelişimi aynı kitapta yer almadı. (V) Bu özelliğiyle, hazır­ladığım ve yayımladığım çalışmamın, alanında oldukça farklı bir kitap olduğunu düşünüyorum.

Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisine “Bir süre sonra bu çalışmalarımın sayıları fazlalaşınca onları antoloji şeklinde kitaplaştırmaya karar verdim.” cümle­si getirilebilir?

A)l.            B) II.           C) III.             D) IV.             E) V.

 

27. Anadolu Feneri, çok daha ıssız, sessiz ve etkileyici bir uç beyliği gibidir İstanbul’da. Anadolu Feneri Boğazi­çi’ni solunuza alıp kuzeye doğru ilerlediğinizde nazikçe karşılar sizi. Buraya ulaşabilmek için Beykoz’dan geç­tikten sonra yeşillikler arasından Anadolu Kavağı’na inersiniz. İstanbul’un hâlâ mahalle dokusunu kaybet­memiş bu nadir Boğaziçi köyünü bir uçtan diğerine kat ettikten sonra tarihi Ceneviz Kalesi’nin yanından yoku­şu tırmanırsınız. Ceneviz Kalesi’ni geride bıraktığınızda sanki Karadeniz Bölgesi’nin ta öteki ucuna gitmişçesine kaybolursunuz öbek öbek fundalıklar arasında.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi söylenemez?

A)  Öyküleyici anlatım yolundan yararlanılmıştır.

B)  Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.

C)  Betimleyici öğelere yer verilmiştir.

D)  İnsana özgü bir nitelik doğaya aktarılmıştır.

E)  Yinelemelere yer verilmiştir.

 

28 . Günümüzde internetin yararlarının yanında birtakım zararlarının olduğu söyleniyor. Kültür ve medeniyetimi­zi oluşturan öğeler üzerinde kafa yoranlar, çağdaş kül­türün internet üzerinden insanları ayrıntıya boğduğunu ve belleğini gerekli gereksiz bilgilerle doldurduğunu söylüyorlar, internetin, istediğimizin yanında istemedi­ğimiz kadar bilgiyi sunarak sağlıklı bilgilere ulaşılması­nı engellediği görüşünde birleşiyor herkes. Bu karışık­lıkta insanlar, kendi kültürünü öğrenmek yerine zihnini boş bilgilerle doldurmuş oluyor.

Bu parçada yazar, internet ile ilgili olarak özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A)  Sağlık açısından bazı zararlarının bulunmasından

B)  Kullanımının istenilen düzeyde yaygınlaştırılmamış olmasından

C)  Küçük yaştaki çocuklarca zararlı biçimde kullanıl­masından

D)  Bilgilerin, doğruluğu kontrol edilmeden kullanıcılara sunulmasından

E) İnsanlara kültürel katkıda bulunmayıp onları gerek­siz bilgilerle oyaladığından

 

29. Yapıtlarımın bir taslağını oluştururken bazen yazdığım bölümü beğenmem. “Tekrar yaz bunu.” ya da “Burada anlatım zayıf, son okumada gözden geçir.” diye notlar alırım. Roman taslağıma son halini verirken bu notları dikkate alırım. Bazen de yazarken olayların gelişimini kahramanlarıma bırakmayı, onların peşinden sürüklen­meyi severim.

Bu parçada yazar, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A)  Konu sıkıntısı çekmeden kolaylıkla yapıtlar kaleme aldığını

B)  Sanat çalışmalarıyla tüm kesimlere seslenebilme amacı güttüğünü

C)  Doğallığın bozulmaması için yapıtlarını fazla değiş­tirmediğini

D)  Dilimizin zenginliğini romanlarına da yansıtmaya çalıştığını

E)  Yapıtlarını oluştururken nasıl bir yöntem izlediğini

 

30. Günlük yaşamdaki karmaşanın etkisiyle sanat yapıtla­rında estetik ölçüler göz ardı edilmeye, etik kaygılar ge­ri itilmeye başlandı. Edebiyat ortamı iyiden iyiye bozul­du, sanatçılar yapıtlarıyla değil, özel yaşamlarıyla gün­deme gelir oldu. Ne yazık ki medya da toplumu yönlendirme gücünü genellikle kötüye kullanıyor. Bakış açısını uçucu gündemlere tutarak gündemi hafifletiyor. Toz bulutu bir gün dağılır mı bilemem, bize düşen doğ­ru bildiğimizi yapmayı sürdürmektir.

Görüşlerini böyle dile getiren bir eleştirmenin aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?

A)  Toplumsal yaşamın yazın dünyasını etkilemesi ka­çınılmazdır.

B) Sanatçıların, daha çok, sanatsal kaygıdan uzak bir çizgide yapıt ürettikleri görülmektedir.

C)  Sanatçılar yaşantılarıyla ön plana çıkarılmaktadır.

D)  İletişim araçları toplumu bilinçlendirme görevini tam olarak yerine getirmemektedir.

E)  Olumsuz bir ortamda sanat eleştirisi yapmaya de­vam etmenin bir gereği yoktur.

 

31. Yazım kılavuzunda birçok sözcüğün yazımının yıldan yıla değiştiğini görüyoruz. Bu değişikliği yapanların el­bette kendisine göre gerekçeleri vardır. Bunlar tartışıla­bilir. Ancak burada en önemli sorun, yazım kurallarının sık değiştirilmesinin oluşturduğu olumsuzluktur. Örne­ğin biz eskiden tiren>tren, pilan>plan, bekliyen>bekleyen vb. değişimleri yaşadık. Her seferinde uyum sağ­lamada zorlandık. Şimdiki durum eskiden pek farklı değil: düz yazı>düzyazı, önyargı>ön yargı, ortaoyunu>orta oyunu… Ayrıca bu değişen yazımlar okulları­mızda da tavsiye kararıyla uygulanıyor ve asıl siz ora­daki toz dumanı bir düşünün.

Böyle diyen bir kişinin yazım kılavuzuyla ilgili ola­rak belirtmek istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bazı değişikliklerden halkın haberinin olmadığı

B) Dilimizdeki zenginliği tam olarak yansıtmadığı

C) Dilin doğru öğretilmesine katkı sağlamadığı

D) Sözcüklerin yazımının sıkça değişmesinin karışıklı­ğa yol açtığı

E) Sözcüklerin yazımının tarihî gelişimiyle birlikte gös­terilmesi gerektiği

32. — Bu düşünceye hak veriyorum. Benim de hayatımın, duygularımı ve ruh dünyamı biçimlendirmesi doğru­dan şiirime yansımıştır. Dolayısıyla şiirlerim daha çok kendi deneyimlerimden oluşmuştur. Özde şiirin ilkele­rini koruyarak hep yaşadığım çevreden elde ettiğim izlenimleri yazmak düşüncesi egemendir bende. Bazen yeni temalara, farklı buluşlara yaslanan bir yapı kur-sam da şiirlerimin dokusunu çevremdeki ayrıntılardan örmeye çalıştım.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Her şairin şiirlerinde hayatı farklı yorumlaması ge­rektiğini söylerler.

B) Şiir türünün okurların duygu dünyasına daha fazla seslendiği görüşü yayın dünyasında hâkimdir.

C)Hayatın çirkinlikleri kadar güzellikleri de sanat ürün­lerine yansımalıdır, düşüncesini savunanlar var.

D)Bir şairin şiirleri, yaşamının aynasıdır, derler.

E)Bir sanatçının yapıtlarında okuduğu kitapların payı büyüktür, deniliyor.

33. Usta yazar, öykü kişilerini içinde doğduğu, büyüdüğü koşullarla birlikte olduğu gibi sunuyor okura. Öykülerin­de anlattıkları duygusallıktan arındırılarak verildiği için oldukça inandırıcıdır. Ayrıca dili sade, anlatımı akıcıdır öykülerinin. Okurlar, onun yapıtlarıyla bu ülkeyi ve insan­ları toplumsal yapımızı daha iyi kavrayacaktır. Hem de okurken inanılmaz bir edebiyat tadı alarak.

Bu parçadan sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Anlatımda gerçekçiliği benimsediği

B)  Öykülerinin okuyana sanatsal bir haz verdiği

C)  Anlaşılır bir dil kullandığı

D)  Öykü türüne bazı yenilikler getirdiği

E)  Yapıtlarıyla okurların toplumu iyi anlamasına yar­dımcı olduğu

34. 1940 yılında dünyaya gelen tecrübeli yönetmen, aslın­da sinema değil mimarlık eğitimi aldı. Bu yönde kendi­sine başarılı bir kariyer çizemeyen sanatçı, oyunculuk yaparak sinema dünyasına girdi. Sinema sektöründe ışıkçı, ses asistanı, montaj elemanı olarak çalıştı. Usta yönetmenlere yardım ederek zamanla kendini geliştir­di. Babası da kendisi gibi yönetmendi, ilk yönetmenlik deneyimini yaşadığı aksiyon türünde bir filmle beyaz­perdede seyirciyle buluştu. Sonraları sinema tarihinde kendine önemli bir yer bulan sanatçı, yerli ve uluslara­rası birçok ödüle de layık görüldü.

Bu parçada anlatılan yönetmenle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Sanatçı bir aileden geldiğine

B)  Farklı bir alanda eğitim gördüğüne

C)  Yaptığı ilk filmle ödül aldığına

D)  Sinema alanında değişik görevlerde çalıştığına

E)  Mesleğinde gitgide ustalaştığına

35. Ülkemizde eskiden uzun süre geçerli olan yanlış bir çeviri anlayışı vardı: Klasiklerin özgün üslup özellikle­rini değil, anlattığını aktarmak. Yapıtı, yazarının ne tür bir cümle düzeniyle yazdığı, betimlediği varlıkları daha canlı aktarmak için özellikle hangi sözcükleri kullandığına dikkat edilmezdi. Yapıtlar alelacele çevrilir, kahra­manların yaşantıları dışında yapıttan dilsel bir tat da alınabileceği göz ardı edilirdi.

Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisin­den söz edilmektedir?

A)Klasik yapıtların, kendine özgü anlatımının ikinci pla­na atılarak özensizce çevrilmesinden

B)Çeviri yapıtların yerli yapıtlardan daha çok okunma­sından

C)Gerçeklerden yola çıkılarak yazılmış yapıtların çevi­rilerine okurun ilgisiz kalmasından

D)Okur tarafından kolay okunan yapıtların başarılı çe­viri sayılmasından

E)Konu olarak ilginç olmayan romanların çevirisinin yeterince ilgi görmemesinden

36. Toplumsal gerçekçilik yanında kendi yaşam deneyimle­rim de şiirlerimin özünü oluşturmuştur. Bazen dilimin ucuna gelen bir dizeden yola çıkarım sonra yavaş ya­vaş örmeye dururum şiirimi. Bazen de bir konuyu not ederek onun üzerine uzun süre çalışırım. Şiire hep ya­şamın evrensel yorumu olarak baktım. Şiirlerimde lirizm ve fikir dengesini sağlamaya ve korumaya çalıştım her zaman, iç sesler, uyak, redif, aliterasyon, asonans şiir­lerimde ses uyumu sağlayan öğelerdir.

Kendisini böyle anlatan sanatçı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Şiirinde duygu ve düşünce uyumunu gözettiği

B)  Bazı şiirlerini geniş zaman diliminde yazdığı

C)  Sadece şiir türünde yapıtlarının olduğu

D)  Farklı temalarda şiirler kaleme aldığı

E)  Ahenk sağlayan unsurlardan yararlandığı

37.           Anlattı erenler: Bir bahar değil

Âşıkın ömründe bin bahar varmış

Hicranla ağaran bu saçlar değil

Sevgisiz kalan kalp ihtiyarlanmış

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Belirtili ad tamlaması

B)  Bulunma durumu eki almış sözcük

C)  Birden çok bağ-fiil

D)  Geniş zamanın rivayetiyle çekimlenmiş bir fiil

E)  Fiilden isim yapım eki almış sözcükler

38. (I) Yazın dünyasında ilk ürünler hep binbir özenle yazı­lır ve bunlara yönelik tepkiler genelde nezaket sözleriy­le bezelidir, “Devam et, harika!” denir. (II) Şiirler, öykü­ler biriktikçe birikir, bir türlü atmaya kıyılamaz. (III) Der­gilere gönderilen ilk yayımlama girişimlerinin ardından biraz daha özgüven hissedilir. (IV) Artık bir kitaba dö­nüşebilir yazılanlar ve yayınevlerine başvurular başlar. (V) Çok değil, bundan otuz yıl önce cep harçlıklarıyla bir kitap bastırılabilirdi. (VI) Hatta yazar kendi olanakla­rıyla kitap dağıtımını bir ölçüde yapabilirdi. (VII) Yakın geçmişte Attilâ ilhan, Edip Cansever, Ümit Yaşar, İlhan Berk gibi bazı yazarların ilk yapıtları ilk anda akla gelen örneklerdendir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci parag­raf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?

A) II.            B) III.           C) IV.             D) V.            E) VI. 

 39. Kitabın yazım süresi yaklaşık otuz yıl. Mezuniyetten on yıl kadar sonra okulumu ve okul yıllarımı anlatan bir anı kitabı yazmayı kafama koymuştum. O yıllarda bilgisa­yar yoktu. Tam sekiz defter dolusu not almışım. Ancak yoğun olarak üzerinde son dört beş yıl çalışabildim. Anlatılmasını gerekli gördüğüm, unuttuğum hiçbir ayrıntı kalmasın diye bazı okul arkadaşlarımın yardımına da başvurdum.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A)  Yapıtınızda hep ilginç olayları anlatmayı mı seçtiniz?

B)  Kitabınızın yazım sürecini anlatabilir misiniz?

C)  Bu yapıtınızın diğerlerinden farkları nelerdir?

D)  Kitabınıza gösterilen ilgiden memnun musunuz?

E)  Anılarınızı birden fazla kitapta toplamayı düşündü­nüz mü?

40. Şairlerin, hikayeci ve romancıların eleştirmenlerden, sa­nat yapıtını enine boyuna inceleyen eleştiriler bekleme­leri, haklı ve doğal bir nedene dayanıyor. Çünkü hiç kim­se kendisi için yazmaz. Yalnız kendisi için yazdığını söy­leyen şair bile, şiirini en azından eşine dostuna okuma­dan edemez. Sanatçı kısacası yazdıklarının yankısını duymak ve görmek ister. Bu istek, çok okunmak, her yerde sözü edilmek, beğenilmek gibi şeylerle de duyu­rulabilir. Ama sanatçılar, hemen her zaman tersini söyle­seler bile, yazdıklarının anlaşılmasını, anlatılmasını, yo­rumlanmasını, yani eleştirilmesini isterler.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Birbirlerine karşıymış gibi görünseler de sanatçılar ve eleştirmenler yapıtlarıyla birbirinin tamamlayıcısıdır.

B)Gerçek sanatçılar, uzun ve yorucu çalışmalar sonucu yapıtlarını ortaya koyarlar.

C)Eleştirmenler, sanatçıların bin bir emekle oluşturduk­ları yapıtları nesnel bir yaklaşımla değerlendirmelidir.

D)Her sanatçı, yapıtlarının eleştirmenler tarafından de­ğerlendirilmesini bekler.

E)Bütün sanatçılar, yapıtlarını insanlara bir mesaj ver­mek için oluşturur.

 CEVAPLAR

1 C 9 C 17 C 25 D 33 D
2 B 10 E 18 C 26 D 34 C
3 C 11 A 19 E 27 B 35 A
4 E 12 D 20 B 28 E 36 C
5 A 13 D 21 D 29 E 37 C
6 C 14 B 22 A 30 E 38 D
7 D 15 B 23 A 31 D 39 B
8 C 16 B 24 B 32 D 40 D

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 6 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-6.html Thu, 09 Jan 2014 10:09:20 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=2135 TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 6

1. Aşağıdakilerden hangisinde “geçmek” sözcü­ğünün anlamıyla kullanımı birbirine uyma­maktadır?

  Anlam Kullanım
A) Bir yerin yakınından veya içinden gitmek. Antalya’ya giden otobüslerin hemen    hepsi, Kütahya’dan geçer.
B) Tükenmek,   bitmek sona ermek işe başladığında çok hırslıydı, ama bu hırs yavaş yavaş   geçti.
C) Söylemeden   veya bitirmeden atlamak Bu konuyu isterseniz               geçelim; toplantı çok uzayacak.
D) Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmak Ben bu olaylardan sonra kârdan geçtim, bari sermayeyi kurtarsam
E) Geride bırakmak,   aşmak  Çocuk iki yıl içinde öyle                                  uzadı ki   boyu, babasının boyunu geçti.

2. Aşağıdakilerin hangisinde “kesmek” sözcüğü “bir şeyden yoksun bırakmak” anlamında kul­lanılmıştır?

A)   Çıkan olaylar yüzünden salı günü yaptığı dersleri kesmişti.

B)   Telefon faturasını iki ay yatırmayınca tele­fonu kesmişler.

C)   Geç geldiği günler yüzünden maaşının bir kısmını kestiler.

D)   Aşırı kar yağışı, her yıl o köylere giden yolları keserdi.

E)   Bahçedeki dut ağacının,  komşu  bahçeye uzanan dallarını kestik.

 

3.      Aşağıdakilerden hangisinde altı çizili bölüm cümleye ötekilerden farklı anlam katmıştır?

A)   Babam dün akşam çok hastaydı; eve gelir gelmez yattı.

B)   Ahmet Bey’i on beş yıldır görmemiştim; ama görür görmez tanıdım.

C) Bu   yazarımızı   daha  önce   okumuştum, kitabın adını duyar duymaz tanıdım.

D)   Servet,  biraz ölçüsüzdür;  bilir bilmez her konuda konuşur.

E)   Küçük kız, o kadar yorulmuş ki yatar yatmazuyudu.

 

4.Aşağıdaki cümlelerden hangisinde kullanılan deyimin açıklaması yoktur?

A) Müdür bey   elli elli beş yaşlarında, yaşam deneyimi olan, gün görmüş bir insandı.

B)ençler eskilere burun kıvırıyor; onları hem beğenmiyor, hem de küçümsüyorlar.

C)   Bu sorunları, ancak el ele verip yardımlaşır-sak aşabiliriz.

D)   Her gün yeni bir işle ilgilenir, daldan dala konardı.

E)   Bürodaki memur işi yokuşa sürse de, işin üstesinden gelmiştik.

 

5.      Orhan Veli getirdiği yeni şiir anlayışı ile bir anda öne çıkmıştır.

Altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağı­dakilerden hangisinde vardır?

A)  Sanatçının ilk görevi, yaşadığı topluma ayna tutmaktır.

B)Bu sanatçımız eski konulardan vazgeçse de eski biçimleri terk edememiştir.

C)Halit Ziya, Servet-i Fünun kurulmadan önce, zaten düzyazıda yeterince sivrilmişti.

D)Konu sıkıntısı birçok sanatçının elini kolunu bağlar.

E) Edebiyatımızda ödüllerin sayısı her geçen gün artmaktadır.

 

6.     Hoşgörülü geçinirsin, ama beğenmediğin her fikre karşı çıkıyorsun.

Altı çizili  sözün  anlamı  aşağıdakilerden  han­gisinde vardır?

A)   Eminim, sen bu alanda çok ünlü bir doktor olacaksın.

B)   Böyle terli terli su içersen bir gün hastalanırsın.

C)   İstersen hafta sonu sen de bizimle gelirsin.

D)   iki şiir kitabı bile okumazsın, fakat şairlik taslarsın.

E)   Okulunu bitirince sanırım iyi bir iş bulursun.

 

7. Batı toplumu, yabancıların Batılılar gibi yapıtlar ver­meye çalışmasını anlamıyor. Bir yapıt hangi ülkeye aitse onda, o ülkenin rengini, kokusunu arıyor.

Alta çizili bölümle bir ülkenin hangi yönü belirtilmek istenmiştir?

A)   Sanat ve edebiyat anlayışı

B)   Kullandığı dilin izleri

C)   Kalıcı ve tarihi güzellikleri

D)   Ulusal ve kültürel özellikleri

E)   İnsanlarının nitelikleri

 

8. (I) Bu sabah balkon kapısını açıp havayı kokladım. (II) Çürümüş yaprak kokusunu andıran ağır kokuyu hissettim. (III) Yaprak dökümü zamanı geliyordu, ol­dukça yakınımızdaydı. (IV) Balkona çıkınca yanılma­dığımı anladım; bahçedeki çınarın yaprakları dökül­meye başlamıştı. (V) Balkondaki sardunya ise sanki inadına beyaz çiçekler açıyordu.

Yazar, numaralanmış cümlelerden hangisine yoru­munu katmamıştır?

A) I-IV                                      B) III V                          C) II IV

D) I – III                                   E) IV V

 

9. (I) Acıbadem koruları, bahçeleri ve çayırlarıyla İstan­bul’un en güzel semtlerinden biriydi. (II) Bu güzel semt doğal görüntüsü yanında köşkleriyle de ayrı bir görkeme sahipti. (III) Osmanlı zamanında burada sul­tanların, şehzadelerin yaşadığı söylenirdi. (IV) Büyüklerimiz arasından o günleri hatırlayanlar vardı. (V) Falan sultanın köşkü bu, filanınki şu diye gösteri­lirdi. (VI) Ne var ki bu köşkler görkemli ve şaşaalı gün­lerini çoktan kapatmışlardı. (VII) Bazıları terk edilmişti, bazılarının camları kırıktı. (VIII) Yaban otları bürümüştü bahçelerini.

Numaralanmış cümlelerin hangisinden başla­narak sözü edilen semtle ilgili olumsuz yargılara yer verilmiştir?

A) II.           B) III.           C)IV.           D)V.           E) VI.

 

10.    Şiire giremeyecek konu yoktur; çünkü şiirde önemli olan konu değil, konunun işlenişidir.

Bu  sözle  anlatılmak  istenen  aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Bir şiirin değeri işlenen konuya değil, konunun işlenişine bağlıdır.

B)   Bir şiirde, konu kadar onun işlenişi de önemlidir.

C) Başarılı olmak isteyen sanatçı bildiği konuları, ta­nıdığı çevreleri ele almalıdır.

D)   Şairin başarısı, kendini yenilemesine ve geliştir­mesine bağlıdır.

E)   Kendi anlatımına uygun konu seçmeyen sanatçı başarılı olamaz.

 

11.   Aşağıdaki cümlelerden hangisinde bir “beklenti” dile getirilmiştir?

A)   Telefona yetişemedim, önemli biri aramış olabilir.

B)   Bize verdiği sözü bu hafta yerine getireceğini umuyorum.

C)   Önümüzdeki yılın sonunda Aysel fakülteyi bitirmiş olacak.

D)   Acele etmeyin, nasıl olsa ilk dersi kaçırdık.

E)   Okulunu  bitirince  sanırım  babasının  yanında çalışacak.

 

12.      I. Ancak yaşadığı toplumu yansıtan sanatçılar, ses­lerini dünyaya duyurabilir.

II.   Sanatçı, yarattığı güzellikleri halkıyla paylaştığın­da, sanat yapıtı amacına ulaşmış olur.

III.    Halk,   içinden   çıkanı  yüceltmiş,   ona  destek olmuş, hep onun yanında olmuştur.

IV.   Halk, kendisini seslendiren, kendisini duyuran kendi malı olan eserlere sahip çıkar.

Numaralanmış    cümlelerden    hangileri    aynı düşünceyi dile getirmektedir?

A) I – II                            B) II III                         C) III IV

D) II IV                         E) I – III

 

13. (I) Gerçek sanatçı, halktan kopmayan, halkının yaşantısını, özlem ve duygularını eserlerinde dile getirendir. (II) Eğer sanatçı bunu eserlerinde yapmı­yorsa o, gerçek bir sanatçı değildir. (III) Zaten sanatın da gerçek işlevi budur. (IV) Onun için her sanatçının eseri kalıcı olmaz. (V) Karacaoğlan’lar Yunus’lar ede­biyatımızda hâlâ varsa, bu, halkla ne derece ilgilendiklerinin bir göstergesidir. (VI) Halkı göz ardı edip toplumdan uzak dursalar, zamanın yıkıcılığına asla dayanamazlardı.

Numaralanmış    cümlelerden    hangisi    atılırsa parçanın anlam bütünlüğü bozulmaz?

A) II            B) III             C) IV            D) V             E) VI

 

14.   Aşağıdakilerden hangisinde işin gerçekleşmesi şartta bağlıdır?

A)   Evden çıkarken yağmur yağdı, biz de gelmekten vazgeçtik.

B)   Bütün gün evde oturdum, kimse kapımızı açmadı.

C)   Dün kendimi çok kötü hissediyordum, doktora gittim.

D)   Dün gelen usta çok uğraştı; fakat arızayı gideremedi.

E) Sabah geçerken seni de alırım, ama beni kapının önünde bekletmeyeceksin.

 

15. (I) Birkaç gün öncesi balkon faslını kapattım. (II) Artık havalar, balkonda oturulmayacak kadar serinledi. (III) Şöyle bir çıkıp bakıyorum, o kadar. (IV) Sar­maşıkların bütün yaprakları döküldü diyebilirim. (V) Uzaktaki ıhlamur da her rüzgâr esişinde sararmış yapraklarını savuruyor. (VI) iğne yapraklı çamlar kendi içlerine kapandılar.

Numaralanmış cümlelerden hangisi kendisinden önceki yargının gerekçesi durumundadır?

A) II              B) III           C) IV             D) V             E) VI

 

16.   Aşağıda cümlelerde yer alan altı çizili bölümler­den hangisinde yazım yanlışı vardır?

A)   Okulunu  bitirir bitirmez  bu  şehri terk  etmesigerekiyordu.

B)   Dükkanda babama yardım etmekte hoşuma gi­diyordu.

C)   Kendisine çok dikkat etti, ama hasta olmaktankurtulamadı.

D)   Yaptığı hatayı fark etmemiz uzun zaman aldı.

E)   Konukları yolcu etmeyi hiç ihmal etmezdi.

 

17. Ağzı laf yapmak, konuşma sanatında usta olmak için yeterli değildir. Vaktiyle bir anne  () kızından şöyle söz etmişti ( ) “Kızımı mı soruyorsunuz ( ) O sadece söy­ler ( ) hiçbir zaman konuşmaz.”

Yukarıda parantezle ( ) belirtilen yerlere sırasıyla aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi geti­rilmelidir?

A) (,) (.) (,) (.)                                   

B) (,) (:) (?) (,)

C) (;) (;) (?) (!)                              

D) (;) (:) (?) (.)

E) (,) (:) (.) (.)

 

18.    Nihayet   dördüncü   günde,   çaresizlik   yüzünden boynumu eğdim.

Altı çizili sözcüklerde bulunan ses olayları, aşağı­dakilerden hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A)   Ünlü daralması          –     ünsüz benzemesi

B)   Ünsüz türemesi         –     hece düşmesi

C)   Ünsüz yumuşaması   –     hece düşmesi

D)   Ünsüz düşmesi          –     ünlü daralması

E)   Ünsüz benzeşmesi    –     hece düşmesi

 

19.      I. Görüyorduk uzaktan dereye inen yolu.

II. Sağ yanında bir çayır, solda çam ağaçları

III.   Öyle yakındı ki dağların yamaçları

IV.  Dereye düşen bahar bir daha çıkamamış

V.  Bu ne güzel memleket, dört mevsim yaşanırmış.

Numaralanmış dizelerden hangisinde hem isim hem sıfat tamlaması vardır?

A) I               B) II           C) III             D) IV             E) V

 

20. Elinizdeki eser, Ataç’ın 1947’den bu yana gazete­lerde yayımlanmış yazılarını içeriyor.

cümlesiyle öğeleri ve öğelerinin sıralanışı bakımından özdeş olan cümle aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Batı    edebiyatı,    bizim    edebiyatımızı    çok etkilemiştir.

B)   Tanzimat döneminde,  edebiyatımızda birçok yenilik olmuştur.

C)   Yazar ve şairlerimiz, Batı edebiyatından alınan bazı türleri denemişlerdir.

D)   Tanzimat’la birlikte edebiyatımızın  konusu da değişmiştir.

E)   İlk gazete, ilk tiyatro eseri ve ilk makale Tanzimat döneminde yazılmıştır.

 

21. (I) Sen de benim gibi yalnız mısın? (II) Öyleyse yalnız­lığın ne demek olduğunu bilirsin. (III) Akşam oldu mu bir tortu gibi çöker insanın içine. (IV) İşte o zaman kitap ve plaklara sığınırım. (V) Roman kişileri bile o anlarda çekilmez olurlar.

Numaralanmış cümlelerden hangisinde nesne kullanılmıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.          E) V.

 

22. Sanatçı, yazar, şair yalnızca yaşadığı günlerin insanı değildir; onun geleceğe, sonraki kuşaklara bıraka­cağı bir bildirisi vardır.

Bu cümle ve cümleyi oluşturan sözcükler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)   Türemiş sözcükler kullanılmıştır.

B)   isim tamlaması vardır.

C)   Sıfat-fiiller kullanılmıştır.

D)   Sıralı cümledir.

E)   Edat ve bağlaçlara yer verilmiştir.

 

23.    Dökülen sularda günün rengi sönerken.

              I

Boğuk gıcırtılarla o zayıf at dönerken,

   II              III

Her adım  atışında bir inilti yükselir.

          IV        V

Numaralanmış sözcüklerden hangileri hem yapım hem çekim eki almıştır?

A) II ve IV                     B) I ve IV                   C) V ve VI

D) IV ve VI                    E) III ve V

 

24.   Aşağıdakilerden hangisindeki ikileme ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?

A)   Cihangir parkında öbek öbek dururdu, hercai menekşeler.

B)   Güneş ışığı bile o salonu, ancak yer yer aydın­latabilmekteydi.

C) Çiçekçi camekanlarındaki koca koca karanfiller­den çocukluğumda da hoşlanmazdım.

D)   Bu caddenin başındaki yazlık sinemayı hayal meyal hatırlıyorum.

E)   O tuhaf sarmaşık, sarı badanaları pul pul kabar­mış duvardan sarkar durur.

 

25.   Aşağıdakilerden  hangisinde anlatım  bozukluğu vardır?

A)   Yazılarında gözlemlerine yer veriyor; duygularını anlatmıyor.

B)   Sanatçı gözlemleriyle gerçeğe ulaşır; yorumlar ve yeniden yaratır.

C)   Sanatçı, çevresinde olup bitenlere kayıtsız kalamaz.

D)   Şair duygularını bir kuyumcu titizliği ile dizelere döker, okurlara aktarır.

E)   Romancı, gözlemlediği olayları düş gücüyle yeni­den biçimlendirir.

 

26. (I) Dilin, millet hayatındaki rolü, öğretim ve eğitimde­ki görevi önemlidir. (II) Oysa ülkemizde dil ile ilgili çalışmalarla, bir devlet kurumu ve birkaç eleştirmen ilgilenir. (III) Çoğunluğun dil konusunda bir kaygı ve endişesi yoktur. (IV) Dilin, ulusu ve kültürü meydana getiren baş unsur olduğu unutulmuş gibidir. (V) Dilin fertleri birleştirici, en büyük güç olduğu göz önünde tutulmalıdır.

Numaralanmış cümlelerden hangisinde gereksiz sözcük kullanılmıştır?

A) I.             B) II.           C) III.            D) IV.          E) V.

 

27. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde “kadar” sözcü­ğünün atılması cümlenin anlamında bir eksilme veya değişmeye yol açmaz?

A)   O kadar çok konuşuyorsun ki seninle uğraşamam.

B)   Tek başına bu kadar işin üstesinden gelemezsin.

C)   Şu kadar yıldır bu kuruma hizmet ettim; sonucu böyle mi olmalıydı?

D)   Evin ne kadar güzel bir manzarası vardı, anlatamam.

E)   Kapının önünde yüz kadar öğrenci toplanmış, bağırıyordu.

 

28. (I) Toplumumuzda sinema küçük kasabalara kadar yayılmış bir eğlencedir. (II) Sosyal ve teknik olanak­larımız içinde halk kütlelerini geniş ölçüde etkiler.

(III)  Zaten sinemanın değeri de bundan ileri gelir.

(IV) Toplumun eğlence ihtiyacını geçmiş yıllarda rad­yo karşılıyordu.

(V) Fakat göze de kulağa da hitap ettiği için sinema, radyonun önüne geçmiştir.

Numaralanmış cümlelerden hangisinde bir sözün yanlış anlamda kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmıştır?

A) I.            B) II.           C ) III.            D) IV.           E) V.

 

29.   Yeni üretilen bu diş macunu, diş etlerine zarar ver­meden sadece iki haftada beyazlatır.

cümlesindeki   anlatım   bozukluğunun   nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Dolaylı tümleç eksikliği

B)   Özne eksikliği

C)   Gereksiz sözcük kullanımı

D)   Tamlama yanlışlığı

E)   Nesne eksikliği

30. Yöreyi gezerken doğrusu şaşkınlığımı gizleyemedim. Dağlarından yağ, ovasından bal akıyordu sanki. Zeytin ağaçlarıyla incir ağaçları birbirine karışmıştı. Ovasından geçen kocaman nehir hemen her tarlayı sulayacak kadar büyüktü. Ama buna rağmen…

Düşüncenin akışına göre bu parça aşağıdakiler­den hangisi ile tamamlanabilir?

A)   çoluk çocuk demeden güneşin altında çalışıyor­lardı.

B)   sabahın erken saatlerinden tarlalara giden yola diziliyorlardı.

C)   dümdüz tarlalar göz alabildiğine uzanıyordu.

D)   halkın büyük bir bölümü parmağını bile oynat­mıyordu.

E)   komşu köylerden çalışmaya gelenler oluyordu.

 

31. Bugün hemen her baba, çocuklarından yakınır. Konuşmalarından tutun da giyinişlerine kadar onların her davranışını, her halini sert bir tenkit süzgecinden geçirir. Ölçüleri de kendi çocukluklarıdır. İsterler ki çocukları kendilerinin birer minyatürü, örneği olsun.

Düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangi­siyle sürdürülemez?

A)   Çocuklarından yakınan bu babalar kendi çocuk­luklarını unutmuş gibidirler.

B)   Bilmezler ki bir zamanlar kendi babaları da onlar­dan yakınmışlardı.

C)   Böyle bir şeyin olamayacağını aslında onlar da iyi bilirler.

D)   Çocukken kendi yaptıklarının da garip karşılan­dığını unutuverirler.

E)   Davranışlarına dikkat eden çocukların babaları ile iyi anlaştıkları da bilinen bir gerçektir.

 

32. — Bence bunun hem birçok nedeni var, hem de bu nedenler birbirine çok bağlı. Öyle sanıyorum ki nedenlerin başında yoksul bir toplum oluşumuz ve okur-yazar olmayışımız geliyor. Yazar yetişmesi için yazının para etmesi, yazarını geçindirmesi gerekir. Yazının para etmesi müşteri bulmasına bağlı. Müşteri bulması halkın okuma-yazma bilmesine, ayrıca da kitaba verebilecek para bulmasına bağlıdır. Yazar ekmek parasını bile günü gününe kazanırken, ondan aylarını hatta yıllarını vereceği bir eser istemeye hak­kımız var mı?

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine verilmiş bir yanıt olabilir?

A)   Ülkemizde okur-yazar oranının düşük olmasının nedenleri nelerdir?

B)   Bizde başarılı yazar yetişmemesinin  nedeni nedir?

C)   Toplumda sanatın gelişmesi sizce neye bağlıdır?

D)   Ülkemizde edebiyat etkinliklerini geliştirmek için neler yapılmalıdır?

E)   Başarılı bir sanatçı olmanın koşulları nelerdir?

33. (I) Dün gece Jean Lurçat’nın bir konferansını dinle­dim. (II) Konferansın konusu duvar halısı idi. (III) Sanatçı, bir ressam olarak halıcılığa nasıl başladığını, birkaç arkadaşıyla küçük bir kasabada halıcılığı nasıl geliştirmeye çalıştığını anlattı. (IV) Konferanslarda, genellikle, konuşmacı düşüncelerini uzun uzun an­latır. (V) J. Lurçat ve arkadaşlarının bilinçli ve sürekli çabalarıyla halı, bugün Paris’te günün modası olmuş. (VI) Gözde sanatçıların imzalarını taşıyan halılar dört bir yana yayılmış. (VII) Resim galerinin çoğunda halılar sergileniyor.

Numaralanmış  cümlelerden   hangisi   konunun akışını bozmaktadır?

A) II              B) III            C) IV             D) V            E) VI

 

34. Yürüyorum suda. Yürü, yürü su belime geliyor ancak. Sonunda boyuma ulaştı, çeneme dayandı. Durdum baktım uyuyan dünyaya. Kumsalda tek kişi bile yok. Denizde de… Bana bırakmışlar denizi. Ne kadar? On beş dakika daha belki! Birazdan çocuklar, gençler, kadınlar, erkekler, yaşlılar, zayıflar, göbekliler dolarlar buraya. O zaman kaçarım ben de… Sabahın ilk saatlerindeki denizin sahibiyim ben. Benim olan bir denizin…

Parçanın anlatımında  aşağıdakilerden  hangisi ağır basmaktadır?

A) Betimleme                        B) Tartışma             C) Tanımlama

D) Karşılaştırma                    E) Açıklama

 

35. Bir şiirin dergilerde yayımlanması, bir kitaba girmesi onun son biçimini aldığı anlamına gelmez. Asıl önem­li olan okurun şiiri okuması ve bir anlamda onu yeniden yazmasıdır, hem de şairin hiç düşünmediği anlamlarla…

Bu sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Okurun bir şiiri okuması ve onu kendince yorum-lamasıyla şiir tamamlanır.

B)   Şairler, şiirlerini her zaman değiştirip yenileyebilirler.

C)   Şair, şiirini oluştururken toplumun beklentisini dikkate alır.

D)   Şiir, bazı anlarda şairin kontrolünden çıkabilir.

E)   Şair, şiirine okurun izlenimleri ışığında son halini verir.

 

36. Çevrenizdekilere bir göz atın. Geçen yıllar onların üzerinde ne gibi değişiklikler yaptı. Yaşlanmışlardır elbette, saçlarındaki aklar çoğalmıştır. Yüzdeki kırışık­lıklara yenileri eklenmiştir, zamanın ezici yükü altında kaldıkları her hallerinden bellidir. Çevremizdeki kişilere geçen yılların etkisi ancak böyle olur. Kafa yönünden birkaç yıl önce nasılsalar, birkaç yıl sonra da öyledirler. Ne yeni bir bilgi, ne yeni bir zeka pırıltısı, ne yeni bir endişe, ne yeni bir arayış…

Bu parçada yazarın asıl anlatmak istediği aşağı­dakilerden hangisidir?

A)   Geçen zamanın bazı kişileri fazla etkilediği

B)   Yaşlılığın insan için kaçınılmaz bir şey olduğu

C)   Zamanın, kişilerin sadece dış görünüşünü değiş­tirdiği

D)   Yaşlanan insanların çevresi tarafından dışlandığı

E)   Yılların insanların kişiliği üzerinde etkili olduğu

 

37. Bugüne kadar insanların sanattan farklı beklentileri olmuştur. Sanatın neyin hizmetinde olması gerektiği­ni Tolstoy’un şu tarifi çok açık bir şekilde ortaya koyuyor: “Sanat, güzelliğin ifadesidir.” Aynı gerçeğe realizmin kurucusu Flaubert şöyle bir cümleyle dokunur: “Hiçbir anlam ifade etmeyen güzel bir mısra, bir anlam ifade eden fakat daha az güzel olan bir mısradan çok üstündür.”

Bu  parçadan aşağıdaki yargılardan  hangisine ulaşılabilir?

A)   Tolstoy ve Flaubert dünya edebiyatındaki ünlü şairlerdir.

B)   Sanat, tarih  boyunca insanların beklentilerine karşılık vermiştir.

C)   Her sanatçı, sanatını farklı amaçlara hizmet için kullanmıştır.

D)   Sanatın tek gayesi bir güzellik ortaya koymaktır.

E)   Toplum yararına kullanılmayan hiçbir sanat, kalıcı olamamıştır.

 

38. İlhan Tarus’un altıncı kitabı “Köle Hanı”nı okuyup bitirince, Goethe’nin bir sözünü hatırladım: “Yeşil bir ağaç karşısında her teori kül rengi kalır.” ilhan Tarus’un hikayelerinde de bir kül rengilik var. ilkokul­da bazı güzel kır çiçeklerini koparır, defterlerimizin, kitaplarımızın arasında kuruturduk. İlhan Tarus da sanki insan gerçeğini, toplum gerçeğini hikaye haline getirirken kurutuyor.

Yazara göre,  İlhan Tarus’un öykülerinin eksik yönü aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yaşamın sıcaklığını yansıtamaması

B)   Toplumsal yaşamı anlatmaması

C)   Doğaya gereğince yer vermemesi

D)   Büyük yazarlardan etkilenmemesi

E)   Çok iyi bilmediği çevreleri anlatması

 

39. Sanatçı duyuşlarını, gözlemlerini en etkili biçimde or­taya koyan kişidir. Bu birikimlerse toplum yaşayışının bir ürünüdür. Doğadaki olayları gözlemleyerek sergileyen ressam; yöresinin sorunlarını, özlemlerini dile getiren yazar; halkının sesini duyarlı bir ezgide birleştiren ozan gerçek sanatçıdır. Duymadığı yaşamadığı olayları, duyguları işleyen bir sanatçı yapaydır. Kimseye, özellikle halka seslenemez, onun düş ale­mine giremez.

Parçaya göre gerçek sanatçının başta gelen özel­liği aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Sanatın ilkelerinden ödün vermemesi

B)   Çok iyi bir eğitimden geçmesi

C)   Konu seçimiyle birlikte biçime de önem vermesi

D)   Ele aldığı her duyguyu ve konuyu özümsemiş olması

E)   Etkileyici bir anlatımının olması

 

40. “Gözlemciyi, gözlediği şeyden ayırmak zordur.” Paul Valery’in bir sözü bu. Nasıl ki gözlemciyi gözlediği şeyden ayırmak zorsa, tarihi de tarihçinin kişiliğinden ayırmak öyle zordur. Tarih yazanlar kişiliklerine, eği­limlerine, çıkarlarına, kendilerine özgü düşüncelerine göre davranırlar. Tarihte ne ararsanız bulursunuz, istediğiniz, özlediğiniz örneği seçip gösterebilirsiniz Bunlar da ayrı ayrı yanılmalara götürür kişiyi ve onun arkasından giden kuşakları. Bu, toplum açısından oldukça tehlikeli bir durumdur.

Parçada yazarın söz ettiği tehlikeli durum aşağı­dakilerden hangisidir?

A)   insanların daha önce yaşadıklarından ders alma­maları

B)   Toplumun kendi tarihini anlamaya çalışmaması

C)   Tarih  yazarlarının   nesnellikten   uzak  bir  tavırla çalışması

D)   Tarihle uğraşırken geleceğin göz ardı edilmesi

E)   Yazarların dil ve anlatıma önem vermemesi

 

 

CEVAPLAR

1) D2) B

3) D

4) E

5) C

6) D

7) D

8) A

9) E

10) A

11) B12) C

13) C

14) E

15) A

16) B

17) B

18) C

19) B

20) C

21) B22) E

23) E

24) C

25) B

26) C

27) D

28) B

29) E

30) D

31) E32) B

33) C

34) A

35) A

36) C

37) D

38) A

39) D

40) C

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 4 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-4-2.html Thu, 09 Jan 2014 04:11:52 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=2118 YKS TÜRKÇE DENEME SINAVI – 4

1. Değişik anlayışlara sahip genç sanatçıların bir araya gelerek çıkardıkları bu dergi, rengârenk bir sanat mozaiği oluşturdu. Fakat bu renkli sanat mozaiğin­den kimi renkleri çıkarsanız, o renklerin hiç eksilmediğini görürsünüz.

Bu parçada altı çizili bölümle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Benzer özellikler taşıyan sanatçıların aynı ortamda bulunduğu

B) Başarılı sanatçıların yetkin sanatçılar tarafından fark edilemediği

C)  Değişik düşüncelerdeki sanatçıların ortak hareket etmelerinin, sanata olan ilgiyi artırdığı

D)  Yeni bir sanat anlayışıyla ortaya çıkan sanatçıların, sanat dünyasında kendilerine yer bulamadığı

E)  Farklı anlayıştaki sanatçıların birbiriyle uyum içinde olamadıkları

 

2. Aynı edebiyat akımı içinde yapıt veren genç sanatçılar olarak ilkelerimizi belirleyen bir bildirgeyle yola çıktık. Fakat, bir süre sonra ortak bir yolda yürüyemediğimizin farkına varıp yazın çalışmalarımızı bireysel ola­rak devam ettirdik.

Bu parçada geçen “ortak bir yolda yürüyememek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)  Bir sanat anlayışı etrafında birleşememek

B)  Farklı konularda yapıtlar ortaya koymak

C)  Sanatı, ideolojinin bir aracı haline getirmek

D)  Benzer söyleyiş özellikleri taşıyan yapıtlar oluştur­mak

E)  Kendileri dışındaki sanatçılarla iletişim kuramamak

 

3. Öznel eleştirinin öncülerinden olan ünlü eleştirmen, eleştirilerinde bir yapıtı ya yerden yere vuruyor ya da göklere çıkarıyor. Halbuki okur, —

Bu cümlenin sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olmaz?

A)  ondan, gerekçelerini de yazarak nesnel bir eleştiri yapmasını bekliyor.

B)  bir eleştirmenin kişisel beğenilerini eleştiri olarak okumak istemiyor.

C)  okuduğu eleştirilerde, eleştirmenin, düşüncelerini belli bir ölçüye bağlı kalmadan, özgürce anlat­masını istiyor.

D)  eleştirinin, kuralları net bir biçimde belirlenmiş bir disiplin olması gerektiğini düşünüyor.

E)  tarafsız bir gözle yazılmış eleştiri yazılarını dört gözle bekliyor.

 

4.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde geçen altı çizili sözcük, türü bakımından ötekilerden farklıdır?

A)  Okulda öğrendiklerini kısaca babasına anlattı.

B)  Arkadaşını birden karşısında görünce çok şaşırdı.

C)  Araba, hızla olay yerinden uzaklaştı.

D)  Emekli ikramiyesiyle genişçe bir ev alacakmış.

E)  Deniz bugün oldukça durgun görünüyor.

 

5.     Bir sanat yapıtında bulunması gereken en önemli özellik, içerik ve biçemin uyum içinde olmasıdır.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A)  Dolaylı tümleç – özne – dolaylı tümleç – yüklem

B)  Özne – dolaylı tümleç – yüklem

C)  Nesne – özne – yüklem

D)  Dolaylı tümleç – özne – yüklem

E)  Özne – yüklem

 

6. (I) Yorgun Adam, yazın hayatına şiirle başlayan sanatçının roman türündeki ilk yapıtı. (II) iki insanın yaşadıklarını zengin betimlemeler ve ruh çözümle-meleriyle anlatan, bireyin iç dünyası üzerine kurulu bir roman. (III) Okuyanı, zengin içeriğiyle hemen kendine çeken romanda yazar, hiç çekinmeden okurlarına kendi yaşamından da birçok kesit sunu­yor. (IV) Dolayısıyla romanda anlatılanlar okuyucuda gerçeklik duygusu uyandırıveriyor. (V) Bunun yanın­da okuyucu, bir romanda dilin en güzel şekilde nasıl kullanılabileceğini de görüyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi hem üslup hem içerikle ilgilidir?

A) I.            B) II.            C) III.            C) IV             E) V.

 

7. (I) Dil yanlışlarının yerleşmesinde televizyon ve rad­yonun payının büyük olduğu kuşkusuz; ancak, yazarlarımızın hiç mi payı yok? (II) Kitaplarıyla, köşe yazılarıyla yüz binlerce okura ulasan bu ya7arlarımızın, dalgınlıkla bile olsa yaptıkları yanlışlar o yüz binlere de ulaşacaktır. (III) Bu tür yanlışların önüne geçmenin çok zor olmadığını düşünüyorum. (IV)Yazarlarımız, yazılarını bitirdikten sonra bir de dil açısından ele ala­bilirler. (V) Buna zamanları yoksa veya bu konuda kendilerini uzman görmüyorlarsa, bu işi yaptırabile­cekleri yetkin insanlardan yararlanabilirler.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde “öneri” söz konusudur?

A) I. ve II.                       B) I. ve V.               C) II. ve III.

D) III. ve IV.                    E) IV. ve V.

 

8.   I. Don Kişot, çok değişik anlamlar çıkarılacak kadar yoğun anlatıma sahip bir romandır.

II. Ancak belli düzeyde okurun anlayacağı kadar ka­palı bir romandı1- Don Kişot.

III.  Birbirine karşıt yorumlara açık, anlam saydamlığın­dan yoksun bir romandır Don Kişot,

IV. Don Kişot, içinde çelişen anlamlar barındıran, ka­palı bir yapıttır.

V.  Az sözle çok şey söyleyip her düzeyde okura seslenebilmek Don Kişot’un en önde gelen özel­liğidir.

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri bir­birine anlamca en yakındır?

A) I. ve II.                        B) I. ve III.               C) II. ve IV.

D) III. ve IV.                    E) IV. ve V.

 

9. Yaşam, benim için şiirle başladı () şiirle bitecek () Bunun yanında başka uğraşlarım da oldu ( ) öykü, roman, deneme ()

Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere sırasıy­la aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi getirilmelidir?

A) (.)(:)(:)(.)           

B) (,)(.)(:)(…)

C) (:)(.)(,)(.)             

D) (,)(,)(:)(…)

E) (…)(.) (:)(!)

 

10.   Annesinin söylediklerini dikkatli bir şekilde dinledi; an­cak hiçbir şey anlamadı.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Özne – yüklem uyuşmazlığı

B)  Çatı uyuşmazlığı

C)  Bir sözcüğün anlamca yanlış kullanılması

D) Sözdizimi yanlışlığı

E)  Dolaylı tümleç eksikliği

 

11.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?

A)  Bir sanatçının yapıtlarında kullandığı dil, seslendiği okur kitlesinin kültür düzeyine göre şekillenmelidir.

B)  Yetkin  bir yazar, yapıtlarını oluştururken okur kitlesinin özelliklerini göz önünde bulundurur.

C)  Sanatçının, son yapıtında toplumsal sorunlara ağır­lık verdiği görülüyor.

O iyi bir okur, bir kitabın kötü olup olmadığını daha ilk sayfalardan tanıyabilir.

E) Okurların  beklentilerine  cevap  veremeyen  bir sanatçının, yaşadığı dönemi aşması beklenemez.

 

12.   Bakakalırım giden geminin ardından

Atamam kendimi denize, dünya güzel

Serde erkeklik var, ağlayamam

Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Belirtili ad takımına yer verilmiştir.

B)  Üçüncü dizede birden çok yargı vardır.

C)  Belgisiz adıl kullanılmıştır.

D)  Bileşik eylemlere yer verilmiştir.

E)  Ünsüz yumuşamasına uğramış sözcükler vardır.

 

13.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde adlaşmış sıfat, bir ad takımının tamlayanı durumundadır?

A)  Çocuklardan bazıları akşamki konsere katılacak­mış.

B)  ihtiyar manav, meyvelerin çürüklerini bir kenara ayırdı.

C)  Gecenin karanlığında balkonda oturmuş, gökyü­zünü seyrediyor.

D)  Akşama doğru işimizin çoğunu bitirmiştik.

E)  Önümüzdeki hafta soğukların etkisi daha da arta­cakmış.

 

14.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)  Babası bilgisayar mühendisi olarak bir fabrikada çalışıyormuş.

B)  Yağmur aniden bastırınca eve gelene kadar sırılsık­lam olmuştuk.

C)  Mangal yakabilmek için etraftan çalıçırpı topladık.

D)  Bu okul, yardımsever insanların katkılarıyla yap­tırılmış.

E)  İnsanlar, akşamüzeri yorgun argın evlerine dönüyor­lardı.

 

15. Sonbahar, yavaş yavaş terk ediyor şehri. Utangaç bir güneş sızıyor pencerelerden. Kışın geldiğini nereden mi bileceksiniz? Günler aceleci yolcular gibi kalkıp gidecek. Camlar buğulanacak. Pencere önlerine şaşkın güvercinler konacak. Çocukların elleri kırmızı kırmızı, yanakları gül pembesi olacak. Sonra köşe başlarında kestane ve mısır satıcıları, gecenin bir yarısında baştan başa dolaşan bozacılar…

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Yinelemelere yer verme

B)  Öznel bir anlatıma başvurma

C)  Söz sanatlarından yararlanma

D)  Betimleyici öğelere ağırlık verme

E)  Farklı duyulardan yararlanma

 

16. Ortaokula giden yeğenim, “Kara” adlı hikâyemi oku­yunca bana fena halde bozulmuş. Geldi: “Dayıcığım, nasıl olur da yağmurda, fırtınada, gece yarısı Rüstem Usta, Kara’yı ensesinden tutar da evin içinden kapı dışarı eder. Yazık değil mi bu kediye? Neden böyle yazdın?” Yeğenimin gönlünü almak için: “Üzülme, Rüstem Usta’nın öfkesi geçince Kara’yı yine içeri ala­caktır.” dedim. “Ama içeri alacağını yazmamışsın.” deyince ben devam ettim: “Bunu hikâyenin gelişimin­den sen okurken çıkarıp anlamalısın. Çünkü —.”

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  hikâye, her şeyi bütünüyle anlatmaya uygun bir tür değildir

B)  yazar, yapıtlarında hep iyilikten, güzellikten yana koyar tavrını

C)  her yazar, anlatacaklarını olduğu gibi vermez, bazı şeyleri okurun tamamlamasını ister

D)  büyükler için yazılan bir hikâyeyi, bir küçüğün an­laması zordur

E)  bir hikâyede yaşamın hem olumlu hem olumsuz yönleri bir arada yer alabilir

 

17.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?

A)  işletmemizin diğer şubelerinde dahil bütün çalışan­lara hizmetiçi eğitim vereceğiz.

B) Firmamızın düzenlediği kurslara, beklenenin üzerin­de başvuru oldu.

C)  Otobüs terminalinin kapasitesinin artırılması için çalışmalara başlandı.

D)  Toplantıya geç  kalmamak  için taksiye  binmek zorunda kaldık.

E)  Çocuklar,   neşeyle,   göçmen   kuşların   geçişini seyrediyor.

 

18.    Bazı öğrenciler sürekli derslere geç kalmayı alışkanlık haline getirmiştir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki deği­şikliklerin hangisiyle giderilebilir?

A)  “Bazı” sözcüğünün yerine “kimi” sözcüğü getirile­rek

B)  “Bazı öğrenciler”  sözü yerine “Bazı öğrenciler tarafından” sözü getirilerek

C)  Yüklem, edilgen yapılarak

D)  “sürekli” sözcüğü “derslere” sözcüğünden sonra getirilerek

E)  “öğrenciler” sözcüğündeki çoğul eki atılarak

 

19. (I) Son dönemlerde, edebiyatımızda bir roman bol­luğunun yaşandığı gözlenmektedir. (II) Roman, öteki yazınsal türleri geride bırakarak, özellikle son birkaç yıl içerisinde büyük bir atağa geçmiştir. (III) Son iki yıl içerisinde genç yazarların hararetli bir istekle romana yöneldiği ortadadır. (IV) Edebiyat ve kültür hayatındaki dalgalanmalar, elbette bir canlılık getiriyorsa güzeldir. (V) Ama önemli olan, bu canlılığın kültür hayatında kalıcılığa dönüşüp dönüşemeyeceğidir. (VI) Edebiyat ve sanat birikimine katkı sağlayıp sağlamayacağıdır. (VII) Edebiyata, sanata katkısı olmayan hareketler, el­bette sonuçsuz çabalar olarak kalacaktır.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlaması uygun olur?

A) II.              B) III.           C) IV.         D) V.           E) VI.

 

20. Yazarın, yazma macerası içinde bir gemiyle yola çık­tığını düşünelim. Yaşanan ya da yazarın içinde kopan her fırtına onu başka başka limanlara savurup durur. Yaşananları kalıba nasıl dökeceğini düşünen kişidir yazar. İçindekini en iyi şekilde anlatan neyse onu bulup çıkarmakla yükümlüdür. Yaşamın içinden çıkardığı yazınsal malzeme onu bazen şiire, bazen öyküye götürür. Kimi zaman da esen şiddetli bir kasır­ganın içinde, bir romanın orta yerinde bulur kendini yazar.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A)  Yazarların çoğu neden roman yazmaya yönelir?

B)  Yazarlar neden farklı yazınsal türlerde yapıtlar or­taya koyarlar?

C)  Yazarlar, yapıtlarında ele aldıkları konuları nereler­den seçerler?

D)  Bir yapıtın ortaya çıkmasında yaşanılan çevre ne derece etkilidir?

E)  Yazarın yaşantısının zenginliği, yapıta ne ölçüde yansır?

 

21. Sözcüklerin anlam evrenine ulaşamayan, ulaşsa da yerleşik söz değerleriyle yetinenlere gerçek anlamda yazar da denemez, ozan da. Çünkü —-. Okurlarını yeni dilsel ortamlara taşıyamaz, onlara bu ortamların havasını solutamazlar. Oysa bir yazarın, ozanın sıradanlığı aşması; okurlarının dilsel evrenini genişletmesine, onlara dilin inceliklerini, güzelliklerini tattırmasına bağlıdır. Bu da ancak, olanla yetinmeyen yazarların, ozanların işidir.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uy­gundur?

A)  sıradanlığın,   söylenmişliğin   sınırlarını  aşamaz böyleleri

B) sözcük dağarcığı zayıf olan okurların başarılı yapıt­ları anlamaları mümkün değildir

C)  bu tür sanatçılar, kendilerinden başkasının yapıt­larını okumazlar

D) bu tip yazarlar, ozanlar insanlara sunacak güzel duygu ve düşüncelerden yoksundur

E)  okuyucular, yazardan da ozandan da kendilerini il­gilendiren konuları ele almalarını ister

 

22. — Yazın adamlarımız, çalışmalarını buna dikkat ede­rek sürdürüyorlar. Düşünceyi, duyguyu biçim­lendirirken sözcükleri özenle seçiyorlar. Cümlele­rinde açıklığın, aydınlığın ardına düşüyorlar. Bir yan­dan sözdizimiyle oynarken, bir yandan da anadilin olanaklarından yararlanarak yeni söz değerleri üreti­yorlar. Böylece dilimizi zenginleştirmeye, anlatımın soluğunu genişletmeye çalışıyorlar. Bunun, yarına kalabilmenin tek koşulu olduğunun farkındalar.

Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

 

A)Yazılı anlatımda düşünceyle duygunun uyum için­de olmasına özen gösterilmelidir.

B)Anadilin söz değerlerine yaslanmayan yazınsal yapıtların yarına kalamayacağı bir gerçektir.

C) Gerçeklerle beslenmeyen yapıtlar günün birinde yok olup gider.

D)Yazınsal değer taşıyan yapıtlarda sanatlı bir an­latım her şeyin önünde olmalıdır.

E)Yazar adını hak etmiş kişiler, dilin yabancı sözcük­lerden arındırılmasına özen göstermelidir.

 

23. Bugün artık televizyon kanalları arasında gezinen, yetişkinler gibi bilgisayar kullanabilen çocuklar, çocuk­luklarını yitirmekte, büyüklerin dünyasına adım atmak­ta, hepsi birer “küçük adam” olmaktadır. Kendilerine seslenen ve ilgilerini çeken seçeneklere kolaylıkla ulaşabildikleri için çocukların dünyaları, kitle iletişim araçları sayesinde şekillenmektedir. Düşünme ve ha­yal kurma, yerini anlık coşkulara ve sözcük dünyası sınırlı magazinsel yaşantılara bırakmakta, çocuksu-luğun erken yitirilmesine yol açmaktadır. Çocuk ile yetişkin arasındaki ayrım ortadan kalkmaktadır.

Bu parçanın bütününde anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Çocukların, zamanlarının çoğunu boş uğraşlarla geçirdiği

B)  Teknolojik gelişmelerin, çocukların ilgi alanlarını değiştirdiği

C)  iletişim araçlarının, çocukların düş evrenini zengin­leştirdiği

D Çocukların, çocukluklarını yasayamadan yetişkin­liğe adım attığı

E) Çocukların, dili kullanma gücünün giderek azaldığı

 

24. (I) Sürekli okuma alışkanlığı edinmemiş okuryazar ile okuryazar olmayan arasında bir fark yoktur. (II) Okuma, bir yandan okura bilgi kazandırır, bir yandan da okurda yaşam deneyimleriyle edinilmiş bireysel bilgiyi etkin kılar. (III) Oysa okuryazar olmayan birinin yaşamında­ki tek bilgi kaynağı, sözlü aktarım, tek öğrenme yolu da ezberdir. (IV) Böyleleri, kulaktan dolma bilgilerle yetinir. (V) Sürekli okuma alışkanlığı olmayan okurya­zar ise, böyle olmayı işine geldiği, okuma zahmetine katlanmak istemediği için seçer.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen, numaralanmış cümlelerin hangisinde verilmiştir?

A) I.               B) II.            C) III.          D) IV.          E) V.

 

25. Tiyatroda seçkin konular, binlerce yıl birçok yazar tarafından defalarca oyunlarda kullanıldı. Bu tür oyun­lar, her sınıftan, her kültür ve inanç kesiminden insan­larca tekrar tekrar izlendi. Ama 20. yüzyıl kabına sığ­mayan değişimleri ve dönüşümleri doğurdu. Tanrıların, tanrıçaların, kralların anlı şanlı öykülerinin anlatıldığı tiyatrolar; yerlerini, adı küçük harflerle yazılan, bu dünyada bir kuru ekmeğe çalışan ve mezar taşları silik insanların öykülerinin anlatıldığı oyunlara bıraktı.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Eski tiyatro yapıtlarında seçkin konuların ele alındığı

B)  Son dönemde tiyatroda içerik yönüyle bir değişim yaşandığı

C)Seçkin konuların ele alındığı tiyatro yapıtlarının her kesimden insana seslenebildiği

D)  Sıradan insanların anlatıldığı tiyatro yapıtlarının da­ha çok beğenildiği

E)  Yazınsal türler içinde tiyatronun, insanları   daha çok etkilediği

 

26. Sözlüklerde her sözcüğün bir konuluş anlamı, bir de bunun dışındaki anlamları yer alır. Elbette başka sözcüklerle birlikte oluşturdukları dilsel öğeler de… Sırayla verilir bunlar; ne var ki bu verilenler, sözcük­lerin nesnel tanımlamalara izin veren anlamlarıdır. Onların bir de anlam dokusuna sinmiş duygusal, tasarımsal, çağrışımsal boyutları vardır. Hiçbir söz­lüğün kapsamı içinde bu boyutlar, nesnel bir tanıma bağlanarak verilemez.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Sözcüklerin, bütün anlam katmanlarıyla sözlük­lerde verilmesi olanaksızdır.

B)  Kimi sözcükler,  ötekilere göre anlamca daha zengindir.

C)  Sözlüklerde karşımıza çıkan tanımlar nesnel bir niteliğe sahiptir.

D)  Bir dilin bütün sözcüklerini kapsayacak bir sözlük yapmak oldukça zordur.

E)  Zengin  bir sözlük yapmanın yolu,  sözcüklerin bütün anlamlarını bir araya getirmekten geçer.

 

27. Türk edebiyatını önemli ölçüde etkileyen Servet-i Fünun akımında, eski edebiyatı reddedip özellikle Batı’dan gelen hikâye, roman türlerinde yoğunlaşma vardır. “Sanat, sanat içindir.” anlayışını benimseyen Servet-i Fünun yazarları, eserlerini halk için değil de aydınlar için vermeye gayret etmişlerdir. Bu gayret, onları toplumsal sorunlardan uzak ve milli duygular­dan yoksun eserler vermeye yöneltmiştir. Dilde yine halkın anlamadığı yabancı sözcüklerle dolu, özellikle Fransızca sözcükleri çevirmek yerine, olduğu gibi kul­lanmayı tercih eden bir üslup geliştirmişlerdir.

Bu parçada, Servet-I Fünun sanatçılarıyla İlgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Daha çok düzyazı türünde yapıtlara ağırlık verdik­leri

B)  Yapıtlarında, yabancı ülkelerde geçen olayları ele aldıkları

C)  Yapıtlarını halktan kopuk bir dille oluşturdukları

D)  Eski edebiyatı kabul etmedikleri

E)  Yeni türlerde yapıtlar verdikleri

 

28. Çok dergi çıkardı bir zamanlar. Kötünün yanında iyisi, yaşın yanında kurusu da bulunurdu; ama bunlar daha bir dirilik, çeşitlilik katardı yazınımıza. Çok eskilere gitmeden Dost’u, Yeni Dergi’yi, Yeni Ufuklar’ı anım­sayalım. Birinde olmazsa öbüründe yürek hoplatacak bir şiir, bir öykü, düşündürecek bir yazı, umutlandıra­cak bir yeni ad bulunurdu. Yazınsal olanla olmayanı ayırt eden, ustalara saygıyla yenilere hoşgörüyle say­falarını açan bu dergiler, geniş okur kitlelerine sahipti. Ne yazık ki günümüzde böyle dergilere sahip değiliz.

Bu parçada sözü edilen dergilerle ilgili olarak aşağı­dakilerden hangisi söylenemez?

A)  Nitelik bakımından farklılık gösterdikleri

B)  Yazın yaşamına canlılık kattıkları

C)  Genç yeteneklerle deneyimli sanatçıların yazılarına yer verdikleri

D)  Büyük bir okuyucu kesimine seslendikleri

E)  Okurları belli düşüncelere yönlendirdikleri

 

29. Yahya Kemal, uzun sıkıntılar sonucu örneğini verdik­ten sonra, onun ortaya koyduğu kalıp üzerine yüzler­ce şiir döktürmek doğru değildir. Zaten günümüzün şairi, ilhamını hazır söyleyiş kalıplarına dökmeye yanaşmıyor. Kendi iç sesini duyurmaya, şiirine için­den gelen öz ahengi vermeye çalışıyor. Emin olun ki eski ustalardan daha az çalışmıyor. Yapmacıklığın her türlüsünden uzak duruyor. Şiirde de zoraki süsler, yapmacık hünerler artık ilgi görmüyor. Yalnız şekilde mi, şiirin özünde de öyle. Bugünün şairi, büyük laflar etmekten hoşlanmıyor, kendini öteki insanlardan apayrı, bambaşka bir insan olarak görmüyor.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi günü­müz şairinin özelliklerinden biri değildir?

A)  Yeni anlatım biçimleri bulmaya çalışmak

B)  Kendini toplumdan biri olarak görmek

C)  içten bir anlatımla yapıtlarını oluşturmak

D)  Yalın bir anlatımı tercih etmek

E)  Kısa sürede üne kavuşmayı istemek

 

30. Sanatçımızın çok akıcı bir dili var. Cümleleri ustaca kuruyor, söyleyeceğini hemen söylüyor. Kısa, vuru­cu, karşısındakinin kolayca anlayabileceği şekilde diziyor sözcükleri. Az cümle, az sözcükle çok şey an­latabilen bir yazın adamı çıkıyor karşımıza. Yazdık­larında ne sözcük savurganlığı görünüyor ne de konu dağınıklığı. Her şey yerli yerinde: sözcükler, cümleler, noktalamalar, yazım kuralları… Bu özeni yazıların başlığından itibaren her yerinde görebiliyorsunuz. Demek ki yazar, dile egemen olunca okurun elinden düşürmediği böyle güzel yazılar çıkıyor ortaya.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Dili etkili ve anlaşılır bir şekilde kullandığına

B) Yoğun bir anlatıma sahip olduğuna

C)  Gereksiz uzatmalara yer vermediğine

D) Yazılarında, yaşadıklarından kesitler sunduğuna

E) Yazılarının sürükleyici bir söyleyişe sahip olduğuna

 

31. Günümüzde sanat eseri ve eleştiri birbirinden ayrıla­maz iki kavramdır. Sanat, bir yaratma işidir; ama eleştiri için aynı şey söylenemez. Gerçi eleştirinin de yaratıcılık olduğunu söyleyenler az değildir. Oysa her eser “bir tek”tir. Bir benzeri başkası tarafından oluşturulamaz. Hiçbir eleştirmen, sanatçının daha önce ge­çirdiği ruhsal serüvenleri, araştırmaları “aynıyla” ya­şayamaz. Çünkü her eser sayısız koşulların ürünüdür. Eleştirmende yaratma değil; anlama, çözümleme, yo­rumlama, yargılama gücü vardır.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Eleştirmenle sanatçının taşıması gereken özellikler aynı değildir.

B)  Sanat yapıtı bir birikimin sonunda oluştuğu için birebir aynısı oluşturulamaz.

C)  Eleştirmen yeni bir eser ortaya koymaz, var olan eseri yorumlar.

D)  Eleştirmendeki yaratıcılık sanatçınınkinden farklı­dır.

E)  Eleştirmen ve sanatçı, bir bütün olarak sanat dün­yasında yerini almıştır.

 

32. Onun bütün kaygısı, kimseyi rahatsız etmemek ve güç durumda bırakmamaktır. Utangaç denecek kadar iyi, soğuk denecek kadar nazik, gülünç denecek kadar yufka yüreklidir. Bir kez konuştuğu bir kişiyi bile unut­maz. Sinirlendirici konuşmalardan kaçınır. Konuşması hiçbir zaman sıkıcı değil, hatta bazen göz alıcıdır, ilk kez karşılaştığı birine ilgi gösterirken, ondan ilgi görü­yormuş gibi davranır. Konuşması gerekmedikçe ko­nuşmaz, ancak haksızlığa uğrarsa kendini savunur. Dedikoduya kulak asmaz, her şeyi elinden geldiğince iyiye yorar.

Böyle tanıtılan biri için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Ne zaman konuşacağını bilir.

B)  Güçlü bir hafızaya sahiptir.

C)  Şakacı bir karakteri vardır.

D)  iyimser bir bakış açısını yeğlemektedir.

E)  Kendi hakkını yedirmemeye özen gösterir.

 

33. Destanlar, ait oldukları ulusların eski yaşamları, inançları, edebiyatları hakkında bilgi verir. Bir ulusun yaşadığı büyük afetler, savaşlar daha çok da özgürlük mücadeleleri sonucu meydana gelir bunlar. Bu yüz­den destanlar, özgürlüğünü kaybetmiş ulusların yeni­den bağımsızlıklarını kazanmalarında önemli rol oy­namıştır. Büyük İran şairi Firdevsi, bir beytinde İran ulu­sunu Farsçayla -Şehhame adlı destanıyla- canlandır­dığını söyleyerek bu gerçeği dile getirir.

Bu parçadan destanlarla ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi çıkarılamaz?

A)  Toplumların sosyal yaşamlarının destanlardan öğrenilebileceği

B)  Bağımsızlık mücadelesi veren toplumların destan örnekleri verdikleri

C)  Destanların gerçek olaylardan yola çıkılarak oluş­turulduğu

D)  Destanları olmayan ulusların özgürlüğe kavuşa­mayacağı

E)  Ulusların bağımsızlıklarını kazanmalarında etken olduğu

34. Onun hikâyelerinde olağanüstü olaylar yoktur. Herhangi bir günlük olayı, hayatta olduğu gibi, ayrın­tılara girmeden, ilgi çekici bir canlılıkla; yergili, mi­zah 11 bir anlatımla ortaya koyar. Eserlerindeki kişiler, çevreler, sorunlar hep bizimdir. Her gün karşılaştığı­mız, ilgiye değer görmediğimiz kişileri, sevgiyle, bir­kaç satır içinde canlandırıverir. Yaşamın iyi yönlerini görmeye çalıştığını hemen hissedersiniz yapıtların­da.

Bu parçada sözü edilen hikayeci ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Konularını sıradan olaylardan seçer.

B)  Güldürü öğelerine yer verir.

C)  Gerçek hayattan yararlanır.

D)  Hayatı anlatırken hep iyimserdir.

E)  Anlatımını, ele aldığı konuya göre değiştirir.

 

35. Öykü, bir dil yaratmanın en temel biçimidir. “Öykü bir gizdir; roman ise bir tür bilmece ya da bulmacadır.” Öyküdeki gizin örtük yanı dilinde şifrelidir. Çünkü öykü, en az sözle çok şeyi yoğunlaştırarak anlatmaktadır. Bu bakımdan dil bilincinin başlı başına ortaya çıktığı türdür öykü. Sınırlayıcıdır, dilsel çabanın kaçınılmaz biçimde sanat evrenini biçimlendirdiği bir türdür. Bu bakımdan, dilin kurallarını en iyi işleyebilen yazınsal tür olarak da nitelendirebiliriz öyküyü.

Bu parçada öykü türüyle İlgili olarak vurgulanmak is­tenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Kalemi olan her yazarın öykü yazamayacağı

B)  Olay örgüsünün mutlaka iyi kurulması gerektiği

C)  Ayrıntılarının, olaydan az yer tutması gerektiği

D)  Biçimin içerikten daha ön planda tutulduğu

E)  Dilin, tüm özellikleriyle kullanıldığı bir tür olduğu

 

36. Sinema ve edebiyatın uzun soluklu beraberliğine göz attığımızda, bu yazarımızın eserlerinden uyarlanan filmlere tanık oluruz. Yazarın son eseri de bu açıdan incelendiğinde görsel anlatımıyla okurların dikkatini çekmeyi başarıyor. Sinemacıların eline başarılı bir hazine veriyor aslında. Eserin beyazperdedeki yansı­ması da en az eserin kendisi kadar ses getirecektir. Yazarın, yaşamıyla ilgili bizden sakladığı sırların bir bölümünün bu yapıtla beyazperdede görünür kılı­nacağını düşünüyorum.

Bu parçada sözü edilen yazarın eseriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Sinemaseverlerin daha çok, edebiyat uyarlamaları­na ilgi gösterdiğine

B)  Son yapıtının okurun ilgisini çektiğine

C)  Son yapıtından iyi bir film çıkacağına

D)  Yaşamına ilişkin bilinmeyen yönlerin olduğuna

E)  Yapıtlarının filme aktarıldığına

 

37. Edebiyat her zaman eleştiriyle yan yana yürür ve eleş­tiri, iyiyle kötünün tartıldığı en önemli terazidir. Bunun hiç olmadığının söylendiği dönemlerde bile bu işlevi yerine getiren başka unsurlar kendini göstermiştir. Eleştiri, eserin hakkını teslim etmektedir. Dolayısıyla yazar enflasyonunun yaşandığı böyle bir dönemde eleştiriye çok ihtiyacımız var. Bir bakıma edebiyat tari­hini de sağlam eleştirmenler yazacaktır. Kısacası ede­biyata yön veren ve onu kocaman bir söz yığını ol­maktan çıkarıp, elekten geçirilmiş daha nitelikli ürün­lerle baş başa bırakan, eleştiriden başkası değildir.

Bu parçadan edebiyat eleştirisiyle ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  En önemli değerlendirme ölçütü olduğu

B)  Zaman zaman yerini farklı öğelerin aldığı

C) Edebiyatı gereksiz sözlerden kurtardığı

D) Geçmişte öneminin göz ardı edildiği

E) Günümüzde daha çok gereksinim duyulduğu

 

38. Türk romanının şanssızlığı, edebiyatımızda romancıya büyük güç katan sağlam bir felsefe, sosyoloji, tarih, psikoloji geleneğinin bulunmayışıdır. Bu durum ro­mancılarımızı çok önemli bir dayanaktan yoksun bırak­mıştır. Ama bu demek değildir ki, ülkemizde iyi roman ve romancılar yoktur. Aksine, çok sonraları tanıştığımız bu türde kısa sürede nitelikli ürünler ortaya konmuştur. Roman, kişiye özgü bir yetenek ister ve bizim yazarlarımızda bu vardır. Günümüzde Türk romanları yabancı dile çevrilip ilgi gördüğüne göre, başarılı ro­man ve romancılarımızın bulunduğunu rahatlıkla söy­leyebiliriz.

Bu parçada Türk romanıyla ilgili olarak aşağıdaki­lerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Köklü bir geçmişinin olmadığına

B)  Çok başarılı romanların verildiğine

C)  Nitelikli romancıların olduğuna

D)  Sınırlarımızı henüz aşamadığına

E)  Edebiyatımıza geç girdiğine

 

 

39. Türk öykücülüğünün en önemli üç beş yazarından biridir Sait Faik. Öykücülüğümüzde kendine özgü bir yer edinmiştir. Geleceğe kalmış, kökleri derinlerde, sayılı yazarlarımızın başında gelir o. Farklı bir bakış açısı, yeni bir duyarlıkla, insan sevgisi, şefkat, dostluk gibi değinilmemiş konulara yer vermiştir öykücülüğü­müzde. Edebiyat denizinde seyahat eden gençler için bir deniz feneridir adeta.

Bu parçada Sait Faik’le ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisine değinilmemiştir?

A)  Öykülerini yalın bir dille yazdığına

B)  Öykücülüğümüze yeni konular kazandırdığına

C)  Öykücülüğümüzde önemli bir yerinin olduğuna

D)  Genç yazarlara yol gösterdiğine

E)  Kalıcı eserler verdiğine

 

40. O; her yazısında içtenliği, hoşgörüsü, kendi çizgisine bağlılığı, ödün vermez dürüstlüğüyle bize yeni bir düşünce dünyasının kapılarını açıyor. Ele aldığı sorunlar üzerinde bizi de kendisiyle birlikte düşündürüyor. Hem de bizi saran, sıcak, içten bir anlatımla yapıyor bunu.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Karşımızda nasıl bir yazar bulduk?

B) Bu yazarımızın tüm yazılarını okudunuz mu?

C) Yazarın üslubu hakkında ne söyleyeceksiniz?

D) Yazarın düşün dünyamızdaki rolü nedir?

E) Ne tür yazarları okuyorsunuz?

CEVAPLAR

1)   A2)   A

3)   C

4)   D

5)   E

6)   B

7)   E

8)   D

9)   B

10) E

 

11)   D12)   C

13)   E

14)   C

15)   E

16)   C

17)   A

18)   D

19)   C

20)   B

 

21)   A22)   B

23)   D

24)   A

25)   B

26)   A

27)   B

28)   E

29)   E

30)   D

 

31) D32) C

33) D

34)E

35)E

36)A

37)D

38)D

39)A

40)C

 

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 3 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-3-2.html Wed, 08 Jan 2014 19:31:14 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=2107 YKS TÜRKÇE DENEME SINAVI – 3

1. Aşağıdakilerin hangisinde “kamera” sözcüğü, ben­zetme amacı güdülmeksizin başka bir söz yerine kullanılmıştır?

A)  Tören için getirdiğimiz kamera bozuldu.

B)  Amcam bu güzel manzarayı kamerayla görüntüledi.

C)  Kameraların ışığından rahatsız olmuştu.

D)  Yurtdışından çok kaliteli kameralar almıştı.

E)  Konuk başbakan, basın toplantısında kameraların ilgisinden epey sıkılmıştı.

 

2. Aşağıdakilerin hangisinde deyimin anlamı, verilen cümle ile uyuşmamaktadır?

A)  Dört elle sarılmak                    -işini çok seviyor, verilen   görevi eksiksiz yapıyordu.                                                        .

B)  Ele avuca sığmamak                 -Misafirliğe gittiğimizde hep  şımarır, taşkın hareketler yapar.

C)  Külahları değiştirmek                -Yok yere arkadaşını kızdırmış, araları bozulmuştu

D)  İpe un sermek                           -Çok maharetli biriydi, söyle nen şeyi hemen yapardı.

E)  Başını dinlemek                       -Şehrin gürültüsünden kaçıp huzurlu bir gün geçirdik.

 

3. O; bir çocukta, bir yaşlıda, her şeyde toplumsallığa açı­lan bir kapı buluyor. Çevresinde gördüğü hemen her aksaklık, onda toplumsal yaralarımızı örten perdeleri çekip atma isteği uyandırıyor.

Bu cümlede altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Toplumun yararını gözetmek

B)  Toplumsal sorunları çözmek

C)  Toplumsal sorunları açığa çıkarmak

D)  Toplumun isteklerini dikkate almak

E)  Topluma yol göstermek

 

4.     Dost; yüreğimi açıp, yanında yüksek sesle düşüne­bildiğim kimsedir.

Bu cümlede “yanında yüksek sesle düşünebilmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Her şeyi açıkça konuşmak

B)  Kızmak, bağırıp çağırmak

C)  Farklı görüşlere açık olmak

D)  Karşısındakine saygılı davranmak

E)  iletişim kurmaya çalışmak

 

5.             I.   içinden geldiği toplumun can alıcı noktalarını ob­jektif bir tutumla anlatıyor.

II.   Yazar, kendine özgü üslubuyla birçok romanda göremediğimiz bir anlatım zenginliğine ulaşıyor.

III.  Gözlemciliğin gerektirdiği gerçekçilikle mizahçılı­ğın eleştirel bakışını birleştiriyor.

IV. Birlikte yaşadığı insanların en önemli yanlarını fo­toğraf gerçekliğiyle sergiliyor.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden  hangileri birbirine anlamca en yakındır?

A) I. ve II.                               B) I. ve IV.                  C) II. ve III.

D) II. ve IV.                             E) III. ve IV.

 

6.  Gerçek dostlar, iyi günlerimizde davet edince; kara günlerimizde ise davetsiz gelir.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?

A)  Dostlarımızın iyi günleri bizi mutlu etmeli, kötü gün­leri üzmelidir.

B)  Dostlarımızın kötü günlerinde, iyi günlerinden da­ha çok yanlarında olmalıyız.

C)  Dostlarımızı sevmeli, onlara her konuda yardım et­meliyiz.

D) İyi günlerinde dostların yanında olmak, kara gün­lerinde de yanında olmayı gerektirir.

E)  Dostlarımızın kendi davetleri dışında onları, rahat­sız etmemeliyiz.

7.     Yazar; sözcükleri öylesine güzel seçiyor, tümcelerini öylesine özel bir yapıda kullanıyor ki —

Bu cümle düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez?

A) yazılarında hiçbir fazlalığa rastlanmıyor.

B) öyküleri okuyucuyu sıkmıyor.

C) yer yer yapmacıklığa kaçtığı izlenimini veriyor.

D)  üslubundaki özgünlük hemen fark ediliyor.

E)  hiçbir gereksiz ayrıntıya yer vermiyor.

 

8. (I) Birçok edebiyat dergisinin, günü kurtarmaya çalıştığını üzülerek görüyoruz. (II) Bu bağlamda “Düzyazı Defteri” birkaç sorumlu insanın çabalarıyla ayakta durmaya ça­lışan edebiyat dünyasına yeni bir soluk getiriyor. (III) Yüz­lerce öykü, roman ve diğer düzyazı ürününün boşuna yazılmadığını ispatlamaya çalışan bir dergi olarak edebi­yat dünyasındaki yerini almaya çalışıyor. (IV) Edebiyat dergiciliğini, sınırlı sayıda insanın tekelinden çıkarmak için çabalıyor. (V) Bu yüzden o, edebiyatla yakından ilgilenen okurların kitaplığının baş köşesinde yer alacak sanırım.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde “tahmin” anlamı vardır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

9. (I) Şair, çevirmen, edebiyat adamı olarak Özdemir İnce’nin Türk edebiyatına büyük katkısı olmuştur. (II) “Ne Altın Ne Gümüş” adlı eser, sanatçı hakkında önemli bir belge olarak kabul edilebilecek bir çalışma. (III) Çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanmış elli iki röportaj yer alıyor bu yapıtta. (IV) Özdemir İnce, söyleşileri bir araya getirirken edebiyat gazeteciliği ve röportaj sanatını öv­meyi amaçladığını da belirtiyor. (V) Bu yapıtta ince’nin kişiliğinin ve yazar kimliğinin ipuçlarını kolayca bula­bileceksiniz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri kanıtlanabilirlik açısından diğerlerinden farklıdır?

A) I. ve II.                      B) II. ve III.                  C) II. ve IV.

D) III. ve IV.                  E) IV. ve V.

 

10.    Faruk Nafiz, daha ilk şiirlerinde ahenk burcuna bay­rağını dikmiş, —

Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez?

A)  zamanla şiirlerinde ahengin zirvesini yakalamıştır.

B)  şiirimiz onunla büyük güç kazanmıştır.

C)  dizelerine coşkun, cana yakın bir söyleyiş hakim olmuştur.

D)  dostları kadar, düşmanları da onu alkışlamıştır.

E)  şiirlerini pürüzsüz bir dille yazmıştır.

 

11.   Annem, uykumuz gelince, yataklarımızı hazırlar

                              I                               II               III

uykuya dalıncaya kadar yanımızdan ayrılmazdı.

                IV                                             V

Bu cümlede altı çizili sözcüklerden hangisinin kö­kü tür yönüyle diğerlerinden farklıdır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

12. Sahaflar Çarşısı tarafındaki büyük kapıda her akşam duyulan düdük sesleri Kapalıçarşı’nın kapanma saa­tinin geldiğini haber verir.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sı­rasıyla verilmiştir?

A)  Özne – nesne – yüklem

B)  Zarf tümleci – özne – yüklem

C)  Özne – dolaylı tümleç – nesne – yüklem

D)  Zarf tümleci – özne – nesne – yüklem

E) Zarf tümleci – dolaylı tümleç – özne – yüklem

 

13.    Bütün dünya yurdu olursa

Gelmez ona sıla ocağı dar

Artık onun bir vatanıyla

Memlekette yuvası var

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

 

A) Adıl (zamir)                             B) Basit sözcük

C) Sıfat tamlaması                       D) Fiilimsi (eylemsi)

E) isim tamlaması

 

14.   Aşağıdakilerin hangisinde “ulama” vardır?

A)  Ey yarımadalarım, açılın hür denize

Yelken bulamadımsa bayrak getirdim size

B)  Bir kayık yaptırdım yelkeni temiz

Daha böylesini görmemiştir deniz

C)  Açıklara, uzağa demir atar kotralar

Kurulur üstü mavi, altı mavi sofralar

D)  Sarmaş dolaştı gölgeli sahilde dal budak

Salkım söğütlerim, su içerdi kuytudan

E)  Gözüm yok, arkamda kalan günlerin

Yarısından daha çoğu yamalı

 

15. (I) İnsanoğlu, toplumsal yaşamda üstlendiği rollerle kendisini farklı bir kişiliğe büründürebiliyor. (II) İnsanın kişiliğinin değişmesinde, yaşadığı doğal çevrenin de çok büyük etkisi vardır. (III) Çocuksu duygular bir nok­tadan sonra olgunlaşmaya doğru gidiyor. (IV) O duygu­lar olgunluk döneminde iyice kayboluyor. (V) Ben çocukluğu yaşarken, o duygular canlıyken çocukluğu­mu yazmaya gayret ettim. (VI) Yetmiş yaşıma kadar beklersem onlardan büsbütün uzaklaşabilirdim.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi kendinden önceki cümlenin gerekçesi durumun­dadır?

A) II.           B) III.           C) IV.           D) V.           E) VI.

 

16.    İnsanlar kitaplarım hakkında ne düşünüyorsa benden kalan hatıra da bu olacaktır.

Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleye en yakındır?

A)  Bir yazan ayrıcalıklı kılan, yapıtlarının  çokluğudur.

B)  Sanat eserinin değerini ancak nitelikli okuyucu belir­ler.

C)  Yazarın mirası yapıtlarının okurda bıraktığı izlenimdir.

D)  Her yazar, yapıtlarıyla okurlarına faydalı olmayı amaçlar.

E)  Yazarlar, yapıtlarına yönelik eleştiriyi her zaman önemser.

 

17.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, arasına sözcük ya da sözcükler girmiş bir ad takımı kullanılmıştır?

A)  Şehrimizdeki tarihi binaların restorasyonu bitti.

B)  Aracın kazada hasar gören parçaları değiştirildi.

C)  Rakip takımın oyuncularından biri sakatlanmış.

D)  Kar yağışı birçok köy yolunu ulaşıma kapadı.

E)  Giysilerde el işi süslemeler dikkat çekiyor.

 

18.   Aşağıdaki  cümlelerden  hangisinin yükleminde şimdiki zaman anlamı vardır?

A)  Fırsat buldukça kitap okumaya çalışıyorum.

B)  Savaştan sonra iki çocuğuyla İzmir’e yerleşiyor.

C)  Basında çıkan haberleri günü gününe takip ediyor.

D)  Bayramda ailemi ziyaret etmeyi düşünüyorum.

E)  Sabahları buradan otobüse biniyoruz.

 

19.    Yedincisi düzenlenen bu yarışmada, yüzlerce tanınmış ve

                                I                                                II

ödül almış yazarlar arasından sıyrılıp jüri özel ödülünü aldı.

III                               IV                               V

Bu cümledeki anlatım bozukluğu numaralanmış sözcüklerin hangisinin atılmasıyla giderilebilir?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

20.   Aşağıdakilerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)  Kurumumuz son yıllarda birçok kültürel etkinliğe ev sahipliği yaptı.

B)  Derneğimizin bu görevi de başarıyla yerine getire­ceğine güveniyoruz.

C)  Demokratik gelişmeler toplumun kendine güvenini artırıyor.

D) Grubumuz, ekonomik yönden güçlenmek için çe­şitli hamleler yapıyor.

E)  Bir ülkenin ekonomik bir güç haline gelmesi, o ülkede üretimin artmasıyla olur.

21.   Amcası, zaman zaman sıkıntı çekse de, genelde mut­lu bir yaşamı vardı.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Bir sözcüğün yanlış kullanımı

B)  Ekfiil eksikliği

C) Çatı uyuşmazlığı

D) Gereksiz sözcük kullanımı

E) Tamlayan eki eksikliği

 

22. (I) Reşat Nuri’nin üne kavuşmasında dilinin önemli bir payı vardır. (II) Elbette bunda gözlemlerini gerçekçi bir biçimde anlatmasının da payı yadsınamaz. (III) Bu gerçekçilik gezi yapıtları başta olmak üzere birçok yapıtında karşımıza çıkar. (IV) Çalıkuşu çok geniş bir kitle tarafından beğenilerek okunmuştur. (V) Bunların yanında onun değişik yurt köşelerinde bulunup halkla iç içe olmasını da unutmamak gerekir. (VI) Bu yönüyle o, yaşayarak yazmış bir sanatçıdır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.           B) III.           C) IV.           D) V.           E) VI.

 

23.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözün yazımı yanlıştır?

A)  Kendisi için bir takım elbise aldı.

B)  Birden bire başlayan yağmur, trafiği aksattı.

C)  Bu mutlu gününde dostlarıyla bir arada olmak iste­mişti.

D)  Konuşurken ikide bir sözünün kesilmesine çok kı­zardı.

E)  Yolculukta uyuyamaz, bir şeyler okurdu.

 

24.    Hepsi bahçeli ( ) cumbalı, çoğu boyasız, eski ( ) fakat temiz ( ) şirin evler süslerdi mahallemizi ( )

Bu parçada ayraçla ( ) belirtilen yerlere, aşağıdaki­lerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?

A) (,), (:), (,), (.)                            

B) (,), (,), (;), (!)

C) (…), (,), (,), (…)                         

D) (,), (;), (;), (.)

E) (,), (;), (,), (.)

 

25. (I) Hafta sonu yapılacak maçı heyecanla bekliyorduk. (II) Biletler maçın yapılacağı stadın gişelerinde satışa sunulacaktı. (III) Bilet almak için erkenden, yürüyerek stada gitmiştik. (IV) Ne var ki biz gelmeden önce bilet­lerin hepsi tükenmişti. (V) Yok yere arkadaşlarla bunca yolu boşu boşuna kat etmiştik.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

26.   Aşağıdakilerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)  Kitap satışlarında son yıllarda gözle görülür bir artış var.

B)  Gelecek hafta buradaki okullarda sağlık taraması yapılacakmış.

C)  Şehrimize standart ölçütlerde bir yüzme havuzu yapıldı.

D)  Bu küçük kıyı kasabasında halk, geçimini balıkçılık­la sağlardı.

E)  Yazları bu bağ evine gidip, emekliliğinin tadını çıkarıyormuş.

 

27. Güzel sanatların en ulusal olanı şiirdir. Bunu en iyi yurt dışında bulunduğum zaman anladım. Bir defasında müzisyenlerin ve ressamların olduğu bir ortamda şair­lerle sohbet ediyorduk. Müzisyenler sazlarını keyiflerince çalıp dinletiyorlar, ressamlar yanlarında ge­tirdikleri bazı çalışmaları gösteriyorlardı. Şairler ise dertlerini anlatamamanın sıkıntısını dile getiriyorlardı. Müziğin ve resmin iletisi, başka milletlerin sanatsever­lerinde heyecan uyandırmak için yeterlidir. Ancak…

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)  şairin bunu sağlayabilmesi için resim ve müzikle uğraşması gerekir.

B)  şairlerin, etkileyici olmak için evrensel konuları işlemeleri gerekir.

C)  bir şiirin doğduğu ülke dışında anlaşılması, ilgi uyandırması kolay değildir.

D) şairler başka milletlerin şiiri hakkında da bilgi sahi­bi olmak zorundadır.

E)  şairler, ressamlar ve müzisyenlere göre daha çok, milli konuları işlerler.

 

28. Ağrı Dağı’nın yamacında bir göl vardır, bir harman yeri büyüklüğünde. Suları som mavidir. Her yıl, bahar dün­yaya yürüdüğünde, sabahları daha gün doğmadan Ağrı Dağı’nın bütün çobanları bu göle gelirler. Gölün kırmızı kayalıklarına, ürkek toprağına kepeneklerini atar, bin yıllık sevda toprağına oturur ve hep bir ağız­dan kavallarını çalarlar. Akşam olurken bir ak kuş ge­lir, kanadını som maviye batırıp uçar gider. Gün kavu­şur kavuşmaz da çobanlar kavallarının seslerini kısıp Ağrı Dağı’nın karanlığına karışıp giderler.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  İnsana ait özellikleri doğaya yükleme

B)  Mecazlı söyleyişlere yer verme

C)  Betimleyici bir yol izleme

D)  Niteleyici sözcükler kullanma

E)  Bitirilmemiş cümleler kullanma

 

29. (I) Diğer sanat dalları gibi roman da içinde bulunduğu koşullan yansıtmadan edemez. (II) Kültürde ve teknolo­jide ortaya çıkan gelişmeler, ona hem malzeme hem de konu olur. (III) Bu durum içeriğin zenginleşmesine, görüş ufkunun genişlemesine de yardımcı olur. (IV) Ne olursa olsun edebiyatın temel unsurtan; olay, mekan ve fikir birliği değişmez. (V) Çünkü bunlar bizim insani yanımıza, duygularımıza, aklımıza karşılık geliyor. (VI) Değişik romanlarda bu unsurlardan birisi öne çıkarıla­bilir; ancak bunlar olmadan roman yazılması düşünüle­mez.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci pa­ragrafın kaçıncı cümleyle başlaması uygun olur?

A) II.           B) III.           C) IV.           D)V.           E) VI.

 

30. İlkokuldayken Namık Kemal’in şiirlerini yüksek sesle okumayı pek severdim. Fransız kolejine geçtiğimde dur-mamacasına roman okuma hastalığına tutuldum. Yine o tarihlerde Diyarbakır’daki kardeşime uzun şiirsel mek­tuplar yazdığımı hatırlıyorum. Fakat edebiyata ve özel­likle şiire karşı gerçek ve köklü denilebilecek ilgim kolej­deki sıra arkadaşım Ziya Osman Saba’nın aracılığıyla Boudelaire’i tanımamla başlar.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)  Şiirde kendinize örnek aldığınız sanatçılar kimlerdir?

B)  Şiire olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?

C)  Farklı türlerde eserler yazdığınız doğru mu?

D)  Ziya Osman Saba’yı tanımanız şiirinizi nasıl etkile­miştir?

E)  Fransız kolejinde okumanız yazın hayatınızı etkile­di mi?

 

31. — Yeni kuşaklar, çoğu zaman dil zevkini bu kötü çeviri­lerden edinmeye çalışıyorlar. Bu bozuk çevirileri anla­madan, tam olarak kavrayamadan okuyorlar. Çünkü me­tinler kendilerini doğru, güzel ve açık bir dille anlatamı­yor. Okurlar, bu metinleri anlamak istiyorlar, anlamaları gerektiğini düşünüyorlar, anladıklarını sanıyorlar. Anla­dıktan kadarını, anladıkları biçimde ve edindikleri dille ak­tarmaya çalışıyorlar. Her adımda çevirilerin anlamı biraz daha eksiliyor, zayıflıyor, yok oluyor.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağı­dakilerden hangisi getirilebilir?

A)  Günümüzde yayımlanan çeviri yapıtların birçoğu okunmaz durumda.

B)  Yayınevlerinin, çevirileri değerlendirirken pek titiz davrandıkları söylenemez.

C)  Çeviri eserlerde, yazıldığı dildeki anlatımına sadık kalmak gerekir.

D)  Bir çeviriyi, yazınsal değerin korunmasına gösteri­len özen başarılı kılar.

E)  Gençler, dili güzel kullanmayı, okudukları eserler­den öğrenir.

 

32. On sekiz, yirmi yaşlarında hemen herkes şairdir; kırkını geçenler arasında ise şiire devam edenlere çok az rast­lanır. Şiiri, ilk gençlik heyecanlarının, aşk sanılan gelip geçici heveslerin, tecrübesizliğin sürüklediği başıboş hayallerin kağıt üzerine dökülmesinden ibaret sananlar; yaşça ilerlemiş kimselere şairliği yakıştıramamakta hak­lı olabilirler. Ama asıl şairlik yaş otuzu aştıktan, gösteriş merakı, şöhret arzusu az çok tatmin edildikten sonra başlar.

Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Gençken herkes kendini şair zanneder.

B)  ileri yaşlarda şiir yazanlara az rastlanır.

C)  Geçici hevesleri ve hayalleri şiir sananlar vardır.

D)  Şairler, olgunluk döneminde daha nitelikli şiirler ya­zar.

E)  Bazıları yaşı ileri olanlara şairliği yakıştıramaz.

 

33. Kitap okumak, bir alışkanlık işi olmaktan çok, bir yete­nek işidir bence. Bu yetenek, ilkokulda ortaya çıkar, or­taokulda gelişir; lisede ise yapılması gereken, bu ye­teneğe yön vermektir. Okuma yeteneği olmayan birini, okumaya yönlendirmek için ne yaparsanız yapın bir ya­ran olmaz. Tıpkı resim yapmak gibidir okumak. Bu yüz­den de okuma eyleminin sonradan kazanılması müm­kün değildir.

Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Okuma yeteneği, zamanla gelişir.

B)  Okuma, herkeste bulunmayan geliştirilebilecek bir yetenektir.

C)  Uygun  kitapların önerilmesi okuma yeteneğini geliştirir.

D)  Okuma alışkanlığı ancak okul döneminde kazandı­rılabilir.

E)  Çok kitap okumakla okuma yeteneği daha da ge­lişir.

 

34. Bütün edebiyat yapıtları okurlar için yazılır. Ancak oku­run satın alması düşünülerek yazılmış bir edebiyat yapıtı olamaz. Yazann görevi yazmaktır. Yapıtın değerini keş­fetmek ya da fark edememek de toplumun bileceği bir iştir. Çok okunduğu için değerli sayılmış kötü bir yapıt ya da okunmadığı için değersiz bulunmuş iyi bir yapıt yok­tur edebiyatımızda. Kısacası nitelikli eserler her durum­da kalıcılığı ve ilgiyi yakalayacaktır.

Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Her sanat yapıtı mutlaka birilerine seslenir.

B)  Edebi ürünleri başarıya ulaştıran yakaladıkları satış rakamlarıdır.

C)  Okurların bir yapıtın değerini anlaması uzun zaman alır.

D)  Kalıcılığı yakalayabilmiş eserler çok okunan eser­lerdir.

E)  Gerçek edebiyat eseri, hak ettiği değeri mutlaka bu­lur.

 

35. Yenilgiye dayanıklıyımdır. Bir kitap yazdım; ama kita­bımı sekiz yıl yayımlamadılar. Buna tahammül ettim. Bu, öfkelenmedim anlamına gelmez. Başta çok öfke­lendim. Bir gün bir şey yazacağım o zaman görecek­siniz, diye öfkemi arkalarda bir yerde bekletirim. An­cak onu hiç dışarı vurmam.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen yazarın bir özelliği olamaz?

A)  Kaybetmekten yılmama

B)  İçindeki öfkeyi açığa çıkarmama

C)  içten pazarlıklı ve fırsatçı olma

D)  Sabırlı ve kararlı davranma

E) Geleceğe umutla bakma

 

36. (I) Şiir yazmaya başladığım sıralarda tanınmış bir şair olmak istediğimi saklamayacağım. (II) Fakat sonra ger­çek şöhreti yalancı şöhretlerden ayırmaya başlayınca bir okuyucu kitlesi tarafından sevilip beğenilmenin ko­lay bir şey olmadığını anladım ve bu anlayışla çalış­maya koyuldum. (III) Tanınmış olmayı bir kenara bıra­kırsak gerçekten güzel bir şiir yazmanın insana verdiği haz az şey midir? (IV) Üç beş edebiyatçı, beş on şiir okuyucusu tarafından bilinmeye şöhret denilemez şüphesiz. (V) Bugün çok az tanınan bir şair sayıldığım için şöhreti hor gördüğüm zannedilmesin; sadece, şöhretin bir sanatçı için amaç olamayacağını söylemek istiyorum.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen düşünce, nu­maralanmış cümlelerin hangisinde belirtilmiştir?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

37. Yetmişli yıllar ve sonrasında öykücülük itibariyle tema çeşitlemesi, konu açılımı, yeni biçim ve üslup dene­mesi denildiğinde ilk olarak yazarımız akla gelir. Sa­natçı, yeni konular yakalamakta ve onları yeni bir öyküsel içerikle sunmakta hiç zorlanmamış; pabucu yarım bir hamalı, kanadı kırık güvercini dahi aynı özenle öykülemiştir. “Ressam gözü” değerinde bir bakış, inceleme ve gözlemleme yetisi vardır onda.

Bu parçadan yazarla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz?

A)  En basit konuları bile özenle anlatmıştır.

B)  Öykülerinde gözleme dayalı bir anlatım vardır.

C)  Yeni anlatım şekilleri deneyen yazarların başında gelir.

D)  Kendisinden önce işlenmemiş konuları öykülemiş­tir.

E)  Öykücülüğü diğer sanat dallarından ön planda tut­maktadır.

 

38. Masalların, çok defa yazılı metinleri olmadığı halde, bü­yük bir yaşama ve yayılma gücü var. Bence, bu gücün asıl kaynağı insan ruhunda tatmin edilmeden kalan is­tekler, birikmiş bunalımlardır. İnsanoğlu, zaman zaman güneşi durdurmak, dağları ortadan kaldırmak istemiştir. Masallar onun bu isteğine cevap verebilmiştir. Masalları daha çok çocukların dinlediğini hatırlayıp aldanmayalım. Unutmayın, onları koca koca adamlar uyduruyor.

Bu parçada masalla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Daha çok çocuklara hitap ettiğine

B)  Sözlü edebiyat ürünü olduğuna

C)  Uzun soluklu bir yazınsal tür olduğuna

D)  Çocukların iç dünyalarını şekillendirdiğine

E)  İnsanların, gerçekleştiremedikleri isteklerini masal­larda bulduğuna

 

39. Onca biçim değişikliği ile anlatı türünün doruğuna yerleşen roman, Balzac’tan beri büyük edebi türler arasında ön sıraları almıştır. Sinema ve televizyondan etkilendiği gibi, onlara da zengin bir birikim sağla­maktadır. İnsanın anlatılması, hayat kesitlerinin sergilenmesi, iç ve dış gerçekliğin birlikte anlatımı, yazarına olduğu kadar, romanda kendi dünyasını bu­lan okura da heyecan vermektedir.

Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarıla­maz?

A)  Roman anlatı türünün en üst noktasıdır.

B)  Romanda, gerçek hayattan bölümlere yer verilir.

C)  Romanın, sinema ve televizyona bir katkısı yoktur.

D)  Diğer sanat dallarıyla etkileşim içinde olduğu

E)  Romanın konusu, insan ve çevresi olduğundan okurda ilgi uyandırır.

 

40. Gerçek yaşam, yazdığımız metinde kendini bir şekilde hissettirir. Bu; bir yönüyle yapay, bir yönüyle gerçekten daha gerçek bir dünyadır. Günlük hayatın telaşı içinde gözden kaçırdığınız birçok ayrıntı, metni yazarken öne çıkar, önem kazanır, belirleyici hale gelir. Siz o dünya­ya kendinizi kaptırır, gündelik yaşama yabancılaşır­sınız. Kapının çalmışı bile şaşırtır sizi.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Gerçekler, her yapıtta değişerek bile olsa mutlaka kendine bir yer bulur.

B)  Sanatçı, yapıtını her anı yaşayarak oluşturur.

C)  Sanatçı, yapıtını oluştururken gerçeklerden uzak­laşır.

D)  Yazar, kendini zamandan ve mekândan soyutlaya­rak yapıtını yazar.

E)  Sanatçılar, eserlerinde hayallerini anlatır.

 

CEVAPLAR

1)      E

2)      D

3)      C

4)      A

5)      B

6)      B

7)      C

8)      E

9)      D

10)    A

 

11)    C

12)    A

13)    D

14)    C

15)    E

16)    C

17)    B

18)    D

19)    B

20)    B

 

21)    E

22)    C

23)    B

24)    E

25)    E

26)    C

27)    C

28)    E

29)    C

30)    B

 

31)    A

32)    D

33)    B

34)    E

35)    C

36)    E

37)    E

38)    D

39)    C

40)    A

 

 

 

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 2 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-2-2.html Wed, 08 Jan 2014 18:47:31 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=2097 YKS TÜRKÇE DENEME SINAVI – 2

1. Edebiyata yeni adım atmış genç bir sanatçının ilk ese­rinin, bir ustanın önsözüyle yayımlanmasını doğru bulmuyorum. Bu durum, ister istemez, o ustanın şem­siyesi altında yağmurdan korunmak gibi geliyor bana.

Bu parçada geçen “ustanın şemsiyesi altında yağ­murdan korunmak” sözüyle eleştirilen tutum aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Okurların   yönlendirilerek,   yapıta   gelebilecek eleştirilerin engellenmesi

B)  Yeni yapıtların, usta yazarların yönlendirmesiyle özgünlük kazanması

C)  Kitapta anlatılanların basit bir şekilde özetlenmesi

D)  Kitabın okuyucularına yorum fırsatı verilmemesi

E)  Genç sanatçıların, ustaları taklit etmeye özendiril­mesi

 

2.     Ahmet Haşim: “Şiirde anlam aramak, eti için bülbülü öldürmek gibidir.” diyor.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak is­tenene anlamca en yakındır?

A)  Her şiir, kendisini okuyanların bakış açısına göre farklı şekillerde yorumlanabilmelidir.

B)  Bir şiir, kendini oluşturan sözcüklerin taşıdığı an­lamlardan başka bir anlam taşımaz.

C)  Şiir, içerdiği anlamlar bakımından diğer yazın tür­lerinden daha yoğundur.

D)  Şiir, okuyanın kendi yaşamı, dil bilinci ve şiir biri­kimlerini kullanmasıyla daha iyi anlaşılabilir.

E)  Şiir, estetik kaygılarla yazılan ve böyle değerlendi­rilmesi gereken bir türdür.

 

3. Yazınsal yaratı elbette bir gözleme dayanır. Ancak, sadece gözlemden ibaret ise bir değer taşımaz. O, sanatçının gözlemlere renk vurması ile canlılık kaza­nır.

Bu parçada geçen “gözlemlere renk vurmak” sözüy­le anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Okurun beklentilerini ön planda tutmak

B)  Konuyu yalın bir anlatımla aktarmak

C)  Yapıtlarda bol bol betimlemeye başvurmak

D)  Gerçekleri, kendince güzelleştirerek anlatmak

E)  Yapıtta duyguları yansıtmamak

 

4. Salt söz oyunlarıyla yetinen yazarların elinde söz­cüklerden başka bir şey kalmaz. Onlar, çelimsiz dü­şüncelerine yaldızlı ejder kanatları takmışlardır. Eften püften konuları bile şişirmekte ustadırlar. Gürültülü, tumturaklı sözler ilk başvuracakları kaynaktır onların.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşa­ğıdakilerden hangisidir?

A)  Kapalı bir anlatımı yeğlemek

B)  Anlatımda özgün olmak

C)  Tutarsız düşüncelere yer vermek

D)  içeriği ön planda tutmak

E)  Sıradan konuları gösterişli sözlerle anlatmak

 

5.     I.   Hiçbir sanatçı yoktur ki yapıtlarında yaşamından izler bulunmasın.

II.Sanatçı, yazdıklarına güveniyorsa; yazdıklarına inancı varsa bunları yayımlar.

III. İyi bir sanatçının neyi, niçin yazdığını değil, nasıl yazması gerektiğini sorgulaması gerekir.

IV. Sanatçı, yazdıklarının arkasında durmak zorunda­dır; ben bunları laf olsun diye yazdım, diyemez.

Yukarıdaki  numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                    B) I. ve III.                  C) II. ve III.

D) II. ve IV.                   E) III. ve IV.

 

 

6. (I) Her büyük sanatçı, bir dil işçisi olarak görür kendi­ni. (II) Dilin anlatım olanaklarını bilir, bunları en uç nok­tasına değin işletir. (III) Var olan, kendisine sunulmuş sözcüklerle yetinmez. (IV) Kullanılagelen sözcüklerin kabuğunu kırmaya, onlara gündelik anlamların ötesin­de yeni anlamlar yüklemeye çalışır. (V) Bu, bir bakıma işinin gereğidir onun. (VI) Denebilir ki o, her yaratısın­da dili yeniden kurar.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi, kendisinden önceki cümlenin açıklamasıdır?

A) II.          B) III.           C) IV.             D) V.           E) VI.

 

7. (I) Dede Korkut Hikâyeleri, Türk hikâyeciliğinin ilk ve en güzel örneklerindendir. (II) Bu hikâyeler üzerine bugü­ne kadar birçok inceleme yapılmıştır. (III) Hikâyeler es­ki Türk toplumlarının yaşayışlarını örneklendiren bil­giler içermektedir. (IV) Bu bakımdan bunların sosyal açıdan da ele alınması gerekmektedir. (V) Ancak böy­lece eski Türklerin yaşayışları, inançları, gelenek ve görenekleri hakkında bilgi edinmek mümkün olabile­cektir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde Dede Korkut Hikâyeleri’nin sosyal tahlillerinin yapılmasının gerekçesinden söz edilmektedir?

A) I. ve II.                      B) II. ve III.                 C) III. ve IV.

D) III. ve V.                   E) IV. ve V.

 

8.     Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir “değerlendirme” söz konusu değildir?

A)  Yazar, kendisinin topluma karşı sorumlu olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır.

B)  Yazar, İstanbul’u tarihsel bir bakış açısıyla gözler önüne seriyor.

C)  Halide Edip, Sinekli Bakkal romanında bir semtin yaşamını her yönüyle dile getirmiştir.

D)  Bu yazar, yapıtlarında eğitime ve öğretmenlere sıkça yer veriyor.

E)  Yazarın bu romanı, geçmişimize ışık tutan, herke­sin okuması gereken, özlemlerle dolu bir yapıt.

 

9. (I) Türkiye, değişik kültürlerin bir arada yaşayabildiği çok ilginç bir ülke. (II) Farklı kültürlerin barış içinde bir arada yaşayabilmeleri demokrasinin bir gereğidir. (III) Yüzyıllar önce Anadolu’ya birbiri ardınca gelen kavimler yüzlerce değişik kültürün temsilcileriyle kar­şılaşmış, bu zenginliğin tümünü kucaklayan bir kültür felsefesini geliştirmeyi bilmişlerdir. (IV) Böylece Akde­niz uygarlıkları ortaya çıkmış ve bunlar ölümsüz yapıt­lar oluşturmuşlardır. (V) Bu uygarlıkların ürünü olan yapıtlar bugün de yaşamaktadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde Akdeniz uygarlıklarının oluşmasındaki etken belir­tilmektedir?

A) I.            B) II.            C) III.             D) IV.            E) V.

 

10. (I) Bu yapıtı ikinci kez yayımlarken yeniden gözden geçirdim, (il) Elimden geldiğince geliştirip genişlettim. (III) Yargılarımı, bulduğum yeni belgelerle pekiştirme fırsatım oldu. (IV) Ünlü sanatçımızı kendi sözleriyle ta­nıtmayı daha uygun gördüğümden, gazetelerde ve dergilerde unutulmaya yüz tutmuş yazılarından örnek­ler aldım. (V) Bütün bu yorucu uğraş, onu edebiyat dünyasına kazandırmak içindi.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisin­de bir amaç söz konusudur?

A) I.            B) II.            C) III.             D) IV.            E) V.

 

11.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde işaret sıfatı, tam­layan eki aldığı için zamirleşmiştir?

A)  Buraya daha önce geldiğimizi hatırlamıyorum.

B)  Bunun kapağı yırtık, diğer kitabı al.

C)  Diğer dosyaların yanına şunu da bırakın.

D)  Bence buna kimseyi inandıramazsınız.

E)  Sizin işlerinizi ancak yarın yapabilirim.

 

12.   Sanatçının fazlaca gerçekçi olması çoğu zaman okuyucuları rahatsız etmiştir.

Bu cümlede aşağıdaki öğelerden hangisi yoktur?

A) Dolaylı Tümleç             B) Özne              C) Nesne

D) Zarf Tümleci                 E) Yüklem

 

13.   Aşağıdaki  cümlelerin  hangisinde  bir  anlatım bozukluğu vardır?

A)  Turistik mekânlar, daha çok, şehrin bu bölgesinde yoğunlaşmıştı.

B)  Trafik sorunu, yapılacak yollarla çözülürse burası daha çok insan çeken bir ticaret merkezi olur.

C)  Güler yüz ve seçkin kadromuz çeşitli davetleriniz için bu güzel mekânda hizmetinizde olacak.

D)  Hızlı şehirleşmenin ortaya çıkardığı birçok olum­suzlukla mücadele etmekteyiz.

E)  Kırsal bölgelerden şehre göçün çok hızlı olması, kültürel değerlerin kaybolmasına yol açıyor.

 

14.   Sanat eserleri, yazıldıktan dönemin şartlarına göre değerlendirilmesi gerekir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Tamlayan eki eksikliği

B)  Özne – yüklem uyumsuzluğu

C)  Gereksiz sözcük kullanılması

D)  Çatı uyumsuzluğu

E)  Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması

 

15. İngiliz yazarları arasında tadına vararak okuyabildi­ğim, sadece Mr. Lamb’dir. O, eski yazarları öylesine sindirmiştir ki özenme denen şeyden hiçbir iz kalma­mıştır ortada. Konularını öyle derin ve canlı bir sezişle, duyguda ve düşüncede öyle bir coşku ile işler ki bu yazılar her şeyiyle büsbütün kendisinindir.

Bu parçada Mr. Lamb ile ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  içerik ve anlatım bakımından özgünlüğü yakaladığı

B)  Dile hakim bir sanatçı olduğu

C)  Özentisiz bir anlatımının olduğu

D)  Düşünceleri yönüyle diğer sanatçılardan ayrıldığı

E)  Akıcı bir anlatımı yeğlediği

 

16.   Aşağıdakilerin hangisinde farklı bir isim tamlaması kullanılmıştır?

A)  Elin gülü ele kokmaz.

B)  Dağ başı dumansız olmaz.

C)  Adamın iyisi iş başında belli olur.

D)  Kuru ağacın meyvesi olmaz.

E)  Kimsenin ahi kimsede kalmaz.

 

17. Şairin toplumdaki işlevi ilkel çağlarda daha keskin çizgilerle belirlenmişken, günümüzde belirli bir şair rolünden söz etmek çok zordur.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Üstünlük belirteci                 B) Ekeylemli yüklem

C) İlgeç                                         D) Sıfat tamlaması

E) Adıl

 

18.   Şair, ırmakta attın arayan işçiye benzer ikisi de saflı­ğın, güzelliğin peşinde koşar.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Bağlaç kullanılmıştır.

B)  Öğe ortaklığı olmayan sıralı bir cümledir.

C)  Birden fazla fiilimsi vardır.

D)  Birinci yüklemin dolaylı tümleci söz öbeğidir.

E)  Yüklemler, çatısı bakımından etkendir.

 

19. Okumuşun okumamışın, köylünün kentlinin, yaşlının gencin, varsılın yoksulun kolayca anlayabileceği “ortak dil” için sadece türetme yolunda inat edildikçe dilimizin bu zayıflığı uzayıp gidecektir. Dil, sadece sözcük çok­luğuyla canlanmaz, serpilmez. Bu sözcükleri halk ara­sındaki tadıyla kullanmadıkça, her değişik duruma ve anlama göre sözdizimine gerekli incelik ve çevikliği ge­tirmedikçe, çoğunluğun anladığı ve tat aldığı o ortak dile erişilemez. Halktır; dilin anası, doğuranı, emzirip erdire­ni, erdirip olduranı.

Böyle diyen bir eleştirmenden  aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?

A)Bir dilin söz dağarcığının fazla olması, o dilin zen­gin olduğunu göstermez.

B) Anadilin toprağında yeşermeyen  hiçbir sözcük benimsenmez.

C) Yeni sözcükler türetip kullanmakla dil hayat bula­maz.

D) Ancak, sözcük dağarcığı fazla olan dillerde başarılı yapıtlar verilebilir.

E) Ortak bir dilin oluşmasında en önemli unsur, top­lumun öngörüleridir.

 

20. Dostoyevski, her dönem yazmaya devam etmiştir ( ) Çevresinde olup biten her şeye rağmen yazmak ( ) Bu ( ) onun sığınılacak tek limanıydı. Yaşadığı onca sıkıntı ve acıya rağmen üretmeyi ( ) herkese yönelik eserler vermeyi bırakmamıştır.

Bu parçada ayraçla belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangileri sırasıyla kon­malıdır?

A) (:), (…), (,), (;)                             B) (.), (…). (,), (,)

C) (:), (,), (,), (,)                               D) (.), (…), (;), (.)

E) (;), (…), (,), (,)

 

21. Günümüzde yayımlanan romanlarda genellikle iki tip okuma söz konusudur. Bunlardan birincisi ilk bölüm­den son bölüme kadar düz okuma tarzı. İkincisi ise, bölümlerin karışık biçimde okura sunulmasıyla sağlanan bir tür karmaşık okuma tarzı. Buna göre de iki tür okur tipi çıkmaktadır karşımıza. Bunlardan birisi “aktif diğeri “pasif’ okurdur. İlk bölümden son bölü­me kadar düz biçimde giden okuma “pasif okur için­dir. Burada romanı başından sonuna kadar okuyan in­san sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan gider yatağına yatar. Karmaşık okuma ise entelektüel okur içindir, onu ancak böylesi tatmin edebilir.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin  hangi­sinde verilenlerden yararlanılmıştır?

A)  Betimleme – tartışma

B)  Tartışma – tanık gösterme

C) Tartışma – benzetme

D)  Açıklama – örneklendirme

E)  Açıklama – karşılaştırma

 

22.   Aşağıdaki  cümlelerin   hangisinde  bir  anlatım bozukluğu vardır?

A)  Fuar süresince edebiyatın sorunları ile ilgili panel­ler düzenlendi.

B)  Kitap satışlarının, geçtiğimiz yıla göre daha iyi ol­duğu söyleniyor.

C)  Kemalettin Tuğcu, vefatının dördüncü ölüm yıldö­nümünde çeşitli etkinliklerle anıldı.

D)  Genç sanatçıları ortaya çıkarmak için verilen ede­biyat ödülleri amacına ulaşıyor.

E)  Okuldaki birçok öğrenci, ödüllü kompozisyon ya­rışmasına katılmak için çalışıyor.

 

23.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?

A)  Türkiye, turizme yaptığı yatırımın karşılığını yavaş yavaş alıyor.

B)  Denize kıyısı olan kentlerimizde turizm son yıllarda canlanmaya başladı.

C)  Karadeniz Bölgesi’nin kıyı kesimleri iç bölgelere göre daha nemlidir.

D)  Bu bölgemiz, turizme elverişli olmasına rağmen plansız bir yapılaşması var.

E)  Marmara Bölgesi en yoğun yerleşime sahip bölgemizdir.

 

24. Batılılaşmayı savunan Tanzimat edebiyatçılarının çoğu, şekil ve dil yönünden Divan edebiyatının etkisin­den kurtulamamışlardır.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Nesne eksikliği

B)  Gereksiz sözcük kullanılması

C)  Özne-yüklem uyuşmazlığı

D)  Çelişen sözlerin bir arada kullanılması

E)  Özne eksikliği

 

25.   Aşağıdaki sözcüklerden hangisinin sonuna “-yor” eki getirilirse ünlü daralması olmaz?

A) kovalamak              B) çiselemek            C) dolamak

D) demek                     E) sevmek

 

26.   Aşağıdakilerden hangisi bir paragrafın giriş cümle­si olmaya uygun değildir?

A)  Her edebiyat eseri kendi içeriği üzerinden değer­lendirilmeli.

B)  Bir yazar için sadece roman ve onu okuyacak okur­ları vardır.

C)  Her sanatçı eseriyle ortaya çıktığı zaman yalnızdır.

D)  Bir sanatçıda olması gereken tüm özellikleri bu sanatçı yansıtmaktadır.

E)  Gerçek sanatçı, edebiyat dünyasından önce kendi tavrını sorgulamalıdır.

 

27. Çevrenizdekilere şöyle bir göz atın, geçen yıllar on-lann üzerinde ne gibi değişiklikler yaptı. (I) Elbette hepsi de yaşlanmıştır. (II) Saçlarında aklar çoğalmıştır hepsinin. (III) Yüzlerindeki kırışıklıklara yenileri eklen­miştir. (IV) Yeni bilgiler edinmek bir tarafa eskileri de unutmuşlardır. (V)

Düşüncenin akışına göre “Kısacası zaman, hiçbirine bir şey katmadığı gibi, ellerindeki değerleri de onlar­dan çekip almıştır.” cümlesinin yukarıda numar­alanmış yerlerden hangisine getirilmesi uygun olur?

A) I.          B) II.            C) III.           D) IV.            E) V.

 

28. (I) Hesiodos’un şiirleri, insan ilişkilerini düzenleme, yaşamı güzelleştirip yönlendirme bakımından ilginç düşünceler içerir. (II) Düşünceye yaslandıkları, kimi gerçekleri insanlara öğretme amacıyla yazıldıkları için de dünya edebiyatında “didaktik şiirin ilk örnekleri sayılır. (III) Hesiodos, Dünya edebiyatında iki önemli yapıtıyla bilinir. (IV) Bunlardan biri, Homeros’un üslu­buna yaklaşmaya çalıştığı “işler ve Günler” adlı yapı­tıdır. (V) Burada köylü yaşamını ve insanların günlük işlerini anlatmıştır. (VI) Önemi de konusu ve bu konu­ya bakış açısından gelmektedir.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istenirse, ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.          B) III.           C) IV.           D) V.           E) VI.

 

29. Seben, Anadolu’da yüzlerce yıldır süren yayla ge­leneğinin hâlâ canlı olduğu yerlerden biridir. Baharın ilk günlerinde yaylalar insan sesinden yoksundur. Güneşin yeryüzünü ısıtmaya başlamasıyla, doğanın görkemli sessizliği hükmünü yavaş yavaş yitirir. Der­ken dağ sümbülleri toprağın üzerinde mor rengin fer­manını yazmaya başlar. Anların vızıltıları, ağaçkakan­ların çıkardığı takırtılar, göçmen kuşların kanat sesleri kışın bittiğini duyurur. Büyük düzlükleri kaplayan dağ sümbülleri, kısa zamanda yerlerini sapsan çiçeklere bırakır.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?

A)  Kişileştirmeden yararlanmaya

B)  Gözlem gücüyle izlenimleri belirtmeye

C)  Çeşitli duyulardan yararlanmaya

D)  Düşünceyi alıntılarla pekiştirmeye

E)  Olayları oluş sırasıyla vermeye

 

30. (I) Kasabanın daracık sokaklarında geziniyorum. (II) Dükkânlardan dışarılara taşıyor rengârenk kilimler, halılar, heybeler. (III) Bir zamanlar bağ bahçe işleriyle uğraşan yöre halkı şimdilerde bu tezgâhlarda el emeği ürünlerini satıyor. (IV) Tahtadan yapılma tez­gâhlarda inci tanesi danteller… (V) Kocaman gözlük­lerinin üzerinden bakan meraklı gözlerden birinin ya­nına yaklaşıp konuşmaya başlıyorum.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangi ikisi yer değiştirirse parça anlamlı bir bütün olur?

A) I. ve V.                        B) II. ve IV.                 C) II. ve V.

D) III. ve IV.                     E) III. ve V.

 

31. Ben geçmişe dönük bilgi olmadığı takdirde bugünü anlamanın zor olduğunu düşünüyorum. Örneğin Picasso’yu son dönemdeki resimleriyle tanırsanız, Picasso ile ilgili hiçbir şey bilmiyorsunuz demektir. Yani Picasso’nun o noktaya gelişinin altında geçmiş çalışmalarının etkisi yadsınamaz. Aynen bunun gibi Türk şiirini de araştırdıkça anladım ki şiirimizin temeli çok sağlam atılmış. Bu nedenle bugün şiirimiz sağlam bir yerde duruyor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)  Sizce resim sanatı ile şiir arasında ne gibi benzer­likler vardır?

B)  Türk şiirinin bugünkü durumu hakkında neler dü­şünüyorsunuz?

C)Şiir çalışmalarınızda geçmişteki birikimlerinizden yararlanıyor musunuz?

D)  Bizim kültürümüzde neden şiire daha çok önem verilmiştir?

E)  Sanat anlayışınızdaki değişiklikleri özetler misiniz?

 

32. Bırakın, düşüncelerini isteyen istediği gibi dile getirsin. Bunun için kullanılan dilin ya da biçimin hiç önemi yok­tur. Önemli olan insanın içine kapanmaması, duygu ve düşüncelerini dile getirebilmeyi öğrenmesidir. İn­sanlarımız yazacakları her yazının bir üslup değeri taşıması gerektiğine öyle inandırılmış ki mektup yaz­maktan bile korkar hale gelmiş günümüzde.

Bu parçada sanatçı, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A)İnsanımızın dil ve üslup kaygısıyla yazma işinden uzaklaşmasından

B)Günümüzde yazarlığın giderek daha az uğraşılan bir alan olmasından

C)Yazın alanıyla uğraşacak kişilerin bu alanda yeni adımlar atmamasından

D) Yazın alanında dilin ve üslubun gerektiği kadar önemsenmemesinden

E)Yazarların, toplumun düşüncelerini tam olarak dile getirememelerinden

 

33. Bir ressamın, yeni bir renk tonu ekte etmek için farklı renklerden yararlanması haklı bir çaba olarak görü­lebilir. Ancak bir yazarın kendisiyle ilgili benzer bir ça­baya girmesi, ürünlerinin başka yapıtların ayak izlerini takip eden eserler olarak ortaya çıkmasına neden olur.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Özgünlük, bir yazarın ve yapıtın başarısını belir­leyen en önemli özelliktir.

B)  Yazar, kendisini geliştirmek için başka yapıtlardan da beslenmelidir.

C)  Yapıtını, kendi çabalarıyla oluşturmayan sanatçı özgünlüğü yakalayamaz.

D)  Yazın alanında kalıcılık, yazarın kendisini sürekli geliştirmesine bağlıdır.

E)  Ancak özgün yapıtlar taklit edilerek yetkin yapıtlar meydana getirilebilir.

 

34. (I) Niçin  kimi yazarlar öykü, kimi yazarlar roman, kimi yazarlar da tiyatro yazar? (II) Bazı yazarların üç türü de denediği olur. (III) Bu sorunun karşılığı, yazarların yete­nekleri, ele aldıktan konular ile açıklanabilir. (IV) Buna toplumun ruh halini, olayların gelişimini ve bu durumun yazara yansımasını eklemek gerekiyor. (V) Bunca ya­zar, sözünü hangi türde iyi anlatabileceğini düşünüyor­sa, yapıtını o türde ortaya koyar.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen düşünce numa­ralanmış cümlelerin hangisinde belirtilmiştir?

A) I.          B) II.            C) III.           D) IV.            E) V.

 

35. Yeni bir sözcüğün dilde tutunup tutunamayacağını önceden kestirebilir miyiz? Kimilerine göre bunun, ke­sin ve değişmez kuralları vardır. Bu kuralları şöyle açıklıyorlar: Yeni sözcükler çok işlek eklerle türetilmeli, türediği kökün anlamı herkesçe bilinmeli. Ses yapısı yönünden uyum kurallarıyla bağdaşmalı, söyleniş güçlüğü yaratmamalı. Bu kuralların geçerliğini tümüy­le yadsımıyoruz. Ancak, bir sözcüğün dilde tutunması salt bunlarla da açıklanamaz. Nitekim —

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

A)  bu kurallara bağlı kalınarak türetilen nice sözcük, kişisel dilin sınırlarını aşıp ortak dilin içine gireme­miştir.

B)  kuralları olmayan bir dil, sağlıklı bir gelişme gös­teremez.

C) ölü köklerden türetilmiş pek çok sözcüğü halkımız beğenmemiş ve kullanmamıştır.

D)  sözcüklerin dilde tutunmalarını belli kurallara bağlamak işi kolaylaştıracaktır.

E) dile yerleşmiş sözcükler incelenirse hepsinin de bu kurallara uyduğu görülecektir.

 

36. Yazıya geç kalmak, bir gün çaresizlik içinde bırakabilir insanı. Yazmak istiyorum dersiniz; ama kendinizi sı­nırsız bir boşluğun içinde suskun, eli kolu bağlı bulur­sunuz. Nereden, nasıl başlayacağınıza, ne yazacağı­nıza bir türlü karar veremezsiniz. Elinizi ne kadar uza­tırsanız uzatın, yazı perisinin eteğine dokunamazsınız. Bir gün aniden bir iç türemesiyle, bir anlık hevesle, yo­ğun bir duygu akışıyla “Yazmalıyım.” dersiniz ve böy­lece ilk oku atmış olursunuz. Ondan sonra koyulaşır bu heves; kendi yolunu, yatağım bulur.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)Yazı yazmak için uygun ortam arayanlar, hiçbir za­man bu isteklerine ulaşamazlar.

B)Yazma işi ertelenmemeli, yazma isteği duyulduğu anda yazmaya başlanmalıdır.

C)  İnsan, yazmaya ne kadar erken yaşlarda başlarsa o kadar başarılı olur.

D) Yazı, anlık bir duygulanmayla başlayacağı için özel bir çalışma gerektirmez.

E)  Yazmaya nasıl başlayacağını bilemeyenlerin, yazın hayatında kalıcı olması düşünülemez.

 

37. Gerçek; yalın şeylerin ardında gizlidir. Sözcüklerin sihri arttıkça, sözcükler çoğaldıkça yitiriyoruz onu. Örtüyoruz gerçeğin yüzünü. Sözcükler aşılması güç bir geçit gibi sıralanıyor, bir kaleyi koruyan zırhlı bir­likler gibi duruyor karşımızda. Gizlediği hazineleri ver­memek için direniyor bize.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A)  Duygu  ve  düşünceleri  düzyazıyla anlatmanın güçlüğünden

B)  Sanatlı söyleyişin, gerçeği kavramayı zorlaştır­masından

C)  Sözcüklerin doğruları saklamak için kullanılmasın­dan

D)  Okurların edebi eserleri anlamak için çaba göster­memesinden

E)  Yazarların gerçeği, olaylar içinde gizlemesinden

 

38. Gerçek sanat yapıtı kişiye ve çağlara göre yorumla­nabilen çok zengin anlamlarla yüklüdür. O, birçok es­tetik birikimin bir bileşkesi olduğu gibi geçmişi değer­lendiren, gününü sorgulayan, geleceği hissettiren dü­şünsel bir üründür. Bunun yanında, ona bakan kişinin eğitim ve kültür yapısına göre de anlam kazanır.

Bu parçaya göre iyi bir sanat yapıtının özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Birçok kuşak tarafından okunabilmesi

B)  Geçmiş ve gelecek arasında köprü kurması

C)  Kişilerin birikimlerine göre farklı şekilde anlam­landırılması

D)  Günlük olayları akıcı bir üslupla anlatması

E)  Uzun süren güzellik arayışının bir ürünü olması

 

 

 

39. Sanatçı da diğer insanlar gibi duygu ve düşüncelerini yaşadığı çevreden ve zamandan alır. Sanatçıların ki­şiliğini tümüyle ortaya koymaya çalışanlar da sanat­çının yaşadığı çevre ile bıraktığı eserler arasında bir bağ kurmalıdır. Hangi sanatçı vardır ki yaşadığı döne­min düşünce dünyasını eserlerinde belli etmemiş ol­sun? Hangi sanat yapıtı vardır ki oluştuğu zamanın olaylarına yüz çevirmiş olsun?

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılanlarla aynı doğrultuda değildir?

A)  Sanat  yapıtında,   oluştuğu   dönemin  düşünce dünyasıyla ilgili ipuçları vardır.

B)  Eleştirmenler, bir yapıtı değerlendirirken sanatçının yaşadığı dönemi de göz önünde bulundurmalıdır.

C)  Sanatçının düşüncelerinin oluşmasında, yaşadığı toplumun etkisi vardır.

D)  Bir sanatçıyı bütünüyle tanımak isteyenler, onun yaşadığı dönemi de incelemelidir.

E)  Sanatçının, gerçek kişiliğini sanat yapıtlarına ol­duğu gibi aktarması beklenemez.

 

40. Durağan bir toplum düzeninden, devingen ve açık bir toplum yapısına geçiş bireylerin bilinçlenmesine, on­ların birtakım yeni bilgiler edinmesine bağlıdır. Bu da bilginin, geniş halk yığınlarına ulaştırılmasıyla gerçekle­şir. Bilginin yayılmasında da temel araç dildir. Kimsenin anlayamadığı bir dille geniş yığınları aydınlatmak ola­naksızdır. Herkesin anlayabileceği dil de kuşkusuz, kendi anadilidir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Toplumların kendilerini geliştirmesi ve aydınlan­ması anadili ile mümkündür.

B)  Anadili ile eğitim yapmayan ulusların kültürleri iler­leme gösteremez.

C)  Diline gereken önemi vermeyen toplumlar, her açı­dan geri kalmaya mahkumdur.

D)  Gerçek bilgiye, herkesin anlayabileceği bir dille yazılmış eserlerle ulaşılır.

E)  Kendini aydın sayan herkes dilini güzel kullanmaya özen göstermelidir.

 

 

CEVAPLAR

1) A

2) E

3) D

4) E

5) D

6) C

7) D

8) A

9) C

10) E

11) B

12) A

13) C

14) A

15) A

16) B

17) E

18) C

19) D

20) B

21) E

22) C

23) D

24) C

25) E

26) D

27) E

28) B

29) D

30) D

31) B

32) A

33) C

34) E

35) A

36) B

37) B

38) D

39) E

40) A

 

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 39 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-39.html Tue, 07 Jan 2014 20:24:44 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10190
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 39

1. Bu kitap kısa ama duygu yanı ağır basan şairlikten gelen anlatım yoğunluğuna sahip öykülerden olu­şuyor.

Bu cümlede attı çizili sözle anlatılmak İstenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Özlülük                              B) Akıcılık             C) Duruluk

D) Özgünlük                           E) Yalınlık

 

2. Bazı eleştirmenler; şairlik kumaşının kolay kolay önlemeyeceğini, bunun için biraz beklemek gerek­tiğini söylüyor. Bu eleştirmenler işi  yokuşa sürüyor. Bence bir kumaşın kalitesini anlamaya çalışmak için koca bir topu açmak kadar anlamsız bir şey yoktur. Kumaştan anlayan için bir santimetrekare de yüz metrekare de aynı şayi soylar.

Bu parçada geçen “bir kumaşın kalitesini anlama­ya çalışmak için koca bir topu açmak” sözüyle an­latılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir kişinin şair olup olmadığına karar verebil­mek için bütün şiirlerini incelemeye kalkmak

B) Bir şairin beğenilen ve beğenilmeyen şiirleri arasında ne tür farklar okluğunu anlamak için nesnel ölçütlere başvurmak

C)Eleştirmenlerin beğenecekleri şiirler yazmak için başka şairlerin şiirlerindeki nitelikleri anla­maya çalışmak

D) Kendine özgü bir şiir dili kurmak için daha önce yazdığı bütün şiirleri yeniden gözden geçirmek

E)Bir şairin başka metin türlerinde de eser verip veremeyeceğini anlamak için belli bir süre bek­lemek

 

3. Her okur, alındaki eserin güzelliğini göremeyebilir. Kimi okurlar kabukta dolaşır, kimi bir süs eşyası gi­bi görür kitaptan. Kimi ise satırların tadına varma­dan yazıyla olan macerasını noktalar. Birçok kişi için bir yazıdan beslenmekten çok, o yazıdan kur­tulmak vardır. Okurun kalbine nişan alabilmeli her eser Bir yazarı yazar yapan işte bu özelliğin farkı­na varabilmesi, bu zenginliği yakalayabilmesidir.

Bu parçadaki “kabukta, dolaşmak sözünün anla­mı aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Macera peşinde koşmak

B)   Kitapları süs eşyası olarak görmek

C)  Okuru etkilemek

D)  Özünü anlamamak

E)  Kitap okumaktan sıkılmak

 

4. (I) Deneme, barı merkezli bir yazın turudur. (II) De­neme yazarı; varlık, olay, kavram ve durumları ele alırken aslında kendini anlatır. (III) Özgür yapı denemenin omurgasıdır. (IV) Denemeci, kuralların ağına takılmaz; düşüncelerini genelgeçer yargılarla ifade etmez. (V) Okuruyla söyleşir ama bir yandan da kavgacıdır; içinize sokulurken kavgacılığını, tartışmacılığını koltuk altında saklar.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­leri  kendinden önceki cümlede belirtilenleri destekler niteliktedir?

A) II. ve III.             B) II. ve IV.            C) III. ve IV.

D) III. ve V.             E) IV. ve V.

 

5.  Cemil Meriç “Her yazı denize atılmış bir şişedir, ki­min sahiline vuracağı belli olmayan bir şişe…” der.

Cemil Meriç bu cümlesiyle metinlerle ilgili ola­rak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiş­tir?

A) Hangi amaçta oluşturulduğunun belli olmaması

B) Kim tarafından anlaşılacağının belli olmaması

C) Okurlarca beğenilip beğenilmeyeceğinin belli

D)Toplumun tüm kesimlerine hitap edip etmediği­nin zamanla anlaşılacak olması

E)Yazarının önlenmesine katkı sağlayıp sağlama­yacağının belli olmaması

 

6. “Şiir, şairden önemlidir.’ diyen bir eleştirmen aşağıdakilerden hangisini söylerse bu düşüncesiy­le çelişir?

A) Bu şiirlerdeki imgeler, ses ve anlam uyumu, şa­irinin edebiyat dünyamızda kalıcı bir yor edine­ceğinin göstergesidir

B)  Her şiir, başlı başına bir metindir, bir şiiri anla­mak ve yorumlamak için şiirin kendisi dışında bir şeye ihtiyaç yoktur,

C)  İsmi şaire çıkmış nice insan bilirim ki yazdıkları­na şiir demeye bin şahit gerekir.

D) Bir şiiri değerlendirmeden önce o şiirin yaratıcı­sının yaşam öyküsünü araştırmak, şiiri buna göre değerlendirmek gerekir

E)  Bir şiiri anlamak, o şiirdeki İmgelerle yaratılan coşku ve hayal dünyasına adım almakla mümkündür.

 

7.    Bir toplumun kültürünü, o toplumun bireyleri oluştu­rur; medya yansıtır

Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?

A) İletişim organları, toplumun kültürünü oluşturur,

B) Toplumdaki kültürel değişimleri en çok etkile­yen, medyadır

C) Bireyler, kültürü var eder; iletişim araçları kültü­re evrensel nitelikler katar.

D) Bireyler, toplumun değerlerini oluşturur; iletişim araçları ise bu değerleri gösterir.

E)  Medyanın topluma karşı görev ve sorumlulukla­rı vardır.

 

8. Onun şiirlerini anlamak için metne bakmak yet­mez, dalmak da gerekir. Çünkü onun şiirlerinde anlam —

Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle tamam­lanmalıdır?

A)  metnin yüzeyinde değil, derinlerindedir.

B}  ilk bakışta anlaşılacak kadar belirgindir.

C)  metnin en önemli öğesidir,

D)  ses öğesiyle ayrılmaz bir bütün oluşturmuştur,

E)  en az ahenk unsurları kadar önemlidir.

 

9. (I) Hem yazarı anlama çabası göstermemek hem de yaklaşmakta olduğumuz çukurun önünde yaza­rın elimizden tutmasını beklemek, çok da tutarlı bir davranış değildir. (II) Zira yazar bize bir çukura dü­şebileceğimizden söz etmiştir. (III) Bundan sonrası yolda yürüyenin sorumluluğuyla ilgilidir, (IV) Öyley­se, edebiyat eserlerine daha farklı bir yaklaşımla eğilmeliyiz. (V) Bu yaklaşım bize giderek sorunları­mızı önceden görme yeteneği ve tedbir alma yü­kümlülüğü getirecektir.

Yukarıdaki parçada numaralanmış cümlelerle İl­gili olarak aşağıdakilerden hangisi söylene­mez?

A)   I. cümlede okurların çelişkili bir davranışından söz edilmiştir.

B)   II. cümlede yazarın bir öngörüsünden söz edil­miştir.

C)   III. cümlede yazara ait olmayan bir yükümlülük­ten söz edilmiştir.

D) IV. cümlede yazın ürünlerine farklı bir bakış açı­sıyla eğilmek gerektiği vurgulanmıştır.

E)   V. cümlede yazarın okuru düşünmesinin, ona yeni sorumluluklar yükleyeceği ifade edilmiştir.

 

10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yan­lışı vardır?

A) Bu ülkenin tarihsel ve kültürel birikimini, gelecek kuşaklara da aktarmak zorundayız.

B)  Baklavalarımızda tereyağı ve Antep fıstığı kulla­nıyoruz,

C)  Onun romanlarındaki özgün anlatım, ilk bakışda fark edilmeyebilir.

D) Her şey çok çabuk değişiyor; dün gerçek olan­lar, bugün yalan oluyor.

E) O, bu kıza sırılsıklam âşık olduğu için gerçekler­le yüzleşmek istemiyor

 

11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yapılmıştır?

A)   Desene ailen senden mucize bekliyor

B)   Dün buraya Selim Bey geldi mi?

C)  Seyahatlerim sırasında kitap okurum.

D)  Kurumumuzun 10. yılını kutluyoruz.

E)   Müdür’le konuşmak için aşağıya indi.

 

12.  Romanda bir ailenin içine girer (I) onunla birlikte ça­lışır (II) sever ve nefret ederiz (III) onları her yönüy­le tanırız (IV) hikâyede ise ancak evin önünden ge­çer (V) açık bir pencereden bakıp masa başında toplanmış bütün bir aileye göz gezdiririz.

Bu cümledeki numaralanmış yerlerden hangisi­ne ötekilerden farklı bir noktalama işareti getiri­lebilir?

A) I.        B) II.        C) III.        D) IV.         E) V.

 

13.  Firdevsî, “Şahnâme’yi yazarak ne mi yapmıştır ? Hemen

                                                                                         I

 söyleyeyim ,   İran, eserin kaleme alındığı X. yüzyılda çeşitli sorunlar

                    II

yaşıyordu. Firdevsi , böyle bir ortamda bir şaheser yaratarak millî

                               III

duygu­ların canlanmasını sağlamıştır . Unutulmaya yüz tutmuş

                                                            IV

kahramanlık hikayelerini hatırlatarak halkın millî bilincinin oluşmasına yardım etmiştir .

                          V

Bu parçadaki numaralanmış noktalama İşaretle­rinden hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.         B) II.         C) III.         D) IV.         E) V.

 

14.  Yazarların tüm gizli saklısını gözler önüne serme niyeti taşıyan biyografi kitaplarım okumaktansa hayatlarını kendilerinin anlattıkları kitapları, yani otobiyografileri okumayı tercih ederim.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Bağlaç                               B) Sıfat                                   C) Zamir

D) Edat                                   E) Fiil

 

15. (I) Erzurum geniş ve yeşil ovaya bakan, çekici bir kent, (II) Erzurum’un uzun kavakları, karga yuvala­rıyla dol u. (III) Arasıra bir kavakta on ikiyi aşkın yu­va görülüyor. (IV) Erzurum’da kaldığımız dört beş gün içinde, havanın bir gün olsun, akşama dek so­ğuk ya da sıcak olduğunu görmedik. (V) Sabahle­yin güneş açıyor, akşam şiddetli bir yağmur başlı­yor, gece ortalık bembeyaz görünüyor,

Bu  parçadaki  numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede sıfat—fiil grubu sıfat tamlamasında görev almıştır.

B.) II. cümlede edat kullanılmıştır.

C)  III. cümlede ikileme zarf görevindedir.


D)  IV. cümlede bağlaç kullanılmıştır.

E)  V. cümlede pekiştirilmiş sözcük, sıfat görevin­dedir

 

16. (I) Dinlenmeden yazıyorum şiirlerimi. (II) Dinlen­sem elimden bir şey kaçacakmış gibi bir endişeye kapılıyorum. (III) Son şiirimi on beş günde yazmış­tım. (IV) O on beş gün boyunca çok az uyumuştum. (V) Şiiri bitirdiğim zaman gözlerim görmez olmuştu..

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlenin yüklemi belirli (görülen) geçmiş za­manın olumsuzuyla çekimlenmiştir.

B)  II. cümlede şart kipiyle çekimlenmiş bir fiil vardır.

C)  III. cümlede basit yapılı bir fiil vardır.

D)  IV. cümlede birleşik zamanlı bir fiil kullanılmıştır.

E)  V. cümlenin yüklemi birleşik yapılı bir fiildir.

17. Tren; sarı buğday bacaklarıyla çevrili ovanın orta­sında, gökyüzüne siyah dumanlar salarak ilerliyor­du.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A)  Özne – zarf tümleci – dolaylı tümleç – zarf tüm­leci – yüklem

B)   Nesne – dolaylı tümleç – zarf tümleç – yüklem

C)  Nesne – zarf tümleci – dolaylı tümleç – zarf tümleci – yüklem

D)  Özne – dolaylı tümleç – zarf tümleci – yüklem

E)  Nesne -dolaylı tümleç – yüklem

 

18.           I.   Kitapları nereden aldın?

II.   Kitapları aldığım kime söyledin?

III.  Kitapları kütüphaneye mi götürüyorsun?

IV.  Kütüphaneye gitmek için hangi otobüse bine­ceksin?

V.   Gideceğin kütüphane nerededir?

Bu parçada numaralanmış sorulardan hangisi diğerlerinden farklı bir öğeyi buldurmaya yöne­liktir?

A) I.         B) II.       C) III.         D) IV.         E) V.

 

19.  (I) Gölbaşı ilçesindeki Mogan Golü, Ankara’nın önemli doğal alanlarından biri. (II) Gel, kış ayların­da beyaz bir güzelliğe bürünüyor. (III) Balıkçıların sandalları buzların arasında yazı bekliyor. (IV) Ankara’nın en büyük gölü Mogan, soğuk aylarda da bazı canlılara kucak açıyor. (V) Gülün yüzeyi, kara­baş martıları için güvenli bir ev oluyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili ola­rak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle basit yapılı bir ad cümlesidir.

B) II. cümle “özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç ve yüklem’den oluşmuştur.

C)   III. cümlenin yüklemi, geçişsiz bir fiildir.

D)  IV. cümle basit yapılı bir fiil cümlesidir.

E)  V. cümlenin öznesi, bir ad tamlamasıdır.

 

20. Aşağıdaki cümlelerden hangisi yapısı bakımın­dan ötekilerden farklıdır?

A)   Dergi, geniş bir yazar ve fotoğrafçı kadrosuyla Anadolu doğasına açılıyor

B)  Bu tür sorunları çözmek için daha duyarlı bir bakış açısına sahip olmak gerekiyor.

C)  Motorlu taşıtlardan çıkan gazlar, küresel ısın­manın önemli bir kısmından sorumlu.

D)  Dil bilimciler, yaşayan dillerin bir kısmının bu yüzyılın sonunda yok olacağını tahmin ediyor.

E)  Yazmak, muhalif olanların kendilerini ifade ediş biçimidir.

 

21.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)  Öğrenci olduğuma dair bir belge almak için öğleden sonra okula gittim.

B) Hepimiz onu oyalamaya çalışıyor, onun evden ayrılmasını istemiyorduk.

C)  Kardeşim, buz gibi suyu bir dikişte içtiği için an­nem ona kızdı.

D)  Çocukların   oyunlarını seyrederken İçini neşe kaplıyordu.

E)   İstediklerini yaparım, yalnız umutlarımı boşa çı­karmayacaksın.

 

22.  (I) Celal Sılay, aşırı duygusal bir insandı. (II) Onun­ki, her şair için doğal olan duygusallığın çok ötesin­deydi. (III) Bu nedenden dolayı yaşamı boyunca hep yaralandı, örselendi. (IV) Onu dışarıdan tanı­yanlar bu yanını lam bilmezlerdi. (V) Onu kahkaha­lar atan, renkli bir adam zannederlerdi.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) I.          B) II.       C) III.         D) IV.         E) V.

 

 

23.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yer tamlayıcı­sı (dolaylı tümleç) eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır?

A)  Ne sen beni seviyorsun ne de ben seni, bunu ikimiz de biliyoruz.

B)  Bu vakfı kurmamızın amacı, toplumsal dayanış­ma bilincini artırmak içindi.

C)  Gün gelecek herkes bana hak verecek, yaptığı yanlışı anlayıp özür dileyecek.

D)  Televizyonlardaki magazin programları, izleyicile­re sahici olmayan bir dünya vaat edip kandırıyor.

E) Sonucu ne olursa olsun hep doğrulan dile geti­rin, adaletten ayrılmayın!

 

24. Kendi dışında bir başka şeyi gösteren, düşündü­ren, onun yerini alabilen nesne, görünüş ve olgula­ra — denir. Hiçbir ileti bunlar olmadan iletilemez.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) gösterilen                                                         B) gönderce

C) gösterge                                            D) bağlam

E) gösteren

 

25. Erzurum-Ardanuç yolu; yamaçlardan dikkatlice inen, dönemeçler yüzünden hızını artıramayan bir minibüsle bile zevk veriyordu insana. Tavandaki ha­valandırma kapağından çiçek kokulu ılık dağ hava­sı çarpıyor bedenime. Yolcu sayısı az. Bir sağ ca­ma, bir sol cama geçiyorum, iki cephede de bitmek bilmez sıradağlar diziliyor. Çoruh Nehri tüm coşkunluğuyla dağların arasından akıyor. Benim bildi­ğimi o da mı biliyor diye acı bir merak sarıyor içimi. Çoruh, yakında baraj göllerinde tutsak kalacak.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisi yoktur?


A)   Benzetmelerden yararlanma

B)   Birden çok duyuya seslenme

C)  Betimleyici öğelerden yararlanma

D)  Varlıkları devinim hâlinde verme

E)   Kişileştirmeden yararlanma

 

26. Walter Benjamin, “Roman okuru, okurların en yalnızıdır.” demiştir. Öylesine som bir yalıtılmışlık ve yal­nızlık gerekir roman okumak için. Aileden, arkadaş­lardan, gündelik uğraşlardan, her şevden ve her­kesten birkaç saatliğine de olsa uzaklaşarak tama­men kendi içine çekilir roman okuru. Hele ki sar­mışsa okuduğu roman,,. Hele ki kurulmuşsa okur ile kitap arasında bir köprü… İnsanın sevdiği ro­man iyi bir sırdaştır. Bu; başkalarına aktarılma­yan  aktarılınca büyüsünü kaybeden bir sırdaşlıktır.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisi yoktur?

A)   Eksiltili cümleler kullanma

B)   Karşılaştırma cümlesine yer verme  

C)  Alıntıyla düşünceyi pekiştirme

D)  Olasılık bildiren cümlelere yar verme

E)  Öznel yargılara yer verme

 

27. (I) Bir arada bulunmak zorunda olan en az iki kişi­nin veya iki kişi yerine geçen kavram veya varlığın bireysel farklılıklar sebebiyle karsı karşıya gelmesi veya çatışması sonucu ortaya çıkan eyleme “olay” denir. (II) Öğretici metinlerde anlatılan eylem dizisi­ne “olay zinciri”, kurmaca metinlerde anlatılan ey­lem dizisine ise “olay örgüsü” denir. (III) Olay çev­resinde gelişen edebî metinler (öykü, roman vb.) bi­rer kurmacadır. (IV) Bu eylem, başka eylemlerin oluşmasını da sağlayıp bir eylem dizisine dönüştü­ğünde şu adlardan birini alır: Olay zinciri, olay örgü­sü. (V) Dolayısıyla bu tür metinlerde anlatılanlar, “olay örgüsü” bağlamında değerlendirilir

Bu parçanın anlatım akışındaki bozukluğun gi­derilmesi İçin aşağıdaki değişikliklerden hangi­sinin yapılması gerekir?

A)   IV. cümle l,den sonra getirilmeli

B)   I. cümle V.den önce getirilmeli

G) III. cümleyle IV, cümle yer değiştirmeli

D)  I. cümleyle II. cümle yer değiştirmeli

E)   II, cümleyle III. cümle yer değiştirmeli

 

28. Anıya konu olan olayların üzerinden çok uzun za­man geçmesine karşın yazarların bu olayları bugün yaşanmış gibi çok ayrıntılı anlatmaları, okuyucula­rın kafasında bazı soru işaretlerinin oluşmasına ne­den olabilir. Okuyucunun okuduğu bir anı metni karşısında “Anı, sonuçta hatırlamalar üzerine kuru­lan bir metin türüdür. Aradan bunca sene geçmesi­ne rağmen yazar nasıl oluyor da bu olaylara ait en küçük ayrıntıları bile rahatlıkla hatırlayabiliyor?” so­rusunu sormasına neden olabilecek bu durumun, metnin inandırıcılığına gölge düşürebileceği unutul­mamalıdır.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, met­nin inandırıcılığına gölge düşürebilir?

A)  Çocukluk dönemlerine ait anılarını yaşlılık dö­nemlerinde kaleme alan bir yazarın, düştürdüğü metinde sayfalar tutan diyaloglara yer vermesi

B)  Gençlik dönemlerini anlatan yaştı bir yazarın,

yaşadığı olaylarla ilgili kimi bilinmezi okuyucu­larla paylaşması

C) Anlatmak istediklerini belgelemek ihtiyacı his­seden bir yazarın, başkaları tarafından oluştu­rulmuş anı metinlerinden yararlanması

D)  Yaşlı bir yazarın, çocukluk ve gençlik yıllarında yaşadığı ve tanık olduğu kimi olayları gazetede­ki köşesinde okuyucularına aktarması

E)  Anı yazarının hem yaşadığı olaylar hem de ta­nıdığı kişilerle İlgili bilgiler vermesi

 

29.  Yürüyerek yapılan gezilerde kentlerin daha iyi ta­nındığına inanıyorum. Binaları daha yakından gö­rüyor, gündelik yaşama ait bilgilere daha çabuk ula­şıyorum. Dinlenmek için oturduğum kahvelerde kurduğum dostluklar, birçok bakımdan işime yarı­yor. —- Yürüyüp de yorulmasaydım o kahveye oturmayacak, Miquel’i tanımayacak ve onun gez­dirdiği yerleri hiç göremeyecektim.

Bu parçada bos bırakılan yere aşağıdaki cümle­lerden hangisinin getirilmesi uygundur?

A) Bana yalnızlık ve hüzün veren kahveleri, otelle­ri ve oralarda dost olduğum insanları her şeye rağmen çok seviyorum.

B)Çünkü kitapların rehberliğinde gezmek, kentle­rin gizemli dünyalarını tanımamızı sağlıyor.

C) Ünlü gezgin İbni Batuta gibi binlerce kilometre yol kat ediyor, birçok dost ediniyorum.

D) Örneğin Barselona’da bir kahvede tanıştığım bir İspanyol sayesinde kentin hiçbir kitapta yer almayan yerlerini görmüştüm.

E)Şehir gerçek yüzünü dost yazarların kaleminde, onların rehberliğinde gösteriyor.

 30.  Dergiler yeni fikirlerin, oluşumların, zihni karşı ko­vuşların, akımların kendilerini yasallaştırdıkları, ya­şama mevzisi açtıktan zeminlerdir bir bakıma. —- Nitekim şiirle ilgili bütün hareketler, bir şiir dergisi yayımlamak yoluyla kendilerini tanıtmış, bir dergi etrafında yapılanmıştır. Hemen bütün şairler ilk ürünlerini bir dergide yayımlayarak kendilerine yol aralamış, ürünlerinin dergilerde yer bulup bulma­masına güre şairlerin edebî yolculukları şekillen­miştir, Dolayısıyla Garip üzerine, İkinci Yeni ya da 80 sonrası şiiri üzerine konuşurken ilk başvuracağı­mız külliyat, bu dönemleri temsil eden dergiler ola­caktı r.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)    Şiir dergileri de bu bağlamda değerlendirilebilir.

B)    Türkiye’de günümüze dek birçok şiir dergisi ya­yımlanmıştır.

G) Garipçiler ve İkinci Yeniciler, şiir dergileriyim kendilerini tanıtmışlardır.

D)  Bu zeminlerin günümüzde İnternet ortamına kaydığı rahatlıkla söylenebilir.

E)  Edebiyat dergilerinde sadece şiirler değil, öykü, deneme ve eleştirilerde yayımlanabilir.

 

31. Onun yazılarını besleyen kaynaklar kitaplar, yaşan­tılar ve hatıralardır. O tümüyle okuduklarından, ya­şadıklarından yola çıkarak eski günlere ait güzellik­leri, sanattaki yöneliminin temel taşlarını, sanalını besleyen kaynaklan, sanatçı kimliğini etkileyen olayları, yazarları, çevreleri, eserleri, nostaljik bir tatla yazıya döker. Naif bir yaklaşımla hayal ve ger­çeği birbirine karıştırarak geçmişe bakar. Bireyin içsel serüvenini anlatırken çevre-toplum-yapı gibi dış koşullardaki değişimi ve bu değişimin birey üze­rindeki etkisini irdeler.

Bu parçada sözü edilen kişiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A) Çevre kirlenmesine dikkat çeken yazılar yazdı­ğına

B)  Anlatmaya bağlı edebi metinler oluşturduğuna

C)  Geçmişte kalan güzelliklere özlem duyduğunu gösteren bir anlatımı benimsediğine

D)  Sanatını besleyen kaynaklan ve sanatçı kimliği­ni etkileyen olayları, anlaşılır bir dille anlattığına

E)  Yazarların yaşam öykülerini ve eserlerini ayrın­tılı olarak ele alan biyografi metinleri yazdığına

 

32. Bir gül goncasını koklarken toprağın hakkını teslim etmek gerek. Gül goncasının yanında, toprağın so­luk ve alçak gönüllü yüzü bize o güzel kokunun kaynağını işaret eder. Fidanın köklerini şefkatle sa­ran topraktır, Her toprak da kendi yeteneğine göre gül yetiştirir. Farklı toprakların gülü farklı kokar. Edebiyat eserlerini okurken onun parlaklığı, güzel­liği onun köklerini saran toprağı getiriyor aklımıza. Dolayısıyla eleştirmek için eseri ortaya çıktığı çev­re ile açıklamak, anlamaya çalışmak önemli bir yöntemdir. Çünkü eser, yazarının yetiştiği sosyal ortamdan bağımsız değildir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen yargı aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Gülün yetişmesini sağlayan toprağın önemini herkes anlamalı ve onu korumalıdır.

B) Bir yapıtı anlamak ve eleştirebilmek için yapıtın oluşturulduğu toplumsal çevrenin bilinmesi ge­rekir.

C) Yazarlar yapıtlarında ruhsal durumlarını yansıt­malıdırlar.

D)  Edebiyat yapıtını okurken insan onun nasıl ya­zıldığını bilmelidir.

E)  Hangi çiçeğin hangi tür topraktan hoşlandığının bilinmesi gerekir.

33. Yıllarca Bodrum’a Torba Koyu”na gitmişidir, Yüz­lerce kez bu koydaki balıkçıları, balıkçı teknelerini görmüşümdür, Ama bir gün bile onları Avni Arbaş’ın resimlerindeki gibi göremedim. Ne o ışıkta, ne o renklerde… Çünkü benim gördüğüm dış dünyaydı, Çıplak gözün algıladığı görüntülerdi, Avni Arbaş’ın resimlerine bakarken Torba Koyu ve balı kollarıyla değil, onun resimleriyle karşı karşıyaydım.

Bu parçada anlatılmak istenen temel düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçı, ayrıntıyı yakalayabilen insandı.

B) Sanatçı, doğayı sanat anlayışıyla yeniden yara­tır.

C)  Sanat eserlerinde yaşamın çarpıcı yönleri ele alınır.

D)  Sanat eseri, özünde farklılık taş imalı, sanata bir yenilik getirmelidir.

E)  Sanatçı doğayı gerçekçi bir biçimde yansıtmalı­dır.

 

34. Kimi sanatçı, günün olaylarına ayna tutar. Kimi de günün dışında görünür, biraz dolaylı ve belli belir­siz, eserlerine günün olaylarının gölgesini düşürür. Yani sanatçı bu konuda özgürdür. O, günü, günün olaylarını apaçık ya da dolaylı ve çapraşık yollarla eseflerine yansıtır,

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşı­lık söylenmiş olabilir?

A)   Sanatçının görevi güncel olayları yansıtmak mı­dır?

B)   Her sanatçı güncel olayları aynı yolla mı eserle­rine yansıtır?

C)   Sanatçı, eserlerini oluştururken hangi yöntemleri kullanmalıdır?

D)  Güncel olayları takip etmek okurun görevi mi­dir?

E)   Güncel olayların yansıtılması, eserlere olan ilgi­yi artırır mı?

 

35.  İlk uçurtmanın MÖ  3000lü yıllarda Çin’de yapıldığı; bazı halkların çok eski çağlarda dinsel törenlerde kötü ruhları kovmak, eğlenmek ve haberleşmek için uçurtmadan yararlandıkları bilinmektedir. Avrupa, uçurtmayla Marco Polo’nun Malaya Adalarından bir uçurtma satın alarak bunu Hollanda’da kullan­masıyla tanışmıştır. 18 ve 19. yüzyıllarda uçurtma bilimsel araştırmalarda kutlanılan araçlar arasında yer almaya başlamıştır. Benjamin Franklin ve Alexander Wilson, uçurtmaları rüzgâr ve hava akımla­rı üzerindeki bilgilerini artırmakta kullanmışlardır. Bazı bilim adamları uçurtmalarla deneyler yapmış, bu deneyler ilk uçakların yapılmasında çok faydalı olmuştur,

Bu parçada uçurtmalarla ilgili olarak aşağıdaki­lerden hangisine değinilmemiştir?

A)   Anavatanın Çin olduğuna

B)   Kimi toplumlarda kutsal amaçlarla kullanıldığı­na

C)   Günümüzde daha çok eğlence amaçlı kullanıl­dığına

D)   Teknolojinin gelişmesine katkı sağladığına

E)   Avrupa’ya Marco Polo tarafından getirildiğine 



36.  Zencefil; balgamı söktürür, öksürüğü keser, kanı sulandırır, damarları açar, hafızayı güçlendirir. Bazı ilaçların mide ve bağırsaklara yaptığı yan etkileri yok eder. Ameliyatlardan sonra anesteziden kaynaklanan bulantıları önler. Doğum sonrasında an­nenin emzirme döneminde, anne sütünü artırıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi vardır. Sindi­rim sistemini düzenler, modem yaşamın koşuşturmacası İçinde yorgun düşenlere enerji verir. Zence­filden gazoz, turşu ve reçel yapımında da yararlanı­lır. Zencefil, halk hekimliğinde asırlar boyu ilaç ola­rak güvenle kullanılmıştır. Zencefilin hiçbir yan etki­si yoktur.

Bu parçada sözü edilen bitkiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)   Kimi ilaçların yan etkilerini önlediğine

B) Kullanılmasının modem tıp eğitimi alan uzman­lar tarafından önerildiğine

C)  Öğrenilenlerin ve yaşananların çabuk unutul­masını engellediğine

D)  Bazı gıda maddelerinin hazırlanmasında kulla­nıldığına

E)  Herhangi bir olumsuz etkisinin bulunmadığına

 

 

 

 

37.  Ramazan Korkmaz’ın İkaros’un Yeni Yüzü Cahit Sıtkı Tarancı isimli kitabı, kitabın yazarının şairin akrabalarıyla yaptığı yüz yüze görüşmelere, belge­lere ve araştırmalara dayalı akademik bir eser Kitap, dört bölümden oluşuyor. Kitabın birinci bölümü Cahit Sıtkı Tarancı’nın hayatına, yaşadığı ve tanık olduğu önemli olaylara, edebî kişiliğine ve eserleri­ne ayrılmış, ikinci bölüm, şairin şiirlerinin tema ve yapı bakımından incelenmesine ayrılmış. Üçüncü bolümde, Cahit Sıtkı Tarancı’nın sembol ve imge dünyası, dördüncü bölümde dil ve üslûp özellikleri detaylı olarak ele alınmış. Bu kitabın önemli özellik­lerinden biri, kitapta şairin bu zamana kadar ya­yımlanmamış bir şiirine ve on beş mektubuna yer verilmiş olmasıdır. Bu mektuplarla şairin ruh dünya­sına daha derinden nüfuz edebildiğimiz gibi onu daha doğru ve iyi anlamak noktasındaki bazı pü­rüzleri de gidermiş oluyoruz. Kitapta ayrıca şairin el yazılarına da yer verilmiştir. Bunlar arasında şairin eski ve yeni yazıyla yazılmış mektup ve şiirleri vardır.

Bu parçada sözü edilen kitapla ilgili olarak aşa­ğıdaki terden hangisinde değinilmemiştir?

A)  Bilimsel bir çalışmanın ürünü olduğuna

B)   Şairle ilgili bazı bilinmezleri ortadan kaldırdığına

C)  Yazarının, kitabın hazırlanması için mülakatlar yaptığına

D)  Şairin dil ve üslûp özelliklerinin ayrıntılı olarak ele alındığına

E) Şairin eserlerindeki olay örgüleri hakkında bilgi verdiğine

 


38.  Hasta Hakları Yönetmeliği’ne güne bir sağlık kuru­luşuna sağlık hizmeti almak için başvuran herkesin ırk, dil, din ve mezhep, cinsiyet, siyasi düşünce, fel­sefi inanç, ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınmadan hizmet almaya; sağlık durumu ile ilgili her türlü bilgiyi sözlü veya yazılı olarak istemeye, saygı, itina ve ihtimam gösterilerek güler yüzlü, na­zik, şefkatli sağlık hizmeti almaya; sağlık kumlusu­nu seçme ve değiştirmeye; haklarının ihlali halinde, mevzuat çerçevesinde her türle başvuru, şikâyet ve dava hakkını kullanmaya hakkı vardır.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi hasta hak­ları içinde yer almamıştır?

A)  Bilgi isteme

B)  Sağlık kuruluşunu seçme ve değiştirme

C)  Personeli tanıma, seçme ve değiştirme

D)  Eşitlik içinde hizmete ulaşma

E)   Saygınlık görme

 

39. Türkiye’de uzun süre yanlış tanımlanıp halk oyun­ları” sözünün eş anlamlısı olarak düşünülen folklor, aslında bir bilim dalıdır. Folklor (halk bilimi) bir ülke­de yaşayan halkın kültür ürünlerini, sözlü edebiyatını, geleneklerini, törelerini, inançlarını, mutfağını, müziğini, oyunlarını, halk hekimliğini inceleyerek bunların birbirleriyle ilişkilerini belirten, kaynak, ev­rim, yayılım, değişim, etkileşim vb. sorunlarını çözmeye, sonuç, kural, kuram ve yasaları bulmaya ça­lışan bilim dalıdır. Türkiye’de bilimsel anlamda halk bilim çalışmaları yirminci yüzyılın başlarında başla­mış olsa da halk bilimine yardımcı olacak pek çok kaynak daha önceki yüzyıllarda oluşturulmuştur Söz gelimi Evliya Çelebi’nin “Seyahatname”si halk bilimi araştırmaları açısından zengin öğeler barın­dırmaktadır.

Bu parçada folklorla İlgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Halk oyunları sözünün eş anlamlısı olduğuna

B) Bilimsel anlamdaki folklor çalışmalarının Türki­ye’de yaklaşık yüz yıllık bir geçmişi olduğuna

C)  Yirminci yüzyıl öncesinde oluşturulan eserler­den de yararlandığına

D)  İnceleme alanına halk hekimliğinin de girdiğine

E)  Sözlü edebiyat ürünlerini de inceleyen bir bilim dalı olduğuna

 

40. “Evlerimiz Poyraza Bakar”, Ethem Baran’ın yeni hi­kâye kitabı. Kitapta yer alan hikâyelerde; bayatlar­dan hikâyeler, hikâyelerden hayatlar geçip gidiyor, Yazar; hikâyenin her nefesine, her birimine hatta her hücresine olağanüstü önem veriyor. Kitapta yer alan on iki hikâyenin her biri sıradanlığın yerleşmiş ve yerleştirilmiş ezberini bozan has hikâyeler. Ese­rin bütününde ise şu mesaj veriliyor: Hayat bozul­mayan bir yazıdır.

Bu parçada söz konusu eserin hangi özelliğine değinilmemiştir?

A)   Hangi mesajı ilettiğine

B)   Dil ve anlatım özelliklerine

C)   Özgün olduğuna

D)   Büyük bir titizlikle yazıldığına

E)    Hangi metin türünde oluşturulduğuna

  

CEVAPLAR

1

A

9

E

17

D

25

A

33

B

2

A

10

C

18

E

26

D

34

B

3

D

11

E

19

C

27

A

35

C

4

B

12

D

20

A

28

A

36

B

5

B

13

B

21

B

29

D

37

E

6

D

14

D

22

C

30

A

38

C

7

D

15

E

23

C

31

C

39

A

8

A

16

A

24

C

32

B

40

B

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 38 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-38.html Tue, 07 Jan 2014 20:23:09 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10188 TYT TURKÇE DENEME SINAVI – 38

1.    Onat Kutlar değerlendirmelerine güvendiğim bir eleştirmendi. Bir gün yeni bir şiirimi ona okudu­ğumda, “Hah, şimdi kendi sesini bulmaya başla­dın.” demiş, ondan sonra da yazdıklarımı merak eder olmuştu.

Bu parçada geçen “kendi sesini bulmak” sö­züyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden han­gisidir?

A)   Yerelden evrensele uzanmak

B)   Özgünlüğü yakalamak

C)   Özeleştiri yapabilmek

D)  Öykünmeci bir bakış açısına sahip olmak

E)   Eserde kendini gizlemek

 

2.   Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcük­lerden hangisinin sesteşi yoktur?

A)   Topladığı kır çiçeklerini vazoya güzelce yer­leştirdi.

B)   Bu dar sokaklarda arabayla ilerlemek hayli güçtü.

C)   Babamın, geç  vakitlere kadar fabrikada çalış­tığı olurdu.

D)   Hava ve yol durumunu radyodan az önce dinledim.

E    Bu yaş günümü de yanımda kimse olmayacak.

 

3.  Bizce iyi çevrilmiş bir kitaba rastlamak piyango tutturmaktan farksız olduğundan   Türk okuru, Türk yazarlarıyla sınırlı kaldı.

Bu cümlede geçen “piyango tutturmak” sözü aşağıdakilerden hangisini anlatmak için seçil­miştir?

A)   Bulmanın zorluğunu

B)   Çaba göstermenin gerekliliğini

C)   İyimserliğin değerini

D)   Şansın yaşamsal önemini

E)   Beklentilerin çokluğunu

 

4. Sanatçı, bu yapıtıyla aslında kendi sanatının ve düşüncelerinin sınanmasını yapar bir anlamda. Hangi düşüncelerinin kalıcı, hangilerinin geçici olduğunu görmek ister. Kendine özgü bilgelik tarzıyla çağının profilini kendine özgü bakış açı­sıyla çıkarmak ister.

Bu parçadaki “çağının profilini kendine özgü ba­kış açısıyla çıkarmak” sözüyle anlatılmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Döneminde yaşanan toplumsal olaylara çö­zümler üretmek

B)   Döneminin genel görünümünü özgün  bir tarzda ortaya koymak

C)  Yapıtında döneminin düşünce akımlarını irde­lemek

D)  Yapıtlarıyla dönemine tanıklık etmek

E)   Yaşamın, her dönemde farklı bir görüntüye kavuşacağını bilmek

 

5. (I) Yazarın, daha önce yayımlanan romanının ye­ni düzenlemesi yapılmış. (II) Eseri ilk şekliyle oku­yanların bile ilgiyle karşılayacakları bir roman çık­mış ortaya. (III) Ayrıntı’yı seven ya da sevmeyen her yaştaki insanın severek okuyacağı bir roman. (IV) Eseri okurken Anadolu’nun arka bahçesin­de, sahne ışıklarının değmediği noktalarda kısa ve duygulu bir gezinti yapacaksınız. (V) Duygu­sal bir halk şarkısı yahut bitmeyen bir senfoni gi­bi, yıllarca hatırlayacaksınız bu romanı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi kanıtlanabilirlik açısından diğerlerinden farklı­dır?

A) I.          B) II.         C) III.          D) IV.         E) V.

 

6.    Şiir hakkında bir şeyler öğrenmek, yeni anlayışla yazılmış şiirleri okumakla mümkün olur.

Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Şiirle ilgili eleştirileri dikkate almayan bir şai­rin başarılı şiirler yazması olanaksızdır.

B)Şiir, çağrışıma açık olması nedeniyle ondan pek çok yeni anlam ve yoruma ulaşılabilir.

C)Şiir üzerine yeterince eleştiri yapılmıyorsa, şiirin gelişmesi beklenmemelidir.

D)Şiir konusunda, yenilikçi anlayışla yazılmış şi­irlerden bir şeyler öğrenebiliriz.

E)Şairin görevi, yeni konular bulmak değil, bili­nen konuları farklı bir dille anlatmak olmalıdır.

 

7. (I) Ham dizeler üzerinde durmak, çalışmak, ge­rek. (II) Çünkü bazı dizeler olgunlaşmamış olarak doğar, şiire ham şekilde dökülür. (III) Ancak bu dizeler birkaç düzeltme ile yayımlanabilir hâle gelir. (IV) Bazı dizeler ise olgunlaşmış olarak ve noksansız doğar. (V) Böyle dizeler üzerinde uzun süreli çalışmalara gerek duyulmaz. (VI) Bence kalıcılığı yakalayan şiirler de bunlardır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde, kendinden önceki yargının gerekçesi belirtilmiştir?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

8.  (I) Okuyucuyu etkisine alan şey şiirdeki mesaj de­ğil, biçim güzelliğidir. (II) Bütün edebiyat türlerin­de olduğu gibi şiir de belli bir mesaj içermelidir. (III) Bir şiir, musikisiyle, sesiyle okurun tatlı tatlı kendinden geçmesini sağlarsa hep yaşar. (IV) Şekil­le anlamın atbaşı gittiği şiirler yıllara meydan okur. (V) Kalıcı olabilmiş şiirlerde ne mesaj ne de biçim bir adım öndedir.

Bu   parçadaki   numaralanmış  cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                               B) I. ve V                C) II. ve III.

D) III. ve IV.                            E) IV ve V.

 

9.     Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir “öneri” söz konusudur?

A)   Ali Usta bir pilav yapsın da görün!

B)   Köyde eski misafirperverlikten eser kalmamış.

C)   Siz en iyisi sakin bir kasabaya taşının.

D)   Keşke babamın uyarılarını dikkate alsaydım.

E)   Emekli olunca köye gitmeyi düşünüyorum.

 

10. Okurken yapıtın kahramanı ile okur arasında duygusal bir bağ oluşur.

Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleyle aynı doğrultudadır?

A)Okumak, ruhumuzu temizlemek, başka dünyaların farkına varmaktır.

B)Kendimizi başkalarının yerine koyabilmeyi ancak okumakla başarabiliriz.

C)Okur, metindeki karakterlerle birlikte heyecanlanır, korkar,sevinir,tasalanır.

D)Okur, kendi yaşamında izler gördüğü yapıtı daha çok benimser.

E)Bilimkurgu yapıtların sevilerek okunması, ya­pıtın gerçekçi olması gerektiği görüşüyle çe­lişmektedir.

 

11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sözde özne kullanılmıştır?

A)   Toprak, tüm insanlara bereket sunar.

B)   Toprak yolda ilerlemekte güçlük çekiyor.

C)   Bu verimsiz topraklarda çiftçilik yapılmaz,

D)   Buradaki insanlar toprak evlerde oturuyordu.

E)   Yolun ortasına toprak dökmüşler

 

12. Aşağıdaki  cümlelerin  hangisinde  belirtisiz isim tamlaması kullanılmıştır?

A)Evimizin bahçesindeki iğde ağaçları kurudu.

B)Arabanın bagajını bir türlü açamadık.

C)Hepimiz otobüsün gelmesini bekledik.

D)Ağaçların arasında küçük bir göl vardı.

E)Annesini her hafta telefonla aramış.

 

13. Aşağıdakilerden hangisi bir eksiltili cümledir?

A)Öğle güneşinde parlayan beyaz mermerler üstünde kucak kucak çiçekler

B) Çok uzaklardan gördüğü tarihi kalenin burçlarıydı

C)Belki de bundan sonra yaza dönen kışlar, kışa evrilen yazlar göreceğiz

D)Birkaç günlüğüne de olsa kentin gürültüsün­den uzaklaşıp kafasını dinlemekti tek istediği

E) Burada baharın gelişini ilk önce erik ağaçları haber verirdi

 

14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde iki virgül ara­sındaki bölüm ötekilerden farklı bir öğedir?

A)   Yaşlı denizci, geceleri, evinin balkonunda otu­rup etrafı seyrederdi.

B)   Ada halkı, eskiden, balıkçılıktan başka bir iş­le uğraşmazmış.

C)   Babam,  her akşam, öğretmenimin verdiği ödevleri incelerdi.

D) Benim için, lise yılları, bir hatıra olmaktan baş­ka bir anlam taşımıyordu.

E)  Öğrenci temsilcisi, ayağa kalkarak, öğrenci­lerin yaşadığı sıkıntıları anlatmaya başladı.

 

15. (I) Fırına geldiğimde, yamalı pantolonlu, incecik ceketli bir çocuğun, fırının kapısında beklediğini gördüm. (II) Çocuğun beklemesinden, fırının ka­palı olduğunu anladım. (III) Suratı mosmor olan çocuğun, saçları darmadağınıktı. (IV) Onu bu hâlde görünce bir kat daha üşümeye başladım. (V) Ben başımda bereyle, boynumda atkıyla,sımsıcak paltom ve eldivenimle o bu halde nasıl durabiliyordu?

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden  hangisi yanlıştır?

A) I. Cümle zarf tümleci, nesne ve yüklemden oluşmuştur.

B)II. cümlenin yüklemi geçişli bir fiildir.

C) III. Cümlenin yüklemi geçişli pekiştirilmiş sıfattır.

D) IV. cümlede bağ-fiil ve isim-fiil kullanılmıştır.

E) V. cümle sıralı cümledir.

 

16. Mermer çeşmeden su içmeye gelen birkaç kuş görmüştüm.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden han­gisi yanlıştır?

A)   Belgisiz sıfat kullanılmıştır.

B)   Birden çok yan cümlecikten oluşan girişik bir cümledir.

C)  Özne ve yüklemden oluşmuştur.

D)   Basit, türemiş ve bileşik sözcüğün örneği var­dır.

E)   Yüklemi öğrenilen geçmiş zamanın hikayesi biçimindedir.

 

17.           Aşklarının tarihi bir şehrin tarihidir diyorum

Gün gelir aşklarıyla anılır şehirler anılırsa

Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa

İzmir için ne yazarsam sana adıyorum

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)   Ünlü daralması

B)   Hece düşmesi

C)   Ulama

D) Ünsüz benzeşmesi

E)  Kaynaştırma ünsüzü

 

18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)   Biraz vakit geçtikden sonra biz de yola çıkalım.

B)   Meğer konuklara hiç de kötü davranmamış.

C)   Onu ikinci kez affettiğini söylüyordu bize.

D)   Bir anda art arda şimşekler çakmaya başladı.

E)   El ele vererek bu işin üstesinden de geldik.

 

19. Sanatçı ( ) kitabının Akif’le ilgili bölümünü şu cümlelerle bitiriyor( ) “ Boşuna yaşamadın ( ) boşuna savaşmadın ve boşuna ölmedin( ) “

Bu parçada ayraçlarla gösterilen yerlere sıra­sıyla aşağıdakilerin hangisinde verilen nokta­lama işaretleri getirilmelidir?

A)   (;)(:)(,)(.)                       B)   (,)(:)(,)(.)

C)  (,) (,) (,) (.)                      D)  (,) (:) (;) (.)

E)  (,)(:)(,)(…)

 

20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)   Kitaba önsöz yazdı, yazara geri verdi.

B)   Kitabı okudu, kütüphaneye götürdü.

C)   Kitabı çantasından çıkardı, masaya koydu.

D)   Kitabı beğendi, arkadaşlarına tavsiye etti.

E)   Kitaba baktı; ama aradığı şiiri onda bulamadı.

 

21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu yapılmıştır?

A) Nepal askerleri, Everest’e tırmanırken mahsur kalan dağcıların yardımına koştu.

B)   Ülkemizde dağcılığa gösterilen ilgi her geçen gün artmaktadır.

C)   Birkaç amatör kayakçı, nisanda Ağrı Dağı’na tırmanacakmış.

D)  Peru’nun tehlikeli dağlarında yapılan tırmanış­ların çoğu ya sakat ya da ölümle sonuçlandı.

E) Alplerdeki buzulların erimesi, bu dağlara tır­mananlar için büyük tehlike oluşturuyor.

 

22. —-. Bugün artık Türk dili sadece Anadolu’da ve Balkanlarda değil, sadece Türkistan’da ve Sibir­ya’da değil; çalışma ve eğitim amacıyla Avrupa’ya, Amerika’ya, Avustralya’ya giden vatandaşlarımız sayesinde dünyanın dört bucağında konuşuluyor. Türkçenin lehçeleri dediğimiz çeşitli kolları Balkan­lardan Uzak Doğu’ya kadar çok geniş bir coğrafya­da yazı ve konuşma dili olarak kullanılıyor.

Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uy­gundur?

A)   Türkçe dünyanın en eski dillerinden biridir

B)   Türkçenin çok zengin bir kelime hazinesi var

C)   Türkçe zengin bir kültür, bilim ve sanat dilidir

D)   Türkçe çok geniş bir coğrafyada konuşuluyor

E)   Yabancı ülkedeki Türkler artık Türkçeyi tercih ediyor.

 

23. Sanatçı, bir yapıt ortaya koymadığı anlarda hiçbir iş yapmıyormuş gibi görünür. Halbuki o, böyle anlarda bile son derece yoğun ve yorucu bir ça­lışma içerisindedir. —–. Ama dışarıdan bakanlar, onun yoğunluğunun, yorulduğunun farkında de­ğildir. Halbuki yaşadığı bu süreçler, sanatçıyı eser ürettiği andan daha fazla yıpratmaktadır; fa­kat bu durumdan sadece sanatçı haberdardır.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akı­şına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Ya  yeni tasarılar peşindedir, ya da tasarladığı bir yapıt için kaynakları tarıyordur

B) Okurlardan aldığı yoğun eleştirilere cevap vermeye çalışıyordur

C)Onun da dinlenmeye hakkının olduğunu kimse hesaba katmamaktadır

D)Nitelikli ürünlerin nasıl hazırlandığını sanatçı­dan başkası tam olarak bilemez

E) Nihayet yıllar yılı devam eden yazın yaşamının sonuna geldiğini o da fark eder

 

24. Bu sanatçı, dilci, düşünür ve şair kimliğiyle ön plana çıkar. Çağdaş şiirimizi yeni ses ve söyleyiş olanaklarıyla zenginleştirir. Halk şiiri ve hece öğe­lerinden, türkülerden, tekerlemelerden yararlanır. Bilinçaltının ve sezgilerin derinliklerinden kişinin  ve toplumun en güncel sorunlarına kadar insan, evren, zaman, doğa, varlık, yokluk, tarih ve top­lum konularında ölçüsüz genişlikte bir konu zen­ginliğine sahiptir. Çağdaş şiirimize niceliksel ve niteliksel olarak büyük anlatım olanakları kazan­dıran şiirleriyle, son yüzyıl Türk şiirinin dünya öl­çeğinde büyük değerlerindendir.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)   Çağdaş Türk şiirine katkı sağladığı

B)   Türk şiirinin en çok eser veren sanatçısı oldu­ğu

C)   Şiirlerinin içerik bakımından oldukça zengin olduğu

D)   Bireysel konuların yanında toplumsal konu­larda da şiirler yazdığı

E)   Şiirlerinde Halk şiirinin olanaklarından yarar­landığı

 

25. Açıkça görülüyor bu. Bir sosyolojik olgu demeli­yim. Öykücülüğümüzün hiçbir döneminde görül­meyen hem de… Niceliğin bu çokluğunu olumsuzlamamalı. Ardından iyi şeylerin sökün edebileceğine inanıyorum. Biliyorsun, nitelik kolayca edinilmiyor. Zaman içinde niceliğin bu bolluğu­nun niteliği de getireceğine inanıyorum ben.

Bu parça aşağıdakilerden hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A)Bugün az sayıda öykü yayımlanmasına rağ­men nitelikli öyküler ortaya konduğunu söy­leyebilir miyiz?

B)Çok sayıda öykü yayımlanmasının nitelik kaybına yol açtığına katılıyor musunuz?

C)Genç yazarların öyküyü, romana atlama taşı olarak kullandığını söyleyebilir miyiz?

D)Günümüzün yaşam biçiminin öyküyü öne çı­kardığını söyleyebilir miyiz?

E) Bugün öyküde nicelik olarak bir patlama ya­şandığı söylenebilir mi?

 

26. Osmanlının son döneminde aydın da halk da ki­taba önem veriyordu. Çevirilerin hızlanıp kültürel canlanmanın yaşandığı bu dönemde Yusuf Kâmil Paşa, “Telemak” çevirisini tamamlar ve önsözün­de “Bu kitap var oldukça güzelliklere kapı aralasın, insanların zihinlerine ışık tutsun.” diye temennide bulunur. Bu satırları ne zaman hatırla-sam hüzünlenirim. O zamanlar biz, kitapların ya­şaması ve işlevini yerine getirmesi için çabalayan bir toplumduk. Aydınlarımız, “başkalarının kitabı, benim kitabım” diye ayrımlar yapmadan kitapla­rın daha çok okunması için emek harcardı. Halk da bu kitapları severek, isteyerek okurdu.

Bu parçada Osmanlının son dönemiyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edil­mektedir?

A)   Çok fazla kitap basıldığından

B)  Toplumun, kitaba çok önem verdiğinden

C)   Kitap okuma oranının çok yüksek olduğundan

D)  Aydınların yazmaktan çok. kitap okumaya önem verdiğinden

E)   Kitap okuma konusunca aydınla halk arasın­da büyük bir mesafenin olduğundan

 

27. Yıllar önce yaramaz yerinde duramayan bir ço­cuktum. Öğretmenlerim ve ailem, ne kadar uğra­şırsa uğraşsın kendime, arkadaşlarıma sürekli zarar veriyordum. Beni bir gün öğretmenim tiyat­roya götürdü. Tiyatroyu sevince, düzenli olarak kendi başıma oyun izlemek için tiyatroya gitme­ye başladım. Bu arada farkına varmadan bam­başka biri olmuştum. Konuşmalarım ve davranış­larım nazikleş^’Ş: toplumla kaynaşan, elindekini çevresindekilerle paylaşan biri olup çıkmıştım. İş­te bütün bunları tiyatroya borçlu olduğumu şimdi daha iyi anlıyorum.

Bu parçada yazar, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A)   Çocukken pek güzel konuşamadığını

B)   Olumsuz  davranışlarını  tiyatro  sayesinde düzelttiğini

C)   Sanat dalları içinde en fazla tiyatroya ilgi gös­terdiğini

D)   Çevresindeki insanları kırdığı için çok üzül­düğünü

E)   Tiyatrocu olmasında öğretmeninin büyük pa­yının olduğunu

 

28. Bir yazar dostum, Doğu Anadolu ile Fırat yöresin­de görüp yaşadıklarımı anlattırırdı bana. “Anlattık­larını, anlattığın gibi yaz.” derdi sık sık. Ben de ka­lem kağıt alıp oturdum, ciddi ciddi yazmaya baş­ladım görüp yaşadıklarımı. Ne ki yazı dili ile anla­tı dili farklıydı. Yazdıklarım, anlattıklarım gibi etkile­miyordu insanları. Bunun üzerine farklı yazın tek­niklerini denemeye başladım. Hiçbiri doğru düz­gün şeyler değildi. Ama yılmadan yazmaya de­vam ettim. En son yazdığım öykülerden birini bir arkadaşım gördü. Bununla yarışmaya katılmamı söyledi. Dediğini yaptım. İyi ki de yapmışım, çün­kü birincilik ödülü kazandı bu öyküm. Bununla birlikte çok şey değişti. Yazdıklarım beğenilir oldu.

Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisin­den söz etmektedir?

A)   Neden öyküyü tercih ettiğinden

B)   Yapıtlarında çevresinde yaşanan olayları an­lattığından

C)  Yazmanın çok zor bir uğraş olduğundan

D)   Başka yazarlarla iyi bir iletişim kurduğundan

E)   Yazın yaşamının nasıl başladığından

 

29. Hayır. Kesinlikle değil. Roman kahramanının ya­şadığı olayların büyük bir kısmını yaşamadım. Örneğin Kıbrıs’a çıkarma yapan birliklerde yer al­madım. Size Kıbrıs’ı hiç görmediğimi de söyleye­bilirim. Ayrıca romanın kahramanıyla çoğu konu­da taban tabana zıt kişiler de sayılabiliriz. Ro­mandaki birçok olay ve ayrıntı, gözlem ve incele­meye, genellikle de düş gücüme dayanır. Roma­nın kahramanı benden bağımsız bir kişiliktir. Öy­le sanıyorum ki, roman kahramanındaki bana ait ender izlerden biri, onun ölüm ve yaşam konu­sundaki düşünceleridir.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine kar­şılık olarak söylenmiştir?

A)   Eserinize, otobiyografik bir roman gözüyle bakabilir miyiz?

B)   Roman kahramanlarını oluştururken nelere dikkat edersiniz?

C)   Her romancı, yapıtında kendi yaşamını mı an­latır?

D)   Otobiyografik romanlar daha çok mu sevili­yor?

E) Roman kahramanları ile aranızdaki benzerlik­leri nasıl açıklayabilirsiniz?

 

30. Yazdıklarımı dinlendirip okuduktan sonra yayım­lamanın yararına değil, gerekliliğine inanırım. Bu bakımdan yazdığım bir romanı hemen yayımla­mam. Eserimi kulak tırmalayan ifadelerden arın­dırmak isterim çünkü. Onları attıkça romanları­mın rahatça nefes alıp verdiğini düşünürüm. Bu­nu okur, romanlarımı kolay bir şekilde, sıkılma­dan okusun diye yaparım. Romanlarımdaki anla­tım kimseyi sıksın istemem. Bazıları romanlarımı yayımlama aşamasında fazla titiz olduğumu söylese de ben onlara katılmıyorum.

Bu parçaya göre sözü edilen yazarın romanla­rını hemen yayımlamamasının gerekçesi aşağıdakilerin hangisidir?

A)   Haksız yere eleştirilmesinden çekinmesi

B)   Hata çıkacağından korkması

C)   Okura kolaylık sağlamayı düşünmesi

D)  Ayrıntılı düşünmenin yararına inanması

E)   Kulağa hoş gelmeyen söyleyişleri çıkarmak istemesi

 

31. (I) Bu romanda mektuplar özel bir yer tutar. (II) Sadece mektuplardan oluşan romanlar da vardır. (III) Roman içinde yer alan bu mektuplar, gerçek mektupların aynıdır. (IV) Bir çeşit yalancı gerçek­çilik denebilir buna. (V) Ne tür ne de dil olarak farklı biçeme sahiptir bunlar. (VI) Mektup en içten anlatı türü olduğundan, yazar romanında özellik­le kullanmıştır bu mektupları.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V         E) VI.

 

32. Okurlar, yazarı hikaye ve romanlarda ete kemiğe büründürdükleri kahramanlar gibi kusursuz dü­şünürler. Bir yazarın, edebiyat adamının da ku­surları, hatta birtakım saplantıları olabileceğini akıllarına getirmezler. Getirseler de bu kusurları onlara yakıştıramazlar. Bir gün karşılaştıklarında ise hülyalarının yıkıldığını görüp mutsuz olurlar.

Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmiştir?

A) Okurların, sanatçılar gibi olmak istediğinden

B)Okurların, sanatçıların da kusurları olabilece­ğini bilmesi gerektiğinden

C)Yazar ve şairlerin kusursuz eserler verdikle­rinden

D)Sanatçıların, okurların görmek istediği gibi ol­ması gerektiğinden

E)Okurların, sanatçılarla iyi bir iletişim kurama­dığından

 

33. Divan ve halk şiiri; rengini, kokusunu bizim hava­mız, suyumuz ve toprağımızdan alan, bizim bes­leyip büyüttüğümüz bir güldür. Türk kültürü, tari­hi ve sanatı gibi edebiyatı da bir bütündür. Farklı estetik çizgilere sahip olmakla birlikte, ortak bir kültür birikimine yaslanan halk ve divan edebi­yatlarımızın ortak noktaları, tahmin ettiğimizden çok daha fazladır. Ne yazık ki şimdiye kadar ıs­rarla farklı taraflarına dikkat çekildiğinden bu iki­sinin birbirine zıt ve tamamıyla farklı edebiyatlar olduğu sanılmış, arada uçurumlar yaratılmıştır.

Bu parçada divan ve halk şiiri ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?

A)   Aynı dönemde ortaya çıktığından

B)   Kendine özgü bir yapılarının olduğundan

C)   Aralarında çok önemli farkların olduğundan

D)   Ortak bir kültürün ürünü olduğundan

E)   Türk kültürünün önemli bir parçası olduğundan

 

34. Ben denemeyi şiir yazar gibi yazarım. Ona hiçbir artık söz eklemem. Hiçbir yerini artık bırakmam denemenin. İlkin okurlara bir selam gönderir, konuya girer, onu geliştirince de paydos zillerini çalmaya başlarım. Ziller sona ererken de denemeyi bitirmiş olurum.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine kar­şılık söylenmiş olabilir?

A)   Denemeye mi, yoksa şiire mi daha çok önem veriyorsunuz?

B)   Denemelerinizi nasıl yazıyorsunuz?

C)   Denemelerinizin anlatımı öteki yazılarınızdan daha mı başarılıdır?

D)   Deneme yazarı olmaya nasıl karar verdiniz?

E)   Kendinizi denemeye daha yatkın mı görüyor­sunuz?

35. Aşağıdakilerden hangisi bir paragrafın ilk cüm­lesi olmaya en uygundur?

A)Bunun gerçekliği ya da şiire katkısı ilerleyen yıllarda ortaya çıkacaktır.

B)Ancak önemli olan bu şiir izleklerini sürerken gerçek şiiri kaçırmamaktır.

C)Özellikle bu yaklaşımlar genç şairler tarafından belli edebiyat dergilerinde sergilenmektedir.

D)Yanlış da olsa benim şiir duruşum budur, an­layışı şairi yanılgıya sürükleyebilir.

E)Çünkü kümeleşmeye çalışan şairler, şiir yak­laşımlarını belli dergilerde ortaya koymak du­rumundadırlar.

 

36. Ustalık kavramı sanattan çok, zanaatı çağrıştırı­yor. Çünkü zanaatta yaratıcılıktan çok, hüner ağır basmaktadır. Ustanın reçetesi olur ve o, bir reçe­teyi devreder çırağına. Usta, ancak çırağı varsa ustadır. Yazarın ve yazarlığın ise çırağı olamaz. Çünkü yazmanın reçetesi, püf noktası, şifresi, sır­rı yoktur. Bir yazar, ustalık kavramı içinde ancak kendisinin ustası ve kendisinin çırağıdır. Bu açı­dan devredilemez bir eylemdir yazmak.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır?

A)   Edebiyatta ustalığın olmadığı düşüncesine

B)   Usta – çırak ilişkisinin edebiyatta da geçerli olduğu tezine

C)   Yazarlığın, çalışılarak elde edilebileceği görü­şüne

D)   Yazarlığın, çok zor bir meslek olduğu düşün­cesine

E)   Yazarların, ustalarını aşamayacağı savına

 

37. (I) Evrensellik ve bireysellik müzede canlandırılır. (II) Ulusa, devlete ve kamuya ait düşünceler mü­zede cisimleşir. (III) Yurttaş müzede terbiye edilir; akıl ve tarih müzede sahnelenir. (IV) Sanat ve sa­nat tarihi burada icat olunur. (V) Günümüzde mü­zeyle ilgili kuramlar en az müzelerin kendisi ka­dar canlıdır. (VI) Bu kurumlar eleştirel düşünce­nin etkin bir damarını oluşturuyorlar.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümle ile başlar?

A) II.         B) III.         C) IV         D) V.         E) VI.

 

38. Okullarda medya okuryazarlığı dersi başladı Dersler, önceden belirlenmiş bazı okullarda, ko­nuyla ilgili eğitim almış sosyal bilgiler öğretmen­leri tarafından veriliyor. Bu derste hedeflenen ba­şarı yakalanırsa birkaç yıl içinde bütün okullarda medya okuryazarlığı dersi okutulacak. Medya okuryazarlığı dersleri bireysel gelişime ve uzun vadede toplumsal ilerlemeye şüphesiz büyük katkı sağlayacak. Medya okuryazarlığı otuz yılı aşkın süredir Kanada, ABD, Avustralya ve tüm Avrupa ülkelerinde gittikçe önem kazanıyor ve okullarda zorunlu ders olarak okutuluyor.

Bu parçadan medya okuryazarlığı dersiyle il­gili aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?

A)   Medya yazarları tarafından verildiği

B)   Bazı ülkelerde uzun zamandır uygulandığı

C)   Bireysel ve toplumsal gelişime katkı sağlaya­cağı

D)   Ülkemizde sadece belirli okullarda uygulan­dığı

E)   İleride yaygınlaştırılmasının söz konusu olduğu

 

39. Yazmaya, Yahya Kemal Beyatlı’nın yönettiği bir dergide başladı. Daha sonra, yalnızca deneme ve eleştiri türünde ürünler verdi ve çeviriler yaptı. Eski Türk edebiyatı ile çağdaş Batı edebiyatını in­celedi. Yeni bir kültür, edebiyat ve dil arayışı için­de oldu. Bu arada, eleştirinin okura sezinleyemediği güzellikleri tanıtması gerektiğini savundu. Kendi türettiği sözcükleri, devrik tümceleri ve ken­dine özgü biçemiyle dili bir uygarlık sorunu ola­rak ele aldı. Kişisel yönü ağır basan yazılarındaki kuşkucu ve cesur tavrıyla pek çok genç yazarı et­kiledi.

Bu parçada, söz konusu sanatçıyla ilgili ola­rak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A)   Kendine özgü bir anlatım biçimi geliştirdiğine

B)   Yazılarıyla genç sanatçıları etkilediğine

C)   Yazılarında kendi türettiği sözcüklerden ya­rarlandığına

D)   Şiirlerinde Yahya Kemal’den etkilendiğine

E)   Değişik türlerde eser verdiğine

 

40. Bu yazarımız, edebiyatın dili işleme hüneri oldu­ğunu çok iyi bilir. İnsanların birbirleriyle olan iliş­kilerini şiirli bir dille ele alır. Bu konuda oldukça ustadır. Öykü ve romanlarında çağımızın bunal­mış. sevgisiz ve çaresiz kalmış insanının yalnızlı­ğını işler. Bu nedenle, insanı yaşadığı yerden, ya­kınlarından, sosyal ortamından ayrı tutmaz. Bunu yaparken bireyin iç dünyasının derinliklerini dışa vurmaya çalışır. Dolayısıyla onun eserlerinde iç dünya ile dış çevrenin ilişkilerini bir arada görme olanağı vardır.

Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)   İnsan ilişkilerini şiirsel bir dille anlattığı

B)   İnsanı yaşadığı çevre içinde ele aldığı

C)   Edebiyatın dili kullanma sanatı olduğunu dü­şündüğü

D)  Günümüz dünyasının sıkıntılı insanlarını konu aldığı

E) Eserlerini anlamak için onun söz dağarcığını, tümce yapısını, anlatım biçimini bilmek ge­rektiği

CEVAPLAR

1-B 2-B 3-A 4-B 5-A 6-D 7-A 8-E 9-C 10-C
11-C 12-A 13-A 14- D 15-E 16-C 17-D 18-A 19-B 20-A
21-D 22-D 23-A 24-B 25-E 26-B 27-B 28-E 29-A 30-E
31-A 32-B 33-D 34-B 35-D 36-B 37-D 38-A 39-D 40-E

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 1 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-1.html Sat, 04 Jan 2014 20:54:51 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=199 YKS/TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 1

1. Ah, o Antakya günlerim! Zaman, anıları unutturmak için kör kuyulara atıp duruyor onları. O bin bir renkten, tattan; siyah beyaz ve gölgeli birkaç sahne kalmış zihnimde. O kadarcığı bile körüklüyor hasretimi.

Bu parçada geçen “siyah beyaz ve gölgeli sahne” sözüyle, yazarın Antakya anılarının hangi özelliği vurgulanmıştır?

A) Keskin çizgilerle belirlenmiş ve üzücü oldukları

B) İnsanı taraf tutmaya zorlayan sosyal yanlarının olduğu

C) Üzerlerinden geçen zamanın etkisiyle silikleştikleri

D) Unutkanlıkların zorlayıcı etkisiyle önemsizleştikleri

E) Yazarın kendisinden kaynaklanan belirsizlikler taşıdıkları

2. Şeyh Galip, “Hüsn ü Aşk”ın mukaddimesinde, kitabın yazılış hikâyesine yer verir. Bu hikâye özetle şöyledir: Devrin  şairlerinin bulunduğu bir toplantıda Nabi’nin “Hayrabat” adlı mesnevisi övülürken o düzeyde bir mesnevinin artık

yazılamayacağı söylenir. Çok genç olmasına karşın şairliğine güveni tam olan Galip, bir süre dinledikten sonra Nabi’nin, mesnevisinde yeni bir yol açmadığını, orta malı sözler söylemekle iyi şair olunamayacağını belirterek  “Hayrabat”ı aşacak bir mesnevi yazacağına söz verir ve böylece ortaya “Hüsn ü Aşk” çıkar.

Bu parçada şair, “orta malı sözler söylemekle iyi şair olunamayacağı” sözüyle aşağıdakilerden hangisini anlatmak istememiştir?

A) Şairlerin eskileri taklit etmekten kaçınması gerektiğini

B) Alışılmışın dışına çıkmadan iyi şiire ulaşılamayacağını

C) Şiirde büyüklüğün, yenilik getirmekle mümkün olabileceğini

D) Şiirin alışılmış duyarlılıklardan farklı bir tutum gerektirdiğini

E) Yeni olan her sözün şiir sayılmasının yanlış olduğunu

3. Edgar Allen Poe, polisiyeye ve bilimkurguya getirdiği yeniliklerle sürekli olarak edebiyat dünyasının odağında yer almış bir yazar. Onu okumaktan büyük zevk alıyorum. İngilizce ya da Fransızca bilen dostlarımın da onun öykülerini çok sevdiğini biliyorum. Bu çeviriyi, anadilinin kucağından çıkıp başka ufuklara yelken açamamış milyonlarca okurun da bizim aldığımız zevki alması için yaptım.

Bu parçadaki altı çizili sözün yerine aşağıdakilerden hangisi getirilirse cümlede anlam değişikliği görülmez?

A) anadilinin sözvarlığını başka dillerle kıyaslamamış olan

B) kitapları, yazıldıkları orijinal dilden okumayı seven

C) yabancı yazarlardan çok yerli yazarlara ilgi duyan

D) kendi dilinden başka dil öğrenememiş olan

E) alıştığı yazın türlerinin dışındaki türlerden hoşlanmayan

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, doğada bir gün içinde  yaşanan değişimden söz edilmiştir?

A) Sabah saatlerinde sokağın başında tüm görkemiyle yükselen bu binanın, akşam eve dönerken yerle bir  edilmiş olduğunu gördüm.

B) Aşırı yük yüzünden dengesini iyice kaybeden mavnamız, ufacık dalgalara bile dayanamaz haldeydi.

C) Tayfaları bulmak için tekrar kıyıya indiğimizde birkaç saat önce iskele seviyesine kadar yükselmiş olan denizin çekildiğini fark ettik.

D) O akıl almaz şiddet dalgası geçer geçmez dinginleşen, herkese iyi niyetle yaklaşan, hoşgörü gösteren bu kadın, sanki az önceki halinden dolayı herkesten özür diliyordu.

E) Maçın başlamasına kısa bir süre kala hissedilen gerilim, maçtan sonra bağıra çağıra galibiyeti kutlayan seyircilerle birlikte yok oldu. 

5. Aşağıdakilerin hangisinde, “koşul gerçekleşse de eylemin gerçekleşmeyeceği” anlamı yoktur?

A)     Yalan dünya bahçem olsa

Benden bir gül alan olmaz

B)     Dünyayı kalbura koysan elesen

Sen de benim gibi yâr bulamazsın

C)    Vermem seni ellere

Ordu üstüme kalksa

D)    Gönlümü çekse de yârin hayali

Aşmaya kudretim yetmez cibali

E)    Bahar gelse açsa da çiçekler

Yârin göğsüne taksam bir demet

6. (I) Anlatının kuşatmadığı bir yolculuk, yolculuk değildir. (II) Anlatı, her yolculuğun dönüşünde yeniden yapılan bir yolculuk gibidir. (III) Burada sözünü ettiğimiz anlatı, sadece gezi yazılarını içermez; yolculuk gözlemlerinin eşe dosta

anlatılışı da buna dahildir. (IV) Üstelik çoğu zaman, yolculuk başlamadan önce atılır anlatının temeli. (V) Bu temel, yolculuğun yapısını, dokusunu oluşturur. (VI) Anlatı olmadan, içi boş, anlamsız bir gidiş gelişten ibaret kalır yolculuk.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, birbirine anlamca en yakındır?

A) I. ile II.               B) I. ile VI.               C) II. ile III.

D) III. ile V.            E) IV. ile V.

7. (I) Kosova’da yayımlanan ve çocuklar tarafından çok sevilen “Türkçem” dergisinin 100. sayıya ulaşması dolayısıyla bir tören düzenlendi. (II) Derginin sahibi Zeynel Beksaç, bir konuşma yaparak, “Türkçem”i son Kosova savaşı patlak vermeden iki ay önce, Kuş dergisinin kapatılmasının ardından oluşan boşluğu gidermek amacıyla çıkardığını ve on yıldır dergiyi yaşatabilmek için mücadele verdiğini söyledi. (III) Öncelikle Kosova’da ve Balkanlar’da yaşatılan

Türk çocuk edebiyatına yeni bir boyut getirmek ve ivme kazandırmak istediğini vurguladı. (IV) Bu konuşmanın ardından derginin tarihçesine ışık tutan bir sinevizyon izlendi. (V) Çok sayıda basın mensubunun katıldığı tören, mütevazı bir kokteylle son buldu.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde “dolaylı anlatım”a başvurulmuştur?

A) I. ile II.                    B) I. ile III.               C) II. ile III.

D) II. ile IV.                 E) IV. ile V.

8. Bir yazar, yapıtlarını hangi dilde yazdıysa o dile hizmet etmiştir.

Aşağıdakilerden hangisi, anlamca bu cümleyi destekleyen bir yargıdır?

A) Evrensel yazar, her çağa, her topluma seslenir.

B) Ulusların değil, dillerin yazarları vardır.

C) Yapıtlar, yazarlarının yaşamından izler taşır.

D) Büyük yazar, anlatılamaz deneni de anlatacak bir yol bulur.

E) Yazarlıkta önemli olan, biçim değil içeriktir.

 

9. (I) Bu aydan itibaren bu sayfalarda Türkçenin belli başlı özellikleri üzerinde duracağım. (II) Ayrıntılardan olabildiğince kaçınarak, yalınlaştırıcı bir yönelimle yapmaya çalışacağım bunu. (III) Bu yolda, yazılarımda örneklemelere ve alıntılara yer vereceğim. (IV) Yerinde verilmiş bir örnek ya da bir alıntı, kimi durumlarda sayfalarca açıklamadan daha etkili olur. (V) Öte yandan Türkçenin güzellik ve incelikleri, iyi örnek ve alıntılar yardımıyla okura daha kolay yaşatılabilir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazar, kullanacağı yöntemi seçme nedenini açıklamaktadır?

A) I. ile II.                B) II. ile V.                     C) III. ile IV.

D) III. ile V.              E) IV. ile V.

 10. (I) O, yazınsallık peşinde koşan, entelektüel, zor bir yazar. (II) Yüksek edebiyatın dehlizlerinde dolaşmayı seven, kendini yetiştirmiş, uzman bir okura göre yazıyor yapıtlarını. (III) Okuru olayın akışına bırakmak yerine metinsel öğeler içinde yoğurmayı seviyor. (IV) Oysa, kitaplarının tanıtım ve pazarlamasında, herkesin onları okuyabileceği beklentisi yaratıyor. (V) Doğal olarak, kitabı alanların çoğu düş kırıklığına uğruyor ve kitabı bitiremiyor. (VI) Hal böyle olunca, o, ülkenin “en çok okunamayan yazarı” olarak nitelendiriliyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde, sözü edilen yazara yönelik bir yakınma söz konusudur?

A) II.            B) III.             C) IV.             D) V.              E) VI.

11. Aşağıdakilerin hangisinde ünsüz benzeşmesi yoktur?

A) “Tütünler Islak”ta günlük yaşamın içinden olaylar anlatılıyor.

B) Üçüncü cildin sonuna uzun bir kaynakça koymuşlar.

C) Haberi alınca yağmur kar demeden yola düştü.

D) Başlangıçta onunla anlaşamayacağına inanıyordu.

E) Bazen bizim yokuşu çıkarken rastlardık ona.

12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?

A) Çocuklarının başarılı olması için elinden geleni yapar, bununla da övünürdü.

B) Buğdayları köyün değirmeninde övüttükten sonra un çuvalını sırtlayıp eve döndü.

C) Üşüyen ellerini ovuşturarak ısıtmaya çalışan bir adam mağazanın kapısında bekliyordu.

D) Öğrencilerine iyi birer tiyatro izleyicisi olmalarını öğütlerdi.

E) Yoğun çalışma temposuna rağmen üç öğün yemek yemeye dikkat ederdi.

 

13. Anılar, yaşananlara bir tür tanıktır.

Aşağıdakilerin hangisinde virgül (,) bu cümledeki görevinde kullanılmıştır?

A) Hikâye dalında en çok oy toplayan, Sait Faik’ti.

B) Eski Yunan’da dostluk bir din, bir yasa sorunuymuş.

C) İnsanlar o çağlarda birbirlerini seviyor, birbirlerine saygı duyuyorlarmış.

D) Baba Evi’nde ilk gençlik yıllarının dostluklarını hep öne çıkarır, anlatır.

E) Çocuklar için yazmanın kolay olmadığı da söylenir, kolay olduğu da.

 

14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?

A) Yazar konuyu dar bir çerçeve içinde ele almış.

B) Uzun ve yorgun bir yolculuktan sonra nihayet eve varabilmiştik.

C) Sizden bu konuda biraz daha anlayış beklerdim doğrusu.

D) Burada insanlar, mart başından eylül sonuna kadar tarlalarda çalışırlar.

E) İnsan, bu çorak tepeleri görünce huzursuzluk duyuyor.

 

15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, yüklemin olumlu yapılması anlatım bozukluğuna yol açmaz?

A) Bana söylediklerini başka birisine asla söyleme.

B) O anda hiç kimse neden burada olduğunu bilmiyordu.

C) Böyle bir kurumda çalışmayı daha önce hiç hayal etmemiştim.

D) Sorulara verdiğin yanıtların biri bile doğru değildi.

E) Tüm bu olanları o da kesinlikle sorgulamayacaktır.

 

16. Bir şairin değeri, şiirlerinin sayısıyla değil, başka şairlerden söz ederken onun adının sık sık kullanılmasıyla ölçülür.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Çatı uyumsuzluğu

B) Tamlama yanlışlığı

C) Özne-yüklem uyumsuzluğu

D) Yanlış anlamda sözcük kullanımı

E) Anlamca çelişen sözcük kullanımı

 

17. Aşağıdaki cümlelerin hangilerinde altı çizili ekler, anlamları ve görevleri açısından özdeştir?

A)    Bizim yolumuzu kesemez dağlar.

İnsanları sevgi birbirine bağlar.

B)    Söyleyecek sözüm kalmadı sana.

Dönecek onlar da bir gün vatanlarına.

C)   Kışı burada geçiremez göçmen kuşlar.

Sesi kulaklarda çınlar yıllar sonra bile.

D)   Bir hanımeli dalı kopardı, bana uzattı.

Gençler akşamları sahilde yürüyüşe çıkardı.

E)   Hemen görevliye iki simit aldırdı.

Toplantının ertelendiğini bize dün bildirdi.

 

18. Odanın ortasında eski bir kilimin üzerinde yuvarlak ahşap bir masa ve

                         I              II                                      III

tekerlekli mavi bir koltuk duruyordu.

IV                  V

Bu cümlede numaralanmış sözcüklerden hangisi, ötekilerden farklı türdedir?

A) I.                B) II.             C) III.                D) IV.               E) V.

 

19.          Okulu yok bu işin, alfabesiz başlanır

Yılan bile yılanken tatlı dilden hoşlanır

Aşk bir ağaç gibidir, yaprak yaprak dallanır

Meyvesizi kesilir, meyvelisi taşlanır

Bu dörtlükte aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İkileme                                    B) Sıfat tamlaması

C) Belirtisiz ad tamlaması           D) Belirtili ad tamlaması

E) Adlaşmış sıfat

 

20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yüklem, bileşik zamanlı bileşik eylemdir?

A) Çok sevdiği bez bebeğini yazlık köşkte kaybetmiş.

B) İşinde başarısız olduğuna inanınca istifa etti.

C) Doğrusu tavırlarınızı biraz garipsemiştim.

D) Ben de böyle bir şiir yazabilirdim.

E) Sanırım bu eve bir daha giremezsin.

21. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi, çatı yönünden “Masalar kuruldu, sofralar hazırlandı.” cümlesindeki eylemlerle özdeştir?

A) Çocuk neredeyse bütün gün bilgisayarın başında oturuyormuş.

B) Biraz da kendini onun yerine koyarak durumu değerlendir.

C) Annesi, sonuçları beklerken elindeki örgü ile oyalanıyordu.

D) Aniden rahatsızlanan babaannelerini apar topar İstanbul’a getirdiler.

E) Çalınan araba birkaç gün içerisinde bir ara sokakta bulundu.

 

22. İç rahatlığıyla davranmak, iç rahatlığıyla konuşmak, özellikle iç rahatlığıyla düşünmek, erdemli insanın işidir.

Bu cümlenin öğelerinin dizilişi, aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?

A) Edat tümleci – özne – yüklem

B) Özne – yüklem

C) Özne – nesne – yüklem

D) Nesne – yüklem

E) Nesne – edat tümleci – yüklem

 

23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?

A) Son gelen çocuk / çantasından / ne olduğu anlaşılmayan bir alet / çıkardı.

B) Dört sene evvel / Büyükada’da / oturuyordum.

C) Ben / kapıdan girince / bütün gözler / bana / çevrildi.

D) Bu manzara / çocukluğumun sevinçlerini ve acılarını / hatırlatır.

E) Sonra / İhsan’ın yanındaki koltuğa / rahat bir tutumla / yerleşti.

  

24. Aşk sözlerini alayla karşılamak, onaylanacak bir davranış değildir.

Bu cümlenin nitelikleri aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A) Basit – olumlu – ad

B) Sıralı – olumsuz – eylem

C) Basit – olumsuz – ad

D) Bileşik – olumlu – eylem

E) Bileşik – olumsuz – ad

 

25. (I) Bu yazarımız, küçük yaşta babasını kaybettiği için çok zor koşullarda büyümüştür. (II) Çocukluğundan itibaren çalışmak zorunda kalmış, neredeyse girip çıkmadığı iş kalmamıştır. (III) Aktar çıraklığıyla başladığı iş hayatında matbaacılık, gazetecilik, devlet memurluğu, öğretmenlik,ticaret, yazarlık yapmıştır. (IV) Onun yaşam öyküsü, bir bakıma çalışarak ilerlemenin öyküsüdür. (V) O, öykü ve romanlarında olumlu tip olarak, yılmadan çalışıp çabalayan, emeğiyle para kazanarak sınıf atlayan kahramanları seçmiştir. (VI) Baba parasıyla har vurup harman savuran mirasyedi tipleri ise romanlarının kötü adamları olarak cezalandırmıştır.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense, ikinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlatılması uygun olur?

A) II.               B) III.                C) IV.             D) V.                E) VI.

 

26. (I) Basit ve yüzeysel bir bakışla, hayatı oradan oraya savrularak geçmiş bir adamdı Paul Gauguin. (II) Bir türlü bulamadığı şeylerin peşinden gidiyor, dikiş tutturamıyor, düzen kuramıyordu. (III) Modern dünyanın karmaşası onu yoruyor; el değmemiş, Batılı medeniyetlerin henüz ulaşamadığı yerler aramaya sevk ediyordu. (IV) Ülke ülke gezdi; ama hiçbir yer hayalini kurduğu gibi değildi, her yerde karşısına çıktı tüccarlar, makineler, para… (V) Hayatı boyunca kayıp bir cenneti arayan sanatçı, psikolojik bir rahatsızlık geçirdiği günlerde arkadaşı Van Gogh’un kulağını kesmekle suçlandı. (VI) Oysa o, gösterişten uzak kalmak, yalnızca resim yapmak için yaşamak istemişti ve yaşamak için resim yapmak…

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi, düşüncenin akışını bozmaktadır?

A)II.                   B) III.             C) IV.              D) V.                 E) VI.

 

27. (I) Aile konuları, sinemada beni en çok etkileyen konulardır.  (II) Bu konular, sinema açısından verimli oldukları kadar, tehlikelidir de. (III) Gerçeği söylemek gerekirse, daha önce yaptığım filmler başarı kazanmasaydı yeni filmimde böyle bir konuya yönelemezdim. (IV) Ben de bu dürtüyle, biraz korkarak da olsa, aile içinde yaşanan ve çoğu zaman açığa çıkmayan şiddet konusuna değinmek istedim. (V) Bu konuda çevremdeki birçok kişiden de yardım aldım. (VI) Hatta, filmin senaryosu üç kişinin ortak çalışmasıyla oluştu, diyebilirim. (VII) Böyle yaparak belki de doğabilecek tepkileri üç ayrı yöne dağıtmak istedim, bilmiyorum.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra, “İnsan biraz güven kazandıkça daha önce cesaret edemediği konulara girmek istiyor.” cümlesi getirilirse düşüncenin akışı bozulmaz?

A) II.           B) III.        C) IV.          D) V.              E) VI.

 

28. —- Yazarın hemen her romanında, onların birer kahraman olarak belirgin bir biçimde öne çıktıklarını görebilirsiniz. Onlar, fabrikalarda, tarlalarda, evlerde ucuz işgücü olarak görülen, dövülen, tacize uğrayan, sömürülen, sevilen, uğruna cinayet işlenen kişiler olarak romanlarda boy gösterir, Anadolu’nun derin tarihinde yerlerini alırlar. “Hanımın Çiftliği”nin Güllü’sü, “Kaçak”ın Hacer’i bunlar arasında ilk akla gelenler. Kimi romanlarda kenarda köşede kalmış gibi görünenler bile erkeğin macerasını tamamlamak için kurgulanmış silik tipler değil; içdünyaları, hayalleri, hırsları olan, renkli kişiliklerdir.

Düşüncenin akışına göre, bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

A) Orhan Kemal, romanlarında topraksız köylülerin yaşam savaşına odaklanır.

B) Orhan Kemal’in romanlarında kadınların önemli bir yeri vardır.

C) Orhan Kemal’in romanlarında, çalışan insanın iyi ve kötü yönleri iç içedir.

D) Orhan Kemal, romanlarını, köyden kente göç eden insanların yaşadığı zorluklar üzerine kurar.

E) Orhan Kemal’in romanlarında çocuklar da büyükler kadar önemle ele alınır.

 

29. Dedem acımasız, çekilmez bir adamdı. Ama, Balzac’ın Eugenie Grandet adlı romanını okuyuncaya dek onu doğru dürüst anlamamıştım. Eugenie’nin babası ihtiyar Grandet de acımasız ve çekilmez bir adamdı ve dedeme çok

benziyordu. Ne var ki o, dedemden daha akılsız ve daha az ilginçti. İnatçı bir ihtiyar olan dedem, bu Fransızla kıyaslanınca daha üstün niteliklere sahipti ve daha sevimliydi. Bu, benim ona karşı tavrımı büsbütün değiştirmedi; ama çok önemli bir şey öğrenmiş bulunuyordum: —-

Bu parça, anlatımın akışına göre, aşağıdaki cümlelerin hangisiyle tamamlanamaz?

A) Kitaplar, insanlarda görmediğim ya da bilmediğim özellikleri önüme serebiliyordu.

B) Okuduğum kitapların sayısı arttıkça daha dingin ve anlayışlı bir kişilik kazanacaktım.

C) Her kitap, beni hoşgörüye ve insancıllığa yükselten bir merdiven basamağıydı.

D) Yazarlık sonradan edinilen bir yeti değil, doğuştan gelen özel bir yetenekti.

E) Okuduklarımızla yaşamımız arasında güçlü bir bağ vardı.

 

30. Felsefe, kuramsal olduğu için sadece birtakım soyut kurallar koyar ortaya ve bu kuruluğu yüzünden pek etkili olamaz. Tarih ise somuttur, canlıdır; ama yalnızca olanı anlatır, olması gerekeni bildirmez, insanlara örnek olacak ya da onların ders alacağı olaylar uyduramaz. Felsefe ve tarihin eksik yanlarını tamamlayarak yararlı taraflarını kendinde toplayan, edebiyattır. Edebiyat, hem olayları somut hale sokmakla —- giderir, hem de —- tarihin eksiğini kapatır.

Bu parçada boş bırakılan yerlere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerin hangisinde verilenler getirilmelidir?

A) felsefenin kuruluğunu ve soyutluğunu – olması gerekeni önermekle

B) tarihin açığını – ders verici olaylar uydurmakla

C) okurun bilgi açlığını – gerçekleri olduğu gibi sunmakla

D) yaşamın monotonluğunu – felsefeyi araç olarak kullanmakla

E) düşünürlerin hayalciliğinden doğan sorunları – okuru metne katmakla

 

31. 1940’lı yılların romanlarında, Türk edebiyatının başka dönemlerinde pek rastlamadığımız, karanlık ve sisli bir atmosfer vardır. Ama 1940’lı yılları anlatan romanlarda değil, 1940’lı yıllarda yazılan romanlarda… Hangi türde, hangi konuda yazılmış olursa olsun, hangi yazarın kaleminden çıkarsa çıksın, o dönemin tüm romanlarında o boğucu, o yapışkan havayı soluruz.

Bu parçada yazar, öne sürdüğü düşünceyi aşağıdaki yargılardan hangisine dayandırmış olabilir?

A) Tüm romancıların, aynı dönemi aynı bakış açısıyla işlemesi yanlıştır.

B) Belli bir dönemin romanını yazmak için, olayların durmuş oturmuş olması gerekir.

C) Romanlar, şu ya da bu şekilde, yaratıldıkları dönemin damgasını taşır.

D) Yazarlar, yaşamadıkları dönemleri de gerçekçi bir biçimde yansıtabilir.

E) Tarih yazımı başka, tarihi roman yazımı başka donanımlar gerektirir.

 

32. Bilgi güçtür; bilgi, bilinene egemen olmayı sağlar. Bu bakımdan Avrupa’nın 18. yüzyıldan sonra Doğu’ya yönelmesi, Doğu hakkında araştırmalar yapıp kitaplar yayımlaması, bunların arkasından gelen sömürgeciliğe zemin hazırlamış, sömürgeciliği mümkün kılmıştır. Avrupa, Doğu hakkında gözlemler yaparak, görüşler oluşturarak, Doğu’yu istediği gibi tarif ederek Doğu üzerinde egemenlik kurmuştur. Bu öyle bir egemenliktir ki bugün Doğulular bile kendilerini

öğrenmek için Batılıların yazdığı Doğu metinlerine bakmakta ve onların yaptığı gibi kendilerini tarif etmektedir.

Bu parçada vurgulanan düşünce, aşağıdaki yargılardan hangisiyle uyumludur?

A) Bir şeye sahip olabilmek için o şeyi bilmek ve tanımak gerekir.

B) Ne kadar çok şey bilirsen yeni bilgilere gereksinimin o kadar artar.

C) Bilgi, insana kendisini tanıma ve eleştirme olanağı sağlar.

D) İnsanlar, ancak bilgi düzeyleri birbirine yakınsa konuşup anlaşabilir.

E) Bilgi, ancak ondan yeni bilgiler çıkarılabiliyorsa önem taşır.

 

33. En büyük savaş romanları, savaşın üzerinden yıllar geçtikten sonra yazılmıştır. Bunların en önemlileri, o savaşa katılmayanların eserleridir. Savaş sürerken, sıcağı sıcağına yazılan romanlar da vardır; ama bunlar kalıcı olmaktan çok uzaktır. Birinci Dünya Savaşı’na katılan romancıların yazdıkları, daha çok, gazete dizileri niteliğindedir. Oysa sözgelimi Tolstoy, Napolyon savaşları sürerken daha dünyaya gelmemiş, dolayısıyla “Savaş ve Barış” henüz yazılmamıştır.

Bu parçada vurgulanmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Savaşın en etkili anlatıldığı romanlar, barış yıllarının ürünüdür.

B) Savaş yıllarında yazılan romanlar, belgesel yazı ya da röportajdan öteye geçmez.

C) Bir savaş romanının başarılı olması için yazarının savaş görmemiş olması gerekir.

D) “Savaş ve Barış”ın başarısı, Tolstoy’un yaşadıklarının değil, hayal gücünün eseridir.

E) Savaş yıllarında roman türünün gelişimi sekteye uğramıştır.

 

34. Yazara dönük biyografik eleştiri, başlıca iki amaçla kullanılabilir: Yapıtını aydınlatabilmek için sanatçının yaşamını incelemek, sanatçının yaşamını ve kişiliğini aydınlatabilmek için yapıtlarını incelemek. Hemen ekleyelim ki bu iki yolun birincisi ya da ikincisi, hatta kimi zaman ikisi birden kullanılabilir. Yazarın neler yaşadığı, yapıtlarında anlattığı olaylardan şu ya da bu ölçüde çıkarılabilir. Aynı biçimde, yazarın yaşam öyküsüne bakılarak, yazdıklarının ne olduğu, ne anlama geldiği okunabilir. Bu eleştiri biçiminden sağlıklı sonuçlar çıkarılabilir.

Bu parçada anlatılanlar, aşağıdakilerin hangisine dayandırılmaktadır?

A) “Bir yazarın tüm yapıtlarının birbiriyle tema ortaklığı içinde olduğu” düşüncesine

B) “Sanatçının yaşayışı ve kişiliği ile yapıtları arasında sıkı bir bağ olduğu” ilkesine

C) “Yazarın üreten, eleştirmenin ise yalnızca değerlendiren olduğu” düşüncesine

D) “Gerçek eleştirinin, öznel değil, nesnel bir yaklaşım gerektirdiği” inancına

E) “Toplumsal olayların, yazarın yaşamını da yapıtları da aynı ölçüde etkilediği” görüşüne

 

35. Elbette!.. Şiirin, romanın, öykünün en başat öğesi dildir. Dilde yenilikler, farklılıklar olur da edebiyatta olmaz mı hiç? Bugün yeni bir edebiyat yaptığımızı söylüyorsak bu, yeni dil sayesindedir en çok. Eskisine kalsaydık, geçmişin o eleştirdiğimiz edebiyatıyla bağlarımızı koparamazdık.Ancak, hazır dilden beslenirken yazar ya da şair olarak biz de boş durmadık. Yeni düşünceler yeni bir dili gerekli kılar.Türettiğimiz birçok yeni sözcükle, oluşturduğumuz yeni anlatım yollarıyla biz de dilimize olan borcumuzu ödemeye çalıştık.

Bu sözler, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olarak söylenmiş olabilir?

A) Sizce, değişen dilin edebiyata etkisi oldu mu?

B) Eski bir dille yeni bir edebiyat yaratılabilir mi sizce?

C) Size göre, şairin dili, yazarın dilinden farklı mı olmalı?

D) “Dili edebiyatçılar oluşturur.” görüşüne katılıyor musunuz?

E) Dilin müdahale yoluyla yenilenmesi doğru bir yol mudur?

 

36. Bir dilin zenginliğini sözcüklerin sayısı belirlemez. Gerçek zenginlik, sözcüklerin kullanımında, daha doğrusu dilin anlatım yeteneğinde gizlidir. Bu bakımdan sözcük sayısını göz önünde bulundurarak dilimizi yoksul bir dil gibi görmek ya da göstermek yanlış bir yargı olur.

Bu parçada yazarın karşı çıktığı, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Türkçenin anlatım yeteneği yönünden oldukça geniş olanakları vardır.

B) Dilleri, zengin ve yoksul diye nitelendirmede sözdağarcığı güvenilir bir ölçüdür.

C) Dillerin sözdağarcığı hem nicelik hem de nitelik yönünden farklılık gösterir.

D) Türkçe, anlam salkımı bakımından en zengin dillerden biridir.

E) Sözcüklerin oluşumu, toplumun yaşam biçimine sıkı sıkıya bağlıdır.

 

37. “Tutunamayanlar”, Türkiye’de geleneği olmayan bir roman tarzının oldukça başarılı bir örneği. İlk bakışta belki çok dağınık, çok keyfi. Okuyucuda, yazar aklına geleni yazmış gibi bir izlenim bırakabilir. Oysa bu dağınık görünüşlü malzeme titiz bir seçmeyle toplanmış ve rastgele değil, yapısal bir bütünlük meydana getirecek biçimde örülmüş. Oğuz Atay’ın bu ilk romanı, özellikle roman kuruculuğunda başarılı bir yazarın habercisidir.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) “Tutunamayanlar” romanının başarılı bir kurguya sahip olduğuna

B) “Tutunamayanlar”ın yenilikçi ve özgün bir roman olduğuna

C) Birbirinden kopuk gibi görünen ayrıntıların romanın iç yapısında birleştiğine

D) Oğuz Atay’ın edebiyatımıza alışılmışın dışında bir roman kazandırdığına

E) “Tutunamayanlar”ın güç okunur, anlaşılması zor bir roman  olduğuna

 

38. Anlamanın anlaşılması, düşünmenin düşünülmesi insani etkinliğin doruğunu oluşturur. “Yüceleri düşünün ki yücelesiniz.” diyen Sokrates’in sözleri, sıradan bir öneri, ahlaki bir çağrı olmaktan çok bir gerçeğin dile getirilmesidir. Bireysel varlığımızın en yüksek düzeyi, aklımızın kendini değerlendirebilmesidir. Sorunsallar üzerine düşünme alışkanlığı, ayrıcalık taslamaktan uzak öğrenme çabası, kendi vicdanını kendine yargıç edinme içtenliği, bunlar birey için çok yüksek niteliklerdir. Ancak hiçbiri, bireyin kendi aklını, yüceltmeden ve aşağılamadan tartması kadar yüksek değildir. Bu çaba, bireyin kişisel ahlakını yapılandırma yolculuğudur.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine varılamaz?

A) Düşünen, anlayan insanın aynı zamanda ahlaklı olacağına

B) Düşünme üzerine düşünmenin insanı olgunlaştıracak bir eylem olduğuna

C) Vicdanı olmayan bir aklın gerçekleri göremeyeceğine

D) Düşüncenin, kendisini konu ettiğinde, yüce bir etkinlik olduğuna

E) Düşünme ve anlama yeteneğinin, insanı insan yapan özelliklerin başında geldiğine

 

39. Şiirlerinizi okudum. Bunlarda yeni bir ses yok, taze bir hava yok. Bize görülmemiş, duyulmamış hissini verecek bir şeyler yok. Sizden öncekilerin hazırladıkları kalıpların içine yerleşivermişsiniz. Kendiniz için titiz bir eleştirmen olamamışsınız. Bir sanatçı için en büyük tehlike budur. Elinden çıkan her yazıyı beğenmek, her yaptığını kusursuz bulmak, tembelliğe alıştırır insanı. Genç yaşında beş kitaplık şiir yazan şairin tembelliğinden bahsedilir mi, demeyin. Tembelliğin bir de bu türlüsü vardır. Bir şiiri on kere yeni baştan yazacak yerde, on şiir döktürmek tembelliktir ve kolaycılığa kapılmanın açık delilidir.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?

A) Genç şairler, ustaların yapıtlarını okumalı, yöntemlerini titizlikle incelemelidirler.

B) Şairlerin, yapıtlarını oluştururken bir eleştirmen gibi titiz davranmaları gerekir.

C) Sanatçıların ustalaştıklarına inanmaları, bir tür tembelliğe yol açar.

D) Şairin, yazdıklarını tekrar tekrar gözden geçirmesi, yeterince iyi bulmazsa değiştirmesi gerekir.

E) Şairler, yapıtlarının niceliğine göre değil, niteliğine göre değerlendirilir.

 

40. Türklerin çiçek tutkusu, yalnız şiirlerde değil, hayatın her alanında kendisini gösterir. Bu tutku, sık sık yabancı gezginlerin seyahat anılarında da yerini almıştır. Levni’nin minyatürlerinde, şapkalarına çiçek takan veya ellerinde çiçek

tutarken resimlenenler, yalnızca hoş edalı hanımlar değildir. Uzun bıyıkları yukarı doğru özenle kıvrılmış beylerin de serpuşlarındadır çiçekler. Fatih’in gül koklayan portresini görmeyen var mıdır? Nakkaş Sinan’ın resimlediği bu minyatürde Fatih, serçe parmağında dikkatleri üzerine çeken mavi taşlı bir yüzük, sırtında yüzüğünün rengiyle uyumlu bir kaftan, bağdaş kurarak oturmuş, dalgın dalgın uzaklara bakarken elinde tuttuğu gül demetini koklar.

Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangilerine başvurulmuştur?

A) Açıklama, tanık gösterme

B) Öyküleme, benzetme

C) Tartışma, betimleme

D) Açıklama, örneklendirme

E) Tartışma, tanımlama

www.dersimizedebiyat.org

 

Edebiyat / Dil ve Anlatım  Kaynak Site

 

CEVAPLAR

1 C 11 E 21 E 31 C
2 E 12 B 22 B 32 A
3 D 13 A 23 C 33 A
4 C 14 B 24 E 34 B
5 E 15 E 25 D 35 A
6 B 16 A 26 D 36 B
7 C 17 E 27 B 37 E
8 B 18 A 28 B 38 C
9 E 19 C 29 D 39 A
10 C 20 D 30 A 40 D

Dosyayı Bilgisayarına PDF olarak İndir

]]>