1. Ünlü yazarla soru cevap kısmına geçtiğimizde gerçek yaşamdaki sıcaklığını daha da iyi hissettik. Ayrıca korktuğumun aksine oldukça sade ve anlaşılabilir bir dille anlattı her şeyi. Fakat benim bu yazıyı yazmamdaki asıl itici güç, onun anlattıklarını kendime çok yakın bulmamdı. Yazmak için de eve kadar zor sabrettim.
Bu parçadaki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Başka bir konudan konuşursak kendimi daha huzurlu hissedeceğim.
B) Hayatının her döneminde kendisine yardım eden birisi olmuştu.
C) Bilmediğim konularda ahkâm kesmenin en son yapacağım şey olacağını bilmelisin.
D) Öğrencilere nasıl bir ödev vereceğimi düşünürken beni tetikleyen bir olayla karşılaştım.
E) Bir an önce yola çıkmamız için sizin de hazırlıklarınızı tamamlamanız gerekiyor.
2. Celal Sahir, uzun saçlarıyla benim için Mavi ve Siyah’taki Ahmet Cemil’in ta kendisiydi. Refik Halit’in ise uzaktan uzağa Aşk-ı (I) Memnu’nun hoppa ve züppe Behlül’ü andırır hâlleri vardı. Ben ki yaşıma nisbetle fazla ağırbaşlı, fazla içime kapanıktım; (II) nasıl olmuştu da, (III) Fecriâti’nin ilk toplantısında böyle bir gencin yanına gidip oturmuş ve onunla sanki eskiden beri tanıdığım bir kimseymiş, (IV) sanki bir çocukluk arkadaşımmış gibi hoşbeş etmeye başlamıştım? (V)
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
3. Dolmabahçe Sarayı’nın yer aldığı alan, İstanbul’un fethinden önce küçük bir koymuş ve çevresi Vallicula Regii Horti (Kraliyet bahçesinin küçük vadisi) adıyla anılıyormuş. Fatih Sultan Mehmet’in şehri ele geçirmesindeki en önemli etkenlerden biri olarak görülen gemileri Haliç’e indirme eyleminin bu koydan başlatıldığı ileri sürülmektedir. İstanbul’un alınmasından sonra da koy önemini sürdürmüş, donanmanın denize açılmadan önce konakladığı ve sefer öncesi yapılan geleneksel törenlere katıldığı bir yer hâline gelmiştir.
Bu parçadaki altı çizili sözlerden biriyle
I. Bir yerde durup geçici bir süre kalmak
II. Değeri olma durumunu sona erdirmemek
III. Bir durumun gerçekleşmesi için bir müddet beklemek
IV. Kabul edilmek, sayılmak
V. Bulunmak, bir yerde olmak
açıklamalarından hangisi ilişkilendirilemez?
A) I B) II C) III D) IV E) V
4. (I) Bütün kültürler, tarih boyunca birtakım alış verişlerle, etkilenmelerle melez bir özellik kazanmıştır. (II) Bir başka deyişle, her toplum genelde çok kültürlü bir yapıya sahip olagelmiştir.(III) Kültürel etkileşimin kökeninde göç olayı her zaman önemli rol oynamıştır. (IV) Bunun zorunlu ya da kendi isteğiyle olması çatışmaları da beraberinde getirmiştir. (V) Örneğin büyük keşiflerden sonra İngilizler, İspanyollar, Fransızlar sömürgeleştirdikleri ülkelere kendi istekleriyle göç ederek buralara yerleşip zaman içinde âdeta buranın yerlisi olurken Afrikalılar, Amerika’ya zorla köle olarak götürülmüşlerdir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
5. Bir hastalığın ne kadar sıklıkla meydana geldiğinin hesaplanmasında kullanılan yöntemlerden biri de vaka ölçümüdür. Bu ölçüm, belli bir zamanda fakat genellikle bir yıl içinde bir hastalıkla ilgili yeni teşhis edilmiş vakaların sayısını gösteren bir ölçümdür. Vaka ölçümünde, toplam nüfus kullanılabileceği gibi, bazı hastalıkların cinsiyete bağlı olması nedeniyle toplam nüfus içinde, o cinsiyet kategorisinde yer alan toplam kişi sayısı da kullanılabilir. Örneğin, prostat kanserinin, cinsiyete bağlı hastalık olarak nüfus içinde yer alan
toplam erkek sayısına oranlanması gerekir. Vaka ölçümlerinde her 100.000 kişiye düşen yeni teşhis edilmiş hastalık oranı verilir.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?
A) Hastalığın türü, hesaplama yöntemine etki etmektedir.
B) Cinsiyete göre aynı hastalığın ölçüm değeri değişebilmektedir.
C) Bir hastalık 100.000 kişiden az kişide görülürse vaka ölçümü yapılmamaktadır.
D) Hastalıkların sıklığıyla ilgili yapılan tek ölçüm metodu, vaka ölçümüdür.
E) Bir yıl içinde belli bir sayının altında kalan hastalıklar “sık rastlanan hastalıklar” kategorisine girmemektedir.
6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sıfat-fiil (ortaç), ötekilerden farklı bir görevde kullanılmıştır?
A) Bu sanat akımının kaçıncı yüzyılda ortaya çıktığını biliyor musunuz?
B) Ödevini yapmaya başlayanlar, bitirir bitirmez bana teslim etsinler.
C) Bu kadar yoğun baskıya direnen insan sayısı, inanın, çok azdır.
D) İçerideki yanık yemek kokusu herkesi rahatsız edeceğe benziyor.
E) Köylüler, misafirlere iyi pişmişlerinden mısır ikram ettiler.
7. I. Prof. August Dvorak, İngilizcede çok yaygın kullanılan kelimelerin bir klavyede nasıl bir tasarım ile sunulursa yazmanın daha hızlı olabileceği konusunda araştırmalar yapmış ve 1936 yılında kendi adıyla anılan Dvorak klavyesini geliştirerek patentini almıştır.
II. Kullanıcıların Q klavyeye göre yaklaşık %35 daha iyi performans göstermelerini sağlayan bu klavye tasarımı, günümüzde yok denecek kadar az kişi tarafından kullanılmaktadır.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnglizcenin dil özelliklerine göre hazırlandığı için Q klavyeye göre yaklaşık %35 daha yüksek performansa sahip Dvorak klavyesi, 1936 yılında Prof. August Dvorak tarafından geliştirilmiştir.
B) 1936 yılında geliştirdiği klavyenin sağladığı kolaylıkları istenen seviyede anlatamayan Prof. August Dvorak, İngilizcede yaygın olarak kullanılan kelimelerle ilgili önemli bir çalışmada bulunmuştur.
C) Prof. August Dvorak’un geliştirdiği klavye tasarımının yüksek performanslı olması için kullandığı yöntem, başka klavye tasarımlarına ilham kaynağı olmuştur.
D) Q klavyeye göre %35 civarında daha yüksek performansa sahip bir klavyeyi geliştiren Prof. August Dvorak, bu klavyenin kullanıcılar tarafından tutması için İngilizcenin dil özelliklerini incelemiştir.
E) 1936 yılında Prof. August Dvorak, kendi adıyla anılan klavye tasarımını geliştirir fakat kullanıcılara Q klavyeden %35 daha iyi performans imkânı sunan bu tasarım günümüz kullanıcıları tarafından neredeyse hiç ilgi görmemektedir.
8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir sözcükteki iyelik eki çıkarıldığında cümlenin anlamı bozulmaz?
A) Yağmur bulutları, gökyüzündeki şenliğe hazırlanıyordu.
B) Annemin başı çok ağrıyınca davetten ayrıldık.
C) Çorbanın tuzu, bence de çok az olmuş.
D) Dün çarşıdan kendisine son model bir bisiklet almış.
E) Türkçe dersini kaçırınca çok üzüldüm.
9. I. Fransa’nın Normandiya Bölgesi’nde yer alan Mont Saint- Michel Yarımadası, belli zamanlarda yaşanan gelgit nedeniyle denizin çok yükseldiği gün iki kez adaya dönüşüyor, birkaç saat sonra tekrar kumsal üzerinde yükselen kaya görüntüsüne kavuşuyor.
II. Bu özelliğiyle geçen yıl 9,4 milyon turistin gelip ticaretini canlandırdığı Mont Saint Michel, başkent Paris’ten sonra en çok ziyaret edilen noktalardan biri olmuştur.
Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. cümlede verilen özelliğin diğer turizm bölgelerinde de sağlanabileceğinden söz edilmektedir.
B) I. cümledeki olgunun bölgeye kazandırdığı ekonomik katkı, karşılaştırma yapılarak belirtilmektedir.
C) I. cümlede belirtilen yere ait özelliğin devam etmeme olasılığından söz edilmektedir.
D) I. cümlede belirtilen yerin turizm merkezi olmasını sağlayan özelliği öne çıkarılmıştır.
E) I. cümlede ifade edilen bilgiyle çelişen bir durumdan söz edilmektedir.
10. (I) Niğde’ye yaklaşıyorduk. (II) Yanımda oturan bir Niğdeli, şehrin eteğini saran ağaç kümeleri arasında pek iyi seçemediğim bir noktayı işaret etti. (III) “Faruk Nafiz’in hanı!” dedi. (IV) Büyük şairin han sahibi olduğu günleri de inşallah görürüz fakat yol arkadaşımın bana gösterdiği bina sadece Faruk Nafiz’in, unutulmaz “Han Duvarları” şiirinde tasvir ettiği han idi. (V) Kıyafetinden anlaşıldığına göre Niğdeli arkadaş, bir esnaf yahut işçi idi ama “Han Duvarları”nı ve Faruk Nafiz’i biliyordu.
Bu cümlede numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede yüklem, geçişsiz ve etken çatılı bir eylemdir.
B) II. cümlede, birden fazla yan cümlecik vardır.
C) III. cümlede, nesne yoktur.
D) IV. cümle, bağlı cümledir.
E) V. cümlede, birden fazla ek eylem vardır.
11. Oğuz Atay’ın, Beyaz Mantolu Adam öyküsü, bir başkaldırı kitabıdır aynı zamanda. Oğuz Atay’ın her öyküsünde olduğu gibi diğer öykü kahramanlarıyla ilmeklenen (I) kahramanlardan biri de bu öyküdeki “beyaz mantolu adam”dır. Kalabalığa dahil olamayan (II) fakat o kalabalık olmadan da tek başına var olamayan, hayat denen cehennemde, topluma bir aidiyet hissetmeyen, (III) neredeyse kendine bile yabancılaşan biridir (IV) o. Daha doğrusu toplumun kendine biçtiği rolü reddederek kalabalıklardan kendini soyutlamış, (V) kendisine deli denmesini göze alabilecek kadar sıra dışı bir öykü kişisidir.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisi, sözü edilen öykü kahramanının “yalnızlık” özelliğini öne çıkaran bir anlam içermemektedir?
A) I B) II C) III D) IV E) V
12. Ağır yükler, en kolay şekilde kütük, taş veya çelik gibi sert yüzeyler üzerinde kaydırılarak veya sert tekerlek kullanılarak taşınır.
Aşağıdaki dizelerin hangisinde, bu cümledeki altı çizili sözcüklerle görevce özdeş sözcükler bir arada kullanılmıştır?
A) Gönülden gördüğüm takvime göre
Aldığım her nefes bir gün sayılır
B) Hepsinde yaşayan binbir anı var
Hepsinin bir şeyler söyler yanı var
C) Sevda yorgunu yürekler ansızın yıkılır
Alışılmış bir ses duysa bile
D) Bendim hayal üstüne hayal kuran
Gözüm kapalı olduğu zamanlar
E) Dallarda rüzgâr hışırtısı duyuluyor
Lakin ben onlardan uzaktayım
13. Salda Gölü, Türkiye’nin en derin, en temiz, en berrak gölü olarak bilinir. Etrafında az sayıda yerleşim alanı bulunan gölün kıyıları yörenin en önemli turizm merkezidir. Kıyıdan başlayan uzun bir sahada diz hizasındaki derinliğiyle dikkat çeken gölün güzelliğine, sularının çekilmesiyle ortaya çıkan yedi beyaz ada, bir başka güzellik katmaktadır. Gölün suyunda magnezyum, soda ve kil bulunması bazı cilt hastalıklarının tedavisine katkı sağlamaktadır. Ayrıca gölde bu yöreye özgü üç balık türü yaşamaktadır. Dünya ölçeğinde nesli tehlike altında bulunan “Aphanius anatoliae” bu balık türlerinden birisidir.
Bu parçadan Salda Gölü ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Sağlık turizminde kullanılabilecek bir özelliğinin olduğu
B) Geniş bir alanda dibinin yüzeyine yakın olduğu
C) Başka hiçbir yerde varlığını sürdürmeyen canlılara ev sahipliği yaptığı
D) İnsanların yaşam alanlarından uzak olduğu
E) Turizminin gelişimi adına yeni çalışmaların yapıldığı
14. Yaz tatilini geçireceğimiz yeri ailece birlikte belirliyoruz. Hatta evde ortak kullanım için satın alınacak eşyaların seçilmesi gibi konularda da tüm aile bireylerinin görüşlerini almaya dikkat ediyoruz. Bu tavrımız da çocuklarımızın, alınan kararlara katılma davranışının gelişmesinde etkili oluyor.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Ünlü daralması
D) Ünlü düşmesi
E) Ünsüz türemesi
15. Hititler, Urartular ve Frigler’den (I) sonra Demir Çağı’nda (II) kurulmuş bir Anadolu krallığı olan Lidya Krallığı (III) da Pers Kralı (IV) Kyros’un, başkent (V) Sardeis’i ele geçirmesiyle tarih sahnesinden çekilmiştir.
Bu cümledeki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
16. —- Örneğin Mehmet’in Diyarbakır’da kaldığı hanın küçük olduğunu, gezerken karşılaştığı meşhur Hasan Paşa Hanı ile yapılan karşılaştırma aracılığı ile öğreniriz: “Ünlü, üç katlı Hasan Paşa Hanı’nı gördü, kendi kaldığı küçücük hanla mukayese edilemeyecek kadar büyük ve gösterişliydi.” Bununla birlikte romanda pek çok şehir, köy ve kasaba ismi geçer. Bazı yapılar ve mekânlar hakkında pek bilgi verilmeden birkaç cümlelik açıklama ile geçilmiştir. Bunun yanında bazı kapalı mekânlar da kişilerin sosyoekonomik durumlarını yansıtmak amacı ile tasvir edilmiştir.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Romandaki kişilerle ilgili kaleme alınan birçok araştırma yazısı ve makale bulunmaktadır.
B) Romanda kapalı mekân olarak ev, tekke, medrese, cami, saray, han ve hamam mevcuttur.
C) Romanda yapılan birçok mekân tasviri işlevsel durmuyor ne yazık ki.
D) Romandaki bazı kapalı mekânlar hakkında diğer mekânlarla yapılan kıyaslamalar aracılığıyla bilgi sahibi oluruz.
E) Romandaki birçok mekânla ilgili nesnel bilgiler de verildiğini görüyoruz.
17. İhtiyar hizmetçi, Ahmet’le şöyle böyle meşgul olabilirdi fakat Sabiha ile adamakıllı uğraşacak birisi lazımdı. Bu arada eve döndüğünden beri, evdekilere karşı olan sevgisinin daha başka bir hâl aldığına dikkat etti ( )
( ) Acaba, hep alışkanlık mı ( ) Hep yanımızdakileri mi seviyoruz?
Bu düşünceden kurtulmak için tekrar evlerindeki hastanın durumuna yöneldi. Dedesinin sıhhati de öyle düzgün değildi. Hatta bu kadar yorgunluğa nasıl tahammül ettiğine şaşıyordu. Biraz fazla üzüntü ( ) yorgunluk, yeniden bir gölge hâline getirebilirdi onu ( )
Bu parçada parantezle ( ) belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (:) (-) (.) (,) (…)
B) (;) (—) (?) (,) (…)
C) (,) (—) (?) (;) (.)
D) (:) (—) (?) (,) (.)
E) (:) (—) (!) (;) (.)
18. • İnternetin yaşamın vazgeçilmez bir parçası olması, kişiye dair bilgilerin de internet üzerinden kolayca elde edilebilmesi anlamına geliyor. Değişik programlar aracılığıyla, kişisel resimler veya görseller, istem dışı olmasına rağmen herkese açık ortamlara düşebiliyor. Bu ve benzeri kişisel gizliliğe karşı ihlallerden daha da endişe verici olan, “çevrimiçi gizlilik koruma” firmaları, herhangi bir kişiye dair birçok kişisel bilgiyi kolaylıkla elde edebiliyor.
• “İnternette okuduğun her şeye inanma!” sözünü hep duyuyoruz. Ne kadar söylense azdır. Bedava olmasa bile herkese açık ve herkes tarafından kullanılan bir ortam olan internet, her türlü fikrin yayılmasına aynı oranda açık. Sıklıkla, “fikir” ve “bilgi” kavramları, farklılıklarını yitirip aynı anlamı alıyor. Bugünlerde kamuoyunun önünde bulunan kişiler ve blogcular dâhil her türlü kullanıcı, internet üzerinden çoğunlukla istemeden ama sıklıkla yalan haberlerin yayılmasında aracı oluyor.
Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Aynı olguyla ilgili birbirini çürüten düşüncelere yer veriliyor.
B) Aynı konuyla ilgili ortaya çıkan olumsuz durumlardan söz ediliyor.
C) Aynı konuda ortaya konan iki düşüncenin birbiriyle çelişebileceğini örneklendiriyor.
D) Aynı olguyla ilgili olarak birinde olumlu, diğerinde olumsuz değerlendirmelerde bulunuluyor.
E) Birinde açıklanan sorunlara yönelik olarak diğerinde çözüm yöntemleri öneriliyor.
19. Öğretim programı kılavuzlarında yer alan öğrenme kazanımları, konuyu öğretme amacını öğrenciden neyi başarmasının beklendiğini bir hedef olarak kısa ve açık biçimde ifade eder.
Buna göre aşağıdakilerden hangisi, “öğrenme kazanımı” na örnek oluşturmaz?
A) Hasta bakım tesislerinde iltihap kontrolü ile ilgili bilgileri uygular.
B) On dokuzuncu yüzyılda Avustralya tarihindeki önemli olayları gösteren bir zaman çizelgesi düzenler.
C) Haritalardaki eğimi metre, kilometre, yüzde ve oran olarak hesaplar.
D) Sınıf içinde öğretmenle ve sınıf arkadaşlarıyla tartışma içine girmez.
E) Pazarlama stratejilerini farklı elektronik iş modelleri için ölçer.
20. (I) Efsaneler; halk edebiyatı örnekleri içinde sanatsallıktan en çok arınmış, olağanüstü yanları olabildiğince aza indirgenmiş kısa anlatım biçimleridir. (II) Efsaneler, anlatının gerçeğe yaklaşması bakımından masaldan tümüyle ayrışır ve destana yaklaşır. (III) Yani masalla destan arasında yer alan bir formdur. (IV) Ne var ki destanlarda bir bölüm olarak bulunan ya da masallarla ortak konular içeren efsaneler de mevcuttur. (V) Dünya edebiyatında efsaneler, yaratılış efsaneleri, oluşum efsaneleri ve dönüşüm efsaneleri biçiminde sınıflandırılır ki bunlar doğal ve insansız yeryüzünün bugünkü işlenmiş ve insanlığa ait hâline gelişinin öyküleridir.
Efsanelere ilişkin bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, karşılaştırma yapılarak biçimsel özelliğine değiniliyor.
B) II. cümlede, olağanüstülükler içermesinin gerçeğe yakın olmasını engellemediğinden söz ediliyor.
C) III. cümlede, iki anlatı türünün özelliklerini taşıdığı belirtiliyor.
D) IV. cümlede, başka bir anlatı türünün içinde yer alabildiklerinden söz ediliyor.
E) V. cümlede, içeriğine göre türlere ayrıldığından söz ediliyor.
21. (I) Sahneye ilk kez İstanbul’da bir tiyatro oyunuyla çıkan Süleyman Turan’ın oynadığı ilk film, Osman Seden’in yönettiği Sayın Bayan adlı filmdir. (II) Bu filmin başrollerinde Türkan Şoray, Tamer Yiğit, Öztürk Serengil ve Hulusi Kentmen yer almıştır. (III) Resim sanatıyla da profesyonel olarak ilgilenen Süleyman Turan, bir dönem dergi ressamı olarak çalışmıştır. (IV) Filmlerinin dışında uzun zaman karikatür çizmiş ve resim yapmıştır. (V) Bu çizimleri ve resimleri Akbaba dergisinde yayımlanmıştır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I.si, iki ögeli bir cümledir.
B) II.sinin yüklemi, anlamca kaynaşmış birleşik eylemdir.
C) III.sü, olumlu bir eylem cümlesidir.
D) IV.de, eylemsiye yer verilmiştir.
E) V.de belirtisiz isim tamlaması, dolaylı tümleçtir.
22. Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi’ne giriyorum. Her şey orijinal görünüyor. Oturma odasının iki duvarında kitaplık ve ortada da dört kişilik yemek masası var. Masanın üzerinde porselen yemek takımları ve kristal bardaklar… Sanki biraz sonra Hüseyin Rahmi yemek yiyecek gibi, sofra hazır durumda. Arkada, içi porselen yemek takımı ve dantel dolu, süslü bir vitrin duruyor. “Bunların hepsi orijinal mi?” diyorum. “Her şey orijinal.” diyor görevli. “Kitaplık hariç.” Tahmin ettiğim gibi orijinal kitaplık yok olmuş ama kitaplar duruyor: 350 Türkçe, 304 Fransızca kitap ve 110 cilt gazete koleksiyonu var. Ziyaretçiler bunların yalnızca bir kısmını görebiliyor. Çoğunlukla Fransızca-Türkçe sözlükler, Edgar Allan Poe ve Shakespeare kitapları, bir de Hüseyin Rahmi’nin gizli romantikliğini dışa vuran “Rüzgâr Gibi Geçti” dikkatimi çekiyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İkilemelere yer verilmiştir.
B) Söyleşmeye bağlı anlatıma başvurulmuştur.
C) Yoruma yer verilmiştir.
D) Açıklamaya yer verilmiştir.
E) Gözlemlere yer verilmiştir.
23. I. Ülkemizde yerli ya da yabancı bir bilim heyetinin kazı yapabilmesi için Bakanlar Kurulu kararı gereklidir. II. Köylülerin, tarlasında rastlantı sonucu ortaya çıkardığı bir eseri müzeye vermesi için Bakanlığın koymuş olduğu büyük ödüller, her zaman olumlu sonuçlar ortaya çıkarmamıştır. III. Bilimsel arkeolojik çalışma yapan heyetler, Bakanlığın atadığı ve her türlü yetkiye sahip olan bir gözlemcinin denetiminde çalışır. IV. Türkiye, tarih öncesi arkeolojik eserler bakımından dünyanın en zengin bölgelerinden biri durumundadır. V. Ülkemizde sistemli kurtarma projesi, sadece yapımına uzun yıllar önce başlanan Keban, Karakaya ve Atatürk Barajı alanlarında gerçekleştirilmiştir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri, yüklemine, anlamına ve yapısına göre özdeştir?
A) I ve III
B) I ve IV
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve V
24. Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul kültür yaşamında yer aldığında ağır ve hantal görüntüsüne karşın, çiçeği andıran gramafonlardan yükselen seslerden herkes mutluydu. Şarkılar, tepsi büyüklüğündeki, delikli, siyah bir nesneden kulaklara yayılıyor; hüzünlü, coşkulu tüm sesler yazılı ve kişisel hâllerinden çıkıp başka coğrafyalarda notaya bürünüyordu. 78’lik denen bu kocaman dairelere sadece bir tek şarkı sığabiliyordu. 1950’lerden sonra ise —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) radyo yayıncılığının hayat bulmasıyla birlikte, taş plaklar hem evlere hem de büyük davetlerin yapıldığı salonlarda gramofonla dinleyicilere ulaşmaya devam etmiştir
B) uzunçalarların icadıyla ilk önce on iki şarkılık plaklar, ardından da bugün çoğumuzun dilinden düşmeyen 45’likler girmiştir yaşamımıza
C) plağın girinti-çıkıntılarına uygun olarak titreşen diyaframdan gelen sesin şiddetini artıran borular daha sonra ortadan kalkmıştır
D) Batılılaşma ve yenileşme çabasındaki Türk toplumu bu müzik aletine yoğun bir ilgi göstermiştir
E) gramafonun dünyadaki gelişimi, kendisini Türkiye’de de bire bir göstermiştir
25. (I) Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanında, Tanzimat öncesinden Meşrutiyet’e, oradan Cumhuriyet’e uzanan Doğu-Batı ikilemindeki toplumsal kimlik arayışlarımız irdelenir. (II) Bu kimlik arayışında saatler, romanın kurulu olmayan, ibresi bozuk bir mekanizması gibi takır tukur sesler çıkararak işler. (III) Bunu satır aralarında rahatlıkla hissedersiniz. (IV) Çünkü zamana karşı kendini yenileyen saat, “dün”de “bugün”de yaşadığımız ortak mekânlarda okurla bütünleşir. (V) Okurlar bu sayede kendi yaşamından bir kesit içinde ama absürtlüğü de hissederek romana dahil olur. (VI) Yazar, roman boyunca Batı ile Doğu arasındaki farkın temellerine inmeye ve bu farkın en genel nedenlerini bulmaya çalışıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, parçanın anlam bütünlüğünü bozmaktadır?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
26. Gazeteci:
(I) —-
Bilim atölyesi müdürü:
Bilim ve teknoloji alanında atölyeler yaptığımızdan atölyelerimizi sürekli yeniliyoruz. Çalıştığımız alanlarda yeterli bilgiye sahip veya bu alanda uzmanlaşmaya kendini adayan öğreticilere her zaman ihtiyacımız var. Eğitmenlerin donanımlı olması kadar öğrencinin hayatına dokunabilmelerini de önemsiyoruz. Bilimi günlük yaşama geçirdiğimiz kadar bu alandan fayda sağlarız. Bu amaçla ileri zamanlarda dışarıdan çözüm ortakları ile çalışmayı da düşünüyoruz.
Gazeteci:
(II) —-
Bilim atölyesi müdürü:
Atölye çalışmalarımızda uyguladığımız eğitim programları belirli yaş aralıklarını kapsamaktadır. Bu nedenle farklı yaş aralıklarındaki kişilere farklı eğitim etkinlikleri sunmaktayız. Bunun dışında öğrencileri harekete geçirecek olan merak duygularını keşfetmeleri adına akademik anketler de yapmaktayız. Bu da onların bir uyumsuzluk sorunu yaşama olasılığını en aza indirmekte ve uyum sürecini hızlandırmaktadır.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) I. Atölyenizi açarken bilim dışında çalışmalar yapmayı planlamış mıydınız?
II. Çocukların zihinsel gelişimine katkı sağlamak için bilimsel verilerden yararlanıyor musunuz?
B) I. Atölyelerinizde öğreticilerinizin niteliği ve sayısı yeterli mi, bu konuda neler yapıyorsunuz?
II. Herkes, atölye çalışmalarınıza uyum sağlayabiliyor mu, bu konuda sorun yaşıyor musunuz?
C) I. Bilim atölyenizde görevli öğreticiler, nasıl bir eğitim aşamasından geçiyorlar?
II. Öğrencilerinizin çalışmalarınızdan en iyi verimi alabilmesi için aileleriyle iletişim kuruyor musunuz?
D) I. Bilim ve sanat atölyeleriyle ilgili belirlenmiş bir müfredat var mı?
II. Uyguladığınız eğitim programı, başarısı test edilmiş bir uygulama mı acaba?
E) I. Atölyenizde eğitim alan öğrencilerin günlük yaşamlarında bir değişim hissediyor musunuz?
II. Öğrencilerinizin uyum sürecini kısa tutabilme adına nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?
27. Doğal kaynaklarımızın sonsuz olmadığı, dikkatlice kullanılmadığı takdirde bir gün bunların tükeneceği akıldan çıkarılmamalıdır. Bu durumun farkına varan ülke ve üreticiler kaynak israfını önlemek ve ortaya çıkabilecek enerji krizleri ile baş edebilmek amacıyla atıkların geri dönüştürülmesi ve tekrar kullanılması için çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir. Kalkınma çabasında olan ve ekonomik zorluklarla karşı karşıya bulunan, gelişmekte olan ülkelerin de doğal kaynaklarından uzun vadede ve maksimum bir şekilde faydalanabilmeleri için atık israfına son vermeleri, ekonomik değeri olan maddeleri geri dönüştürmeleri ve tekrar kullanma yöntemlerini uygulamaları gerekmektedir. Bu durum; ülkelerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ithal edilen bu maddelere ödenen döviz miktarını azaltacak, kullanılan enerjiden büyük ölçüde tasarruf sağlayacaktır. Örneğin bir ton atık kâğıdın kâğıt hamuruna katılmasıyla 8 ağacın kesilmesinin önlendiği, yine geri dönüşümün, hava kirliliğini %74-94, su kirliliğini %35, su kullanımını %45 azalttığı yapılan araştırmalarla ispatlanmıştır.
Bu parçadan “geri dönüşüm” ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Bilinçli ülkeler tarafından bu alanda değişik çalışmalar yapıldığı
B) Ekonomiye önemli katkı sağladığı
C) İthal ürünlere harcanan parayı azalttığı
D) Çöp işleme çalışmalarına kolaylık sağladığı
E) Ekolojik yararlarının bulunduğu
28. (I) Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri isimli romanda Yunus Emre’nin hayatı anlatılır. (II) Bu roman Yunus’un küçüklüğünden dervişliğine kadar geçen uzun bir süreci konu alan biyografik bir romandır. (III) Romanın türü bir bakıma anlatıcı tipini de belirlemiştir. (IV) Biyografik romanlarda olayların okurlara hâkim anlatıcının bakış açısından aktarılma zorunluluğu yoktur. (V) Fakat yazar burada Yunus Emre’nin hayatı yanında, döneme dair sosyal atmosferi okuyucuya çizdiği için bu anlatıcı tipi yazarın işini oldukça kolaylaştırmıştır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, ögelerinin sıralanışı yönünden “Romanın hemen ilk cümlesinde, roman kişisinin aklından geçenler okunabiliyor.” Cümlesiyle aynıdır?
A) I ve II
B) I ve IV
C) II ve III
D) II ve IV
E) IV ve V
29. Geçen iki yılda yayımlanan roman sayısının birdenbire tırmanması karşısında hayıflanıp daha az ve iyi roman yazılmasını isteme tuhaflığı yerine, Yere Düşen Dualar, Uykuların Doğusu, Kenarda, Gençlik Düşü gibi romanları iyi okuyup değerlendirmekle yetinebilir eleştirmenler. Bu romanların birinin, belki birçok romanın yerine geçebileceğini düşünürüm ki bu da benim günümüz romanına nasıl baktığımın bir göstergesidir.
Böyle konuşan bir eleştirmenin
I. Yazılan roman sayısının artması, roman yapıtlarının niteliğiyle ilgili bir ölçüt olamaz.
II. Günümüzde roman türünde yapıtlara daha çok ihtiyaç vardır.
III. Yere Düşen Dualar, Uykuların Doğusu, Kenarda, Gençlik Düşü adlı romanlar okunmadan başka romanlar okunmamalıdır.
IV. Eleştirmenler, ön yargılı bir tutum takınabilmektedir.
görüşlerinden hangilerini benimsediği söylenemez?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve IV
30. Fosil kayıtlarına göre köpek balıkları, yaklaşık 400 milyon yıldan beri dünya üzerinde yaşamaktadır. Vücut yapıları kemik yerine kıkırdaktan oluşan, bu nedenle de su altında oldukça kıvrak hareket edebilen bu hayvanların en büyük dezavantajları, kemikli balıklarda bulunan ve su içinde dengede kalmalarını sağlayan “yüzme keselerinin” olmayışıdır. Bu nedenle yüzmeyi bıraktıkları anda ağır bir metal parçası gibi dibe çökerler. Bununla beraber yüzme keselerinin olmaması, su içinde dikey yönde istedikleri anda oldukça hızlı hareket edebilmelerini sağlar. Ayrıca, bu hayvanlarda vücudun yaklaşık yüzde 20-30’u karaciğerden oluşur. Bu çok yağlı karaciğerler, köpek balıklarına pozitif bir yüzerlik kazandırır.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, köpek balıkları için hem avantaj hem dezavantaj oluşturan bir özelliktir?
A) Yüzme kesesine sahip olmamaları
B) Karaciğer yapılarının farklı olması
C) Karaciğerlerinin çok yağlı olması
D) Kıkırdaktan bir iskelete sahip olmaları
E) Çok ağır bir kütleye sahip olmaları
31. Sözlü ve yazılı anlatımda kullanılan yöntemlerden biri de soru sorma amacı olmayan soru cümlelerine başvurmaktır. Burada kişi, soru cümlelerinin anlatım gücünden yararlanarak karşıdaki kişinin zihninde düşünce şimşekleri çaktırmayı ve mesajını etkili bir biçimde aktarmayı amaçlar.
Bu parçada sözü edilen anlatım özelliğini
I. Francis Bacon, bu sözleriyle bize olayların tek açıdan ele alınmaması gerektiğini mi anlatmak istemiştir?
II. Dünyaya ve olaylara her zamanki baktığımız noktadan bakmaya devam ettiğimizde bu durum bizi istediğimiz sonuca götürmüyorsa bunu yapmayı sürdürecek miyiz?
III. Size anlatılan bu iki yöntemden hangisi sizi hedefinize daha hızlı ulaştırır?
IV. Vücudumuzda günde 2 milyar hücre yenilenebiliyorsa biz düşüncelerimizi değiştirmekte neden bu kadar direnelim?
V. Kendinizle veya çevrenizle olan görüşlerinizde, yıkıcı mı yoksa yapıcı mı bir tavır takınıyorsunuz?
yargılarından hangileri örneklendirmektedir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve IV
E) IV ve V
32. I. Uzlaşma ile arabuluculuk arasındaki fark ise uzlaştırıcının bu sürecin herhangi bir aşamasında taraflara bir uzlaşma teklifi sunmakla yükümlü olmasıdır.
II. Uzlaşma, mahkemeler dışında uzlaştırıcı kurumlara başvurularak gerçekleştirilen bir çözüm yoludur.
III. Arabuluculuk yönteminde böyle bir teklifin yapılması söz konusu değildir.
IV. Bundan dolayı çözüm aşamasında, uzlaştırıcı kurumların arabuluculara göre daha çok inisiyatif aldıklarını söyleyebiliriz.
V. Bu çözüm yolunda arabuluculuğa benzer şekilde, gizlilik esas alınarak tarafların çıkarlarını gözeten bir yöntem takip edilir.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
33. Yazarın bize aktardığı her öyküde, olaylar bütününü anlamaya çalışırken gerçek hayatın nerede bitip kurgunun nerede başladığı sorusuna takılıyor aklınız. Okur, anlatılan her şeyi, yazar sanki bir çay bahçesinde anılarını anlatırmış gibi dinlemeye hazırlanıyor. Yazarın, çevresindeki insanlarla sözel yoldan paylaşamadığı şeyleri, yazılı biçimde ifade eden bir günlükte mahremiyetini paylaşıyor gibi hissediyor. Bu, okura bir düşünceyi kabul ettirme amacından uzak anlatımını ön plana çıkaran bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Ama yine de zaman zaman okurun durumu sinirli bir beklentinin sınırlarına varıyor, okur gerçekliğin bittiği ve kurgunun başladığı o noktayı yakalamak adına öykünün zevkini çıkaramayabiliyor. Hatta öykünün son satırlarına geldiğinde okur, anlatımın güzelliğini veya yazarın gerçekte dikkat çekmek istediği noktayı gözden kaçırdığının ayırdına varabiliyor.
Bu parçada sözü edilen öykülerle ilgili olarak
I. Mesaj kaygısı taşımayan bir tutumla oluşturulduğu
II. İçten bir anlatıma sahip olduğu
III. Kurgusal arayış içinde olan okurların öykünün ana temasını kaçırabildiği
IV. Baştan sona okurlara yazarının dili kullanmadaki ustalığını hissettirdiği
yargılarından hangileri söylenemez?
A) I ve II
B) Yalnız II
C) I ve III
D) III ve IV
E) Yalnız IV
34. (I) Kiralık Katil adlı başyapıt; bir filmin, yönetmenin elinden çıktıktan sonra artık nasıl da kendisine ait olmadığının, filmin kendi yolunu çizdiğinin ve izleyenlerin onu nereye oturttuğunun güzel bir örneğidir. (II) Jean-Pierre Melville, bu filminde şizofren bir kiralık katilin hikâyesini anlattığını söyler. (III) Oysa izleyiciler ve filmin hayranları, Jef Costello’yu şizofren kimliğiyle değil; “cool olmak” tanımının belki de doğuşuna katkıda bulunan ve yalnızlığının verdiği melankoliyle büyüleyen bir karakter olarak içselleştirdiler. (IV) Melville’in filmi, Samuray’ın Bushido Kitabı’ndan bir alıntıyla başlar: “Samurayın yalnızlığından daha büyük bir yalnızlık yoktur, belki ormandaki kaplanınki hariç.” (V) Hemen ardından yatağında takım elbisesi içinde sırt üstü yatmış Jef, jenerik boyunca sakin sakin tavana bakar. (VI) Jef Costello’nun derin yalnızlığına eşlik eden tek şey, kafesinde sürekli şakıyan minik bir kuştur.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Doğa olaylarının zaman içinde tekrarlayan değişimleri, tüm canlıların yaşamına ve fiziksel davranışlarına eş zamanlı olarak yansır. Mevsimler, gelgit olayları, ay devreleri, manyetik alan, ses ve atmosfer değişiklikleri gibi tekrarlanan doğa olayları, canlıların yaşamını belirgin olarak etkiler ve canlılarda biyolojik bir iç saatin oluşmasını sağlar. İnsanlarda 24 saatlik süre boyunca, yüzden fazla parametrenin değişim gösterdiği tespit edilmiştir. Bu değişimler, hem 24 saatlik çevre değişikliğine uyum gösterir hem de kendi aralarında bir bağlantı içindedir. Bu bir günlük süre içindeki biyolojik değişimlerin en çarpıcı olanı, uyku-uyanıklık ritmidir.
35. Bu parçadan
I. Doğa olaylarının kişinin yaşamsal işlevlerine etki ettiği
II. İnsan vücudunun, periyodik olaylara göre kendini ayarladığı
III. Uykusuzluk sorunu yaşayanların yaşam kalitesinin düştüğü
IV. Teknolojik gelişmelerin, insan yaşamını diğer etkenlerden daha çok değiştirdiği
yargılarından hangileri çıkarılamaz?
A) Yalnız I
B) I ve II
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve IV
36. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmıştır?
A) Açıklama – öyküleme
B) Açıklama – örneklendirme
C) Betimleme – benzetme
D) Tartışma – tanık gösterme
E) Betimleme – tartışma
37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Asit yağmurları, fosil yakıtların yakılması sonucu ortaya çıkan yağışlardır. Özellikle sanayileşmenin yoğun olduğu ve fosil yakıtların enerji tüketimi olarak kullanıldığı bölgelerde yakma sonucu azot ve kükürt gazları açığa çıkmaktadır. Oluşan bu gazlar, bulutlardaki su buharıyla tepkimeye girerek sülfürik ve nitrik asitleri ortaya çıkarmakta, oluşan bu asitler ise kar, yağmur, çiğ ve sis gibi doğal olaylar sonucunda yeryüzüne ulaşmaktadır. Normal koşullar altında oluşan yağmurların pH değeri 5,6’dır. Bu değerin altında bir değere sahip olan yağış, asit yağmuru olarak adlandırılmaktadır. Asit yağmurları, özellikle sanayi devriminden sonra kükürt ve azot gazlarının atmosferde hızla birikmesiyle etkisini hissettirmeye başlamıştır.
37. Bu parçada asit yağmurlarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Fosil yakıtların kullanımıyla ilişkili olduğuna
B) Enerji tüketiminin azalmasıyla olumsuzluklarının giderilebileceğine
C) Belli bir ölçüm kriterinin bulunduğuna
D) Yağmur dışındaki yağış türünde de görüldüğüne
E) Belli gazların su buharıyla reaksiyona girmesi sonucunda ortaya çıktığına
38. Bu parçaya göre asit yağmurlarının belli bir zaman sonra yoğun olarak görülmesindeki en önemli etken aşağıdakilerden hangisidir?
A) Zararlarını araştıran bireysel ve kurumsal çalışmaların geç başlaması
B) Kalitesiz fosil yakıtlarının daha çok kullanılması
C) Yağmurların pH değerlerinin yanlış hesaplanması
D) Hava kirliliğiyle ilgili bilimsel çalışmaların yetersizliği
E) Sanayi devrimiyle birlikte azot gazı ve kükürdün atmosferde çoğalması
39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Okulların açılmasıyla beraber sırtındaki okul çantasını tıka basa dolduran öğrencilerin bu çantaları taşırken çektiği zorluklara herkes şahit olmaktadır. Hatta okula yeni başlamış, çantası kendinden büyük çocukların çantalarını her ne kadar ebeveynleri taşımaya çalışsa da gerek okula başlamanın heyecanı gerekse çantasını kendisinin taşıyabileceğini gösterme isteği, çocuklar için yapılan “yürüyen çantalar” esprilerine sebep olmaktadır. Uzmanların okul çantalarıyla ilgili yaptıkları araştırmalarda çıkan sonuca göre çocukların, toplam vücut ağırlığının %10’u kadar bir maksimum ağırlık taşıması gerekmektedir. Daha büyük yaştaki çocuklar ev ödevleri, müzik aletleri, sanat projeleri veya okul sonrası etkinlikler nedeniyle daha ağır yükler taşımak zorunda kalmaktadır. Bu nedenle uzmanlar, onların, tekerlekli valiz şeklinde okul çantaları kullanmaları gerektiği görüşünü belirtmişlerdir.
39. Bu parçada yazarın, aşağıdakilerden hangisini amaçladığı söylenebilir?
A) Okul çantalarının yanlış kullanımıyla ilgili olarak kamuoyunu uyarmak
B) Ağır okul çantalarının okula başlayan çocukların heyecanını körelttiğini göstermek
C) Okul çantalarının nasıl olması gerektiğiyle ilgili yapılan araştırmaların yetersizliğini belirtmek
D) Çocukların okul çantası kullanma zorunluluğunun olmaması gerektiğini vurgulamak
E) Yaşça büyük çocukların ağır çanta kullanmalarında bir sakınca olmadığını anlatmak
40. Bu parçada “yürüyen çantalar” sözüyle çocuklarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İşlevsiz okul çantası kullanarak okul yaşamlarını zorlaştırdıkları
B) Hızlı yürüdükleri için okul çantalarının herkes tarafından fark edildiği
C) Kendilerini görünmez kılacak büyüklükte çanta kullandıkları
D) Büyük çanta kullananların diğerlerinden hemen ayrıştığı
E) Uzun mesafe yürüyenlerin okul çantası taşıdıklarında çantalarıyla özdeşleştikleri
CEVAPLAR
| 1 – | D | 8 – | D | 15 – | A | 22 – | A | 29 – | C | 36 – | B |
| 2 – | C | 9 – | B | 16 – | D | 23 – | E | 30 – | A | 37 – | B |
| 3 – | C | 10 – | C | 17- | D | 24 – | B | 31 – | D | 38 – | E |
| 4 – | A | 11 – | A | 18- | B | 25 – | E | 32 – | C | 39 – | A |
| 5 – | A | 12 – | C | 19 – | D | 26 – | B | 33 – | E | 40 – | C |
| 6 – | C | 13 – | E | 20 – | B | 27 – | D | 34 – | C | ||
| 7 – | E | 14 – | E | 21 – | D | 28 – | B | 35 – | E |
1. Ünlü Fransız romancısı Gustave Flaubert (Güstav Flober) (I) Madam Bovary adlı ölümsüz eserini yazdıktan sonra yaşadıklarını şöyle anlatıyor; (II) “Madame Bovary’yi yazdığım sırada bana birçok kereler ‘Başkahramanınız olan kadın, Madame X midir?’ (III) diye sordular. Hiç tanımadığım kişiler evime gelip bana sorular sordular. Ülkenin dört bir yanından gelen bir sürü mektup… (IV) İçlerinden biri, (V) Reims’den bir bey, benzer bir duyguyu ona bire bir yaşatabildiğim için beni kutladı. Aşağı Seine’nin tüm eczacıları Homais’te kendi kişiliklerini sezince evime gelip beni tokatlamak istediler.”
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangileri yanlış kullanılmıştır?
A) I ve V
B) II ve III
C) II ve IV
D) Yalnız II
E) IV ve V
2. Filmde ele alınan konu büyük bir ciddiyetle işleniyor. Filmde bir belgeseldeki gibi konu konuyu, insan insanı doğuruyor. Hatta gerçek yaşamdan alınan konunun önce belgeselle anlatılması planlanmış ama yönetmen meseleyi kurmaca olarak daha iyi ortaya koyabileceğini düşünmüş ve filmi böyle çekmiş. Çok da iyi yapmış. Sinema seyircilerinin büyük ilgisi de onların sanatın inceliklerini terk etmeden bir belgesel edası kuşanan ve derdini derli toplu anlatan filmleri sevdiklerini gösteriyor.
Bu parçaya göre sözü edilen filmin sinemaseverlerce beğenilmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ele aldığı konuyu seyircilerin ilgisini çekecek bir kurguyla verebilmesi
B) Kurgu tekniğiyle belgesel tekniğini başarıyla bir arada sunabilmesi
C) Roman tadında bir film özelliği göstermesi
D) Gerçek yaşamdan bir olay anlatıldığını seyircilere hissettirmemesi
E) Yönetmenin seyircinin kalbine girebilecek bir konuyu seçmesi
3. (I) Şiir, öykü, roman, tiyatro gibi yazınsal türlerin ortak özelliği aynı zamanda sanat ürünü olmalarıdır. (II) Bilindiği gibi sanat, bir yaratma ya da yeniden yapılandırma işidir; güzeli ve güzelliği arar. (III) Sanatsal özelliği olan yazınsal türler, gerçeği olduğu gibi değil değiştirerek, biçimlendirerek, kurgulayarak yansıtır. (IV) Bu özelliklerinden dolayı bu tür metinlere kurmaca metin adı verilmiştir. (V) Yazınsal ürünler, insanı ve yaşamı ele alır ve sanatçı, ele aldığı yaşam durumunu salt gerçek olarak sunmaz. (VI) Onu kendi anlayış ve bakış açısına göre düş ve düşünce gücünü kullanarak, değiştirerek, zenginleştirerek yeniden oluşturur.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, yönelme durum eki almış bir sözcük vardır.
B) III. cümlenin yüklemi, türemiş bir eylemdir.
C) IV. cümlenin yüklemi, edilgen ve geçişsiz bir eylemdir.
D) V. cümle, bağlı bir cümledir.
E) VI. cümle, girişik birleşik bir cümledir.
4. O gece, yemekte olan her şeyi tekrar düşündü. Salıncağı yaptığı o öğleüstü arkadaşının ona ne kadar iyi davrandığını, dizindeki kanamayı nasıl durdurduğunu hatırladı. Aslında çenesini sımsıkı kapalı tutup hiç sorun çıkarmaması en iyisiydi. Bazı insanlar bu gerginlikten hoşlanmıyordu.
Bu parçada aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz düşmesi
C) Ünlü düşmesi
D) Ünsüz benzeşmesi
E) Ünlü daralması
5. Tarih, kültürler arasındaki etkileşimlerin aynı zamanda şiddetli bir çatışma alanı oluşturduğunu da gösterir. Söz konusu etkileşim; facialar, savaşlar, kıyımlar sonrasında da devam etmiştir. Meşhur Truva Savaşı buna örnektir ve gelişmiş güçlü bir kent devleti bu savaş sonrası yıkım sürecine girmiştir. Yine Haçlı Seferleri ayrımcılığı, acıyı, yıkıntıyı beraberinde getirirken Batı, Doğu’nun kültürünü kendi yakasına taşımıştır. Nasıl ki Büyük İskender Dönemi’nde Doğu ve Batı’nın karşılıklı birbirini etkilediğini biliyorsak Haçlı Seferleri Dönemi’nde de ve hatta bugün küreselleşme düzeninde de geniş çaplı etkilenmelerin olduğunu biliyoruz, bizzat buna tanık oluyoruz. Kentlerin güncel hayatına giren fast-food alışkanlığı, moda giyim tarzları bunun çarpıcı örneklerindendir.
Bu parçadan yola çıkarak
I. Büyük savaşlar, kültürlerin gelişimini diğer toplumsal olaylara göre daha çok etkiler.
II. Tarihte yaşanan büyük toplumsal olaylar, kültürler arası alışverişe aracı olmuştur.
III. Batı kültürü, Doğu kültürünü her zaman daha olumlu etkilemiştir.
IV. Kültürler arası etkileşimin gerçekleştiği alanlar, çeşitlilik göstermektedir.
yargılarından hangileri söylenemez?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve IV
E) III ve IV
6. I. Buradaki ekili araziler ovaya doğru eğimlidir.
II. Babam şimdiye dek çoktan işlerini bitirmiştir.
III. Makineyi kısa bir süre bekledikten sonra çalıştırın.
IV. İlçemizin havası her mevsim çok temizdir.
V. Soğuk havalarda annem bizi sıkıca giydirirdi.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde “-dır, -dir” eki, çekim eki göreviyle kullanılmamıştır?
A) I ve II
B) I ve III
C) II ve IV
D) III ve V
E) IV ve V
7. Roberto Bolano’nun yapıtlarında yetmişli yılların siyasi atmosferini bulursunuz. Dünya tarihine yön veren olaylara yaptığı göndermeler, aynı karakterleri başka çehreler ve farklı kimliklerle okurun karşısına dikmesi, sevdiği yazarların metinlerinden sızan özdeyişleri metnin can alıcı yerlerine nakletmesi ve yapıtın anlatımına renk katan ironisi onu diğer yazarlardan farklı kılan çarpıcı yönleridir. Yapıtlarını okura ilk bakışta kolay görünen ancak okumaya başlayınca zorluğu fark edilen bir anlatımla kurgulamıştır. Bolano’nun kendi yazınsal kimliğini belirgin kılan bir kurmaca üçgeni vardır. Bu üçgenin dışındaki alan, bir lunapark kadar eğlenceli gibi görünse de her an ışıkların sönüp gizemli ve uğursuz olayların başlayacağı bir atmosferle karşılaşabiliriz.
I. Ortak noktaların olduğu
II. Belli bir dönemi anlattığı
III. Yaşadığı döneme yönelik eleştirel göndermelerde bulunduğu
IV. Başkalarına ait özlü sözlere yer verdiği
V. Farklı katmanları ve sürprizli yönlerinin olduğu
Bu parçada Roberto Bolano’nun yapıtlarıyla ilgili olarak yukarıdakilerden hangilerine ulaşılamaz?
A) I ve II
B) II ve III
C) Yalnız III
D) III ve V
E) IV ve V
8. Yangınlar Osmanlı devletinin (I) altı yüzyıllık tarihinin o kadar ayrılmaz bir parçasıydı ki (II) İstanbullular, özellikle on dokuzuncu yüzyıldan itibaren art arda (III) çıkarak şehri kasıp kavuran bu felakete kendilerini peşinen hazırlamışlardır. On dokuzuncu yüzyılda dar sokaklarda, ahşap evlerde oturan misafirsever (IV) İstanbullular için yangın artık bir felaketten çok, eninde sonunda evlerini ziyaret edecek bir Tanrı misafiriydi (V)âdeta.
Bu parçada numaralanmış bölümlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
9. El yazması her eser pek çok açıdan özgündü ancak çoğaltılması ciddi bir sorundu ve her çoğaltılma sonucunda eserde ciddi eksiklikler veya fazlalıklar oluşuyordu. Bu da aynı eseri okuyan iki kişinin farklı bilgiler edinmesine yani genelgeçer bir bilgi birikiminin oluşamamasına yol açıyordu. Matbaa ilk kez tek seferde, birbirinin aynısı olan yüzlerce kopyanın yayımlanmasına olanak tanıdı. Artık belli bir kitabın belli bir sayfasına atıfta bulunmak, dipnot olarak göstermek (daha önce hiç olmadığı kadar) mümkün olmuştu. Bir üniversitedeki bilim insanının herhangi bir esere yaptığı bir atıf, artık bir başka üniversitedeki meslektaşı tarafından denetlenebilir hâle gelmişti. Bu şekilde gerçekleşen bir “denetleme” ilerlemenin sürekliliği açısından hayati bir atılım oldu.
Bu parçaya göre matbaanın kitap basımında kullanılmasının sağladığı katkı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bilim ve teknolojideki gelişmelerin daha çok kişiye duyurulmasını sağlaması
B) Bilimsel kitap yazımını teşvik ederek bilime olan ilgiyi artırması
C) Bilim adamları arasındaki görüş ayrılıklarını ortadan kaldırarak tek yanlı bir bakış açısının oluşmasını sağlaması
D) Yazılan eserlerin geniş halk kitlelerine ulaşmasını sağlayarak eğitim düzeyini yükseltmesi
E) Bilginin standartlaşmasını ve kontrolünü sağlayarak bilimsel ilerlemeye yardımcı olması
10. Halk şairlerinin asıl kaynağı halktır. Köy halkı arasından da çıkar, göçebeler arasından da; kasaba arasından da çıkar, şehirlerden de… Pek saymaya, sınırlamaya değmez. Çünkü bir saz şairi köyde doğup köy köy, oba oba dolaşır; bal alır her çiçekten bir arı gibi… Bu bakımdan doğdukları yerlerin de gezip dolaştıkları yerlerin de izlerini taşırlar ama asıl “ayırıcı nitelikleri” yerleştikleri, yetiştikleri sosyal çevrelerden gelir.
Bu parçada aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisinin kullanımıyla ilgili bir yanlışlık vardır?
A) Nokta (.)
B) Virgül (,)
C) Noktalı virgül (;)
D) Tırnak işareti (“ ”)
E) Üç nokta (…)
11. MÖ 4000’den zamanımıza kadar uzanan (I) (varlığını devam ettiren) çeşitli kültürel ve tarihî ögeleri bünyesinde (II) (içinde) barındıran Hatay’da ilk bilimsel kazılar 1932 yılında yapılmıştır. Çalışmaların henüz ilk yıllarında çeşitli ve kıymeti büyük olan tarihî eserin gün yüzüne çıkarılması (III)(varlığının görünür olması) üzerine, Fransız idaresinde bulunan Hatay’da görevli M. Prost’un direktif vermesiyle (IV)(yapılmasını emretmesiyle) sancak dahilinde bulunan bütün tarihî eserlerin Antakya’da toplanmasına ve bir müze kurulmasına karar verilmiştir (V)(ihtiyaç duyulmuştur).
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) II B) V C) IV D) III E) I
12. I. Dünya genelinde her beş ölümden biri de beslenmeye bağlı rahatsızlıklardan kaynaklanıyor; bu oran, sigara içmenin neden olduğu ölümlerden daha fazla.
II. Türkiye, İsrail ve İspanya başta olmak üzere sebze ağırlıklı beslenen Akdeniz ülkeleri, dünyada beslenmeye bağlı ölüm olaylarının en az yaşandığı ülkeler arasında bulunuyor.
Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. cümlede belirtilen rahatsızlığın, ülkelerin gelişmişlik düzeyleriyle doğrudan ilişkili olduğuna yönelik bir saptama yapılmaktadır.
B) I. cümlede anlatılan durumun ortaya çıkardığı olumsuz sonuçların dünya ülkelerini nasıl etkilediğine yönelik bir araştırmadan söz edilmektedir.
C) I. cümledeki bilginin gerçeği yansıtmadığı, örnek verilerek ve açıklama yapılarak ortaya konmaktadır.
D) I. cümlede belirtilen durumun kimi ülkeleri daha az etkilediği örneklendirilmektedir.
E) I. cümlede verilen bilginin doğru olduğu bilimsel olarak kanıtlanmaktadır.
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ayraç içinde verilen açıklama doğru değildir?
A) Kapıdaki görevli bizi laf yağmuruna tutmuştu. (İsim tamlamasında tamlanan tamlayanın neye benzediğini ifade etmiştir.)
B) Yarın yapılacak geziye bütün sınıf katılacakmış. (Bir tür adı, mecazımürsel yoluyla topluluk adı olarak kullanılmıştır.)
C) Birkaç kişi deniz kenarındaki kaplumbağaları korumaya çalışıyordu. (Sayıca belirsizlik ifade eden bir sıfat vardır.)
D) Ona buna bakacağına sen önce kendi işlerini yap. (Adıl görevinde kullanılan ikileme vardır.)
E) Onu otogarda karşılamaya arkadaşlarıyla müdürü gitti. (İlgeç vardır.)
14. Ben sıklıkla Tarık Dursun K., Bilge Karasu, Vüs’at O. Bener, Tahsin Yücel gibi öykücülerden ve onların öykücülüğünden söz ederim. Türkçe yazmak isteyenin yol uğrağının mutlaka bu yazarlardan geçmesi gerektiğini söylerim. Her biri yarattıkları anlatı evreniyle yenilikçidir, yeni söyleyiş biçimleri katmıştır edebiyatımıza. Eğer bu kuşağı tek tek ele alırsak her birindeki farklılığın, benzersizliğin neler içerdiğini görürüz. Bu, yazar olmak isteyen, Türkçenin söz değerlerini özümsemek isteyen gençler için vazgeçilmez bir kaynaktır.
Bu şekilde konuşan bir sanatçının, sözü edilen yazarları gençlere tavsiye etmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yazınsal birikimden yararlanmaları
B) Yeni bir içerikle ortaya çıkmaları
C) Türkçeyi doğru ve yerinde kullanmaları
D) Etkilerinin yaşadıkları zamanla sınırlı kalmaması
E) Özgün bir anlatıma sahip olmaları
15. Yazınımızda eleştiri, yapıtların değerini artıran, okura ve yazara kılavuzluk yapan önemli bir etkinlik. Eleştiri okuyan bir okur, yapıta daha bilinçli yaklaşıyor, yazarın göndermelerini yerli yerine oturtuyor, dahası yapıttan tat alıyor. Ancak okurlar genellikle belli dergilerde yazan bir iki eleştirmeni izliyor. Bu da tek anahtarla onlarca kapıyı açmaya çalışmak anlamına geliyor. Oysa bir kitapla ilgili farklı eleştirileri okumak, kilitli kapıları açmak için bir anahtar demetine sahip olmak demek.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yapıtı daha iyi anlamak için farklı bakış açılarından yararlanmak
B) Yapıtta anlatılanların gerçekten yaşanıp yaşanmadığını tespit etmek
C) İpuçlarını izleyerek anlatılanları doğru bir biçimde anlamlandırmak
D) Farklı görüş ve düşüncelerin çelişen ve örtüşen yanlarını bulmak
E) Yapıtın anlaşılmasını zorlaştıracak ön yargılardan sıyrılmak
16. Salâh Birsel; Türkçenin en ilginç, en özgün üslupçularından biri. Yazılarındaki ilk birkaç cümleyi okuyunca —-. Ancak sabrettiğinizde başkasının elinde çok resmî, iddialı, kuru olabilecek geniş zaman kiplerini bir tür müzikal efekt, bir makam gibi kullanarak temel bir ahenk yarattığını; temel müzikaliteyi böylece kurduktan sonra zengin bir dilsel çeşitliliğe yer verdiğini göreceksiniz. Kısalı uzunlu cümleleri arka arkaya getirme, bir konuyu işledikten sonra aniden bambaşka gibi görünen oysa bağlantılı olan bir bir konuya geçme; mizahi incelikleri, ufak nükteleri, saçmalıkları metnin kritik noktalarına yerleştirerek metne etkileyicilik ve şaşırtıcılık katma onun karakteristik özellikleri arasında.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) onun, kültürel altyapısına ve zengin birikimine tanık olabilirsiniz
B) yapıttaki şaşırtıcı ve anlaşılması güç söyleyişler karşısında baştan pes edebilirsiniz
C) ne denli karmaşık bir olay örgüsüyle karşı karşıya kaldığınızı anlayabilirsiniz
D) bu cümleleri farklı yazılarında da kullandığını görebilirsiniz
E) yazılarını kendi görüşlerini vermek için özellikle kurguladığını anlayabilirsiniz
17. Günümüzde her birini birkaç kereden fazla seyretmeye (I) tahammülümüzün olmadığı, kaçmak için uzaktan kumandalara sığındığımız, (II) üstelik çoğu da başarılı olan reklamlar, çocukluk yıllarımızda durağandı, (III) teknik açıdan ilkeldi, çoğu da çok sıkıcıydı. Ama yine de bugün yoksunluklarla (IV) dolu geçmişimizin hatırlatıcıları (V) gibiler.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerin hangileri fiilimsidir?
A) I ve II
B) I ve III
C) II ve IV
D) III ve V
E) IV ve V
18. (I) Günümüzde sinemaların kendince bir konforu, görkemli bir havası var. (II) Açık havada film izleme imkânı tanıyan konforsuz yazlık sinemalar tarihe karıştı çoktan. (III) Günümüzde yok olan yazlık sinemalar, yetmişli yıllarda sayıca kışlık sinemalardan fazlaydı. (IV) Hemen hemen aynı büyüklükteki yazlık sinemalar neredeyse her mahallenin baş köşesindeydi. (V) Şehirlerdeki boş alanlar, arsalar yazlık sinema kurmaya çok elverişliydi. (VI) Yazlık sinemaların neslini tüketen şey seyircinin azalmasından çok, sinema olabilecek alanların zamanla yerleşim birimlerine dönüşmesi oldu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri, yüklemin türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) I ve II
B) I ve V
C) II ve VI
D) III ve IV
E) IV ve VI
19. I. “Tahta” adlı öyküsünde yazar, köyde yaşayan ve akli dengesi yerinde olmayan bir karakteri, iyi eğitim almış bir şehirli gibi tasarlayıp bilgece konuşturuyor. Çok düzgün cümlelerle ve mantıksal bir düzende akıp giden bu konuşmalar ve yapay anlatım, yazarın sokağı tanımadığını gösteriyor.
II. Yazar, İnce Memed romanını bir köyde ve o köyde yaşayan kahramanlar arasında geçen olaylar üzerine kuruyor. Seçilen kelimeler, konuşma tarzları ve cümle kurgusu olayın geçtiği atmosferi tüm canlılığıyla gözler önüne seriyor. Kişilerin yöreye özgü şiveyle konuşması, okurda anlatılanların yaşanmışlığına dair bir şüphe oluşturmuyor.
Yukarıda verilen örnekler, aşağıdaki görüşlerden hangisini temellendirmek için kullanılabilir?
A) Bir yapıtta dil ne denli konuşma diline yakınsa yapıt,okurla o kadar sıcak ve yakın bir ilişki kurabilir.
B) Bir yapıtta dil, başarıyla işlenmiş, sözcükler özenle seçilmişse o yapıtın geleceğe kalmaması için hiçbir sebep yoktur.
C) Bir yapıtta anlatılan konu kadar dil de yapıtın gerçekliğini besleyen önemli ögelerden biridir.
D) Bir yazar, içinde bulunduğu toplumun dil ve kültüründen beslenmezse başarıya ulaşamaz.
E) Kendine özgü bir anlatım yakalayamayan bir yazarın başarılı olması mümkün değildir.
20. (I) Arkeologlar, değişik ortamlarda çalışırlar. (II) Araştırma yapan arkeologlar, çoğunlukla metin okuyarak, yazarak görev yapar. (III) Bu çalışmalar ağırlıklı olarak yaz aylarında yapılır. (IV) Bir kazıda ilginç bir parçanın bulunması ve ait olduğu dönemin belirlenmesi uzun ve zahmetli bir çaba sonucunda gerçekleşir ve bu durum arkeologlara büyük bir mutluluk verir. (V) Bununla birlikte arkeologlar; eski çağ tarihçisi, heykeltıraş, mimar, topoğraf, teknik ressam, fotoğrafçı, epigraf (yazıt okuyan kişi) gibi meslek elemanlarıyla sürekli iletişim hâlindedir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde neden- sonuç ilişkisi söz konusudur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
21. • Tarih öncesi zamanlardan bu yana çeşitli doğa olayları sonucunda birçok canlı türünün soyu tükendi.
• Bir canlının soyunun tükenmesi doğal karşılanabilir ama günümüzdeki sorun, bu tükenişin hızının çok artmasıyla ilgili.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Canlıların soyunun tükenmesi geçmişte bir sorun olarak görülmese de günümüzde büyük bir sorun olarak algılanmaktadır.
B) Geçmişte çeşitli sebeplerle canlıların soyunun tükenmesini bugün doğal karşılamamızı gerektirecek bir gerekçeye sahip değiliz.
C) Tarihte doğal gerekçelerle canlıların soyunun tükenmesi olağan bir durumken günümüzde bu tükenişin hızlanması bir sorunun habercisidir.
D) Canlıların soyunun tükenmesiyle oluşan durum geçmişte ve günümüzde günün şartlarından dolayı farklı bakış açılarıyla değerlendirilmiştir.
E) Günümüz şartlarında canlıların soyunun hızlı tükenmesi bir sorun oluştururken geçmişte hiçbir zaman bu durum bir sorun olarak algılanmamıştır.
22. —-. Örneğin, Eskimo dilinde “kar”, Arapçada “deve” için birçok sözcük bulunur. İnsanın bir yere ait olma-olmama hissi ise her dilde sayısız sözcük ve ifadeyle karşılanır. Örneğin, İngilizcede foreigner, stranger, outlander, alien, bazı küçük farkları olsa da sözlükte genel anlamda “yabancı” demektir.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) Sözcükleri kullanmak, anlamlarını bilmek demek değildir
B) Bazı sözcükler belli kültürler için özeldir
C) Hiçbir sözcüğün ses ve anlam değeri aynı değildir
D) Sözcükler her zaman gerçek anlamıyla kullanılmaz
E) Sözcükler, düşüncelerimizi anlatmada kullandığımız en önemli araçlardır
23. Bir atlet ne kadar süre antrenman yapıyordur sizce? İngiliz olimpik yüzücü, Rebecca Adlington, 2008 Olimpiyatları’na hazırlanırken günde 4,5 hatta 6 saate varan zorlu bir antrenman programına tabiydi. Bu programda sadece yüzme değil ayrıca koşu, kuvvet egzersizleri de vardı ve Rebecca güne saat 5 civarı başlamaktaydı. Eminim, onun da alarmı kapatıp uyumaya devam etmek istediği günler olmuştu ama çok çalıştı ve sonunda 2008’de iki altın madalya kazandı.
Bu parçada anlatılanlar aşağıdakilerden hangisini desteklemek için söylenmiş olabilir?
A) Düşük hedefli başarıları elde edip tatmin olmaktan daha kötü bir başarısızlık yoktur.
B) İnsan ne kadar az şey biliyorsa o kadar çok şey bildiğini zanneder.
C) Hayatta başarılı olanlar, yaşadıklarının sebeplerini her zaman araştırırlar.
D) Başarılı olmuş insanların gittikleri yolları takip ederseniz sadece kendinize ait özgün bir başarıya imza atmanız olanaksızdır.
E) Doğuştan yetenekli olmak, yeteneklerinizi gereken seviyeye taşıyacak alıştırmaları yaptığınızda ancak işe yarar.
24. Depresyon; duygusal, zihinsel, davranışsal ve bedensel bazı belirtilerle kendisini gösteren bir durumdur. En dikkat çekici belirtisi çökkün ruh hâli ile ilgi ve zevk almada belirgin azalmadır. Depresyondaki kişi duygusal açıdan mutsuz ve karamsardır. Eskiden en severek yaptığı işler bile artık zevk vermez olmuştur. Kişi kendini hüzünlü ve yalnız hisseder. Kendisine ve çevresine ilgisi azalır. Herkese yük olduğunu düşünüp sorumluluklarını yerine getirmediğini düşünür. İç
sıkıntısı, daralma; dayanılmaz huzursuzlukları beraberinde getirir. Bazen kendisini tüm duygularını yitirmiş gibi hissedebilir. Dikkatini toplayamama ve unutkanlık, depresyonun en sık görülen belirtilerindendir.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisinin depresyon yaşayan bir kişide görüldüğü söylenemez?
A) Ümitsizlik duygusu taşıma
B) Sosyal yaşamdan uzaklaşma
C) Suçluluk duygusuna bağlı kaygılar yaşama
D) Başkalarını incitecek tavırda bulunma
E) Değişken ruh hâllerine bürünme
25. I. Bu şekilde hızla oluşan sinir hücreleri uzun kökler oluşturarak komşu hücrelere ya da daha uzaktaki hücrelere bağlanır.
II. Hücresel bozuklukların neden ve hangi erken dönemde olduğu konusu ise hâlâ açıklık kazanmış değil.
III. Hamileliğin 6. ayı bittiğinde bebeğin beyninde trilyonlarca sinir hücresi bağlantısı oluşmuştur.
IV. Annesinin karnında büyümekte olan bir bebeğin beyninde her dakika yaklaşık 250.000 sinir hücresi oluşur.
V. Ancak bu nörolojik gelişimin bazen bir şekilde sekteye uğraması otizm gibi bazı hastalıkların oluşmasına neden olur.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan dördüncü olur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
26. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Emekli Profesör Gürkan Bey o öğrencisine önemli birşey söylemişti.
B) Tanzimat Dönemi romanlarında, kölelik, cariyelik yanlış Batılılaşma gibi konular öne çıkmıştır.
C) İnsanoğlunun ekmek gibi, su gibi vazgeçemeyeceği günlük ihtiyaçlarından biri de tuz değil midir?
D) Bu ansiklopedide Türklerin ilk çağlarda genellikle avcılıkla geçindiklerinden söz ediliyor.
E) Şirketimizin 7’nci kuruluş yıl dönümünde hissedarlarımızla birlikte yurt dışına çıktık.
27. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tüm ögeler kelime grubu hâlindedir?
A) Ünlü sanatçının son eseri sıradan okurlara paylaşmanın güzelliğini fark ettiriyor.
B) Eserlerini üslup açısından son derece hassas bir tartımdan geçiriyor.
C) Bu dönem sanatçıları yazdıkları eserleri eleştirel bir gözle değerlendirmeyi önemsiyordu.
D) Farklı kültürlere sahip pek çok yazar bu festivalde birlikte fotoğraf çektirmişti.
E) Edebiyat otoriteleri o şairi çok sınırlayıcı bir tanımla “aşk şairi” olarak tanımlarlar.
28. – 29. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
(I) Bugün itibarıyla 6,9 milyara ulaşan dünya nüfusunun sağlıklı bir şekilde yaşamlarına devam edebilmesi için beslenmesi gerekiyor. (II) Beslenmeyi sağlamak için de gıdanın üretilmesi şart. (III) Tarım, gıda zincirinin birincil üretim olarak tanımladığımız başlangıç noktası yani bitkisel üretim, hayatımızın vazgeçilmezi. (IV) Tarımsal faaliyetlerin başladığı ilk günden bu zamana bitki hastalıkları, zararlı böcekler, parazit bitkiler, yabancı otlar ve olumsuz çevre koşulları üretim yapan çiftçiler için hep sorun olmuş. (V) Sürekli bu etmenlerle mücadele etme yöntemleri geliştirilmesi gerekmiş, dayanıklı bitki ıslahları yapılmış. (VI) Bunlar yapılmasına rağmen bitki hastalıkları nedeniyle oluşan ekonomik kaybın yıllık olarak yaklaşık 220 milyar dolar olduğu belirtiliyor. (VII) Öyle ki tarihte birçok kere bitki hastalıkları ve zararlıları yüzünden kıtlık yaşanmış, insanlar göç etmek zorunda kalmış.
28. Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Sağlıklı nesillerin yetişmesinde beslenme ihtiyacının karşılanması önemli bir yere sahiptir.
B) Toplumların tarımsal faaliyetleri dünyanın gıda ihtiyacını karşılayamamaktadır.
C) Dünyada tarımsal üretimde tam verimlilik sağlanamamaktadır.
D) Dünyanın nüfus dağılımında tarım, belirleyici etkenlerden biridir.
E) Bitkilere zarar veren gelişmeler, tarımsal üretimi olumsuz etkilemiştir.
29. Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlaması uygun olur?
A) VI B) III C) V D) IV E) II
30. Gazeteci:
— Soyut resmin zor anlaşıldığına dair bir ön yargı var, ne dersiniz?
Ressam:
(I) —-
Gazeteci:
(II) —-
Ressam:
— İnsanların, en azından benim hitap ettiklerimin, zaten sanatla aralarında hayli mesafe var, o mesafeyi daha da açmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Bundan dolayı son resimlerimde yaşama daha yakın sahnelerin olduğu doğru ama yine de yoğun göndermeler var. Bunun için birikim olmazsa olmaz.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (I) Bu görüşe katılmıyorum. Soyut resim de diğer sanat ürünleri gibi kolayca anlaşılabilir. Çünkü bir sanat ürününe anlam yüklemek öznel bir çabadır. Bu açıdan herkes kendince bir şey anlıyorsa o resim anlaşılıyor demektir.
(II) Resimlerinizde kendi yaşamınıza dair herhangi bir göndermeniz var mı?
B) (I) Soyut resim de bir sanatsal birikimin ürünü. Bu yüzden nasıl resim yapılırken bir birikim gerekiyorsa anlaşılması için de bir birikim şart. Bu açıdan çağdaş resmi anlamak kolay değil.
(II) Resimlerinizde bireyden topluma kayan bir yön var, bu dünya görüşünüzün resimlerinize yansımaya başladığı anlamına mı geliyor?
C) (I) Soyut resmin konu edindiği meseleleri; küresel ısınma, kadın-erkek ilişkileri gibi günümüzün can yakan konularına dair bilgi sahibiyseniz anlamak hiç de zor değil. Ancak modern kültürü ve yaşamı içselleştirmediyseyiz anlamanız imkânsız.
(II) Son resimlerinizin yaşama daha yakın olduğu söylenebilir mi?
D) (I) Soyut resim, her sanatsevere hitap etmiyor. Çünkü bu ürünlerin anlaşılması ciddi bir emek ve çaba gerektiriyor. Dolayısıyla kimi insanların anlamaması doğal bence.
(II) Resimlerinizdeki cesur çizgiler ve şaşırtıcı sentezler son dönem resimlerinizde yerini anlaşılmaz çizgilere bıraktı, neden?
E) (I) Soyut resimler ülkemizde her zaman şaşkınlıkla karşılanmıştır. Bunda şaşılacak bir durum yok. Gerekli birikim ve donanımınız yoksa soyut resimlerin size vereceği bir şey olmaz elbette.
(II) Resimlerinizde neden hep aynı kişi ve nesneleri çiziyorsunuz?
31. – 32. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Boks yaparken güçlü, tekrarlanan yumruklara ve darbelere maruz kalmanın travmatik beyin hasarı için ana risklerden biri olduğu düşünülüyor. Çünkü her yumruk, beyinde mikroskobik hasarlara, beyin dokusunda küçük kanamalara ve beyindeki sinir hücrelerinin fizyolojisinin bozulmasına neden olabiliyor. Bu çeşit bir yaralanma beyin hücrelerinin yıkımını, ardından Alzheimer, Parkinson ve ALS gibi motor nöron hastalıklarına yol açma ihtimalini gündeme getiriyor. Hasarın beynin hangi bölgesinde oluştuğu da önemli diğer bir unsur. Mesela davranış değişikliklerine dair belirtiler beynin ön lobundaki bir hasarın habercisi olabiliyor. Hasar beynin orta bölümündeki, kas kontrolünden sorumlu siyah cisim denilen bölümde oluştuysa Parkinson hastalığında görülen belirtilere benzer belirtiler gözleniyor.
31. I. Beynin farklı bölgelerindeki hasarlar, farklı hastalıklara neden olur.
II. Alzheimer, Parkinson, ALS gibi hastalıkların oluşumunda darbeye maruz kalmak etkili olabilir.
III. Alzheimer’da Parkinson ve ALS hastalıklarına göre daha fazla beyin hücre ölümü görülmektedir.
Bu parçadan yukarıda verilenlerden hangilerine ulaşılamaz?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
32. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmamıştır?
A) Örneklemeden
B) Benzetmeden
C) Gerekçeli yargıdan
D) Açıklamadan
E) Tahminden
33. Günümüzde tarih konulu çoksatar roman yazarlarından biri de Amin Maalouf’tur. Farklı ve istisna olabilecek aidiyetleri bir arada taşıyan ve bir üst kimlik olarak dünyalı olmayı çok iyi özümsemiş olan yazarın hayatı, savaşlarla ve mücadelelerle şekillenmiştir. Lübnan’da savaşın başlaması ile Fransa’ya göç eden Hristiyan, Arap asıllı bir aileye mensup olarak gençliği çatışmalı çevrelerde geçmiş ve bu durum kimlik üzerine derin analizler yapmasını sağlamıştır. Taşıdığı binlerce yıllık kültürel miras, eserlerinde öyle içten bir dille sentezlenir ki hayatın ölümlerle iç içe geçtiği dünyamızda çok kültürlülüğün nasıl bir zenginlik olduğunu açıkça gösterir. Varlığı ve yazdığı eserler, böylesi bir umut barındırdığı için çok sevilir ve neredeyse hemen her eseri uluslararası ölçekte bir ödüle layık görülür.
Bu parçadan Amin Maalouf ile ilgili olarak
I. Eserlerinin yetkin nitelikler barındırdığı
II. Eserlerinde evrensel özlerin bulunduğu
III. Son yıllarda tarihsel içerikli yapıtlarıyla ilgi odağı olduğu
IV. Eserlerinin pek çok dünya diline çevrildiği
yargılarından hangileri çıkarılamaz?
A) I ve II
B) Yalnız II
C) II ve IV
D) III ve IV
E) Yalnız IV
34. (I) İlk kez 1963 yılında İstanbul Üniversitesinden bir grup araştırmacının bölgede yüzey çalışması yaptığı sırada fark edilen Göbeklitepe’de kazılar, o günden bugüne devam ediyor. (II) 1995 yılından bu yana Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müzesi tarafından devam ettirilen kazı çalışmalarında Neolitik Çağ’a ait “T” şeklinde dikili taşlar bulundu. (III) Ayrıca yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait, 65 santimetre uzunluğunda insan heykeli ve dairesel şekilli tapınak kalıntıları ortaya çıkarıldı. (IV) Göbeklitepe’de bulunan bu kalıntıların ve yapıların dünyanın ibadet için yapılmış en eski tapınakları olduğu düşünülüyor. (V) Şanlıurfa şehir merkezine 18 kilometre uzaklıktaki Göbeklitepe, yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgisiyle karşılaşıyor. (VI) Bu öneminden dolayı Göbeklitepe, 4 Temmuz 2018’de gerçekleştirilen 42. Dünya Miras Komitesi Toplantısı’nda UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alındı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) V B) III C) VI D) II E) IV
35. Okyanuslardaki canlı organizmaların toplam kütlesinin yaklaşık %90’ını mikroorganizmalar oluşturur. Okyanuslardaki besin zincirinin en altında bu tek hücreli canlılar vardır. Bu canlılar sadece doğrudan ya da dolaylı olarak balıklar, deniz kuşları, balinalara yiyecek olmakla kalmaz; aynı zamanda fotosentez yaparak Dünya’nın atmosferindeki karbondioksitin oksijene dönüşümüne de katkıda bulunurlar. Küresel iklim değişikliği sebebiyle eriyen kutup buzları, bu buzlarda büyüyen tek hücreli canlı sayısının ve dolayısıyla denizlerdeki besin miktarının azalmasına sebep oluyor. Karasal ortamlarda yaşayan mikroorganizmalar da karbondioksit, metan ve azot oksitler gibi önemli sera gazlarını atmosfere salıyor. Üstelik salınan gaz miktarı iklim değişikliği nedeniyle giderek artıyor. Bilim insanları, iklim değişikliğini önleme ile ilgili çalışmalarda bu organizmaların dikkate alınmamasının büyük bir hata olduğunu söylüyor.
Bu parçadan hareketle okyanuslarda yaşayan mikroorganizmalar ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Okyanusta yaşayan canlıları besledikleri
B) Önem ve değerlerine yönelik yeteri kadar araştırma yapılmadığı
C) Okyanuslardaki biyolojik yaşamın çoğunluğunu oluşturdukları
D) Atmosferin temizlenmesine katkıda bulundukları
E) İklim değişikliklerinden olumsuz etkilendikleri
36. Bir gün Haldun Taner, yakın bir sanatçı dostuna şöyle demiş: “Ben, sabah erkenden kalkar, balkona daktiloyu atıp günde yirmi sayfa yazarım. Aklımda hiçbir şey yoksa ne görüyorsam onu dökerim sayfalara.” Sanat hayatımın ilk yıllarında Attilâ İlhan da bana, “Her gün birkaç A4 sayfayı dolduracak kadar kalemini çalıştırmaya alışmalısın.” demişti.
Bu parçadan hareketle yazarın, yazarlıkla ilgili olarak anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Olgunluğa ulaşmak için yıllar içinde yavaş yavaş pişmek gerekir.
B) İlhamın yanında el emeği de gerektiren sanatsal bir uğraşıdır.
C) Akıldan geçenleri el çabukluğuyla kâğıda aktarmanın yanında doğru ve yerli yerinde anlatmak da gerekir.
D) Yazmak kadar, kullanılan dilin inceliklerini öğrenmek için de çaba sarf edilmelidir.
E) Bir yerden esinlenmeye dayanmadan yürütülen bir çalışmadır.
37. I. Hayatta bir amaca ulaşma çabası olmayan insanlar, nehir üzerinde akıp giden saman çöpü gibi oradan oraya savrulur.
II. Bilgi ve görgü bakımından olgunlaşan bir insanın davranışları, bu duruma ulaşmadan önceki hâlinden farklılaşır.
III. İnsan, çevresinde bulunduğu erdem ve kültür sahibi kişilerin etkisiyle zaman içinde olgunlaşmaya başlar.
IV. İnsanlar başaklar gibidir, içleri boşken başları havada gezerken doldukça eğilirler.
V. Bir insanın hayatta yapacağı en büyük hata, kendini hatasız biri sanarak hâl ve tavırlarını değiştirmemesidir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri, anlamca birbirine en yakındır?
A) I ve II
B) II ve III
C) II ve IV
D) III ve IV
E) IV ve V
38. Bir özlü sözün, kapalı olan bir ifadenin açıklanması; edebiyat, felsefe, tarih gibi herhangi bir konunun temel noktaları hakkında bilgi vermek amacıyla başvurulan bir yöntemdir.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ek eylem
B) Hem niteleme hem belirtme sıfatı almış bir isim
C) Birleşik sıfat
D) Çekimli eylem
E) Ünsüz türemesi
39. 1998’de bir gazetede çalışıyordum. Yayın yönetmenim polisiyeye meraklıydı. Bana “Avrupa’da ve Amerika’da hafta sonları polisiye tefrikalar yayımlanır. Biz niye yapmıyoruz?” dedi. Ben bir karakter çizdim Başkomiser Nevzat diye. Onu yazarken birkaç karakterden esinlendim: Bir tanesi “Ah Güzel İstanbul” filminde Sadri Alışık’ın canlandırdığı Haşmet İbriktaroğlu, diğeri Yavuz Turgul’un Muhsin Bey’i, bir de tanıdığım emniyet müdürü. Kimdir şimdi bu Başkomiser Nevzat? Eski İstanbullu, vicdanlı bir adam. Süper kahraman değil, hata yapıyor, vuruluyor ve eninde sonunda suçluları yakalıyor. Kısacası bu roman kahramanım tüm yazınsal yapıtlarda olduğu gibi —-
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) yazarı olan benim kişisel özelliklerimden izler taşıyor.
B) bütünüyle gözlem ve izlenimlerime bağlı kalarak oluşturduğum bir karakter oldu.
C) yapıtımı herkese okutacak kadar sürükleyici özelliklere sahip.
D) yazınsal yeteneklerimi ustaca kullanmamla inandırıcılık kazandı.
E) gerçeklerin ve hayal gücünün birlikte ustaca harmanlanmasıyla oluştu.
40. Fosil yakıtların yanması sonucu —- karbondioksit, küresel ısınmayı —- en önemli gazlardan biri; birçok bilim insanı, karbondioksit gazı salımının bugüne göre %50 oranında —- gerektiğini düşünüyor.
Bu cümlede boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisinde verilenler sırasıyla getirilmelidir?
A) açığa çıkan – artıran – azaltılması
B) oluşan – tetikleyen – etkisini yitirmesi
C) ortaya çıkan – hızlandıran – hafifletilmesi
D) doğaya salınan – önleyen – indirgenmesi
E) yaygınlaşan – çoğaltan – olması
CEVAPLAR
| 1 – | D | 8 – | A | 15 – | A | 22 – | B | 29 – | D | 36 – | E |
| 2 – | B | 9 – | E | 16 – | B | 23 – | E | 30 – | C | 37 – | C |
| 3 – | A | 10 – | E | 17 – | A | 24 – | D | 31 – | C | 38 – | D |
| 4 – | B | 11 – | B | 18 – | C | 25 – | E | 32 – | B | 39 – | E |
| 5 – | C | 12 – | D | 19 – | C | 26 – | A | 33 – | D | 40 – | A |
| 6 – | D | 13 – | E | 20 – | D | 27 – | A | 34 – | A | ||
| 7 – | C | 14 – | E | 21 – | C | 28 – | B | 35 – | B |
1. Yeni iş modelleri, çalışma yöntemleri ve iletişim tekniklerinin değişmesi sosyolojik olarak önemli olayları doğurmaktadır (I)(ortaya çıkarmaktadır). Yapay zekâ işlemcilerinin endüstriyelleşmesi ile birlikte sosyal alanda değişim hızının birden artacağı, buna rağmen yeni gelen kuşakların bu hıza kolaylıkla adapte olabileceği (II)(kendilerini uyarlayabileceği) düşünülmektedir. Çünkü kuşakların analizi yapılmaya (III)(çözümlenmesine) çalışılırken genel olarak yaşanan büyük ve unutulmayacak olayların kuşaklar üzerindeki yansımaları (IV)(etkisi) dikkate alınır. Son yıllarda dünya; yapay zekâ, robot teknolojilerive hizmet otomasyonlarında oldukça hızlı ve önemli gelişmelere sahne olmaktadır (V)(yol açmaktadır).
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
2. Kemalettin Tuğcu, çocuk ve genç okurların macera ihtiyaçlarını karşılayabilmiş bir yazarımızdır. O, hayali geniş, kalemi açık bir yazardır. Soluklanmadan okursunuz romanlarını. Romanlarında olaylar hızlı seyreder, merak unsuru oldukça kuvvetlidir. Eski Bir Masal işte bu romanlarından biridir.
Bu parçada altı çizili sözle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Akıcı bir anlatıma sahip olmak
B) Geniş bir hayal gücü olmak
C) Biçem bakımından doğal ve orijinal olmak
D) Yardımcı olayları kurguya ustalıkla dahil etmek
E) Olay anlatımında mantık hatasına rastlanmamak
3. Bizde okullarda okutulan tarih kitaplarına tamamen harp tarihi gözüyle bakabilirsiniz. Bunların hiçbirinde kültür tarihimize, medeniyet abidelerine, mimarlık eserlerine yer verilmez. Bazılarında görülen izahlar ise devede kulak bile sayılmaz. İşte bütün bunları düşünen merhum Muallim Cevdet, muazzam bir esere imza atıyor: Türk Ahiliği.
Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Görülüyor ki insanların böyle sıra dışı olaylara inanması neredeyse imkânsız.
B) Yetinmeyi bilme, huzurlu bir yaşamın olmazsa olmazlarından biridir.
C) Büyük kentler bir yana bırakılırsa ülkede hayvansal besin tüketimi oldukça azdı.
D) O da az değil yani, muziplikte, işi gücü hayatla dalga geçen benim gibilere taş çıkartır.
E) Başka hiçbir şeyde gözü olmayan kişiler, azımsanmayacak kadar çoktur.
4. I. Psikolojik bir rahatsızlık olan insomnia ya da diğer bir ifadeyle uyuyamama sendromu, özellikle iş hayatının içerisinde yer alan bireylere performans düşüklüğü olarak yansıyabilmektedir.
II. Uykuyu kısaltan birçok etken olduğunu ifade eden uzmanlar, “insomnia”nın özellikle teknolojik gelişmelerle ortaya çıktığını öne sürmektedir.
Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) I. cümlede açıklanan konuyu destekleyen durumlardan söz edilmektedir.
B) I. cümlede tanımlanan rahatsızlığı ortaya çıkaran bir nedenden bahsedilmektedir.
C) I. cümledeki saptamanın toplumu neden daha fazla etkilediği açıklanmaktadır.
D) I. cümlede sözü edilen hastalığın kimlerde yaygın olarak görüldüğü örneklenmektedir.
E) I. cümlede değinilen olgunun bilimsel olarak açıklaması yapılmaktadır.
5. İnsan ve teknoloji etkileşiminde ibrenin makineleşme yönünde ilerlediğini düşünen çok sayıda uzmanın eskiden bilim kurgu olarak değerlendirilen senaryoları, günümüzde yaşananların sıradan, canlı ve güncel bir aktarımı şeklinde görülmektedir.
Bu cümlede sözü edilen uzmanlarla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İlk bakışta tuhaf görülen düşüncelerine kısa sürede alışıldığı
B) Merak ettikleri konular üzerinde hayal ürünü projeler ürettikleri
C) Projelerini hayallerinin sınırlarını zorlayarak ürettikleri
D) Çözmek için çabaladıkları sorunlarla ilgili çok sayıda fikir üretip onlara cevaplar aradıkları
E) Çağdaş bilim verileriyle düş gücünden oluşan tasarılarının gerçeğe dönüştüğü
6. I. Günümüz toplumsal yapısı, bilgiyi etkili biçimde kullanan ve yaşama dönüştüren bireye gereksinim duymaktadır.
II. Bu gereksinim, bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandırma yönünde yoğun çabaları beraberinde getirmiştir.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Günümüzde toplumun bilgiyi etkili kullanan ve uygulayan kişilere duyduğu gereksinim, bireylerin bilgi okuryazarlığı becerisinde ve eğitimcilerin misyon ve stratejilerinde değişimi zorunlu kılmıştır.
B) Günümüzde toplumun bilgiyi etkili kullanan ve uygulayan kişilere duyduğu gereksinim, bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve öğrenmeyi ömür boyu devam ettirme anlayışını kazandırma yönünde yoğun çabaları beraberinde getirmiştir.
C) Günümüz toplumlarının en çok gereksinim duyduğu insan tipi, bilgi okuryazarlığı becerisini ve sürekli öğrenme anlayışını kazanmış kişilerdir.
D) Bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandırma yönündeki yoğun çabalara günümüz toplumunda çok ihtiyaç vardır.
E) Bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandıran çalışmalara bugünkü eğitim sistemimizde ağırlık verilmelidir.
7. Vücudun bir kısmı veya tamamı, kısa bir zaman diliminde büyük miktarlarda radyasyona maruz kaldığında ortaya çıkabilecek hasarlar kişiden kişiye değişmekle birlikte genel olarak birkaç hafta içerisinde şiddetli hasarlar, hastalıklar hatta ölüm meydana geliyor.
Bu cümlede aşağıdakilerin hangisinde verilen ses olayları vardır?
A) Ünsüz yumuşaması – ünlü düşmesi – ünlü daralması
B) Ünsüz yumuşaması – ünsüz benzeşmesi – ünlü düşmesi
C) Ünsüz benzeşmesi – ünlü düşmesi – ünsüz türemesi
D) Ünsüz düşmesi – ünlü düşmesi – ünlü daralması
E) Ünsüz yumuşaması – ünsüz türemesi – ünlü daralması
8. Fuat Köprülü’nün, zamanında, (I) “Bütün Türk edebiyatını (II) terazinin bir gözüne, Dede Korkut’u da öbür gözüne (III) koysanız, yine Dede Korkut ağır basar.” dediği (IV) eserle ilgili günümüzde hâlâ yeni gelişmelerin (V) yaşanıyor olması harika bir olay.
Bu cümlede numaralanmış sözcüklerin hangisi “üçüncü tekil kişi iyelik eki” almamıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
9. Brokoli, yaban mersini, kivi gibi antioksidan içeriği yüksek besin maddelerinin kansere yol açtığı yönündeki haber, onlarca yıldır bu besinleri kanserden korunmak için tüketen çok sayıda insanda kafa karışıklığı yarattı.
Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı, aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) Özne – zarf tümleci – belirtisiz nesne – yüklem
B) Belirtisiz nesne – özne – belirtili nesne – yüklem
C) Özne – yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) – belirtisiz nesne – yüklem
D) Zarf tümleci – yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) – özne – yüklem
E) Belirtili nesne – zarf tümleci – özne – yüklem
10. (I) Galata Kulesi’nin güneybatısında bulunan sura, temelinde ve surun oturduğu ana kayada aylar öncesinde yaşanan açılmaya rağmen müdahale edilmiş değil. (II) Sura dayanan Sen Piyer Kilisesi de tehlike altında. (III) Şair Ziya Paşa Caddesi’ndeki surun temelindeki çökme Beyoğlu’ndan sorumlu İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na ocak ayında ihbar edilmişti. (IV) Kurul, 22 Şubat 2019 tarihli kararında Beyoğlu Belediyesine, çökmeyi önleyici geçici müdahalenin belediye bünyesindeki Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB) Müdürlüğü tarafından yapılıp yapılamayacağını sordu. (V) İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Galata surlarının tümüne rölöve, restitüsyon ve restorasyon projesi yapması gerektiğini hatırlattı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, girişik birleşik cümledir.
B) II. cümlede, birden fazla isim tamlaması vardır.
C) III. cümlede yüklem, birleşik çekimli birleşik fiildir.
D) IV. cümlede, sıfat grubu (birleşik sıfat) kullanılmıştır.
E) V. cümlede, hem ilgeç hem bağlaç bulunmaktadır.
11. Türk dizi sektörü (I) öyle oyuncuları (II) barındırıyor ki dizinin fragmanı (III) görüldüğünde -fragmanı geçtim, oyuncunun dizide rol alacağı (IV) duyulduğunda- oyuncunun nasıl bir tiple karşınızda olacağı az çok herkes tarafından kestirilebilir. Dizinin bölüm sayısı (V) ise en çok merak edilen konulardan.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi, “belirtme durumu eki” almıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
12. Üstelik ben bir şairim, bilemezsiniz
Her akşam rüzgâr gibi sokaklara düşerek
Elleri ceplerinde birisi gezer
Bir yürek taşır göğsünde duygulu, ürkek
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İlgi eki
B) Ek eylem
C) Yeterlik fiili
D) Kişi eki
E) Benzetme edatı
“Bacasız sanayi” olarak ifade edilen turizm pastasından payımıza düşeni hakkıyla alabilmek için bir an önce eksiklerimizi gidermemiz gerekiyor. Açılacak yeni havalimanımızın alt yapısını ve hizmet alanlarının çalışma planlarını şimdiden yapmamız gerekiyor.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla doğru olarak verilmiştir?
| I | II | III | IV | |
| A) | Zarf | Edat | Sıfat | Zamir |
| B) | Sıfat | Edat | İsim | Zarf |
| C) | Sıfat | Zarf | Zamir | Edat |
| D) | Zarf | Bağlaç | İsim | Sıfat |
| E) | İsim | Bağlaç | Zamir | Zarf |
14. Şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar belirli bir devri karakteristik özellikleriyle tanıtan bir başkasını hatırlamıyorum.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Geçişli yüklem
B) Sıfat-fiil öbeği
C) Edat öbeği
D) Bağlaç
E) Zamir (adıl)
15. Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik fiillerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) Bu ortaklığın bize kazandıracaklarını hele bir tasavvur et.
B) İzmir’deki edebî dergilerden birinde kendi resmini neşrettirdi.
C) Arkamda bıraktığım geçmişi unuttuğum gün kim bilir, ne kadar rahat edeceğim?
D) Hayatımın sonuna kadar böyle her günümü zehir edemem ya!
E) Bunca güzelliği burada yaşadıktan sonra başka bir ülkede doğmayı niye tercih edeyim ki?
16. Araştırmacılar, yüzyıllardır balıkçıları barındıran Karaburun, geçmişi Bizans’a dayanan Yeniköy, Terkos kıyısındaki Durusu, Sazlıdere Barajı kenarındaki Şamlar köylerinde; bazı ilçe merkezlerindeki kahvelerde, mandıralarda, çiftliklerde çalışan yöre insanlarıyla konuştu.
Aşağıdakilerin hangisinde noktalı virgül (;) bu cümledeki işleviyle kullanılmıştır?
A) Binyılların eskitemediği bu ünlü sözlerin sahibi Aristoteles, Çanakkale’nin Assos antik kentinde de üç yıl kalmış; yapıtlarının kimi bölümlerini burada kaleme almıştı.
B) Eskiden katırlarla, eşeklerle birlikte yürüyerek çıkılan yayla yolları giderek asfalta dönüşüyor; atalarımızın binbir emek ve zahmetle oluşturduğu taş patikalar, dozerlerin acımasızlığı karşısında birer birer yok oluyor ne yazık ki.
C) Yaklaşık üç saatlik bir yürüyüşün ardından, terk edilmiş Şorak Yaylası’na varıyor; molanın ardından, kuzeye doğru yönelen patikayı izleyerek yükselmeye başlıyoruz.
D) Kuzey Amerika, yüz ölçümü bakımından Asya ve Afrika’dan sonra dünyanın en büyük üçüncü; nüfus bakımından ise Asya, Afrika ve Avrupa’dan sonra en büyük dördüncü kıtasıdır.
E) Toprağın verimi açısından büyük önem taşıyan bu canlılar; ülkemizde Akdeniz ikliminin yaşandığı yerlerde, deniz seviyesine yakın, düşük rakımlı bölgelerde yaygın olarak bulunuyor.
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kısaltılmış ifadenin okunuşuna uygun bir ek getirilmemesinden kaynaklanan yazım yanlışı vardır?
A) Ortaöğrenimi sırasında, TÜBİTAK’ın ülkemiz adına katıldığı uluslararası bilim olimpiyatlarında ülkemizi temsil eden takımlarda yer alanlar bizden burs alabiliyor.
B) TRT’den naklen yayınlanacak Moldova-Türkiye maçı saat 21.45’te başlayacak.
C) Hayatta olmayan biri adına AİHM’ne bireysel başvuru yapılamayacağını biliyor muydunuz?
D) TOKİ’nin Ankara’daki arsa satış işleminin ertelendiği haberi ajanslara düştü.
E) Ticarete atılmak isteyen ya da Bağ-Kur’da kaydı bulunan şahısların en büyük gider kalemlerinden biri, aylık sigorta primi ödemeleridir.
18. Uçan sinekleri suyun içinden vuran balıklar ( ) fırlatma rampasından atılan füzeler gibi ilerleyen bukalemun dili ( ) düşmanını uzaktan nakavt edebilen karidesler ( ) Bu tür avcı hayvanlardaki “silahlar” hayrete düşürüyor insanı ( )
Bu parçada boş ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (,) (;) (.) (.)
B) (,) (,) (!) (…)
C) (-) (-) (…) (…)
D) (,) (,) (…) (.)
E) (;) (;) (.) (.)
19. (I) Bilişim teknolojilerinin gelişimi ile birlikte ağ sistemlerinin ortaya çıkışı ve erişimin kolaylaşması interneti hızlı bir şekilde yaygınlaştırmıştır. (II) Yaygınlaşan internet sistemi, kendi içerisinde barındırdığı sosyal etkileşim özelliği sayesinde “sosyal medya” olgusunu ortaya çıkarmıştır. (III) İletişim temelinde bu olgu, insanların birbirleri ile etkileşimli iletişimlerini sağlayan çevrim içi internet platformları olarak tanımlanıyor. (IV) Sosyal medya, yeni kuşak internet uygulamaları içerisinde yer alır. (V) Sosyal medyayı da içine alan yeni kuşak internet uygulamaları Web 2.0 ile ortaya çıkmıştır. (VI) Web 1.0, internetin ilk ortaya çıktığı zamanlarda tek yönlü enformasyon işleyişini ifade etmekteydi ve soyal medya kullanımı bu platformda sınırlıydı. (VII) Ayrıca web 1.0 tabanlı sosyal medya uygulaması, içeriğinin kullanıcılar tarafından şekillendirildiği bir ara yüze sahipti.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
20. İlk romanların ayrı bir yeri vardır, hem yazar için hem de okur için. Yazar, ilk kez okurla paylaşır bir romanını. Okur, ilk kez tanışır bir romancıyla. Öte yandan —-. Doğrudur, yazar anlatacaklarını kendi yaşadıkları üzerinden kurgular. Belki de çevresinden, ailesinden ilham alır. Ne ki bunu yaparken bambaşka bir hayatın da olduğunu gösterir bize. Romanın doğasında, tanımında, doğuşunda var olan bir özelliktir bu. Roman, bireyi diğerlerinden ayıran öyküyü anlattığı gibi, ne kadar çok ortaklığımızın olduğunun da altını çizer. Yazarın böyle bir niyeti olmasa bile.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) genellikle otobiyografik olmakla eleştirilir ilk romanlar
B) yazar, bir alanda ilk kez boy göstermenin heyecanını yaşar
C) bu tanışıklığı avantaja çevirmenin derdine de düşer yazar
D) kendi yaşantısından yola çıkarak toplumsal yaşama ayna tutar
E) ilk romanların kaderi tümüyle okurun elindedir
21. (I) “Evlilik” denen bir sözleşme ile oluşan evlilik biçimleri, günümüze değin çok farklılaşmış olsa da varlığını sürdürmeye devam etmektedir. (II) Düşünürler tarafından ailenin sınırlarının çizilmesi ve genel bir tanımının yapılması için farklı kriterler kullanılmıştır. (III) Kimi düşünürler aynı çatı altında bulunanlara, kimileri çeşitli paylaşımlarda bulunan birey gruplarına aile adını vermişlerdir. (IV) Neslin devamı bakımından birbirleriyle bağlantılı olan ve genel olarak da “anne-baba ve çocuklardan oluşan insan birliği” şeklinde yapılan tanımlama bile belli bir aile biçimini anlatmaktadır. (V) Burada öncelikle “neslin devamıyla ilgili bir yakınlık ilişkisi” vurgulanmıştır ama böylesi bir tanım, aile kapsamı dışında tutulamayacak üstelik tarih boyunca toplumlarda yaygın biçimde süregelen geniş kapsamlı akrabalık sistemini ihtiva etmemektedir.
Yukarıda verilen paragrafta numaralanmış cümlelerden hangisi parçanın anlam bütünlüğünü bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
22. Sanat ve edebiyatın artık eskisi gibi gazetelerde yer bulamaması düşündürücü. Son zamanlara kadar gazeteler, kültür ve edebiyat dergileri, ekleri vererek ön plana çıkardı. Gazete dendi mi akla haberin yanında kültür, sanat ve edebiyat gelirdi. Tanzimat Dönemi’nden bu yana gazeteler hep bu işlevi yerine getirmiştir. Böylece yetişen kuşak da daha kültürlü ve donanımlı olarak topluma hizmet etmiştir. Artık siyasal olayların ağırlıkta olduğu, edebiyat ve sanatı öteleyen bir yaklaşım var. Bu da ister istemez gazetecilikte bir çölleşmeyi beraberinde getiriyor.
Bu parçada gazete ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?
A) Her kesimin sorunlarının eşit oranda yansıtılmamasından
B) Eski habercilik anlayışlarının devam ettirilmesinden
C) Propaganda merkezi hâline getirilmesinden
D) Sanat ve edebiyatın ikinci plana itilmesinden
E) Niteliksiz sanat ve edebiyat çalışmalarının haberleştirilmesinden
23. Seçim, hangi alanla ilgili olursa olsun karar vermek demektir. Karar vermek ise bazı şeyleri feda etmek, bir şeyden vazgeçip başka bir şeyi tercih etmek anlamına gelir. Feda edilen şeyleri düşünmek hepimizi çoğunlukla üzer, iç gerilimimizi artırır, sinirlerimizi bozar. İç dünyamızda meydana gelen bu dengesizliğin nedenini dış dünyamızda ararız. Suçu karşımızdakilerin üzerine atarız. Bunun sonucunda da öfkelenir dururuz. Bu da çok tehlikeli bir durumdur. Konfüçyüs, “Öfkeli bir adamın içi zehir doludur.” der. Bu hem bizi hem çevremizdekileri zehirler.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Açıklama
B) Tartışma
C) Tanımlama
D) Genelleme
E) Tanık gösterme
24. Kaliforniya Üniversitesinden iki araştırmacı, Roger Bohn ve James Short, insan beyninin bir günde maruz kaldığı bilginin miktarını belirlemek üzere bir araştırma yapmaya karar verdiler. Ancak araştırmaya ilginç bir boyut daha kattılar. Bilgi farklı biçimlerde gelebildiğinden ve videolardan elde edilen bilgiyi dergi ve gazetelerle kıyaslamak zor olduğundan, bütün bilgiyi standart bir ölçüm birimine yani kelimelere dönüştürmeye karar verdiler. Açıkladıkları raporlara göre, ABD’de yaşayan ortalama bir insanın beyni, her gün 100 bin 500 kelimeye maruz kalıyor. Yani insan beynine değişik kaynaklardan bu miktarda bilgi gönderiliyor. Bu kelimelerin yüzde 45’i televizyondan, yüzde 27’si bilgisayarlardan, yüzde 11’i radyodan, yüzde 9’u basılı medyadan, yüzde 5’i telefon konuşmalarından ve geri kalanı da küçük miktarlar hâlinde filmlerden, bilgisayar oyunlarından ve diğer bilgi kaynaklarından geliyor.
Bu parçadan hareketle
I. İnsan beynine en fazla bilgiyi televizyonun gönderdiği
II. Basılı medyanın, insan beynine gönderdiği bilginin bilgisayardan az olduğu
III. Bilgisayar oyunlarının, insan beynine hiç bilgi göndermediği
IV. İnsan beynine en az bilgiyi telefon konuşmalarının gönderdiği
yargılarından hangileri çıkarılamaz?
A) I ve III
B) I ve IV
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve IV
25. Orhan Veli ve arkadaşları, Garip isimli ortak kitabın ön sözünde geleneği eleştirerek kendi şiir anlayışlarını açıklamışlardır. Onlara göre, gelenek, şiiri konuşma dilinden ayırmıştır. Vezin ve kafiyeyi şiirin temel unsurları olarak görmüştür. Oysa vezin ve kafiye sadece şiirin ezberlenmesi için yardımcı olan ögelerdir, estetik bir değer taşımaz, bu yüzden gereksizdir. Gelenek, söz sanatlarını yüceltmiştir. Bugüne kadar yüzlerce şair binlerce teşbih yapmıştır. Bundan sonra yapılmaması, şiire hiçbir şey kaybettirmez. Gelenek, şiiri seçkinlerin sesi olarak kullanmıştır. Şiir hep egemen sınıfa seslenmiş, onu anlatmıştır. Yeni şiirin dayanacağı zevk, azınlığı oluşturan bu seçkin sınıfın değil, çoğunluğu oluşturan halkın zevki olacaktır. Bütün bunların yanında her sanat dalının kendine özgü özellikleri ve ifade araçları vardır. Şiirde müzik ve resme öykünmek zayıf sanatçıların işidir. Şiiri şiir yapan, yalnızca edasındaki özelliktir ve o da manaya aittir.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Orhan Veli ve arkadaşlarının şiir anlayışına uymaz?
A) Konuşma dilini kullanmak
B) Sıradan insanları anlatmak
C) Söz sanatlarından uzak durmak
D) Güzel sanatlardan yararlanmak
E) Ölçü ve kafiyeden vazgeçmek
26. Edebiyat tarihi, dokunulmaz sandığımız klasiklerin pek de dokunulmaz olmadığının örnekleriyle doludur. Biz ölümlü okurlar, ölümsüz klasiklere karşı en ufak bir iğnelemeden bile çekinirken çoğu yazarın bu konuda pek de çekingen olmadığını söyleyebiliriz. Alman edebiyatının ünlü eleştirmeni Michael Maar, bir makalesinde, “Bir yapıtı okumak çaba gerektiriyorsa yazar başarısız sayılmalıdır.” diyerek okunmayan veya okunamayan kitaplara -isterse klasik olsun- savaş açar.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Klasik yapıtların eleştirilebileceği
B) Klasik yapıtların eleştirisini herkesin yapamayacağı
C) Nitelikli sanat eserinin ilk okunuşta kolayca anlaşılacağı
D) Okurların klasik eserleri değerlendirmesinin doğru olmayacağı
E) Klasik yapıtların ancak o düzeyde eser veren sanatçılarca eleştirilebileceği
27. Halkın kitap okuma alışkanlığı neredeyse sıfır noktasında. Bunun birçok nedeni var mutlaka. Sorunun ekonomik boyutu yani kitapların pahalı olduğu iddiası ise toplumun kitaba olan yaklaşımını göz önüne aldığımızda son derece ilkel bir bakıştır bana göre. Yalnız bununla kalsa iyi! Artık dizginlenemez boyutlara ulaşan para kazanma hırsı da kitaba ve kitapçıya karşı son derece düşmanca tavırlara neden olabiliyor günümüzde. Para hırsı, gözleri tamamıyla kör etmiş; öyle kitaptır, kültürdür, sanattır, edebiyattır; anladığı, dinlediği yok kimsenin!
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?
A) Halkın okumaya karşı son derece ilgisiz olduğuna
B) Kitapların pahalı olmasının okuma oranını düşürdüğü iddiasının geçersiz olduğuna
C) Para kazanma hırsının kitaba karşı olumsuz davranışlara neden olduğuna
D) Kitabın gelir getirmemesinin kitapçıları zor durumda bıraktığına
E) Para hırsının sanata ve edebiyata olan ilgiyi yok ettiğine
28. Bilim kurgu ve fantezi edebiyatının en önemli yazarlarından Ursula Le Guin’in Mülksüzler adlı romanı yayımlandı. Roman, devam eden dünya düzeninin eleştirisini içermektedir. Orwell’ın 1984 romanı üzerine bir yazı yazarken Le Guin’in bu romanı geldi aklıma. İki yazar da var olan dünya düzeninin, idarecilerin toplumu nasıl baskı altına aldıklarını, onları uyuşturduklarını, yaptıkları her türlü yanlışı onlara nasıl doğruymuş gibi kabul ettirdiklerini trajik ve kendilerine has bir biçimde işliyor. Dünya edebiyatının bu iki büyük yazarı arasındaki benzerlik yalnızca işledikleri konulardan gelmiyor; resmî gerçekleri sorgulayan yapıtlarındaki derinlik, düş gücü ve ironi de birleştiriyor onları.
Bu parçada sözü edilen iki yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yaşanan düzendeki çarpıklıkları saptamışlardır.
B) Yüzeysel anlatımdan kaçınmışlardır.
C) Alaycı ve yergiye dayanan bir tutum izlemişlerdir.
D) Kendilerine özgü bir anlatıma sahiptirler.
E) Bunalımdan çıkış yolları ile ilgili öneride bulunmuşlardır.
29. İlk şiirlerimi, lisedeyken yazdım. Bunlar yuvadan uçmaya çalışan bir yavru kuşun ilk kanat çırpışlarıydı. Belli bir yörüngede düşmeden tutunabilmek kolay değildi. Gelenekten yararlandım, usta şairlerin bıraktığı mirası değerlendirdim. İlk başlarda kendim olabilecek miyim bunca yazılan arasında diye düşündüm. Yazdıklarım acaba ses ve soluk olarak öncekileri mi yoksa beni mi yansıtacak endişesi hep oldu. Zamanla anladım bu endişeyi bir zamanlar kendi rengini taşıyan her şairin yaşadığını.
Bu parçadaki sözleri söyleyen yazar, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini sezdirmektedir?
A) Evrensel değerlere önem verdiğini
B) Yalın ama yetkin yapıtlar verdiğini
C) Deneyim kazandığını
D) Özgün olduğunu
E) Güzel duyusal bir söylemi benimsediğini
30. Yazar, bu öykü kitabında yoğun bir imge örgüsüyle çıktı karşımıza. Her bir öyküsünde insanı şaşırtıyor bu durum. Bir yanda anlattığı hayat ve insan, öte yanda onların yaşanmışlıklarının yansılarını içeren “durum”ların dile getirilişi… Öykücünün kurduğu dil, tanıklığın yeni bir biçimi olarak beliriyor burada. Aşınmamış sözcükler, şaşırtıcı tümceler, imgelemi güçlü söz öbekleri… Kendi deyişini, söyleyişini yaratabilen bir anlatıcı ile karşı karşıyaydık bu ilk kitapta. Kurduğu dil, yarattığı imge örgüsüyle hayatın ıskalanan yanlarına bakıyor. Belleğin an’lık dönüşümlerini, buradayken ötede olan hâlimizin yansılarıyla iç içe veriyor. An’lara bakışın, buradan akıp gelen duyarlık alanlarının öykülerini kaleme alıyor.
Bu parçada altı çizili sözler aşağıdaki kavramlardan hangisiyle ilgilidir?
A) Üslup
B) Yalınlık
C) Akıcılık
D) Özgünlük
E) İçerik
31. Çocuklara kitap yazmak, çok büyük bir sorumluluktur. Çocuk kitabı yazmayı kolay sananlar çok yanılıyorlar. Gerçekten önemli sorumlulukları yüklenmesi gerekiyor, bu alanda kalem oynatanların. Çocuk kitabını bu bilinçle yazmak, sözcükleri bile özenle seçmek gerekiyor. Ama günümüzde çocuk edebiyatına bu titizlikle yaklaşılmıyor. Yaklaşılmadığı için de nitelikli kitap sayısı az. Etrafı cicili bicili, elma şekeri gibi kitaplar sarmış durumda ama maalesef içleri boş… İşte bu yüzden birileri bana “Çocuklar bu tür kitapları istiyor.” Dediğinde kibarca onların bu tekliflerini kulak ardı ediyorum. Ben her şeyden önce bir yazarım, öyle yemek siparişi verir gibi sipariş almıyorum. Üstelik çocuklar çoğu zaman gereksinim duydukları şeyin ne olduğunu bilmezler zaten.
Bu parçada yazar, özellikle aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır?
A) Çocuk kitaplarının hep aynı konular üzerinde durmasına
B) Kitapların da yemek gibi asli bir ihtiyaç olarak algılanmamasına
C) Yazarlardan, kitaplarını çocukların beklentilerine göre yazmalarının istenmesine
D) Çocuk kitaplarının didaktik unsurlarla dolu olmasına
E) Çocuk kitaplarının ulusal ve evrensel nitelikleri kaynaştıramamasına
32. Benim öyküler için bir ölçütüm var. Okuduktan günler sonra bile bir görüntü kalmalı aklımda, o öyküyü sevmem için. Sağlamlığına güvenmem için… Bu ölçüt beni hiç yanıltmadı. Türk edebiyatının tüm ustalarını, böyle buldum. Sabahattin Ali’den tozlu bir yolda düşe kalka ilerleyen yaşlı bir kadın, Sait Faik’ten bir balığa basmış bir ayak, yemeğe uzanmışken kalakalmış bir el, Demir Özlü’den küf kokan bir apartman odası, Adnan Özyalçıner’den çıplak bir ampulün altında kumaş biçen bir kadınla genç kızın fısıldaşan sesleri; Nezihe Meriç’ten arka sokakta bir evin penceresindeki cıvıl cıvıl saksı…
Bu parçanın yazarının öykülerde olmasını istediği ölçüt, aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanın zihninde iz bırakması
B) Yoruma açık olması
C) Bütün insanları kuşatan bir içeriğinin olması
D) Özgün nitelikler taşıması
E) Usta öykücülerden izler taşıması
33. Yıllarını bu işe vermiş bir eleştirmen olarak gençlerde birtakım eksiklikler görüyorum. Başta kendilerine inanmıyorlar. Çalışmanın önemini kavrayamamışlar. Çoğunlukla bir şiiri çalışarak geliştirebilecekleri akıllarına gelmiyor. Günümüz gençleri yapabilme güçlerine inanmıyor. Edebiyatı, edebiyat dergilerini izlemiyorlar bile. Gençler eski dili kullanıyorlar. Süslü sözcüklerle yazmaya özenenler de oluyor. Kullandıkları kavramlar yetmeyince aşkı, özlemi, yaşamın getirdiği acıları çağrışım oluşturacak bir biçimde dile getiremiyorlar. Yazma sürecinde sorunlarla karşılaşınca da heyecanlarını hemen yitiriyorlar, kalemi elden bırakıyorlar. Dünya şiirinden, bizim şiirimizden şairleri anlayarak okumayı önemsemeliler artık. Her gün belli saatlerde okumak ve yazmak için kendilerine zaman ayırmalılar. Edebiyata girerken bana sormuşlardı: “Şiirimizde neyi eksik gördün de şiir yazıyorsun?” demişlerdi. Bu soru bugün de geçerliliğini yitirmedi. Genç şairler de “Neden şiir yazıyorum?” diye kendilerine sormalılar.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen gençlerde görülen eksikliklerden biri değildir?
A) Yazma sürecinde kolay pes etmeleri
B) Şiirde, çalışmanın önemini kavrayamamaları
C) Amaçsız bir şekilde yazmaları
D) Yazın dünyasındaki gelişmelerden habersiz olmaları
E) Biçim kaygısını içeriğin önünde tutmaları
34.
Muhabir:
(I) —-
Akademisyen:
— Çocuklara fazla ilaç verilmesi de problem. Rusya’da doktorlar, çocuğun evde kalmasını ve evde ziyaret edilmesini tercih ediyorlar. Genellikle de tanı için gerekli işlemleri evde gerçekleştiriyorlar. Türkiye’de tepkiler ailelerden geliyor. Doktor, antibiyotik vermeyince “Bu nasıl doktor? Neden antibiyotik yazmadı?” diyerek antibiyotik aldıkları oluyormuş. Hem de çocuklarında görülebilecek büyük sağlık sorunlarını kulak ardı ederek… 30 yıldır bu konuda çalışıyoruz. Önemli ölçüde bir azalma sağladık. Ancak hâlâ tepki gösteren aileler mevcut. Bir çocuğa antibiyotik verilmesi gerekiyorsa çok duyarlı testler yapılması gerekir. Biz de bu sistemi deniyoruz.
Muhabir:
(II) —-
Sanatçı:
— Son yıllarda doğumlarda sezeryan kullanımının artması, bebekleri doğum esnasında anneden alınan probiyotikten yoksun bırakıyor. Bununla beraber daha çok, endüstriyel besinlerle besleniliyor olması ve antibiyotik kullanımının fazlalaşması da bu durumu pekiştiriyor. Hastalıklara karşı güçlü durmak ve bağışıklık sistemini dengelemek için probiyotik takviyesinin önemi artık tüm dünyada kabul ediliyor.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) I. Özellikle çocuklarda gereksiz antibiyotik kullanımı, büyük bir sorun, değil mi?
II. Probiyotiğin bağışıklığı koruduğu ve dengelediği biliniyor. Peki, probiyotik ile antibiyotikler arasında nasıl bir ilişki sürüyor?
B) I. Türkiye’de tedavide antibiyotiğin çok kullanılma nedenlerini nelerdir?
II. Ameliyat sonrası antibiyotik kullanımı konusunda neler söylersiniz?
C) I. Antibiyotiğin bilinçli kullanımı konusundaki çalışmalarda ne aşamaya gelindi?
II. Probiyotik ürünler, antibiyotik üzerinde etkili mi?
D) I. Kimi hastalıklarda bağışıklık sistemine zarar verdiği için mi antibiyotik önerilmiyor?
II. Probiyotik alımının artması hızlı iyileşmeyi sağlıyor mu?
E) I. Türkiye’de antibiyotik kullanımı diğer ülkelerden çok fazla. Bu, sağlık açısından öncelikle hangi konuda sorun oluşturuyor?
II. Endüstriyel besinlerle besleniliyor olması, vücudun probiyotik dengesini bozuyor mu?
35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Edebiyat; hayatı, insanı ve insanın hayat içindeki mücadelesini, trajik konumunu anlatan bir sanattır. Sanatçı, estetiğin kuralları ve duyuş tarzı içinde insanı anlatırken farklı bir perspektif yakalamakta ve gördüklerini özel bir duyarlılıkla yansıtmaktadır. Bu duyarlılığın oluşumunda yazarın mizacı ve hayat felsefesinin yanı sıra yaşadığı ortamın sosyal, siyasi, ekonomik koşullarının önemli bir payı vardır. Edebiyat akımlarını tanımlarken sıklıkla akımın oluştuğu ortamın siyasi ve sosyal koşullarına göndermeler yapılması bu durumun en somut kanıtıdır. Toplumsal, siyasi, ekonomik hatta ideolojik yapılar edebî metinde kesişmektedir. Edebiyat kendi kuralları ile bu farklı yapıları, potasında eritmekte ve estetik bir biçimde yeniden üreterek okuruna sunmaktadır.
35. Bu parçadan edebiyatla ilgili olarak
I. Temel konusu insandır.
II. Sanatçı, estetik kuralları dikkate alır.
III. Sanatçının hayata bakışı, eserine yansır.
IV. Edebiyat akımları siyasal düşünceleri etkiler.
yargılarından hangileri çıkarılabilir?
A) I ve II
B) I, II ve III
C) II ve IV
D) III ve IV
E) II, III ve IV
36. I. Yazarın kişiliği
II. Toplumsal yapı
III. Sanat akımları
IV. Ekonomik durum
V. Klasik eserler
Bu parçaya göre bir yazarın kendine özgü sanatsal duyarlığının oluşmasında yukarıdakilerden hangilerinin rolü vardır?
A) I, II ve IV
B) I, III ve V
C) II ve IV
D) III, IV ve V
E) IV ve V
37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
1950 kuşağının sıra dışı öykücüleri, bir yandan kendilerinden önce gelen önemli öykücüleri değerlendirirken diğer yandan da 1950’li yılların sonuna doğru “varoluşçuluk” felsefesinden ve gerçeküstücülükten etkilenmişlerdir. Nitekim o yıllarda varoluşçu yazarlar olarak tanınan Albert Camus ve Jean Paul Sartre’ın kitapları yayımlanmış, Kafka’nın öyküleri de yeni yeni Türkçeye çevrilmeye başlanmıştır. Dostoyevski de bu kuşağın öykücüleri için önemli bir esin kaynağı hâline gelmiştir. 1950’li yıllarda felsefe yazılarıyla yayın hayatına katılan Selahattin Hilav, bu akımlara duyulan yoğun ilginin Türk öykücülüğü açısından önemini şu sözlerle dile getirir: “İlk kez, Türk edebiyatçısı Batı’nın yaratışlarıyla zamansal açıdan aynı hizaya gelmişti.”
37. Bu parçada 1950 kuşağı öykücüleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yenilikçi bir öykü anlayışına sahip olduklarına
B) Varoluşçuluk akımından etkilendiklerine
C) Batı edebiyatının önemli sanatçılarından ilham aldıklarına
D) Geleneği reddetmeden yollarına devam ettiklerine
E) Batılı örneklerini geride bırakacak nitelikte başarılı eserlere imza attıklarına
38. Bu parçadaki altı çizili sözle dönemin Türk öykücüleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiştir?
A) Batılı sanatçıların yakaladığı başarıya denk bir başarıyı yakalamaları
B) Estetik ve düşünsel açıdan Batı’yı günü gününe izler hâle gelmeleri
C) Eserlerinde Batılı sanatçıların işlediği konuları tekrarlamaları
D) Batılı yazarların örnek aldığı klasik kaynaklardan esinlenmeleri
E) Sanat akımlarına yerel düzeylerde katkılar yapmaları
39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Okurların bir yazınsal ürünü beğenmesi, çevirmenin yetkinliğine bağlıdır. Türkiye’de yabancı eserlerin yeterli sayıda okuyucu bulamaması, belki de yetkin çevirilerin yapılmaması yüzündendir. Bu bağlamda yazar, bir mimara; çevirmense o mimarın sanatsal eseri olan mimari projeyi uygulayan inşaat mühendisine benzetilebilir. Çevirmenlik, yabancı dildeki bir yaratıya en uygun yapıyı kurmaya dayalı bir dil mühendisliğidir. Bu benzetme “Çevirmen sanatçı mıdır?” sorusunu da yanıtlamaya yarayabilecek bir örnektir. Çevirmenler için en doğru niteleme “sanatçı” değil, mühendis kavramını da kapsayan, daha genel “teknisyen” sözcüğüdür. Mimari bir başyapıttan söz edilirken mimarın anılıp mühendisin anılmaması gayet doğaldır. Çünkü çevirmen, yaratılmış olan bir ürünü başka bir biçime sokan kişidir. O, bir şeyi yaratmaz. Var olandan hareket eder. Bu nedenle yazar öne çıkar, çevirmen her zaman yazarın arkasında kalır.
39. Aşağıdakilerden hangisini söyleyen kişi bu parçada anlatılanlarla tutarlı bir cümle kurmuş olmaz?
A) Çevirmen, kötü bir kitabı iyi hâle getiremez fakat iyi bir kitabı berbat edebilir.
B) Kitabı kimin çevirdiğine mutlaka bakılmalı ve güvenilebilecek bir çevirmen değilse o kitabı okumaktan kaçınılmalıdır.
C) Türk halkının az kitap okumasının sorumlusu, büyük ölçüde kötü çevirmenlerdir.
D) Dünyanın çok okuyan halkları, kitap okuma zevkini dünyanın dört bir yanından gelen, birbirinden güzel edebiyat başyapıtlarını okuyarak edinmiştir.
E) Çevirmenler, kendi dil beceriyle sanat ürünlerini yeniden yarattığından onların, çevirdikleri eserlerle anılması şaşılası bir durum değildir.
40. Bu parçada çevirmenlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Yazarların ortaya koyduğu dil ürünlerinin değerini artırdığı
B) Toplum tarafından öneminin gerektiği şekilde anlaşılamadığı
C) Yaptığı işin, yazarların yaratısına bağlı olması nedeniyle yazarların gölgesinde kaldığı
D) Sanatsal yeteneklerinin yazarların gerisinde kaldığı
E) Çeviri yaparak sanat eserine kendi damgalarını vurma fırsatını yakaladıkları
CEVAPLAR
| 1 – | E | 8 – | E | 15 – | D | 22 – | D | 29 – | D | 36 – | A |
| 2 – | A | 9 – | C | 16 – | D | 23 – | B | 30 – | A | 37 – | E |
| 3 – | C | 10 – | E | 17 – | C | 24 – | E | 31 – | C | 38 – | B |
| 4 – | B | 11 – | B | 18 – | D | 25 – | D | 32 – | A | 39 – | E |
| 5 – | E | 12 – | A | 19 – | C | 26 – | A | 33 – | E | 40 – | C |
| 6 – | B | 13 – | B | 20 – | A | 27 – | D | 34 – | A | ||
| 7 – | B | 14 – | D | 21 – | A | 28 – | E | 35 – | B |
1. Bir asra yakın ömrü olan aile şirketi sorunlu günler yaşayınca şirketin başına, kurtarıcı olarak tanınmış bir yönetici getirildi. Bu yönetici öncelikle yılların problemlerini tespit etmek için uğraştı. Bu problemlerin kısa ürede halledilemeyeceğini anlayınca ilk yıl kabuk değiştirmekle yetinip asıl planlarını gelecek için yaptı.
Bu parçada altı çizili sözle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Niteliği değiştirmeden reklam gücüyle şirketin etkinliğini devam ettirmeye çalışmak
B) Şirketin ana hedeflerini değiştirmeden onlarla ilgili basit değişiklikler yapmak
C) Temel sorunları çözmeden yüzeysel iyileştirmeler yapmak
D) Şirketin toplumla daha çok bütünleşmesini sağlayacak çalışmalarda bulunamamak
E) Şirketin atılım yapması için gerekli olan alt yapıyı hazırlamak
2. “Ünlüyle biten bir sözcüğe tamlayan eki getirildiğinde ek ile sözcük arasına ‘n’ kaynaştırma harfi girer.”
Aşağıdakilerin hangisinde bu kurala uymayan bir kullanım vardır?
A) Dün arabanın plakasını değiştirmek için uğraştım.
B) Gömleğimi daha çabuk kuruması için pencerenin önüne astım.
C) Bu paranın neyin karşılığı olduğunu bana söylemedi.
D) Çocuklardan biri kedinin tasmasını takmaya çalışıyor.
E) Kapının kolu bozuk olduğu için çocuk dışarı çıkamamış.
3. Sanatçının başta gelen özelliği aykırı (I) (zor beğenen) olmasıdır. O, kılı kırk yardığı (II) (titizce ve ayrıntılı biçimde oluşturduğu) yapıtlarıyla, yaşama eleştirel (III) (sorgulayıcı) bir gözle bakmamıza, kendimizi dışarıdan izlememize de yardımcı olur. Çünkü her iyi yapıt, insanın, o güne değin karanlık kalan (IV) (aydınlatılmamış) bir noktasına ışık tutar. Benzeri durumlar içinde boğulan kişiye yeni bakış açıları sunar. Kitapla ilişiği olmamış kişilerin, insan denen karmaşık yapıyı kavraması (V) (anlaması), günün ve geleceğin güzelleşmesine, yaşanabilir olmasına katkı sunması beklenebilir mi?
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sayıların yazımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?
A) Yeni teknikler sayesinde burada tarım üretimi tam 2,5 kat artmış.
B) Osmanlı Devleti’nden Amerika’ya dört yüz bin kişi göç etmiş.
C) Yarın sizinle 14:30’da toplantı salonunda görüşebiliriz.
D) Hindistan’da yaklaşık 1 milyar 500 milyon insan yaşıyor.
E) Divan şiiri, 16’ncı asırda en parlak devrini yaşamıştır.
5. I. Uzmanlar, bağırsaklarda farklı türden bakterilerin olmasını sağlıklı olmakla eş anlamlı görüyor.
II. Zira bu bakteriler hücrelerimizin üretemediği besinleri ve gerekli maddeleri üretmemize yardımcı oluyor.
Bu iki cümledeki anlam ilişkisi aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) I. Modern yaşam, insan vücudunu birçok sentetik kimyasal ve kimi zararlı doğal maddeyle karşı karşıya getiriyor.
II. Derimizden tutun da solunum yollarındaki ince tüylere ve mukusa kadar birçok unsur, zararlı maddeleri arındırmaya yönelik çalışıyor.
B) I. Beyin ve bağırsak arasında “beyin-bağırsak bağlantısı” denilen çok güçlü, iki yönlü bir iletişim mevcuttur.
II. İkisi de birbiri için vazgeçilmez ve çalışmalar bağırsak mikrobiyomu eksikliğinde beyin gelişiminin anormal olduğunu ortaya koyuyor.
C) I. Bağırsaklar, bedenimizin en çok araştırılan bölgelerinden biridir.
II. Buna rağmen bağırsakla ilgili çalışmaların kat etmesi gereken uzun bir yol var hâlâ.
D) I. Şimdiye kadarki bulgular, bitkisel ağırlıklı beslenen insanların bağırsaklarında mikrop çeşitliliğinin daha fazla olduğunu gösteriyor.
II. Diyetinde yeterli bitkisel gıda olmayanlarda ise bunlardan “tamamen farklı” özellikler görülüyor.
E) I. Bağırsak mikrobunun davranış üzerindeki etkileri de inceleniyor.
II. Çoğunluğu hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar gösteriyor ki belli tür mikroplar, beyin kimyasını ve davranışları oldukça etkiliyor.
6. Türkiye’de flamingolar düzenli olarak Gediz Deltası’nda ve Anadolu’nun ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü’nde ürüyor. Flamingolar bu iki sulak alanın dışında Acıgöl ve Akşehir Gölü’nde de dönemsel olarak koloni oluşturuyor. Tuz Gölü flamingo kolonisi, keşfedildiği 1969 yılından bu yana yüksek sayıda flamingoyu üreme döneminde ağırlıyor. Gediz Deltası’nda da birçok kişi ve kurumun desteğiyle 2000’Ii yılların başından bu yana flamingolar başarıyla çoğalıyor.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
B) Ünlü düşmesi
C) Ünlü daralması
D) Ünsüz düşmesi
E) Ünsüz benzeşmesi
7. I. Dayanıklılık gerektiren yarışlarda atletler maksimum kapasitelerine çıkmıyor; asıl fark yaratan etkenler kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güç oluyor.
II. Erkeklerin sergilediği toplam kapasite, dayanıklılık gerektiren yarışlarda çok fark yaratmadığından kadınlar erkeklerle başa baş mücadele edip onları yenebiliyor.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dayanıklılık gerektiren yarışlarda atletlerin maksimum kapasitelerine çıkamaması kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güçten kaynaklanıyor ve erkeklerin kapasitesi, dayanıklılık gerektiren yarışlarda kadınları geçmeye yetmiyor.
B) Dayanıklılık gerektiren yarışlarda sonucu asıl etkileyen, kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güç olduğundan erkeklerin toplam kapasitesi yetmiyor ve kadınlar erkekleri yenebiliyor.
C) Erkeklerin sergilediği toplam kapasite, dayanıklılık gerektiren yarışlarda kadınlar karşısında çok fark yaratmadığından kadınlar maksimum kapasitelerini kullanarak erkekleri yenebiliyor.
D) Dayanıklılık gerektiren yarışlar; kondisyona, oksijenin etkili kullanımına ve zihinsel güce dayalı olduğundan bu yönde kendini geliştiren kadınlar erkeklerle mücadele edebiliyor hatta onları geçebiliyor.
E) Dayanıklılık gerektiren yarışlara katılan erkekler ve kadınlar arasında kazanan; kondisyon, oksijenin etkili kullanımı ve zihinsel güç yönlerinden kendilerini geliştirenlerdir genellikle.
8. Deniziyle, ormanıyla, akarsularıyla ayrı ( ) tarihi ve kültürüyle ayrı binlerce güzelliği sinesinde saklayan bir şehir Samsun. Bu cömert coğrafyanın gizli güzelliklerinden biri de Şahinkayası Kanyonu Tabiat Parkı. Gökyüzüne yükselen kayalıkların yemyeşil orman örtüsüyle kaplandığı ( ) derininde akan suyun yeşiliyle ağaçları kıskandıran gizli bir cennet sanki burası ( ) Bitki örtüsünün ve kanyonda akan muhteşem suyun kucak açtığı hayvan türlerini de görebilirsiniz ( ) kayalıklar arasında uçan şahinler ya da güvercinler, su yüzünde atlayan büyük bir sazan, şanslıysanız belki bir karaca, sansar, sincap, su samuru, yaban kazı, telli turna ( )
Bu parçada parantezle ( ) belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) (,) (,) (.) (.) (…)
B) (;) (,) (.) (:) (…)
C) (;) (;) (…) (.) (.)
D) (;) (,) (.) (;) (.)
E) (,) (;) (…) (:) (…)
9. I. Elbette her şey bunlarla sınırlı kalmamakta ve sizler bu satırları okurken bile farklı bilim alanlarındaki buluşların yapılmasında yapay zekâ tabanlı zeki çözümler, büyük rol oynamaktadır.
II. Yapay zekâ, günümüzde olduğu kadar geleceğe yönelik sağlam bilimsel ve teknolojik temeller inşa etmektedir.
III. Tabii, yapay zekânın göz kamaştırıcı yükselişiyle birlikte, karşımıza birtakım önemli sorunlar çıktığını da göz ardı etmemek gerek.
IV. Örneğin, sosyal medyada bizlere fotoğraflar üzerinden isabetli etiket önerilerinin gelmesi, internet ortamında izleniyormuşuz hissi uyandıran uyarılar, öneriler ve reklamlarla karşılaşmamız esasında yapay zekâ sayesindedir.
V. Bunlar öyle çözümler ki teknik bilimlerden sosyal bilimlere kadar her alanda etkili olmuş durumda ve tarihsel süreçte devamlı yükselerek varlığını koruyor.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün olarak sıralanışı aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A) II – IV – I – V – III
B) II – V – I – III – IV
C) III – IV – II – III – I
D) V – II – I – III – IV
E) V – IV – I – II – III
10. (I) Mart ayının gelmesiyle tezgâhlarda yerini alan kuşkonmaz, içindeki besin değerleri ve vitaminler sayesinde en çok tavsiye edilen besinlerden biri. (II) Mısırlılar döneminde ilaç olarak kullanılan kuşkonmaz bu nedenle “Kralların Sebzesi” olarak da anılır. (III) Birçok derde deva bu sebze, 15. Yüzyıldan itibaren sofralarda kendini göstermeye başlar. (IV) Günümüzde en fazla Fransa, İtalya, Çin ve ABD’de yetişen sebzenin Türkiye’de ilk üretimi, Atatürk’ün isteği üzerine Avrupa’dan tohumu getirtilerek Yalova Devlet Çiftliğinde yapılır. (V) Ancak tüketim şeklinin bilinmemesi, fiyatının yüksek olması, tadının alışılmışın dışında oluşu gibi nedenlerle pek tutulmaz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, sıfat yapan -ki vardır.
B) II. cümlede yüklem, edilgen çatılı fiildir.
C) III. cümlede, dönüşlülük adılı vardır.
D) IV. cümlede, iyelik eki alan birden çok sözcük vardır.
E) V. cümlede yüklem, birleşik fiildir.
11. Deyimler; düşünce, kavram, nesne ve kişilerin durumlarını, özelliklerini yansıtmak için kullanılan ve gerçek anlamın dışına çıkmış özel anlam ve anlatım boyutuyla kalıplaşmış söz öbekleridir. Kalıplaşarak özel bir anlatımı yansıtan bu sözlerin dile getirdiği anlam, deyim öbeğini oluşturan sözcüklerin bütün (gerçek, yan, mecaz, terim, argo) anlamlarından ayrı olarak farklılaşmıştır. Yani bir söz öbeğinin, deyim olabilmesi için öylesi bir anlam boyutuna geçmesi gerekir ki artık o anlam boyutunu deyimler sözlüğü dışındaki sözlüklerde bulamamalıyız. Yani Türkçe sözlüklere bakıldığında deyim olan bir söz öbeğini oluşturan sözcüklerin tek tek bütün (gerçek, yan, mecaz, terim, argo) anlamlarını aşan, farklı boyutta bir anlamın ortaya çıkmış olması gereklidir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılanları örneklendiren bir deyim değildir?
A) Etekleri zil çalmak
B) Kulağı kesik
C) Dişinden tırnağından artırmak
D) Yükte hafif pahada ağır
E) Sinekten yağ çıkarmak
12. Yeni iletişim teknolojileriyle ortaya çıkan sosyal medya, bireylerin her geçen gün daha fazla bağlandığı bir ortam olması sebebiyle kurumların da dikkatini çekmektedir.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Adıl
B) Belirteç
C) Ön ad
D) Bağlaç
E) İlgeç
13. İstanbul’un belirli dönemlerde çiçekleriyle, kokularıyla ön plana çıkan kendine özgü ağaçları vardır. Bunlardan biri Osmanlı Devleti’nde şehir kültürünü temsil eden, İstanbul’a Tanzimat Dönemi’nde (1839 sonrası) gelen, dönemin aristokratlarının ağacı olan manolyadır. İstanbul’da bu ağacın dört türü vardır ve genellikle bir tanesi meşhurdur. Bu manolya (Magnolia Grandiflora), on iki ay boyunca yapraklarını dökmeyen, genellikle haziran ve temmuz aylarında beyaz çiçek açandır. Çoğunlukla 20-25 metre boyunda; 60-90 santim çapındadır.
Bu parçada aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) Ayraç işareti (( ))
B) Virgül (,)
C) Noktalı virgül (;)
D) Kısa çizgi (-)
E) Kesme işareti (’)
14. Ruh sağlığı bozuklukları klinik psikologlar ve psikiyatrlar da dâhil olmak üzere çok çeşitli sağlık hizmetleri sağlayıcıları tarafından dikkatli bir şekilde muayene edildikten sonra teşhis edilmektedir. Bununla birlikte, zihinsel hastalıkları tespit etmek, fiziksel hastalıkları teşhis etmekten çok daha zordur. Sosyal baskılar ve tedavi maliyeti dâhil olmak üzere çeşitli faktörler etkilenen kişilerin yardım aramasını engelleyebilmektedir. Halen, araştırmacılar zihinsel hastalıklardan etkilenenlerin ortalama yüzde 60’ının tedavi alamadığını tahmin ediyor. Depresyon belirtilerini otomatik olarak tespit edebilen yöntemler geliştirmek, tanı araçlarının doğruluğunu ve kullanılabilirliğini artırarak daha hızlı ve daha verimli müdahalelere ve tedaviye olanak sağlayabilir. Mimiklerde ve jestlerde hareketsizlik ve aşağı doğru bakışlar dâhil bir dizi sözlü ve sözsüz semptomlar bu rahatsızlıkta görülmektedir.
Bu parçaya göre ruh sağlığı bozuklukları ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Hastalıkları belirlemenin zor olduğu
B) Öneminin günümüzde bile anlaşılmadığı
C) Çeşitli nedenlerle hastaların tedavi olmaktan kaçındığı
D) Hastaların yarıdan fazlasının tedavi edilmediği
E) Dış görünüşten de tanı konulabildiği
15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zaman (anlam) kayması vardır?
A) Eskişehir’in Seyitgazi ilçesindeki Küllüoba Höyüğü’nde yapılan kazılarda, MÖ 3.000 yıllarına dayanan Anadolu’nun ilk şehir yapılanması gün yüzüne çıkarıldı.
B) Kazı çalışmalarına, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğünün izniyle 1996’da başlanmış.
C) Kazı alanı, buluntular ortaya çıkarıldıktan sonra tabiat etkenlerine ve özellikle definecilere karşı dikkatle korunmalı.
D) Akademisyenler, iskeletler üzerinden canlıların yaşam sürelerini, yakalandığı hastalıkları ve beslenme alışkanlıklarını bile ortaya çıkaracak.
E) Antropologlar, zooarkeloglar, arkeobotanik alanında çalışanların da bulunduğu ekibe yakında Japonya’dan, Almanya’dan ve İtalya’dan meslektaşlarımız katılıyor.
16. (I) Tıpkı sinema çıktığında tiyatronun, televizyon çıktığında radyonun öleceğinin konuşulması gibi e-kitaplar ilk sahneye çıktığında herkes artık basılı kitapların tarihin tozlu sayfalarında yerini alacağını konuşmaya başlamıştı. (II) Öncesinde birkaç deneme yapılmış olsa da e-kitapların ortaya çıkışını 90’lara tarihlersek oradan bugüne elektronik kitap piyasasındaki gelişimin beklendiği gibi bir “devrim” yaratmadığı görülüyor. (III) Altı yayınevinin dâhil olduğu soruşturmamızda çıkan sonuç, e-kitabın gerek okuyucu gerekse yayıncı tarafından tam olarak yerini bulamamış olduğu. (IV) Bu durum da kanuni boşluklardan yazılım ücretlerine uzanan birçok sebebi var. (V) Yayıncılar gelecek için umutsuz olmasa da güncel durumda e-kitapların pazarda kayda değer bir payı olmadığında hemfikir. (VI) Umberto Eco’nun da hınzırca belirttiği gibi elinizden düşmeyen telefonlara, tabletlere bakıp da kitaplardan kurtulabileceğinizi sanmayın.
E-kitaba ilişkin bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, geçmişe atıf yapılarak bir öngörüden söz ediliyor.
B) II. cümlede, bir hayal kırıklığı dile getiriliyor.
C) III. cümlede, hak ettiği yerde olmadığı söyleniyor.
D) IV. cümlede, yaygınlaşmaması ile ilgili bazı nedenler sıralanıyor.
E) VI. cümlede, tanık gösterilerek bir düşünce ileri sürülüyor.
17. Türkiye’nin güneydoğusunda (I) birbirine komşu olan Gaziantep ve Şanlıurfa şehirleri bulunmaktadır ve her ikisi de (II) Anadolu’nun gastronomi baş kenti (III) olduğunu iddia etmektedir. Her iki şehrin de taze malzemelere ve Batı Anadolu’nun (IV) geleneksel Akdeniz mutfağından farklı olarak gelişmiş mutfak yaklaşımlarına sahip, zengin tarım gelenekleri vardır. Gaziantepli şefler yüzyıllardır (V) bölgedeki malzemeleri kullanarak şaşırtıcı Türk yemekleri yapmaktadır.
Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
18. • Altmışlı yıllardan beri uluslararası turizm, pek çok ülke tarafından modernleşme stratejileri ve ekonomik kalkınmanın önemli bir unsuru olarak teşvik edilmiştir. Hükûmetler çoğu zaman turizmi ekonomik kalkınma için bir araç olarak kullanmaktadırlar. Çünkü turizm, küresel ekonominin en hızlı ve en büyük gelişme gösteren sektörlerinden biridir. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin turizmden beklentileri vardır.
• Turizm sezonuyla birlikte yabancı turistlerin alım gücünün yerli halka oranla daha fazla olması nedeniyle turistlerin fiyatı yüksek mal ve hizmetleri satın almaya ve daha fazla fiyat ödemeye razı oldukları görülür. Bu durumda ortaya çıkan fiyat artışları beraberinde maliyet artışını da gündeme getirir ve sonuçta enflasyon oranı bölgesel de olsa artma eğilimine girer. Ayrıca gayrimenkul ve arsa fiyatları da buna paralel olarak artar. Bu durumda yerliler daha fazla kira ile vergi öder ve böylece enflasyon baskısı da artar.
Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Aynı konuya birbirine zıt açılardan yaklaşılmaktadır.
B) Farklı görüşler birbirini desteklemektedir.
C) İki konunun yararlı olan yanları öne çıkarılmıştır.
D) Farklı konular, birbirini pekiştirmektedir.
E) Aynı düşünce farklı üsluplarla dile getirilmiştir.
19. I. Hayatın kışını da baharını da görenler ancak iyi eserlere imza atabilir.
II. Sobanın karşısında ellerini ısıtmamış yazar, hayatın kışından söz ederse inandırıcı olmaz.
III. Sıra dışı bir hayatı dile getiren sanatçıların eserleri daha çok ilgi çeker.
IV. Dümdüz bir hayatın sanatından da fazla bir şey beklenmez.
V. Sıradan bir yaşam sıra dışı ögelerle güzelleştirilirse sanat katına yükselebilir ancak.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatılmak istenenler anlamca birbirine en yakındır?
A) I ve III
B) I ve IV
C) II ve III
D) II ve IV
E) III ve V
20. —- Batı’ya yönelip kendi geçmişine sırt çevirmedi yenilikçi şiir. Çok kısa süren dönemlerde eskiye karşı zorlu çıkışlar yapıldığı, eskilerin toptan küçümsendiği oldu. Uygulamadan çok, kuramda görüldü bu gibi küçümsemeler. Ama yalnız yakın dönemlerin değil, edebiyatımızın çok daha eski dönemlerinin de güzel ürünleri, güçlü ustaları çağdaş şiirimizde hep yankılandı. Divan edebiyatından, halk edebiyatından bazen örtülü, bazen açık olarak büyük oranda yararlanıldı. Kimi şairler çağdaşlıklarından hiçbir şey yitirmeden divan şiiri tarzında yazmayı bile denediler, eskinin güzelliklerinden nasıl yararlanılabileceği konusunda tartışmalara girdiler, görüşlerini çeşitli uygulamalarla savundular.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Eski şiir geleneğimiz olmasaydı yenilikçi şiirimiz bu derecede gelişemezdi.
B) Çağdaş Türk şiirinde yenilik olarak görülen ögeler aslında eski şiir anlayışımızın devamı niteliğindeydi.
C) Batı’ya yönelen şiirimiz, oradan sadece gelenekle çelişmeyen yenilikleri almıştır.
D) Çağdaş Türk şiiri eskiyi yok sayarak, eskiden gelen her şeyi silerek gelişmedi.
E) Yeni şiirimizin en önemli özelliği, Batı’dan aldığı yenilikleri kendine mal etmesini bilmesiydi.
21. (I) Ülkelerin gelişmesi ve kalkınması, sanayileşmenin temel unsuru olan bilgi, beceri ve iş alışkanlıklarına sahip kalifiye insan gücüne bağlıdır. (II) Kalifiye elemanların bilgi ve becerisi, ekonomik başarının temelidir. (III) Dolayısıyla meslek eğitiminin amacı, bir tarafta gençlere iyi bir meslek kazandırmak, diğer yandan ekonomiye vasıflı eleman yetiştirmektir. (IV) Günümüzde, hızlı teknolojik değişme meslek eğitiminin önemini daha da artırmıştır. (V) Geleceğimizin teminatı olan gençlerimize, ilgileri ve yetenekleri göz önünde bulundurularak meslek için gerekli yeterlilikler kazandırılmalıdır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümle, birleşik isim cümlesidir.
B) II. cümlede, birden fazla tamlanan bir tamlayana bağlanmıştır.
C) III. cümlede, durum ekleri kullanılmıştır.
D) IV. cümlede, hem edat hem bağlaç kullanılmıştır.
E) V. cümle, dolaylı tümleç, zarf tümleci, özne ve yüklemden oluşmuştur.
22. 1815’te, Endonezya’daki Tambora Yanardağı, insanlık tarihinin bilinen en büyük patlamasını gerçekleştirdi. Patlama sırasında Vezüv’ün patlamasında çıkanın 10, efsanevi Krakatoa patlamasındakinin ise 7 katı kadar zehirli gaz ve eriyik madde, gökyüzünde 5-10 kilometre kadar yukarı çıktı ve zamanla tüm dünyayı kapladı. Bu patlama o derece büyük ve bu zehirli duman bulutu o kadar geniş bir alanı kapladı ki güneşten gelen ışınlar yeryüzüne ulaşamadı ve dünyada küçük çaplı bir iklim değişikliğine yol açtı. Ertesi yıl tüm dünyada ortalama 1-1,5 derecelik bir sıcaklık düşüşü görüldü. Değişikliğin en fazla hissedildiği Avrupa ve Kuzey Amerika kıtalarında, 1816 yılının özellikle de yaz ve ilkbahar aylarında sıcaklıklar normalin 10-11 derece altına kadar düşmüştür.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Açıklamaya yer verilmiştir.
B) Karşılaştırmadan yararlanılmıştır.
C) Sayısal veriler kullanılmıştır.
D) Anlatıma duygular katılmamıştır.
E) Örneklere yer verilmiştir.
23. Aşağıdakilerden hangisi sıralı cümledir?
A) Uygun maliyetli enerji kaynaklarına erişim sağlayamama, enerji akışlarındaki kesintiler, yüksek ithalat bağımlılığı ve ani fiyat dalgalanmaları ekonomik ve sosyal refahı etkileyen potansiyel zayıflıklar olarak görülüyor.
B) Elektrikli taşıt kullanımı, daha yeşil bir kara yolu ulaşım sistemine zemin hazırlayabilecek ancak enerji talebini karşılama, ilgili altyapılara yatırım yapma konusunda zorluklar çıkarabilecek bir hareket.
C) Temiz enerjideki araştırmalar, enerji verimliliği ve enerji tasarruflarıyla birlikte yürütülürse yenilikçi çözümler; enerjiyi üretme, saklama, taşıma ve kullanma şeklimizi temelinden değiştirebilir.
D) Enerji üretiminde ve iletiminde ciddi kayıplar oluyor, teknoloji ve belli politik hamleler enerji kayıplarının bir kısmının en aza indirgenmesine yardımcı olabilir.
E) İklim değişikliği hızını sınırlandırmak için, sera gazı emisyonlarını azaltmak ve aynı zamanda, bugüne ve geleceğe yönelik etkilere hazırlanmamıza yardımcı olacak tedbirler almak zorundayız.
24. (I) Türkiye’nin doğasındaki sıra dışı çeşitlilik birçok biyocoğrafik etkenin sonucudur. (II) Sadece ülkemizde yetişen 3000’den fazla endemik türe karşılık Avrupa’nın endemik türü 2500, İngiltere’deki bitki türü sayısı ise sadece 2000 civarındadır. (III) Bulunduğu konum, yer şekilleri ve iklimdeki değişkenlik nedeniyle ülkemiz çok sayıda canlıya ev sahipliği yapmaktadır ve üç kıta arasında köprü işlevi görmektedir. (IV) Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğini şekillendiren bir diğer önemli süreç 1 milyon 800 bin yıl ile 10 bin yıl öncesi arasında yaşanmış olan buzul çağlarıdır. (V) Anadolu’nun bugünkü doğası tüm bu nedenlerin birleşimi sonucunda her bir taşı ayrı bir tarihsel olayı tarif eden bir mozaik hâline dönüşmüştür ve küresel ölçekte öneme sahiptir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
25. Çağdaş Türk şiirine kesin bir başlangıç noktası göstermek gerekir mi? Değişik dünya görüşlerine bağlı eleştirmenler siyasal kaygılarla, kendilerini kuşaklar arasındaki çekişmelere kaptıran eleştirmenler ise bireysel kaygılarla, çağdaş Türk şiirini başlatan şair olarak Haşim’i, Yahya Kemal’i, Nazım Hikmet’i ya da Orhan Veli’yi anarlar. Daha gerilere, Nedim’e, Şeyh Galip’e kadar gidenler de çıkar. Üstelik bütün bu görüşlere akla yakın gerekçeler bulunabilir. Çünkü —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) çağdaş Türk şiiri, baştan beri tepkisel atılımlarla ilerlemiştir
B) sanatların gelişiminde yer alan en keskin dönemeçler bile tam bir kopukluğu getirmez
C) şiir söz konusu olduğunda güzelliğin ortak bir tanımına ulaşmak zordur
D) şiiri belli bir kalıba sokma düşüncesi baştan hatalıdır
E) şiirle ilgili yapılan her değerlendirmede mutlaka bir doğruluk payı vardır
26.
Gazeteci:
(I) —-
Yazar:
Eleştirmenlerimizin büyük çoğunluğu pazara hâkim olan yayınevlerini, görünürlüğü olan, öne çıkarılan kitapları takip ediyor ve eleştirilerini övgü temeline oturtup yüzeysel tutuyorlar. Çağdaş teorileri ve eleştiri yöntemlerini takip etmediklerini, kendilerini yenilemediklerini düşünüyorum. İşin içine modernizm, postmodernizm gibi belirli bir akım, teori ya da en azından belli bir bilgi birikimi gerektiren eserler girdiğinde büyük ihtimalle yanlış bir şey söylememek için sessiz kalmayı tercih ediyorlar.
Gazeteci:
(I) —-
Yazar:
Postmodernist metinlerin zor okunduğu, anlaşılmasının güç olduğu, içinin boş olduğu söyleniyor mesela. Bu düşünce çok yaygın. Bakın aslında bu yargılar da birbiriyle çelişkilidir. Okuması, anlaması zor olan bir şeyin nasıl aynı zamanda içi boş olabilir? İçerik azıcık geri plana itilip biçimsellik öne çıkarıldığında okur doldurması gereken boşlukları dolduramıyor. Böyle olunca da suçu kendisinde değil, eserde arıyor.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
A) I. Eleştirmenlerin günümüz edebiyat dünyasına yaklaşımları hakkında neler düşünüyorsunuz?
II. Postmodernist metinlerin az okunmasının nedenleri sizce nelerdir?
B) I. Büyük yayınevlerinin piyasaya hâkim olması eleştirmenleri nasıl etkiliyor?
II. Okurun postmodern metinleri anlayamamasını neye bağlıyorsunuz?
C) I. Eleştirmenler, eleştirilerini yayın piyasasının izin verdiği ölçüde mi sınırlıyorlar?
II. Okur sayısının azlığını üretilen sanat eserlerinin zorluğuna mı bağlıyorsunuz?
D) I. Eleştirmenlerin, anlamakta zorlandıkları eserleri değerlendirmesini nasıl karşılıyorsunuz?
II. Postmodern edebiyata karşı çıkışın en önemli nedeni nedir?
E) I. Postmodernizmin edebiyat ortamında görmezden gelindiğini söylemiştiniz, bunun sebebi nedir sizce?
II. Postmodernizmle ilgili olumsuz düşüncelerin kaynağı nedir?
27. Longoz, denize doğru akan derelerin getirdiği kumların birikerek kıyıda set oluşturması ve dere ağzını kapatması sonucu akarsuyun biriktiği yerde oluşan bir özel ekosistemdir. Yalnızca belirli ağaç, bitki ve kuş türleri bu yaşam ortamını tercih eder. Longoz ormanları nadir rastlanan ekosistemlerdir. Türkiye’de İğneada, Acarlar, Karacabey ve Sarıkum’daki longoz ormanlarının yanı sıra, Kızılırmak Deltası’nda da longoz niteliğine sahip ormanların çok küçük kalıntıları kalmıştır.Bunların dışında yeterli büyüklük ve kapalılığa sahip alüvyal-subasar orman kalmamıştır. Bu nedenle elimizde kalan son longoz ormanlarının varlıklarını sürdürmeleri çok önemlidir. Bu ekosistemin devamlılığı için en temel koşul, bol suyun sürekli var olmasıdır. Su, getirdiği kil ve organik materyal ile bu sahaların topraklarını mineral ve organik materyal yönünden zenginleştirir. Bu sucul ormanlar yağmur ormanları gibi gürdür. Bununla birlikte, yağmur ormanları gibi sadece yağışa ve hava nemine değil, daha çok taban suyuna bağımlıdır. Bu özellikleri ile tropikal bölgelerin “mangrove” ormanlarına benzer.
Bu parçaya göre Longoz ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Korunması için çalışmalar yapıldığı
B) Yağmur ormanlarına benzediği
C) Her hayvan veya bitki türünün orada yaşamayı tercih etmediği
D) Varlığının suya bağlı olduğu
E) Ülkemizde az sayıda yerde bulunduğu
28. (I) Dünyada yağmur çiselerken en keyifle yürünecek şehirlerden biri Berlin. (II) Bulutlarla kaplı gökyüzü bu şehre tarif edilemez bir gizem katıyor. (III) İçinde büyük savaşlar görüp derin yıkımlar geçirmenin izleri bulunan şehrin mizacına işlenmiş yeniden doğuş enerjisine bir anda kapılıyorsunuz. (IV) Berlin’in tarihi, ortasından geçen Spree Nehri’nin iki yakasında yer alan küçük balıkçı köyleriyle başlıyor. (V) Ben de kendini kolay ele vermeyen, yavaş yavaş kendini sevdiren kentin tarih boyunca canlı kalmasına vesile olan Spree Nehri’ndeki keyifli bir tekne turuna katılıyorum.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinin öge sayısı en fazladır?
A) III B) V C) I D) IV E) II
29. Dilin tarihî gelişme sürecinde dile yerleşerek ona sanatlı bir anlatım değer ve derinliği kazandıran ögelerden bazıları da atasözleri, deyimler, fıkralar, tekerlemeler gibi kalıplaşmış sözlerdir. Bunlar, aslında çok eski dönemlerden başlayarak dili kullanan bireylerin ve özellikle onu çeşitli edebî türlerle yüzyıllar boyunca işleye işleye şekillendiren sanatçıların yaratıcılığının dile yansımış anonim kültürel görüntüleridir. İğne ile kuyu kazmak örneğinde görüldüğü gibi, dili süsleyen, ona canlılık, çeşitlilik, anlam derinliği ve doğal bir sanat inceliği katan unsurlardır. Dilimiz zaman içinde işte bu görüntülerle beslenip gelişmiş ve gelişmektedir. Gün geçtikçe bunlara yenileri eklenmekte ve dile toplum yapısı ile ortaklaşan çeşitli değerler, manevi anlatım incelikleri ve zenginlikler katmaktadır.
Bu parçada söz edilen dil ögeleriyle ilgili olarak
I. İlk olarak kim tarafından kullanıldığının bilinmediği
II. Belli bir sayıda olduğu
III. Sözcükleri değişmeyecek bir biçime büründüğü
IV. Dilin anlatım olanaklarını zenginleştirdiği
yargılarından hangilerine değinilmemiştir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve IV
E) III ve IV
30. Çocuk edebiyatının başlıca işlevinin çocuklara okuma sevgisi ve bu işi sürekli yapma gayreti kazandırmak olduğunu söyleyebiliriz. Üretilen kitaplar, çocuklar için “zenginleştirilmiş bir dil çerçevesi” niteliğinde olmalı, onların dilsel duyarlıklarını, becerilerini ve yaratıcılıklarını geliştirmeli, ufkunu genişletmelidir. Kitaplar bugünün diliyle, bugünün olay ve konularının yanı sıra, çocuğun çağlar boyunca yaşadığı durumları da anlatmalıdır. Kazandıracağı okuma kültürüyle çocuklarda öz güven oluşturmalı, kıyaslama yeteneğini artırmalıdır.
Bu parçaya göre
I. Güncel konuşma diliyle oluşturulma
II. Çocuğun daha fazla bilgi ve görüş edinmesini sağlama
III. Çocuğa kendi başına kararlar alabilme becerisi kazandırma
IV. Çocuğa okuma alışkanlığı kazandırma
yargılarından hangileri çocuklar için yazılan eserlerde
aranan özelliklerden değildir?
A) Yalnız II
B) Yalnız III
C) I ve II
D) I ve IV
E) III ve IV
31. Yazar, neden geniş yelpazeli bir okur kitlesine sahiptir, sorusunun yanıtının, onun kelime oyunlarına girmeden, toplumun her kesimini kapsayan, samimi bir dille yazıldığını hissettirme, en yoğun duygusal durumları dahi büyük bir sadelikle, duygu sömürüsü yapmadan anlatabilme başarısında yattığını düşünüyorum. Ön yargılardan arınmış, kimseye tepeden bakmayan, başkalarıyla değil sadece her iyi yazar gibi kendisiyle kavga eden, her yaştaki toplumun her kesimindeki insanların yüreklerinin bir yerlerine fazla değil, hafifçe dokunup geçen, yazdıklarıyla yitip giden insanlara kadirşinas yaklaşımıyla “İşte geldik gidiyoruz.”u sızlanmadan hissettiren, dozu iyi ayarlanmış hüznüyle, zaman zaman dejavu yaratan ince fırça darbeleriyle zor olanı herkesin anlayabileceği sadelikle anlatmayı başarmış bir yazar o.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi sözü edilen yazarın geniş yelpazeli bir okur kitlesine sahip olmasının nedenlerinden biri değildir?
A) Okuru küçümsememesi
B) Okurda, anlatılanları daha önce yaşadığı duygusu uyandırması
C) Özgün üslubuyla diğer yazarlardan farklı olduğunu ortaya koyması
D) Yalın bir anlatımının olması
E) Duygu ve düşünceleri rahat anlaşılır biçimde aktarabilmesi
32. I. Edebiyat ve kültür hayatımızda “dili eskimiş” eserlerin sadeleştirilerek yayımlanması da bir nevi çeviridir ve çeviri biliminde dil içi çeviri terimiyle adlandırılır.
II. Özellikle Halit Ziya Uşaklıgil Cumhuriyet’ten sonra, geçmiş yıllarda yazdığı eserlerinden bazılarında önemli oranda sadeleştirmeler yapmıştır.
III. Bilinmeyen, anlaşılmayan kelimelerin gözden geçirilerek yenileriyle değiştirilmelerinin yanı sıra, eserin üslubunda birtakım değişiklikler yapılması da bu kapsamdadır.
IV. Çeviri, genellikle “bir metni bir dilden başka bir dile aktarma, çevirme, tercüme” şeklinde tarif edilmektedir; buna göre çeviri, diller arasında yapılan bir eylemdir.
V. Bir yazarın kendi yazdığı eseri dil içi çeviriye tabi tutması, çok sık karşılaşılan bir durum değilse de edebiyat tarihimizde örneklerine rastlanmaktadır.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
33. Ters psikoloji basit bir kavramdır. Bir kişinin bir şeyi yapmasını istersiniz fakat kibarca sorsanız bile onu yapmayacağından neredeyse eminsinizdir. Bu nedenle gerçekte yapmasını
istediğiniz şeyin tam tersini ondan isteyerek veya ona yapmasını söyleyerek onu, istediğinizi yapması için oyuna getirmeye çalışırsınız. Örneğin, eşinize odanızı boyatmaya çalışıyorsunuz ama bunu başaramıyorsunuz. Dolayısıyla ona “Boş ver, odayı ben hallederim. Zaten ben daha iyi boyuyorum.” dersiniz. Bir bakarsınız ki eşiniz eline fırçayı almıştır. Uzmanlar, ters psikolojinin çoğu zaman işe yaradığını çünkü insanın bir şeyi yapması için zorlanmaktan, tehdit edilmekten, korkmaktan veya o konuda utandırılmaktan çekindiği için yapmaktansa kendi isteğiyle yaptığını düşünme eğiliminde olduğunu söylüyor.
Bu parçaya göre ters psikolojinin işe yaramasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanın, özgür iradesiyle karar vermeyi önemsemesi
B) İnsanın başkalarının kendisiyle ilgili düşüncelerine önem vermesi
C) İnsanların basit işleri kendi başına yapmayı sevmesi
D) Kıskançlık duygusunun insanı harekete geçirmesi
E) İnsanın kendisini başkalarından üstün görmesi
34. (I) Kültür ve sanat etkinlikleri, belli bir mekânda toplanan sanatçı grupları içinde zenginleşip gelişir. (II) Bir topluluğa dâhil olan kültür ve sanat insanları, bu mekânlarda bildiklerini paylaşma fırsatı buldukları gibi çevrelerinden de yeni şeyler öğrenirler. (III) Bu mekânlar, bilgi paylaşımının dışında yaşama kültürünün biçimlenmesinde de önemli roller oynar. (IV) Genç müdavimler, kendilerinden öncekilerin bilgilerinden istifade ettikleri gibi hâl ve hareketlerinden de birçok şey öğrenirler. (V) Türk kültür tarihi içinde edebiyatçıların toplandığı mekânların en bilinenleri kahvehane ve kıraathanelerdir. (VI) Peçevi Tarihi’ne göre, ilk olarak 1554’te açılan kahvehaneler, ilk zamanlarından itibaren sadece kahve içilen yerler olmanın ötesinde bir fonksiyon icra etmiştir. (VII) Özellikle okuryazar kısmından insanların bir araya geldiği kahvehaneler; kitap okunan, tavla ve satranç oynanan, yeni şiirler üzerine konuşulan mekânlar olmuştur.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II B) III C) IV D) V E) VI
35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Bir içecek türü olarak Türk kahvesinin özel hazırlama teknikleri vardır ve yıllar öncesine dayanan bu teknikler hâlâ kullanılmaktadır. Kahve, zaman içinde, sanatsal değeri olan cezve, fincan, havanlar gibi özel araçların ve gümüş takımlarının geliştirilmesini sağlamıştır. Zaman gerektiren hazırlama teknikleri sayesinde, Türk kahvesi damağınızda uzun süre tadını ve tazeliğini bırakır. Diğer çeşit kahvelerden daha yumuşak, aromalı ve yoğundur. Aroması, telvesi ve köpüğüyle onu diğer kahvelerden ayırmak oldukça kolaydır. Türk kahvesi aynı zamanda, kültürel boşlukları, toplumsal değerleri ve inançları bir araya getiren toplumsal bir çalışmadır. Türk kahvesinin bu rolü, İstanbul’da, dikkat çeken dekorasyonlarıyla, ilk kahvehanelerin açılmasına dayanmaktadır. Zaten meşhur “Gönül ne kahve ister ne kahvehane / Gönül muhabbet ister kahve bahane” dizeleri de bu duruma işaret eder. Kahvehaneler o zamanlarda ve hâlâ, insanların kahve içtiği, sohbet ettiği, haber paylaştığı, kitap okuduğu ve başkalarıyla bir araya geldiği yerlerdir.
35. Bu parçadan hareketle Türk kahvesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Özgün bir tadının olduğu
B) Geleneksel yöntemlerle hazırlandığı
C) Kendine has bir kültür oluşturduğu
D) Hazırlanmasının uzun sürdüğü
E) Özel bir sunum ritüelinin olduğu
36. Bu parçada verilen dizeler, Türk kahvesinin hangi yönünü belirtmek için söylenmiştir?
A) İnsanların sosyalleşmesini sağladığı
B) En beğenilen içecek olduğu
C) Çok eski bir tarihinin olduğu
D) Değerinin hiçbir zaman azalmadığı
E) Kültürel bir öge hâline geldiği
37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Fransa’da edindiği bakış açısıyla Türk toplumuna ve bu toprağın değerlerine yönelen Yahya Kemal, Kendi Gök Kubbemiz adlı kitabıyla Türk şiirinde yol açıcı bir yer edinmiş, önemli bir rehber olmuştur. Kitapta dil mükemmeliyetine ve musikiye dayanan, Türk milletinin yaptığı fetihler ve ortaya koyduğu güzellikler, rintlik, ölüm, sonsuzluk, aşk konularını ele alır. Eski Şiirin Rüzgârıyla kitabında ise zeminini doğrudan doğruya tarihî olay ve kişilerin oluşturduğu şiirler vardır. Bir şiirin, en güzel beytinin seçilemeyecek kadar mükemmel olması gerektiğini söyleyen şair, bunu başarmıştır. Ayrıca kitaptaki otuz dokuz gazelden otuz altısının beş beyitte tamamlandığı görülmektedir. Bu sayı klasik gazelin alt sınırıdır. Yahya Kemal’in bu tercihi de ses ve anlam bütünlüğü yanında yalın ifadeyi ve yoğunluğu aradığını gösterir.
37. Bu parçadan hareketle Kendi Gök Kubbemiz ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Farklı konulara yer verildiği
B) Ulusal değerlerden söz edildiği
C) Ahenkli bir söyleyişle oluşturulduğu
D) Şiirlerin uzun zamanda oluşturulduğu
E) Başka şairlerce örnek alındığı
38. Bu parçadan hareketle Eski Şiirin Rüzgârıyla adlı eserle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Yeni bir söyleyişle oluşturulduğu
B) Seçkin bir kitleye hitap ettiği
C) Belli bir tarihî dönemi işlediği
D) Ağır bir dille kaleme alındığı
E) Her dizesinin ustaca yazıldığı
39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Bir araştırmanın ilk aşamasında, bir sosyal durumu açıklamaları ve tartışmaları istenen 300 katılımcı “bilgece akıl yürütme” konusunda puanlandı. İkinci ve asıl aşamada katılımcılara dört hafta boyunca günlük tutmaları söylendi. Her gün, meslektaşlarıyla yaşadıkları sorunları, anlaşmazlıkları, kötü haberlere karşı tepkileri yazmaları istendi. Yarısı 1. Şahıs kullanarak yazarken diğer yarısı da yaşadıklarını yabancı gözüyle, 3. tekil şahıs kullanarak anlattı. Dört haftanın sonunda tüm katılımcıların bilgece akıl yürütme puanı tekrar test edildi. 1. tekil şahısla günlük yazanların bilgece akıl yürütme puanlarında bir değişiklik olmazken 3. tekil şahsı kullananlar entelektüel alçak gönüllülük, empati kurma ve uzlaşmacı tavır kapasitelerinde gelişme yaşadı. Son aşamada, katılımcıların yakın bir aile üyesinin ya da arkadaşlarının güven, hayal kırıklığı ya da öfke gibi duygulardan önümüzdeki ay içinde hangilerini yaşayabileceklerini kestirmeleri istendi. Bu karşılaştırmada, 1. tekil şahısla günlük yazan grubun olumlu duyguları abarttığı ve olumsuz duyguları hafife aldıkları gözlemlendi. 3. tekil şahısla yazan kişiler ise daha isabetli tahminlerde bulundu.
39. Bu parçada söz edilen araştırma, aşağıdakilerden hangisini ispatlamak için yapılmış olabilir?
A) Sessiz ve sakin bir ortamda kendi sorunlarına odaklanan kişilerin, çözüme diğerlerinden daha kısa sürede ve daha kolay ulaşabileceğini
B) Başka insanlara anlayışla yaklaşmayı alışkanlık hâline getirenlerin başka olumlu tavırlara da kendiliğinden sahip olabileceğini
C) Kişinin kendisini başka biriymiş gibi değerlendirmesinin, çeşitli sorunları anlamasını engelleyen unsurları fark etmesine yardımcı olabileceğini
D) Duygularının farkında olmanın, kişinin entelektüel yönünü de güçlendirdiğini
E) Olaylara nesnel biçimde bakanların olumsuz durumlarla daha kolayca baş edebildiğini
40. Yaşananları 3. tekil şahıs olarak gözlemlemenin kişiye aşağıdakilerin hangisinde faydalı olduğu söylenebilir?
A) Olumsuz duyguları değiştirebilme
B) Yaşamdaki olumsuzlukları önceden hissetme
C) Olaylara tarafsız yaklaşma
D) Yaşama daha olumlu bakma
E) Yaşam ve insanla ilgili doğru tahminde bulunma
CEVAPLAR
| 1 – | C | 8 – | B | 15 – | E | 22 – | E | 29 – | B | 36 – | A |
| 2 – | C | 9 – | A | 16 – | B | 23 – | D | 30 – | B | 37 – | D |
| 3 – | A | 10 – | E | 17 – | C | 24 – | B | 31 – | C | 38 – | E |
| 4 – | C | 11 – | D | 18 – | A | 25 – | B | 32 – | C | 39 – | C |
| 5 – | E | 12 – | A | 19 – | B | 26 – | E | 33 – | A | 40 – | E |
| 6 – | D | 13 – | C | 20 – | D | 27 – | A | 34 – | D | ||
| 7 – | B | 14 – | B | 21 – | D | 28 – | E | 35 – | E |
]]>
Soru 1 |
I. Sınavı kazandığımı duymuş ama inanmamıştı.
II. Mektubu yazmış ama postaya vermemişti.
III. Kitabı almış ama okumamıştı.
IV. Arkadaşını çağırmış ama gelmemişti.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatım bozukluğu vardır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) I. ve IV.
D) II. ve III. E) III. ve IV.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
I. Ek eylem
II. Birleşik sözcük
III. Hem yapım hem çekim eki almış sözcük
IV. Eylemsi eki
Aşağıdakilerden hangisi, yukarıda verilen dil bilgisel öğelerin tümünü örneklendirmektedir?
A) Ağustos çekildi, eylülün sesi / Birazdan konuşacak
"Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar"
B) Yağmurun eşliğiyle çocuğunu emziriyor yaz
Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar
C) Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar
D) Yosunların kapılara usulca / Tırmanıp yerleştiği
Yani eylülün sesi bu ise çok iyi baylar
E) Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
(I) Televizyon dizilerini değerlendirme ölçütlerimiz ne kadar farklı, ne kadar çelişkili; böyle olması da doğal. (II) Dizilere farklı açılardan bakıyor; onlardan farklı şeyler bekliyoruz. (III) Kimimiz sadelik, ciddiyet ve tutarlılık; kimimiz ölçüsüzlük, çılgınlık ve coşku arıyoruz. (IV) Kimimiz hesaplı, milimetrik, çok iyi üretilmiş sahnelere; kimimiz bir ırmak gibi kendi yolunda akan bölümlere düşkünüz. (V) Sonraki hafta yayımlanmak üzere bölümlerin en ilginç, en heyecanlı yerinde kesilmesinden nefret eden de var; diziyi daha da ilgi çekici kıldığını düşünerek bundan hoşlanan, bunu destekleyen de.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalı virgül (;) yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
(I) Otuz yıl süren araştırmalarda, çocukların yaz tatilinde bir önceki eğitim yılına göre zihinsel yeterlilik bakımından bir ay geriledikleri ortaya çıktı. (II) Başka bir araştırmada da benzer bir sonuca ulaşıldı: Çocuklar tatil boyunca zekâ derecelerinden bir puan kaybediyor. (III) Yaz tatillerini öğretici faaliyetlerle değerlendirmeyen çocukların, yeni öğretim yılı başladığında ötekilere göre geri kaldığı da yapılan araştırmalarla saptandı. (IV) Bu fark kısa sürede kapatılabilse de, çocukların bu durumla hiç karşılaşmaması gerekiyor. (V) Uzmanlar, uzun tatiller sırasında anne babaların, aile çevresinin; okul başladığında ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin bunun bilincinde hareket etmesi gerektiğini söylüyor.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
Aşağıdaki cümlelerden hangisi, ayraç içinde verilen sözcüğün anlamını içermemektedir?
A)Bu resimlerde, Anadolu'nun binlerce yıllık kilim desenleriyle Batılı, modern resim teknikleri iç içe geçmiş. (sentez)
B) Yazar, oluşturduğu mekân içinde kahramanlarının soluk alıp vermesini, yaşamasını sağlayamamış. (yapaylık)
C) Kent yaşamının karmaşasını ve hızını yansıtmak isteyen bir yönetmen için en uygun yer İstanbul'dur. (üstünlük)
D) Romandaki dil ve anlatım, olayın seyrine ve kahramanların durumuna göre değişim gösteriyor. (uyum)
E) Ana dilini tüm incelikleri ve zenginliğiyle kullanan şairler, ülke sınırlarını kolaylıkla aşıyor. (inandırıcılık)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
Bu hazin yolcuların en küçüğü
Bir zaman baktı o viran kuyuya
Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü
Parmağından sıyırıp attı suya
Bu dörtlükte aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Kaynaştırma ünsüzü
D) Ünlü düşmesi
E) Ulama
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A)Ülkemizin şehirler arası yollarında en çok yaygın ulaşım aracı, otobüstür.
B)Akdeniz Bölgesi'ndeki kimi plajlarımız, dünyanın en iyi plajları arasında sayılıyor.
C)Detaylı araştırma yapmadığımız için bu konudaki bilgilerimiz sınırlıdır.
D)Spora başlamadan önce ısınma hareketleri yapmak, olası sakatlıkları önler.
E) Galiba birkaç yıl içinde ev telefonları da tarihe karışacak.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Lamartine, en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığını soran bir gazeteciye, bir gece ormanda yürürken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini söylemiştir. Ölümünden sonra odasında bulunan notlardan anlaşılmıştır ki şair, o şiiri yıllar boyu yazıp silip düzeltmiştir. Bu, gece gündüz sınava çalışan ama sınav sabahı geldiğinde hiç çalışmadığını söyleyen öğrencinin tutumuna benzer. O öğrenci, o sınavdan aldığı yüksek puanı çalışmasına değil de zekâsına bağlamamızı beklemektedir. Lise yıllarında çoğumuz bunu yutmamayı öğreniriz. İlhamla yazdığını söyleyen şairler de benim gözümde böyledir.
Bu parçada "ilham"la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Şairlerin yaratıcı ve saygın görünmek için başvurduğu bir tür hile olduğu
B) Şiirde, emekten daha önemli bir unsur olarak öne çıktığı
C) Kimi sanatçılarda çok, kimilerinde ise az bulunduğu
D) Şairlerin kendilerini çevreden soyutlamasını gerektirdiği
E) Şairlerin aynı konuyu farklı ilhamlarla yazabileceği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
İnsanlar başkalarını da kendileri gibi zannediyor. Gazetedeki köşemde ne zaman bir şirketi veya bir kurumu eleştiren yazı yazsam hemen arayıp "Halledilmesi gereken bir işiniz mi vardı?" ya da "Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?" diye soruyorlar. Oysa ben sadece olanlarla ilgili eleştirilerimi yazıyor, fikrimi ortaya koyuyorum. Bu, benim yazar olarak sorumluluğum. Biz yazarlar, hepimiz böyle değil miyiz? Onlara göre ise bizim fikrimiz, sorumluluğumuz yok, ---- var ve bütün yazılarımızı bunlar için yazıyoruz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) duygusal tepkilerimiz
B) kişisel çıkarlarımız
C) beğenilme endişemiz
D) toplumsal görevlerimiz
E) çok okunma amacımız
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, "doğruların zaman içinde değişebilirliği" anlatılmıştır?
A) Her soru aynı zorlukta olmadığı gibi, her cevap da aynı değerde değildir.
B) İnsan hayatında her zaman sorular kalıcı, cevaplar ise geçicidir.
C) Doğru, elbisesini giyinene kadar; yalan, dünyayı dolaşır.
D) Gerçekler düşleri, düşler gerçekleri etkiler.
E) Her sorunun cevabı o sorunun içinde saklıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
Polisiye romanların hepsi "katil kim"den ibaret değildir. İyi polisiye, eleştirir. İyi polisiye yazarı da yaşadığı topluma, çevreye, kültüre, siyasete, insana sorgulayarak bakar; onları deşifre eder. Polisiyenin en ünlü yazarlarından biri olan Agatha Christie'ye bakın. Çoğu romanıyla çökmeye yüz tutmuş İngiliz aristokrasisinin suçlarına odaklanmıştır. O sınıfın üzerindeki saygınlık örtüsünü parçalar, ince ince yerer o sınıfın üyelerini. Kısacası itibarını sarsar soyluların. Bu bakımdan benim son romanımda yaptığım şey, söylendiği gibi, polisiye roman türüne yenilik getirmekten çok, o türün zaten var olan olanaklarını biraz daha genişletmek olarak değerlendirilmeli. Bunu yaparken önceden yaptığım eleştirilerin altını daha kalın çizdiğimin fark edilmesini de isterim doğrusu.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini söylememiştir?
A)Polisiye romanların kendine özgü bir dil ve anlatım gerektirdiğini
B)Polisiye romanların sadece merak ve heyecan öğesi içermediğini
C) Son romanında eleştirelliğin dozunu artırdığını
D) Kendisi hakkında yapılan bir değerlendirmeye tam olarak katılmadığını
E) Bütün polisiyelerin aynı kefeye konulamayacağını
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Çocukluğumda "fuar" sözcüğünün tek anlamı vardı: İzmir 9 Eylül Enternasyonal Fuarı. "Fuar"ı, her yıl aynı günlerde açılarak bölgeye en hareketli günlerini yaşatan etkinliğin düzenlendiği mekânın adı zannederdik. Duvarlar ve çitlerle sınırları belirlenmiş o geniş bahçe, bir ay süren fuar etkinliklerinden sonra park alanı olarak hizmet vermek üzere halka açık tutulur, yine "fuar" olarak anılırdı. Ancak o bir aylık sürenin dışında sönük kalır, tenhalaşırdı. Her yıl büyülü bir coşkuyla başlayan asıl etkinlik, İzmirlilerin yanı sıra bölgenin bütün şehirleri ve hatta bütün ülke tarafından büyük bir heyecanla beklenirdi. Şimdi fuar yok, o heyecan da yok.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Ele alınan konuyla ilgili açıklayıcı bilgiler verilmiştir.
B) İzmir Fuarı'nın şehirdeki etkisinden söz edilmiştir.
C) Karşılaştırmalardan yararlanılmıştır.
D) Geçmişe özlem dile getirilmiştir.
E) Örneklendirmelere yer verilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Günümüz edebiyatında tanık gösterme yöntemi çok revaçta. Birçok yazar, yazılarında büyük yazarlardan alıntılar yapıyor. Yazmaya yeni başlamış, daha neyin ne olduğunu öğrenmenin ilk basamaklarını tırmanan gençlerin yazıları bile Dante'nin, Hugo'nun, Dostoyevski'nin, Beckett'ın sözlerinden geçilmiyor. Klasikleşmiş yazarlardan alınan cümleler, bu yapıtlarda gecekondu duvarındaki eski tapınak taşları gibi duruyor.
Bu parçanın son cümlesinde vurgulanmak istenen düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?
A)Alıntıların kullanıldığı yapıtların sanatsal bakımdan niteliksiz olduğu
B) Genç yazarların her yapıttan alıntı yapmaması gerektiği
C) Alıntıların hangi yazara ait olduğunun belli olmadığı
D) Alıntı cümlelerin yerli yazarlardan seçilmediği
E) Alıntılanan parçaların yeterince dikkat çekici olmadığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
(I) Fotoğraf makineleri, kameralar, hiçbir dönemde olmadığı kadar hayatımızın içinde. (II) Dijital teknolojiyle birlikte lüks olmaktan çıkan fotoğraf makinelerini artık herkes kolayca edinebiliyor. (III) Ayrıca akıllı telefonların hayli geliştirilmiş fotoğraf özelliği, yanınızda bir şey taşımadan size fotoğraf çekme olanağı sunuyor. (IV) Bütün bunlara, çekim sonrası baskı aşamasının da dijital teknolojiyle birlikte ortadan kalkmış olmasını ekleyince ortaya bugünkü sonuç çıkıyor. (V) Piyasaya çıkan bir sürü ürün ve model arasından hangisini seçeceğimiz konusunda kafamız karışıyor. (VI) Çevremiz, gündelik hayatın her anında olup biten her şeyi fotoğraflayıp sosyal paylaşım sitelerine aktaran kişilerle dolup taşıyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yâr
Senin de başında o çılgın rüzgâr
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünlem (seslenme) öbeği
B) İlgeç öbeği
C) Belirtisiz ad tamlaması
D) Birleşik zamanlı eylem
E) Niteleme sıfatı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Ön yargı denince aklıma hep lisedeki edebiyat öğretmenimiz gelir. Dersin birinde, gençliğin verdiği saflıkla ön yargılara şiddetle karşı çıkıyorduk. O, "Çocuklar!" dedi, "Ön yargılara karşı ön yargılı olmamalıyız. Çünkü bir metni anlamamızın ön koşulu, o metne ilişkin ön yargılarımızdır. Metinden ne elde etmek istediğimizi bilmiyorsak o metne nasıl yaklaşacağımıza ilişkin bir yöntemimiz de yok demektir." Kafamızda çoktan mahkûm edilmiş bir kavramı, öğretmen bu sözleriyle yeniden tartışmaya açıvermişti.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Ön yargıların günlük hayatta başka, sanatta başka sonuç verdiği
B)Ön yargılı davranışların özellikle insan ilişkilerine zarar verdiği
C) Ön yargıların yanlışı olduğu kadar doğruyu da içerebileceği
D) Gençlerin yaşlılardan daha çok ön yargıya sahip olduğu
E) Dünyada ön yargısız insan bulunamayacağı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Bir kişiyi anlamak, dünyanın o kişinin bakış açısından nasıl göründüğünü kavramaktır. Bunun için hem bilgiye hem de hayal gücüne ihtiyaç duyarız. Romancı olarak esas işimizin elden geldiğince tek tek bütün roman kişilerinin yerine geçmek, romanın anlattığı dünyayı onların gözünden görmek olduğunu hiç unutmamaya çalışırız. Bu işin en zor yanı, bize ruhsal olarak benzemeyen kişilerin bakışını yakalamaktır. En tuhaf yanı ise onların gözüyle dünyaya bakarken kimi özelliklerimizi de onlara vermemizdir.
Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar için aşağıdaki yargılardan hangisinin söylenmesi uygun olmaz?
A)"İnsanları anlamanın yolu, empatiden geçer." ilkesine bağlıdır.
B)İyi romancıların, kahramanlarıyla özdeşleşerek yazdığına inanmaktadır.
C)Kendi bakış açısını yansıtmayan kişilere romanlarında yer vermemektedir.
D)Kendi özelliklerinden bazılarını kahramanlarına aktarmaktadır.
E) Roman sanatında bilginin ve düş gücünün önemli olduğunu
düşünmektedir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
Neden sonra uyuyakaldı. Gece boyunca bir su aktı durdu düşünde. Bir iki kere yataktan kalktı, muslukları sıktı ama onlardan değildi gelen ses. Su, boyuna aktı. Ama odanın tavanı alçalmadı, duvarları iki yandan yaklaşmadı, yatağı altından kaymadı... Evet, karabasanlardan uzak bir geceydi. Su akıyordu sadece. Bu da ta çocukluğundaki çocuk seslerini anımsatıyor, pek de rahatsız etmiyordu onu. Sabah kalktığında camdan bakmak istemedi canı. Gecenin büyüsü hemen bozulacaktı. Dışarıda kentin beylik bir pazar sabahı vardır mutlaka. Kurşuni gök, yoğun baca dumanlarını acımasızca bastırıyordur yine insanların üstüne.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A)Olanlar, her şeyi bilen bir anlatıcının bakış açısından verilmiştir.
B) Anlatımda söz sanatlarına yer verilmemiştir.
C) Öyküleyici ve betimleyici öğeler bir arada kullanılmıştır.
D) Sıkça tekrarlanan durumlardan söz edilmiştir.
E) Kahramanın ruhsal yapısına özgü ayrıntılar verilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
Hayır, buna katılmıyorum. Bunu söyleyenler ya romanımı dikkatli ve doğru okumadılar ya da benim roman anlayışımı bilmiyorlar. Eğer bir eleştiri yapılacaksa bunun tersi daha uygun olurdu. Çünkü ben romanda önce kahramanlar yaratıp sonra o kahramanlara uygun x, y, z gibi olaylar bulmaya çalışmam. Ben önce x, y, z gibi konuları, olayları bulurum; sonra o konu ve olaylara en uygun kahramanları yaratmaya çalışırım. Hatta bu yüzden, romanlarıma ad koyarken o romanlardaki kahramanların adını kullanmam.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiştir?
A)Romanınızda ele aldığınız konunun kahramanın gölgesinde kaldığı yönündeki eleştiriyi haklı buluyor musunuz?
B)Son romanınızın adı ile konusu arasında uyumsuzluk olduğu söylenebilir mi?
C)Yarattığınız kahramanların gerçek hayatta rastlanmayan kişiler olduğunu söyleyenlere katılıyor musunuz?
D)Son romanınızdaki kahramanların, karakterden çok tip özelliği gösterdiği iddialarını doğru buluyor musunuz?
E)Romanınızda gizemli olaylardan gerçeğe pek yer kalmadığını söyleyen eleştirmenlere hak verilmeli mi?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) Takımımızın ilk kez katıldığı bu turnuvadaki başarısını kimse yok sayamaz.
B)Sabahki sınavda 24 kişilik sınıfta bir kalemtraş bulunamamıştı.
C) Bu küçük oyunlarla bizi alt edeceğini sanıyorsa aldanıyor.
D) Kılavuzumuz, gezi planında da bir değişiklik yaptığını söyledi.
E) Geçtiğimiz yaz İç Anadolu'nun önemli şehirlerinden birkaçını gezdik.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
(I) Bir sanat yapıtı, konunun nasıl ele alındığı, nasıl işlendiği açısından değerlendirilmelidir. (II) Bunun için, bir sanat yapıtının değerlendirilmesinde esas olan, anlatılandır, yani konudur. (III) Hemen hemen bütün sanatçı ve eleştirmenler bu bilinçle hareket eder. (IV) Ama bazı kişiler, beğendikleri, onayladıkları bir konuyu işleyen yapıtı güzel ve değerli bulurlar. (V) Bu tür değerlendirmeler, bir portreyi sevgilisine benzediği için güzel bulmak gibidir; oysa sanat eleştirmenleri, perspektife, anatomiye, çizgilerin ve renklerin kullanımına önem verir değerlendirmelerinde.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi parçada anlatılan düşünceyle çelişmektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
(I) Oturup dururken biri “Yüce Türk ulusunun asil evlatları...” gibi bir söz söylemeye başlayınca şaka yapıyor diye güleriz. (II) Ancak bir törende biri kürsüye çıkıp böyle sözler söyleyince bu sözler yerini bulmuş olur. (III) Destanların epik dili, işte buna benzer. (IV) Bu dili, halkın bildiği, kullandığı sözcüklerle günlük yaşamda kullanılmayan dizeler oluşturur. (V) Böyle bir yapıtı dinleyen kişi, tek tek imgeler üzerine düşünerek duygulanmaz. (VI) Tıpkı bir musiki parçasındaki tek tek notaların değil, belli formların güzel ve etkileyici olması gibi.
Düşüncenin akışına göre, bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Çünkü destandaki epik etki, şiirin bütününe dağılmıştır.” cümlesi getirilebilir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
Aşağıdakilerin hangisinde, ayraç içinde verilen kavramla cümledeki eylemin çatısı uyuşmamaktadır?
A)Kadın, sokağın ortasında yere düştü. (etken eylem)
B)Adam, bu sıkıntılı işten kolay sıyrıldı. (dönüşlü eylem)
C)Okulun bahçesindeki ağaç dün kesildi. (ettirgen eylem)
D)İki arkadaş önemsiz bir şey yüzünden bozuştu. (işteş eylem)
E) Bu durum kardeşimi çok sarstı. (geçişli eylem)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Sanayi üretimi yerel, ulusal renkleri yok ediyor. Çünkü bunlarda insanın rolü en aza indirgenmiş, hatta ortadan kaldırılmış durumda. Aynı kalıptan çıkmış, birbirinin aynısı yüz binlerce eşya... Dünyanın neresine giderseniz gidin aynı ürünleri görürsünüz. Bu nedenle, el sanatlarının tanıtıldığı etnografya müzeleri şimdi daha çok gerekli. Halkın kendi sanatının müzesi olmadan ulusal bellek oluşmuyor. Nitekim birkaç yüzyıldan beri Batı sanatını tekrarlayıp duruyoruz ama kendi kültürümüz bir adım ileri gitmiyor. Küreselleşme güç kazandıkça sizi diğerlerinden ayıracak, size ait olan kültür ürünleri daha çok önem kazanıyor.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Etnografya müzelerinin işlevine
B) Küreselleşmenin sonuçlarına
C) Fabrikasyon üretimin zararlarına
D) Ulusal kültürün korunmasına
E) Yerli malı kullanmanın önemine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Çocukluğumuzda yaz mevsiminin çekici (I) taraflarından biri, çizgi roman okuma özgürlüğüne kavuşmaktı. Bilgisayarların, televizyonun her evde bulunmadığı, DVD'lerin olmadığı zamanlarda, yaz sıcaklarında eve kapanan çocukların tek eğlencesiydi (II) çizgi romanlar. Fazla çeşit olmadığından piyasaya yeni çıkan ne varsa (III) alınıp okunur, (IV) okunanlar öteki çocuklardaki çizgi romanlarla değiştirilirdi. Aynı zamanda kitapçılar da okunmuş (V) çizgi romanları alır, satar, değiştirir ya da hemen oracıkta, duvar dibinde okunmak üzere kiralardı.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi eylemsidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?
A) Tüketici davranışları üzerinde yapılan çalışmalar / alışveriş merkezlerinde yapılan müzik yayınlarının / müşterileri daha fazla tüketmeye yönelttiğini / ortaya koydu.
B) İstanbul'daki birçok alışveriş merkezinde / fon müziği kavramı / satışların artırılması amacıyla / istismar ediliyor.
C) Son yıllarda / birçok tüketici / mağazalarda kulakları sağır edercesine yapılan müzik yayınlarına / karşı çıkıyor.
D) Her ortamda bangır bangır müziğe maruz kalan, gürültü yüzünden iki laf edemez hâle gelen insanlar / müziğin zararlı etkilerine karşı / örgütleniyor.
E) Yeni kurulan "muziksizmekanlar.com" adlı site / insanların gürültüsüz bir ortamda oturup kafasını dinleyebileceği yerlerin listesini / yayımlıyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Yaşam içindeki başarı, sorunlarımız olup olmamasına değil, bu yılki sorunlarımızın geçen yılkilerle aynı olup olmamasına bağlıdır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Karşılaştığımız sorunları çözerken kullandığımız yöntemler, kariyerimizin nasıl olacağını belirler.
B) İnsan, çözemeyeceğini anladığı sorunları zamana bırakırsa gelecekte daha az sorunla karşılaşır.
C) Gündelik bir sorunun çözümünde çevremizdeki deneyimli kişilerden yardım almak en kestirme yoldur.
D)İnsanların yaşamdaki başarısının ölçütü, sorunlarını çözmekte gösterdikleri performansta saklıdır.
E) Sürekli olarak yeni sorunlarla uğraşmak zorunda kalan kişiler, yaşamda başarılı olamaz.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) "Ateş Hırsızları Söylencesi” unutulmaz bir kitaptır.
B) 2007 yılında Türk Dil Kurumunun 75. yılını kutladık.
C) Yontma Taş Devrinden sonra Cilalı Taş Devri gelir.
D) Brüksel lahanası ve Hindistan cevizi aldılar.
E) Biraz ileride İzmir saat kulesi karşınıza çıkacak.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Yazınsal yapıtlar, yaratıldıkları dile özgü anlam ve anlatım olanaklarıyla donanmıştır. Bir yazınsal yapıt asıl anlamını ve değerini yaratıldığı dilin içinde bulur. Yapıtın içeriğini biçiminden büsbütün ayıramayacağımıza göre, hiçbir yazınsal yapıt eksiksiz olarak başka bir dile çevrilemez. Her çeviride, az ya da çok kaybolan bir şeyler vardır. Öte yandan, dünya üzerindeki okurların yüzde doksanı İlyada'yı, Hamlet'i, Savaş ve Barış'ı, Don Kişot'u çevirilerinden okumuş ve sevmiştir. Bu da gösteriyor ki ----.
Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) okurlar, biçimi öze tercih etmektedir
B) çeviri, gerekli ve vazgeçilmez bir etkinliktir
C) her çeviri aynı kalitede değildir
D) çevrilemeyen yapıtlar daha değerlidir
E) sanatsal metinler, bilimsel metinlerden kolay çevrilir
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
(I) Gazetelerdeki köşe yazıları giderek magazinciler tarafından yazılmaya başlandı. (II) Bir zamanlar siyaset veya ekonomi alanında yazı yazanlar bile günümüzde magazine kayıyorlar. (III) Okunmak için bunun zorunlu olduğunu hissediyorlar herhâlde. (IV) Çünkü bir ömür vererek yazılan bilim kitapları en fazla bin adet satılırken kulaktan dolma bilgilerle yazılan "çerez" kitaplar, rekor üstüne rekor kırıyor. (V) Televizyonlarda dizi ve magazin haberleri yayımlamaktan bilim programlarına, belgesellere zaman kalmıyor. (VI) Dünyayı değiştirebilecek buluşlar çabucak geçiştiriliyor; manken, futbolcu, sarhoş sürücü haberleriyse dakikalarca yayımlanıyor.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılması uygun olur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
(I) Tasavvuf felsefesi, 12. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar Türk kültürüne yön vermiştir. (II) Anadolu'da yerleşik ve yarı yerleşik topluluklar arasında farklı uygulama biçimleri gösteren bu felsefe, dinî bir içerik taşır. (III) Belli bir tasavvuf anlayışına bağlı derviş şairlerin şiirleri de bu yüzden bağlı oldukları inanışın gereklerini içeren ilkelerle doludur. (IV) Belki Pir Sultan Abdal'ın kimi şiirleri istisna sayılabilir. (V) Yunus Emre ayrı tutulursa tasavvuf inancını taşıyanların çoğu, şiirlerini didaktik tarzda kaleme almıştır. (VI) Tasavvufî şiirlerin çoğu da böylelikle kişilerin duygularından çok aklına seslenen, onlara bir dünya görüşü aşılamaya çalışırken kuruluğa düşen ürünler olmuştur.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, kendisinden önceki cümlede belirtilenlere bağlı bir sonucu dile getirmektedir?
A) II. ve III. B) II. ve V. C) III. ve V.
D) III. ve VI. E) V. ve VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
Ressam Mustafa Salim, beş yıllık aradan sonra Ankara'daki Atlas Sanat Galerisinde "Meditasyon" başlıklı yeni resim sergisini açtı. Geçmişte Monet çağrışımı yapan izlenimci resimleriyle dikkat çeken ressamın, bu sergideki resimlerinde soyut bir anlayışa yöneldiği görülüyor. Mustafa Salim, eşit fırça darbeleriyle ritmik yinelemeler yaratarak gökyüzü ve yeryüzü temalarını örgüsel bir biçimde yansıtıyor. Bir sorgulama mekânı olarak kullandığı tuvale resmettiği doğa, değişik renklerle homojen bir dağılım sunuyor. Bu dağılım, izleyiciyi belli bir noktaya odaklayarak izleyicinin denge kurmasını, dinginleşmesini sağlıyor. Böylece meditasyon, amacına ulaşıyor.
Bu parçada tanıtılan ressamla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Resimlerini nerede sergilediğine
B) Sanat anlayışında nasıl bir değişim olduğuna
C) Resimlerinin izleyicide ne gibi etkiler yarattığına
D) Resimlerin yapımına ne kadar zaman harcadığına
E) Resimlerini yaparken ne tür teknikler kullandığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
Romanda dil, bir hizmetkâr olduğunu unutup efendi rolüne soyundu mu romanın dengesi bozulur. İşlek, akıcı, sanatsal bir dil, geçici olarak okurun gözünde romanı yüceltebilir. Fakat sadece geçici olarak... Dilin tadına varılınca onun gerisinde yatanı görmek ister okur. İşte o zaman hayal kırıklığına uğramamalıdır. Dilin büyüsünden başka bir şey, örneğin yapısal bir değer getirmeyen roman, başarısız romandır.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?
A)Romanda dilin bir araç olduğu unutulmamalıdır.
B)Anlatımdaki renkliliğin, anlatılanı gölgelemesine izin verilmemelidir.
C)Özgün bir dil yaratmak, özgün bir roman yaratmanın garantisi değildir.
D)Roman, biçim ve içerik dengesi üzerine kurulmuş bir edebiyat türüdür.
E)Romanda kahramanlar arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Sadece edebî eleştiri değil, en genel anlamıyla eleştiri bugün en çok gereksinim duyduğumuz şey. Karşılaştığımız olayları, durumları, kurumları, düşünceleri, gelenekleri eleştirebilmek yani... Biz insanız ve bizim ülkemiz burası. Donmak, kalıplaşmak yüzyıllardan beri yavaş yavaş çürütüyor bizi, uygar dünyadan uzaklaştırıyor. Bütün toplum aynı salgın hastalığa yakalanmış gibiyiz: Eleştirmeme hastalığı. Bugün birtakım tabuların yıkılışını umutla izlerken birtakım başka tabuların aynı bağnazlıkla yaratıldığını ve yıkılan tabuların yerini aldığını kaygıyla seyretmekteyiz.
Bu parçanın bütününde yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal eleştirinin bilimsel değil, duygusal yöntemlerle yapılmasından
B) Bireylerin, kendilerini eleştirmek yerine hep başkalarını suçlamasından
C) Çağdaşlaşmanın, iyi ya da kötü her şeyi eleştirmek sanılmasından
D) Eleştirinin yalnızca olumsuzluklara yönelik bir kavram olarak görülmesinden
E) İnsanların, düşünceleri sorgulama alışkanlığı edinememiş olmasından
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
(I) Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyılın başlarında Batı tarzı eğitimi benimsemekte yaşanan sıkıntıların ardından yurt dışına öğrenci gönderilmeye başlandı. (II) Osmanlı yönetimi ilk kez III. Selim zamanında Fransa büyükelçisinin yardımıyla İshak Efendi'yi eğitim için Paris'e gönderdi. (III) Sultan II. Mahmut da konu üzerinde önemle durdu ve 150 öğrenciyi Avrupa'ya yolladı. (IV) 1834'te Mekteb-i Harbiyenin açılmasından sonra bu okulu bitiren üstün yetenekli öğrencilerin Paris, Viyana ve Londra’daki askerî okullara gönderilmesi neredeyse bir kural hâlini aldı. (V) 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da o kadar çok Osmanlı öğrencisi bulunuyordu ve Osmanlı bunlar için 1856'da Paris'te Mekteb- i Osmani adıyla bir okul bile açıldı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. ve IV.sü, kurallı ve birleşik eylem cümleleridir.
B) II.si, zarf tümleci ve dolaylı tümleç içeren basit cümledir.
C) III. ve V.si, bağlaçla bağlı cümlelerdir.
D) IV. cümlede birden fazla eylemsi vardır.
E) V. cümlede açıklayıcı ara söz kullanılmıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
Bir muhabir, muhalif ve uyumsuz tutumuyla tanınan bir punk şarkıcısıyla punk müzik üzerine yaptığı röportajdan sonra birlikte sokakta yürümeye başlar. Dinlediklerinden biraz da kafası karışmış olan muhabir sorar: "Peki punk nedir?" Müzisyen, yolun kenarındaki bir çöp kutusunu tekmeler ve "İşte punk budur!" der. Birkaç adım sonra muhabir de bir çöp kutusuna tekme atar ve “Punk bu mu şimdi yani?" diye sorar. Müzisyenin yanıtı şaşırtıcıdır: "Hayır! Bu, modaya uymaktır!"
Bu parçada, punk müzik yapan sanatçının vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Müzikseverlere saygı göstermek gibi bir kaygısı olmadığı
B) Müzikte gündelik doğal gürültülerden yararlandığı
C) Müzikle teknolojiyi birleştirmeye çalıştığı
D) Grupla değil, tek başına müzik yapmak istediği
E) Yaptığı müziğin taklit edilmeyen bir aykırılık içerdiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
Şiirde sözcüklerle uğraşmak zordur. Çünkü önemli olan, sözcüklerin özellikle birden çok anlama gelmeleri yanında sesleridir de. İçeriği belirleyen de sözcüklerin seçimidir. Hikâyede ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayızdır: Ritmi, üslubu, hatta sözcük seçimini belirleyen, yazarın kurduğu evren ve o evrende yaşanan olaylardır. Hikâyeye Latinlerin şu kuralı hükmeder: "----" Şiirdeyse bu kuralı şöyle değiştirmek gerekir: "----"
Düşüncenin akışına göre, bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilenler getirilmelidir?
A) Kendini toplumun önüne çıkarma – Toplumun seni yönlendirmesine izin verme
B) Önce şiire başla, arkasından hikâyeye yönel – Önce hikâyeye başla, arkasından şiire yönel
C) Konuya hâkim ol, sözcükler arkadan gelir – Sözcüklere hâkim ol, konu arkadan gelir
D) Hikâye yazarken biçim özü belirlesin – Şiir yazarken öz biçimi belirlesin
E) Duygularını değil düşüncelerini kullan – Düşüncelerini değil duygularını kullan
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, birden çok neden sonuç ilişkisi vardır?
A)Elektrik teli fırtınadan koptuğu için öğleden sonra ilçeye dört saat elektrik verilemedi.
B)Hava sıcaklığının 3 derece düşmesine karşın kasabanın yaşlıları sıcaktan sokağa çıkamıyordu.
C)Televizyon insanın hayatına böyle egemen olursa toplum her anlamda yoksullaşır.
D)Çocuklarına, kaldırabileceklerinden fazla sorumluluk yüklemeseydi belki de bu tür sorunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı.
E)Filmlerin şiddet içermesi, insanların, istediklerini elde etmede şiddeti bir yöntem olarak görmesine neden oluyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
Orhan Veli'nin Aragon'dan çevirdiği "Elsa'nın Gözleri" şiiri, bir çeviri başyapıtıdır. Orhan Veli, 10 dörtlükten oluşan bu şiirin sadece 5 dörtlüğünü çevirmiş, kaynak metnin 4, 5, 6, 7, ve 8. dörtlüklerini çevirmemiştir. Belli ki bu dörtlükleri Türkçe söylemede ötekilerdeki kadar başarılı olamadığını kavramış ve bırakmıştır. Onları da çevirseydi büyük olasılıkla "çeviri kokuyor" eleştirisine maruz kalacaktı. Ben de şiir çevirdiğim için biliyorum: ---- Bunu fark etmek ve orada durmak gerekir. Orhan Veli de işte bunu yapmıştır.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) İyi bir çeviri yapsan da kimseye yaranamazsın.
B) Bir dilde yaratılan şiirin tümü, başka bir dilde tam karşılığını bulamayabilir.
C) Her iki dili de iyi derecede bilmeyenler, çeviriye soyunmamalı.
D) Bir şiiri çevirmek, bir bakıma, onu başka bir dilde yeniden yaratmaktır.
E) Şiirin çevrildiği dil, kaynak metnin dilinden daha zengin olabilir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Aşağıdakilerin hangisinde ayraç içinde verilen kavram cümlenin içeriğiyle uyuşmamaktadır?
A) Roman okurken kendimizi olayın akışına kaptırsak da zihnimiz hep arkalarda bir yerde bir amaç, bir düşünce, bir niyet, gizli bir merkez arar. (yazınsal metnin bildirisi)
B) Macera, aşk ve dedektif romanları, bundan sonra ne olacak diye; modern, edebî romanlar ise yazar nasıl bir atmosfer yaratmış diye okunur. (kategorize etme)
C) Roman okurken aklımızın bir yanıyla yazarın anlattığı şeylerin ne kadarını yaşadığını, ne kadarını hayal ettiğini anlamaya çalışırız. (yerelden evrensele varma)
D) Roman okumak, bir noktadan hareket ederek birbiriyle çelişen birçok düşünceyi huzursuzluk duymadan aynı anda görebilmek ve anlayabilmek demektir. (çok anlamlılık)
E) Roman okurken yazarın görüp anlattığı şeylerin kendi hayatımızdan bildiğimiz somut şeylere benzeyip benzemediğini sürekli olarak sorgularız. (gerçeğe uygunluk)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 1 |
İnsanın çevresindeki herkesle iyi ilişkiler kurması her zaman mümkün olmuyor. İnsanları değiştirmek zordur, hoşumuza gitmeyen yönleri hep olacaktır insanların ama insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek epeyce işe yarayacaktır. İnsanları oldukları gibi kabul ederek, onların hoş yönlerini ön plana çıkararak herkesle olmasa da çoğu insanla iyi ilişkiler kurabiliriz.
Bu parçada geçen "insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanlara farklı yönlerden bakmaya çalışmak
B) İnsanları yanlışlarıyla benimseyebilmek
C) Olumsuz davranışların nedenlerine inmek
D) Anlaşamadığımız insanlara mesafeli durmak
E) İnsanlara kendilerini anlatma fırsatı vermek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
Sabahattin Ali, sanatçı ruhunun tutkulu derinlikleri ile ülke gerçeklikleri karşısındaki toplumsal bilinci arasında kimi zaman kurabildiği uyumlu denge kimi zaman da bireyin iç dünyasına eğilen şikayetçi, karamsar ve melankolik bir ruhun patlamalarıyla kendini gösteren bir iç derinliğe sahiptir. Bu durum onu modern edebiyatımızın kolayca etiketlendirilemeyecek öncü yazarlarından biri yapmış ve bugün yeniden, yeni bir edebiyat merceği altında incelemeye değer kılmıştır.
Bu parçada Sabahattin Ali'yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Bazen bireysel bazen de toplumcu bir sanatçı olduğuna
B)Sanatçı olmasının da etkisiyle ülke sorunlarını ve toplumsal sorunları dengeli bir biçimde ele aldığına
C)Toplumsal olayları anlattığı eserlerinde daha başarılı olduğuna
D)Zengin bir kimliğe sahip olmasından dolayı bugün edebiyatımızda bir çığır açtığına
E)Farklı bir yönüyle ve yeni bir bakış açısıyla tekrar incelenmeyi hak ettiğine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
Aşağıdaki dizelerin hangisinde "sitem veya yakınma" anlamı yoktur?
A) Ne doğan güne hükmüm geçer
Ne halden anlayan bulunur
B) Manada güzel, ruhta güzel, tende güzelsin
Ey sevgili sen elde değil, bende güzelsin
C) İyi günde yaran, ahbap çok olur
Dar günde dost bulunmaz nedendir
D) Bin gül çıkardım sana kalbindeki külden
Bir gün beni ansaydın eğer sen de gönülden
E) Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır.
Bu cümlenin öğe dizilişi aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
A) Özne - zarf tümleci - nesne - yüklem
B) Zarf tümleci - özne - yüklem
C) Özne - nesne - yüklem
D) Özne - yüklem
E) Nesne - özne - zarf tümleci -yüklem
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
Şair, yazar veya ressam hemen her sanatçı kendi rengini bulana kadar başkalarının ayak izlerine basarak yürür. Her birinde bir şeyler keşfeder, özümser, damıtır ve sonunda kendi rengini bulur.
Bu parçada geçen "kendi rengini bulmak" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özgün tarzını oluşturmak
B) Başka sanatçılara öykünmek
C) Kendinden önceki sanatçıları örnek almak
D) Basmakalıp eserler oraya koymak
E) Düş gücünü belirgin hale getirmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Hemen hemen herşeyi aldık yanımıza
B) Hiçkimse için kendini üzmemelisin, dedi.
C) Birde baktım daha uyanmamış, telaşlandım.
D) Bunu size aksettirmek istemezdik hiç.
E) Filmin bir de kamera arkası varki görmelisin.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
Herkesin sandığının tersine hayatta iyi - kötü, güzel - çirkin, olumlu - olumsuz gibi kesin ayrımlar yoktur. Örneğin bir insan sadece iyi ya da sadece kötü olamaz; iyi ya da kötü özellikleri bir arada bulundurur. Bazı insanlarda iyi taraflar daha fazlayken bazılarında kötü yönler daha çok olabilir. İnsanlara böyle yaklaşıldığında yaşamın daha güzel olacağı şüphesizdir. Çünkü bu sayede "iyi" dediklerimizin hata yaptığını gördüğümüzde hayal kırıklığına uğramayacak, "kötü" olarak nitelendirdiklerimiz yüzünden yaşamı kapkaranlık görmeyeceğiz.
Bu parçadan aşağıdaki değerlendirmelerin hangisine ulaşılabilir?
A)Yaşamdaki zıtlıkların iç içe, yan yana olduğunun yadsınamayacağına
B) Hayatın hep iyi taraflarının görülmesi gerektiğine
C) İnsanların hatalarını görmezden gelmek gerektiğine
D) İnsanlarla iletişim kurmanın pek kolay olmadığına
E) İyi ve kötü insanlar arasında bir ayrım yapılmasının yanlış olduğu
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Bu şehrin en güzel mevsimi kıştı. Bu yüzden buradaki kış aylarına "beyaz elmas zamanı" denir. Doğa, sonbaharın sarısını beyazla kapatmaya hazırlanırken gökyüzünde bir telaş başlar. Sonbahar bu şehre çok nazlanarak gelirken kış hiç de öyle değildir, birdenbire gelir. İlk kar, bulutların dağıldığı günden itibaren beklenir. Çünkü yağacak olan kar mevsim değişikliğinin ilk sembolüdür.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Öznel anlatıma dayanma
B) Niteleyici sözcükler kullanma
C) Kişileştirmelerden yararlanma
D) Eksiltili ve devrik cümlelere yer verme
E) Karşılaştırma tekniğine başvurma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
Çok hoş sohbet, ağzı laf yapan biri olduğum söylenemez ama yazmaya oturduğumda bambaşka biri olup çıkıyorum. Kimlik değiştiriyorum adeta. Bu, elimde olan bir durum değil; yazarken kendimden geçiyorum ve çoğu zaman ne yazdığımı ben de bilmiyorum. Aklıma geldiği gibi, olduğu gibi bırakıyorum ifadeleri, onlar kendi yerlerini bulup yerleşiyor. Kimi zaman oldukça büyük bir hızla, kimi zaman da insanı çıldırtacak bir yavaşlıkta ortaya yeni bir roman çıkıyor.
Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A)Günlük yaşantınızda nasıl bir insansınız?
B)Romanlarınıza kendinizden neler katıyorsunuz?
C)Hayattaki titizliğiniz roman yazma sürecine de yansıyor mu?
D)Romanlarınız, düşüncelerinizi birebir yansıtıyor mu?
E)Yazım sürecinde, kendinizde ne gibi durumlar gözlemliyorsunuz?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Selçuk Altan, sözcüklerle oynarken hem söz dizimsel hem de sözcüksel düzlemde yerleşik kullanımların dışına çıkıyor.
Bu cümledeki altı çizili söz, aşağıdaki kavramların hangisi ile ilişkilendirilebilir?
A) Tutarlılık
B) Doğallık
C) Benzersizlik
D) İlericilik
E) Uyarıcılık
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
Bir romanın olay örgüsü ve kişileri roman yazılmadan önce yazarın zihninde biçimlenmiş, romanın ana çerçevesi az çok belirlenmiştir. Yazar, romanın bir planını çıkarmış, bölümlerini düzenlemiş, olayların akışını tasarladıktan sonra kalemi eline almıştır. ----. Yazarken olaylar üzerinde daha ayrıntılı düşünme fırsatı bulduğu için daha önce düşünmediği unsurları akışa kapılarak eserine katmak isteyebilir. Olaylar ve kahramanlar, yazarın kalemini yeni maceralara sürükler böylece.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerin hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) Bu plan çerçevesinde yazarak aklındaki öyküyü roman haline getirir
B) Ancak bazen roman, yazarı kendi akışına çeker
C) Yine de eksik kalmış noktalar, yazım aşamasında sorun oluşturur
D) Oysaki bu, anlatılanların inandırıcılığını zadeler
E) Bununla birlikte okuyucunun da tepkisi önemlidir
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
(I) Ana hikaye temel nokta olduğu için değiştirilemez. (ll) Bundan dolayı bizim eser üzerindeki inisiyatifimiz kısıtlanmış olmaktadır. (lll) Kendi hikayemizi anlatırken dahi, mumun çevresindeki kelebek gibi olayın etrafında döneriz. (IV) Hikayeye ayrı bir güzellik katan öğelerle yer yer kopukluklar yaşarız bu yüzden. (V) Yine de hikayenin bütününe hakim olmak için yorum yapmaktan alıkoyamayız kendimizi.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisine "Hatta zaman zaman karanlık noktalardan çıkamadığımız olur." cümlesi getirilirse anlam bütünlüğü bozulmaz?
A)l. B) ll. C) lll. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücünün insan yaşamına bakış açısını değerlendirirken camdan bir balık akvaryumunu düşünmeden edemiyorum. Akvaryumda bugünkü yaşantısıyla günümüz insanı vardır. Günümüz insanının yaşamı, çağdaş öykü sanatı için bu denli saydam ve net bir görüntüdür. Öykü sanatının ustası bir öykücü ise nitelikli ürün verebilme yolunun önünde duran akvaryumun içindeki görüntüyü değerlendirmekten geçtiğini iyi bilir.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünceyi aşağıdakilerden hangisi tümüyle içerir?
A)Kaliteli öyküler yazan öykücü insan hayatını, kendi duygularını da katarak anlatan öykücüdür.
B)Günümüz insanının yaşamını net bir şekilde değerlendiren öykücü, çağdaş ve kaliteli ürünler meydana getirir.
C)Akvaryumda yaşayan balıklarla insanlar arasında çeşitli yönlerden benzerlik vardır.
D)Öykülerin kendilerine özgü yazılma yöntemlerini öykücülerin bilmesi gerekir.
E)Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücü çeşitli gözlemler yapmak zorundadır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
Ben, gerçekten şiirin insana tattırdığı duyguların, aktardığı imgelerin, öteki plastik sanatların ve özellikle müziğin uyandırdığı duygulardan, insanı yücelten estetik zevklerden pek farklı olmadığını sanıyorum. Bu düşüncenin oluşmasındaki neden, çok iyi yorumlanan güçlü ve güzel bir müzik yapıtını dinlediğim anda, benliğimi kaplayan duygulanmanın tam eşini, iyi bir şiir okuduğum ya da dinlediğimde de tatmamdır, kanısındayım.
Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmıştır?
A) Şiirin diğer sanatlardan üstün olduğu
B) Şiirin biçimsel olanaklarının çokluğu
C) Şiirin konusunun genellikle toplumsal olduğu
D) Şiirin insanı etkileyen bir büyüsünün olduğu
E) Şiirin imge bakımından zenginliği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
"Ay, yavaş yavaş yükseliyordu... " Böyle başlıyordu dergideki öykü. Gerisini okuyamadım, sayfayı çeviriverdim. Haksızlık ettiğimi sanmıyorum o yazara Böyle gelişigüzel bir cümle ile öyküsüne başlayan bir yazarda okuyup ilgilenebileceğim bir şey yoktur benim. Beğenimi, okuma sabrımı aşar bu iş. Okuduklarım kadarıyla bilirim ki "Genç kadının gözlerinin içinde yanan çılgınca arzuyu gördü.", "Telefon acı acı çaldı.", "Kapıyı hızla çarparak arkasına bakmadan dışarıya çıktı." gibi sözler etmekten çekinmez onun gibi yazarlar.
Bu parçada yakınılan durum aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A)Yazarların özgünlüğü olmayan sözlerle eserlerini oluşturması
B) Yazarların süslü sözler kullanması
C) Yazarların nesnel cümleler oluşturamaması
D) Yazarların kapalı anlatıma yönelmesi
E) Yazarların duru ve açık cümleleri kullanmaması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
(I) Memduh Şevket, kitap olarak yayımlanan ilk romanı Ayaşlı ve Kiracıları'nda öykülerinde olduğu gibi özgünlüğünü pekiştirecek bir teknik kullandı. (ll) Cumhuriyet sonrası Ankara'sında, kuruluş yıllarında, bir apartman dairesindeki odalarda kirada oturan değişik kesimlerdeki kişilerin "bir mevsimlik" yaşantılarını gerçekçi biçimde yansıttı. (lll) Öykülerindeki gözlemci, betimleyici anlatımı, yalın ve akıcı dili, tiplemedeki başarısı, aydınlık bakışı romanlarının da belirgin özellikleri oldu. (IV) Öykü ve romanlarıyla gözlemci gerçekçiliğin öncü ürünlerini sunmayı bildi. (V) Bu yönüyle Cumhuriyet Dönemi çağdaş Türk edebiyatının gelişmesinde etkili oldu.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde karşılaştırma yapılmıştır?
A) l. ve lll. B) I. ve IV. C) ll ve V.
D) lll. ve V. E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Gerçek sanatçı, hayatı şu ya da bu şekilde algılayan insan değildir. O, yaşama anlam katar. Gerçek olanla çok fazla ilgilenmez. Bizlerin görmediğini görür, bunları bizimle paylaşır. Gerçek sanatçının anlatımı da bizimkine benzemez. Onun anlatımı, okuyana keyif verir. Farkında olmadan, sanatçıyla birlikte, yaşamı yeniden algılar, yaşamaktan tat alır ve dilimizi kullanmayı öğreniriz.
Bu paragraftan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Sanatçının genellikle gerçek olanla çok ilgilenmediği
B) Sanatçının, gerçekleri ana hatlarıyla topluma anlattığı
C) Gerçek sanatçının anlatımının sıradan insanlarınkinden farklı olduğu
D) Sanatçının, hayatı sıradan bir şekilde algılamadığı
E) Gerçek sanatçının, kişinin dilini geliştirdiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
Kitap okumak için zaman bulamadıklarını söyleyenlerin çoğu, aslında düşünme tembeli. Kitap okumaya değil, düşünmeye üşeniyorlar. Kavramlar arasında yeni yeni bağlar kurmak korkutuyor böylelerini. Çünkü her yeni, bir değişimi getiriyor. Okumadıkları için de insan ve yaşamla ilgili bildiklerinin dışına çıkamıyor, doğru olarak bellediklerini aşamıyorlar.
Bu parçada okumayan kişilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Belli kalıpların dışına çıkamadıklarına
B) Okumama nedenlerinin zaman bulamamakla bir ilgisinin bulunmadığına
C) Düşünmek ve değişerek için çaba göstermediklerine
D) Yeniliklere açık olmadıklarına
E) İnsana ve yaşama farklı bir açıdan baktıklarına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
I. Küçülen ve sınırların kalkmaya başladığı dünyada sözcükleri yerli ve yabancı diye ayırmak, evrensel kültürle kucaklaşmayı engeller.
II. Evrensel kültüre ulaşmayı hedefleyen bir toplumun, dilini başka dillere kapayıp yalnızca kendi sözcüklerine yaslaması ona yarar değil, zarar getirir.
III. Başka dillerin egemenliğinden kurtulmadan, kendi dil bayrağını açmadan toplumsal uzlaşma beklentisindeki uluslar yanılırlar.
IV. Evrensel kültürün oluşmasında en önemli itici güç olan dil, kendi toprağında gelişip serpildikten sonra evrensel bir dil olma düzeyine ulaşabilir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi ikisi savundukları düşünce bakımından birbirine en yakındır?
A) l.ve ll. B) I. ve lll. C) ll. ve lll.
D) ll. ve IV. E) lll ve IV.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Refik Halit, yazmaya mizah dergilerinde yergi ve taşlamalarla başladı. Ömrü boyunca sürdürdüğü yazı hayatında eleştiriden, alaydan kaçınmadı. Günlük gazetelere yazdığı, o günün politik konumunu ya da gündelik hayatını anlatan yazılarını bugün okuduğumuzda zamanın bu metinlerden aldığımız dilsel hazzı azaltmadığını görürüz. Türkçenin en keyif verici metinleri arasında sayabiliriz bu yazıları.
Bu parçadan Refik Halit'le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A)Yazı hayatına mizah dergilerine eleştiri yazarak başlamıştır.
B)Gazetelere yazdığı yazıların dili bugün bile okuyanı etkiler.
C)Yazı hayatı boyunca eserlerinde eleştiriden vazgeçmemiştir.
D)O günün politik ve güncel olaylarını anlatan gazete yazıları yazmıştır.
E)Hayatının belli bir döneminden sonra eleştiri yazıları yazmamıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
(I) Senelerdir eleştirinin sadece eserin kötü yanlarını açığa çıkarmak olmadığını anlatıyoruz. (ll) Eleştiri kavramının olumlu yönlerini açıklamaya çalışıyoruz. (lll) Tüm çabamız, modern eleştiriyi tanımlamak için. (IV) Ne yazık ki biz, hayata baktığımız gibi bakıyoruz eserlere. (V) Biraz da bardağın dolu tarafını görsek başaracağız eleştiri yazmayı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede süregelen bir durumdan söz edilmiştir.
B) ll. cümlede bir kararlılık dile getirilmiştir.
C) lll. cümlede bir amaçtan söz edilmiştir.
D) IV. cümlede özeleştiri yapılmıştır.
E) V. cümlede bir gereklilikten söz edilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
Sabahattin Ali, sanatçı ruhunun tutkulu derinlikleri ile ülke gerçeklikleri karşısındaki toplumsal bilinci arasında kimi zaman kurabildiği uyumlu denge kimi zaman da bireyin iç dünyasına eğilen şikayetçi, karamsar ve melankolik bir ruhun patlamalarıyla kendini gösteren bir iç derinliğe sahiptir. Bu durum onu modern edebiyatımızın kolayca etiketlendirilemeyecek öncü yazarlarından biri yapmış ve bugün yeniden, yeni bir edebiyat merceği altında incelemeye değer kılmıştır.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A)Sabahattin Ali'nin edebiyatımızdaki yeri ve önemi
B)Sabahattin Ali'nin değişen iç dünyasının sanatına etkileri
C)Sabahattin Ali'nin eserlerinin değeri
D)Sabahattin Ali'nin edebiyatımıza etkileri
E) Sabahattin Ali'nin bireye ve topluma bakış açısı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
(I) Fıkralar diğer anlatılara göre oldukça kısadır. (ll) Az sözle çok şey anlatılmak istenir. (lll) Güldürü öğesinin yanında düşünce öğesi de ağır basar. (IV) Fıkra, toplumun o gün içinde bulunduğu koşullara bağlıdır. (V) Halk zekası öyle fıkralar üretir ki bunlar yayın organlarında yer almadığı halde, dilden dile en kısa sürede yurt düzeyinde yayılır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)I.cümlede anlatı türleriyle ilgili bir karşılaştırma yapılmıştır.
B)ll.cümlede fıkraların yalınlığı üzerinde durulmuştur.
C)lll.cümlede fıkraların eğitici yanının da olduğu belirtilmiştir.
D)IV.cümlede fıkranın toplumsal yaşamla bağlantılı olduğu açıklanmıştır.
E)V.cümlede fıkraların sözlü gelenekte yaşadığı ve halk zekasının ürünü olduğu vurgulanmıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
"Doğru yazı", içindeki düşünce yanlış da olsa anlatmak istediğini dil kurallarına uygun olarak anlatan yazıdır. Niteliği; sağlıklı, etkileyici, sürükleyicidir. Doğru yazıda sözcükler, kavramları aşağı yukarı değil, tam olarak karşılar; tümcenin öğeleri yerli yerinde bulunur. Doğru yazının hoşa giden biçimde olması gerekmez.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlamaya yer verilmiştir.
B) Açıklamaya başvurulmuştur.
C) Dil, göndergesel işlevdedir.
D) Öznel değerlendirmeler vardır.
E) Karşılaştırmaya başvurulmuştur.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
(I) Bir öykü ustası olarak girdi edebiyat dünyasına (ll) Öykülerinde de hiçbir zaman kolaya kaçmadı. (lll) Bunda sanata duyduğu saygı vardır. (IV) Yapıtlarının hepsinde okuru düşündüren özgün önermeler görülür. (V) Basmakalıp reçetelerden, alışılmış konulardan, yapay anlatımlardan kaçınır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, devrik cümledir.
B) cümle, olumsuz fiil cümlesidir.
C) cümle, ad cümlesidir.
D) cümle, yüklem ve özneden oluşmuştur.
E) cümlenin yüklemi dönüşlü çatılıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tırnak işareti (" ") gereksiz kullanılmıştır?
A) Dede Korkut söylemiş: "Allah Allah demeyince işler düzelmez, Kadir Tanrı vermeyince er zenginleşmez."
B) Öğrenci çekinerek söz istedi: "Dışarıya çıkabilir miyim öğretmenim?" dedi.
C) Öğretmen: "Halk edebiyatı çocuğun hayal dünyasını zenginleştirir." diyor.
D) "Herkesin gidecek bir evi, oturacak bir sofrası var," demek ki.
E) "Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar." der dururdu babam.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Bütün zamanların en yürekli caz müzisyeniydi. Ömrü boyunca yaşamla Rus ruleti oynadı. Bir at kadar çok yedi, bir balık kadar suyla bütünleşti. Herkesi çok sevdi ama en çok sokağı sevdi. Hiç uyumazdı. Ara sıra kestirmekle yetinirdi. Gün gelir, ortalığı birbirine katardı. Bir kere bir konser sırasında kendisine verilen kırmızı bir gülü olduğu gibi yedi. Her şeyi çok uçta yaşadı. Kısacık yaşamına birden çok yaşam sığdırdı. Hepsini de sonuna kadar yaşadı. Charlie Parker ve zaman yarıştılar. Zaman kazandı. 1955'te gözleri bir daha açılmamak üzere kapandığında otuz beş yaşındaydı.
Bu parçada sözü edilen müzisyen için aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?
A) Yaşamı uç noktalarında yaşadığı
B) İnsanları çok sevdiği
C) Hayatı ciddiye almadığı
D) Yaşamın sınırlarını zorladığı
E) Caz müziğine yeni kapılar açtığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Çağımızın romancısı, okuyucusunu iyi tanımakta, onun birkaç yüz yapraklı bir romanı bütünlükle kavramakta zorlanacağını bilmektedir. Yazarın, en çok birkaç saat içinde okunabilen romanlara yönelmesi, romancının deneyiminden doğmuştur. Kaldı ki günümüz sanatı birçok gereksiz ayrıntıdan sıyrılmakla bu ereği (amacı) kolaylaştırmıştır.
Kendisinden böyle söz edilen çağımız romancısı eserini oluştururken aşağıdakilerin hangisini göz önünde bulundurmalıdır?
A) Okuyucuların kendisiyle özdeşleştirebileceği tiplere yer vermeyi
B)Okurun, kısa sürede okuyabileceği romanlardan hoşlandığını
C) Okuyanda var olan beklentileri dikkate almamayı
D) Okuyucunun sorunlarına pratik çözümler sunmayı
E) İnsanda karamsarlık yaratan konulardan uzak durmayı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Arabesk müzik, sosyal ve toplumsal değişmelerin bir ürünü olarak ortaya çıkmış bir müzik türüdür.
Yukarıda sözü edilen müzik türünün toplumdaki yerinin anlatıldığı bir parçadan alınan aşağıdaki cümlelerin hangisiyle, ayraç içinde verilenler arasında anlamca bir ilişki yoktur?
A) Sanıldığı gibi geniş ve çeşitli kesimlerce dinlenen bir müzik türü değildir. (Dinleyicilerinin belli bir toplumsal tabakada yer alması)
B) Daha çok köy ile kent arasında sıkışmış "ara" insan topluluğunca dinlenip benimsenmektedir. (Uzun bir geçmişinin olması)
C) Varoşlarda yaşayan bu insanlar köydeki yaşantılarını sürdürürken kente adapte olmaya çalışırlar. (Arada kalmış bir kültür oluşturma)
D) İşte bu durum, onların arabesk denen bu "ara" müzik türünü dinlemelerinin nedenidir. (Müzik tercihinin gerekçesi)
E) Zaten arabeskin kendisi de müziğin neresinde olduğunu bilmemektedir. (Kendini belli bir yer oturtamama)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların, ürün ve buluşların kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dünyasında buna benzer bir olay yoktur. Eğitim görmüş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez.
Bu paragrafta aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Kaynaştırma ünsüzü
D) Ünlü düşmesi
E) Ünsüz düşmesi
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, belirtili ad tamlamasının tamlayanı da tamlananı da niteleme sıfatı almıştır?
A) Yeni tahta kaşığın sapı yemek yaparken kırıldı.
B)Arkadaşım yolun sonundaki yüksek apartmanda oturuyor.
C) Okul bahçesinin yıkık duvarı nihayet onarıldı.
D)Bu gelişmeler, ülkenin dört yanında heyecanla karşılandı.
E)Tarifsiz kaderlerin yılgın insanı göçtü dünyamızdan.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
Dil, sözlüklerde belirtildiği gibi sıradan bir "iletişim aracı" değil, insanları birbirine bağlayan, onların topluluk ve ulus olmasını sağlayan, kullanıldıkça güçlenen ve çözülmeyen bir bağdır. Millet olmanın temel unsuru dildir. Dil kimliği belirler, kimlik kültürü, kültür ise milleti... Milleti oluşturma gücüne sahip bulunan böylesine etkili bir unsurun kullanımı da varlığı kadar önemlidir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangilerinden yararlanılmıştır?
A) Öyküleme-Tanımlama
B) Tartışma-Karşılaştırma
C) Betimleme - Örnekleme
D) Açıklama -Tanımlama
E) Açıklama - Örnekleme
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
"Ay, yavaş yavaş yükseliyordu... " Böyle başlıyordu dergideki öykü. Gerisini okuyamadım, sayfayı çeviriverdim. Haksızlık ettiğimi sanmıyorum o yazara Böyle gelişigüzel bir cümle ile öyküsüne başlayan bir yazarda okuyup ilgilenebileceğim bir şey yoktur benim. Beğenimi, okuma sabrımı aşar bu iş. Okuduklarım kadarıyla bilirim ki "Genç kadının gözlerinin içinde yanan çılgınca arzuyu gördü.", "Telefon acı acı çaldı.", "Kapıyı hızla çarparak arkasına bakmadan dışarıya çıktı." gibi sözler etmekten çekinmez onun gibi yazarlar.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Yinelemelere yer verme
B) Devrik cümlelerden yararlanma
C) Tanık göstermeye başvurma
D) Öznel değerlendirmede bulunma
E) Örneklerden yararlanma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Türk izleyicisinin, "sadece vakit geçirmek" için sinemaya gitmeye başlaması, Türk sinemasının yön değiştirmesine neden oldu. Usta işi, felsefesi olan filmler, izleyici bulamayınca yapımcılar da kolay filmler çekmeye yöneldiler. Sinema, sadece gelir getiren bir araç olarak görülmeye başlanınca da sinemaya sokak kültürü hakim oldu. Argonun moda olduğu beyaz perde, izleyiciyi kültürlü bireyler olarak görmek yerine cüzdan olarak görmeye başladı. "En değerli film, ---- filmdir." anlayışı Türk sinemasının sloganı haline geldi.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) halka en yakın olan
B) izleyicilerin hepsinin beğendiği
C) eski tarzdaki filmlere benzemeyen
D) en çok kar bırakan
E) popüler oyuncuların desteklediği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Bütün arkadaşlara bizi yalnız bırakmadıkları için teşekkür ediyorum.
B)Zorluklar karşısında birlik olmanın önemli olduğunu biliyorsunuzdur.
C) Bu yanlışları tekrarlamamak için daha dikkatli olmalıyız.
D)Herkes bizim kadar çaba verseydi sonuç daha iyi olurdu.
E)Takımın elde ettiği başarı okulda bayram havası oluşturdu.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
İnsan, çevresindeki kötü ve olumsuz durumları kendisi için olumlu biçimde kullanarak yaşamda sesini duyurabilir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Yan cümle, temel cümlenin zarf tümlecidir.
B) Sıfat tamlaması vardır.
C) Dönüşlülük zamiri kullanılmıştır.
D) İlgeç (edat) kullanılmıştır.
E) Yüklem birleşik zamanlı bir eylemdir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
Aristo, klasik felsefenin kurucularındandır. (I) MÖ 380-322 yılları arasında yaşamıştır. (ll) Eflatun'un kurmuş olduğu Akademia'da yirmi yıl asistanlık yapmış, edebiyat ve dil ile ilgilenen Aristo on iki yıl boyunca tüm Yunanistan'ı dolaşarak ders vermiştir. (lll) Edebiyat ve dil ile de yakından ilgilenen Aristo, Aristoteles veya Aristetalis adları ile bilinir. (IV) Etika, Politika, Atinalıların Anayasası, Sofis Helenler gibi ünlü eserleri vardır. (V) Aristo, görüşleri ile Doğu dünyasının eserlerinde ve klasik şiirimiz olan divan şiirinde yer almıştır. (VI) Divan şiirinde bilgi, akıl, mantık ve hizmet sembolü olarak Aristo'nun adı sıklıkla kullanılmaktadır. (VII) Özellikle kasidelerde, övülen kişiyi Aristo'ya benzeterek övmek gelenektir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A)ll. B) lll. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
Genç sanatçı, kendinden önce gelmiş olanları aşmak isterse onların yapıtlarına dudak bükmemelidir. (I) Tam tersi gözünü dört açarak kendinden öncekilere bakmalıdır. (ll) Eski eserleri olabildiğince dikkatli gözlerle incelemelidir. (lll) Yeniyle eskiyi birleştirmeye çalışmalıdır. (IV) Zira yarına kalmış her yapıtın bir güzelliği, yaşayan yanı olduğunu bilmelidir. (V) Onların yüzyılların ötesinden günümüze kadar canlılıklarını koruyarak geldiklerini unutmamalıdır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden itibaren gençlere verilen öğütlerin gerekçeleri açıklanmıştır?
A)l. B) ll. C) lll. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
Divan edebiyatımızda, halk edebiyatımızda ve uzun süre Batı edebiyatında sevgililer birbirine denk olmamıştır. Genç kız üst konumdadır, ulaşılmazdır. Erkek ise aşağıdadır, yalvaran durumundadır. Genç kız, yukarıdan bir tebessüm lütfeder ya da bir gül atar. Eğer bu çift evlenirse ilişki tersine döner. Erkek balkona veya sedire çıkar; kadın ise aşağıda yemek, bulaşık peşinde koşturmaya başlar. Bir iner, bir çıkar tahterevalli. Yere paralel durduğu pek nadirdir.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A)Kadın-erkek ilişkisinin edebiyatta nasıl yorumlandığı
B)İki insanın dışarıdan destek almadan hayata nasıl tutunduğu
C)Birbirini anlamaya çalışan insanların edebiyata konu olduğu
D)Kadınların edebiyatımızda da ulaşılmayan bir yere sahip olduğu
E)Kadın-erkek ilişkilerinin benzetmeyle anlatılabileceği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Orhan Veli, Garip şiirinin nasıl bir yol izlediğini ve daha sonraki yıllara nasıl geldiğini bir yazısında şu şekilde belirtir: "Yirmi yaşımızı dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı. Beylik kalıplar, beylik oyunlar, beylik dünyalar içinde bunalmış kalmış olan şiire yeni imkanlar arayalım dedik. Şiire yeni dünyalar, yeni insanlar sokarak, yeni söyleyişler bularak şiirin sınırlarını biraz daha genişletmek istedik. İlk işimiz, bilinen sanatları bir tarafa bırakıp şiiri bu sanatlar dışında şiir yapan özellikleri aramak oldu. Böylelikle onu bir reçete olmaktan kurtaracaktık. Bu işi başarabilmek için de şiir tariflerinin verdiği tertiplere karşı gelmek gerekiyordu. O tertipleri bulmuş olan şiirle o şiire sıkı sıkı sıkıya bağlı kimselerin bu dikine giden hareketten memnun olmayacakları besbelli idi."
Bu parçadan Orhan Veli'yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Eski şiire sıkı sıkıya bağlıdır.
B) Şiire genç yaşlarda başlamıştır.
C) Şiirin konularını genişletmek ister.
D) Sıradan söyleyişlerden hoşlanmaz.
E) Söz sanatlarının kullanımına karşıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
]]>
Soru 1 |
Küçük bir çam ormanının önünde beyaz, şık bir bina mermerdenmiş gibi göz kamaştıracak derecede parlıyordu.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Sıfat tamlaması, nesne göreviyle kullanılmıştır.
B) Bulunma durum eki almış tamlama vardır.
C) Edat öbeği kullanılmıştır.
D) Yüklemi, etken çatılı bir eylemdir.
E) Yükleminde ünlü daralması olmuştur.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
Severim gerçekçi edebiyatı. Bu yaşa değin en çok onun ürünlerini, o yolda yazılmış hikâyeleri, romanları hep o çığırı öven denemeleri, eleştirileri okudum. Bir hikâyede, bir romanda anlatılanların, gerçekte olanlara benzememesini çok kimse gibi ben de çok eleştirdim. Peri masallarından, dev masallarından çocukluğumda bile pek hoşlanmadım. Olmayacak şeyler anlatan hikâyeler arasında beğendiklerim yoktur, demeyeceğim ama onlarda da ararım gerçeği.
Aşağıdakilerden hangisi bu sözleri söyleyen yazar için söylenemez?
A) İnsanı düşler dünyasına götüren yazıları sevmeyen
B) Bir okuyucu olarak seçici davranan
C) Değişik türde kitaplar okumaktan hoşlanan
D) Gerçek dışı olayları anlatan yapıtların çok azını beğenen
E) Gerçekçi edebiyat ürünlerinin eleştirisinden hoşlanmayan
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
--------- Uzun süren bir eğitimden geçmeden bir kazıyı denetleyip örgütlemek imkânsızdır. Bu nedenle zaman zaman eğitim kazıları düzenlenir. Eğitim kazılarında öğrenciler defter tutmayı, buluntuları toparlayıp etiketlemeyi, kazı buluntularının çizimlerini yapmayı, bulunanların sınıflandırılmasını öğrenirler. Bunların dışında işlerine yarayacak pek çok şeyi uygulamalı olarak öğrenirler.
Düşüncenin akışına göre parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Arkeolojik kazılarda ortaya çıkan eserlerin en iyi şekilde korunması şarttır.
B)Kazı çalışmalarında yabancı arkeologların bilgisine her zaman ihtiyaç vardır.
C)Öteden beri ülkemizde arkeolojik kazıların çok önemsendiği söylenemez.
D)Arkeolojiyi sevdirmek, herkesten önce bu alanda görev yapan kişilerin işidir.
E)Arkeolojik kazılar büyük deneyim, beceri, özen ve dikkat ister.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
Tanpınar’ın değerini tam bildik mi bilmiyorum. Ölümünden sonra anlaşıldı değeri. Çağımızın büyük bir edebiyat tarihçisi, iyi bir şairi, büyük bir romancısıydı. Sağlığında eserlerinin geniş halk yığınlarına ulaştığını söylemek zor. Doğu ile Batı arasındaki “eşik”te duran biriydi o. Vakaları objektif olarak verir, onların yorumunda subjektiftir. Şiirde mükemmelliyetçidir. Seçerek kitabına aldığı 37 şiiri var. Dergilerde çıkan şiirlerinin sayısı yaklaşık 100’dür. Çağdaşları arasında pek çok yazar farklı isimlerle niteliksiz eserlere imza atmış, Tanpınar böyle bir yola hiç girmemiştir.
Bu parçada Tanpınar’la ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yaşarken değerinin bilinmediğine
B) Farklı türde eserler verdiğine
C) Yaşarken geniş kitlelerce okunmadığına
D) Şiirde en iyiye ulaşmak için çırpındığına
E) Şiirde sembolist anlayışta olduğuna
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
Efsane sözcüğünün sözlük anlamı, eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları ve olayları konu edinen hayalî hikâye demektir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gereksiz sözler kullanılması
B) Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması
C) Sözcüğün yanlış yapılandırılması
D) Birden çok eylemsiye yer verilmesi
E) Tamlayan eksikliği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
Avını yiyen timsahın vicdan azabı çektiği için gözyaşı döktüğü iddiası bir şehir efsanesidir. Bu efsaneyi Orta Çağ’da yaşamış bir ansiklopedi yazarı üretmiş ve “Bir timsah su kenarında öldürdüğü bir adamın üzerine gözyaşını döker ve onu hemen yutar.” diye yazmış. Oysa timsahın gözyaşları, gözünün korneasını kayganlaştırıp bir tür göz kapağı görevi gören saydam zarın kornea üzerinde kolayca hareket etmesine yararmış. Bu yüzden belki de gözyaşı denmesi bile yanlış. Yani timsahın gözyaşlarının duygusal bir nedeni yok. Ama yine de yaygın anlamı nedeniyle “timsah gözyaşları” hoş bir metafordur, güzel bir deyimdir.
Bu parçada özellikle vurgulanan görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A)Bilimin öncelikli görevinin, toplumu doğru bilgiye ulaştırmak olduğu
B)Yerleşik bazı düşüncelerin bilimsel dayanaktan yoksun olabileceği
C)Yanlışlığı bilimsel olarak ispatlanan bilgilerin kolayca terk edildiği
D)Bilim alanında doğrulanmayı bekleyen pek çok bilgi bulunduğu
E)Kökeni uzun bir geçmişe dayanan sözlerin günümüz koşullarına uyarlanması gerektiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
“Zekânın iyi niyeti” diye özetleyebiliriz Can Yücel’in şiirini. Gerçi onun yapıtları birkaç çekirdek üstüne kuruludur ama böyle diyebiliriz. İroniye dayanan bir şiir onunkisi. İroninin var olması için sanatta düşünce ortamının bulunması yetmez, o ortamın belli bir gelişme düzeyine varması, zenginleşmiş, her türlü çağrışım örgüsünü kurmuş olması da gerekir. Ayrıca duyarlılığa sığınmaya çalışan bir şiiri var Can Yücel’in. Akıp giden şiir ırmağı içinde hiç kimsenin izini sürmeden giden bir sanatçıdır o.
Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Birden çok temele dayanma
B) İnce alaylı kullanımlara yaslanma
C) İmge dünyasını sınırlandırma
D) Hassas bir duygu evreni içinde olma
E) Başka şairlere öykünmekten kaçınma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Bir şiir okuyucusunun en doğal hakkı, şiiri yorumlama hakkıdır. Okuduğu şiiri kendi duygu ve düşüncelerine göre yorumlayan okur, o şiire, şiirde olmayan pek çok güzellik yükler. Böylece kendini şiirin anlamına ortak etmiş olur. Sırf bu nedenden, her anlamı açık açık veren, anlamı suyun üzerindeki zeytinyağı gibi görünen şiirlere tepkiliyim. Çünkü bu tarzdaki şiirler okuyucusuna haksızlık ediyor. Okurun en doğal hakkını elinden alıyor.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabıdır?
A) Şiirle ilgili farklı yorumlar şairin hoşuna gider mi?
B) Çok kolay anlaşılan şiirlere neden karşı çıkıyorsunuz?
C) Şiirin bir yetenek işi olduğunu niçin kabul etmiyorsunuz?
D) Sizce bir şair okuyucusuna haksızlık edebilir mi?
E) Kısa sürede yazılan şiirler nitelikli olur mu?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz, “Bir kez daha böyle davranırsan beni asla yanında bulamazsın.” cümlesindeki “asla” sözcüğünün anlamından uzaktır?
A) Hiç boşuna uğraşma; bu iş dünyada olmaz.
B) Dünya yıkılsa da senin dediğini yapmayacağım.
C) Ölsem de bir daha senden yardım istemeyeceğim.
D) Onun yerli yersiz konuşması can sıkıyor.
E) Onunla kavga etmeyi hiçbir zaman düşünmüyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Sanatçı, kendine özgü bir deyişe, bir anlatıma, bir biçeme ulaşmalıdır. Bu anlatım, bu deyiş değişmez olmalıdır. Sanatçılar uzun uzun kişiliklerini ararlar. Bu sürede yalpalar durur, şunun bunun etkisine kapılırlar. Sonunda kişilikleri meydana çıkar. Kendilerine özgü bir anlatıma, bir yapıya ulaşır, belirli bir düzeye gelirler. Sözgelişi bir Cahit Sıtkı, bir Fazıl Hüsnü böyle kişiliğini bulmuş, eserine damgasını basmış sanatçılardır. Onların bir şiirine bir yerde rastlasak ---------
Bu parçanın sonuna aşağıdaki cümlelerin hangisi getirilmelidir?
A) bu şiirin konusunun ne olduğunu hemen anlarız
B) başarılı bir şiirin nasıl yazılabileceğini fark ederiz
C) hemen etkilenir, şiirin, büyülü dünyasına dalar gideriz
D) altındaki imzayı görmesek bile şiirin kime ait olduğunu rahatlıkla anlarız
E) onu hemen bir yere not eder, ezberlemeye çalışırız
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
(I) Uzun söyleşilerden oluşan bu kitap, Neşet Ertaş’ın çocukluğundan başlayıp günümüze kadar gelen detaylı bir yaşam öyküsünü sunuyor bize. (II) Büyük üstadın yaşam mücadelesini, çektiği sıkıntıları ve çocukluğundan beri yaşadığı yoksulluğu okudukça hayata nasıl o denli iyimser ve umutla yaklaşabildiğini görüp hayrete düşüyoruz. (III) Kitabın en önemli özelliği, çekilen bütün sıkıntıların sanatçının ağzından anlatılıyor olması. (IV) Bu durum kitabı bir başkasının anlattığı bir biyografi kitabından daha samimi bir hâle getiriyor. (V) İnsan olmanın ne demek olduğunu sil baştan düşündürüyor bu harikulade eser.
Bir ozan ile yapılan söyleşilerden söz edilen bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, yapıtın içeriğinden söz ediliyor.
B) II. cümlede, sanatçının zorluklar karşısındaki tutumu dile getiriliyor.
C) III. cümlede, yapıtın özgünlüğü üzerinde duruluyor.
D) I V. cümlede, yapıtın diğerlerinden farklı bir yönü vurgulanıyor.
E) V. cümlede, bilinen bir gerçeğin yapıtla birlikte yeniden ele alındığı söyleniyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Gür (I) yeşil ağaçların çevrelediği bir alana indi uçağımız. Parklarıyla ünlü bir kentteydik artık. Kaldığımız konukevinin arkasında göz alabildiğine uzanan park (II) yemyeşildi. Parkın içinde (III) tavus kuşları ve ayaklarımıza dolaşan sincaplar (IV) Bizdeki parkların tersine, yerler tertemiz; görünürde yiyecek kabukları, kâğıt parçaları (V) sigara izmaritleri yok.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Tanzimat’tan bu yana Türk şiirinin Batı şiirine gereğinden fazla koşullandığı söylenir. Doğrudur bu. Ancak, öyle sanıyoruz ki şiirimizde dipteki zengin tortu, büyük birikim, varlığını ve ağırlığını her zaman duyurmuş; Türk şairi kendine güvenini en umutsuz anlarında bile yitirmemiştir. Bu yüzden . ------------
Düşüncenin akışına göre, bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) şiirimizin tamamen Batı şiirinin yörüngesine girdiğini söyleyip her şeyi bu yargının paralelinde algılamak doğru değildir
B) Batı şiiriyle daha sıkı bir ilişki içinde olma gereği duyulmuştur
C) belki de hiçbir ulusun şiirinde görülmedik bir aşama Türk şiirinde görülmüştür
D) Türk şairleri, yabancı dillerdeki şiirsel atılımlar üstüne izlenimlerini aktarma ihtiyacı duymuşlardır
E) değişimin Türkçede yeni anlam örüntüleri yarattığı kuşkusuzdur
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir ad tamlaması başka bir adın sıfatı olarak kullanılmıştır?
A) Adamın gözleri göz değil, kör bir kuyunun ağzıydı.
B) Temmuz sıcağı çökünce ırgatların sırtından ter boşanıyordu.
C) Akdeniz suları renkten renge dönüşürken martıları seyrederdik.
D) Kömür karası gözleri beni çocukluk yıllarıma götürürdü.
E) Böyle günlerde, içime gurbet acısıyla birlikte bir karanlık çökerdi.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
Keskin kokulu bir rüzgâr esti.
Üzüm taneleri birer birer döküldü.
Sicim gibi bir yağmur başladı sonra.
İri, bal gibi tatlı çavuş üzümleri pırıl pırıl parladı.
Evlerin çatılarından oluk oluk sular akmaya başladı.
Birden gök gürledi, her tarafa bir ışık demeti yayıldı.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Betimleyici anlatım
B) Kişileştirme
C) Söz sanatlarına başvurma
D) Gözlem gücünden yararlanma
E) Varlıkları ayırıcı nitelikleriyle verme
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Üçüncü tekil kişi iyelik ekini almış adların özne olduğu cümlelerde yüklem, genellikle ad soylu olur.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kural örneklenmiştir?
A) Romanı gerçekten de çok güzelmiş.
B) Kalemi yan masadaki arkadaştan aldım.
C) Bu bölgede havalar çok soğukmuş.
D) Dün sizi telefonla soran, Gizem’miş.
E) Durumu açık yüreklilikle dile getirdi.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Aşağıdaki dizelerin hangisinde düşsel öğelere yer verilmemiştir?
A) Ovada her kızıl kalenin teni
Bir padişahın kanıyla beslendi
B) Sonbahar gelip yeşillikler bitmeden
Uzan yeşilliğe, gününü gün et
C) Şu testi de benim gibi biriydi
O da bir güzele vurgun, dertliydi
D) Bir taş bulamazsın ki Doğu ovalarında
Kahretmesin bana da benim zamanıma da
E) Güneş göğe attı erkenden kendini
Aydınlık padişahı atına bindi
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
(I) Egzersiz yapmanın kalp sağlığı ve genel sağlık için önemini kimse inkâr edemez. (II) Ancak, diyet yapmadan bu yola başvurmak, kilo vermeyi sağlamaz. (III) Dolayısıyle egzersiz, kilo vermek için ilk koşuldur ama yalnızca destekleyici olarak. (IV) Bedeni çalıştırmak, öncelikle metabolizmayı hızlandırarak daha fazla kalori yakılmasını sağlıyor. (V) Yapılan araştırmalar spor yapmanın depresyona karşı da çok etkili olduğunu gösteriyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
“Hatıra Notları”, 1930’dan 1950’ye Asım Us’un toplumsal – siyasal – kültürel yaşama tanıklığı diyebileceğimiz bir kitap. Bu notlar büyük bir olasılıkla yazılması hep düşünülmüş ama bir türlü gerçekleştirilememiş, çok kapsamlı bir anı eserinin notları. Gerçi bu hâliyle eksik yanları var ama yine de benzeri olmayan bir kitap. Bu noktalarda iktisadi ve mali meseleler, yolculuk izlenimleri, değişen Türkiye’nin ülküleri ve düşleri hatta dedikodular, fıkralar art arda… Tümü bir solukta okunuyor bunların.
Bu parçadaki altı çizili sözlerin anlamları aşağıdakilerin hangisinde bir arada ve sırasıyla verilmiştir?
A) Doğal – merak uyandıran
B) Sıra dışı – çok okunan
C) Özgün – sürükleyici
D) Yoğun – akıcı
E) Etkileyici – yürek titreten
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Edebiyat hocalarının pek çoğunun öbür dünyada yatacak yerleri yoktur! Neden mi? Memleket evlatlarına koskoca Ahmet Hâşim’i yanlış tanıttıkları ve ondan soğuttukları için… Bugün lise diploması almış yahut hâlihazırda bu sıralarda oturan hangi memleket evladına Hâşim’den söz etseniz, “Ha, o mu? Çok çirkin bir adammış!…” diyecektir. Hâşim’e dair akıllarında kalan tek bilgi kırıntısı, onun yüzüne bakılmayacak kadar çirkin; bu sebeple kendisinden nefret eden ve hiçbir kadının yüzüne bakmadığı bir adam olduğudur. İşgüzar edebiyat hocaları, güya öğrencilerine müfredat dışı bir bilgi vererek öğrettiklerinin akılda kalmasını sağlayacak, bir parça bilgiçlik taslayacaklar! Konu Hâşim’e gelince başlarlar onun çirkinliğine, Araplığına dair hikâyeler anlatmaya. Artık dinlet, dinletebilirsen! Bütün anlattıkları unutulacak, o güzelim şiirler; Grubahâne- i Laklakan, Frankfurt Seyahatnâmesi ve tadına doyulmaz onca deneme ‘çirkin şair’ in gölgesinde kalacaktır .
Bu parçanın yazarı, özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A)Ahmet Haşim’in yapıtlarını anlamaya çalışanların azlığından
B)Edebiyat öğretmenlerinin yeteri kadar araştırma yapmamalarından
C)Ahmet Haşim’in öğrencilere yanlış tanıtılmasından
D)Öğrencilerin Ahmet Haşim’in şiirlerini sevmeyişinden
E)Edebiyat öğretmenlerinin müfredat dışı bilgi vermelerinden
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
Yaşar Kemal’in “Tek Kanatlı Bir Kuş” romanı, korku üzerine kurgulanmış bir eser. Bu korku her insanın kendi karanlığında yarattığı İblislere, sisin içinden çıkacak sandığımız ecinnilere, çok mutlu hissettiğimizde içimizi birdenbire kaplayıveren huzursuzluğa benziyor. Halkı tarafından terk edilen Yokuşlu kasabasına tayini çıkan, eşi Melek Hanım’ı da yanına alıp yola koyulan posta müdürü Remzi Bey’in hikâyesi anlatılıyor romanda. Yeni bir roman değil “Tek Kanatlı Bir Kuş”. Yaşar Kemal’in 1960’ların sonunda yazdığı ve şimdi yayımlamaya karar verdiği bir yapıt. Dönemin dilini yansıtmasının yanında, büyük ustanın kendi yazarlık serüveni içerisinde önemli bir yere sahip.
Bu parçada Yaşar Kemal’in sözü edilen romanıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) İşlediği konuya
B) Ne zaman kaleme alındığına
C) Ana temasının ne olduğuna
D) Yazıldığı dönemin dil özelliklerini taşıdığına
E) Etkileyici, şiirsel bir dille yazıldığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
(I) Dil, insanoğlunu diğer canlılardan ayıran en önemli öğedir. (II) İnsanoğlu, bu yeteneği sayesinde diğer canlılara üstünlük sağlamakla kalmamış; uygarlığı baş döndürücü bir hızla ilerletmiştir. (III) Dilin bu anlamdaki işlevini anlayabilmek için “Acaba dil olmasaydı, ne olurdu?” sorusunu düşünmemiz yeterli olacaktır. (IV) Dilin içinde yer alan “ana dil” in yeri bambaşkadır. (V) Ana dilimiz, annemizden ve çevremizden bize geçen birçok özellik gibi, her yönüyle bizi biz yapan değerlerin izleriyle doludur. (VI) Ana dilimiz hem iletişim aracımız hem de kültür dünyamızın engin deryasıdır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlamalıdır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
“Aşk” romanıyla “aşkı da içeren romanlar”ı birbiriyle karıştıranlar var. Bunları ayırmak gerek. Oysa bizde bu ayrım yapılmıyor. Eğer aşk romanından kasıt, yabancıların “romance” dedikleriyse benim romanlarım bu grupta yer almıyor. Çünkü bu tür romanlara Barbara Cartland’ın kitaplarını, pembe dizileri örnek gösterebiliriz ki bunlar bence edebiyatın dışındadır. Konusuna aşkın da sindirildiği ya da birtakım olayların bir aşk etrafında anlatıldığı romanlar bunlarla bir tutulamaz. Örneğin Anna Karenina’da toprak reformu da anlatılır. Bu ayrımı yapmazsak Anna Karenina’yı yalnızca sıradan bir aşk romanı olarak nitelendiririz.
Bu parçaya dayanılarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Aşk serüveni yaşamamış birinden aşk romanı yazması beklenemez.
B) Aşk romanı sözünün anlamsal sınırı belirlenmelidir.
C) Salt aşk üzerinde yoğunlaşan romanların yazınsal bir değeri yoktur.
D) Dokusunda aşkı barındıran her yapıt, aşk romanı sayılmaz.
E) Kimi romanlarda aşk, toplumsal sorunlarla iç içe anlatılır .
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Teknolojinin ilerlemesi; bilgisayar, sinema ve özellikle televizyon gibi iletişim araçları, şiirin okur yitirmesine yol açmıştır. Bu, yadsınamaz bir gerçek. Ancak bu durum, yalnızca sahte okurlar üzerinde etkisini göstermiş, şiir gerçek okuyucularını korumuştur. Bu nedenle benim şiirin geleceği açısından en ufak bir endişem yok. İyi bir şiir, gerçek okuruyla buluşmasını ve dolayısıyla varlığını daima sürdürecektir.
Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Teknik gelişmelerin okuyucu sayısını azalttığına
B) Okuyucularının aynı nitelikleri taşımadığına
C) Nitelikli olanların var olmayı sürdüreceğine
D) Gerçek şiir okuyucularının bitmeyen ilgisine
E) Nitelikli şiir sayısının günden güne azaldığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Türk şiir mirasının kendisinden öncesini eksiksiz özümsemiş biriydi Ahmet Erhan. Kendisinden önceki şiiri aşmak telaşında olmayışı kendisine olan güvenindendir. İlginçtir; Erhan’ın kişiliği ne kadar huzursuzsa, şiir biçemi o kadar sakin, geçmişe saygılı, okura eğilebilen, onun elinden tutabilen bir şiirdir. Dörtlükler yazar, hececilere selam gönderir, altmış kuşağıyla selamlaşır, Cemal Süreya’dan dem vurur. Bu, ona göre hayatın şiirini yazmanın bir gereğidir. Bu gereği yerine getirdiği için de sıra dışı olabilmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçanın yazarı için yanlıştır?
A) Şiir yazarken okuyucuyla iletişimi önemsemiştir.
B) Şiir dilini kişiliğinin aksi yönünde oluşturmuştur.
C) Kendisinden sonraki sanatçıları çok etkilemiştir.
D) Geleneksel Türk şiirinin verimlerinden beslenmiştir.
E) Şiirde özgün bir çizgi yakalamıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Aşağıdakilerden hangisi, ötekilerden farklı bir görüşü dile getirmektedir?
A) Yahya Kemal, şiirdeki başarısını kendi toplumunun şiirine dayanarak elde etmiştir.
B) Ahmet Haşim, bizim şiirimize takılıp da Fransız şiirini incelemeseydi sıradan bir şair olurdu.
C) Ahmet Mithat’ın günümüzde okunmasında asıl etken, meddahlık geleneğimizi romana taşımasıdır.
D) Ömer Seyfettin, geleneksel hikâyeciliğimizden yararlanmasaydı bugünlere kalmazdı.
E) Cahit Külebi’nin şiirlerindeki bütün sıcaklık, kaynağını halk şiirimizin biçim ve özünden alıyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
I. Eve geldim, üstümü değiştirip evden çıktım.
II. İki günden beri, sizi ne arayan ne soran var.
III. Kimseler görmeden gelsin buraya.
IV. Bu işin böyle yapıldığını bilemezdim.
V. Her mevsim yaprağı olan bir ağaçtır bu.
Yukarıdaki numaralanmış cümleler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümle bağımlı sıralı cümledir.
B) II. cümle anlamına göre olumsuzdur.
C) III. cümle devrik bir birleşik cümledir.
D) IV. cümle yan cümleciği nesne olan, kurallı cümledir.
E) V. cümle eksiltili cümledir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Üstün gözlem gücü, ayrıntı zenginliği ve abartısız duygu aktarımı ile Türk öykücülüğünde seçkinleşen Füruzan’ın ilk öyküsü 1956’da “Seçilmiş Hikâyeler”de yayımlanır . İlk kitabı “Parasız Yatılı”, ilk kitapların kaderinin tersine ilgi görürken Sait Faik Ödülü’nü de kazanır. Onun öykülerini üç özellikle tanımlayabiliriz : İnsani sıcaklık, dönemsel tanıklık ve yoksul ailelerin var olma serüveni. Füruzan, Türk öykücülüğünde bir yol açıcı, bir öncü olmayı başarmış; kalıcı, eskimeyecek öykülere imza atmıştır.
Bu parçada Füruzan’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) İlk öykü kitabıyla ödül kazandığına
B) Öykülerinde biçem kaygısını ön planda tuttuğuna
C) Öykü türünde başarılı örnekler ortaya koyduğuna
D) Öykülerinde ele aldığı konulara
E) Yapıtlarıyla başka yazarlar için örnek oluşturduğuna
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Şiir ile düzyazı birbirinden farklıdır. Ne şiir düzyazıdır ne de düzyazı şiir. Şiir, düzyazının topraklarına adım atar atmaz taş kesilir. Düzyazı da şiire heveslendi mi gülünç duruma düşer. Şiirle düzyazı arasında, sık sık meydana gelen sınır çatışmalarına tanık oluyoruz. Sanatçılık işte bu noktada önem kazanır.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir, kendisini oluşturan niteliklerden uzaklaşırsa şiir olmaktan çıkar.
B) Şiirde anlatılmak istenenler düzyazı ile de verilebilir.
C) Şiir, düzyazıdan daha büyük bir etkiye sahiptir.
D) Şiir, olayları düzyazıdan daha gerçekçi bir şekilde ele alır .
E) Düzyazıya yaklaşan şiirler daha başarılıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
Konuşmaları, davranışları, yaşının gerektirdiğinden üstte olan, bu bakımdan büyüklere benzeyen çocuklar vardır . Onlara, ------------ deriz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?
A) eli bayraklı
B) dün cin olmuş, bugün adam çarpıyor
C) âleme paşa mı geldin
D) dümen neferi
E) büyümüş de küçülmüş
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
Kitaplar arasında ayrım yapanlardanım. Belki yanlış diyeceksiniz ama ------------. Bunu sıradışılık olsun diye ya da çoğunluğun bayağı olanı seçtiğini düşündüğümden yapmıyorum. Sadece kendi okuyacağım kitaplar hakkında fikrim var, beğenilerimi biliyorum ve birçoğunun kapağını şöyle bir çevirip bakmam bile okuma zevkime hitap edip etmediğini anlamam için yeterli oluyor.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) kendimi sıradan okurla aynı düzeyde tutmuyorum
B) eleştirmenlerin değerlendirmelerine önem vermiyorum
C) çok satan kitapları okumama gibi bir eğilimim var
D) çoğu okurun sıradan olanı tercih ettiğine inanıyorum
E) yaşamını bilmediğim yazarların yapıtlarını seçmiyorum
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
Benim gençlere bakışım ve onlardan beklentilerim farklı. Genç dediğin yaptıklarıyla, düşündükleriyle farklı olmalı, kabına sığmamalı. Dünyanın güzel olduğuna ve daha da güzel olacağına yürekten inanmalı; çağlar boyu süregelmiş, kalıplaşmış düşünceleri benimsemeden önce bu düşünceler üzerinde derinlemesine düşünmeli, incelemeli, bunları araştırmalı, kısacası ince eleyip sık dokumalı. Ben ancak böylelerine genç derim.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, yazarın gençlerden beklediği davranışlardan biri değildir?
A) Karşılaştığı olaylara ve durumlara sorgulayıcı bir bakış açısı ile yaklaşmaları
B) Özgür düşünmeyi yaşam felsefesi hâline getirmeleri
C) Donanımlı bireyler olabilmek için gereken gayreti göstermeleri
D)Yaşamdan tat alarak daha güzel bir geleceği temellendirmeleri
E) Kendilerinden önceki düşünceleri tümüyle reddetmeleri
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
(I) Ağırbaşlı yazılar içinde deneme, en ilgi çekici olanıdır. (II) Gerçi kitapları koşarcasına okuyanlar ona pek yüz vermezler. (III) Ancak gerçek kitapseverlerin en çok başvurdukları eserler denemelerdir yine de. (IV) Birçokları, denemeyi genellikle hoşça vakit geçirmek için okur. (V) Onlardan beslenmeyi düşünmeseler de beslenirler ister istemez.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin yüklemi adlaşmış bir sıfat-fiildir.
B) II. cümle, yüklemi birleşik fi il olan kurallı bir cümledir.
C)III. cümle, yüklemi ek eylemle çekimlenmiş bir ad cümlesidir.
D) IV. cümle, yüklemi eylem olan basit yapılı bir cümledir.
E) V. cümle devrik bir eylem cümlesidir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
İçinizi ısıtacak bir bardak salep, buraya özgü bir lezzet olan boza, sıcacık simit eşliğinde çay, sokakları saran kokusuyla kestane ve daha birçok lezzet, İzmir gezinizde size eşlik edebilir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Eylemsilere yer verilmiştir.
B) Zincirleme isim tamlaması vardır.
C) Farklı türde zamirler kullanılmıştır.
D) Bulunma hâl ekini almış sözcükler kullanılmıştır.
E) “Sıcacık” sözcüğü küçültme eki alırken ses düşmesine uğramıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
(I) Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’ni çok önemli bir eser olarak görüyorum. (II) Büyük boy, yaklaşık 950 sayfalık yapıtta iki bini aşkın madde var. (III) Ekrem Çakıroğlu önderliğindeki 38 kişilik yazar kadrosunun iki yıllık çalışmasıyla hazırlanmış. (IV) Bilgiler, sadece biyografik olarak değil, eleştirmenlerin değerlendirmeleriyle bir arada aktarılıyor. (V) Fotoğrafların kitaba sıcacık bir güzellik kattığını da söylemeliyim.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede öznellik söz konusudur.
B) II. cümlede bir saptama yapılmıştır.
C) III. cümlede eserin ortaya çıkışıyla ilgili bilgi verilmiştir.
D) IV. cümlede olumsuz bir değerlendirme söz konusudur.
E) V. cümlede yoruma yer verilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
Bilgelik; bilgi edinme, algı, görgü, sağduyu ve sezgisel anlayışla birlikte bu nitelikleri özümseyebilme ve uygulayabilme kapasitesidir. Bilge insan; kendi düşüncesine, kendi düşüncesi olduğu için önem vermemesi ve kuşkuyla bakması gereken insandır. Ne diyor Valery : “Bizim düşüncemize kendi düşüncemiz olduğu için inanmamalıyız. Tersine onu kuşkuyla karşılamamız gerekir.”
Bu parçanın anlatımında aşağıdaki düşünceyi geliştirme yollarından hangileri kullanılmıştır?
A) Tanımlama – Örnekleme
B) Tanık gösterme – Tanımlama
C) Tartışma – Örnekleme
D) Betimleme – Tanımlama
E) Tanık gösterme – Karşılaştırma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
(I) Sinop’un şirin ilçelerinden biri olan Erfelek’de bir grup arkadaşla tatil yapıyoruz. (II) Şimdi, küçüklü büyüklü yirmi sekiz şelaleden oluşan Tatlıca Çağlayanı’nda dinleniyoruz. (III) Ayancık ilçesinin sınırındaki Akgöl’ü ve yakınındaki İnatlı Mağarasını’da dolaşıyoruz. (IV) Mağara, deniz yüzeyinden 1070 metre yükseklikte. (V) Kuzeydeki köyde yer alan kaya mezarları görülmeye değer.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve V.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
------------ Edebiyat öğrencileri ise dersini gördükleri, eserlerini inceledikleri bir edebiyat adamını, ancak kırık kopuk notlarla, fotokopilerle ve edebiyat sözlüklerindeki bir iki paragrafçık bilgiyle tanıyor, o kadarını yeterli sayıyorlar. Bir şairi, bir romancıyı bütün macerasıyla inceleme, kritik etme yolculuğuna çıkmayı göze alamıyorlar. Bu durumda, mesela Beşir Ayvazoğlu’nun Haşim monografisi gibi kapsamlı eserlerden haberleri bile olmuyor. Bunu nereden mi biliyorum? 70’in üzerinde üniversitesi ve bir o kadar da edebiyat bölümü olan bir ülkede, Ahmet Haşim hakkında yazılmış nitelikli bir çalışmanın bir haftada tükenmesi gerekirdi. Ben öyle sanıyordum. Ötüken Yayınevi yetkililerine sordum. “Nerde!…” dediler. Üzüldüm. Yazık dedim, çok yazık!…
Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Edebiyat öğretmenlerinin ve akademisyenlerin çoğu, alanlarıyla ilgili yeni yayınları izlemiyor ve onlara el sürmüyorlar.
B)Ülkemizde bir şairi, yazarı değişik açılardan tanıtan monografik çalışmalara kimi okuyucular ilgi gösteriyor.
C)Bugüne dek Ahmet Haşim üzerine yazılmış kitapların sayısı çok az ve bunun değeri bilinmiyor.
D)Bir şairi, yazarı asıl sevdirecek olanların liselerdeki edebiyat öğretmenleri olduğunu söyleyebiliriz.
E)Ortaöğretim kurumlarımızdaki edebiyat konuları, öğrencilere edebiyat sevgisi aşılamaktan çok uzak ve yeterli değil.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
(I) Kötü bir konuşmayı dinlemek zorunda kalmaktan daha etkili işkence var mıdır? (II) Bu yüzden köylüden esnafa, cami cemaatinden siyaset erbabına, üniversite öğrencisinden sendika mensubuna hepimiz hemen her gün bozuk, ruhsuz ve kaba bir Türkçe ile yapılan konuşmaları dinlemekle cezalandırılırız. (III) Kulaklarımızı tırmalayan, zevkimizi körelten, can sıkıntısıyla bizi hayattan bezdiren bu saygın konuşmacılar, ya doğuştan işkence yapmaya meyillidirler yahut özel bir eğitimden geçmiş olmalıdırlar. (IV) Yoksa bunca yanlışı, böylesi sıkıcı ve uzun konuşmayı başarıyla sürdürebilmek tesadüf eseri olamaz. (V) O kadar çoktur ki bunlar; nerede, ne zaman karşınıza çıkıp sizi oracıkta esir edecekleri ve saatlerinizi karartacakları belli olmaz.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Talihsizliğe bakın ki bizim yaşadığımız topraklar, kötü konuşmacılar cennetidir.” cümlesi getirilirse düşünce akışı bozulmamış olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
(I) Yazar, eleştirel yazılarında Türk edebiyatının geçmişten günümüze belli başlı dönemlerini Batı kültürüyle değerlendiriyor. (II) Çok yanlış ve havada kalmış bir değerlendirme! (III) Neden mi? Çünkü Türk edebiyatı son yüzyılda Batı kültürüyle yakınlaştı. (IV) Batı kültürünü öğrenmek için önce Batı klasiklerini okumalısınız. (V) Ondan önceki edebiyatımızda Doğu vardı, Fars vardı, Arap vardı; bunlara göre değerlendirmeliydi bence.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) I V. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
|
Liste |
]]>
Soru 1 |
(I) Bilindiği gibi, masallar herkes içindir ama özellikle çocukların ilgisini çeker; en çok çocukları büyüler. (II) Çocukların hayal dünyalarını zenginleştirerek onları büyüleyen masallara bir yenisi daha eklendi: Levent Turhan Gümüş’ün yazdığı “Dalgacık ile Yakamoz’un Masalı”. (III) Bu masalda, denizde sürekli köpüklere bölünmekten çok sıkılan minik Dalgacık’ın hayalindeki yeri bulabilmek için çıktığı yolculuk anlatılıyor. (IV) Bu yolculuğunda Dalgacık’a Kaptan Nemo’dan Zümrüdüanka’ya kadar birçok eski dost eşlik ediyor. (V) Masalcı, bazen süslü bazen de yalın anlatımıyla çocuklara yepyeni bir dünya sunuyor kitabında. (VI) Okurken insana Samed Behrengi’nin “Küçük Kara Balık”ının tadını veren masalda, masal kahramanının hep iyiler ve yardımseverlerle karşılaştığı bir kurgu tercih ediliyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
Günümüzün tanınan hatta magazin basınının dahi ilgisini çeken filozofu Zizek’in “Biri Totalitarizm mi Dedi” adlı kitabı neredeyse hiç tanınmaz. Bunun nedeni olarak akla kitabın bir dağıtım ağı olmayan küçük bir yayınevi tarafından yayımlanması geliyor. Ancak asıl neden, kitaptaki tezlerin, doğru diye bilinen birçok düşüncenin çürük yönünü ortaya koyması. Bunun içindir ki kitap bir sessizlik suikastine uğradı.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A) Göz yummak
B) Görmezden gelmek
C) Yok saymak
D) Kayıtsız kalmak
E) Önemsemez görünmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
Bekle kar altında kalan buğday tanesi
Yine onun sularıyla yeşereceksin
Gözyaşların çare değil ağlama büyü
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Doğa ile insan arasında bağ kurulmuştur.
B)I. dizede olumsuzluklara sabırla direnmek önerilmektedir.
C) II. dizede olumsuz bir durumun olumlu sonuç vereceği anlatılmıştır.
D)III. dizede yapılan eylemden vazgeçilmesi öğütlenmektedir.
E) IV. dizede koşul gerçekleşmese de istenen amaca ulaşılabileceği belirtilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
Hasan Âli Yücel, Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmaktansa doğrudan doğruya temeli atıp üzerine yerli yapı kurmayı tercih etmiştir.
Bu cümlede geçen “Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmak” sözüyle eleştirilen, aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Kalıcılıktan uzak, yüzeysel biçimde modernleşilmesi
B) Batı’nın kültür ve edebiyatına uzak kalınması
C) Batı kültürünün Doğu’dan üstün tutulması
D) Yerli kültürün Batı’ya tam olarak uyarlanamaması
E) Batılılaşma yolunda yeterli çaba harcanmaması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
Dünyanın bütün kültür değerlerine başvurmak zorundayız. Ancak ---- Bir Türk romancısı, bir halk hikâyecisinin Köroğlu Destanı’nı nasıl anlattığını bilmiyorsa, bir masalcının ustalığına varamamışsa, Dede Korkut’u okumamışsa, Yunus’u ezberlememişse, Karacaoğlan’ı, Pir Sultan’ı yüreğinin derinliğinde duyamamışsa, Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i hatta Orhan Pamuk’u bilmiyorsa onun bir Homeros’u da anlayabileceğini sanmıyorum. Aynı şekilde bir Franz Kafka’ya, bir Anton Çehov’a, bir James Joyce’a varabileceğine inanmıyorum.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)bu eserleri, mümkünse çevirilerinden değil orijinallerinden okuduktan sonra.
B) eski edebiyatımızı öğrendikten sonra.
C)yazılı kültür değerleri kadar sözlü değerleri de inceledikten sonra.
D) bunlarla ilgili yazılmış eleştiri yazılarını okuduktan sonra.
E) kendi kültür değerlerimiz ile yetiştikten sonra.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
İstanbul, nasıl ki imparatorluk başkentiyken (her imparatorluk başkenti gibi) üretmekten çok tüketen ve dolayısıyla ihraç etmekten çok ithal eden bir payitaht idiyse Cumhuriyet’in ilerleyen yıllarından itibaren de ülkenin geri kalanını uygarlaştıracağı umuduyla dünya kültürünü ithal edip tüketen öncü kent ilan edildi.
Bu cümleden İstanbul’la ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Üretimden çok tüketim odaklı bir şehir olduğu
B)Cumhuriyet’ten sonra misyonunun bütünüyle değiştiği
C)Ülkeye çağdaş kültürü kazandıracak bir yer olmasının beklendiği
D)Ülkenin modern dünyaya açılan penceresi olarak görüldüğü
E) Türkiye’nin en uygar şehri sayıldığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç içinde verilen dil bilgisel öğe yoktur?
A) Baktık bir evin bahçesi, ilk defa bir evin bahçesi başını almış gidiyor (belirtili ad tamlaması)
B) Bir çocuk Grenoble’da İtalyan mahallesinde bir çocuk görüyor ilk (belgisiz sıfat)
C) Deniz kıyısındaki o her akşamki kahve birdenbire tutup batıyor (sıfat tamlaması)
D) Ne varsa umutlu umutsuz sıkıntılı sıkıntısız o cumartesi akşamları, frengili ağaçlar çekip gidiyor (ilgeç öbeği)
E) Yeşil zeytin, limon gibi bir İstanbul sarısı kalıyor geriye (belirtisiz ad tamlaması)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Sanat, özellikle de edebiyat, gerçeği yansıtan bir ayna olmakla yetinmez. H. Taine’in de söylediği gibi, yalnızca tarihsel bir an’ın ürünü değildir edebiyat. Tarihsel an’ın içine karışmak da ister. Bunu da okurlarını yönlendirerek yapmaya çalışır. “Bu, şöyle de olabilirdi, böyle de olabilirdi.” der. Okurun önüne yeni olasılıklar koyar.
Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A)Edebiyat, tarihsel bir belge niteliği taşımalıdır.
B)Edebiyat, yaşamı yansıtırken onu değiştirme amacı da taşır.
C)Sanat yapıtları, yalnızca oluşturuldukları dönemin olaylarından değil tarihten de esinlenir.
D)Bir yazar, yalnızca tarihî gerçeklerle yetinmez; bu gerçeklerin tanıklarını da okurla buluşturur.
E)Sanatla uğraşanlar, toplumla ilgili sorumluluklarının bilincinde olan kişilerdir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
Millî takımımızın pozisyona girme ve gol atma konusunda sorun yaşayamadığını ancak çok gol yediğini söyledi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) İsim-fiil eklerinin yanlış kullanılması
B) Bağlacın yanlış kullanılması
C) Tamlayan eksikliği
D) Özne eksikliği
E) Yeterlilik eyleminin yanlış kullanılması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Çoğu günümüze kalamayan bu yapıların kimilerini,
I II III
Avrupalı sanatçıların çok eski dönemlerde yaptıkları
IV
resimlerde veya Osmanlı minyatürlerinde görebiliyoruz.
V
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisi iyelik (tamlanan) eki almamıştır?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
Karagöz’e, ezilen halkın simgesi gözüyle bakılıyor. Ben öyle bakmıyorum. Bana göre Karagöz, kaba kuvvettir. Okumuşların, ince ve duygulu şeyleri merak edenlerin karşısındaki eşkıyadır. Kendisinin bilmediklerini bildiği için ikide bir Hacivat’ı pataklar. Hacivat ise sağduyudur, bilgi ve düşüncedir. Ben ona bir de yazarlık, şairlik yükledim. Çünkü toplum içinde sürekli ezilen şairin yazgısı ile Hacivat’ın yazgısı, aynı kalemden çıkmış gibidir.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinde verilenler ağır basmaktadır?
A) Tartışma – örnekleme
B) Açıklama – örnekleme
C) Karşılaştırma – öyküleme
D) Açıklama – tanık gösterme
E) Tartışma – karşılaştırma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Aşağıdakilerin hangisinde, cümlenin öğeleri ayraç içinde yanlış verilmiştir?A) 1950’li ve 60’lı yılların İstanbul’u; sokakları, dükkânları, kirli fabrikaları, gemileri, at arabaları, insanları ve ilk bakışta fark edilemeyen ruhuyla Ara Güler’in fotoğraflarında canlanır. (nesne, ilgeç tümleci, dolaylı tümleç, yüklem)
B) Ara Güler’in fotoğrafları, Boğaz’ı görerek yaşamanın mutluluğunu bilen İstanbullulara gemileri seyretmenin zevkini ısrarla hatırlatır. (özne, dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci, yüklem)
C) İstanbul’a nasıl bakılacağını, onda görülecek güzelliğin
ne olduğunu lise yıllarımda Ara Güler’in fotoğraflarından
öğrendim ben. (nesne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, yüklem, özne)
D) Ara Güler, içinde yaşarken fark edemediğimiz, ancak uzun süre ayrı kalıp geri dönünce ya da eski fotoğraflara
bakarken görebileceğimiz ayrıntıları alçak gönüllülük içinde kaydetmiş. (özne, nesne, zarf tümleci, yüklem)
E) Dünyada ünlü yazarların, sanatçıların fotoğrafçısı olarak tanınan Ara Güler, 1994’te benim ilk kez fotoğrafımı çektiğinde artık yazar olarak tanınmaya başladığıma beni inandırmıştı. (özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne, yüklem)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Haydarpaşa Tren Garı , (I) İstanbul’un kentsel dokusuna damgasını vurmuş , (II) onun tarihiyle , (III) kültürüyle özdeşleşmiş yapılardan biri. Burası , (IV) iş ve aş uğruna
Anadolu’dan vagon vagon akıp gelen insanların İstanbul’a ilk baktıkları yer. Gar , (V) iki yıl önce büyük bir tehlike atlattı: Kasım 2010’da çıkan yangın , (VI)
Haydarpaşa’nın çatısına büyük zarar verdi.
Bu parçada numaralanmış virgüllerden (,) hangileri ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?
A) I. ve II.
B) II. ve III.
C) II. ve VI.
D) III. ve V.
E) IV. ve VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
Aşağıdaki cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?
A) “Monte Kristo Kontu”, okuyucusunu düşünmeye sevk etmeyen fakat okuyucunun bitirmeden de bırakamayacağı, sürükleyici romanlardan biridir.
B) Yazar, denemelerini topladığı son kitabı “İçimin Sesi”ni yayımlama gerekçesini, kitabın arka kapağında “Sorularım da yanıtlarım da tükenmedi.” diyerek açıklıyor.
C) “Aydınlar Savaşı” adlı kitabında yazar, Tanzimat’tan bugüne, yabancı kültürlerin etkisindeki aydınların tutarsızlığını çarpıcı bir dille irdeliyor.
D) Nahit Sırrı Örik, romanında Osmanlı saray hayatına dair gün ışığına çıkmamış renkli olayları, kendine özgü anlatımıyla ortaya koymuş.
E) Garip akımına tepki olarak Mehmet Çınarlı’nın çıkardığı dergi etrafında toplanan bazı sanatçılar, millî-manevi değerlere dayalı, etkileyici bir şiir oluşturdular.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
(I) Sokak fotoğrafçılarının, amatörlerin çektikleri resimleri sever misiniz? (II) Bayılırım ben onlara; insanlar, doğa, eşya, yapılar sahicidir bu görüntülerde, süssüzdür. (III) Kişilerin alnı kırışıklıklar içinde, kaşları çatık, gözleri hüzünlüyse; doğa kirli, yapılar, yollar, evren eskiyse, tükenmişse suçu ne fotoğrafçının, fotoğrafın? (IV) Röportajı da bu fotoğraflara benzetiyorum; küçümsediğimden değil elbet, önemsediğimden. (V) Başarılı, usta işi bir röportajda bu yurdun insanlarını bulursunuz; baktığımız, çoğu kez görmeden geçiverdiğimiz insanları, sokaklar dolusu...
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde neden-sonuç ilgisi söz konusudur?
A) I. ve II.
B) II. ve III.
C) II. ve IV.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Şiir, yaşadığımız hız çağında baş tacı olacakken öykü ve roman karşısında yeterli ilgiyi görmüyor. Okurların ilgisi olmayınca yayıncı da dağıtımcı da kitapçı da uzak duruyor şiir ve öyküden. Dergilere oluk oluk şiir ve öykü akmasına karşın! Haddimizi aşarak bu duruma şöyle bir yorum getirebilir miyiz? Öykü, özellikle de şiir, istediği kadar entelektüel bir etkinlik olsun; oylumu, kuşatıcılığı, sürükleyiciliği, kışkırtıcılığı, etkisi bakımından günümüz edebiyat okurunun ilgisini çekmiyor. Karmaşık bir hayatla boğuşurken yazılmakta olan şiir ve öykünün anlattıklarını sıradan, boyutsuz ve yavan bulanların sayısının epeyce olduğunu biliyorum. Aklıma, özellikle şiire elini sürmeyen ama iyi bir roman okuru bir arkadaşımın “Niye şiir okumuyorsun?” soruma verdiği yanıt da geliyor ister istemez: “Arkadaş, sizin şairler çok dertli, hep kederlerini anlatıyorlar. Hem de bazen bunları bir hezeyana dönüştürerek...”
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A)Kimi edebî türlerin, yayınevleri ve kitapçılar tarafından tercih edilmediğine
B)Şiiri yeterince hacimli ve derin bulmayan bir okur kitlesi olduğuna
C)Acılarını abartarak anlatan şairlerin kimi okurlardan tepki gördüğüne
D)Halkın lirik şiirlerden çok toplumcu şiirler okumak istediğine
E)Değişen yaşam koşullarının, okuru şiir ve öyküden uzaklaştırdığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Yahya Kemal’in bir şiirinde dört beş tabloluk konu vardır.
Bu cümleden aşağıdaki genellemelerin hangisine varılabilir?
A) Şiir, konusunu genellikle doğadan alır.
B) Şiirde betimlemeye dayalı bir anlatım vardır.
C) Şiirde konu bütünlüğü aramak yanlıştır.
D) Şiir, yoğun bir anlatıma sahiptir.
E) Şiir, daha çok, resme yakın bir sanattır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
Boğaziçi, erguvan ağaçlarının pembe çiçekli elbisesini giyerek muhteşem (I) bir tabloya dönüşür. İstanbul’un doğal (II) türlerinden olan bu ağacın, ilkbahar aylarında açan eflatun, pembe, lila tonlarındaki yaprakları, adeta ( III) bir çiçek topunu andırır. Yaprakları salkım salkım olan erguvan, sonbahar aylarında fasulye benzeri (IV) tohumlar
bırakır. Oysa yapraksız hâli, çalıyı andıran (V) cılız bir ağaçtır.
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi çıkarılırsa anlamda daralma veya değişme olmaz?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
Ne senden önce, ne senden sonra ben kimseyi sevmedim.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) “Ne ... ne” bağlaç olarak kullanıldığı için cümlede virgüle (,) gerek yoktur.
B) “senden” sözcükleri dolaylı tümleç görevindedir.
C) Yüklemin olumsuz biçimde kullanılması, cümlede anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
D) Yüklem, geçişli bir eylemdir.
E) Bir sözcükte kaynaştırma ünsüzü kullanılmıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Büyük şiirler yazabilmek için yetenekli bir şair olmak yetmiyor, yoğunlaşmak da gerekiyor. Yoğunlaşma sırasında şair bütün vücuduyla düşünmeye başlar. O ana kadar özümsenen kültürel birikim, eyleme geçer. Düşünce de buna göre işlemeye ve evreler oluşturmaya koyulur. Bu, bir oluşuma hazırlanma, sancılar çekme dönemidir. Bir bitkinin her yöne büyümesi gibi bir arayış sürecidir bir bakıma. Sonra ilk dizeyi doğurma anı gelir. Artık sona gelinmiştir. Dizeler birbiri ardına akar gider.
Bu parçanın yazılma amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A)Şairin şiir yazarken yaşadığı süreci anlatmak
B)Şiirin ne kadar zor bir edebiyat dalı olduğunu göstermek
C) İlk dizenin şiirin geri kalanı için belirleyici olduğunun altını çizmek
D)Düşüncenin şiirin kalıcı olmasını sağladığını vurgulamak
E)Yoğunluk özelliği gösteren şiirlerin daha evrensel olacağını belirtmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
Yetmişli yıllarda New York’ta bir sinema yapımcısının dairesinde kalmıştım. Bu dairede kitap yoktu. Sadece, Wagner ve Mozart plaklarının yanında kalın bir cilt gördüm. Hemen o akşam okumaya başladım. Bu kitapsız evdeki tek basılı eser, edebiyat başyapıtlarının kısaltılmış hâlini içeren büyük bir kitaptı. On sayfalık “Savaş ve Barış”, birkaç sayfalık Balzac, niçin öldürdüğü belli olmayan Raskolnikov... Dünya edebiyatının en büyük yapıtları bu kitaptaydı ama eksik, kesilmiş biçilmiş, kırpılmış olarak. Böyle bir çalışma ne ifade edebilir ki?.. Tanrım, böylesi bir saçmalık için ne muazzam bir emek harcanmış, dediğimi hatırlıyorum.
Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal yapıtların, özelliklerini yitirecek biçimde özetlenmesinden
B) Müziğe verilen değerin edebiyata verilmemesinden
C) Kitaptaki seçkinin iyi yapılmamış olmasından
D)Kütüphanelerde yeterince kitap bulundurulmamasından
E)Sinemacıların yazınsal yapıtlara film gözüyle bakmasından
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
(I) Kadın, mektubu okudu, gülümsedi. (II) Anahtarı kutudan alıp cebine koydu. (III) Sonra pencereye yaklaştı, boş sokağa baktı. (IV) Boş sokaklar insana her zaman hüzün verir. (V) Sinirleri çelikten sanılan bu kadın, orada, sessizce ağladı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, içinde tamlama bulunmayan, bağımlı sıralı bir cümledir.
B) II. cümle, içinde birden çok tümleç bulunan birleşik cümledir.
C) III. cümlede yüklem ortaklığı söz konusudur.
D) IV. cümle, öznesi sıfat tamlaması olan basit bir eylem cümlesidir.
E) V. cümle, yan cümleciği özne olan birleşik cümledir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
"Düşünce romanı" terimi, ilk kez, eleştirmen Semih Gümüş'ün Adalet Ağaoğlu'nun romanlarını tanımlarken kullandığı bir kavram. Ondan sonra birçok eleştirmen de Adalet Ağaoğlu için aynı kavramı kullandı. Gerçekten de onun pek çok romanı, Türk toplumunun belirli dönemlerdeki toplumsal dönüşümünün tarihî ve sosyolojik incelemesi olarak okunabilir. Bu romanlarda boy gösteren her karakter, belirli bir yerin ve zamanın ürünüdür.
Aşağıda Adalet Ağaoğlu'nun romanlarıyla ilgili olarak verilen
I.Adalet Ağaoğlu, "Romantik Bir Viyana Yazı"nda, peşinden sürüklenen okuru ile iş birliği içinde romanı yaratan bir yazar kurgulayarak yazarı bir roman figürü hâline getirir.
II. "Ölmeye Yatmak" romanında Cumhuriyet devrimleri, Atatürk'ün ölümü, Varlık Vergisi, Kore Savaşı, Marshall Yardımı gibi olaylar karakterlerin hayatlarındaki kişisel olaylarla kesişir ve onların seçimlerini etkiler.
III. "Fikrimin İnce Gülü"nde 1950'li yıllarda başlayan demokratikleşme çabaları, propaganda aracı olarak köye gönderilen mavi Ford'un karakterler üzerindeki etkisi, Almanya'ya işçi olarak giden ilk kuşaktan Bayram'ın otomobil tutkusu 70'li yıllara kadar gelen bir panorama olarak sunulur.
IV. "Üç Beş Kişi" romanında feodal ve toprağa bağımlı geçmişinden silkinen, yeni bir endüstri ve kapitalizm merkezi olarak gösterilen Eskişehir'deki eski bir toprak ağasının üç kuşakta yeni bir iş adamına evrimleşmesi anlatılır.
V.Yazar, "Yaz Sonu" adlı romanında olayların geçtiği yer olan Side'nin Antik dilde "nar" anlamına gelmesini, açılıp parçalandığında kişiler ve cinsiyetler arasındaki bölünmeyi ve yabancılaşmayı simgeleyen bir metafor olarak kullanır.
yargılarından hangileri bu parçada öne sürülen düşünceyi örneklendirmez?
A) I. ve II.
B) I. ve V.
C) II. ve III.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Her zaman savunageldiğim ilke; düşünce özgürlüğünün, demokrasinin ve daha genel olarak insan yaşamının temel niteliklerinden biri olduğudur. Bu bakımdan, düşünce suçu diye bir şeyin demokrasilerde olmaması, zararlı düşüncelerin de söylenmesinden korkulmaması gerektiğini, zararlı düşünceler söylenmeden hangi düşüncelerin doğru ve yararlı olduğunun anlaşılamayacağını, sonuç olarak da sağlıklı düşüncelerin toplumda içtenlikle benimsenemeyeceğini her zaman ve her fırsatta söyledim.
Bu parçadaki gibi düşünen birinin, aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Demokrasi, karşıt düşüncelerin bir arada yaşadığı bir rejimdir.
B) Demokrasilerde her insan özgürce düşünme hakkına sahiptir.
C)Yararlı düşüncelerin anlaşılabilmesi için zararlı düşüncelerle karşılaştırılması gerekir.
D)Demokratik bir yönetim, farklı düşünmeyi suç kapsamından çıkarmalıdır.
E) Düşünceler, yararlı ve yararsız diye sınıflandırılamaz.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
(I) Batı uygarlığı, Eski Yunan ve Latin uygarlıkları üzerine kuruludur. (II) Batı kültürü ve sanatı da aynı kaynaktan beslenmiş, mayalanmış; zaman zaman ortaya çıkan parlak beyinlerle sıçrama dönemleri yaşamıştır. (III) Bugün İtalyan, Fransız, Alman ve İngiliz edebiyatı denen birimlerin hiçbiri, bağımsız değildir ve tek başına düşünülemez.(IV) Bir ilişkiler ağı olarak tanımlanabilecek Batı edebiyatında, yazarlar, yapıtlar ve biçimler sürekli bir iç içelik, bir bütünlük sergiler. (V) Günümüzde dünya edebiyatı da küreselleşmekte, ulusal edebiyatlar yerlerini evrensel bir dünya edebiyatına bırakmaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) II. ve III.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
AA | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
(I) Ev sahibesine basamaklarda raslamamayı başarmıştı. (II) Beş katlı yüksek bir binanın tavan arasındaki küçük odası, bir barınaktan çok, bir dolabı andırıyordu. (III) Onun yemeklerini hazırlıyan ve diğer işlerine bakan ev sahibesi, aşağı kattaki bir dairede oturuyordu. (IV) Sokağa her çıkışında onun mutfağından geçmesi gerekiyordu ve mutfak kapısı sürekli açıktı. (V) Genç adam, kapının önünden her geçişinde, ev sahibesine olan borçlarını anımsıyor ve derin bir mahcubiyet duygusuyla sarsılıyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?
A) I. ve III.
B) II. ve III.
C) II. ve IV.
D) III. ve IV.
E) III. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Son yirmi yıl, yazanların çoğalıp okuyanların azaldığı bir dönem oldu. Bunda kuşkusuz yayıncılıktaki gelişmelerin de büyük payı var. Seçiciliğin yok olması, yazarın “halka inmesi”, belediye başkan adayı mantığıyla kitle edinme çabaları, iletişim olanaklarının sınırsızlaşması, eli kalem tutanları yazar etti. Yazar, magazin nesnesi; edebiyatsa tekdüze, çorak, anonim dille yapılan bir eğlence aracı oldu. Kestirme yoldan, zaman yitirmeden yazın dünyasında yer edinme kaygısı, sıradan okur olmanın bile önünü kesiyor. Şimdilerde kiminle tokalaşsanız elinize birkaç kitap birden tutuşturuyor. Okumak bir yana, birbirlerinin adını bile duymamış yüzlerce yazar dolaşıyor ortalıkta.
Bu parçada, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A)Kitap yayıncılığı hakkında ne söylemek istersiniz?
B)Günümüzde yazarların sayısındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
C)Magazinleşme ile çalakalem yazma arasında bir ilişkiden söz edilebilir mi?
D) Yazarların birbirlerinin kitaplarından pek de haberdar
olmadıkları söylenebilir mi?
E) Günümüz okuru metin türlerinden hangisini tercih ediyor dersiniz?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Enver Gökçe’nin şiirleri birer kavga çağrısıdır. Her çağrı gibi sözünü açıkça söyler. Onun şiirinde söyleyişten çok söylenen önemlidir. Belki de halk şiirinin anlaşılırlığına, yalınlığına yaslanması bu çerçevede açıklanabilir. Halk şiirinin kalıplarını kendi özgün şiir yapısı içinde kullanışı, söyleyişine bu etkinin kazandırdığı dirilik, 1940 kuşağı içinde ayrı bir yere getirmektedir Gökçe’yi.
Bu parçada Enver Gökçe ve onun şiiriyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) İletisi olan şiirler yazdığına
B) Biçimden çok özü önemsediğine
C) Süssüz bir anlatımının olduğuna
D) 1940 kuşağı içindeki yerine
E) Günümüzde etkisini yitirdiğine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
“Yeni Gelişen Öncü Tiyatroya Yer Var mı?” başlıklı yazıda şöyle deniyor: “İster resmî ister özel tiyatrolar olsun, değerli yapıtları seçmek, tiyatroyu geliştirmeye çalışmakla birlikte - belki bunlardan daha çok - yerleşik zevki kollayacaktır. Bunun aksini düşünmek, tiyatroyu açmadan kapamakla birdir.” Bu sözler derme çatma tiyatrolar için veya bir iki yıldızlaşmış sanatçının çevresinde kurulan tiyatrolar için doğru olabilir. Ama Devlet Tiyatroları, Belediye Tiyatroları için böyle düşünmemek gerekir. Birkaç sahneyi birden halka açabilen, seçkin oyuncuları ve yönetmenleri olan bu kurumlar, onca tiyatroya eklenecek bir deneme tiyatrosunda öncü oyunlar oynatmakla tehlikeye girmez. Denenmemişi denemek, yeniye giden yolları açık tutmak büyük kurumların işidir. Örneğin İstanbul Şehir Tiyatroları için bu “yapılamayan” değil, yalnızca “yapılmayan” bir iştir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen, aşağıdaki yargıların hangisinde verilmiştir?
A) Tiyatronun satışa bağlı bir kurum olarak görülmesi yanlıştır.
B) Güçlü tiyatrolar, tiyatroyu geliştirme sorumluluğunun gereklerini yerine getirmelidir.
C) Büyük tiyatroların nitelikli oyunları sahneye koymakta kararlı olmaları gerekir.
D) Her tiyatro, popüler özellik taşımayan, öncü oyunlar sahneleyebilecek güçte olmalıdır.
E) Tiyatroların, halk zevkine seslenerek ayakta kalması mümkün değildir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
(I) Aydınlar; seçkin konumları, bilgileri, düşünme güçleri, konuşma yetenekleriyle toplumsal bilincin oluşmasında, gelişmesinde önemli etkileri olan kişiler. (II) Ama “aydın” nitelikleri edinince insanın kötü eğilimlerinden bir çırpıda kurtulduğu da sanılmamalı. (III) İnsan, kültürlü de olsa kültürsüz de olsa gene insandır; iyi ya da kötü olabilir, bireysel çıkarları için toplumsal çıkarları çiğneyebilir. (IV) Bir toplumda aydınların sayısının artması, etkinliklerinin gelişmesi özlenen bir gelişmedir. (V) Kuşkulanan, araştıran, sorgulayan, tartışan, vardığı çözümleri başkalarıyla paylaşan insanların çoğalması toplumsal gelişmenin en büyük güvencesidir. (VI) Yine de bu durum, insanların düşünmeyi, yargılara varmayı aydınlara bırakmasını gerektirmez. (VII) Bir toplumda aydınların ulaştığı çözümler ve sunduğu öneriler de eleştirilmeden, değerlendirilmeden benimsenmemelidir.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılmalıdır?
A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
Toplumumuz, “çifte standart” kavramını, engin pratiğinden ötürü, yakından tanıdığı alelade “ikiyüzlülük”le karıştıran bir yaklaşımla, içeriğini boşaltarak, anlamını çarpıtarak ulu orta bir eleştiri ve suçlama ifadesi olarak yerli yersiz kullanıyor. Çifte standart, herkes için seçilmiş değerler üzerine kurulu, aynı noktaları nirengi almış, içeriği değişmeyen bir ölçünün, aynı koşullar içindeki kişilere ya da gruplara karşı, işine geldiği gibi farklı kullanımı demektir. Değişen içerikler, nitelikler, durumlar ve koşullarla tutum yenilemenin, çifte standart uygulamakla hiçbir ilgisi yoktur.
Bu parçada üzerinde durulan, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumumuzda kavramlarla düşünme alışkanlığının olmadığı
B)Ülkemizde sanat ve düşünce yaşamının çifte standarda dayandığı
C) Günlük yaşamımızda pek çok sözün yanlış anlamda kullanıldığı
D) Bir kavramın yanlış kullanımı ve doğrusunun ne olduğu
E) Çifte standarda dayalı bir sistemin başarısız olacağı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması yoktur?
A) Sakız Hanım, akşama doğru udu eline alır, çalmaya başlardı.
B) Kitapçıya, gitar metodu aradığını söyledi.
C) Zigana Geçidi’ne iyice yaklaşmışlardı.
D) Kendi başına gidip kursa kaydolmuştu.
E) Lisede Ege adında bir arkadaşımız vardı.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
Bir grup bilim adamı pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiğini görür. Birkaç pireyi toplayıp otuz santimetre yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Altlarındaki metal zemin ısıtılır. Pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, başlarını tekrar cama vururlar. Pireler, cama vura vura o zeminde otuz santimetreden fazla zıplamamayı öğrenirler. Bundan sonra deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, yani tam otuz santimetre zıplar. Üzerlerinde cam tavan yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiçbiri cesaret edemez.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Canlıların karşılaştığı ortak sorunlar, ortak bir engele dönüşür.
B)Canlıların acıya dayanabilme sınırı, birbirinden farklıdır.
C)Canlıları sınırlayan, dış engeller değil, deneyimleriyle edindikleri iç engellerdir.
D)Canlılara bir alışkanlık kazandırmak için onları zorlamak şarttır.
E)Bilimsel deneylerin amacı insani gelişmeyi hızlandırmaktır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Anadolu’nun çeşitli yörelerine dağılan aydınlar, gittikleri yerlerde pek çok saz şairi ile karşılaşmış ve onları çeşitli yayın organları aracılığıyla edebiyat dünyamıza tanıtmışlardır. Bunlardan en önemlisi, bir kutlama sırasında Ahmet Kutsi Tecer tarafından fark edilen Âşık Veysel olmuş; böylece âşıklık geleneği bir canlılık kazanmıştır. Radyolarda âşıklarla ilgili programlar yapılmış, plak ve kasetler doldurulmuş, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli festivaller düzenlenmiştir. Bütün bu çalışmalar saz şiirinin günümüze kadar devam etmesini sağlamıştır. Günümüz saz şairleri; dil, ölçü ve nazım şekli olarak halk şiiri geleneğini devam ettirmiş; eskiden olduğu gibi aşk, doğa vb. temaların yanı sıra sosyal ve siyasal konuları da ele alıp işlemişlerdir.
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A)Âşık Veysel’in keşfiyle aydınlar arasında halk edebiyatına olan ilginin arttığından
B)Cumhuriyet Dönemi saz şairlerinin şiirde toplumsal konulara yer verdiğinden
C)Halk şiiri geleneğini devam ettirenlerin halk edebiyatının özüne sadık kaldığından
D)Halk şiirinin 20. yüzyıl teknolojisiyle yaygınlaştırıldığından
E)Saz şairlerinin tanınmasında aydınların önemli katkıları olduğundan
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
Bahçemde ıslak toprağın, odamda eski kitapların kokusu, aklımdaysa hüznü var gözlerinin, ellerinin. Garip bir serinlik içinde yüzüyor dışarıda ağaçlar. Açık kalan penceremden içeriye dolduruyor rüzgâr, serinliği. Bir kahve çekiyor canım şöyle bol köpüklü, şeker misali katıyorum hatıranı üzerine. Kahveyle birlikte hatıran da karışıyor. Son gülleri suluyorum, ekmek veriyorum güvercinlere. Mademki eylül işte, mademki dökülüyor yapraklar, dökülüyor gözyaşım da senden kalan satırların üzerine. Bir kuş pencereme konuyor, bir kadın kaldırım taşına çöküp oturuyor, bir ilkokul geçiyor kaldırımdan cıvıl cıvıl. Radyoda Âşiyan yollarından ses veriyor Zeki Müren. Öğle uykusundan uyanmış bir çocuğun o tatlı sersemliği içinde sen; şarkım, şiirim ve ruhum oluyorsun dilimde. Ve saklanıyor sesim sokak satıcılarının gürültüsüne.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Eksiltili cümleler kullanma
B) Betimleyici öğelerden yararlanma
C) Yinelemelerle ahenk yaratma
D) Benzetme ve ad aktarmasına yer verme
E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak
I
mümkündür ama uyumuyor da uyuyormuş gibi
II
yapıyorsa dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz
III
boşunadır.
Bu cümledeki numaralanmış sözcüklerin tür özellikleri, aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
I II III
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
Amerikalı şair Robert Frost, “Şiir, çeviride kaybolan şeydir.” düşüncesiyle şiir çevirisine aşılması zor, yüksek bir set çekmiştir. “Şair, içinde bulunduğu kozmik dünyadan sözcükleri alır ve şiiri, söylediği dile çevirir. Şiir çevrilemez çünkü gramer çevrilemez. Şiirin içinde bir mesaj vardır, sadece o mesaj başka dile aktarılabilir.” sözleri Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya, “Hiçbir şiir, tadından bir şeyler yitirmeden bir başka dile aktarılamaz.” sözü ise Dante’ye aittir. Edebiyat tarihinde hak ettikleri yeri almış bu şairlerin sözleri, çevirmenin boynuna vurulmuş prangalar gibi yıllardır etkisini gösterir durur. Bu beylik laflar, buyurganlığın tüm gücüyle zihinleri tutsak eder ve ön yargılarla doldurur. Mümkün olduğuna inandığı hâlde pek çok çevirmen, bir şiirdeki duyguyu başka bir dile aktarma cesaretini gösteremez. Bu da ister istemez bize, ön yargıları yok etmenin bir atomu parçalamaktan zor olduğunu söyleyen Einstein’i anımsatır.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Şiirin çevrilemeyeceği düşüncesinin yıllar boyunca pek çok çevirmene yön verdiğine
B) Ön yargıları yıkmanın çok zor hatta imkânsız bir şey olduğuna
C)Çeviri hakkındaki kimi düşüncelerin çevirmenler tarafından önemsendiğine
D)Şiir çevirisinde önceliği üsluba değil, içeriğe vermek gerektiğine
E)Şiirin başka dile çevrilemeyeceği düşüncesinin yanlış olduğuna
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
İletişim çağının insanları olarak önceki çağın insanlarına oranla daha iyi bilgilendiğimiz; dünyadaki olayları, durumları, düşünceleri daha iyi izleyebildiğimiz ileri sürülebilir mi? Dünyanın bir ucunda söylenen bir sözü ya da yaşanan bir olayı öbür ucunda duyabilmek ya da görebilmek, daha iyi bilgilenmek anlamına gelir mi? İletişim araçları nesnel olarak bilgi aktarıyorsa, gerçeklere bağlı kalıyorsa gelir elbette... Ne var ki çok çeşitli çıkarlar ve engeller, devletler düzeyinden kişiler düzeyine, gerçeklere bağlı kalmaya olanak tanımıyor çoğu kez. Çıkarlara, çıkarların çizdiği politikaya ters düşülmediği kadar nesnel olunabiliyor, gerçeklere bağlı kalınabiliyor. Çıkarlar gerektirdiği anda abartmalar, gerçekleri gizlemeler, çarpıtmalar, saptırmalar her şeyi bir anda denetime alıveriyor.
Bu parçada asıl söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çağımızda iletişimin çok daha hızlı ve etkili olması, iletişim araçlarına duyulan güveni artırmamıştır.
B) İletişimde teknolojiden yararlanılması, haber alma ve vermenin eski değer ve önemini kaybetmesine yol açmıştır.
C) Çağımızda yaygınlaşmış ve kolaylaşmış olmasına karşın iletişimin güvenilir bilgi aktardığından emin olunamaz.
D) Hangi teknolojileri kullanırsa kullansın gerçeği aktarmayan iletişim kanalları, gözden düşecektir.
E) Teknolojinin iletişim alanını ele geçirmesi, doğru haberlerin, gerçeklerin aktarılmasını engellemektedir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
Kimileri, karınları doyduğu zamanlarda iyimser, puslu ve kapalı havalarda karamsar olduklarını düşünürler. İyimserlik, karamsarlık, kötümserlik böyle sığ kavramlar değildir. Bunlar, beraber anıldıkları düşünceler ve beslendikleri kaynaklar çevresinde anlam kazanır. İyimser ya da karamsar bir bakış açısına sahip olmak önemli değildir, bunlardan biri herkeste vardır nasıl olsa. Önemli olan, kendi içindeki iyimserliği ya da karamsarlığı dengeleyecek, güçlü, dayanıklı bir bakış açısına sahip olmaktır. Buna sahip değilseniz yaşamın getirdiği dalgalanmalara, yalpalamalara karşı korumasız kalır; iyimserlikle kötümserlik arasındaki uçurumlarda yuvarlanır durursunuz.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Kimi yerleşik düşünceleri çürütmeye yönelme
B) Olay ve durumlara bakış açısının önemine vurgu yapma
C) Tanımlama yoluyla kavramları ayırt etme
D) Bir eksikliğin yaratacağı durumu somutlaştırma
E) Bir durumu belli bir koşula bağlama
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Öğretmen sorar:
– "Keşifler Çağı'nda kimler dünyayı keşfe çıkmış?"
Öğrenci yanıtlar:
– "İspanyollar, Portekizliler, Hollandalılar..."
Bu parçada, aşağıda verilen noktalama işaretlerinden hangisi gereksiz kullanılmıştır?
A) İki nokta (:)
B) Tırnak işareti (“ ”)
C) Kesme işareti (’)
D) Virgül (,)
E) Üç nokta (...)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
|
Liste |
1. Aşağıdaki cümlelerden hangisi, ayraç içinde verilen sözcüğün anlamını içermemektedir?
A)Bu resimlerde, Anadolu’nun binlerce yıllık kilim desenleriyle Batılı, modern resim teknikleri iç içe geçmiş. (sentez)
B) Yazar, oluşturduğu mekân içinde kahramanlarının soluk alıp vermesini, yaşamasını sağlayamamış. (yapaylık)
C) Kent yaşamının karmaşasını ve hızını yansıtmak isteyen bir yönetmen için en uygun yer İstanbul’dur. (üstünlük)
D) Romandaki dil ve anlatım, olayın seyrine ve kahramanların durumuna göre değişim gösteriyor. (uyum)
E) Ana dilini tüm incelikleri ve zenginliğiyle kullanan şairler, ülke sınırlarını kolaylıkla aşıyor. (inandırıcılık)
2. Ön yargı denince aklıma hep lisedeki edebiyat öğretmenimiz gelir. Dersin birinde, gençliğin verdiği saflıkla ön yargılara şiddetle karşı çıkıyorduk. O, “Çocuklar!” dedi, “Ön
yargılara karşı ön yargılı olmamalıyız. Çünkü bir metni anlamamızın ön koşulu, o metne ilişkin ön yargılarımızdır. Metinden ne elde etmek istediğimizi bilmiyorsak o metne nasıl yaklaşacağımıza ilişkin bir yöntemimiz de yok demektir.”
Kafamızda çoktan mahkûm edilmiş bir kavramı, öğretmen bu sözleriyle yeniden tartışmaya açıvermişti.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Ön yargıların günlük hayatta başka, sanatta başka sonuç verdiği
B)Ön yargılı davranışların özellikle insan ilişkilerine zarar verdiği
C) Ön yargıların yanlışı olduğu kadar doğruyu da içerebileceği
D) Gençlerin yaşlılardan daha çok ön yargıya sahip olduğu
E) Dünyada ön yargısız insan bulunamayacağı
3.İnsanlar başkalarını da kendileri gibi zannediyor. Gazetedeki
köşemde ne zaman bir şirketi veya bir kurumu eleştiren yazı yazsam hemen arayıp “Halledilmesi gereken bir işiniz mi vardı?” ya da “Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?” diye soruyorlar. Oysa ben sadece olanlarla ilgili eleştirilerimi yazıyor, fikrimi ortaya koyuyorum. Bu, benim yazar olarak sorumluluğum. Biz yazarlar, hepimiz böyle değil miyiz? Onlara göre ise bizim fikrimiz, sorumluluğumuz yok, —- var ve bütün yazılarımızı bunlar için yazıyoruz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) duygusal tepkilerimiz
B) kişisel çıkarlarımız
C) beğenilme endişemiz
D) toplumsal görevlerimiz
E) çok okunma amacımız
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “doğruların zaman içinde değişebilirliği” anlatılmıştır?
A) Her soru aynı zorlukta olmadığı gibi, her cevap da aynı değerde değildir.
B) İnsan hayatında her zaman sorular kalıcı, cevaplar ise geçicidir.
C) Doğru, elbisesini giyinene kadar; yalan, dünyayı dolaşır.
D) Gerçekler düşleri, düşler gerçekleri etkiler.
E) Her sorunun cevabı o sorunun içinde saklıdır.
5. Yaşam içindeki başarı, sorunlarımız olup olmamasına değil, bu yılki sorunlarımızın geçen yılkilerle aynı olup olmamasına bağlıdır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Karşılaştığımız sorunları çözerken kullandığımız yöntemler, kariyerimizin nasıl olacağını belirler.
B) İnsan, çözemeyeceğini anladığı sorunları zamana bırakırsa gelecekte daha az sorunla karşılaşır.
C) Gündelik bir sorunun çözümünde çevremizdeki deneyimli kişilerden yardım almak en kestirme yoldur.
D)İnsanların yaşamdaki başarısının ölçütü, sorunlarını çözmekte gösterdikleri performansta saklıdır.
E) Sürekli olarak yeni sorunlarla uğraşmak zorunda kalan kişiler, yaşamda başarılı olamaz.
6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, birden çok neden sonuç ilişkisi vardır?
A)Elektrik teli fırtınadan koptuğu için öğleden sonra ilçeye dört saat elektrik verilemedi.
B)Hava sıcaklığının 3 derece düşmesine karşın kasabanın yaşlıları sıcaktan sokağa çıkamıyordu.
C)Televizyon insanın hayatına böyle egemen olursa toplum her anlamda yoksullaşır.
D)Çocuklarına, kaldırabileceklerinden fazla sorumluluk yüklemeseydi belki de bu tür sorunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı.
E)Filmlerin şiddet içermesi, insanların, istediklerini elde etmede şiddeti bir yöntem olarak görmesine neden oluyor.
7. Aşağıdakilerin hangisinde ayraç içinde verilen kavram cümlenin içeriğiyle uyuşmamaktadır?
A) Roman okurken kendimizi olayın akışına kaptırsak da zihnimiz hep arkalarda bir yerde bir amaç, bir düşünce, bir niyet, gizli bir merkez arar. (yazınsal metnin bildirisi)
B) Macera, aşk ve dedektif romanları, bundan sonra ne olacak diye; modern, edebî romanlar ise yazar nasıl bir atmosfer yaratmış diye okunur. (kategorize etme)
C) Roman okurken aklımızın bir yanıyla yazarın anlattığı şeylerin ne kadarını yaşadığını, ne kadarını hayal ettiğini anlamaya çalışırız. (yerelden evrensele varma)
D) Roman okumak, bir noktadan hareket ederek birbiriyle çelişen birçok düşünceyi huzursuzluk duymadan aynı anda görebilmek ve anlayabilmek demektir. (çok anlamlılık)
E) Roman okurken yazarın görüp anlattığı şeylerin kendi hayatımızdan bildiğimiz somut şeylere benzeyip benzemediğini sürekli olarak sorgularız. (gerçeğe uygunluk)
8. (I) Tasavvuf felsefesi, 12. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar Türk kültürüne yön vermiştir. (II) Anadolu’da yerleşik ve yarı yerleşik topluluklar arasında farklı uygulama biçimleri gösteren bu felsefe, dinî bir içerik taşır. (III) Belli bir tasavvuf anlayışına bağlı derviş şairlerin şiirleri de bu yüzden bağlı oldukları inanışın gereklerini içeren ilkelerle doludur. (IV) Belki Pir Sultan Abdal’ın kimi şiirleri istisna sayılabilir. (V) Yunus Emre ayrı tutulursa tasavvuf inancını taşıyanların çoğu, şiirlerini didaktik tarzda kaleme almıştır. (VI) Tasavvufî şiirlerin çoğu da böylelikle kişilerin duygularından çok aklına seslenen, onlara bir dünya görüşü aşılamaya çalışırken kuruluğa düşen ürünler olmuştur.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, kendisinden önceki cümlede belirtilenlere bağlı bir sonucu dile getirmektedir?
A) II. ve III.
B) II. ve V.
C) III. ve V.
D) III. ve VI.
E) V. ve VI.
9. Bu hazin yolcuların en küçüğü
Bir zaman baktı o viran kuyuya
Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü
Parmağından sıyırıp attı suya
Bu dörtlükte aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Kaynaştırma ünsüzü
D) Ünlü düşmesi
E) Ulama
10. I. Ek eylem
II. Birleşik sözcük
III. Hem yapım hem çekim eki almış sözcük
IV. Eylemsi eki
Aşağıdakilerden hangisi, yukarıda verilen dil bilgisel öğelerin tümünü örneklendirmektedir?
A) Ağustos çekildi, eylülün sesi / Birazdan konuşacak
“Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar”
B) Yağmurun eşliğiyle çocuğunu emziriyor yaz
Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar
C) Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar
D) Yosunların kapılara usulca / Tırmanıp yerleştiği
Yani eylülün sesi bu ise çok iyi baylar
E) Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar
11. O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yâr
Senin de başında o çılgın rüzgâr
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünlem (seslenme) öbeği
B) İlgeç öbeği
C) Belirtisiz ad tamlaması
D) Birleşik zamanlı eylem
E) Niteleme sıfatı
12. Çocukluğumuzda yaz mevsiminin çekici taraflarından biri,
I
çizgi roman okuma özgürlüğüne kavuşmaktı. Bilgisayarların, televizyonun her evde bulunmadığı, DVD’lerin olmadığı zamanlarda, yaz sıcaklarında eve kapanan çocukların tek eğlencesiydi çizgi romanlar. Fazla çeşit olmadığından piyasaya
II
yeni çıkan ne varsa alınıp okunur, okunanlar öteki
III IV
çocuklardaki çizgi romanlarla değiştirilirdi. Aynı zamanda kitapçılar da okunmuş çizgi romanları alır, satar, değiştirir ya
V
da hemen oracıkta, duvar dibinde okunmak üzere kiralardı.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi eylemsidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
13. Aşağıdakilerin hangisinde, ayraç içinde verilen kavramla cümledeki eylemin çatısı uyuşmamaktadır?
A)Kadın, sokağın ortasında yere düştü. (etken eylem)
B)Adam, bu sıkıntılı işten kolay sıyrıldı. (dönüşlü eylem)
C)Okulun bahçesindeki ağaç dün kesildi. (ettirgen eylem)
D)İki arkadaş önemsiz bir şey yüzünden bozuştu. (işteş eylem)
E) Bu durum kardeşimi çok sarstı. (geçişli eylem)
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?
A) Tüketici davranışları üzerinde yapılan çalışmalar / alışveriş merkezlerinde yapılan müzik yayınlarının / müşterileri daha fazla tüketmeye yönelttiğini / ortaya koydu.
B) İstanbul’daki birçok alışveriş merkezinde / fon müziği kavramı / satışların artırılması amacıyla / istismar ediliyor.
C) Son yıllarda / birçok tüketici / mağazalarda kulakları sağır edercesine yapılan müzik yayınlarına / karşı çıkıyor.
D) Her ortamda bangır bangır müziğe maruz kalan, gürültü yüzünden iki laf edemez hâle gelen insanlar / müziğin zararlı etkilerine karşı / örgütleniyor.
E) Yeni kurulan “muziksizmekanlar.com” adlı site / insanların gürültüsüz bir ortamda oturup kafasını dinleyebileceği yerlerin listesini / yayımlıyor.
15. (I) Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılın başlarında Batı tarzı eğitimi benimsemekte yaşanan sıkıntıların ardından yurt dışına öğrenci gönderilmeye başlandı. (II) Osmanlı yönetimi ilk kez III. Selim zamanında Fransa büyükelçisinin yardımıyla İshak Efendi’yi eğitim için Paris’e gönderdi. (III) Sultan II. Mahmut da konu üzerinde önemle durdu ve 150 öğrenciyi Avrupa’ya yolladı. (IV) 1834’te Mekteb-i Harbiyenin açılmasından sonra bu okulu bitiren üstün yetenekli öğrencilerin Paris, Viyana ve Londra’daki askerî okullara gönderilmesi neredeyse bir kural hâlini aldı. (V) 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da o kadar çok Osmanlı öğrencisi bulunuyordu ve Osmanlı bunlar için 1856’da Paris’te Mekteb- i Osmani adıyla bir okul bile açıldı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. ve IV.sü, kurallı ve birleşik eylem cümleleridir.
B) II.si, zarf tümleci ve dolaylı tümleç içeren basit cümledir.
C) III. ve V.si, bağlaçla bağlı cümlelerdir.
D) IV. cümlede birden fazla eylemsi vardır.
E) V. cümlede açıklayıcı ara söz kullanılmıştır.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A)Ülkemizin şehirler arası yollarında en çok yaygın ulaşım aracı, otobüstür.
B)Akdeniz Bölgesi’ndeki kimi plajlarımız, dünyanın en iyi plajları arasında sayılıyor.
C)Detaylı araştırma yapmadığımız için bu konudaki bilgilerimiz
sınırlıdır.
D)Spora başlamadan önce ısınma hareketleri yapmak, olası sakatlıkları önler.
E) Galiba birkaç yıl içinde ev telefonları da tarihe karışacak.
17. I. Sınavı kazandığımı duymuş ama inanmamıştı.
II. Mektubu yazmış ama postaya vermemişti.
III. Kitabı almış ama okumamıştı.
IV. Arkadaşını çağırmış ama gelmemişti.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatım bozukluğu vardır?
A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) I. ve IV.
D) II. ve III.
E) III. ve IV.
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) “Ateş Hırsızları Söylencesi” unutulmaz bir kitaptır.
B) 2007 yılında Türk Dil Kurumunun 75. yılını kutladık.
C) Yontma Taş Devrinden sonra Cilalı Taş Devri gelir.
D) Brüksel lahanası ve Hindistan cevizi aldılar.
E) Biraz ileride İzmir saat kulesi karşınıza çıkacak.
19. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) Takımımızın ilk kez katıldığı bu turnuvadaki başarısını kimse yok sayamaz.
B)Sabahki sınavda 24 kişilik sınıfta bir kalemtraş bulunamamıştı.
C) Bu küçük oyunlarla bizi alt edeceğini sanıyorsa aldanıyor.
D) Kılavuzumuz, gezi planında da bir değişiklik yaptığını söyledi.
E) Geçtiğimiz yaz İç Anadolu’nun önemli şehirlerinden birkaçını gezdik.
20. (I) Otuz yıl süren araştırmalarda, çocukların yaz tatilinde bir önceki eğitim yılına göre zihinsel yeterlilik bakımından bir ay geriledikleri ortaya çıktı. (II) Başka bir araştırmada da benzer bir sonuca ulaşıldı: Çocuklar tatil boyunca zekâ derecelerinden bir puan kaybediyor. (III) Yaz tatillerini öğretici faaliyetlerle değerlendirmeyen çocukların, yeni öğretim yılı başladığında ötekilere göre geri kaldığı da yapılan araştırmalarla saptandı. (IV) Bu fark kısa sürede kapatılabilse de, çocukların bu durumla hiç karşılaşmaması gerekiyor. (V) Uzmanlar, uzun tatiller sırasında anne babaların, aile çevresinin; okul başladığında ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin bunun bilincinde hareket etmesi gerektiğini söylüyor.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
21. (I) Televizyon dizilerini değerlendirme ölçütlerimiz ne kadar farklı, ne kadar çelişkili; böyle olması da doğal. (II) Dizilere farklı açılardan bakıyor; onlardan farklı şeyler bekliyoruz. (III) Kimimiz sadelik, ciddiyet ve tutarlılık; kimimiz ölçüsüzlük, çılgınlık ve coşku arıyoruz. (IV) Kimimiz hesaplı, milimetrik, çok iyi üretilmiş sahnelere; kimimiz bir ırmak gibi kendi yolunda akan bölümlere düşkünüz. (V) Sonraki hafta yayımlanmak üzere bölümlerin en ilginç, en heyecanlı yerinde kesilmesinden nefret eden de var; diziyi daha da ilgi çekici kıldığını düşünerek bundan hoşlanan, bunu destekleyen de.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalı virgül (;) yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
22. Neden sonra uyuyakaldı. Gece boyunca bir su aktı durdu düşünde. Bir iki kere yataktan kalktı, muslukları sıktı ama onlardan değildi gelen ses. Su, boyuna aktı. Ama odanın tavanı alçalmadı, duvarları iki yandan yaklaşmadı, yatağı altından kaymadı… Evet, karabasanlardan uzak bir geceydi. Su akıyordu sadece. Bu da ta çocukluğundaki çocuk seslerini anımsatıyor, pek de rahatsız etmiyordu onu. Sabah kalktığında camdan bakmak istemedi canı. Gecenin büyüsü hemen bozulacaktı. Dışarıda kentin beylik bir pazar sabahı vardır mutlaka. Kurşuni gök, yoğun baca dumanlarını acımasızca bastırıyordur yine insanların üstüne.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A)Olanlar, her şeyi bilen bir anlatıcının bakış açısından verilmiştir.
B) Anlatımda söz sanatlarına yer verilmemiştir.
C) Öyküleyici ve betimleyici öğeler bir arada kullanılmıştır.
D) Sıkça tekrarlanan durumlardan söz edilmiştir.
E) Kahramanın ruhsal yapısına özgü ayrıntılar verilmiştir
23. Çocukluğumda “fuar” sözcüğünün tek anlamı vardı: İzmir 9 Eylül Enternasyonal Fuarı. “Fuar”ı, her yıl aynı günlerde açılarak bölgeye en hareketli günlerini yaşatan etkinliğin düzenlendiği mekânın adı zannederdik. Duvarlar ve çitlerle sınırları belirlenmiş o geniş bahçe, bir ay süren fuar etkinliklerinden sonra park alanı olarak hizmet vermek üzere halka açık tutulur, yine “fuar” olarak anılırdı. Ancak o bir aylık sürenin dışında sönük kalır, tenhalaşırdı. Her yıl büyülü bir coşkuyla başlayan asıl etkinlik, İzmirlilerin yanı sıra bölgenin bütün şehirleri ve hatta bütün ülke tarafından büyük bir heyecanla beklenirdi. Şimdi fuar yok, o heyecan da yok.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Ele alınan konuyla ilgili açıklayıcı bilgiler verilmiştir.
B) İzmir Fuarı’nın şehirdeki etkisinden söz edilmiştir.
C) Karşılaştırmalardan yararlanılmıştır.
D) Geçmişe özlem dile getirilmiştir.
E) Örneklendirmelere yer verilmiştir.
24.(I) Fotoğraf makineleri, kameralar, hiçbir dönemde olmadığı kadar hayatımızın içinde. (II) Dijital teknolojiyle birlikte lüks olmaktan çıkan fotoğraf makinelerini artık herkes kolayca edinebiliyor. (III) Ayrıca akıllı telefonların hayli geliştirilmiş fotoğraf özelliği, yanınızda bir şey taşımadan size fotoğraf çekme olanağı sunuyor. (IV) Bütün bunlara, çekim sonrası baskı aşamasının da dijital teknolojiyle birlikte ortadan kalkmış olmasını ekleyince ortaya bugünkü sonuç çıkıyor. (V) Piyasaya çıkan bir sürü ürün ve model arasından hangisini seçeceğimiz konusunda kafamız karışıyor. (VI) Çevremiz, gündelik hayatın her anında olup biten her şeyi fotoğraflayıp sosyal paylaşım sitelerine aktaran kişilerle dolup taşıyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
25. (I) Oturup dururken biri “Yüce Türk ulusunun asil evlatları…” gibi bir söz söylemeye başlayınca şaka yapıyor diye güleriz. (II) Ancak bir törende biri kürsüye çıkıp böyle sözler söyleyince bu sözler yerini bulmuş olur. (III) Destanların
epik dili, işte buna benzer. (IV) Bu dili, halkın bildiği, kullandığı sözcüklerle günlük yaşamda kullanılmayan dizeler oluşturur. (V) Böyle bir yapıtı dinleyen kişi, tek tek imgeler üzerine düşünerek duygulanmaz. (VI) Tıpkı bir musiki parçasındaki tek tek notaların değil, belli formların güzel ve etkileyici olması gibi.
Düşüncenin akışına göre, bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Çünkü destandaki epik etki, şiirin bütününe dağılmıştır.” cümlesi getirilebilir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
26. Yazınsal yapıtlar, yaratıldıkları dile özgü anlam ve anlatım olanaklarıyla donanmıştır. Bir yazınsal yapıt asıl anlamını ve değerini yaratıldığı dilin içinde bulur. Yapıtın içeriğini biçiminden büsbütün ayıramayacağımıza göre, hiçbir yazınsal yapıt eksiksiz olarak başka bir dile çevrilemez. Her çeviride, az ya da çok kaybolan bir şeyler vardır. Öte yandan, dünya üzerindeki okurların yüzde doksanı İlyada’yı, Hamlet’i, Savaş ve Barış’ı, Don Kişot’u çevirilerinden okumuş ve sevmiştir. Bu da gösteriyor ki —-.
Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) okurlar, biçimi öze tercih etmektedir
B) çeviri, gerekli ve vazgeçilmez bir etkinliktir
C) her çeviri aynı kalitede değildir
D) çevrilemeyen yapıtlar daha değerlidir
E) sanatsal metinler, bilimsel metinlerden kolay çevrilir
27. Şiirde sözcüklerle uğraşmak zordur. Çünkü önemli olan, sözcüklerin özellikle birden çok anlama gelmeleri yanında sesleridir de. İçeriği belirleyen de sözcüklerin seçimidir. Hikâyede ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayızdır: Ritmi, üslubu, hatta sözcük seçimini belirleyen, yazarın kurduğu evren ve o evrende yaşanan olaylardır. Hikâyeye Latinlerin şu kuralı hükmeder: “—-” Şiirdeyse bu kuralı şöyle değiştirmek gerekir: “—-“
Düşüncenin akışına göre, bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilenler getirilmelidir?
A) Kendini toplumun önüne çıkarma – Toplumun seni yönlendirmesine izin verme
B) Önce şiire başla, arkasından hikâyeye yönel – Önce hikâyeye başla, arkasından şiire yönel
C) Konuya hâkim ol, sözcükler arkadan gelir – Sözcüklere hâkim ol, konu arkadan gelir
D) Hikâye yazarken biçim özü belirlesin – Şiir yazarken öz biçimi belirlesin
E) Duygularını değil düşüncelerini kullan – Düşüncelerini değil duygularını kullan
28. Orhan Veli’nin Aragon’dan çevirdiği “Elsa’nın Gözleri” şiiri, bir çeviri başyapıtıdır. Orhan Veli, 10 dörtlükten oluşan bu şiirin sadece 5 dörtlüğünü çevirmiş, kaynak metnin 4, 5, 6, 7, ve 8. dörtlüklerini çevirmemiştir. Belli ki bu dörtlükleri Türkçe söylemede ötekilerdeki kadar başarılı olamadığını kavramış ve bırakmıştır. Onları da çevirseydi büyük olasılıkla “çeviri kokuyor” eleştirisine maruz kalacaktı. Ben de şiir çevirdiğim için biliyorum: —- Bunu fark etmek ve orada durmak gerekir. Orhan Veli de işte bunu yapmıştır.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) İyi bir çeviri yapsan da kimseye yaranamazsın.
B) Bir dilde yaratılan şiirin tümü, başka bir dilde tam karşılığını
bulamayabilir.
C) Her iki dili de iyi derecede bilmeyenler, çeviriye soyunmamalı.
D) Bir şiiri çevirmek, bir bakıma, onu başka bir dilde yeniden yaratmaktır.
E) Şiirin çevrildiği dil, kaynak metnin dilinden daha zengin olabilir.
29. (I) Gazetelerdeki köşe yazıları giderek magazinciler tarafından yazılmaya başlandı. (II) Bir zamanlar siyaset veya ekonomi alanında yazı yazanlar bile günümüzde magazine kayıyorlar. (III) Okunmak için bunun zorunlu olduğunu hissediyorlar herhâlde. (IV) Çünkü bir ömür vererek yazılan bilim kitapları en fazla bin adet satılırken kulaktan dolma bilgilerle yazılan “çerez” kitaplar, rekor üstüne rekor kırıyor. (V) Televizyonlarda dizi ve magazin haberleri yayımlamaktan bilim programlarına, belgesellere zaman kalmıyor. (VI) Dünyayı değiştirebilecek buluşlar çabucak geçiştiriliyor; manken, futbolcu, sarhoş sürücü haberleriyse dakikalarca yayımlanıyor.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılması uygun olur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
30. (I) Bir sanat yapıtı, konunun nasıl ele alındığı, nasıl işlendiği açısından değerlendirilmelidir. (II) Bunun için, bir sanat yapıtının değerlendirilmesinde esas olan, anlatılandır, yani konudur. (III) Hemen hemen bütün sanatçı ve eleştirmenler bu bilinçle hareket eder. (IV) Ama bazı kişiler, beğendikleri, onayladıkları bir konuyu işleyen yapıtı güzel ve değerli bulurlar. (V) Bu tür değerlendirmeler, bir portreyi sevgilisine benzediği için güzel bulmak gibidir; oysa sanat eleştirmenleri, perspektife, anatomiye, çizgilerin ve renklerin kullanımına önem verir değerlendirmelerinde.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi parçada anlatılan düşünceyle çelişmektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
31. Lamartine, en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığını soran bir gazeteciye, bir gece ormanda yürürken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini söylemiştir. Ölümünden sonra odasında bulunan notlardan anlaşılmıştır ki şair, o şiiri yıllar boyu yazıp silip düzeltmiştir. Bu, gece gündüz sınava çalışan ama sınav sabahı geldiğinde hiç çalışmadığını söyleyen öğrencinin tutumuna benzer. O öğrenci, o sınavdan aldığı yüksek puanı çalışmasına değil de zekâsına bağlamamızı beklemektedir. Lise yıllarında çoğumuz bunu yutmamayı öğreniriz. İlhamla yazdığını söyleyen şairler de benim gözümde böyledir.
Bu parçada “ilham”la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Şairlerin yaratıcı ve saygın görünmek için başvurduğu bir tür hile olduğu
B) Şiirde, emekten daha önemli bir unsur olarak öne çıktığı
C) Kimi sanatçılarda çok, kimilerinde ise az bulunduğu
D) Şairlerin kendilerini çevreden soyutlamasını gerektirdiği
E) Şairlerin aynı konuyu farklı ilhamlarla yazabileceği
32. Sadece edebî eleştiri değil, en genel anlamıyla eleştiri bugün en çok gereksinim duyduğumuz şey. Karşılaştığımız olayları, durumları, kurumları, düşünceleri, gelenekleri eleştirebilmek yani… Biz insanız ve bizim ülkemiz burası. Donmak, kalıplaşmak yüzyıllardan beri yavaş yavaş çürütüyor bizi, uygar dünyadan uzaklaştırıyor. Bütün toplum aynı salgın hastalığa yakalanmış gibiyiz: Eleştirmeme hastalığı. Bugün birtakım tabuların yıkılışını umutla izlerken birtakım başka tabuların aynı bağnazlıkla yaratıldığını ve yıkılan tabuların yerini aldığını kaygıyla seyretmekteyiz.
Bu parçanın bütününde yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal eleştirinin bilimsel değil, duygusal yöntemlerle yapılmasından
B) Bireylerin, kendilerini eleştirmek yerine hep başkalarını suçlamasından
C) Çağdaşlaşmanın, iyi ya da kötü her şeyi eleştirmek sanılmasından
D) Eleştirinin yalnızca olumsuzluklara yönelik bir kavram olarak görülmesinden
E) İnsanların, düşünceleri sorgulama alışkanlığı edinememiş olmasından
33. Günümüz edebiyatında tanık gösterme yöntemi çok revaçta. Birçok yazar, yazılarında büyük yazarlardan alıntılar yapıyor. Yazmaya yeni başlamış, daha neyin ne olduğunu öğrenmenin ilk basamaklarını tırmanan gençlerin yazıları bile Dante’nin, Hugo’nun, Dostoyevski’nin, Beckett’ın sözlerinden geçilmiyor. Klasikleşmiş yazarlardan alınan cümleler, bu yapıtlarda gecekondu duvarındaki eski tapınak taşları gibi duruyor.
Bu parçanın son cümlesinde vurgulanmak istenen düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?
A)Alıntıların kullanıldığı yapıtların sanatsal bakımdan niteliksiz olduğu
B) Genç yazarların her yapıttan alıntı yapmaması gerektiği
C) Alıntıların hangi yazara ait olduğunun belli olmadığı
D) Alıntı cümlelerin yerli yazarlardan seçilmediği
E) Alıntılanan parçaların yeterince dikkat çekici olmadığı
34. Bir muhabir, muhalif ve uyumsuz tutumuyla tanınan bir punk şarkıcısıyla punk müzik üzerine yaptığı röportajdan sonra birlikte sokakta yürümeye başlar. Dinlediklerinden biraz da kafası karışmış olan muhabir sorar: “Peki punk nedir?” Müzisyen, yolun kenarındaki bir çöp kutusunu tekmeler ve “İşte punk budur!” der. Birkaç adım sonra muhabir de bir çöp kutusuna tekme atar ve “Punk bu mu şimdi yani?” diye sorar. Müzisyenin yanıtı şaşırtıcıdır: “Hayır! Bu, modaya uymaktır!”
Bu parçada, punk müzik yapan sanatçının vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Müzikseverlere saygı göstermek gibi bir kaygısı olmadığı
B) Müzikte gündelik doğal gürültülerden yararlandığı
C) Müzikle teknolojiyi birleştirmeye çalıştığı
D) Grupla değil, tek başına müzik yapmak istediği
E) Yaptığı müziğin taklit edilmeyen bir aykırılık içerdiği
35. Hayır, buna katılmıyorum. Bunu söyleyenler ya romanımı dikkatli ve doğru okumadılar ya da benim roman anlayışımı bilmiyorlar. Eğer bir eleştiri yapılacaksa bunun tersi daha uygun olurdu. Çünkü ben romanda önce kahramanlar yaratıp sonra o kahramanlara uygun x, y, z gibi olaylar bulmaya çalışmam. Ben önce x, y, z gibi konuları, olayları bulurum; sonra o konu ve olaylara en uygun kahramanları yaratmaya çalışırım. Hatta bu yüzden, romanlarıma ad koyarken o romanlardaki kahramanların adını kullanmam.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiştir?
A)Romanınızda ele aldığınız konunun kahramanın gölgesinde kaldığı yönündeki eleştiriyi haklı buluyor musunuz?
B)Son romanınızın adı ile konusu arasında uyumsuzluk olduğu söylenebilir mi?
C)Yarattığınız kahramanların gerçek hayatta rastlanmayan kişiler olduğunu söyleyenlere katılıyor musunuz?
D)Son romanınızdaki kahramanların, karakterden çok tip özelliği gösterdiği iddialarını doğru buluyor musunuz?
E)Romanınızda gizemli olaylardan gerçeğe pek yer kalmadığını söyleyen eleştirmenlere hak verilmeli mi?
36. Bir kişiyi anlamak, dünyanın o kişinin bakış açısından nasıl göründüğünü kavramaktır. Bunun için hem bilgiye hem de hayal gücüne ihtiyaç duyarız. Romancı olarak esas işimizin elden geldiğince tek tek bütün roman kişilerinin yerine geçmek, romanın anlattığı dünyayı onların gözünden görmek olduğunu hiç unutmamaya çalışırız. Bu işin en zor yanı, bize ruhsal olarak benzemeyen kişilerin bakışını yakalamaktır. En tuhaf yanı ise onların gözüyle dünyaya bakarken kimi özelliklerimizi de onlara vermemizdir.
Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar için aşağıdaki yargılardan hangisinin söylenmesi uygun olmaz?
A)”İnsanları anlamanın yolu, empatiden geçer.” ilkesine bağlıdır.
B)İyi romancıların, kahramanlarıyla özdeşleşerek yazdığına inanmaktadır.
C)Kendi bakış açısını yansıtmayan kişilere romanlarında yer vermemektedir.
D)Kendi özelliklerinden bazılarını kahramanlarına aktarmaktadır.
E) Roman sanatında bilginin ve düş gücünün önemli olduğunu
düşünmektedir.
37. Romanda dil, bir hizmetkâr olduğunu unutup efendi rolüne soyundu mu romanın dengesi bozulur. İşlek, akıcı, sanatsal bir dil, geçici olarak okurun gözünde romanı yüceltebilir. Fakat sadece geçici olarak… Dilin tadına varılınca onun gerisinde yatanı görmek ister okur. İşte o zaman hayal kırıklığına uğramamalıdır. Dilin büyüsünden başka bir şey, örneğin yapısal bir değer getirmeyen roman, başarısız romandır.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?
A)Romanda dilin bir araç olduğu unutulmamalıdır.
B)Anlatımdaki renkliliğin, anlatılanı gölgelemesine izin verilmemelidir.
C)Özgün bir dil yaratmak, özgün bir roman yaratmanın garantisi değildir.
D)Roman, biçim ve içerik dengesi üzerine kurulmuş bir edebiyat türüdür.
E)Romanda kahramanlar arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.
38. Polisiye romanların hepsi “katil kim”den ibaret değildir. İyi polisiye, eleştirir. İyi polisiye yazarı da yaşadığı topluma, çevreye, kültüre, siyasete, insana sorgulayarak bakar; onları deşifre eder. Polisiyenin en ünlü yazarlarından biri olan Agatha Christie’ye bakın. Çoğu romanıyla çökmeye yüz tutmuş İngiliz aristokrasisinin suçlarına odaklanmıştır. O sınıfın üzerindeki saygınlık örtüsünü parçalar, ince ince yerer o sınıfın üyelerini. Kısacası itibarını sarsar soyluların. Bu bakımdan benim son romanımda yaptığım şey, söylendiği gibi, polisiye roman türüne yenilik getirmekten çok, o türün zaten var olan olanaklarını biraz daha genişletmek olarak değerlendirilmeli. Bunu yaparken önceden yaptığım eleştirilerin altını daha kalın çizdiğimin fark edilmesini de isterim doğrusu.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini söylememiştir?
A)Polisiye romanların kendine özgü bir dil ve anlatım gerektirdiğini
B)Polisiye romanların sadece merak ve heyecan öğesi içermediğini
C) Son romanında eleştirelliğin dozunu artırdığını
D) Kendisi hakkında yapılan bir değerlendirmeye tam olarak katılmadığını
E) Bütün polisiyelerin aynı kefeye konulamayacağını
39. Ressam Mustafa Salim, beş yıllık aradan sonra Ankara’daki Atlas Sanat Galerisinde “Meditasyon” başlıklı yeni resim sergisini açtı. Geçmişte Monet çağrışımı yapan izlenimci resimleriyle dikkat çeken ressamın, bu sergideki resimlerinde soyut bir anlayışa yöneldiği görülüyor. Mustafa Salim, eşit fırça darbeleriyle ritmik yinelemeler yaratarak gökyüzü ve yeryüzü temalarını örgüsel bir biçimde yansıtıyor. Bir sorgulama mekânı olarak kullandığı tuvale resmettiği doğa, değişik renklerle homojen bir dağılım sunuyor. Bu dağılım, izleyiciyi belli bir noktaya odaklayarak izleyicinin denge kurmasını, dinginleşmesini sağlıyor. Böylece meditasyon, amacına ulaşıyor.
Bu parçada tanıtılan ressamla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Resimlerini nerede sergilediğine
B) Sanat anlayışında nasıl bir değişim olduğuna
C) Resimlerinin izleyicide ne gibi etkiler yarattığına
D) Resimlerin yapımına ne kadar zaman harcadığına
E) Resimlerini yaparken ne tür teknikler kullandığına
40. Sanayi üretimi yerel, ulusal renkleri yok ediyor. Çünkü bunlarda insanın rolü en aza indirgenmiş, hatta ortadan kaldırılmış durumda. Aynı kalıptan çıkmış, birbirinin aynısı yüz binlerce eşya… Dünyanın neresine giderseniz gidin aynı ürünleri görürsünüz. Bu nedenle, el sanatlarının tanıtıldığı etnografya müzeleri şimdi daha çok gerekli. Halkın kendi sanatının müzesi olmadan ulusal bellek oluşmuyor. Nitekim birkaç yüzyıldan beri Batı sanatını tekrarlayıp duruyoruz ama kendi kültürümüz bir adım ileri gitmiyor. Küreselleşme güç kazandıkça sizi diğerlerinden ayıracak, size ait olan kültür ürünleri daha çok önem kazanıyor.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Etnografya müzelerinin işlevine
B) Küreselleşmenin sonuçlarına
C) Fabrikasyon üretimin zararlarına
D) Ulusal kültürün korunmasına
E) Yerli malı kullanmanın önemine
|
1 E |
11 C |
21 B |
31 A |
|
2 C |
12 E |
22 B |
32 E |
|
3 B |
13 C |
23 E |
33 A |
|
4 B |
14 A |
24 D |
34 E |
|
5 D |
15 E |
25 D |
35 A |
|
6 A |
16 A |
26 B |
36 C |
|
7 C |
17 C |
27 C |
37 E |
|
8 D |
18 E |
28 B |
38 A |
|
9 D |
19 B |
29 D |
39 D |
|
10 A |
20 D |
30 B |
40 E |
]]>
1. İnsanın çevresindeki herkesle iyi ilişkiler kurması her zaman mümkün olmuyor. İnsanları değiştirmek zordur, hoşumuza gitmeyen yönleri hep olacaktır insanların ama insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek epeyce işe yarayacaktır. İnsanları oldukları gibi kabul ederek, onların hoş yönlerini ön plana çıkararak herkesle olmasa da çoğu insanla iyi ilişkiler kurabiliriz.
Bu parçada geçen “insanlara bakarken durduğumuz yeri değiştirmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanlara farklı yönlerden bakmaya çalışmak
B) İnsanları yanlışlarıyla benimseyebilmek
C) Olumsuz davranışların nedenlerine inmek
D) Anlaşamadığımız insanlara mesafeli durmak
E) İnsanlara kendilerini anlatma fırsatı vermek
2. Şair, yazar veya ressam hemen her sanatçı kendi rengini bulana kadar başkalarının ayak izlerine basarak yürür. Her birinde bir şeyler keşfeder, özümser, damıtır ve sonunda kendi rengini bulur.
Bu parçada geçen “kendi rengini bulmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özgün tarzını oluşturmak
B) Başka sanatçılara öykünmek
C) Kendinden önceki sanatçıları örnek almak
D) Basmakalıp eserler oraya koymak
E) Düş gücünü belirgin hale getirmek
3. Selçuk Altan, sözcüklerle oynarken hem söz dizimsel hem de sözcüksel düzlemde yerleşik kullanımların dışına çıkıyor.
Bu cümledeki altı çizili söz, aşağıdaki kavramların hangisi ile ilişkilendirilebilir?
A) Tutarlılık
B) Doğallık
C) Benzersizlik
D) İlericilik
E) Uyarıcılık
4. Aşağıdaki dizelerin hangisinde “sitem veya yakınma” anlamı yoktur?
A) Ne doğan güne hükmüm geçer
Ne halden anlayan bulunur
B) Manada güzel, ruhta güzel, tende güzelsin
Ey sevgili sen elde değil, bende güzelsin
C) İyi günde yaran, ahbap çok olur
Dar günde dost bulunmaz nedendir
D) Bin gül çıkardım sana kalbindeki külden
Bir gün beni ansaydın eğer sen de gönülden
E) Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu kadar güzelken
5. Arabesk müzik, sosyal ve toplumsal değişmelerin bir ürünü olarak ortaya çıkmış bir müzik türüdür.
Yukarıda sözü edilen müzik türünün toplumdaki yerinin anlatıldığı bir parçadan alınan aşağıdaki cümlelerin hangisiyle, ayraç içinde verilenler arasında anlamca bir ilişki yoktur?
A) Sanıldığı gibi geniş ve çeşitli kesimlerce dinlenen bir müzik türü değildir. (Dinleyicilerinin belli bir toplumsal tabakada yer alması)
B) Daha çok köy ile kent arasında sıkışmış “ara” insan topluluğunca dinlenip benimsenmektedir. (Uzun bir geçmişinin olması)
C) Varoşlarda yaşayan bu insanlar köydeki yaşantılarını sürdürürken kente adapte olmaya çalışırlar. (Arada kalmış bir kültür oluşturma)
D) İşte bu durum, onların arabesk denen bu “ara” müzik türünü dinlemelerinin nedenidir. (Müzik tercihinin gerekçesi)
E) Zaten arabeskin kendisi de müziğin neresinde olduğunu bilmemektedir. (Kendini belli bir yer oturtamama)
6. (I) Senelerdir eleştirinin sadece eserin kötü yanlarını açığa çıkarmak olmadığını anlatıyoruz. (ll) Eleştiri kavramının olumlu yönlerini açıklamaya çalışıyoruz. (lll) Tüm çabamız, modern eleştiriyi tanımlamak için. (IV) Ne yazık ki biz, hayata baktığımız gibi bakıyoruz eserlere. (V) Biraz da bardağın dolu tarafını görsek başaracağız eleştiri yazmayı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede süregelen bir durumdan söz edilmiştir.
B) ll. cümlede bir kararlılık dile getirilmiştir.
C) lll. cümlede bir amaçtan söz edilmiştir.
D) IV. cümlede özeleştiri yapılmıştır.
E) V. cümlede bir gereklilikten söz edilmiştir.
7. (I) Fıkralar diğer anlatılara göre oldukça kısadır. (ll) Az sözle çok şey anlatılmak istenir. (lll) Güldürü öğesinin yanında düşünce öğesi de ağır basar. (IV) Fıkra, toplumun o gün içinde bulunduğu koşullara bağlıdır. (V) Halk zekası öyle fıkralar üretir ki bunlar yayın organlarında yer almadığı halde, dilden dile en kısa sürede yurt düzeyinde yayılır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A)I.cümlede anlatı türleriyle ilgili bir karşılaştırma yapılmıştır.
B)ll.cümlede fıkraların yalınlığı üzerinde durulmuştur.
C)lll.cümlede fıkraların eğitici yanının da olduğu belirtilmiştir.
D)IV.cümlede fıkranın toplumsal yaşamla bağlantılı olduğu açıklanmıştır.
E)V.cümlede fıkraların sözlü gelenekte yaşadığı ve halk zekasının ürünü olduğu vurgulanmıştır.
8. (I) Memduh Şevket, kitap olarak yayımlanan ilk romanı Ayaşlı ve Kiracıları’nda öykülerinde olduğu gibi özgünlüğünü pekiştirecek bir teknik kullandı. (ll) Cumhuriyet sonrası Ankara’sında, kuruluş yıllarında, bir apartman dairesindeki odalarda kirada oturan değişik kesimlerdeki kişilerin “bir mevsimlik” yaşantılarını gerçekçi biçimde yansıttı. (lll) Öykülerindeki gözlemci, betimleyici anlatımı, yalın ve akıcı dili, tiplemedeki başarısı, aydınlık bakışı romanlarının da belirgin özellikleri oldu. (IV) Öykü ve romanlarıyla gözlemci gerçekçiliğin öncü ürünlerini sunmayı bildi. (V) Bu yönüyle Cumhuriyet Dönemi çağdaş Türk edebiyatının gelişmesinde etkili oldu.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde karşılaştırma yapılmıştır?
A) l. ve lll. B) I. ve IV. C) ll ve V.
D) lll. ve V. E) IV. ve V.
9. I. Küçülen ve sınırların kalkmaya başladığı dünyada sözcükleri yerli ve yabancı diye ayırmak, evrensel kültürle kucaklaşmayı engeller.
II. Evrensel kültüre ulaşmayı hedefleyen bir toplumun, dilini başka dillere kapayıp yalnızca kendi sözcüklerine yaslaması ona yarar değil, zarar getirir.
III. Başka dillerin egemenliğinden kurtulmadan, kendi dil bayrağını açmadan toplumsal uzlaşma beklentisindeki uluslar yanılırlar.
IV. Evrensel kültürün oluşmasında en önemli itici güç olan dil, kendi toprağında gelişip serpildikten sonra evrensel bir dil olma düzeyine ulaşabilir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi ikisi savundukları düşünce bakımından birbirine en yakındır?
A) l.ve ll. B) I. ve lll. C) ll. ve lll.
D) ll. ve IV. E) lll ve IV.
10. Genç sanatçı, kendinden önce gelmiş olanları aşmak isterse onların yapıtlarına dudak bükmemelidir. (I) Tam tersi gözünü dört açarak kendinden öncekilere bakmalıdır. (ll) Eski eserleri olabildiğince dikkatli gözlerle incelemelidir. (lll) Yeniyle eskiyi birleştirmeye çalışmalıdır. (IV) Zira yarına kalmış her yapıtın bir güzelliği, yaşayan yanı olduğunu bilmelidir. (V) Onların yüzyılların ötesinden günümüze kadar canlılıklarını koruyarak geldiklerini unutmamalıdır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden itibaren gençlere verilen öğütlerin gerekçeleri açıklanmıştır?
A)l. B) ll. C) lll. D) IV. E) V.
11. İnsanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey, kuşkusuz, kişisel kazançların, ürün ve buluşların kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır. Hayvanlar dünyasında buna benzer bir olay yoktur. Eğitim görmüş bir köpek, başka bir köpeği eğitemez.
Bu paragrafta aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Kaynaştırma ünsüzü
D) Ünlü düşmesi
E) Ünsüz düşmesi
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Hemen hemen herşeyi aldık yanımıza
B) Hiçkimse için kendini üzmemelisin, dedi.
C) Birde baktım daha uyanmamış, telaşlandım.
D) Bunu size aksettirmek istemezdik hiç.
E) Filmin bir de kamera arkası varki görmelisin.
13. Uzun zaman önce bir kitapta okuduğum şu söz beni çok etkilemişti : “ Cesaretini kaybeden, her şeyini
I II
kaybeder . “ İşte yeni bir işe başlarken aklımdan
III IV
çıkarmadığım bir düşüncedir bu …
V
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisinde yanlışlık yapılmıştır?
A) l. B) ll. C) lll. D) IV E) V
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, belirtili ad tamlamasının tamlayanı da tamlananı da niteleme sıfatı almıştır?
A) Yeni tahta kaşığın sapı yemek yaparken kırıldı.
B)Arkadaşım yolun sonundaki yüksek apartmanda oturuyor.
C) Okul bahçesinin yıkık duvarı nihayet onarıldı.
D)Bu gelişmeler, ülkenin dört yanında heyecanla karşılandı.
E)Tarifsiz kaderlerin yılgın insanı göçtü dünyamızdan.
15. İnsan, çevresindeki kötü ve olumsuz durumları kendisi için olumlu biçimde kullanarak yaşamda sesini duyurabilir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Yan cümle, temel cümlenin zarf tümlecidir.
B) Sıfat tamlaması vardır.
C) Dönüşlülük zamiri kullanılmıştır.
D) İlgeç (edat) kullanılmıştır.
E) Yüklem birleşik zamanlı bir eylemdir.
16.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A)Bütün arkadaşlara bizi yalnız bırakmadıkları için teşekkür ediyorum.
B)Zorluklar karşısında birlik olmanın önemli olduğunu biliyorsunuzdur.
C) Bu yanlışları tekrarlamamak için daha dikkatli olmalıyız.
D)Herkes bizim kadar çaba verseydi sonuç daha iyi olurdu.
E)Takımın elde ettiği başarı okulda bayram havası oluşturdu.
17. Okuyarak olayların ve gelişmelerin iç yüzünü öğrenen bir kişi, öncelikle kendine olan güvenini artırır.
Bu cümlenin öğe dizilişi aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
A) Özne – zarf tümleci – nesne – yüklem
B) Zarf tümleci – özne – yüklem
C) Özne – nesne – yüklem
D) Özne – yüklem
E) Nesne – özne – zarf tümleci -yüklem
18. (I) Bir öykü ustası olarak girdi edebiyat dünyasına (ll) Öykülerinde de hiçbir zaman kolaya kaçmadı. (lll) Bunda sanata duyduğu saygı vardır. (IV) Yapıtlarının hepsinde okuru düşündüren özgün önermeler görülür. (V) Basmakalıp reçetelerden, alışılmış konulardan, yapay anlatımlardan kaçınır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, devrik cümledir.
B) ll. cümle, olumsuz fiil cümlesidir.
C) lll. cümle, ad cümlesidir.
D) IV. cümle, yüklem ve özneden oluşmuştur.
E) V. cümlenin yüklemi dönüşlü çatılıdır.
19. Bu şehrin en güzel mevsimi kıştı. Bu yüzden buradaki kış aylarına “beyaz elmas zamanı” denir. Doğa, sonbaharın sarısını beyazla kapatmaya hazırlanırken gökyüzünde bir telaş başlar. Sonbahar bu şehre çok nazlanarak gelirken kış hiç de öyle değildir, birdenbire gelir. İlk kar, bulutların dağıldığı günden itibaren beklenir. Çünkü yağacak olan kar mevsim değişikliğinin ilk sembolüdür.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Öznel anlatıma dayanma
B) Niteleyici sözcükler kullanma
C) Kişileştirmelerden yararlanma
D) Eksiltili ve devrik cümlelere yer verme
E) Karşılaştırma tekniğine başvurma
20. “Doğru yazı”, içindeki düşünce yanlış da olsa anlatmak istediğini dil kurallarına uygun olarak anlatan yazıdır. Niteliği; sağlıklı, etkileyici, sürükleyicidir. Doğru yazıda sözcükler, kavramları aşağı yukarı değil, tam olarak karşılar; tümcenin öğeleri yerli yerinde bulunur. Doğru yazının hoşa giden biçimde olması gerekmez.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlamaya yer verilmiştir.
B) Açıklamaya başvurulmuştur.
C) Dil, göndergesel işlevdedir.
D) Öznel değerlendirmeler vardır.
E) Karşılaştırmaya başvurulmuştur.
21. Dil, sözlüklerde belirtildiği gibi sıradan bir “iletişim aracı” değil, insanları birbirine bağlayan, onların topluluk ve ulus olmasını sağlayan, kullanıldıkça güçlenen ve çözülmeyen bir bağdır. Millet olmanın temel unsuru dildir. Dil kimliği belirler, kimlik kültürü, kültür ise milleti… Milleti oluşturma gücüne sahip bulunan böylesine etkili bir unsurun kullanımı da varlığı kadar önemlidir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangilerinden yararlanılmıştır?
A) Öyküleme-Tanımlama
B) Tartışma-Karşılaştırma
C) Betimleme – Örnekleme
D) Açıklama -Tanımlama
E) Açıklama – Örnekleme
|
“Ay, yavaş yavaş yükseliyordu… ” Böyle başlıyordu dergideki öykü. Gerisini okuyamadım, sayfayı çeviriverdim. Haksızlık ettiğimi sanmıyorum o yazara Böyle gelişigüzel bir cümle ile öyküsüne başlayan bir yazarda okuyup ilgilenebileceğim bir şey yoktur benim. Beğenimi, okuma sabrımı aşar bu iş. Okuduklarım kadarıyla bilirim ki “Genç kadının gözlerinin içinde yanan çılgınca arzuyu gördü.”, “Telefon acı acı çaldı.”, “Kapıyı hızla çarparak arkasına bakmadan dışarıya çıktı.” gibi sözler etmekten çekinmez onun gibi yazarlar. |
|
22. ve 23. sorulan yukarıdaki parçaya göre yanıtlayınız. |
22. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Yinelemelere yer verme
B) Devrik cümlelerden yararlanma
C) Tanık göstermeye başvurma
D) Öznel değerlendirmede bulunma
E) Örneklerden yararlanma
23. Bu parçada yakınılan durum aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
A)Yazarların özgünlüğü olmayan sözlerle eserlerini oluşturması
B) Yazarların süslü sözler kullanması
C) Yazarların nesnel cümleler oluşturamaması
D) Yazarların kapalı anlatıma yönelmesi
E) Yazarların duru ve açık cümleleri kullanmaması
24. Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücünün insan yaşamına bakış açısını değerlendirirken camdan bir balık akvaryumunu düşünmeden edemiyorum. Akvaryumda bugünkü yaşantısıyla günümüz insanı vardır. Günümüz insanının yaşamı, çağdaş öykü sanatı için bu denli saydam ve net bir görüntüdür. Öykü sanatının ustası bir öykücü ise nitelikli ürün verebilme yolunun önünde duran akvaryumun içindeki görüntüyü değerlendirmekten geçtiğini iyi bilir.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünceyi aşağıdakilerden hangisi tümüyle içerir?
A)Kaliteli öyküler yazan öykücü insan hayatını, kendi duygularını da katarak anlatan öykücüdür.
B)Günümüz insanının yaşamını net bir şekilde değerlendiren öykücü, çağdaş ve kaliteli ürünler meydana getirir.
C)Akvaryumda yaşayan balıklarla insanlar arasında çeşitli yönlerden benzerlik vardır.
D)Öykülerin kendilerine özgü yazılma yöntemlerini öykücülerin bilmesi gerekir.
E)Öykülerine malzeme toplamaya çalışan öykücü çeşitli gözlemler yapmak zorundadır.
25. Refik Halit, yazmaya mizah dergilerinde yergi ve taşlamalarla başladı. Ömrü boyunca sürdürdüğü yazı hayatında eleştiriden, alaydan kaçınmadı. Günlük gazetelere yazdığı, o günün politik konumunu ya da gündelik hayatını anlatan yazılarını bugün okuduğumuzda zamanın bu metinlerden aldığımız dilsel hazzı azaltmadığını görürüz. Türkçenin en keyif verici metinleri arasında sayabiliriz bu yazıları.
Bu parçadan Refik Halit’le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A)Yazı hayatına mizah dergilerine eleştiri yazarak başlamıştır.
B)Gazetelere yazdığı yazıların dili bugün bile okuyanı etkiler.
C)Yazı hayatı boyunca eserlerinde eleştiriden vazgeçmemiştir.
D)O günün politik ve güncel olaylarını anlatan gazete yazıları yazmıştır.
E)Hayatının belli bir döneminden sonra eleştiri yazıları yazmamıştır.
26. Divan edebiyatımızda, halk edebiyatımızda ve uzun süre Batı edebiyatında sevgililer birbirine denk olmamıştır. Genç kız üst konumdadır, ulaşılmazdır. Erkek ise aşağıdadır, yalvaran durumundadır. Genç kız, yukarıdan bir tebessüm lütfeder ya da bir gül atar. Eğer bu çift evlenirse ilişki tersine döner. Erkek balkona veya sedire çıkar; kadın ise aşağıda yemek, bulaşık peşinde koşturmaya başlar. Bir iner, bir çıkar tahterevalli. Yere paralel durduğu pek nadirdir.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A)Kadın-erkek ilişkisinin edebiyatta nasıl yorumlandığı
B)İki insanın dışarıdan destek almadan hayata nasıl tutunduğu
C)Birbirini anlamaya çalışan insanların edebiyata konu olduğu
D)Kadınların edebiyatımızda da ulaşılmayan bir yere sahip olduğu
E)Kadın-erkek ilişkilerinin benzetmeyle anlatılabileceği
|
Sabahattin Ali, sanatçı ruhunun tutkulu derinlikleri ile ülke gerçeklikleri karşısındaki toplumsal bilinci arasında kimi zaman kurabildiği uyumlu denge kimi zaman da bireyin iç dünyasına eğilen şikayetçi, karamsar ve melankolik bir ruhun patlamalarıyla kendini gösteren bir iç derinliğe sahiptir. Bu durum onu modern edebiyatımızın kolayca etiketlendirilemeyecek öncü yazarlarından biri yapmış ve bugün yeniden, yeni bir edebiyat merceği altında incelemeye değer kılmıştır. |
| 27. ve 28. sorulan yukarıdaki parçaya göre yanıtlayınız. |
27.Bu parçada Sabahattin Ali’yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Bazen bireysel bazen de toplumcu bir sanatçı olduğuna
B)Sanatçı olmasının da etkisiyle ülke sorunlarını ve toplumsal sorunları dengeli bir biçimde ele aldığına
C)Toplumsal olayları anlattığı eserlerinde daha başarılı olduğuna
D)Zengin bir kimliğe sahip olmasından dolayı bugün edebiyatımızda bir çığır açtığına
E)Farklı bir yönüyle ve yeni bir bakış açısıyla tekrar incelenmeyi hak ettiğine
28. Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A)Sabahattin Ali’nin edebiyatımızdaki yeri ve önemi
B)Sabahattin Ali’nin değişen iç dünyasının sanatına etkileri
C)Sabahattin Ali’nin eserlerinin değeri
D)Sabahattin Ali’nin edebiyatımıza etkileri
E) Sabahattin Ali’nin bireye ve topluma bakış açısı
29. Kitap okumak için zaman bulamadıklarını söyleyenlerin çoğu, aslında düşünme tembeli. Kitap okumaya değil, düşünmeye üşeniyorlar. Kavramlar arasında yeni yeni bağlar kurmak korkutuyor böylelerini. Çünkü her yeni, bir değişimi getiriyor. Okumadıkları için de insan ve yaşamla ilgili bildiklerinin dışına çıkamıyor, doğru olarak bellediklerini aşamıyorlar.
Bu parçada okumayan kişilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Belli kalıpların dışına çıkamadıklarına
B) Okumama nedenlerinin zaman bulamamakla bir ilgisinin bulunmadığına
C) Düşünmek ve değişerek için çaba göstermediklerine
D) Yeniliklere açık olmadıklarına
E) İnsana ve yaşama farklı bir açıdan baktıklarına
30. Aristo, klasik felsefenin kurucularındandır. (I) MÖ 380-322 yılları arasında yaşamıştır. (ll) Eflatun’un kurmuş olduğu Akademia’da yirmi yıl asistanlık yapmış, edebiyat ve dil ile ilgilenen Aristo on iki yıl boyunca tüm Yunanistan’ı dolaşarak ders vermiştir. (lll) Edebiyat ve dil ile de yakından ilgilenen Aristo, Aristoteles veya Aristetalis adları ile bilinir. (IV) Etika, Politika, Atinalıların Anayasası, Sofis Helenler gibi ünlü eserleri vardır. (V) Aristo, görüşleri ile Doğu dünyasının eserlerinde ve klasik şiirimiz olan divan şiirinde yer almıştır. (VI) Divan şiirinde bilgi, akıl, mantık ve hizmet sembolü olarak Aristo’nun adı sıklıkla kullanılmaktadır. (VII) Özellikle kasidelerde, övülen kişiyi Aristo’ya benzeterek övmek gelenektir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A)ll. B)III. C) IV. D) V. E) VI.
31. Bir romanın olay örgüsü ve kişileri roman yazılmadan önce yazarın zihninde biçimlenmiş, romanın ana çerçevesi az çok belirlenmiştir. Yazar, romanın bir planını çıkarmış, bölümlerini düzenlemiş, olayların akışını tasarladıktan sonra kalemi eline almıştır. —-. Yazarken olaylar üzerinde daha ayrıntılı düşünme fırsatı bulduğu için daha önce düşünmediği unsurları akışa kapılarak eserine katmak isteyebilir. Olaylar ve kahramanlar, yazarın kalemini yeni maceralara sürükler böylece.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerin hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) Bu plan çerçevesinde yazarak aklındaki öyküyü roman haline getirir
B) Ancak bazen roman, yazarı kendi akışına çeker
C) Yine de eksik kalmış noktalar, yazım aşamasında sorun oluşturur
D) Oysaki bu, anlatılanların inandırıcılığını zadeler
E) Bununla birlikte okuyucunun da tepkisi önemlidir
32. Herkesin sandığının tersine hayatta iyi – kötü, güzel – çirkin, olumlu – olumsuz gibi kesin ayrımlar yoktur. Örneğin bir insan sadece iyi ya da sadece kötü olamaz; iyi ya da kötü özellikleri bir arada bulundurur. Bazı insanlarda iyi taraflar daha fazlayken bazılarında kötü yönler daha çok olabilir. İnsanlara böyle yaklaşıldığında yaşamın daha güzel olacağı şüphesizdir. Çünkü bu sayede “iyi” dediklerimizin hata yaptığını gördüğümüzde hayal kırıklığına uğramayacak, “kötü” olarak nitelendirdiklerimiz yüzünden yaşamı kapkaranlık görmeyeceğiz.
Bu parçadan aşağıdaki değerlendirmelerin hangisine ulaşılabilir?
A)Yaşamdaki zıtlıkların iç içe, yan yana olduğunun yadsınamayacağına
B) Hayatın hep iyi taraflarının görülmesi gerektiğine
C) İnsanların hatalarını görmezden gelmek gerektiğine
D) İnsanlarla iletişim kurmanın pek kolay olmadığına
E) İyi ve kötü insanlar arasında bir ayrım yapılmasının yanlış olduğu
33. Çok hoş sohbet, ağzı laf yapan biri olduğum söylenemez ama yazmaya oturduğumda bambaşka biri olup çıkıyorum. Kimlik değiştiriyorum adeta. Bu, elimde olan bir durum değil; yazarken kendimden geçiyorum ve çoğu zaman ne yazdığımı ben de bilmiyorum. Aklıma geldiği gibi, olduğu gibi bırakıyorum ifadeleri, onlar kendi yerlerini bulup yerleşiyor. Kimi zaman oldukça büyük bir hızla, kimi zaman da insanı çıldırtacak bir yavaşlıkta ortaya yeni bir roman çıkıyor.
Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A)Günlük yaşantınızda nasıl bir insansınız?
B)Romanlarınıza kendinizden neler katıyorsunuz?
C)Hayattaki titizliğiniz roman yazma sürecine de yansıyor mu?
D)Romanlarınız, düşüncelerinizi birebir yansıtıyor mu?
E)Yazım sürecinde, kendinizde ne gibi durumlar gözlemliyorsunuz?
34. Bütün zamanların en yürekli caz müzisyeniydi. Ömrü boyunca yaşamla Rus ruleti oynadı. Bir at kadar çok yedi, bir balık kadar suyla bütünleşti. Herkesi çok sevdi ama en çok sokağı sevdi. Hiç uyumazdı. Ara sıra kestirmekle yetinirdi. Gün gelir, ortalığı birbirine katardı. Bir kere bir konser sırasında kendisine verilen kırmızı bir gülü olduğu gibi yedi. Her şeyi çok uçta yaşadı. Kısacık yaşamına birden çok yaşam sığdırdı. Hepsini de sonuna kadar yaşadı. Charlie Parker ve zaman yarıştılar. Zaman kazandı. 1955’te gözleri bir daha açılmamak üzere kapandığında otuz beş yaşındaydı.
Bu parçada sözü edilen müzisyen için aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?
A) Yaşamı uç noktalarında yaşadığı
B) İnsanları çok sevdiği
C) Hayatı ciddiye almadığı
D) Yaşamın sınırlarını zorladığı
E) Caz müziğine yeni kapılar açtığı
35. (I) Ana hikaye temel nokta olduğu için değiştirilemez. (ll) Bundan dolayı bizim eser üzerindeki inisiyatifimiz kısıtlanmış olmaktadır. (lll) Kendi hikayemizi anlatırken dahi, mumun çevresindeki kelebek gibi olayın etrafında döneriz. (IV) Hikayeye ayrı bir güzellik katan öğelerle yer yer kopukluklar yaşarız bu yüzden. (V) Yine de hikayenin bütününe hakim olmak için yorum yapmaktan alıkoyamayız kendimizi.
Bu parçadaki numaralanmış yerlerin hangisine “Hatta zaman zaman karanlık noktalardan çıkamadığımız olur.” cümlesi getirilirse anlam bütünlüğü bozulmaz?
A)l. B) ll. C) lll. D) IV. E) V.
36. Çağımızın romancısı, okuyucusunu iyi tanımakta, onun birkaç yüz yapraklı bir romanı bütünlükle kavramakta zorlanacağını bilmektedir. Yazarın, en çok birkaç saat içinde okunabilen romanlara yönelmesi, romancının deneyiminden doğmuştur. Kaldı ki günümüz sanatı birçok gereksiz ayrıntıdan sıyrılmakla bu ereği (amacı) kolaylaştırmıştır.
Kendisinden böyle söz edilen çağımız romancısı eserini oluştururken aşağıdakilerin hangisini göz önünde bulundurmalıdır?
A) Okuyucuların kendisiyle özdeşleştirebileceği tiplere yer vermeyi
B)Okurun, kısa sürede okuyabileceği romanlardan hoşlandığını
C) Okuyanda var olan beklentileri dikkate almamayı
D) Okuyucunun sorunlarına pratik çözümler sunmayı
E) İnsanda karamsarlık yaratan konulardan uzak durmayı
37. Orhan Veli, Garip şiirinin nasıl bir yol izlediğini ve daha sonraki yıllara nasıl geldiğini bir yazısında şu şekilde belirtir: “Yirmi yaşımızı dolduralı bir iki seneden fazla olmamıştı. Beylik kalıplar, beylik oyunlar, beylik dünyalar içinde bunalmış kalmış olan şiire yeni imkanlar arayalım dedik. Şiire yeni dünyalar, yeni insanlar sokarak, yeni söyleyişler bularak şiirin sınırlarını biraz daha genişletmek istedik. İlk işimiz, bilinen sanatları bir tarafa bırakıp şiiri bu sanatlar dışında şiir yapan özellikleri aramak oldu. Böylelikle onu bir reçete olmaktan kurtaracaktık. Bu işi başarabilmek için de şiir tariflerinin verdiği tertiplere karşı gelmek gerekiyordu. O tertipleri bulmuş olan şiirle o şiire sıkı sıkı sıkıya bağlı kimselerin bu dikine giden hareketten memnun olmayacakları besbelli idi.”
Bu parçadan Orhan Veli’yle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Eski şiire sıkı sıkıya bağlıdır.
B) Şiire genç yaşlarda başlamıştır.
C) Şiirin konularını genişletmek ister.
D) Sıradan söyleyişlerden hoşlanmaz.
E) Söz sanatlarının kullanımına karşıdır.
38. Gerçek sanatçı, hayatı şu ya da bu şekilde algılayan insan değildir. O, yaşama anlam katar. Gerçek olanla çok fazla ilgilenmez. Bizlerin görmediğini görür, bunları bizimle paylaşır. Gerçek sanatçının anlatımı da bizimkine benzemez. Onun anlatımı, okuyana keyif verir. Farkında olmadan, sanatçıyla birlikte, yaşamı yeniden algılar, yaşamaktan tat alır ve dilimizi kullanmayı öğreniriz.
Bu paragraftan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Sanatçının genellikle gerçek olanla çok ilgilenmediği
B) Sanatçının, gerçekleri ana hatlarıyla topluma anlattığı
C) Gerçek sanatçının anlatımının sıradan insanlarınkinden farklı olduğu
D) Sanatçının, hayatı sıradan bir şekilde algılamadığı
E) Gerçek sanatçının, kişinin dilini geliştirdiği
39. Ben, gerçekten şiirin insana tattırdığı duyguların, aktardığı imgelerin, öteki plastik sanatların ve özellikle müziğin uyandırdığı duygulardan, insanı yücelten estetik zevklerden pek farklı olmadığını sanıyorum. Bu düşüncenin oluşmasındaki neden, çok iyi yorumlanan güçlü ve güzel bir müzik yapıtını dinlediğim anda, benliğimi kaplayan duygulanmanın tam eşini, iyi bir şiir okuduğum ya da dinlediğimde de tatmamdır, kanısındayım.
Bu parçada şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmıştır?
A) Şiirin diğer sanatlardan üstün olduğu
B) Şiirin biçimsel olanaklarının çokluğu
C) Şiirin konusunun genellikle toplumsal olduğu
D) Şiirin insanı etkileyen bir büyüsünün olduğu
E) Şiirin imge bakımından zenginliği
40. Türk izleyicisinin, “sadece vakit geçirmek” için sinemaya gitmeye başlaması, Türk sinemasının yön değiştirmesine neden oldu. Usta işi, felsefesi olan filmler, izleyici bulamayınca yapımcılar da kolay filmler çekmeye yöneldiler. Sinema, sadece gelir getiren bir araç olarak görülmeye başlanınca da sinemaya sokak kültürü hakim oldu. Argonun moda olduğu beyaz perde, izleyiciyi kültürlü bireyler olarak görmek yerine cüzdan olarak görmeye başladı. “En değerli film, —- filmdir.” anlayışı Türk sinemasının sloganı haline geldi.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) halka en yakın olan
B) izleyicilerin hepsinin beğendiği
C) eski tarzdaki filmlere benzemeyen
D) en çok kar bırakan
E) popüler oyuncuların desteklediği
CEVAPLAR
|
1 |
A |
11 |
E |
21 |
D |
31 |
B |
|
2 |
A |
12 |
D |
22 |
C |
32 |
A |
|
3 |
C |
13 |
E |
23 |
A |
33 |
E |
|
4 |
B |
14 |
E |
24 |
B |
34 |
E |
|
5 |
B |
15 |
E |
25 |
E |
35 |
D |
|
6 |
B |
16 |
D |
26 |
A |
36 |
B |
|
7 |
B |
17 |
A |
27 |
C |
37 |
A |
|
8 |
A |
18 |
D |
28 |
A |
38 |
B |
|
9 |
A |
19 |
D |
29 |
E |
39 |
D |
|
10 |
D |
20 |
E |
30 |
D |
40 |
D |
]]>