1960 SONRASI DÖNEMDE HİKÂYE
Cumhuriyet Dönemi’nde 1960’lara gelinceye kadar hikâye türünde birçok gelişme olmuştur Bu gelişmeler türün kendi özelliklerine kavuşmasını da sağlamıştır. Bu tarihe kadar belli başlı temalar etrafında eserler verilmiştir. 1960 sonrası hikâyelerinde ise bir arayış dönemi başlamış, alışılagelmiş tema ve kurguların dışına çıkılarak eserler verilmeye başlanmıştır. Bu dönemin eserleri, çok geniş bir zaman dilimini kapsadığından, araştırmacılar tarafından tema, kurgu ve teknikleri açısından ele alınarak farklı başlıklar altında incelenmeye çalışılmıştır.
Çağdaş Türk hikâyeciliği diye adlandırabileceğimiz bu dönemde, modernizm ve postmodernizm akımları ön plana çıkmıştır Hikâyelere gerçekçilik endişesi dışında bir de kurmaca olarak bakan bu akımlar doğrultusunda, kısmen de olsa, eserler verilmeye çalışılmıştır. Bu yönde hikâye yazmaya çalışan isimler arasında Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Nazlı Eray, Selim İleri, Murathan Mungan, Füruzan gibi isimler sayılabilir.
Yusuf Atılgan (1921 -1989)
- Psikolojik yabancılaşma ve yalnızlık temasını başarıyla işleyen bir yazar olarak tanınan Yusuf Atılgan, modern anlatım tekniklerini, bilinçaltı ve psikanalitik öğeleri başarıyla kullanmış; varoluşçu felsefeden etkilenmiştir
- Eserlerinde oluşturduğu kahramanlar psikolojik açıdan kırılgan bir yapıya sahiptirler.
- Bazı eserlerinde kırsal kesimin yaşantısından bahsederken şehri anlatan eserlerinde de bıkkınlık ve düzene uyumsuzluk göze çarpar.
Oğuz Atay (1934-1977)
- Yapıtlarında, kent yaşamının karmaşası içinde yabancılaşan aydının dramını, modem tekniklerden yararlanarak alaylı bir anlatımla yansıtır.
- Yaşadığı dönemdeki edebiyatta var olan absürt akımı edebiyatımıza uyarlayan Atay, bu anlamda tam bir modernisttir.
- Cümlelerine Batılılaşma sürecindeki bireylerin yaşamları, toplumdan kopuşları ve özellikle iç çelişkiler mükemmel bir şekilde sindirilmiştir.
- Yapıtları eleştiri, mizah ve ironi barındırır.
Selim İleri (1949-…)
- Eserlerinde modernist öğelere yer vermiştir
- Öykülerinde bireyin zengin iç dünyasını başarıyla yansıtabilen yazar, ilk eserlerinde bireyler arasındaki iletişimsizlikleri de ön plana çıkarmıştır.
- 1975’te yazdığı “Dostlukların Son Günü” adlı eser, yazara 1976 Sait Faik Armağanı’nı kazandırmıştır.
- Hikâyelerinde gözleme dayalı gerçeklik ve duygusal çatışmalar ön plandadır.
Füruzan(1932-…)
- 1964-1972 arasında Dost, Yeni Dergi ve Papirüsle yayınlanan öyküleriyle dikkat çekti “Benim Sinemalarım” adlı öyküsü 1989’da sinemaya uyarlandı.
- İlk hikâyesi “Parasız Yatılı” ile 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanınca ünlendi.
- Yazarın ayrıntıları başarıyla verdiği canlı bir anlatımı ve karakter oluşturmada büyük bir başarısı vardır.
Murathan Mungan (1955 -…)
- Hikâyelerinde tarihî ve mitolojik motiflere yer vermiştir.
- Eserlerinde Mardin sıkça kullandığı mekânlardan biri olmuştur.
- Eserlerinde dış dünyadan ziyade insanların iç dünyalarına yönelmiştir.
- Temalarını mitolojik unsurlar barındıran aşk, ayrılık, ihanet, bağlılık gibi kavramlardan seçmiştir.
Nazlı Eray (1945 – … )
- Hikâye tarihimizde büyülü gerçekçiliğin en önemli temsilcilerindendir.
- Hikâyelerinde zaman, mekân, olay ve şahısları düşsel bir atmosferle aktarır
- Hikâyelerinin temalarını sıradan insanların sevgileri, aşkları, hüzünleri, arayışları oluşturur.
- Eserlerinde samimi, akıcı ve duru bir Türkçe kullanmıştır.
Bu dönemde modernizm ve postmodernizm anlayışları dışında soyut anlatım yolunu deneyen yazarlar da olmuştur Bu yönde eser veren yazarlar; eserlerinde olayı arka plana atıp, olayın insan zihnindeki izlenim ve çağrışımlarını ön plana çıkarmışlardır Hikâyelerinde klasik plana (serim-düğüm-çözüm) bağlı kalmamışlardır. Girift bir zaman ve çok katmanlı mekânlar söz konusudur. Kahramanlarında bıkkınlık, inançsızlık, umutsuzluk görülür Anlatım açısından da Türkçenin kuralları zorlanır ve soyut kelimelere, mecaz anlamlara, abartıya sıkça yer verilir Vüs’at O. Bener, Leyla Erbil, Ferit Edgü, Tomris Uyar gibi isimler bu tarzda hikâyeler yazan yazarlardan bazılarıdır.
Ferit Edgü (1936-…)
- Öykülerinde kısa metinler hâlinde Doğu insanını ve taşranın derinlikli ruh hâlini yansıtmıştır.
- Kafka’nın ve varoluşçuluğun tesirleri altında yeni bir hikâyecilik yaratmaya çalışan yazar, bu tavırla hareket etmiştir.
- Kendine özgü bir teknik ve anlatım dili yaratmak için çabalamıştır özellikle Hakkâri’de şahit olduğu izlenimler, bir yazar olarak onu derinden etkilemiştir
- Öykülerinde genellikle yalnızca an’ı aktarmayı yeğlemiştir.
- içinde yaşadığı ortama yabancılaşan, çevresiyle ilişki kuramayan, karamsar, mutsuz insanların yaşayışlarını, çapraşık ruhsal durumlarını yansıtmaya çalışmıştır Bu çizgideki öykülerini Kaçkınlar’dan sonra, Bozgun, Av, Bir Gemide, Çığlık kitaplarında yayınlamıştır.
- “Küçürek öykü” tarzında yazmış olduğu eserleriyle de ön plana çıkmış bir yazardır.
1960’ların sonlarına doğru postmodernizme yaklaşan ancak dini de yücelten bir anlayışla eser veren yazarlar da görülmektedir Bu yazarlar modernizmin getirilenine karşı direnmişler ve bilgece bir tavırla eserlerini yazmışlardır. Bu anlayışla eser yazan yazarlar geleneksel kaynaklardan, yerli mitolojik unsurlardan, masal ve efsane motiflerinden yararlanmışlardır. Bu anlayışla eserlerini yazan ve ön plana çıkan yazarlar arasında Rasim Özdenören, Durali Yılmaz, Mustafa Kutlu gibi isimler sayılabilir.
Rasim Özdenören (1940 – … )
- Yazar öykülerini daha çocukluğunda Anadolu’nun birçok ilini gezerek, orada yaşayarak; köyünü, kasabasını, şehrini tanıyarak; kendisine “ayrıntı avcısı” dedirtecek bir özellik ve güçlü bir tasvir yeteneğiyle, insanın evrensel yanlarını öne çıkararak yazmıştır.
- Hikâyelerinin kahramanları, çevremizde rahatlıkla görebileceğimiz, dokunabileceğimiz kişilerdir.
- O, İslami kimliğiyle tanınan bir öykücü olmasına rağmen öykülerinde hiçbir zaman, dönemindeki birçok yazarda görüldüğü gibi, inandığı şeyleri okuyucusuna dayatmamış, vermek istediği mesajı öyküyü örselemeden, akışı ve yapıyı bozmadan anlatmayı bilmiştir.
Mustafa Kutlu (1945-…)
- Son otuz yılın en önemli öykü yazarlarından olan Mustafa Kutlu, hikâyedeki yeni biçim ve üslup denemeleriyle dikkat çekmiştir.
- “Uzun hikâye” tarzını geliştiren yazar, eserlerinde insanın derinliğine yönelmiş; rüya ile gerçek arasında geçmişi arayan, zamanı ve eşyayı sorgulayan bir bireyi anlatmıştır.
- Canlı diyaloglar, iç konuşmalar, yerel sözcükler ve geleneksel anlatı unsurları yazarın üslubunu ilgi çekici hale getirmiştir.
- Sadece hikâye türünde eser veren sanatçı, Türkiye’nin kapitalistleşme sürecinin getirdiği toplumsal ve bireysel sorunlara İslami bir duyarlılıkla eğilmiştir.