Abbas Sayar – Hayatı,Eserleri ve Yılkı Atı Roman Özeti

ABBAS SAYAR

  • Cumhuriyet döneminin en önemli yazarlarındandır.
  • Roman ve şair yönü bulunan Abbas Sayar 21 Mart 1923’te Yozgat’ta doğdu.
  • İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümü öğretim üyesi Güner Sayar’ın oğludur.
  • Ortaöğrenimini Yozgat’ta tamamladı.
  • İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Türkoloji eğitimi aldı ancak eğitimini maddi sıkıntılar nedeniyle yarıda bırakarak Yozgat’a döndü.
  • Bu dönemde tarım ve çiftçilikle uğraştı.Bunun yanında gazete satıcılığı,matbaacılık,ciltçilik yaptı.
  • “Bozlak” adlı kültür ve sanat dergisi çıkardı.
  • Daha sonraki dönemde ise “Bozok ” isimli bir günlük gazete çıkardı.
  • 1989 Ayvalık’a yerleşti. Bu dönemde roman ve şiir çalışmalarının yanı sıra kendini resme verdi.Çeşitli sergiler açtı.
  • 12 Ağustos 1999’da geçirdiği beyin kanaması nedeniyle hayatını kaybetti.
  • Yazın hayatına şiirle başladı.
  • 6 tane şiir kitabı yayınladı ama bu eserleri çok geniş bir çerçevede yer almadığı için çok ses getirmedi.
  • Bütün bu şiirleri ölümünden önce 1992 yılında “Boşluğa  Takılan Ses” ismiyle yayınlandı.
  • Ölümünden sonra derlenebilen bütün şiirleri ise “Şiirler ”ismiyle yayınlandı.
  • Abbas Sayar’ın yapıtları “köy edebiyatı” kategorisinde değerlendirilir. Yapıtlarında genellikle Orta Anadolu’yu anlatır. Romanlarında Türk köylüsünün nasıl yaşadığını bilmek, öğrenmek ve yaşam koşullarını değiştirmek gerektiğini aydınlara ve politikacılara haykırır.
  • 1950’lerde roman yazmaya geçti ve 1971’de TRT Roman Ödülü alan ilk romanı olan “Yılkı Atı”nı yayınladı.
  • Yılkı atı romanda bir Orta Anadolu köyünün yaşantısı, dertleri, gerçekleri, sorunları yaşlı bir atla sembolize edilerek yansıtılır. Güçlü bir gözlemi sağlam bir dil yapısı vardır.
  •  İkinci romanı “Çelo” 1972’de yayımlar.
  • Çelo romanı TDK Roman Ödülü’nü 1973’te kazanmıştır
  • Çelo’da yöre insanının değişmez gerçeklerinden yola çıkarak umutsuz sevgiyi, zorla evlendirme temalarını akıcı bir dille anlatarak köy ve köylü gerçeğimizi yansıtır. Anadolu’yu en iyi anlatan, gazeteci, şair ve yazarlardandır.
  • 1975 – Madaralı Roman Ödülü’nü  , Can Şenliği adlı romanıyla kazanmıştır.Bu romanıyla eşeğiyle yük taşıyan yaşlı Hüseyin Ağa’nın yeni karısı tarafından horlanması ve yaşama sevgisini yitirmesi konu edilir.
  • 1977 yılında yayınladığı “Dik Bayır”  adlı romanında çok partili döneme geçişle birlikte yaşanan  köyden şehre ve Almanya’ya göçü ve  köyde kalanların başlarına nelerin geldiğini anlatır.
  • Bütün hikayelerini topladığı “ Yorganımı Sıkı Sar” yayınlandı.

ROMANLARI:

Yılkı Atı , Çelo, Çan Şenliği, Dik Bayır,Tarla Başı Salkım Saçak 

ŞİİRLERİ:
Gönül Sandalı, Sereserpe, Neco’ya Mektuplar ,Gibi,Şey,Esinti , Boşluğa Takılan Ses

ÖYKÜLERİ:

Yorganımı Sıkı Sar

 

YILKI ATI ROMANININ ÖZETİ

İbrahim, tarlada çift sürmektedir. Bulunduğu köy, Anadolu’nun yoksul köylerinden biridir. Köyde kış, acı yüzünü göstermeye başlamıştır. Rüzgârlar sertleşmiş, kavak ağaçları yapraklarını dökmeye başlamıştır. İbrahim, bu yılki mah sulünü düşünür. Saman da, ürünler de kıt kanaat ancak yetecektir. Samanları düşünen İbrahim, Dorukısrak’ını hatırlar. Öküzleri köye doğru sürerken hayaller kurar. Bir harman dolusu buğdayının, arabalarının, konağının, bir sürü atlarının olduğunu hayal eder. İbrahim, bu kadar zenginliği olsa çalışanlarına hep hakkını vereceğini düşünür. Köyde öküzlerini suladıktan sonra İbrahim eve döner. Büyük oğlu Mustafa’ya Dorukısrak’ı dağlara sürmesini söyler. Dorukısrak’in artık yılkı atına salınma vakti gelmiştir.

 

Mustafa ve küçük kardeşi Hasan, Dorukısrak’a atlayıp dağlara sürerler. Bir de taş atarak onun incinmesine neden olurlar. Dorukısrak’ı kovalarlar. Onlar köye dönünce Dorukısrak, yuvasından ve tayından uzak yerlerde tek başına kala kalır. Karanlık çökünce köye gider. Ahırının kapısını zorlar, kapı açılmaz. İmam, yalnız kıldığı namazdan evine döndükten sonra gece dışarıda, Dorukısrak ve köpeklerden başka hiç kimse kalmaz.

 

Dorukısrak sonraki gün de aynı şeyi yapar. Artık gündüzleri kimse görmeden sürüye karışıp tayını sevmekte, akşam da Mustafa ve Hasan’ın taşlamaları yüzünden dağa kaçmaktadır. Üçüncü gün, İbrahim Dorukısrak’ı acayip şekilde döver. İbrahim, ona yarışlar kazandıran, tay veren, yıllarca yanından ayrılma*yan bu atı, artık işe yaramadığı gerekçesiyle istememektedir.

 

Bir gün sonra, Tombak Emmi, İbrahim’in emri üzerine Dorukısrak’ı bir köylüye verir. Köylünün adı Kaşifinoğlu’dur.

 

Kaşifinoğlu, Dorukısrak’ı çok uzaklara götürür ve bırakır. Dorukısrak’ı tayını çok özlediği için yine ahırını bulur, komşular onun İbrahim’in atı olduğunu anlayınca ona acır. Doru-kısrak artık çok yıpranmıştır, köye son defa bakar ve köyü terk eder.

 

Doru, yapayalnızdır artık. Çok acıkmakta fakat ot bulamamaktadır. Dolaşırken kendisi gibi yılkıya salınmış bir atla – Çilkır’la- karşılaşır. Birlikte güneye doğru inerler. Ovada onlar gibi 7-8 at daha vardır. Bütün atların koruyucusu olan atın adı Demirkır’dır. Doru da onlara katılır, bir hayat sürmeye başlar. Sadece tayını çok özlemektedir.

 

Bir gün, Dorukısrak’ı kıskanan Çilkır’la Aygır kavga ederler. Çilkır yenilince gururu kırılır, herkese küser. Kış gelmiştir, her yeri kar kaplamıştır. Kurtların hücumuna uğrarlar, Aygır hepsini kurtarır.

 

İbrahim, Doru gittikten sonra çok asabileşir. Dorukısrak’ı düşünmekte fakat arasa da bulamamaktadır. Köylüler de ettiğini bulduğunu düşünmektedir.

 

Havanın çok soğuk olduğu bir gün, Dorukısrak hastalanır, bir köye doğru gider. Hıdır Emmi adında biri ona acır, bakar ve onu iyileştirir. Dorukısrak, bir köyde emniyette iken arkadaşlarına yine kurt saldırır ve Çilkır’ ı öldürürler. Dorukısrak’a çok iyi bakılmakta, arpalar yedirilmekte, üstü kilimlerle örtülmektedir. Bir insana bakılır gibi bakılmaktadır. Bu iyi in*sanlar, iyileşince onu törenle köyden gönderirler. Arkadaşlarını bulunca Çilkır’in öldürüldüğünü duyar ve çok üzülür. Artık mart ayı gelmiş, kış yerini bahara bırakmıştır. İki atı yılkı tüccarları zorla götürürler. İbrahim ise bahar gelince tek başına da olsa Dorukısrak’ı bulmaya karar verir. Ovaya iner. Dorukısrak’ını bulur. Tayı annesinin yanına gönderir, böylelikle Doru’nun geleceğini zanneder. Tay ve Dorukısrak tam aksine koşmaya başlarlar, bir süre sonra gözden kaybolurlar.

 

İbrahim yaz kış onları arar; fakat bulamaz.