Alışılmış-Alışılmamış Bağdaştırmalar-Örnek Metinler

Bağdaştırma

Tamlama, deyim gibi söz varlığı içindeki söz grupları ve tümceleri anlamlı kabul edilebilir birimler hâlinde bir araya getirmeye bağdaştırma denir. Dil deki göstergelerle tamlamalar ya da cümleler oluştururken “alışılmış bağdaş­tırma” ve “alışılmamış bağdaştırma” olmak üzere iki türlü bağdaştırma oluş­turulmaktadır.

Alışılmış bağdaştırmalar, dilde yaygın olan ve kullanıldığın­da yadırganmayan kullanımları göstermektedir: “Genç adam”, “körpe salata­lık”, “çizgili defter”, “kırık testi” gibi tamlamalar ya da “Çocuk dersini çalıştı.” “Radyocu radyoyu onardı.” gibi cümleler, duyuldukları zaman zihnimizde çö­zümlemekte bir güçlük çekmediğimiz için “alışılmış bağdaştırmalardır.

Alı­şılmamış bağdaştırmalar ise, “genç kıskançlık”, “körpe kimya”, “Radyocu domatesi onardı” örneklerinde olduğu gibi, bağdaştırılan öğelerin anlam açı­sından birbirleriyle uyuşmamalarından doğmakta; yeni ve birbirleriyle bağ­daştırılmayacak kavramların bir arada kullanılmalarından ileri gelmektedir. Şiirde alışılmamış bağdaştırmalar yoluyla, “geniş bir düşünce-tasarım-duygu-görüntü yumağı” oluşturulması ve “göstergelerin ustaca, özgün bir biçim­de” bağdaştırılması amaçlanmaktadır. Böylece şiir, yaratılan değişik tasarım­larla birlikte okuyana / dinleyene bir duygu ve düşünce zenginliği yaşatmak­ta ve güçlü bir anlatıma erişmektedir.

Edebiyatımızda İkinci Yeni şiirinin en belirgin özelliklerinden birisi de alışıl­mamış bağdaştırmalara çok sık yer vermesidir.

Aşağıdaki dizelerde alışılma­mış bağdaştırmalara yer verilmiştir:

“Sizi görmüyor muyum dikkat! trenlere çikolata yediriyorum”
“En akıllı tarafımdır balıkla deniz tutmak”
“Çocuğu çocukluyor bir düdüğün kırmızısı”
(Edip Cansever)
“Adam yıldızlara basa basa yürüdü”
“Güvercin kuşkusu cırlak güneş”
(Cemal Süreya)
“Denizin pencereleri sürgülüydü”
“Yalnızlığın dükkânlarında hasır koltuklarda oturduk”
(İlhan Berk)
“Bir bülbül içimde sedefle kaplanıyor”
“Baharı seller götürdü boğuldu yaz”
(Sezai Karakoç)
“Üzünç yüklenmiş bir gemi”
“Arsenik şişesine eylül doluyor”
(Ece Ayhan)