FECRİATİ TOPLULUĞUNUN DAĞILIŞI
Fecriati topluluğunun, Servetifünun’la ilgili takındığı saygılı fakat gerçekte onu edebiyat alanından uzaklaştırıcı tutum, tepkilere yol açmıştır. “Servetifünun sanatçılarının artık bir işlevinin kalıp kalmadığı”, uzun süre tartışılmıştır.
Servetîfünun sanatçıları karşısındaki tutumları tepki ile karşılanan Fecriaticiler, iddialarının doğruluğunu kanıtlamak için Servetifünun’un en büyük temsilcileri olan Tevfik Fikret, Halit Ziya, Cenap Sahabettin ve Mehmet Rauf’a karşı eleştirilere başlamışlardır. Fakat bu büyük sanatçıların ölçüsünde eserler veremeyince kendileri de “hiçbir şey yapamamak ve bir yenilik getirememekle” suçlanmışlardır.
“Genç Kalemler” dergisinin; “aşırı bireysellik ile dil ve üslubundaki yapaylık” yönlerinden Fecriati’yi Servetifünun’dan farksız bulan yayınları karşısında topluluk, büyük sarsıntı geçirmiştir.
“Üyelerinin sanat anlayışlarında tamamıyla serbest olduklarını, her üyenin sadece kendi adına konuşabileceğini” ileri süren Fecriati’nin “ortak ve belli bir sanat anlayışına sahip bulunmadığını” kendisine resmen itiraf ettirmeye kadar varan bu tartışmalar sonunda birçok istifa olmuştur. Ali Canip, Hamdullah Suphi ve Celal Sahir; Genç Kalemlerin edebî düşüncelerini (Millî edebiyat) benimseyerek bu derginin yazı kadrosuna katılmışlardır. 1912 yılının sonlarında Fecriati, edebî bir topluluk olma özelliğini kaybetmiştir.
Fecriati sanatçılarından bazıları, kendi özel eğilimlerine uyarak bireysel sanat anlayışını devam ettirmişlerdir. Bazıları da zamanla, Millî edebiyat hareketine katılmışlardır. Böylece, edebî hedefi açıkça belli olmayan ve yalnız kuvvetli bir sanat aşkı ile kurulan Fecriati de dört yıla yakın ve pek verimli sayılamayacak bir çalışma döneminden sonra, ortadan kalkmıştır.