İçindekiler
HİSARCILAR
Mehmet Çınarlı tarafından Ankara’da çıkarılan edebiyat ve fikir dergisidir.16 mart 1950’de yayımlanmaya başlayan dergi,ocak 1957 tarihli 75.sayıdan sonra yayına ara verdi. Ocak 1964’te yeniden çıkarıldı.Aralık 1980’de kapatıldı.
MEHMET ÇINARLI
1925 yılında Ermenek’te doğdu.İlkokulu burada orta okulu ve liseyi Konya’da okudu.Üniversite öğrenimini 1948 yılında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde tamamladı.Devlet memurluğuna Maliye Bakanlığında başladı.1980 yılına kadar Hisar dergisine kurucu,yönetici,yazar ve şair olarak katkıda bulunmuştur.Bu derginin sanat anlayışını ve yayın ilkelerini teorik anlamda o ortaya koymuştur. Hisarın dışında Antalya Gazetesi,Çınaraltı,Yedigün,Yarımay,Doğu,Çağrı,Türk Yurdu,Ilgaz,Türk Edebiyatı,Türk Dili gibi yayınorganlarında da şiir ve yazı Şiirlerinden bir kısmı İngilizce,Fransızca,Almanca ve Makedoncaya çevrilmiştir.15 şiiri de bestelenmiştir.
ESERLERİ:
Şiirleri:Güneş Rengi Kadehlerle (1958),Gerçek Hayali Aştı (1969), Bir Yeni Dünya Perdesi(1983),Güzelliklere
Deneme,Hatıra,Portre ve Gezi Notları: Halkımız ve Sanatımız(1970),Söylemek Yaraşır(1978),Sanatçı Dostlarım (1979),Hatıraların Işığında (1984),Aynı Yolda (1986),Mısralarda Gezinti (1990),60 Yılın Hikayesi.
GERÇEK HAYALİ AŞTI
Gerçek hayali aştı,ufuklar uzak değil.
En olmaz isteklere uzanmak yasak değil.
Uçuyor rüzgar gibi altımdaki küheylan,
Ne kadar dizginlesem yavaşlayacak değil.
Artık yaratan sensin havamı,iklimimi
Buzların soğuğu yok,alevler sıcak değil
Gül yaprağına döndü tekmesi düşmanların,
Sunulan zehir değil,saplanan bıçak değil.
Öyle bir boşandın ki çöle benzer ömrüme
Bir Nuh tufanı oldu,sel değil sağnak degil.
İLHAN GEÇER
İstanbul’da doğan Geçer Kabataş Lisesini bitirmiş,İktisat Fakültesi’ne iki yıl devam ettikten sonra Sosyal Sigortalar İhtiyarlık Sigortası Müdür Yardımcılığında bulunmuştur.
Hisar’dan başka Varlık,Çağrı ve Türk dili dergilerinde de şiir ve yazıları yer almıştır.
Öz şiiri her şeye üstün tutan sanatçı biçimi bir vasıta saymaktadır. Uzun zaman hece vezni kullanan şair serbest şekiller de aramıştır. Şiir temaları genellikle ayrılık,hüzün aşk ve yalnızlıktır.
ESERLERİ: Büyüyen Eller(1954),Belki (1960),Bir Bulut Geçti(1973),Yeşil Çağ (1976),
MUTSUZ VE YORGUN
Bir sema atlısı gelip alacak seni
Uzaktan bir suzidil duyacaksın
Neyler bir sunu üfler daima
Bir bitiş hüznündedir mum
Atlas feracen düşmüş omzundan
Nicedir bekliyorsun ince ve mahzun
Zamanın çoktan unuttuğu bir yolda
Esmer bir bulut gibi mutsuz ve yorgun
Yansıyorsun şimdi buğulu aynalardan
Sürgit ertelenmiş sevinçlerin
Özlemi dolaşırken dallarda
Acı veren bir tren yangınıdır
Aşkın rüzgarı tenha yollarda
Sevip de kavuşmamak ateşten gömlek
Hüznün ayak sesleri uzaklaşmaz çoğalır
Bir düştür ümit kuşu uzak göklerde kalır.
GÜLTEKİN SAMANOĞLU
Konya’da doğan yazar 1949’da Harp Okulu’nu bitirip ordu donatım asteğmeni olarak hayata atılmıştır.Mecburi hizmeti bitince ordudan ayrıldı.Şimdi Basın-İlan Kurumu Genel Müdürüdür.
Hisar’dan başka Çınaraltı Türk Dili,Çağrı Elif,Türk Yurdu ve Türk Edebiyatı dergilerinde şiirler yayımlamış olan sanatçının deneme ve tenkid yazları da çıkmıştır.
Şiirlerinde heceyi adeta aruz vezni dolgunluğu ile kullanan sanatçı hecede başarılı değişiklikler yapmıştır:
Bilinen hece sayılarının dı-şına çıkmak,durak yerlerini belirsizleştirmek,mısraları kümelendirişte ve dizilişlerinde yenilikler vs.
Romantik-gerçekçi bir hava içinde daha çok aşk, aile,memleket şiirleri söyleyensanatçı belirsizliğe,mutluluğaderinliğe dönük bir anlatış sergilemiştir.
ESERLERİ:
ŞİİR : Alacakaranlık(1970)
İNCELEME: Cahit Sıtkı Tarancı.
BAŞ AĞRISINA SONNET
Aydınlık olsa da bir olmasa da,
Hatta bence olmasa daha iyi.
Hele şu ağzı kırık boş sürahi
Ne durup duruyor sanki masada?
Ses mi var ne,yoksa yine yağmur mu?
Beni böyle uzaklardan çağıran kim?
O saksıyı deviren ben değilim,
-Karnım çok acıktı-desem,olur mu?
Geçmiş karşıma bütün üzüntüler
Kırk yıllık dost gibi yüzüme güler.
Velhasıl herşey aksi,herşey yarım.
Aradığım yerde yok kitaplarım ,
Dünkü gazeteyi bugün de almışım;
Fazla ağrıyor kolum;yok yok başım…
(Hisar,Mayıs 1955)
MUSTAFA NECATİ KARAER
Kayseri’de doğan sanatçı 1949 yılında Harp Okulundan İstihkam teğmeni olarak orduya katıldı.1961’de Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.
Şimdi Basın İlan Kurumunda çalışmaktadır.
İlk şiiri 1942 yılında Çınaraltı dergisinde yayımlanan sanatçı sırasıyla Kayseri’deki gazetelerde, Erciyes dergisinde şiirler çıkardı.
Karaer şiire halk edebiyatı ürünlerindeki şekil ve söyleyişlerden yararlanarak başladı.Daha sonra serbest tarza yöneldi. Gelenekli şiire bağlılığı,halk kaynaklarına eğilişi, çok çeşitli konuları işleyişi,ölçü ve dengeyi özümseyişi özde yaptığı değişmeleri kuvvet sağlamaktadır.
Halı Destanı adlı takım şiirlerinde Anadolu’yu duyuşun simgelerini ve Anadolu insanının kader çizgisini derinliği ile veren şairin bu başarısını diğer memleket şiirlerinde de görüyoruz.Şair taklidi kesinlikle reddeder ve geleneğe saygılıdır.
ESERLERİ:
ŞİİR :Sevmek Varken(1972),
Güvercin Uçurtmak(1977).
Tiyatro : Karıncalar.
İnceleme: Karacaoğlan (1973)
GECELERLE GELEN
Uzansan el yetmez.
Bir gözü kör,yorgun bir at gece
Sür sür gitmez.
Öteki gözüdür belki pencereler,
Kanlı yuvalarında iri iri;
Nerdeyse çıkıp gelir birer birer
Korkunun tüfek çatan askeri…
Durup durup çağıran biri var
Dallardan ve merdivenlerden;
Belki o,belki bir rüzgar
Kulaklarıma değip giden
Uzatır dilini camlardan,
Bir masal sarmaşığı değilse
Gelen,dağ-taş almaz düşman;
Ah aklıma bir türkü gelse!…
Düşer aynasına pişmanlıkların,
Yarasalarla kağıttan fenerler.
Üç pencere:Dün,bugün ve yarın
Karanlığı üç köşesinden öper.
Sen de beni öpemez misin ölüm,
Yağmur dudaklarınla öyle güzel?
Ben,korkacak adam değilim,
Geleceksen,hadi erkekçe gel!
NÜZHET ERMAN
İstanbul’da doğan Erman1957’de Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirmiş,çeşitli illerin valiliklerinde bulunmuştur. Erman’ın şiirlerinde Anadolu gerçeklerine cesaret vesevgi ile bakışın,yurdun sefaleti yanında yücelikleri de vardır.
ESERLERİ: Yeşil(1945), A Benim Canım Efendim(1958),Anadolu(1970),Gazi Mustafa Kemal Atatürk(1973),Hem Hürriyet Hem Ekmek(1974).
HİÇ
Her gün aynı köşede hep aynı adam,
Akşama kadar bekleyip giden!
Merak ettim:-Kimi,ne diye?
Omuz silkti:-Hiç!
Her gün aynı kahvede hep aynı adam,
Kirli camlara dalıp dalıp giden!
Soracak oldum:-Neden,niye?
Ters ters baktı:-Hiç!
Her gün aynı yolda hep aynı adam,
Gönülsüz adımlarla gelip giden!
Kurcalayım dedim:-Nerden nereye?
Durmadı bile:-Hiç!
Her gün Sarayburnu’nda hep aynı adam,
Bütün gün aynı yöne
Bakarken,mavi bir ışık vuran yüzüne
Ve baktıkça gözleri ufalıp giden!
Sen gel de sorma:-Nereye,neye?
-Hiç!(Dedi,gülerek),hiç!
Taş gibi yani,hiç kimseyi!
Ot gibi yani,hiçbir şeye
Ve dolap beygiri gibi,hiçbir yere!
Onu bunu bilmem ama,
Bir kez olsun şöyle aylak aylak,
Ve de gerinerek baktınız mı hiç,
Bıraktınız mı hiç kendinizi göklere?
NEVZAT YALÇIN
Kıbrıs’lı Yalçın,1949’da Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesini bitirdi. Londra’da 1958-64 yılları arasında Türkiye Büyükelçiliği Mütercimliği yapmıştır.Şimdi ODTÜ öğretim üyelerindendir. Aruz vezniyle de şiirleri olan Yalçın,heceyi ve serbest biçimleri denemektedir.Tabiat,yaşayış sıkıntısı,aşk,ölüm temalarına ağırlık vermiştir.
ESERLERİ: A Sokağı(1969),Güneş ve Adam(1977).
BİR GÜN
Bir gün tepemizde görür müyüz pır pır
Maviye kanat vuran gün aydınlarla
Teğetler çizdiğini üveyiklerin
Apak kumruların
Bir gün görür müyüz Tornadoların turnalara
Fantomların yer yüzünde faytonlara
Yenik ve güçsüz
Ve de gülünç düştüğünü
Çorak yüreklerde bir gün görür müyüz
Görkemli ana toprak gibi
Yeşilin sevincinde boy boy sevgilerin
Bire bin verdiğini
Altın terazilerde ah görür müyüz
Nimetini yeniden böldüğünü Tanrının
Ve her damla göz yaşında çocukların
Bir aynadan güldüğünü
YAVUZ BÜLENT BAKİLER
Hukuk Fakültesi mezunu olan Bakiler,bir süre TRT raportörlüğü yaptıktan sonra şimdi Sivas’da avukat bulunmaktadır.
Vatan,İslam ruhu ve günlük yoksulluklar içindeki insanımızın ilham ettiği duygular Bakiler’i gerçeğe bakan acıması,sevmesi zengin,yeni milli bir şiir dünyasına hayli yaklaştırmıştır.Lirizmi ile birlikte bir düşünce dünyasıda açık olan Bakiler,Türk-İslam-çağ-tarih terkibinin havave ilhamı ile yazmaktadır.
Kendine has şiir sözlüğü ve üslubu,açık,kesin ve yoğun anlatışı olan bu şair,Ana dolu insanının ve bakımsız çocukların,haline,geçmişe nazaran geri bırakılmış ülkemize yıkıcı ideolojilerle değil içli memleket çocuğunun duygularıyla bakmaktadır.
ESERLERİ:
ŞİİR :Yalnızlık(1962-1966-1972),Duvak(1971).
ANTOLOJİ :Şiirimizde Ana(1967).
GECE YARISINDA BİR YALNIZ ADAM
Bir garip kimseydin bu şehirde,
Sevmezdin her akşam oturup içenleri.
Ve kimse bilmezdi o zamanlar
Düğüm düğüm içinden geçenleri.
Bir esmer kız severdin şiirler gibi,
Minyatürler gibi ince.
İçin içine sığmazdı,konuşamazdın
Çıkıp yanına gelince.
Efkarını dağıtmıyor şimdi her gece,
Ardarda içtiğin sigara
Ve başıboş akan ırmaklar gibi,
Dalıp dalıp gidiyorsun yollara.
Bütün sevdiklerin bırakıp gitti.
Yapayalnız kaldın artık.
Dokunsalar,ağlarsın çocuklar gibi
Büyüdü gözlerinde yalnızlık.
Biliyorum,böyle değildin önceleri
Türküler söylerdin sıcak.
Bir bekar evin var şimdi karanlık
Bir odan var ağlayacak.
İBRAHİM MİNNETOĞLU
Malatya’da doğmuş olan sanatçı,bazı gazetelerde çalıştıktan sonra 1961’de Minnetoğlu Yayınevi’ni kurup kitapçılığa başlamıştır. Çoğu Anadolu gezilerini yansıtan röportajları ve Tercüman Gazetesindeki fıkralarıyla da tanınmış olan sanatçı kimi hece vezniyle kimi serbest deyişli şiirlerini Türk Edebiyatı ve Hisar dergilerinde yayınlamaya devam etmektedir.
Sanatçının şiirlerinde, yurdun her köşesinden kokular, renkler bulunur.Ayrıca kendi deyişiyle iç ahenkte yenilikler yapmak için kelimeler arasındaki ses oyunlarına önem vermiş,yerli milli unsurları şiirleştirmiştir.
ESERLERİ:İstanbul Fethi Destanı(1953),Kıbrıs Destanı(1959), Ağvan(1960),Vagon Penceresinden(1960).
İSTANBUL SEVDASI
Gün ışığı vurmuş hayran sularına;
Ne zaman baksam aydınlık
Ne zaman baksam mavi.
Işığın suya olan aşkı
Sana sevdamla müsavi.
Bahçelerde gül açar lale açar,
Göklerinde ak güvercinler kanat.
Sende yaşanan bir gün
Bin yıllık hayat .
Fakircene de olsa
Gerçek saltanat.
İSMAİL GERÇEKSÖZ
İzmir’de doğmuş ve uzun süre Bursa’da gazetecilik yapmış olan Gerçeksöz,1961’den beri Batı Almanya’da mürtecim olarak çalışmaktadır.
Sanatçı,şiirlerinde duygulu fon içinde milli,yerli,epik bir eda ile Türk tarihi,halkımız ve memleketimize olan hayranlıkları dile getirmektedir.
Şiirlerini Hisar ve Türk Edebiyatı’nda yayımlamaya devam etmektedir.
ESERLERİ: Aşık Sazından Şiirler(1944),Bursa Destanı(1951),Yaşayan Ağaç(1952),
Gökbayrak (1954),İkinci Dönüş(1972).
BİZİMKİLERİN YÜZLERİ
Bu yüzler bizimkilerin yüzleri:
Gurbette göbeği kesilmişlerin.
Hangi pencerede bir yanık türkü varsa,
Muhakkak yüzlercesi istasyonlardadır;
Günlerden pazarsa…
Müzelerdeki savaş tablolarında,
Balkan’ın herhangi bir dağında
Bu yüzleri görürsün,
Bu yüzleri görürsün,
Madeni bir ay,kaşına düşmüş kalpağında…
Veya Çanakkale hatırası eski bir resimde
Gülümser kundaktaki oğluna
Yıllar yılı duvarda
Top başında “hazır ol!” duruşunda
Pos bıyıkları rüzgarda…
Bu yüzler bizimkilerin yüzleri
En derin uykularında uyanık
Kafkas dağlarının rüzgarından sert,
Yemen çöllerinden uyanık.
AYLA ORAL
İstanbul’da doğan sanatçı uzun süre Kanada’da oturmuş ve orada yayımlanan Türk Evi dergisinde,Türk edebiyatı, sanat ve Türklükle ilgili yazıları çıkmıştır. Bazı Kanada gazetelerinde İngilizce yazdığı şiirleri de yer almıştır.Ayrıca Türkiye’de Hisar ve Türk Edebiyatı dergilerinde şiirleri,denemeleri ve tercüme yazıları çıkmıştır.Şimdi İstanbul’da turizmle ilgili görevler yapmaktadır.
Oral’ın şiirlerinde ilk göze çarpan özellik,soylu şiiri yapacak zenginlikte ve güzellikte kelime hazinesidir.Ayrıca kendine has bir şiir dili olgunluğu vardır.Şiirlerinde manzara,geçmiş zaman ve aşk insanları ile şair arasındaki düşünce,duygu,özleyiş veya isteksizlik bağlarını da (kimi zaman sembollerle)sezdirmektedir.
ESERLERİ: Dönüşü Olmayan Yol(1973)
DÜŞÜNCE GÖLÜNDE
Bir sabah vakti
Düşünce gölünde
En kaygısızı mavilerin eriyen.
İnce bir kadın gibi rüzgar
Anlayışlı
Parmak uçlarında yürüyen
…………………………
Anlamak güç: Başlıyor mu fırtına
Yoksa bitti mi?
Şimdi mahzun ve yorgun
Düşünce gölü, “Ophelia”gibi.
Boyun eğdi aydınlık
İnatçı gölgelere
Korku asılıverdi havaya ağır,durgun
Şüphe
Çiçeklerini açtı düşüncelere
Şimdi düşünce gibi
Korkulu rüya gibi.
BAHATTİN KARAKOÇ(1930)
Elbistan’lı olan sanatçı Hasanoğlan Köy Enstitüsünü bitirmiştir.Maraş’da sağlık memurudur. Şiirlerinde değişik serbest vezinleri ve kapalı,yoğun söyleyişleri denemiştir ayrıca yeni(milli)destan denemeleri yapmıştır.
Çok ısrar ettiği 4+4 şiirleri,çağdaş ve yeni muhtevalı “ilahi”leri andıran sanatçı,zaman zaman da Yunus Emre havasına bürünmektedir. Zaten Yunus Emre,İslam inancı, tasavvuf olgunluğu ve mistik lisanı ile Karakoç’u derinden kavramıştır.Onun bütün şiirlerinde İslami-Milli iman ile birlikte bir dil sanatı da göz doldurmaktadır. Söyleyiş gücü üstün ve bir hikaye fonuna dayalı şiirleri de olan sanatçı halktan kopmadan ve özentiye düşmeksizin halkımızın dünyasını anlatabilen ilk şairlerdendir.
ESERLERİ:Mevsimler ve Ötesi(1962),Seyran:(1973).
SIKINTI
Sıkıntı bir yeşil-kara
İrinle karışmış kanı
Kilit vurulmuş yollara
Durmuş saatin kadranı
Ve durmuş nabzını atmıyor.
Dışarıda cama tırmanır
O çok düşman yüzlü kedi
Külden serçe düğümsüz sır
Katil kim,ele geçmedi
Kovalamalar bitmiyor.
Orman oldu tüm aynalar
Yuvasına dönemez kuş
Yordamsız domino oynar
İki er bir de başçavuş
İçteki kuşku gitmiyor.
Hiç durmadan yağmur yağar
Kızın ölüsü tarlada
Sessizce bir erkek ağlar
Neler olmuyor dünyada?
Dünyaya aklım yetmiyor.