Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
Servetifünun / Fecriati Edebiyatı – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Wed, 28 Apr 2021 20:09:40 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png Servetifünun / Fecriati Edebiyatı – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 Fecriati Sanatçılarının Etkilendikleri Edebi Akımlar https://dersimizedebiyat.org/fecriati-sanatcilarinin-etkilendikleri-edebi-akimlar.html Thu, 22 Apr 2021 19:50:25 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=128549 FECRİATİ ŞAİRLERİNİN ETKİLENDİĞİ EDEBÎ AKIMLAR

SEMBOLİZM
19. yüzyılın sonlarında özellikle parnasizme tepki olarak doğmuş bir şiir akımıdır.

Özellikleri
Duygular kapalı bir biçimde semboller aracılığı ile anlatılır.
Sembollerin yetersiz kaldığı durumlarda sözcüklere yeni anlamlar yüklenerek anlatılmak istenenler kapalı bir şekilde ifade edilir.
Sanatçılar şiirin değişik yorumlarla mükemmelliğe ulaştığı görüşündedir.
Şiirde ahenk ve müzikalite ön plana çıkarılmıştır.
Sanatçılar saf şiir peşinde koşmuşlardır.
Temsilcileri
Bu akımın hazırlayıcıları olan Baudlaire ve Rimbaud en önemli temsilcileridir.
Türk Edebiyatı
İlk etkileri Cenap Şehabettin’de görülen bu akım daha sonraları Ahmet Muhip Dıranas ve Cahit Sıtkı’da da görülür.

EMPRESYONİZM
İlk olarak resimde görülen bu akım 19. yüzyılda Fransa’da doğmuştur.
Özellikleri
Dış dünyada görünen değil, dış dünyanın sanatçıda uyandırdığı izlenimlerin ifade edilmesi şeklinde kendini gösterir.
Soyut betimlemelere dayalı bir şiir anlayışı hâkimdir.
Anlam belirginliğinden çok kapalılık esas alınmıştır. Bu durum şiiri yorumlamaya fırsat vermiştir.
Gerçekler, genel olarak değil kişilerin bu gerçeklere bakış açısıyla şekillenmiştir.
Temsilcileri
Arthur Rimbaud, Verlaine, Rilke
Türk Edebiyatı
Türk edebiyatında daha çok sembolist oldukları söylenen Ahmet Haşim, Cenap Şahabettin ve Ahmet Muhip Dıranas’ta bu akımın etkileri kendini oldukça gösterir.

]]>
Fecriati Topluluğunun Dağılışı https://dersimizedebiyat.org/fecriati-toplulugunun-dagilisi.html Fri, 10 Jan 2020 20:02:09 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=122188 FECRİATİ TOPLULUĞUNUN DAĞILIŞI

Fecriati topluluğunun, Servetifünun’la ilgili takındığı saygılı fakat gerçekte onu edebiyat alanından uzaklaştırıcı tu­tum, tepkilere yol açmıştır. “Servetifünun sanatçılarının artık bir işlevinin kalıp kalmadığı”, uzun süre tartışılmıştır.

Servetîfünun sanatçıları karşısındaki tutumları tepki ile karşılanan Fecriaticiler, iddialarının doğruluğunu kanıtlamak için Servetifünun’un en büyük temsilcileri olan Tevfik Fikret, Halit Ziya, Cenap Sahabettin ve Mehmet Rauf’a karşı eleştirilere başlamışlardır. Fakat bu büyük sanatçıların ölçüsünde eserler veremeyince kendileri de “hiçbir şey ya­pamamak ve bir yenilik getirememekle” suçlanmışlardır.

“Genç Kalemler” dergisinin; “aşırı bireysellik ile dil ve üslubundaki yapaylık” yönlerinden Fecriati’yi Servetifünun’dan farksız bulan yayınları karşısında topluluk, büyük sarsıntı geçirmiştir.

Üyelerinin sanat anlayışlarında tamamıyla serbest olduklarını, her üyenin sadece kendi adına konuşabileceğini” ileri süren Fecriati’nin “ortak ve belli bir sanat anlayışına sahip bulunmadığını” kendisine resmen itiraf ettirme­ye kadar varan bu tartışmalar sonunda birçok istifa olmuştur. Ali Canip, Hamdullah Suphi ve Celal Sahir; Genç Ka­lemlerin edebî düşüncelerini (Millî edebiyat) benimseyerek bu derginin yazı kadrosuna katılmışlardır. 1912 yılı­nın sonlarında Fecriati, edebî bir topluluk olma özelliğini kaybetmiştir.

Fecriati sanatçılarından bazıları, kendi özel eğilimlerine uyarak bireysel sanat anlayışını devam ettirmişler­dir. Bazıları da zamanla, Millî edebiyat hareketine katılmışlardır. Böylece, edebî hedefi açıkça belli olmayan ve yalnız kuvvetli bir sanat aşkı ile kurulan Fecriati de dört yıla yakın ve pek verimli sayılamayacak bir ça­lışma döneminden sonra, ortadan kalkmıştır.

]]>
Servetifünun Romancılarının Etkilendikleri Akımlar https://dersimizedebiyat.org/servetifunun-romancilarinin-etkilendikleri-akimlar.html Fri, 10 Jan 2020 19:41:59 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=122184 SERVETİFÜNUN ROMANCILARININ ETKİLENDİKLERİ EDEBÎ AKIMLAR

  • Servetifünun romanları, realizm ve natüralizm akımlarının etkisi altında yazılmıştır. Bu akımların sonucu olarak hayatta görülen ya da görülebilecek olay ve kişiler anlatılmıştır.
  • Servetifünun romanlarında görülen olay, mekân, düşünce gibi birçok unsur, o dönemin toplum hayatında gözlemlenerek sanatın gerçekliğine uygun bir şekilde yansıtılmıştır.
  • “Gözlem”; realist sanatçıların gerçekliğe ulaşmak, gerçekliği ortaya koyabilmek amacıyla gerekli olan bilgi ve belgeleri toplayabilmek için başvurdukları en önemli unsurdur. Çevre her yönüyle incelenir, tasvire önem verilir.
  • His ve duygular ise ikinci plandadır. Realist romanda sanatçı eserine kendi duygu düşünce ve hayallerini yansıtmaz, yani olayların akışına müdahale etmez ve eserde kişiliğini gizler.
  • Olaylar; realizme bağlı olarak tarafsız bir gözle, kişilerin fiziksel ve psikolojik yönleri de yine nesnel bir bakış açısıyla yansıtılmıştır.
]]>
Servetifünun Romanlarında Dil ve Anlatım Özellikleri https://dersimizedebiyat.org/servetifunun-romanlarinda-dil-ve-anlatim-ozellikleri.html Fri, 10 Jan 2020 19:34:23 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=122182 SERVETÎFÜNUN ROMANLARINDA DİL VE ANLATIM ÖZELLİKLERİ

  • Bu dönemde halka seslenmek düşünülmediğinden konuşma dilinden tamamen uzaklaşılmış; Arapça ve Fars­ça sözcüklere, dil kurallarına geniş ölçüde yer verilmiştir.
  • Servetifünun yazarları, etkisi altında oldukları Fransızcadan esinlenerek o dilin kurallarından bazılarını Türkçeye uygulamışlardır.
  • Dil; üslup, mekân ve kişi tasvirlerinde çok süslüdür.
  • Tanzimat sanatçılarında görülen teknik aksaklıklar, üslup bozuklukları, acemilikler bu dönemde gideril­miş ve roman teknik bakımdan oldukça geliştirilmiştir.
  • Olay örgüsünün ortaya konması ve konuşmalar, başarılı bir şekilde oluşturulmuştur.
  • Tanzimat romanında sanatçılar, halkı eğitmek amacıyla romanın akışını keserek bilgi vermiştir. Roman tekniği bakımından hata olarak kabul edilen bu tutum, Servetifünun yazarları tarafından aşılmıştır. Yazarlar, yapıtların­da kişiliklerini gizlemişler ve olayın akışına müdahale etmemişlerdir.
  • Bu dönem sanatçıları; cümledeki klasik sırayı bozarak fiili başa ya da ortaya almışlar, bazen de cümleleri yarı­da kesmişlerdir.
  • Ara cümlelere yer vermişler; cümle içinde ikide bir “ve” bağlacını, “ah”, “oh” gibi ünlemleri kullanmışlardır.
  • Sıfatlar, adın sonunda kullanmışlardır.
  • Fiille biten cümlelerde farklı kipler kullanarak tekdüzeliği aşmaya çalışmışlardır.
]]>
Tanzimat ve Servetifünun Hikayesinin Özellikleri (Karşılaştırılması) https://dersimizedebiyat.org/tanzimat-ve-servetifunun-hikayesinin-ozellikleri-karsilastirilmasi.html Fri, 10 Jan 2020 19:28:15 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=122180

TANZİMAT VE SERVETİFÜNUN HİKÂYESİNİN ÖZELLİKLERİ

TANZİMAT DÖNEMİ HİKÂYESİNİN ÖZELLİKLERİ SERVETİFÜNUN DÖNEMİ HİKÂYESİNİN ÖZELLİKLERİ “Toplum için sanat” anlayışına bağlı olarak sosyal yarar amaçlanmıştır. Evlilik, esaret, batıl inançlar, töre, yanlış Batılılaşma gibi temalar işlenmiştir. “Sanat için sanat” anlayışına bağlı kalınmış ve halka seslenmek dü­şünülmemiştir. Bu dönem hikayecileri aşk, kadın, evlilik, tabiat, yalnızlık, ümitsizlik, karamsarlık gibi bireysel temaları işlemişlerdir. Dil şiire göre daha sadedir. Cümleler kısa, anlaşılır özel­lik taşımış ve konuşma diline yaklaştırılmıştır. Konuşma dilinden tamamen uzaklaşılmış, Arapça ve Farsça dil kurallarına geniş ölçüde yer verilmiştir. 0 zamana kadar edebiyatımızda kullanılmayan bazı kavramlar Fransız edebiyatından esinlenerek Türkçeye aktarılmıştır. Bu kavramlar, Farsçanın kurallarına göre tam­lama ve birleşik sıfat yapılarak kullanılmıştır. Sanatçılar, Fransız edebiyatından etkilenmiş olsalar bile Doğu hikâye geleneğinden (Meddah hikâyelerinin etkisi ve tekniği görülür.) tam olarak kurtulamamışlardır. Geleneksel hikâye tarzı bırakılmış, Batılı tarzda hikâyeler yazılmıştır. Roman ve öykülerde, mekân genelde İstanbul’dur ve kahramanlar İstanbul’un aydın çevrelerinden seçilmiştir. Olaylar genelde İstanbul’da geçer (II. Abdülhamit Devrinde gezi öz­gürlüğü olmadığından sanatçılar, İstanbul dışındaki yerleri yeterince tanıyamamışlardır.). Romantizmden etkilenen Ahmet Mithat Efendi, Namık Kemal, Şemsettin Sami gibi yazarların eserlerinde rast­lantılara çok yer verilmiş; bireyi eğitme, toplumu düzelt­me amacı güdülmüştür. Hikâyenin akışı kesilerek okuyu­cuya bilgiler aktarılmıştır. Realizm ve natüralizmin etkisi görülmüştür. Bu akımların bir sonucu olarak hayatta görülen ve görülme olanağı olan olay ve kişiler anlatıl­mıştır. Teknik kuvvetlenmiş, gereksiz tasvirler yapılarak ya da gerek­siz bilgiler verilerek hikâyenin akışı kesilmemiştir. Yazar eserde kendi kişiliğini gizlememiş, olaylara müda­hale etmiştir. Yazar eserde kendi kişiliğini gizlemiştir. Olaylar, yazarın gözüy­le değil; eser kişilerinin bakış açısıyla anlatılmıştır.

 

]]>
Servetifünun Edebiyatının Şiirinin Genel Özellikleri Nelerdir? https://dersimizedebiyat.org/servetifunun-edebiyatinin-siirinin-genel-ozellikleri-nelerdir.html Sun, 05 Jan 2020 20:30:26 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=122175 Servetifünun Edebiyatının Şiirinin Genel Özellikleri Nelerdir?

  1. BİÇİM

Tanzimat Döneminde şiir; dış görünüşü (biçim) bakımından tam anlamıyla yenileşememiş, eski şekiller genel olarak kullanılmıştır. Servetifunun sanatçıları ise şiiri biçim bakımından değiştirmeyi ilk hedef olarak belirlemiş ve bunu başarmışlardır. Servetifunun sanatçılarının, şiire biçim bakımından getirdikleri yenilikler şunlardır:

  • Divan şiirinde nazım birimi beyittir. Anlam beyitte tamamlanmış ve diğer beyitlere taşırılmamıştır, yani parça güzelliğine önem verilmiştir. Bu anlayış, Servetifunun şiirinde tam anlamıyla kaldırılmıştır. Servetifunun şiirinde, divan şiirinin söz dizimi bırakılarak cümleler mısra ve beyit düzeninin dışına taşınmıştır (anjambman). Anlam dize ve beyitlerde tamamlanmadığı zaman, onu tamamlayacak sözcükler diğer dizelere hatta bentlere taşmış­tır. Servetifunun şiirinde, böylece parçanın (dize, beyit) yerine bütün (şiirin tamamı) güzelliği esas alınmış­tır.
  • Anjambman: Şiirde bir cümlenin, dize ortasında başlamasına veya bitmesine hatta bir birimden diğer birime taşmasına denir. Bu özellik, Servetifunun şiirinin düz yazıya yaklaşması sonucunu doğurmuştur. 
  1. DİL VE ÜSLUP

Servetifünun Döneminde en önemli değişikliklerden biri de dil alanında gerçekleşmiştir. Tanzimat Dönemi şairleri, eserlerinde sade bir dil kullanmayı amaç edinmişler ve bu yolda önemli adımlar atmışlardır. Tanzimat Dönemi şa­irleri edebiyatı, halkı eğitmek için bir araç olarak görmüş ve eserlerinde toplumsal konuları işlemişlerdir. Servetifü­nun şairleri ise ağır ve süslü bir dil kullanmışlar ve halkı eğitmek gibi bir amaç taşımamışlardır. Servetifünun şair­lerini bireysel konular üzerinde durmaya zorlayan nedenlerin başında siyasi koşullar gelmektedir. Baskıya, sansü­re ve jurnale dayanan bir rejim; bu neslin edebî tutumunda belirleyici rol oynamıştır. Servetifünun şairlerinin top­lumdan kopuk sanat anlayışına sahip olmaları, sadece bu nedene bağlanamaz. Kişilik özellikleri, düzenli bir eği­tim almaları, yabancı dil bilmeleri, Batı edebiyatının örneklerini orijinallerinden okuyarak bu eserlerden etkilenme­leri gibi özellikler, onların sanat anlayışlarının oluşmasındaki diğer etkenlerdir. Servetifünun şiirinin dil ve üslup özelliklerini şu şekilde açıklayabiliriz:

  • Tanzimat’la birlikte aşamalı bir sadeleşmeye giden dil, Servetifünun Döneminde tekrar ağırlaşmıştır. Bu dönem şairleri, özel bir şiir dili yaratma çabası içine girmişler ve doğal dilden uzaklaşmışlardır.
  • Dili sadeleştirmek gibi bir amaçları bulunmadığından uzun sesli ve ahenkli söyleyişi, müzik değeri olan söz­cükleri, Farsça tamlamaları, hatta o zamana kadar kullanılmamış kelimeleri sözlüklerden bulmuş ve kullanmış­lardır. Söze ritim kazandırmak için kafiye, aliterasyon, asonans gibi ahenk unsurlarını kullanmışlardır.
  • Arapça ve Farsça kurallarına göre türetilmiş fakat bu dillerde bile bulunmayan bazı sözcükleri, dil kurallarını zorlayarak uydurmuş ve kullanmışlardır.
  •  Sanatı ve güzellik yaratmayı amaç edinen sanatçılar; Fransız edebiyatının da etkisiyle orijinal imgeler kullanmaya, söz sanatlarına yer vermeye özen göstermişlerdir.
  •  Biri somut, diğeri soyut sözcükten oluşan, zihinde yeni imajlar, farklı çağrışımlar yaratan Farsça tamlamalar kullanmışlardır.
  • Aşırı duyarlılık, heyecan ve acı ifade eden ünlemlere çok yer vermişlerdir.
  • Fransızcanın cümle kuruluşundan etkilenen şairler; dizeleri, yardımcı ve ara cümlelerle uzayan devrik cümle yapısıyla oluşturmuşlardır.
  • Eylem cümlelerinin dışında ad cümleleri de kullanmışlar ve eksiltili cümlelere yer vermişlerdir.
  • Toplumsal konulara eğilmeyen şairler, söz sanatlarına çok önem vermişlerdir.
  • Servetifünun şiiri resim sanatından önemli ölçüde etkilenmiştir. Bu dönemde “resim altına şiir yazma” anlayışı­na bağlı olarak sanatçılar manzara resimlerine bakarak şiir yazmışlardır. Bu şiirlerde tasvirlere önem verilmiş­tir. 
  1. VEZİN (ÖLÇÜ)

Vezne (ölçüye) büyük önem veren Servetifünun sanatçıları, ahenge katkısından dolayı aruz ölçüsünü kullanmış­lardır. Daha sonraki zamanlarda, Millî Edebiyat Dönemi sanatçılarına karşı hece ile şiir yazılamayacağı düşünce­sini savunmuşlardır.

Servetifünun sanatçıları; aruzu, divan şiirinin kalıplaşmış biçimlerinin dışında, kendi ruh durumlarını yansıtacak şe­kilde kullanmış ve divan şiirinin kuralcı aruz anlayışını yıkmışlardır.

Bu dönem sanatçıları; Türkçe sözcükleri bozmadan aruza uydurmaya çalışmışlar ve şiirin konusuna uygun vezin­ler bulmuşlardır. Serbest müstezadı denemişler, aruzu Türkçeleştirerek yeni kalıplar oluşturmuşlar, şiirde tek kalıp kullanma geleneğini yıkmışlar, bir şiir içinde değişik uzunlukta dizeler kullanarak yeni bir şiir anlayışı oluşturmuş­lardır.

Tevfik Fikret’in “Yağmur” adlı manzumesi, bir tabiat şiiri niteliği taşımaktadır. Tevfik Fikret bu şiirinde yağmurun yağışını tasvir etmektedir. Şair, bu şiirde şekil güzelliğine önem vermiştir. “Yağmur” şiirinde vezin, sağlam bir şekil­de kurulmuştur. Bu şiir, aynı zamanda, Servetİfünun sanatçılarının konuya göre vezin seçme anlayışlarının da güzel bir örneğidir . 

  1. KAFİYE (UYAK)

Şiirde sese, müzikaliteye önem veren Servetifünun sanatçıları, “Kafiye kulak içindir.” Görüşünü benimsemişlerdir. “Kulak için kafiye” anlayışına göre yazılışı (Arap harflerine göre) birbirini tutmayan fakat aynı sesi veren kullanımlar da kafiye olarak kabul edilmiştir. Yabancı sözcüklerin Türkçe söylenişi esas alınmış ve buna göre kafiye yapılmıştır.

  1. KONU VE TEMA

Genelde toplumsal konuları işleyen Tanzimat Dönemi sanatçılarından sonra Servetifünun şairleri, ilgilerini çeken her şeyi şiire taşıyarak şiirin temasını genişletmişlerdir.

Bu dönem şairleri; kişilik özellikleri ile dönemin ağır siyasi ve sosyal koşullan yüzünden genelde bireysel duygulara ve hayallere yer vermişlerdir.

Servetifünun şairlerinde, “aşk”, “tabiat” ve “aile hayatı” başlıca temaları oluşturmuştur. Tanzimat şiirinde rağbet görmüş olan metafizik ve sosyal temalara, Servetifünun şiirinde önem verilmemiştir. Sosyal temalar, ancak topluluk dağıldıktan sonra, bazı şairlerce rağbet görmüştür. Aşk teması çoğunlukla romantik bir atmosfer içinde ele alınmış, tabiat teması da daha çok sübjektif (öznel) bir şekilde işlenmiştir.

Aile hayatına ait samimi duyguların rağbet görmesi, sanatçıların, sosyal hayatla geniş bir şekilde ilgilenme imkânını bulamayışları karşısında, kendi içlerine ve yakın çevrelerine yönelişlerinin bir ifadesidir.

Aranılan şeyleri geniş çevrede bulamayışın doğurduğu “içe kapanış”ı; yalnızlığın, sükunetin (durgunluk, dinginlik), inziva isteğinin, marazi (hastalıklı) bir duyuş ve hayal kuruşun takip etmesi de doğaldır. Dönemin ağır havası içinde kendilerini bunalmış hisseden Servetifünuncular; yabancı ülkelere (Yeni Zelanda) göç etme ve buna imkân bulamayınca da Anadolu’nun sessiz bir köyüne (Manisa’nın Sarıçam köyü) yerleşme kararını bile almışlardır. Bu bakımdan, Servetifünun şiirinin en belli ve kendilerinin de farkında olup zaman zaman şikâyet ettikleri özelliklerinden biri olan maraziliği, Fransız edebiyatındaki “asrın hastalığı” gibi Türk edebiyatında “belli bir devrin hastalığı” olarak görmek mümkündür.

Bu dönemin önemli temalarından biri de “hayal – gerçek çatışması’dır. Bu dönem sanatçıları; baskıcı koşullardan dolayı gerçeklerden uzaklaşmışlar, hayal dünyalarına ve tabiata sığınmışlardır. Üzüntü, sıkıntı, acı çekmek onlar için ilham kaynağı olmuştur.

XIX. yüzyıl Fransız şiirinin romantizmden sembolizme kadar türlü aşamalarını tanımış ve o kanaldan yeni bir duyuş ve hayal kuruş tarzı, yeni bir zevk ve estetik getirmiş olan Servetifünun şairleri; beğendikleri hayalleri de getirmeyi ihmal etmemişlerdir. Bunların ifadesi için yeni bir söz varlığı doğunca, Türk şiirinin söz varlığını yeni baştan ele almak zorunda kalmışlardır. Şiir dilindeki Arapça ve Farsça sözcüklerin sayısını çoğaltmakla sonuçlanan bu aykırı çalışma ve “sanatlı üslup”, Servetifünun şiirini ancak sınırlı bir aydın topluluğunun anlayabileceği bir duruma getirmiştir.  

  1. SERVETİFÜNUN ŞİİRİNDE KULLANILAN NAZIM ŞEKİLLERİ

Yenileşme hareketinin başlangıcı olan Tanzimat edebiyatı, aynı zamanda geçiş dönemi özelliği taşıdığından hem Doğu hem de Batı şiirine bağlı kalmıştır. Tanzimat Döneminde, divan şiiri ve Fransız şiirinin nazım biçimleri

birlikte kullanılmıştır. Servetifünun şairleri ise ilk şiirlerinde divan nazmının şekillerini kullansalar da topluluk oluştuktan sonra bu şekilleri terk etmişlerdir. Servetifünun şiirinde kullanılan nazım şekilleri üç kısma ayrılabilir:

SERVETİFÜNUN ŞİİRİ NAZIM ŞEKİLLERİ

DİVAN ŞİİRİNDEN GETİRDİKLERİ ŞEKİL

*   Serbest Müstezat

BATI EDEBİYATINDAN ALDIKLARI ŞEKİLLER

*   Sone

Terzarima

*   Triyole

KENDİ GELİŞTİRDİKLERİ ŞEKİLLER

Servetİfünun Döneminin en önemli şairleri Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin’dir. Aruz veznini kullanmışlar, divan şiirindeki “müstezat” nazım şeklini “serbest müstezat” olarak değiştirmişler, Batı şiirinden yeni nazım biçimleri almışlar ve kendi geliştirdikleri nazım biçimleriyle serbest şiirin yolunu açmışlardır.

Servetİfünun Şairlerinin Getirdikleri Nazım Biçimlerinin Özellikleri

  • “Dize”yi nazım birimi olarak kabul etmişlerdir. Bir nazım şekli, farklı sayılarda dizelere sahip birimlerden oluşabilmiştir.
  • “Bütün güzelliği” esas alındığından tüm birimler arasında anlam birliğinin ve konu bütünlüğünün bulunmasına özen gösterilmiştir.
  • Divan şiirinden farklı olarak şiirin sonunda mahlas kullanılmamıştır.
  • “Sanat için sanat” anlayışına bağlı olarak ahenk özelliklerine önem verilmiştir.
]]>
Mehmet Rauf Kimdir, Hayatı, Biyografisi, Eserleri, Özellikleri, Edebi Kişiliği… https://dersimizedebiyat.org/mehmet-rauf-kimdir-hayati-biyografisi-eserleri-ozellikleri-edebi-kisiligi.html Sun, 05 Jan 2020 20:15:52 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=122173 Mehmet Rauf Kimdir, Hayatı, Biyografisi, Eserleri, Özellikleri, Edebi Kişiliği…

Servetifünun Dönemi’nde Halit Ziya‘dan sonra en büyük romancı olarak Mehmet Rauf kabul edilmektedir. Onun öykü ve romanlarının temel eksenini aşk duygusu oluşturur. Üslubu dağınık olduğundan çok eleştiri almıştır. “Ey­lül” romanı Nabizade Nazım‘ın “Zehra”sından sonra edebiyatımızda ilk güçlü psikolojik romandır. Üçlü bir aşk et­rafında gelişen bu romanda öne çıkan duygu, masumiyettir. Öteki roman ve öykülerinde aşk genelde hüsranla, ha­yal kırıklıklarıyla biter. Bu da devrin edebî atmosferine uygundur. Mehmet Rauf; “Böğürtlence çok geç ve güç elde edilebilen aşkı, “Halâs” romanında vatan aşkını, “Yara“da ise bir annenin kızı uğruna aşkından vazgeçmesi konularını işler.

Mehmet Rauf’un roman ve öykü kişilerinin bir kısmı, sözünü emanet etiği kahramanlar, yani bir bakıma kendisidir. Bu idealize edilmiş tipler, yazarın kurguladığı bir dünya içinde kalırlar. Bu bakımdan hayatın gerçekleriyle uyuşan davranışlarda bulunamazlar.

Dönemin sosyal ve siyasal gelişmelerine kayıtsız kalan yazar, sadece “Halâs” romanıyla vatanseverlik temasını iş­lemiştir. Öte yandan yazdığı bazı müstehcen ya da kamu ahlakına aykırı öykülerle de eleştiri almıştır. Doğa tasvir­lerinde ya da dış dünyayı anlatmada başarılı olamayan yazarın, insan ruhunun derinliklerine indikçe ve temel psi­kolojik durumları betimlemeye çalıştıkça gerçek sanat gücünü sergilediği gözlemlenir.

Mehmet Rauf’ta ciddi bir Halit Ziya etkisi vardır ancak onun kadar disiplinli ve üslup sahibi değildir. Buna rağmen mensur şiirlerinde ondan daha başarılıdır.

BAŞLICA ESERLERİ

  1. Romanları

Eylül, (1900); Ferdâ-yı Garam (1913): Genç Kız Kalbi (1925, 1946); Karanfil ve Yasemin (1924); Böğürtlen (1926): Define (1927); Son Yıldız (1927); Ceriha (1927), Kan Damlası (1928), Halâs (1929), Yara (1935)

  1. Öyküleri

İhtizar (1909), Âşıkane (1909), Son Emel (1913), Hanımlar Arasında (1914), Menekşe (1915), Bir Aşkın Tarihi (1915), Üç Hikâye (1919), Kadın İsterse (1919), Pervaneler Gibi (1920), Gözlerin Aşkı (1924)

  1. Tiyatroları

Ferdi ve Şürekâsı (1909): Halit Ziya’nın eserinden sahneye aktarılmıştır.

Pençe (1909), Cidal (1911), Yağmurdan Doluya (1919), Sansar (1920), Ceriha (1927)

  1. Mensur Şiirleri

Siyah İnciler (1901,1926): 65 adet mensur şiirden meydana gelir. Mehmet Rauf’un dergi sayfalarında kalmış çok sayıda makalesi vardır.

Büyük Türk Klasikleri 

]]>
Servetifünun Döneminde Hatıra Türünün Özellikleri Nelerdir? https://dersimizedebiyat.org/servetifunun-doneminde-hatira-turunun-ozellikleri-nelerdir.html Sun, 05 Jan 2020 20:04:23 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=122166  SERVETİFÜNUN DÖNEMİNDE HATIRA

Hatıra; edebiyatımızda seyahat, tarih, biyografi hatta destan ve hikâye türleri arasında kalarak ayrı bir tür olarak gelişememiş ve bu türlerle iç içe geçmiştir.

Edebiyatımızda hatıra türü çok yaygın değildir ancak önde gelen kişilerin, Göktürk Yazıtlan’ndan itibaren başla­rından geçenleri anlattıkları görülmektedir. Hatıranın çok seçkin örneklerinden biri Babür Şah’ın resmî hayatı ya­nında günlük işlerinden, korku ve savaşlarından, sadelikle söz eden “Vekayi” ve “Babürname” adlı eserleridir. Batı edebiyatının örnekleriyle karşılaşıldıktan sonra, yazarlar onların benzerlerini yazmaya başlamışlardır. Batı ile karşılaşan ilk resmî görevlilerin layihaları (Herhangi bir konuda bir görüş ve düşünceyi bildiren yazı.), sefaretnameleri (Yabancı bir ülkeye elçilik göreviyle gidenlerin hatıralarını içinde toplayan eser.) de kendi kişisel gözlemle­rini yansıtmaları bakımından birer hatıra sayılır.

Hatıra, Servetifünun Dönemiyle birlikte edebî bir tür olarak ortaya çıkmıştır. Batılılaşmayı ve yenileşmeyi en büyük amaç olarak gören Servetifünun sanatçıları; her alanda Batı’yı örnek alan, Batılı anlayışa uygun eserler ver­mişlerdir. Bu dönemde, hatıra türü de Batılı örneklerine benzer bir şekilde gelişmeye başlamıştır.

Sanatı bir amaç olarak gören, toplumsal ve siyasi konulardan uzak duran (özellikle şiirde) Servetifünun yazarları; hatıralarında bu konular üzerinde de durmuşlardır. Dönemin hatıra türündeki eserlerde:

  • Edebiyat ve sanat ortamı,
  • Sosyal ve siyasi yapı,
  • Bireysel konular,
  • Doğu ve özellikle Batı’ya yapılan geziler... işlenmiştir.

Halit Ziya Uşaklıgil, edebiyatımızda Batılı anlamda hatıra türünün ilk önemli örneklerini veren sanatçımızdır. Do­kuz ciltten oluşan bu yazıların ilk beş cildi “Kırk Yıl (1936)” adını taşır. Bu eserde yazarın kırk yaşına kadar haya­tı, o devirdeki tarihî olaylar, İstanbul ve İzmir’deki aile ve basın çevreleri anlatılmaktadır. Kırk Yıl, özellikle Serveti­fünun Dönemini en güzel anlatan belgedir. Hatıralarının ikinci bölümünü oluşturan “Saray ve Ötesi (1942)” üç cilt­ten oluşur. Yazar, burada Mabeyn Başkâtibi olarak geçirdiği dört yılın olaylarını, padişah, sadrazam ve diğer dev­let adamı tiplerini tarafsız, dürüst bir şekilde anlatmaktadır. Saray ve ötesi, yakın tarihimiz için benzersiz bir belge­dir. Hatıraların son cildi “Bir Acı Hikâye (1942)”dir. Yazar, 23 yaşındaki oğlu Halil Vedat’ın ölümünden duyduğu ıstırabı, kişisel hatıralarını da katmak suretiyle ortaya koymuştur.

Servetifünun dergisinin sahibi olan Ahmet İhsan Tokgöz; “Matbuat Hatıralarım” eserinde, 1888 -1914 dönemi­ne ait anılarını kaleme almıştır. Bu eserde, II. Abdülhamit Devrinin baskıcı yönetimi ve sansür ile dönemin basın ve sanat yaşamı yansıtılmıştır.

Mehmet Rauf’un “Edebî Hatıralar” adlı eseri; farklı yayın organlarında çıkan, sanatla ilgili anılarından oluşmak­tadır.

Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Siyasal Anılar” adlı eserinde Meşrutiyet Döneminin olayları, “Edebî Hatıralar” adlı ya­pıtında ise Servetifünun Dönemiyle ilgili anılar yer almıştır.

]]>
Cenap Şahabettin Kimdir, Hayatı, Biyografisi, Eserleri, Özellikleri, Edebi Kişiliği… https://dersimizedebiyat.org/cenap-sahabettin-kimdir-hayati-biyografisi-eserleri-ozellikleri-edebi-kisiligi.html Sun, 05 Jan 2020 19:58:58 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=122162 Cenap Şahabettin Kimdir, Hayatı, Biyografisi, Eserleri, Özellikleri, Edebi Kişiliği…

Servetifünun sanatçıları içinde Halit Ziya ile birlikte ansiklopedik nitelikli bir sanatçı olan Cenap, hayatının tamamı­nı çalışarak, edebî konularda kendini geliştirmeye gayret ederek geçirmiştir. Başta Fransızca, Almanca ve İngiliz­ce olmak üzere İtalyanca, Farsça, biraz da Arapça bilirdi. Çok okuyan, sadece edebiyat alanında değil mesleki sa­hada da literatürü takip eden geniş kültürlü bir şairdi.

Edebiyata başladığı yıllardan itibaren sadece kendi doğruları içinde kalmış, kendi kendine geliştirdiği bir şiir este­tiğinin sürdürücüsü olmuştur. Ülkede ortaya çıkan dil hareketlerine kayıtsız kalmış, hatta yenileşmenin karşısında olmuştur. Bu yüzden çağının gelişmelerini kendi kalıplaşmış sanat anlayışının penceresinden seyretmiş ve birkaç kez fırsat doğduğu hâlde halkın diliyle şiir söyleme gereğini duymamıştır. Ancak ömrünün sonlarına doğru bir aşk öyküsünün heyecanını yansıtan “Senin İçin” adlı şiirinde yeni şiir dilini yakalayacak fakat yenileşme çabalarını sür­düremeyecektir.

Kişilik olarak kendinden emin ve başkalarını hafif alaycı bir tavırla gören bir yapıya sahip olan Cenap, bu özelliği yüzünden çeşitli konularda giriştiği tartışmaların çoğundan yenilmiş olarak çıkacaktır. Bunun en önemli gösterge­lerinden biri, onun Millî Mücadele’ye karşı oluşu ve Damat Ferit hükümetinin yarı resmî yayın organı olan Ali Ke­mal’in çıkardığı “Peyam-Sabah” gazetesinde ısrarla sürdürdüğü zehir zemberek yazılarıdır. Ali Kemal’in ortadan kaybolmasından sonra bile yazılarını sürdürmeye devam etmiş Kuva-yı Millîye’nin tepkilerini üzerinde toplamıştır. Millî Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasından sonra herhangi bir kovuşturmaya uğramamış ve resmî görevine de­vam etmiştir.

Hayat ve olaylar karşısında kayıtsız kalışı, kullandığı dilin daha yaşarken eskimesi ve hayatı boyunca yaptığı ede­bî kavgalar şairi haklı çıkarmamıştır. Servetifünun şiir estetiğinin oluşumunda büyük emeği geçen Cenap, şiirlerin­de deruni ahenk (iç ahenk)i işleyen sembolist bir şairdir. Daha çok aşk ve tabiatın değişen hâlleri üzerine şiirlerini oluşturan ve pek nadir olarak bu temaların dışına çıkan şair; ölümü, intiharı (Son Arzu) ve santimantalizmi (aşırı duygusallık) değişik şiirlerinde ele almayı da ihmal etmez. Cenap, Fikret’in duygularıyla yazmasına karşılık geniş kültürü ile şiirlerine hayat verir. Fikret gibi pamasizme sıcak bakmış ve bu yolda şiirler kaleme almıştır.

Millî Mücadele’ye karşı olduğu gibi Millî edebiyata da karşı çıkmış, Ali Canip’le giriştiği tartışmalarda zamana dire-nemeyen görüşler ileri sürerek bir bakıma kendi sanat ve edebiyat kaderini belirlemiştir.

BAŞLICA ESERLERİ

  1. Şiirleri

Cenap, on yedi yaşında yazdığı “Tâmât” adlı ilk kitabını 1887’de yayımlamıştır. Zaman içinde yazdığı manzume­lerini “Evrak-ı Leyâl” adı altında bir araya getirmeyi düşündüyse de bunu gerçekleştirememiştir. Şiirlerinin büyükbir kısmı “Saadettin Nüzhet Ergun” tarafından, “Cenap Sahabettin, Hayatı ve Seçme Şiirleri” adı altında 1934’te yayımlanmıştır. Daha sonra 1984’te Mehmet Kaplan ve öğrencilerinin iş birliği ile “Cenap Şahabettin’in Bütün Şiir­leri” adıyla Cenap’ın yayımlanmış ve yayımlanmamış şiirleri bir araya getirilmiştir.

  1. Nesirleri

Şiirdeki titizliği ve üslupçuluğunu nesirde de gösteren Cenap, Servetifünun nesir estetiğinin öncüsü olmuştur, de­nilebilir. Ahenge dayalı bir nesrin peşinde olan Cenap’a göre içinde yaşanılan devir ile yazarın eserine yön veren üslup arasında şaşmaz bir ilişki vardır. Duygu ve düşüncelerdeki değişiklikleri sanat için gerekli gören Cenap, bu­na bağlı olarak dil ve anlatım tarzının değişmesini de olağan karşılar.

Çok geniş bir alanda yazı yazan Cenap’ın bazı yazıları bir araya getirilmiş ise de çoğu gazete ve dergi sayfaların­da dağınık bir hâldedir.

  1. Gezi Yazıları

“Hac Yolunda”, 1986’da Servetifünun dergisinde yayımlandıktan sonra kitap olarak yayımlandı. Bu eser; Hac izle­nimlerinden çok, sanatlı Osmanlı nesrinin güzel örneklerini içerir.

  1. Âfak-ı Irak

Cemal Paşa’nın davetlisi olarak bulunduğu Irak ve Suriye hakkındaki izlenimlerini kaleme aldığı bu eser, Tasvir-i Efkâr gazetesinde yayımlanan 13 makaleyi içerir.

  1. Suriye Mektupları

1918 – 1918 tarihleri arasında “Sabah” gazetesinde yayımlanan 10 mektuptan oluşmaktadır.

  1. Avrupa Mektupları

Şairin Avrupa seyahatiyle ilgili izlenimlerini içerir.

  1. Makaleleri

“Evrâk-ı Eyyam” (İst. 1915), Hasan Akay tarafından 1998’de yeni harflerle yayımlanmıştır, Nesr-i Harp, Nesr-i

Sulh (I. Dünya Savaşı sırasında yazılmış yazılardan oluşmuştur. Yazarın “Tiryaki Sözleri” adlı kitabı ile birlikte ba­sılmıştır.)

  1. Vecizeleri

“Tiryaki Sözleri (İst. 1978; Haz: Orhan Köprülü ve Reyan Erben)” ile “Cenap Sahabettin ve Vecizeleri (1959; Haz: Mehmet Saka, Vasfi Şensözen)”

  1. Piyesleri

“Yalan”, 1911’de yazılmasına rağmen ancak 1913’te sahnelenir. “Körebe”, görücü usulüyle evlenmenin eleştirisini yapan bir komedidir.

  1. Sözlük

“Türkçe Sözlük”, şairin ömrünün son yıllarında hazırlamaya çalışıp da bitiremediği sözlük taslağıdır.

Büyük Türk Klasikleri ve Ali İhsan Kolcu, Servetifünun Edebiyatı 

]]>
Servetifünun Döneminde Gezi Yazısı https://dersimizedebiyat.org/servetifunun-doneminde-gezi-yazisi.html Tue, 24 Dec 2019 20:45:31 +0000 https://dersimizedebiyat.org/?p=122077 SERVETİFÜNUN DÖNEMİNDE GEZİ YAZISI

  • Türk edebiyatında gezi yazısının ilk önemli örneği, Evliya Çelebi’nin “Seyahatname” adlı eseridir. Evliya Çelebi’den sonra da edebiyat tarihimizin çeşitli dönemlerinde, gezi yazısı örnekleri verilmiştir.
  • Tanzimat Döneminden, Cenap Şahabettin’in yazdığı gezi yazılarına kadar verilen gezi yazısı örneklerinin pek edebî değer taşımadıklarını söyleyebiliriz. Cenap Şahabettin’in bu türde verdiği ürünler, Batılı anlamda gezi yazı­sının ilk güzel örnekleridir. Cenap Şahabettin; dikkatli bir gözlemcilik üstüne kurduğu hayal, hatıra ve kültür zenginliğiyle gezdiği yerlerin görüntülerini, insanlarını, sosyal ve kültürel hayatını dile getirmiştir.
  • Abdülhamit’in uyguladığı baskıcı siyaset ve sansür nedeniyle Servetifünun Döneminde bir yerden başka bir ye­re gitmek, belli izinlere bağlı olarak gerçekleşmiş ve seyahat özgürlüğü kısıtlanmıştır. Bu nedenle Servetifünun Dö­neminde gezi yazısı, diğer türlere göre ikinci planda kalmıştır.

Servetifünun Dönemindeki öğretici metinlerin dili, şiire göre konuşma diline daha yakındır ancak her tür­lü yazıyı edebî bir ürün olarak gören Servetifünun sanatçıları, gezi yazısında da sanatlı bir dile ve şiirsel bir anlatıma başvurmuşlardır.

  • Servetifünun Dönemindeki gezi yazılarında mekân, genelde “Doğu” veya “Batı” ülkeleridir. Servetifünun sanatçıla­rı, Doğu ülkelerine görevli olarak gitmişler ya da İstanbul’dan uzaklaştırılmak amacıyla gönderilmişlerdir. Batı’yı ta­nımak ise Servetifünuncuların en büyük isteğidir. Bu dönem sanatçıları, gezdikleri yerleri tanıtmak amacıyla mek­tuplarına ve sohbet yazılarına taşımışlardır.
  • Servetifünun Döneminde, gezi yazısı türünde eser veren sanatçılar ve bu sanatçıların eserleri şunlardır: Cenap Şahabettin’in “Hac Yolunda”, “Avrupa Mektupları”, “Âraf-ı Irak”, “Suriye Mektupları”, Ahmet İhsan Tokgöz “Avrupa’da Ne Gördüm”
]]>