Hazırlık
1. “Sahne tozu yutmak” sözünden ne anlıyorsunuz? Açıklayınız.
Sahne emekçileri kullanılan bir terimdir. Sahnede seyirci karşısına çıkıp performans sergileyen tiyatrocu bedenine giren tozun, ruhuna giren sanat aşkını coşturmasını sembolize eden deyim olarak kullanılır. O tozu yutan bir daha tiyatroyu bırakamaz.
2. Tarihî bir olayı anlatan bir tiyatro eseri gerçeği bire bir yansıtabilir mi? Tartışınız.
Romanda olduğu gibi burada da kurmaca gerçeklik söz konusudur. Tiyatroda bazı olaylar gerçeği birebir anlatsa da sonuçta tiyatrocu sahnede bize farklı bir dünya sunar. Bu gerçeğin içine de bizim girmemizi ister. Dolayısıyla anlattığı gerçeklik , gerçeğin birebir aynısı değil kurgulanmış sahneye konmuş şeklidir.
3. Oyunlarla Yaşayanlar adlı tiyatro metninin dekorunun anlatıldığı yukarıdaki bölümü, oyundan alınmış görsellerle karşılaştırınız. Görsellerin metni ne ölçüde yansıttığını tartışınız.
Yazılanla görsellerin hemen hemen aynı yapıya sahip olduklarını , yakın olduklarını görebiliyoruz.
Metni Anlama ve Çözümleme
1. Kösem Sultan adlı metnin tema ve konusunu belirleyiniz.
İktidar hırsı diyebiliriz temasına.
Konusu: Yönetimi ele geçiren Kösem Sultan, çevresine topladığı Mustafa ve Bektaş Ağa gibi kişilerle devlet makamlarını idare etmeye başlar. İstanbul’da yaşayan halkın gıda ve yakacak gibi ihtiyaçlarını bu kişiler temin etmekte ve halka satmaktadır. Kösem Sultan; halkın gönlünü kazanmak için sadaka dağıtmakta, hayır işleri yapmaktadır. Turhan Sultan ise olanları çaresizlik içinde seyretmekte, bir yandan oğlu Mehmet’i çev#0000ffeki kötülüklerden korumaya çalışırken diğer yandan onun bir an önce yönetimi ele alması için uğraşmaktadır.
Kösem Sultan, Turhan Sultan’ı kendisi için bir tehdit olarak görmekte; Mehmet’i öldürterek yerine Şehzade Süleyman’ı tahta geçirmek için planlar yapmaktadır.Fakat amacına ulaşamadan öldürülür.
2. Kösem Sultan adlı metinde “buyurmak” sözcüğünün hangi anlamda kullanıldığını belirtiniz.
Bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını kesin olarak söylemek, emretmek anlamında kullanılmıştır.
3. Metinden hareketle dönemin siyasi ve sosyal yapısı hakkında neler söylenebilir? Açıklayınız.
Saray ve çevresinde kadınların ya da padişah eşlerinin hakim olduğu ve entrikaların yoğun olduğu bir ortam. Devlet varislerinde biri diğerine iftira atabilmekte ya da gücü yettiği oranda onu ortadan kaldırabilmektedir. Bu da devletin gücünü zayıflatmaktadır.
4. Metindeki dil ve anlatım özelliklerini belirleyiniz.
Dili sade ve anlaşılırdır. Fakat türü trajedi olduğu için trajedi de koro ve şarkı önemlidir. Burada şiirsel bir ifade dizisi hakimdir. Oyun sırasında kişilerin karakterlerine uygun olarak bolca atasözü ve deyim kullanır. Yazar, bu ürünleri kullanırken onları daha çok mizahî ve ironik bir anlatım için tercih eder.
5. Metinde geçen “… askerin başında duran daha güçlüdür sadrazamlık mührünü taşıyandan” sözünden hareketle dönemin devlet işleyişi hakkında ne söylenebilir? Açıklayınız.
Osmanlı’da söz sahibi olmak istiyorsanız ilmiye, kalemiyye, seyfiye sınıfından seyfiye yani kılıç yani askeri elinizde bulundurmanız yeterlidir ya da hepsinden önemlidir. Sadrazam padişahtan sonra gelir ama ordunun başında kim varsa onun sözü geçer.
6. Metnin türünün kaynağını, tarihsel dönemle ilişkisini belirleyiniz.
Metnin türü tiyatro çeşidi de trajedidir. Trajedi varlığının ilk örnekleri eski Yunan edebiyatında (MÖ. 6.yy) görülen tragedya, seyircide acıma ve korku duyguları uyandırarak ruhu tutkulardan temizlemek amacıyla yazılan ve kendine özgü katı kuralları olan bir oyun türüdür. Tragedya, eski Yunan ve Latin edebiyatlarının taklit edildiği ve Klasisizm‘in etkili olduğu 17. yüzyılda, özellikle Fransa’da yeniden canlanmış ve 19.yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür.
Trajedi konusunu ya mitolojiden ya da tarihten alır. Dolayısıyla tarihsel olaylarla trajedi arasında doğrudan bir ilişki vardır.
7. Trajedinin Kösem Sultan adlı metne etkisini değerlendiriniz.
Kösem Sultan’ın tarihteki yeri de trajiktir. Hırsları yüzünden ölümle sonlanmış tarihsel bir olay olması trajedi türüne malzeme olmuştur. Trajedinin ilgi alanı iki yüksek değer arasında kalma , ahlak ve erdem türündeki konulardır. Burada da bunları görebilmekteyiz.
8. Kösem Sultan adlı metnin kurmaca dünyası ile eserde anlatılan dönemin gerçekliği arasındaki ilişkiyi karşılaştırınız.
Kösem Sultan olayı tarihte gerçek bir olaydır. Yazar bunu okumuş ve bu olayı tiyatroya aktarmak istediğinde artık gerçeklik üzerinden kurmaca gerçeklik başlamıştır. Yani temeli gerçekliğe dayanan bir kurgu dünyasıdır.
9. Kösem Sultan adlı metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile siyasi ve tarihî öğeleri belirleyiniz.
Ahlak,erdem , hırs, ölüm, iftira … gibi konular.
Etkinlik
a. Kösem Sultan adlı metindeki kişi kadrosunun özelliklerini belirleyiniz.
|
Kişiler |
Özellikleri |
|
Kösem Sultan |
hem beşerî hem de evrensel duygu ve istekleriyle çok başarılı bir şekilde işlenmiştir. Sultan İbrahim’i öldürttükten sonra yerine torunu Sultan Mehmet’i tahta oturtan Kösem’in en büyük özelliği iktidar tutkusudur; öyle ki bu tutku, onda bütün insanî değerleri hiçe sayacak derecededir. |
b. Kişi kadrosunun özelliklerinden hareketle bu kişilerin tip mi karakter mi olduğunu belirtiniz.
Herkes hırs vardır ama herkesteki hırs kendini ve çevresini ölüme götürecek kadar sardığını düşünmediğimizden karakter olduğunu düşünüyoruz.
Hazırlık
1. Bir oyunun metnini okumakla o oyunu tiyatroda seyretmek arasındaki farkları belirtiniz.
Bir tiyatro metnini okumakla sahnede oyun olarak seyretmek arasında konunun anlatımı ve üzerimizde bıraktığı etki bakımından farklılıklar vardır. Sahnelenen bir oyunun görselliğinin olması elbette konunun anlatımı ve etkisi açısından daha etkilidir. Çünkü insan zihni, görselliği algılamak ve sağlamak açısından, birden çok duyusuna hitap ettiği için daha açıktır. Metni okuduğumuzda bazı bölümler, diyaloglar dikkatimizden kaçabilir. Bir tiyatroyu izlediğimizde, metindeki bazı unsurların oyuncu tarafından yorumlandığını görürüz. Görsellik ön planda olduğu için metnin hemen her ayrıntısı bu görselliğe göre sahnelenmiştir. Görsellikle birlikte, müziğin, dekorun bir araya uyumlu bir şekilde getirilmesiyle sahnelenen oyun, tiyatro metininden daha etkilidir.
2. Aşağıdaki görsellerdeki mekânı ve kişileri nasıl betimleyebilirsiniz? Bir tiyatro metninde mekânın ve kişilerin betimlenmesi neden önemlidir? Tartışınız.
Bir tiyatro metninde mekan ve kişilerin betimlenmesi çok önemlidir . Çünkü tiyatro metnini sahneye koyduğunuzda onu yönetecek kişinin algısıyla bir başka kişinin algısı , hayalleri aynı olmayabilir. Mesela aynı tiyatro metinlerini birbirinden farklı yönetmenler farklı şekilde sahneye koyarlar. Bunun neden kişi ve mekan algısındaki farklılıklardır.
Metni Anlama ve Çözümleme
1. Kaynana Ciğeri adlı metinde geçen Gördün mü? Bak! Nasıl anlarım! Soldan yatmışsındır! Akar çeşme iyidir, kısmetin açılır! Kuru çeşme, talihin küser… Ama senin rüyan sayılmaz!.. cümlelerindeki deyimleri bulunuz. Metnin bağlamından hareketle bu deyimlerin anlamlarını tahmin ediniz. Tahmininizi kaynaklardan kontrol ediniz.
Kısmeti açılmak:1. Kazancı artıp bolluğa erişmek. 2. Bir kızı isteyenlerin çoğalması.
Talihine küsmek :Kötü bir duruma düşmekten yalnızca talihini suçlu görmek.
2. Kaynana Ciğeri adlı metni komedi yapan özellikleri belirleyiniz.
Komedi, insanların ve olayların gülünç yönlerini ortaya koymak, izleyenleri güldürmek ve düşündürmek amacıyla yazılmış tiyatro eseridir.Burada amaç kişilerin zaaflarını abartarak ortaya koymaktır. Kaynana Ciğeri, evde bulunan gelin , kaynana, görümce üzerinden onların zaaflarını abartarak bizlere mizahi unsurları aktarırlar.
3. Kaynana Ciğeri adlı metindeki toplumsal ve kültürel değerleri belirleyiniz.
Kültürel ve toplumsal değerler, rüya görmek, evlilik, çeyiz gitmesi, evde erkek eğemenliği gibi durumlar
4. Kaynana Ciğeri adlı metindeki açık ve örtük iletileri belirleyerek metinle ilgili tespitlerinizi, eleştirilerinizi, beğeninizi gerekçelendirerek ifade ediniz.
5. Metindeki kahramanların kişilik özelliklerini belirleyip tip veya karakter özelliği gösterip göstermediklerini belirtiniz.
Kahramanların hepsi toplumda görülebilecek kişilerdir. Dolayısıyla tiptir. Gelin, görümce ve kaynana … Hemen hemen her ev yada mahalle bu tarz ilişki içerisinde olan bir yapı görülebilir.
6. Kaynana Ciğeri adlı metni Kösem Sultan adlı metinle aşağıdaki tabloda verilen özellikler açısından karşılaştırınız.
|
|
Kaynana Ciğeri |
Kösem Sultan
|
|
Tür |
Tiyatro |
Tiyatro |
|
Biçim
|
|
|
|
Üslup
|
Anlatım sadedir. Karşılıklı konuşma çok kısa ve tiyatro metni hareketli bir şekilde gitmektedir. Mizah unsurları fazladır. |
Dili sade ve anlaşılırdır. Fakat türü trajedi olduğu için trajedi de koro ve şarkı önemlidir. Burada şiirsel bir ifade dizisi hakimdir. Oyun sırasında kişilerin karakterlerine uygun olarak bolca atasözü ve deyim kullanır. Yazar, bu ürünleri kullanırken onları daha çok mizahî ve ironik bir anlatım için tercih eder. |
|
İçerik
|
Yeni gelinin sabah kalktığında evdeki ciğeri kedinin yediğini görür ve kocasının kendisini boşamasından korkar. Yeni gelin, görümce, kaynana arasında bir dizi konuşma olduktan sonra evdeki ciğerin kedi tarafından yendiği anlaşılır. Eşi, getirdiği ciğeri kediye kaptırdığını düşündüğü karısını boşayıp boşamayacağını sormak için imamı çağırır. Daha sonra gerçek ortaya çıkar, tel dolabı gece baklava yemek için mutfağa giren kayınbabanın açık bıraktığı anlaşılır. Böylece gelin de boşanmaktan kurtulur. |
Yönetimi ele geçiren Kösem Sultan, çevresine topladığı Mustafa ve Bektaş Ağa gibi kişilerle devlet makamlarını idare etmeye başlar. İstanbul’da yaşayan halkın gıda ve yakacak gibi ihtiyaçlarını bu kişiler temin etmekte ve halka satmaktadır. Kösem Sultan; halkın gönlünü kazanmak için sadaka dağıtmakta, hayır işleri yapmaktadır. Turhan Sultan ise olanları çaresizlik içinde seyretmekte, bir yandan oğlu Mehmet’i çev#0000ffeki kötülüklerden korumaya çalışırken diğer yandan onun bir an önce yönetimi ele alması için uğraşmaktadır. Kösem Sultan, Turhan Sultan’ı kendisi için bir tehdit olarak görmekte; Mehmet’i öldürterek yerine Şehzade Süleyman’ı tahta geçirmek için planlar yapmaktadır.Fakat amacına ulaşamadan öldürülür |
Etkinlik
VİCDANİ — Ben kapağı pırlantalı altın bir saat buldum.
POLİS — (İyice uyanmıştır.) Ne dedin? Ne dedin? Bu saati nerden buldun? (Zabıt tutmaya başlamıştır.)
VİCDANİ — Gülhane Parkında buldum.
POLİS — Nasıl buldun?
VİCDANİ — Yürürken ayağıma takıldı, buldum.
POLİS — Ne vakit buldun?
VİCDANİ — Akşamüzeri ezan vakti buldum.
POLİS — Nasıl bir saat buldun?
VİCDANİ — Kapağı pırlantalı altın bir saat buldum.
(…)
POLİS — Nerde?
VİCDANİ — Gülhane’de.
POLİS — Ne vakit?
VİCDANİ — Akşamüzeri.
POLİS — Nasıl?
VİCDANİ — Gözüme takıldı.
POLİS — Tamam! Yakaladım. İfadende mübayenet (çelişki) var.
VİCDANİ — Şey, ayağıma takıldı diyecekken gözüme demişim.
POLİS — Göz nerde, ayak nerde. Sen onu benim kalpağıma anlat.
Haldun Taner, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım
a. Yukarıdaki metin hangi tür tiyatrodan alınmış olabilir? Nedenleriyle açıklayınız.
Komedi türünden alınmış olabilir. Konusu günlük hayattan, kişileri halktan seçilmiş eserler olduğu için.
b. Bu metindeki mizahi öğeleri belirleyiniz.
Karakter özellikleri abartılarak verilmiştir. Deyimler yanlış kullanılarak mizah oluşturulmuştur. Karakter ismi de mizaha yardımcı olur.
Hazırlık
1. Ekonomik sorunların aile ve birey üzerindeki etkileri neler olabilir? Tartışınız.
Düşük ve yetersiz ekonomik durumun beslenme, konut gibi temel fizyolojik gereksinimleri karşılayamaması, zorlanmayı önemli bedensel, ruhsal hastalıklara yol açacak düzeye çıkabilir. Bu durumda olan insanların ekonomik olanaklarını arttırmak için çalışıp, çabalamaları, belirsiz ve gereksiz işlerin peşinde koşmaları da zorlanmayı arttırır. Bu insanlardaki gelecek korkusu, güvensizlik; toplumsal ilgiden, saygıdan, saygınlıktan yoksunluk; kendisini gerçekleştirme ve varlama olanaksızlığı toplumsal kaynaklı zararlı etken olarak olumsuz rol oynar. Ayrıca düşük ve yetersiz ekonomik durumun yarattığı aile içi sürtüşmelere bağlı çatışmalar da durumluk kaygı düzeyini yükseltir. Bu düzeyin uzun süre yüksek kalması sürekli kaygı düzeyini de yükselterek zorlanmaya bağlı belirti ve yakınmalara yol açar. Düşük, yetersiz ekonomik düzeyde bulunanla, yaşama koşulları nedeniyle, iletişimi bozuk, kavgası, sürtüşmesi bol ve sık toplum kesiminde bulunurlar. Bu kesimde yaşamak kavgayı, öfkeyi arttırır, zorlanmayı kolaylaştırır. Bu konuda yapılan, büyük kentlerin gecekondu kesimlerinde yaşayanlarda bu tür zorlanmaya bağlı belirti ve yakınmaların daha çok olduğunu göstermiştir.
2. Aşağıdaki tiyatro metinlerinde seyircinin merak ve heyecan duygusunu canlı tutmak için neler yapılmıştır? Belirleyiniz.
Kısa cümlelerle sürekli soru ve cevap şeklinde sağlanmıştır.
Metni Anlama ve Çözümleme
2. Ocak adlı metindeki temel çatışmayı ve ona bağlı diğer çatışmaları belirleyiniz.
Hayaller- Gerçekler
3. Metindeki şahıs kadrosunun fiziksel ve psikolojik özelliklerini belirleyiniz, bu özelliklerin metindeki olaylara etkisini açıklayınız.
Anne: aileyi kucaklayan ve bir arada tutmasını sağlayan kişi.
Baba: Ailede baba olmakla birlikte sürekli hayal kuran ve her hayalinin sonunda hüsrana uğrayan kişidir.
Nihat:Ailenin haylaz ve yaramaz çocuğu. Çalışmadan aylakça dolaşır.
Büyükanne: Kendini paşa konağında sanır. Aile bireylerini evin hizmetçisi olarak düşünür.
Tarık: Ailenin çalışıp eve katkı sağlayan kişisi.
Sevda: Evin tek kızı. Mahallede birini aşık olup ona kaçsa da oğlan haylaz çıkar ve tekrar baba evine geri döner.
4. Ocak adlı metinde dram türüne özgü nitelikleri belirleyiniz.
Dram, sahnede oynanmak için yazılmış, biçim olarak konuşmaya dayanan ve karşıtların çatışmasıyla gelişen oyun türünün adıdır.Bu tiyatro hayat olduğu gibi aktarılmıştır. Bu ailen de karşılaşılan tipler toplumda rahatça görülebilir. Hayaller ve gerçekler arasında sıkı yaşayan bir ailenin dramı ele alınmıştır.
5. Metnin dil ve üslup özelliklerini belirleyiniz.
Sade bir dille yazılmış bir eserdir. Konusunda varolan hayaller ve gerçekler arasında kalmış ailenin durumunu çok içten bir şekilde ele almıştır.
6. Ocak adlı metindeki değerleri yaşadığınız dönemin değerleriyle karşılaştırınız.
Hayal kurmak, gerçeklerle mücadele etmek, çalışmak, aldatılmak, geçim sıkıntısı , sevmek, sevginin sonucunda aldat gibi değerler bugün içinde karşımıza çıkar.
7. Ocak adlı metni Kösem Sultan adlı metinle tür, biçim, üslup ve içerik açısından karşılaştırınız.
|
|
Ocak |
Kösem Sultan |
|
Tür |
Tiyatro |
Tiyatro |
|
Biçim |
Dram |
Trajedi |
|
Üslup |
Sade bir dille yazılmış bir eserdir. Konusunda varolan hayaller ve gerçekler arasında kalmış ailenin durumunu çok içten bir şekilde ele almıştır. |
Dili sade ve anlaşılırdır. Fakat türü trajedi olduğu için trajedi de koro ve şarkı önemlidir. Burada şiirsel bir ifade dizisi hakimdir. Oyun sırasında kişilerin karakterlerine uygun olarak bolca atasözü ve deyim kullanır. Yazar, bu ürünleri kullanırken onları daha çok mizahî ve ironik bir anlatım için tercih eder. |
|
İçerik |
Yokluk içinde mücadele eden bir ailenin dramını anlatır. Babanın hayalleri vardır ve bu hayalleri gerçekleştimek için uğraşsa da her şey hayallerdeki gibi değildir. Özellikle kızının kandırılması ve tekrar eve gelmesi sonucunda dağılmak üzere olan aile birbirine kenetlenir ve babanın başka hayalleriyle son bulur. |
Yönetimi ele geçiren Kösem Sultan, çevresine topladığı Mustafa ve Bektaş Ağa gibi kişilerle devlet makamlarını idare etmeye başlar. İstanbul’da yaşayan halkın gıda ve yakacak gibi ihtiyaçlarını bu kişiler temin etmekte ve halka satmaktadır. Kösem Sultan; halkın gönlünü kazanmak için sadaka dağıtmakta, hayır işleri yapmaktadır. Turhan Sultan ise olanları çaresizlik içinde seyretmekte, bir yandan oğlu Mehmet’i çev#0000ffeki kötülüklerden korumaya çalışırken diğer yandan onun bir an önce yönetimi ele alması için uğraşmaktadır. Kösem Sultan, Turhan Sultan’ı kendisi için bir tehdit olarak görmekte; Mehmet’i öldürterek yerine Şehzade Süleyman’ı tahta geçirmek için planlar yapmaktadır.Fakat amacına ulaşamadan öldürülür. |
Etkinlik
a. Ocak adlı metnin dramatik örgüsünü aşağıdaki tabloya yazınız.
|
Oto tamircisi babanın araba yapma hayali yapılan arabanın sürekli arızalanması ve bu araba için elde avuçta ne varsa harcanması |
|
Hiçbir iş yapmayan büyük oğlan Nihat’ın eve katkıda bulunmadan imkansız hayaller peşinde koşması |
|
Büyükanne’nin kendisi paşa konağında zannetmesi, evdekileri hizmetçileri olarak kabul edip hayallere dalması |
|
Tek kız Sevde’nin mahallenin serseri çocuğuna aşık olup evden kaçması fakat tekrar evine dönmek zorunda kalması |
|
Evi çekip çeviren annenin hastalanması |
b. Metindeki dramatik örgünün metnin yapısıyla ilişkisini değerlendiriniz.
Dramatik olay örgüsü sonucunda kurulan hayaller ve devamın yaşanan hayal kırıklıkları metnin yapısıyla ilişkilidir.
Zorla Evlenme adlı metni Kösem Sultan, Kaynana Ciğeri ve Ocak adlı metinlerle tür, biçim, üslup ve içerik açısından karşılaştırınız.
|
|
Zorla Evlenme |
Kösem Sultan |
Kaynana Ciğeri |
Ocak |
|
Tür |
Tiyatro |
Tiyatro |
Tiyatro |
Tiyatro |
|
Biçim |
Komedi |
Trajedi |
Komedi |
Dram |
|
Üslup |
Komedi tarzında yazılmış bu oyun da dil akıcı ve sadedir. Karşılıklı konuşmalar kısa tutularak akış hızlandırılmış.İşin içine felsefecilerin garip tavırlarını da koyarak bizlere mizahi yanlar vermeye çalışmıştır. |
Dili sade ve anlaşılırdır. Fakat türü trajedi olduğu için trajedi de koro ve şarkı önemlidir. Burada şiirsel bir ifade dizisi hakimdir. Oyun sırasında kişilerin karakterlerine uygun olarak bolca atasözü ve deyim kullanır. Yazar, bu ürünleri kullanırken onları daha çok mizahî ve ironik bir anlatım için tercih eder. |
Anlatım sadedir. Karşılıklı konuşma çok kısa ve tiyatro metni hareketli bir şekilde gitmektedir. Mizah unsurları fazladır. |
Sade bir dille yazılmış bir eserdir. Konusunda varolan hayaller ve gerçekler arasında kalmış ailenin durumunu çok içten bir şekilde ele almıştır.
|
|
İçerik |
Oyun Sganarelle adında yaşlı bir kralın genç ve güzel Dorimene ile olan evlenme kararı, şüpheleri ve ardından bu evlenme durumundan kurtulma çabalarını anlatıyor. En sonunda evlenmesiyle nihayetlenen bir süreci anlatıyor. |
Yönetimi ele geçiren Kösem Sultan, çevresine topladığı Mustafa ve Bektaş Ağa gibi kişilerle devlet makamlarını idare etmeye başlar. İstanbul’da yaşayan halkın gıda ve yakacak gibi ihtiyaçlarını bu kişiler temin etmekte ve halka satmaktadır. Kösem Sultan; halkın gönlünü kazanmak için sadaka dağıtmakta, hayır işleri yapmaktadır. Turhan Sultan ise olanları çaresizlik içinde seyretmekte, bir yandan oğlu Mehmet’i çev#0000ffeki kötülüklerden korumaya çalışırken diğer yandan onun bir an önce yönetimi ele alması için uğraşmaktadır. Kösem Sultan, Turhan Sultan’ı kendisi için bir tehdit olarak görmekte; Mehmet’i öldürterek yerine Şehzade Süleyman’ı tahta geçirmek için planlar yapmaktadır.Fakat amacına ulaşamadan öldürülür. |
Yeni gelinin sabah kalktığında evdeki ciğeri kedinin yediğini görür ve kocasının kendisini boşamasından korkar. Yeni gelin, görümce, kaynana arasında bir dizi konuşma olduktan sonra evdeki ciğerin kedi tarafından yendiği anlaşılır. Eşi, getirdiği ciğeri kediye kaptırdığını düşündüğü karısını boşayıp boşamayacağını sormak için imamı çağırır. Daha sonra gerçek ortaya çıkar, tel dolabı gece baklava yemek için mutfağa giren kayınbabanın açık bıraktığı anlaşılır. Böylece gelin de boşanmaktan kurtulur. |
Yokluk içinde mücadele eden bir ailenin dramını anlatır. Babanın hayalleri vardır ve bu hayalleri gerçekleştimek için uğraşsa da her şey hayallerdeki gibi değildir. Özellikle kızının kandırılması ve tekrar eve gelmesi sonucunda dağılmak üzere olan aile birbirine kenetlenir ve babanın başka hayalleriyle son bulur. |
Türk ve dünya edebiyatından tiyatro örnekleri okuyunuz.
Dil Bilgisi
1. Ocak adlı metinde zarfları bularak bu zarfların türlerini belirleyiniz. Belirlediğiniz zarfların metindeki işlevini değerlendiriniz.
|
Zarf |
Zarf Türü |
Metindeki İşlevi |
|
Bıktım artık bu martavallardan.. |
artık: durum zarfı |
Bundan sonra anlamı vardır. |
|
Niçin bağırıyor bu adam? |
niçin: soru zarfı |
sebep, neden ilişki kurar. |
|
Nasıl yoklarmış? |
nasıl : soru zarfı |
sebep, neden ilişki kurar. |
|
Nasıl olur? |
nasıl : soru zarfı |
sebep, neden ilişki kurar. |
|
.. o kadar yaklaşma bana |
o kadar: miktar zarfı |
çok anlamı kurar. |
|
Niye kimse bakmıyor bana? |
niye: soru zarfı |
sebep, neden ilişki kurar. |
|
Yürüdüğü zaman mahmuzları … ederdi |
yürüdüğü zaman: zaman zarfı |
zaman ilgisi kurar, ne zaman yapıldığı gösterir. |
|
İçime öyle doğuyor |
öyle: durum zarfı |
tarz bildirir. |
|
Öğleye misafir var diyordum demin |
demin: zaman zarfı |
zaman ilgisi kurar, ne zaman yapıldığı gösterir. |
|
Babam yine anneanneme mi kızdı? |
yine: durum zarfı |
tekrarlama , yineleme anlamı vardır. |
|
Hiç öyle şey olur mu? |
hiç: durum zarfı |
kesinlik anlamı vardır. |
|
Böylesi daha rahat. |
daha: miktar zarfı |
çok , fazla anlamı vardır. |
|
…zavallı bir şey anlamadı her halde |
her halde: durum zarfı |
ihtimal bildirir. |
|
Ne bağırıyorsun? |
ne: soru zarfı |
sebep, neden ilişki kurar. |
|
DAHA ÇOK VAR. DİĞERLERİNİ SİZ BULABİLİRSİNİZ. |
||
2. Aşağıdaki parçada noktalama işaretlerinin kullanım amaçlarını belirleyiniz.
TURHAN (nefesini kesip kadehi göstererek):
Yay Ayraç : Tiyatro eserlerinde ve senaryolarda konuşanın hareketlerini, durumunu açıklamak ve göstermek için kullanılır
İki Nokta: Edebî eserlerde konuşma bölümünden önceki ifadenin sonuna konur.
Buna mı? Hem de mübarek bir günde!
Soru İşareti: Soru eki veya sözü içeren cümle veya sözlerin sonuna konur
Ünlem İşareti: Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümle veya ibarelerin sonuna konur
(Ezan sesi. Turhan, Mehmet’e sarılıp)
Yay Ayraç: Tiyatro eserlerinde ve senaryolarda konuşanın hareketlerini, durumunu açıklamak ve göstermek için kullanılır.
Virgül: Özne ile yüklem arasına başka sözcükler girmişse kullanılır.
Kesme İşareti: Özel isimlere gelen çekim ekini ayırmak için kullanılır.
Biraz daha sabret, oğlum.
Virgül: Alıntı sözler tırnak içine alınmamışsa kullanılır.
Nokta: Tamamlanmış , yargı bildiren cümlelerin sonuna konur.
SÜLEYMAN:
İki Nokta: Karşılıklı konuşmalarda, konuşan kişiyi belirten sözlerden sonra konur
Bugünkü şerbeti başkası hazırladı, Sultanım,
Virgül: Alıntı sözler tırnak içine alınmamışsa kullanılır.
Nokta: Tamamlanmış , yargı bildiren cümlelerin sonuna konur.
Efendimiz güvende içip orucunu bozabilir.
Nokta: Tamamlanmış , yargı bildiren cümlelerin sonuna konur.
3. Ocak adlı metinde günümüz yazım kurallarına uymayan kullanımları tespit ederek bu durumun nedenini açıklayınız.
|
Tespit |
Neden |
|
O kadar. |
Burada yargı yok. Ünlem kullanılması lazım |
|
Bıktım artık bu martavallardan.. |
Burada üç nokta olması lazım ama iki nokta kullanılmış. Türkçede yan yana iki nokta diye bir işaretimiz yok. Cümlede NOKTA kullanılması lazım. Çünkü yargı bildiriyor. |
|
Biri baksın buraya.. |
Burada üç nokta olması lazım ama iki nokta kullanılmış. Türkçede yan yana iki nokta diye bir işaretimiz yok. Cümlede NOKTA kullanılması lazım. Çünkü yargı bildiriyor. |
|
o kadar yaklaşma bana.. |
Burada üç nokta olması lazım ama iki nokta kullanılmış. Türkçede yan yana iki nokta diye bir işaretimiz yok. Cümlede NOKTA kullanılması lazım. Çünkü yargı bildiriyor. |
|
Bu günlerde dönecek galiba. |
Bu gün ayrı yazılmaz. Bugün şeklinde olmalı. |
|
Söyle de kızım şey yapsınlar… |
Cümlenin yüklemi var, yargı bildiriyor. Nokta kullanılması lazım. |
|
Pek te şatafatlı.. |
“de/da ” bağlacı ünsüz sertleşmesine uğramaz. Yani te/ta şekli yoktur. |
|
Affedersin kızım, o çocuğa söyledim ama, |
ama, fakat bağlacından sonra virgül kullanılmaz. |
METİNDE ÇOK HATALAR VAR. SİZ DE BULABİLİRSİNİZ.
1. Metnin yapı unsurlarını aşağıdaki tabloya yazınız.
|
Dramatik örgü |
Kanuni’nin oğulları arasında taht çekişmesi olması. Kanuni sefer dönüşü yanında Gülbahar’ın oğlunu bulundurması Rüstem ve Hürrem’in bu durumdan rahatsız olması |
|
Yer |
Topkapı Sarayı |
|
Zaman |
Kanuni’nin Budin seferi dönüşü. |
|
Çatışma |
Taht kavgaları- Hırs |
|
Kişiler |
Hürrem Sultan- Kanuni- Mihrimah Sultan –Hürrem-Gülbahar’In oğlu |
2. Metinde tiyatro terimlerinden hangileri vardır?
Metinde aşağıdaki terimler var.
diyalog: Oyundaki iki ya da daha çok kişinin konuşması.
jest: Rol gereği yapılan el, kol ve beden hareketleri.
kostüm: Oyunda rol gereği giyilen kıyafetlerin genel adı.
mimik: Duygu ve düşünceleri yüz ifadeleri ile yansıtma işi.
perde: 1. Bir tiyatro eserinin büyük bölümlerinden her biri. 2. Sahneyi seyirciye açan ve kapatan kumaş parçası.
piyes: Oyun.
replik: 1. Oyuncunun, sözü karşısındakine bırakırken söyleyeceği son söz. 2. Oyunda karşıdakinin sözüne verilen karşılık, karşılama sözü.
rol: Canlandırılan kişiliği ortaya çıkaran söz ve davranışlar.
sahne: 1. Bir tiyatro metninde baş oyun kişisinin ya da önemli kişilerinin yönelişlerini başlatıp bitiren kesim. 2. Bir tiyatro yapısında oyuncuların oynamaları için özel olarak yapılmış ve genellikle
yükseltilmiş oylum ya da alan.
3. Metnin biçimsel özellikleri nelerdir?
Tiyatro şeklinde yazılmıştır.Karşılıklı konuşma replikleri vardır. Betimlemeler parantez içinde verilir.Olay örgüsü, yer, zaman ve kişi vardır.Sahne ve dekorun tasarlanması vardır.Metnin başında oyunun kaç perdeden oynanacağı vardır. Her perdede kimlerin oynayacağı belirtilir.
4. Metindeki mekân ve kişilerin özellikleriyle ilgili neler söylenebilir?
Mekan: Topkapı Sarayı. Burayla ilgili çok fazla ayrıntı verilmemiştir.
Kişi:
Hürrem: Oğlunu tahta çıkarmaya çalışan, saray entrikalarının ortasında olan hırslı bir kadın.
Mihrimah:Olayların farkında olsa da çok da etkin olmayan pasif biri.
Rüstem: Hürrem’den yana olan yine aynı düşüncelere sahip biridir.
5. Tiyatro metninin türü ve özellikleri hakkında neler söylenebilir?
Trajedidir.
6. Metindeki zarfları bularak bunların türlerini ve işlevlerini belirleyiniz.
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri bu parçadan hareketle uygun ifadelerle doldurunuz.
a. Bu metinde anlatım, KOMEDİ şeklindedir.
b. Tiyatro metninde oyuncuların sergilemeleri gereken davranışlar YAY AYRAÇ içinde verilmiştir.
c. Bu oyun kişilerin ve toplumun aksayan yönlerini güldürücü öğelerle iç içe yansıttığı için
KARAKTER KOMEDİSİ türündedir.
8. I. Yer II. Bakış Açısı
III. Zaman IV. Dramatik Örgü
V. Çatışma
Yukarıdaki numaralanmış unsurlardan hangisi tiyatro ile ilgili değildir?
A) I. B) II.
C) III. D) IV.
E) V.
9. I. Oyunda tek kişinin kendi kendine konuşması, dışa verilen iç ses.
II. Metin dışı, o an akla geldiği gibi hareket etmek, söz söylemek, doğaçlama.
III. Perde gerisinde oyunu metinden takip eden ve unutulan sözleri fısıldayarak oyunculara hatırlatan görevli.
IV. Düşünceleri ve duyguları kimi kez müzik, kimi kez çeşitli eşyalar eşliğinde, kimi kez dansla ya da gövde ve yüz hareketleriyle yansıtmayı amaçlayan sözsüz oyun.
Aşağıdaki terimlerden hangisinin tanımı yukarıda verilmemiştir?
A) Monolog B) Pandomim
C) Tuluat D) Suflör
E) Replik
10. (I) Türk sanatçılar tiyatroyu halkı aydınlatma ve bilinçlendirme konusunda faydalı bir araç olarak gördüler. (II) Batılı anlamda tiyatro Türk edebiyatına Tanzimat Dönemi’nde girmiştir. (III) 1870 yılında Güllü Agop, Osmanlı Tiyatrosunu kurdu. (IV) Tanzimat sanatçıları Batı’dan çeviriler yaptılar. (V) Namık Kemal, ilk Türkçe oyun olan Şair Evlenmesi’ni yazdı.
Bu paragrafta numaralanmış cümlelerin hangisinde bilgi yanlışı vardır?
A) I. B) II.
C) III. D) IV.
E) V.
11. Aşağıdakilerden hangisi trajedi ile komedinin ortak özelliğidir?
A) Konular günlük yaşamdan alınır.
B) Kahramanlar, halk tabakasından kimselerdir.
C) Üç birlik kuralına uyulur.
D) Kaba şakalar, söz oyunları, imalar önemli yer tutar.
E) Öldürme, yaralama gibi olaylar sahnede canlandırılır.
12. I. Hayatı hem acıklı hem güldürücü yönleriyle bir bütün olarak yansıtmayı amaçlayan tiyatro türüdür. (Dram)
II. Sahnede, bir seyirci topluluğu önünde, oyuncular tarafından canlandırılmak üzere yazılan edebî türdür. (Tiyatro)
III. Oyunun geçtiği yeri canlandırmak için kullanılan ışık, eşya gibi araçların tümü. (Dekor)
IV. Duygu ve düşünceleri yüz ifadeleri ile yansıtma işi. (Jest)
V. Tiyatro eserindeki olay örgüsüne denir. (Dramatik Örgü)
Yukarıdaki açıklamalardan hangisi ayraç içinde verilen kavramla uyuşmamaktadır?
A) I. B) II.
C) III. D) IV.
E) V.
13. ………………………, olayların seyircide merak uyandıracak şekilde düzenlenmesiyle güldürmekten başka bir amaç gözetilmeyen komedi türüdür.
……………………….., günlük yaşamda her zaman rastlanabilecek insan kusurlarını belli tiplerden hareketle konu edinen komedi türüdür.
……………………….., bazı töre ve gelenekleri eleştirel bir tutumla yansıtan komedi türüdür.
Yukarıda boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangileri getirilmelidir?
A) Entrika komedisi-Karakter komedisi-Töre komedisi
B) Karakter komedisi-Entrika komedisi-Töre komedisi
C) Karakter komedisi-Töre komedisi-Entrika komedisi
D) Töre komedisi-Karakter komedisi-Entrika komedisi
E) Töre komedisi-Entrika komedisi-Karakter komedisi
14. Trajedi türü ile ilgili olarak aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Konular tarihten ve mitolojiden alınır.
B) Ayrıntıya girilmeden tek bir olay anlatılır.
C) Seyircide heyecan, korku ve acıma hissi uyandırma amaçlanır.
D) Kahramanlar, halktan kişilerden seçilir.
E) Kaba ve çirkin sözlere yer verilmez.
15. (Perde açıldığında sahne boştur. Hareket eden bir tren sesi… Biraz sonra, önde Gazeteci, arkasındaMakasçı, içeri girerler. Makasçı, gazetecinin büyük bir doktor çantasını andıran el çantasıyla küçük valizini taşımaktadır. Gazetecinin elinde portatif bir teyp vardır. Boynunda fotoğraf makinesi asılıdır. Vakit, akşam üze#0000ffir.)
GAZETECİ — Demek, yarın sabaha kadar buradayız ha? Yapma yahu… (Makasçı elektriği yakar.) İyi,bak, burada telefon varmış. Şurdan ilçeye bir telefon etsek, bir taksi çağırsak olmaz mı?
MAKASÇI — Zaten iki taksi var beyim, ama bu saatte kimse gelmez buraya. Yol çok bozuk. Hava dakarlayacağa benziyor. Ama, bugün ekspres günü. Bakarsın, yolcu getiren olur, onlarla dönersin. Ya da çiftlikten bir traktör falan gelir.
GAZETECİ — İstanbul ekspresi, değil mi? Kaçta oluyor burda?
MAKASÇI — (Kolundaki saate bakar.) On dokuz on birde gelmesi gerek.
Erhan Bener, Hızır Doktor
Yukarıdaki metinle ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?
A) Zaman öğesine değinilmiştir.
B) Trajedi türünde bir tiyatrodan alınmıştır.
C) Oyuncuların hareketleri parantez içlerinde verilmiştir.
D) Diyaloglara yer verilmiştir.
E) Yalın bir dil ile yazılmıştır.
16. Aşağıda verilen tanılayıcı dallanmış ağaçtaki bilgilerden bazısı doğru, bazısı yanlıştır. İlk ifadeden başlayıp, cevap oklarını takip ederek doğru çıkışa ulaşınız.
4 NOLU ÇIKIŞ
İSTERSENİZ DİĞERLERİNİ DE CEVAPLAYALIM.
Hazırlık
1. Sosyal ve kültürel değişimin aile kurumu üzerindeki etkileri neler olabilir? Tartışınız.
Her sosyal ve kültürel değişimin aile üzerinde olumsuz veya olumlu etkileri vardır.Bazı toplumlarda görülen yozlaşma aile üzerindeki etkisi olumsuz olabilir. Toplumları bir arada tutan en faktör aile kavramıdır. Aile anlayışı bazı toplumlarda yok olmuşsa bu orada sosyal ve kültürel değişimlere işaret eder.
2. “Kuşak çatışması” kavramından ne anladığınızı belirtiniz.
Farklı nesiller arasındaki anlayış farklılıklarıdır.
3. Bir roman filme alındığında o romanla film arasında ne gibi farklılıklar olabileceğini tartışınız.
Her roman okuyanın kafasında farklı yer edinir. Dolayısıyla filme aktarıldığında da sahneye koyanın zihninde romanı izlemiş oluruz. Unutmayalım romanı filme aktardığımızda roman kendi özünden çok şey kaybetmiş demektir.O artık bizim okuduğumuz roman değil, yönetmenin bize anlattığı roman haline gelmiştir.
Metni Anlama ve Çözümleme
1. Yaprak Dökümü romanındakine benzer olaylar günümüzde de yaşanabilir mi? Tartışınız.
KESİNLİKLE yaşanabilir.
2. Romandaki değer yargıları günümüzde de geçerliliğini sürdürmekte midir? Tartışınız.
Ahlak,namus , edep,aile,birlik ve beraberlik gibi değer yargıları halen günümüzde de varlığını sürdürmektedir.
3. Modern hayat, roman kahramanlarınca nasıl anlaşılmıştır?
Modern hayat, roman kahramanlarına göre rahat yaşam, gezmek, eğlenmek ve sorumluluk almamak olarak algılanmıştır.
4. Metinde geçen “kezalik, arız olmak, iktifa etmek, rikkat, sirayet etmek” kelimelerinin doğru telaffuzuna yönelik çalışmalar yapınız.
Cevabı size kalmış.
5. Yaprak Dökümü adlı metnin tür özelliklerini belirleyiniz.
Metni türü romandır. Buna göre romanın özellikleri şöyledir. Olmuş veya olması muhtemel olayların anlatıldığı uzun yazılardır.Roman belli bir olay etrafında gelişir ve olaylar ayrıntılarıyla anlatılır. Çoğu zaman şahıs kadrosu geniştir. Kişiler ayrıntılı olarak tanıtılır. Çevrenin tanıtımına özen gösterilir.Temsil ettiği akıma göre romantik roman, natüralist roman, realist roman; konusuna göre aşk romanı, toplumsal roman, polisiye roman, macera romanı gibi isimler alır.
Türk edebiyatında Tanzimat’tan sonra görülür. İlk örneği Şemseddin Sami’nin Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat adlı romanıdır. Batı romanı ölçüsünde en başarılı romanı Halit Ziya Uşaklıgil yazmıştır. Namık Kemal, Mehmet Rauf, Reşat Nuri, Yakup Kadri, Peyami Safa diğer ünlü romancılarımızdır.
6. Yaprak Dökümü adlı metnin anlam özelliklerini etkileyen kültürel unsurları belirleyiniz.
Yaprak Dökümü, Türk modernleşme sürecinde toplumsal çözülmenin boyutlarını aile düzeyinde irdeleyen bir romandır. Toplumsal değişimle birlikte yitirilen değerler Ali Rıza Bey ve ailesi model alınarak yansıtılır. Romanda değişim sürecinin toplumdaki bireylere yansıması sosyal zaman unsurlarıyla birlikte değerlendirilir. Yaprak Dökümü romanında kültürel çözülmenin yanı sıra Ali Rıza Bey’in babalık otoritesini yitirmesi izleksel kurguyu belirler. Bu izlekler ışığında toplumsal ve bireysel çözülme, Türk modernleşme sürecine eleştirel bir bakış olarak sunulur.
7. Yaprak Dökümü adlı romanın yazıldığı dönemle ilişkisini ve sonraki dönemlere etkisini değerlendiriniz.
Aslında yazar bu eser yazdığı Cumhuriyet dönemindeki toplumsal değişmeleri gösterse de daha sonraki dönemler için de ışık tutabilecek niteliktedir. Çünkü hemen her dönemde bir kültürel değişim ve farklılaşma yaşanmıştır bu toplumda. Özetle hem içinde bulunduğu durumunda aynası hem de sonraki dönemler olabilecek bir durumu ele almıştır.
8. Yaprak Dökümü adlı romanda anlatıcının tutumunun olayların akışına ve metnin iletisine etkisini değerlendiriniz.
Yaprak Dökümü romanı, Hâkim (İlahi) bakış açısı ile anlatılır. Hâkim anlatıcı, olayları üstten izleyerek özellikle baş karakterinin ve çevresindeki kişilerin düşüncelerini ve duygu dünyalarını açıklar. Üçüncü tekil şahıs tarafından aktarılan olay örgüsünde okur, olayların merkezindeki kahramanların ruh ve hayal dünyasına girme şansına sahipti.Romanda hâkim anlatıcı ve bakış açısına uygun olarak anlatma, özetleme, zamanda geriye dönüş ve diyalog tekniklerinden faydalanır. Roman, Altın Yaprak Anonim Şirketi’nde geçen bir diyalog ile başlar. Bu diyalogda, şirketin eski çalışanlarından biri arkadaşlarına şirketten ayrılma sebebini açıklarken başka işlerde daha çok para kazanıldığını vurgulayan bir konuşma yapar. Aralarında roman baş karakteri Ali Rıza Bey’in de bulunduğu ortam ile ilgili detayları hâkim anlatıcının bakış açısından öğreniriz
9. Yaprak Dökümü adlı metinde millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal ve tarihî öğeleri belirleyiniz.
Aile, birlik, beraberlik, namus, edep, çalışkanlık, kültürel yozlaşma, gibi kavramlar …
Etkinlik
|
Öyküleme |
|
|
Betimleme |
|
ÖYKÜLEME İLE BETİMLEME BİRBİRİYLE İLİŞKİLİDİR. HER ÖYKÜLEMENİN İÇİNDE BETİMLEME OLUR. AMA HER BETİMLEME İÇİN ÖYKÜLEME OLMAZ. FARKIYSA ÖYKÜLEME DE OLAY ÖRGÜSÜ VARDIR YANİ HAREKET VARDIR. BETİMLEME OLAY ÖRGÜSÜ YOKTUR. DONUKTUR.
a. Yaprak Dökümü adlı metinden öyküleyici ve betimleyici anlatım örnekleri bulunuz. Bulduğunuz öyküleme ve betimleme örneklerini tablodaki ilgili bölümlere yazınız.
YUKARIDAKİ TABLO VERİLMİŞTİR.
b. Bulduğunuz öyküleme ve betimleme örneklerinin metne katkısını değerlendiriniz.
Anlatmaya bağlı metinlerde olmazsa olmaz öyküleme ve betimlemedir. Olay örgüsünün hakim olduğu metinlerde okuyucunun kafasında, zihninde canlanma, hayal gerçekleşmesi için mutlaka bu ikisi yapılmalıdır. Roman ve hikaye gibi türler bizlere bazı mesajlar verse de bunu olay üzerinden verirler. Olayın net anlaşılması da betimleme ve öyküleyici anlatım tekniğiyle olur. Bazen öyle romanlar okuruz ki yazar bizi esir alır, sanki romanın içindeymişiz gibi hissederiz. Bu durumda öyküleme ve betimleme çok iyi yapılmış demektir.
Metni Anlama ve Çözümleme
1. Küçük Ağa adlı romandan alınan metni dil ve anlatım özellikleri bakımından inceleyiniz.
Eserin dili anlaşılır ve akıcıdır. Yazar bunu; halkın o dönemde kullandığı kelimeleri seçerek sağlamıştır. Ayrıca halkın kullandığı kelimelere doğrudan yer vererek eserin doğallığını sağlamıştır. Eserde devrin hakim zihniyeti kendini gösterir. Anadolu’ya ve öz Türkçeye yöneliş eserde kendini göstermektedir. bu yüzden dil oldukça sadedir.
2. Küçük Ağa’dan alınan metnin anlatıcısını belirleyerek metinden örnek veriniz.
Eserde anlatım ikinci kişi ağzından yapılmıştır. İlahi bakış açısı anlatıcı kullanılmıştır.
3. Küçük Ağa’daki kahramanların kişisel özellikleri hakkında bilgi veriniz.
İstanbullu Hoca:Genç olmasına rağmen gür ve siyah sakalı olan, gözleri yeşile çalan açık ela , körpe yüzlü, boylu poslu ve pehlivan yapılıydı. Bu pehlivan yapısını hafifçe öne durışu ve yumuşak hareketleri biraz gizleyen birisi.
Salih:Sağ kolunu ve sağ kulağını savaşta kaybetmiş, kehribar gibi gözleri olan yiğit bir delikanlıdır. Yanağında savaştan kalma bir yara izi vardı.
Ali Emmi:Tel çerçeveli gözlükleri vardı. Alnındaki kırışıklıkları olan. İhtiyarlıktan elleri, sakalı titreyen bir adamdır. Ak saçı ve sakalı vardı.
Ağır Ceza Reisi: Sağlam bir kişiliği vardı. Boyu kısaydı fakat çok heybetli bir duruşu vardı.
Emine:Daha on beşine basmamıştır. İnce belli fakat dolgun körpe bir kızdır. İri, simsiyah gözleri, hafifçe çatık hilal kaşları,kırmızı ve kalın dudakları, narin ve çekme burnu ve pespembe tenli çok güzel bir kızdır.
4. Metindeki temel çatışmayı ve buna bağlı diğer çatışmaları belirleyiniz.
Bireysel mutluluk-Milli sorumluluk çatışma alanıdır.
5. Edebî eser, yaşanmış bir olayı anlatsa da edebî eserdeki gerçeklik, kurmaca gerçekliktir. Yazar olayları, kişileri, mekânları kendi hayal dünyasında kurgular. Yaprak Dökümü’nde yazar, olayları, çevresinde gözlemlediği olay ve kişilerden yola çıkarak kurgulamıştır. Bu nedenle romanda anlatılanlar, yazarın yaşadığı dönemin sosyal ve kültürel özelliklerini taşımaktadır.
Yukarıdaki bilgilerden hareketle Küçük Ağa adlı metindeki kurmaca gerçeklik ile dönemin gerçekliği arasındaki ilişkiyi karşılaştırınız.
Her edebi eser içinde bulunduğu dönemin sosyal,siyasi,kültürel.. özelliklerini yansıtır. Fakat anlatırken olduğu gibi nesnel gerçeklikle anlatmaz. Yazar var olan gerçekliği, değiştirip farklılaştırıp bize farklı bir dünya içinde sunar.
6. Küçük Ağa adlı metnin konusunu ve temasını belirleyiniz.
Teması: Küçük Ağa romanı, Milli Mücadele’ye Akşehir’den bakmaktadır. Yani gerçeğin diğer yarısını Milli Mücadele’nin en önemli unsuru olan milleti gösteriyor bize. Kısacası Milli Mücadele’yi anlatır.
Konusu: Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı Devleti eski gücünü, heybetini kaybetmeye başlamış, isyanlar ve işgallerle zayıf duruma düşmüştür. Kitapta, bir Anadolu kasabası olan Akşehir’den yola çıkılarak, Kurtuluş mücadelesinin bir bölümü anlatılmaktadır. Olaylar Akşehir’in bir kasabasında başla ve gelişir.
7. Küçük Ağa adlı metindeki millî, manevi ve evrensel değerler ile sosyal, siyasi ve tarihî ögeleri belirleyiniz.
Milli Mücadele,bireysel mutluluk yerine milli sorumluluk, vatan ,hürriyet gibi değerler…
8. Küçük Ağa adlı metindeki olay örgüsünü belirleyiniz.
Dünya Savaşı bitmiş, Osmanlı Devleti yenilmiş ve ordumuz dağılmıştır. Salih, Arabistan cephesinde sağ kolunu, sağ yanağını ve sağ kulağını bırakmış olarak Akşehir’e döner. Onu Rum olan çocukluk arkadaşı Niko karşılar, onunla çok iyi ilgilenir. Amacı onu kendine bağlamak, çocukluk ve gençlik yıllarında kendisinden üstün gördüğü Salih’i ezip ondan intikam almaktır. Onu meyhaneye götürür, sabahlara kadar içerler.
Bu sıralarda Akşehir’e “padişaha bağlılığı sağlamlaştırmak ve sarsılan imanı takviye etmek” için 18 yaşındaki İstanbullu Hoca gönderilmiştir. Hoca padişaha bağlılığından dolayı Kuvayi Milliyecilere karşıdır. Onu Akşehir’e İngilizlerle işbirliği yapan politikacılar göndermiştir. Gerçek bir vatanperver olan Hoca bu entrikalardan habersiz, samimi bir şekilde padişaha bağlılığı savunmakta, anlattıklarıyla Akşehir halkını da etkilemektedir. Adana, Antep, Maraş, Konya Kuvayi Milliye’ye katılır ama Akşehir İstanbullu Hoca’dan dolayı direnmektedir.
Kuvayi Milliyeciler İstanbullu Hocayı kendilerine çekemeyince hakkında “vur emri” çıkarırlar.
Hoca doğum döşeğindeki karısını bırakır dağa kaçar. Çakırsaraylı çetesine katılır. Sarığını çıkarır, sakalını keser. O artık İstanbullu Hoca değil Küçük Ağa’dır.
Kendini içkiye veren Çolak Salih bir gece sessizce gittiği Rum meyhanesinde, Rumların Pontus Rum devletini kurmak için seferberlik yaptıklarını, en ateşli gönüllünün de arkadaşı Niko olduğunu görür. İçine düştüğü bu durumdan utanır, büyük bir hırsla atış talimleri yapmaya başlar. Sol elini kaybettiği sağ elinden daha iyi kullanmayı öğrenir. Sonra da Kuvayi Milliyecilere katılır.
Çolak Salih hakkında “vur emri” çıkarılan İstanbullu Hoca’yı tanımakta ve sevmektedir. Onu Kuvayi Milliye’ye çekmek için izin alır.
Çakırsaraylı çetesinden ayrılıp kendisi çete kuran İstanbullu Hoca, Çolak Salih’in yardımıyla doğruyu görür. Birlikte Çerkez Ethem’in kuvvetlerine katılırlar. Çerkez Ethem Kuvayi Milliyecileri saf dışı bırakıp kendisi öne geçmeyi planlar.
İstanbullu Hoca Kuvayi Milliyecilere bunu haber vermek için Çolak Salih’i Akşehir’e gönderir. Salih dönüşte İstanbullu Hoca’nın bebeğinden de haber getirecektir.
9. Yaprak Dökümü ile Küçük Ağa adlı metinlerden anlatma ve gösterme tekniklerine örnekler bulup tabloya yazınız.
|
Anlatım Teknikleri |
Yaprak Dökümü |
Küçük Ağa
|
|
Anlatma tekniği
|
Ailenin misafirliğe gittiği gecelere gelince, o vakit de yine bitip tükenmez hazırlıklar sebebiyle akşam yemeklerine vakit kalmazdı. Kızlar, yengeleriyle beraber saatlerce sökük dikerler, bozulmuş elbise parçalarından uydurma süsler hazırlarlar, vücutlarının görünecek yerlerini kolonya ile silerler, ayna karşısında kantocu kızlar gibi boyanırlardı. |
Hüznü Doktor’a da geçmişti. Doktor, Küçük Ağa’nın İstanbullu Hoca olduğunu öğrendikten, daha doğrusu Salih’in sebep olduğu şüphenin doğruluğunu anladıktan sonra ister istemez, bu dramatik havaya kayıyordu. Onun ruh yapısı maceranın insan yönüne, erkeksiz kalan ev’e, körpe zevceye ve baba yüzü görmeyen çocuğa kayıtsız kalamaz, Küçük Ağa’nın yakıcı özleyişine yakınlık duymadan yapamazdı. |
|
Gösterme tekniği
|
“Ali Rıza Bey çıldırıyor musun? Ne yapalım şimdi böyle geçiyor… Kızlara koca bulmak lazım… Eve kapatılmış bir kızı bu zamanda kimse arayıp sormuyor… Bu yaptıklarımız sırf onlara hayırlı bir kısmet bulmak için… Çocuklarına hanlar hamamlar mı yaptın, bırak biçareler de başlarının çarelerine baksınlar…” |
Küçük Ağa… Küçük Ağa, daima Küçük Ağa… Herkes Küçük Ağa diyordu son zamanlarda. Tabii bende Küçük Ağa deyip duruyor ve herkes gibi ben de Küçük Ağa’yı merak ediyordum. Gördüm işte… Ve çok sevdim… Herkesten çok daha büyük olacak benim sevincim.” |
1. Etkinlik
|
|
Yaprak Dökümü |
Küçük Ağa |
|
Mekânlar
|
Olayın geçtiği mekan geniş değildir. Olay İstanbul’un Üsküdar semtinde bir evde geçmektedir. |
Olay Akşehir’de geçmektedir. Akşehir’in Topyeri ve Çobankaya’nın arasındaki Tekke Deresi’ni bir üçgenin tabanı gibi kapatan Taşoluk sokağı iki fırın, bir bakkalı, bahçeli ve iki, üç katlı evleri ile Akşehir’in gözde semtlerinden birisi idi. Sokağın tam ortasında Halıhane’nin büyük bahçesine dayanan bir çıkmaz vardı. Salih’lerin evi bu çıkmazın sol tarafında, en dipte idi. Kasabanın değişmeyen, hatta büsbütün canlanan bir yönü de vardı: Gavur Mahallesi. Burada Minas’ın, Yorgo’nun meyhaneleri vardır. Gavur Mahallesi ile diğer mahalleler arasında pek mühimsenecek bir fark yoktur. Sadece evlerin tipleri biraz değişiktir. |
|
Mekânların özellikleri
|
a. Yaprak Dökümü ve Küçük Ağa adlı metinlerdeki olayların geçtiği mekânları ve bu mekânların özelliklerini tablodaki uygun bölümlere yazınız.
YUKARIDAKİ TABLODA VERİLMİŞTİR.
b. Bulduğunuz mekânların metinlere katkısını açıklayınız.
Romanda mekânın çeşitli işlevleri vardır. Romanda anlatılan olayların bir dekorudur. Ama genel olarak mekân, vakanın varlık bulduğu yer şahısların içinde yaşadıkları, kendi oluşlarını fark ettikleri alandır. Bununla birlikte şahısların içinde bulundukları çevreyi algılayış biçimlerini, ruhsal ekonomik durumlarım, karakterlerini açıklama yolunda imkânlar sunabilir. Şahısları tanıtma yollarının biri olarak dramatik bir iş de üstlenerek vakanın temel öğesi olur ve şahsın çevresini, algılayış şekillerini, o çev#0000ffeki ruh durumunu hatta karakterini etkiler. Yer değiştirmelerin vakaya ve davranış biçimlerine kattığı değişiklikleri de gözden uzak tutmamak gerekir.
2. Etkinlik
|
Bakış Açısı |
Yaprak Dökümü |
Küçük Ağa |
|
Hâkim bakış açısı |
Ali Rıza Bey evvelâ şaşırdı, oğlunun da öteki çocukları gibi değiştiğine,bozulduğuna hükmetti. Fakat biraz sonra anladı ki Şevket yine eski Şevket’tir. |
Hoca sakallarına ustura vururken belli belirsiz bir üzüntü duydu. Hepsi de bu kadarla kaldı. Arkası çiçekli yeşil teneke ile kaplı aynaya baktı baktı ve “Allah!” diye içini boşalttı. |
|
Gözlemci bakış açısı
|
Kızlar, yengeleriyle beraber saatlerce sökük dikerler, bozulmuş elbise parçalarından uydurma süsler hazırlarlar, vücutlarının görünecek yerlerini kolonya ile silerler, ayna karşısında kantocu kızlar gibi boyanırlardı. |
Recep ile beş adamı Hoca Efendi’yi yatsıdan iki saat sonra Müezzin’in evinden aldılar |
|
Anlatıcı
|
Anlatıcı 3. sahıştır. |
Anlatıcı 3. sahıştır. |
a. Tabloda verilen bakış açılarının karşısına Yaprak Dökümü ve Küçük Ağa adlı metinlerden örnek birer cümle yazınız.
YUKARIDAKİ TABLODA VERİLMİŞTİR.
b. Yaprak Dökümü ve Küçük Ağa adlı metinlerin anlatıcılarını metinlerden örnekleyerek belirleyiniz.
YUKARIDAKİ TABLODA VERİLMİŞTİR.
Suç ve Ceza adlı metni Yaprak Dökümü ve Küçük Ağa adlı metinlerle tür, biçim, üslup ve içerik açısından karşılaştırınız.
|
|
Suç ve Ceza |
Yaprak Dökümü |
Küçük Ağa |
|
Tür |
Roma |
Roman |
Roman |
|
Biçim |
———- |
——- |
——– |
|
Üslup |
Dostoyevski böyle ağır ve önemli bir konuyu anlatırken, metaforlardan uzak, yalın, gerçekçi bir anlatım kullanmıştır. Karakterler o kadar iyi belirlenmiştir ki hikaye akışında yaptıkları hiç bir şeyi yadırgayamayız. Diyaloglara fazla yüklenmeden daha çok mekan ve zaman tasvirleriyle hikayesini anlatan yazar böylece karakterleri konuşturmadan daha evrensel mesajlara ulaşabilmeyi başarmıştır. |
Sade bir dil kullanmaya çalışmıştır. Fakat Osmanlıca kelimelere de rastlamak mümkün: Genellikle kısa cümleler tercih etmiş, tasvirleri yerinde ve sınırlı tutmaya çalışmıştır. Benzetmelerden ve mecazlı söyleyişlerden faydalanmıştır |
Romanın dili, oldukça sade ve anlaşılır bir özellik gösterir. Yazar, kişi ve çevre tasvirlerinde benzetme ve mecazlardan da etkili bir biçimde yararlanır. Roman kahramanlarının kişilik özelliklerinin verilmesinde yazarın dili kullanmadaki becerisinin önemi büyüktür. |
|
İçerik |
Yoksul, gururlu ve ihtiraslı bir öğrenci olan Roskolnikov’un işlediği bir cinayeti, bu cinayetten ötürü çektiği vicdan azabını ve teslim olmasını anlatmaktadır. |
Gelenek göreneklerine bağlı, özellikle ahlaki konularda çok titiz olan Ali Rıza Bey ile batılılaşma hareketine karışarak daha zengin bir hayat yaşamak isteyen çocukları arasındaki çatışma işlenmiştir. |
Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı Devleti eski gücünü, heybetini kaybetmeye başlamış, isyanlar ve işgallerle zayıf duruma düşmüştür. Kitapta, bir Anadolu kasabası olan Akşehir’den yola çıkılarak, Kurtuluş mücadelesinin bir bölümü anlatılmaktadır. Olaylar Akşehir’in bir kasabasında başla ve gelişir. |
Yaprak Dökümü ve Küçük Ağa adlı romanları okuyunuz.
Dil Bilgisi
1. Küçük Ağa adlı metinden zamir türlerine örnekler bulunuz. Bulduğunuz zamirlerin metindeki işlevlerini belirleyiniz.
|
Zamir Türü |
Örnekler |
|
Kişi zamiri |
…onlardan beş dakika…: onlar …emir senin…: sen …ağa sensin: sen Hoca onun dediklerini..: o-n-un Çakırsaraylı ona hayran..:o-n-a Emme sana Hoca…: sen/e-a Bana da ağa..:ben/e-a |
|
İşaret zamiri |
Bundan sonra artık…: bu-n-dan Onun neye.. bilmiyordu: o-n-un |
|
Belgisiz zamir |
Her şeyde emir..: şey Hepsi de bu kadarla..: hepsi |
|
Soru zamiri |
..neye yarayacağını ..:ne-ye |
|
Dönüşlülük zamiri |
kendini çok gülünç.. : kendi-n-i |
2. Yaprak Dökümü adlı metinde “Virgül, sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur.” kuralına uygun örnekler bulunuz.
3. “Recep onlardan beş dakika kadar önce Çakırsaraylı’nın yanına varmış ve olup bitenleri anlatmıştı.“ cümlesindeki noktalama kurallarına uymayan kullanımı tespit ederek bu durumun nedeniniaçıklayınız.
Çakırsaraylı’nın kelimesinde kesme işareti kullanılmaz çünkü özel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra gelen diğer ekler kesmeyle ayrılmaz
4. “Aşağı sofa ile taşlık arasındaki camekân kaldırılmış, delik deşik duvarlar sarı yaldızlı bir kâğıt ile kaplanmıştı.” cümlesindeki düzeltme işaretinin işlevini belirtiniz.
Buradaki düzeltme işareti işlevi Arapça ve Farsçadan dilimize giren kelimelerle özel adlarda bulunan ince g, k ünsüzlerinden sonra gelen a ve u ünlüleri üzerine konur.
YAZMA ÇALIŞMALARI
Etkinlik
a. Okuduğunuz bir romanın bir kesitini, bakış açısını ve anlatıcısını değiştirerek yeniden yazınız.
b. Bakış açısı ve anlatıcı değişikliğinin içeriğe ve anlatıma etkisini değerlendiriniz.
Her bakış açısı içeriği etkiler. Mesela gözlemci ve ilahi bakış açısı olayları daha nesnel anlatırken kahraman bakış açısı daha özneldir. Yine gözlemci ve ilahi bakış açısı olayları daha geniş bir perspektiften anlatırken kahraman bakış daha dar bir çerçeveden yorumlar.Kahraman bakış açısında genelde yönlendirme varken diğer ikisinde yönlendirme yoktur.
ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI
1. Gece uykusundan henüz uyanmamış şehir, lâpa lâpa yağan karların altında bembeyazdı. Alexander Nevski meydanından sola dönüp ağır ağır ilerleyen atlı arabanın koca tekerlekleri, bütün gece yığılmış karları zorlukla yarıyordu. Arabacı köşeyi dönüp üç katlı evin kaldırımına yanaştı. Gözlerini binanın pencerelerine doğru çevirmişti ki, bir ışık huzmesi içeriden dışarıya süzüldü. Hafif bir rüzgârla savrulup pencere pervazlarında toplanmaya devam eden bir grup kar tanesi, cama yapışıp öylece dondu, kaldı. Arabacının bakışları ile sözleşmişçesine, aynı anda, odanın tülleri aralandı. Silueti görünen erkek, camın buğusunu sildikten sonra el sallayıp tekrar içeriye döndü. Yatağının baş ucundaki komodinin üzerinde biraz evvel yakmış olduğu gaz lâmbasının ışığında cep saatine baktı. Henüz dört olmak üzereydi. Daha epeyi vakti vardı. Yatakta derin derin uyumakta olan kadını uyandırmaktan çekinerek yorganı hafifçe araladı. Saat avucunda, kendisini yastığa bıraktı. Sonra kararlı bir ifade ile, çarşafları attı üzerinden, yataktan kalktı. Ellerini saçlarında gezdirip, ağır adımlarla tekrar pencereye doğru yürüdü. Perdeyi biraz daha yana çekip dışarıya baktı. Camların hemen önünden başlayan beyazlık, ay ışığı altında bahçeyi, parmaklıkları ve ardındaki geniş caddeyi kaplayarak devam ediyordu. Beyaz bir dünyaydı, bembeyaz. Kayıp giden bulutların
arasından mehtap ışıldadıkça ortalık pırıl pırıl oluyordu. Her şey olduğundan daha haşmetliydi bu
beyazlığın altında.
Nermin Bezmen, Kurt Seyt & Shura
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri bu parçadan hareketle uygun ifadelerle doldurunuz.
a. Parçada ÖYKÜLEYİCİ ve BETİMLEYİCİ anlatım biçimlerine başvurulmuştur.
b. Parçada anlatıcı 3.TEKİL kişidir.
c. Parça İLAHİ (HAKİM) bakış açısıyla yazılmıştır.
ç. Parçada ANLATMA tekniği kullanılmıştır.
2. Gelen (I) gazetelerde, boş yere bir genel neşe yankısı arıyorum, bulamıyorum. Belki Anadolu’nun ücra (II) bir kasabasında, Ankara’da, şuraya buraya (III) asılmış, tek tük (IV) kandiller, bu zaferin tek şenlik aydınlıklarıdır. Hayalimde, kendi kendime yaktığım bu ışıklar, bana engin ve karanlık (V) bir gurbet diyarı olan Türkiye’de donmuş ve kör olmuş gönüllerin tek hayat mihrakları gibi geliyor.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Yaban
Bu parçada geçen altı çizili kelimelerden hangisi türü bakımından ötekilerden farklıdır?
A) I B) II
C) III D) IV
E) V
3. Mahşer adlı romanın bu bölümünden nasıl bir olay örgüsü çıkarılabilir?
Vatan için savaştığı, uğruna eziyetlere katlandığı İstanbul’da çeşitli sıkıntılar yaşayacak bir olay örgüsü olabilir. Hasret kaldığı İstanbul’da savaştakinden daha fazla sıkıntı çekecek kadar İstanbul’un değişmesi olabilir.
4. Mahşer adlı romanın bu bölümünde olayın geçtiği yerin özellikleriyle ilgili neler söylenebilir?
İstanbul’un girişinde gemide, güvertede. Sirkeci İskelesi… Babı Ali yokuşu…
5. Romanın bu bölümünde kişilerin özellikleriyle ilgili hangi tespitlerde bulunulabilir?
İstiklal savaşına Nihad’ın savaştan sonra özlemle geldiği İstanbul’da yabancılık çekmesi.
6. Romanda anlatılan olayların geçtiği dönemle ilgili neler söylenebilir?
İstiklal Savaşı’ndan sonra İstanbul.
7. Metinde günümüz yazım ve noktalama kurallarına uymayan kullanımları belirleyiniz.
yaslıyarak değil yaslayarak olacak ve bu sözcükten sonra virgül kullanılmaz.
Üç nokta kullanıldıktan sonra başlayan sözcükler büyük harfle başlar.Yani …Tam olarak devam edecek. Bir diğer yanlışlık da bağlacından sonra virgül kullanılmaz.
Üç nokta kullanıldıktan sonra başlayan sözcükler büyük harfle başlar.Yani …Vallahi olarak devam edecek
“üst üste”” ayrı yazılır.
“tutturarak” zarf fiil ekinden sonra virgül kullanılmaz.
DAHA DA ÇOK VAR….
8. Metindeki zamirleri ve bunların metindeki işlevlerini belirleyiniz.
kendisinden üç rütbe aşağı…: kendi – Dönüşlülük zamiri
…karı-m-ı da, çocukları-m-ı…: karı-m – m sesi Ek halindeki zamir/iyelik zamiri
Şimdi bile buna inanamıyorum…: bu-n-a- İşaret zamiri
Kimi bitik…: kimi- Belgisiz zamir (cümledeki diğer kimi sözcükleri de aynı şekilde belgisiz zamirdir.)
9. İlhan korkusuyla depreşmediğimizi, Filatyos bilir( ) Ölüm haberini duymadıkça kendini güvende sayar( ) Korkmaz savaşçıdır( ) gayet öfkelidir( ) Huyu suyu bilinir düşmanı aldatmak güç değil( )
Kemal Tahir, Devlet Ana
Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere, aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (.) (.) (.) (.) (!)
B) (.) (;) (,) (.) (.)
C) (:) (.) (,) (.) (…)
D) (.) (.) (,) (.) (…)
E) (:) (.) (.) (.) (…)
10. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kişi zamirine örnek oluşturacak bir kelime vardır?
A) Herkes Küçük Ağa diyordu son zamanlarda.
B) Asıl bunun için istiyorum ya…
C) Bundan sonra artık ağzından kelimeler miskalle çıkacaktı.
D) İnşallah Recep’le benim dilim sürçmez de sana Hoca Efendi deyivermeyiz ikide bir.
E) İnşallah bundan böyle hepimiz yeni bir dostluk kazanmış oluruz.
11. Aşağıdakilerden hangisi roman türünün özelliklerinden değildir?
A) Kişi kadrosu geniştir.
B) Betimlemeler yüzeyseldir.
C) Farklı bakış açıları kullanılabilir.
D) Kurmaca bir gerçekliğe sahiptir.
E) Olay örgüsü bir temel çatışma etrafında şekillenir.
12. (I) Karşısındakilerin hiçbirini sevmiyor, onların da kendisini sevmediklerini biliyordu. (II) Gene de her akşam beraberce otururlar orada bulunmayanları çekiştirirlerdi. (III) Çekiştirilen kimse pasajın kapısında görünürse eğer çekiştirme hemen onun da katılmasıyla bir başkasına yöneltilirdi. (IV) Oradakilerin hepsi iyi, hepsi değerli, hepsi dosttu. (V) Değersiz, kötü olanlar işlerine dalıp da o akşam pasaja gelmeyenlerdi.
Orhan Hançerlioğlu, Ali
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde kelime hâlinde zamir yoktur?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
13. Çıkmaz sokağın ağzında bir çeşme, bir de hayvanları sulamak için yalak vardı. Elime geçen çerçöple özene özene oyuncak bir kayık yaptım. Kayığım yalaktaki suyun üzerinde yüzünce dünyalar benim oldu. Onu elimle dürttüm olmadı. Yanağımı suya değdirerek başımı kayık düzeyine eğdim; tatlı sert tütün paketinin kâğıdından yapılma yelkene üfledim. Gemim suların üzerinde kaydı. Hemen yalağın öte tarafına koştum. Kayık bana doğru geliyor, yani ilerliyordu. Siftah olarak ileriye gitmek ve gerilerden ayrılmak sevincini tadıyordum. Kayığı seyre öyle dalmıştım ki kayık burnumun üstünde baştan kara etti. Onu hemen döndürdüm. Durmamacasına üfledim. Başım fırıl fırıl dönüyor, kulaklarımda yüzlerce ziller çınlıyordu. Gemim bütün yelkenlerini doldurmuş açık denizlerde koskocaman bir kelebek gibi kayıyordu. O sırada güneş battı. Ortalık karardı. Sokaklardan el ayak çekildi. Farkında olan kim? Kendimi lodos rüzgârının ta kendisi sanıyordum. Yanaklarımı körpe ciğerlerimin bütün gücüyle şişirip sağanak sağanak esiyordum. Pruva direği, sözü küçümseyerek dalgın eda ile işaret veren bir el gibi sağa sola eğiliyordu. Direk ucu yıldızdan yıldıza gidip geldikçe içimde yeni yeni uyanan bir musikiye tempo tutuyordu. Koca gemim, sendeleyen yıldızlar arasında kapkara bir uçurum kadar mağrur ilerliyordu. Ne var ki artık soluğum
tükeniyordu. İşte bunun için, ’’Rüzgâr kesiliyor! Artık camadanları çözünüz!’’ diye ciyak ciyak bağırdım. Birdenbire, derin bir mağaranın bağrından çıkıvermiş gibi kalın bir ses, ’’Hangi rüzgâr kesiliyor?’’ diye sordu. Amcamın sesini tanıdım. Donakaldım. Başım, göğsüm sırsıklamdı. Amcam yanaştı: ’’Mahmut sen misin?’’ dedi. (…) ’’Burada bu saatte ne yapıyorsun?‘’ dedi. Ona elimdeki kayığı verdim. Görmek için batı göğünün alacakaranlığına karşı tuttu onu. ’’Bu gemi değil, salapurya!’’ demesiyle de bizim kalyonu yere çarpıp ayağının altında çatır çutur ezmesi bir oldu. Kemiklerim kırıldı sandım. Ama amcam ’’Yarın sana bir kayık yapayım da gör’’ deyince dünyalar yeniden benim oldu.
Halikarnas Balıkçısı, Aganta Burina Burinata
Aşağıdaki soruları bu parçadan hareketle cevaplayınız.
a. Aganta Burina Burinata adlı romandan alınan metnin yapı unsurlarını belirleyiniz.
Olay Örgüsü: Mahmut isimli bir çocuğun küçük bir gemi yapması ve bunu bir çeşmede yüzdürerek eğlendirmesi. Geç saatlere kadar eğlenen Mahmut, amcasının gemisini kırmasıyla üzülmesi fakat amcasıyla ona yarın için gemi yapma sözü vermesiyle tekrar hülyalara dalması.
Mekan: Çıkmaz sokakta bir çeşme..
Zaman : Bilinmeyen bir akşamüzeri
Kişi:
Mahmut: Hayal kurabilen ve elindekiyle mutlu olabilen, umut dolu biri.
Amca: Olaylara biraz sert girebilen biri.
b. Aganta Burina Burinata adlı romandan alınan metnin temasını belirleyiniz.
Hayal kurmak..
c. Bu metindeki bakış açısı hakkında bilgi veriniz.
Kahraman bakış açısı..
14. Roman kahramanları ruhsal ve fiziksel özellikleriyle tanıtılır. Kişilerin kendine özgü ayırt edici özellikleriyle diğerlerinden ayrılanlarına ……………………………..; kıskançlık, cimrilik, korkaklık gibi benzerlerinin niteliklerini abartılı bir biçimde üzerinde toplayanlarına ………………….. denir.
Bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) karakter-tip
B) huy-karakter
C) tip-karakter
D) tip-huy
E) tip-kişilik
15. Aşağıda verilen tanılayıcı dallanmış ağaçtaki bilgilerden bazısı doğru, bazısı yanlıştır. İlk ifadeden başlayıp, cevap oklarını takip ederek doğru çıkışa ulaşınız.
Türk edebiyatında ilk çeviri roman Taaşuk-ı Talat ve Fitnat’ tır.(Y)
İsim tamlamasındaki tamlananın yerini tutan -ki eki (ilgi zamiri) ayrı yazılır.(D)
Bir duygunun, düşüncenin bir olay etrafında veya olaya bağlı olarak anlatılmasıyla oluşan anlatım biçimine öyküleyici anlatım denir. (D)
5 NOLU ÇIKIŞ
İSTERSENİZ DİĞERLERİNİ DE CEVAPLAYALIM.
Konusu ve amacı belli olan, ne#0000ffe ve ne zaman yapılacağı önceden bilinen, bir plana göre hazırlanıp dinleyiciler önünde yapılan konuşmalara hazırlıklı konuşma denir. (D)
Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna kısa çizgi konur.(D)
İyelik ekleri, isimlere getirilen ve varlığın kime veya neye ait olduğunu bildiren eklerdir.(D)
Düğüm bölümü, romana konu olan olaylar ile yer, çevre ve kişilerin tanıtıldığı bölümdür. (Y)
]]>Hazırlık
1. Olayların abartılarak ve olağanüstü öğeler kullanılarak anlatılmasının nedenlerini tartışınız.
Abartarak anlatmak dikkat çekmek amacıyla yapılan bir çalışmadır. Aslında herkes onu abartıldığını bilir ama anlatan için çok önemli olduğunu göstermek amacıyla yapılır.Bazen bizler de bin defa söyledim terimini kullanırız. Bin defa söylemesek de çok söylediğimizi belirtmek için kullanırız bu abartıları. Olağanüstü öğeler de insana çok şey katar. Onu olayların içine alır. Hayal gücünü canlandırır, hayal kurmasına yardımcı olur. Bu da onun kişisel gelişimden önemli bir yer edinir.
2. Okuduğunuz veya dinlediğiniz bir masalın sizi etkileyen yönlerini belirtiniz.
İyilerin he zaman kazanması. Kıssadan hisse alınması. Karakterlerin yer yer insan dışındaki varlıklar olması ve olayların olağanüstü olması.Giriş ve bitiş tekerlemeleri de ayrıca çok zevkli ve heyecanlıdır.
Metni Anlama ve Çözümleme
1. Tasa Kuşu adlı metindeki tekerlemenin masala katkısını belirtiniz.
Dinleyicilerin dikkatini çekmek için masalların özellikle giriş bölümlerinde söylenen farklı uzunluktaki tekerlemelerdir. Masalın düğüm ve çözüm bölümlerinde de tekerleme söylenir. Tekerleme masala başlarken, anlatıcının maharetini ortaya koyması açısından da önem taşır.Aynı zaman tekerleme içinde fantastik öğeler dinleyiciyi olağanüstü özelliklere alıştırma çabasıdır.
2. Masalın temasını ve konusunu belirtiniz.
Elindeki güzelliklerin farkına varma, tasalanmama. İlerisi için kaygı duymama. Konusu da Sülün Kız, sürekli kaygılanması üzerine elindeki her şeyi kaybeder. Bunun üzerine yazılmış öğüt verici metindir.
3. Masaldaki olağanüstülükleri belirtiniz.
Tabiatta duyduğu seslerin birden kesilmesi,ağaçların meyvelerinin olmaması,kuşların,kumruların,serçelerin birden ötmemesi, Ak sakallı dedenin gelmesi ve onun isteklerini yapması sonucunda bütün olumsuzlukların tersine dönmesi.
4. Masal kahramanlarının kişilik özelliklerini belirleyiniz.
Sülün Kız: Sürekli kaygılı, her şeyin olumsuz olabileceği düşünen evhamlı biri.
Anne: Bütün olumsuzluklara rağmen güzel düşünmeyi bilen biri.
Aksakallı Dede: İyilikleri gerçekleştiren olağanüstülükleri olan biri.
5. Tasa Kuşu adlı metinde öne çıkan yapı unsurunun kurgudaki işlevini değerlendiriniz.
Masallar döşeme,serim,düğüm,çözüm ve dilek bölümlerinden oluşur. Hemen hemen anlatmaya bağlı metinde serim, düğüm , çözüm bölümleri olur. Burada ayrıca döşeme ve dilek bölümü konmuştur. Masallarda bu bölümlerin olması kurguda anlatılanlara yardımcı olur. Mesela döşeme olması aslında masalda anlatılan olağanüstü olaylara dinleyiciyi alıştırmak amacıyla yapılır.Dilek bölümdeyse masal boyunca iyi ve kötü hep karşılaştırılınca masalın sonunda iyi dilek ortaya konup dinleyicinin iyinin yanında yer alması sağlanır.
Hazırlık
Türk ve dünya edebiyatındaki masallardan alınan aşağıdaki parçaları dil ve anlatım yönünden karşılaştırınız.
|
Derviş, Derleyen: Hüsnü Yıldız |
Andersen Masalları |
|
|
Metni Anlama ve Çözümleme
2. “Beni koru ki Allah da seni korusun! Beni öldürme ki, Allah da senin canını almasın!” sözüyle anlatılmak istenen nedir? Açıklayınız.
İyilik yap ki karşılığında iyilik bulasın.
3. Masaldaki temel çatışmayı belirleyiniz.
İyilik ve kötülük…
4. Masalın olay örgüsünü belirleyiniz.
Kral Yunan , günün birinde Hekim’in kendisini öldüreceği korkusu içinde yaşamaktadır.Sürekli bu korku ile yaşamaktansa Hekim’in daha mantıklı olduğunu düşünür ve bu korkudan kurtulmayı amaç edinir. Hekim, kendisinin öldürmemesini istese de Kral bunu yapacaktır. Kralın ailesinden de buna itiraz edenler olsa da Kral görüşünden vazgeçmez. Hekim, Kral’dan kendisine bir iki verilmesi ve ailesiyle görüşmesini ve işleri yoluna koymasını ister. Hekim, Kral’a kendisini öldürdükten sonra kendisine bir kitap hediye etmek ister. Bu kitap için Hekim, beni öldürdükten sonra üç sayfayı çevirince başım ortaya çıkacak ve siz ne sorarsanız hepsine cevap verecek, der. Bunun üzerine izin verir. Birkaç gün Hekim , elinde kitap geri gelir ve Kral’a eski defter verir. Kral’a hemen açmamasını kendisini öldürdükten sonra açmasını söylese de Kral dinlemez. Defter eski olduğu için sayfaları açılmaz ve elini ağzına koyup tükürükle açar. Sayfalar da bir şey yoktur ve biraz daha açar. Fakat birkaç dakika sonra anlaşılır ki defter zehirlidir ve Kral orada ölür.
5. Metindeki zaman ve mekânın özelliklerini belirleyiniz.
Mekan olarak bir yer belirtilmemiş, zaman olarak da aynı durum söz konusudur. Bu durum masalların özellikleriyle ilgilidir. Genellikle mekan ve zaman belirtilmez. Verilen zaman ve mekan çok eski yerlerde ve eski zamanlar denilerek muğlak ifadeler kullanılır.
6. Metinde anlatıcı ve bakış açısının işlevini belirleyiniz.
3. Tekil kişi anlatımıyla İlahi Bakış açısı kullanılmıştır.
7. Şehzade ile Gulyabani metni ile Tasa Kuşu metnini biçim özellikleri açısından karşılaştırınız.
Her iki metinde aynı özelliklere sahip olsa da Tasa Kuşu’nda giriş tekerlemesi varken diğerinde tekerleme yoktur.Aynı şekilde dilek bölümü de yoktur. Bunun dışında Serim, düğüm , çözüm bölümü ortak olarak kullanılmıştır. Her ikisinde vardır.
Hazırlık
Hayvanlar birçok edebî eserde niçin insan gibi düşündürülmüş ve konuşturulmuştur? Aşağıdaki metinden hareketle tartışınız.
Birçok edebi eserde çocukların hayvanlara karşı duydukları ilgi, kitapları onlar açısından daha cazip hâle getirmektedir. Kaldı ki çocuk, kitapta verilen mesajı anlamasa bile, hayvanlar vasıtası ile edebi esere duyduğu ilgi, onda kitap okuma alışkanlığının kazanmasına yardım etmektedir. Olayı ve eseri ilginç kılıp sevdirme amaçlanır.
Metni Anlama ve Çözümleme
1. Metinde Geçen Kelime ve Kelime Grupları’nda verilenler dışında bilmediğiniz kelime ve kelime gruplarının anlamını metindeki bağlamından hareketle tahmin ediniz, tahmininizin doğruluğunu kaynaklardan yararlanarak kontrol ediniz.
2. Harnâme adlı metindeki olay örgüsünü belirleyiniz.
Yük taşımaktan cılız kalmış eşeğin otlayan semiz öküzleri görmesi. Yanlarına gidip onlara neden böyle yularsız ve güçlü olduklarını sorması. Öküzlerin, kendilerinin buğday öğüttüklerini, bu işlemin insanlara gerekli olduğunu söylemesi. Eşeğin bu söze inanarak, buğday tarlasına dalıp buğdayları çiğnemesi. Tarla sahibinin eşeğin kulaklarını ve kuyruğunu kesmesi. Yolda pir eşekle karşılaşması ve pir eşeğin onu azarlaması.
3. Harnâme adlı metnin tema ve konusunu belirleyiniz.
Teması : İnsan elindekilerin kıymetini bilmeli. Yaratılışına ters şeyler istememeli.
Konusu: Elindekiyle yetinmeyen bir eşeğin daha fazla şeyler istemesi sonucunda elindeki varlıklardan da olması anlatılır.
4. “Bâtıl isteyu hakdan ayrıldum / Boynuz umdum kulakdan ayrıldum” dizeleriyle anlatılmak istenen nedir? Açıklayınız.
Yanlış olan bir şeyi isteyerek doğruluk ayrılmanın sonucunda elindeki boynuz ve kulaktan da olması ifade edilir. Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak deyimi bunun için de kullanılır.
5. Harnâme’deki temel çatışmayı belirleyiniz.
Eşitisizlik temel çatışma olarak verilir.
6. Harnâme’de dil hangi işlevde kullanılmıştır? Açıklayınız.
Dil şiirsel işlevde kullanılmıştır.
7. Harnâme adlı eser ile şairin hayatı arasındaki ilişkiyi değerlendiriniz.
Şeyhi, bir göz doktoru olup Çelebi Mehmet’in gözünü tedavi eder. Bunun karşılığında Tokuzlu köyünün tımarı ona verilir. Köyün tımarını almaya giderken köyün eski sahipleri tarafından köyün girişinde durdurulup önce dövülür , sonra da elindeki avucundaki paralar alınır. Şair de bunun üzerine Harname’yi yazmıştır. Şikayet olarak tabi ki..
Bu durumda yazılan eserin şairin hayatındaki olayı birebir anlatır.
8. Harnâme ile Tasa Kuşu adlı metinleri tür, biçim ve üslup açısından karşılaştırınız.
|
|
Harname |
Tasa Kuşu |
|
Tür |
Mesnevi/Fabl |
Masal |
|
Biçim |
Şiir olarak ele alınmış. Mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır. aa, bb,cc .. şeklinde yazılmıştır. Uyak düzeni ve kendine ait kafiye ve redifleri vardır. |
Düzyazı şeklinde yazılmıştır. |
|
Üslup |
Arapça ve Farsça kelimeler vardır. Dili günümüze göre ağırdır. Alegorik tarzda yazılmıştır. Hayvanlar üzerinden mesaj kaygısı vardır. |
Tekerlemeler vardır. 5 bölüm de vardır. Halk söyleyişleri var. Olağanüstülükler vardır. Kısa kelimeler kullanılmıştır.Halkın ortak ürünüdür. |
Hazırlık
1. İnsanların hangi özellikleri hangi hayvanlarla temsil edilebilir? Tartışınız.
Kurnazsa tilkiyle, sinsiyse çakalla, cesursa aslanla, kinciyse deveyle, çalışkansa karıncayla, tembelse Ağustos böceğiyle , nankörse kediyle, sadakat sahibiyse köpekle temsil edilebilir.
2. “Kimseyi hafife almamak gerekir.” sözünden ne anlıyorsunuz? Açıklayınız.
Kimse göründüğün kadar ya da yaptıkları kadar değildir. Mutlaka görünmeyen ya da eksik algılanan bir tarafları vardır.
Metni Anlama ve Çözümleme
1. Aslanla Fare adlı fablın konusunu ve temasını bulunuz.
Teması, iyilik eden iyilik bulur.
Konusu, Aslan’în fareye acıyarak ona iyilik yapar. Bu iyiliği daha sonra tuzağa düştüğünde işe yarar. Fare de tuzağa düştüğü file kemirerek onu kurtarır.
2. Fablda verilen mesajla olay arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
Mesajlar olaylar verilir. Doğru olaylar doğru mesajlara varır. Burada olayla mesaj arasında da gayet uyum söz konusudur.
3. Fabllarda verilen mesajların dünyanın her yerinde geçerli olması bu türün hangi özelliğini gösterir?Açıklayınız.
Dünyanın her yerinde geçerli olması yani evrensel olması zaman ve mekan verilmez. Aynı zamanda bu mesajlar çocuklara hayvanlar üzerinden verilir.
4. La Fontaine’den alınan fablın bölümlerini (serim, düğüm, çözüm, öğüt) gösteriniz.
5. Metinde anlatıcı ve bakış açısının işlevini belirleyiniz.
3. kişi anlatımı yapılmıştır.Gözlemci bakış açısı kullanılmıştır.
6. Harnâme ile Aslanla Fare metinlerini tür, biçim, içerik ve anlatım teknikleri bakımından karşılaştırınız.
|
|
Harname |
Aslanla Fare |
|
Tür |
Şiir /Fabl |
Şiir /Fabl |
|
Biçim |
Mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır. |
Serbest nazımla yazılmıştır. |
|
İçerik |
Elindekiyle yetinmeyip daha fazla isteyen ve sonucunda boynuz ve kulağından olan eşeğin durumu anlatılır. |
Aslan’ın fareye yaptığı iyilik sonucunda gün gelir fare de aslana iyilik yapar. |
|
Anlatım Teknikleri |
Alegorik bir anlatım tekniği vardır. |
Hayvanlar üzerinden bir anlatım tekniği vardır. |
7. Masal ve fabl türlerini karşılaştırarak tablodaki boşlukları doldurunuz.
|
Masal |
Fabl |
|
Masalların çoğu sonradan yazıya geçirilmiştir. |
Fabllardan bazıları yazar belli bazıları da anonimdir. |
|
Masallar genellikle düzyazı şeklindedir. |
Fabllar genellikle manzum şekildedir. |
|
Masallar genellikle bir tekerlemeyle başlar. |
Fabllarda bu tekerleme bulunmayabilir. |
|
Masallarda öğüt bölümü vardır. |
Fabllarda öğüt bölümü vardır. |
Türk ve dünya edebiyatından masal ve fabl örnekleri okuyunuz.
Dil Bilgisi
1. Daha da ne diller dökmüş ama, Sülün kız hangi şeytana uymuşsa, bu öğüdü kulağının ardına atıp kendini avareliğe vermiş… Tasa kuşunun gözlediği de bu değil mi! Kaşla, göz arasında varıp kanatları arasına almış onu… Sülün kız, bir de gözünü açıp bakmış ki, ne baksın; misli, menendi yok bir bahçe! Bir yanında kuşlar şakıyor, yanık yanık… Bir yanında sular akıyor oluk oluk… Ağaçlarında da türlü meyve, türlü koruk… O kuşlara kumru mu desem, kanarya mı desem, ne desem! O sulara şeker mi desem şerbet mi desem, ne desem! Meyvesini de ne siz sorun ne ben söyleyim; bulunsa bulunsa, Erem bağlarında bulunur belki…
Yukarıdaki parçada bağlaçları bulunuz ve bunların parçadaki işlevlerini belirleyiniz.
2. Sonunda Kral Yunan, hekime, “Seni öldürtmedikçe güven bulamayacağım, rahata kavuşamayacağım. Çünkü senin, elime aldığım bir şeyle beni kurtardığın gibi, koklatacağın bir şeyle ya da bir başka yolla, beni öldüreceğine kuvvetle inanıyorum,” Hekim ona, “Efendimiz, benim ödülüm bu mu olacaktı, sen iyiliği, kötülükle mi karşılarsın?” demiş.
Yukarıdaki parçada edatları bulunuz ve bunların parçadaki işlevlerini belirleyiniz.
3. Aşağıdaki cümlelerde ünlemleri bulunuz ve bunların parçadaki işlevlerini belirleyiniz.
· A Sülün kızım demiş; ne diye kara kara düşünüp durursun?
Acıma..
· Aman kızım; dünyada her şey insanın elinde, avcunda değil
Tedirginlik…
· Ah şu ağaçlar Tuba olsa; eğil desem, eğilse; doğrul desem, doğrulsa!
İstek…
· Sülün kız; rahat bir nefes alıp, ”ooh!” demiş; oh deyince de ak saçlı biri peydah olmuş.
Rahatlama…
4. Aşağıdaki cümlelerden hareketle de’ nin yazılışı ile ilgili hangi kurallara ulaşılabilir?
· Üstelik, dişlerinden tırnaklarından arttırdıklarıyla köyün üstünde bir dağ, dağın üstünde de bir bağ kurmuşlar, kurmuşlar ama, bu defa da kızın yüreğine bir kuruntu düşmüş.
· Dağda, dağ olmuş; bağda da, bağ olmuş ya, insan buldukça bunar derler; Sülün kız, şimdi de kendini bir tasaya kaptırmasın mı!
· “Kitapta, bu hayret verici şey de yazılı!” demiş.
5. Aşağıdaki cümlelerden hareketle ki’ nin yazılışı ile ilgili hangi kurallara ulaşılabilir?
· Efendimiz, eğer ölümüm gerçekten zorunlu ise, bana bir süre tanı ki, evime gideyim!
tanı ki: Bağlaç olan ki ayrı yazılır.
· Başımı vurdurursan, kitabı aç ve sayarak üç sayfa çevir; sonra soldaki sayfadan üç satır oku!
solda-ki sayfadan: Sıfat yapan –ki bitişi yazılır.
· Böylece, ey ifrit, bil ki, Kral Yunan, Hekim Rûyan’ı bağışlasaydı, Tanrı da sırası gelince onu bağışlayacaktı.
bil ki: Bağlaç olan ki ayrı yazılır.
· Bir de gelmiş çevre ister; çevrede güller, sendeki diller; ben gider oldum, duymasın eller…
6. Aşağıdaki cümlelerde ünlem işaretinin kullanım amaçlarını belirleyiniz.
· Tasa kuşunun gözlediği de bu değil mi! Kaşla, göz arasında varıp kanatları arasına almış onu…
Sözde soru …
· Hekim, “Aynı tarzda açmaya devam et!” demiş;
Onaylama,destek…
· Ey kral! Bu kitabı al!
Seslenme…
1. Bu masalın planını oluşturan bölümleri aşağıdaki tabloda belirtiniz.
|
Döşeme |
Bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içindeyken köylerin birinde bir Keloğlan ile anası yaşarmış. |
|
Serim |
Keloğlan ve annesinin tanıtıldığı bölüm.Annesinin Keloğlan’a ekmek verip çalışmaya göndermesi. |
|
Düğüm |
Keloğlan, ekmeği bırakıp koyun aldığı, koyunu bırakıp halı aldığı , halı bırakıp gelin aldığı bölüm. Buradaki olaylarda merak unsuru vardır. |
|
Çözüm |
Keloğlan’ın gelin diye şeyin kabak çıkması ve kabağın Keloğlan’ın başında parçalanması. |
|
Dilek |
Onlar orada kaldı; safalarını süpür, muratlarını ersinler. |
2. Metnin yapı unsurları ile ilgili neler söylenebilir?
Kişiler: Keloğlan, Annesi,Çoban,Kervancıbaşı,Düğün sahibi
Olay örgüsü:
Mekân: Köy yeri, kervan gibi belirli olmayan bugün için bilinmeyen yerler.
Zaman: Bilinmeyen zaman. (Evvel zaman içinde..)
3. Masalda mekân ve zamanın değişimi nasıl verilmiştir?
Masallarda yer ve zaman çok baskın değildir. Hatta bazı masallarda verilmez.
4. Masaldaki olağanüstülüklerle ilgili neler söylenebilir?
Bu masalda döşeme dışında olağanüstülük yoktur.
5. Masalda geçen edat ve bağlaçları bularak bunların metindeki işlevlerini belirleyiniz.
Edatlar:
Bağlaçlar
6. Aşağıdakilerden hangisi masalın özelliklerinden biri değildir?
A) Duyulan geçmiş zamanla anlatılması
B) Eğitici özellik taşıması
C) Millî duygulara yer vermesi
D) Sonradan yazıya geçirilmesi
E) Kahramanların olağanüstü özellik taşıması
İKİ KATIR
Biri yulaf yüklü iki katır gidiyordu;
Birinde tahsildarın paraları.
Para taşıyan biraz fazla kibirleniyordu;
Duymuyordu bile sırtındaki ağırlığı.
Pek de edalı adım atıyordu,
Çıngırağını şakırdataraktan.
Derken bir kaç adam çıktı uzaktan.
Haydutlar, para arıyorlardı;
Para da yalnız memurun katırında vardı.
Hayvanı yakalayıp durduttular;
Katırcık dayakları yedikçe inliyordu;
“Ne bekledim, başıma neler geldi diyordu.
Şu arkadaş nasıl da sıyrıldı tehlikeden!
Mahvolan, helâk olan sadece ben.
Öteki: — Dostum, dedi yoldaşına,
Her zaman rahat etmez büyük işler görenler;
Sen de bir fakirin işini görseydin eğer
Bunun hiç biri gelmezdi başına.“
Orhan Veli Kanık, La Fontaine’in Masalları
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri bu fabldan hareketle uygun ifadelerle doldurunuz.
a. Fablda ÖYKÜLEYİCİ anlatım biçiminden yararlanılmıştır.
b. Fabl; serim, DÜĞÜM, ÇÖZÜM, ÖĞÜT bölümlerinden oluşmaktadır.
c. Fablda bir ÖĞÜT verme amaçlanmıştır.
ç. Fabl ALEGORİK şekilde yazılmıştır.
d. Fablda ZAMAN ve MEKAN belirsizdir.
e. Fablda SADE bir dil kullanılmıştır.
8. (I) Masallar; döşeme, serim, düğüm, çözüm ve dilek bölümlerinden oluşur. (II) Döşeme bölümü; dinleyicinin ilgisini çekme amacı taşıyan, masalda anlatılanlarla ilgisi bulunmayan bir tekerlemeyle başlar. (III) Serim bölümünde olaya giriş yapılır. (IV) Asıl olay dilek bölümünde anlatılır. (V) Dilek bölümü “Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.” gibi kalıplaşmış sözlerle son bulur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bilgi yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. HOROZLA İNCİ
Bir horoz inci bulur, kuyumcuya gider:
“Al, şuna bak, der,
pırıl pırıl, ne özrü ne kusuru var.
Fakat sen bana bir avuç mısır ver,
benim işime o yarar.”
Bir cahile bir kitap miras kalır.
Adam kitabı alır,
komşusu kitapçıya gider:
“Bak, ne güzel kitap, der,
fakat sen bana beş on kuruş ver,
benim işime o yarar.”
Nâzım Hikmet, La Fontaine’den Masallar
Bu fablda;
I. Teşhis ve intak sanatlarından yararlanıldığı,
II. Fablın kahramanlarından birinin hayvan olduğu,
III. Fablda zamanın belli olduğu
bilgilerinden hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I B) Yalnız II
C) I ve II D) I ve III
E) II ve III
10. Dinleyicinin sözlü tepkide bulunmadığı, konuşulanı sessizce dinlediği dinleme çeşididir. Dinleyicinin dinledikleriyle ilgili zihinsel faaliyetlerini etkinleştirmek amaçlanır. Dinleyicinin sessizliği, konuşmacıya, söylediklerinin kabul gördüğü izlenimi verir. Bu dinleme türünde konuşmacı dinleyenin kendisini anlayıp anlamadığı konusunda kesin bir yargıya ulaşamaz.
Buna göre pasif dinleme ile ilgili olarak;
I. Empati kurulduğu,
II. Zihinsel sürecin etkinleştiği,
III. Karşılaştırma yapıldığı
bilgilerinden hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I B) Yalnız II
C) I ve II D) I ve III
E) II ve III
11. Aşağıdakilerden hangisi etkili dinlemenin özelliklerinden biridir?
A) Dinleme belli bir amaç gözetilerek yapılır.
B) Dinleme sırasında başka bir işle uğraşılabilir.
C) Dinleme sırasında not alınmaz.
D) Yargılayıcı bir tutum içinde dinleme yapılır.
E) Önyargılı bir şekilde dinleme gerçekleşir.
12. “İle” kelimesi cümlede edat veya bağlaç görevinde kullanılabilir.
Bu bilgiden yola çıkarak;
I. Köylerin birinde bir Keloğlan ile anası yaşarmış.
II. Her seferinde sayfalar büyük bir güçlükle açılmış.
III. Evveli bir varmış bir yokmuş bir derviş ile bir kocakarı varmış.
cümlelerinden hangilerinde “ile” kelimesi edat olarak kullanılmıştır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve III
E) II ve III
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “ne … ne” bağlacı kelime gruplarını birbirine bağlamaktadır?
A) Ne kimsenin bir tüyüne dokunur ne de yerdeki karıncayı incitirmiş.
B) Ne bir dağda yağmurumuz var ne bir bağda yaprağımız var.
C) Meyvesini de ne siz sorun ne ben söyleyim.
D) Ne altın oluk ne gümüş oluk bir damla su vermiş.
E) Tasa dediğin ne korkuya benzer ne kuruntuya benzer.
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, ayraçla gösterilen yere iki nokta (:) konulmalıdır?
A) Ünsüzler( ) sürekli olup olmadıklarına ve ses yolunda titreyip titremediklerine göre adlandırılır.
B) Süreksiz sert ç, k, p, t ünsüzleriyle biten kelimeler, ünlüyle başlayan bir ek aldığında bu kelimelerin sonunda bulunan ç, k, p, t sert ünsüzleri yumuşar( ) c, g (ğ), b, d ünsüzlerine dönüşür.
C) Türkçedeki sesler, ses yolundan çıkışlarına göre iki gruba ayrılır( ) ünlüler ve ünsüzler.
D) Sözel derslerden tarih, felsefe, coğrafya( ) sayısal derslerden fizik, kimya, biyoloji alıyorum.
E) Çekim ekleri kelimelerin diğer kelimelerle bağ kurmasını, cümlede görev almasını sağlayan( ) hâlini, sayısını, zamanını, kişisini bildiren eklerdir.
15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yoktur?
A) Yanardağdan püsküren mağma değişik şekiller almış.
B) Bu aracın çarpma sonucu egzosu delinmiş.
C) Eşgüdümlü çalışırsak işi daha çabuk bitiririz.
D) Düşmanla göğüs göğüse mücadele ettiler.
E) Eski düşmanlar şimdi can ciğer oldular.
16. Aşağıda verilen tanılayıcı dallanmış ağaçtaki bilgilerden bazısı doğru, bazısı yanlıştır. İlk ifadeden başlayıp, cevap oklarını takip ederek doğru çıkışa ulaşınız.
7 NOLU ÇIKIŞ
İSTERSENİZ DİĞERLERİNİ DE CEVAPLAYALIM.
Hazırlık
İnsanlar, tanımadıkları kişilere güvenmeleri sonucunda istedikleri ve hayal ettikleri gibi olmadığında hayatlarının geri kalan kısmında güvensizlik ve her daim aldanmışlık onların sürekli yanında olacaktır.Bu yapı da kişilerin genel karakteri haline gelebilir.Güven duygusu kırılgan yapıya sahiptir.
Genelde okumak ve özelde ise hikaye okumak insana geniş bir ufuk açar. Betimlemeler insanın zihninde oluştuğu için zihni faaliyetleri daha çok hareketlenir. Kelime hazinenizi arttırır. Cümle kurgunuzu değiştirir. Yan anlam ve mecazlarla birlikte daha çok kelime derinliklerine inebilirsiniz.Genel kültür seviyeniz artar. Bu seviye de yazarken kendini gösterir.
İhtiyar esir sevincinden bayılmıştı. Kendine gelince oğlu ona:
— Ben karaya cenk için çıkıyorum. Sen gemide rahat kal, dedi.
Eski kahraman kabul etmedi:
— Hayır. Ben de beraber cenge çıkacağım.
— Çok ihtiyarsın baba.
— Fakat kalbim kuvvetlidir.
— Rahat et! Bizi seyret!
— Kırk senedir dövüşe hasretim.
Oğlu:
— Vurulursun! Vatana hasret gidersin! diye onu gemide bırakmak istedi.
Kara Memiş, o vakit, birdenbire gençleşmiş bir kaplan gibi doğruldu. Duramıyordu. Kalkan, kılıç istedi. (…)
— Şehit olursam bunu üzerime örtün! Vatan, al bayrağın dalgalandığı yer değil midir? dedi.
Ömer Seyfettin, Forsa
Bu metin OLAY eksenli yazılmış bir hikayedir.
Bu caddeye ne kadar da çok fotoğrafçı toplanmış, şimdiye kadar kaç tanesinin önünde resimleri seyre daldım. Bütün bu mesut insanlar buralara da saadetlerini tespit ettirmek için koşuşmuş olacaklar. Bu resimlerde, yaşayacaklarından daha uzun zaman tebessümleri devam edecek. Şu gelin, demin gördüğüm kocalı kadın değil mi? Şu pembe yüzlü, çift örgülü saçlı küçük çocuk, daha demin sıçrayarak yanımdan geçen genç kız değil mi? Belli belli! Bu fotoğrafhanelerde hiç ölülerin resmi yok. Zaten en yakın mezarlık buraya kilometrelerce uzakta. Bu caddede ancak mesut dolaşılabilir. Yalnız bu caddede
bulunmak insanı mesut etmeye kâfidir. Yaşadığımı, ben de saadetimi düşünmeliyim. Şu kadar dükkânın içinde elbette beni de mesut, hiç olmazsa memnun edebilecek şeyler satanlar da yok değil ya! Şuracıkta kunduralarımı boyatabilirim. Şu kravatı pekâlâ satın alabilirim. Yeni gelmiş şu şiir kitabı bana pekâlâ zevkli saatler geçirtebilir. Ben de pekâlâ şu mesut insanların fotoğraflarını çıkarttıkları fotoğrafhanelerden birine girebilir, ben de mesudum, benim de resmimi çekebilirsiniz, diyebilirim. Fotoğrafçı da itiraz edemez, sizin kimseniz yok, fotoğrafı ne yapacaksınız, diyemez.
Ziya Osman Saba, Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi
Bu metin DURUM eksenli yazılmış bir metindir.
| Zincir | |
| Kişiler | Anlatıcı (yazar), buldok cinsi bir köpek, Senegalli bir nefer vd. |
| Olay örgüsü |
* Anlatıcının pencereden sokağı seyretmesi * Senegalli neferin buldok cinsi bir köpeği gezdirmesi * Köpeğin neferi sürüklemesi * Neferin zaptedemediği köpeğe kayışla vurması ve köpeği çeke çeke güçlükle tekrar eve sokması * Frenk kadının köpeğe “Juju! Juju!” diyerek iltifat etmesi * Köpek eve sokulduktan sonra sokağın tekrar sakinleşmesi * Bir gün köpeğin zincirinden kurtularak kaçması * İki gün sonra köpeğin dönmesi * Köpeğin tekrar zincirlendiğinde artık sakin olduğunun görülmesi * Eski hırçınlığını kaybeden köpeğin artık zincirsiz dolaştırılması * Mahalle çocuklarının eskiden yanına yaklaşamadıkları köpekle alay etmeleri * Köpeğin eski zincirli günlerini arar hâle gelmesi |
| Mekân | Gurbet, yabancı bir memleket |
| Zaman | (Anlatıcıya göre) geçmiş zamanda birkaç gün |
| Çatışma |
Tutsak ve güvenli bir yaşam ile özgür ve tehlikelerle, zorluklarla dolu bir yaşam arasındaki çatışm |
| Tema | Özgürlüğün bedeli |
| Konu |
Bir köpeğin esaret altındayken ve esaretten kurtulunca yaşadıkları ve bunun sonuçları |
| Anlatıcı | Birinci kişi |
| Bakış açısı | Kahraman (ben) bakış açısı |
Metni Anlama ve Çözümleme
Hadise: Olay
Vuku: Ortaya çıkmak
Bulmak: İstenilen şeye kavuşmak, nail olmak
Bir olay meydana geldi anlamında kullanılmıştır.
| Anlatıcı | Yalnız, fakat yalnızlığına mahkum olmamış, kendini çaresizliğe itmemiş biridir. Bu yalnızlığa rağmen hayata dair bir şeyler yapmaya çalışan biridir. |
| Buldog Köpek | Komşu subayın köpeği. İri kafalı, koca enseli, iki dişi daima meydanda, yanakları kof ve sarkık, burnu çökük, aksi bir köpek… |
| Senegalli | İri , esmer tenli koca yapılı bir adam. J harflerini söyleyemeyen biri. |
Kullanılan bakış açısı kahraman bakış açısıdır. Olayların içerisinde olduğu için gördüklerini ve bildiklerini anlatmadır. Gözlemler ortaya konduğu için daha sıcak ve samimi bir hava katmıştır.Eksik tarafıysa her duruma hakim olamadığı için sadece görebildiklerini anlatır. Mesela hikayemizde köpeğin kaçtıktan sonraki bölümleri eksik kalmıştır. Anlatıcı bize sadece köpek eski hırçınlığının kalmadığını anlatmış olup o süreçte ne yaşandığıyla ilgili bilgi vermemiştir.
Anlatıcı burada özneldir. Öznel olduğu için kendi yorumları ön plandadır. Bizim görüşlerimize ve yorumlarımıza bırakmaz. Kendi gözleriyle yorumlayıp bizden de onu kabullenmemizi ister.
Yazar eseri sade bir dille yazmıştır. İçinde bulunduğu durumu, yaptığı analizleri ve vardığı sonuçları bize süsten uzak ve sade bir dille anlatmıştır.
| Serim | Yazarın kendini tanıttığı bölümdür. Hayata beklentilerini ve neler istediğini anlattığı bölümdür. Aynı zaman köpek ile Senegalli kişiyi tarif ettiği bölüm buraya girer. |
| Düğüm | Bu bölümde kısa bir olay yaşanmaktadır. Anlatıcı önceden hayal ettiği köpeğin kaçmasını ve kasabaya nasıl zarar verebileceğini sürekli düşündüğü olay gerçekleşir. Bu bölümde biraz merak vardır. |
| Çözüm | Köpeğin geri dönmesi , eski heybetinde eser kalmadığı bölümdür. İnsanları köpekle alay ettiği bölümdür. Bu bölümde düğüm bölümünde merak edilen konu gerçekleşmez. |
Etkinlik
Yalnızlık, esaret, cesaret, özgürlük …
Metindeki evrensel değerlerin olay akışına etkisini değerlendiriniz.
Yalnızlık duygusu kasabada yaşanılan küçük olayla beraber verilerek insanların küçük bir olayla bile mutlu olabileceğini, yalnızlığı bir nebze olsun giderebileceğini göstermektedir Tutsak ve güvenli bir yaşam ile özgür ve tehlikelerle, zorluklarla dolu bir yaşam arasındaki farklar da olay akışında verilmiştir.
Etkinlik
Zincir adlı metinde öne çıkarılan yapı unsurunu belirleyiniz.
| Olay Örgüsü: |
* Anlatıcının pencereden sokağı seyretmesi * Senegalli neferin buldok cinsi bir köpeği gezdirmesi * Köpeğin neferi sürüklemesi * Neferin zaptedemediği köpeğe kayışla vurması ve köpeği çeke çeke güçlükle tekrar eve sokması * Frenk kadının köpeğe “Juju! Juju!” diyerek iltifat etmesi * Köpek eve sokulduktan sonra sokağın tekrar sakinleşmesi * Bir gün köpeğin zincirinden kurtularak kaçması * İki gün sonra köpeğin dönmesi * Köpeğin tekrar zincirlendiğinde artık sakin olduğunun görülmesi * Eski hırçınlığını kaybeden köpeğin artık zincirsiz dolaştırılması * Mahalle çocuklarının eskiden yanına yaklaşamadıkları köpekle alay etmeleri * Köpeğin eski zincirli günlerini arar hâle gelmesi |
| Yer: | Gurbet, yabancı bir memleket |
| Zaman : | (Anlatıcıya göre) geçmiş zamanda birkaç gün |
| Kişi: | Anlatıcı (yazar), buldok cinsi bir köpek, Senegalli bir nefer vd. |
Öne çıkarılan bu yapı unsurunun hikâyenin kurgusundaki işlevini değerlendiriniz.
Öne çıkarılan olay örgüsü, yer, zaman , kişi hikayenin kurgusunda önemlidir. Bu dört unsurdan en önemlisi olay örgüsüdür. Daha sonra kişi gelmektedir. Yer ve zamanın olması kısmen önemlidir. Yer ve zaman net olarak verilmese de her hangi bir yer ya da zaman olarak verilmesi de önemlidir. Ama hikayeden kişiyi ve olay örgüsünü çıkarırsak hikayenin kurgusu çöker.
Zincir adlı metni Jules Amcam adlı metinle tür, biçim, üslup ve içerik açısından karşılaştırınız.
| Zincir | Jules Amcam | |
| Tür | Hikaye | Hikaye |
| Biçim | Düzyazı | Düzyazı |
| Üslup | sade ve anlaşılır bir dille yazılmış olup ben merkezli anlatım tercih edilmiştir. | Kısa cümleler, karşılıklı konuşmalar şeklinde yazılmış. Ben merkezli anlatım tercih edilmiş. Sade ve anlaşılır bir dili var. |
| İçerik | Bir köpeğin esaret altındayken ve esaretten kurtulunca yaşadıkları ve bunun sonuçları | Yoksul bir ailenin umutla zenginlik hayali kurması ve sonucunda hüsrana uğraması |
Hazırlık
Doğal çevre olmazsa insan nefes alacak oksijenden mahrum kalır, diğer hayvanlar yaşam alanı bulamaz. Çevre bu nedenle tüm canlılar için çok büyük bir gereksinimdir. Tüm canlılar için büyük önem taşıyan doğal çevreyi koruyarak devamlılığını sağlamak gerekmektedir. Biz doğayı korumazsak doğa hızla yok olup gidecektir. Gerek çevre sorunları gerekse insanların hatalı davranışları günümüzde doğal çevreye büyük zarar vermektedir. Bu konuda insanlar bilinçlendirilerek çevremize gereken özen gösterilmeli ve bu alanlar özenle korunmalıdır.
Kahveye yaklaşınca makinist gaza bastı, motoru büyük bir gürültüyle çalıştırdı, egzozunu tüfenk gibi patlattı. Kalabalık ürkerek açıldı, birçokları korkularını gizlemek için kahkaha attılar. Makinist, kahvenin önünde traktörü durdurdu, fakat motoru ıstop ettirmedi. Direksiyona yaslanarak, etrafını saran kalabalığa gururla baktı.
Halil Ağa tesbihini şakırdatarak yaklaştı:
“Hoş geldin bizim oğlan!” dedi makiniste, “Bizim dört beygirli bu he?”
Makinist kasketini geri attı. Kulağının üzerinden düşen çiçeği tam zamanında yakaladı, sapından döndürerek burnuna götürdü:
“Bu, Ağam,” dedi “Nasıl, zorlu değil mi? Adı dört beygirli ya, onun bir günde yaptığı işin, on beygir hakkından gelemez.”
Sözünü doğrulamak ister gibi, gaza bastı, motoru homurdattı. Çiçekler, yapraklar zangırtıyle titreştiler.
Kemal Bilbaşar, Kurban
Mutfakta, üzeri damalı bir muşambayla kaplı, açılır kapanır masada, yaşamımın birçok dönemine tanıklık etmiş bu eski nesnede, çelik bir tastan çorba içiyorum. Masanın, ana katmanlarıyla yüklü ağırlaşmış yüzü hafif dalgalı bir denizi andırıyor. Muşamba ise sayısız kesik ve çiziklerle zamana karşı direnmiş. Bu izlerin kaçını ben yapmış olabilirim, bilmiyorum. Kalın dilimlenmiş ekmekler arasında dolaşan karıncalar görüyorum. Amaçsız bir geziye çıkmış gibiler.
Cemil Kavukçu, Kargalar Rotası
1.Metinde anlatım İlahi bakış açısıyla yazılmıştır. 2. metindeyse Kahraman bakış açısı kullanılmıştır. 1.metinde kişilerin iç dünyasında yaşadıkları dile getirilmiş ve onların neler düşündükleri anlatılmıştır. Bu da İlahi bakış açısıyla olduğunu gösterir. Diğer metinde de hikâye kahramanının ağzıyla anlatılmış her şey.
| Olay ve Durum Hikâyesi Farkı | |
|
Serim, düğüm, çözüm bölümlerinden oluşan düzenli bir planı vardır. |
Serim, düğüm, çözüm planına uyulmamıştır. |
| Olay ağırlıklıdır. |
Durum ağırlıklıdır. |
| Merak ögesi canlı tutulmuştur. | Merak ögesi ön plana çıkarılmamıştır. |
| Hikâye beklenmedik bir sonla bitirilmiştir. | Hikâyede bitmemişlik duygusu söz konusudur. |
Metni Anlama ve Çözümleme
Konstantin: Galata’da bir yazıhanesi olan zahire tüccarıdır. Kendi halinde yaşayan, hesaplı, başkaları tarafından sevilen, mütevazi, şakacı bir tavrı yanında canavar bir yönü de vardır çünkü kuşlara kıymaktadır. Yazar tarafından beğenilmemektedir. Mühendis Ahmet Bey: Okumuş bir insan olmasına rağmen çocuklara çimleri yoldurmaktadır. Onlara kötü örnek olmaktadır.
MEKAN VE ZAMAN: Öyküdeki zaman kesin olmamakla beraber güz mevsimi ve yaz mevsimlerine değinmiştir. Hikaye İstanbul Büyükada’’da geçmektedir.
Hikaye kahraman anlatıcının bakış açısıyla yazılmıştır.1.tekil kişili (ben)anlatımı vardır.Zaman zaman gözlemci bakışı açısı da kendini gösterir.
Metinde kullanılan anlatım biçim ve tekniklerini belirleyiniz.
Sizinle alakalı bir durum.
Bizim toplulumuzda hikaye Tanzimat’tan sonra ortaya çıkmış ve Batı toplumlarına giden aydınlarımız tarafından edebiyatımıza kazandırılmıştır. Bu da toplumsal değişimle beraber olmuştur. Batı’nın tanınması ve onun örnek alınması edebiyatımıza hikaye türünün gelmesine katkıda bulunmuştur.
Peki Tanzimat’tan önce hikaye türünün yerini tutan türler yok muydu? Kesinlikle vardı. Masal, efsane , destan , fabl, halk hikayesi gibi türler hikayenin yerini tutan türlerdi. Bu türlere baktığımızda da çoğunlukla sözlü kültürde ortaya çıktığı – masal,efsane,destan…- zamanla yazıya geçirildiğini göstermektedir.
| Metin | Anlatıcı ve Bakış Açısı |
| Köşe penceresini, işte, ben, bu bakımdan insan çevresinin bir damlası üstüne çevrilmiş bir mikroskop camı sayarım. Baktığınızı sanki büyütür. Rasathaneler nasıl gökleri ve yıldızları temaşa için havaya uzanmış birer fen gözü ise köşe pencereleri de yeri ve yerde yaşayanları seyre yarar, zemine eğilmiş birer tecrübe gözlüğüdür. | Kahraman Bakış Açısı |
| Seneler var ki kuşlar gelmiyor. Daha doğrusu ben göremiyorum. Güzün güzel günlerini pencereden görür görmez, Konstantin Efendi’nin bulunabileceği sırtları hesaplayarak yollara çıkıyorum. Bir kuş cıvıltısı duysam kanım donuyor, yüreğim atmıyor. | Kahraman Bakış Açısı |
|
Hani sessiz, zenginliğini bile belli etmez, mütevazı adamdı da… Konu komşusu da severdi hani. Hiçbir şeye, hiçbir dedikoduya karışmazdı. Sabahleyin işine kısa kısa adımlarla koşarken, akşam filesini doldurmuş vapurdan çıkarken görseniz; iriliğine, sallapatiliğine, Karamanlı ağzı konuşuşuna, basit ama, hesaplı fikirlerine, (…) yine basit, sevimli şakalarına karşı, hakkında kötü bir hüküm de veremezdiniz. Kendi halinde, işi yolunda, hesaplı yaşayan bin bir tanesinden bir tanesiydi. |
İlahi Bakış Açısı |
a.Zincir ile Son Kuşlar hikâyelerinden alınan bu parçaları anlatıcı ve bakış açısı yönünden değerlendiriniz.
Yukarıda tabloda verilmiştir.
Bu anlatıcı ve bakış açılarının anlatıma etkilerini değerlendiriniz.
Kahraman bakış açısı esere sıcak ve samimiyet katmaktadır. Ama aynı zamanda sadece görebildiklerini anlatabildiği için anlatım açısından sınırlıdır. İlahi Bakış açısı da bizim daha geniş bir pencere sunar. Her olay ve duruma hakimiyet söz konusudur.
Tablodaki metinlerde metin-okuyucu ilişkisi açısından anlatıcının yazarın gerçek kişiliği ya da kurgu olup olmadığını belirleyiniz.
Her metin yazarın hayatından izler taşımakla beraber bir kurgu özelliğine sahiptir. Yani yazar gerçek hayatta yaşadıklarını bize olduğu gibi değil de değiştirerek başka bir dünya kurarak anlatır.
Görseldeki manzarayı betimleyiniz.
Akşam olup, güneş denize döküle döküle çekilip karşı tepenin ucundan isli, harlı bir köz parçası gibi göründüğünde gökyüzündeki kuşların şekli insana ayrı bir haz veriyor. Her yeri yangın yeriymiş olan bu hava küçük bir rıhtım ve yanındaki sazlıklarla birlikte ateşin içine giden yol olarak karşımıza çıkıyor.
Yaptığınız betimlemeden hareketle edebiyatın görsel sanatlarla ilişkisini değerlendiriniz.
Edebiyat içerisinde hikaye ve roman gibi türlerin direkt olarak görsel sanatlarla ilgisi vardır. Günlük hayatta gördüğümüz nesneleri ya da yaşadığımız olayları anlatmak için edebiyata ihtiyaç vardır.
Son Kuşlar adlı metni Kırda Bir Gün adlı metinle tür, biçim, üslup ve içerik açısından karşılaştırınız.
| Son Kuşlar | Kırda Bir Gün | |
| Tür | Hikaye- Durum Hikayeciliği | Hikaye – Durum Hikayeciliği |
| Biçim | Düzyazı | Düzyazı |
| Üslup | Yazar tasvirlere ve gözlemlere sıkça yer vermiştir. Daha çok monologlar hakimdir. Kişiselleştirmelere yer verilmiştir. Hikaye kahraman anlatıcının bakış açısıyla yazılmıştır.1.tekil kişili (ben)anlatımı vardır | Kısa cümleler kullanılmıştır. Eksiltili cümleler çok fazla.Karşılıklı konuşmalar hakimdir.Gözlemci bakış açısı hakimdir.3 tekil kişi anlatımı vardır. |
| İçerik | İnsanlar tarafından sevilen, zenginliğini belli etmeyen, mütevazı bir adam olan Konstantin’in güz mevsimi geldiğinde bir canavara dönüşüp adadaki kuşları avlaması ve onun yüzünden kuşların artık adaya pek uğramamasını anlatıyor. İnsan eliyle doğaya zarar verilmesi dile getiriliyor. | Doğa ve insanın doğa etkileri anlatılmış. |
Dil Bilgisi
· Deniz, Bozburun’a doğru başını almış gidiyor. Uzaklarda görünen, İstanbul’un neresi kim bilir? Sesler neden gelmiyor?
· Bunlarla bir yeşil meydanın kenarına varır, bunları bir ufacık ağacın altına çığırtkan kafesiyle bırakırlar, ağacın her dalına ökseleri bağlarlardı. Hür kuşlar, kafesteki çığırtkan kuşun feryadına, dostluk, arkadaşlık, yalnızlık sesine doğru bir küme gelirler.
Yukarıdaki parçalarda bulunan isimleri türlerine göre gruplandırarak aşağıdaki tabloda ilgili bölümlere yazınız. Bu isimlerin metindeki işlevlerini belirleyiniz.
| Özel isim | Abdülhak Hamid , Deniz, Bozburun,İstanbul, .. |
| Cins isim | pencere,meydan,ağaç,kafes,dal,ökse,kuş,… |
| Somut isim | ses,kafes,pencere,ağaç,dal,kuş… |
| Soyut isim | dostluk,arkadaşlık,yalnızlık,gurbet… |
| Tekil isim | köşe,pencere,İstanbul,… |
| Çoğul isim | uzaklar,sesler,eller(inde) kuşlar,ökseler,.. |
| Topluluk ismi | küme.. |
Köşe penceresini, işte, ben, bu bakımdan insan çevresinin bir damlası üstüne çevrilmiş bir mikroskop camı sayarım.
· Can sıkıntısının bir sesi vardır; bunu ancak, böyle bir zamanda, o gurbet odasında duyarsınız.
· Kimi bir çalılığın kenarındaki çimenlikte bütün eski ihtişamıyla daha yeni başlamıştır.
· Bir apartman terası kadar ufak bu kır kahvesinin tahta masaları üstünde hâlâ karıncalar gezer, hâlâ sinekler kahve fincanının etrafına konarlar.
Zavallı Senegalli, bir türlü söyleyemediği “j”leri değiştirerek:
Virgül: Özne yüklemden uzak kaldığında kullanılır.
Tırnak İşareti: Özel olarak vurgulanmak istenen sözler tırnak içine alınır.
İki Nokta: Aktarma sözlerden önce kullanılır.
“Susu! Susu!” diye ne kadar bağırsa, hatta belindeki kayışla vursa nafile…
Juju kıyamet koparıyor, hırlıyor, eşiniyor, atılıyor, zapt edilmez bir hâle geliyor. O zaman, çaresiz, çeke çeke, koparır gibi tekrar eve sokuyorlar. Balkondan uzanan penyuvarlı ve dağınık saçlı bir Frenk karısı, ıslak köpek tüyü gibi koktuğu vehmini veren etekleri havalanarak iltifat ediyor:
“Juju! Juju! Şeri…”
Ve sokağın sükûneti de geri geliyor.
Nokta: Tamamlanmış yargı bildiren cümlelerde kullanılır.
Size kalmış bir durum.
Beş on gün çarşı sokak gezdikten sonra, tanıdık çehre, alışabileceğiniz yer bulamamaktan bezer, odanıza girer, yalnızlığın içine sinersiniz.
Virgüllerin kullanımı yanlıştır.
Doğrusu: Beş on gün çarşı sokak gezdikten sonra tanıdık çehre, alışabileceğiniz yer bulamamaktan bezer; odanıza girer, yalnızlığın içine sinersiniz.
Fakat böyle düşünmemeli: Büyük Okyanus’tan aldığınız bir bardak su, o geniş denizin tirilyonda biri değildir; ama bütün o ummanda mevcut unsurların bu minimini kadehte tam bir terkibi mevcuttur.Hatta kadehe de lüzum yok…
1-İki noktanın kullanımı yanlıştır.
2- Ama ,fakat, lakin gibi ifadelerden önce noktalı virgül kullanılmaz.
3- “Hatta kadehe de lüzum yok…”cümlesi yargı bildirği için üç nokta kullanılmaz nokta kullanılır.
Başka cihetten düşünülürse, Okyanus’u bir bardak veya kaşık içinde daha fenni, daha sahici olarak görebiliriz: Azı ve ufağı incelemek elbette çoğu ve büyüğü tetkikten kolaydır; kolay ve doğrudur.
1-Düşünülürse şart ekinden sonra virgül kullanılması YANLIŞ’tır.
2- Görebiliriz ifadesinden sonra iki nokta kullanmaya gerek yoktur.
3- kolaydır ifadesinden sonra sıralı cümleler öncelikle virgülle ayrılır. Eğer sıralı cümlelerin herhangi birinin içinde farklı amaçlı virgül kullanıldıysa o zaman noktalı virgül kullanılır.
Köşe penceresini, işte, ben, bu itibarla insan çevresinin bir damlası üstüne çevrilmiş bir mikroskop camı sayarım.
Virgüllerin kullanılması yanlıştır.
Onun içindir ki, penceremden sokağa kendimize bakmayı, göğe dalıp kalmaya tercih ederim.
Ki bağlacından sonra virgül kullanılmaz.
Buldok, değişiklik olsun diye, sanki asıl yüzüne korkunç, gamlı, bedbin bir karnaval maskesi geçirmiş bir köpektir.
Arasöz için kullanılan ve eş görevli sözcükleri ayırmadan kullanılan virgüller karışmış.
DOĞRUSU: Buldok; (değişiklik olsun diye) sanki asıl yüzüne korkunç, gamlı, bedbin bir karnaval maskesi geçirmiş bir köpektir.
Dünyaya parçalanıp yok edilecek lüzumsuz, zararlı, iğrenç bir şeymiş gibi kin ile, anarşist gözü ile bakıyordu.
“Kin ile” ibaresinden sonra virgül kullanılmaz çünkü metin içinde ve, veya, yahut,ile , ya … ya bağlaçlarından önce de sonra da virgül konmaz.
“Susu! Susu!” diye ne kadar bağırsa, hatta belindeki kayışla vursa nafile…
“bağırsa” şart ekinden sonra virgül kullanılması YANLIŞ’tır.
Zincirden boşanıverse, şüphesiz, önüne insan ve hayvan ne gelirse, neresi gelirse, hemen mengene gibi tuttuğunu…
“boşanıverse,gelirse” şart ifadelerinden sonra virgül kullanılması YANLIŞ’tır.
Hâlbuki öyle olmadı:
Burada iki nokta yanlış. Nokta kullanılacak.
O eski korkunç mahluk, zinciri çıkınca, basbayağı bir köpek olmuştu.
“çıkınca” zarf fiil ekinden sonra virgül kullanılmaz.
Aldırmıyordu bile…
Üç nokta eksiltili , yüklemi olmayan cümlelerde kullanılır. Burada yüklem var, yargı var. Nokta kullanılacak.
Daha da çok var gerisini de siz bulursunuz .
ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI
1-5. soruları Halide Edip Adıvar’ın Millî Mücadele yıllarına ait Himmet Çocuk adlı hikâyesinden alınan aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Elvanlar’da ihtiyar bir kılavuz aldık. Köyün bir kısmı yanmış, perişan, herkes fersiz ve şaşkın gözlerle kamyon denilen canavarın lüzumsuz gürültüsüne bakıyordu. Herkesin ruhunda sonu gelmeyen ezilişin, açlığın, her günün gizli felaket ihtimallerinin yoğurduğu ümitsizlik ve ilgisizlik vardı. Onun için kimse Uşak’a kadar gelmek istemiyordu. Parayı ne yapacaklardı? Ne alırdı ki? Yalnız zayıf yüzlü bir ihtiyar, halsiz bir sesle, “Ben İnay‘a kadar yolu biliyorum. Fakat beni Uşak’a götürürseniz ve bana orada bir okka tuz verirseniz gelirim,” dedi.
Akşam karanlığı basarken kamyon mırıldanarak, homurdanarak Anadolu’nun ıssız, yolsuz çöllerine daldı. Kamyonda İstanbul gazetecileri vardı. Düşmanın bir benzeri olmayan zulümlerinin külleri ve facia sahnesi üstünde inceleme yapacaklar, ben cephenin, düşmanın zulüm raporunu hazırlarken onlar da ajansla Türk’ün felaketini dünyaya bildireceklerdi. Anadolu’da hâkim, insan değil tabiattır. Kuytu ormanlar, batak ovalar, sarp keskin yokuşlar, sonra karanlık kımıldıyormuş gibi insanı keserek, dondurarak esen acı rüzgârın ortasından bin bir zahmetle bilmem kaç saat geçti.
(…)
Biraz sonra sağda, bir kaya kovuğunda kızıl bir alevin önünde ısınan iki haki gölgenin kımıldandığını gördüm. Karanlık dereye, kurşuni yangın harabesi önce yamaca vuran biricik ışık, bu ateşin ve kamyonun yürüyen iki göze benzeyen fenerleriydi. Köprünün önünde şoför kocaman, miskin makineyi durdurmaya çalışırken önünde birkaç karaltı kımıldadı. Sonra ışığın beyazlandığı taşlı yolda siyah cübbeli, beyaz sarıklı, siyah sakallı bir adam, arkasındaki, henüz ışığın sınırına giremeyen karaltı arkadaşlarından ayrıldı. Hiç unutamayacağım açık bir sesle, “Halide Onbaşı, sizi biz İney istasyonunda bekliyorduk,” dedi.
“Geleceğimizi nereden biliyordunuz?”
“İstasyonda biliyorlar. Soruşturma heyeti gelecek, dediler.”
Bu bölümde Anadolu’nun içinde bulunduğu durum anlatılmış olup bu olumsuzlukların içinde bir umut olabilecek olay örgüsü kurgulanabilir. Anadolu insanının tekrar hayata bağlayan ve vatan sevdasını anlatan kurgu ön plana çıkarılabilir.
Elvanlar köyü, harap olmuş ve köyün bir kısmı yanmış.Ümitsizlik ve çaresizlik içinde yaşamaya çalışan bir köy durumunda.
Hikayenin bu bölümüne kadar hep olumsuzluk hakim. Bundan sonraki bölüme bir kahraman eklenecekse bu olumsuzlukları tersine çevirecek bir yapıya sahip olması lazım. Azimli, inançlı bir kahraman özelliğinde olabilir.
Anadolu bugün itibariyle daha yaşanılabilir ve müreffeh durumda. İnsanın bakış açısı düne göre daha geniş.İmkanları daha iyi konumda.
Bu paragrafta bulunan isimlerin özellikleri hakkında neler söylenebilir?
| Özel isim | Elvanlar | Varlıklara verilişlerine göre |
| Cins isim | kamyon,kılavuz,köy,canavar, | |
| Somut isim | kamyon, gürültü,gün, | Varlıkların oluşlarına göre |
| Soyut isim | ruh, fer,şaşkın, felaket,ümitsizlik,ilgisizlik,perişan | |
| Tekil isim | canavar,kamyon,kılavuz, | Varlıkların sayılarına göre |
| Çoğul isim | ihtimaller,Elvanlar,gözler, | |
| Topluluk ismi | köy |
| Metin | Anlatım Teknikleri |
|
Büyükçe lambamız misafirin yanında. Başka lambamız da yok. Babam, mutfakta kullandığımız idare kandili ile çalışabilecek mi? Ben suçluyum, babam da hiç sesini çıkarmıyor. “Ben sana söyledim, benim sözümü dinlemedin” dese, ben de “Evet, suç bendedir!” desem, yahut yalnızca “Suç benimdir, senin sözünü dinlemedim” diyebilsem, gidip rahat yatacağım. Memduh Şevket Esendal, Ana Baba |
İç Konuşma Tekniğiyle |
|
— İyice yorulmuşsun. — Ehh! — Bu taraflarda mı oturuyorsun? — Şurada, ileride, Kısıklı’da. — İstanbullusun galiba? — Üsküdarlı. — Yaaa! Ben de Üsküdarlıyım. Nezihe Meriç, Umut, Fakirin Ekmeği |
Diyalog Tekniğiyle |
Adalet Ağaoğlu, Karanfilsiz
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) III. kişili anlatıma başvurulmuştur.
B) Hâkim bakış açısıyla yazılmıştır.
C) Neden-sonuç ilişkisi kurulmuştur.
D) İç konuşma tekniğine yer verilmiştir.
E) Soru yoluyla düşündürme yoluna gidilmiştir.
Nedim Gürsel, Dönüş
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri bu parçadan hareketle uygun ifadelerle doldurunuz.
9. Sabahleyin ( ) bir ara yarı daldığı uykudan pek yorgun ve hâlsiz uyandı ( ) Artık kanıksamıştı. Geceki saçma sinir bozukluğuna şaşıyordu ( ) Ne kötü bir gece geçirmişti. Halbuki değer miydi ( )
Bekir Sıtkı Kunt, Yataklı Vagon Yolcusu
Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere, aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (;) (,) (.) (…)
B) (,) (.) (.) (?)
C) (;) (;) (,) (.)
D) (:) (;) (,) (…)
E) (;) (.) (.) (?)
Yukarıdaki cümlelerde numaralanmış kelime gruplarından hangisi bir zincirleme isim tamlamasıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
11. Belirtili isim tamlamasında tamlayan ile tamlanan arasına kelime girebilir.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde böyle bir isim tamlaması vardır?
A) Kitabın sayfalarını dikkatle çevirdi.
B) Kedilerin ve köpeklerin oyununa daldı.
C) Büyük meydanın ortasında durdu.
D) Kapı geniş bir bahçeye açıldı.
E) Çayın mis gibi kokusuna dayanamıyordu.
12-14. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Sait Faik, “düşünce ve duyuşlarını, hele kendi kurallarını getiren yeni bir sanatçı olarak başıboş ve özgür yaşama tutkularını anlamayan, buna karşı olan bir çevrede” yetişmiştir. Aile çevresinden ve hemen sonra yaşadığı öteki çevrelerle tam ve düzenli, doyurucu ve destekleyici bir anlaşma içinde olduğu söylenemez. İlk hikâyelerinden başlayarak bütün eserlerinin, artistçe kendi üslûbunda bir yaşamayı yadırgayanlarla çatışmalarının aynası olduğu görülür. Bu soy bir çatışmanın olmadığı yerde de, çağının sanatının ve yerleşmiş sanat ölçülerini aşan bir yeni ve güçlü sanat eserinin yeşeremeyeceği de açıktır. Böylece onda, edebiyatı, özentilerden, romantik ucuzluklardan kurtarmak, bir başka kata yükseltmek isteyen davranışın varlığı daha ilk adımlarında belli olmaktadır. Sait Faik, hikâyeyi ‘edebiyat yapan’ların elinden kurtarmaya gelmiştir.
Tarık Dursun K., Edebiyat Üstüne Narin
12.Parçaya göre Sait Faik’in eserleri, çevresiyle çatışmalarının aynası olarak görülmektedir. Bu yargıdan yola çıkarak sanatçının hikâyeciliğini değerlendiriniz.
Çatışmalar hikayelerin olmazsa olmazıdır. Hikayeler olay çevresinde gelişen edebi metinler olduğu için olayın oluşturan özellik çatışmadır. Bu çatışmalar bazen toplumda bireyler arasında bazen kişinin kendi içindeki çatışma olarak karşımıza çıkar.Buna göre Sait Faik , insan ve toplumu konu aldığı öykülerinde, genel olarak, toplumun herhangi bir olaya ya da insana karşı gösterdiği tepki, sınıf ayrılıklarının ortaya çıkardığı sakıncalar, işveren-işçi ilişkileri, toplumun düşkünlere karşı ilgisizliği, zenginlik-yoksulluk gibi, içinde yaşadığı toplumun sorunlarını dile getirmiştir. En çok üzerinde durduğu konu ekonomik dengesizliktir, insan ve doğayı konu edindiği öykülerinde insanın doğayla mücadelesi ve doğaya verdiği zarar üzerinde durmuştur.
13. Parçada çağının yerleşmiş sanat ölçülerini aşan yeni ve güçlü bir sanat eserinin yeşermesi hangi koşula bağlanmıştır? Açıklayınız.
Yerleşik sanat anlayışını aşmak için tabiri caizse kuşak çatışması yaşamak gerekmektedir. Geleneği olduğu gibi sürdürmek sade bir taklitten öte geçmez. Yeni şeyler ortaya koyarken kuşak çatışması olacak ki yeni ürünlerden faydalanabilelim. Orhan Veli içinde bulunduğu zamanla kuşak çatışması yaşamasaydı serbest şiire ulaşmamız daha sonraki zamanlara kalabilirdi. Orhan Veli de sıradan bir şair olarak karşımıza çıkardı.
Basit , sıradan herkes gibi yazanlardan değil de kendi üslubunu belirlemiş ve özgünlüğü yakalamış yazar … Nedim güçlü bir şairdir ve çığır açmış , özgün bir şairken Sünbülzade Vehbi ise Nedim’i taklit eden biridir. Onun için Nedim bilinir ve tanınırken Sünbülzade Vehbi ben tanınmaz.
Ferit Edgü, Sait Faik / Bir Öncü
Metinde altı çizili sözle anlatılmak istenen nedir? Açıklayınız.
“Onun yazdığı bir eserden etkilenerek sanat anlayışımızı şekillendirmişiz” demek istemiştir.
I. Dil bilimcilere göre dil ile kültür arasında sıkı bir ilişki vardır.
II.Yaşanan bu olaylar, Türk boylarının İslâm uygarlığının etkisine girmesine yolaçtı.
III. Eser orijinal nüshadan kontrol edilerek tekrar basıma hazırlandı.
IV. Bu görüş entellektüel çevrelerce ileri sürüldü ve desteklendi.
V. Bilim insanları görüşlerini kanıtlamak için laboratuvar çalışmaları yapar.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangi ikisinde yazım yanlışı yoktur?
A) I. ile II.
B) II. ile III.
C) III. ile V.
D) I. ile III.
E) II. ile IV.
Bu cümle ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Birleşik isim kullanılmıştır.
B) Terim kullanılmıştır.
C) Topluluk ismi kullanılmıştır.
D) Tekil isimler kullanılmıştır.
E) Soyut isim kullanılmıştır.
18. Aşağıda verilen tanılayıcı dallanmış ağaçtaki bilgilerden bazısı doğru, bazısı yanlıştır. İlk ifadeden başlayıp, cevap oklarını takip ederek doğru çıkışa ulaşınız.
3 NOLU ÇIKIŞ
İsterseniz diğerlerini de cevaplayalım.
Sunuda önemli ve ilgi çekici bilgiler dinleyici kitlesi gözetilerek seçilip düzenlenmelidir. (D)
Hazırlık
Duygu ve düşünceleri belirli kurallar çerçevesinde estetik kuralları içerisinde bir mesaj iletmek amacıyla temeli dile dayanan sözlü ve yazılı anlatımlardır. Edebiyatta iki önemli özellik vardır. Birincisi dil-üslup ikincisi estetik-güzellik.
“Edebiyat yapmak” deyimiyle anlatılmak istenen nedir?
Bugün için edebiyat yapmak deyimi ; bir işe yaramayan, konuyu açıklamaya yetmeyen, gerçeği yansıtmayan süslü, parlak ve gereksiz sözler söylemek anlamında kullanılmaktadır.
Metni Anlama ve Çözümleme
Edebiyat kavramı farklı şekillerde tanımlanmasının nedeni farklı şekillere bürünen geniş yapısından kaynaklanmaktadır. Mesela bazı kuramcılara göre edebiyat gerçekliği yansıtmalı derken bu seferde edebiyatın estetik yönünü geriye atmış olursunuz. Edebiyat estetik, öğreticilik , duygu, düşünce gibi geniş özelliklere sahip olan bir yapıdır.İlk insandan beri kullanılagelmiş ve hangi tanım yapılırsa yapılsın bir yönü mutlaka eksik kalabilecek göreceli bir kavramdır.
Edebiyatın insan gerçekliği olduğu gibi anlatması demektir. Realist bir yaklaşımla sokağın edebiyatın yani roman,hikaye,şiir,deneme, tiyatro.. gibi türlere aktarılmasıdır.
Edebiyat ile dil arasında doğrudan bir ilişki vardır. Güzel sanatlardan bazıları çeşitli maddelerle yapılır. Mesela resim yapmak istiyorsanız elinizde boya,tuval,fırça …gibi maddeler olmalıdır. Dolayısıyla edebiyatın da malzemesi dildir ve temeli de dile dayanır. İster sözlü olsun isterse de yazılı olsun dil olmadan edebiyat olmaz. “Edebıyatın anlatım aracı dildir.” ifadesinde yatmaktadır parçada.
| Ana düşünce | Edebiyat kavramı ve anlamları |
| Yardımcı Düşünce |
· Edebiyat kavramının hangi dil ve kökten geldiği · Edebiyatın 4 farklı tanımı · Yapılan tanımların edebiyatı anlatmaya yetip yetmediği · Tanımlarda kullanılan kavramların çağlara göre farklı anlam taşıdığı · Belli başlı edebiyat kuramcılarına göre edebiyatın ne olduğu · Edebiyatın malzemesinin dil olduğu |
Hangi bakış açısıyla ifade edilirse edilsin edebiyat hem soyut hem de estetik güzellik taşıyan bir kavramdır. Bu noktada hangi tepsi, yorum ve görüşleri ortaya koyarsanız koyun mutlaka belirli şekilde bir kabul edeni ya da karşı çıkanı veya eksik bulanı olacaktır. Bu noktada edebiyat hakkında yapılan ifadeler GÖRECELİ olacaktır.
Hazırlık
Edebiyatın konusu insandır. İnsana dair her şeyi edebiyat konu edinir. Bilim de insan etrafında şekillendiği için insanın geliştirdiği bir alandır. Dolayısıyla edebiyatla insan arasında mutlaka doğrudan bir ilişki vardır. Mesela sosyoloji biliminde faydalanmadan edebi ürünler ortaya koyamazsınız ya da ortaya koyduğunuz edebi ürünleri sosyoloji kendi alanında değerlendirir.
|
Edebiyatın sosyolojik imkânı, temelde edebiyat-toplum ilişkisini kurcalamak ve her iki alan arasında kopmaz bağların mevcudiyetini dile getirmektir. Edebiyat-toplum ilişkisini kurcalayan külliyat, edebiyat ile içinde üretildiği toplum arasında kopmaz, yadsınamaz, #0000ffdedilemez bağların mevcut olduğunu iddia etmektedir. Buna göre ne edebiyat toplumdan ne de toplum edebiyattan bağımsız algılanabilir. Edebiyat doğrudan toplumsal gerçekliği ve toplum olaylarını anlatmasa dahi toplumsal yapı ile ilgili olmak, ondan etkilenmek durumundadır. Çünkü edebiyatın oluştuğu, geliştiği ve anlatıldığı ortam tamamıyla toplumdur. Edebiyat ile toplum arasında kurulacak bir ilişki iki faydayı doğurur. Edebiyattaki bir tavır ve durum doğrudan toplumsal gerçekliğe işaret edebilir, toplumsal gerçekliğeisnat kabul edilebilir. İkincisi ise toplumsal ortamın edebî metni anlamada yardımcı olması. Doğrudan bir fayda ve işlev beklentisi olmadan dahi edebiyatın toplumla iç içe olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Köksal Alver, Edebiyatın Sosyolojik İmkânı
|
Edebiyat – Sosyoloji |
|
Hem edebî eser hem de felsefi eser bireysel bir çabanın ürünüdür. Ama edebî eserde üslup, estetik zevk önemli olduğu için esere yazarın üslubu, estetik zevk anlayışı yansımakta ve yazarın şahsiyeti eserde bulunmaktadır. (…) Felsefi eserde ise amaç estetik zevk olmadığı için kullanılan dil soyut ve kuru bir dildir ve dolayısıyla da akıl yürütme ve mantıksal çözümlemelerle doludur. Edebiyat, kavram analizlerinden uzaklaşarak olayları somut bir hale sokmak suretiyle, felsefenin soyutluğunu ve kuruluğunu giderir. Bir felsefi eser de filozofun eseri olmasına rağmen, bireyselliği aşan bir konuma sahiptir. Ancak bireyselliğin aşılması, o eseri başka bir filozofun da yazabileceği anlamına gelmez. Nasıl ki, Karamazov Kardeşler’i Dostoyevski’den başkası yazamaz idiyse Pratik Aklın Eleştirisi’ni de Kant’tan başkası yazamazdı. Ali Osman Gündoğan, Edebiyat ile Felsefe İlişkisi Üzerine |
Edebiyat – Felsefe |
|
Her edebiyat metni ya da eseri, yazarının başkalarından farklı zihnî ve duygusal özellikleriyle bağlantılıdır. Bu yüzden, bir edebî eseri açıklamak ve yorumlamak için yazarın psikolojisini kaynak almak, esere dair bilinç eleştirisi yapmak ve buradan psikolojik bir harita çıkarmak, edebiyat eleştirisinin, disiplinler arasında kurduğu bağın gücünün artmasını sağlamaktadır. Edebiyat eleştirisi, psikolojiden destek alırken herhangi bir edebiyat eserinin en başta fert olarak yazarının karakter ve ruh hâlinin dışa vurulması ya da nakledilmesine bakar. Yazarın karakterini biyografik açıdan tespit etmek için onun eserini kaynak olarak almak ya da bu yazarın diğer yazarlardan ayrılan taraflarını, bilinç yapısını tecrübe etmenin bir yolu kabul edip mevcut esere ait özel bir okuma tarzı geliştirmek, edebiyat eleştirisinde psikolojik gücü göstermektedir. Ertuğrul Aydın, Modern Edebiyat Eleştirisinde Psikolojik Güç |
Edebiyat – Psikoloji |
Metni Anlama ve Çözümleme
belirtiniz.
Psikoloji , tarih , felsefe, coğrafya gibi sosyal bilim dallarıyla ilişki içindedir.
“Edebiyat, bilimle ve gerçekle bağını keserse inandırıcılığını, dolayısıyla varlık nedeni olan insanı, hayatı anlatma amacını da kaybeder.” cümlesinde her şey ifade edilmiştir.
Metne göre dil, bilimin aktarılmasında yalnızca bir araçtır.Bu araç bilimsel yapıtın yapısında varlığını duyurmayacak, göstermeyecek biçimde saydamlaşır.
| Ana Düşünce | Edebiyatın Diğer Bilimler İlişkisi |
| Yardımcı Düşünceler |
· Edebiyatın hangi bilimler ilişkide olduğu · Edebiyatın hangi bilimlerden faydalandığı · Edebiyatın ne yaparsa amacını yitireceği · Edebiyat ve bilimin birbirinden ayrılamayacağı · Bilimin dil ile olan ilişkisi · Edebiyat ve bilimin ikincil özelliklerine sahip oluşu |
Eser yazıldıktan sonra Ay’a gidilmesi bize Jules Verne’in bu alanda yapılan bilimsel faaliyetler hakkında bilgi sahibi olduğu, detaylı şekilde araştırıp ileride olabilecek çalışmalarla ilgili kurgu yapıp roman haline getirdiğini gösteriyor.Bu da edebiyatın diğer biimlerle ilişkisine bir kanıttır.
değerlendiriniz.
Edebiyatın Bilimle İlişkisi dalı içerdiği bilgiler açısından son derece tutarlı ve gerçekleri yansıtan bir eserdir.
Hazırlık
İnsanı heyecanlandıran ona estetik zevk verip ruhundaki güzelliği ortaya çıkaran resim, müzik, heykel, mimari … gibi sanatlara denir.
Görsellerden yol çıkarak edebiyat ile diğer güzel sanatlar arasında kullanılan malzeme farkı vardır.
| Görsel | Malzemesi |
![]() |
Kil , taş, ağaç, çamur |
![]() |
Mermer, beton, tahta, yapı malzemeleri |
![]() |
Müzik aletleri |
![]() |
Tuval, boya , fırça |
Metni Anlama ve Çözümleme
İçlem: 1. Bir kavramın çağrıştırdığı kapsama giren niteliklerin veya taşıdığı özelliklerin bütünü, 2. Bir nesnenin içeriğini oluşturan şey
Kaplam: Bir kavramın ve o kavramı dile getiren terimin içerdiği varlıkların ve bireysel olayların bütünü, kapsam,
Tazammun: Kapsama, içine alma, içerme
Şumul: İçine alma, kaplama, kapsama
Alegorik: Sembolik
Argo: 1. isim Her yerde ve her zaman kullanılmayan veya kullanılmaması gereken çoklukla eğitimsiz kişilerin söylediği söz veya deyim 2. Serserilerin, külhanbeylerinin kullandığı söz veya deyim
Nüsha: 1. isim Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri 2. Gazete, dergi vb.nde sayı 3. sıfat Benzer, aynı, kopya
Edebiyat hiçbir maddi malzemeye dayanmayan zihni bir sanattır. Duygu ve düşünceleri yorumlara bağlı olarak ifade eden alegorik bir anlatıma sahip olan bir güzel sanattır.Diğer sanatlar gücünü farklı malzemeden alırken edebiyat gücünü dilden almaktadır. Ayrıca hiçbir aracıya bağlı olmaksızın direk alıcısına ulaşan bir sanattır.
Bütün kelime, terim, tabir, argo, özel meslek dilleri gibi sözlük çerçevesindeki zenginleşmenin dışında mecazlarla ve sanatkârların şahsî tasarruflarıyla âdeta sınırsız bir büyüme gösteren dil bu gelişmesini hâlâ devam ettirmektedir. Ancak günlük konuşmada ve diğer alanlarda kullanılan dille edebî dil birbirinden oldukça farklıdır. Günlük dil en yalın ve doğrudan bir anlatımı gerektirirken edebî dil mecazi ve sembolik bir tecrit istikametinde gelişir. Bu husus günlük hayatta mecazların, edebî eserde de yalın ifadenin kullanılmayacağı mânasına gelmez. Yalnız kelimelerin sözlük anlamları edebî metinde birtakım sapmalara uğrar. Yazarın edebî bir eser meydana getirme gayesi ve gayretiyle dile tasarruf etmesi bir ölçü olabilir. Ancak böyle bir gayret olmaksızın hazırlanmış bir siyasî nutkun veya bir mektubun zamanla edebî bir değer kazanması bu ölçünün de yeterli olmadığını göstermektedir. Halk dilinde “edebiyat yapmak” deyimiyle sözlük dilinin edebiyattaki sapması yani üslûp haline gelmesi, biraz da sanat ve edebiyat zevki teşekkül etmiş kişilerin sezgi ve tecrübelerini ilgilendirmektedir.
Yukarıdaki ifadeden yola çıkarak dil edebiyatın malzemesidir ama tarih boyunca sürekli gelişim gösterip farklılaşmıştır. Bu dil kimi elinde farklı anlamlara bürünmüştür.
Metnin geneli açık ifadeler kullanılırken bazı yerlerde tazammun şumul gibi kelimeler kullanılmış olsa da metni anlatımına zarar getirmez.
Hazırlık
Her edebi tür kendi içerisinde bir özellik barındırır. Mesela insanda çoşku uyandıran bir edebi tür isteniliyorsa bu kesinlikle şiirdir. ( Şiir edebi türler içerisinde en kadim ( eski) bir türdür. Önemini yıllardır da arttırarak sürdürmüştür.) Bir insan olay eksenli bir anlatımla bir şeyler öğrenmek ya da bir etkiye sahip olmak istiyorsa bunun içinde roman , hikaye, masal, fabl gibi türleri tercihe etmelidir. Eğer okudukça bilgisinin artmasını istiyorsa o zaman makale, deneme , gezi yazısı gibi türleri tercih etmelidir.
Görülüyor insanın farklı edebi türlere ilgi duyması onun istekleri ve o türün insana sunduklarıyla alakalıdır. Öğretici bir metinden estetik ve duygusal bir çağrışım uyandırması beklenemez.
Roman , hikaye, şiir, masal , fabl, destan, efsane , tiyatro … gibi onlarca edebi tür tarih içerisinde insanların ihtiyaçlarından ortaya çıkmıştır. İnsanoğlu hep bir şeyleri karşısındakine anlatma ihtiyacı duymuştur. Bunun sonucunda da bazı türleri tarihsel süreç içerisinde yerini almıştır. Mesela Tanzimat dönemine kadar roman ve hikaye türü edebiyatımızda yokken Batılılılaşma sonucunda aydınlarımız bu türü edebiyatımıza kazandırmıştır. İlk başlarda acemice yazılan bu tür yerini ustalık eserlerine bırakmıştır.
Yine örnek olarak Batı’da deneme türünün ortaya çıkmasında en önemli olay Batı’nın içinde bulunduğu siyasi ortam . Deneme insanda serbest düşünceyi geliştiren bir tür olarak ortaya çıktığında Batı’da skolastik düşünce hakimdi.
Edebiyat ürünlerini yapısal özelliklerine, benzeşen ve benzeşmeyen yönlerine göre kümelendirme,
adlandırma çalışmaları Aristo’dan, Eflatun’dan bu yana süregelmektedir. Ne ki başlangıçta dilsel ürünlerin kümelendirim ve adlandırımı şiire göre yapılmışlardır. Bunu da doğal saymak gerekir. Çünkü bütün ulusların edebiyatlarında ilk ürünler şiir biçiminde oluşturulmuştur.
(…)
Şiirden düzyazıya nasıl geçilmiştir? Düzyazının doğuşu nasıl olmuştur? Bu konuda da türlü varsayımlar öne sürülmüştür. En yaygını şudur: İlkel toplum düzeninden kopma, yavaş yavaş doğadan ayrılma bireyciliğin belirmesine ve işbölümünün doğmasına yol açmıştır. Öte yandan değişim esasına dayanan bir alışveriş düzeni oluşmuştur. Bu oluşum ortak bir yaratı olan şiiri de etkilemiş, onun toprağında yeni türler yeşermeğe başlamıştır.
Emin Özdemir, Türk ve Dünya Edebiyatı
Boğuk bir bakışın oluyor senin
Bir girdap derinliğinde kayboluyor gibiyim
Yok gibi yaşamak bu kalkıp kurtulmak gibi kalabalıktan
Durma bana türkü söyle Anadolu olsun
Susuz dudak gibi çatlak olsun
Karanfil gibi olsun kara çiçek gibi solgun yüzün
Durmadan akıyor kalbim ayaklarına bana karanlık bakma
Ağıyorum bir karanlık karayel saçlarına
Çekme ülkemden nar yangını gözlerini
Beni bu kentten kurtar beni yalnız ko git beni
Arıyorum arıyorum o ilk çağ ırmaklarında sedef ellerini
(…)
Erdem Bayazıt, Yok Gibi Yaşamak
Fen bilgisi eğitimi, çocuğun çevresindeki çekici ve şaşırtıcı zenginliğin eğitimidir. Çocuğun yediği besinin, içtiği suyun, soluduğu havanın, bedenin, beslediği hayvanın, bindiği arabanın, kullandığı elektriğin, güneşin eğitimidir (Gürdal, 1992).
Fen bilimleri ile günlük yaşantımız bu kadar iç içe iken, öğrencilerin en çok zorlandıkları, başarısız oldukları, anlamakta güçlük çektikleri, sevmek istedikleri ama bir türlü sevemedikleri derslerin başında da fen dersleri gelmektedir (Durmaz, 2004).
(…) Öğrencilerin fen bilgisi derslerinde başarılı olmalarını sağlamak için onlara fene yönelik olumlu tutum kazandırılmalıdır. Derse yönelik tutumları olumsuz olan öğrencilerin de sınıf ortamında başka sorunlara da neden oldukları dikkate alındığında, Fen ve Teknoloji dersine yönelik tutumları olumlu yönde artıracak farklı yöntemler üzerine daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğu görülmektedir. (…)
(Yangın vd., 2007).
Ayşe Koç, Doç. Dr. Uğur Böyük, Basit Malzemelerle Yapılan Deneylerin Fene Yönelik Tutuma Etkisi
| Karşılaştırma Kriterleri |
Erdem Bayazıt, Yok Gibi Yaşamak |
Ayşe Koç, Doç. Dr. Uğur Böyük, Basit Malzemelerle Yapılan Deneylerin Fene Yönelik Tutuma Etkisi |
| Dil | Şiir dili hakimdir. İmgeli, sanatsal bir dile sahiptir.Estetik kaygı vardır. Söz sanatları çoktur. Kapalı Anlatıma sahiptir. | Düz yazı kuralları içerisinde yazılan bir dile sahiptir. Öğreticilik hakimdir. Açık bir anlatıma sahiptir. |
| Biçim | Şiir | Düzyazı |
| İçerik | Sevgisinden bahsetmiş. | Fen Bilgisi eğitiminden bahsetmiş |
| Yazılış Amaçları | Estetik zevk vermek , çağrışımda bulunmak için yazılmıştır. | Bilgi vermek amacıyla yazılır. |
Metni Anlama ve Çözümleme
Metinleri; yazılış amaçları, hedef kitleleri, anlatım biçimleri, gerçeklikle ilişkileri bakımından gruplandırmak mümkündür.
Bilimsel , felsefi ve edebi metinler insan hayatının geneline ilişkin anlatımlarda bulunurken kişisel hayatı konu alan metinlerdeyse özel olarak bir ya da birden fazla şahısın hayatına dair ayrıntılara yer verir. Genellikle bu kişiler toplumda önde olan isim yapmış kişilerdir.
Mesela felsefi metinler varlık, ahlak, estetik gibi genel konular üzerinde dururken insan hayatını konu edinen metinlerden anı, gezi yazısı gibi türler bir insanın yaşamını baştan sona anlatabilir ya da onun gezdiği yerleri kaleme alabilir.
Bu noktada iki önemli kriter vardır. Metnin yazarı metnini bilgi vermek için mi yoksa estetik zevk uyandırmak için yazacağına karar vermelidir. Bilgi vermek içinse öğretici metinler deneme , makale, sohbet, nutuk, fıkra, eleştiri gibi türleri estetik zevk için yazacaksa o zamanda roman, hikaye, şiir.. gibi türleri tercih edecektir. Tabi ki bunlar kendi içerisinde ayrı kriterlere sahiptir. Mesela estetik zevk uyandırmak için sanatsal metin yazan bir anlatımı şiir diliyle ortaya koymak istiyorsa roman ve hikaye gibi türleri tercih edemez.
Her metnin kendine bir anlatımı vardır. Dili vardır. Öğretici metinlerden makalenin eğitici bilgi verici yanı varken aynı grup içerisinde bulunan deneme veya sohbet dili daha cana yakın ve sıcaktır. Yine sanatsal metinlerden şiir ile romanın dili kesinlikle birbirinden farklıdır. Şiir, imgesel ve sanatsal yanı daha baskınken roman anlatım daha betimleyici ve öyküleyicidir.
| Ana Düşünce | Metni Oluşturan Unsurlar |
| Yardımcı Düşünce |
· Metni oluşturan yapı · Hayatın akışını düzenleyen metinlerin birbirinden farklı olduğu · Metinlerin hedef kitleye göre değiştiği · Metinlerin gruplandırılması · Sanatsal ve öğretici metinleri olmak üzere 2 çeşit tasnifi · Her metni kendine özgü anlatımı olduğu |
| Döviz piyasalarında bu hafta dalgalanma bekleniyor. | Standart Dil |
| Adamı sokakta kıstırıp bir güzel marizlemişler. | Argo (marizlemek) |
| Haydah oloroğut? (Nasılsın?) | Lehçe (Yakuça) |
| Bir toplumun gelişmesi, eğitime verdiği öneme bağlıdır. | Standart Dil |
| Menden heç ne soruşma. (Bana hiçbir şey sorma.) | Şive |
| Sene diyirem! Gaç gündür ariram, yoksan, e ben sene neyidim? | Ağız |
Etkinlik
Ahmet: Bu akşam konferans kaçta başlıyor?
Ayşe: Sekizde.
Kurguladığınız iletişim örneğinin ögelerini belirleyiniz.
Gönderici: Ahmet
Alıcı : Ayşe
Kanal: Ses dalgaları
Kod: Türkçe
İleti: Bu akşam konferans kaçta başlıyor?
Geri Bildirim: Sekizde
Etkinlik
Aşağıdaki cümlelerde dilin hangi işlevde kullanıldığını tabloda ilgili boşluklara yazınız.
Aşağıdaki cümlelerden hareketle dilin işlevlerine siz de benzer örnekler veriniz.
| Cümle | Dilin İşlevi | Benzer Örnek |
| Mecaz anlam, kelimenin bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamının dışında kullanılarak kazandığı anlamıdır. | Dil Ötesi İşlev | Zamirler ismin yerini tutan sözcüklerdir. |
|
Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla |
Şiirsel İşlev |
Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış; Marifet bu, gerisi yalnız çelik-çomakmış… |
| Atmosferdeki su buharının yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumda olanına yağmur denir. | Göndergesel İşlev | Bir çemberde, uzunluğu çemberin yarıçapına eşit olan yayın belirlediği merkez açıya radyan denir. |
|
Konuşmayı dinlerken önemli bulduğunuz ifadeleri not alınız. |
Alıcı Harekete Geçirme İşlevi | Tüm yolcuların kimliklerini kontrol edin. |
| Sesimi işitiyor musunuz? | Kanal Kontrol İşlevi | Dediklerimi anlıyor musun? |
| Eyvah, belgeyi kaydetmeyi unuttum! | Heyecan Bağlı İşlev | Ah! Ne#0000ffe o eski günler |
ÜNİTE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI
1-3. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Resim, heykel, mimari ve müzik eserlerinin kendine özgü dili vardır, ancak hepsinin ayrıca konuşma ve yazma dillerine ihtiyaç duydukları görülür. Bu noktada hepsinin gündemine edebiyat girer. Bir sanat eserinin kendi diliyle anlattıklarının ayrıca anlatılması için yazı ve konuşma dillerinin aracılığına ihtiyaç duyulur.
Eleştirmenler sanat eserlerini yazı ve konuşma diliyle inceler. Eserin çıkış noktası, örgüsü, nelerden etkilendiği, neleri etkilediği dil aracılığıyla sergilenir. Klasik tanımlamalarda edebiyat da güzel sanat eserleri kapsamındadır. Edebiyatın dışındaki sanat eserlerinde açıklamaya muhtaç gözlemler daha çok barınır. Edebiyat kültürü bu gizlerin çözülmesinde önemli bir etken olsa gerek.
Bütün sanatlarla ilgili sohbetlerde dev#0000ffe olan dildir. Dilin inceliklerini özümsemiş birinin ağzından anlatılan bir resim, bir heykel, bir mimari eser layık olduğu yeri bulur. Sanat söyleşilerinin ana öğesi dil olduğuna göre, edebiyatın yetkinleştirdiği dil de bütün sanat eserlerinin anahtarı olarak düşünülebilir.
Diğer yandan bir şairin bir tablodan esinlenerek şiirler yazması, bir ressamın bir şiirin imgelerinden etkilenerek resim yapması, bir müzisyenin yazılı bir eserden yola çıkarak yeni bir eser vücuda getirmesi gibi durumlar hep olagelmiştir.
(…)
Süleymaniye ve Selimiye camilerinin edebiyatımızda şiirlere kaynaklık ettiğini de biliyoruz. Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiirini okuduğumuzda, bu mimari eserin farklı yönlerini ve çağrıştırdıklarını da yeniden keşfederiz. Edebiyat ve mimari etkileşiminin güzel bir örneği olur. Tabiat, şiirin, musikinin, mimarinin ve resim sanatının ortak esin kaynağıdır. Bütün bunların toplumun genel algısında yer etmesi için yine dilin aracılığına ihtiyaç duyulur.
(…)
Sanatlar arası etkileşimin tarihi serüveninde dilin önemini görmekteyiz. Disiplinler arası etkileşim dil ile sağlanmış, uzak kültürleri tanıma büyük ölçüde yazılı kaynaklar sayesinde oluşmuştur. Yine minyatürün İslam sanatında yer bulması 11. yy’da antik kaynaklardan çevrilen eserler sayesinde olmuştur.
Yrd. Doç. Dr. Gültekin Akengin, Sanat Dalları Arasında Etkileşim ve Dil
Metne göre edebiyatla diğer güzel sanatların ilişkisi ile ilgili neler söylenebilir?
Bir alanda var olan güzel sanat ürünü yeri edebiyat ile birlikte düşünülmesi gerekmektedir. Edebiyat diğer güzel sanat ürünlerinin değerlendirilmesi noktasında kuşatıcıdır. Diğer güzel sanat dallarının anlatımı edebiyatla ilişkilidir. Bir ressamın eserini değerlendirirken eleştirirken mutlaka edebiyattan faydalanmak zorundadır. Birçok sanatın varlığında dil vardır ve bu dil olduğu yerde de edebiyat vardır.
Göndergesel İşlev
Bütün sanat eserlerinin ortak anahtarı DİL’dir.
Doç. Dr. Cahit Kavcar, Atatürk’ün Dil ve Edebiyat Konusundaki Görüşleri
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Benzetme yapılmıştır.
B) Örneklemeden yararlanılmıştır.
C) Tanımlama yapılmıştır.
D) Betimlemeye yer verilmiştir.
E) Öykülemeye başvurulmuştur.
I. Fakat dil insanların kullandığı herhangi bir vasıtaya benzemez.
II. Onun vasıtalığı sadece anlaşmayı temin etmesi bakımındandır.
III. Fertler ve nesiller arasında anlaşma vasıtası olarak iş görür.
IV. Dil insanlar arasında anlaşmayı sağlayan tabii bir vasıtadır.
. Vİnsanlar duygularını, düşüncelerini, fikirlerini, hükümlerini birbirlerine nakletmek, meramlarını birbirlerine anlatmak için dil denilen vasıtaya başvururlar.
Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi
Yukarıdaki numaralanmış cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
( Paragrafın Sıralaması: IV – V – I – II – III )
Bu parçadan edebiyatın doğuşu ve türlere ayrılışıyla ilgili hangi sonuçlara ulaşılabilir?
Edebiyatın doğuşu sanatın doğuş zamanıyla eştir. İnsanın doğaya hükmederken yaşadıkları neticesinde dil ortaya çıkmıştır. Bunun yanında müzik ve dans gibi türler de ortaya çıkmıştır. Bu da edebiyatın eski sanat türlerinden biri olduğunu göstermektedir.
7-9. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Bazıları “Sanat sanat içindir” ve bazıları da “Toplum içindir” der. “Sanat sanat için olduğu zaman dolaylı olarak toplum için de yararlıdır” diyenler de vardır. Ama Atatürk için edebiyat, “büyük insanlık” yolunda “uyarıcı, hedeflendirici ve yürütücü” olmalıdır.
Atatürk, gerek sohbetlerinde, gerek dikte ettiği direktiflerinde edebiyatın toplumun yücelmesi yönünde kullanılmasını istemiştir. Türk çocuğu edebiyat yolundan ulusunun yüceliğini, sağlam karakterli olduğunu öğrenecek, devrimlere bu yoldan bağlanacak ve onu koruyacak; yine bu yoldan iyi hatip olarak yığınları olumlu yönlerde peşinden sürükleyecek.
Atatürk, edebiyatın, sadece subjektif duyguları yansıtan bir aristokrasi rehavetine yastıklık etmesine daima karşı olmuştur. Türk kahramanlığını dile getiren Yahya Kemal’i ve sosyal adaletsizliğe isyan eden Tevfik Fikret’i de bunun için sevmiştir, “hürriyet” diye kükreyen Namık Kemal’e bunun için gönül vermiştir.
Sadi Borak, Atatürk ve Edebiyat
Atatürk’ün sanat anlayışı ve sanattan beklentisi
Çok kabaca, insan başarılarının tümü, diye tarif edebiliriz kültürü. İnsan toplulukları için kültürden söz edilmesini mümkün kılan ise önceki nesillerin başarılarını tevarüs edebilmesini, kendi nesildaşları (zamandaşları) arasında başarıların iletilip öğrenilmesini ve nihayet bunların hepsinin sonraki nesillere miras bırakılabilmesini sağlayan bir mekanizmaya sahip olmalarıdır ki, bu da “dil”dir.
Burada “dil”e dayanan bildirişimin iki boyutu ortaya çıkıyor: Bunlardan birincisi, toplumun zamandaş fertleri arasındaki yatay bildirişim boyutudur. İkincisi ise önceki nesillerin başarı birikimlerini tevarüs edebilmeyi mümkün kılan dikey bildirişim boyutudur. Diğer canlı türlerinin oluşturdukları yaşayış biçimleriyle karşılaştırıldığı zaman, bizim “kültür” dediğimiz ortamın oluşabilmesi için vazgeçilmez unsurun dilin nesiller arasındaki aktarımı mümkün kılan dikey bildirişim boyutu olduğu gözlenecektir.
Hayati Develi, Kültür ve Dil
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri yukarıdaki parçadan hareketle uygun ifadelerle
doldurunuz.
a.Parçada KÜLTÜR ve DİL üzerinde durulmuştur.
b. Parçada kültürün DİL ÜZERİNDEN aktarımla oluşmasına dikkat çekilmiştir.
c. Parçada DİL , nesillerin başarılarının sonraki nesillere miras bırakılabilmesini sağlayan bir
mekanizma olarak görülmektedir.
ç. Parçaya göre dil, kültürün nesiller arasındaki aktarımını mümkün kılan DİKEY BİLDİRİŞİM boyutudur.
I. Bir dilin, yazılı kaynaklarla izlenebilen tarihî gelişimi içinde ayrılmış kollarıdır. (Yazı Dili)
II.Bir dilin, tarihî gelişimi içinde yazılı kaynaklarla izlenemeyen dönemlerinde ayrılmış kollarıdır. (Lehçe)
III. Ortak dilden ayrı olarak belirli toplulukların, ses, yapı, söz dizimi ve anlam bakımından farklılık gösteren dili veya kelime dağarcığıdır. (Argo)
IV.Aynı meslek veya topluluktaki insanların ortak dilden ayrı olarak kullandıkları özel dil veya söz dağarcığıdır. (Jargon)
V. Bir dilin bir ülke sınırları içindeki farklı yerleşim bölgelerinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılaşan konuşma biçimidir. (Ağız)
Yukarıdaki açıklamalardan hangisi ayraç içinde verilen kavramla uyuşmamaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
DOĞRUSU : ŞİVE
Nermi Uygur, İnsan Açısından Edebiyat
Bu parçada edebiyat-bilim ilişkisiyle ilgili nelere değinilmiştir?
Doğan Cüceloğlu, İletişim Donanımları
Bu parça iletişim unsurları bakımından değerlendirildiğinde aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Kaynak: Konuşmacı
B) İleti: “Günaydın arkadaşlar!” ifadesi
C) Alıcı: Dinleyiciler
D) Kod: Türkçe
E) Bağlam: Oturma düzeni
5. ÇIKIŞ
İsterseniz diğerlerini de cevaplandıralım.