1. Her sanatçı yapıtlarında çevresindeki olaylara yer verir. Bunlardan bazıları, olaylara kendilerini hiç karıştırmadan anlatırken bazıları da olayları penceresinden gördüğü şekilde aktarır bize.
Bu parçada geçen altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağı da kilerden hangisidir?
A) Olayların tarafsız bir biçimde anlatılması
B) Söz sanatlarına başvurulması
C) Yaşamın gizli kalmış yönlerinin anlatılması
D) Duygusal anlatıma yer verilmesi
E) Olayların yazarın bakış açısıyla aktarılması
2. Öteden beri söylenen bir söz vardır: “Dergiler, edebiyat dünyasının vazgeçilmez okuludur.” Bu dergiler sayesinde edebiyatın kan dolaşımı sağlanır. Zaten hangi ülkede edebiyat dergileri zayıflamışsa, edebiyat dünyası da can çekişmeye başlamıştır.
Bu parçada geçen ”edebiyatın kan dolaşımını sağlamak” sözüyle, edebiyat dergileriyle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatçıların karşılaştığı sorunlara çözüm üretmek
B) Sanatseverleri, nitelikli yapıtlarla buluşturmak
C) Yazın hayatını canlı tutmak
D) Sanatçılar arasında iletişimi sağlamak
E) Yazınsal yapıtların ilginç yönlerini ortaya çıkarmak
3. Yazar, yapıtlarında mekân olarak Anadolu’nun adı sanı duyulmamış kasabalarını seçtiğini söylüyor. Oraların geleneklerinden, giyiminden, yemeklerinden, konuşmalarından ayrıntılı olarak söz ediyor. Yapıtlarını okurken, yerel renkleri yansıtmaya özen gösterdiğini hemen fark ediyorsunuz.
Bu parçada geçen “yerel renkleri yansıtmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kendi yaşantısından kesitler sunmak
B) İşlenmemiş konuları kaleme almak
C) Anlatımda canlı bir dil kullanmak
D) Yöresel özelliklere yer vermek
E) Ayrıntılı bir anlatıma başvurmak
4. Türk şiirinin en sıra dışı şairi İlhan Berk, bu yapıtıyla okuru şaşırtmayı sürdürüyor. Yazmaya, şiirin sıfır noktasından başlayıp günümüze kadar ulaşan şair, dergilerde yayımladığı şiirlerini bu yapıtta bir araya getirmiş.
Bu parçada “şiirin sıfır noktasından başlamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) En uç ve süslü anlatımla şiir kaleme almak
B) Geleceğe kalabilecek şiirler yazmak
C) İçerik ve biçimiyle düzeyli bir okur kitlesi oluşturmaya çalışmak
D) Şiirde en eski kalıpları günümüze uyarlayarak yapıt ortaya koymak
E) Şiirlerini, şiirin başlangıcından hareket ederek oluşturmak
5. Yazmak, sözcüklerle gerçekleştirilen bir eylemdir. Üsluba giden yol onların evreninden geçer. Bu evrenin yasalarını yeterince uygulayamayan bir kimse gerçekte yazar olamaz, dilin toprağına sağlam basamaz.
Bu parçada “dilin toprağına sağlam basmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yapıtlarında sanatlı bir dil kullanmak
B) Dildeki gelişmeleri günü gününe takip etmek
C) Birden fazla dili yetkin seviyede kullanabilmek
D) Dilin kurallarına dikkat ederek yapıt oluşturmak
E) Yapıtlarını halkın kullandığı sözcüklerle ortaya koymak
6. Bir roman yazmaya karar vermek benim için kolay olmadı. Çünkü roman, öyküyle karşılaştırılınca bilinmeyeni daha fazla olan bir alandır. İzleyebileceğiniz yöntemlerin çokluğu sizi kuşkuya ve özenli olmaya iter.
Bu parçada altı çizili sözle romanın hangi özelliği vurgulanmak istenmiştir?
A) Bilgi ve deneyim istemesi
B) Düşsel öğelere ağırlık vermesi
C) Uzun bir süreç sonunda oluşması
D) Okur tarafından anlaşılmasının zaman alması
E) Anlaşılmayan yönü çok olan bir yapıya sahip olması
7. Bu antoloji, 19201den 1970’e kadar uzanan elli yıllık bir dönemin en seçkin şairlerini, en güzel örnekleriyle topluca gözler önüne sermek için derlenmişti. Kitap, şiirimizin bir aile fotoğrafıydı i ama ne yazık ki fotoğrafta çocuklar yoktu.
Bu parçada “fotoğrafta çocukların olmaması1‘ sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şairlerin daha çok, eski şiirlerine yer vermek
B) Çocuklarla ilgili şiirlere antolojide yer vermemek
C) Genç şairlerin şiirlerini antolojiye almamak
D)Antolojiyi hazırlarken okurların beklentilerini dikkate almamak
E) Şairlerin en başarılı şiirlerini seçmek
8. Yazınımız var; ama yazın dünyamız yok ne yazık ki! Sanatçılarımız birbirlerini tanımıyor, daha doğrusu tanımak istemiyorlar. Sanıyorum tanımayı gerekli görmüyorlar Hepsi kendi kabuğuna çekilmiş, hiçbiri kendi dışındakiler) sanatçı olarak görmüyor, gözlen sadece kendilerini görüyor.
Bu parçada “gözleri sadece kendilerini görmek1‘ sözüyle sanatçılarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir yazın dünyasının var olduğuna inanmamak
B) Öteki sanatçılarla iletişim kurmaktan çekinmek
C) Kendi yapıtlarıyla ilgili değerlendirme yapılmasını hoş karşılamamak
D) Özeleştiri yapmaktan kaçınmak
E) Yazın dünyasında yalnızca kendilerinin var olduğunu kabul etmek
9- Bir şair, gelenekten ve birikimden yararlanarak büyük şair olur. Oysa bugün birçok şairimiz, kendi geleneğini yok sayıp ateşi yeniden keşfetmenin sevdasına düştü. Bu da onların kısa sürede unutulmasına yol açtı.
Bu parçada geçen “ateşi yeniden keşfetmek” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eski konuları yeni anlatım biçimleriyle anlatmak
B) Yepyeni anlayışlarla yapıt vermeye yönelmek
C) Kendinden önceki büyük şairleri önemsememek
D) Eskilerin deneyimlerini tekrar yaşama durumunda kalmak
E) Yazıldığı dönemin dışına çıkamamak
10. Bir dildeki şiiri başka bir dile aktarmak kolay değil. Hele Türkçenin kendine has bir şiirselliği, sözcüklerinin eğilip bükülme özelliği olduğu da düşünülürse Türkçe bir şiirin çevirisi çok daha zordur.
Bu parçada “sözcüklerin eğilip bükülme özelliği” sözüyle, Türkçeyle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Köklü bir geçmişe sahip olduğu
B) Sözcük sayısı bakımından zengin olduğu
C) Sözcüklerinin çokanlamlılığa sahip olduğu
D) Sözcük türetmeye elverişli bir yapısının olduğu
E) Öteki dillerden üstün niteliklere sahip olduğu
11. Ekmeğin peşinde koşan bir yazar, okuyucuya edebiyat tadı veremez- Çünkü, hangi sanat dalında olursa olsun; sanatçı, her şeyi bir kenara bırakıp sadece sanatına kilitlenebilmelidir Yoksa, ortaya konan şey, bir sanat yapıtı olamaz.
Bu parçada geçen altı çizili sözle, yazarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yapıtlarında sosyal problemlere yer verdiği
B) Halkın maddi sıkıntılarını anlattığı
C) Geçim derdi taşıdığı
D) Yapıtlarında hep kendini anlattığı
E) Sanat halk içindin düşüncesini savunduğu
12. Geçenlerde, bir edebiyat dergisinde birkaç genç eleştirmenin roman değerlendirmelerini okudum. Ancak hiçbiri kapsamlı bir eleştirinin niteliklerini taşımıyordu. Yaptıkları, eleştirinin kıyılarında gezinmekti sadece.
Bu parçada geçen “eleştirinin kıyılarında gezinmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eleştiriyi yapıtın yazarıyla sınırlandırmak
B) Değerlendirmelerde öznelliğin dışına çıkamamak
C) Eleştirinin tarihsel gelişimini bilmemek
D) Derinlemesine ve etraflı bîr eleştiri yapamamak
E) Eleştiriyi, yalnızca yazarı ve yapıtı övmekten ibaret görmek
CEVAPLAR
|
1-E 2-C 3-D 4-E |
5-D 6-E 7-C 8-E |
9-D 10-C 11-C 12-D |
]]>
1. Kıyıdaki yalılar gibi sırtınızı tepelere yaslayıp öyle bakın, bir sabah vakti yeni uyanan Kuzguncuk’a. Denizde martılar, damlarda güvercinler karşılasın sizi. Birlikte süzülüverin içerilere sokak sokak. Bakkala, kasaba, fırına, berbere “Günaydın!” deyip ilerleyin. Ahşap evleri görün, eski yeni yan yana duran. Yenilenmeyi, tekrar yaşamayı bekleyen çürümüş tahtaları, kırık camları, açık kapıları.,. Yenilenmiş evlere bakıp bakıp imrendiklerini fark edeceksiniz bu eski evlerin.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Anlatıma duygular katılmıştır
B) Kişileştirme yapılmıştır.
C) Devrik cümlelere yer verilmiştir.
D) Tanık göstermeye başvurulmuştur.
E) Niteleyici sözler kullanılmıştır.
2. Gün usul usul iniyor Urfa’da. Bal rengi ışık, kaleyi, Balıklıgöl’ü yalayıp geçiyor; yüzyıllardır dokunulmayan balıklar altın kesiliyor. Ulu Caminin eski taş duvarları sararıyor. Günün son ışıkları, gün boyu gölgeli, kuytu çarşılarda dama oynuyor. Birden, bîr bulut beliriyor Urfa semalarında, halka halka yayılan yanık bir ses duyuluyor. Minarelerden yükselen ezanlar kaplıyor ortalığı.
Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İnsana özgü nitelikler doğaya aktarılmıştır
B) Çeşitli duyulara seslenilmiştir,
C) Yinelemelere yer verilmiştir.
0) Gözlem gücüyle ayrıntılar seçilmiştir. E) Anlatım örneklerle zenginleştirilmiştir
3. Asırlık çınarların, kocaman bir ele benzeyen sararmış yapraklarını döktükleri bir zamandı Ortaokula giderken kullandığım bu yollardan geçtiğim anlar, baba ocağını her ziyarete gelişimde adımlarımın beni sürüklediği ve dolaşmaktan haz duyduğum büyülü zamanlardı. Çınarın altındaki küçük birer odayı andıran dükkânları ve dükkân sahiplerini görmek, büyüdüğüm şehre karşı bende her zaman farklı duygular uyandırırdı.
Bu parçanın anlatımı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Niteleyici sözcükler kullanılmıştır.
B) Benzetmeye başvurulmuştur,
C) Farklı duyulardan yararlanılmıştır.
D) Anlatıma duygular katılmıştır,
E) Gözlem gücünden yararlanılmıştır.
4. Serin bir sonbahar sabahı… Siren sesi ve ardında bıraktığı yoğun dumanla isteksiz isteksiz uzaklaşıyor istasyondan bir yolcu treni. Görevli son kez düdüğünü çalarken, bir adam trenin açık kapısından içeri dalıyor. Tren hızlanıyor. Genç kadın el sallıyor trene, bakışlarında derin bir yalnızlık… Pencereden bakan genç adam, ince çerçeveli gözlüğünü hızlı ve alışılmış bir hareketle iyice gözlerine yaklaştırıyor ve sıradan bir “Hoşça kal.” diyor kadına. Uzaklaşıyor kadın, küçülüyor ve kayboluyor. Açık pencereden uzattığı başını geri çekiyor adam ve oturuyor yerine.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Niteleyici sözcükler kullanılmıştır.
B) Olaylar oluş sırasına göre verilmiştir.
C) Bitmemiş cümlelere yer verilmiştir.
D) Kişileştirme yapılmıştır.
E) Örneklere ağırlık verilmiştir.
5. Bir saattir kıyıdayım. Tam karşımda denize iniyor güneş, Dalga dalga kabaran denizin içinde bir süre yıkanıp yeniden çıkıyor. Islak, uçucu, gelip geçici… Şimdi var, az sonra yok otacak. Açıkta sular ve bulutlar yanıyor. Denizin üstü, küçücük çırpıntılarla, sarılı kırmızılı alev yalımları gibi parlayarak akıyor bana doğru. Derinlerdeki mavi su kütlesiyse, küskün bir dost gibi uzaktan bakıyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kişileştirmeden yararlanılmıştır.
B) Benzetmeye yer verilmiştir.
C) Niteleyici sözcükler kutlanılmıştır.
D) Düşünce örneklerle açıklanmıştır.
E) Öznel bir anlatıma başvurulmuştur.
6. Şairler binlerce yıldır doğayı anlatmışlar. Kimi zaman abartarak, kimi zaman da olduğu gibi… Doğa şiirlerinden oluşan kitapları toplasanız, kütüphaneler almaz, dolar taşar. Gelin görün ki doğa şiirlerinin sayısı kadar kütüphane olsa, buralardaki tüm kitaplar doğayı anlatsa hiçbiri; üzerinde bir damlacık çiğ bulunan bir kayın yaprağının gerçeği kadar olamaz.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Abartılı bir anlatım söz konusudur.
B) Anlatıma duygular katılmıştır.
C) Karşılaştırmaya başvurulmuştur,
D) Bitirilmemiş cümleye yer verilmiştir.
E) Varlıklar hareket halinde verilmiştir.
7. Soğuk bir şubat sabahı… Güneş henüz doğmadı; ama, ortalığı kaplayan yoğun sis, Venedik’i hüzünlü mantosuyla sarmış durumda Dalgaların hışırtılarını duymasam, denize bu kadar yakın olduğumu anlayamayacağım. Ama bu ses beni çekiyor, oraya kadar uzanıp gondolları görmek istiyorum. Ve yaklaştığımda Venedik’le bütünleşen, rıhtıma bağlanmış, bir aşağı bir yukarı sallanan gondolları görüyorum. Sisin içinde ne kadar da etkileyici bir manzara…
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?
A) Bitirilmemiş cümleler kullanılmıştır.
B) Farklı duyulardan yararlanılmıştır.
C) Kişileştirmeye başvurulmuştur
D) Öğretici bir anlatıma başvurulmuştur.
E) Gözlem gücünden yararlanılmıştır.
8. Etrafı ekinlerin altın sarısıyla çevrili, zümrüt yeşili sarıçamların İçine daldım. Bir kış vakti gözlerine vurulduğum üç karacayı aradı gözlerim ormanın derinliklerinde. Birkaç hışırtı dışında yaprak bile kıpırdamıyordu. Keçilerin patikalarını takıp ettim, çamların reçinelerine bulaşmış karaca tüylerini aldım elime. Buralarda bir yerde olmalıydı yuvaları diyerek ormanı ortadan bölen kanyonun kıyısına ulaştım. Uçurumun kıyısındaki çalılıklar kıpırdadı; keçi sürüşüydü. Anlaşılan karacalar başka bir yuva bulmuşlardı kendilerine.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Betimleyici öğelere yer verme
B) Farklı duyulardan yararlanma
C) Yinelemelere yer verme
D) Anlatıma duyguları katma
E) Olayları oluş sırası ile verme
9. Terasta öylesine sessiz oturuyorduk ki güvercinler bile alışmıştı bize. Sağımıza solumuza konuyor, çeşitli sesler çıkararak bizi yaban bilmediklerini belli ediyorlardı. Arada içlerinden birkaçı havalanıp elli metre ötedeki gölün kıyısına doğru dalışa geçiyordu, başımızdan aşağı, nazla süzülen tüyler bırakarak. Göl ise rayların ötesinde, çok geçmeden bozulacak bir dinginlikle, hafifçe çırpınıyordu. Bu çırpıntılar yavaş yavaş büyüyor, kayıklar yüzdürecek kadar yükseliyordu.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Betimleyici öğelerden yararlanılmıştır.
B) Kişileştirmelere yer verilmiştir.
C) İzlenimlere yer verilmiştir.
D) Karşılaştırmaya yer verilmiştir.
E) Birden fazla duyudan yararlanılmıştır.
10. Kasabanın ortasından geçip kalenin altında Çoruh’a karışan şirin dere, yöre halkına hoş olmayan anılar bırakmış. Elli yıl öncesine kadar, o güzelim meyve bahçelerinin arasından akan küçük bir şuymuş. Bir gün derenin her iki yanındaki dağlarda büyük çökmeler ve kaymalar olmuş, sonra da seller birbirini izlemiş. Kasabayı önce bir uğultu sarmış, ardından korkunç bir gürültüyle sel gelmiş; Önüne kattığı taşlar, kayalar ve meyve ağaçlarıyla. Zamanla seller kesilmiş; ama o yıllardan sonra bu küçük dere, kötü anılır olmuş.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Betimleme yapılmıştır.
B) Kişisel duygulara yer verilmiştir.
C) Tanımlamalara yer verilmiştir.
D) Açıklama yapılmıştır.
E) Farklı duyu organlarıyla algılanan ayrıntılara yer verilmiştir.
11. İşte kış geldi. Hem de güle oynaya geldi bu sefer. Gökyüzünün beyaz armağanı gösterdi kendini. Bunu en az arzulayan biz büyükleriz belki de, Biz niçin isteriz karın yağmasını? Gözümüz farklı bir manzara görsün, kartopu oynayalım ya da toprağımız bereketlensin, sularımız gürleşsin diye. Bizde öyle büyük sevinçler uyandırmaz kar. En çok çocuklar arzular onu ve en çok onları mutlu eder, onları şaşkına çevirir karın yağışı. Kar yağınca sokağın kendi egemenlikleri altına gireceğini bilirler ve gözleri parlayarak, büzülen, moraran küçücük elleriyle sevinçle koşarlar sokaklara.
Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Anlatıma duygular katılmıştır.
B) Karşılaştırma yapılmıştır.
C) İnsana ait bir özellik doğaya aktarılmıştır.
D) Benzetmelere yer verilmiştir
E) Değişik yapılı cümleler kullanılmıştır.
12. Yıllar önceydi. Gecenin şafağa yaklaşmakla olduğu sımsıcak bir yaz günü, bizi tatil için kentten götüren eski bir otobüsün içinde uyumaya çalışıyorduk. Birden bir gümleme ile irkildik. Şoför hemen fren yapıp yolun kenarında duruverdi. Otobüsün iki lastiği de patlamıştı. Lastikler kim bilir nereye tamir edilmek için sökülüp götürülürken yolcular da etrafa yayılıverdiler.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisi yoktur?
A) Öyküleyici bir yol izleme
B) Farklı duyulara seslenme
C) Niteleyici sözcüklere yer verme
D) Düşünceyi örneklerle zenginleştirme
E) Günün belli bir anını yansıtma
CEVAPLAR
|
1-D 2-E 3-C 4-E |
5-D 6-E 7-D 8-C |
9-D 10-C 11-D 12-D |
]]>
1. Türkiye’de bulunan yüzlerce kelebek türünden biri Osmanlı ateşi. Bilim adamları bu türün» günümüzde yalnızca Muğla ve Antalya’da ender olarak görüldüğünü belirtiyor Avrupa’da dağılımı Güney Balkanlar ve Türkiye İle sınırlı olan bu kelebek türünün kanat rengi, güneş ışığının vurduğu açıya göre parlak portakal turuncusu ve koyu ateş kırmızısı arasında değişiyor. Bundan kırk elli yıl öncesine kadar Marmara, Ege ve Akdeniz kıyılarında, özellikle küçük bataklıklarda ve sulak alanlarda yaşamını sürdürüyordu. Ancak yaşam alanını kaybeden Osmanlı ateşi artık dar bir çevrede yaşıyor.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Öyküleme
B) Betimleme
C) Tanımlama
D) Karşılaştırma
E) Açıklama
2. Bolu Dağı, dört mevsimi dört ayrı güzellik olarak yaşayan Bolu’nun yüreğidir aynı zamanda. Doğa, her mevsimde farklı düşler görüyor bu coğrafyada. Bolu’da, tepede beyaz bir gelinlik giymiş gibi duran saat kulesi, sessizce izliyor kırmızısı ak pak olan damlan. Seben’de, yayla evleri yavaş yavaş kristal bir örtünün altında sessizce kayboluyor. Bolu’da kar, beyaz bir masal gibi yağıyor.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Öyküleme
B) Betimleme
C) Tartışma
D) Tanık gösterme
E) Örneklendirme
3. Sinemanın olanaklarının edebiyattan daha üstün olduğunu söyleyenler var. Halbuki ne kadar başarılı da olsa sinemanın olanakları sınırlıdır. Etkileme gücü, inebileceği gerçekler görülenden öteyi pek aşamaz. Bir Hugo’yu, bir Proust’u, bir Hemingway]i okumak başkadır, ne kadar mükemmel olsa da onların eserlerinden yola çıkılarak yapılan bir filmi seyretmek başka. Zaten, edebiyat dünyasının büyük, ölmez eserlerinin beyazperdede gerçekteki güzelliklere hiçbir zaman erişemediğini çeşitli örneklerden biliyoruz.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Benzetme
B) Betimleme
C) Öyküleme
D) Tartışma
E) Tanımlama
4. Hafta sonu tatilini geçirmek için Karadeniz yollarındayız. Mavi ve yeşilin iç içe olduğu uzun bir sahil, Yollar o kadar kıvrım kıvrım ki bir ara başımız dönüyor ve mola vermek zorunda kalıyoruz. Yolun sonunda en az iklimi kadar yumuşak; dağları, denizleri kadar renkli ve hareketli insanlar… Misafir ağırlamanın verdiği heyecan ve mutluluğun, yüzlerinden okunduğu sevecen insanlar ve hafta sonu hiç bitmesin isteyen bizler… Sıcacık yüreklerle tanışmanın verdiği farklı duygularla, çevremizi saran çocuklarla vedalaşarak geri dönüyoruz.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisine başvurulmuştur?
A) Öyküleme – betimleme
B) Açıklama – betimleme
C) Öyküleme – örneklendirme
D) Açıklama – tanık gösterme
E) Betimleme – tanımlama
5. Yazar, bazı kahramanlarını seçerek onları kayıramaz mı? Kötü romanlar bu kayırma ve yüceltme örnekleriyle doludur. Sadece kötü romanlar mı? İyi romanlarda da rastlarız, yazarın kendi kahramanlarını kayırmasına. Dostoyevski’nin Karamazof Kardeşler’de Alyaşa’yı her fırsatta nasıl kayırdığını hatırlayalım. İvan ve Mitya hep çarpık gülerler, Alyaşa ise yüzü aydınlık olarak güler.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangilerine başvurulmuştur?
A) Öyküleme – örneklendirme
B) Tartışma – örneklendirme
C) Açıklama – karşılaştırma
D) Betimleme – öyküleme
E) Açıklama – tanık gösterme
6. Fantastik edebiyat, bilimkurgu ya da polisiye gibi bir iki asırlık bir tür değildir. Kökü ta Odysseia’ya, mitolojilere dayanır. Tüm fantastik yolculuk öykülerinin ve bilinmeyen bir dünyayı araştırdıktan sonra eve dönüp yazılan öykülerin toplamıdır fantastik edebiyat. Bilinmeyenden, tekinsiz olandan kaçmaz; tersine, onların üstüne üstüne gider. Hep yeni, keşfedilmemiş topraklarda dolaşır, yeni haritalar çizer, akıl dışına ve doğa ötesine kolaylıkla yelken açar.
Bu parçanın anlatımında aşağıda verilenlerin hangilerinden yararlanılmıştır?
A) Açıklama – karşılaştırma – örneklendirme
B) Açıklama – tanık gösterme – örneklendirme
C) Açıklama – tanık gösterme – benzetme
D) Tartışma – örneklendirme – tanımlama
E) Açıklama – karşılaştırma – tanımlama
7. Şairlerin düzyazılarının okunması bize değişik açılardan faydalar sağlar. Şiirin bir labirenti andıran karmaşık örgüsü ve kendine özgü kapalılığı içinde imgeyi gözden kaçırabiliriz. Oysa şiire göre sade bir anlatımla oluşturulan düzyazılarda, şairin imge dünyasını net bir şekilde görebiliriz. Bunlar, şiirlerin bir açıklamasıdır anlamına gelmez; ancak yine de dikkatli bir okur, bunlarda kendine yararlı bilgiler bulabilir. Sözgelimi ben, Melih Cevdet’in imge üzerine açıklamalarından yararlandım: “Çağdaş ozan Eki türlü bir deney süreci içindedir. Bunlardan ilki onun doğa ve insanlık ile karşılıklı etkileşiminden kaynaklanır. Ozanın ikinci deneyi, doğayı imgeye çevirmesiyle başlar,1‘ diyor ünlü şair.
Bu parçanın anlatımında aşağıda verilenlerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Karşılaştırmaya B) Benzetmeye
C) Alıntı yapmaya D) Tanımlamaya
E) Kişisel görüşleri belirtmeye
8. Eleştiri, yazınsal yapıtın gerçek yaşamdaki karşılığını yine dil içerisinde bulmaya çalışır. Roland Barthes’ın yaklaşımıyla, eleştiri bir yapıtın gerçekliğini açığa çıkarmak değil, dil ve konu bütünlüğünün sağlanıp sağlanmadığını saptamaktır. Yeni bir yapıtın kendi türündeki söyleyişine uygun olup olmadığını bulmaktır. Yoksa eleştiri, sanatçının gerçeklere ne derece bağlı kaldığıyla ilgilenmez.
Bu parçanın anlatımında yazar, eleştiri ile ilgili düşüncesini inandırıcı kılmak için aşağıdakilerden hangisine başvurmuştur?
A) Örneklendirmeye B) Betimlemeye
C) Karşılaştırmaya D) Benzetmeye
E) Tanık göstermeye
9. Dünyada kulağa en hoş gelen diller İtalyanca ve Rumcadır, diyenler var. Ancak bilenler ve dışarıdan dinleyenler itiraf ederler ki dünyada kulağa en hoş gelen ve anlamayanları bile hayran bırakan bir dil varsa o da İstanbul’da ve devletin büyük şehirlerinde konuşulan Türkçedir. Kulağı yoracak, insanın tabiatına aykırı gelecek hiçbir durum yoktur Türkçede. Ne İtalyancanın birbirini takip eden “y” lerî ve şiddetli “r” leri ne de Rumca’nın peltek “z” leri ve fısıltılı “s” tekrarları vardır Türkçede.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Tartışmaya
B) Öznel yargılara
C) Örneklendirmeye
D) Karşılaştırmaya
E) Benzetmelere
10. Türk edebiyatının en güçlü ve etkin daman şiirdir. Ata-sözlerine, deyimlere, halk hikâyelerine bakın, geleneksel oyunlarımız Karagöz, ortaoyununa bakın. Ölçülü, uyaklı söz asıldır. Yani hepsinin de şiir üzerine temellendiğini göreceksiniz. Bugünün şiir tanımına uymasa da, destanlar manzum söylenmiş, söyleniyor. Ağıtlar yakılıyor. En güzel müzik eserlerinde bile en büyük pay, hâlâ şiirin. Bugün öteki edebiyat türleri, şiire yaşlandıkça değer kazanıyor.
Yazar, bu parçanın ilk cümlesindeki savını inandırıcı kılmak için aşağıdakilerden hangisine özellikle başvurmuştur?
A) Örneklere ağırlık verme
B) Öyküleyici anlatım yolunu seçme
C) Karşılaştırmalardan yararlanma
D) Konuyu tartışma içinde sunma
E) Tanımlamalara yer verme
11. Bodrum’un bozulmamış doğasıyla insanı etkileyen Çiftlik bölgesinde ağaçlar içinde bir taş ev… Bölge sakinlerini buraya çeken en önemli şey yörenin doğası ve bu taş ev olmuş. 2000 yılında tamamlanan evin mimarı eski Bodrum göçmenlerindenmiş. Dış mekânlar yazlık, iç mekânlarsa kışlık yaşama biçimine uygun olarak düzenlenmiş. Evin etrafını çevreleyen çiçeklerle bezeli bahçenin gerisinde zeytin ve meyve ağaçları uzayıp gidiyor. Kısacası, yöre sakinleri bu bölgede yalnızlığın tadını çıkarıyorlar.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Gözlem gücüne
B) Betimlemeye
C) Nesnel verilere
D) Öznelliğe
E) Kişileştirmeye
12. Eski saatler zemberekliydi. Çalışması için kurulmaları gerekliydi. Genellikle ihtiyarlar tarafından kullanılırdı. Bu saatler, denize daldırılmış tekne çapası gibi, yelek cebine zincirle sallandırılırdı. Günün bir vaktinde saatin kaç olduğunu öğrenmek için zincirinden tutularak cepten çıkarılır, varsa kapağı açılır, göz ucuyla bakıldıktan sonra yerine konurdu. Bir günü yirmi dörde bölen bu saatlerden bir tane edinmek, zamanı saptamak bakımından kaçınılmazdı.
Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?
A) Tanımlama, Örneklendirme, betimleme
B) Açıklama, benzetme, öyküleme
C) Karşılaştırma, örneklendirme, öyküleme
D) Açıklama, tanık gösterme, betimleme
E) Tanık gösterme, tartışma, öyküleme
CEVAPLAR
|
1 E 2-B 3-D 4-A |
5-B 6-E 7-D 8-E |
9-E 10-A 11-E 12-B |
]]>
1. Her sanatçı yapıtlarında çevresindeki olaylara yer verir. Bunlardan bazıları, olaylara kendilerini hiç karıştırmadan anlatırken bazıları da olayları penceresinden gördüğü şekilde aktarır bize.
Bu parçada geçen altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağı da kilerden hangisidir?
A) Olayların tarafsız bir biçimde anlatılması
B) Söz sanatlarına başvurulması
C) Yaşamın gizli kalmış yönlerinin anlatılması
D) Duygusal anlatıma yer verilmesi
E) Olayların yazarın bakış açısıyla aktarılması
2. Öteden beri söylenen bir söz vardır: “Dergiler, edebiyat dünyasının vazgeçilmez okuludur.” Bu dergiler sayesinde edebiyatın kan dolaşımı sağlanır. Zaten hangi ülkede edebiyat dergileri zayıflamışsa, edebiyat dünyası da can çekişmeye başlamıştır.
Bu parçada geçen ”edebiyatın kan dolaşımını sağlamak” sözüyle, edebiyat dergileriyle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatçıların karşılaştığı sorunlara çözüm üretmek
B) Sanatseverleri, nitelikli yapıtlarla buluşturmak
C) Yazın hayatını canlı tutmak
D) Sanatçılar arasında iletişimi sağlamak
E) Yazınsal yapıtların ilginç yönlerini ortaya çıkarmak
3. Yazar, yapıtlarında mekân olarak Anadolu’nun adı sanı duyulmamış kasabalarını seçtiğini söylüyor. Oraların geleneklerinden, giyiminden, yemeklerinden, konuşmalarından ayrıntılı olarak söz ediyor. Yapıtlarını okurken, yerel renkleri yansıtmaya özen gösterdiğini hemen fark ediyorsunuz.
Bu parçada geçen “yerel renkleri yansıtmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kendi yaşantısından kesitler sunmak
B) İşlenmemiş konuları kaleme almak
C) Anlatımda canlı bir dil kullanmak
D) Yöresel özelliklere yer vermek
E) Ayrıntılı bir anlatıma başvurmak
4. Türk şiirinin en sıra dışı şairi İlhan Berk, bu yapıtıyla okuru şaşırtmayı sürdürüyor. Yazmaya, şiirin sıfır noktasından başlayıp günümüze kadar ulaşan şair, dergilerde yayımladığı şiirlerini bu yapıtta bir araya getirmiş.
Bu parçada “şiirin sıfır noktasından başlamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) En uç ve süslü anlatımla şiir kaleme almak
B) Geleceğe kalabilecek şiirler yazmak
C) İçerik ve biçimiyle düzeyli bir okur kitlesi oluşturmaya çalışmak
D) Şiirde en eski kalıpları günümüze uyarlayarak yapıt ortaya koymak
E) Şiirlerini, şiirin başlangıcından hareket ederek oluşturmak
5. Yazmak, sözcüklerle gerçekleştirilen bir eylemdir. Üsluba giden yol onların evreninden geçer. Bu evrenin yasalarını yeterince uygulayamayan bir kimse gerçekte yazar olamaz, dilin toprağına sağlam basamaz.
Bu parçada “dilin toprağına sağlam basmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yapıtlarında sanatlı bir dil kullanmak
B) Dildeki gelişmeleri günü gününe takip etmek
C) Birden fazla dili yetkin seviyede kullanabilmek
D) Dilin kurallarına dikkat ederek yapıt oluşturmak
E) Yapıtlarını halkın kullandığı sözcüklerle ortaya koymak
6. Bir roman yazmaya karar vermek benim için kolay olmadı. Çünkü roman, öyküyle karşılaştırılınca bilinmeyeni daha fazla olan bir alandır. İzleyebileceğiniz yöntemlerin çokluğu sizi kuşkuya ve özenli olmaya iter.
Bu parçada altı çizili sözle romanın hangi özelliği vurgulanmak istenmiştir?
A) Bilgi ve deneyim istemesi
B) Düşsel öğelere ağırlık vermesi
C) Uzun bir süreç sonunda oluşması
D) Okur tarafından anlaşılmasının zaman alması
E) Anlaşılmayan yönü çok olan bir yapıya sahip olması
7. Bu antoloji, 19201den 1970’e kadar uzanan elli yıllık bir dönemin en seçkin şairlerini, en güzel örnekleriyle topluca gözler önüne sermek için derlenmişti. Kitap, şiirimizin bir aile fotoğrafıydı i ama ne yazık ki fotoğrafta çocuklar yoktu.
Bu parçada “fotoğrafta çocukların olmaması1‘ sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şairlerin daha çok, eski şiirlerine yer vermek
B) Çocuklarla ilgili şiirlere antolojide yer vermemek
C) Genç şairlerin şiirlerini antolojiye almamak
D)Antolojiyi hazırlarken okurların beklentilerini dikkate almamak
E) Şairlerin en başarılı şiirlerini seçmek
8. Yazınımız var; ama yazın dünyamız yok ne yazık ki! Sanatçılarımız birbirlerini tanımıyor, daha doğrusu tanımak istemiyorlar. Sanıyorum tanımayı gerekli görmüyorlar Hepsi kendi kabuğuna çekilmiş, hiçbiri kendi dışındakiler) sanatçı olarak görmüyor, gözlen sadece kendilerini görüyor.
Bu parçada “gözleri sadece kendilerini görmek1‘ sözüyle sanatçılarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir yazın dünyasının var olduğuna inanmamak
B) Öteki sanatçılarla iletişim kurmaktan çekinmek
C) Kendi yapıtlarıyla ilgili değerlendirme yapılmasını hoş karşılamamak
D) Özeleştiri yapmaktan kaçınmak
E) Yazın dünyasında yalnızca kendilerinin var olduğunu kabul etmek
9- Bir şair, gelenekten ve birikimden yararlanarak büyük şair olur. Oysa bugün birçok şairimiz, kendi geleneğini yok sayıp ateşi yeniden keşfetmenin sevdasına düştü. Bu da onların kısa sürede unutulmasına yol açtı.
Bu parçada geçen “ateşi yeniden keşfetmek” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eski konuları yeni anlatım biçimleriyle anlatmak
B) Yepyeni anlayışlarla yapıt vermeye yönelmek
C) Kendinden önceki büyük şairleri önemsememek
D) Eskilerin deneyimlerini tekrar yaşama durumunda kalmak
E) Yazıldığı dönemin dışına çıkamamak
10. Bir dildeki şiiri başka bir dile aktarmak kolay değil. Hele Türkçenin kendine has bir şiirselliği, sözcüklerinin eğilip bükülme özelliği olduğu da düşünülürse Türkçe bir şiirin çevirisi çok daha zordur.
Bu parçada “sözcüklerin eğilip bükülme özelliği” sözüyle, Türkçeyle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Köklü bir geçmişe sahip olduğu
B) Sözcük sayısı bakımından zengin olduğu
C) Sözcüklerinin çokanlamlılığa sahip olduğu
D) Sözcük türetmeye elverişli bir yapısının olduğu
E) Öteki dillerden üstün niteliklere sahip olduğu
11. Ekmeğin peşinde koşan bir yazar, okuyucuya edebiyat tadı veremez- Çünkü, hangi sanat dalında olursa olsun; sanatçı, her şeyi bir kenara bırakıp sadece sanatına kilitlenebilmelidir Yoksa, ortaya konan şey, bir sanat yapıtı olamaz.
Bu parçada geçen altı çizili sözle, yazarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yapıtlarında sosyal problemlere yer verdiği
B) Halkın maddi sıkıntılarını anlattığı
C) Geçim derdi taşıdığı
D) Yapıtlarında hep kendini anlattığı
E) Sanat halk içindin düşüncesini savunduğu
12. Geçenlerde, bir edebiyat dergisinde birkaç genç eleştirmenin roman değerlendirmelerini okudum. Ancak hiçbiri kapsamlı bir eleştirinin niteliklerini taşımıyordu. Yaptıkları, eleştirinin kıyılarında gezinmekti sadece.
Bu parçada geçen “eleştirinin kıyılarında gezinmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eleştiriyi yapıtın yazarıyla sınırlandırmak
B) Değerlendirmelerde öznelliğin dışına çıkamamak
C) Eleştirinin tarihsel gelişimini bilmemek
D) Derinlemesine ve etraflı bîr eleştiri yapamamak
E) Eleştiriyi, yalnızca yazarı ve yapıtı övmekten ibaret görmek
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Sitesi
CEVAPLAR
|
1-E 2-C 3-D 4-E |
5-D 6-E 7-C 8-E |
9-D 10-C 11-C 12-D |
]]>
1. Kıyıdaki yalılar gibi sırtınızı tepelere yaslayıp öyle bakın, bir sabah vakti yeni uyanan Kuzguncuk’a. Denizde martılar, damlarda güvercinler karşılasın sizi. Birlikte süzülüverin içerilere sokak sokak. Bakkala, kasaba, fırına, berbere “Günaydın!” deyip ilerleyin. Ahşap evleri görün, eski yeni yan yana duran. Yenilenmeyi, tekrar yaşamayı bekleyen çürümüş tahtaları, kırık camları, açık kapıları.,. Yenilenmiş evlere bakıp bakıp imrendiklerini fark edeceksiniz bu eski evlerin.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Anlatıma duygular katılmıştır
B) Kişileştirme yapılmıştır.
C) Devrik cümlelere yer verilmiştir.
D) Tanık göstermeye başvurulmuştur.
E) Niteleyici sözler kullanılmıştır.
2. Gün usul usul iniyor Urfa’da. Bal rengi ışık, kaleyi, Balıklıgöl’ü yalayıp geçiyor; yüzyıllardır dokunulmayan balıklar altın kesiliyor. Ulu Caminin eski taş duvarları sararıyor. Günün son ışıkları, gün boyu gölgeli, kuytu çarşılarda dama oynuyor. Birden, bîr bulut beliriyor Urfa semalarında, halka halka yayılan yanık bir ses duyuluyor. Minarelerden yükselen ezanlar kaplıyor ortalığı.
Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İnsana özgü nitelikler doğaya aktarılmıştır
B) Çeşitli duyulara seslenilmiştir,
C) Yinelemelere yer verilmiştir.
D) Gözlem gücüyle ayrıntılar seçilmiştir.
E) Anlatım örneklerle zenginleştirilmiştir
3. Asırlık çınarların, kocaman bir ele benzeyen sararmış yapraklarını döktükleri bir zamandı Ortaokula giderken kullandığım bu yollardan geçtiğim anlar, baba ocağını her ziyarete gelişimde adımlarımın beni sürüklediği ve dolaşmaktan haz duyduğum büyülü zamanlardı. Çınarın altındaki küçük birer odayı andıran dükkânları ve dükkân sahiplerini görmek, büyüdüğüm şehre karşı bende her zaman farklı duygular uyandırırdı.
Bu parçanın anlatımı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Niteleyici sözcükler kullanılmıştır.
B) Benzetmeye başvurulmuştur,
C) Farklı duyulardan yararlanılmıştır.
D) Anlatıma duygular katılmıştır,
E) Gözlem gücünden yararlanılmıştır.
4. Serin bir sonbahar sabahı… Siren sesi ve ardında bıraktığı yoğun dumanla isteksiz isteksiz uzaklaşıyor istasyondan bir yolcu treni. Görevli son kez düdüğünü çalarken, bir adam trenin açık kapısından içeri dalıyor. Tren hızlanıyor. Genç kadın el sallıyor trene, bakışlarında derin bir yalnızlık… Pencereden bakan genç adam, ince çerçeveli gözlüğünü hızlı ve alışılmış bir hareketle iyice gözlerine yaklaştırıyor ve sıradan bir “Hoşça kal.” diyor kadına. Uzaklaşıyor kadın, küçülüyor ve kayboluyor. Açık pencereden uzattığı başını geri çekiyor adam ve oturuyor yerine.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Niteleyici sözcükler kullanılmıştır.
B) Olaylar oluş sırasına göre verilmiştir.
C) Bitmemiş cümlelere yer verilmiştir.
D) Kişileştirme yapılmıştır.
E) Örneklere ağırlık verilmiştir.
5. Bir saattir kıyıdayım. Tam karşımda denize iniyor güneş, Dalga dalga kabaran denizin içinde bir süre yıkanıp yeniden çıkıyor. Islak, uçucu, gelip geçici… Şimdi var, az sonra yok otacak. Açıkta sular ve bulutlar yanıyor. Denizin üstü, küçücük çırpıntılarla, sarılı kırmızılı alev yalımları gibi parlayarak akıyor bana doğru. Derinlerdeki mavi su kütlesiyse, küskün bir dost gibi uzaktan bakıyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kişileştirmeden yararlanılmıştır.
B) Benzetmeye yer verilmiştir.
C) Niteleyici sözcükler kutlanılmıştır.
D) Düşünce örneklerle açıklanmıştır.
E) Öznel bir anlatıma başvurulmuştur.
6. Şairler binlerce yıldır doğayı anlatmışlar. Kimi zaman abartarak, kimi zaman da olduğu gibi… Doğa şiirlerinden oluşan kitapları toplasanız, kütüphaneler almaz, dolar taşar. Gelin görün ki doğa şiirlerinin sayısı kadar kütüphane olsa, buralardaki tüm kitaplar doğayı anlatsa hiçbiri; üzerinde bir damlacık çiğ bulunan bir kayın yaprağının gerçeği kadar olamaz.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Abartılı bir anlatım söz konusudur.
B) Anlatıma duygular katılmıştır.
C) Karşılaştırmaya başvurulmuştur,
D) Bitirilmemiş cümleye yer verilmiştir.
E) Varlıklar hareket halinde verilmiştir.
7. Soğuk bir şubat sabahı… Güneş henüz doğmadı; ama, ortalığı kaplayan yoğun sis, Venedik’i hüzünlü mantosuyla sarmış durumda Dalgaların hışırtılarını duymasam, denize bu kadar yakın olduğumu anlayamayacağım. Ama bu ses beni çekiyor, oraya kadar uzanıp gondolları görmek istiyorum. Ve yaklaştığımda Venedik’le bütünleşen, rıhtıma bağlanmış, bir aşağı bir yukarı sallanan gondolları görüyorum. Sisin içinde ne kadar da etkileyici bir manzara…
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?
A) Bitirilmemiş cümleler kullanılmıştır.
B) Farklı duyulardan yararlanılmıştır.
C) Kişileştirmeye başvurulmuştur
D) Öğretici bir anlatıma başvurulmuştur.
E) Gözlem gücünden yararlanılmıştır.
8. Etrafı ekinlerin altın sarısıyla çevrili, zümrüt yeşili sarıçamların İçine daldım. Bir kış vakti gözlerine vurulduğum üç karacayı aradı gözlerim ormanın derinliklerinde. Birkaç hışırtı dışında yaprak bile kıpırdamıyordu. Keçilerin patikalarını takıp ettim, çamların reçinelerine bulaşmış karaca tüylerini aldım elime. Buralarda bir yerde olmalıydı yuvaları diyerek ormanı ortadan bölen kanyonun kıyısına ulaştım. Uçurumun kıyısındaki çalılıklar kıpırdadı; keçi sürüşüydü. Anlaşılan karacalar başka bir yuva bulmuşlardı kendilerine.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Betimleyici öğelere yer verme
B) Farklı duyulardan yararlanma
C) Yinelemelere yer verme
D) Anlatıma duyguları katma
E) Olayları oluş sırası ile verme
9. Terasta öylesine sessiz oturuyorduk ki güvercinler bile alışmıştı bize. Sağımıza solumuza konuyor, çeşitli sesler çıkararak bizi yaban bilmediklerini belli ediyorlardı. Arada içlerinden birkaçı havalanıp elli metre ötedeki gölün kıyısına doğru dalışa geçiyordu, başımızdan aşağı, nazla süzülen tüyler bırakarak. Göl ise rayların ötesinde, çok geçmeden bozulacak bir dinginlikle, hafifçe çırpınıyordu. Bu çırpıntılar yavaş yavaş büyüyor, kayıklar yüzdürecek kadar yükseliyordu.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Betimleyici öğelerden yararlanılmıştır.
B) Kişileştirmelere yer verilmiştir.
C) İzlenimlere yer verilmiştir.
D) Karşılaştırmaya yer verilmiştir.
E) Birden fazla duyudan yararlanılmıştır.
10. Kasabanın ortasından geçip kalenin altında Çoruh’a karışan şirin dere, yöre halkına hoş olmayan anılar bırakmış. Elli yıl öncesine kadar, o güzelim meyve bahçelerinin arasından akan küçük bir şuymuş. Bir gün derenin her iki yanındaki dağlarda büyük çökmeler ve kaymalar olmuş, sonra da seller birbirini izlemiş. Kasabayı önce bir uğultu sarmış, ardından korkunç bir gürültüyle sel gelmiş; Önüne kattığı taşlar, kayalar ve meyve ağaçlarıyla. Zamanla seller kesilmiş; ama o yıllardan sonra bu küçük dere, kötü anılır olmuş.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Betimleme yapılmıştır.
B) Kişisel duygulara yer verilmiştir.
C) Tanımlamalara yer verilmiştir.
D) Açıklama yapılmıştır.
E) Farklı duyu organlarıyla algılanan ayrıntılara yer verilmiştir.
11. İşte kış geldi. Hem de güle oynaya geldi bu sefer. Gökyüzünün beyaz armağanı gösterdi kendini. Bunu en az arzulayan biz büyükleriz belki de, Biz niçin isteriz karın yağmasını? Gözümüz farklı bir manzara görsün, kartopu oynayalım ya da toprağımız bereketlensin, sularımız gürleşsin diye. Bizde öyle büyük sevinçler uyandırmaz kar. En çok çocuklar arzular onu ve en çok onları mutlu eder, onları şaşkına çevirir karın yağışı. Kar yağınca sokağın kendi egemenlikleri altına gireceğini bilirler ve gözleri parlayarak, büzülen, moraran küçücük elleriyle sevinçle koşarlar sokaklara.
Bu parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Anlatıma duygular katılmıştır.
B) Karşılaştırma yapılmıştır.
C) İnsana ait bir özellik doğaya aktarılmıştır.
D) Benzetmelere yer verilmiştir
E) Değişik yapılı cümleler kullanılmıştır.
12. Yıllar önceydi. Gecenin şafağa yaklaşmakla olduğu sımsıcak bir yaz günü, bizi tatil için kentten götüren eski bir otobüsün içinde uyumaya çalışıyorduk. Birden bir gümleme ile irkildik. Şoför hemen fren yapıp yolun kenarında duruverdi. Otobüsün iki lastiği de patlamıştı. Lastikler kim bilir nereye tamir edilmek için sökülüp götürülürken yolcular da etrafa yayılıverdiler.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisi yoktur?
A) Öyküleyici bir yol izleme
B) Farklı duyulara seslenme
C) Niteleyici sözcüklere yer verme
D) Düşünceyi örneklerle zenginleştirme
E) Günün belli bir anını yansıtma
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Sitesi
CEVAPLAR
|
1-D 2-E 3-C 4-E |
5-D 6-E 7-D 8-C |
9-D 10-C 11-D 12-D
|
]]>
1. Türkiye’de bulunan yüzlerce kelebek türünden biri Osmanlı ateşi. Bilim adamları bu türün» günümüzde yalnızca Muğla ve Antalya’da ender olarak görüldüğünü belirtiyor Avrupa’da dağılımı Güney Balkanlar ve Türkiye İle sınırlı olan bu kelebek türünün kanat rengi, güneş ışığının vurduğu açıya göre parlak portakal turuncusu ve koyu ateş kırmızısı arasında değişiyor. Bundan kırk elli yıl öncesine kadar Marmara, Ege ve Akdeniz kıyılarında, özellikle küçük bataklıklarda ve sulak alanlarda yaşamını sürdürüyordu. Ancak yaşam alanını kaybeden Osmanlı ateşi artık dar bir çevrede yaşıyor.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Öyküleme
B) Betimleme
C) Tanımlama
D) Karşılaştırma
E) Açıklama
2. Bolu Dağı, dört mevsimi dört ayrı güzellik olarak yaşayan Bolu’nun yüreğidir aynı zamanda. Doğa, her mevsimde farklı düşler görüyor bu coğrafyada. Bolu’da, tepede beyaz bir gelinlik giymiş gibi duran saat kulesi, sessizce izliyor kırmızısı ak pak olan damlan. Seben’de, yayla evleri yavaş yavaş kristal bir örtünün altında sessizce kayboluyor. Bolu’da kar, beyaz bir masal gibi yağıyor.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Öyküleme
B) Betimleme
C) Tartışma
D) Tanık gösterme
E) Örneklendirme
3. Sinemanın olanaklarının edebiyattan daha üstün olduğunu söyleyenler var. Halbuki ne kadar başarılı da olsa sinemanın olanakları sınırlıdır. Etkileme gücü, inebileceği gerçekler görülenden öteyi pek aşamaz. Bir Hugo’yu, bir Proust’u, bir Hemingway]i okumak başkadır, ne kadar mükemmel olsa da onların eserlerinden yola çıkılarak yapılan bir filmi seyretmek başka. Zaten, edebiyat dünyasının büyük, ölmez eserlerinin beyazperdede gerçekteki güzelliklere hiçbir zaman erişemediğini çeşitli örneklerden biliyoruz.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Benzetme
B) Betimleme
C) Öyküleme
D) Tartışma
E) Tanımlama
4. Hafta sonu tatilini geçirmek için Karadeniz yollarındayız. Mavi ve yeşilin iç içe olduğu uzun bir sahil, Yollar o kadar kıvrım kıvrım ki bir ara başımız dönüyor ve mola vermek zorunda kalıyoruz. Yolun sonunda en az iklimi kadar yumuşak; dağları, denizleri kadar renkli ve hareketli insanlar… Misafir ağırlamanın verdiği heyecan ve mutluluğun, yüzlerinden okunduğu sevecen insanlar ve hafta sonu hiç bitmesin isteyen bizler… Sıcacık yüreklerle tanışmanın verdiği farklı duygularla, çevremizi saran çocuklarla vedalaşarak geri dönüyoruz.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisine başvurulmuştur?
A) Öyküleme – betimleme
B) Açıklama – betimleme
C) Öyküleme – örneklendirme
D) Açıklama – tanık gösterme
E) Betimleme – tanımlama
5. Yazar, bazı kahramanlarını seçerek onları kayıramaz mı? Kötü romanlar bu kayırma ve yüceltme örnekleriyle doludur. Sadece kötü romanlar mı? İyi romanlarda da rastlarız, yazarın kendi kahramanlarını kayırmasına. Dostoyevski’nin Karamazof Kardeşler’de Alyaşa’yı her fırsatta nasıl kayırdığını hatırlayalım. İvan ve Mitya hep çarpık gülerler, Alyaşa ise yüzü aydınlık olarak güler.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangilerine başvurulmuştur?
A) Öyküleme – örneklendirme
B) Tartışma – örneklendirme
C) Açıklama – karşılaştırma
D) Betimleme – öyküleme
E) Açıklama – tanık gösterme
6. Fantastik edebiyat, bilimkurgu ya da polisiye gibi bir iki asırlık bir tür değildir. Kökü ta Odysseia’ya, mitolojilere dayanır. Tüm fantastik yolculuk öykülerinin ve bilinmeyen bir dünyayı araştırdıktan sonra eve dönüp yazılan öykülerin toplamıdır fantastik edebiyat. Bilinmeyenden, tekinsiz olandan kaçmaz; tersine, onların üstüne üstüne gider. Hep yeni, keşfedilmemiş topraklarda dolaşır, yeni haritalar çizer, akıl dışına ve doğa ötesine kolaylıkla yelken açar.
Bu parçanın anlatımında aşağıda verilenlerin hangilerinden yararlanılmıştır?
A) Açıklama – karşılaştırma – örneklendirme
B) Açıklama – tanık gösterme – örneklendirme
C) Açıklama – tanık gösterme – benzetme
D) Tartışma – örneklendirme – tanımlama
E) Açıklama – karşılaştırma – tanımlama
7. Şairlerin düzyazılarının okunması bize değişik açılardan faydalar sağlar. Şiirin bir labirenti andıran karmaşık örgüsü ve kendine özgü kapalılığı içinde imgeyi gözden kaçırabiliriz. Oysa şiire göre sade bir anlatımla oluşturulan düzyazılarda, şairin imge dünyasını net bir şekilde görebiliriz. Bunlar, şiirlerin bir açıklamasıdır anlamına gelmez; ancak yine de dikkatli bir okur, bunlarda kendine yararlı bilgiler bulabilir. Sözgelimi ben, Melih Cevdet’in imge üzerine açıklamalarından yararlandım: “Çağdaş ozan Eki türlü bir deney süreci içindedir. Bunlardan ilki onun doğa ve insanlık ile karşılıklı etkileşiminden kaynaklanır. Ozanın ikinci deneyi, doğayı imgeye çevirmesiyle başlar,1‘ diyor ünlü şair.
Bu parçanın anlatımında aşağıda verilenlerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Karşılaştırmaya B) Benzetmeye
C) Alıntı yapmaya D) Tanımlamaya
E) Kişisel görüşleri belirtmeye
8. Eleştiri, yazınsal yapıtın gerçek yaşamdaki karşılığını yine dil içerisinde bulmaya çalışır. Roland Barthes’ın yaklaşımıyla, eleştiri bir yapıtın gerçekliğini açığa çıkarmak değil, dil ve konu bütünlüğünün sağlanıp sağlanmadığını saptamaktır. Yeni bir yapıtın kendi türündeki söyleyişine uygun olup olmadığını bulmaktır. Yoksa eleştiri, sanatçının gerçeklere ne derece bağlı kaldığıyla ilgilenmez.
Bu parçanın anlatımında yazar, eleştiri ile ilgili düşüncesini inandırıcı kılmak için aşağıdakilerden hangisine başvurmuştur?
A) Örneklendirmeye B) Betimlemeye
C) Karşılaştırmaya D) Benzetmeye
E) Tanık göstermeye
9. Dünyada kulağa en hoş gelen diller İtalyanca ve Rumcadır, diyenler var. Ancak bilenler ve dışarıdan dinleyenler itiraf ederler ki dünyada kulağa en hoş gelen ve anlamayanları bile hayran bırakan bir dil varsa o da İstanbul’da ve devletin büyük şehirlerinde konuşulan Türkçedir. Kulağı yoracak, insanın tabiatına aykırı gelecek hiçbir durum yoktur Türkçede. Ne İtalyancanın birbirini takip eden “y” lerî ve şiddetli “r” leri ne de Rumca’nın peltek “z” leri ve fısıltılı “s” tekrarları vardır Türkçede.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Tartışmaya
B) Öznel yargılara
C) Örneklendirmeye
D) Karşılaştırmaya
E) Benzetmelere
10. Türk edebiyatının en güçlü ve etkin daman şiirdir. Ata-sözlerine, deyimlere, halk hikâyelerine bakın, geleneksel oyunlarımız Karagöz, ortaoyununa bakın. Ölçülü, uyaklı söz asıldır. Yani hepsinin de şiir üzerine temellendiğini göreceksiniz. Bugünün şiir tanımına uymasa da, destanlar manzum söylenmiş, söyleniyor. Ağıtlar yakılıyor. En güzel müzik eserlerinde bile en büyük pay, hâlâ şiirin. Bugün öteki edebiyat türleri, şiire yaşlandıkça değer kazanıyor.
Yazar, bu parçanın ilk cümlesindeki savını inandırıcı kılmak için aşağıdakilerden hangisine özellikle başvurmuştur?
A) Örneklere ağırlık verme
B) Öyküleyici anlatım yolunu seçme
C) Karşılaştırmalardan yararlanma
D) Konuyu tartışma içinde sunma
E) Tanımlamalara yer verme
11. Bodrum’un bozulmamış doğasıyla insanı etkileyen Çiftlik bölgesinde ağaçlar içinde bir taş ev… Bölge sakinlerini buraya çeken en önemli şey yörenin doğası ve bu taş ev olmuş. 2000 yılında tamamlanan evin mimarı eski Bodrum göçmenlerindenmiş. Dış mekânlar yazlık, iç mekânlarsa kışlık yaşama biçimine uygun olarak düzenlenmiş. Evin etrafını çevreleyen çiçeklerle bezeli bahçenin gerisinde zeytin ve meyve ağaçları uzayıp gidiyor. Kısacası, yöre sakinleri bu bölgede yalnızlığın tadını çıkarıyorlar.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Gözlem gücüne
B) Betimlemeye
C) Nesnel verilere
D) Öznelliğe
E) Kişileştirmeye
12. Eski saatler zemberekliydi. Çalışması için kurulmaları gerekliydi. Genellikle ihtiyarlar tarafından kullanılırdı. Bu saatler, denize daldırılmış tekne çapası gibi, yelek cebine zincirle sallandırılırdı. Günün bir vaktinde saatin kaç olduğunu öğrenmek için zincirinden tutularak cepten çıkarılır, varsa kapağı açılır, göz ucuyla bakıldıktan sonra yerine konurdu. Bir günü yirmi dörde bölen bu saatlerden bir tane edinmek, zamanı saptamak bakımından kaçınılmazdı.
Bu parçanın anlatımında, aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?
A) Tanımlama, Örneklendirme, betimleme
B) Açıklama, benzetme, öyküleme
C) Karşılaştırma, örneklendirme, öyküleme
D) Açıklama, tanık gösterme, betimleme
E) Tanık gösterme, tartışma, öyküleme
Edebiyat / Dil ve Anlatım Kaynak Sitesi
CEVAPLAR
|
1 E 2-B 3-D 4-A |
5-B 6-E 7-D 8-E |
9-E 10-A 11-E 12-B |
]]>
1. “Ankara, tarihin şaşırtıcı terkipleriyle doludur. Burada kerpiç bir duvardan İyonya tarzında bir sütun başlığı fırlar; bir türbe merdiveninin basamağında bir Roma konsülünün şehre gelişini kutlayan bir taş görünür. Ahi Şerafettin’in türbesini, asırlardır Greko Romen aslanları bekler. Bu yüzden Aslan-hane adını alan caminin mihrabında Etilerin toprak ve bereket ilahesinden başka bir şey olmayan bir yılan, meyveler arasında dolanır.”
Yazar, parçanın ilk cümlesindeki savını inandırıcı kılmak için aşağıdakilerden hangisine özellikle başvurmuştur?
A) Konuyu tartışma içinde sunma
B) Öyküleyici anlatım yolunu seçme
C) Örneklemelere ağırlık verme
D) Okurun hayal gücüne dayanma
E) Kanılanı öne çıkarma
(ÖYS 1982)
2. Doğuda dağlar kar altında yatarken bahar geldi dağlarına Ege’nin. Yeşille kucaklaştı toprak; dağ taş yemyeşil. Sanki papatya denizi Datça, göz alabildiğine uzanan. Bahar kokuyor her yer. Kırlar rengârenk çiçek…
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Doğanın kişileştirildiği
B) Karşıt anlamlı sözcüklerin bir arada kullanıldığı
C) Karşılaştırmaya başvurulduğu
D) Bahara özgü görüntülerin betimlendiği
E) Devrik cümlelerle anlatımın doğallaştırıldığı
(ÖSS 2005)
3. Küf yeşili yaprağın üzerinde koyu benekler vardı. Yapraktan acı, kekiğimsi bir koku geliyordu. Adam, yaprağa bakıyor, beneklerini sayıyordu. Birden yaprağın üstündeki beneklerden biri kımıldadı, irkildi adam. Önce gözlerine inanamadı. Koyu kestane sırlıyla minicik bir böcek! Sonra böceğin sırtındaki koyu kestane kabuk çıtırdayarak yarıldı, altından tül gibi yarı saydam kanatlar çıktı. Uçuverdi böcek. Nemli, ılık bir esintinin içinde yitip gitti.
Bu parçada, ayrıntıların seçiminde aşağıdaki duyuların hangisinden yararlanılmamıştır?
A) Görme B) Tatma C) Dokunma
D) İşitme E) Koklama
(ÖYS 1993)
4. Ankara’nın, mimarisiyle ünlü ilçesi Ayaş’ta bir sokak… Sokaktaki tarihi evlerden biri… Badanası solmuş, sıvalan yer yer dökülmüş. Pencere pervazları da doğaya direniyor; bir bakıma evin sahibi yaşlı kadını andırıyor. Ev de yorgun, sahibi de. Ne var ki yaşam sürüyor.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) İzlenimleri belirtmeye
B) Benzetme yapmaya
C) Eksiltili cümleler kullanmaya
D) Kişileştirmeden yararlanmaya
E) Örnekler vermeye
(ÖSS 1998)
5. Gün erken doğar baharat kokulu ülkede, İyi ki doğar, Yoksa milyonlarca esmer, kara gözlü insanın yaşadığı ülke nasıl aydınlanır? Kara gözlü insanların, baharat kokulu kentlerindeki çelişkilerse yürek burkucu. Okyanustan gelen esinti bile sokaklara taşan yoksulluğun, derme çatma evlerdeki yaşamın sıkıntısını hafifletmiyor. Muson yağmurları ansızın sizi ter ve sivrisinek sarmalı içinde bırakıyor. Muson yağmurlarıyla yıkanan şehir mi yoksa insanlar mı ayırt edemiyorum, insana değer verilmeyen ve emeğin ucuz olduğu bu ülkede.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Yinelemelere başvurulmuştur.
B) Anlatımda tekdüzeliği kırmak için devrik cümleler kullanılmıştır.
C) Sözde soru cümlesine yer verilmiştir.
D) Karşılaştırmalarla anlatım somutlaştırılmıştır.
E) Anlatıcı, duygularını yansıtmıştır.
(ÖSS 2008)
6. Nurullah Ataç hep eleştirmen olarak düşünülmüştür. Oysa Ataç’ın asıl önemi eleştirmenliğinden değil, Türkçenin düzyazı dili olarak kurulması yolunda harcadığı çabadan gelir. O da farkındadır bunun : “Eleştirmen bir öldü mü bir daha kimse anmaz onu.” der. Ama öte yandan: “Bir şey kalmayacak mı benden?” sorusuna şu alçakgönüllü cevabı verirken gerçek öneminin nereden geldiğini de belirtir : “Bugün bu ülkede bir dil kuruluyor; o yapıda benim de bir taşım vardır. Ancak, görünmeyen, kimsenin gözüne çarpmayan, ta gerilerde bir taş.”
Bu parçada yazar söylediklerini inandırıcı kılmak için aşağıdakilerden özellikle hangisine başvurmuştur?
A) Alıntı yapma B) Örnek verme
C) Tanımlama D) Karşılaştırma
E) Betimleme
(ÖYS 1992)
7. Yüzümü usulca göğe yasladım. Gözlerimde kanat çırpıyor martılar. Bulut bulut parçalanmış gökyüzünü seyrediyorum. Bulutlar mı üstümüze koşuyor, yoksa ben mi bulutların altındayım, bir türlü kestiremiyorum. Saklambaç oynarcasına bir görünüp bir kaybolan güneş de alıp götürüyor beni düş dünyamın derinliklerine.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Sözcükleri gerçek anlamlarının dışında kullanma
B) Karşılaştırmalar yapma
C) Benzetmeye başvurma
D) Betimleyici öğelerden yararlanma
E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtma
(ÖSS 2004)
8. Çevrede binlerce ağacın milyarlarca dalı ve yaprağı arasında kaybolmuş kuşların cıvıltısı… Gün ışığının rengârenk tonları… Şırıl şırıl akan küçük dereler… Ayaklarınızın altında çıtırdayan yeşil, kızıl, kahverengi yapraklardan oluşan bir halı.., Kısacası burası doğanın güzelliğine doyamadığımız, hayran kaldığımız, kalabalıktan uzak bir dinlenme yeri.
Bu parçanın anlatımında aşağıdaki yolların hangisine başvurulmamıştır?
A) Sıfatlardan yararlanma
B) Kişisel duyguları belirtme
C) Bitirilmemiş cümleler kullanma
D) Gözlemlere yer verme
E) Kişileştirme sanatına yer verme
(ÖYS 1992)
9. İki tür şiir vardır: Sesleriyle, sese dayalı üsluplarıyla öne çıkanlar, sesi belirgin olmakla birlikte imge dünyaları ve çizdikleri dünyalarla belirginleşenler. Birinci tür şiir, kişiyi sesiyle sarar ve onu kendine tutsak eder. İkinci tür İse insanı kendi özgür sesiyle baş başa bırakarak ona yeni şiirler yazdırır. Birinci tür, kolay taklit edilir, ikinci türü taklit etmek zordur.
Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Öyküleme B) Karşılaştırma
C) Tanımlama D) Örnekleme
E) Betimleme
(ÖYS 1996)
10. “Turna katarları geçiyordu gölün üstünden, gölgeleri maviye dönüşerek. Van Gölü, günün her anında bir renk cümbüşünde yunup arınıyordu. Bir bakmışsın, göl bir anda som turuncuya kesmiş. Bir bakmışsın, gölün ucundan bir mor şimşeği girmiş, bütün gölü som mora boyayarak öteki ucundan çıkmış, ak köpüklü dalgalarla bütün gölü süsleyerek.”
Bu betimlemede (tasvirde) bulunmayan özellik aşağıdakilerden hangisidir?
A) İşitsel öğelere yer verme
B) Ayrıntılar üzerinde yoğunlaşma
C) Görsel öğelere ağırlık verme
D) Doğayı devinim içinde yansıtma
E) Doğa olaylarını kişileştirme
(ÖSS 1982)
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde görme ve dokunma duyularına seslenen ayrıntılar bir arada verilmiştir?
A) Sararmış kâğıt parpasındaki şiiri okudukça anıların, eski günlerin içine dalıyordu.
B) Adamın gürültülü, peltek konuşmasını dinledikçe sıkıntıdan terliyordu.
C) Bursa ipeklisi gibi yumuşak, sarı, dalgalı saplarını okşadıkça bir mutluluk duyuyordu,
D) Uzayıp giden bu çorak, bomboz topraklara baktıkça içine bir sıkıntı çöküyordu.
E) Erzurum taşından yapılmış yüzükler, işlenmiş renk renk kolyelere hayranlıkla bakıyordu.
(ÖYS 1983)
CEVAPLAR
| 1.C | 4.E | 7.B | 10.A |
| 2.B | 5.D | 8.E | 11.C |
| 3.B | 6.A | 9.B |
]]>
1. Röportajla öykü arasında kimi benzerlikler vardır. İkisi de yaşamın gerçekleriyle beslenir. Röportajın gerçekliği belgelere, kanıtlara, somut olay ya da olgulara dayanmasından ileri gelir. Öyküde ise bunlar hayal gücüyle yeni bir renk, yeni bir görünüm kazanır. Öte yandan bütün anlatı türleri için geçerli olan dilin güzel ve etkili kullanımı, röportaj ve öykü İçin de söz konusudur.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Betimleme
B) Karşılaştırma
C) Öyküleme
D) Tanımlama
E) Örneklendirme
(ÖYS 1997)
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde soyutlamaya başvurulmuştur.
A) Benim yaptığım iş, uçak kullanmaya benzer. Birçok iyi iş yaparsınız; ama başarısız olduğunuz tek iş sonunuz olur.
B) Nereden bakarsak bakalım, toplumu oluşturan bireylerle bir duygu alışverişimiz var. Bu nedenle yollayacağımız her ileti, onlara da uygun gelmelidir.
C) Doğru düşünen bireyler yetiştirmek İçin anadili öğretimine önem vermek gerektiğini hepimiz biliyoruz,
D) Gelişme, toplumsal bilimlerde çok önemli bir kavramdır. Bunun İçin araştırmacılar, gelişme kavramı üzerinde sürekli olarak kafa yormaktadırlar.
E) Olaylar ve nesneler için söz konusu olan iyi – kötü, güzel – çirkin türünden değerlendirmelerin her birine değer yargısı denmektedir.
(ÖYS 1997)
3. Onun öykülerindeki kişilere iğne batırın, batırdığınız yerden kıpkırmızı kan sızdığını göreceksiniz.
Burada sözü edilen öykücünün anlatımı için aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) Seçkin ve etkili kelimeler kullanmaktadır.
B) Gereksiz benzetmelerden kaçınmaktadır.
C) Mizahi bir anlatıma başvurmaktadır.
D) Varlıkları olduğundan üstün göstermektedir.
E) Kahramanları canlı bir biçimde anlatmaktadır.
(ÖYS 1987)
4. Geçmişi Hititlere uzanan Ürgüp’ün taştan yapılmış boz evleri, insanı masallar dünyasının değişik evrenine götürür. Bomboş bozkır, uçsuz bucaksız, yapayalnız uzar gider bu saman sarısı diyarda. Modern heykeller gibi özenle yontulmuştur peribacaları ve damlarında duman tüten taş’ evler. Adı, “kaya” anlamına gelen “ur” ile “çok” anlamına gelen “köp” sözcüklerinin birleşmesinden oluşan Ürgüp, önce peribacaları demekse, sonra taşın güneşle arkadaşlığı, rüzgârla dansı demek. Taş, Ürgüp’te öncelikle mesken demek; yalnızca mağara, kovuk değil, enikonu bir mesken.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Ayrıntılara yer vermeye
B) İnsana özgü nitelikleri doğaya aktarmaya
C) Düş gücünden yararlanmaya
D) Öznelliğe
E) Tarihsel değerleri örneklerle açıklamaya
(ÖSS 2002)
5. (I) Göz alabildiğine uzayıp giden tarlalar su içindeydi. (II) Ova, sanki zümrütten bir denizi andırıyordu, (III) Boyu bir karışı bulmayan ekinler, bütün ovayı kaplamıştı. (IV) Bugün nasılsa, bulutların arasından şöyle bir yüzünü gösteren güneş, ortalığa yaydığı sıcaklıkla, tarlaların ıslaklığını azda olsa almaya çalışıyordu. (V) Az ileride Büyük Menderes bulanık sularıyla şırıl şırıl akıyordu.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde ayrıntılar, birden çok duyu organı aracılığıyla seçilebilir?
A) I. ve II. B) I. ve IV. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV.ve V.
(ÖYS 1995)
6. “Korku bir ruh halidir. İkide bir gelip giden, bizi yoklayan, dengeleyen… Yüreklilik ise büyük korkular önünde kendimizi yitirerek yaptığımız atılımdır. Her şeyi göze almak değildir, ölüme, tehlikeye meydan okumak değildir, yapacak başka bir şey olmama halidir.”
Bu parçada düşünceyi geliştirmek için daha çok aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
A) betimlemeye B) karşılaştırmaya
C) tanımlamaya D) tartışmaya
E) örneklendirmeye
(ÖYS 1981)
7. Herkes nezle olur ama, herkes saman nezlesi olmaz. Acaba niye? İşe polenden başlayalım. Adı, çiçektozu ama, ille de çiçeklerden gelmesi şart değil. İğde, kayın, gürgen, çınar, kavak gibi ağaçlardan, yapraklardan, otlardan, hatta mantarlardan da geliyor. Baharla birlikte çiçeklenme başlayınca soluduğumuz havaya polen dolmaya başlıyor; ağzımıza, burnumuza giriyor.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Gereksiz ayrıntılara yer verilmiştir.
B) Konuşma havası içinde yazılmıştır.
C) Söz oyunları yapmaya özenilmiştir.
D) Değişik örnekler verilerek konu dağıtılmıştır.
E) Terim kullanmaktan kaçınılmıştır,
(ÖSS 1986)
8. Akçakavakların, dişbudakların arasından geçerek yeşil çam ormanına giriyorum. Yoğun bir reçine kokusu duyuyorum. Çevrem yeşilin değişik tonlarıyla donanmış. Az İleride kalın gövdeli, yaşlı bir çam ağacı görüyorum. Altına oturuyorum. Kekik kokuları geliyor burnuma.
Bu parçada ayrıntıların seçiminde hangi duyulardan yararlanılmıştır?
A) Görme – koklama
B) Koklama – işitme
C) İşitme-dokunma
D) Koklama – dokunma
E) Görme – işitme
(ÖYS 1991)
9. Sofraya hep birlikte otururduk. Tahtadan, yuvarlak bir yer sofrasına, ayaklarımızı altımıza alıp yan oturarak yaklaşırdık. Sofra örtüsünü dizlerimizin üzerine çekerdik. Babam bağdaş kurarak baş köşede otururdu. Beni sağına, kız kardeşimi de soluna alırdı. Karşısında annem otururdu. Babam, yemeğe başlamadan içimizden biri yanılıp da yemeğe uzanacak olursa, hiç acımadan kaşığının tersini, uzanan elin sırtına indirirdi.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinde verilenlerden yararlanılmıştır?
A) Betimleme – öyküleme
B) Öyküleme – örnek verme
C) Betimleme – açıklama
D)Açıklama – öyküleme
E) Açıklama – örnek verme
(ÖSS 1997)
10. Yaklaşık otuz beş yıl öncesine kadar kimsenin ondan haberi yoktu. Kayıp bir kent değildi. Unutulmuştu yalnızca. Sırtını yasladığı dağın dik yamaçlarında, toprak altında bulunan bu kentten Avrupalı gezginler bir iki satır da olsa söz etmişlerdi. 19. yüzyılda yapılan bilimsel bir yüzey araştırmasında da kimliği belirlenmişti. Ama bu silik İzlerin peşine pek kimse düşmedi. Uzun aralıklarla gerçekleştirilen bir iki ziyaret, gözlem… Sonrası derin bir sessizlik… Ta ki 1970 yılında yeniden keşfedilene dek.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?
A) Öykülemeye
B) Kişileştirmeye
C) Eksiltili cümlelere
D) Nesnel verilere
E) Abartmaya
(ÖSS 2004)
11. Çalışmalarımız sonuç verdi. Neler mi oldu? Ot bitmeyen bozkırlar, ipek gibi yumuşak topraklı ovalara dönüştü. Tarlalar, arı kovanları gibi uğuldamaya başladı. Toprağın derinliklerinde uyuyan sular yeryüzüne çıkarıldı. Kova kova süt veren inekler, kovan kovan bal veren arılar yetiştirildi. Sofraları, el ele verilerek üretilen yiyecekler süsledi.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Benzetme sanatından yararlanma
B) Öykülemeye başvurma
C) Yinelemelere yer verme
D) Betimleme yapma
E) Tanık gösterme
(ÖSS 2003)
CEVAPLAR
| 1.B | 4.E | 7.B | 10.E |
| 2.A | 5.E | 8.A | 11.E |
| 3.E | 6.C | 9.A |
]]>