Soru 1 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?
A) Tüketici davranışları üzerinde yapılan çalışmalar / alışveriş merkezlerinde yapılan müzik yayınlarının / müşterileri daha fazla tüketmeye yönelttiğini / ortaya koydu.
B) İstanbul'daki birçok alışveriş merkezinde / fon müziği kavramı / satışların artırılması amacıyla / istismar ediliyor.
C) Son yıllarda / birçok tüketici / mağazalarda kulakları sağır edercesine yapılan müzik yayınlarına / karşı çıkıyor.
D) Her ortamda bangır bangır müziğe maruz kalan, gürültü yüzünden iki laf edemez hâle gelen insanlar / müziğin zararlı etkilerine karşı / örgütleniyor.
E) Yeni kurulan "muziksizmekanlar.com" adlı site / insanların gürültüsüz bir ortamda oturup kafasını dinleyebileceği yerlerin listesini / yayımlıyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
I. Ek eylem
II. Birleşik sözcük
III. Hem yapım hem çekim eki almış sözcük
IV. Eylemsi eki
Aşağıdakilerden hangisi, yukarıda verilen dil bilgisel öğelerin tümünü örneklendirmektedir?
A) Ağustos çekildi, eylülün sesi / Birazdan konuşacak
"Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar"
B) Yağmurun eşliğiyle çocuğunu emziriyor yaz
Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar
C) Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar
D) Yosunların kapılara usulca / Tırmanıp yerleştiği
Yani eylülün sesi bu ise çok iyi baylar
E) Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
Yazınsal yapıtlar, yaratıldıkları dile özgü anlam ve anlatım olanaklarıyla donanmıştır. Bir yazınsal yapıt asıl anlamını ve değerini yaratıldığı dilin içinde bulur. Yapıtın içeriğini biçiminden büsbütün ayıramayacağımıza göre, hiçbir yazınsal yapıt eksiksiz olarak başka bir dile çevrilemez. Her çeviride, az ya da çok kaybolan bir şeyler vardır. Öte yandan, dünya üzerindeki okurların yüzde doksanı İlyada'yı, Hamlet'i, Savaş ve Barış'ı, Don Kişot'u çevirilerinden okumuş ve sevmiştir. Bu da gösteriyor ki ----.
Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) okurlar, biçimi öze tercih etmektedir
B) çeviri, gerekli ve vazgeçilmez bir etkinliktir
C) her çeviri aynı kalitede değildir
D) çevrilemeyen yapıtlar daha değerlidir
E) sanatsal metinler, bilimsel metinlerden kolay çevrilir
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
I. Sınavı kazandığımı duymuş ama inanmamıştı.
II. Mektubu yazmış ama postaya vermemişti.
III. Kitabı almış ama okumamıştı.
IV. Arkadaşını çağırmış ama gelmemişti.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatım bozukluğu vardır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) I. ve IV.
D) II. ve III. E) III. ve IV.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yâr
Senin de başında o çılgın rüzgâr
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünlem (seslenme) öbeği
B) İlgeç öbeği
C) Belirtisiz ad tamlaması
D) Birleşik zamanlı eylem
E) Niteleme sıfatı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
İnsanlar başkalarını da kendileri gibi zannediyor. Gazetedeki köşemde ne zaman bir şirketi veya bir kurumu eleştiren yazı yazsam hemen arayıp "Halledilmesi gereken bir işiniz mi vardı?" ya da "Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?" diye soruyorlar. Oysa ben sadece olanlarla ilgili eleştirilerimi yazıyor, fikrimi ortaya koyuyorum. Bu, benim yazar olarak sorumluluğum. Biz yazarlar, hepimiz böyle değil miyiz? Onlara göre ise bizim fikrimiz, sorumluluğumuz yok, ---- var ve bütün yazılarımızı bunlar için yazıyoruz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) duygusal tepkilerimiz
B) kişisel çıkarlarımız
C) beğenilme endişemiz
D) toplumsal görevlerimiz
E) çok okunma amacımız
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
(I) Gazetelerdeki köşe yazıları giderek magazinciler tarafından yazılmaya başlandı. (II) Bir zamanlar siyaset veya ekonomi alanında yazı yazanlar bile günümüzde magazine kayıyorlar. (III) Okunmak için bunun zorunlu olduğunu hissediyorlar herhâlde. (IV) Çünkü bir ömür vererek yazılan bilim kitapları en fazla bin adet satılırken kulaktan dolma bilgilerle yazılan "çerez" kitaplar, rekor üstüne rekor kırıyor. (V) Televizyonlarda dizi ve magazin haberleri yayımlamaktan bilim programlarına, belgesellere zaman kalmıyor. (VI) Dünyayı değiştirebilecek buluşlar çabucak geçiştiriliyor; manken, futbolcu, sarhoş sürücü haberleriyse dakikalarca yayımlanıyor.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılması uygun olur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Çocukluğumuzda yaz mevsiminin çekici (I) taraflarından biri, çizgi roman okuma özgürlüğüne kavuşmaktı. Bilgisayarların, televizyonun her evde bulunmadığı, DVD'lerin olmadığı zamanlarda, yaz sıcaklarında eve kapanan çocukların tek eğlencesiydi (II) çizgi romanlar. Fazla çeşit olmadığından piyasaya yeni çıkan ne varsa (III) alınıp okunur, (IV) okunanlar öteki çocuklardaki çizgi romanlarla değiştirilirdi. Aynı zamanda kitapçılar da okunmuş (V) çizgi romanları alır, satar, değiştirir ya da hemen oracıkta, duvar dibinde okunmak üzere kiralardı.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi eylemsidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) "Ateş Hırsızları Söylencesi” unutulmaz bir kitaptır.
B) 2007 yılında Türk Dil Kurumunun 75. yılını kutladık.
C) Yontma Taş Devrinden sonra Cilalı Taş Devri gelir.
D) Brüksel lahanası ve Hindistan cevizi aldılar.
E) Biraz ileride İzmir saat kulesi karşınıza çıkacak.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Çocukluğumda "fuar" sözcüğünün tek anlamı vardı: İzmir 9 Eylül Enternasyonal Fuarı. "Fuar"ı, her yıl aynı günlerde açılarak bölgeye en hareketli günlerini yaşatan etkinliğin düzenlendiği mekânın adı zannederdik. Duvarlar ve çitlerle sınırları belirlenmiş o geniş bahçe, bir ay süren fuar etkinliklerinden sonra park alanı olarak hizmet vermek üzere halka açık tutulur, yine "fuar" olarak anılırdı. Ancak o bir aylık sürenin dışında sönük kalır, tenhalaşırdı. Her yıl büyülü bir coşkuyla başlayan asıl etkinlik, İzmirlilerin yanı sıra bölgenin bütün şehirleri ve hatta bütün ülke tarafından büyük bir heyecanla beklenirdi. Şimdi fuar yok, o heyecan da yok.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Ele alınan konuyla ilgili açıklayıcı bilgiler verilmiştir.
B) İzmir Fuarı'nın şehirdeki etkisinden söz edilmiştir.
C) Karşılaştırmalardan yararlanılmıştır.
D) Geçmişe özlem dile getirilmiştir.
E) Örneklendirmelere yer verilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
Aşağıdakilerin hangisinde ayraç içinde verilen kavram cümlenin içeriğiyle uyuşmamaktadır?
A) Roman okurken kendimizi olayın akışına kaptırsak da zihnimiz hep arkalarda bir yerde bir amaç, bir düşünce, bir niyet, gizli bir merkez arar. (yazınsal metnin bildirisi)
B) Macera, aşk ve dedektif romanları, bundan sonra ne olacak diye; modern, edebî romanlar ise yazar nasıl bir atmosfer yaratmış diye okunur. (kategorize etme)
C) Roman okurken aklımızın bir yanıyla yazarın anlattığı şeylerin ne kadarını yaşadığını, ne kadarını hayal ettiğini anlamaya çalışırız. (yerelden evrensele varma)
D) Roman okumak, bir noktadan hareket ederek birbiriyle çelişen birçok düşünceyi huzursuzluk duymadan aynı anda görebilmek ve anlayabilmek demektir. (çok anlamlılık)
E) Roman okurken yazarın görüp anlattığı şeylerin kendi hayatımızdan bildiğimiz somut şeylere benzeyip benzemediğini sürekli olarak sorgularız. (gerçeğe uygunluk)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) Takımımızın ilk kez katıldığı bu turnuvadaki başarısını kimse yok sayamaz.
B)Sabahki sınavda 24 kişilik sınıfta bir kalemtraş bulunamamıştı.
C) Bu küçük oyunlarla bizi alt edeceğini sanıyorsa aldanıyor.
D) Kılavuzumuz, gezi planında da bir değişiklik yaptığını söyledi.
E) Geçtiğimiz yaz İç Anadolu'nun önemli şehirlerinden birkaçını gezdik.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Ressam Mustafa Salim, beş yıllık aradan sonra Ankara'daki Atlas Sanat Galerisinde "Meditasyon" başlıklı yeni resim sergisini açtı. Geçmişte Monet çağrışımı yapan izlenimci resimleriyle dikkat çeken ressamın, bu sergideki resimlerinde soyut bir anlayışa yöneldiği görülüyor. Mustafa Salim, eşit fırça darbeleriyle ritmik yinelemeler yaratarak gökyüzü ve yeryüzü temalarını örgüsel bir biçimde yansıtıyor. Bir sorgulama mekânı olarak kullandığı tuvale resmettiği doğa, değişik renklerle homojen bir dağılım sunuyor. Bu dağılım, izleyiciyi belli bir noktaya odaklayarak izleyicinin denge kurmasını, dinginleşmesini sağlıyor. Böylece meditasyon, amacına ulaşıyor.
Bu parçada tanıtılan ressamla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Resimlerini nerede sergilediğine
B) Sanat anlayışında nasıl bir değişim olduğuna
C) Resimlerinin izleyicide ne gibi etkiler yarattığına
D) Resimlerin yapımına ne kadar zaman harcadığına
E) Resimlerini yaparken ne tür teknikler kullandığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
Polisiye romanların hepsi "katil kim"den ibaret değildir. İyi polisiye, eleştirir. İyi polisiye yazarı da yaşadığı topluma, çevreye, kültüre, siyasete, insana sorgulayarak bakar; onları deşifre eder. Polisiyenin en ünlü yazarlarından biri olan Agatha Christie'ye bakın. Çoğu romanıyla çökmeye yüz tutmuş İngiliz aristokrasisinin suçlarına odaklanmıştır. O sınıfın üzerindeki saygınlık örtüsünü parçalar, ince ince yerer o sınıfın üyelerini. Kısacası itibarını sarsar soyluların. Bu bakımdan benim son romanımda yaptığım şey, söylendiği gibi, polisiye roman türüne yenilik getirmekten çok, o türün zaten var olan olanaklarını biraz daha genişletmek olarak değerlendirilmeli. Bunu yaparken önceden yaptığım eleştirilerin altını daha kalın çizdiğimin fark edilmesini de isterim doğrusu.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini söylememiştir?
A)Polisiye romanların kendine özgü bir dil ve anlatım gerektirdiğini
B)Polisiye romanların sadece merak ve heyecan öğesi içermediğini
C) Son romanında eleştirelliğin dozunu artırdığını
D) Kendisi hakkında yapılan bir değerlendirmeye tam olarak katılmadığını
E) Bütün polisiyelerin aynı kefeye konulamayacağını
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
(I) Otuz yıl süren araştırmalarda, çocukların yaz tatilinde bir önceki eğitim yılına göre zihinsel yeterlilik bakımından bir ay geriledikleri ortaya çıktı. (II) Başka bir araştırmada da benzer bir sonuca ulaşıldı: Çocuklar tatil boyunca zekâ derecelerinden bir puan kaybediyor. (III) Yaz tatillerini öğretici faaliyetlerle değerlendirmeyen çocukların, yeni öğretim yılı başladığında ötekilere göre geri kaldığı da yapılan araştırmalarla saptandı. (IV) Bu fark kısa sürede kapatılabilse de, çocukların bu durumla hiç karşılaşmaması gerekiyor. (V) Uzmanlar, uzun tatiller sırasında anne babaların, aile çevresinin; okul başladığında ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin bunun bilincinde hareket etmesi gerektiğini söylüyor.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Hayır, buna katılmıyorum. Bunu söyleyenler ya romanımı dikkatli ve doğru okumadılar ya da benim roman anlayışımı bilmiyorlar. Eğer bir eleştiri yapılacaksa bunun tersi daha uygun olurdu. Çünkü ben romanda önce kahramanlar yaratıp sonra o kahramanlara uygun x, y, z gibi olaylar bulmaya çalışmam. Ben önce x, y, z gibi konuları, olayları bulurum; sonra o konu ve olaylara en uygun kahramanları yaratmaya çalışırım. Hatta bu yüzden, romanlarıma ad koyarken o romanlardaki kahramanların adını kullanmam.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiştir?
A)Romanınızda ele aldığınız konunun kahramanın gölgesinde kaldığı yönündeki eleştiriyi haklı buluyor musunuz?
B)Son romanınızın adı ile konusu arasında uyumsuzluk olduğu söylenebilir mi?
C)Yarattığınız kahramanların gerçek hayatta rastlanmayan kişiler olduğunu söyleyenlere katılıyor musunuz?
D)Son romanınızdaki kahramanların, karakterden çok tip özelliği gösterdiği iddialarını doğru buluyor musunuz?
E)Romanınızda gizemli olaylardan gerçeğe pek yer kalmadığını söyleyen eleştirmenlere hak verilmeli mi?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
(I) Televizyon dizilerini değerlendirme ölçütlerimiz ne kadar farklı, ne kadar çelişkili; böyle olması da doğal. (II) Dizilere farklı açılardan bakıyor; onlardan farklı şeyler bekliyoruz. (III) Kimimiz sadelik, ciddiyet ve tutarlılık; kimimiz ölçüsüzlük, çılgınlık ve coşku arıyoruz. (IV) Kimimiz hesaplı, milimetrik, çok iyi üretilmiş sahnelere; kimimiz bir ırmak gibi kendi yolunda akan bölümlere düşkünüz. (V) Sonraki hafta yayımlanmak üzere bölümlerin en ilginç, en heyecanlı yerinde kesilmesinden nefret eden de var; diziyi daha da ilgi çekici kıldığını düşünerek bundan hoşlanan, bunu destekleyen de.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalı virgül (;) yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
Aşağıdakilerin hangisinde, ayraç içinde verilen kavramla cümledeki eylemin çatısı uyuşmamaktadır?
A)Kadın, sokağın ortasında yere düştü. (etken eylem)
B)Adam, bu sıkıntılı işten kolay sıyrıldı. (dönüşlü eylem)
C)Okulun bahçesindeki ağaç dün kesildi. (ettirgen eylem)
D)İki arkadaş önemsiz bir şey yüzünden bozuştu. (işteş eylem)
E) Bu durum kardeşimi çok sarstı. (geçişli eylem)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
Ön yargı denince aklıma hep lisedeki edebiyat öğretmenimiz gelir. Dersin birinde, gençliğin verdiği saflıkla ön yargılara şiddetle karşı çıkıyorduk. O, "Çocuklar!" dedi, "Ön yargılara karşı ön yargılı olmamalıyız. Çünkü bir metni anlamamızın ön koşulu, o metne ilişkin ön yargılarımızdır. Metinden ne elde etmek istediğimizi bilmiyorsak o metne nasıl yaklaşacağımıza ilişkin bir yöntemimiz de yok demektir." Kafamızda çoktan mahkûm edilmiş bir kavramı, öğretmen bu sözleriyle yeniden tartışmaya açıvermişti.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Ön yargıların günlük hayatta başka, sanatta başka sonuç verdiği
B)Ön yargılı davranışların özellikle insan ilişkilerine zarar verdiği
C) Ön yargıların yanlışı olduğu kadar doğruyu da içerebileceği
D) Gençlerin yaşlılardan daha çok ön yargıya sahip olduğu
E) Dünyada ön yargısız insan bulunamayacağı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, birden çok neden sonuç ilişkisi vardır?
A)Elektrik teli fırtınadan koptuğu için öğleden sonra ilçeye dört saat elektrik verilemedi.
B)Hava sıcaklığının 3 derece düşmesine karşın kasabanın yaşlıları sıcaktan sokağa çıkamıyordu.
C)Televizyon insanın hayatına böyle egemen olursa toplum her anlamda yoksullaşır.
D)Çocuklarına, kaldırabileceklerinden fazla sorumluluk yüklemeseydi belki de bu tür sorunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı.
E)Filmlerin şiddet içermesi, insanların, istediklerini elde etmede şiddeti bir yöntem olarak görmesine neden oluyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
Bir muhabir, muhalif ve uyumsuz tutumuyla tanınan bir punk şarkıcısıyla punk müzik üzerine yaptığı röportajdan sonra birlikte sokakta yürümeye başlar. Dinlediklerinden biraz da kafası karışmış olan muhabir sorar: "Peki punk nedir?" Müzisyen, yolun kenarındaki bir çöp kutusunu tekmeler ve "İşte punk budur!" der. Birkaç adım sonra muhabir de bir çöp kutusuna tekme atar ve “Punk bu mu şimdi yani?" diye sorar. Müzisyenin yanıtı şaşırtıcıdır: "Hayır! Bu, modaya uymaktır!"
Bu parçada, punk müzik yapan sanatçının vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Müzikseverlere saygı göstermek gibi bir kaygısı olmadığı
B) Müzikte gündelik doğal gürültülerden yararlandığı
C) Müzikle teknolojiyi birleştirmeye çalıştığı
D) Grupla değil, tek başına müzik yapmak istediği
E) Yaptığı müziğin taklit edilmeyen bir aykırılık içerdiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
Şiirde sözcüklerle uğraşmak zordur. Çünkü önemli olan, sözcüklerin özellikle birden çok anlama gelmeleri yanında sesleridir de. İçeriği belirleyen de sözcüklerin seçimidir. Hikâyede ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayızdır: Ritmi, üslubu, hatta sözcük seçimini belirleyen, yazarın kurduğu evren ve o evrende yaşanan olaylardır. Hikâyeye Latinlerin şu kuralı hükmeder: "----" Şiirdeyse bu kuralı şöyle değiştirmek gerekir: "----"
Düşüncenin akışına göre, bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilenler getirilmelidir?
A) Kendini toplumun önüne çıkarma – Toplumun seni yönlendirmesine izin verme
B) Önce şiire başla, arkasından hikâyeye yönel – Önce hikâyeye başla, arkasından şiire yönel
C) Konuya hâkim ol, sözcükler arkadan gelir – Sözcüklere hâkim ol, konu arkadan gelir
D) Hikâye yazarken biçim özü belirlesin – Şiir yazarken öz biçimi belirlesin
E) Duygularını değil düşüncelerini kullan – Düşüncelerini değil duygularını kullan
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
Orhan Veli'nin Aragon'dan çevirdiği "Elsa'nın Gözleri" şiiri, bir çeviri başyapıtıdır. Orhan Veli, 10 dörtlükten oluşan bu şiirin sadece 5 dörtlüğünü çevirmiş, kaynak metnin 4, 5, 6, 7, ve 8. dörtlüklerini çevirmemiştir. Belli ki bu dörtlükleri Türkçe söylemede ötekilerdeki kadar başarılı olamadığını kavramış ve bırakmıştır. Onları da çevirseydi büyük olasılıkla "çeviri kokuyor" eleştirisine maruz kalacaktı. Ben de şiir çevirdiğim için biliyorum: ---- Bunu fark etmek ve orada durmak gerekir. Orhan Veli de işte bunu yapmıştır.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) İyi bir çeviri yapsan da kimseye yaranamazsın.
B) Bir dilde yaratılan şiirin tümü, başka bir dilde tam karşılığını bulamayabilir.
C) Her iki dili de iyi derecede bilmeyenler, çeviriye soyunmamalı.
D) Bir şiiri çevirmek, bir bakıma, onu başka bir dilde yeniden yaratmaktır.
E) Şiirin çevrildiği dil, kaynak metnin dilinden daha zengin olabilir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Romanda dil, bir hizmetkâr olduğunu unutup efendi rolüne soyundu mu romanın dengesi bozulur. İşlek, akıcı, sanatsal bir dil, geçici olarak okurun gözünde romanı yüceltebilir. Fakat sadece geçici olarak... Dilin tadına varılınca onun gerisinde yatanı görmek ister okur. İşte o zaman hayal kırıklığına uğramamalıdır. Dilin büyüsünden başka bir şey, örneğin yapısal bir değer getirmeyen roman, başarısız romandır.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?
A)Romanda dilin bir araç olduğu unutulmamalıdır.
B)Anlatımdaki renkliliğin, anlatılanı gölgelemesine izin verilmemelidir.
C)Özgün bir dil yaratmak, özgün bir roman yaratmanın garantisi değildir.
D)Roman, biçim ve içerik dengesi üzerine kurulmuş bir edebiyat türüdür.
E)Romanda kahramanlar arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
(I) Oturup dururken biri “Yüce Türk ulusunun asil evlatları...” gibi bir söz söylemeye başlayınca şaka yapıyor diye güleriz. (II) Ancak bir törende biri kürsüye çıkıp böyle sözler söyleyince bu sözler yerini bulmuş olur. (III) Destanların epik dili, işte buna benzer. (IV) Bu dili, halkın bildiği, kullandığı sözcüklerle günlük yaşamda kullanılmayan dizeler oluşturur. (V) Böyle bir yapıtı dinleyen kişi, tek tek imgeler üzerine düşünerek duygulanmaz. (VI) Tıpkı bir musiki parçasındaki tek tek notaların değil, belli formların güzel ve etkileyici olması gibi.
Düşüncenin akışına göre, bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Çünkü destandaki epik etki, şiirin bütününe dağılmıştır.” cümlesi getirilebilir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Neden sonra uyuyakaldı. Gece boyunca bir su aktı durdu düşünde. Bir iki kere yataktan kalktı, muslukları sıktı ama onlardan değildi gelen ses. Su, boyuna aktı. Ama odanın tavanı alçalmadı, duvarları iki yandan yaklaşmadı, yatağı altından kaymadı... Evet, karabasanlardan uzak bir geceydi. Su akıyordu sadece. Bu da ta çocukluğundaki çocuk seslerini anımsatıyor, pek de rahatsız etmiyordu onu. Sabah kalktığında camdan bakmak istemedi canı. Gecenin büyüsü hemen bozulacaktı. Dışarıda kentin beylik bir pazar sabahı vardır mutlaka. Kurşuni gök, yoğun baca dumanlarını acımasızca bastırıyordur yine insanların üstüne.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A)Olanlar, her şeyi bilen bir anlatıcının bakış açısından verilmiştir.
B) Anlatımda söz sanatlarına yer verilmemiştir.
C) Öyküleyici ve betimleyici öğeler bir arada kullanılmıştır.
D) Sıkça tekrarlanan durumlardan söz edilmiştir.
E) Kahramanın ruhsal yapısına özgü ayrıntılar verilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Günümüz edebiyatında tanık gösterme yöntemi çok revaçta. Birçok yazar, yazılarında büyük yazarlardan alıntılar yapıyor. Yazmaya yeni başlamış, daha neyin ne olduğunu öğrenmenin ilk basamaklarını tırmanan gençlerin yazıları bile Dante'nin, Hugo'nun, Dostoyevski'nin, Beckett'ın sözlerinden geçilmiyor. Klasikleşmiş yazarlardan alınan cümleler, bu yapıtlarda gecekondu duvarındaki eski tapınak taşları gibi duruyor.
Bu parçanın son cümlesinde vurgulanmak istenen düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?
A)Alıntıların kullanıldığı yapıtların sanatsal bakımdan niteliksiz olduğu
B) Genç yazarların her yapıttan alıntı yapmaması gerektiği
C) Alıntıların hangi yazara ait olduğunun belli olmadığı
D) Alıntı cümlelerin yerli yazarlardan seçilmediği
E) Alıntılanan parçaların yeterince dikkat çekici olmadığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Sanayi üretimi yerel, ulusal renkleri yok ediyor. Çünkü bunlarda insanın rolü en aza indirgenmiş, hatta ortadan kaldırılmış durumda. Aynı kalıptan çıkmış, birbirinin aynısı yüz binlerce eşya... Dünyanın neresine giderseniz gidin aynı ürünleri görürsünüz. Bu nedenle, el sanatlarının tanıtıldığı etnografya müzeleri şimdi daha çok gerekli. Halkın kendi sanatının müzesi olmadan ulusal bellek oluşmuyor. Nitekim birkaç yüzyıldan beri Batı sanatını tekrarlayıp duruyoruz ama kendi kültürümüz bir adım ileri gitmiyor. Küreselleşme güç kazandıkça sizi diğerlerinden ayıracak, size ait olan kültür ürünleri daha çok önem kazanıyor.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Etnografya müzelerinin işlevine
B) Küreselleşmenin sonuçlarına
C) Fabrikasyon üretimin zararlarına
D) Ulusal kültürün korunmasına
E) Yerli malı kullanmanın önemine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Sadece edebî eleştiri değil, en genel anlamıyla eleştiri bugün en çok gereksinim duyduğumuz şey. Karşılaştığımız olayları, durumları, kurumları, düşünceleri, gelenekleri eleştirebilmek yani... Biz insanız ve bizim ülkemiz burası. Donmak, kalıplaşmak yüzyıllardan beri yavaş yavaş çürütüyor bizi, uygar dünyadan uzaklaştırıyor. Bütün toplum aynı salgın hastalığa yakalanmış gibiyiz: Eleştirmeme hastalığı. Bugün birtakım tabuların yıkılışını umutla izlerken birtakım başka tabuların aynı bağnazlıkla yaratıldığını ve yıkılan tabuların yerini aldığını kaygıyla seyretmekteyiz.
Bu parçanın bütününde yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal eleştirinin bilimsel değil, duygusal yöntemlerle yapılmasından
B) Bireylerin, kendilerini eleştirmek yerine hep başkalarını suçlamasından
C) Çağdaşlaşmanın, iyi ya da kötü her şeyi eleştirmek sanılmasından
D) Eleştirinin yalnızca olumsuzluklara yönelik bir kavram olarak görülmesinden
E) İnsanların, düşünceleri sorgulama alışkanlığı edinememiş olmasından
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
(I) Fotoğraf makineleri, kameralar, hiçbir dönemde olmadığı kadar hayatımızın içinde. (II) Dijital teknolojiyle birlikte lüks olmaktan çıkan fotoğraf makinelerini artık herkes kolayca edinebiliyor. (III) Ayrıca akıllı telefonların hayli geliştirilmiş fotoğraf özelliği, yanınızda bir şey taşımadan size fotoğraf çekme olanağı sunuyor. (IV) Bütün bunlara, çekim sonrası baskı aşamasının da dijital teknolojiyle birlikte ortadan kalkmış olmasını ekleyince ortaya bugünkü sonuç çıkıyor. (V) Piyasaya çıkan bir sürü ürün ve model arasından hangisini seçeceğimiz konusunda kafamız karışıyor. (VI) Çevremiz, gündelik hayatın her anında olup biten her şeyi fotoğraflayıp sosyal paylaşım sitelerine aktaran kişilerle dolup taşıyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A)Ülkemizin şehirler arası yollarında en çok yaygın ulaşım aracı, otobüstür.
B)Akdeniz Bölgesi'ndeki kimi plajlarımız, dünyanın en iyi plajları arasında sayılıyor.
C)Detaylı araştırma yapmadığımız için bu konudaki bilgilerimiz sınırlıdır.
D)Spora başlamadan önce ısınma hareketleri yapmak, olası sakatlıkları önler.
E) Galiba birkaç yıl içinde ev telefonları da tarihe karışacak.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
(I) Tasavvuf felsefesi, 12. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar Türk kültürüne yön vermiştir. (II) Anadolu'da yerleşik ve yarı yerleşik topluluklar arasında farklı uygulama biçimleri gösteren bu felsefe, dinî bir içerik taşır. (III) Belli bir tasavvuf anlayışına bağlı derviş şairlerin şiirleri de bu yüzden bağlı oldukları inanışın gereklerini içeren ilkelerle doludur. (IV) Belki Pir Sultan Abdal'ın kimi şiirleri istisna sayılabilir. (V) Yunus Emre ayrı tutulursa tasavvuf inancını taşıyanların çoğu, şiirlerini didaktik tarzda kaleme almıştır. (VI) Tasavvufî şiirlerin çoğu da böylelikle kişilerin duygularından çok aklına seslenen, onlara bir dünya görüşü aşılamaya çalışırken kuruluğa düşen ürünler olmuştur.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, kendisinden önceki cümlede belirtilenlere bağlı bir sonucu dile getirmektedir?
A) II. ve III. B) II. ve V. C) III. ve V.
D) III. ve VI. E) V. ve VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
Lamartine, en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığını soran bir gazeteciye, bir gece ormanda yürürken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini söylemiştir. Ölümünden sonra odasında bulunan notlardan anlaşılmıştır ki şair, o şiiri yıllar boyu yazıp silip düzeltmiştir. Bu, gece gündüz sınava çalışan ama sınav sabahı geldiğinde hiç çalışmadığını söyleyen öğrencinin tutumuna benzer. O öğrenci, o sınavdan aldığı yüksek puanı çalışmasına değil de zekâsına bağlamamızı beklemektedir. Lise yıllarında çoğumuz bunu yutmamayı öğreniriz. İlhamla yazdığını söyleyen şairler de benim gözümde böyledir.
Bu parçada "ilham"la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Şairlerin yaratıcı ve saygın görünmek için başvurduğu bir tür hile olduğu
B) Şiirde, emekten daha önemli bir unsur olarak öne çıktığı
C) Kimi sanatçılarda çok, kimilerinde ise az bulunduğu
D) Şairlerin kendilerini çevreden soyutlamasını gerektirdiği
E) Şairlerin aynı konuyu farklı ilhamlarla yazabileceği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
(I) Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyılın başlarında Batı tarzı eğitimi benimsemekte yaşanan sıkıntıların ardından yurt dışına öğrenci gönderilmeye başlandı. (II) Osmanlı yönetimi ilk kez III. Selim zamanında Fransa büyükelçisinin yardımıyla İshak Efendi'yi eğitim için Paris'e gönderdi. (III) Sultan II. Mahmut da konu üzerinde önemle durdu ve 150 öğrenciyi Avrupa'ya yolladı. (IV) 1834'te Mekteb-i Harbiyenin açılmasından sonra bu okulu bitiren üstün yetenekli öğrencilerin Paris, Viyana ve Londra’daki askerî okullara gönderilmesi neredeyse bir kural hâlini aldı. (V) 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da o kadar çok Osmanlı öğrencisi bulunuyordu ve Osmanlı bunlar için 1856'da Paris'te Mekteb- i Osmani adıyla bir okul bile açıldı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. ve IV.sü, kurallı ve birleşik eylem cümleleridir.
B) II.si, zarf tümleci ve dolaylı tümleç içeren basit cümledir.
C) III. ve V.si, bağlaçla bağlı cümlelerdir.
D) IV. cümlede birden fazla eylemsi vardır.
E) V. cümlede açıklayıcı ara söz kullanılmıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
Yaşam içindeki başarı, sorunlarımız olup olmamasına değil, bu yılki sorunlarımızın geçen yılkilerle aynı olup olmamasına bağlıdır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Karşılaştığımız sorunları çözerken kullandığımız yöntemler, kariyerimizin nasıl olacağını belirler.
B) İnsan, çözemeyeceğini anladığı sorunları zamana bırakırsa gelecekte daha az sorunla karşılaşır.
C) Gündelik bir sorunun çözümünde çevremizdeki deneyimli kişilerden yardım almak en kestirme yoldur.
D)İnsanların yaşamdaki başarısının ölçütü, sorunlarını çözmekte gösterdikleri performansta saklıdır.
E) Sürekli olarak yeni sorunlarla uğraşmak zorunda kalan kişiler, yaşamda başarılı olamaz.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
(I) Bir sanat yapıtı, konunun nasıl ele alındığı, nasıl işlendiği açısından değerlendirilmelidir. (II) Bunun için, bir sanat yapıtının değerlendirilmesinde esas olan, anlatılandır, yani konudur. (III) Hemen hemen bütün sanatçı ve eleştirmenler bu bilinçle hareket eder. (IV) Ama bazı kişiler, beğendikleri, onayladıkları bir konuyu işleyen yapıtı güzel ve değerli bulurlar. (V) Bu tür değerlendirmeler, bir portreyi sevgilisine benzediği için güzel bulmak gibidir; oysa sanat eleştirmenleri, perspektife, anatomiye, çizgilerin ve renklerin kullanımına önem verir değerlendirmelerinde.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi parçada anlatılan düşünceyle çelişmektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, "doğruların zaman içinde değişebilirliği" anlatılmıştır?
A) Her soru aynı zorlukta olmadığı gibi, her cevap da aynı değerde değildir.
B) İnsan hayatında her zaman sorular kalıcı, cevaplar ise geçicidir.
C) Doğru, elbisesini giyinene kadar; yalan, dünyayı dolaşır.
D) Gerçekler düşleri, düşler gerçekleri etkiler.
E) Her sorunun cevabı o sorunun içinde saklıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
Bu hazin yolcuların en küçüğü
Bir zaman baktı o viran kuyuya
Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü
Parmağından sıyırıp attı suya
Bu dörtlükte aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Kaynaştırma ünsüzü
D) Ünlü düşmesi
E) Ulama
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
Bir kişiyi anlamak, dünyanın o kişinin bakış açısından nasıl göründüğünü kavramaktır. Bunun için hem bilgiye hem de hayal gücüne ihtiyaç duyarız. Romancı olarak esas işimizin elden geldiğince tek tek bütün roman kişilerinin yerine geçmek, romanın anlattığı dünyayı onların gözünden görmek olduğunu hiç unutmamaya çalışırız. Bu işin en zor yanı, bize ruhsal olarak benzemeyen kişilerin bakışını yakalamaktır. En tuhaf yanı ise onların gözüyle dünyaya bakarken kimi özelliklerimizi de onlara vermemizdir.
Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar için aşağıdaki yargılardan hangisinin söylenmesi uygun olmaz?
A)"İnsanları anlamanın yolu, empatiden geçer." ilkesine bağlıdır.
B)İyi romancıların, kahramanlarıyla özdeşleşerek yazdığına inanmaktadır.
C)Kendi bakış açısını yansıtmayan kişilere romanlarında yer vermemektedir.
D)Kendi özelliklerinden bazılarını kahramanlarına aktarmaktadır.
E) Roman sanatında bilginin ve düş gücünün önemli olduğunu
düşünmektedir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Aşağıdaki cümlelerden hangisi, ayraç içinde verilen sözcüğün anlamını içermemektedir?
A)Bu resimlerde, Anadolu'nun binlerce yıllık kilim desenleriyle Batılı, modern resim teknikleri iç içe geçmiş. (sentez)
B) Yazar, oluşturduğu mekân içinde kahramanlarının soluk alıp vermesini, yaşamasını sağlayamamış. (yapaylık)
C) Kent yaşamının karmaşasını ve hızını yansıtmak isteyen bir yönetmen için en uygun yer İstanbul'dur. (üstünlük)
D) Romandaki dil ve anlatım, olayın seyrine ve kahramanların durumuna göre değişim gösteriyor. (uyum)
E) Ana dilini tüm incelikleri ve zenginliğiyle kullanan şairler, ülke sınırlarını kolaylıkla aşıyor. (inandırıcılık)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 1 |
Ne senden önce, ne senden sonra ben kimseyi sevmedim.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) “Ne ... ne” bağlaç olarak kullanıldığı için cümlede virgüle (,) gerek yoktur.
B) “senden” sözcükleri dolaylı tümleç görevindedir.
C) Yüklemin olumsuz biçimde kullanılması, cümlede anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
D) Yüklem, geçişli bir eylemdir.
E) Bir sözcükte kaynaştırma ünsüzü kullanılmıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
"Düşünce romanı" terimi, ilk kez, eleştirmen Semih Gümüş'ün Adalet Ağaoğlu'nun romanlarını tanımlarken kullandığı bir kavram. Ondan sonra birçok eleştirmen de Adalet Ağaoğlu için aynı kavramı kullandı. Gerçekten de onun pek çok romanı, Türk toplumunun belirli dönemlerdeki toplumsal dönüşümünün tarihî ve sosyolojik incelemesi olarak okunabilir. Bu romanlarda boy gösteren her karakter, belirli bir yerin ve zamanın ürünüdür.
Aşağıda Adalet Ağaoğlu'nun romanlarıyla ilgili olarak verilen
I.Adalet Ağaoğlu, "Romantik Bir Viyana Yazı"nda, peşinden sürüklenen okuru ile iş birliği içinde romanı yaratan bir yazar kurgulayarak yazarı bir roman figürü hâline getirir.
II. "Ölmeye Yatmak" romanında Cumhuriyet devrimleri, Atatürk'ün ölümü, Varlık Vergisi, Kore Savaşı, Marshall Yardımı gibi olaylar karakterlerin hayatlarındaki kişisel olaylarla kesişir ve onların seçimlerini etkiler.
III. "Fikrimin İnce Gülü"nde 1950'li yıllarda başlayan demokratikleşme çabaları, propaganda aracı olarak köye gönderilen mavi Ford'un karakterler üzerindeki etkisi, Almanya'ya işçi olarak giden ilk kuşaktan Bayram'ın otomobil tutkusu 70'li yıllara kadar gelen bir panorama olarak sunulur.
IV. "Üç Beş Kişi" romanında feodal ve toprağa bağımlı geçmişinden silkinen, yeni bir endüstri ve kapitalizm merkezi olarak gösterilen Eskişehir'deki eski bir toprak ağasının üç kuşakta yeni bir iş adamına evrimleşmesi anlatılır.
V.Yazar, "Yaz Sonu" adlı romanında olayların geçtiği yer olan Side'nin Antik dilde "nar" anlamına gelmesini, açılıp parçalandığında kişiler ve cinsiyetler arasındaki bölünmeyi ve yabancılaşmayı simgeleyen bir metafor olarak kullanır.
yargılarından hangileri bu parçada öne sürülen düşünceyi örneklendirmez?
A) I. ve II.
B) I. ve V.
C) II. ve III.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
(I) Ev sahibesine basamaklarda raslamamayı başarmıştı. (II) Beş katlı yüksek bir binanın tavan arasındaki küçük odası, bir barınaktan çok, bir dolabı andırıyordu. (III) Onun yemeklerini hazırlıyan ve diğer işlerine bakan ev sahibesi, aşağı kattaki bir dairede oturuyordu. (IV) Sokağa her çıkışında onun mutfağından geçmesi gerekiyordu ve mutfak kapısı sürekli açıktı. (V) Genç adam, kapının önünden her geçişinde, ev sahibesine olan borçlarını anımsıyor ve derin bir mahcubiyet duygusuyla sarsılıyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?
A) I. ve III.
B) II. ve III.
C) II. ve IV.
D) III. ve IV.
E) III. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
Kimileri, karınları doyduğu zamanlarda iyimser, puslu ve kapalı havalarda karamsar olduklarını düşünürler. İyimserlik, karamsarlık, kötümserlik böyle sığ kavramlar değildir. Bunlar, beraber anıldıkları düşünceler ve beslendikleri kaynaklar çevresinde anlam kazanır. İyimser ya da karamsar bir bakış açısına sahip olmak önemli değildir, bunlardan biri herkeste vardır nasıl olsa. Önemli olan, kendi içindeki iyimserliği ya da karamsarlığı dengeleyecek, güçlü, dayanıklı bir bakış açısına sahip olmaktır. Buna sahip değilseniz yaşamın getirdiği dalgalanmalara, yalpalamalara karşı korumasız kalır; iyimserlikle kötümserlik arasındaki uçurumlarda yuvarlanır durursunuz.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Kimi yerleşik düşünceleri çürütmeye yönelme
B) Olay ve durumlara bakış açısının önemine vurgu yapma
C) Tanımlama yoluyla kavramları ayırt etme
D) Bir eksikliğin yaratacağı durumu somutlaştırma
E) Bir durumu belli bir koşula bağlama
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
Çoğu günümüze kalamayan bu yapıların kimilerini,
I II III
Avrupalı sanatçıların çok eski dönemlerde yaptıkları
IV
resimlerde veya Osmanlı minyatürlerinde görebiliyoruz.
V
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisi iyelik (tamlanan) eki almamıştır?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
Bir grup bilim adamı pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiğini görür. Birkaç pireyi toplayıp otuz santimetre yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Altlarındaki metal zemin ısıtılır. Pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, başlarını tekrar cama vururlar. Pireler, cama vura vura o zeminde otuz santimetreden fazla zıplamamayı öğrenirler. Bundan sonra deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, yani tam otuz santimetre zıplar. Üzerlerinde cam tavan yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiçbiri cesaret edemez.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Canlıların karşılaştığı ortak sorunlar, ortak bir engele dönüşür.
B)Canlıların acıya dayanabilme sınırı, birbirinden farklıdır.
C)Canlıları sınırlayan, dış engeller değil, deneyimleriyle edindikleri iç engellerdir.
D)Canlılara bir alışkanlık kazandırmak için onları zorlamak şarttır.
E)Bilimsel deneylerin amacı insani gelişmeyi hızlandırmaktır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
(I) Batı uygarlığı, Eski Yunan ve Latin uygarlıkları üzerine kuruludur. (II) Batı kültürü ve sanatı da aynı kaynaktan beslenmiş, mayalanmış; zaman zaman ortaya çıkan parlak beyinlerle sıçrama dönemleri yaşamıştır. (III) Bugün İtalyan, Fransız, Alman ve İngiliz edebiyatı denen birimlerin hiçbiri, bağımsız değildir ve tek başına düşünülemez.(IV) Bir ilişkiler ağı olarak tanımlanabilecek Batı edebiyatında, yazarlar, yapıtlar ve biçimler sürekli bir iç içelik, bir bütünlük sergiler. (V) Günümüzde dünya edebiyatı da küreselleşmekte, ulusal edebiyatlar yerlerini evrensel bir dünya edebiyatına bırakmaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) II. ve III.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
AA | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Anadolu’nun çeşitli yörelerine dağılan aydınlar, gittikleri yerlerde pek çok saz şairi ile karşılaşmış ve onları çeşitli yayın organları aracılığıyla edebiyat dünyamıza tanıtmışlardır. Bunlardan en önemlisi, bir kutlama sırasında Ahmet Kutsi Tecer tarafından fark edilen Âşık Veysel olmuş; böylece âşıklık geleneği bir canlılık kazanmıştır. Radyolarda âşıklarla ilgili programlar yapılmış, plak ve kasetler doldurulmuş, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli festivaller düzenlenmiştir. Bütün bu çalışmalar saz şiirinin günümüze kadar devam etmesini sağlamıştır. Günümüz saz şairleri; dil, ölçü ve nazım şekli olarak halk şiiri geleneğini devam ettirmiş; eskiden olduğu gibi aşk, doğa vb. temaların yanı sıra sosyal ve siyasal konuları da ele alıp işlemişlerdir.
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A)Âşık Veysel’in keşfiyle aydınlar arasında halk edebiyatına olan ilginin arttığından
B)Cumhuriyet Dönemi saz şairlerinin şiirde toplumsal konulara yer verdiğinden
C)Halk şiiri geleneğini devam ettirenlerin halk edebiyatının özüne sadık kaldığından
D)Halk şiirinin 20. yüzyıl teknolojisiyle yaygınlaştırıldığından
E)Saz şairlerinin tanınmasında aydınların önemli katkıları olduğundan
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç içinde verilen dil bilgisel öğe yoktur?
A) Baktık bir evin bahçesi, ilk defa bir evin bahçesi başını almış gidiyor (belirtili ad tamlaması)
B) Bir çocuk Grenoble’da İtalyan mahallesinde bir çocuk görüyor ilk (belgisiz sıfat)
C) Deniz kıyısındaki o her akşamki kahve birdenbire tutup batıyor (sıfat tamlaması)
D) Ne varsa umutlu umutsuz sıkıntılı sıkıntısız o cumartesi akşamları, frengili ağaçlar çekip gidiyor (ilgeç öbeği)
E) Yeşil zeytin, limon gibi bir İstanbul sarısı kalıyor geriye (belirtisiz ad tamlaması)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Günümüzün tanınan hatta magazin basınının dahi ilgisini çeken filozofu Zizek’in “Biri Totalitarizm mi Dedi” adlı kitabı neredeyse hiç tanınmaz. Bunun nedeni olarak akla kitabın bir dağıtım ağı olmayan küçük bir yayınevi tarafından yayımlanması geliyor. Ancak asıl neden, kitaptaki tezlerin, doğru diye bilinen birçok düşüncenin çürük yönünü ortaya koyması. Bunun içindir ki kitap bir sessizlik suikastine uğradı.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A) Göz yummak
B) Görmezden gelmek
C) Yok saymak
D) Kayıtsız kalmak
E) Önemsemez görünmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
(I) Bilindiği gibi, masallar herkes içindir ama özellikle çocukların ilgisini çeker; en çok çocukları büyüler. (II) Çocukların hayal dünyalarını zenginleştirerek onları büyüleyen masallara bir yenisi daha eklendi: Levent Turhan Gümüş’ün yazdığı “Dalgacık ile Yakamoz’un Masalı”. (III) Bu masalda, denizde sürekli köpüklere bölünmekten çok sıkılan minik Dalgacık’ın hayalindeki yeri bulabilmek için çıktığı yolculuk anlatılıyor. (IV) Bu yolculuğunda Dalgacık’a Kaptan Nemo’dan Zümrüdüanka’ya kadar birçok eski dost eşlik ediyor. (V) Masalcı, bazen süslü bazen de yalın anlatımıyla çocuklara yepyeni bir dünya sunuyor kitabında. (VI) Okurken insana Samed Behrengi’nin “Küçük Kara Balık”ının tadını veren masalda, masal kahramanının hep iyiler ve yardımseverlerle karşılaştığı bir kurgu tercih ediliyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Karagöz’e, ezilen halkın simgesi gözüyle bakılıyor. Ben öyle bakmıyorum. Bana göre Karagöz, kaba kuvvettir. Okumuşların, ince ve duygulu şeyleri merak edenlerin karşısındaki eşkıyadır. Kendisinin bilmediklerini bildiği için ikide bir Hacivat’ı pataklar. Hacivat ise sağduyudur, bilgi ve düşüncedir. Ben ona bir de yazarlık, şairlik yükledim. Çünkü toplum içinde sürekli ezilen şairin yazgısı ile Hacivat’ın yazgısı, aynı kalemden çıkmış gibidir.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinde verilenler ağır basmaktadır?
A) Tartışma – örnekleme
B) Açıklama – örnekleme
C) Karşılaştırma – öyküleme
D) Açıklama – tanık gösterme
E) Tartışma – karşılaştırma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Büyük şiirler yazabilmek için yetenekli bir şair olmak yetmiyor, yoğunlaşmak da gerekiyor. Yoğunlaşma sırasında şair bütün vücuduyla düşünmeye başlar. O ana kadar özümsenen kültürel birikim, eyleme geçer. Düşünce de buna göre işlemeye ve evreler oluşturmaya koyulur. Bu, bir oluşuma hazırlanma, sancılar çekme dönemidir. Bir bitkinin her yöne büyümesi gibi bir arayış sürecidir bir bakıma. Sonra ilk dizeyi doğurma anı gelir. Artık sona gelinmiştir. Dizeler birbiri ardına akar gider.
Bu parçanın yazılma amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A)Şairin şiir yazarken yaşadığı süreci anlatmak
B)Şiirin ne kadar zor bir edebiyat dalı olduğunu göstermek
C) İlk dizenin şiirin geri kalanı için belirleyici olduğunun altını çizmek
D)Düşüncenin şiirin kalıcı olmasını sağladığını vurgulamak
E)Yoğunluk özelliği gösteren şiirlerin daha evrensel olacağını belirtmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
Millî takımımızın pozisyona girme ve gol atma konusunda sorun yaşayamadığını ancak çok gol yediğini söyledi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) İsim-fiil eklerinin yanlış kullanılması
B) Bağlacın yanlış kullanılması
C) Tamlayan eksikliği
D) Özne eksikliği
E) Yeterlilik eyleminin yanlış kullanılması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
Hasan Âli Yücel, Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmaktansa doğrudan doğruya temeli atıp üzerine yerli yapı kurmayı tercih etmiştir.
Bu cümlede geçen “Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmak” sözüyle eleştirilen, aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Kalıcılıktan uzak, yüzeysel biçimde modernleşilmesi
B) Batı’nın kültür ve edebiyatına uzak kalınması
C) Batı kültürünün Doğu’dan üstün tutulması
D) Yerli kültürün Batı’ya tam olarak uyarlanamaması
E) Batılılaşma yolunda yeterli çaba harcanmaması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Amerikalı şair Robert Frost, “Şiir, çeviride kaybolan şeydir.” düşüncesiyle şiir çevirisine aşılması zor, yüksek bir set çekmiştir. “Şair, içinde bulunduğu kozmik dünyadan sözcükleri alır ve şiiri, söylediği dile çevirir. Şiir çevrilemez çünkü gramer çevrilemez. Şiirin içinde bir mesaj vardır, sadece o mesaj başka dile aktarılabilir.” sözleri Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya, “Hiçbir şiir, tadından bir şeyler yitirmeden bir başka dile aktarılamaz.” sözü ise Dante’ye aittir. Edebiyat tarihinde hak ettikleri yeri almış bu şairlerin sözleri, çevirmenin boynuna vurulmuş prangalar gibi yıllardır etkisini gösterir durur. Bu beylik laflar, buyurganlığın tüm gücüyle zihinleri tutsak eder ve ön yargılarla doldurur. Mümkün olduğuna inandığı hâlde pek çok çevirmen, bir şiirdeki duyguyu başka bir dile aktarma cesaretini gösteremez. Bu da ister istemez bize, ön yargıları yok etmenin bir atomu parçalamaktan zor olduğunu söyleyen Einstein’i anımsatır.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Şiirin çevrilemeyeceği düşüncesinin yıllar boyunca pek çok çevirmene yön verdiğine
B) Ön yargıları yıkmanın çok zor hatta imkânsız bir şey olduğuna
C)Çeviri hakkındaki kimi düşüncelerin çevirmenler tarafından önemsendiğine
D)Şiir çevirisinde önceliği üsluba değil, içeriğe vermek gerektiğine
E)Şiirin başka dile çevrilemeyeceği düşüncesinin yanlış olduğuna
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
“Yeni Gelişen Öncü Tiyatroya Yer Var mı?” başlıklı yazıda şöyle deniyor: “İster resmî ister özel tiyatrolar olsun, değerli yapıtları seçmek, tiyatroyu geliştirmeye çalışmakla birlikte - belki bunlardan daha çok - yerleşik zevki kollayacaktır. Bunun aksini düşünmek, tiyatroyu açmadan kapamakla birdir.” Bu sözler derme çatma tiyatrolar için veya bir iki yıldızlaşmış sanatçının çevresinde kurulan tiyatrolar için doğru olabilir. Ama Devlet Tiyatroları, Belediye Tiyatroları için böyle düşünmemek gerekir. Birkaç sahneyi birden halka açabilen, seçkin oyuncuları ve yönetmenleri olan bu kurumlar, onca tiyatroya eklenecek bir deneme tiyatrosunda öncü oyunlar oynatmakla tehlikeye girmez. Denenmemişi denemek, yeniye giden yolları açık tutmak büyük kurumların işidir. Örneğin İstanbul Şehir Tiyatroları için bu “yapılamayan” değil, yalnızca “yapılmayan” bir iştir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen, aşağıdaki yargıların hangisinde verilmiştir?
A) Tiyatronun satışa bağlı bir kurum olarak görülmesi yanlıştır.
B) Güçlü tiyatrolar, tiyatroyu geliştirme sorumluluğunun gereklerini yerine getirmelidir.
C) Büyük tiyatroların nitelikli oyunları sahneye koymakta kararlı olmaları gerekir.
D) Her tiyatro, popüler özellik taşımayan, öncü oyunlar sahneleyebilecek güçte olmalıdır.
E) Tiyatroların, halk zevkine seslenerek ayakta kalması mümkün değildir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
İletişim çağının insanları olarak önceki çağın insanlarına oranla daha iyi bilgilendiğimiz; dünyadaki olayları, durumları, düşünceleri daha iyi izleyebildiğimiz ileri sürülebilir mi? Dünyanın bir ucunda söylenen bir sözü ya da yaşanan bir olayı öbür ucunda duyabilmek ya da görebilmek, daha iyi bilgilenmek anlamına gelir mi? İletişim araçları nesnel olarak bilgi aktarıyorsa, gerçeklere bağlı kalıyorsa gelir elbette... Ne var ki çok çeşitli çıkarlar ve engeller, devletler düzeyinden kişiler düzeyine, gerçeklere bağlı kalmaya olanak tanımıyor çoğu kez. Çıkarlara, çıkarların çizdiği politikaya ters düşülmediği kadar nesnel olunabiliyor, gerçeklere bağlı kalınabiliyor. Çıkarlar gerektirdiği anda abartmalar, gerçekleri gizlemeler, çarpıtmalar, saptırmalar her şeyi bir anda denetime alıveriyor.
Bu parçada asıl söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çağımızda iletişimin çok daha hızlı ve etkili olması, iletişim araçlarına duyulan güveni artırmamıştır.
B) İletişimde teknolojiden yararlanılması, haber alma ve vermenin eski değer ve önemini kaybetmesine yol açmıştır.
C) Çağımızda yaygınlaşmış ve kolaylaşmış olmasına karşın iletişimin güvenilir bilgi aktardığından emin olunamaz.
D) Hangi teknolojileri kullanırsa kullansın gerçeği aktarmayan iletişim kanalları, gözden düşecektir.
E) Teknolojinin iletişim alanını ele geçirmesi, doğru haberlerin, gerçeklerin aktarılmasını engellemektedir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
(I) Kadın, mektubu okudu, gülümsedi. (II) Anahtarı kutudan alıp cebine koydu. (III) Sonra pencereye yaklaştı, boş sokağa baktı. (IV) Boş sokaklar insana her zaman hüzün verir. (V) Sinirleri çelikten sanılan bu kadın, orada, sessizce ağladı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, içinde tamlama bulunmayan, bağımlı sıralı bir cümledir.
B) II. cümle, içinde birden çok tümleç bulunan birleşik cümledir.
C) III. cümlede yüklem ortaklığı söz konusudur.
D) IV. cümle, öznesi sıfat tamlaması olan basit bir eylem cümlesidir.
E) V. cümle, yan cümleciği özne olan birleşik cümledir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Toplumumuz, “çifte standart” kavramını, engin pratiğinden ötürü, yakından tanıdığı alelade “ikiyüzlülük”le karıştıran bir yaklaşımla, içeriğini boşaltarak, anlamını çarpıtarak ulu orta bir eleştiri ve suçlama ifadesi olarak yerli yersiz kullanıyor. Çifte standart, herkes için seçilmiş değerler üzerine kurulu, aynı noktaları nirengi almış, içeriği değişmeyen bir ölçünün, aynı koşullar içindeki kişilere ya da gruplara karşı, işine geldiği gibi farklı kullanımı demektir. Değişen içerikler, nitelikler, durumlar ve koşullarla tutum yenilemenin, çifte standart uygulamakla hiçbir ilgisi yoktur.
Bu parçada üzerinde durulan, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumumuzda kavramlarla düşünme alışkanlığının olmadığı
B)Ülkemizde sanat ve düşünce yaşamının çifte standarda dayandığı
C) Günlük yaşamımızda pek çok sözün yanlış anlamda kullanıldığı
D) Bir kavramın yanlış kullanımı ve doğrusunun ne olduğu
E) Çifte standarda dayalı bir sistemin başarısız olacağı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
Haydarpaşa Tren Garı , (I) İstanbul’un kentsel dokusuna damgasını vurmuş , (II) onun tarihiyle , (III) kültürüyle özdeşleşmiş yapılardan biri. Burası , (IV) iş ve aş uğruna
Anadolu’dan vagon vagon akıp gelen insanların İstanbul’a ilk baktıkları yer. Gar , (V) iki yıl önce büyük bir tehlike atlattı: Kasım 2010’da çıkan yangın , (VI)
Haydarpaşa’nın çatısına büyük zarar verdi.
Bu parçada numaralanmış virgüllerden (,) hangileri ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?
A) I. ve II.
B) II. ve III.
C) II. ve VI.
D) III. ve V.
E) IV. ve VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
Bahçemde ıslak toprağın, odamda eski kitapların kokusu, aklımdaysa hüznü var gözlerinin, ellerinin. Garip bir serinlik içinde yüzüyor dışarıda ağaçlar. Açık kalan penceremden içeriye dolduruyor rüzgâr, serinliği. Bir kahve çekiyor canım şöyle bol köpüklü, şeker misali katıyorum hatıranı üzerine. Kahveyle birlikte hatıran da karışıyor. Son gülleri suluyorum, ekmek veriyorum güvercinlere. Mademki eylül işte, mademki dökülüyor yapraklar, dökülüyor gözyaşım da senden kalan satırların üzerine. Bir kuş pencereme konuyor, bir kadın kaldırım taşına çöküp oturuyor, bir ilkokul geçiyor kaldırımdan cıvıl cıvıl. Radyoda Âşiyan yollarından ses veriyor Zeki Müren. Öğle uykusundan uyanmış bir çocuğun o tatlı sersemliği içinde sen; şarkım, şiirim ve ruhum oluyorsun dilimde. Ve saklanıyor sesim sokak satıcılarının gürültüsüne.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Eksiltili cümleler kullanma
B) Betimleyici öğelerden yararlanma
C) Yinelemelerle ahenk yaratma
D) Benzetme ve ad aktarmasına yer verme
E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtma
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
Yahya Kemal’in bir şiirinde dört beş tabloluk konu vardır.
Bu cümleden aşağıdaki genellemelerin hangisine varılabilir?
A) Şiir, konusunu genellikle doğadan alır.
B) Şiirde betimlemeye dayalı bir anlatım vardır.
C) Şiirde konu bütünlüğü aramak yanlıştır.
D) Şiir, yoğun bir anlatıma sahiptir.
E) Şiir, daha çok, resme yakın bir sanattır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması yoktur?
A) Sakız Hanım, akşama doğru udu eline alır, çalmaya başlardı.
B) Kitapçıya, gitar metodu aradığını söyledi.
C) Zigana Geçidi’ne iyice yaklaşmışlardı.
D) Kendi başına gidip kursa kaydolmuştu.
E) Lisede Ege adında bir arkadaşımız vardı.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Dünyanın bütün kültür değerlerine başvurmak zorundayız. Ancak ---- Bir Türk romancısı, bir halk hikâyecisinin Köroğlu Destanı’nı nasıl anlattığını bilmiyorsa, bir masalcının ustalığına varamamışsa, Dede Korkut’u okumamışsa, Yunus’u ezberlememişse, Karacaoğlan’ı, Pir Sultan’ı yüreğinin derinliğinde duyamamışsa, Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i hatta Orhan Pamuk’u bilmiyorsa onun bir Homeros’u da anlayabileceğini sanmıyorum. Aynı şekilde bir Franz Kafka’ya, bir Anton Çehov’a, bir James Joyce’a varabileceğine inanmıyorum.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)bu eserleri, mümkünse çevirilerinden değil orijinallerinden okuduktan sonra.
B) eski edebiyatımızı öğrendikten sonra.
C)yazılı kültür değerleri kadar sözlü değerleri de inceledikten sonra.
D) bunlarla ilgili yazılmış eleştiri yazılarını okuduktan sonra.
E) kendi kültür değerlerimiz ile yetiştikten sonra.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Boğaziçi, erguvan ağaçlarının pembe çiçekli elbisesini giyerek muhteşem (I) bir tabloya dönüşür. İstanbul’un doğal (II) türlerinden olan bu ağacın, ilkbahar aylarında açan eflatun, pembe, lila tonlarındaki yaprakları, adeta ( III) bir çiçek topunu andırır. Yaprakları salkım salkım olan erguvan, sonbahar aylarında fasulye benzeri (IV) tohumlar
bırakır. Oysa yapraksız hâli, çalıyı andıran (V) cılız bir ağaçtır.
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi çıkarılırsa anlamda daralma veya değişme olmaz?
A) I.
B) II.
C) III.
D) IV.
E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Aşağıdakilerin hangisinde, cümlenin öğeleri ayraç içinde yanlış verilmiştir?A) 1950’li ve 60’lı yılların İstanbul’u; sokakları, dükkânları, kirli fabrikaları, gemileri, at arabaları, insanları ve ilk bakışta fark edilemeyen ruhuyla Ara Güler’in fotoğraflarında canlanır. (nesne, ilgeç tümleci, dolaylı tümleç, yüklem)
B) Ara Güler’in fotoğrafları, Boğaz’ı görerek yaşamanın mutluluğunu bilen İstanbullulara gemileri seyretmenin zevkini ısrarla hatırlatır. (özne, dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci, yüklem)
C) İstanbul’a nasıl bakılacağını, onda görülecek güzelliğin
ne olduğunu lise yıllarımda Ara Güler’in fotoğraflarından
öğrendim ben. (nesne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, yüklem, özne)
D) Ara Güler, içinde yaşarken fark edemediğimiz, ancak uzun süre ayrı kalıp geri dönünce ya da eski fotoğraflara
bakarken görebileceğimiz ayrıntıları alçak gönüllülük içinde kaydetmiş. (özne, nesne, zarf tümleci, yüklem)
E) Dünyada ünlü yazarların, sanatçıların fotoğrafçısı olarak tanınan Ara Güler, 1994’te benim ilk kez fotoğrafımı çektiğinde artık yazar olarak tanınmaya başladığıma beni inandırmıştı. (özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne, yüklem)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
İstanbul, nasıl ki imparatorluk başkentiyken (her imparatorluk başkenti gibi) üretmekten çok tüketen ve dolayısıyla ihraç etmekten çok ithal eden bir payitaht idiyse Cumhuriyet’in ilerleyen yıllarından itibaren de ülkenin geri kalanını uygarlaştıracağı umuduyla dünya kültürünü ithal edip tüketen öncü kent ilan edildi.
Bu cümleden İstanbul’la ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Üretimden çok tüketim odaklı bir şehir olduğu
B)Cumhuriyet’ten sonra misyonunun bütünüyle değiştiği
C)Ülkeye çağdaş kültürü kazandıracak bir yer olmasının beklendiği
D)Ülkenin modern dünyaya açılan penceresi olarak görüldüğü
E) Türkiye’nin en uygar şehri sayıldığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Son yirmi yıl, yazanların çoğalıp okuyanların azaldığı bir dönem oldu. Bunda kuşkusuz yayıncılıktaki gelişmelerin de büyük payı var. Seçiciliğin yok olması, yazarın “halka inmesi”, belediye başkan adayı mantığıyla kitle edinme çabaları, iletişim olanaklarının sınırsızlaşması, eli kalem tutanları yazar etti. Yazar, magazin nesnesi; edebiyatsa tekdüze, çorak, anonim dille yapılan bir eğlence aracı oldu. Kestirme yoldan, zaman yitirmeden yazın dünyasında yer edinme kaygısı, sıradan okur olmanın bile önünü kesiyor. Şimdilerde kiminle tokalaşsanız elinize birkaç kitap birden tutuşturuyor. Okumak bir yana, birbirlerinin adını bile duymamış yüzlerce yazar dolaşıyor ortalıkta.
Bu parçada, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A)Kitap yayıncılığı hakkında ne söylemek istersiniz?
B)Günümüzde yazarların sayısındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
C)Magazinleşme ile çalakalem yazma arasında bir ilişkiden söz edilebilir mi?
D) Yazarların birbirlerinin kitaplarından pek de haberdar
olmadıkları söylenebilir mi?
E) Günümüz okuru metin türlerinden hangisini tercih ediyor dersiniz?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
Yetmişli yıllarda New York’ta bir sinema yapımcısının dairesinde kalmıştım. Bu dairede kitap yoktu. Sadece, Wagner ve Mozart plaklarının yanında kalın bir cilt gördüm. Hemen o akşam okumaya başladım. Bu kitapsız evdeki tek basılı eser, edebiyat başyapıtlarının kısaltılmış hâlini içeren büyük bir kitaptı. On sayfalık “Savaş ve Barış”, birkaç sayfalık Balzac, niçin öldürdüğü belli olmayan Raskolnikov... Dünya edebiyatının en büyük yapıtları bu kitaptaydı ama eksik, kesilmiş biçilmiş, kırpılmış olarak. Böyle bir çalışma ne ifade edebilir ki?.. Tanrım, böylesi bir saçmalık için ne muazzam bir emek harcanmış, dediğimi hatırlıyorum.
Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal yapıtların, özelliklerini yitirecek biçimde özetlenmesinden
B) Müziğe verilen değerin edebiyata verilmemesinden
C) Kitaptaki seçkinin iyi yapılmamış olmasından
D)Kütüphanelerde yeterince kitap bulundurulmamasından
E)Sinemacıların yazınsal yapıtlara film gözüyle bakmasından
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
Sanat, özellikle de edebiyat, gerçeği yansıtan bir ayna olmakla yetinmez. H. Taine’in de söylediği gibi, yalnızca tarihsel bir an’ın ürünü değildir edebiyat. Tarihsel an’ın içine karışmak da ister. Bunu da okurlarını yönlendirerek yapmaya çalışır. “Bu, şöyle de olabilirdi, böyle de olabilirdi.” der. Okurun önüne yeni olasılıklar koyar.
Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A)Edebiyat, tarihsel bir belge niteliği taşımalıdır.
B)Edebiyat, yaşamı yansıtırken onu değiştirme amacı da taşır.
C)Sanat yapıtları, yalnızca oluşturuldukları dönemin olaylarından değil tarihten de esinlenir.
D)Bir yazar, yalnızca tarihî gerçeklerle yetinmez; bu gerçeklerin tanıklarını da okurla buluşturur.
E)Sanatla uğraşanlar, toplumla ilgili sorumluluklarının bilincinde olan kişilerdir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
(I) Aydınlar; seçkin konumları, bilgileri, düşünme güçleri, konuşma yetenekleriyle toplumsal bilincin oluşmasında, gelişmesinde önemli etkileri olan kişiler. (II) Ama “aydın” nitelikleri edinince insanın kötü eğilimlerinden bir çırpıda kurtulduğu da sanılmamalı. (III) İnsan, kültürlü de olsa kültürsüz de olsa gene insandır; iyi ya da kötü olabilir, bireysel çıkarları için toplumsal çıkarları çiğneyebilir. (IV) Bir toplumda aydınların sayısının artması, etkinliklerinin gelişmesi özlenen bir gelişmedir. (V) Kuşkulanan, araştıran, sorgulayan, tartışan, vardığı çözümleri başkalarıyla paylaşan insanların çoğalması toplumsal gelişmenin en büyük güvencesidir. (VI) Yine de bu durum, insanların düşünmeyi, yargılara varmayı aydınlara bırakmasını gerektirmez. (VII) Bir toplumda aydınların ulaştığı çözümler ve sunduğu öneriler de eleştirilmeden, değerlendirilmeden benimsenmemelidir.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılmalıdır?
A) II.
B) III.
C) IV.
D) V.
E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
Şiir, yaşadığımız hız çağında baş tacı olacakken öykü ve roman karşısında yeterli ilgiyi görmüyor. Okurların ilgisi olmayınca yayıncı da dağıtımcı da kitapçı da uzak duruyor şiir ve öyküden. Dergilere oluk oluk şiir ve öykü akmasına karşın! Haddimizi aşarak bu duruma şöyle bir yorum getirebilir miyiz? Öykü, özellikle de şiir, istediği kadar entelektüel bir etkinlik olsun; oylumu, kuşatıcılığı, sürükleyiciliği, kışkırtıcılığı, etkisi bakımından günümüz edebiyat okurunun ilgisini çekmiyor. Karmaşık bir hayatla boğuşurken yazılmakta olan şiir ve öykünün anlattıklarını sıradan, boyutsuz ve yavan bulanların sayısının epeyce olduğunu biliyorum. Aklıma, özellikle şiire elini sürmeyen ama iyi bir roman okuru bir arkadaşımın “Niye şiir okumuyorsun?” soruma verdiği yanıt da geliyor ister istemez: “Arkadaş, sizin şairler çok dertli, hep kederlerini anlatıyorlar. Hem de bazen bunları bir hezeyana dönüştürerek...”
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A)Kimi edebî türlerin, yayınevleri ve kitapçılar tarafından tercih edilmediğine
B)Şiiri yeterince hacimli ve derin bulmayan bir okur kitlesi olduğuna
C)Acılarını abartarak anlatan şairlerin kimi okurlardan tepki gördüğüne
D)Halkın lirik şiirlerden çok toplumcu şiirler okumak istediğine
E)Değişen yaşam koşullarının, okuru şiir ve öyküden uzaklaştırdığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Enver Gökçe’nin şiirleri birer kavga çağrısıdır. Her çağrı gibi sözünü açıkça söyler. Onun şiirinde söyleyişten çok söylenen önemlidir. Belki de halk şiirinin anlaşılırlığına, yalınlığına yaslanması bu çerçevede açıklanabilir. Halk şiirinin kalıplarını kendi özgün şiir yapısı içinde kullanışı, söyleyişine bu etkinin kazandırdığı dirilik, 1940 kuşağı içinde ayrı bir yere getirmektedir Gökçe’yi.
Bu parçada Enver Gökçe ve onun şiiriyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) İletisi olan şiirler yazdığına
B) Biçimden çok özü önemsediğine
C) Süssüz bir anlatımının olduğuna
D) 1940 kuşağı içindeki yerine
E) Günümüzde etkisini yitirdiğine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
Her zaman savunageldiğim ilke; düşünce özgürlüğünün, demokrasinin ve daha genel olarak insan yaşamının temel niteliklerinden biri olduğudur. Bu bakımdan, düşünce suçu diye bir şeyin demokrasilerde olmaması, zararlı düşüncelerin de söylenmesinden korkulmaması gerektiğini, zararlı düşünceler söylenmeden hangi düşüncelerin doğru ve yararlı olduğunun anlaşılamayacağını, sonuç olarak da sağlıklı düşüncelerin toplumda içtenlikle benimsenemeyeceğini her zaman ve her fırsatta söyledim.
Bu parçadaki gibi düşünen birinin, aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Demokrasi, karşıt düşüncelerin bir arada yaşadığı bir rejimdir.
B) Demokrasilerde her insan özgürce düşünme hakkına sahiptir.
C)Yararlı düşüncelerin anlaşılabilmesi için zararlı düşüncelerle karşılaştırılması gerekir.
D)Demokratik bir yönetim, farklı düşünmeyi suç kapsamından çıkarmalıdır.
E) Düşünceler, yararlı ve yararsız diye sınıflandırılamaz.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
Öğretmen sorar:
– "Keşifler Çağı'nda kimler dünyayı keşfe çıkmış?"
Öğrenci yanıtlar:
– "İspanyollar, Portekizliler, Hollandalılar..."
Bu parçada, aşağıda verilen noktalama işaretlerinden hangisi gereksiz kullanılmıştır?
A) İki nokta (:)
B) Tırnak işareti (“ ”)
C) Kesme işareti (’)
D) Virgül (,)
E) Üç nokta (...)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak
I
mümkündür ama uyumuyor da uyuyormuş gibi
II
yapıyorsa dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz
III
boşunadır.
Bu cümledeki numaralanmış sözcüklerin tür özellikleri, aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
I II III
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
Bekle kar altında kalan buğday tanesi
Yine onun sularıyla yeşereceksin
Gözyaşların çare değil ağlama büyü
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Doğa ile insan arasında bağ kurulmuştur.
B)I. dizede olumsuzluklara sabırla direnmek önerilmektedir.
C) II. dizede olumsuz bir durumun olumlu sonuç vereceği anlatılmıştır.
D)III. dizede yapılan eylemden vazgeçilmesi öğütlenmektedir.
E) IV. dizede koşul gerçekleşmese de istenen amaca ulaşılabileceği belirtilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
(I) Sokak fotoğrafçılarının, amatörlerin çektikleri resimleri sever misiniz? (II) Bayılırım ben onlara; insanlar, doğa, eşya, yapılar sahicidir bu görüntülerde, süssüzdür. (III) Kişilerin alnı kırışıklıklar içinde, kaşları çatık, gözleri hüzünlüyse; doğa kirli, yapılar, yollar, evren eskiyse, tükenmişse suçu ne fotoğrafçının, fotoğrafın? (IV) Röportajı da bu fotoğraflara benzetiyorum; küçümsediğimden değil elbet, önemsediğimden. (V) Başarılı, usta işi bir röportajda bu yurdun insanlarını bulursunuz; baktığımız, çoğu kez görmeden geçiverdiğimiz insanları, sokaklar dolusu...
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde neden-sonuç ilgisi söz konusudur?
A) I. ve II.
B) II. ve III.
C) II. ve IV.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Aşağıdaki cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?
A) “Monte Kristo Kontu”, okuyucusunu düşünmeye sevk etmeyen fakat okuyucunun bitirmeden de bırakamayacağı, sürükleyici romanlardan biridir.
B) Yazar, denemelerini topladığı son kitabı “İçimin Sesi”ni yayımlama gerekçesini, kitabın arka kapağında “Sorularım da yanıtlarım da tükenmedi.” diyerek açıklıyor.
C) “Aydınlar Savaşı” adlı kitabında yazar, Tanzimat’tan bugüne, yabancı kültürlerin etkisindeki aydınların tutarsızlığını çarpıcı bir dille irdeliyor.
D) Nahit Sırrı Örik, romanında Osmanlı saray hayatına dair gün ışığına çıkmamış renkli olayları, kendine özgü anlatımıyla ortaya koymuş.
E) Garip akımına tepki olarak Mehmet Çınarlı’nın çıkardığı dergi etrafında toplanan bazı sanatçılar, millî-manevi değerlere dayalı, etkileyici bir şiir oluşturdular.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
|
Liste |
1. Aşağıdaki cümlelerden hangisi, ayraç içinde verilen sözcüğün anlamını içermemektedir?
A)Bu resimlerde, Anadolu’nun binlerce yıllık kilim desenleriyle Batılı, modern resim teknikleri iç içe geçmiş. (sentez)
B) Yazar, oluşturduğu mekân içinde kahramanlarının soluk alıp vermesini, yaşamasını sağlayamamış. (yapaylık)
C) Kent yaşamının karmaşasını ve hızını yansıtmak isteyen bir yönetmen için en uygun yer İstanbul’dur. (üstünlük)
D) Romandaki dil ve anlatım, olayın seyrine ve kahramanların durumuna göre değişim gösteriyor. (uyum)
E) Ana dilini tüm incelikleri ve zenginliğiyle kullanan şairler, ülke sınırlarını kolaylıkla aşıyor. (inandırıcılık)
2. Ön yargı denince aklıma hep lisedeki edebiyat öğretmenimiz gelir. Dersin birinde, gençliğin verdiği saflıkla ön yargılara şiddetle karşı çıkıyorduk. O, “Çocuklar!” dedi, “Ön
yargılara karşı ön yargılı olmamalıyız. Çünkü bir metni anlamamızın ön koşulu, o metne ilişkin ön yargılarımızdır. Metinden ne elde etmek istediğimizi bilmiyorsak o metne nasıl yaklaşacağımıza ilişkin bir yöntemimiz de yok demektir.”
Kafamızda çoktan mahkûm edilmiş bir kavramı, öğretmen bu sözleriyle yeniden tartışmaya açıvermişti.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Ön yargıların günlük hayatta başka, sanatta başka sonuç verdiği
B)Ön yargılı davranışların özellikle insan ilişkilerine zarar verdiği
C) Ön yargıların yanlışı olduğu kadar doğruyu da içerebileceği
D) Gençlerin yaşlılardan daha çok ön yargıya sahip olduğu
E) Dünyada ön yargısız insan bulunamayacağı
3.İnsanlar başkalarını da kendileri gibi zannediyor. Gazetedeki
köşemde ne zaman bir şirketi veya bir kurumu eleştiren yazı yazsam hemen arayıp “Halledilmesi gereken bir işiniz mi vardı?” ya da “Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?” diye soruyorlar. Oysa ben sadece olanlarla ilgili eleştirilerimi yazıyor, fikrimi ortaya koyuyorum. Bu, benim yazar olarak sorumluluğum. Biz yazarlar, hepimiz böyle değil miyiz? Onlara göre ise bizim fikrimiz, sorumluluğumuz yok, —- var ve bütün yazılarımızı bunlar için yazıyoruz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) duygusal tepkilerimiz
B) kişisel çıkarlarımız
C) beğenilme endişemiz
D) toplumsal görevlerimiz
E) çok okunma amacımız
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “doğruların zaman içinde değişebilirliği” anlatılmıştır?
A) Her soru aynı zorlukta olmadığı gibi, her cevap da aynı değerde değildir.
B) İnsan hayatında her zaman sorular kalıcı, cevaplar ise geçicidir.
C) Doğru, elbisesini giyinene kadar; yalan, dünyayı dolaşır.
D) Gerçekler düşleri, düşler gerçekleri etkiler.
E) Her sorunun cevabı o sorunun içinde saklıdır.
5. Yaşam içindeki başarı, sorunlarımız olup olmamasına değil, bu yılki sorunlarımızın geçen yılkilerle aynı olup olmamasına bağlıdır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Karşılaştığımız sorunları çözerken kullandığımız yöntemler, kariyerimizin nasıl olacağını belirler.
B) İnsan, çözemeyeceğini anladığı sorunları zamana bırakırsa gelecekte daha az sorunla karşılaşır.
C) Gündelik bir sorunun çözümünde çevremizdeki deneyimli kişilerden yardım almak en kestirme yoldur.
D)İnsanların yaşamdaki başarısının ölçütü, sorunlarını çözmekte gösterdikleri performansta saklıdır.
E) Sürekli olarak yeni sorunlarla uğraşmak zorunda kalan kişiler, yaşamda başarılı olamaz.
6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, birden çok neden sonuç ilişkisi vardır?
A)Elektrik teli fırtınadan koptuğu için öğleden sonra ilçeye dört saat elektrik verilemedi.
B)Hava sıcaklığının 3 derece düşmesine karşın kasabanın yaşlıları sıcaktan sokağa çıkamıyordu.
C)Televizyon insanın hayatına böyle egemen olursa toplum her anlamda yoksullaşır.
D)Çocuklarına, kaldırabileceklerinden fazla sorumluluk yüklemeseydi belki de bu tür sorunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı.
E)Filmlerin şiddet içermesi, insanların, istediklerini elde etmede şiddeti bir yöntem olarak görmesine neden oluyor.
7. Aşağıdakilerin hangisinde ayraç içinde verilen kavram cümlenin içeriğiyle uyuşmamaktadır?
A) Roman okurken kendimizi olayın akışına kaptırsak da zihnimiz hep arkalarda bir yerde bir amaç, bir düşünce, bir niyet, gizli bir merkez arar. (yazınsal metnin bildirisi)
B) Macera, aşk ve dedektif romanları, bundan sonra ne olacak diye; modern, edebî romanlar ise yazar nasıl bir atmosfer yaratmış diye okunur. (kategorize etme)
C) Roman okurken aklımızın bir yanıyla yazarın anlattığı şeylerin ne kadarını yaşadığını, ne kadarını hayal ettiğini anlamaya çalışırız. (yerelden evrensele varma)
D) Roman okumak, bir noktadan hareket ederek birbiriyle çelişen birçok düşünceyi huzursuzluk duymadan aynı anda görebilmek ve anlayabilmek demektir. (çok anlamlılık)
E) Roman okurken yazarın görüp anlattığı şeylerin kendi hayatımızdan bildiğimiz somut şeylere benzeyip benzemediğini sürekli olarak sorgularız. (gerçeğe uygunluk)
8. (I) Tasavvuf felsefesi, 12. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar Türk kültürüne yön vermiştir. (II) Anadolu’da yerleşik ve yarı yerleşik topluluklar arasında farklı uygulama biçimleri gösteren bu felsefe, dinî bir içerik taşır. (III) Belli bir tasavvuf anlayışına bağlı derviş şairlerin şiirleri de bu yüzden bağlı oldukları inanışın gereklerini içeren ilkelerle doludur. (IV) Belki Pir Sultan Abdal’ın kimi şiirleri istisna sayılabilir. (V) Yunus Emre ayrı tutulursa tasavvuf inancını taşıyanların çoğu, şiirlerini didaktik tarzda kaleme almıştır. (VI) Tasavvufî şiirlerin çoğu da böylelikle kişilerin duygularından çok aklına seslenen, onlara bir dünya görüşü aşılamaya çalışırken kuruluğa düşen ürünler olmuştur.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, kendisinden önceki cümlede belirtilenlere bağlı bir sonucu dile getirmektedir?
A) II. ve III.
B) II. ve V.
C) III. ve V.
D) III. ve VI.
E) V. ve VI.
9. Bu hazin yolcuların en küçüğü
Bir zaman baktı o viran kuyuya
Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü
Parmağından sıyırıp attı suya
Bu dörtlükte aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Kaynaştırma ünsüzü
D) Ünlü düşmesi
E) Ulama
10. I. Ek eylem
II. Birleşik sözcük
III. Hem yapım hem çekim eki almış sözcük
IV. Eylemsi eki
Aşağıdakilerden hangisi, yukarıda verilen dil bilgisel öğelerin tümünü örneklendirmektedir?
A) Ağustos çekildi, eylülün sesi / Birazdan konuşacak
“Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar”
B) Yağmurun eşliğiyle çocuğunu emziriyor yaz
Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar
C) Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar
D) Yosunların kapılara usulca / Tırmanıp yerleştiği
Yani eylülün sesi bu ise çok iyi baylar
E) Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar
11. O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yâr
Senin de başında o çılgın rüzgâr
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünlem (seslenme) öbeği
B) İlgeç öbeği
C) Belirtisiz ad tamlaması
D) Birleşik zamanlı eylem
E) Niteleme sıfatı
12. Çocukluğumuzda yaz mevsiminin çekici taraflarından biri,
I
çizgi roman okuma özgürlüğüne kavuşmaktı. Bilgisayarların, televizyonun her evde bulunmadığı, DVD’lerin olmadığı zamanlarda, yaz sıcaklarında eve kapanan çocukların tek eğlencesiydi çizgi romanlar. Fazla çeşit olmadığından piyasaya
II
yeni çıkan ne varsa alınıp okunur, okunanlar öteki
III IV
çocuklardaki çizgi romanlarla değiştirilirdi. Aynı zamanda kitapçılar da okunmuş çizgi romanları alır, satar, değiştirir ya
V
da hemen oracıkta, duvar dibinde okunmak üzere kiralardı.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi eylemsidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
13. Aşağıdakilerin hangisinde, ayraç içinde verilen kavramla cümledeki eylemin çatısı uyuşmamaktadır?
A)Kadın, sokağın ortasında yere düştü. (etken eylem)
B)Adam, bu sıkıntılı işten kolay sıyrıldı. (dönüşlü eylem)
C)Okulun bahçesindeki ağaç dün kesildi. (ettirgen eylem)
D)İki arkadaş önemsiz bir şey yüzünden bozuştu. (işteş eylem)
E) Bu durum kardeşimi çok sarstı. (geçişli eylem)
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?
A) Tüketici davranışları üzerinde yapılan çalışmalar / alışveriş merkezlerinde yapılan müzik yayınlarının / müşterileri daha fazla tüketmeye yönelttiğini / ortaya koydu.
B) İstanbul’daki birçok alışveriş merkezinde / fon müziği kavramı / satışların artırılması amacıyla / istismar ediliyor.
C) Son yıllarda / birçok tüketici / mağazalarda kulakları sağır edercesine yapılan müzik yayınlarına / karşı çıkıyor.
D) Her ortamda bangır bangır müziğe maruz kalan, gürültü yüzünden iki laf edemez hâle gelen insanlar / müziğin zararlı etkilerine karşı / örgütleniyor.
E) Yeni kurulan “muziksizmekanlar.com” adlı site / insanların gürültüsüz bir ortamda oturup kafasını dinleyebileceği yerlerin listesini / yayımlıyor.
15. (I) Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılın başlarında Batı tarzı eğitimi benimsemekte yaşanan sıkıntıların ardından yurt dışına öğrenci gönderilmeye başlandı. (II) Osmanlı yönetimi ilk kez III. Selim zamanında Fransa büyükelçisinin yardımıyla İshak Efendi’yi eğitim için Paris’e gönderdi. (III) Sultan II. Mahmut da konu üzerinde önemle durdu ve 150 öğrenciyi Avrupa’ya yolladı. (IV) 1834’te Mekteb-i Harbiyenin açılmasından sonra bu okulu bitiren üstün yetenekli öğrencilerin Paris, Viyana ve Londra’daki askerî okullara gönderilmesi neredeyse bir kural hâlini aldı. (V) 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa’da o kadar çok Osmanlı öğrencisi bulunuyordu ve Osmanlı bunlar için 1856’da Paris’te Mekteb- i Osmani adıyla bir okul bile açıldı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. ve IV.sü, kurallı ve birleşik eylem cümleleridir.
B) II.si, zarf tümleci ve dolaylı tümleç içeren basit cümledir.
C) III. ve V.si, bağlaçla bağlı cümlelerdir.
D) IV. cümlede birden fazla eylemsi vardır.
E) V. cümlede açıklayıcı ara söz kullanılmıştır.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A)Ülkemizin şehirler arası yollarında en çok yaygın ulaşım aracı, otobüstür.
B)Akdeniz Bölgesi’ndeki kimi plajlarımız, dünyanın en iyi plajları arasında sayılıyor.
C)Detaylı araştırma yapmadığımız için bu konudaki bilgilerimiz
sınırlıdır.
D)Spora başlamadan önce ısınma hareketleri yapmak, olası sakatlıkları önler.
E) Galiba birkaç yıl içinde ev telefonları da tarihe karışacak.
17. I. Sınavı kazandığımı duymuş ama inanmamıştı.
II. Mektubu yazmış ama postaya vermemişti.
III. Kitabı almış ama okumamıştı.
IV. Arkadaşını çağırmış ama gelmemişti.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatım bozukluğu vardır?
A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) I. ve IV.
D) II. ve III.
E) III. ve IV.
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) “Ateş Hırsızları Söylencesi” unutulmaz bir kitaptır.
B) 2007 yılında Türk Dil Kurumunun 75. yılını kutladık.
C) Yontma Taş Devrinden sonra Cilalı Taş Devri gelir.
D) Brüksel lahanası ve Hindistan cevizi aldılar.
E) Biraz ileride İzmir saat kulesi karşınıza çıkacak.
19. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) Takımımızın ilk kez katıldığı bu turnuvadaki başarısını kimse yok sayamaz.
B)Sabahki sınavda 24 kişilik sınıfta bir kalemtraş bulunamamıştı.
C) Bu küçük oyunlarla bizi alt edeceğini sanıyorsa aldanıyor.
D) Kılavuzumuz, gezi planında da bir değişiklik yaptığını söyledi.
E) Geçtiğimiz yaz İç Anadolu’nun önemli şehirlerinden birkaçını gezdik.
20. (I) Otuz yıl süren araştırmalarda, çocukların yaz tatilinde bir önceki eğitim yılına göre zihinsel yeterlilik bakımından bir ay geriledikleri ortaya çıktı. (II) Başka bir araştırmada da benzer bir sonuca ulaşıldı: Çocuklar tatil boyunca zekâ derecelerinden bir puan kaybediyor. (III) Yaz tatillerini öğretici faaliyetlerle değerlendirmeyen çocukların, yeni öğretim yılı başladığında ötekilere göre geri kaldığı da yapılan araştırmalarla saptandı. (IV) Bu fark kısa sürede kapatılabilse de, çocukların bu durumla hiç karşılaşmaması gerekiyor. (V) Uzmanlar, uzun tatiller sırasında anne babaların, aile çevresinin; okul başladığında ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin bunun bilincinde hareket etmesi gerektiğini söylüyor.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
21. (I) Televizyon dizilerini değerlendirme ölçütlerimiz ne kadar farklı, ne kadar çelişkili; böyle olması da doğal. (II) Dizilere farklı açılardan bakıyor; onlardan farklı şeyler bekliyoruz. (III) Kimimiz sadelik, ciddiyet ve tutarlılık; kimimiz ölçüsüzlük, çılgınlık ve coşku arıyoruz. (IV) Kimimiz hesaplı, milimetrik, çok iyi üretilmiş sahnelere; kimimiz bir ırmak gibi kendi yolunda akan bölümlere düşkünüz. (V) Sonraki hafta yayımlanmak üzere bölümlerin en ilginç, en heyecanlı yerinde kesilmesinden nefret eden de var; diziyi daha da ilgi çekici kıldığını düşünerek bundan hoşlanan, bunu destekleyen de.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalı virgül (;) yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
22. Neden sonra uyuyakaldı. Gece boyunca bir su aktı durdu düşünde. Bir iki kere yataktan kalktı, muslukları sıktı ama onlardan değildi gelen ses. Su, boyuna aktı. Ama odanın tavanı alçalmadı, duvarları iki yandan yaklaşmadı, yatağı altından kaymadı… Evet, karabasanlardan uzak bir geceydi. Su akıyordu sadece. Bu da ta çocukluğundaki çocuk seslerini anımsatıyor, pek de rahatsız etmiyordu onu. Sabah kalktığında camdan bakmak istemedi canı. Gecenin büyüsü hemen bozulacaktı. Dışarıda kentin beylik bir pazar sabahı vardır mutlaka. Kurşuni gök, yoğun baca dumanlarını acımasızca bastırıyordur yine insanların üstüne.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A)Olanlar, her şeyi bilen bir anlatıcının bakış açısından verilmiştir.
B) Anlatımda söz sanatlarına yer verilmemiştir.
C) Öyküleyici ve betimleyici öğeler bir arada kullanılmıştır.
D) Sıkça tekrarlanan durumlardan söz edilmiştir.
E) Kahramanın ruhsal yapısına özgü ayrıntılar verilmiştir
23. Çocukluğumda “fuar” sözcüğünün tek anlamı vardı: İzmir 9 Eylül Enternasyonal Fuarı. “Fuar”ı, her yıl aynı günlerde açılarak bölgeye en hareketli günlerini yaşatan etkinliğin düzenlendiği mekânın adı zannederdik. Duvarlar ve çitlerle sınırları belirlenmiş o geniş bahçe, bir ay süren fuar etkinliklerinden sonra park alanı olarak hizmet vermek üzere halka açık tutulur, yine “fuar” olarak anılırdı. Ancak o bir aylık sürenin dışında sönük kalır, tenhalaşırdı. Her yıl büyülü bir coşkuyla başlayan asıl etkinlik, İzmirlilerin yanı sıra bölgenin bütün şehirleri ve hatta bütün ülke tarafından büyük bir heyecanla beklenirdi. Şimdi fuar yok, o heyecan da yok.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Ele alınan konuyla ilgili açıklayıcı bilgiler verilmiştir.
B) İzmir Fuarı’nın şehirdeki etkisinden söz edilmiştir.
C) Karşılaştırmalardan yararlanılmıştır.
D) Geçmişe özlem dile getirilmiştir.
E) Örneklendirmelere yer verilmiştir.
24.(I) Fotoğraf makineleri, kameralar, hiçbir dönemde olmadığı kadar hayatımızın içinde. (II) Dijital teknolojiyle birlikte lüks olmaktan çıkan fotoğraf makinelerini artık herkes kolayca edinebiliyor. (III) Ayrıca akıllı telefonların hayli geliştirilmiş fotoğraf özelliği, yanınızda bir şey taşımadan size fotoğraf çekme olanağı sunuyor. (IV) Bütün bunlara, çekim sonrası baskı aşamasının da dijital teknolojiyle birlikte ortadan kalkmış olmasını ekleyince ortaya bugünkü sonuç çıkıyor. (V) Piyasaya çıkan bir sürü ürün ve model arasından hangisini seçeceğimiz konusunda kafamız karışıyor. (VI) Çevremiz, gündelik hayatın her anında olup biten her şeyi fotoğraflayıp sosyal paylaşım sitelerine aktaran kişilerle dolup taşıyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
25. (I) Oturup dururken biri “Yüce Türk ulusunun asil evlatları…” gibi bir söz söylemeye başlayınca şaka yapıyor diye güleriz. (II) Ancak bir törende biri kürsüye çıkıp böyle sözler söyleyince bu sözler yerini bulmuş olur. (III) Destanların
epik dili, işte buna benzer. (IV) Bu dili, halkın bildiği, kullandığı sözcüklerle günlük yaşamda kullanılmayan dizeler oluşturur. (V) Böyle bir yapıtı dinleyen kişi, tek tek imgeler üzerine düşünerek duygulanmaz. (VI) Tıpkı bir musiki parçasındaki tek tek notaların değil, belli formların güzel ve etkileyici olması gibi.
Düşüncenin akışına göre, bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Çünkü destandaki epik etki, şiirin bütününe dağılmıştır.” cümlesi getirilebilir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
26. Yazınsal yapıtlar, yaratıldıkları dile özgü anlam ve anlatım olanaklarıyla donanmıştır. Bir yazınsal yapıt asıl anlamını ve değerini yaratıldığı dilin içinde bulur. Yapıtın içeriğini biçiminden büsbütün ayıramayacağımıza göre, hiçbir yazınsal yapıt eksiksiz olarak başka bir dile çevrilemez. Her çeviride, az ya da çok kaybolan bir şeyler vardır. Öte yandan, dünya üzerindeki okurların yüzde doksanı İlyada’yı, Hamlet’i, Savaş ve Barış’ı, Don Kişot’u çevirilerinden okumuş ve sevmiştir. Bu da gösteriyor ki —-.
Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) okurlar, biçimi öze tercih etmektedir
B) çeviri, gerekli ve vazgeçilmez bir etkinliktir
C) her çeviri aynı kalitede değildir
D) çevrilemeyen yapıtlar daha değerlidir
E) sanatsal metinler, bilimsel metinlerden kolay çevrilir
27. Şiirde sözcüklerle uğraşmak zordur. Çünkü önemli olan, sözcüklerin özellikle birden çok anlama gelmeleri yanında sesleridir de. İçeriği belirleyen de sözcüklerin seçimidir. Hikâyede ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayızdır: Ritmi, üslubu, hatta sözcük seçimini belirleyen, yazarın kurduğu evren ve o evrende yaşanan olaylardır. Hikâyeye Latinlerin şu kuralı hükmeder: “—-” Şiirdeyse bu kuralı şöyle değiştirmek gerekir: “—-“
Düşüncenin akışına göre, bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilenler getirilmelidir?
A) Kendini toplumun önüne çıkarma – Toplumun seni yönlendirmesine izin verme
B) Önce şiire başla, arkasından hikâyeye yönel – Önce hikâyeye başla, arkasından şiire yönel
C) Konuya hâkim ol, sözcükler arkadan gelir – Sözcüklere hâkim ol, konu arkadan gelir
D) Hikâye yazarken biçim özü belirlesin – Şiir yazarken öz biçimi belirlesin
E) Duygularını değil düşüncelerini kullan – Düşüncelerini değil duygularını kullan
28. Orhan Veli’nin Aragon’dan çevirdiği “Elsa’nın Gözleri” şiiri, bir çeviri başyapıtıdır. Orhan Veli, 10 dörtlükten oluşan bu şiirin sadece 5 dörtlüğünü çevirmiş, kaynak metnin 4, 5, 6, 7, ve 8. dörtlüklerini çevirmemiştir. Belli ki bu dörtlükleri Türkçe söylemede ötekilerdeki kadar başarılı olamadığını kavramış ve bırakmıştır. Onları da çevirseydi büyük olasılıkla “çeviri kokuyor” eleştirisine maruz kalacaktı. Ben de şiir çevirdiğim için biliyorum: —- Bunu fark etmek ve orada durmak gerekir. Orhan Veli de işte bunu yapmıştır.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) İyi bir çeviri yapsan da kimseye yaranamazsın.
B) Bir dilde yaratılan şiirin tümü, başka bir dilde tam karşılığını
bulamayabilir.
C) Her iki dili de iyi derecede bilmeyenler, çeviriye soyunmamalı.
D) Bir şiiri çevirmek, bir bakıma, onu başka bir dilde yeniden yaratmaktır.
E) Şiirin çevrildiği dil, kaynak metnin dilinden daha zengin olabilir.
29. (I) Gazetelerdeki köşe yazıları giderek magazinciler tarafından yazılmaya başlandı. (II) Bir zamanlar siyaset veya ekonomi alanında yazı yazanlar bile günümüzde magazine kayıyorlar. (III) Okunmak için bunun zorunlu olduğunu hissediyorlar herhâlde. (IV) Çünkü bir ömür vererek yazılan bilim kitapları en fazla bin adet satılırken kulaktan dolma bilgilerle yazılan “çerez” kitaplar, rekor üstüne rekor kırıyor. (V) Televizyonlarda dizi ve magazin haberleri yayımlamaktan bilim programlarına, belgesellere zaman kalmıyor. (VI) Dünyayı değiştirebilecek buluşlar çabucak geçiştiriliyor; manken, futbolcu, sarhoş sürücü haberleriyse dakikalarca yayımlanıyor.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılması uygun olur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
30. (I) Bir sanat yapıtı, konunun nasıl ele alındığı, nasıl işlendiği açısından değerlendirilmelidir. (II) Bunun için, bir sanat yapıtının değerlendirilmesinde esas olan, anlatılandır, yani konudur. (III) Hemen hemen bütün sanatçı ve eleştirmenler bu bilinçle hareket eder. (IV) Ama bazı kişiler, beğendikleri, onayladıkları bir konuyu işleyen yapıtı güzel ve değerli bulurlar. (V) Bu tür değerlendirmeler, bir portreyi sevgilisine benzediği için güzel bulmak gibidir; oysa sanat eleştirmenleri, perspektife, anatomiye, çizgilerin ve renklerin kullanımına önem verir değerlendirmelerinde.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi parçada anlatılan düşünceyle çelişmektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
31. Lamartine, en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığını soran bir gazeteciye, bir gece ormanda yürürken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini söylemiştir. Ölümünden sonra odasında bulunan notlardan anlaşılmıştır ki şair, o şiiri yıllar boyu yazıp silip düzeltmiştir. Bu, gece gündüz sınava çalışan ama sınav sabahı geldiğinde hiç çalışmadığını söyleyen öğrencinin tutumuna benzer. O öğrenci, o sınavdan aldığı yüksek puanı çalışmasına değil de zekâsına bağlamamızı beklemektedir. Lise yıllarında çoğumuz bunu yutmamayı öğreniriz. İlhamla yazdığını söyleyen şairler de benim gözümde böyledir.
Bu parçada “ilham”la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Şairlerin yaratıcı ve saygın görünmek için başvurduğu bir tür hile olduğu
B) Şiirde, emekten daha önemli bir unsur olarak öne çıktığı
C) Kimi sanatçılarda çok, kimilerinde ise az bulunduğu
D) Şairlerin kendilerini çevreden soyutlamasını gerektirdiği
E) Şairlerin aynı konuyu farklı ilhamlarla yazabileceği
32. Sadece edebî eleştiri değil, en genel anlamıyla eleştiri bugün en çok gereksinim duyduğumuz şey. Karşılaştığımız olayları, durumları, kurumları, düşünceleri, gelenekleri eleştirebilmek yani… Biz insanız ve bizim ülkemiz burası. Donmak, kalıplaşmak yüzyıllardan beri yavaş yavaş çürütüyor bizi, uygar dünyadan uzaklaştırıyor. Bütün toplum aynı salgın hastalığa yakalanmış gibiyiz: Eleştirmeme hastalığı. Bugün birtakım tabuların yıkılışını umutla izlerken birtakım başka tabuların aynı bağnazlıkla yaratıldığını ve yıkılan tabuların yerini aldığını kaygıyla seyretmekteyiz.
Bu parçanın bütününde yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal eleştirinin bilimsel değil, duygusal yöntemlerle yapılmasından
B) Bireylerin, kendilerini eleştirmek yerine hep başkalarını suçlamasından
C) Çağdaşlaşmanın, iyi ya da kötü her şeyi eleştirmek sanılmasından
D) Eleştirinin yalnızca olumsuzluklara yönelik bir kavram olarak görülmesinden
E) İnsanların, düşünceleri sorgulama alışkanlığı edinememiş olmasından
33. Günümüz edebiyatında tanık gösterme yöntemi çok revaçta. Birçok yazar, yazılarında büyük yazarlardan alıntılar yapıyor. Yazmaya yeni başlamış, daha neyin ne olduğunu öğrenmenin ilk basamaklarını tırmanan gençlerin yazıları bile Dante’nin, Hugo’nun, Dostoyevski’nin, Beckett’ın sözlerinden geçilmiyor. Klasikleşmiş yazarlardan alınan cümleler, bu yapıtlarda gecekondu duvarındaki eski tapınak taşları gibi duruyor.
Bu parçanın son cümlesinde vurgulanmak istenen düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?
A)Alıntıların kullanıldığı yapıtların sanatsal bakımdan niteliksiz olduğu
B) Genç yazarların her yapıttan alıntı yapmaması gerektiği
C) Alıntıların hangi yazara ait olduğunun belli olmadığı
D) Alıntı cümlelerin yerli yazarlardan seçilmediği
E) Alıntılanan parçaların yeterince dikkat çekici olmadığı
34. Bir muhabir, muhalif ve uyumsuz tutumuyla tanınan bir punk şarkıcısıyla punk müzik üzerine yaptığı röportajdan sonra birlikte sokakta yürümeye başlar. Dinlediklerinden biraz da kafası karışmış olan muhabir sorar: “Peki punk nedir?” Müzisyen, yolun kenarındaki bir çöp kutusunu tekmeler ve “İşte punk budur!” der. Birkaç adım sonra muhabir de bir çöp kutusuna tekme atar ve “Punk bu mu şimdi yani?” diye sorar. Müzisyenin yanıtı şaşırtıcıdır: “Hayır! Bu, modaya uymaktır!”
Bu parçada, punk müzik yapan sanatçının vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Müzikseverlere saygı göstermek gibi bir kaygısı olmadığı
B) Müzikte gündelik doğal gürültülerden yararlandığı
C) Müzikle teknolojiyi birleştirmeye çalıştığı
D) Grupla değil, tek başına müzik yapmak istediği
E) Yaptığı müziğin taklit edilmeyen bir aykırılık içerdiği
35. Hayır, buna katılmıyorum. Bunu söyleyenler ya romanımı dikkatli ve doğru okumadılar ya da benim roman anlayışımı bilmiyorlar. Eğer bir eleştiri yapılacaksa bunun tersi daha uygun olurdu. Çünkü ben romanda önce kahramanlar yaratıp sonra o kahramanlara uygun x, y, z gibi olaylar bulmaya çalışmam. Ben önce x, y, z gibi konuları, olayları bulurum; sonra o konu ve olaylara en uygun kahramanları yaratmaya çalışırım. Hatta bu yüzden, romanlarıma ad koyarken o romanlardaki kahramanların adını kullanmam.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiştir?
A)Romanınızda ele aldığınız konunun kahramanın gölgesinde kaldığı yönündeki eleştiriyi haklı buluyor musunuz?
B)Son romanınızın adı ile konusu arasında uyumsuzluk olduğu söylenebilir mi?
C)Yarattığınız kahramanların gerçek hayatta rastlanmayan kişiler olduğunu söyleyenlere katılıyor musunuz?
D)Son romanınızdaki kahramanların, karakterden çok tip özelliği gösterdiği iddialarını doğru buluyor musunuz?
E)Romanınızda gizemli olaylardan gerçeğe pek yer kalmadığını söyleyen eleştirmenlere hak verilmeli mi?
36. Bir kişiyi anlamak, dünyanın o kişinin bakış açısından nasıl göründüğünü kavramaktır. Bunun için hem bilgiye hem de hayal gücüne ihtiyaç duyarız. Romancı olarak esas işimizin elden geldiğince tek tek bütün roman kişilerinin yerine geçmek, romanın anlattığı dünyayı onların gözünden görmek olduğunu hiç unutmamaya çalışırız. Bu işin en zor yanı, bize ruhsal olarak benzemeyen kişilerin bakışını yakalamaktır. En tuhaf yanı ise onların gözüyle dünyaya bakarken kimi özelliklerimizi de onlara vermemizdir.
Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar için aşağıdaki yargılardan hangisinin söylenmesi uygun olmaz?
A)”İnsanları anlamanın yolu, empatiden geçer.” ilkesine bağlıdır.
B)İyi romancıların, kahramanlarıyla özdeşleşerek yazdığına inanmaktadır.
C)Kendi bakış açısını yansıtmayan kişilere romanlarında yer vermemektedir.
D)Kendi özelliklerinden bazılarını kahramanlarına aktarmaktadır.
E) Roman sanatında bilginin ve düş gücünün önemli olduğunu
düşünmektedir.
37. Romanda dil, bir hizmetkâr olduğunu unutup efendi rolüne soyundu mu romanın dengesi bozulur. İşlek, akıcı, sanatsal bir dil, geçici olarak okurun gözünde romanı yüceltebilir. Fakat sadece geçici olarak… Dilin tadına varılınca onun gerisinde yatanı görmek ister okur. İşte o zaman hayal kırıklığına uğramamalıdır. Dilin büyüsünden başka bir şey, örneğin yapısal bir değer getirmeyen roman, başarısız romandır.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?
A)Romanda dilin bir araç olduğu unutulmamalıdır.
B)Anlatımdaki renkliliğin, anlatılanı gölgelemesine izin verilmemelidir.
C)Özgün bir dil yaratmak, özgün bir roman yaratmanın garantisi değildir.
D)Roman, biçim ve içerik dengesi üzerine kurulmuş bir edebiyat türüdür.
E)Romanda kahramanlar arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.
38. Polisiye romanların hepsi “katil kim”den ibaret değildir. İyi polisiye, eleştirir. İyi polisiye yazarı da yaşadığı topluma, çevreye, kültüre, siyasete, insana sorgulayarak bakar; onları deşifre eder. Polisiyenin en ünlü yazarlarından biri olan Agatha Christie’ye bakın. Çoğu romanıyla çökmeye yüz tutmuş İngiliz aristokrasisinin suçlarına odaklanmıştır. O sınıfın üzerindeki saygınlık örtüsünü parçalar, ince ince yerer o sınıfın üyelerini. Kısacası itibarını sarsar soyluların. Bu bakımdan benim son romanımda yaptığım şey, söylendiği gibi, polisiye roman türüne yenilik getirmekten çok, o türün zaten var olan olanaklarını biraz daha genişletmek olarak değerlendirilmeli. Bunu yaparken önceden yaptığım eleştirilerin altını daha kalın çizdiğimin fark edilmesini de isterim doğrusu.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini söylememiştir?
A)Polisiye romanların kendine özgü bir dil ve anlatım gerektirdiğini
B)Polisiye romanların sadece merak ve heyecan öğesi içermediğini
C) Son romanında eleştirelliğin dozunu artırdığını
D) Kendisi hakkında yapılan bir değerlendirmeye tam olarak katılmadığını
E) Bütün polisiyelerin aynı kefeye konulamayacağını
39. Ressam Mustafa Salim, beş yıllık aradan sonra Ankara’daki Atlas Sanat Galerisinde “Meditasyon” başlıklı yeni resim sergisini açtı. Geçmişte Monet çağrışımı yapan izlenimci resimleriyle dikkat çeken ressamın, bu sergideki resimlerinde soyut bir anlayışa yöneldiği görülüyor. Mustafa Salim, eşit fırça darbeleriyle ritmik yinelemeler yaratarak gökyüzü ve yeryüzü temalarını örgüsel bir biçimde yansıtıyor. Bir sorgulama mekânı olarak kullandığı tuvale resmettiği doğa, değişik renklerle homojen bir dağılım sunuyor. Bu dağılım, izleyiciyi belli bir noktaya odaklayarak izleyicinin denge kurmasını, dinginleşmesini sağlıyor. Böylece meditasyon, amacına ulaşıyor.
Bu parçada tanıtılan ressamla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Resimlerini nerede sergilediğine
B) Sanat anlayışında nasıl bir değişim olduğuna
C) Resimlerinin izleyicide ne gibi etkiler yarattığına
D) Resimlerin yapımına ne kadar zaman harcadığına
E) Resimlerini yaparken ne tür teknikler kullandığına
40. Sanayi üretimi yerel, ulusal renkleri yok ediyor. Çünkü bunlarda insanın rolü en aza indirgenmiş, hatta ortadan kaldırılmış durumda. Aynı kalıptan çıkmış, birbirinin aynısı yüz binlerce eşya… Dünyanın neresine giderseniz gidin aynı ürünleri görürsünüz. Bu nedenle, el sanatlarının tanıtıldığı etnografya müzeleri şimdi daha çok gerekli. Halkın kendi sanatının müzesi olmadan ulusal bellek oluşmuyor. Nitekim birkaç yüzyıldan beri Batı sanatını tekrarlayıp duruyoruz ama kendi kültürümüz bir adım ileri gitmiyor. Küreselleşme güç kazandıkça sizi diğerlerinden ayıracak, size ait olan kültür ürünleri daha çok önem kazanıyor.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Etnografya müzelerinin işlevine
B) Küreselleşmenin sonuçlarına
C) Fabrikasyon üretimin zararlarına
D) Ulusal kültürün korunmasına
E) Yerli malı kullanmanın önemine
|
1 E |
11 C |
21 B |
31 A |
|
2 C |
12 E |
22 B |
32 E |
|
3 B |
13 C |
23 E |
33 A |
|
4 B |
14 A |
24 D |
34 E |
|
5 D |
15 E |
25 D |
35 A |
|
6 A |
16 A |
26 B |
36 C |
|
7 C |
17 C |
27 C |
37 E |
|
8 D |
18 E |
28 B |
38 A |
|
9 D |
19 B |
29 D |
39 D |
|
10 A |
20 D |
30 B |
40 E |
]]>
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A) Göz yummak
B) Görmezden gelmek
C) Yok saymak
D) Kayıtsız kalmak
E) Önemsemez görünmek
2. Hasan Âli Yücel, Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmaktansa doğrudan doğruya temeli atıp üzerine yerli yapı kurmayı tercih etmiştir.
Bu cümlede geçen “Batı kültürünün portatif çadırında kiracı gibi oturmak” sözüyle eleştirilen, aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Kalıcılıktan uzak, yüzeysel biçimde modernleşilmesi
B) Batı’nın kültür ve edebiyatına uzak kalınması
C) Batı kültürünün Doğu’dan üstün tutulması
D) Yerli kültürün Batı’ya tam olarak uyarlanamaması
E) Batılılaşma yolunda yeterli çaba harcanmaması
3. Yahya Kemal’in bir şiirinde dört beş tabloluk konu vardır.
Bu cümleden aşağıdaki genellemelerin hangisine varılabilir?
A) Şiir, konusunu genellikle doğadan alır.
B) Şiirde betimlemeye dayalı bir anlatım vardır.
C) Şiirde konu bütünlüğü aramak yanlıştır.
D) Şiir, yoğun bir anlatıma sahiptir.
E) Şiir, daha çok, resme yakın bir sanattır.
4.Aşağıdaki cümlelerden hangisi kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?
A) “Monte Kristo Kontu”, okuyucusunu düşünmeye sevk etmeyen fakat okuyucunun bitirmeden de bırakamayacağı, sürükleyici romanlardan biridir.
B) Yazar, denemelerini topladığı son kitabı “İçimin Sesi”ni yayımlama gerekçesini, kitabın arka kapağında “Sorularım da yanıtlarım da tükenmedi.” diyerek açıklıyor.
C) “Aydınlar Savaşı” adlı kitabında yazar, Tanzimat’tan bugüne, yabancı kültürlerin etkisindeki aydınların tutarsızlığını çarpıcı bir dille irdeliyor.
D) Nahit Sırrı Örik, romanında Osmanlı saray hayatına dair gün ışığına çıkmamış renkli olayları, kendine özgü anlatımıyla ortaya koymuş.
E) Garip akımına tepki olarak Mehmet Çınarlı’nın çıkardığı dergi etrafında toplanan bazı sanatçılar, millî-manevi değerlere dayalı, etkileyici bir şiir oluşturdular.
5. İstanbul, nasıl ki imparatorluk başkentiyken (her imparatorluk başkenti gibi) üretmekten çok tüketen ve dolayısıyla ihraç etmekten çok ithal eden bir payitaht idiyse Cumhuriyet’in ilerleyen yıllarından itibaren de ülkenin geri kalanını uygarlaştıracağı umuduyla dünya kültürünü ithal edip tüketen öncü kent ilan edildi.
Bu cümleden İstanbul’la ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine varılamaz?
A) Üretimden çok tüketim odaklı bir şehir olduğu
B)Cumhuriyet’ten sonra misyonunun bütünüyle değiştiği
C)Ülkeye çağdaş kültürü kazandıracak bir yer olmasının beklendiği
D)Ülkenin modern dünyaya açılan penceresi olarak görüldüğü
E) Türkiye’nin en uygar şehri sayıldığı
6. Bekle kar altında kalan buğday tanesi
Yine onun sularıyla yeşereceksin
Gözyaşların çare değil ağlama büyü
Başını dik tutabilirsen boy vereceksin
Bu dörtlükle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Doğa ile insan arasında bağ kurulmuştur.
B)I. dizede olumsuzluklara sabırla direnmek önerilmektedir.
C) II. dizede olumsuz bir durumun olumlu sonuç vereceği anlatılmıştır.
D)III. dizede yapılan eylemden vazgeçilmesi öğütlenmektedir.
E) IV. dizede koşul gerçekleşmese de istenen amaca ulaşılabileceği belirtilmiştir.
7. (I) Sokak fotoğrafçılarının, amatörlerin çektikleri resimleri sever misiniz? (II) Bayılırım ben onlara; insanlar, doğa, eşya, yapılar sahicidir bu görüntülerde, süssüzdür. (III) Kişilerin alnı kırışıklıklar içinde, kaşları çatık, gözleri hüzünlüyse; doğa kirli, yapılar, yollar, evren eskiyse, tükenmişse suçu ne fotoğrafçının, fotoğrafın? (IV) Röportajı da bu fotoğraflara benzetiyorum; küçümsediğimden değil elbet, önemsediğimden. (V) Başarılı, usta işi bir röportajda bu yurdun insanlarını bulursunuz; baktığımız, çoğu kez görmeden geçiverdiğimiz insanları, sokaklar dolusu…
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde neden-sonuç ilgisi söz konusudur?
A) I. ve II.
B) II. ve III.
C) II. ve IV.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
8. (I) Batı uygarlığı, Eski Yunan ve Latin uygarlıkları üzerine kuruludur. (II) Batı kültürü ve sanatı da aynı kaynaktan beslenmiş, mayalanmış; zaman zaman ortaya çıkan parlak beyinlerle sıçrama dönemleri yaşamıştır. (III) Bugün İtalyan, Fransız, Alman ve İngiliz edebiyatı denen birimlerin hiçbiri, bağımsız değildir ve tek başına düşünülemez.(IV) Bir ilişkiler ağı olarak tanımlanabilecek Batı edebiyatında, yazarlar, yapıtlar ve biçimler sürekli bir iç içelik, bir bütünlük sergiler. (V) Günümüzde dünya edebiyatı da küreselleşmekte, ulusal edebiyatlar yerlerini evrensel bir dünya edebiyatına bırakmaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri, anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
9. Millî takımımızın pozisyona girme ve gol atma konusunda sorun yaşayamadığını ancak çok gol yediğini söyledi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) İsim-fiil eklerinin yanlış kullanılması
B) Bağlacın yanlış kullanılması
C) Tamlayan eksikliği
D) Özne eksikliği
E) Yeterlilik eyleminin yanlış kullanılması
10. Boğaziçi, erguvan ağaçlarının pembe çiçekli elbisesini giyerek muhteşem bir tabloya dönüşür. İstanbul’un
I
doğal türlerinden olan bu ağacın, ilkbahar aylarında
II
açan eflatun, pembe, lila tonlarındaki yaprakları, adeta
III
bir çiçek topunu andırır. Yaprakları salkım salkım olan erguvan, sonbahar aylarında fasulye benzeri tohumlar
IV
bırakır. Oysa yapraksız hâli, çalıyı andıran cılız bir ağaçtır.
V
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisi çıkarılırsa anlamda daralma veya değişme olmaz?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
11. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması yoktur?
A) Sakız Hanım, akşama doğru udu eline alır, çalmaya başlardı.
B) Kitapçıya, gitar metodu aradığını söyledi.
C) Zigana Geçidi’ne iyice yaklaşmışlardı.
D) Kendi başına gidip kursa kaydolmuştu.
E) Lisede Ege adında bir arkadaşımız vardı.
12.
Öğretmen sorar:
– “Keşifler Çağı’nda kimler dünyayı keşfe çıkmış?”
Öğrenci yanıtlar:
– “İspanyollar, Portekizliler, Hollandalılar…”
Bu parçada, aşağıda verilen noktalama işaretlerinden hangisi gereksiz kullanılmıştır?
A) İki nokta (:)
B) Tırnak işareti (“ ”)
C) Kesme işareti (’)
D) Virgül (,)
E) Üç nokta (…)
13. Haydarpaşa Tren Garı , İstanbul’un kentsel dokusuna
I
damgasını vurmuş , onun tarihiyle , kültürüyle
II III
özdeşleşmiş yapılardan biri. Burası , iş ve aş uğruna
IV
Anadolu’dan vagon vagon akıp gelen insanların İstanbul’a ilk baktıkları yer. Gar , iki yıl önce büyük bir
V
tehlike atlattı: Kasım 2010’da çıkan yangın ,
VI
Haydarpaşa’nın çatısına büyük zarar verdi.
Bu parçada numaralanmış virgüllerden (,) hangileri ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) II. ve VI.
D) III. ve V. E) IV. ve VI.
14. (I) Ev sahibesine basamaklarda raslamamayı başarmıştı. (II) Beş katlı yüksek bir binanın tavan arasındaki küçük odası, bir barınaktan çok, bir dolabı andırıyordu. (III) Onun yemeklerini hazırlıyan ve diğer işlerine bakan ev sahibesi, aşağı kattaki bir dairede oturuyordu. (IV) Sokağa her çıkışında onun mutfağından geçmesi gerekiyordu ve mutfak kapısı sürekli açıktı. (V) Genç adam, kapının önünden her geçişinde, ev sahibesine olan borçlarını anımsıyor ve derin bir mahcubiyet duygusuyla sarsılıyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?
A) I. ve III. B) II. ve III. C) II. ve IV.
D) III. ve IV. E) III. ve V.
15. Çoğu günümüze kalamayan bu yapıların kimilerini,
I II III
Avrupalı sanatçıların çok eski dönemlerde yaptıkları
IV
resimlerde veya Osmanlı minyatürlerinde görebiliyoruz.
V
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerden hangisi iyelik (tamlanan) eki almamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
16. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, ayraç içinde verilen dil bilgisel öğe yoktur?
A) Baktık bir evin bahçesi, ilk defa bir evin bahçesi başını
almış gidiyor (belirtili ad tamlaması)
B) Bir çocuk Grenoble’da İtalyan mahallesinde bir çocuk
görüyor ilk (belgisiz sıfat)
C) Deniz kıyısındaki o her akşamki kahve birdenbire tutup batıyor (sıfat tamlaması)
D) Ne varsa umutlu umutsuz sıkıntılı sıkıntısız o cumartesi akşamları, frengili ağaçlar çekip gidiyor (ilgeç öbeği)
E) Yeşil zeytin, limon gibi bir İstanbul sarısı kalıyor geriye (belirtisiz ad tamlaması)
17. Bir insanı, ancak gerçekten uyuyorsa uyandırmak
I
mümkündür ama uyumuyor da uyuyormuş gibi
II
yapıyorsa dünyanın bütün gayretlerini sarf etseniz
III
boşunadır.
Bu cümledeki numaralanmış sözcüklerin tür özellikleri, aşağıdakilerin hangisinde doğru verilmiştir?
I II III
A) Bağlaç İlgeç Zarf-fiil
B) İlgeç Dönüşlülük adılı Birleşik eylem
C) İlgeç Bağlaç Birleşik zamanlı eylem
D) Bağlaç İlgeç Birleşik eylem
E) Bağlaç Bağlaç Basit zamanlı eylem
18. Aşağıdakilerin hangisinde, cümlenin öğeleri ayraç içinde yanlış verilmiştir?
A) 1950’li ve 60’lı yılların İstanbul’u; sokakları, dükkânları, kirli fabrikaları, gemileri, at arabaları, insanları ve ilk bakışta fark edilemeyen ruhuyla Ara Güler’in fotoğraflarında canlanır. (nesne, ilgeç tümleci, dolaylı tümleç, yüklem)
B) Ara Güler’in fotoğrafları, Boğaz’ı görerek yaşamanın mutluluğunu bilen İstanbullulara gemileri seyretmenin zevkini ısrarla hatırlatır. (özne, dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci, yüklem)
C) İstanbul’a nasıl bakılacağını, onda görülecek güzelliğin
ne olduğunu lise yıllarımda Ara Güler’in fotoğraflarından
öğrendim ben. (nesne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, yüklem, özne)
D) Ara Güler, içinde yaşarken fark edemediğimiz, ancak uzun süre ayrı kalıp geri dönünce ya da eski fotoğraflara
bakarken görebileceğimiz ayrıntıları alçak gönüllülük içinde kaydetmiş. (özne, nesne, zarf tümleci, yüklem)
E) Dünyada ünlü yazarların, sanatçıların fotoğrafçısı olarak tanınan Ara Güler, 1994’te benim ilk kez fotoğrafımı çektiğinde artık yazar olarak tanınmaya başladığıma beni inandırmıştı. (özne, zarf tümleci, dolaylı tümleç, nesne, yüklem)
19. (I) Kadın, mektubu okudu, gülümsedi. (II) Anahtarı kutudan alıp cebine koydu. (III) Sonra pencereye yaklaştı, boş sokağa baktı. (IV) Boş sokaklar insana her zaman hüzün verir. (V) Sinirleri çelikten sanılan bu kadın, orada, sessizce ağladı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, içinde tamlama bulunmayan, bağımlı sıralı bir cümledir.
B) II. cümle, içinde birden çok tümleç bulunan birleşik cümledir.
C) III. cümlede yüklem ortaklığı söz konusudur.
D) IV. cümle, öznesi sıfat tamlaması olan basit bir eylem cümlesidir.
E) V. cümle, yan cümleciği özne olan birleşik cümledir.
20. Ne senden önce, ne senden sonra ben kimseyi sevmedim.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) “Ne … ne” bağlaç olarak kullanıldığı için cümlede virgüle (,) gerek yoktur.
B) “senden” sözcükleri dolaylı tümleç görevindedir.
C) Yüklemin olumsuz biçimde kullanılması, cümlede anlatım bozukluğuna yol açmıştır.
D) Yüklem, geçişli bir eylemdir.
E) Bir sözcükte kaynaştırma ünsüzü kullanılmıştır.
21. İletişim çağının insanları olarak önceki çağın insanlarına oranla daha iyi bilgilendiğimiz; dünyadaki olayları, durumları, düşünceleri daha iyi izleyebildiğimiz ileri sürülebilir mi? Dünyanın bir ucunda söylenen bir sözü ya da yaşanan bir olayı öbür ucunda duyabilmek ya da görebilmek, daha iyi bilgilenmek anlamına gelir mi? İletişim araçları nesnel olarak bilgi aktarıyorsa, gerçeklere bağlı kalıyorsa gelir elbette… Ne var ki çok çeşitli çıkarlar ve engeller, devletler düzeyinden kişiler düzeyine, gerçeklere bağlı kalmaya olanak tanımıyor çoğu kez. Çıkarlara, çıkarların çizdiği politikaya ters düşülmediği kadar nesnel olunabiliyor, gerçeklere bağlı kalınabiliyor. Çıkarlar gerektirdiği anda abartmalar, gerçekleri gizlemeler, çarpıtmalar, saptırmalar her şeyi bir anda denetime alıveriyor.
Bu parçada asıl söylenmek istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çağımızda iletişimin çok daha hızlı ve etkili olması, iletişim araçlarına duyulan güveni artırmamıştır.
B) İletişimde teknolojiden yararlanılması, haber alma ve vermenin eski değer ve önemini kaybetmesine yol açmıştır.
C) Çağımızda yaygınlaşmış ve kolaylaşmış olmasına karşın iletişimin güvenilir bilgi aktardığından emin olunamaz.
D) Hangi teknolojileri kullanırsa kullansın gerçeği aktarmayan iletişim kanalları, gözden düşecektir.
E) Teknolojinin iletişim alanını ele geçirmesi, doğru haberlerin, gerçeklerin aktarılmasını engellemektedir.
22. Toplumumuz, “çifte standart” kavramını, engin pratiğinden ötürü, yakından tanıdığı alelade “ikiyüzlülük”le karıştıran bir yaklaşımla, içeriğini boşaltarak, anlamını çarpıtarak ulu orta bir eleştiri ve suçlama ifadesi olarak yerli yersiz kullanıyor. Çifte standart, herkes için seçilmiş değerler üzerine kurulu, aynı noktaları nirengi almış, içeriği değişmeyen bir ölçünün, aynı koşullar içindeki kişilere ya da gruplara karşı, işine geldiği gibi farklı kullanımı demektir. Değişen içerikler, nitelikler, durumlar ve koşullarla tutum yenilemenin, çifte standart uygulamakla hiçbir ilgisi yoktur.
Bu parçada üzerinde durulan, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumumuzda kavramlarla düşünme alışkanlığının olmadığı
B)Ülkemizde sanat ve düşünce yaşamının çifte standarda dayandığı
C) Günlük yaşamımızda pek çok sözün yanlış anlamda kullanıldığı
D) Bir kavramın yanlış kullanımı ve doğrusunun ne olduğu
E) Çifte standarda dayalı bir sistemin başarısız olacağı
23. Sanat, özellikle de edebiyat, gerçeği yansıtan bir ayna olmakla yetinmez. H. Taine’in de söylediği gibi, yalnızca tarihsel bir an’ın ürünü değildir edebiyat. Tarihsel an’ın içine karışmak da ister. Bunu da okurlarını yönlendirerek yapmaya çalışır. “Bu, şöyle de olabilirdi, böyle de olabilirdi.” der. Okurun önüne yeni olasılıklar koyar.
Bu parçada vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A)Edebiyat, tarihsel bir belge niteliği taşımalıdır.
B)Edebiyat, yaşamı yansıtırken onu değiştirme amacı da taşır.
C)Sanat yapıtları, yalnızca oluşturuldukları dönemin olaylarından değil tarihten de esinlenir.
D)Bir yazar, yalnızca tarihî gerçeklerle yetinmez; bu gerçeklerin tanıklarını da okurla buluşturur.
E)Sanatla uğraşanlar, toplumla ilgili sorumluluklarının bilincinde olan kişilerdir.
24. (I) Aydınlar; seçkin konumları, bilgileri, düşünme güçleri, konuşma yetenekleriyle toplumsal bilincin oluşmasında, gelişmesinde önemli etkileri olan kişiler. (II) Ama “aydın” nitelikleri edinince insanın kötü eğilimlerinden bir çırpıda kurtulduğu da sanılmamalı. (III) İnsan, kültürlü de olsa kültürsüz de olsa gene insandır; iyi ya da kötü olabilir, bireysel çıkarları için toplumsal çıkarları çiğneyebilir. (IV) Bir toplumda aydınların sayısının artması, etkinliklerinin gelişmesi özlenen bir gelişmedir. (V) Kuşkulanan, araştıran, sorgulayan, tartışan, vardığı çözümleri başkalarıyla paylaşan insanların çoğalması toplumsal gelişmenin en büyük güvencesidir. (VI) Yine de bu durum, insanların düşünmeyi, yargılara varmayı aydınlara bırakmasını gerektirmez. (VII) Bir toplumda aydınların ulaştığı çözümler ve sunduğu öneriler de eleştirilmeden, değerlendirilmeden benimsenmemelidir.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılmalıdır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
25. (I) Bilindiği gibi, masallar herkes içindir ama özellikle çocukların ilgisini çeker; en çok çocukları büyüler. (II) Çocukların hayal dünyalarını zenginleştirerek onları büyüleyen masallara bir yenisi daha eklendi: Levent Turhan Gümüş’ün yazdığı “Dalgacık ile Yakamoz’un Masalı”. (III) Bu masalda, denizde sürekli köpüklere bölünmekten çok sıkılan minik Dalgacık’ın hayalindeki yeri bulabilmek için çıktığı yolculuk anlatılıyor. (IV) Bu yolculuğunda Dalgacık’a Kaptan Nemo’dan Zümrüdüanka’ya kadar birçok eski dost eşlik ediyor. (V) Masalcı, bazen süslü bazen de yalın anlatımıyla çocuklara yepyeni bir dünya sunuyor kitabında. (VI) Okurken insana Samed Behrengi’nin “Küçük Kara Balık”ının tadını veren masalda, masal kahramanının hep iyiler ve yardımseverlerle karşılaştığı bir kurgu tercih ediliyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
26. Yetmişli yıllarda New York’ta bir sinema yapımcısının dairesinde kalmıştım. Bu dairede kitap yoktu. Sadece, Wagner ve Mozart plaklarının yanında kalın bir cilt gördüm. Hemen o akşam okumaya başladım. Bu kitapsız evdeki tek basılı eser, edebiyat başyapıtlarının kısaltılmış hâlini içeren büyük bir kitaptı. On sayfalık “Savaş ve Barış”, birkaç sayfalık Balzac, niçin öldürdüğü belli olmayan Raskolnikov… Dünya edebiyatının en büyük yapıtları bu kitaptaydı ama eksik, kesilmiş biçilmiş, kırpılmış olarak. Böyle bir çalışma ne ifade edebilir ki?.. Tanrım, böylesi bir saçmalık için ne muazzam bir emek harcanmış, dediğimi hatırlıyorum.
Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal yapıtların, özelliklerini yitirecek biçimde özetlenmesinden
B) Müziğe verilen değerin edebiyata verilmemesinden
C) Kitaptaki seçkinin iyi yapılmamış olmasından
D)Kütüphanelerde yeterince kitap bulundurulmamasından
E)Sinemacıların yazınsal yapıtlara film gözüyle bakmasından
27. Büyük şiirler yazabilmek için yetenekli bir şair olmak yetmiyor, yoğunlaşmak da gerekiyor. Yoğunlaşma sırasında şair bütün vücuduyla düşünmeye başlar. O ana kadar özümsenen kültürel birikim, eyleme geçer. Düşünce de buna göre işlemeye ve evreler oluşturmaya koyulur. Bu, bir oluşuma hazırlanma, sancılar çekme dönemidir. Bir bitkinin her yöne büyümesi gibi bir arayış sürecidir bir bakıma. Sonra ilk dizeyi doğurma anı gelir. Artık sona gelinmiştir. Dizeler birbiri ardına akar gider.
Bu parçanın yazılma amacı aşağıdakilerden hangisidir?
A)Şairin şiir yazarken yaşadığı süreci anlatmak
B)Şiirin ne kadar zor bir edebiyat dalı olduğunu göstermek
C) İlk dizenin şiirin geri kalanı için belirleyici olduğunun altını çizmek
D)Düşüncenin şiirin kalıcı olmasını sağladığını vurgulamak
E)Yoğunluk özelliği gösteren şiirlerin daha evrensel olacağını belirtmek
28. “Yeni Gelişen Öncü Tiyatroya Yer Var mı?” başlıklı yazıda şöyle deniyor: “İster resmî ister özel tiyatrolar olsun, değerli yapıtları seçmek, tiyatroyu geliştirmeye çalışmakla birlikte – belki bunlardan daha çok – yerleşik zevki kollayacaktır. Bunun aksini düşünmek, tiyatroyu açmadan kapamakla birdir.” Bu sözler derme çatma tiyatrolar için veya bir iki yıldızlaşmış sanatçının çevresinde kurulan tiyatrolar için doğru olabilir. Ama Devlet Tiyatroları, Belediye Tiyatroları için böyle düşünmemek gerekir. Birkaç sahneyi birden halka açabilen, seçkin oyuncuları ve yönetmenleri olan bu kurumlar, onca tiyatroya eklenecek bir deneme tiyatrosunda öncü oyunlar oynatmakla tehlikeye girmez.
Denenmemişi denemek, yeniye giden yolları açık tutmak büyük kurumların işidir. Örneğin İstanbul Şehir Tiyatroları için bu “yapılamayan” değil, yalnızca “yapılmayan” bir iştir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen, aşağıdaki yargıların hangisinde verilmiştir?
A) Tiyatronun satışa bağlı bir kurum olarak görülmesi yanlıştır.
B) Güçlü tiyatrolar, tiyatroyu geliştirme sorumluluğunun gereklerini yerine getirmelidir.
C) Büyük tiyatroların nitelikli oyunları sahneye koymakta kararlı olmaları gerekir.
D) Her tiyatro, popüler özellik taşımayan, öncü oyunlar sahneleyebilecek güçte olmalıdır.
E) Tiyatroların, halk zevkine seslenerek ayakta kalması mümkün değildir.
29. “Düşünce romanı” terimi, ilk kez, eleştirmen Semih Gümüş’ün Adalet Ağaoğlu’nun romanlarını tanımlarken kullandığı bir kavram. Ondan sonra birçok eleştirmen de Adalet Ağaoğlu için aynı kavramı kullandı. Gerçekten de onun pek çok romanı, Türk toplumunun belirli dönemlerdeki toplumsal dönüşümünün tarihî ve sosyolojik incelemesi olarak okunabilir. Bu romanlarda boy gösteren her karakter, belirli bir yerin ve zamanın ürünüdür.
Aşağıda Adalet Ağaoğlu’nun romanlarıyla ilgili olarak verilen
I. Adalet Ağaoğlu, “Romantik Bir Viyana Yazı”nda, peşinden sürüklenen okuru ile iş birliği içinde romanı yaratan bir yazar kurgulayarak yazarı bir roman figürü hâline getirir.
II. “Ölmeye Yatmak” romanında Cumhuriyet devrimleri, Atatürk’ün ölümü, Varlık Vergisi, Kore Savaşı, Marshall Yardımı gibi olaylar karakterlerin hayatlarındaki kişisel olaylarla kesişir ve onların seçimlerini etkiler.
III. “Fikrimin İnce Gülü”nde 1950’li yıllarda başlayan demokratikleşme çabaları, propaganda aracı olarak köye gönderilen mavi Ford’un karakterler üzerindeki etkisi, Almanya’ya işçi olarak giden ilk kuşaktan Bayram’ın otomobil tutkusu 70’li yıllara kadar gelen bir panorama olarak sunulur.
IV. “Üç Beş Kişi” romanında feodal ve toprağa bağımlı geçmişinden silkinen, yeni bir endüstri ve kapitalizm merkezi olarak gösterilen Eskişehir’deki eski bir toprak ağasının üç kuşakta yeni bir iş adamına evrimleşmesi anlatılır.
V. Yazar, “Yaz Sonu” adlı romanında olayların geçtiği yer olan Side’nin Antik dilde “nar” anlamına gelmesini, açılıp parçalandığında kişiler ve cinsiyetler arasındaki bölünmeyi ve yabancılaşmayı simgeleyen bir metafor olarak kullanır.
yargılarından hangileri bu parçada öne sürülen düşünceyi örneklendirmez?
A) I. ve II. B) I. ve V. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
30. Bir grup bilim adamı pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiğini görür. Birkaç pireyi toplayıp otuz santimetre yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Altlarındaki metal zemin ısıtılır. Pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, başlarını tekrar cama vururlar. Pireler, cama vura vura o zeminde otuz santimetreden fazla zıplamamayı öğrenirler. Bundan sonra deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, yani tam otuz santimetre zıplar. Üzerlerinde cam tavan yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiçbiri cesaret edemez.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Canlıların karşılaştığı ortak sorunlar, ortak bir engele dönüşür.
B)Canlıların acıya dayanabilme sınırı, birbirinden farklıdır.
C)Canlıları sınırlayan, dış engeller değil, deneyimleriyle edindikleri iç engellerdir.
D)Canlılara bir alışkanlık kazandırmak için onları zorlamak şarttır.
E)Bilimsel deneylerin amacı insani gelişmeyi hızlandırmaktır.
31. Son yirmi yıl, yazanların çoğalıp okuyanların azaldığı bir dönem oldu. Bunda kuşkusuz yayıncılıktaki gelişmelerin de büyük payı var. Seçiciliğin yok olması, yazarın “halka inmesi”, belediye başkan adayı mantığıyla kitle edinme çabaları, iletişim olanaklarının sınırsızlaşması, eli kalem tutanları yazar etti. Yazar, magazin nesnesi; edebiyatsa tekdüze, çorak, anonim dille yapılan bir eğlence aracı oldu. Kestirme yoldan, zaman yitirmeden yazın dünyasında yer edinme kaygısı, sıradan okur olmanın bile önünü kesiyor. Şimdilerde kiminle tokalaşsanız elinize birkaç kitap birden tutuşturuyor. Okumak bir yana, birbirlerinin adını bile duymamış yüzlerce yazar dolaşıyor ortalıkta.
Bu parçada, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A)Kitap yayıncılığı hakkında ne söylemek istersiniz?
B)Günümüzde yazarların sayısındaki artışı nasıl değerlendiriyorsunuz?
C)Magazinleşme ile çalakalem yazma arasında bir ilişkiden söz edilebilir mi?
D) Yazarların birbirlerinin kitaplarından pek de haberdar olmadıkları söylenebilir mi?
E) Günümüz okuru metin türlerinden hangisini tercih ediyor dersiniz?
32. Şiir, yaşadığımız hız çağında baş tacı olacakken öykü ve roman karşısında yeterli ilgiyi görmüyor. Okurların ilgisi olmayınca yayıncı da dağıtımcı da kitapçı da uzak duruyor şiir ve öyküden. Dergilere oluk oluk şiir ve öykü akmasına karşın! Haddimizi aşarak bu duruma şöyle bir yorum getirebilir miyiz? Öykü, özellikle de şiir, istediği kadar entelektüel bir etkinlik olsun; oylumu, kuşatıcılığı, sürükleyiciliği, kışkırtıcılığı, etkisi bakımından günümüz edebiyat okurunun ilgisini çekmiyor. Karmaşık bir hayatla boğuşurken yazılmakta olan şiir ve öykünün anlattıklarını sıradan, boyutsuz ve yavan bulanların sayısının epeyce olduğunu biliyorum. Aklıma, özellikle şiire elini sürmeyen ama iyi bir roman okuru bir arkadaşımın “Niye şiir okumuyorsun?” soruma verdiği yanıt da geliyor ister istemez: “Arkadaş, sizin şairler çok dertli, hep kederlerini anlatıyorlar. Hem de bazen bunları bir hezeyana dönüştürerek…”
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A)Kimi edebî türlerin, yayınevleri ve kitapçılar tarafından tercih edilmediğine
B)Şiiri yeterince hacimli ve derin bulmayan bir okur kitlesi olduğuna
C)Acılarını abartarak anlatan şairlerin kimi okurlardan tepki gördüğüne
D)Halkın lirik şiirlerden çok toplumcu şiirler okumak istediğine
E)Değişen yaşam koşullarının, okuru şiir ve öyküden uzaklaştırdığına
33. Amerikalı şair Robert Frost, “Şiir, çeviride kaybolan şeydir.” düşüncesiyle şiir çevirisine aşılması zor, yüksek bir set çekmiştir. “Şair, içinde bulunduğu kozmik dünyadan sözcükleri alır ve şiiri, söylediği dile çevirir. Şiir çevrilemez çünkü gramer çevrilemez. Şiirin içinde bir mesaj vardır, sadece o mesaj başka dile aktarılabilir.” sözleri Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya, “Hiçbir şiir, tadından bir şeyler yitirmeden bir başka dile aktarılamaz.” sözü ise Dante’ye aittir. Edebiyat tarihinde hak ettikleri yeri almış bu şairlerin sözleri, çevirmenin boynuna vurulmuş prangalar gibi yıllardır etkisini gösterir durur. Bu beylik laflar, buyurganlığın tüm gücüyle zihinleri tutsak eder ve ön yargılarla doldurur. Mümkün olduğuna inandığı hâlde pek çok çevirmen, bir şiirdeki duyguyu başka bir dile aktarma cesaretini gösteremez. Bu da ister istemez bize, ön yargıları yok etmenin bir atomu parçalamaktan zor olduğunu söyleyen Einstein’i anımsatır.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?
A) Şiirin çevrilemeyeceği düşüncesinin yıllar boyunca pek çok çevirmene yön verdiğine
B) Ön yargıları yıkmanın çok zor hatta imkânsız bir şey olduğuna
C)Çeviri hakkındaki kimi düşüncelerin çevirmenler tarafından önemsendiğine
D)Şiir çevirisinde önceliği üsluba değil, içeriğe vermek gerektiğine
E)Şiirin başka dile çevrilemeyeceği düşüncesinin yanlış olduğuna
34. Her zaman savunageldiğim ilke; düşünce özgürlüğünün, demokrasinin ve daha genel olarak insan yaşamının temel niteliklerinden biri olduğudur. Bu bakımdan, düşünce suçu diye bir şeyin demokrasilerde olmaması, zararlı düşüncelerin de söylenmesinden korkulmaması gerektiğini, zararlı düşünceler söylenmeden hangi düşüncelerin doğru ve yararlı olduğunun anlaşılamayacağını, sonuç olarak da sağlıklı düşüncelerin toplumda içtenlikle benimsenemeyeceğini her zaman ve her fırsatta söyledim.
Bu parçadaki gibi düşünen birinin, aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?
A) Demokrasi, karşıt düşüncelerin bir arada yaşadığı bir rejimdir.
B) Demokrasilerde her insan özgürce düşünme hakkına sahiptir.
C)Yararlı düşüncelerin anlaşılabilmesi için zararlı düşüncelerle karşılaştırılması gerekir.
D)Demokratik bir yönetim, farklı düşünmeyi suç kapsamından çıkarmalıdır.
E) Düşünceler, yararlı ve yararsız diye sınıflandırılamaz.
35. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Anadolu’nun çeşitli yörelerine dağılan aydınlar, gittikleri yerlerde pek çok saz şairi ile karşılaşmış ve onları çeşitli yayın organları aracılığıyla edebiyat dünyamıza tanıtmışlardır. Bunlardan en önemlisi, bir kutlama sırasında Ahmet Kutsi Tecer tarafından fark edilen Âşık Veysel olmuş; böylece âşıklık geleneği bir canlılık kazanmıştır. Radyolarda âşıklarla ilgili programlar yapılmış, plak ve kasetler doldurulmuş, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli festivaller düzenlenmiştir. Bütün bu çalışmalar saz şiirinin günümüze kadar devam etmesini sağlamıştır. Günümüz saz şairleri; dil, ölçü ve nazım şekli olarak halk şiiri geleneğini devam ettirmiş; eskiden olduğu gibi aşk, doğa vb. temaların yanı sıra sosyal ve siyasal konuları da ele alıp işlemişlerdir.
Bu parçada, aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A)Âşık Veysel’in keşfiyle aydınlar arasında halk edebiyatına olan ilginin arttığından
B)Cumhuriyet Dönemi saz şairlerinin şiirde toplumsal konulara yer verdiğinden
C)Halk şiiri geleneğini devam ettirenlerin halk edebiyatının özüne sadık kaldığından
D)Halk şiirinin 20. yüzyıl teknolojisiyle yaygınlaştırıldığından
E)Saz şairlerinin tanınmasında aydınların önemli katkıları olduğundan
36. Enver Gökçe’nin şiirleri birer kavga çağrısıdır. Her çağrı gibi sözünü açıkça söyler. Onun şiirinde söyleyişten çok söylenen önemlidir. Belki de halk şiirinin anlaşılırlığına, yalınlığına yaslanması bu çerçevede açıklanabilir. Halk şiirinin kalıplarını kendi özgün şiir yapısı içinde kullanışı, söyleyişine bu etkinin kazandırdığı dirilik, 1940 kuşağı içinde ayrı bir yere getirmektedir Gökçe’yi.
Bu parçada Enver Gökçe ve onun şiiriyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) İletisi olan şiirler yazdığına
B) Biçimden çok özü önemsediğine
C) Süssüz bir anlatımının olduğuna
D) 1940 kuşağı içindeki yerine
E) Günümüzde etkisini yitirdiğine
37. Dünyanın bütün kültür değerlerine başvurmak zorundayız. Ancak —- Bir Türk romancısı, bir halk hikâyecisinin Köroğlu Destanı’nı nasıl anlattığını bilmiyorsa, bir masalcının ustalığına varamamışsa, Dede Korkut’u okumamışsa, Yunus’u ezberlememişse, Karacaoğlan’ı, Pir Sultan’ı yüreğinin derinliğinde duyamamışsa, Yaşar Kemal’i, Orhan Kemal’i hatta Orhan Pamuk’u bilmiyorsa onun bir Homeros’u da anlayabileceğini sanmıyorum. Aynı şekilde bir Franz Kafka’ya, bir Anton Çehov’a, bir James Joyce’a varabileceğine inanmıyorum.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A)bu eserleri, mümkünse çevirilerinden değil orijinallerinden okuduktan sonra.
B) eski edebiyatımızı öğrendikten sonra.
C)yazılı kültür değerleri kadar sözlü değerleri de inceledikten sonra.
D) bunlarla ilgili yazılmış eleştiri yazılarını okuduktan sonra.
E) kendi kültür değerlerimiz ile yetiştikten sonra.
38. Kimileri, karınları doyduğu zamanlarda iyimser, puslu ve kapalı havalarda karamsar olduklarını düşünürler. İyimserlik, karamsarlık, kötümserlik böyle sığ kavramlar değildir. Bunlar, beraber anıldıkları düşünceler ve beslendikleri kaynaklar çevresinde anlam kazanır. İyimser ya da karamsar bir bakış açısına sahip olmak önemli değildir, bunlardan biri herkeste vardır nasıl olsa. Önemli olan, kendi içindeki iyimserliği ya da karamsarlığı dengeleyecek, güçlü, dayanıklı bir bakış açısına sahip olmaktır. Buna sahip değilseniz yaşamın getirdiği dalgalanmalara, yalpalamalara karşı korumasız kalır; iyimserlikle kötümserlik arasındaki uçurumlarda yuvarlanır durursunuz.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Kimi yerleşik düşünceleri çürütmeye yönelme
B) Olay ve durumlara bakış açısının önemine vurgu yapma
C) Tanımlama yoluyla kavramları ayırt etme
D) Bir eksikliğin yaratacağı durumu somutlaştırma
E) Bir durumu belli bir koşula bağlama
39. Karagöz’e, ezilen halkın simgesi gözüyle bakılıyor. Ben öyle bakmıyorum. Bana göre Karagöz, kaba kuvvettir. Okumuşların, ince ve duygulu şeyleri merak edenlerin karşısındaki eşkıyadır. Kendisinin bilmediklerini bildiği için ikide bir Hacivat’ı pataklar. Hacivat ise sağduyudur, bilgi ve düşüncedir. Ben ona bir de yazarlık, şairlik yükledim. Çünkü toplum içinde sürekli ezilen şairin yazgısı ile Hacivat’ın yazgısı, aynı kalemden çıkmış gibidir.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinde verilenler ağır basmaktadır?
A) Tartışma – örnekleme
B) Açıklama – örnekleme
C) Karşılaştırma – öyküleme
D) Açıklama – tanık gösterme
E) Tartışma – karşılaştırma
40. Bahçemde ıslak toprağın, odamda eski kitapların kokusu, aklımdaysa hüznü var gözlerinin, ellerinin. Garip bir serinlik içinde yüzüyor dışarıda ağaçlar. Açık kalan penceremden içeriye dolduruyor rüzgâr, serinliği. Bir kahve çekiyor canım şöyle bol köpüklü, şeker misali katıyorum hatıranı üzerine. Kahveyle birlikte hatıran da karışıyor. Son gülleri suluyorum, ekmek veriyorum güvercinlere. Mademki eylül işte, mademki dökülüyor yapraklar, dökülüyor gözyaşım da senden kalan satırların üzerine. Bir kuş pencereme konuyor, bir kadın kaldırım taşına çöküp oturuyor, bir ilkokul geçiyor kaldırımdan cıvıl cıvıl. Radyoda Âşiyan yollarından ses veriyor Zeki Müren. Öğle uykusundan uyanmış bir çocuğun o tatlı sersemliği içinde sen; şarkım, şiirim ve ruhum oluyorsun dilimde. Ve saklanıyor sesim sokak satıcılarının gürültüsüne.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Eksiltili cümleler kullanma
B) Betimleyici öğelerden yararlanma
C) Yinelemelerle ahenk yaratma
D) Benzetme ve ad aktarmasına yer verme
E) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtma
|
CEVAP ANAHTARI |
|||||||
|
1 |
A |
11 |
E |
21 |
C |
31 |
E |
|
2 |
A |
12 |
B |
22 |
D |
32 |
D |
|
3 |
D |
13 |
B |
23 |
B |
33 |
D |
|
4 |
B |
14 |
A |
24 |
C |
34 |
E |
|
5 |
B |
15 |
D |
25 |
D |
35 |
A |
|
6 |
E |
16 |
D |
26 |
A |
36 |
E |
|
7 |
C |
17 |
C |
27 |
A |
37 |
E |
|
8 |
D |
18 |
A |
28 |
B |
38 |
C |
|
9 |
E |
19 |
C |
29 |
B |
39 |
E |
|
10 |
C |
20 |
B |
30 |
C |
40 |
A |
]]>
1. Sanatçı yüzyıllardır yazılan değerli şiirleri özgün bir çalışma özelliği gösteren bu antolojide bir araya getirdi. Kitap yazın dünyasında ilgiyle karşılandı. Pek çok şiir ve şair gün yüzüne çıktı, dergilerde bu şairlerle ilgili onlarca yazı tekrar kaleme alındı. Sanatçı bu çalışmasıyla zamanın tozlu örtüsünü kaldırarak şairlere ve onların şiirlerine ilk günkü parlaklığını vermiş oldu.
Bu parçada altı çizili bölümle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A) Zamanla gündemden düşen yetkin şiirleri yeniden gündeme getirmek
B) Unutulan edebi değerlere tekrar eski canlılığını kazandırmak
C) Sıradan şairlere kimsenin vermediği değeri vermek
D) Değerli sanat ürünlerini yeni kuşaklara duyurmak
E) Gerçek yazınsal ürünleri zamanın yok ediciliği karşısında yaşar kılmak
2. Toplum olarak olumlu eleştirileri güzel sözlerle süslemeyi bilmediğimiz gibi olumsuz eleştirilerimizin dozunu ayarlamayı da bilmiyoruz. Yani —-. Bu durum ilişki içinde olduğumuz insanları yaraladığı gibi bizi onlardan uzaklaştırıyor.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?
A) birbirimize tavır alıyoruz
B) gözümüzde şimşekler çakıyor
C) işin içinden çıkamıyoruz
D) kantarın topuzunu kaçırıyoruz
E) dört yanımız deniz kesiliyor
3. I.Karikatürde güldürme eylemi beraberinde düşünsel derinliği de getirmelidir.
II. Gerçek karikatür, salt mizaha yaslanarak günlük yaşamın telaşından bunalan insanları eğlendirmeyi amaç edinir.
III.Üstün bir karikatürü amacına uygun bir biçimde anlayabilmek, ince bir mizah anlayışı ve önemli bir düşünsel yeteneğe sahip olmayı gerektirir.
IV.Bir karikatürist, okurlarını eğlendirirken toplumsal gerçekler ve içinde yaşanılan çağla ilgili düşündürmeyi de ihmal etmemelidir.
V.Karikatürist çizdiği karikatürde gerçekleri abartarak ve düzeysizleştirerek bir yere varamayacağını bilmelidir.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri birbiriyle anlamca en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve IV.
C) III. ve IV. D) III. ve V
E) IV. ve V.
4. Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili söz, cümleye ayraç içindeki anlamı katmamıştır?
A)Onun insanlara tepeden bakmayan, sevecen biri olduğunu herkes biliyor (küçümsememek).
B) Yaptığım bu antoloji çalışmasıyla yazın dünyasında izi kaybolan yapıtları ve yazarları, tekrar öne çıkarmayı amaçladım (unutulmak, etkinliğini yitirmek).
C) Yıllardır deneme ve makale kaleme alan sanatçı bir an bile kendi çizgisinden sapmadı (görüşlerinden vazgeçmemek, kararlı davranmak).
D)Bu dergi etrafında toplanan genç sanatçılar ortak bir sesin bayraktarlığını yapmış, yazın dünyasında önemli bir etki oluşturmuşlardı (tek bir görüşte birleşmek).
E) Anlatımsal açıdan yetkin bulmadığım bu deneme kitabında yazar, düşünsel açıdan sığ sularda dolaşmış (savunulagelen görüşlere yer vermek).
5. — Yıllarca düzyazı türündeki eserlerde de yapıldı böylesi çalışmalar. Bazen politik bazen kültürel yaklaşımlarla Refik Halit, Halit Ziya ve daha nice yazarın eseri, dili eski, yeni kuşaklar kolay okuyup anlasınlar diye sadeleştirildi. Şimdi de Ahmet Haşim’in şiirleri sadeleştirilmeye başlandı. Bu, şaire yapılan bir büyük haksızlık değil mi? Sanatçının tasarruf hakkına müdahale değil mi? Şiirlerin orijinallik hakkı her şekilde korunmalı. Şiir elbette anlamak için de okunur. Fakat ‘duymayı’, özellikle duymayı öne çıkarmış, bu konuda ısrarcı olmuş bir şairin şiirlerini, ona inat yaparcasına anlam adına başka biçimlere uğratmak kolay kabul edilebilir bir adım değil.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Günümüz yazın dünyasında geçmişte yazılan şiirlerin dilini sadeleştirme modası aldı başını gidiyor.
B)Bir yapıtı kaleme almakla o yapıtı değerlendirmenin bambaşka eylemler olduğu unutuluyor.
C)Bir yapıtta ya da şiirde ne anlatıldığını ancak o eseri kaleme alan sanatçı gerçek bir biçimde ortaya koyabilir.
D)Bir yapıtın, dilde meydana gelen değişimlere göre yeniden ele alınması elbette yazınsal bir gerekliliktir.
E)Yayıncıların ya da yazarların geçmişte yazılan yapıtları çağa göre yeniden değerlendirmesi, edebiyatımız açısından bir zenginlik oluşturmaktadır.
6. Cervantes, “Bir mermer parçası için heykeltıraş ne ise, insan için de eğitim odur.” diyor.
Cervantes, bu sözüyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamak istemiştir?
A) Eğitimin de heykel gibi bir sanat olarak algılanması gerektiğini
B) Gerçek bir sanatçının iyi bir eğitimci gibi hareket etmesi gerektiğini
C) Eğitimin, insan kişiliğini önemli ölçüde biçimlendirdiğini
D) İnsanı geliştiren bir eğitimin sanatla desteklenmesi gerektiğini
E) Sanatın, insanın yaşama bakışını etkileyen bir uğraş olduğunu
7. Lise öğrenimini bitirip üniversite kapısına dikilen genç, ana dilini biliyor mu acaba? Yazık ki bu sorunun karşılığı olumlu değil. Araştırmacılar bu konuda okulların pek de yeterli eğitim vermediğini ortaya koymuştur. Üniversite sınavlarını kazanan öğrencilerin arasında okuduğu bir Türkçe metni anlama oranı ancak % 60’tır. Demek ki üniversite sınavını kazanan her 100 öğrenciden 40’ı lise düzeyinde bir metni anlama yeteneğinden yoksundur. Peki bu öğrencinin üniversitede başarılı olması düşünülebilir mi? Elbette hayır. Çünkü okuduğunu anlamadan başarılı olma olanağı yoktur. Üstelik okuduğunu anlama yetmez, kişi okuduğu bir metni eleştirebilmen, değerlendirebilmen, kavramlarla ilgili kuralları ilişkilendirebilmelidir. Ne yazık ki üniversitede bunu yapanların oranı da % 40 düzeylerindedir. Öğrenciler genelde bu etkinliklerle ilgilenmiyorlar bile.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A)Okullarda verilen dil eğitimi, öğrencilerin okuma anlama becerisi kazanmasında yetersiz kalmaktadır.
B) Öğrencilerin eleştirel düşünme becerisi istenen seviyede değildir.
C) Öğrenciler dili geliştirici kitaplar yerine faydasız ve gereksiz bilgilerle dolu kitaptan okumaktadır.
D) Öğrencilerin çoğu, eleştirme ve değerlendirme etkinliklerine ilgi göstermemektedir.
E) Okuduğunu anlama becerisi gelişmeyenlerin üniversite eğitiminde başarılı olması mümkün değildir.
8. (I) Bir döneme üstelik insan dramlarıyla dolu bir döneme tanıklık edecek yapıtlar vermeyi her romancı ister. (II) Ama bu dönem çok yakın bir dönemse daha yaşanan olayların dumanı üzerindeyse epey güçtür yazarın işi. (III) Bu olumsuz durum yazarın kaleme aldığı yapıta şüpheyle bakılmasına hatta önyargılı yorumlar yapılmasına neden olabilir. (IV) Bundan dolayıdır ki, bütün deneyim, bilgi ve görgüsüne rağmen Aragon bile o ünlü nehir romanını tamamlayamadan bırakmak zorunda kalmıştı. (V) Bir dergide çıkan yazısında yakın tarihsel olayları yayınlamanın güçlüğünden söz ediyor, yapıtını bu yüzden yarım bıraktığını belirtiyordu.
Bu parçada düşüncenin akışına göre numaralanmış yerlerden hangisine “Çünkü sıcak bir olay anlatılırken gerçekçi yorumların, yerini duygusal yaklaşımlara bırakma tehlikesi vardır.” cümlesinin getirilmesi uygundur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. Sanatçı Ataçla aynı eleştiri anlayışını paylaşmazdı. Ön yargıya kapılmadan bütün açıklığıyla belirtirdi düşüncelerini. Yazmaya başladığında kişisel duyguları, dostlukları ya da yaşadığı kırgınlıkları bir kenara bırakır tüm gücünü ve dikkatini bir yapıtın gerçek değerini ortaya çıkarmak için kullanırdı. Onun gerekçesini belirtmeden hiçbir yapıt hakkında olumsuz konuştuğuna şahit olmadım. Bu da elbette her şeyden önce eleştiri uğraşının hakkını verme, ele alınan yapıtı öncelikle yazın ve yazının temel aracı olan dil açısından değerlendirme kaygısından kaynaklanırdı.
Bu parçada, sözü edilen eleştirmenin hangi özelliği üzerinde durulmuştur?
A) Alçak gönüllü olma, her türlü eleştiriye sıcak bakma
B) Yazın dünyasına mesafeli yaklaşma, dostluk ve arkadaşlığa önem vermeme
C) Bakış açısını değiştirmeden bir düşünce doğrultusunda eleştiri yapma
D) Eleştirilerinde nesnel olma, özel yaşamını yazarlığından ayrı tutma
E) Düşünsel dürüstlükten ödün vermeme, eleştirilerinin temeline kişiselliği oturtma
10. (I) Önümüzde yemyeşil çayırlarla kaplı, irili ufaklı onlarca tepe uzanıyor. (II) Kışın nasıl ki karın beyaz rengine bakınca bazı görüntüler ayırt edilemez, Karadeniz’de yeşile bakmak da aynı etkiyi yapıyor. (III) Gözlerimiz her yeri yeşil görmeye başlıyor artık. (IV) Güneş tepelerin ardında kaybolurken derin bir sessizlik çöküyor ovaya. (V) Rüzgârın tatlı esintileri altında çadırlarımızı kurup manzaranın güzelliğine dalıyoruz.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, betimleyici öğelere yer verilmiştir.
B) II. cümlede, bir somutlamaya yer verilmiştir.
C) III. cümlede, bir karşılaştırma yapılmıştır.
D) IV. cümlede, mecaz anlamıyla kullanılan sözcüklere yer verilmiştir.
E) V. cümlede duyular arası bir aktarım söz konusudur.
11. Bunun en önemli nedeni öğretici metinlerin, doğallıktan uzak ve cansız olmasıdır elbette. Çocuk şiir kitaplarının yeterince ilgi görmemesi sadece ülkemizde değil, gelişmiş ülkelerde de söz konusu. Gerek dünya edebiyatında olsun gerekse de bizim edebiyatımızda sanatçılar, çocukların estetik yönden beklentileri olabileceğini dikkate almıyorlar, salt öğreticiliğe yaslanan metinlerin başarılı olamayacağını göz ardı ediyorlar. Dolayısıyla çocuklar için yazılan şiir kitaplarının ilgi görmemesi bu şartlarda doğal karşılanmalı.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Çocuk eğitiminde şiir kitaplarının yeri nedir sizce?
B) Günümüzde çocukların şiire karşı ilgisiz olduğunu görüyoruz, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
C) Gerçek bir çocuk kitabında olması gereken nitelikler nelerdir?
D) Şiirin belli düşüncelerin anlatılması için bir araç olarak kullanılması, eğitimde bir gereklilik mi?
E) Şiirlerin çocukların gelişiminde önemli olduğu söyleniyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
12. Sanatçı, yaşamını gazetecilikten kazanan birinin iyi bir edebiyatçı da olabileceğinin örneğini veriyor bize. Öyküde yeni olmasına karşın anlatım yeteneği, dili ve kurgusu ile usta işi öyküler kaleme almıştır. Sanatçı okuyucuyu şaşırtan ve beklentileri ters yüz eden bilmecemsi öyküleme anlatımını başarılı biçimde kullanmış. Kişi ve mekân seçimlerinde romanlarda görmeye pek alışık olmadığımız hayatın gerçekçi, yalın ve sıradan yönlerini göstermekten çekinmemiş. Öyküde geçen mekânların, kişilerin hatta başkarakterin bile kişisel özelliklerinin ayrıntılı anlatımına yer vermemiş. Yazarın cinayet kurgulamasındaki mükemmel senaryosu, gazetecilik deneyimlerindeki kazanımlarını nasıl ustaca kullandığını gösteriyor.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Öykülerinin sürprizli anlatımlarının olduğuna
B) Yetkin öyküler kaleme aldığına
C) Yaşamını edebiyattan kazanmadığına
D) Öykülerinin kurgusal yönden kimi eksiklerinin olduğuna
E) Başka yazarlarca anlatılmayan ayrıntılara değindiğine
13. (I) Öyküleriyle tanıdığımız sanatçının, izlenimlerinden yararlanarak samimi bir anlatımla yazdığı Saklıköy’ün Kuşçusu adlı ilk gençlik romanı yazın dünyasında beğeniyle karşılandı. (II) Sanatçının romanı sadece ilk gençlik romanı değil, doğal çevreye duyarlı olan ve dil zevki almak isteyen herkesin okuyabileceği başarılı bir roman. (III) Konusu ve anlatımı basit bir gençlik romanı seviyesine düşmekten alıkoyuyor onu. (IV) Sanatçı, insana dair her şeyi, özellikle insan-doğa ilişkisini duyarlılıkla, incelikle aktarıyor. (V) Bunları aktarırken doğaya neler yaptığımızı, çevre bilincine sahip olmadığımızı ve tüketim kültürünün doğal dengeyi bozduğunu göstermek istiyor, hatta yapıtının temelini sanatçının bu düşünceleri oluşturuyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinde sanatçının yapıtını sosyal bir amaç doğrultusunda oluşturduğu belirtiliyor?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
14. Babaannem, evimize girdiğinde gözlerindeki ışıltıyla hepimizi etkiler, bize küçük öyküler anlatır, sorduğumuz sorulara sabırla karşılık verirdi.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Farklı türde adıllara yer verilmiştir.
B) Sıfat-fiil kullanılmıştır.
C) İlgece yer verilmiştir.
D) İsim tamlaması yer almaktadır.
E) Türemiş sözcüklere yer verilmiştir.
15.Doğu Anadolu gezilerinin önemli duraklarından biri
I II
Doğubeyazıt’tan başlıyor. İlçeye beş kilometre uzaklıktaki İshak Paşa
III
Sarayı’nı uzaktan görmek bile heyecan verici. Dağın yamacındaki
IV
yüksek bir tepeden yüzyıllardır ovayı izleyen bu saray, Osmanlı
V VI
dönemin de tam 99 yılda tamamlanmış.
Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangileri bir adı niteleme ya da belirtme göreviyle kullanılmamıştır?
A) I. ve III. B) I. ve VI.
C) II. ve IV. D) III. ve V
E) V. ve VI.
16. (I) Yapıtta, kendi yaşamının ayrıntılarına yer veriyor yazar. (II) Önce nerede doğduğunu, hangi şartlarda çocukluğunu geçirdiğini dile getiriyor. (III) Yapıtının anlatımında doğal bir tavır sergiliyor. (IV) Yaşadığı acıları, sıkıntıları açıkça anlatıyor. (V) Üniversite yıllarını, ilkokul öğretmenliği yaptığı yerleri, öğrencilerin aydın bir geleceğe ulaşması için yaptığı çalışmaları içtenlikle ortaya döküyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle basit bir eylem cümlesidir.
B) II. cümlede yan cümle belirtili nesne göreviyle kullanılmıştır.
C) III. cümle, olumlu, kurallı bir cümledir.
D) IV. cümlede, zarf tümleci cümlenin en önemli öğesi durumundadır.
E) V. cümlede, ara söz bir öğenin açıklayıcısı olarak kullanılmıştır.
17. Bu bölgede, Akdeniz’in en büyük doğal servi ormanı yer alıyor.
I II
Nadir görülen yüzlerce bitki ve hayvan türü yaşıyor. Kuyucak Dağı’nın
III
keskin vadileriyle çevrili Köprülü Kanyon’un etrafındaki ormanlık
IV
tepeler manzarası güzel parkurlarla dolu.
V
Bu parçadaki numaralanmış sözlerle ilgili aşağıda verilen açıklamalardan hangisi yanlıştır?
A) I. sözcük, bir türemiş sıfattır.
B) II. söz, bir birleşik eylemdir.
C) III. sözcük eylemden eylem yapım eki almış bir zarftır.
D) IV. sözcük türetilirken bir ses olayı meydana gelmiştir.
E) V. söz, bir kurallı bileşik sıfattır.
18. (I) Rabelais, modern romanın ilk örneklerinden kabul edilen Gargantua adlı kitabında, Gargantua’nın yaşamını karnaval havasında anlatırken ilginç bir roman görüntüsü çiziyor. (II) Yapıt, 16. yüzyıl Fransa’sını tarihsel gerçeklere bağlı kalarak anlatıyor. (III) Rabelais, zaman zaman Gargantua’nın hikâyesinden uzaklaşıp okuyucuya sesleniyor ve açıklamalarda bulunuyor. (IV) Yeri geldiğinde başka bir kitaptaki bilgi yanlışlığına kızarak kendi fikrini okuyucuya kanıtladıktan sonra Gargantua’nın hayatını anlatmaya devam ediyor. (V) Okurken sık sık rastladığımız, nicelik belirtirken verdiği abartılı ve detaylı sayılarla ise zaten hümanist ve obur bir devi anlatarak yarattığı esprili üslubuna katkıda bulunuyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangileri kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?
A) I. ve II. B) l. ve V.
C) III. ve IV. D) III. ve V.
E) IV. ve V.
19. Biz, bu kitabın, şiirseverleri hayal kırıklığına uğratmayacağına inanıyoruz.
Bu cümlenin öğeleri, aşağıdakilerin hangisinde doğru olarak verilmiştir?
A) Özne – nesne – yüklem
B) Nesne – dolaylı tümleç – yüklem
C) Özne – dolaylı tümleç – yüklem
D) Dolaylı tümleç – yüklem
E) Özne – zarf tümleci – yüklem
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Eve gelen konuklar, ev sahibinin yakın ilgisinden memnun kaldılar.
B) Eşyaları yeni taşındığımız eve tamı tamına üç dört saat gibi kısa bir sürede taşıdık.
C) Sabah spor yaptıktan sonra kahvaltı için bir kır lokantasına gittik.
D) Akşam oldu mu çocuklar sokak aralarında futbol oynardı.
E) Sobanın üstünde pişen kestanelerin güzel kokusu odaya yayılmıştı.
21. Özyaşamöyküsünün en belirleyici yönü, yazarı kendi dünyasıyla sınırlandırmış olmasıdır. Yazar bu sınırlar içinde kalır, başkalarını anlatma, tanık olduğu olayları öne çıkarma pek ilgilendirmez onu. Bunun yerine kendi özel duygularını ön plana çıkarır. Kısacası kendi serüvenini kendi dile getirir ve bunu- dilim dilim çıkarır okurun karşısına. Yazarının, bir ansiklopedi yazıyormuş gibi tek boyutlu cümleler kullandığı bu yazılarda anıdaki sıcaklığı ve öyküdeki kurgusallığı görmek mümkün değildir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Çoğullaştırmalar B) Karşılaştırma
C) Devrik cümleler D) Örnekler
E) Terimler
22. Kalenin kuzeyinde, kayalara oyulmuş, tamamen gizli kalmış fakat şimdi doğal yıkılmalar sonucu kısmen ortaya çıkmış, iki merdivenli yol bulunmaktadır.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) “Kalenin kuzeyi” sözü belirtili ad tamlamasıdır.
B) “fakat” sözcüğü, bağlaçtır.
C) Sayı sıfatı kullanılmıştır.
D) “şimdi” sözcüğü belirteçtir.
E) Yüklemi yapısı yönüyle basittir.
23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir noktalama yanlışı yapılmamıştır?
A) Gabriel Garcia Marquez’in öyküleri, romanları titizlikle yayımlanıyor; bu dizinin ilk kitabı olan: “Yaprak Fırtınası” önemli bir konuya değiniyor.
B) Balık tutmak için denize açılmaya hazırlanan sevecen bir ihtiyar: “Hey genç adam! sen de bizimle gelir misin?” diye seslendi.
C) Ünlü İtalyan ressam Leonardo da Vinci; “Çizdiğim her resim kendi yaşamıma sorduğum bir soruydu.” diyor.
D) O da bizimle hafta sonu yapılacak pikniğe gelecek mi, bilmiyorum doğrusu.
E) Ünlü sanatçı Picasso – Guernica – adlı yapıtında II. Dünya Savaş’ının yıkımlarını ve ispanya’daki çalkantıları resmetmiş.
24. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcükler türü yönüyle birbirinden farklıdır?
A) Bu işleri hemen bitirin, diyorlar ama ben bu kadar işi ancak bir günde yapabilirim.
B) Arkadaşım dün Ankara’ya taşındı ve artık orada yaşamını sürdürecek.
C) Üniversite yıllarımda haftada iki kitap okuyordum hatta bazı haftalar üç kitap okuduğum bile oluyordu.
D) Sınavlardan önce derslerinize daha çok çalışsaydınız eminim bu başarısız sonuçlar olmazdı.
E) O, kendi üslubunun dışına asla çıkmayan son derece özgün bir müzisyen olarak tanınır.
25. (I) Kimi zaman yazınsal yapıtları bir kez okumakla yetinmeyip yeniden okuruz. (II) Elbette bu okumalar şiir için doğaldır ama öyküler ve romanlar kolay kolay ikinci kez okunmaz, (III) Yeniden okunan yazarın sevincini anlayabiliyor musunuz, bir yazar için bundan daha büyük ödül düşünülebilir mi? (IV) Hele de söz konusu roman ya da öykü popülerse yeniden okunması pek düşünülemez; anlatılan hikâyeyi herkes anlıyorsa, niçin yeniden okunsun ki? (V) Oysa Faulkner’ın ‘Ses ve Öfke’sini ya da Vüs’at O. Bener’in ‘Buzul Çağının Virüsü’nü çeşitli zamanlarda yeniden yeniden okuyan her okur, önceki okumalarda göremediği ayrıntıları görmenin yazınsal hazzını yaşayabilir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
26. (I) Bazı sözcükler, kavramlar var ki konuşurken, yazarken onları çok kullanırız. (II) Onların anlamlarını çok iyi bildiğimizi düşünürüz. (III) Ne var ki bir kitap okurken bu sözcük ve kavramların farklı anlamlarıyla karşılaşır, şaşırır ve yeni bir şey öğrenmenin hazzıyla mutlu oluruz. (IV) Kitaplar yeni kavramlar öğrettiği gibi yaşamda fark edemediklerimizi de bize hissettirir. (V) Her gün yanından geçtiğimiz yaşam ayrıntılarını fark ettirir. (VI) Bu sefer de yaşamda yeni bir şeyler görmenin ve öğrenmenin hazzını yaşarız.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
27. (I) Öğrencilik yıllarında başladığı yazarlığını başka hiçbir işle paylaşmadı. (II) Edebiyatın birçok türünde yetkin yapıtlar ortaya koydu, radyo ve sahne oyunlarını romanları, öykü, anı, deneme kitapları izledi. (III) Bu çalışmalarında hayatın değişim ve dönüşümlerinin, dildeki yansımalarını dikkate alarak yazdı. (IV) Doğa, toplum, zaman ilişkilerinin insanın iç dünyasındaki yansımalarıyla ilgili düşüncelerini ortaya koydu. (V) Değişimler karşısında edebiyatın yapısal durumu bakımından da arayış içinde oldu, kendine özgü anlatım biçimleri geliştirdi.
Bir yazarın ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, yaşamını yazarak kazandığından söz ediliyor.
B) II. cümlede sanatçının yapıtlarıyla ilgili bir saptama yapılıyor.
C) III. cümlede, yapıtlarında ortak konuları ele aldığından söz ediliyor.
D) IV. cümlede, çeşitli kavramlarla ilgili yargılarda bulunduğu belirtiliyor.
E) V. cümlede, yeniliklere açık bir sanatçı olduğu dile getiriliyor.
28. Ülkemizde kitap, şiir, roman, deneme, öykü, söyleşi, üzerine yazılan çok sayıda eleştiri kitabı, edebiyatçılar tarafından kaleme alınmış ve alınmaktadır. Sinema, tiyatro, müzik, heykel ve resim gibi diğer sanat dallarında sıklıkla eleştirilerin yer almadığını, basılıp yayımlanmadığını da görüyoruz. Dikkat edilirse, yüzlerce radyo ve TV kanalı ve yine yüzlerce ulusal ve yerel gazete, dergi bulunan ülkemizde, doğruya ulaşmak için siyaset ve spor dışındaki konularda eleştirilerin yapılmadığını görürüz. Sanat, magazin, ekonomi, yayıncılık ve bütün konular üzerinde yapılacak eleştiriler, ülkemizdeki yanlışları ve eksikleri azaltarak yok edebilir. Yapılan doğruları ve güzellikleri de yüreklendirip çoğaltabilir.
Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
A) Ülkemizde yazınsal eleştirinin yetersiz olduğundan
B) Eleştiri yazılarının belli bir derinlikten yoksun olduğundan
C) Eleştirmenlerin temelsiz eleştiri yapmalarından
D) Yazın dışındaki alanlarla ilgili yeterli eleştirinin yazılmadığından
E) Eleştirmenlerin basit konulara yoğunlaşıp yazınsal yapıtları ihmal etmelerinden
29. İnsanın doğasında “kendini ifade etmek” gibi damar var. Bu ifade yollarından en geniş, en büyüleyici olanı sanırım yazmak… Her insan kendini ve kendi “hikayesini” anlatmak ister. Görmek ve görülmek, dinlemek ve dinlenmek ister. Yazıyla kurduğunuz dünya, hiçbir uğraş ile elde edilemeyecek bir doygunluk, bir mutluluk verir insana. Yazı ile elde edilecek “sosyal” faydaları hiç katmıyorum buna. Kim istemez kelimelerle saraylar ve hatta dünyalar kurmayı. Bir de eğer iyi bir okursanız ve iyi örneklerle karşılaşmışsanız, okuduğunuz bütün güzel şiirler, romanlar, öyküler ve denemeler sizdeki yazma duygusunu kışkırtır. “Sen de yaz.” der. Eh, dur durabilirsen artık bu arzunun önünde…
Bu parçada aşağıdakilerden hangisinin üzerinde durulmaktadır?
A) Yazmanın içten gelen ve okuyarak gelişen bir tutku olduğu ve insanlara çeşitli faydalar sağladığı
B) Yazarlığın bir yetenek olmadığı, ancak çalışılarak geliştirilebileceği
C) Yazmanın okumaktan her zaman daha fazla fayda sağladığı
D) Yazmanın da diğer uğraşlar gibi başlı başına bir meslek olduğu
E) Yazmanın insanı gerçek yaşamdan uzaklaştırarak düşsel bir yaşama taşıdığı
30. I. Burada şelalelerin şırıltısının yaprakların hışırtısına karıştığı şiirsel bir manzara vardı.
II. Öyle kuru gürültüye pabuç bırakmayan, uyanık biriydi.
III. Benimle alakalı ileri geri konuşması moralimi bozmuştu.
IV. Resimlerinde farklı kompozisyonlar deneyen sanatçı, tuvaline kendi damgasını vurmayı başarıyor.
V. Az önce sokaktan gelen bir fren sesiyle irkildim.
Yukarıda numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, yansıma sözcükler kullanılmıştır.
B) II. cümlede, “uyanık” sözcüğü mecaz anlamıyla kullanılmıştır.
C) III. cümlede, zıt anlamlı sözcüklerin oluşturduğu bir ikileme yer almaktadır.
D) IV. cümlede, terim anlamlı sözcükler vardır.
E) V. cümlede, bir dolaylamaya yer verilmiştir.
31. 1950 kuşağı yazarlarının en üretken isimlerinden biri olan sanatçının, yalın ama yoğun bir atmosfer içeren cümlelere sahip bir anlatımı var. Ölüm, düş, yabancılaşma, var oluş gibi temalardan bir an olsun uzak durmayan yazar yapıtlarının merkezine bu konuları oturtuyor. Düş ile gerçek arasında gidip gelen neredeyse tek bir paragrafa kadar inen kısacık öyküler kaleme alıyor. Kitaplarına yazdığı ön sözlerde bile düş ve gerçeğin arasındaki sınırı aşmamaya özen gösteren bir tavır içinde. İçerik yönünden el attığı yeni konular kadar her öyküde yeniden beliren özgün bir biçem kaygısı görülüyor.
Bu parçada ele alınan sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A) Dönemindeki yazarlar arasındaki yerinden
B) Az sözle çok şey anlatan bir söyleyişe sahip olduğundan
C) Öykülerinin yapısal özelliklerinden
D) Öykülerini soyut konular üzerine temellendirdiğinden
E) Öykülerinin arka planını yazılarında açıkladığından
32. —-. Bu yüzden ülkesinin, kültürünün yakın tarihine ve o tarihle bağlantılı olan, o tarihin tüm sonuçlarıyla biçimlenmiş bugüne yabancı olmuş bir sanat ve sanatçı beni ilgilendirmiyor. Bencilce, sadece kendi duygu ve düşüncelerini anlatan, içinde yaşadığı kültürü dışlayan, yalnızca kendi için var olmayı tek varlık gerekçesi sayan bir sanatı, gerçek bir sanatsal tavır olarak görmüyorum. Bu düşüncelerim abartılı bulunabilir ancak topluma ve kültüre olan bakışım beni böyle düşünmeye itiyor.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Bir yazar olarak bireysel temalardan uzak durmadığımı belirtmeliyim
B)Bir sanatçıdan, ülkesine ya da içinde yetiştiği topluma katkıda bulunmasını beklemek doğru değildir.
C)Bir sanatçı, sanatın gerektirdiği estetik sorumluluktan uzaklaşmamalı
D)Kültürünü ve yaşadığı toplumu dışlayarak sanat yapmak gerçek sanatçılıkla bağdaşmaz
E) Bir sanatçı ister toplumu isterse kendini anlatsın, okurları tarafından çokça okunuyorsa başarılı sayılır
33. (I) Tac Mahal, Babür imparatoru Şah Cihan tarafından yaptırılmış, dünyanın en güzel şaheserlerindendir. (II) Tac Mahal’in duvarlarına gömülü mücevherlerden günün değişik saatlerinde farklı renkler, değişik görüntüler yansır. (III) Tac Mahal güneş ışınlarına bağlı olarak pembe sarı, açık leylak, krem rengine bürünmektedir. (IV) Romantik görünüşü ile herkesi büyüleyen, Doğulu Batılı birçok ünlü yazar ve şaire ilham kaynağı olan Tac Mahal, mehtaplı gecelerde bile aydan daha parlak görünür. (V) Her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği ve dünya kültür mirası olarak görülen bu yapının orijinal özellikleri çok titiz bir biçimde muhafaza edilmektedir.
Tac Mahal’in ele alındığı bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, değeri karşılaştırmalı olarak ortaya konuyor.
B) II. cümlede, özellikleriyle ilgili bir bilgi ortaya konuyor.
C) III. cümlede, benzetme yer alıyor.
D) IV. cümlede, görüntüsünün sanatsal zevkler uyandırdığı söyleniyor.
E) V. cümlede, kendine özgü özelliklerinin özenle korunduğu ortaya konuyor.
34. Sanat dünyamızda özellikle aynı alanda yapıt ortaya koyan sanatçılarda birbirini karalamak ve küçümsemek şeklinde beliren bir kıskançlık görülüyor ne yazık ki. Gerçek sanatçı, başkalarını küçümseyerek sanatta yükselen hiç kimsenin olmadığını bilir. Başkasının ürünlerini karalayarak, değersiz görerek kendi eserini değerli kılmaz kişi. Bunlar başka bir ifadeyle ayak oyunlarıdır. Hiçbir dönemde bu oyunlarla sanatçı olunamamış, kalınamamıştır bundan sonra da olunamayacağı çok açıktır,
Bu parçada olumsuz görülen durum aşağıdakilerin hangisinde belirtilmiştir?
A) Sanat dünyasında, belli bir yetkinlikten uzak yapıtların kaleme alınması
B) Yazarların sanatı geliştirecek yeni çalışmalar yapmaması
C) Yazın dünyasında düzeysiz polemiklerin çoğalarak devam etmesi
D) Yazarların başkalarını kötüleyerek kendilerini öne çıkarmaya çalışmaları
E) Yazarlarımızın çoğunun, her alanda yazmak gibi bir çaba içinde olmaları
35. Şiirle, şiir okuyarak edebiyata en zor yoldan adım attığımı söyleyebilirim. Şiir bilebildiğim en zor ve en yorucu uğraştır. Hem iyi şiirin bulunması ve verimli biçimde okunması zordur, hem de iyisini yazmak. Şiir sizden bütün bir hayatınızı ister ve daha azıyla yetinmez. Şu an şiirle uğraşmama ve şiir kitabı yayımlatmama rağmen, düzyazının, romanın görece kolaylığına sığındığımı söylemeliyim. Elbette şiire dönebilirim. Gerçekten şiir üretmek istemek deliliktir aslında, kişinin kendisini Don Kişot gibi hissetmesidir.
Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A) Şiir, romana göre yazılması daha zor bir tür müdür?
B) Şiir yazmanın özveri gerektirdiğine katılıyor musunuz?
C) Edebiyata şiir yazarak mı başladınız?
D) Şiirlerinizde kendi yaşantınıza yer verdiğinizi söyleyebilir miyiz?
E) Romanda karar kılan birisi olarak tekrar şiir yazmayı düşünür müsünüz?
36. Dilciler, “Türkçe soyutlama, imge gücü çok yüksek bir dildir.” der. Sanatsallığı ve şiire yatkınlığı da buradan gelir. Türkçenin gücünün farkında olan sanatçılarımız, mecazlara dayalı, ses ve imge zenginliğine sahip yapıtlar kaleme alır. Düz, yalınkat, amacı salt bir mesaj taşıyan basit cümlelerden arındırırlar yapıtlarını.
Aşağıdaki cümlelerin hangisi bu parçada sözü edilen sanatçıların anlatımsal tutumuna örnek oluşturmaz?
A) Yüreğimde ve belleğimde bıraktığın izleri hemencecik silmem imkansız, benden uzaklaştıkça parçalıyorsun kalbimi.
B) İçimdeki yangın büyüdü, büyüdükçe bir kora dönüştü beni yakıp küle döndürdü.
C) Yüzyılı aşkın yaşa sahip olan ağaçların bulunduğu köy meydanına vardığımda insanların bana yabancı biriymişim gibi baktıklarını gördüm.
D) Tadına doyamadığım güzellikleri cömertçe sunan Alaçatı’da doğanın bitmez tükenmez senfonisini huzurla dinledim.
E) Zamanın tüketemediği güzelliklerle çevrili bu kasabada yaşam, son durağı olmayan bitimsiz bir yol gibi devam edip gidiyordu.
37. Oğuz Türklerine ait olup anlatıcıdan anlatıcıya aktarılarak gelişen Dede Korkut Hikâyeleri, ancak 15. yüzyılda yazıya geçirilmiştir. Türk edebiyatının zenginliğini daha da artırıp ona enginlik kazandıran bu hikâyeler, birçok yerli ve yabancı araştırmacının dikkatini çekerek çeşitli yönlerden incelenmiştir. Dede Korkut kitabının en büyük özelliği, içindeki hikâyelerin geniş Türk kültürünün en karmaşık dönemine ait unsurlar bulundurması ve bu dönemi aydınlatmasıdır.
Bu parçada Dede Korkut kitabıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Edebiyatımızı geliştirdiğine
B) Pek çok uzman tarafından üzerinde durulduğuna
C) Türk kültür tarihine ışık tuttuğuna
D) Sözlü edebiyat ürünü olduğuna
E) Anlatımının yalın olduğuna
38. Sanatçı, ilk kitaplarında çöken ailelerin, yoksulluk ve yalnızlıkla boğuşan anne ve çocukların, yeni ortamlarda bunalan ve yurt özlemi çeken göçmenlerin dramlarına gerçekçi bir şekilde yaklaştı. Kişileri derinlemesine inceledi ve anlatımını canlı tasvirlerle besledi. Öyküleriyle, ülkesinin ve insanlarının kırsal ve kentsel yaşamını iç içe organik bir bütünlükle bir halı dokur gibi oluşturdu ve bu yapıtlarıyla edebiyatımıza yeni tatlar getirdi. Okurlar sıcak anlatımından, yakaladığı şaşırtıcı ayrıntılardan, insancıl bakış açısından çok etkilendi. Bir dönemin sıkıntılarını anlattığı ilk romanıyla 1975 Türk Dil Kurumu Roman Ödülünü kazandı. Öyküleri Fransızca, İspanyolca gibi birçok dile çevrildi.
Bu parçada ele alınan sanatçıyla ilgili aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A) Yapıtlarının içten bir anlatımının olduğundan
B) Yapıtlarının özgün yanları olduğundan
C) Birbirinden farklı kesimleri birlikte anlattığından
D) Önemli yabancı yapıtlarla yarışacak nitelikte olduğundan
E) Yapıtlarındaki kahramanları ayrıntılı bir biçimde anlattığından
39. Dereköy, geçmişte yaklaşık iki bin hanesiyle Türkiye’nin en büyük
I
köylerinden biriymiş. Günümüz de ise geçmişinin aksine son derece
II
sakin bir yerleşim birimi. Köyün daracık sokak aralarında gezinip
terk edilmiş kagir evleri incelemek, eskimiş fotoğraflara bakmak gibi
III
nostaljik bir his uyandırıyor. Dere köy’de bulunan ve dev bir mağarayı
IV
andıran çamaşırhanede delice akan çeşmeler taş öbekleri dolduruyor.
V
Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
40. Her yazarın içinde birkaç ayrı “yazarlık biçimi”nin var olduğunu sanıyorum. Ama nihayetinde bunlardan biri öne çıkıyor. Başka alanlara dair özlemlerim zaman zaman depreşse de ben kendimi “öykücü” olarak tanımlıyorum ve öykünün gerekleri ne ise onu yapmaya çalışıyorum. —-. Bundan dolayı, dilde başka bir üslup tutturup gitmeyi, öyküye ihanet sayıyorum ben. Öyküyle, dille ve kelimelerle olan ilişkim, benim yaşama biçimimi ve duyarlıklarımı yansıtıyor.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Öykücü yanım, yazılarımda başka bir üsluba izin vermiyor
B) Ancak zaman zaman başka türlerde de yazmam gerektiğini düşünmüyor değilim
C) Öykülerimde sürükleyici bir olay yerine yaşamın belli kesitlerini ele alıyorum
D) Öykü kaleme almak belli bir yazın disiplini ve dilsel yetkinlik gerektirir
E) Kimi zaman öykünün doğasına aykırı davrandığımı da belirtmeliyim
CEVAPLAR
|
1 -C |
9 – D |
17 -C |
25 -C |
33 -C |
|
2 – D |
10 – C |
18 – B |
26 – C |
34 – D |
|
3 – B |
11 – B |
19 – C |
27 – C |
35 – D |
|
4 – E |
12 – D |
20 – B |
28 – D |
36 -C |
|
5 – A |
13 – E |
21 – D |
29 -A |
37 – E |
|
6 -C |
14 – D |
22 – E |
30 – E |
38 – D |
|
7 -C |
15 – C |
23 – D |
31 – E |
39 – B |
|
8 – C |
16 – E |
24 – E |
32 – D |
40 – A |
]]>
1.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz, ayraç içindeki açıklamasıyla uyuşmamaktadır?
A)O, yazılarında pek çok sorunun altını çizmiş ve bu sorunların çözüm önerilerini ortaya koymuştur. (vurgulamak, dikkat çekmek)
B)Nane ve limon soğuk algınlığının tedavisinde birebirdir. (etkili ve uygun olmak)
C)Verdiği sözleri zamanında yerine getiremeyeceğini görünce çark etti. (çözmek, anlamak)
D)Bu yapıtında sanatçı yaşamdaki her şeyi anlatmamış, yaşantıları elekten geçirmiştir. (seçmek, ayırmak)
E)İki çocuk hiç yoktan bir kavga çıkarmış, öğretmenlerinden azar işitmişti. (nedensiz yere)
2. Bir şair, bir yazar olarak düşüncelerinizin karşınızdaki kitlede bir etki oluşturması, gereği gibi anlaşılması, o kitlenin de belli bir düşünsel alt yapısının olmasına bağlıdır. Eğer, bir sanatçı olarak düşünce tohumunuzu çorak bir toprağa atmışsanız, o topraktan ürün almanız mümkün değildir.
Bu parçada geçen “düşünce tohumunu çorak bir toprağa atmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yapıtta anlaşılması zor konulara yer vermek
B) Anlatılanların karşılık bulamayacağı, birikimden yoksun bir okur kesimine seslenmek
C) Yüzyıllara meydan okuyacak yapıtlar ortaya koyamamak
D) Düşünsel birikimden yoksun yapıtlar ortaya koymak
E) Okurun ilgisini çekmeyecek konulara değinmek
3. Duygusal bir yaklaşımla başlayan halka ve Anadolu’ya yönelme eğilimi, yaşantısını Anadolu yaşamıyla bütünleştirmiş şairlerimizle gerçekçi bir çizgiye oturmuştur. Şiirimiz yeni bir ses ve renk kazanmıştır böylece. Deyiş ve içerik yönünden zenginleşmiştir. Başka bir deyişle şiirimizin ayağı toprağa basmıştır.
Bu parçada geçen “şiirimizin ayağının toprağa basması” sözüyle şiirimizle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumsal sorunların öne çıkarılmaya başlandığı
B) Evrensel bir içeriğe kavuşturulduğu
C) Soyut yaklaşımların yerini gerçekçi yaklaşımların aldığı
D) Anadolu ve insanının ilk kez yapıtlarda işlendiği
E) Halk edebiyatı öğelerine yer verildiği
4. (I) Boğaziçi’nde özellikle sularla ışıkların oyunları esrarlı bir canlılıktır. (II) Yalılar, görkemli bir tarihin mirasçısı gibi durur. (III) Yosun kokan kayıkhaneler, denizin mırıldanan sularını yalının zemin katındaki odaların altına götürür. (IV) Esen o hafif, ılık rüzgâr adeta yüreklerimizi okşar. (V) Arada bir küçük dalgaların kâh gülüştükleri kâh ağlaştıkları duyulur.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede “ile” (-le, -la), bağlaç görevinde kullanılmıştır.
B) II. cümlede, zincirleme isim tamlaması yer almaktadır.
C) III. cümledeki “Yosun kokan kayıkhaneler” sözü, tamlayanı sıfat-fiil grubu olan bir sıfat tamlamasıdır.
D) IV. cümlede, özne bir söz öbeğinden oluşmaktadır.
E) V. cümle, yüklemi edilgen çatılı olan, olumlu bir cümledir.
5. I. Bazen sapsarı bir benizle geliyorsun
II. Yorgun çizgileri alnında uykusuzluğun
III. Biliyorum içinde bir sızı var
IV. Bıçak ağzı gibi bir sızı var
V. Hiç aldırmadan benim sevdama geçip gidiyorsun gönlümden
Bu dizelerle ilgili aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. dizede, pekiştirmeli bir niteleme sıfatı kullanılmıştır.
B) II. dizede, tamlananı bir sıfatla nitelenmiş bir isim tamlaması vardır.
C) III. dizede birden çok çekimli eylem yer almaktadır.
D) IV. dizede, bir edat grubuna yer verilmiştir.
E) V. dize, içinde birden fazla yan cümlenin olduğu girişik bileşik bir cümledir.
6. I. Bir kitap içimde o kadar derinlere inmeli ki artık onu
kendimin bir parçası gibi görmeliyim, onu okuduktan sonra, okumadan önceki kişi olmamalıyım.
II. Gerçek bir yapıt, okuru hiç bilmediği yolculuklara çıkarır, okur o yapıt vasıtasıyla günlük yaşamın sıradanlığından kurtulur.
III. Eğer bir yapıtı okuduğumuzda o yapıt bizim yaşama bakışımızı değiştirmiyorsa zamanımızı boşuna harcamışız demektir.
IV. Bir yapıttan gereği gibi haz almak o yapıtta anlatılanlar hakkında önceden bilgi sahibi olmayı, bir birikim edinmeyi gerektirir.
V. Bir yapıt yüzyıllara meydan okuyarak kalıcılığı yakalamak istiyorsa insan ve yaşam gerçeğini hiç değiştirmeden anlatma başarısını göstermelidir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C)ll.ve V.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
7. (I) Yılın en uzun günlerindeyiz. (II) Saat altıya varmadan göğü sarıveren aydınlık, geç saatlere dek sürüp gidecek, hava kararmak bilmeyecek. (III) Erkenden uyanıp gözlerime, gönlüme taze ışık dolduruyorum. (IV) Hep aşkı, inançları, yurt sevgisini anlatan şairler vardır ya! (V) Ben ise aydınlığın verdiği hazlardan söz eden şiirler yazıyorum.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. ad cümlesidir.
B) II. sıralı cümledir.
C) III. eylem cümlesidir.
D) IV. basit cümledir.
E) V. bileşik cümledir.
8. (I) Şiir üzerine yazı ve kitapların azlığından yola çıkarak bu konuda düşünenlerin, eleştiri yazanların oldukça az, yazılanların da belli bir yetkinlikten yoksun olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. (II) Özellikle şiir eleştirisi alanındaki boşluk eleştirel denemeler ya da kitap tanıtım yazılarıyla doldurulmaya çalışılıyor, ancak bu yazılar gerçek anlamda bir eleştiri niteliği taşımıyor. (III) Ne yazık ki nesnellik ve bilimsellik yerine; kişisel duygu ve beğeniye, izlenimlere, sezgiye dayalı öznel eleştiri anlayışı egemen durumda. (IV) Çünkü nesnel eleştiri, sağlam kuram bilgisi, disiplinli ve yöntemli araştırma gerektiren zor bir iş. (V) Şiir üzerine tartışmalarsa, gerek kuramsal temellere dayanmamaları, gerekse metine odaklanmamaları nedeniyle çoğunlukla niteliksiz polemik yazılarıdır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde ülkemizdeki şiir eleştirisinin niteliksiz olduğundan söz edilmemiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. Romancı; yaşadıklarını, gözlemlediği olayları ya da durumları olduğu gibi anlatırsa ortaya koyduğu yapıt, roman olmaz. -— Zaten yaşanandan daha değişik ve yeni bir gerçeklik oluşturma isteği, yazarın, yapıtı aracılığıyla, kendini ortaya koyma düşüncesinden ileri gelmektedir. Bu, bütün sanat yapıtları için geçerlidir.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)O, düş gücünü kullanarak romanında, gördüklerinden yeni bir gerçeklik oluşturma peşinde olmalıdır.
B)Halbuki iyi sanatçı, yaşadıklarını, çevresinde gözlemlediklerini yapıtında olduğu gibi vermelidir.
C)Çünkü roman, uzun uğraşlar sonucu yazılabilecek bir türdür.
D)Romanın, yazınsal türler içinde kendine özgü bir yapısı vardır.
E)Bir romanda yazarının yaşamından kesitler bulunması, o romanın niteliğini etkilemez.
10. (I) Tarih denince birbiri ardına ezberlemek zorunda olduğumuz olaylar akla gelse de o, eskiyen her bir yılı, ayı, günü kucaklayarak yoluna yeni yolcularıyla devam eden dinamik bir süreçtir. (II) Ne yazık ki ülkemizde birçok sosyal bilimin çektiği sıkıntıyı tarih dersi de çekiyor. (III) Ne olduğunu anlamadan içine düştüğümüz sınav endişesi, sayısal bilimleri öğrenci ve ebeveynlerin gözdesi haline getirirken, tarih dersleri günden güne arka sıralara itiliyor. (IV) Tarih, çoğumuzun öğrencilik yıllarında yanlış algılatıldığı gibi bir ezber silsilesi olmayıp dedelerimizin sevecenlikle anlattığı pek çok öykü gibidir aslında. (V) insana dair en büyük cevapları içinde barındıran ve ezberle değil de tadına vararak bilginin hazzını yaşatan ender bir değerdir.
Tarihin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, tarihin değişime açık olduğu ve durağan bir yapıya sahip olmadığı görüşüne karşı çıkılıyor.
B) II. cümlede, bir hayıflanma söz konusudur.
C) III. cümlede, eğitim sistemindeki durumu hakkında bilgi veriliyor.
D) !V. cümlede, hakkında yanlış bir görüşe sahip olduğumuzdan söz ediliyor.
E) V cümlede, zevk alınarak öğrenilecek bir alan olduğu belirtiliyor.
11. Aşağıdakilerin hangisinde birden çok yargı yoktur?
A) Sınavlara ciddi bir biçimde hazırlanmış, zamanı nasıl kullanması gerektiğini çok iyi öğrenmişti.
B) Sorumluluklarının daima bilincinde olmuş, hiçbir şeyi aksatmamış bir kişidir o.
C) Annem, her sabah erkenden kalkar, sobayı yakar, yaptığı böreklerle bize güzel bir kahvaltı hazırlardı.
D) Klasik Türk şiiriyle Marmara Üniversitesindeki edebiyat derslerinde tanışmış, şiire hayran olmuştuk.
E) Bu çocuk annesinin dediği hiçbir şeyi yapmıyor, bildiğini okumaya devam ediyordu.
12. (I) Bu yapıtı oluşturan on öykü, konuları yönüyle birbirinin devamı niteliğinde. (II) Bu öykülerdeki kişiler, aynı yaşamları sürdürmesine rağmen yazar, anlatımıyla farklı yazınsal güzellikler sunuyor okura. (III) Yazar, anlattıklarını, belli bir sona bağlamıyor. (IV) Böylece okur, öyküyü okuyup bitirdikten sonra olayları zihninde devam ettirip kendince tamamlıyor. (V) Zaten yazar da okurla kendisi arasında böyle bir ilişkinin kurulmasını istediğinden bu yaklaşımı benimsiyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir “amaç” söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V
13. Salkım salkım tan yelleri estiğinde
I
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
II III
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
Binbir direkli Haliç’inde akşam
Adalarında bahar
IV
Süleymaniye’nde güneş
V
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi iyelik eki almamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV E) V
14. Aşağıdaki dizelerin hangisinde nesneye yer verilmemiştir?
A) Ben artık ümitsizlikleri dillendirmek değil
İnsanlara ümit ışığı olmak istiyorum
B) Öğrendim incinin denizde olduğunu
Senin gözlerinde boğulduğum gün
C) Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler
Dalga dalga aydınlık oldu
D) Bir vefa ararım kalbe dolacak
Gurbetin yabancı ellerinde
E) Tuna’nın üstünde güneş batarken
Sevgili yurdumu andırır bana
15. Burada mavi sedirlerin baktıkça insana huzur veren görünümleri
I
ve dalları uzun kayın ağaçları konuklara bir görsel şölen sunuyor. Ufku
II III IV
kaplayan dağdaki yabani ağaçların minik ama lezzetli meyvelerinden
V
tadarak yolumuza devam ediyoruz.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangileri sıfat tamlaması değildir?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve IV.
D) III. ve IV. E) III. ve V.
16. İşler her zamanki akışında seyrederken çalan telefonun bizi
sıra dışı bir maceraya sürükleyeceğini kestirmek oldukça güçtü.
I
Telefonun diğer ucundaki ses, Akdeniz bölgesini avucunun içi gibi
II
bilen bir dosta aitti. Heyecanla derin vadilerinden birinde bir antik
III
kent keşfettiklerini anlatıyordu. Bu tek cümle, ertesi gün soluğu Mersin’in Tarsus ilçesindeki Namrun Kalesi önlerinde almamıza
IV V
yetmişti.
Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
17. Bir şair mektubunda Doğu Karadeniz için şunları yazmış :
I
“Bakmayın bugünkü dağların ak karına , gün gelip güneş daha sıcak
II
doğacak ve eriyecek buzlar ; delecek toprağı otlar, sürgün verecek yine
III
kuru görünen ağaç dalları. Uyanacak toprak , sevinçle inecek bağrına
IV
umudun çapaları. Yeryüzünde bir cennet mi arıyorsunuz, işte size gerçek bir yeryüzü cenneti ? “
V
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
18. (I) “Şiirsellik” kavramı günümüzde sadece şiir için değil, pek çok durum, tür için de yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. (II) insanlar belli bir akıcılığın, çarpıcılığın, güzelliğin yakalandığı sanat ürünlerine şiirsel sıfatını yakıştırıveriyorlar: Şiirsel roman, şiirsel öykü, şiirsel sinema. (III) Bu haliyle sanatsal ürünler için yakıştırılan bu sıfat, o eser için bir yüceltme amacını bünyesinde barındırıyor. (IV) Şiir şimdilerde yerini, popülerliğinden dolayı romana bırakmış durumdadır. (V) Asla o eserin eksikliği ya da şiir karşısındaki zayıflığını belirtmek için yapılmıyor, onda geçerli, herkesin kabullendiği ortak bir güzellik olduğunu göstermek için bu sıfat yakıştırılıyor. (VI) insanlar böylece beğeni ve sahiplenmelerini “şiirsel” kelimesi ile ortaya koymuş oluyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D)V. E) VI.
19. Ünlü bir sanatçı öldüğünde yazın dünyasında ne gibi gelişmeler görülür? Bazı meslektaşlarınca anma programları düzenlenir, gazetelerde haberler yayımlanır ( ) bu haberlerde kalıplaşmış birçok söz görürüz ( ) bir çınar devrildi ( ) bir yıldız kaydı, büyük bir değeri kaybettik ( )
Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi getirilemez?
A) İki nokta (:) B) Üç nokta (…)
C) Soru işareti (?) D) Virgül (,)
E) Noktalı virgül (;)
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bir kurşun kalemin üretim süresi yaklaşık dört ayda tamamlanır.
B) Fabrikamızda daha çok bu civardaki ormanlardan kesilen ağaçlar işleniyor.
C) Köylüler, çiftçiliğin yanında arıcılık yaparak geçimlerini sağlıyor.
D) Yazın buraya çevre illerden işçiler gelir, tarladan ürünler kaldırılana kadar burada çalışırdı.
E) Yeni fabrikalar sayesinde bu yörede birçok insan iş sahibi oldu.
21. (I) St. Petersburg, 1703 yılında Rusya’nın Batı’ya açılan bir penceresi olarak ve belli başlı Avrupa kentleri örnek alınarak inanılmaz bir hızla kurulmuştur. (II) Kısa zamanda nüfusunu katlamış ve Avrupa’nın en kalabalık kentleriyle boy ölçüşür hale gelmiştir. (III) Çar’ın bataklıklar üzerinde inşa ettirdiği, gerçekten de tarihin en büyük şehircilik girişimlerinden biri haline gelen bu kent projesi, Rusya’nın modernleşme hamlesinin bir göstergesiydi. (IV) O dönemde, Çarlığın yeni başkenti olarak, Moskova’nın taşralığına karşı şehirleşmeyi ve modernizmi temsil ediyordu. (V) Ancak bugün Moskova, St. Petersburg’tan daha modern bir kent olarak St Petersburg’un iki yüz yıllık saltanatını bitirmiş görünüyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir “karşılaştırma” söz konusu değildir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V
22. Köylüler, güneş daha yeryüzüne gülümsemeden kalkıp gül bahçelerine gidiyor, mis gibi kokan köyün sokaklarından.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Üstünlük belirtecine yer verilmiştir.
B) Sıfat-fiil ve zarf-fiil kullanılmıştır.
C) Basit, bileşik ve türemiş sözcüklere yer verilmiştir.
D) Yüklem çatısı yönüyle geçişsizdir.
E) Farklı türden ad tamlamaları yer almaktadır.
23. (I) Yaz bir başka geçer Kaş yaylalarında. (II) Kış için otlar biçilir, sararan başaklar toplanır. (III) Hayvanlar özgürce otlatılır türküler eşliğinde. (IV) Keçiler sağılır, peynirler basılır bidonlara. (V) Eylül, her zaman bütün yaylalarda veda vaktinin habercisidir. (VI) Pencereler, kapılar, bacalar sıkı sıkı kapanır. (VII) Alçaklardaki köylere doğru hüzünlü bir dönüş başlar; yayla evleri, derin bir sessizliğe gömülür.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II. B)lll. C)IV. D)V. E) VI.
24. Her sanatçı sürekli olarak birikimlerini artırma, kendini geliştirme süreci içindedir. (I) Bu, öykülerine, romanlarına şiirlerine de yansır. (II) Bu tercihlerinden dolayı yazarların da yaşamları boyunca toplumcu ya da bireyci gibi değişmez bir çizgiye sahip olmaları mümkün değildir. (III) Buradan hareketle bir sanatçının belli kalıplara bağlı kalmadığını söyleyebiliriz. (IV) Belli kalıplara hapsolmayan sanatçı, böylece sanat anlayışlarının tek renk olmasının önüne geçmiş olur. (V)
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine “Bir yazar belli bir dönem sosyal sorunlara çözümler üretmeye kendini adarken belli bir dönemde de kendi içine yönelmeyi seçebilir.” cümlesi getirilirse parçanın anlamsal bütünlüğü sağlanmış olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
25. Gemiler gelirdi, onları renklerinden tanırdık. Bir müddet sonra gemiler arkalarında yarılmış bir deniz, bir avuç duman bırakarak giderdi. Ben onların arkasından uzun uzun bakar, bir gün beni alıp uzaklara götürmeleri için şiirler yazardım. Bir gün, arzularımla çırpınan gemiler, beni alıp götürdü. Bana bütün sevdiğim denizleri, adaları gösterdi. Arzularımın hepsi son damlasına kadar gerçekleşmişti. Bir zamanlar masallarımın değişmez unsuru olan gemiler, şimdi boş ve anlamsız bir tekne gibi Galata’da sallanıp duruyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?
A) Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.
B) izlenimlerden söz edilmiştir.
C) Mecazlı söyleyişlere yer verilmiştir.
D) Yinelemeye yer verilmiştir.
E) Birden çok duyuyla ilgili ayrıntılara yer verilmiştir.
26. Köye bir romancı yaklaşımıyla değil de, bir toplumbilimci yaklaşımıyla eğilen yazarların romanları, genellikle bir “edebiyat eseri” katına kolay kolay erişemiyor; sıkıcı olmalarının, okunsalar bile bir iz bırakmadan unutulup gitmelerinin nedenini burada aramak yanlış olmasa gerek. Köyden söz açtığı halde bu yanlışa düşmeyen tek romancınız, Yaşar Kemal’dir. Çünkü Yaşar Kemal —. Köy gerçekliğine bu tutumla yaklaştığı için anlattığı insanlar yaşarlar bizde, hem de yalnız insani sorunlarıyla değil, ekonomik, toplumsal sorunlarıyla da yaşarlar.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) insancıl bir bakış açısıyla ve içten bir yaklaşımla insan yaşamına eğilmiştir
B) kendi yaşamının ayrıntılarını gizleme gereği duymadan yapıtlarında ele almıştır
C) toplumsal sorunlara bir bilim adamı tarafsızlığıyla ışık tutmuş ve kendince çözüm önerileri sunmuştur
D) okurlarının tepkilerini önemser, herkesçe kabul gören bir konuyu ve anlatımı öne çıkarır
E) toplumsal gerçekliğin hiç değiştirilmeden yansıtılmasından yanadır
27. Bursa – İzmir kara yolunun 35. kilometresinde Gölyazı tabelaları
I
başlıyor. Zeytin ağaçları arasında kıvrıla kıvrıla ulaştığımız Uluabat
II III
Gölü’nün kıyısında onlarca kuş türü ile karşılaşıyoruz. Gölün puslu sularının sarmaladığı ince, uzun bir yarım adanın üzerine kurulmuş
IV
Gölyazı köyü, kırmızı kiremit çatılı evleriyle bir tablo kadar alımlı görünüyor. Kuş sesleri eşliğinde köyün merkezine doğru ilerlerken Gölyazı tüm sürprizleriyle bizi bekliyor.
V
Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
28. -— Yazmanın temel yasasıdır bu. Adlarını kalıcı kılmış yazarların, ozanların belirleyici Özelliklerinden biri de bu değil midir? Onlar dilin kendilerine sunduğu söyleyiş özellikleriyle yetinmemiştir. Sözcüklerin anlam evrenini genişleterek onlara yeni tatlar, yeni duyarlıklar kazandırmıştır.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) Gerçek sanatçı, günlük dildeki sözcüklerle yapıtını oluştururken bunlar arasında seçmeler yapmalıdır.
B) Her şeyden önce, başka sanatçıların gittiği yolu bırakıp yepyeni bir yol keşfetmek gerekir.
C) Daha önce hiç ele alınmamış bir konuyu bulup ortaya çıkarmalıdır sanatçı.
D) Sanatçıların gücü, yapıt oluştururken yerleşik anlatım öğeleriyle yetinmeyip onlara yenilerini katmalarından ileri gelir.
E) Sanat yapıtı, anlatımıyla okuru kendine bağlayabilmelidir.
29. Yazarken yapıtımın basımını, satışını ya da nasıl bir okur tarafından okunacağını hiç düşünmüyorum. Okurum kim olursa olsun, onunla konuşuyormuşum, ben onu karşıma almış, kurguladığım öyküyü ona anlatıyormuşum gibi hissediyorum kendimi. Çünkü ben de bir kitap okurken, yazarın benimle konuştuğunu düşünürüm hep.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A)Yapıtlarınızı ortaya koyarken daha çok, konuya mı odaklanıyorsunuz?
B) Yapıtınızı oluştururken nasıl bir duygu içinde bulunuyorsunuz?
C) Düşsel öğelere yapıtlarınızda ne kadar yer veriyorsunuz?
D) Yapıtlarınızın ilgi görmesini neye bağlıyorsunuz?
E) Bir yazarın okurlarıyla yakın bir ilişki içinde olmasını nasıl karşılıyorsunuz?
30. (I) Gorki, yapıtlarında, dönemindeki ekonomik ilişkileri ve bu ilişkilerin insanlar üzerinde oluşturduğu baskıları eleştirel bir tutumla işlemiştir. (II) Yapıtlarında görülen zengin insan manzaraları ve bunların anlatımındaki gerçekçilik, onun yaşam öyküsüyle de sıkı sıkıya ilgilidir. (III) Gençlik yıllarında boydan boya Rusya’yı dolaşmış, toplumun her katındaki insanları yakından tanımıştır. (IV) Yaşamın hem güzel, hem de sancılı yanlarını derinlemesine gözlemlemiş ve bunları aynı anda yapıtlarının dokusuna sindirmiştir. (V) Yapıtları bugün hâlâ sevilerek okunuyorsa bu, onun toplumu anlatırken “A, bunlar da olmuş mudur?” şüphesi oluşturmamasındandır.
Gorki’nin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, insanları baskı altına alan durumları sorgulayıcı bir bakış açısıyla ele aldığından söz ediliyor.
B) II. cümlede, anlattıklarının gerçekçi bir izlenim bırakmasında kendi yaşamından yola çıkmasının etkili olduğu belirtiliyor.
C) III. cümlede, yaşamıyla ilgili bazı detaylar ortaya konuyor.
D) IV. cümlede, yaşamın acı ve tatlı durumlarını birlikte ele aldığı ifade ediliyor.
E) V. cümlede, yapıtlarının tümünde merak duygusunu her zaman canlı tuttuğu belirtilmiştir.
31. Polonezköy’ün iyi korunmuş doğası etkiliyor gelenleri. İlkbaharda çiçeklenen ağaçlar, yeşeren çayırlar köyü şenlendiriyor. Yaz sıcağında, gölgeleriyle oyunlar oynayan ağaçların serinliği, akşamüstlerinin ferahlatan esintisi kendine çekiyor herkesi. Sonbaharda yapraklardaki sarı, kırmızı, kahverengi geçişler bir doğa şöleni yaşatıyor. Kar yağmaya başladı mı köy, beyaz bir şiir sayfasına dönüşüyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?
A) Doğanın kişileştirildiği
B) Devrik cümleler kullanıldığı
C) Çeşitli duyulardan yararlanıldığı
D) Anlatıma beğeni duygusunun katıldığı
E) Örneklerle düşüncenin zenginleştirildiği
32. Şiirin sadece şiir için yazılacağını düşünenler, bunu, okuyucu diye biri yokmuş gibi yorumluyorlar zaman zaman. Halbuki, şiiri yalnızca kendim için yazıyorum, diyen ozanlara rastlansa da, çoğu ozan, okuyucuya sunduğu tatla orantılı görür başarısını. Hatta Anatole France, şiiri de göz önünde bulundurarak şöyle bir saptama yapıyor: “Bir yapıtın okurların beğenisini kazanması, o yapıtın değerinin biricik ölçüsüdür.” Eğer öyleyse, şiirin sadece şiir için olduğu düşüncesi iddia edilemez.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine karşı çıkılmaktadır?
A) Bir yapıt değerlendirilirken okurların dikkate alınması gerektiğine
B) Şairlerin okuru dışlayarak sadece kendileri için şiir yazmalarına
C) Bir sanatçının yapıtlarında sadece kendi yaşamını anlatması gerektiğine
D) Şiirin toplumsal sorunları yansıtmasının yanlış olduğuna
E) Okurların beklentilerine göre şiir yazılmaması gerektiği düşüncesine
33. (I) MÖ 2. yüzyılda Bergama Kralı II. Attalos’un “Bana bir yeryüzü cenneti bulun.” buyruğuyla kurulmuştur Antalya. (II) Adını kurucusundan alan kent, Anadolu’nun en bereketli coğrafyasında, antik Pamphylia, Lykia ve Pisidia bölgelerinin kesiştiği bir noktadadır. (III) Renkli kültürlere ev sahipliği yapan Antalya, tarih boyunca içinde hep kültürü, sanatı, mimariyi ve mitolojiyi dorukta yaşatmıştır. (IV) Çünkü onun mayası, lacivert denizlerin, kekik kokulu görkemli Torosların, renk renk gelin duvakları ve hüsnüyusufların harmanıdır. (V) Ünlü bir şairimizin “Antalya kendi berrak denizinde kendi kendini seyrederek aşık olan bir masal kahramanıdır.” sözü hiç de abartılı bir benzetme değildir.
Antalya’nın ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, ne zaman kurulduğu alıntı yapılarak anlatılıyor.
B) II. cümlede, konumuyla ilgili bilgiler veriliyor.
C) III. cümlede, sahip olduğu kültürel özelliklerden söz ediliyor.
D) IV. cümlede, kişisel görüşler beğeniyle desteklenerek belirtiliyor.
E)V. cümlede, başka yerlerle karşılaştırılarak üstün bir yönü vurgulanıyor.
34. Kimi ozanlarımız, söz sanatlarının, mecazlı kullanımların şiirin doğallığını bozduğunu savunarak, söz sanatlarını şiirden dışlamaktadır. Ne demektir sanatsız, mecazsız şiir? Bırakın şiiri, mecazsız bir dil düşünülebilir mi? Hele Türkçe gibi mecazlarla dolu bir dilde mecazsız şiir yazılabilir mi? Sokak satıcısının bile salatalığı “badem”, balığı “derya kuzusu” diye sattığı bir ülkede; mecazı “yapaylık” diye şiirden kovmaya çalışmak akılla bağdaşabilir mi hiç?
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Söz sanatlarının, şiiri basmakalıplaştırdığı
B) Okurların sanatsız şiirlere ilgi göstermediği
C) Sanatsız şiir yazmanın mümkün olmadığı
D) Söz sanatlarının şiirin doğallığını engellediği
E) Bir şairin şiir yazarken yapaylığa düşmemesi gerektiği
35. Zihinde tutularak olgunlaştırılan öykü, “Beni yaz, beni yaz…” diye sessiz çığlıklar atar. Yazar bu çığlıklara belli bir süre boyun eğer. Sonra bu taslağı kâğıda dökerken onu bire bir kullanamaz. Gizli bir el yazarın koluna girer. Onu önceden yazmayı planladıklarından vazgeçirir. Öykücü istediği kadar, ben şunu yazacaktım, bunu söyleyecektim, şöyle dizecektim deyip dursun. Öykü için tasarladıkları değişir, yeni düşünceler eklenir onlara. Bu yüzden, öykücünün kurguladıkları, öyküyü kaleme alırken değişikliğe uğrar.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Öykünün öteki yazınsal türlere göre farklı bir kurgusunun olduğu
B) Bir öykünün zihinsel kurgusunun yazıya geçirilirken farklılaştığı
C) Önceden plan yapmanın öykücüyü kısıtladığı
D) Öyküde düşünce ile duyguların tam bir uyum içinde verilemeyeceği
E) Yaşamın bütün yönleriyle öykülere yansılamayacağı
36. Sanatçı, 1939’da yayımlanan öyküleriyle yazı macerasının, kuşağındaki yazarlardan farklı bir kanaldan akacağının haberini verir. Kitap, dönemsel eğilimlere teslim olmaksızın bir özgünlük arayışını yansıtır. Sıcak, içtenlikli, akıcı anlatımıyla okura hemen kendisini kabul ettirir. Sanatçı, şiirsel bir yaklaşımla vefasız âşıkların geride bıraktığı yaralı, acılı, yenik kahramanları anlatır. Bu konuları anlam açıklığıyla, yer yer toplumsal yergiye yer vererek anlatması, kendi düşüncelerini öykülerinin dokusuna ustalıkla sindirebilmesiyle başarılı bir öykücü olarak yazın dünyasında önemli bir yer edinmiştir.
Bu parçadan sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Duygusal konuları ele aldığına
B) Kapalı bir anlatımının olmadığına
C) Anlatımının okurlarca beğenildiğine
D) Çağdaşı yazarlardan farklı bir öykü anlayışı olduğuna
E) Edebiyatımızda öykü türünün en başarılı ismi olduğuna
37. Bu sanatçı, manzum tiyatroyu denememiş, birkaç tiyatrosunda kısa manzum bölümlere yer vermiştir. Tarih, yurt sevgisi, toplumsal sorunlar tiyatrolarının başlıca konularıdır. Tiyatroyu bir okul olarak kabul eden sanatçı, bütün tiyatrolarında canlı, heyecanlı bir dil kullanmıştır. Zaman zaman şairaneliğe kaçmakla birlikte tiyatrolarının dili öteki türlerdeki yapıtlarına göre daha yalındır. Tiyatrolarında da romanlarında olduğu gibi, teknik kusurlar göze çarpar.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Tiyatrolarında teknik yönden eksiklik bulunduğuna
B) Tiyatrolarında çeşitli konuları ele aldığına
C) Tiyatroda öteki türlerden daha başarılı olduğuna
D) Tiyatrolarının, yer yer şiirsel bir söyleyiş içerdiğine
E) Tiyatrolarından bazılarının, şiir şeklinde yazılmış bölümler içerdiğine
38. A. Dumas, 19. yüzyılın en verimli ve en sevilen Fransız yazarlarındandır. Önce oyunlar daha sonra da renkli bir tarihsel fonla, genellikle 16. ve 17. yüzyılda geçen heyecanlı romanlar yazmayı hedeflemiştir. Kalıcılığını da oyunlarıyla değil, bu tarihsel romanlarıyla sağlamıştır. Özellikle, Kardinal Richelie döneminin olaylarını romantik tarzda anlattığı yapıtları, döneminin otantik atmosferini yansıtması bakımından üzerinde durulması gereken eserlerdir. Dumas’nın renkli, açık yürekli, kimi zaman pek inandırıcı olmayan bir üslupla kendi olağanüstü yaşamındaki olayları aktardığı anıları, romantik dönem Fransız edebiyat yaşamına ışık tutar ve o dönemi araştırmak isteyen pek çok sanatçıya kılavuzluk yapar.
Bu parçada A. Dumas’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Anlatım özelliklerinin ne olduğuna
B) Yapıtlarını hangi konularda yazdığına
C) Anılarında, yaşadığı dönemi eleştirel bir bakışla sunduğuna
D) Edebiyat dünyasındaki yerini romanlarıyla kazandığına
E) Anı yapıtlarının, araştırmacılar için yol gösterici bir özellik taşıdığına
39. Yazar kültürü, zekâsı ve nükteleriyle İstanbul’un yetiştirdiği ender sanatçılardandır. Konak geleneğine bağlı bir memur çocuğu olmakla birlikte halkla yakından ilgilenmiş, halkı dikkatle gözlemlemiş ve istediği yanlarıyla roman konusu yapmıştır. Hiçbir zaman gönlü ve kafasıyla halk adamı olamamış, fakat kendini halka okutmanın yollarını bulmuştur.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Konularını halkın günlük yaşamından seçtiğine
B) Duygu ve düşünce bakımından bir halk insanı olamadığına
C) Yapıtlarını gündelik dille oluşturduğuna
D) Yapıtlarıyla halka seslenebilmenin yöntemlerini bildiğine
E) Halkı, yapıtlarında kendi seçtiği yönleriyle anlattığına
40. Bir yazıdaki estetik ile mimarideki estetik benzerlik gösterir. Bir bina düşünün, sabun kalıbı gibi dümdüz, hiçbir çekici yanı yok. Böyle bir binaya bir cumba, birbiriyle uyumlu kapılar, pencereler eklenerek bu bina göze hoş gelecek hale getirilebilir. Aynı bunun gibi özenli bir üslup, kurgu ve ayrıntı seçimiyle öyküye de estetik kazandırılabilir. Yani, –.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) ideal bir öyküde gerçeğe uygunluk vazgeçilmez bir unsurdur
B) sanat yapıtı oluşturulurken, konu seçimi titizlikle ele alınmalıdır
C) öyküde okurla yazar arasında duygusal bir bağ oluşturulmalıdır
D) bir öyküde güzellik, ancak sanatsal öğelerle sağlanabilir
E) iyi bir öyküde bulunması gereken en önemli özellik, doyurucu bir içeriktir
CEVAPLAR
|
1 C |
9 A |
17 E |
25 E |
33 E |
|
|
10 A |
18 C |
26 A |
34 C |
|
3 C |
11 B |
19 C |
27 D |
35 B |
|
4 B |
12 E |
20 A |
28 D |
36 E |
|
5 C |
13 B |
21 A |
29 B |
37 C |
|
6 B |
14 C |
22 A |
30 E |
38 C |
|
7 D |
15 C |
23 D |
31 E |
39 C |
|
8 D |
16 B |
24 B |
32 B |
40 D |
]]>
1. Eleştirmenin hedefinde sanat yapıtı olmalı, yapıtı bırakıp doğrudan sanatçıyı eleştiren eleştirmen — istiyor, demektir.
Bu cümlede boş bırakılan yere aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?
A) bin dereden su getirmek
B) kılı kırk yarmak
C) akla karayı seçmek
D) dağdan gelip bağdakini kovmak
E) üzüm yemek değil bağcıyı dövmek
2. (I) Venüs gezegeni, büyüklüğü açısından Dünya ile benzerlik gösterdiğinden Dünya ile kardeş gezegen olarak da bilinmektedir. (II) Gökyüzünde Güneş’e yakın konumda bulunduğundan ve yörüngesi Dünya’nın-kine göre Güneş’e daha yakın olduğundan yeryüzünden sadece Güneş doğmadan önce veya battıktan sonra görülebilir. (III) Bu yüzden Venüs, Akşam Yıldızı veya Sabah Yıldızı olarak da isimlendirilir. (IV) Onun bir diğer adı da “Çoban Yıldızı”dır. (V) Görülebildiği zamanlar, gökyüzündeki en parlak cisim olarak dikkat çeker.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümledeki “benzerlik” sözcüğü, hem yapım hem çekim eki almıştır.
B) II. cümlede, birden fazla ilgeç kullanılmıştır.
C) III. cümle, kurallı bir eylem cümlesidir.
D) IV. cümlede, özne bir söz öbeğidir.
E) V. cümlenin yüklemi, bileşik bir eylemdir.
3. “-di, (-di, -du, -dü)” geçmiş zaman ekini alan sözcükler, kimi durumlarda isim görevinde kullanılabilir.
Aşağıdakilerin cümlelerin hangisinde bu açıklamayı örneklendiren bir kullanım vardır?
A) Çeşitli dergilerdeki yazılarını kitaplaştırdı.
B) Beğendiğiniz elbise vitrine bu gece kondu.
C) Çalışmalarını bitirince bilgisayardan çıktı aldı.
D) Yaramazlık yapıp arkadaşlarına uydu bugün.
E) Ara dönem seminerinde önemli kararlar alındı.
4. — Çünkü çocuk okuduğu kitapta merak, ilgi, beklenti ve hayallerine kavuştuğu oranda onu kendisine mal eder, onunla özdeşleşir. Büyükler için kaleme alınmış kimi yapıtların çocuklarca benimsenmesi, anlattıklarının ilgi çekici bulunmasındandır. Çocuk sonsuz bir merak ve macera duygusuyla doludur. Çocukların bu yönünü göz ardı eden yazarlar, çocuk okurların dünyasına giremez.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Bir yapıtın çocuklarca ilgiyle okunması, çocukların beklentilerine yanıt vermesiyle mümkün olur.
B) Sadece toplumdaki ilgi çekici olayların anlatıldığı yapıtlar, toplumun geniş bir kesimine seslenir.
C) Sanat yapıtları toplumun aynası olduğu ölçüde bir değer taşır.
D) Klasik yapıtlarda sanatçılar genellikle toplumsal sorunları ele alır.
E) Edebiyat, insanı ve toplumsal gerçekleri estetikle dengeleyerek anlatma sanatıdır.
5. Sanatçı, çeşitli dergilerde takma adla yayımladığı şiirlerinde önceleri hece ölçüsüyle romantik bir çizgi izlediyse de sonradan toplumcu anlayışı benimsemiştir. Öykü, roman denemeleri, senaryoları bulunan sanatçı daha çok toplumcu kısa şiirleriyle tanınır. Dokunaklı şiirleriyle, garip bir inat ve ısrarla yüreklere seslenmeyi tercih etmiştir. Garip akımına yakın duran 1940 kuşağının toplumcu şairlerindendir. Günlük konuşma dilinden kopmayan şair, bu sadelik içinde kısa ama yoğun anlatımlı şiirler yazmayı başarmıştır.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Özlü bir söyleyişe sahip olduğuna
B) Farklı yazınsal türlerde yapıtlar verdiğine
C) Sanat çizgisinin durağan bir yapıda olmadığına
D) Şiirinde evrensel çizgiyi yakaladığına
E) Yalın bir anlatımının olduğuna
6. Biliyorum, 21. yüzyılın ortalarında yaşayanlar şu kahırlı ve kargaşalı yıllardan, anılmaya değer ne kadar çok tatlar bulup çıkaracaklardır anılarında. Şimdilerde, yaşadığı zamanı beğenmeyip güzellikleri ileriki zamanlarda arayanlar bile bugünleri özlemle anacak. Tıpkı 20. yüzyılın ortalarında gençliklerini yaşamış günümüz ihtiyarlarının yaptığı gibi. Çünkü insan her şeyin daha iyiye gideceği umuduyla yaşadığı anı beğenmez, hep ileriki günlere ilgi duyar. Ama hayatın son durağına yaklaştığında geçmişin güzelliklerini henüz anlamaya başlar.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsanlar ömürleri boyunca hep daha güzel günlere ulaşmanın peşindedir.
B) İnsanlar yaşadıklarının güzelliğini ancak ileriki yaşlarda anlayabilir.
C) Günümüz insanı, olaylara hep karamsar bir gözle baktığından mutluluğu yakalayamamaktadır.
D) İnsanların birçoğu, yaşadıkları zamandan şikâyet etmektedir.
E) insanoğlu, asla mutlu olmayan bir yapıya sahiptir.
7. (I) Resim sanatı, sadece birey ve onun yaşamının detayları üzerine kurulu değildir. (II) Anlatmaya çalıştığı bireyden genele ulaşmak yani tüm insanlığın yaşamına tercümanlık yapmaktır. (III) Bazen resimlerde gördüğümüz manzaraların, çevremizde bulunan görüntülerin yansımaları olduğunu düşünürüz. (IV) O resme bakan herkes için geçerlidir bu olgu. (V) Bu da gösteriyor ki ressamın renklerinde toplumun her kesiminden bir ton bulunması, resim sanatının ortak dil olma niteliğiyle ilgilidir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir “çıkarım” söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. Yazarlar, devrin zevkine göre yapıtlarını oluşturur ve istemese bile kendisinden çok, dönemin düşüncelerini ölçü alır. Bundan kurtulmak, sıyrılmak ister ancak ayaklarının bir zincirle yaşadığı güne bağlı olduğunu görür.
Bu parçadaki artı çizili sözle yazarlarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Yapıtlarını içinde bulunduğu dönemin şartlarına göre değerlendirmek gerektiği
B) Yapıtlarında bulunduğu dönemden kopamadıkları
C) Geleneğin onları etkileyen yönlerinin olduğu
D) Düşündükleri ile yazdıkları arasında farklar olduğu
E) Farklılık peşinde koşsalar da kendilerini anlattıkları
9. (I) Edebiyatın da sosyolojinin de yöneldiği başlıca alan insandır. (II) Her ikisi de insanın çevresiyle olan ilişkilerini konu edinir. (III) Edebiyat ise tamamen dolaylı bir dil kullanır. (IV) Bunda, edebiyatın bir sanat, sosyolojinin ise bir bilim olmasının rolü vardır. (V) Dolayısıyla her ikisinin de birbirinden farklı bakış açıları ve doğruları vardır.
Bu parçada düşüncenin akışına göre numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Sosyoloji bu ilişkileri doğrudan ele alarak konuya ışık tutar.” cümlesi getirilebilir?
A) I. B) II. C) III. D) IV E) V.
10. Ünlü kişilerin anlatıldığı bu biyografide, okurun biyografideki kişilerin yaşadığı çağa, içinde bulunduğu koşullara davet edilip âdeta o insanla tanışması, yakınlaşması, hatta onu anlaması bekleniyor. Galiba bu kitap için yapılabilecek en uygun tespit, onun nefes alıp veren bir kitap olduğu.
Bu parçada altı çizili sözle, sözü edilen yapıtla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Okurların yaşamına yön verdiği
B) Her kesimden okura hitap ettiği
C) Çok canlı bir anlatıma sahip olduğu
D) Biçim kaygısıyla oluşturulduğu
E) içeriğinin, okurların beklentisini karşıladığı
11. (I) Bu dergi, duyarlı bir editörün çabasıyla şimdiye kadar edebiyatımıza çok sayıda öykücü ve şair kazandırdı. (II) Bugünlerde yazınımızın usta kalemleri haline gelmiş gençlerin, ilk kanat çırptıkları yerlerden biri oldu dergi. (III) Burada elbet editörün yetenekleri keşfetmekteki ustalığı onları gül yetiştiren bir bahçıvan hassasiyetiyle eğitme gayreti gözden kaçmamalı. (IV) Bugün artık birkaç kitabı yayımlanmış olan genç yazar ve şair kuşağı, ustalarının hakkını teslim etmelidir. (V) Ayrıca dergilerde özel sayı hazırlama geleneği yokken edebiyatımızın yaşayan birçok ustası için özel sayı hazırladı.
Bir edebiyat dergisinin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, edebiyatımıza yaptığı katkılardan söz ediliyor.
B) II. cümlede, edebiyatımızın gelişim çizgisini yansıttığı belirtiliyor.
C) III. cümlede, editörün gençleri yetiştirmedeki çabası bir somutlamayla anlatılıyor.
D) IV. cümlede, yetiştirilen yazarların ve şairlerin vefalı olması gerektiği belirtiliyor.
E) V. cümlede, edebiyatımızda daha önce var olmayan bir uygulamayı başlattığından söz ediliyor.
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Yetkililer, sınavın 27 Mart 2010’da yapılacağını söylediler.
B) ÖSYM’nin yeni sınav sistemiyle ilgili bir açıklamada bulunacağı söylendi.
C) Bu olimpiyat, dünya genelinde büyük ilgi gördü.
D)Daha detaylı bilgiyi Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğünden öğrenebilirsiniz.
E) Anadolu’nun kuzeydoğusundan büyük bir fay hattı geçiyormuş.
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde nesne, açıklayıcısıyla birlikte verilmiştir?
A) Her hafta spor yaptığım günü, cumartesiyi, iple çekiyorum.
B)Kitabevine gittiğimde öncelikle, edebiyat dergilerini, eleştiri kitaplarını, öyküleri gözden geçiririm.
C)Bana verdiği sözü, eminim, yine yerine getirmeyecek.
D)Yazarın son çıkardığı romana, bütün kitabevlerini gezmeme rağmen ulaşamadım.
E) Hayatımda önemli bir yere sahip olan kişilere, arkadaşlarıma, beni destekledikleri için minnettarım.
14. Boğaz Köprüsü’nden geçerken deniz kenarında mükemmel bir manzaraya sahip, yanındaki havuzda önceleri nilüferlerin bulunduğu Beylerbeyi Sarayı, Boğaz’ın en güzel yerlerinden birinde inci gibi durmaktadır.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Zincirleme ad takımı vardır.
B) Farklı türden eylemsilere yer verilmiştir.
C) Sıfatlaştıran “-ki” kullanılmıştır.
D) Bağlaç kullanılmıştır.
E) Belgisiz zamir kullanılmıştır.
15. Yolculuğumuzun bir sonraki durağı Avanos, Roma dilindeki adıyla
I
Vanessa, Avanos, Kızılırmak’ın iki yanına kurulmuş şirin mi şirin ,
II
yeşillikler arasında bir kasaba. Doğal güzelliklerin ve tarihi kalıntıların görüldüğü ilçeye, Kızılırmak hayat veriyor. 7000 yıllık bir sanatı var Avanos’luların. Çanak çömlek yapımı ta Hititlerden bugüne uzanıyor.
III IV
Çömleğin sırrı, ırmağın taşıdığı kırmızı renkli toprakta. Avanos’un
ara sokaklarında gezinirseniz çok sayıda atölyeye rastlarsınız.
V
Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
16. Ünlü bir romancı, “Ben yazdığım her kitapta anlattığım her ana karakterle özdeşleşmişimdir. Yoksa yazamam. Esas gönlümde yatan kitap ise henüz yazamadığım kitaptır.” diyor.
Kendinden böyle söz eden bir sanatçı aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?
A) Özgün – içe dönük
B) Öz eleştiri yapabilen – ileri görüşlü
C) Renkli bir kişiliğe sahip – zamana direnen
D) Yazdıklarıyla bütünleşen – yaptıklarıyla yetinmeyen
E) Gizemli bir kişiliği olan – ortaya koyduklarında iddialı
17. Yazar, yalın anlatımına ince bir yergi katarak başarılı bir şekilde olayların gerçek yönlerini göz önüne sermeyi başarmış.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişikliklerin hangisiyle giderilebilir?
A) “başarılı bir şekilde” sözü cümleden çıkarılarak
B) “yalın” yerine “açık” sözcüğü getirilerek
C) “başarılı bir şekilde” yerine “başarıyla” sözcüğü getirilerek
D) “olayların” sözcüğünden önce “bütün” sözcüğü getirilerek
E) “gerçek” yerine “gerçekçi” sözcüğü getirilerek
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sözde özne kullanılmıştır?
A) Bugün çalışmak için bize erken gel.
B) Bu sabah yollar beyaz örtüyle kaplıydı.
C) Sokağın sonundaki büyük tarihi konak yanmıştı.
D) Kitapların hepsi düzgünce yerleştirilmişti.
E) Uçurtmaları görünce çocukluğumu hatırlarım.
19. Çocukluğumuzun ilk kitaplarını hatırlamayanımız var mı ( ) Küçük Prens’ten, Pinokyo’dan, Polyanna’dan, Heidi’den ( ) Gulliver’in Gezileri’nden söz ediyoruz. Yayınevi olarak unutulmayan bu çocuk klasiklerini sizin için derlemek istedik ( ) Hem çocuklara tatil hediyesi sunmak hem de bizi okuma keyfiyle tanıştıran kitapları hatırlatmak için yaptık bunu ( )
Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıda-kilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (.)(…) (.)(.) B) (!)(…) (…)(!)
C) (?) (…) (.) (:) D) (?) (!) (,) (.)
E) (?) (,) (.) (.)
20. (I) Yazı aletleri arasında şimdiye kadar en uzun süre kullanımda kalmış olanı, tüy kalemdir. (II) Kaz, kartal, baykuş ve hindi tüyleri kullanılmıştır bu kalemler için. (III) Genellikle daha dayanıklı hale getirmek için sıcak kumda bekletilirmiş. (IV) Ucu bir bıçakla kesilerek sivriltilir, tüyün iç boşluğunda mürekkep için bir oluk çizgisi çizilirmiş. (V) Özellikle kaz tüyü kalem, güzel yazdığı için 1830’a kadar kullanılmıştır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle özne ve yüklemden oluşmaktadır.
B)II. cümlede birden fazla tamlananı olan bir ad tamlaması kullanılmıştır.
C) III. cümlenin yüklemi bileşik çekimli eylemdir.
D) IV. cümle sıralı bir cümledir.
E) V. cümle, yan cümlesi eylemsiyle oluşmuş bir bileşik cümledir.
21. Tiyatro , Dünya Tiyatrolar Günü dolayısıyla bir kez daha
I
gündemde olacak. Şu yazarların yapıtları tekrar tekrar sahnelenecek :
II
Musahipzade Celal, Shakespeare, Cehov, Haldun Taner, İbsen … Bu
III
sanatçılar sayesinde insanlık durumlarımızı gerçekçi bir biçimde görebileceğiz. Bu etkinlik şu soruyu da gündeme getirecek haliyle: insanlık durumlarını en canlı biçimde anlatan tür tiyatro mudur ? Bu
IV
soruyu sahnelenen yapıtları gördükten sonra “evet” biçiminde yanıtlayacağımıza eminim .
V
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
22. (I) Romanın Türkiye’deki gelişimiyle sinemanın gelişimi arasında şaşırtıcı bir benzerlik vardır. (II) Ancak roman edebi bir tür olarak sinemadan daha hızlı ve tutarlı bir çizgi izlemiştir. (III) Bunun nedeni sinemayı besleyecek teknik olanakların yeterince ülkemizde gelişmemiş olmasıdır. (IV) Bu yüzden ülkemizdeki romanlar uzun bir süre -teknolojik yatırımlar yapılıncaya kadar- amatörce uyarlandı sinemaya. (V) Türkiye’de uzun metraj film çekilmeye başlandıktan hemen sonra tiyatrodan filme aktarılan yapıtlar da olmuştur. (VI) Vurun Kahpeye, Yılanların Öcü, Çalıkuşu gibi üst düzey bir kurguyla yazılan ve geniş halk kitlelerince sevilen romanlar, bu olanaksızlıklardan dolayı sinemaya profesyonelce aktarılamadı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
23. (I) Orta oyununun en parlak devri Tanzimat Edebiyatı Dönemidir. (II) Ancak Batı tarzındaki tiyatro da Türkiye’de bu dönemde yerleşip rağbet görmeğe başlamıştır. (III) Böylece, bir talihsizlik olarak orta oyununun en parlak devri aynı zamanda gerileme devri olmuştur. (IV) Orta oyunu özellikle yaz aylarında, çeşitli gezme yerlerinde, açık havada oynanırdı. (V) Bir süre sonra belli bir binada ve perdeli bir sahnede oyunlar gösterme yoluna da gidilmiştir. (VI) Buna “perdeli orta oyunu”, “perdeli zuhuri kolu” gibi adlar verilmiştir. (VII) Orta oyuncular arasında perdeli ve sahneli tiyatroyu ilk kuran Kavuklu Hamdi’dir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
24. (I) Kitaplarda deyimler konusunda farklı tutumlar ve farklı bakış açıları var. (II) Bu farklılıklar, genellikle teoride değil, verilen örneklerde ortaya çıkmaktadır. (III) Bazı kaynaklarda “deyim” terimi yerine “tabir” sözcüğü kullanılmıştır. (IV) Deyimler birden fazla sözcükten oluşan kalıplaşmış anlatımlardır. (V) Bu açıdan söz dizimi çalışmalarında bu tür birliktelikleri “deyim öbeği” terimiyle tanımlamak yeğlenmiştir.
Deyimlerin ele alındığı bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede bir saptama yapılmıştır.
B) II. cümlede, I. cümledeki ifade açıklanmıştır.
C) III. cümlede, tarihi oluşumuyla ilgili bilgi verilmektedir.
D) IV. cümle, tanım niteliği taşımaktadır.
E) V. cümlede, bilimsel bazı çalışmalarda başka bir sözle karşılandığından söz edilmektedir.
25. (I) Ziya Osman Saba’yı. şiirlerinden başka öyküleriyle de hatırlamalıyız. (II) Özellikle de Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi adlı öyküsüyle. (III) Ne zaman bir fotoğraf stüdyosuna gitmiş olsam yahut gitmeyip de tabelada o ibareyi görsem aklıma Ziya Osman Saba’nın bu estetik harikası öyküsü düşer. (IV) Bu, İstanbul sevgisinin öne çıktığı ve bu sevginin ince ince işlendiği bir öyküdür. (V) Mekân anlatımındaki dirilik, anlatılan yerlerin ete kemiğe bürünmesiyle bu sevgiyi olanca netliğiyle açığa çıkarır. (VI) Öyle ki sanki görünmez olmuşsunuz da kahramanın yanında, onunla beraber yürüyor gibi olursunuz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde Ziya Osman Saba’nın sözü edilen öyküsünün gerçekçi bir söyleyişe sahip olduğu dile getirilmektedir?
A) I. ve II. B)l. ve IV. C) II. ve III.
D) IV. ve V. E) V. ve VI.
26. Ünlü bir eleştirmen, “Gerçek bir yazar, yazın dünyasında ‘Acaba nasıl anlaşılırım?’ kaygısı taşımadan yazan kişidir.” der.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak istenene anlamca en yakındır?
A)Yazarların, düşüncelerini yapıtlarına çekinmeden olduğu gibi aktarmaları gerekir.
B)Her yazar, yaşadığı toplumu anlatmak amacıyla yapıt ortaya koymalıdır.
C)Yazarlıkta ustalık, bilinen anlayışlardan uzak bir anlayışla yapıtlar oluşturmaktır.
D)Yazarların, hissettiklerini bütün insanlara duyurmak gibi bir toplumsal görevi vardır.
E)Başarılı yazarlar, yapıtlarında okurlara farklı bir dünyanın kapısını aralar.
27. (I) Yazar yeni yayımladığı öykülerinde modern dünyanın kültürümüze etkilerini yeni bir dil kullanarak gözler önüne seriyor. (II) Daha önce duyulmamış birçok sözcüğün öykülerde yer alması, yazarın bulunduğu dönemin dil anlayışını bilinçli olarak yansıttığını gösteriyor. (III) Kitabındaki her öyküde kahramanlar, uyum sorunu yaşayıp kendi dünyalarına çekilmek isteseler de yaşadıkları çağın sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalırlar. (IV) Sıradan bir anlatımın çok uzağında olan bu öyküler, inanıyorum ki okura büyük keyif verecektir. (V) Bu öyküleri okuyan herkes, sanatçının dili özgün biçimde kullanışına hayran kalacaktır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde sözü edilen yapıtın okurlarca beğeniyle karşılanacağı belirtilmektedir?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III.
D) III. ve IV E) IV ve V.
28. Acemhöyük’te Hititlilerin en önemli sarayları yer alıyor. Araştırmacılar buradaki saraylardan birinin adını “Sarı-kayalar”, diğerinin adı ise “Hatipler” koymuşlar. İki saray arasında da irili ufaklı çeşitli resmi yapılar bulunuyor. Şimdiye kadar bu yapılardan aşağı yukarı yüz oda ortaya çıkarıldı. Bu saraylar neredeyse Mısır sarayları gibi geniş ve teşkilatlı yapılar. Bu sarayların en önemli tarafı ise atölyeleri. Bu atölyeler arasında fildişi atölyeleri var. Acemhöyük’teki fildişi atölyelerinde üretilen eserler Hitit sanatının şaheserleri olarak kabul edilir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Çoğullaştırmalar B) Açıklama
C) Karşılaştırma D) Tanık gösterme
E) ikilemeler
29. Yazar, sanatın düşünce ağırlıklı olmasını savunduğu için onun “mesaj” yaklaşımı hep tartışılmıştır. O, edebiyat yapıtının bir doğruyu, bir “gerçeği” iletmesinden yanadır. Bu nedenle seçtiği tiplerin çoğu bir doğrunun ispatı için seçilmiş figürler gibidir. Öykülerde toplumsal, tarihsel olaylar özellikle diyaloglara yerleştirilerek tartışılır. Öyküyü kurgularken bir kendi doğrularını bir de karşı çıktığı düşünceleri temsil eden karakterler oluşturup bunları çatıştırır. Çünkü ona göre sanat, insanlara hoş vakit geçirtmek için yapılmaz. Onun yapılarındaki didaktik, buyurgan öykülerde tümüyle başyapıt sayılacak örneklere rastlanır.
Bu parçadan sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yapıtlarında bir düşüncenin savunuculuğunu yaptığı
B) Yapıtlarında takındığı tavrın eleştirildiği
C) Öykülerinde zıt karakterlere yer verdiği
D) Sanatı bir eğlence aracı olarak görmediği
E) Yapıtlarının geniş bir okur kitlesince beğenildiği
30. Sanatın belirsizlik içermesi, ona bir sınır getirilememesi, doymak bilmez biçimde yenilik peşinde koşması, özgür yapısından kaynaklanmaktadır. Sanat, özellikle de edebiyat, hepimizin buluşabileceği ve güneşin altındaki her şeyin incelenip gözden geçirilebileceği özgür bir düşünce alanı gibidir. Bu özgürlüğündendir ki —.
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) sanatçılar, hiçbir düşüncenin ve sanat akımının mahkumu olamaz
B) bir sanatçıya, herkesin ele aldığı bir konuyu neden işliyorsun, demek anlamsızdır
C) iyi bir sanat yapıtı oluşturmanın yolu, iyi bir sanat eğitimi almaktan geçer
D) bilinen bir yapıtı okumak okurlara heyecan vermez
E) başka sanatçıları taklit eden sanatçıları doğal karşılamak gerekir
31. Günümüz şiirinde baskın olan eğilim, özgün “imgeler oluşturmak olarak görülüyor. Bir kez tutturduk ya “Şiir imgeler meydana getirme sanatıdır.” diye, şairler imge avına çıkar oldular. Bir şiiri değerlendirirken “A, şu imge ne güzel!” demeye başladık, imge güzel tamam da şiir nerede? Birbiriyle güzel imgeleri üst üste yığmayla “güzel şiir” doğmaz, yani imgeler yığınından şiir çıkmaz! —- . Bu sağlanamadığından da günümüz şiirinin belkemiği oluşamamaktadır. Birbirinden kopuk dizeler birliği halinde ortada dolaşan sözler, şiir sanılmaktadır.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Şiir bir dil olgusu olduğu için, mutlaka biçem üzerine kurulmalıdır
B) Şiir geçmişimizi bilmeden güzel şiir yazmak mümkün değildir
C) Şiirin bütünlüğü için, imgelerin birbiri ile bağlantılı olması gerekir
D)Şiirde ahenk oluşturmak, imge oluşturmaktan daha az önemli değildir
E) Bir şiirin imgesel özellikleri ne kadar etkileyici ise o şiir o kadar akıllarda kalır
32. İkinci Yeni şairlerinden biri olan Cemal Süreya, döneminin edebiyat ortamında oldukça ağırlığı olan Papirüs dergisini kesintilerle üç kez çıkarmıştı. Ünlü bir araştırmacı “Buluşları ve söyleyiş biçimiyle ikinci Yeni şiirinin karanlığını giderdi ve bu akıma bağlı diğer şairlerden bu yönüyle ayrıldı. Gelenekten yenilik çıkararak zarif, parıltılı şiirler yazdı. Kendi adıyla ya da Osman Mazlum imzasıyla şiir üzerine yazdığı yazıları, eleştirileri de aranan yazılar oldu.” diye anlatır Süreya’yı.
Bu parçada Cemal Süreya’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Var olan yazın birikiminden yararlanarak özgün ürünler ortaya koyduğuna
B) Beğenilen edebiyat yazıları kaleme aldığına
C) Çıkardığı derginin yazın dünyasında önemli bir yerinin olduğuna
D) Bağlı olduğu edebi akımın en yetkin şairi olduğuna
E) Anlatım olarak birlikte olduğu sanatçılardan ayrılan yönlerinin olduğuna
33. Yazmaya yeni başladığım yıllarda ilk öykü kitabımı bir eleştirmene göndermiş ve yapıtımla ilgili neler düşündüğünü yazmasını istemiştim. Eleştirmen yapıtı okumuş, kurgusunda pek çok hatanın olduğunu belirtmiş, dahası benim çok başarısız ve acemi bir yazar olduğumu düşündüğünü ifade etmişti. Bu tespitler benim için bir yıkım olmadı. Aksine o günden sonra çalışmalarımı daha da yoğunlaştırdım. Hatalarımı düzeltmeye çalıştım ve yazmaya devam ettim. Bugün çok başarılı öyküler yazabiliyorsam bunu o eleştirmenin ilk öykülerimle ilgili söylediği sözlere borçluyum, diyebilirim.
Bu sözleri söyleyen bir yazar aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?
A) Bulunduğu noktayı yetersiz gören, hırslı
B) Yaşamını başkalarının yönlendirmelerine göre sürdüren, umut dolu
C) Yaptığı yanlışlarda ders almasını bilen, kararlı
D) Öz eleştiri yapabilen, toplumsal sorumluluğunun bilincinde olan
E) Yaptığı yanlışları dikkate almayan, iyimser bir bakış açısına sahip olan
34. Bir gün ders çıkışında Behçet Necatigil’in yanına sokulup, “Hocam, ben II. Yeni şiirlerini okuyorum, anlamıyorum.” demiştim. Elini omzuma koyup, “Servet-i Fünun, Fecr-i Ati, I. Yeni şiirlerini biliyor musun? Bunları bilmeden II. Yeni’yi bilemezsin.” demişti.
Bu parçadan yola çıkarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
A)Şiir dönemleri hakkında iyi bilgi sahibi olmak için o dönemlere ait eleştiri yazılarını da okumak gerekir.
B)Bazı şiirlerde eski ve yeni sözcükleri bir arada kullanmak anlaşılmayı güçleştirir.
C)Hiçbir şiir, kendinden önceki dönemlerde yazılan şiirlerden bağımsız düşünülemez.
D)Şiirlerdeki her sözcük kullanıldıkça yeni anlamlar kazanır.
E)Bir şiiri anlamak için şairinin yaşamıyla ilgili bilgi sahibi olmak gerekir.
35. Bu elbette zor oldu. Hayatta olan ve yapıt vermeyi sürdüren bir insanı ele aldığınız zaman onu bir bütün olarak ortaya koyup değerlendirme şansınız azalıyor. Özellikle uzun soluklu bir yaşam öyküsü yazıyorsanız bu zorlukları daha da çok yaşıyorsunuz. Ama öte yandan gerek edebiyatımızda gerekse düşünce dünyamızda kendine seçkin bir yer edinmiş olan birinin değerini yaşarken teslim etmenin, onu tanıtmanın mutluluğunu da yaşıyorsunuz.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A)Eleştiri yazıları yazmaya ne zaman başladınız?
B)Hayatta olan bir edebiyatçının biyografisini yazmak sizin için zor oldu mu?
C)Hızla değişen yazın dünyasına ayak uydurabiliyor musunuz?
D)Eleştiri yazılarınızı yazmadan önce ele alacağınız yapıtları nasıl belirlersiniz?
E)Edebiyatımızın önemli isimlerini tanıtmayı kendiniz için bir görev olarak görüyor musunuz?
36. Yazın dünyasında her bildiğini paylaşmadan duramayan ozanlar ve yazarlar var. Özellikle de yeterli bilgi donanımına ulaşmadan körü körüne bir düşüncenin savunuculuğunu yapan sanatçılarda bu durumu daha çok görmekteyiz. Bu türden yaklaşımlara sahip olan bir yazarın kaş yapayım derken göz çıkarma durumuna düşmesi gibi bir tehlike de söz konusudur. Çünkü istemeden yanlış bilgi verme, diğer bir deyişle amaçlanan hedefe ters düşen bir noktaya doğru savrulma gibi durumlar ortaya çıkabilir.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?
A) Okurların düşünsel yönden yoğun olan yapıtlara ilgi göstermediği
B) Belli bir birikime sahip olmadan düşüncelerini okurlara aktaran yazarların hataya düşebilecekleri
C) Başarılı olmak isteyen sanatçıların anlatımdan çok, konuya özen göstermesi gerektiği
D) Çok yazmanın sanatçılar açısından sakıncaları olduğu
E) Her yazınsal yapıtın kendine göre bir iletisinin olması gerektiği
37. (I) Minyatürün kökü Latince Minyum’dan gelir ve minyum “al renk” demektir. (II) Orta Çağda bu renk kullanılarak yapılan resimlere minyum deniyordu. (III) Bu durum Orta Çağda Avrupa’da oluşturulan el yazmalarının bölüm başlarındaki harflerin minyum denilen maden kırmızısıyla boyanmasından kaynaklanmış, zamanla kitapları süsleyen resimlere de aynı ad verilmiştir. (IV) Osmanlıda el yazması resimlere minyatür denilmesi sonradandır, ilk zamanlarda bunlara nakış, minyatür ressamlarına da nakkaş deniyordu. (V) Bizde figürlü anlatım biçimi olan minyatürde perspektif, Batı resmindeki gibi sabit bir noktadan görülmez; nakkaş her şeyin dışını ve içinde olanı gösterir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede bir açıklama yapılmıştır.
B) II. cümlede bir tahmin söz konusudur.
C) III. cümlede saptama yapılmıştır.
D) IV cümle kanıtlanabilir bir nitelik taşımaktadır.
E) V cümlede karşılaştırma yapılmıştır.
38. Gölle denizin, ormanla kaplıcaların iç içe geçtiği cenneti andıran Köyceğiz’de yaşamak ayrı bir huzur veriyor insana. Nostaljik dükkânları, esnaf lokantaları ve açık hava kahvehaneleriyle dikkat çeken bu ilçede yer alan su kanallarında gezintiye çıkmak, bir rüyadan başka bir rüyaya uyanmak gibi. Denizden 10 kilometre içerideki Köyceğiz Gölü’nün kıyılarında bulunan bu su kanallarından hareket eden gezi tekneleri bir saatte İztuzu Plajı’na ulaşıyor. Tekneniz kanalda ağır ağır ilerlerken yeşilin coştuğu yamaçların, sarp öfkeli kayaların ve insan boyunu aşan bitimsiz sazlıkların arasından geçiyorsunuz.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?
A) Benzetmeden yararlanılmıştır.
B) Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtmaktadır.
C) Betimleyici öğelere yer verilmiştir.
D) Sözde soru cümlelerine yer verilmiştir.
E) Kişileştirmeye yer verilmiştir.
39. Polisiye romanlar, edebiyat değeri taşıyan öteki romanlar gibi okuyucunun akıl ve kalbine seslenerek onu geliştirmeyi amaçlamalıdır. Polisiye roman, suçu odak noktası yaparak bireyi ve toplumu anlatan, içinde yaşadığımız sistemi sorgulayan, insanlığın sorunlarını düşündüren roman olmalıdır. Romancı, suçun geçtiği ve suçluyu yaratan toplumsal çevreyi anlatmalı; okuyucuya bunlarla ilgili yorum yapma olanağı bırakmalıdır. Yazar insan ruhunun derinliklerini açıklamak amacıyla şiddet ve cinayetten söz ederken bunları eğlenceli bir oyun ya da dekor olarak sunmamalı.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi polisiye romanların taşıması gereken niteliklerden biri değildir?
A) Okurları düşünsel ve duygusal olarak besleme
B) Toplumsal sorunları gündeme getirme
C) Her şeyi açıkça ortaya koymama
D) Salt okurları eğlendirme amacı gütmeme
E) Yapıtlarda ideal insan tipleri çizme
40. İlk şiirlerindeki didaktik öğeler ve güzel söz söyleme özentisinden kurtularak halk dilinden saf bir lirizm oluşturmuştur. Tarihsel ve mitsel konuları irdeleyen, söz sanatlarıyla örülü şiirlerinde yaşadığı coğrafyanın tarihini, yurtseverlik duyguları içinde işlemiştir. Onun şiirinin büyüklüğünü, ulusunun yarım asırlık özgürlük savaşının, umutlarının ve hayal kırıklıklarının sesini günümüze kadar taşımasındaki başarısı göstermektedir. Bütün yeryüzü insanına adadığı şiirleriyle sadece ülkesinin değil dünya edebiyatının önde gelen sanatçılarından biridir.
Bu parçada sözü edilen şairle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Şiir anlayışında değişimlerin olduğu
B) Yaşadığı çevreyi şiirlerine yansıttığı
C) Şiirlerinin duygusal yönlerinin olduğu
D) Evrensel nitelikli şiirler yazdığı
E) Okurlarının tepkilerine göre şiir oluşturduğu
CEVAPLAR
|
1 |
E |
9 |
B |
17 |
A |
25 |
E |
33 |
C |
|
2 |
A |
10 |
C |
18 |
D |
26 |
A |
34 |
C |
|
3 |
C |
11 |
B |
19 |
E |
27 |
E |
35 |
B |
|
4 |
A |
12 |
D |
20 |
B |
28 |
D |
36 |
B |
|
5 |
D |
13 |
A |
21 |
C |
29 |
E |
37 |
B |
|
6 |
B |
14 |
D |
22 |
D |
30 |
A |
38 |
D |
|
7 |
E |
15 |
C |
23 |
C |
31 |
C |
39 |
E |
|
8 |
B |
16 |
D |
24 |
C |
32 |
D |
40 |
E |
]]>
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir sıfat, belgisiz adılı niteleme göreviyle kullanılmıştır?
A) Herkes onun bu konuda haksız olduğunu biliyordu.
B) Öğrencilerin çoğu okuldan sonra buraya gelerek ders çalışıyordu.
C) Gençlik yıllarında sakin biriymiş, şimdi de o sakinliğini devam ettiriyor.
D) Çocukların hiçbiri okula gitmemiş, hepsi hastalığı evde atlatmaya çalışıyordu.
E) İlkbaharda buradaki bütün çiçekler açmış ve burası cennetten bir köşeye dönüşmüştür.
2. Yazar, masallardan, düşlerden geçerek gerçeği yeniden kuruyor ve oluşturduğu gerçeküstü atmosferde hep insanın duygularını, var oluşunu sorguluyor. Dokunaklı konuları trajediye kaçmadan işleyen genç yazar, öykülerinde ilginç sözcüklerin peşinden gidiyor, duyulmamış seslere kulak kabartıyor; merak dozunu hiç düşürmeyerek okurların yapıttan kopmasına fırsat vermiyor. Dehşet, ironi ve kederi harmanlayarak insan doğasının en karanlık bölgelerinden kesitler sunuyor okura.
Bu parçadan sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Anlaşılması çaba gerektiren bir kurgu oluşturduğu
B) Yapıtlarında kullanılmamış söyleyişlere yer verdiği
C) Yapıtlarının sürükleyici bir anlatımı olduğu
D) insanın bilinmeyen yönlerine ışık tuttuğu
E) Gerçeği yeniden biçimlendirdiği
3. Sanatçı günlük yaşamın telaşı içinde fark etmediğimiz küçük olayları, ince ayrıntıları yakalayan bir dil duyarlılığı ile anlatıyor.
Altı çizili sözün bu cümleye kattığı anlam aşağıdaki cümlelerin hangisinde vardır?
A) Çağımızda görmezden gelinerek yerini romana bırakan şiir geçmişte en önemli edebiyat türüydü.
B) Romanda olaylar dikkat çekici bir dille ustaca kurgulanmış.
C) O, yaşlı adamın sözlerine aldırış etmiyor, bildiğini okuyordu.
D) Yazılan binlerce romanın kalabalığı içinde okurun dikkatinden kaçan çok güzel yapıtlar yayımlanıyor.
E) Öğretmenimiz Türkçe derslerinde seçtiği güzel metinleri bize de okuyor.
4. I. Orhan Veli’yi okuyan herkes onun günlük yaşamı ne denli başarılı bir biçimde şiirleştirdiğini görür.
II. İki eski dost eften püften nedenlerle birbirini kırmıştı.
III. Kadın yaramazlık yapan çocuğa sertçe bağırdı.
IV. Sanatçının aruz ölçüsünün yanında heceyle yazdığı güzel şiirler de yer alıyor.
V. Onun yapıtları hiçbir zaman toplumsal bakış açısına göre değerlendirilmedi.
Yukarıda numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir ad aktarması yapılmıştır.
B) II. cümlede, anlamsız sözcüklerin bir araya gelmesiyle oluşan bir ikileme yer almaktadır.
C) III. cümlede, bir duyu aktarması yapılmıştır.
D) IV. cümlede, “ölçü” sözcüğü bir terimdir.
E) V. cümlede, karşıt anlamlı sözcüklere yer verilmiştir.
5. Edebiyat ve yazarlık dersleri vermiş, oyunculuk yapmış yazarın, deneme ve makaleleri kalburüstü dergilerde, ayrıca Çek ve Danimarka dillerinde kitap olarak yayımlanmıştır. Öykülerini kimsenin dil ve üslubuna benzemeyen bambaşka bir biçemle yazmıştır. Gülüm-setirken düşündüren bir anlayışı benimsemiştir. Öykülerin kurgusu yaşadığı yöredeki insanların iletişim ve ilişkilerine odaklanıyor, ancak kapsamı bütün bir insanlığı kuşatıyor. Bu yüzden paylaştığımız çok şeyi buluyoruz satır aralarında.
Bu parçadan sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yapıtlarının başka dillere çevrildiği
B) Öykülerinin eğitimli bir okur kitlesine seslendiği
C) Kendine özgü bir biçemi olduğu
D) Öykülerinin yerelden evrensele ulaşan yönlerinin olduğu
E) Yazın alanında çeşitli çalışmalarının olduğu
6. (I) Yazar bu yapıtını romantizm akımından etkilenerek oluşturmuştur. (II) Bu açıdan bakınca yapıtta güçlü duygularla hareket etme, doğaya özlem, toplumsal düzene yönelik eleştiri hemen fark ediliyor. (III) Ancak bütün bunlar yazarın estetik tercihinden kaynaklanmıyor; aynı zamanda yazar bu yapıtıyla toplumsal sorunlara ışık tutmayı amaçlıyor. (IV) Doğayı anlatma, romantizm akımının çok önemli bir motifi olmuştur her zaman. (V) Bu yönüyle yapıt, sanatçının, katı kuralların hakim olduğu bir toplumun sesini, acizliğini yansıttığı bir ifade aracına dönüşüyor. (VI) Yazar bu yapıtıyla benzersiz bir lirizmle ve mükemmel tasvirlerle topluma olan borcunu ödediğini düşünüyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV D) V. E) VI.
7. Milattan önceki dönemlerde sedir; güzel kokusu, çürümemesi ve renginin güzelliği nedeniyle saray ve tapınakların yapımında, firavun ve üst düzeydeki devlet görevlilerinin mumya tabutlarının hazırlanmasında, beyaz reçinesi de mumyalamada kullanılırdı. Halk arasında katran olarak bilinen ünlü sedir ağacı, Türkiye’de Batı ve Orta Toroslar ile Doğu Toroslar’ın iç ve dış bölümlerinde, Antitoros ve Amanos Dağları’nda bulunuyor. Kutsal kitaplarda büyüklüğün, gücün, görkemin, ünün, onur ve zenginliğin simgesi olan sedirin en mükemmel yetiştiği topraklar ise Çığlıkara Ormanıdır.
Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisinden yararlanılmıştır?
A) Öykülemeden
B) Açıklamadan
D) Tanık göstermeden
E) Karşılaştırmadan
8. (I) Sanatçı, yapıtını roman sanatının bütün incelikleriyle on iki yıl aralıksız çalışarak tamamlamıştır. (II) Zaman, karşıt kültürler, aşk, hastalık, ölüm gibi evrensel temaları işlemiştir. (III) Birinci Dünya Savaşı öncesinde çağın sorunlarını, bir uygarlığın çöküşünü inceleyen yapıt, bu yönüyle çağa tutulan bir ayna olma niteliği de taşır. (IV) Yapıt; yazarın sıkıntılarını, bunalımlarını, çağına bakışının da olduğu bir iç yolculuğu içeriyor. (V) Yer yer otobiyografik öğelerin de yer aldığı bu roman sanatçının en yetkin yapıtıdır.
Bir sanatçının yapıtının ele alındığı bu parçayla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, olumlu bir eleştiri söz konusudur.
B) II. cümlede, içeriğiyle ilgili bilgiler verilmiştir.
C) III. cümlede, gerçekçi nitelikler taşıdığı belirtilmiştir.
D) IV cümlede, yargı gerekçesiyle ortaya konmuştur.
E) V. cümlede bir karşılaştırma yapılmıştır.
9. (I) Sanatçı, tam bir öykü ustasıdır; küçücük bir kıvılcımdan hareketle tadına doyulmaz öyküler çıkarır. (II) İlk yapıtlarında doğup büyüdüğü İnegöl’den yola çıkarak taşralı gençlerin öykülerini, aşklarını, umutlarını taşımıştı okura. (III) Bu son yapıtıysa, sanatçının hayatta bir kırılmaya işaret eden yeni, değişik öykülerden oluşuyor. (IV) Bu öyküler gerçekle hayal arasında duruyor, öykücülüğümüze fantastik, mitolojik tatlar getiriyor. (V) İnanılmazı, tuhaf hayvanları, hayaletleri konu ediniyor ve okurlarına ilginçlikler hazırlamayı iyi biliyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir beğeni dile getiriliyor.
B) II. cümlede, ilk yapıtlarında gerçek yaşamla ilgili öyküler kaleme aldığı ortaya konuyor.
C) III. cümlede, son öykülerinin öncekilerden farklı yönleri olduğu belirtiliyor.
D) IV. cümlede, bir saptama yapılmıştır.
E) V. cümlede, kendi düşüncelerini öykülerinin dokusuna ustaca sindirdiğinden söz ediliyor.
10. (I) Düşüncelerin sürekli değiştiği bir ortamda, eleştirmenlerin görüşleri de değişir. (II) Ancak bu değişme dünü inkâr etmekle değil, tamamlamakla olur. (III) Felsefi görüşten yoksun bir eleştirmen nasıl düşünülemezse dünkü görüşlerinin bütünüyle tersini savunan bir eleştirmen de düşünülemez. (IV) Bizde gerçek eleştirmenin olmayışının nedeni, şüphesiz gerçek bir düşünce ve sanat ortamının bulunmamasıdır. (V) Ne zaman sağlam bir sanat ve düşünce dünyamız olur, işte o zaman gerçek eleştirmenlerimiz de olur. (VI) Bunun için de bütün sanatçılarımıza ve düşün adamlarımıza bu ortamın oluşmasında büyük görevler düşmektedir.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın hangi cümleyle başlaması uygun olur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
11. Ünlü eleştirmen nasıl eleştiri yaptığıyla ilgili bir soruya, “Ben adların değil, yapıtların eleştirisini yapıyorum.” biçiminde yanıt veriyor.
Aşağıdaki cümlelerin hangisi böyle düşünen bir eleştirmenin tutumunu yansıtan bir örnek değildir?
A) Sanatçının önceki öykülerinde kullandığı yalın anlatımı bu yapıtında göremiyoruz.
B) Çevresiyle son derece uyumsuz olan bu sanatçının geniş bir okur kitlesine seslenememesi hiç de şaşırtıcı değil.
C) Yazar, bu öykülerinde özgün bir söyleyişle okurların ilgisini çekecek konuları ele almış.
D) Kişilerin iç dünyalarının öne çıktığı bu roman, belli bir birikimden yoksun olan okurların kolay kolay anlayamayacağı bir dille kaleme alınmış.
E) Bu röportaj kitabı, her düzeyde okurun mutlaka bir şeyler öğrenebileceği, çağdaş bilgilerle donatılmış bir yapıttır.
12. En güzel rüyaların bile bir sonu vardır
Bir bahar rüzgârından alarak bir sabah hız
Mevsimlerin ömrünü yaşamıştı aşkımız
Onu şimdi kaybettim, şimdi sonbahardır
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İşaret sıfatı B) Ad tamlaması C) Bağlaç
D) Bağ-fiil E) Belirteç
13. Aşağıdaki dizelerin hangisinde altı çizili ekler birbirinden farklı görevde kullanılmıştır?
A) Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
B) Ben güzel günlerin şairiyim
Saadetten alıyorum ilhamımı
C) Nerdeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
D) Dörtnala haberci ilkyazdan
Aşağıdan inceden beyazdan
E) O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör
Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör
14. İstanbul Boğazı’nda, Türkiye’yi Avrupa’dan ayıran o eşsiz doğa harikasında, el değmemiş, sadece deniz fenerlerine ev sahipliği yapan burunlar var. Kireçburnu da bunlardan biridir. Temiz havası ile Osmanlı döneminin en önemli sayfiye yerlerinden olan bölge, bugün de bu özelliklerini korumayı başarmış. Fransız yazar Lamartine burası için, bütün Osmanlı ülkesinin saklı sularıdır, diyor. Ağaçlarla kaplı yamacı, sahildeki geniş ve uzun yürüyüş yolu, sahil lokantalarıyla hafta sonu gezintilerini sevenlerin uğrak yeridir burası.
Bu parçada virgülün aşağıdaki kullanımlarından hangisinin örneği yoktur?
A) Özneyi kendinden sonra gelen öğelerden ayırmada
B) Sıralı cümleleri ayırmada
C) Eş görevli sözlerin arasında
D) Tırnak içinde verilmeyen alıntılarda
E) Ara sözlerin başında ve sonunda
15. (I) Karadeniz insanının yaşamının önemli bir parçasıdır mısır. (II) Her evin bahçesinin bir tarafı mısır tarlasıdır. (III) Ve o tarlanın diğerlerinden ayrıcalıklı, belki birazcık da kutsal bir tarafı vardır. (IV) Bu tarlalardan toplanan mısır değirmene götürülüyor ve burada öğütülerek mısır unu haline geliyor. (V) Bu kadar uğraştan sonra mısır unundan yapılan mısır ekmeği, hem sağlıklı hem de verilen zahmete değecek lezzette oluyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle iki öğeli bir ad cümlesidir.
B) II. cümlenin yüklemi ek eylemin geniş zamanıyla çekimlenmiştir.
C) III. cümlede, sıfat tamlamasına yer verilmiştir.
D) IV cümlede “tarlalardan” sözcüğündeki “-dan” eki tamlayan eki göreviyle kullanılmıştır.
E) V. cümlede birden fazla eylemsiye yer verilmiştir.
16. TRT Roman Ödülü’nü aldığında Oğuz Atay otuz altı yaşındaydı.
I II
Sürpriz bir şekilde hayatını kaybeden bu ünlü sanatçı, ironik yaklaşımı,
III
zengin biçimsel denemeleri ve olağan üstü üretkenliğiyle Türk insanını,
IV
özellikle de Türk aydınını benzersiz bir biçimde yansıttı. Fazlasıyla
hak ettiği halde yaşarken görmediği ilgiyi ölümünden sonra gördü.
V
Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
17. (I) Birçok sanatçı İstanbul’un güzelliklerinden yararlanarak kendi duygu ve hayal dünyasını yansıtır. (II) Necip Fazıl ise İstanbul’u insanın soluduğu hava ile özdeşleştirir. (III) Ona göre İstanbul’u ihmal ettiğimizde tarihimizi, sanatımızı, müziğimizi de ihmal etmiş oluruz. (IV) O, bu düşünceden hareketle İstanbul’u Türkiye’nin tarih ve kültür mirası kabul eder. (V) İstanbul’u kişileştirerek iç dünyamızın duygularını ve tutkularını dile getirir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi yapısı bakımından ötekilerden farklıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV E) V.
18. Okurlar, çoğu zaman genellikle de farkında olmaksızın kendi dünya görüşüne yakın bir edebiyattan yana olur; bu yüzden —.
Bu cümlenin sonuna düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) hiçbir okur, hayat anlayışına uymayan bir yapıta ilgi göstermemiştir
B) sanatçılar, düşünce zenginliği taşıyan yapıtlar yazmayı ihmal etmemelidir
C) sanatçılar, yapıtlarında okuru yönlendirmemelidir
D) okurların beklentileri, sanatçılar için hiç önemli değildir
E) birçok sanatçı, yapıtında toplumsal sorunlara çözümler sunar
19. Bugüne dek gerçekleştirilmiş arkeolojik kazı ve araştırmalar ,
I
Anadolu’nun bilinmeyen geçmişini gün ışığına çıkarıyor. Göbekli Tepe, Kaletepe, Çayönü, Çatalhöyük Troya… Geçmişin heyecan verici izlerini
II
barındıran bu yerlerden kimi çok tanıdıktır, dünyaca ün kazanmıştır ;
III
kimi ise sessiz sedasız, kendi halindedir . Ama hepsi de uygarlık tarihini
IV
oluşturan muazzam bir mozaiğin pırıltılı taşlan gibidir. Ne dersiniz, hep birlikte keşfedelim mi bu muazzam tarihi !
V
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
20. insanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey yazıdır. Çünkü insanoğlu sözcüklerle düşünmüş ve kendini yazı dediğimiz büyülü şekillerle ifade etmiştir. Böylece düşünceler, yeni ve farklı düşünceleri doğurarak günümüzün güzel sanatlarını ve bilim dallarını ortaya çıkarmıştır. Daha sonraları “aydınlanma” dediğimiz düşünsel gelişim süreci de yazıyla yaygınlaşmış, düşünce, insanlığın ortak bir değeri olarak kabul edilmiştir. Böylelikle düşünen ve araştıran bireylerin sayısı artarak bilim ve sanat dallarının temelleri atılmıştır.
Bu parçada yazıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi vurgulanmaktadır?
A) Uzun bir geçmişinin olduğu
B) Okuryazar sayısını artırdığı
C) Bilim ve sanata kaynaklık ettiği
D) Farklı düşünceleri ortaya çıkardığı
E) insanlar arasında iletişimi sağladığı
21. İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı, yaklaşık bin haneli sessiz sedasız
I
küçük bir belde olan Birgi; sadece koruma altındaki Osmanlı evleriyle
II III IV
değil, gündelik yaşam gelenekleriyle de asırlık ağaçlar arasında saklı
V
kalmış bir tarih.
Bu parçada numaralanmış sözlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. sözcük, hem iyelik hem de durum eki almıştır.
B) II. sözcük, hem niteleme hem de belirtme sıfatı almıştır.
C) III. sözcükte “-ki”, ilgi adılı olarak kullanılmıştır.
D) IV, söz, belirtisiz bir ad tamlamasıdır.
E) V. sözcük, isimden isim yapım eki almıştır.
22. Birçoğu buna karşıdır, ben değilim. Şair başka şeyler yapabilir. Yani şairin, şairim diye kendisini her şeyden soyutlamasına karşıyım. Şair özel bir insan değildir. Şair bir vatandaştır, hayatın içindedir, her şeyi yaşar, şiir yazar, başka bir işte de çalışabilir. Ben gazetecilik yaptım senelerce. Bir gazetenin içinde yapılabilecek her işi yaptım. Adliye muhabirliğinden, genel yayın müdürlüğüne, başyazarlığa kadar hepsini yaptım ve kendi arzumla bıraktım gazeteciliği. Bunları yaparken de hiçbir zaman şiirle olan bağımı koparmadım.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Şairlerin başka bir meslekle uğraşmasını nasıl karşılıyorsunuz?
B) Şair, toplumsal yaşamı şiirlerinde yansıtmalı mıdır?
C) Bir şairin, değişik konularda şiir yazması sizce doğru mudur?
D) Şairlerin, şiirlerinde kendi yaşamlarına yer vermeleri konusunda ne düşünüyorsunuz?
E) Şairlerin sadece güncel konularla ilgili şiir yazması doğru mudur?
23. (I) Osmanlı kültürünün ve toplumsal yapının bir kesitini yansıtan gölge oyunu, ülkemize Yavuz Sultan Selim’in 1517’de Mısır’ı almasıyla geldi. (II) Sultan, ülkeye dönerken 600 Mısırlı sanatçıyı da beraberinde getirmişti. (III) Eskiden beri gölge oyununu duyan Türk sanatçılar, bu sanatçılar sayesinde gölge oyunuyla ilk kez karşılaştılar ve kısa sürede bu oyunu öğrendiler. (IV) 17. yüzyılda gölge oyununa yeni teknikler kazandırdılar. (V) Türk şiirini, müziğini, danslarını, mizahını, söz oyunlarını koyarak İstanbul’daki çeşitli uluslardan kişileri ekleyerek çok zengin ve renkli bir gösterime ulaştılar.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi kanıtlanabilirlik açısında ötekilerden farklıdır?
A) I. B) II. C)lll. D) IV. E) V.
24. Bu yazarımız, parıltılı anlatımlarla, herkesçe bilinmeyen sözcüklerle oluşturuyor yapıtlarını. Ancak okurlar yazarın bu anlatımını aşıp yapıtta anlatılanlara odaklanamıyor. Yazar özgün olma iddiasıyla bunu yaptığını söylüyor ancak yazarın yaptığının, okurla arasına duvarlar örmek anlamına geldiğini söylemek hiç de yanlış olmaz.
Bu parçada “okurla arasına duvarlar örmek” sözüyle sanatçıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Anlatımıyla, okurların yapıtı anlamalarını zorlaştırdığı
B) Süslü söyleyişlerle özgün bir anlatım oluşturduğu
C) Her yapıtını farklı anlatım biçimleriyle kurguladığını
D) Duru bir anlatımla okurların dil evrenini geliştirdiği
E) Yapıtlarının anlatımının okurlarca çok beğenildiği
25. (I) Roman, bir tiyatro adamının, çileli sanat hayatını ve bu çileler ortasında geçirdiği bir gönül fırtınasını dile getiriyor. (II) Kahramanların toplumsal yaşama ayak uyduramayışını işleyen roman, bize, dünyamızı dostlukları ve düşmanlıkları ile anlatıyor. (III) Yazarın önceleri ağır aksak ilerleyen ve yer yer özentili hatta zorlamaya kaçan dili, bu fırtınalı hayatı anlatırken akıcılık kazanıyor. (IV) Kahramanlar canlı birer tip olarak karşımıza çıkıyor. (V) Öyle ki, romandaki her kahramanın yaşamda bir karşılığını görebiliyoruz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yazarın üslubuna yönelik bir değerlendirme yapılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
26. Yeni yetişen genç şairlerimizin birbirlerini izlediklerini, yazdıklarının çoğunun hep birbirine benzediğini görüyoruz. Biri, bir yol tutup kendini gösterdi mi arkasına takılan takılana… Bu, dünyanın her yerinde böyle olduğundan, bizde de böyle olması garip karşılanmamalı. Ancak eleştirmenlerimizin bu durumu doğal karşılamalarına yönelik aynı şeyi söyleyemeyiz. Günümüzde eleştirmenlerimizin bu şekildeki tutumu, şiirimizin gelişmesini engellemektedir ne yazık ki.
Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A)Genç şairlerin toplumun kültürel dokusunu yansıtan şiirler ortaya koyamamalarından
B)Genç şairlerin kendilerinden önceki birikimi değerlendirmemelerinden
C)Eleştirmenlerin, genç şairlerin birbirlerini taklit edişine duyarsız kalmalarından
D)Şiir eleştirisinin ülkemizde yeterince ilgi görmemesinden
E) Genç şairlerin, eleştirmenlerin uyarılarını dikkate almamalarından
27. (I) Ankara’ya doğru gitmekte olan buharlı tren, homurdanarak ilerliyor ve koyu, isli dumanlarını içinden geçtiği uçsuz bucaksız bozkıra dağıtıyordu. (II) Üzgün bir şeklide duran sonbaharın acımasız kışı haber veren günlerinden biriydi. (III) Küme küme, siyah bulutlar; yükünü boşaltacak uygun bir yer arıyormuş gibi, sağa sola koşup duruyordu. (IV) Güneş unutulmuş, bozkırı adeta bir mehtap manzarası kaplamıştı. (V) Gözün görebildiği, canlının gezebildiği her yerde; keskin, delice bir poyraz vardı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I.de, varlıklar niteleyici özellikleriyle verilmiştir.
B) ll.de, insan dışındaki varlıklara insanlara ait özellikler aktarılmıştır.
C) lll.de, bir yineleme yer almaktadır.
D) IV.de, farklı duyulardan yararlanılmıştır.
E) V.de, mecazlı bir söyleyiş söz konusudur.
28. Yazar, diğer öykülerinde olduğu gibi bu öyküde de tip çizmede oldukça başarılı. Kahramanlarını adeta aramızdan çekip almış. Öyküdeki kişiler sağımızda, solumuzda gördüğümüz bildik insanlar. — Çünkü onları isimleriyle, işleriyle, yaşadıkları çevreyle ete kemiğe büründürüp olduğu gibi öykülere aktarıyor.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Fakat yazar, bu sıradan insanları, onlara üstün özellikler yükleyerek anlatıyor.
B) Böylece yazar, her öyküsünde yeni tiplerle çıkıyor karşımıza.
C) Ama bunların hepsi de yazarın kurmacasal dünyasının ürünleridir.
D) Ne var ki anlatımın yapaylığı bu gerçekliği gölgeliyor.
E) Belli ki yazar, kahramanlarını oluştururken çok iyi gözlem yapmış.
29. Bu eleştirmene göre sanat eseri, oluşturuluş bakımından bireysel de olsa sanatın kendi oluşumu bakımından toplumsaldır. Başka bir deyişle, doğduğu toplumun yapısı, yasa ve koşulları, sanatçının ister istemez sosyal olayları anlatmasını gerektirir. Bir yapıt toplumun üstünde, soyut ve bağımsız bir varlık değildir. Bu açıdan —
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) hiçbir yapıt gerçek anlamda bilimsel bir temele oturtulamaz.
B) yazarlar sadece kendilerini anlattıklarında bile aslında toplumdan kopmamışlardır.
C) gerçek bir sanatçının içinde yaşadığı topluma yön vermesi gerekir.
D) okurların tepkisini önemsemeyen bir yazarın yapıt oluşturması olanaksızdır.
E) bir sanatçının toplumu oluşturan bireylerin ortak beklentilerini dikkate alması gerekir.
30. (I) Ta çocukluğumdan bu yana, kendimi bildim bileli, daha okuryazar değilken bile şiirler dinledim. (II) Sonra folklor çalışmaları yaptım, denemeler, röportajlar yazdım. (III) Çalışmalarımda halkın dilinden ve kültüründen ayrılmadım, yapıtlarımın çatısını daima günlük konuşma diliyle kurdum. (IV) Halkın mutluluğu benim için her şeyden daha önemlidir. (V) Ben, etle kemik nasıl biri birinden ayrılmazsa sanatımın halktan ayrılmamasını isterim.
Bir sanatçının kendisinden söz ettiği bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, küçük yaşlardan itibaren edebiyatla uğraştığından söz ediyor.
B) II. cümlede, yaptığı yazınsal çalışmalardan bahsediyor.
C) III. cümlede, yapıtlarının anlatım özellikleri üzerinde duruyor.
D) IV. cümlede, toplumu anlatmayı görev saydığından söz ediyor.
E) V. cümlede, sanat anlayışıyla ilgili bir somutlama yapıyor.
31. Şairlerle yazarlar ürünlerinin sağlıklarında tez elden tanıtılıp değerlendirilmesini beklerler. Bu, onların doğal hakkı ve özlemidir. Kuşkusuz, hem onlara, hem de kendi işine saygı duyan her eleştirmen de böyle düşünür, daha doğrusu, düşünmelidir. Gel gelelim —- Başta yayın bolluğu ve zaman darlığı olmak gibi çeşitli engeller eleştirmenlerin, işlerini yapmalarını geciktirir. Dolayısıyla eleştirmen dört gözle beklendiği yere çoğunlukla az ya da geç varır. Bu yüzden, yaşarken eleştirmeye fırsat bulamadığı bir şairi ve yazarı ölünce değerlendirmek zorunda kalır eleştirmen.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki sözlerin hangisi getirilmelidir?
A) atı alan Üsküdar’ı geçmiştir.
B) araya soğukluk girmiştir.
C) evdeki hesap çarşıya uymaz.
D) kazdığımız kuyuya kendimiz düşeriz.
E) araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.
32. Sanatçı, hem kendi tarihimizden hem de dünya tarihinden seçtiği öyküleriyle çocuklara, mutlu bir dünya oluşturmanın gerekliliğini gösteriyor. Kitaptaki öykülerin kimisi masallara dayanıyor, kimisi tarih kitaplarında da var. Yazar çocukların, hem kendi ülkemizi, hem de dünyayı tanıması gerektiğini ve sevgi dünyasının ancak böyle kurulacağını, kötülüğün ve haksızlığın bilgiyle yok edileceğini belirtmek amacıyla bu öyküleri bir araya getirdiğini söylüyor. Sıcak ve samimi bir dille kaleme alınmış bu kitapta kendi tarihimizden ve dünya tarihinden seçilmiş, ünlü kişilerin öykülerini bulacaksınız. Öykülerin birçoğu gerçekten yaşanmış. Kimileri de ağızdan ağıza söylenerek günümüze ulaşmış.
Bu parçada sözü edilen öykülerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılmaz?
A) Toplumun her kesiminden okura seslendiği
B) Belli bir amaç doğrultusunda seçildikleri
C) İçten bir anlatımı olduğu
D) Tanınmış kişilerin öykülerinin yer aldığı
E) Fantastik ve gerçekçi öğelerin bir arada bulunduğu
33. Okumak da yazmak gibi hayatın yetersizliklerine bir karşı koyma eylemidir. Hayatımızda eksik gördüğümüz her şeyi roman ve öykülerde ararız. Yaşadığımız hayatın daha iyi olması gerektiğini düşünürüz ve bu yönde bazı eksik yönlerimiz varsa onları okuyarak gidermeye çalışırız. Okuduğumuz kitaplar sayesinde toplumsal yaşamda karşılaşacağımız problemlere hazırlıklı olmaya çalışırız, uzlaşmacı yönü gelişmemiş bireyler olmaktan kurtuluruz. Düşünsel yönden ilerlemenin itici gücü olan eleştirel anlayışımızı geliştiririz.
Bu parçada kitap okumayla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kitap okuma alışkanlığı, kolay kazanılan bir beceri olarak görülmemelidir.
B) Okurlar, kendi hayat görüşüne yakın bulduğu kitapları daha fazla okumaktadır.
C) Herkesin, kendi seviyesine göre yazılan yapıtları okumaya dikkat etmesi gerekmektedir.
D) Kitap okumak, hayata geniş bir bakış açısıyla bakmamızı ve yaşam tecrübesi kazanmamızı sağlar.
E) Okuma eylemi, bir ömür boyu bir rehber eşliğinde sürdürülmesi gereken bir eylemdir.
34. Sanatçı yıllarca şiir yazdı, çok gayret sarf etmesine karşın şiir yazmaya ilk başladığı dönemdeki biçimleri bugün de kullanmaya devam ettiğini, o dönemdeki sıradan imgeleri bugün de kullandığını görüyorum. Onca yıla karşın şiirde hiçbir ilerleme kaydedemeyen sanatçı, şiir yazmanın kendisi için bir çıkmaz sokakta dolaşmak olduğunu görmeli artık.
Bu parçada attı çizili sözle, sözü edilen şairle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir konusunda yenilikler yapması gerektiği
B) Sıradan söyleyişleri kullanmaya devam ettiği için hiçbir ilerleme gösteremeyeceği
C) Konuyu anlatımdan daha çok önemsediği
D) Okurların beklentilerini karşılamadan kalıcılığı yakalayamayacağı
E) Şiir yazmaya başladığı dönemlerdeki başarıyı koruyamadığını
35. Bu eleştirmenimiz, sert bir tartışma üslubunun hüküm sürdüğü, herkesin birbirinin en ufak açığını bulmaya çalıştığı bir edebiyat ortamında kendi hata ve eksiklerini ortaya dökme cesaretini gösterebilen nadir insanlardandı. Öte yandan beğendiği eserler için de beğenmedikleri için de aynı üslubu benimsemiştir. Kısacası o, düşüncelerini ödün vermeden ve insanları kırıp dökmeden açıklayan bir eleştirmendir.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi sözü edilen eleştirmenin özelliklerinden biridir?
A) Kendi düşüncelerini tek doğru olarak görme
B) Okuru yönlendirmeyi amaçlama
C) Okurların beklentilerini dikkate almama
D) Eleştirilerini beğenileri doğrultusunda yapma
E) Öz eleştiri yapabilme
36. Günümüz Türk hikâyeciliğinin özgün isimleri arasında yer alan sanatçı, yapıtlarında betimleyici bir üslupla ve ayrıntılara yer vererek canlı bir anlatım kullanır. İlk dönem yapıtlarında küçük esnafların, büyük kent yaşamı içindeki durumlarını ve çelişkilerini tüm canlılığıyla olduğu gibi yansıtırken; sonraki eserlerinde bireylerin ruhsal durumunu çevresiyle olan ilişkileriyle birlikte aktardığı görülür, ikinci Yeni’nin şiirdeki tutumunu hikâyeye uygulamaya çalışan sanatçı, uzun cümleli anlatıma dayanan ve bireyin psikolojik açmazlarını inceleyen eserler vermiştir. Sanatçının hikâyelerinin yanı sıra çocuklar için yazdığı kitaplar da bulunmaktadır.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yapıtlarında konu açısından değişimlerin olduğuna
B) Gerçekçi bir anlatıma sahip olduğuna
C) Farklı yaş gruplarındaki okurlara seslendiğine
D) Sanatçının günümüz edebiyatındaki yerine
E) Öykülerinde kendi yaşamına ait ayrıntılara yer verdiğine
37. Bir sanat yapıtı, yaşam ve dünya hakkında o güne kadar alışık olduğum bakış açısının dışında bir bakış açısı bende uyandırıyorsa işte o zaman heyecanlanıyorum. Dolayısıyla romanlarımda da öykülerimde de yeni arayışlar içinde olmak her zaman ön planda oluyor benim için. Son yapıtımda da en araştırıcı, beni en çok heyecanlandıran öykülerimi bir araya getirdim. Hem biçimsel arayışlar var hem de pek değinilmemiş konuların yazı yoluyla araştırılması.
Kendisinden böyle söz eden bir yazarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?
A) Herkesin kolay anlayabileceği yapıtlar yazdığı
B) Anlattıklarının odağına kendi yaşamını yerleştirdiği
C) Toplumsal konularda yazmayı tercih ettiği
D) Başka yapıtların anlatımından etkilenerek yapıt oluşturduğu
E) Her yapıtını farklı bir bakış açısıyla oluşturmaya çalıştığı
38. Bana göre dünyada Mevlana, Yunus Emre, Homeros, gibi çok az gerçek şair vardır. Onların dışında herkes şiire benzer şeyler yazıyor, isteyen kendisine şair diyebilir, ben demem, çünkü — bu açıdan okurlarım beni bu büyük sanatçılar gibi görüp bana değer verirse bu okurlarımın takdiri olur.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilirse sözü edilen sanatçının alçak gönüllü olduğu anlaşılır?
A)yaptığım biçimsel denemelerin yazın dünyasında çok da beğenilmediğini gördüm.
B) eleştirmenler benim yetkin bir sanatçı olmadığımı düşünüyor.
C) bu zorlu sanat uğraşında kendimi gerçek bir şair gibi görmedim hiçbir zaman.
D) gerçek bir şairin okuru derinden etkilemesi şart değildir.
E) ben daha çok başka türlerde kendimi kanıtlamış bir yazarım.
39. Aşağıdaki cümlelerden hangisi ayraç içindeki sözün anlamını içermez?
A) Yaşamımızda her zaman birileri bize kılavuzluk etsin bize her konuda yardımcı olsun isteriz. (yönlendirmek)
B) O, olur olmaz her lafa karışmaz, toplantılarda ağırbaşlı davranırdı.(ciddi olmak)
C) Okurlarına karşı sorumluluk hisseden, özü sözü bir olan değerli bir sanatçıdır o. (tutarlı olmak)
D) Ustanın, iş konusunda söylediklerini umursamamış, yine bildiğini yapmıştı. (aldırış etmemek)
E) Bu eleştirmen yargılarında olabildiğince nesnel ve bilimsel bir yaklaşım sergiliyor. (bilgiçlik taslamak)
40. Okulda başarılı olman ve kendini kanıtlaman için ailene
I II III IV
verdiğin sözleri yapman gerekiyor.
V
Bu cümledeki anlatım bozukluğu numaralanmış sözcüklerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
CEVAPLAR
|
1 |
C |
9 |
E |
17 |
D |
25 |
C |
33 |
D |
|
2 |
A |
10 |
C |
18 |
A |
26 |
C |
34 |
B |
|
3 |
D |
11 |
B |
19 |
E |
27 |
D |
35 |
E |
|
4 |
E |
12 |
A |
20 |
C |
28 |
E |
36 |
E |
|
5 |
B |
13 |
B |
21 |
C |
29 |
B |
37 |
E |
|
6 |
C |
14 |
B |
22 |
A |
30 |
D |
38 |
C |
|
7 |
B |
15 |
D |
23 |
E |
31 |
C |
39 |
E |
|
8 |
D |
16 |
D |
24 |
A |
32 |
A |
40 |
E |
]]>
1. Batı ile Türk şiir geleneğinin kesişme noktasında yer alan şair, kendi şiir anlayışımıza ait değerleri çarpıcı bir anlatımla dile getirerek yüzyıllara seslenecek bir şiir evreni kurmuştur. Bu değerlerle tüm insanlara ulaşmanın yolunu bulmuş, kendisiyle özdeşleşmiş şiirleriyle yeni ve yerli olmasını bilmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen şairin şiirlerinin bir özelliği değildir?
A) Özgünlük B) Kalıcılık
C) Duruluk D) Etkileyicilik
E) Ulusallık
2. Kimi sanatçılar vardır sanat yaşamı boyunca sadece-bir yapıt Ortaya koyar. Çünkü bütün ustalığını, malzemesini kullanmış, belleğinde ne varsa tüketmiştir. Bu sanatçılar deneyim ve bilgi eksiklikleri olduğundan başkaca yapıt üretemezler.
Bu parçada sözü edilen sanatçı, aşağıdaki deyimlerden hangisiyle nitelendirilebilir?
A) Bire bin katan
B) Tek atımlık barutu olan
C) İnce eleyip sık dokuyan
D) Ser verip sır vermeyen
E) Har vurup harman savuran
3. “Kapıya gelen yaşlı adam bir yudum su istedi.”
Yukarıdaki cümlede olduğu gibi, “-m (-im, -im, -um, -üm)” ekiyle türetilmiş bir sözcük, önüne geldiği sözcüğe nicelik (miktar) ayrıntısı katabilir.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, bu örnekteki ne benzer bir kullanım vardır?
A) Katıldığı yarışmada böyle bir tutum beklemiyordu.
B) Kendisine uzatılan tabaktan iki dilim börek aldı.
C) Tatilin ne kadar süreceğine yönetim karar verecek.
D) Karşılaştığı zor durum onu çok fazla etkilemedi.
E) Hava kirliliği solunum yollarına büyük zarar veriyor.
4. Eleştiri yazıları yazmama, büyük bir sanatçı ön ayak oldu. Mühendislik fakültesini bitirdikten sonra bir dostumun ricasını kırmayarak o günlerde güncel olan bir romanla ilgili değerlendirmelerimi yazdım, Ünlü bir eleştirmenimiz bunu okuyunca üslubumdan övgüyle bahsetti beni bir eleştirmen sanarak. Derken dikkatler üzerime yöneldi. Gazeteci dostum, “Sen artık bu yolda yürü.” dediğinden bu yana 40 yıl geçti. Beğenilerek okunan kitaplarımın sayısı yirmiyi geçti.
Bu parçanın bütününde eleştirmenle ilgili aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
A) Eleştiri yazılarında nesnellikten ayrılmadığından
B) Toplumun kültürüne yaptığı katkılardan
C) Eleştirmenliğe nasıl başladığından
D) Yazın dünyasında farklı bir eleştiri anlayışı içinde olduğundan
E) Edebiyatın birçok türünde başarılı yapıtlar kaleme aldığından
5. (I) Masai Mara savanalarına vardığımız tarihlerde günlerce süren büyük göç yeni başlamıştı. (II) Hayvanlar Mara Nehri’nin kenarında yavaş yavaş toplanıyor, yeşil otlaklara küçük gruplar halinde geçiyordu. (III) Vaktimiz sınırlı olduğundan ne görmek istediğimize karar vermeliydik. (IV) Çita, leopar izi de sürebiliriz, geçiş için de bekleyebiliriz. (V) Ama bilmelisiniz ki Masai Mara’da görebileceğiniz şeylerin her biri ayrı bir ayrıcalığa sahip.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlenin öğeleri zarf tümleci, özne, zarf tümleci ve yüklemden oluşmaktadır.
B) II. cümle öznesi ortak sıralı bir cümledir.
C) III. cümledeki “ne” sözcüğü soru zarfıdır.
D) IV. cümlede yüklemler yeterlik fiiliyle çekimlenmiştir.
E) V. cümlede bağlaçlara yer verilmiştir.
6. I. Öykü, genel olarak geniş bir açıdan yaşama, insanın iç dünyasına bakmayı gerektirir.
II. Öykü, söyleyişteki içtenlik ve sıcaklığıyla diğer yazın türlerinden ayrılır.
III. Öyküde, kısa bir sürede yaşananları öz biçimde anlatmak esastır
IV. Öyküde pek çok olaya ve ayrıntıya yer vermek, bu türe yeni sınırlar eklemektir.
V. Öykü, insanın içinde bulunduğu somut koşulların ürünüdür.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisi “Öykü, bir tek anın penceresinden bir odanın içerisine bakmak ve orada yaşananları yoğunlaştırarak anlatabilmektir.” cümlesine anlamca en yakındır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V
7. Tarihi konulardan güncel sosyal olaylara kadar birçok konuda yapıtlar yazmış, çok üretken bir oyun yazarıdır. Oyunları, bugün hâlâ eksikliğini duyduğumuz toplumcu-gerçekçi oyun ihtiyacına en iyi yanıt veren nitelikler taşır. Yaşadığı toplumun profilini çok iyi analiz etmiş ve toplumsal sorunları kendi kişiliğini katmadan ortaya koyabilmiş bir yazardır. Tarihi konuları ve olayları dikkatli bir araştırmayla oyunlarındaki karakterlere dönüştürebilmiş, onları ayrıntılarıyla ve kendine özgülükleriyle biçimlendirmiştir. Sanat çizgisine hâlâ öykünen, oluşturduğu karakterlerden yola çıkarak yazmaya çalışan birçok isme rastlamak mümkündür.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) içinde bulunduğu toplumu iyi tanıdığına
B) Kişileri kendi orijinallikleriyle yansıttığına
C) Yapıtlarının birçok sanatçıyı etkilediğine
D) Ele aldığı konuların çeşitlilik gösterdiğine
E) Yapıtlarının, mizahi bir anlayış taşıdığına
8. Okur kazanmak adına edebiyat yapılmaz. Edebiyat yerinde durur ve okur gelir, onu bulur. Edebiyat yazarı okura gitmez; okur, yazara gider. Okur, edebiyatı tercih etmiyorsa, o noktada yapılması gereken, bunun nedenlerini araştırmaktır. Okur kazanmak adına yapılan işler genelde popülizme giriyor, kaybeden edebiyat oluyor. Okuru düşünerek yazmaya başladığınızda bu, artık edebiyat olmaktan çıkıp başka bir şeye dönüşüyor.
Bu parçada asıl vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bazı yapıtların neden yeterince ilgi görmediği
B) Okur kazanma düşüncesiyle yapıt ortaya koymanın doğru olmadığı
C) Okurlara edebiyatın sevdirilmesi için neler yapılması gerektiği
D) Ülkemizde az da olsa iyi bir okur kitlesinin bulunduğu
E) Okurların yazınsal ürünlere ilgi göstermesinin eğitimle mümkün olacağı
9. (I) Amazon’un uzak yerlere yayılmış kolları, Pasifik’ten 190 km içerdeki Peru Antları’nın yükseklerindeki buzullar ile beslenen eşsiz bir doğa harikası olan masmavi göllerden başlar. (II) Dağlardan gürleyerek inen kolları, rengini sütlü kahveye dönüştüren killi toprak ile karıştıktan sonra doğu eğimlerinde ciddi çukurlar açmıştır. (III) Bu nehre, o bölgede yaşayan insanlar “beyaz su” ismini vermişlerdir. (IV) Nehir, Atlantik Okyanusu’na her saniye yaklaşık 16 bin ton su boşaltmaktadır. (V) Coşkun akan su, eğim azaldığında daha düzgün bir akış şekli ve hızına ulaşır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede varlıklar ayırt edici özellikleriyle verilmiştir.
B) II. cümlede yansıma bir sözcük kullanılmıştır.
C) III. cümlede bir adlandırma yapılmıştır.
D) IV. cümlede kesinlik içeren bir yargı vardır.
E) V. cümlede karşılaştırma yapılmıştır.
10. (I) Bu romancımız, modern Türk romanına edebiyatımızda daha önce yer almayan post-modern özellikler getiren büyük bir sanatçıdır. (II) Öteki romancılar gibi yaşadığı döneme uzaktan bakmamıştır. (III) Romanlarında özgün bir anlatımla, küçük dünyasında büyük yazar olmayı hayal eden kişilikleri vermeye çalışmıştır. (IV) Romanlarında her şeyi anlatmamış, okurun tamamlayacağı boşluklar da bırakmıştır. (V) Romanlarında, kahramanların yaşamı ve kendilerini sorgulamaları için, içe bakış yöntemine başvurması dikkat çeken en önemli özelliklerindendir.
Bir romancının ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, Türk romanına yeni özellikler kazandırdığından söz ediliyor.
B) II.cümlede, yaşadığı döneme bakışı karşılaştırmalı olarak ortaya konuyor.
C) III. cümlede, romanlarının hem biçemi hem de içeriği ile ilgili bilgilere yer veriliyor.
D)IV. cümlede, okurlara yapıtlarını zenginleştirme imkânı tanımadığından söz ediliyor.
E) V. cümlede, romanlarındaki kişilerin öz eleştiri yaptıkları dile getiriliyor.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ek eylem yoktur?
A) Yaşlı konağın çatısındaki kiremitler eskimiş.
B) Batı bölgelerimizde görülen yağış oldukça etkiliydi.
C) Bizi saatlerce durakta bekleten kendisiydi.
D) Yazın çıktığımız yayladaki manzara çok güzeldi.
E) Bu işi çabucak bitirmenin tek yolu hızlı çalışmaktır.
12. Bolu ili sınırları içindeki Yedigöller’de bulunan göllerin isimleri şöyle : Sazlıgöl, İncegöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl, Kurugöl ve
I
Seringöl . Milli parkta işaretli yolu takip ederek , yaklaşık iki saatte
II III
göllerin tümünü gezmek mümkün. Bu yolculukta size geyikler, sincaplar eşlik ederse şaşırmayın . Milli parkta karaca, geyik, ayı, tilki
IV
gibi hayvanlar ve 100’e yakın kuş türü yaşıyor. Buraya İstanbul’dan 3 ,5
V
saatte ulaşabiliyorsunuz.
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yerinde kullanılmamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
13. Okuma alışkanlığı kazanmış öğrencilerin sayısının her yıl biraz daha azaldığını ben de görüyorum, ancak bunun önüne geçmek için çaba gösteriyorum.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) İsim tamlaması ve sıfat tamlaması vardır.
B) “alışkanlığı” sözcüğü birden fazla yapım eki almıştır.
C) Hem ilgeç hem bağlaç kullanılmıştır.
D) Farklı türde eylemsilere yer verilmiştir.
E) Belgisiz adıl kullanılmıştır.
14. Odunpazarı ilçesi, Eskişehir’in güney kesmindeki tepelerin
I II III
üzerine kurulmuş şirin bir yer. Osmanlı Mimari örneklerini koruyan
IV
ilçe; kıvrımlı yolları, çıkmaz sokakları, cumbalı evleri ile bir bütün
V VI
halinde günümüze kavi dar gelebilmiş.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangilerinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) I. ve II. B) II. ve IV. C) III. ve IV.
D) IV. ve V. E) V. ve VI.
15. Yaşamımın her döneminde şiirlerini severek okuyup ezberlediğim şairle bir panelde tanışma imkânı buldum. Bu söyleşimiz sırasında bana şöyle demişti: “Attığım ok henüz hedefini bulmadı.” Sanatçının bu sözüyle onca yapıt kaleme almasına karşın, gidilecek daha çok yolunun, söylenecek daha çok sözünün olduğunu anlamıştım.
Bu parçadaki altı çizili sözle sanatçı kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
A) Belli bir sanat anlayışına sahip olmadığını
B) Okurlarından yeterli ilgiyi görmediğini
C) Sanat alanında özgünlüğü yakaladığını
D) Hayatı boyunca engellerle karşılaştığını
E) Sanat yolculuğunda amacına henüz ulaşamadığını
16. Sinema tarihi, sinemaya uyarlanmış sayısız edebiyat yapıtıyla
I II III IV
doludur.
V
Bu cümlede numaralanmış sözcüklerden hangisi yapım ekinden sonra iyelik eki almıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV E) V
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Fuardaki görevliler, fiyatların üstüne veya altına inemeyeceklerini söylediler.
B) Fabrikada işçilerin hiçbiri iş bölümünün nasıl olacağını bilmiyordu.
C) Kış aylarında bile bu tatil yöresi turistlerle dolup taşar.
D) Sabahları yolun yanındaki korudan kuş sesleri gelirdi.
E) Bu küçük kasabada herkes kendi halinde yaşayıp gidiyordu.
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Senenin belli vakitlerinde bu kasaba kalabalık olur.
B) Her sabah bu ilaçları düzenli olarak kullanmalısınız.
C) Karşı caddedeki beş katlı iş merkezinde çalışıyor.
D) Sizin ve ailenizin sağlığı için sizleri hastanemize bekliyoruz.
E) Günün ilk saatlerinde biraz yürüyüş yapmak huzur vericidir.
19. (I) Bazen filmler, çok iyi bildiğimizi düşündüğümüz şehirler hakkında yepyeni şeyler öğretir. (II) Aslında o filmi izlemeden o şehri de yeterince tanımamış olduğumuzu anlarız. (III) Kimi zaman birkaç saniyelik sahne bir şehri görmek için bizde büyük bir istek oluşturur. (IV) İzlediğimiz her film beklentilerimizi karşılamaz belki, ama çoğu kez filmler yollara düşmek için yeterli nedenler sunar bizlere. (V) Filmlerin büyülü dünyası, insanlardaki seyahat tutkusunu çok rahat harekete geçirir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir sözcük hem niteleme hem belirtme sıfatı almıştır.
B) II. cümle kurallı bir eylem cümlesidir.
C) III. cümlede “birkaç saniyelik” sözü kurallı bileşik sıfat olarak kullanılmıştır.
D) IV. cümlenin yüklemleri basit çekimlidir.
E) V. cümle, içinde zarf tümleci bulunan olumlu bir cümledir.
20. Ünlü sanatçı , uzun yıllar tiyatronun yanında senaryo , öykü
I II
çalışmaları yaptı. Resim yapmayı , şiir yazmayı yeteneği olmadığı
III
gerekçesiyle hep öteledi. Tiyatroları; Yalova , Ayvalık gibi birçok kıyı
IV
kentinde çok sayıda sanatseverle buluşturuldu. Tiyatrolarında şu iki tema egemendi: Tarih , barış.
V
Bu parçada numaralanmış virgüllerden hangisinin yerine “ve” bağlacı getirilemez?
A)l. B) II. C) III. D) IV. E) V
21. Günümüzde ozanların çoğu şiirin tanımını yapma sevdasına
I
düşmüş. Birinin ak dediğine ötekinin kara dediği bir edebiyat
II
ortamında, şiirin genel geçer bir tanımının yapılması düşünülemez.
III
Şiirin tanımı yapılsa bile bunun şiir sanatına dişe dokunur bir katkı
IV
sağlayacağı tartışılır. Şiir, sınırlara hapsedilemeyen özgür bir tür olarak
V
var olagelmiştir.
Bu parçada numaralanmış sözlerle ilgili olarak aşağıdaki açıklamalardan hangisi yanlıştır?
A) I. söz, güçlü bir istek duyma
B) II. söz, birbiriyle çelişen düşüncelere sahip olmak
C) III. söz, herkese göre aynı, değişmeyen
D) IV. söz, önemli, dikkate değer
E) V. söz, belli kurala ve iç disipline sahip olmak
22. Her yazarın kimi yapıtlarında hem dile getirdiği konular hem de söyleyiş biçimi açısından örtüşmeler görülebilir. Uzun yıllar yazın dünyasında kalem oynatan bir sanatçıda böyle bir durumun görülmesi kaçınılmazdır. Bu durum sanatçının okurlarına hep aynı bahçeden topladığı çiçekleri sunması sonucunu doğurur ki bu da onun bir süre sonra gözden düşmesine neden olacaktır.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Genellikle aynı yazınsal türden yapıtlar kaleme alma
B) Yapıtlarını farklı akımların etkisinde oluşturma
C) Var olan yazınsal birikimden yararlanmama
D) Yazarken okurların beğenilerini dikkate alma
E) Değişik ve farklı nitelikli konular işlememe
23. (I) Hüseyin Cahit Yalçın, eleştiri, öykü, roman türlerinde yapıtları olmasına karşın, daha çok, gazeteciliği ile tanınmıştır. (II) Sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmış, bundan dolayı Fransızcadan “Edebiyat ve Hukuk” adlı makaleyi çevirmiştir. (III) Romanlarındaki en büyük özellik, açık ve yalın üslubudur. (IV) Tarih, sosyoloji, eğitim ve başka konulardaki tercümelerini “Oğlumun Kütüphanesi” adıyla dizi kitaplar halinde bastırmıştır. (V) Servet-i Fünun’a yapılan çeşitli saldırılara aynı şiddette cevaplar vermekle ün salmıştır.
Hüseyin Cahit’in ele alındığı bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, değişik yazınsal türlerle ilgilendiği belirtiliyor.
B) II. cümlede, sosyal bir amaç taşıdığı söyleniyor.
C) III. cümlede, biçem özellikleri belirtilmiştir.
D) IV cümlede, farklı yazınsal türlere ait çevirilerini kitaplaştırdığından söz ediliyor.
E) V cümlede, bir tasarıdan söz edilmiştir.
24. I.Sanatçıları birbirinden farklı kılan özellik, yaşama ve topluma ne kadar yön verebildiklerinde gizlidir.
II. Bir sanat yapıtı dünyanın küçük bir parçasıdır ve bu parça sanatçının hamuruyla şekillenir.
III. Bütün büyük sanat eserleri bilmediğimiz bir yaşamın kokusunu, rengini ulaştırır bize.
IV. Sanat yapıtları, sanatçının dünya gerçeğinden aldıklarını, kendi dünyasıyla birleştirmesinden ortaya çıkar.
V. Şair, duyduğu bir sesin buyruğu altındadır, onun peşinden koşar durur.
Yukarıdaki cümlelerden hangi ikisi anlam bakımından aynı doğrultudadır?
A) I. ve II. B) II. ve IV. C) II. ve V.
D) III. ve IV E) III. ve V.
25. (I) Bir romancı, romanını öz yaşam üzerine kurmaya çalışırsa gündelik yaşamın ayrıntılarıyla kurmaca dünyanın kuralları çatışır. (II) Bu durumda başarılı bir kurgu sağlanamamış olur. (III) Ayrıca okuru ilgilendirmeyen bir yığın ayrıntı okuru sıkar. (IV) Romanla kurulan dünyada her ayrıntının bir işlevi vardır. (V) Oysa kişisel yaşamın işlevsel olmayan ayrıntılarını romana sokarsanız romanın yapısı bozulur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi, bir romanı öz yaşam üzerine kurmanın oluşturduğu sakıncalardan birini içermemektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV E) V.
26. (I) Yazar son romanında toplumda yaşanan sıkıntıları sözü uzatmadan ama sığlığa da düşmeden özlü bir söyleyişle gözler önüne seriyor. (II) Yıllarca kullanılmayan birçok Arapça ve Farsça sözcüğü kullanması, insanlarda yazarın kitabı uzun zaman önce kaleme aldığı düşüncesini uyandırabilir. (III) Anlattıklarını okuyunca yazarın da olayların içinde genişçe yer aldığını görüyoruz. (IV) Basit cümleler içermeyen, az sözle çok şey veren cümleleriyle roman, her sayfasında kendini size daha da fazla sevdiriyor. (V) Yapıtı okuduğunuzda olayların geçtiği yerlerde yaşadığınızı, o zamanların insanlarıyla bir arada olduğunuzu hissediyorsunuz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde sözü edilen yapıtın yoğun bir anlatım içerdiğinden söz edilmiştir?
A) I. ve II. B) I. ve IV C) II. ve IV
D) III. ve IV E) IV ve V
27. Bir sanatçı, kendi toplumunu ne kadar iyi anlatırsa diğer insanları da o kadar iyi anlatabilir; bu yüzden dünya edebiyatının en ünlü sanatçıları aynı zamanda —.
Bu cümlenin sonuna düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) kendi ulusunu en iyi yansıtan sanatçılardır
B) dili herkesçe anlaşılabilen sanatçılardır
C) anlatımı özgün olan sanatçılardır
D) bütün insanlığa seslenebilmişlerdir
E) toplumsal sorunlara çözümler sunmuşlardır
28. Dört mevsimin renklerinin tadına vara vara yaşamak isteyenler için Çamyazı kaçırılmaması gereken bir yer. İlkbaharda kuşların cıvıltılarını yağmur damlalarının arasından kulağımıza yansıtan köy, kısa yaz mevsimini de ormanlarını dolduran yabani hayvan gözlemcileriyle; hafta sonunu ormandaki akarsularda eşsiz alabalıkları görmek isteyen konuklarla geçiriyor. Eylülden itibaren köyü ziyaret eden yağmur ve sonrasında ortaya çıkan pırıl pırıl ışıldayan güneş burada inanılmaz güzellikte görüntüler oluşturuyor.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Farklı duyulara seslenilmiştir.
B) Devrik cümlelerle tekdüzelik kırılmıştır.
C) ikilemelere yer verilmiştir.
D) Niteleyici sözcükler kullanılmıştır.
E) Anlatıcının yorumlarına yer verilmiştir.
29. — Öğlen Haydarpaşa Garı yanıyor, akşama onun şiirinin yazılması bekleniyor. Böylece şiir, günüyle sınırlı zamanı aşamayan bir yapıya bürünüyor. Halbuki ancak evrensel özlere sahip, gününü ve zamanını aşabilen bir şiir kalıcılığı yakalar ve onun gerçek değeri ortaya çıkar. Bu durum ne yazık ki günümüzde göz ardı ediliyor.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Şairlerimiz daha çok bireysel konulara yer veriyorlar şiirlerinde.
B) Bugün şiirin daha çok güncel konulara el atması isteniyor.
C) Şiir, gelecekten söz eden, yavan bir dille çıkıyor karşımıza.
D) Türk şiiri, sadece isimleri belli birkaç şairin şiirleriyle gündeme geliyor.
E) Şimdilerde şiirimiz, eski şiir anlayışının bir devamı olarak görülüyor.
30. Tiyatro yapıtları toplumun aynasıdır. Tiyatro, bazen gülmece öğelerini öne çıkaran bir sanat olarak toplumu anlatır. Onu bazen acıklı olayları anlatan bir sanat olarak toplumun eğilimlerini belirlerken görürsünüz. Bunu yaparken okurun ilgisini kaybetmeyecek bir anlatım taşır. Bu yüzden edebiyatımıza 19. yüzyılda Batı’dan giren tiyatro, faydalı bir eğlence olarak görülmüştür.
Bu parçadan tiyatroyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?
A) Edebiyatımızda ilk dönemlerde yeterli ilgiyi görmediği
B) Yaşamı diğer türlerden daha gerçekçi bir biçimde anlattığı
C) Batılı anlamda başarılı tiyatro yapıtlarının yazılama-dığı
D) Toplumu hüzünleri ve sevinçleriyle gerçekçi bir biçimde anlattığı
E) Tiyatronun, toplumsal sorunların yanında bireysel duyguları da yansıttığı
31. Eleştiri, gelişmiş bir tür değildir yazınımızda. Kuramlar, akımlar, yapıt ve yazarlar üzerine yapılmış çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bunun en önemli nedeni, edebiyatımızın geniş bir bölümünü oluşturan divan edebiyatının, yazınsal etkinlikleri değerlendirmeye yönelik her türlü çabaya kapılarını kapatmasıdır. Bu dönemde eleştiri kavramı yok gibidir. Yazılanların, söylenenlerin algılanmasını sağlayarak düşünce üreten yazılara hiç rastlanmaz. Bu düşünsel donmuşluk, divan edebiyatının doğasını belirler niteliktedir.
Bu parçada eleştiriyle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yazın dünyasındaki gelişmelerden etkilendiği
B) Divan edebiyatında oldukça ilgi gördüğü
C) Edebiyatımızda gelişmemesinde divan edebiyatındaki tutumların etkili olduğu
D) Divan edebiyatında düşünce kültürünün oluşmasında etkili olduğu
E) Diğer yazınsal türlerle sıkı bağlarının olduğu
32. Günümüz gençlerinin yaşama bakışlarını beğenmiyorum. Henüz yaşama atılmadan niçin böyle karamsarlığa düşüyorlar, anlayamıyorum. Kendilerine sorsanız değişik mazeretler sayacak, birçok olumsuzluğu art arda sıralayacaklar. Halbuki —. Çünkü insan, yaşamına dair pek çok şeyi gençken yapar, yaşamının rotasını gençken çizer; yaşlanınca da gençken oluşturduğu birikimi kullanır.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdaki cümlelerden hangisi getirilmelidir?
A) yaşamda zorluklar kadar güzellikler de vardır
B) karamsarlığı bırakarak geleceklerini kurmak için çaba göstermeleri gerektir
C) yaşamdaki her şey çalışarak kazanılmaz
D) gelecek endişesiyle yaşam devam ettirilemez
E) er ya da geç bütün insanlar yaşamın kendilerine sunduğu imkânlara kavuşacaklardır
33. Dil bir bakıma yapraklarını yenileyen ağaçlar gibidir. Bir kısım kelimeler dile girer. Bu doğal bir olaydır. Dildeki bu canlılığı görmemek onun doğal bir varlık olduğunu inkâr etmek olur. Yalnız bu gelişme ve değişmenin rastgele olmadığına dikkat etmek gerek. Bir ağaç nasıl zamana bağlı ve doğal olarak yaprak değiştirir ve bu gelişme köke, öze bağlı olarak meydana gelirse dildeki sözcük değişmeleri de böyle olur.
Bu parçada anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Dildeki sözcüklerin ancak yazarlar tarafından işlenebileceği
B) Dilin doğal bir süreçte ana kurallarının ışığında gelişim gösterdiği
C) Dile giren her sözcüğün toplumca benimsenmediği
D) Dildeki sözcüklerin anlamsal sınırlarının olduğu
E) Dildeki sözcük sayısının, okuryazar sayısıyla doğru orantılı olduğu
34. Günümüz dergi yayıncılığında çocuklara, dolayısıyla geleceğe, çağdaş, özgür, sorgulayan ve düşünen bir gençliğe yatırım yapan idealist bir yaklaşım görmek mümkün değil. — Çocukların ve gençlerin yaşamlarını şekillendirecek özlü, derin bilgiler yok. Bu tip dergilerin sayfalarında özgün bir çizgi, kültürel yapımızdan en küçük bir motif de yer almıyor ne yazık ki!
Düşüncenin akışına göre boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A)Kısaca, dergicilik tarihimize göz attığımızda gelişimi görmemiz kolay olacaktır,
B)Ayrıca, dergiler çocukları eğitmenin yanında eğlendirmelidir de.
C)Aksine, çocuk dergiciliğinde de günü kurtarmaya dayalı bir yüzeysellik var.
D)Çocuğun öğrenme merakını bu dergiler yardımıyla kamçılayabiliriz ancak.
E)Çocukların ruhsal gelişimleri her kültür için büyük önem taşımaktadır.
35. Okumak da yazmak gibi özel bir çaba gerektirir. Böyle bir çabadan uzak duranlar, okudukları romanın, öykünün veya dinledikleri bir müziğin tadına varamazlar. Bir romanı üstünkörü karıştırmakla, bir müzik yapıtını öylesine dinlemekle, bir resim tablosuna göz ucuyla bakmakla sanat yapıtlarından haz almak mümkün değildir. Çünkü —.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) her çaba gösterenin sanatı anlayabileceğini söylemek doğru değildir
B) gerçek sanat yapıtları, sanatçıların var olan sanat birikiminden yararlanmasıyla ortaya çıkar
C) bir sanat yapıtından zevk almak, ciddi bir gayret gösterek yapıtı anlamaya çalışmaya bağlıdır
D) gerçek sanatçı çok çeşitli yerlerden beslenerek yapıtını oluşturur
E) gerçek yaşamı anlatan yapıtların kalıcı olacağı ve sevileceği açıktır
36. Mor kıvılcımlar geçiyor
Bir sıyrık kalsın mı yadigâr
Dağıtır, sen isteyince sırrını
Suyu tutuşturan söz yanar
Bu dizelerde aşağıdakilerin hangisi yoktur?
A) Ünlü daralması B) Ünsüz benzeşmesi
C) Ünlü düşmesi D) Ünsüz türemesi
E) Ulama
37. (I) Behçet Necatigil, yaşadığı dönem itibariyle çağın trajedisini derinden hissetmiş bir şairdir. (II) Yaşamında ve yapıtlarında hayallere yer vermeyen veya veremeyen bu şair için tek seçenek kalıyordu, kendi yaşam deneyimini en çarpıcı şekilde ifade etmek. (III) O, bunu şiirlerinin çoğunda başarılı biçimde yansıtmıştır. (IV) Necatigil’in yapıtları arasında kendi estetiğine uygun en dikkat çeken yapıtlardan birisi “Kilim” şiiridir. (V) Şairin, bu şiirden sonra yaşamında bir takım değişiklikler olmuştur. (VI) Bu dönemden sonraki hayatında daha betimleyici, eleştirel ve somut şiire yönelmiştir.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D)V. E) VI.
38. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde neden-sonuç ilişkisi yoktur?
A) Türk romanı üzerinde fazla çalışmam beni hikâyecilikten uzaklaştırdı.
B) Yaşama dair önemli gerçeklere yer verdiğinden roman gençler tarafından çok sevildi.
C) Tekrar okumalarımda bana yol gösterdiği için satırların altını çizer ve not alırım.
D) Bu romanı üzerinde çok çalışarak Türkçeye çevirdiğini söyledi.
E) Romanda genç adam, acısını unutmak istediğinden kendini yalnızlığın kollarına bırakıyor.
39. Ben bu konuda nesnel davranmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü öznel dahası, olumsuz bir bakışla klasik yazınımızı karalayarak, küçümseyerek hatta onunla alay ederek bir yere varamayız. Bence bu konuda gerçekçi olmak gerekiyor. Her şeye rağmen bu yazın geçmişimize saygı duymalı ve onu nesnel ölçütlerde değerlendirmeliyiz. Eski yazınımıza bu yaklaşımla bakarsak günümüz edebi ürünlerini daha iyi değerlendirebiliriz.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Klasik yazınımızın en çok hangi yönünü seviyorsunuz?
B) Klasik yazınımıza bakış açımız nasıl olmalıdır?
C) Klasik yazınımızın yeniden canlandırmasıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?
D) Klasik yazınımızın ilgi görmeyişini neye bağlıyorsunuz?
E) Günümüz sanatçıları eski yazınımıza ön yargıyla mı bakıyor?
40. Bu yüzden okurlar, onun romanlarında dünya görüşü-nünün ipuçlarını yakalayıp romanlarına mesafeli davranabilir.
Bu cümle aşağıdakilerden hangisinin sonuna getirilebilir?
A) Romancı yapıtlarında günlük hayattan edindiği izlenimleri kendi doğallığı içinde etkileyici bir biçimde sunuyor.
B) Sanatçı yeni bir biçemle ortaya çıktığı son öykülerinde, çok sık kullanılmayan sözcükleri kullanarak okurları şaşırtıyor.
C) Bu sanatçı ne kadar gizlemeye çalışsa da romanlarının satır aralarında, mesaj verme çabası içinde olduğu hissediliyor.
D) Eleştirmen bu eleştirilerinde, yapıtlardaki konuları okuyucunun anlayacağı şekilde tahlil ediyor ve bir köprü olma görevi üstleniyor.
E) Eleştirmen, Batı’daki eleştiri kuramlarını inceleyerek bu kuramların ışığında yapıtlarını yazıyor.
CEVAPLAR
|
1 |
C |
9 |
D |
17 |
A |
25 |
D |
33 |
B |
|
2 |
B |
10 |
D |
18 |
D |
26 |
B |
34 |
C |
|
3 |
B |
11 |
A |
19 |
A |
27 |
A |
35 |
C |
|
4 |
C |
12 |
C |
20 |
A |
28 |
B |
36 |
A |
|
5 |
C |
13 |
E |
21 |
E |
29 |
B |
37 |
C |
|
6 |
C |
14 |
C |
22 |
E |
30 |
D |
38 |
D |
|
7 |
E |
15 |
E |
23 |
E |
31 |
C |
39 |
B |
|
8 |
B |
16 |
D |
24 |
B |
32 |
B |
40 |
C |
]]>
1. Yapıtınızda bir konuyu işlerken kullandığınız anlatım geliştikçe, konuda gerileme oluyor, çünkü çarpıcı anlatım öne çıkıyor. Bir başka deyişle, okur, parmağınızla gösterdiğiniz şeye değil, elinize bakmaya başlıyor.
Bu parçada geçen “okurun, parmağınızla gösterdiğiniz şeye değil, elinize bakmaya başlaması” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanat yapıtında konunun anlatımdan daha önemli hale geldiği
B)Okurun, yapıttan sanatçının anlatmak istediğini değil, kendi istediğini anladığı
C) Okurun anlatılanları geri planda tutup anlatımı gerektiğinden fazla önemsediği
D) Okurun, yapıtlarda kendi yaşamından ayrıntılar bulmak istediği
E) Sanat yapıtında içerikle anlatımın birbirinden ayrılamayacağı
2. Yazar, gerçekleri anlatır eserlerinde: ne var ki değiştirir gerçekleri, yeniden biçimlendirir kendince yorumlar. Yazarı yazar yapan, onun bu yanıdır. Bu özellikleri taşımayan da yazardır elbette, ama kimliksiz, dahası yarınsız bir yazardır.
Bu parçada altı çizili sözlerin yerine sırasıyla aşağıdakilerden hangileri getirilebilir?
A) Sıra dışı – kalıcı
B) Sıradan – kısa ömürlü
C) Yalın – evrensel
D) Kalıcı – sıradan
E) Özgür – güncel
3. Bu sanatçımız, gerçek yaşamdakilerden çok, okuduğu kitapların dünyasındaki insanlarla içli dışlı olmuştur. Yani kişilik kumaşı, kitapların tezgâhında dokunmuş biridir o.
Bu parçada “kişilik kumaşının, kitapların tezgâhında dokunması” sözüyle, söz konusu sanatçıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamını, kitaplardan edindiği bilgilerle yönlendirdiği
B) Kitapların sunduğu yaşamı gerçek yaşamdan üstün tuttuğu
C) Kitaplardaki kahramanları çok beğendiği
D) Karakterinin, kitapların etkisiyle biçimlendiği
E) Kişilik oluşumunda düş dünyasından etkilendiği
4. Necati Cumalı bir söyleşisinde, “İyi tanıdığım bildiğim insanlardan yola çıkarak öykülerimi yazarım, çünkü
Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülürse yukarıda belirtilenin bir gerekçesi olur?
A)kahramanlarımı doğal bir biçimde sunmam, yakın olduğum insanlardan yararlanmamı gerektirir.
B)okurların beğenisini kazanmak onları düşünsel açıdan beslemeye bağlıdır.
C)okurun yazardan beklediği, onu yaşam gerçeklerinden uzaklaştırmasıdır.
D) günlük yaşamın yoğunluğunu yaşayan okurlar, farklı bir dünyada dolaşmak istiyor.
E) özgün bir dille öykü yazmak için her yazar, günlük konuşma dilinden beslenir.
5. (I) Deneme türü, edebiyatımıza Tanzimat Döneminde girmiştir. (II) Sıcak bir anlatımın yer aldığı bu tür edebiyatımızda çok sevilmiştir. (III) Pek çok önemli yazar bu türde başarılı yapıtlar ortaya koymuştur. (IV) Edebiyat dünyasını tanımanın yollarından biridir deneme yazılarını okumak. (V) Çünkü edebiyatımızın üst seviyede tartışma noktaları ve birçok gizli gündemi deneme yazılarında kendine yer bulur. (VI) Bu bilinçle ben okulda ya da başka bir yerde bu tür deneme yazılarını okumayı genç okuyucularımıza öneriyorum.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
6. —- Daha açık söyleyeyim: Elimizde Ağrı Dağı’nın bir tablosu olsa, ona bakarken ne duyarız? Doğrudan doğruya Ağrı Dağı’na bakarken duyduklarımızı mı? Hiç sanmam. Çünkü tablodaki Ağrı Dağı, sanatçının, o resmi yaparken doğan iç gerçekleriyle, duyguları ve düşünceleriyle yoğrulmuştur. O, Ağrı Dağı değil, bambaşka bir şeydir artık; yani doğanın bir gerçekliği değil, sanatçının ellerinde şekillenen bir sanat yapıtıdır.
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) Ressamlar, dış gerçeğe kendi iç dünyalarını da katarak yapıtlarını oluşturur.
B) Resim, görünenden yola çıksa bile, ortaya çıkan yapıt, görünenden farklıdır.
C) Bir ressam ben şu manzarayı resmedeceğim, dese de ortaya çıkan resim artık o manzaradan tamamen farklı bir şeydir.
D) Her ressam, yaptığı resme mutlaka kendinden bir şeyler katar.
E) Bir resimde betimlenen yeri daha önce hiç görmemiş bir insan, o yeri gördüğünde yabancılık çekmemelidir.
7. (I) Yazmaya başladığımda yaşadığım süreç, bir senaryo yazarının yaşadıklarına benziyor. (II) Önce ana karakteri düşünürüm. (III) Hikâye, bu karakterin başına gelebilecek en kötü şeyi bulduğumda ortaya çıkar. (IV) ilk taslaklarımı kurgunun ne yönde ilerleyeceğine dair genel bir fikirden yola çıkarak yazdığımı söyleyemem. (V) Bu taslaklar da olsun sonraki çalışmalarımda olsun ortaya çıkacak düğüm ve kırılma noktalarını hiçbir zaman önceden belirlemem.
Bu parçada düşüncenin akışına göre numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Bu yüzden öykü yazma serüvenim sürprizlerle, beklemediğim gelişmelerle doludur. ” cümlesi getirilebilir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. (I) Oyuna çocukların da izlerken eğlenebileceği şekilde farklı karakterler ve eğlence unsurları serpiştirilmiş. (II) Oyun mümkün olduğunca hareketli bir yapıda kurgulandığından çocuklar izlerken oyuna katılabiliyor ve eğlenebiliyor. (III) Sahnede yer alan iki çocuk oyuncunun. aslında tiyatroyu izlemeye gelen çocuklardan hiçbir farkı yok. (IV) Onlar da izleyicilerle birlikte öğreniyor ve tiyatroya daha da bağlanıyorlar. (V) Çocuklar, bir taraftan eğleniyor diğer taraftan da tiyatronun sıcak ortamıyla karşılaşarak sanatsal beğenilerini geliştirmiş oluyor.
Bir tiyatro oyununun ele alındığı bu parçayla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir saptama yapılıyor.
B) II. cümlede, bir yargı gerekçesiyle ortaya konuyor.
C) III. cümlede, oyuncuların, seyircilerin beklentisine göre performans sergilediğinden söz ediliyor.
D) IV cümlede, oyuncuların tiyatro sevgisinin arttığından söz ediliyor.
E) V cümlede, tiyatronun çocuklara olan katkısına değiniliyor.
9. (I) Orhan Kemal’in yüzü sokağa dönüktü, oradan aldığı herhangi bir ayrıntı üstüne bir öykü yazabilecek duyarlıktaydı. (II) Gerçek yaşantılar üstüne öyküler yazıyordu, onları, gerçek hayatın aynısı olmaktan çıkarıp edebiyat yapıtı formatına dönüştürmeyi başarıyordu. (III) Anlattıklarından yola çıkarak onun yaşadığı semti ve bu semtin insanlarını bulabilirdiniz öykülerinde. (IV) Bütün gereksiz çapakları temizlemek, en pırıltılı sözcükleri seçmek, onun yazın anlayışının temelini oluşturuyordu. (V) Bütün bunlar, Orhan Kemal’in sanki çok kolay üstesinden gelebildiği ancak gerçekte çok güç olan özelliklerdi.
Orhan Kemal’in ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, öykülerini oluşturduğu kaynağa yönelik bilgiler veriliyor.
B) II. cümlede, yazın anlayışıyla ilgili bilgi veriliyor.
C) III. cümlede, öykü kişilerini çevresinden seçtiği anlatılıyor.
D) IV. cümlede, öykülerinin içeriğine yönelik bilgiler veriliyor.
E) V cümlede, anlatımsal zorlukların kolayca üstesinden geldiği belirtiliyor.
10. (I) Kitapta on üç güzel öykü var bunların tamamı farklı anlatımlarla kurgulanmış. (II) Bu öykülerin hepsi, farklı sosyal çevrelerden çocukların; aileleri, çevreleri, okulları ve arkadaşlarıyla sağlıklı bir ilişki kurmaya çalışmalarının hikâyesidir. (III) Öyküler okuyucuyu içine çekiyor, bir öykü biter bitmez diğerine başlamak istiyorsunuz. (IV) Yazar kitapta gençlere, “Bakın, bu öyküler sizin ve tüm gençlerin; dertleriniz, neşeleriniz ortak.” diyor. (V) Ayrıca bu öykülerle gençlere karşılaştığı sorunlardan kurtulmanın yollarını da öğretiyor.
Bir öykü kitabının ele alındığı bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, öykülerin biçeminin özgün olduğundan söz ediliyor.
B) II. cümlede, yapıtının içeriğiyle ilgili bilgi veriliyor.
C) III. cümlede, sürükleyici bir özelliği olduğu anlatılıyor.
D) IV. cümlede, yazarın, öyküleriyle ilgili görüşleri alıntı yoluyla ortaya konuyor.
E) V. cümlede, öykülerin salt sanat kaygısıyla yazıldığı belirtiliyor.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili adıl özneyi pekiştirerek belirtmiştir?
A) Onun da bizimle geleceğini sanmıyorum.
B) Yapamadığın soruların bazılarını arkadaşına sorabilirsin.
C) Konferans salonunda o saatte kimse bulunmaz.
D) Futbol turnuvasını biz kendimiz düzenledik.
E) Kitabı, o alanda uzman birisine danışarak aldım.
12. (I) İlk gençlik yıllarımda en çok istediğim şey kendime ait bir odamın olmasıydı. (II) Kardeşimle paylaştığım oda, hayallerime dar gelirdi. (III) Oda sadece bana ait olduğunda sanki daha özgür, daha iyi olacaktım. (IV) Şimdi kendime ait, rengârenk tablolarla süslü bir odam var. (V) Ancak çocukluğumun en güzel günlerini geçirdiğim kardeşim hayatta değil ne yazık ki.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlamca olumsuzdur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
13. (I) Karadeniz’de yaşam ahşapla iç içedir hep. (II) Geçimlerini ormandan sağlayan insanlar, ahşap evlerde oturur; evde, bahçede ahşap malzemeler kullanır, onunla ısınır. (III) Plastik ve metal girmemiştir henüz onların bu doğayla iç içe yaşamlarına. (IV) Odadan odaya geçerken ahşap tabanın çıkardığı ses kulaklarını okşar. (V) Bebeklerini ahşaptan beşiklerde uyutur, çocuklarına ahşaptan oyuncaklar yaparlar.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümle kurallı, bir isim cümlesidir.
B) II. cümlede birden çok çekimli eylem vardır.
C) III. cümle yüklemi geçişsiz bir eylemdir.
D) IV. cümlede, farklı türde eylemsilere yer verilmiştir.
E) V. cümle öznesi ortak bir sıralı cümledir.
14. Tarih boyunca da çeşitli gezginler farklı adlarla anmışlardır
I
bölgeyi. Bir başka rivayete göre ise şöyledir Kandilli’nin bu adı alışı:
II III
Geceleri gemicilere işaret vermek için sürekli yakılan işaret fenerleri
IV
nedeniyle bu semte Kandilli denmiştir. Burada 18. yüzyıla kadar bir
V
yerleşim olmadığı biliniyor.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri edat (ilgeç) değildir?
A) I. ve II. B)l. ve V. C) II. ve IV.
D) III. ve IV E) IV. ve V
15. (I) Benim kaplanlara olan ilgimin tutkuya dönüştüğü zaman, onlarla ilk kez yüz yüze geldiğim andır. (II) Vahşi doğada 15-16 yıl ömrü olan Bengal Kaplanı bana sarı gözleriyle, aslında ne kadar önemsiz olduğumu hissettirmişti. (III) Büyük gruplar halinde yaşayan Afrika aslanları ise “en büyük sosyal kedi” olarak tanımlanıyor. (IV) Onların bu sosyal gruplarına ise ‘pride’ adı veriliyor. (V) Tüm vahşi kediler gibi aslanların da en temel davranışları yaşadıkları ortama göre değişkenlik gösterebiliyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede farklı türde adıllar bir arada kullanılmıştır.
B) II. cümlede ünlü düşmesi ve ünsüz türemesi vardır.
C) III. cümledeki “ise” sözcüğü, bağlaçtır.
D) IV cümlenin yüklemi, dönüşlü bir eylemdir.
E) V cümlede bir yeterlik fiili kullanılmıştır.
16. Gaziantep’in yakınındaki Yesemek yöresinde 200’den fazla bazalt
I
heykel taslağı kendi doğal ortamında sergileniyor. Bu bölge, MÖ 2000’in dördüncü çeyreğiyle MÖ 8. yüzyıl arasında, Güneydoğu
II III
Anadolu’nun en büyük taş ocağı ve heykel işleme atelyesiydi.
IV V
Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV E) V
17. Set set yükselen sümbül ve lâle kokuları, kasırlar ve şadırvanlarla
dolu olan o eşsiz bahçe belki artık yok, ama burası baştan başa bir mavi bahçe, bir yaz bahçesi zaten.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Belirteç B) Niteleme sıfatı C) işaret adılı
D) Sıfat-fiil E) Belgisiz adıl
18. (I) Yazar. Okuma Yolculukları adlı kitabında, has edebiyata ilgi duyan her okuruna bir bilet veriyor ve edebiyat dünyasının derin sularına doğru bir yolculuğa davetiye çıkarıyor. (II) Önce edebiyatımızın iç denizinde, kendi kara sularımızda başlıyor bu yolculuk. (III) Sait Faik’ten Yusuf Atılgan a. Füruzan’dan Ayfer Tunç’a kadar birçok sanatçıya art eleştirel denemeler var burada. (IV) Şablonlara sırtını dönerek, sesini yükseltmeden, sevgiyle yaklaşıyor bu sanatçılarımıza. (V) Yazar, metinleri çözümlerken, kendi dünyasındaki karşılıklarını sergilerken okura da yeni pencereler açıyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde sanatlıca bir söyleyiş yoktur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
19. Cam ve porselen, insanoğlunun elinde yaşama eşlik eden ve
I
onu güzelleştiren zarif biçimlere bürünüyor. Döneminin özelliklerine
II
göre eşyaya hayat veren bu biçimler, toplumun o dönemdeki
III
beğenisini de yansıtıyor. Örneğin, 19. yüzyılda toplumumuzda hız
kazanan Batılılaşma hareketinin etkilerini çok açık bir şekilde Osmanlı
IV V
porselenlerinde izlemek mümkündür.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinde ad tamlaması yoktur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde artı çizili sözcüğün çıkarılması anlamda daralmaya yol açmaz?
A) Sabah erken kalkınca gün içerisindeki çalışma verimi de artıyor.
B) Sanatçının edebiyatla ilgili yapıtları yeniden gözden geçiriliyor.
C) Tarihi roman yazan pek çok sanatçı, bu konuyu ele almıştır.
D) Taraflar birbirine üstünlük sağlayamayınca bu tenis maçı yedi saat süreyle devam etti.
E) O, iyice düşünmeden konuşmaz, sözlerinin nereye varacağını hesaplardı.
21. Aşağıdakilerden hangisinde boş bırakılan yere ayraç içindeki sözcük getirilirse tanım yanlış olur?
A) — bir yazının fazlalıklardan arınması, gereksiz hiçbir sözcüğün yazıda yer almamasıdır. (Duruluk)
B) — üzerinden çok zaman geçtiği hâlde değerini yitirmeme, türünde örnek eser olarak gösterilmedir. (Klasiklik)
C) — verilmek istenen mesajı gizleme, her şeyi açıkça ortaya koymamadır. (Kapalılık)
D) — sanat değeri olmama, düşünce ve anlatış yönüyle tekdüze özellikler göstermedir. (Sıradanlık)
E) — gerçeklerin tamamen dışında, fantastik özelliklerden beslenerek yapıt ortaya koymadır. (Yaşanmışlık)
22. Bir yaz düşüdür mavilere yolculuk… Ve bu yolculukta en önemli
I
dostunuz, teknenizdir. Uzunca sohbetlerin , zengin sofraların, huzurlu
II
bir uykunun, tatlı anıların mekânıdır o tekne. Bu mekânın doğuşuna bizimle tanıklık etmeye ne dersiniz ? İşte bu amaçla biz Fethiye’de
III
büyük bir tersanede , doğadaki ağaç ile metalin buluştuğu yerdeyiz.
IV
Çevrede kimi henüz yapılmaya başlanmış, kiminin iskeleti tamamlanmış, kimi de bitmek üzere olan değişik boylarda tekneler…
V
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
23. Ben de yayıncım da çevrecilik bilincinin daha küçük yaşlarda kazanılması gerektiğine inanıyoruz. Doğrusu ikimiz de masalları sadece çocuklara dair bir tür olarak değil, büyüklerin de zevkle okuyacağı harika fantastik hikâyeler olarak görüyoruz. İlkokul yıllarında okunanların kişiliğin oluşumunda daha etkili olduğuna inanıyoruz. Çevreci, yeşil ve mutlu bir dünya için çevrecilik bilinciyle dopdolu nesiller yetiştirmek, bunun için de işe çocuklardan başlamak gerektiğine inananlardanız. Bundan dolayı masalda karar kıldım diyebilirim.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A)Neden roman, öykü, şiir, piyes, ders kitabı yazmıyor da masal türünde ısrar ediyorsunuz?
B)Daha çok edebiyatın fantastik konularını anlatmanız gerçek dünyadan bir kaçış anlamına mı geliyor?
C)Yapıtlarınızda katı bir öğreticilik yerine sevecenliğin öne çıkmasında yaşam deneyimleriniz mi etkilidir?
D)İyi bir masal kitabının taşıması gereken nitelikler nelerdir sizce?
E)Toplumdaki bozuklukları çokça dile getirmeniz, benimsediğiniz toplumcu anlayışın bir yansıması mı?
24. (I) Yazarın bu yapıtı, aykırı duruşu ve farklı içeriğiyle diğer eserlerinden biraz ayrılıyor. (II) Bağdat Caddesi’nde sürekli değişen mimari dokudan yola çıkarak bir semtin çehresinin nasıl değiştiğini dile getiriyor. (III) İstanbullular yaşadıkları semtin tanıkları olduklarından kitapta İstanbul’un farklı özelliklerine değinilmediğini görünce kitaba fazla ilgi göstermeyeceklerdir. (IV) Ama yine de yazar, geri dönüş yaptığı hiciv tarzıyla oldukça keyif alınarak okunacak bir kitap ortaya çıkarmış. (V) Belli ki bu kitapla, uzun süredir kafasında kurduğu, yıllardır yaptığı analizlere dayanan bir incelemeyi mizahi özelliklerden de faydalanarak gözümüzün önüne seriyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir “ön yargı” söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
25. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim anlamına uygun olarak kullanılmamıştır?
A) Keşke sınav öncesi, öğretmenimizin uyarılarına kulak bükmeseydik.
B) Arada sırada arkadaşlarla bir araya gelir, günlük konularla ilgili çene çalardık.
C) Bir yıldır çalışmıyordu, elinde avucunda bir şey kalmamıştı.
D) O, okul konusunda arkadaşının tavsiyelerini dinlememiş, bildiğini yapmıştı.
E) Öyle bir kurumun başında olmak kolay değil, gözünü dört açmalısın.
26. Yüzyıllar boyu süren göçler ve ticaret yaşamı, hayatı yaşanır kılan ve ona anlam katan sanat ve zanaatın Tire’de fazlasıyla gelişmesini sağlar. Keçeciler, urgancılar, saraçlar, kalaycılar, semerciler ve nalıncılar Tire’nin çarşısındaki sıra sıra dükkânlarda hâlâ geleneksel yöntemlerle üretime devam eder. El sanatlarının dışında Tire’nin mimarisi ve yemekleri de yıllarca süren kültürel harmanlanmanın izlerini taşır.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Öyküleme B) Açıklama C) Karşılaştırma
D) Tanımlama E) Tartışma
27. Andre Gide’le yapılan bir söyleşide, ona İsviçre’de neden büyük romanın olmadığı sorulur. Gide, çünkü orada cinayet yok, der. Bu cevap, genelde sanatın özelde ise edebiyatın neyin üzerine temellerini kurduğunun da işaretidir. Cinayetin, kötülüğün ve haksızlığın olduğu yerde edebiyat çoğunlukla bütün görkemiyle ortaya çıkar. Salt iyiliğin işlendiği, her hareketin iyilikle karşılık bulduğu bir ortamda canlı bir edebiyat dünyası düşünülebilir mi? Nasıl ki mutlu aşkın yazılı bir tarihi yoksa salt iyiliğin de sanırım yazılı bir tarihi yoktur.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kanıların öne çıkarıldığı
B) Olayların oluş sırasına göre verildiği
C) Sözde soru cümlesine yer verildiği
D) Kimi sözlerin yinelendiği
E) Kurallı cümlelerin yer aldığı
28. (I) Eleştirinin olmadığı yerde sanatın ve bilimin gelişemeyeceğine inanan yazarın son yapıtı, okuyucuları düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor. (II) Yazar; roman, şiir, çeviri ve sanat üzerine geniş bir yelpazede ele alınan yayılan konuları farklı açılardan işliyor. (III) Eleştiren ama çözümler de sunan, iğnelerken öğreten yazar, aynı zamanda yazdıklarıyla düşündürüyor da. (IV) Edebiyata ve sanata adanmış bir ömrün deneyimlerini yapıtında okuyucusuyla paylaşıyor. (V) Daha önce farklı yerlerde yayımlanmış olan bu yazılar, içerdiği konular ve dipnotlarıyla okuyucuyu araştırmaya da yönlendireceğe benziyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde tahmin söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
29. Edebiyat nedir, sorusuna yüzyıllar boyunca değişik yanıtlar verilmiştir. Gerçekten de nedir edebiyat? Bir söz, bir dil etkinliği midir sadece? Nasıl ve neden başlamış, kültürün içindeki yeri ne olmuştur? İnsan ve toplum hayatındaki yeri nedir? Kuşkusuz bu sorulan bir bu kadar daha uzatabiliriz. Ancak şimdiye dek edebiyatın tanımı üzerinde anlaşmaya varılamamıştır. Çünkü bir kavramın anlamını bilmek, kavramın işaret ettiği bütün ayrıntıların sahip olduğu ortak özelliği bilmek demek değil; kavramı yerinde kullanmak ve işaret ettiği şeyleri tanımak demektir. Edebiyat için de durum aynıdır.
Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
A) Edebiyatın, başlangıcından bu yana gösterdiği gelişmelerden
B) Edebiyatta değişik anlayışların ortaya çıkmasının nedenlerinden
C) Gerçek bir edebiyat ortamının nasıl olması gerektiğinden
D)Toplumsal yaşamın ve kültürün, edebiyatın temelini oluşturduğundan
E) Edebiyatın ortak bir tanımının yapılamayışının nedeninden
30. Define Adası, Stevenson’un, bir çocuk dergisinde dizi halinde yayımlanan ve ona büyük başarı kazandıran romanıdır. Ancak o, bu kitabı, kendisine bir yayıncı tarafından “İçinde bir harita, bir define, terk edilmiş bir gemi olan bir hikâye yaz.” şeklinde verilen sipariş üzerine kaleme almıştır. Bundan olsa gerek Stevenson bir röportajında bu yapıtı için “….” demiştir. Bu söz, bir yazarın ortaya koyduğu yapıtı kendi düşüncesi doğrultusunda kaleme almamışsa onu sahiplenmeyeceğininin en önemli göstergelerinden biridir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Yapıtın ünü benim adımı gölgelemiştir.
B) Okurun hayal evrenini genişletebilecek önemli bir eserim.
C) Bu kitap, okuyan herkesin ama benim değil.
D) Tüm dünyaca beğenilen etkili bir roman.
E) Yazın yaşamımın en önemli ürünü.
31. Son dönemde yazın dünyasında okurların ilgisizliğinden söz ediliyor. Bunun pek çok nedeni var. Başta sanatçılar kendilerini günün sosyal, politik meselelerinden uzaklaştırdılar. Bu alanı, fıkra yazarına, gazeteciye ve tarih araştırmacısına bıraktılar. Bu durum zamanla edebiyatçıların iyiden iyiye güncel meselelerden soyutlanmasına, dahası içinde yaşadıkları toplumca dışlanmalarına neden oldu. Böyle olunca da günün meselelerini takip etmek isteyen okurlar, edebiyat alanından farklı alanlara kaymaya, edebiyatçıların ortaya koydukları ürünleri terk etmeye başladılar.
Bu parçaya göre okurların yazınsal yapıtlara ilgi göstermemesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özgün yapıtların ortaya konamaması
B) Okurlara yol gösterecek eleştirmenlerin olmaması
C) Sanatçıların, okurların takip ettiği konulardan uzak kalması
D) Okurların yazınsal ve düşünsel bir birikimden yoksun olması
E) Kitle iletişim araçlarının okurları okumaktan alıkoyması
32. Kimi ozanlarımızda toplumsal ve bireysel acıları şiire yansıtma, ortak bir tutuma dönüşüyor son yıllarda. Ancak bu ozanlarımız şiirlerine kaynaklık eden özle, söyleyişleri arasında bir denge kuramıyor. Ya üsluba yaslanarak konuyu ikinci plana itiyor ya da sadece konuyu öne çıkararak anlatımsal açıdan sıradan metinler ortaya koyuyor. Ayrıca bu şairler çok yüksek perdeden konuşmayı tercih ediyor. Sıcak, samimi bir anlatım yerine, soğuk, okuru dışlayan sadece ideolojik düşüncelere yer veren bir şiire yöneliyorlar. Bu yüzden insancıl bir sıcaklık, bir yumuşaklık kazanmıyor onların şiirleri.
Bu parçaya göre insancıl bir sıcaklığa sahip yazılar kaleme almanın yolu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sadece toplumsal konulardan söz etmek
B) Anlatımla anlatılanlar arasında içtenliğe dayalı bir bağ kurmak
C) Eleştirmenlerin yapıt konusundaki yönlendirmelerini dikkate almak
D) Toplumun gelenek yapısını önceleyerek yapıt vermek
E) Herkesin anlayabileceği sade bir dil kullanmak
33. Sanatçı, roman yazarlığının yanında aynı zamanda usta bir absürd oyun yazarı ve şairdir de. Oyunlarında ölüm korkusunu şiirsel bir dille ele almıştır. O, öne sürdüğü düşüncelerde derinlik arayan bir yazardır. Ancak düşüncesini çoğu zaman doğrudan dile getirmez. Düşünceleri durağan ve teorik değil, dinamik ve yaşamsaldır. Edebiyat dünyasında öne çıkma düşüncesinde olmamış, bu yüzden eleştirmenlerce edebiyatın dipten gelen dalgası olarak nitelendirilmiştir.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yetkin bir yazar olduğu
B) Düşüncelerini yapıtlarının dokusunda erittiği
C) Hareketli bir düşünce dünyasının olduğu
D) Mizahi bir anlatımla toplumu ele aldığı
E) Edebiyatta arka planda görünmeyi yeğlediği
34. Vişne Bahçesi, Anton Çehov’un 1886 yılında yazdığı son ve en büyük oyunudur. Vişne bahçesi bir motiftir. Oyunun sonunda bahçedeki ağaçların kesilmesi, eski düzenin yerine yeni düzenin yerleşeceğini simgelemektedir. Çehov bu oyunda Çarlık Rusya’sının o dönemdeki sosyo-ekonomik ilişkileri ve değişimini ortaya koyar. Ayrıca yazar insanların artık sadece kendilerini düşündüklerini vurgulamaktadır. Çünkü bireyler karşı tarafı dinlemeden sadece kendi için önemli olan olaylardan bahseder. Bu da toplumun, insanların bir yabancılaşma sürecinden geçtiklerini göstermektedir.
Bu parçadan Vişne Bahçesi’yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?
A) Yazarının ideolojik bir yaklaşımla kendi düşüncelerini ele aldığı
B) Toplumsal sorunlar için çözüm önerileri sunulduğu
C) Sembolik özelliklerle sosyal tahlillere yer verildiği
D) Yazarın yaşamından izler taşıdığı
E) Bütünüyle nesnel bir anlatımın kullanıldığı
35. (I) Güzel şiir yazma yeteneği, gökten zembille inmez ozana. (II) Bu, ancak daha önceki klasik yapıtları özümseyerek, yüreğinin sesini onlarınkiyle birleştirerek elde edilebilir. (III) Böylece ozan, klasik ozanların etkisinde şiirlerini ortaya koymaya başlar. (IV) Hemen tüm şairlerin ozanlık serüveninde onu şiire yönlendirenlerin payı yadsınamaz. (V) Bu etkileşim onu daha özgün, daha derin şiire götürür. (VI) Zamanla, klasikler onu yetkin bir ozan haline getirir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
36. Bu eleştirmenimiz, edebiyatımızdaki alışılmış yargıları değiştirmiştir. Yazı diline konuşma dilinin akıcılığını kazandırmış, eleştiri yaparken karşılaştığı zorlukların hiçbiri onu bu anlayışından vazgeçirememiştir. Edebiyat yapıtına bilimsel bir anlayışla yaklaşmanın yanlışlığına inandığı için yargılarının her an değişebileceğini söylemiştir. Eleştirmenlerin, sanatın her alanıyla ilgili bilgi birikimine sahip olmaya çalışması gerektiği düşüncesi yazınımıza onunla yerleşmiştir.
Bu parçada söz konusu eleştirmenle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yazın dünyamızda bazı kalıplaşmış düşünceleri ortadan kaldırdığına
B) Konuşma dilinin sürükleyiciliğini yazı diline aktardığına
C) Çağdaşı eleştirmenlerin görüşlerini dikkate aldığına
D) Yazınsal yapıtları değerlendirirken yaşadığı sıkıntılardan yılmadığına
E) Yapıtlarla ilgili kesin yargılarda bulunmaktan kaçındığına
37. Yazarın son romanı, olay örgüsü bakımından onun en çok eleştirilen yapıtlarından biridir. Bu yapıtında olaylardan ziyade kendi fikirlerini romandaki bazı karakterlere yükleyerek insanların nasıl davranmalarını gerektiğini anlatmaya çalışmış ve gençleri kendi düşüncesi doğrultusunda yönlendirmeyi amaçlamış. Yapıt biçem olarak kendi yazıldığı dönemdeki yapıtlardan oldukça farklıdır. Yazar bu yapıtında son derece basit, doğal söyleyişlerin yer aldığı bir dil kullanmıştır.
Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Kurgu yönüyle eleştirildiği
B) Öğretici bir anlayışla kaleme alındığı
C) Açık, sade bir dili olduğu
D) Yazarının en çok bilinen yapıtı olduğu
E) Anlatımı yönüyle yazıldığı dönemdeki yapıtlardan ayrıldığı
38. Yüzyılımızın, en önemli toplumcu gerçekçilerinden biri olarak nitelendirilen sanatçının ironi ve mizah unsurlarını göz ardı etmediği bu yapıtında uzun ve kısa öykülerinden seçmeler yer alıyor Özellikle yazarın, Meksika’da yaşadığı dönem ve ikinci Dünya Savaşı yılları tüm gerçekliği ile yer alıyor yapıtta. İnanılmaz bir yoğunlukta çalışan yazarın öykülerini çok geniş kitleler beğenerek okuyor. Sosyal bir sorumluluk taşıdığına inanan sanatçı, yapıtlarında toplumun yararını gözetmiş ve didaktik öğelerin belirgin olduğu öyküler ortaya koymuştur.
Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yazarın bireysel bir sanat anlayışı yerine sosyal bir sanat anlayışını benimsediği
B) Yazdıklarının gülmeceye dayalı yönlerinin olduğu
C) Belli bir kitleye seslenmeye çalışmadığı
D) Okurların beklentileri doğrultusunda yapıtlar ortaya koyduğu
E) Yapıtlarını öğretici bir yaklaşımla ele aldığı
39. Cemal Süreya, şiirlerindeki şekil, içerik ve anlatım özellikleri ile İkinci Yeni şiirine katıldı. Bu akımın önde gelen şairlerinden biri oldu. Çeşitli mülakatlarında ve dergi yazılarında toplum ve edebiyat geleneğini eleştirmiş, çarpıklıkları anlatmaktan çekinmemiştir. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin kültürel alt yapısı ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, imgeleriyle ikinci Yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Ahenkli bir şiir dili vardır. Canlı halk dilini kullanması, onu okuyucuya yaklaştırır. Üslubundaki mizah ve alay, ona ayrı bir özellik kazandırmaktadır.
Bu parçada Cemal Süreya’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yalnızca şiir türünde yapıt ortaya koyduğuna
B) Önemli bir kültürel birikimi olduğuna
C) Az sözle çok şey anlatma ilkesine bağlı olduğuna
D) Şiirlerinde günlük konuşma diline yer verdiğine
E) Süregelen sosyal, yazınsal değerleri sorguladığına
40. Valery, bir yazısında, “Bir şairin özgünlüğe ulaştığını okura göstermek için değişik biçim denemelerine girmesini kabullenemiyorum.” diyor. Bunca yıllık şiir uğraşımda böyle bir yanlışa düşmemiş bir şair olarak, bu sözün doğruluğu ve haklılığı benim için gerçektir. Çünkü bence de özgünlük sadece şekilde olmamalıdır, şiirin özünde olmalıdır. Çünkü değişik bir tat sunmak için daha önce verdiğiniz suyu birisine değişik bir kapla verirseniz o kişinin sunulan sudan farklı bir tat almasını sağlayamazsınız.
Bu parçada altı çizili bölümden hareketle şair, şiir anlayışıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
A) Şiirde içeriğin hiçbir öneminin olmadığını
B) Şiirin toplumun beklentilerini karşılaması gerektiğini
C) Benzersiz şiir yazmak için salt söyleyişte değil, içerikte de değişim yapmak gerektiğini
D) Özgün şiirlerin hiçbir sanatçı tarafından taklit edilemez bir yapıda olduğunu
E) Yetkin şairlerin şiir konusunda birbirinden ayrılan görüşler ortaya koyduklarını
CEVAPLAR
|
1 |
C |
9 |
D |
17 |
E |
25 |
A |
33 |
D |
|
2 |
B |
10 |
E |
18 |
C |
26 |
B |
34 |
C |
|
3 |
D |
11 |
D |
19 |
B |
27 |
B |
35 |
C |
|
4 |
A |
12 |
E |
20 |
D |
28 |
E |
36 |
C |
|
5 |
C |
13 |
A |
21 |
E |
29 |
E |
37 |
D |
|
6 |
E |
14 |
A |
22 |
A |
30 |
C |
38 |
D |
|
7 |
E |
15 |
D |
23 |
A |
31 |
C |
39 |
A |
|
8 |
C |
16 |
E |
24 |
C |
32 |
B |
40 |
C |
]]>