Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
tyt türkçe deneme sınavı çöz – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Sun, 10 Oct 2021 08:56:34 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png tyt türkçe deneme sınavı çöz – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 TYT Türkçe Deneme Sınavı – 6 (Test Çöz – Online) https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-6-test-coz-online.html Sat, 03 Nov 2018 20:12:55 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119364 TYT Türkçe Deneme Sınavı – 6 (Test Çöz – Online)

TYT Türkçe Deneme Sınavı - 6

  • Tebrikler - TYT Türkçe Deneme Sınavı - 6 adlı sınavı başarıyla tamamladınız.
  • Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%.
  • Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%%

Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir.
Soru 1

(I) Bugünkü Türk şiiri için kullanılan "1980 sonrası" ni­telemesi, herkesin kabul etmesi gereken bir yargıdır. (Il) Doksan yıllık, görkemli sayılabilecek bir geçmişe sahip olan Türk şiirini, 1980'e kadar, çeşitli dönemlere ayırmak kolay olmuştur. (III) 1980'den sonra ise, şair­ler bir akım etrafında toplanmamıştır. (IV) Ancak bu dönem şairlerinin bağımsız olmalarından dolayı, Türk şiirinin çıkmaza sürüklendiği düşüncesine katılmıyo­rum. M Şiirimizin bu ürünlerle kendine, akacağı yeni yataklar bulacağını düşünüyorum.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yorum söz konusu değildir?

A) I.            B) Il.            C) III.             D) IV.           E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 2

Günümüzde o kadar çok yapıt yayımlanıyor ki, bunla­rı takip etmek mümkün değil. Para verilerek alınıp za­man ayrılan yapıtların hayal kırıklığına uğratması her okuru üzer elbette, işte bu eleştirmen, birer işaret fişe­ğine dönüşen yazılarıyla bu olumsuz durumun önüne geçiyor.

Bu parçada "işaret fişeğine dönüşen yazılar yazmak" sözüyle, sözü edilen eleştirmenle ilgili olarak anla­tılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçıların yetkinleşmesinde katkıda bulunmak

B)  Nitelikli yapıtların farkına varılmasını sağlamak

C)  Gelecek vaat eden sanatçıları belirlemek

D) Yapıtla ilgili eleştirileri dobra dobra dile getirmek

E) Yazılarıyla edebiyatı okura sevdirmek

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 3

1940'lara gelirken, hece şiirinin baskısından ve mev­cut şiir beğenisinden yakınan üç genç şair, yeni bir şiir akımı başlatmıştır. 1941'de yayımladıkları "Garip" adlı kitapta küçük insana yönelerek onların yaşama sevin­cini şiire getirmeye çalışmışlardır. Edebi sanatlara, öl­çü ve uyağa, süslü söyleyişlere karşı çıkmışlardır. Şii­rin, hayatını emeğiyle kazananların hakkı olduğunu savunmuşlardır. Bu keskin görüşlerle şiir kolaylaşmış ve şiir anlayışı değişivermiştir. Kısa sürede de yaygın­laşan ve yeni bir yazma tarzını hazırlayan bu şiir anla­yışı bugün bile devam etmektedir.

Bu parçaya göre, Garipçilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Sıradan insanları şiire taşıdıkları

B)  Şiir anlayışlarının kabul gördüğü

C)  Etkilerinin günümüze dek sürdüğü

D)  Şiirde köklü değişiklikler yaptıkları

E)  Şiiri bir sanat olarak görmedikleri

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 4

Romancıların, yaşamı yapıta aktarma konusunda farklı tutumlar takındığını görüyoruz. Kimi, fotoğrafcı olmayı tercih ederken kimi de ressam olmayı önemsemiş ve öyle tanınmıştır.

Bu parçada altı çizili sözlerin yerine, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilirse parçanın anlamı değismez?

A)  hayalci olmayı - gerçekçi olmayı

B)  ayrıntılı biçimde anlatmayı - ana hatlarıyla değin­meyi

C)  yaşananları değiştirmeyi - yaşananları olduğu gibi vermeyi

D)  olduğu gibi anlatmayı - kendinden bir şeyler kata­rak anlatmayı

E)  teknolojiden yararlanmayı -doğallığı öne çıkarmayı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 5

Roman ve öykülerde birbiriyle karıştırılan iki önemli kavram vardır: Karakter ve tip. "Tip" daha çok karak­ter etrafında kurgulanmış yardımcı roldedir. Yüzeysel bir betimlemeyle ele alınır. Bunlar olay örgüsünü de­rinleştirmede kullanılır. Olayların içinde pek de ağırlığı olmayan silik kişilerdir: bakkal, manav, komşu, iş ar­kadaşı... Oysa karakter en ince ayrıntısına kadar anla­tılan kişidir. Bu yüzden, —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakiierden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  iç dünyasından dış görünüşüne, hoşlandığı veya hoşlanmadığı her şeye kadar tanırsınız onu

B)  okur, "karakter"i "tip"lerden daha çok sever

C)  her romanda birçok "tip" varken sadece bir "karak­ter" vardır

D)  roman okuru "karakteri" çevresindeki insanlardan biriyle özdeşleştirir

E)  romandaki olaylar her zaman "karakterin" gözün­den anlatılır

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 6

(I) Nil, yüzyıllardır insanlarca gizem dolu, olağanüstü bir ırmak olarak algılanmıştır. (II) Pek çok ırmağın ter­sine o, güneyden kuzeye doğru akmaktadır. (III) Eski Mısırlılar ve Yunanlılar, Nil'in aylarca yağmur yağmadı­ğı halde neden yaz sonunda taştığını bir türlü çözeme­mişlerdir. (IV) Nil'in kaynağını bulabilmek ve ırmak akı­şının gizini çözebilmek için birçok araştırma yapılmış­tır. (V) Sonunda, Nil'in kaynağının Uganda'daki Victo­ria Gölü olduğu, araştırmalarla ortaya konmuştur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?

A)  I. cümle, içinde birleşik sözcükler olan yapıca bir­leşik bir cümledir.

B)  Il. cümlede "o" sözcüğü işaret adılı olarak kullanıl­mıştır.

C)  III. cümlenin yüklemi yapıca basit, çatısı bakımın­dan geçişli bir fiildir.

D)  IV. cümlede belirtili ad takımı kullanılmıştır.

E)  V. cümlede birden çok özel isim vardır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 7

Yaz aylarının gelmesiyle (I) beraber düğünler de başlar  Sarıkamış'ta. Tanıdık(II) herkes davetlidir düğüne. Öyle bir gecede bitmez(III) eğlenceler. Bazen iki gece bazen üç gece sürüp (IV) gider. Sarıkamış köylerinde yaşam, (V) geçmiş zamanın tadında devam eder.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri eylemsi değildir?

A) I. ve Il.                               B) Il. ve III.                 C)III. ve V.

D) III. ve IV.                            E) IV. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 8

Yıllar var, ben onu hiç unutmadım

O beni sorar mı, hatırlar mı ki?

Büsbütün silinip gitti sanki adım

Gönlünün vefası bu mudur ki?

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İlgeç                       B) Bağlaç                    

C) Belirteç                  D) Önad                   

E) Eylem

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 9

Yazı yazmak fotoğraf çekmeye değil, resim yapmaya benzer. Fotoğrafta deklanşöre basar, karşınızdaki gö­rüntüyü kaydedersiniz. Resim yapmak ise ---. Bu yüz­den yazı yazmak, aslında yanlış bir ifadedir. Doğrusu, yazıyı üretmektir. Çünkü yazar, tıpkı ressam gibi her­kesçe bilinen konu ve malzemeden, "var olmayan" bir yapıtı ortaya çıkaran kişidir.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  o görüntüyü kendi bakış açınızla yeniden şekillen­dirmeniz demektir

B)  fotoğraf çekmeye göre daha çok deneyim ister

C)  yoğun ve titiz bir çalışmayla gerçekleşir ancak

D)  yeteneğin yanında önemli bir birikim de gerektirir

E)  düş gücünden çok, gerçeklere bağhkalmaktır

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 10

Ülkemizin en çok (I) turist çeken bölgelerinden biri olan Nevşehir yöresinde (II) bulunan ve 25 Kasım 1986'da(III) ko­ruma altına alınan Göreme milli parkı, (IV) dünyaca ünlü  peribacalarının yer aldığı(V) önemli bir turizm merkezidir.

Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıstır?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 11

En güç türlerden biri olan tarihi romanda yazar, sanat­çı olmanın yanında bilim adamı ve düşünür olma özel­liklerini de taşımalıdır. Ayrıca milli tarihten alınmış bir konuyu seçen romancı, milletin kültür değerlerini ve millet olma bilincini kendinde duyabilmelidir. Şüphe­siz, gerçeklere bağlılık, tarihi romanın en önemli şart­larından biridir. Ancak titiz bir sanat yeteneği, roman­cıya bazı ayrıntıları değiştirme hakkı verir. Bu hakkı kendinde gören sanatçı, milletinin tarihini sanatsal bir ifadeye bürüyerek yorumladıktan sonra o tarih, mille­tin dikkatini çeker ve ruhunda yer eder.

Bu parçadan, tarihi roman ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Yazarının, milletiyle özdeşleşmiş olması gerektiği

B)  Toplumun, tarihine ilgi duymasını sağladığı

C)  Tarihi gerçeklere mümkün olduğu kadar sadık kal­mayı gerektirdiği

D)  Öteki roman türlerinden daha etkileyici olduğu

E)  Yazarının başka niteliklere de sahip olması gerektiği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 12

Ziya Osman Saba'nın şiirlerindeki içten, sevecen ha­vayı öykülerinde de buluruz. Onun öyküleri bize ço­cukluk çağımızın dokunulmamış, kirletilmemiş, arı öz­lemlerini taşır. Özlemin gerçekleşmesinin olanaksızlı­ğına rağmen, duygudaki inceliği okurda bir kez daha uyandırmak isteyen bir tutum sergiler. Toplum yaşa­mının çelişkilerini, karşıtlıklarını görmezden gelen uçuk bir anlayış değildir bu.

Bu parçadan, Ziya Osman Saba ile ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Öykülerinin şiirlerinden daha yetkin olduğu

B)  Toplumsal yaşama duyarsız kalmadığı

C)  Öykülerinde çocukluğun saf özlemlerini anlattığı

D)  Yapıtlarında sıcak bir tutum sergilediği

E)  Ulaşılması imkânsız özlemleri konu edindiği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 13

Günümüzde insanlar bilinçleniyor, bir kitabı alırken bir­kaç kez düşünüyorlar artık. Bu kitabın kendileri için gerçekten yararlı olup olmadığını enine boyuna tartı­yorlar. Yerli yazarların yapıtlarını yayımlamamayı övünç sebebi bellemiş yayıncıların da devri kapanıyor artık. Yerini ciddi anlamda uzmanlaşmış, işini titizlikle yapan ve en üst seviyede yazarlarla çalışan yayınevleri alı­yor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Yayınevlerinin yazarın, yazınsal kimliği üzerinde ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsunuz?

B) Sizce, bazı yazınsal türler niçin ilgi görmemeye baş­ladı yazınımızda?

C) Günümüzün okurlarını ve yayıncılığını nasıl değer­lendiriyorsunuz?

D) Bir yayıncı olarak, günümüzde yayıncıların ayakta kalmasını çok mu zor görüyorsunuz?

E) Sanatsal nitelikten yoksun yapıtların artık okunma­masını neye bağlıyorsunuz?

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 14

(I) Yazarın postmodern anlayışla yazdığı bu öykülerde, devrik cümleler çokça yer alıyor. (II) Ayrıca öykülerin dokusunda gerçeklikle düşsellik iç içe geçiyor. (III) Ger­çeğin sınırı nerede bitiyor, düşsellik nerede başlıyor, kestirmek zor. (IV) Öykülerde çocukluk yıllarında oku­nanlara, bunların oluşturduğu düşsel ortamlara gön­dermeler de var. (V) Öykülerdeki bu göndermeler saye­sinde yazar, okuru sürekli zinde tutabiliyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?

A)  I. cümlede, karşılaştırma yapılmıştır.

B)  II. cümlede, bir değerlendirme vardır.

C)  III. cümlede, bir yorumda bulunulmuştur.

D)  IV. cümlede, bir saptama yapılmıştır.

E)  V. cümlede, yargı, gerekçesiyle birlikte verilmiştir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 15

Bir öykücüyle ilgili aşağıdaki açıklamalardan han­gisi, ayraç içindeki özellikle uyusmamaktadır?

A) Sanatçının öykülerini okurken adeta yaşamdan ke­sitler görüyorsunuz, öykülerin dokusundaki kıpır kıpır anlatım hemen göze çarpıyor. (canlılık)

8) Öykülerinde, ön yargılardan uzak, insanların ortak kimi özelliklerini anlatması, yazara sınırlar ötesi bir okur kitlesi kazandırmış. (evrensellik)

C)  Sanatçı, öğrendiği bir bilgiyi ya da gözlemlediği herhangi bir ayrıntıyı, öykülerine gelişigüzel bir bi­çimde serpiştirmiyor. (farklılık)

D)  Sanatçının, okurları zorlamayan üslubu, günlük ko­nuşma dilini kullanması, öykülerinin belirgin özel-liklerindendir. (yalınlık)

E)  Sanatçının, okurların belleğinden kolay kolay silin­meyecek çarpıcı yaşantıları anlatması, öykülerinin çekiciliğini artırıyor. (etkileyicilik)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 16

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)  Ünlü yazın adamı, bir yazısında bu sergiden de bir­kaç cümleyle söz etmişti.

B)  Karşı komşumuzun küçük oğlu, profesyonel bir yüzücüymüş.

C)  Bu konuda, Avukat Ayşe Hanım size yardım ede­cektir.

D)  Onun bu yıl da 15 temmuzda izne ayrılacağını duy­dum.

E)  Arkadaşım, THY'de çalışmak için başvuruda bu­lundu.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 17

Sıradan ve orta halli yazarlar, üstün özellikli yapıtlar ortaya koymak için büyük, çarpıcı olaylardan yola çı­karak romanlarını oluştururlar. Ancak gerçek yazarlar, basit bir olaydan bile yola çıksalar, zengin düş dünya­larından yararlanarak onu dört başı mamur bir yapıt haline getirebilirler. İşte bu, yazın dünyasında küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesinin kanıtıdır.

Bu parçada "küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesi" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)  Yetkin yapıtların ancak özgün bir içerikle kaleme alınabilmesi

B) Yazmanın, önü alınamaz bir istek haline gelmesi

C)  Okurları etkileyecek konuların tercih edilmesi

D)  Geniş kitlelerce benimsenmenin uzun bir zaman alması

E)  Sıradan bir konudan yetkin yapıt ortaya konması

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 18

Amasya Valiliği'nin geçtiğimiz yıl turizmi geliştirmek için kentte yaptığı çalışmalar başarılı olmuş.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sı­rasıyla verilmiştir?

A)  Özne - yüklem

B)  Özne - zarf tümleci - yüklem

C)  Nesne - dolaylı tümleç - yüklem

D)  Zarf tümleci - özne - yüklem

E)  Zarf tümleci - nesne - yüklem

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 19

(I) Ölen bir kişinin ya da acı bir olayın ardından söyle­nen ezgili şiirlere ağıt denir. (II) Anadolu'da çok yaygın olan ağıt geleneğinin kökleri Orta Asya'ya kadar uza­nır. (III) Eski Türkler, ölülerin ardından yuğ denilen tö­renlerde sagu adını verdikleri şiirler söylerlerdi. (IV) Gü­nümüzde ise ağıtlar daha çok, kadınlar tarafından söylenir. (V) Ağıtların bölgeden bölgeye değişen bir söyleyişi vardır, bu söyleyişten bir ağıtın ait olduğu yö­re hemen anlaşılır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle, dolaylı tümleç, özne ve yüklemden olu­şan birleşik bir cümledir.

B)  II. cümle, içinde ad tamlaması bulunan kurallı bir cümledir.

C)  III. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir eylem cümlesidir.

D)  IV. cümle, yüklemi dönüşlü eylem olan bir cümle­dir.

E)  V. cümle, sıralı bir cümledir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 20

(I) Sanatçı, ilginç bir konuyu bu romanda ustaca işle­miş. (II) Hareketli bir olayın heyecan verici akışından yararlanmamış. (III) Daha çok, kahramanların psikolo­jik durumları üzerinde derinlemesine durmuş. (IV) Bu­nu başarabilmek için, çok uzun diyaloglara ve iç ko­nuşmalara yer vermiş. (V) Bu yüzden roman, psikolo­jik romanlardan hoşlanan dar bir kitlenin dışındaki okurların ilgisini çekemeyecek gibi görünüyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir ön yargı söz konusudur?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 21

Fotoğraf icat edildiğinden beri bir tartışma vardır: Fo­toğraf bir sanat mıdır, değil midir? Genel kanı, fotoğ­rafın bir sanat dalı olduğu yönündedir. Ama hangi fo­toğraf? Hele dijital fotoğraf makinelerinin çıkmasıyla neredeyse herkesin bol bol fotoğraf çekip dergilerde, internette yayımladığı şu günlerde bu soru daha da önem kazanıyor. Sanat, dünyayı değişik yaklaşımla yansıtma işidir. O zaman burada şunu söylemek gere­kir. Fotoğraf, gizli kalmış ayrıntıları öne çıkarırsa sanat" katına yükselir.

Bu parçada fotoğrafın sanat dalı sayılması aşağı-daküerden hangisine bağlanmaktadır?

A)  Nesneleri olduğu gibi aktarmasına

B)  Yayımlanmak amacıyla çekilmesine

C)  Objelerin kapalı yanlarını aydınlatarak sanatsever­leri büyülemesine

D)  Nesnelerin fark edilmeyen yönlerini ortaya koyma­sına

E)  Sanatsal değere sahip olan güzel bir konuyu yan­sıtmak için çekilmesine

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 22

Ay geçti, yıl döndü,(I)  unuttu (II) beni

Üstüne (III)  adını(IV) yazdığım ağaç

Açtın derdimi(V) kanattın yüreğimi

Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerin hangisin­de ünsüz yumuşaması vardır?

A)I.            B) II.            C)III.             D) IV.           E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 23

Günümüzde: "Orta oyununun neresi komik; eskiler buna mı gülüyorlarmış?" diyenler için ben de derim ki: "Pek haksız sayılmazlar. Ama unuttukları birkaç şey var: Orta oyunu bir ekran oyunu değildir, halk ortasın­da canlı olarak oynanır. Bir kere o günün zevk ve es­pri anlayışını yansıtır. İçeriği de o güne uygundur. O zamanın insanlarına eğlence olarak yettiği halde bu­günün insanlarını doyurmaktan uzak olması doğaldır; çünkü zamanla değer yargıları değişmiştir."

Bu parçada orta oyunu ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakiierden hangisidir?

A)  Kişisel becerilere bağlı olarak seyircileri etkilediği

B)  Konusu yönüyle bugünün insanına da seslendiği

C)  Zamanla değerini kaybettiği

D)  Kendi zamanı ve ortamı içinde değerlendirilmesi gerektiği

E)  Daha çok, söz oyunlarına dayandığı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 24

(I) Sanatçımız, geçen hafta duygusal şiirlerden oluşan yeni bir kitapla okurlarının karşısına çıktı. (II) Yalnız ya­şayan bir bireyin doğanın güzellikleri karşısındaki his­lenmeleri var bu şiirlerde. (III) Sanatçının diğer şiirlerindeki tadı bu yapıtında bulmakta güçlük çekiyorsunuz. (IV) Sanatçımızın bir bütün olarak şiirimizin özel tari­hinde bir yeri var, ama şiirler tek tek okununca o etkiyi yapamıyor. (V) Ayrıca kullandığı imgeli ve kapalı dil, şi­irleri anlamayı da güçleştiriyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde düşüncenin olumlu ya da olumsuz olduğu açıkça belirtilmemistir?

A) I. ve Il.                   B) I. ve IV.                   C) II. ve III.

D) Il. veIV.                  E) III. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 25

Yazarın bu yapıtındaki öykülerinin temel özelliği, olay­ların geçtiği çevrenin ve zamanın farklı olmasıdır. Bu­na rağmen öykülerinin hepsinde aynı konuyu, aşk ko­nusunu, işlemiştir. Bunu yaparken, öykülerinin hemen hepsini sürükleyici bir anlatım ve titiz bir dille kaleme almıştır. Dili kullanışta öylesine yeteneklidir ki —.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  kahramanlarını çevreyle uyum içinde karakterize etmeye büyük gayret göstermiştir

B)  öykülerin anlatım yönüyle bir özgünlük taşıdığını söylemek oldukça zordur

C)  öyküleri, konu yönüyle birbiriyle ilgilidir

D)  konu olarak zayıf kalan öyküleri bile çok okunur ha­le gelmiştir

E)  toplumsal duyarlık, yapıtlarının en önemli özelliğini oluşturmaktadır

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 26

Uzun ve yorucu bir kışın ardından bahar,  (I)  kendini yaza bırakıyor. Yalnızca bahar değil, insan da bırakıyor ken­dini güneşe ve masmavi denize ... (II)  Karşımızda bünyesinde barındırdığı güzellikleri hiç sakınmadan bize su­nan Didim... (III)   Burası, pek de öyle yalnızca doğaseverlerin ya da mitoloji tutkunlarının uğrak yeri değil. (IV) Her yönüyle insanı kucaklayan, (V) ona yaşama sevinci veren bir yer burası.

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 27

Eşsiz bir coğrafyayı sarmalayan masmavi deniz... Yeşi­lin en güzel tonlarını barındıran uçsuz bucaksız zeytin ağaçları ... Adını bu ağaçlardan alan Zeytinliada selam duruyor bizlere. Daha o zaman anlaşılıyor dönüşün buruk olacağı. Mis kokan meyve bahçeleri, uzun sahil­leri ve ılık rüzgarlarıyla bir tabloyu andırıyor. Kimilerinin "çocukluğumun Bodrum'u" olarak adlandırdıkları bu belde şimdilerde tekrar eski popülerliğine kavuşuyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi söylenemez?

A)  Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.

B)  Eksiltili cümleler kullanılmıştır.

C)  Anlatıcının duygusal etkilenmesi yansıtılmıştır.

D)  Söz sanatlarına yer verilmiştir.

E)  Nitelik bildiren sözcükler kullanılmıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 28

Aydın insanın temel özelliği kuşkudur. O, bütün geç­miş bilgileri bir neden-sonuç ilişkisi içinde özümser ve onlardan yeni bilgiler üretir. Bireyi, toplumu, sanatı kendi benimsediği ölçütlerle değerlendirmeye tabi tu­tar. Bu noktada aydının etkinliği, kuşku üstüne kurul­muş bir eleştiri etkinliğidir. Durum böyle olunca da ay­dın, hiçbir zaman kesin bir eleştiri ortaya koyamaz. Çünkü yaptığı eleştirileri bir süre sonra değiştirebilir.

Bu parçadan aydınla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Şüpheci bir yaklaşımla eleştiriler yaptığı

B)  Toplumdan kopuk bir yaşam sürdüğü

C)  Tam anlamıyla bitmiş bir eleştiri yapmadığı

D)  Değerlendirmelerinde kendince ölçütler kullandığı

E)  Var olan bilgileri değerlendirip yeni sonuçlara ulaş­tığı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 29

Aşağıdakiierden hangisi "Sanat yapıtı gerçekçi ol­malıdır." yargısı ile ilgili değildir?

A)  Sokağın, sayfalarına yansımadığı bir yapıtın yazın değeri yoktur.

B)  Kişisel görüşlerine yer verse de her yazar, gözlem­lerinden yararlanarak yapıtını oluşturur.

C)  Yaşamda olup biten her şey, sanatçı duyarlığı ile yapıtlarda kendine yer bulur.

D)  Başından geçen olayları yapıtlarında kullanmayan sanatçı yoktur.

E)  Gerçek sanatçı, her devirde okunabilmek için yapı­tını oluşturur.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 30

Çocukluğumda resim yapmak, benim en büyük zevkimdi. Gençlik yıllarımda ise büyük bir merakla müzi­ğe yöneldim. O zamandan beri de büyük bir tutkuyla müzik çalışmalarıma devam ediyorum. Uğraş olarak müzikte karar kılmamda ve müziğe aşk derecesinde bağlılığımın oluşmasında, yüreğimde biriken duygula­rın bütün insanlarda ortak olduğunu fark edip bunu en iyi müzikle dile getireceğimi anlamam etkili olmuştur.

Bu sözleri söyleyen kişi, müziğin hangi özelliğini vurgulamaktadır?

A)  İleri yaşlarda öğrenilebildiğini

B)  Diğer sanatlardan üstün olduğunu

C)  İnsanı belli yönleriyle anlattığını

D)  Evrensel bir nitelik taşıdığını

E)  Kolayca anlaşılabilir bir anlatımının olduğunu

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 31

Yolunuz bir gün İstanbul'a düşerse adı masallara ka­rışan, boğazın kıyılarında dizilmiş o güzelim erguvan­ları görmeyi ihmal etmeyin.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakiierden hangisi söylenemez?

A)  iyelik eki almış birden çok sözcük vardır.

B)  Yüklemi, yardımcı eylemle oluşturulmuş bir bileşik eylemdir.

C)  Koşul eki almış bir sözcük vardır.

D)  "boğazın kıyılarında" sözünün yazımı yanlıştır.

E)  "güzelim" sözcüğü tamlayan eki almıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 32

Bu sanatçımızın en önemli yanı, çalışmalarında siste­matik olması ve yapıtlarında gereksiz bilgilere yer verilmemesidir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağı­dakilerden hangisidir?

A)  Özne eksikliği

B)  Sözdizimi yanlışlığı

C)  Özne-yüklem uyuşmazlığı

D)  Anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması

E)  Çatı uyuşmazlığı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 33

Hem hece (I) hem de aruz vezniyle şiirler yazan Bay­burtlu Zihni (II) gördüğü medrese eğitiminin etkisiyle divan şairi olmaya özendiyse de bu alanda pek başa­rılı olamamıştır. Aruzla yazdığı şiirler (III) ölümünden sonra oğlu tarafından "Divan-ı Zihni" adıyla yayımlanmıştır. Asıl ününü hece ile yazdığı koşma (IV) semai ve destanlarla elde etmiştir. Özellikle, 1828 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Bayburt'un gördüğü zararı duygusal bir dille (V) anlattığı ağıtıyla büyük ün kazanmıştır.

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangilerine virgül (,) getirilemez?

A) I. ve III.                  B) I. ve V.                  C) II. ve III.

D) III. ve IV.                   E) IV. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 34

Sanatçı, edebiyatımızda eleştiri denilince akla ilk gelen kişilerdendir. Yaşamını eleştiriye, özellikle de roman ve hikaye eleştirisine adamıştır. Yılların verdiği birikim ve deneyimle kendine has bir anlatım yolu bulan eleştir­men, eleştirilerini bir yazı dizisi halinde yayımlamıştır. Kitap okuma notları gibi değildir bu yazılar. Bir edebi metnin, uzman titizliğiyle irdelenmesidir. Bu yazılarında eleştirmen objektifliğini elden bırakmaz. Bugün adın­dan söz ediliyorsa biraz da bundandır.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemistir?

A) Eleştirilerini tarafsız bir tutumla kaleme aldığına

B) Eleştiri yazılarında genç sanatçılara yol gösterdiği­ne

C) Edebiyatımızın en çok tanınan eleştirmenlerinden biri olduğuna

D) Eleştirilerini daha çok belirli türler üzerine yoğun­laştırdığına

E) Eleştirilerinde farklı bir çizgiyi yakaladığına

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 35

I. Romancı; okuru, romana yaşamdan aktardıkları­na inandırdığı kadar, düş gücüyle eklediklerine de inandırmalıdır.

II. Bir romanda, gerçek yaşamdan kesitler bulunabi­leceği gibi, kurgusal olaylar da bulunabilir.

III. Yaşamdan yakalanan kareler, düşsel öğelerle süslenerek romanlarda yer aldığında okura daha ilginç gelir.

IV. Romancılar, öyle dil ustalarıdır ki onların söz işçili­ğini romanlarının bütün satırlarında görebilirsiniz.

V. Romancının hem düş gücünden hem gerçeklerden yararlanması, okurun ilgisini çekmesini sağlar.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri an­lamca birbirine en yakındır?

A) I. ve Il.                    B) I. ve III.                  C) Il. ve IV.

D) III. ve V.                   E) IV. ve V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 36

Polisiye romanlar, yazınımızın en çok satılan; ancak okunduktan sonra bir kenara bırakılan türlerindendir. Çünkü bir bulmaca, ancak çözüldüğü ana kadar he­yecan vericidir. Yazarın serpiştirdiği ipuçlarına göre ki­min katil olduğunu bulup çıkarma, gelişmiş bir bulma­ca çözme keyfi verir. İşte bundan dolayı diğer roman türleri ikinci, üçüncü kez okunabildiği halde, bir kez okuyup "esrar"ını öğrendiğimiz bir polisiye romanı bir daha okumak anlamsızlasın

Bu parçada polisiye romanlarla ilgili olarak aşağı­dakiierden hangisi vurgulanmaktadır?

A)  Esrarengiz konular içermesinin okumayı tetiklediği

B)  Sadece bir kez okuma gereksinimi duyulduğu

C)  Diğer türlerden ayrılan yönlerinin bulunduğu

D)  Ayrıntıların ancak dikkatli okurlarca yakalanabildiği

E)  Olay akışının, okuyucunun merakını canlı tuttuğu

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 37

(I) Her yıl sonbaharın gelişini yeni bir öykü kitabıyla haber veren yazarın son kitabı okurla buluştu. (Il) Bu kitap başta film senaryosu olarak yazılmış bir metin aslında. (III) Sinema ve televizyon macerası yarıda kalan bu yapıt, tertemiz bir aşk hikayesini anlatıyor. (IV) Sinema ve televizyon düşünülerek yazılan öykü ve romanlarda daha çok aşk konusuna yer veriliyor. (V) Bu, izleyicinin ilgisini daha çok çekmek için yapılı­yor. (VI) Çünkü izleyicilerin büyük bir kısmı, hala, acık­lı aşk hikayelerini izlemeyi tercih ediyor.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci pa­ragraf hangi cümleyle başlar?

A) Il.           B) III.           C) IV.            D) V.            E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 38

(I) Sanatçı, şiire yönelik deneme ve eleştirileri ilgiyle iz­lenen yazarlarımızdandır. (II) Yirmi yılı aşkın bir süre içinde dergilerde çeşitli konularda yazılar yazmıştır. (III) Dergilerde yayımlanmış bu yazılarından derlediği son kitabı bu ay yayımlandı. (IV) Kitabın ilk bölümün­de şiirin genel sorunlarına ilişkin tartışma ve değerlen­dirmeler yer almaktadır. (V) Pek çok şairi yakından ta­nıma olanağı bulan yazar, günümüz şiirindeki yöneliş­leri yakından takip etmiştir. (VI) İkinci bölüm ise Orhan Veli'den günümüz şairlerine kadar yapılan inceleme ve eleştirilerden oluşmaktadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.           B) III.           C) IV.           D) V.           E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 39

En başarılı yaşam öykülerinin, yakından tanıdıkları kimseleri anlatan yazarların yazdığı yaşam öyküleri ol­duğu söyleniyor. Ama bu durumun da birtakım sakın­caları var. Anlatılan kişiyi tanımak, hele o kişinin yakını olmak, o kişinin yaşamındaki olaylarda taraf tutmaya yol açar. Dahası, yaşam öyküsünü anlatacağınız kişi­nin bazı davranışlarına öfkelenmiş, bazı başarılarını kıs­kanmış olabilirsiniz ya da aranızda bir türlü unutamadı­ğınız bir kırgınlık yaşanmış olabilir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)  Yaşamöyküsü yazmanın güç bir iş olduğu

B)  Yaşamöyküsü yazarken objektif olmak gerektiği

C)  Tanıdıkların yaşamöyküsünü yansız bir tutumla an­latmanın zor olduğu

D)  Her yaşamöyküsünün, gerçekleri yansıtmadığı

E)  Başarılı bir yaşamöyküsü yazmanın zaman aldığı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 40

Yazarlık, insanda doğuştan var olan bir özellik değildir. Yazarlık denen dil işçiliğinde ustalık, ancak uzun çalış­malar sonucu elde edilir. Bütün yazarların ilk dönemle­rinde ortaya koydukları eserlerle sonrakileri karşılaştırdı­ğımızda o dil işçiliğinin hangi aşamalardan geçtiği ko­layca anlaşılır. Peyami Safa'nın yirmi yaş eseri olan "Sözde Kızlar" romanını alın. Bununla yine onun "Yalnı­zız" ve "Matmazel Noralya'nın Koltuğu" adlı ustalık dö­nemi romanları arasındaki fark gözden kaçmayacaktır.

Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?

A)  Benzetmeye

B)  Tanımlamaya

C)  Örneklendirmeye

D)  Sayısal verilerden yararlanmaya

E)  Tanık göstermeye

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir. Sonuçları al.
40 tamamladınız.
]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 44 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-44.html Sat, 03 Nov 2018 19:30:00 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119362 TYT TÜRKÇE DENEMESİ – 44

1.     

Yıllar var, ben onu hiç unutmadım

O beni sorar mı, hatırlar mı ki?

Büsbütün silinip gitti sanki adım

Gönlünün vefası bu mudur ki?

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İlgeç                       B) Bağlaç                    

C) Belirteç                  D) Önad                   

E) Eylem

 

2.      Ay geçti, yıl döndü,(I)  unuttu (II) beni

Üstüne (III)  adını(IV) yazdığım ağaç

Açtın derdimi(V) kanattın yüreğimi

Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerin hangisin­de ünsüz yumuşaması vardır?

A)I.            B) II.            C)III.             D) IV.           E) V.

 

3.      Bu sanatçımızın en önemli yanı, çalışmalarında siste­matik olması ve yapıtlarında gereksiz bilgilere yer verilmemesidir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağı­dakilerden hangisidir?

A)  Özne eksikliği

B)  Sözdizimi yanlışlığı

C)  Özne-yüklem uyuşmazlığı

D)  Anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması

E)  Çatı uyuşmazlığı

 

4.    Amasya Valiliği’nin geçtiğimiz yıl turizmi geliştirmek için kentte yaptığı çalışmalar başarılı olmuş.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sı­rasıyla verilmiştir?

A)  Özne yüklem

B)  Özne – zarf tümleci – yüklem

C)  Nesne – dolaylı tümleç – yüklem

D)  Zarf tümleci – özne – yüklem

E)  Zarf tümleci – nesne – yüklem

 

5.     Günümüzde insanlar bilinçleniyor, bir kitabı alırken bir­kaç kez düşünüyorlar artık. Bu kitabın kendileri için gerçekten yararlı olup olmadığını enine boyuna tartı­yorlar. Yerli yazarların yapıtlarını yayımlamamayı övünç sebebi bellemiş yayıncıların da devri kapanıyor artık. Yerini ciddi anlamda uzmanlaşmış, işini titizlikle yapan ve en üst seviyede yazarlarla çalışan yayınevleri alı­yor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Yayınevlerinin yazarın, yazınsal kimliği üzerinde ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsunuz?

B) Sizce, bazı yazınsal türler niçin ilgi görmemeye baş­ladı yazınımızda?

C) Günümüzün okurlarını ve yayıncılığını nasıl değer­lendiriyorsunuz?

D) Bir yayıncı olarak, günümüzde yayıncıların ayakta kalmasını çok mu zor görüyorsunuz?

E) Sanatsal nitelikten yoksun yapıtların artık okunma­masını neye bağlıyorsunuz?

 

6.     Sanatçı, edebiyatımızda eleştiri denilince akla ilk gelen kişilerdendir. Yaşamını eleştiriye, özellikle de roman ve hikaye eleştirisine adamıştır. Yılların verdiği birikim ve deneyimle kendine has bir anlatım yolu bulan eleştir­men, eleştirilerini bir yazı dizisi halinde yayımlamıştır. Kitap okuma notları gibi değildir bu yazılar. Bir edebi metnin, uzman titizliğiyle irdelenmesidir. Bu yazılarında eleştirmen objektifliğini elden bırakmaz. Bugün adın­dan söz ediliyorsa biraz da bundandır.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemistir?

A) Eleştirilerini tarafsız bir tutumla kaleme aldığına

B) Eleştiri yazılarında genç sanatçılara yol gösterdiği­ne

C) Edebiyatımızın en çok tanınan eleştirmenlerinden biri olduğuna

D) Eleştirilerini daha çok belirli türler üzerine yoğun­laştırdığına

E) Eleştirilerinde farklı bir çizgiyi yakaladığına

7.      1940’lara gelirken, hece şiirinin baskısından ve mev­cut şiir beğenisinden yakınan üç genç şair, yeni bir şiir akımı başlatmıştır. 1941’de yayımladıkları “Garip” adlı kitapta küçük insana yönelerek onların yaşama sevin­cini şiire getirmeye çalışmışlardır. Edebi sanatlara, öl­çü ve uyağa, süslü söyleyişlere karşı çıkmışlardır. Şii­rin, hayatını emeğiyle kazananların hakkı olduğunu savunmuşlardır. Bu keskin görüşlerle şiir kolaylaşmış ve şiir anlayışı değişivermiştir. Kısa sürede de yaygın­laşan ve yeni bir yazma tarzını hazırlayan bu şiir anla­yışı bugün bile devam etmektedir.

Bu parçaya göre, Garipçilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Sıradan insanları şiire taşıdıkları

B)  Şiir anlayışlarının kabul gördüğü

C)  Etkilerinin günümüze dek sürdüğü

D)  Şiirde köklü değişiklikler yaptıkları

E)  Şiiri bir sanat olarak görmedikleri

 

8.      Yazı yazmak fotoğraf çekmeye değil, resim yapmaya benzer. Fotoğrafta deklanşöre basar, karşınızdaki gö­rüntüyü kaydedersiniz. Resim yapmak ise —. Bu yüz­den yazı yazmak, aslında yanlış bir ifadedir. Doğrusu, yazıyı üretmektir. Çünkü yazar, tıpkı ressam gibi her­kesçe bilinen konu ve malzemeden, “var olmayan” bir yapıtı ortaya çıkaran kişidir.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  o görüntüyü kendi bakış açınızla yeniden şekillen­dirmeniz demektir

B)  fotoğraf çekmeye göre daha çok deneyim ister

C)  yoğun ve titiz bir çalışmayla gerçekleşir ancak

D)  yeteneğin yanında önemli bir birikim de gerektirir

E)  düş gücünden çok, gerçeklere bağhkalmaktır

 

9. En başarılı yaşam öykülerinin, yakından tanıdıkları kimseleri anlatan yazarların yazdığı yaşam öyküleri ol­duğu söyleniyor. Ama bu durumun da birtakım sakın­caları var. Anlatılan kişiyi tanımak, hele o kişinin yakını olmak, o kişinin yaşamındaki olaylarda taraf tutmaya yol açar. Dahası, yaşam öyküsünü anlatacağınız kişi­nin bazı davranışlarına öfkelenmiş, bazı başarılarını kıs­kanmış olabilirsiniz ya da aranızda bir türlü unutamadı­ğınız bir kırgınlık yaşanmış olabilir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)  Yaşamöyküsü yazmanın güç bir iş olduğu

B)  Yaşamöyküsü yazarken objektif olmak gerektiği

C)  Tanıdıkların yaşamöyküsünü yansız bir tutumla an­latmanın zor olduğu

D)  Her yaşamöyküsünün, gerçekleri yansıtmadığı

E)  Başarılı bir yaşamöyküsü yazmanın zaman aldığı

 

10. Eşsiz bir coğrafyayı sarmalayan masmavi deniz… Yeşi­lin en güzel tonlarını barındıran uçsuz bucaksız zeytin ağaçları … Adını bu ağaçlardan alan Zeytinliada selam duruyor bizlere. Daha o zaman anlaşılıyor dönüşün buruk olacağı. Mis kokan meyve bahçeleri, uzun sahil­leri ve ılık rüzgarlarıyla bir tabloyu andırıyor. Kimilerinin “çocukluğumun Bodrum’u” olarak adlandırdıkları bu belde şimdilerde tekrar eski popülerliğine kavuşuyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi söylenemez?

A)  Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.

B)  Eksiltili cümleler kullanılmıştır.

C)  Anlatıcının duygusal etkilenmesi yansıtılmıştır.

D)  Söz sanatlarına yer verilmiştir.

E)  Nitelik bildiren sözcükler kullanılmıştır.

 

11.    Bir öykücüyle ilgili aşağıdaki açıklamalardan han­gisi, ayraç içindeki özellikle uyusmamaktadır?

A) Sanatçının öykülerini okurken adeta yaşamdan ke­sitler görüyorsunuz, öykülerin dokusundaki kıpır kıpır anlatım hemen göze çarpıyor. (canlılık)

8) Öykülerinde, ön yargılardan uzak, insanların ortak kimi özelliklerini anlatması, yazara sınırlar ötesi bir okur kitlesi kazandırmış. (evrensellik)

C)  Sanatçı, öğrendiği bir bilgiyi ya da gözlemlediği herhangi bir ayrıntıyı, öykülerine gelişigüzel bir bi­çimde serpiştirmiyor. (farklılık)

D)  Sanatçının, okurları zorlamayan üslubu, günlük ko­nuşma dilini kullanması, öykülerinin belirgin özel-liklerindendir. (yalınlık)

E)  Sanatçının, okurların belleğinden kolay kolay silin­meyecek çarpıcı yaşantıları anlatması, öykülerinin çekiciliğini artırıyor. (etkileyicilik)

 

12. (I) Yazarın postmodern anlayışla yazdığı bu öykülerde, devrik cümleler çokça yer alıyor. (II) Ayrıca öykülerin dokusunda gerçeklikle düşsellik iç içe geçiyor. (III) Ger­çeğin sınırı nerede bitiyor, düşsellik nerede başlıyor, kestirmek zor. (IV) Öykülerde çocukluk yıllarında oku­nanlara, bunların oluşturduğu düşsel ortamlara gön­dermeler de var. (V) Öykülerdeki bu göndermeler saye­sinde yazar, okuru sürekli zinde tutabiliyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?

A)  I. cümlede, karşılaştırma yapılmıştır.

B)  II. cümlede, bir değerlendirme vardır.

C)  III. cümlede, bir yorumda bulunulmuştur.

D)  IV. cümlede, bir saptama yapılmıştır.

E)  V. cümlede, yargı, gerekçesiyle birlikte verilmiştir.

 

13. I. Romancı; okuru, romana yaşamdan aktardıkları­na inandırdığı kadar, düş gücüyle eklediklerine de inandırmalıdır.

II. Bir romanda, gerçek yaşamdan kesitler bulunabi­leceği gibi, kurgusal olaylar da bulunabilir.

III. Yaşamdan yakalanan kareler, düşsel öğelerle süslenerek romanlarda yer aldığında okura daha ilginç gelir.

IV. Romancılar, öyle dil ustalarıdır ki onların söz işçili­ğini romanlarının bütün satırlarında görebilirsiniz.

V. Romancının hem düş gücünden hem gerçeklerden yararlanması, okurun ilgisini çekmesini sağlar.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri an­lamca birbirine en yakındır?

A) I. ve Il.                    B) I. ve III.                  C) Il. ve IV.

D) III. ve V.                   E) IV. ve V.

 

14. Romancıların, yaşamı yapıta aktarma konusunda farklı tutumlar takındığını görüyoruz. Kimi, fotoğrafcı olmayı tercih ederken kimi de ressam olmayı önemsemiş ve öyle tanınmıştır.

Bu parçada altı çizili sözlerin yerine, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilirse parçanın anlamı değismez?

A)  hayalci olmayı – gerçekçi olmayı

B)  ayrıntılı biçimde anlatmayı – ana hatlarıyla değin­meyi

C)  yaşananları değiştirmeyi – yaşananları olduğu gibi vermeyi

D)  olduğu gibi anlatmayı – kendinden bir şeyler kata­rak anlatmayı

E)  teknolojiden yararlanmayı -doğallığı öne çıkarmayı

15.    Ülkemizin en çok (I) turist çeken bölgelerinden biri olan Nevşehir yöresinde (II) bulunan ve 25 Kasım 1986’da(III) ko­ruma altına alınan Göreme milli parkı, (IV) dünyaca ünlü  peribacalarının yer aldığı(V) önemli bir turizm merkezidir.

Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıstır?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

 

16.     (I) Sanatçı, ilginç bir konuyu bu romanda ustaca işle­miş. (II) Hareketli bir olayın heyecan verici akışından yararlanmamış. (III) Daha çok, kahramanların psikolo­jik durumları üzerinde derinlemesine durmuş. (IV) Bu­nu başarabilmek için, çok uzun diyaloglara ve iç ko­nuşmalara yer vermiş. (V) Bu yüzden roman, psikolo­jik romanlardan hoşlanan dar bir kitlenin dışındaki okurların ilgisini çekemeyecek gibi görünüyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir ön yargı söz konusudur?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

 

17.    Yaz aylarının gelmesiyle (I) beraber düğünler de başlar  Sarıkamış’ta. Tanıdık(II) herkes davetlidir düğüne. Öyle bir gecede bitmez(III) eğlenceler. Bazen iki gece bazen üç gece sürüp (IV) gider. Sarıkamış köylerinde yaşam, (V) geçmiş zamanın tadında devam eder.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri eylemsi değildir?

A) I. ve Il.                               B) Il. ve III.                 C)III. ve V.

D) III. ve IV.                            E) IV. ve V.

 

18.    Uzun ve yorucu bir kışın ardından bahar,  (I)  kendini yaza bırakıyor. Yalnızca bahar değil, insan da bırakıyor ken­dini güneşe ve masmavi denize (II)  Karşımızda bünyesinde barındırdığı güzellikleri hiç sakınmadan bize su­nan Didim (III)   Burası, pek de öyle yalnızca doğaseverlerin ya da mitoloji tutkunlarının uğrak yeri değil. (IV) Her yönüyle insanı kucaklayan, (V) ona yaşama sevinci veren bir yer burası.

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

 

19.    (I) Nil, yüzyıllardır insanlarca gizem dolu, olağanüstü bir ırmak olarak algılanmıştır. (II) Pek çok ırmağın ter­sine o, güneyden kuzeye doğru akmaktadır. (III) Eski Mısırlılar ve Yunanlılar, Nil’in aylarca yağmur yağmadı­ğı halde neden yaz sonunda taştığını bir türlü çözeme­mişlerdir. (IV) Nil’in kaynağını bulabilmek ve ırmak akı­şının gizini çözebilmek için birçok araştırma yapılmış­tır. M Sonunda, Nil’in kaynağının Uganda’daki Victo­ria Gölü olduğu, araştırmalarla ortaya konmuştur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?

A)  I. cümle, içinde birleşik sözcükler olan yapıca bir­leşik bir cümledir.

B)  Il. cümlede “o” sözcüğü işaret adılı olarak kullanıl­mıştır.

C)  III. cümlenin yüklemi yapıca basit, çatısı bakımın­dan geçişli bir fiildir.

D)  IV. cümlede belirtili ad takımı kullanılmıştır.

E)  V. cümlede birden çok özel isim vardır.

 

20.    Hem hece (I) hem de aruz vezniyle şiirler yazan Bay­burtlu Zihni (II) gördüğü medrese eğitiminin etkisiyle divan şairi olmaya özendiyse de bu alanda pek başa­rılı olamamıştır. Aruzla yazdığı şiirler (III) ölümünden sonra oğlu tarafından “Divan-ı Zihni” adıyla yayımlanmıştır. Asıl ününü hece ile yazdığı koşma (IV) semai ve destanlarla elde etmiştir. Özellikle, 1828 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Bayburt’un gördüğü zararı duygusal bir dille (V) anlattığı ağıtıyla büyük ün kazanmıştır.

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangilerine virgül (,) getirilemez?

A) I. ve III.                  B) I. ve V.                  C) II. ve III.

D) III. ve IV.                   E) IV. ve V.

 

21.    (I) Her yıl sonbaharın gelişini yeni bir öykü kitabıyla haber veren yazarın son kitabı okurla buluştu. (Il) Bu kitap başta film senaryosu olarak yazılmış bir metin aslında. (III) Sinema ve televizyon macerası yarıda kalan bu yapıt, tertemiz bir aşk hikayesini anlatıyor. (IV) Sinema ve televizyon düşünülerek yazılan öykü ve romanlarda daha çok aşk konusuna yer veriliyor. (V) Bu, izleyicinin ilgisini daha çok çekmek için yapılı­yor. (VI) Çünkü izleyicilerin büyük bir kısmı, hala, acık­lı aşk hikayelerini izlemeyi tercih ediyor.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci pa­ragraf hangi cümleyle başlar?

A) Il.           B) III.           C) IV.            D) V.            E) VI.

 

22.    (I) Bugünkü Türk şiiri için kullanılan “1980 sonrası” ni­telemesi, herkesin kabul etmesi gereken bir yargıdır. (Il) Doksan yıllık, görkemli sayılabilecek bir geçmişe sahip olan Türk şiirini, 1980’e kadar, çeşitli dönemlere ayırmak kolay olmuştur. (III) 1980’den sonra ise, şair­ler bir akım etrafında toplanmamıştır. (IV) Ancak bu dönem şairlerinin bağımsız olmalarından dolayı, Türk şiirinin çıkmaza sürüklendiği düşüncesine katılmıyo­rum. (V) Şiirimizin bu ürünlerle kendine, akacağı yeni yataklar bulacağını düşünüyorum.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yorum söz konusu değildir?

A) I.            B) Il.            C) III.             D) IV.           E) V.

 

23.    (I) Sanatçımız, geçen hafta duygusal şiirlerden oluşan yeni bir kitapla okurlarının karşısına çıktı. (II) Yalnız ya­şayan bir bireyin doğanın güzellikleri karşısındaki his­lenmeleri var bu şiirlerde. (III) Sanatçının diğer şiirlerindeki tadı bu yapıtında bulmakta güçlük çekiyorsunuz. (IV) Sanatçımızın bir bütün olarak şiirimizin özel tari­hinde bir yeri var, ama şiirler tek tek okununca o etkiyi yapamıyor. (V) Ayrıca kullandığı imgeli ve kapalı dil, şi­irleri anlamayı da güçleştiriyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde düşüncenin olumlu ya da olumsuz olduğu açıkça belirtilmemistir?

A) I. ve Il.                   B) I. ve IV.                   C) II. ve III.

D) Il. veIV.                  E) III. ve V.

24.    Fotoğraf icat edildiğinden beri bir tartışma vardır: Fo­toğraf bir sanat mıdır, değil midir? Genel kanı, fotoğ­rafın bir sanat dalı olduğu yönündedir. Ama hangi fo­toğraf? Hele dijital fotoğraf makinelerinin çıkmasıyla neredeyse herkesin bol bol fotoğraf çekip dergilerde, internette yayımladığı şu günlerde bu soru daha da önem kazanıyor. Sanat, dünyayı değişik yaklaşımla yansıtma işidir. O zaman burada şunu söylemek gere­kir. Fotoğraf, gizli kalmış ayrıntıları öne çıkarırsa sanat” katına yükselir.

Bu parçada fotoğrafın sanat dalı sayılması aşağı-daküerden hangisine bağlanmaktadır?

A)  Nesneleri olduğu gibi aktarmasına

B)  Yayımlanmak amacıyla çekilmesine

C)  Objelerin kapalı yanlarını aydınlatarak sanatsever­leri büyülemesine

D)  Nesnelerin fark edilmeyen yönlerini ortaya koyma­sına

E)  Sanatsal değere sahip olan güzel bir konuyu yan­sıtmak için çekilmesine

 

25.    Aydın insanın temel özelliği kuşkudur. O, bütün geç­miş bilgileri bir neden-sonuç ilişkisi içinde özümser ve onlardan yeni bilgiler üretir. Bireyi, toplumu, sanatı kendi benimsediği ölçütlerle değerlendirmeye tabi tu­tar. Bu noktada aydının etkinliği, kuşku üstüne kurul­muş bir eleştiri etkinliğidir. Durum böyle olunca da ay­dın, hiçbir zaman kesin bir eleştiri ortaya koyamaz. Çünkü yaptığı eleştirileri bir süre sonra değiştirebilir.

Bu parçadan aydınla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Şüpheci bir yaklaşımla eleştiriler yaptığı

B)  Toplumdan kopuk bir yaşam sürdüğü

C)  Tam anlamıyla bitmiş bir eleştiri yapmadığı

D)  Değerlendirmelerinde kendince ölçütler kullandığı

E)  Var olan bilgileri değerlendirip yeni sonuçlara ulaş­tığı

 

26. Yazarın bu yapıtındaki öykülerinin temel özelliği, olay­ların geçtiği çevrenin ve zamanın farklı olmasıdır. Bu­na rağmen öykülerinin hepsinde aynı konuyu, aşk ko­nusunu, işlemiştir. Bunu yaparken, öykülerinin hemen hepsini sürükleyici bir anlatım ve titiz bir dille kaleme almıştır. Dili kullanışta öylesine yeteneklidir ki —.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  kahramanlarını çevreyle uyum içinde karakterize etmeye büyük gayret göstermiştir

B)  öykülerin anlatım yönüyle bir özgünlük taşıdığını söylemek oldukça zordur

C)  öyküleri, konu yönüyle birbiriyle ilgilidir

D)  konu olarak zayıf kalan öyküleri bile çok okunur ha­le gelmiştir

E)  toplumsal duyarlık, yapıtlarının en önemli özelliğini oluşturmaktadır

 

27. Ziya Osman Saba’nın şiirlerindeki içten, sevecen ha­vayı öykülerinde de buluruz. Onun öyküleri bize ço­cukluk çağımızın dokunulmamış, kirletilmemiş, arı öz­lemlerini taşır. Özlemin gerçekleşmesinin olanaksızlı­ğına rağmen, duygudaki inceliği okurda bir kez daha uyandırmak isteyen bir tutum sergiler. Toplum yaşa­mının çelişkilerini, karşıtlıklarını görmezden gelen uçuk bir anlayış değildir bu.

Bu parçadan, Ziya Osman Saba ile ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Öykülerinin şiirlerinden daha yetkin olduğu

B)  Toplumsal yaşama duyarsız kalmadığı

C)  Öykülerinde çocukluğun saf özlemlerini anlattığı

D)  Yapıtlarında sıcak bir tutum sergilediği

E)  Ulaşılması imkânsız özlemleri konu edindiği

 

28.    Sıradan ve orta halli yazarlar, üstün özellikli yapıtlar ortaya koymak için büyük, çarpıcı olaylardan yola çı­karak romanlarını oluştururlar. Ancak gerçek yazarlar, basit bir olaydan bile yola çıksalar, zengin düş dünya­larından yararlanarak onu dört başı mamur bir yapıt haline getirebilirler. İşte bu, yazın dünyasında küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesinin kanıtıdır.

Bu parçada “küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)  Yetkin yapıtların ancak özgün bir içerikle kaleme alınabilmesi

B) Yazmanın, önü alınamaz bir istek haline gelmesi

C)  Okurları etkileyecek konuların tercih edilmesi

D)  Geniş kitlelerce benimsenmenin uzun bir zaman alması

E)  Sıradan bir konudan yetkin yapıt ortaya konması

 

29.    Günümüzde o kadar çok yapıt yayımlanıyor ki, bunla­rı takip etmek mümkün değil. Para verilerek alınıp za­man ayrılan yapıtların hayal kırıklığına uğratması her okuru üzer elbette, işte bu eleştirmen, birer işaret fişe­ğine dönüşen yazılarıyla bu olumsuz durumun önüne geçiyor.

Bu parçada “işaret fişeğine dönüşen yazılar yazmak” sözüyle, sözü edilen eleştirmenle ilgili olarak anla­tılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçıların yetkinleşmesinde katkıda bulunmak

B)  Nitelikli yapıtların farkına varılmasını sağlamak

C)  Gelecek vaat eden sanatçıları belirlemek

D) Yapıtla ilgili eleştirileri dobra dobra dile getirmek

E) Yazılarıyla edebiyatı okura sevdirmek

 

30.    Yazarlık, insanda doğuştan var olan bir özellik değildir. Yazarlık denen dil işçiliğinde ustalık, ancak uzun çalış­malar sonucu elde edilir. Bütün yazarların ilk dönemle­rinde ortaya koydukları eserlerle sonrakileri karşılaştırdı­ğımızda o dil işçiliğinin hangi aşamalardan geçtiği ko­layca anlaşılır. Peyami Safa’nın yirmi yaş eseri olan “Sözde Kızlar” romanını alın. Bununla yine onun “Yalnı­zız” ve “Matmazel Noralya’nın Koltuğu” adlı ustalık dö­nemi romanları arasındaki fark gözden kaçmayacaktır.

Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?

A)  Benzetmeye

B)  Tanımlamaya

C)  Örneklendirmeye

D)  Sayısal verilerden yararlanmaya

E)  Tanık göstermeye

 

31.    (I) Sanatçı, şiire yönelik deneme ve eleştirileri ilgiyle iz­lenen yazarlarımızdandır. (II) Yirmi yılı aşkın bir süre içinde dergilerde çeşitli konularda yazılar yazmıştır. (III) Dergilerde yayımlanmış bu yazılarından derlediği son kitabı bu ay yayımlandı. (IV) Kitabın ilk bölümün­de şiirin genel sorunlarına ilişkin tartışma ve değerlen­dirmeler yer almaktadır. (V) Pek çok şairi yakından ta­nıma olanağı bulan yazar, günümüz şiirindeki yöneliş­leri yakından takip etmiştir. (VI) İkinci bölüm ise Orhan Veli’den günümüz şairlerine kadar yapılan inceleme ve eleştirilerden oluşmaktadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.           B) III.           C) IV.           D) V.           E) VI.

32.    En güç türlerden biri olan tarihi romanda yazar, sanat­çı olmanın yanında bilim adamı ve düşünür olma özel­liklerini de taşımalıdır. Ayrıca milli tarihten alınmış bir konuyu seçen romancı, milletin kültür değerlerini ve millet olma bilincini kendinde duyabilmelidir. Şüphe­siz, gerçeklere bağlılık, tarihi romanın en önemli şart­larından biridir. Ancak titiz bir sanat yeteneği, roman­cıya bazı ayrıntıları değiştirme hakkı verir. Bu hakkı kendinde gören sanatçı, milletinin tarihini sanatsal bir ifadeye bürüyerek yorumladıktan sonra o tarih, mille­tin dikkatini çeker ve ruhunda yer eder.

Bu parçadan, tarihi roman ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Yazarının, milletiyle özdeşleşmiş olması gerektiği

B)  Toplumun, tarihine ilgi duymasını sağladığı

C)  Tarihi gerçeklere mümkün olduğu kadar sadık kal­mayı gerektirdiği

D)  Öteki roman türlerinden daha etkileyici olduğu

E)  Yazarının başka niteliklere de sahip olması gerektiği

 

33.    Günümüzde: “Orta oyununun neresi komik; eskiler buna mı gülüyorlarmış?” diyenler için ben de derim ki: “Pek haksız sayılmazlar. Ama unuttukları birkaç şey var: Orta oyunu bir ekran oyunu değildir, halk ortasın­da canlı olarak oynanır. Bir kere o günün zevk ve es­pri anlayışını yansıtır. İçeriği de o güne uygundur. O zamanın insanlarına eğlence olarak yettiği halde bu­günün insanlarını doyurmaktan uzak olması doğaldır; çünkü zamanla değer yargıları değişmiştir.”

Bu parçada orta oyunu ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakiierden hangisidir?

A)  Kişisel becerilere bağlı olarak seyircileri etkilediği

B)  Konusu yönüyle bugünün insanına da seslendiği

C)  Zamanla değerini kaybettiği

D)  Kendi zamanı ve ortamı içinde değerlendirilmesi gerektiği

E)  Daha çok, söz oyunlarına dayandığı

 

34. (I) Ölen bir kişinin ya da acı bir olayın ardından söyle­nen ezgili şiirlere ağıt denir. (II) Anadolu’da çok yaygın olan ağıt geleneğinin kökleri Orta Asya’ya kadar uza­nır. (III) Eski Türkler, ölülerin ardından yuğ denilen tö­renlerde sagu adını verdikleri şiirler söylerlerdi. (IV) Gü­nümüzde ise ağıtlar daha çok, kadınlar tarafından söylenir. (V) Ağıtların bölgeden bölgeye değişen bir söyleyişi vardır, bu söyleyişten bir ağıtın ait olduğu yö­re hemen anlaşılır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle, dolaylı tümleç, özne ve yüklemden olu­şan birleşik bir cümledir.

B)  II. cümle, içinde ad tamlaması bulunan kurallı bir cümledir.

C)  III. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir eylem cümlesidir.

D)  IV. cümle, yüklemi dönüşlü eylem olan bir cümle­dir.

E)  V. cümle, sıralı bir cümledir.

 

35. Polisiye romanlar, yazınımızın en çok satılan; ancak okunduktan sonra bir kenara bırakılan türlerindendir. Çünkü bir bulmaca, ancak çözüldüğü ana kadar he­yecan vericidir. Yazarın serpiştirdiği ipuçlarına göre ki­min katil olduğunu bulup çıkarma, gelişmiş bir bulma­ca çözme keyfi verir. İşte bundan dolayı diğer roman türleri ikinci, üçüncü kez okunabildiği halde, bir kez okuyup “esrar”ını öğrendiğimiz bir polisiye romanı bir daha okumak anlamsızlasın

Bu parçada polisiye romanlarla ilgili olarak aşağı­dakiierden hangisi vurgulanmaktadır?

A)  Esrarengiz konular içermesinin okumayı tetiklediği

B)  Sadece bir kez okuma gereksinimi duyulduğu

C)  Diğer türlerden ayrılan yönlerinin bulunduğu

D)  Ayrıntıların ancak dikkatli okurlarca yakalanabildiği

E)  Olay akışının, okuyucunun merakını canlı tuttuğu

 

36. Roman ve öykülerde birbiriyle karıştırılan iki önemli kavram vardır: Karakter ve tip. “Tip” daha çok karak­ter etrafında kurgulanmış yardımcı roldedir. Yüzeysel bir betimlemeyle ele alınır. Bunlar olay örgüsünü de­rinleştirmede kullanılır. Olayların içinde pek de ağırlığı olmayan silik kişilerdir: bakkal, manav, komşu, iş ar­kadaşı… Oysa karakter en ince ayrıntısına kadar anla­tılan kişidir. Bu yüzden, —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakiierden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  iç dünyasından dış görünüşüne, hoşlandığı veya hoşlanmadığı her şeye kadar tanırsınız onu

B)  okur, “karakter”i “tip”lerden daha çok sever

C)  her romanda birçok “tip” varken sadece bir “karak­ter” vardır

D)  roman okuru “karakteri” çevresindeki insanlardan biriyle özdeşleştirir

E)  romandaki olaylar her zaman “karakterin” gözün­den anlatılır

 

37. Çocukluğumda resim yapmak, benim en büyük zevkimdi. Gençlik yıllarımda ise büyük bir merakla müzi­ğe yöneldim. O zamandan beri de büyük bir tutkuyla müzik çalışmalarıma devam ediyorum. Uğraş olarak müzikte karar kılmamda ve müziğe aşk derecesinde bağlılığımın oluşmasında, yüreğimde biriken duygula­rın bütün insanlarda ortak olduğunu fark edip bunu en iyi müzikle dile getireceğimi anlamam etkili olmuştur.

Bu sözleri söyleyen kişi, müziğin hangi özelliğini vurgulamaktadır?

A)  İleri yaşlarda öğrenilebildiğini

B)  Diğer sanatlardan üstün olduğunu

C)  İnsanı belli yönleriyle anlattığını

D)  Evrensel bir nitelik taşıdığını

E)  Kolayca anlaşılabilir bir anlatımının olduğunu

 

38.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)  Ünlü yazın adamı, bir yazısında bu sergiden de bir­kaç cümleyle söz etmişti.

B)  Karşı komşumuzun küçük oğlu, profesyonel bir yüzücüymüş.

C)  Bu konuda, Avukat Ayşe Hanım size yardım ede­cektir.

D)  Onun bu yıl da 15 temmuzda izne ayrılacağını duy­dum.

E)  Arkadaşım, THY’de çalışmak için başvuruda bu­lundu.

39.    Yolunuz bir gün İstanbul’a düşerse adı masallara ka­rışan, boğazın kıyılarında dizilmiş o güzelim erguvan­ları görmeyi ihmal etmeyin.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakiierden hangisi söylenemez?

A)  iyelik eki almış birden çok sözcük vardır.

B)  Yüklemi, yardımcı eylemle oluşturulmuş bir bileşik eylemdir.

C)  Koşul eki almış bir sözcük vardır.

D)  “boğazın kıyılarında” sözünün yazımı yanlıştır.

E)  “güzelim” sözcüğü tamlayan eki almıştır.

 

40.    Aşağıdakiierden hangisi “Sanat yapıtı gerçekçi ol­malıdır.” yargısı ile ilgili değildir?

A)  Sokağın, sayfalarına yansımadığı bir yapıtın yazın değeri yoktur.

B)  Kişisel görüşlerine yer verse de her yazar, gözlem­lerinden yararlanarak yapıtını oluşturur.

C)  Yaşamda olup biten her şey, sanatçı duyarlığı ile yapıtlarda kendine yer bulur.

D)  Başından geçen olayları yapıtlarında kullanmayan sanatçı yoktur.

E)  Gerçek sanatçı, her devirde okunabilmek için yapı­tını oluşturur.

1

D

11

C

21

C

31

D

2

E

12

A

22

C

32

D

3

E

13

D

23

A

33

D

4

A

14

D

24

D

34

D

5

C

15

D

25

B

35

B

6

B

16

E

26

D

36

A

7

E

17

C

27

A

37

D

8

A

18

B

28

E

38

D

9

C

19

C

29

B

39

E

10

A

20

B

30

C

40

E

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 5 (Test Çöz – Online) https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-5-test-coz-online.html Thu, 01 Nov 2018 15:09:55 +0000 http://dersimizedebiyat.org/?p=119251 TYT Türkçe Deneme Sınavı – 5 (Test Çöz – Online)

TYT Türkçe Deneme Sınavı - 5

  • Tebrikler - TYT Türkçe Deneme Sınavı - 5 adlı sınavı başarıyla tamamladınız.
  • Sizin aldığınız skor %%SCORE%% en yüksek skor %%TOTAL%%.
  • Hakkınızdaki düşüncemiz %%RATING%%

Yanıtlarınız aşağıdaki gibidir.
Soru 1

Aşağıdakilerin hangisinde, ayraç içinde verilen kavramla cümledeki eylemin çatısı uyuşmamaktadır?

A)Kadın, sokağın ortasında yere düştü. (etken eylem)

B)Adam, bu sıkıntılı işten kolay sıyrıldı. (dönüşlü eylem)

C)Okulun bahçesindeki ağaç dün kesildi. (ettirgen eylem)

D)İki arkadaş önemsiz bir şey yüzünden bozuştu. (işteş eylem)

E) Bu durum kardeşimi çok sarstı. (geçişli eylem)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 2

Yaşam içindeki başarı, sorunlarımız olup olmamasına değil, bu yılki sorunlarımızın geçen yılkilerle aynı olup olmamasına bağlıdır.

Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?

A) Karşılaştığımız sorunları çözerken kullandığımız yöntemler, kariyerimizin nasıl olacağını belirler.

B) İnsan, çözemeyeceğini anladığı sorunları zamana bırakırsa gelecekte daha az sorunla karşılaşır.

C) Gündelik bir sorunun çözümünde çevremizdeki deneyimli kişilerden yardım almak en kestirme yoldur.

D)İnsanların yaşamdaki başarısının ölçütü, sorunlarını çözmekte gösterdikleri performansta saklıdır.

E) Sürekli olarak yeni sorunlarla uğraşmak zorunda kalan kişiler, yaşamda başarılı olamaz.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 3

Bir muhabir, muhalif ve uyumsuz tutumuyla tanınan bir punk şarkıcısıyla punk müzik üzerine yaptığı röportajdan sonra birlikte sokakta yürümeye başlar. Dinlediklerinden biraz da kafası karışmış olan muhabir sorar: "Peki punk nedir?" Müzisyen, yolun kenarındaki bir çöp kutusunu tekmeler ve "İşte punk budur!" der. Birkaç adım sonra muhabir de bir çöp kutusuna tekme atar ve “Punk bu mu şimdi yani?" diye sorar. Müzisyenin yanıtı şaşırtıcıdır: "Hayır! Bu, modaya uymaktır!"

Bu parçada, punk müzik yapan sanatçının vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Müzikseverlere saygı göstermek gibi bir kaygısı olmadığı

B) Müzikte gündelik doğal gürültülerden yararlandığı

C) Müzikle teknolojiyi birleştirmeye çalıştığı

D) Grupla değil, tek başına müzik yapmak istediği

E) Yaptığı müziğin taklit edilmeyen bir aykırılık içerdiği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 4

Şiirde sözcüklerle uğraşmak zordur. Çünkü önemli olan, sözcüklerin özellikle birden çok anlama gelmeleri yanında sesleridir de. İçeriği belirleyen de sözcüklerin seçimidir. Hikâyede ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayızdır: Ritmi, üslubu, hatta sözcük seçimini belirleyen, yazarın kurduğu evren ve o evrende yaşanan olaylardır. Hikâyeye Latinlerin şu kuralı hükmeder: "----" Şiirdeyse bu kuralı şöyle değiştirmek gerekir: "----"

Düşüncenin akışına göre, bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilenler getirilmelidir?

A) Kendini toplumun önüne çıkarma – Toplumun seni yönlendirmesine izin verme

B) Önce şiire başla, arkasından hikâyeye yönel – Önce hikâyeye başla, arkasından şiire yönel

C) Konuya hâkim ol, sözcükler arkadan gelir – Sözcüklere hâkim ol, konu arkadan gelir

D) Hikâye yazarken biçim özü belirlesin – Şiir yazarken öz biçimi belirlesin

E) Duygularını değil düşüncelerini kullan – Düşüncelerini değil duygularını kullan

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 5

(I) Oturup dururken biri “Yüce Türk ulusunun asil evlatları...” gibi bir söz söylemeye başlayınca şaka yapıyor diye güleriz. (II) Ancak bir törende biri kürsüye çıkıp böyle sözler söyleyince bu sözler yerini bulmuş olur. (III) Destanların epik dili, işte buna benzer. (IV) Bu dili, halkın bildiği, kullandığı sözcüklerle günlük yaşamda kullanılmayan dizeler oluşturur. (V) Böyle bir yapıtı dinleyen kişi, tek tek imgeler üzerine düşünerek duygulanmaz. (VI) Tıpkı bir musiki parçasındaki tek tek notaların değil, belli formların güzel ve etkileyici olması gibi.

Düşüncenin akışına göre, bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Çünkü destandaki epik etki, şiirin bütününe dağılmıştır.” cümlesi getirilebilir?

A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 6

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?

A) Takımımızın ilk kez katıldığı bu turnuvadaki başarısını kimse yok sayamaz.

B)Sabahki sınavda 24 kişilik sınıfta bir kalemtraş bulunamamıştı.

C) Bu küçük oyunlarla bizi alt edeceğini sanıyorsa aldanıyor.

D) Kılavuzumuz, gezi planında da bir değişiklik yaptığını söyledi.

E) Geçtiğimiz yaz İç Anadolu'nun önemli şehirlerinden birkaçını gezdik.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 7

Aşağıdaki cümlelerden hangisi, ayraç içinde verilen sözcüğün anlamını içermemektedir?

A)Bu resimlerde, Anadolu'nun binlerce yıllık kilim desenleriyle Batılı, modern resim teknikleri iç içe geçmiş. (sentez)

B) Yazar, oluşturduğu mekân içinde kahramanlarının soluk alıp vermesini, yaşamasını sağlayamamış. (yapaylık)

C) Kent yaşamının karmaşasını ve hızını yansıtmak isteyen bir yönetmen için en uygun yer İstanbul'dur. (üstünlük)

D) Romandaki dil ve anlatım, olayın seyrine ve kahramanların durumuna göre değişim gösteriyor. (uyum)

E) Ana dilini tüm incelikleri ve zenginliğiyle kullanan şairler, ülke sınırlarını kolaylıkla aşıyor. (inandırıcılık)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 8

 Çocukluğumuzda yaz mevsiminin çekici  (I) taraflarından biri, çizgi roman okuma özgürlüğüne kavuşmaktı. Bilgisayarların, televizyonun her evde bulunmadığı, DVD'lerin olmadığı zamanlarda, yaz sıcaklarında eve kapanan çocukların tek eğlencesiydi  (II) çizgi romanlar. Fazla çeşit olmadığından piyasaya yeni çıkan ne varsa (III) alınıp okunur, (IV) okunanlar öteki çocuklardaki çizgi romanlarla değiştirilirdi. Aynı zamanda kitapçılar da okunmuş (V) çizgi romanları alır, satar, değiştirir ya da hemen oracıkta, duvar dibinde okunmak üzere kiralardı.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi eylemsidir?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 9

Çocukluğumda "fuar" sözcüğünün tek anlamı vardı: İzmir 9 Eylül Enternasyonal Fuarı. "Fuar"ı, her yıl aynı günlerde açılarak bölgeye en hareketli günlerini yaşatan etkinliğin düzenlendiği mekânın adı zannederdik. Duvarlar ve çitlerle sınırları belirlenmiş o geniş bahçe, bir ay süren fuar etkinliklerinden sonra park alanı olarak hizmet vermek üzere halka açık tutulur, yine "fuar" olarak anılırdı. Ancak o bir aylık sürenin dışında sönük kalır, tenhalaşırdı. Her yıl büyülü bir coşkuyla başlayan asıl etkinlik, İzmirlilerin yanı sıra bölgenin bütün şehirleri ve hatta bütün ülke tarafından büyük bir heyecanla beklenirdi. Şimdi fuar yok, o heyecan da yok.

Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) Ele alınan konuyla ilgili açıklayıcı bilgiler verilmiştir.

B) İzmir Fuarı'nın şehirdeki etkisinden söz edilmiştir.

C) Karşılaştırmalardan yararlanılmıştır.

D) Geçmişe özlem dile getirilmiştir.

E) Örneklendirmelere yer verilmiştir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 10

Romanda dil, bir hizmetkâr olduğunu unutup efendi rolüne soyundu mu romanın dengesi bozulur. İşlek, akıcı, sanatsal bir dil, geçici olarak okurun gözünde romanı yüceltebilir. Fakat sadece geçici olarak... Dilin tadına varılınca onun gerisinde yatanı görmek ister okur. İşte o zaman hayal kırıklığına uğramamalıdır. Dilin büyüsünden başka bir şey, örneğin yapısal bir değer getirmeyen roman, başarısız romandır.

Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?

A)Romanda dilin bir araç olduğu unutulmamalıdır.

B)Anlatımdaki renkliliğin, anlatılanı gölgelemesine izin verilmemelidir.

C)Özgün bir dil yaratmak, özgün bir roman yaratmanın garantisi değildir.

D)Roman, biçim ve içerik dengesi üzerine kurulmuş bir edebiyat türüdür.

E)Romanda kahramanlar arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 11

İnsanlar başkalarını da kendileri gibi zannediyor. Gazetedeki köşemde ne zaman bir şirketi veya bir kurumu eleştiren yazı yazsam hemen arayıp "Halledilmesi gereken bir işiniz mi vardı?" ya da "Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?" diye soruyorlar. Oysa ben sadece olanlarla ilgili eleştirilerimi yazıyor, fikrimi ortaya koyuyorum. Bu, benim yazar olarak sorumluluğum. Biz yazarlar, hepimiz böyle değil miyiz? Onlara göre ise bizim fikrimiz, sorumluluğumuz yok, ---- var ve bütün yazılarımızı bunlar için yazıyoruz.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

A) duygusal tepkilerimiz

B) kişisel çıkarlarımız

C) beğenilme endişemiz

D) toplumsal görevlerimiz

E) çok okunma amacımız

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 12

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, "doğruların zaman içinde değişebilirliği" anlatılmıştır?

A) Her soru aynı zorlukta olmadığı gibi, her cevap da aynı değerde değildir.

B) İnsan hayatında her zaman sorular kalıcı, cevaplar ise geçicidir.

C) Doğru, elbisesini giyinene kadar; yalan, dünyayı dolaşır.

D) Gerçekler düşleri, düşler gerçekleri etkiler.

E) Her sorunun cevabı o sorunun içinde saklıdır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 13

Bu hazin yolcuların en küçüğü

Bir zaman baktı o viran kuyuya

Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü

Parmağından sıyırıp attı suya

Bu dörtlükte aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Ünsüz yumuşaması

B) Ünsüz benzeşmesi

C) Kaynaştırma ünsüzü

D) Ünlü düşmesi

E) Ulama

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 14

 (I) Tasavvuf felsefesi, 12. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar Türk kültürüne yön vermiştir. (II) Anadolu'da yerleşik ve yarı yerleşik topluluklar arasında farklı uygulama biçimleri gösteren bu felsefe, dinî bir içerik taşır. (III) Belli bir tasavvuf anlayışına bağlı derviş şairlerin şiirleri de bu yüzden bağlı oldukları inanışın gereklerini içeren ilkelerle doludur. (IV) Belki Pir Sultan Abdal'ın kimi şiirleri istisna sayılabilir. (V) Yunus Emre ayrı tutulursa tasavvuf inancını taşıyanların çoğu, şiirlerini didaktik tarzda kaleme almıştır. (VI) Tasavvufî şiirlerin çoğu da böylelikle kişilerin duygularından çok aklına seslenen, onlara bir dünya görüşü aşılamaya çalışırken kuruluğa düşen ürünler olmuştur.

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, kendisinden önceki cümlede belirtilenlere bağlı bir sonucu dile getirmektedir?

A) II. ve III.           B) II. ve V.            C) III. ve V.

D) III. ve VI.         E) V. ve VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 15

(I) Otuz yıl süren araştırmalarda, çocukların yaz tatilinde bir önceki eğitim yılına göre zihinsel yeterlilik bakımından bir ay geriledikleri ortaya çıktı. (II) Başka bir araştırmada da benzer bir sonuca ulaşıldı: Çocuklar tatil boyunca zekâ derecelerinden bir puan kaybediyor. (III) Yaz tatillerini öğretici faaliyetlerle değerlendirmeyen çocukların, yeni öğretim yılı başladığında ötekilere göre geri kaldığı da yapılan araştırmalarla saptandı. (IV) Bu fark kısa sürede kapatılabilse de, çocukların bu durumla hiç karşılaşmaması gerekiyor. (V) Uzmanlar, uzun tatiller sırasında anne babaların, aile çevresinin; okul başladığında ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin bunun bilincinde hareket etmesi gerektiğini söylüyor.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 16

Ön yargı denince aklıma hep lisedeki edebiyat öğretmenimiz gelir. Dersin birinde, gençliğin verdiği saflıkla ön yargılara şiddetle karşı çıkıyorduk. O, "Çocuklar!" dedi, "Ön yargılara karşı ön yargılı olmamalıyız. Çünkü bir metni anlamamızın ön koşulu, o metne ilişkin ön yargılarımızdır. Metinden ne elde etmek istediğimizi bilmiyorsak o metne nasıl yaklaşacağımıza ilişkin bir yöntemimiz de yok demektir." Kafamızda çoktan mahkûm edilmiş bir kavramı, öğretmen bu sözleriyle yeniden tartışmaya açıvermişti.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Ön yargıların günlük hayatta başka, sanatta başka sonuç verdiği

B)Ön yargılı davranışların özellikle insan ilişkilerine zarar verdiği

C) Ön yargıların yanlışı olduğu kadar doğruyu da içerebileceği

D) Gençlerin yaşlılardan daha çok ön yargıya sahip olduğu

E) Dünyada ön yargısız insan bulunamayacağı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 17

Polisiye romanların hepsi "katil kim"den ibaret değildir. İyi polisiye, eleştirir. İyi polisiye yazarı da yaşadığı topluma, çevreye, kültüre, siyasete, insana sorgulayarak bakar; onları deşifre eder. Polisiyenin en ünlü yazarlarından biri olan Agatha Christie'ye bakın. Çoğu romanıyla çökmeye yüz tutmuş İngiliz aristokrasisinin suçlarına odaklanmıştır. O sınıfın üzerindeki saygınlık örtüsünü parçalar, ince ince yerer o sınıfın üyelerini. Kısacası itibarını sarsar soyluların. Bu bakımdan benim son romanımda yaptığım şey, söylendiği gibi, polisiye roman türüne yenilik getirmekten çok, o türün zaten var olan olanaklarını biraz daha genişletmek olarak değerlendirilmeli. Bunu yaparken önceden yaptığım eleştirilerin altını daha kalın çizdiğimin fark edilmesini de isterim doğrusu.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini söylememiştir?

A)Polisiye romanların kendine özgü bir dil ve anlatım gerektirdiğini

B)Polisiye romanların sadece merak ve heyecan öğesi içermediğini

C) Son romanında eleştirelliğin dozunu artırdığını

D) Kendisi hakkında yapılan bir değerlendirmeye tam olarak katılmadığını

E) Bütün polisiyelerin aynı kefeye konulamayacağını

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 18

(I) Televizyon dizilerini değerlendirme ölçütlerimiz ne kadar farklı, ne kadar çelişkili; böyle olması da doğal. (II) Dizilere farklı açılardan bakıyor; onlardan farklı şeyler bekliyoruz. (III) Kimimiz sadelik, ciddiyet ve tutarlılık; kimimiz ölçüsüzlük, çılgınlık ve coşku arıyoruz. (IV) Kimimiz hesaplı, milimetrik, çok iyi üretilmiş sahnelere; kimimiz bir ırmak gibi kendi yolunda akan bölümlere düşkünüz. (V) Sonraki hafta yayımlanmak üzere bölümlerin en ilginç, en heyecanlı yerinde kesilmesinden nefret eden de var; diziyi daha da ilgi çekici kıldığını düşünerek bundan hoşlanan, bunu destekleyen de.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalı virgül (;) yanlış kullanılmıştır?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 19

Sanayi üretimi yerel, ulusal renkleri yok ediyor. Çünkü bunlarda insanın rolü en aza indirgenmiş, hatta ortadan kaldırılmış durumda. Aynı kalıptan çıkmış, birbirinin aynısı yüz binlerce eşya... Dünyanın neresine giderseniz gidin aynı ürünleri görürsünüz. Bu nedenle, el sanatlarının tanıtıldığı etnografya müzeleri şimdi daha çok gerekli. Halkın kendi sanatının müzesi olmadan ulusal bellek oluşmuyor. Nitekim birkaç yüzyıldan beri Batı sanatını tekrarlayıp duruyoruz  ama kendi kültürümüz bir adım ileri gitmiyor. Küreselleşme güç kazandıkça sizi diğerlerinden ayıracak, size ait olan kültür ürünleri daha çok önem kazanıyor.

 Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Etnografya müzelerinin işlevine

B) Küreselleşmenin sonuçlarına

C) Fabrikasyon üretimin zararlarına

D) Ulusal kültürün korunmasına

E) Yerli malı kullanmanın önemine

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 20

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, birden çok neden sonuç ilişkisi vardır?

A)Elektrik teli fırtınadan koptuğu için öğleden sonra ilçeye dört saat elektrik verilemedi.

B)Hava sıcaklığının 3 derece düşmesine karşın kasabanın yaşlıları sıcaktan sokağa çıkamıyordu.

C)Televizyon insanın hayatına böyle egemen olursa toplum her anlamda yoksullaşır.

D)Çocuklarına, kaldırabileceklerinden fazla sorumluluk yüklemeseydi belki de bu tür sorunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı.

E)Filmlerin şiddet içermesi, insanların, istediklerini elde etmede şiddeti bir yöntem olarak görmesine neden oluyor.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 21

(I) Bir sanat yapıtı, konunun nasıl ele alındığı, nasıl işlendiği açısından değerlendirilmelidir. (II) Bunun için, bir sanat yapıtının değerlendirilmesinde esas olan, anlatılandır, yani konudur. (III) Hemen hemen bütün sanatçı ve eleştirmenler bu bilinçle hareket eder. (IV) Ama bazı kişiler, beğendikleri, onayladıkları bir konuyu işleyen yapıtı güzel ve değerli bulurlar. (V) Bu tür değerlendirmeler, bir portreyi sevgilisine benzediği için güzel bulmak gibidir; oysa sanat eleştirmenleri, perspektife, anatomiye, çizgilerin ve renklerin kullanımına önem verir değerlendirmelerinde.

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi parçada anlatılan düşünceyle çelişmektedir?

A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 22

Yazınsal yapıtlar, yaratıldıkları dile özgü anlam ve anlatım olanaklarıyla donanmıştır. Bir yazınsal yapıt asıl anlamını ve değerini yaratıldığı dilin içinde bulur. Yapıtın içeriğini biçiminden büsbütün ayıramayacağımıza göre, hiçbir yazınsal yapıt eksiksiz olarak başka bir dile çevrilemez. Her çeviride, az ya da çok kaybolan bir şeyler vardır. Öte yandan, dünya üzerindeki okurların yüzde doksanı İlyada'yı, Hamlet'i, Savaş ve Barış'ı, Don Kişot'u çevirilerinden okumuş ve sevmiştir. Bu da gösteriyor ki ----.

Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) okurlar, biçimi öze tercih etmektedir

B) çeviri, gerekli ve vazgeçilmez bir etkinliktir

C) her çeviri aynı kalitede değildir

D) çevrilemeyen yapıtlar daha değerlidir

E) sanatsal metinler, bilimsel metinlerden kolay çevrilir

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 23

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?

A) Tüketici davranışları üzerinde yapılan çalışmalar / alışveriş merkezlerinde yapılan müzik yayınlarının / müşterileri daha fazla tüketmeye yönelttiğini / ortaya koydu.

B) İstanbul'daki birçok alışveriş merkezinde / fon müziği kavramı / satışların artırılması amacıyla / istismar ediliyor.

C) Son yıllarda / birçok tüketici / mağazalarda kulakları sağır edercesine yapılan müzik yayınlarına / karşı çıkıyor.

D) Her ortamda bangır bangır müziğe maruz kalan, gürültü yüzünden iki laf edemez hâle gelen insanlar / müziğin zararlı etkilerine karşı / örgütleniyor.

E) Yeni kurulan "muziksizmekanlar.com" adlı site / insanların gürültüsüz bir ortamda oturup kafasını dinleyebileceği yerlerin listesini / yayımlıyor.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 24

Ressam Mustafa Salim, beş yıllık aradan sonra Ankara'daki Atlas Sanat Galerisinde "Meditasyon" başlıklı yeni resim sergisini açtı. Geçmişte Monet çağrışımı yapan izlenimci resimleriyle dikkat çeken ressamın, bu sergideki resimlerinde soyut bir anlayışa yöneldiği görülüyor. Mustafa Salim, eşit fırça darbeleriyle ritmik yinelemeler yaratarak gökyüzü ve yeryüzü temalarını örgüsel bir biçimde yansıtıyor. Bir sorgulama mekânı olarak kullandığı tuvale resmettiği doğa, değişik renklerle homojen bir dağılım sunuyor. Bu dağılım, izleyiciyi belli bir noktaya odaklayarak izleyicinin denge kurmasını, dinginleşmesini sağlıyor. Böylece meditasyon, amacına ulaşıyor.

Bu parçada tanıtılan ressamla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Resimlerini nerede sergilediğine

B) Sanat anlayışında nasıl bir değişim olduğuna

C) Resimlerinin izleyicide ne gibi etkiler yarattığına

D) Resimlerin yapımına ne kadar zaman harcadığına

E) Resimlerini yaparken ne tür teknikler kullandığına

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 25

Bir kişiyi anlamak, dünyanın o kişinin bakış açısından nasıl göründüğünü kavramaktır. Bunun için hem bilgiye hem de hayal gücüne ihtiyaç duyarız. Romancı olarak esas işimizin elden geldiğince tek tek bütün roman kişilerinin yerine geçmek, romanın anlattığı dünyayı onların gözünden görmek olduğunu hiç unutmamaya çalışırız. Bu işin en zor yanı, bize ruhsal olarak benzemeyen kişilerin bakışını yakalamaktır. En tuhaf yanı ise onların gözüyle dünyaya bakarken kimi özelliklerimizi de onlara vermemizdir.

Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar için aşağıdaki yargılardan hangisinin söylenmesi uygun olmaz?

A)"İnsanları anlamanın yolu, empatiden geçer." ilkesine bağlıdır.

B)İyi romancıların, kahramanlarıyla özdeşleşerek yazdığına inanmaktadır.

C)Kendi bakış açısını yansıtmayan kişilere romanlarında yer vermemektedir.

D)Kendi özelliklerinden bazılarını kahramanlarına aktarmaktadır.

E) Roman sanatında bilginin ve düş gücünün önemli olduğunu

düşünmektedir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 26

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?

A) "Ateş Hırsızları Söylencesi” unutulmaz bir kitaptır.

B) 2007 yılında Türk Dil Kurumunun 75. yılını kutladık.

C) Yontma Taş Devrinden sonra Cilalı Taş Devri gelir.

D) Brüksel lahanası ve Hindistan cevizi aldılar.

E) Biraz ileride İzmir saat kulesi karşınıza çıkacak.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 27

(I) Fotoğraf makineleri, kameralar, hiçbir dönemde olmadığı kadar hayatımızın içinde. (II) Dijital teknolojiyle birlikte lüks olmaktan çıkan fotoğraf makinelerini artık herkes kolayca edinebiliyor. (III) Ayrıca akıllı telefonların hayli geliştirilmiş fotoğraf özelliği, yanınızda bir şey taşımadan size fotoğraf çekme olanağı sunuyor. (IV) Bütün bunlara, çekim sonrası baskı aşamasının da dijital teknolojiyle birlikte ortadan kalkmış olmasını ekleyince ortaya bugünkü sonuç çıkıyor. (V) Piyasaya çıkan bir sürü ürün ve model arasından hangisini seçeceğimiz konusunda kafamız karışıyor. (VI) Çevremiz, gündelik hayatın her anında olup biten her şeyi fotoğraflayıp sosyal paylaşım sitelerine aktaran kişilerle dolup taşıyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 28

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?

A)Ülkemizin şehirler arası yollarında en çok yaygın ulaşım aracı, otobüstür.

B)Akdeniz Bölgesi'ndeki kimi plajlarımız, dünyanın en iyi plajları arasında sayılıyor.

C)Detaylı araştırma yapmadığımız için bu konudaki bilgilerimiz sınırlıdır.

D)Spora başlamadan önce ısınma hareketleri yapmak, olası sakatlıkları önler.

E) Galiba birkaç yıl içinde ev telefonları da tarihe karışacak.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 29

Aşağıdakilerin hangisinde ayraç içinde verilen kavram cümlenin içeriğiyle uyuşmamaktadır?

A) Roman okurken kendimizi olayın akışına kaptırsak da zihnimiz hep arkalarda bir yerde bir amaç, bir düşünce, bir niyet, gizli bir merkez arar. (yazınsal metnin bildirisi)

B) Macera, aşk ve dedektif romanları, bundan sonra ne olacak diye; modern, edebî romanlar ise yazar nasıl bir atmosfer yaratmış diye okunur. (kategorize etme)

C) Roman okurken aklımızın bir yanıyla yazarın anlattığı şeylerin ne kadarını yaşadığını, ne kadarını hayal ettiğini anlamaya çalışırız. (yerelden evrensele varma)

D) Roman okumak, bir noktadan hareket ederek birbiriyle çelişen birçok düşünceyi huzursuzluk duymadan aynı anda görebilmek ve anlayabilmek demektir. (çok anlamlılık)

E) Roman okurken yazarın görüp anlattığı şeylerin kendi hayatımızdan bildiğimiz somut şeylere benzeyip benzemediğini sürekli olarak sorgularız. (gerçeğe uygunluk)

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 30

(I) Gazetelerdeki köşe yazıları giderek magazinciler tarafından yazılmaya başlandı. (II) Bir zamanlar siyaset veya ekonomi alanında yazı yazanlar bile günümüzde magazine kayıyorlar. (III) Okunmak için bunun zorunlu olduğunu hissediyorlar herhâlde. (IV) Çünkü bir ömür vererek yazılan bilim kitapları en fazla bin adet satılırken kulaktan dolma bilgilerle yazılan "çerez" kitaplar, rekor üstüne rekor kırıyor. (V) Televizyonlarda dizi ve magazin haberleri yayımlamaktan bilim programlarına, belgesellere zaman kalmıyor. (VI) Dünyayı değiştirebilecek buluşlar çabucak geçiştiriliyor; manken, futbolcu, sarhoş sürücü haberleriyse dakikalarca yayımlanıyor.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılması uygun olur?

A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 31

(I) Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyılın başlarında Batı tarzı eğitimi benimsemekte yaşanan sıkıntıların ardından yurt dışına öğrenci gönderilmeye başlandı. (II) Osmanlı yönetimi ilk kez III. Selim zamanında Fransa büyükelçisinin yardımıyla İshak Efendi'yi eğitim için Paris'e gönderdi. (III) Sultan II. Mahmut da konu üzerinde önemle durdu ve 150 öğrenciyi Avrupa'ya yolladı. (IV) 1834'te Mekteb-i Harbiyenin açılmasından sonra bu okulu bitiren üstün yetenekli öğrencilerin Paris, Viyana ve Londra’daki askerî okullara gönderilmesi neredeyse bir kural hâlini aldı. (V) 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da o kadar çok Osmanlı öğrencisi bulunuyordu ve Osmanlı bunlar için 1856'da  Paris'te  Mekteb- i Osmani adıyla bir okul bile açıldı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. ve IV.sü, kurallı ve birleşik eylem cümleleridir.

B) II.si, zarf tümleci ve dolaylı tümleç içeren basit cümledir.

C) III. ve V.si, bağlaçla bağlı cümlelerdir.

D) IV. cümlede birden fazla eylemsi vardır.

E) V. cümlede açıklayıcı ara söz kullanılmıştır.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 32

 I. Ek eylem

II. Birleşik sözcük

III. Hem yapım hem çekim eki almış sözcük

IV. Eylemsi eki

Aşağıdakilerden hangisi, yukarıda verilen dil bilgisel öğelerin tümünü örneklendirmektedir?

A)            Ağustos çekildi, eylülün sesi / Birazdan konuşacak

"Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar"

B)            Yağmurun eşliğiyle çocuğunu emziriyor yaz

Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar

C)            Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı

Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar

D)            Yosunların kapılara usulca / Tırmanıp yerleştiği

Yani eylülün sesi bu ise çok iyi baylar

E)            Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız

Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 33

Günümüz edebiyatında tanık gösterme yöntemi çok revaçta. Birçok yazar, yazılarında büyük yazarlardan alıntılar yapıyor. Yazmaya yeni başlamış, daha neyin ne olduğunu öğrenmenin ilk basamaklarını tırmanan gençlerin yazıları bile Dante'nin, Hugo'nun, Dostoyevski'nin, Beckett'ın sözlerinden geçilmiyor. Klasikleşmiş yazarlardan alınan cümleler, bu yapıtlarda gecekondu duvarındaki eski tapınak taşları gibi duruyor.

Bu parçanın son cümlesinde vurgulanmak istenen düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?

A)Alıntıların kullanıldığı yapıtların sanatsal bakımdan niteliksiz olduğu

B) Genç yazarların her yapıttan alıntı yapmaması gerektiği

C) Alıntıların hangi yazara ait olduğunun belli olmadığı

D) Alıntı cümlelerin yerli yazarlardan seçilmediği

E) Alıntılanan parçaların yeterince dikkat çekici olmadığı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 34

Hayır, buna katılmıyorum. Bunu söyleyenler ya romanımı dikkatli ve doğru okumadılar ya da benim roman anlayışımı bilmiyorlar. Eğer bir eleştiri yapılacaksa bunun tersi daha uygun olurdu. Çünkü ben romanda önce kahramanlar yaratıp sonra o kahramanlara uygun x, y, z gibi olaylar bulmaya çalışmam. Ben önce x, y, z gibi konuları, olayları bulurum; sonra o konu ve olaylara en uygun kahramanları yaratmaya çalışırım. Hatta bu yüzden, romanlarıma ad koyarken o romanlardaki kahramanların adını kullanmam.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiştir?

A)Romanınızda ele aldığınız konunun kahramanın gölgesinde kaldığı yönündeki eleştiriyi haklı buluyor musunuz?

B)Son romanınızın adı ile konusu arasında uyumsuzluk olduğu söylenebilir mi?

C)Yarattığınız kahramanların gerçek hayatta rastlanmayan kişiler olduğunu söyleyenlere katılıyor musunuz?

D)Son romanınızdaki kahramanların, karakterden çok tip özelliği gösterdiği iddialarını doğru buluyor musunuz?

E)Romanınızda gizemli olaylardan gerçeğe pek yer kalmadığını söyleyen eleştirmenlere hak verilmeli mi?

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 35

Neden sonra uyuyakaldı. Gece boyunca bir su aktı durdu düşünde. Bir iki kere yataktan kalktı, muslukları sıktı ama onlardan değildi gelen ses. Su, boyuna aktı. Ama odanın tavanı alçalmadı, duvarları iki yandan yaklaşmadı, yatağı altından kaymadı... Evet, karabasanlardan uzak bir geceydi. Su akıyordu sadece. Bu da ta çocukluğundaki çocuk seslerini anımsatıyor, pek de rahatsız etmiyordu onu. Sabah kalktığında camdan bakmak istemedi canı. Gecenin büyüsü hemen bozulacaktı. Dışarıda kentin beylik bir pazar sabahı vardır mutlaka. Kurşuni gök, yoğun baca dumanlarını acımasızca bastırıyordur yine insanların üstüne.

Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?

A)Olanlar, her şeyi bilen bir anlatıcının bakış açısından verilmiştir.

B) Anlatımda söz sanatlarına yer verilmemiştir.

C) Öyküleyici ve betimleyici öğeler bir arada kullanılmıştır.

D) Sıkça tekrarlanan durumlardan söz edilmiştir.

E) Kahramanın ruhsal yapısına özgü ayrıntılar verilmiştir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 36

 Lamartine, en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığını soran bir gazeteciye, bir gece ormanda yürürken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini söylemiştir. Ölümünden sonra odasında bulunan notlardan anlaşılmıştır ki şair, o şiiri yıllar boyu yazıp silip düzeltmiştir. Bu, gece gündüz sınava çalışan ama sınav sabahı geldiğinde hiç çalışmadığını söyleyen öğrencinin tutumuna benzer. O öğrenci, o sınavdan aldığı yüksek puanı çalışmasına değil de zekâsına bağlamamızı beklemektedir. Lise yıllarında çoğumuz bunu yutmamayı öğreniriz. İlhamla yazdığını söyleyen şairler de benim gözümde böyledir.

Bu parçada "ilham"la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?

A) Şairlerin yaratıcı ve saygın görünmek için başvurduğu bir tür hile olduğu

B) Şiirde, emekten daha önemli bir unsur olarak öne çıktığı

C) Kimi sanatçılarda çok, kimilerinde ise az bulunduğu

D) Şairlerin kendilerini çevreden soyutlamasını gerektirdiği

E) Şairlerin aynı konuyu farklı ilhamlarla yazabileceği

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 37

Sadece edebî eleştiri değil, en genel anlamıyla eleştiri bugün en çok gereksinim duyduğumuz şey. Karşılaştığımız olayları, durumları, kurumları, düşünceleri, gelenekleri eleştirebilmek yani... Biz insanız ve bizim ülkemiz burası. Donmak, kalıplaşmak yüzyıllardan beri yavaş yavaş çürütüyor bizi, uygar dünyadan uzaklaştırıyor. Bütün toplum aynı salgın hastalığa yakalanmış gibiyiz: Eleştirmeme hastalığı. Bugün birtakım tabuların yıkılışını umutla izlerken birtakım başka tabuların aynı bağnazlıkla yaratıldığını ve yıkılan tabuların yerini aldığını kaygıyla seyretmekteyiz.

Bu parçanın bütününde yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Yazınsal eleştirinin bilimsel değil, duygusal yöntemlerle yapılmasından

B) Bireylerin, kendilerini eleştirmek yerine hep başkalarını suçlamasından

C) Çağdaşlaşmanın, iyi ya da kötü her şeyi eleştirmek sanılmasından

D) Eleştirinin yalnızca olumsuzluklara yönelik bir kavram olarak görülmesinden

E) İnsanların, düşünceleri sorgulama alışkanlığı edinememiş olmasından

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 38

Orhan Veli'nin Aragon'dan çevirdiği "Elsa'nın Gözleri" şiiri, bir çeviri başyapıtıdır. Orhan Veli, 10 dörtlükten oluşan bu şiirin sadece 5 dörtlüğünü çevirmiş, kaynak metnin 4, 5, 6, 7, ve 8. dörtlüklerini çevirmemiştir. Belli ki bu dörtlükleri Türkçe söylemede ötekilerdeki kadar başarılı olamadığını kavramış ve bırakmıştır. Onları da çevirseydi büyük olasılıkla "çeviri kokuyor" eleştirisine maruz kalacaktı. Ben de şiir çevirdiğim için biliyorum: ---- Bunu fark etmek ve orada durmak gerekir. Orhan Veli de işte bunu yapmıştır.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

A) İyi bir çeviri yapsan da kimseye yaranamazsın.

B) Bir dilde yaratılan şiirin tümü, başka bir dilde tam karşılığını bulamayabilir.

C) Her iki dili de iyi derecede bilmeyenler, çeviriye soyunmamalı.

D) Bir şiiri çevirmek, bir bakıma, onu başka bir dilde yeniden yaratmaktır.

E) Şiirin çevrildiği dil, kaynak metnin dilinden daha zengin olabilir.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 39

O saatlerde serpilir gülüşün

Bir avuç su gibi içime, ey yâr

Senin de başında o çılgın rüzgâr

Deli deli esiverirse bir gün

Beni unutma

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Ünlem (seslenme) öbeği

B) İlgeç öbeği

C) Belirtisiz ad tamlaması

D) Birleşik zamanlı eylem

E) Niteleme sıfatı

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Soru 40

 I. Sınavı kazandığımı duymuş ama inanmamıştı.

II. Mektubu yazmış ama postaya vermemişti.

III. Kitabı almış ama okumamıştı.

IV. Arkadaşını çağırmış ama gelmemişti.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatım bozukluğu vardır?

A) I. ve II.             B) I. ve III.            C) I. ve IV.

D) II. ve III.           E) III. ve IV.

A
A
B
B
C
C
D
D
E
E
Sınavı tamamlamak için butona tıklayınız, yanlışlarınız gösterilecektir. Sonuçları al.
40 tamamladınız.
]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 24 https://dersimizedebiyat.org/ygs-deneme-sinavi-24.html Sat, 11 Jan 2014 19:55:58 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=8781 TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 24

1. Yapıtınızda bir konuyu işlerken kullandığınız anlatım geliştikçe, konuda gerileme oluyor, çünkü çarpıcı an­latım öne çıkıyor. Bir başka deyişle, okur, parmağınız­la gösterdiğiniz şeye değil, elinize bakmaya başlıyor.

Bu parçada geçen “okurun, parmağınızla gösterdiği­niz şeye değil, elinize bakmaya başlaması” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanat yapıtında konunun anlatımdan daha önemli hale geldiği

B)Okurun, yapıttan sanatçının anlatmak istediğini de­ğil, kendi istediğini anladığı

C) Okurun anlatılanları geri planda tutup anlatımı ge­rektiğinden fazla önemsediği

D) Okurun, yapıtlarda kendi yaşamından ayrıntılar bul­mak istediği

E) Sanat yapıtında içerikle anlatımın birbirinden ayrı­lamayacağı

 

2. Yazar, gerçekleri anlatır eserlerinde: ne var ki değişti­rir gerçekleri, yeniden biçimlendirir kendince yorum­lar. Yazarı yazar yapan, onun bu yanıdır. Bu özellikleri taşımayan da yazardır elbette, ama kimliksiz, dahası yarınsız bir yazardır.

Bu parçada altı çizili sözlerin yerine sırasıyla aşa­ğıdakilerden hangileri getirilebilir?

A)  Sıra dışı – kalıcı

B)  Sıradan – kısa ömürlü

C)  Yalın – evrensel

D)  Kalıcı – sıradan

E)  Özgür – güncel 



3. Bu sanatçımız, gerçek yaşamdakilerden çok, okudu­ğu kitapların dünyasındaki insanlarla içli dışlı olmuş­tur. Yani kişilik kumaşı, kitapların tezgâhında dokun­muş biridir o.

Bu parçada “kişilik kumaşının, kitapların tezgâhında dokunması” sözüyle, söz konusu sanatçıyla ilgili ola­rak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Yaşamını, kitaplardan edindiği bilgilerle yönlendir­diği

B)  Kitapların sunduğu yaşamı gerçek yaşamdan üs­tün tuttuğu

C)  Kitaplardaki kahramanları çok beğendiği

D)  Karakterinin, kitapların etkisiyle biçimlendiği

E)  Kişilik oluşumunda düş dünyasından etkilendiği

 

4. Necati Cumalı bir söyleşisinde, “İyi tanıdığım bildiğim insanlardan yola çıkarak öykülerimi yazarım, çünkü

Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülürse yukarıda belirtilenin bir gerekçesi olur?

A)kahramanlarımı doğal bir biçimde sunmam, yakın olduğum insanlardan yararlanmamı gerektirir.

B)okurların  beğenisini  kazanmak onları düşünsel açıdan beslemeye bağlıdır.

C)okurun yazardan beklediği, onu yaşam gerçekle­rinden uzaklaştırmasıdır.

D) günlük yaşamın yoğunluğunu  yaşayan  okurlar, farklı bir dünyada dolaşmak istiyor.

E) özgün bir dille öykü yazmak için her yazar, günlük konuşma dilinden beslenir.

  

5. (I) Deneme türü, edebiyatımıza Tanzimat Döneminde girmiştir. (II) Sıcak bir anlatımın yer aldığı bu tür edebi­yatımızda çok sevilmiştir. (III) Pek çok önemli yazar bu türde başarılı yapıtlar ortaya koymuştur. (IV) Edebiyat dünyasını tanımanın yollarından biridir deneme yazıla­rını okumak. (V) Çünkü edebiyatımızın üst seviyede tartışma noktaları ve birçok gizli gündemi deneme ya­zılarında kendine yer bulur. (VI) Bu bilinçle ben okulda ya da başka bir yerde bu tür deneme yazılarını oku­mayı genç okuyucularımıza öneriyorum.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci pa­ragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.             B) III.            C) IV.            D) V.           E) VI.

 

6. —- Daha açık söyleyeyim: Elimizde Ağrı Dağı’nın bir tablosu olsa, ona bakarken ne duyarız? Doğrudan doğruya Ağrı Dağı’na bakarken duyduklarımızı mı? Hiç sanmam. Çünkü tablodaki Ağrı Dağı, sanatçının, o resmi yaparken doğan iç gerçekleriyle, duyguları ve düşünceleriyle yoğrulmuştur. O, Ağrı Dağı değil, bam­başka bir şeydir artık; yani doğanın bir gerçekliği de­ğil, sanatçının ellerinde şekillenen bir sanat yapıtıdır.

Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?

A)  Ressamlar, dış gerçeğe kendi iç dünyalarını da ka­tarak yapıtlarını oluşturur.

B)  Resim, görünenden yola çıksa bile, ortaya çıkan yapıt, görünenden farklıdır.

C)  Bir ressam ben şu manzarayı resmedeceğim, de­se de ortaya çıkan resim artık o manzaradan tama­men farklı bir şeydir.

D)  Her ressam, yaptığı resme mutlaka kendinden bir şeyler katar.

E)  Bir resimde betimlenen yeri daha önce hiç görme­miş bir insan, o yeri gördüğünde yabancılık çek­memelidir.

 

7. (I) Yazmaya başladığımda yaşadığım süreç, bir senar­yo yazarının yaşadıklarına benziyor. (II) Önce ana ka­rakteri düşünürüm. (III) Hikâye, bu karakterin başına gelebilecek en kötü şeyi bulduğumda ortaya çıkar. (IV) ilk taslaklarımı kurgunun ne yönde ilerleyeceğine dair genel bir fikirden yola çıkarak yazdığımı söyleye­mem. (V) Bu taslaklar da olsun sonraki çalışmalarımda olsun ortaya çıkacak düğüm ve kırılma noktalarını hiç­bir zaman önceden belirlemem.

Bu parçada düşüncenin akışına göre numaralan­mış cümlelerin hangisinden sonra “Bu yüzden öy­kü yazma serüvenim sürprizlerle, beklemediğim geliş­melerle doludur. ” cümlesi getirilebilir?

A) I.             B) II.            C) III.             D) IV.             E) V.

8. (I) Oyuna çocukların da izlerken eğlenebileceği şekil­de farklı karakterler ve eğlence unsurları serpiştirilmiş. (II) Oyun mümkün olduğunca hareketli bir yapıda kur­gulandığından çocuklar izlerken oyuna katılabiliyor ve eğlenebiliyor. (III) Sahnede yer alan iki çocuk oyuncu­nun. aslında tiyatroyu izlemeye gelen çocuklardan hiç­bir farkı yok. (IV) Onlar da izleyicilerle birlikte öğreniyor ve tiyatroya daha da bağlanıyorlar. (V) Çocuklar, bir ta­raftan eğleniyor diğer taraftan da tiyatronun sıcak orta­mıyla karşılaşarak sanatsal beğenilerini geliştirmiş olu­yor.

Bir tiyatro oyununun ele alındığı bu parçayla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, bir saptama yapılıyor.

B)  II. cümlede, bir yargı gerekçesiyle ortaya konuyor.

C)  III. cümlede, oyuncuların, seyircilerin beklentisine gö­re performans sergilediğinden söz ediliyor.

D)  IV cümlede, oyuncuların tiyatro sevgisinin arttığın­dan söz ediliyor.

E)  V cümlede, tiyatronun çocuklara olan katkısına deği­niliyor.

  

9. (I) Orhan Kemal’in yüzü sokağa dönüktü, oradan aldığı herhangi bir ayrıntı üstüne bir öykü yazabilecek duyar­lıktaydı. (II) Gerçek yaşantılar üstüne öyküler yazıyordu, onları, gerçek hayatın aynısı olmaktan çıkarıp edebiyat yapıtı formatına dönüştürmeyi başarıyordu. (III) Anlattık­larından yola çıkarak onun yaşadığı semti ve bu semtin insanlarını bulabilirdiniz öykülerinde. (IV) Bütün gerek­siz çapakları temizlemek, en pırıltılı sözcükleri seçmek, onun yazın anlayışının temelini oluşturuyordu. (V) Bü­tün bunlar, Orhan Kemal’in sanki çok kolay üstesinden gelebildiği ancak gerçekte çok güç olan özelliklerdi.

Orhan Kemal’in ele alındığı bu parçadaki numara­lanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenler­den hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, öykülerini oluşturduğu kaynağa yönelik bilgiler veriliyor.

B)  II. cümlede, yazın anlayışıyla ilgili bilgi veriliyor.

C)  III. cümlede, öykü kişilerini çevresinden seçtiği an­latılıyor.

D)  IV. cümlede, öykülerinin içeriğine yönelik bilgiler ve­riliyor.

E) V cümlede, anlatımsal zorlukların kolayca üstesin­den geldiği belirtiliyor.

10. (I) Kitapta on üç güzel öykü var bunların tamamı fark­lı anlatımlarla kurgulanmış. (II) Bu öykülerin hepsi, farklı sosyal çevrelerden çocukların; aileleri, çevreleri, okulları ve arkadaşlarıyla sağlıklı bir ilişki kurmaya ça­lışmalarının hikâyesidir. (III) Öyküler okuyucuyu içine çekiyor, bir öykü biter bitmez diğerine başlamak isti­yorsunuz. (IV) Yazar kitapta gençlere, “Bakın, bu öy­küler sizin ve tüm gençlerin; dertleriniz, neşeleriniz or­tak.” diyor. (V) Ayrıca bu öykülerle gençlere karşılaştı­ğı sorunlardan kurtulmanın yollarını da öğretiyor.

Bir öykü kitabının ele alındığı bu parçada numara­lanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenler­den hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, öykülerin biçeminin özgün olduğun­dan söz ediliyor.


B)  II. cümlede, yapıtının içeriğiyle ilgili bilgi veriliyor.

C)  III. cümlede, sürükleyici bir özelliği olduğu anlatılı­yor.

D)  IV. cümlede, yazarın, öyküleriyle ilgili görüşleri alın­tı yoluyla ortaya konuyor.

E)  V. cümlede, öykülerin salt sanat kaygısıyla yazıldı­ğı belirtiliyor.

11.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili adıl öz­neyi pekiştirerek belirtmiştir?

A)  Onun da bizimle geleceğini sanmıyorum.

B) Yapamadığın soruların bazılarını arkadaşına sorabi­lirsin.

C)  Konferans salonunda o saatte kimse bulunmaz.

D)  Futbol turnuvasını biz kendimiz düzenledik.

E)  Kitabı, o alanda uzman birisine danışarak aldım.

12. (I) İlk gençlik yıllarımda en çok istediğim şey kendime ait bir odamın olmasıydı. (II) Kardeşimle paylaştığım oda, hayallerime dar gelirdi. (III) Oda sadece bana ait olduğunda sanki daha özgür, daha iyi olacaktım. (IV) Şimdi kendime ait, rengârenk tablolarla süslü bir odam var. (V) Ancak çocukluğumun en güzel günlerini geçirdiğim kardeşim hayatta değil ne yazık ki.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi an­lamca olumsuzdur?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

13. (I) Karadeniz’de yaşam ahşapla iç içedir hep. (II) Ge­çimlerini ormandan sağlayan insanlar, ahşap evlerde oturur; evde, bahçede ahşap malzemeler kullanır, onunla ısınır. (III) Plastik ve metal girmemiştir henüz onların bu doğayla iç içe yaşamlarına. (IV) Odadan odaya geçerken ahşap tabanın çıkardığı ses kulakla­rını okşar. (V) Bebeklerini ahşaptan beşiklerde uyutur, çocuklarına ahşaptan oyuncaklar yaparlar.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  I. cümle kurallı, bir isim cümlesidir.

B)  II. cümlede birden çok çekimli eylem vardır.

C)  III. cümle yüklemi geçişsiz bir eylemdir.

D)  IV. cümlede, farklı türde eylemsilere yer verilmiştir.

E)  V. cümle öznesi ortak bir sıralı cümledir.

14.   Tarih boyunca da çeşitli gezginler farklı adlarla anmışlardır

                                  I

bölgeyi. Bir başka rivayete göre ise şöyledir Kandilli’nin bu adı alışı:

                       II                      III

Geceleri gemicilere işaret vermek için sürekli yakılan işaret fenerleri

                                                           IV

nedeniyle bu semte Kandilli denmiştir. Burada 18. yüzyıla kadar bir

                                                                                                  V

yerleşim olmadığı biliniyor.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri edat (ilgeç) değildir?

A) I. ve II.                     B)l. ve V.                  C) II. ve IV.

D) III. ve IV                   E) IV. ve V

 

15. (I) Benim kaplanlara olan ilgimin tutkuya dönüştüğü zaman, onlarla ilk kez yüz yüze geldiğim andır. (II) Vah­şi doğada 15-16 yıl ömrü olan Bengal Kaplanı bana sa­rı gözleriyle, aslında ne kadar önemsiz olduğumu his­settirmişti. (III) Büyük gruplar halinde yaşayan Afrika aslanları ise “en büyük sosyal kedi” olarak tanımlanı­yor. (IV) Onların bu sosyal gruplarına ise ‘pride’ adı ve­riliyor. (V) Tüm vahşi kediler gibi aslanların da en temel davranışları yaşadıkları ortama göre değişkenlik göste­rebiliyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede farklı türde adıllar bir arada kullanılmıştır.

B)  II. cümlede ünlü düşmesi ve ünsüz türemesi vardır.

C)  III. cümledeki “ise” sözcüğü, bağlaçtır.

D)  IV cümlenin yüklemi, dönüşlü bir eylemdir.

E)  V cümlede bir yeterlik fiili kullanılmıştır.

 

16.   Gaziantep’in yakınındaki Yesemek yöresinde 200’den fazla bazalt

                                                              I

heykel taslağı kendi doğal ortamında ser­gileniyor. Bu bölge, MÖ 2000’in dördüncü çeyreğiyle MÖ 8. yüzyıl arasında, Güneydoğu

                                     II                                                        III

Anadolu’nun en büyük taş ocağı ve heykel işleme atelyesiydi.

                                            IV                                            V                         

Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV            E) V

17.    Set set yükselen sümbül ve lâle kokuları, kasırlar ve şadırvanlarla

dolu olan o eşsiz bahçe belki artık yok, ama burası baştan başa bir mavi bahçe, bir yaz bah­çesi zaten.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Belirteç                              B) Niteleme sıfatı          C) işaret adılı

D) Sıfat-fiil                             E) Belgisiz adıl

 

18.     (I) Yazar. Okuma Yolculukları adlı kitabında, has edebi­yata ilgi duyan her okuruna bir bilet veriyor ve edebiyat dünyasının derin sularına doğru bir yolculuğa davetiye çıkarıyor. (II) Önce edebiyatımızın iç denizinde, kendi kara sularımızda başlıyor bu yolculuk. (III) Sait Faik’ten Yusuf Atılgan a. Füruzan’dan Ayfer Tunç’a kadar birçok sanatçıya art eleştirel denemeler var burada. (IV) Şab­lonlara sırtını dönerek, sesini yükseltmeden, sevgiyle yaklaşıyor bu sanatçılarımıza. (V) Yazar, metinleri çö­zümlerken, kendi dünyasındaki karşılıklarını sergiler­ken okura da yeni pencereler açıyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde sanatlıca bir söyleyiş yoktur?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

19.    Cam ve porselen, insanoğlunun elinde yaşama eşlik eden ve

                                                   I

onu güzelleştiren zarif biçimlere bürünüyor. Döneminin özelliklerine

                         II

göre eşyaya hayat veren bu biçimler, toplumun o dönemdeki

                                                                                 III

beğenisini de  yansıtıyor. Örneğin, 19. yüzyılda toplumumuzda hız

 

kazanan Batılılaşma hareketinin etkilerini çok açık bir şekilde Osmanlı

                                  IV                                                                     V

porselenlerinde izlemek mümkündür.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinde ad tamlaması yoktur?

A) I.             B) II.           C) III.            D) IV.              E) V.

20.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde artı çizili sözcüğün çıkarılması anlamda daralmaya yol açmaz?

A)  Sabah erken kalkınca gün içerisindeki çalışma ve­rimi de artıyor.

B)  Sanatçının edebiyatla ilgili yapıtları yeniden göz­den geçiriliyor.

C)  Tarihi roman yazan pek çok sanatçı, bu konuyu ele almıştır.

D)  Taraflar birbirine üstünlük sağlayamayınca bu tenis maçı yedi saat süreyle devam etti.

E) O, iyice düşünmeden konuşmaz, sözlerinin nereye varacağını hesaplardı.

 

21.   Aşağıdakilerden hangisinde boş bırakılan yere ay­raç içindeki sözcük getirilirse tanım yanlış olur?

A) — bir yazının fazlalıklardan arınması, gereksiz hiç­bir sözcüğün yazıda yer almamasıdır. (Duruluk)

B)  — üzerinden çok zaman geçtiği hâlde değerini yi­tirmeme, türünde örnek eser olarak gösterilmedir. (Klasiklik)

C) — verilmek istenen mesajı gizleme, her şeyi açık­ça ortaya koymamadır. (Kapalılık)


D) — sanat değeri olmama, düşünce ve anlatış yö­nüyle tekdüze özellikler göstermedir. (Sıradanlık)

E)  — gerçeklerin tamamen dışında, fantastik özellik­lerden beslenerek yapıt ortaya koymadır. (Yaşan­mışlık)

 

22.    Bir yaz düşüdür mavilere yolculuk Ve bu yolculukta en önemli

                                                                  I

dostunuz, teknenizdir. Uzunca sohbetlerin ,  zengin sofraların, huzurlu

                                                                     II

bir uykunun, tatlı anıların mekânıdır o tekne. Bu mekânın doğuşuna bizimle ta­nıklık etmeye ne dersiniz ? İşte bu amaçla biz Fethi­ye’de

                                                         III

büyük bir tersanede , doğadaki ağaç ile metalin buluştuğu yerdeyiz.

                                IV

Çevrede kimi henüz yapılmaya başlanmış, kiminin iskeleti tamamlanmış, kimi de bit­mek üzere olan değişik boylarda tekneler

  V

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.              B) II.           C) III.            D) IV.             E) V.

 

 23. Ben de yayıncım da çevrecilik bilincinin daha küçük yaşlarda kazanılması gerektiğine inanıyoruz. Doğrusu ikimiz de masalları sadece çocuklara dair bir tür olarak değil, büyüklerin de zevkle okuyacağı harika fantastik hikâyeler olarak görüyoruz. İlkokul yıllarında okunanla­rın kişiliğin oluşumunda daha etkili olduğuna inanıyo­ruz. Çevreci, yeşil ve mutlu bir dünya için çevrecilik bi­linciyle dopdolu nesiller yetiştirmek, bunun için de işe çocuklardan başlamak gerektiğine inananlardanız. Bundan dolayı masalda karar kıldım diyebilirim.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)Neden roman, öykü, şiir, piyes, ders kitabı yazmı­yor da masal türünde ısrar ediyorsunuz?

B)Daha çok edebiyatın fantastik konularını anlatma­nız gerçek dünyadan bir kaçış anlamına mı geli­yor?

C)Yapıtlarınızda katı bir öğreticilik yerine sevecenliğin öne çıkmasında yaşam deneyimleriniz mi etkilidir?

D)İyi bir masal kitabının taşıması gereken nitelikler nelerdir sizce?

E)Toplumdaki bozuklukları çokça dile getirmeniz, be­nimsediğiniz toplumcu anlayışın bir yansıması mı?

 

24. (I) Yazarın bu yapıtı, aykırı duruşu ve farklı içeriğiyle di­ğer eserlerinden biraz ayrılıyor. (II) Bağdat Caddesi’nde sürekli değişen mimari dokudan yola çıkarak bir semtin çehresinin nasıl değiştiğini dile getiriyor. (III) İstanbullular yaşadıkları semtin tanıkları oldukla­rından kitapta İstanbul’un farklı özelliklerine değinilmediğini görünce kitaba fazla ilgi göstermeyecekler­dir. (IV) Ama yine de yazar, geri dönüş yaptığı hiciv tarzıyla oldukça keyif alınarak okunacak bir kitap orta­ya çıkarmış. (V) Belli ki bu kitapla, uzun süredir kafa­sında kurduğu, yıllardır yaptığı analizlere dayanan bir incelemeyi mizahi özelliklerden de faydalanarak gö­zümüzün önüne seriyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir ön yargısöz konusudur?

A) I.              B) II.           C) III.            D) IV.              E) V.

25.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim anlamına uygun olarak kullanılmamıştır?

A)  Keşke sınav öncesi, öğretmenimizin uyarılarına ku­lak bükmeseydik.

B)  Arada sırada arkadaşlarla bir araya gelir, günlük konularla ilgili çene çalardık.

C)  Bir yıldır çalışmıyordu, elinde avucunda bir şey kal­mamıştı.

D)  O, okul konusunda arkadaşının tavsiyelerini dinle­memiş, bildiğini yapmıştı.

E)  Öyle bir kurumun başında olmak kolay değil, gö­zünü dört açmalısın.

 

26. Yüzyıllar boyu süren göçler ve ticaret yaşamı, hayatı yaşanır kılan ve ona anlam katan sanat ve zanaatın Ti­re’de fazlasıyla gelişmesini sağlar. Keçeciler, urgancı­lar, saraçlar, kalaycılar, semerciler ve nalıncılar Tire’nin çarşısındaki sıra sıra dükkânlarda hâlâ geleneksel yöntemlerle üretime devam eder. El sanatlarının dışın­da Tire’nin mimarisi ve yemekleri de yıllarca süren kül­türel harmanlanmanın izlerini taşır.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

A) Öyküleme                                         B) Açıklama          C) Karşılaştırma

D) Tanımlama                       E) Tartışma

 

27. Andre Gide’le yapılan bir söyleşide, ona İsviçre’de ne­den büyük romanın olmadığı sorulur. Gide, çünkü ora­da cinayet yok, der. Bu cevap, genelde sanatın özelde ise edebiyatın neyin üzerine temellerini kurduğunun da işaretidir. Cinayetin, kötülüğün ve haksızlığın olduğu yerde edebiyat çoğunlukla bütün görkemiyle ortaya çı­kar. Salt iyiliğin işlendiği, her hareketin iyilikle karşılık bulduğu bir ortamda canlı bir edebiyat dünyası düşü­nülebilir mi? Nasıl ki mutlu aşkın yazılı bir tarihi yoksa salt iyiliğin de sanırım yazılı bir tarihi yoktur.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi söylenemez?

A)  Kanıların öne çıkarıldığı

B)  Olayların oluş sırasına göre verildiği

C)  Sözde soru cümlesine yer verildiği

D)  Kimi sözlerin yinelendiği

E)  Kurallı cümlelerin yer aldığı

 

28. (I) Eleştirinin olmadığı yerde sanatın ve bilimin gelişemeyeceğine inanan yazarın son yapıtı, okuyucuları dü­şünsel bir yolculuğa çıkarıyor. (II) Yazar; roman, şiir, çe­viri ve sanat üzerine geniş bir yelpazede ele alınan ya­yılan konuları farklı açılardan işliyor. (III) Eleştiren ama çözümler de sunan, iğnelerken öğreten yazar, aynı za­manda yazdıklarıyla düşündürüyor da. (IV) Edebiyata ve sanata adanmış bir ömrün deneyimlerini yapıtında okuyucusuyla paylaşıyor. (V) Daha önce farklı yerlerde yayımlanmış olan bu yazılar, içerdiği konular ve dipnotlarıyla okuyucuyu araştırmaya da yönlendireceğe ben­ziyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde tahmin söz konusudur?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.              E) V.

29. Edebiyat nedir, sorusuna yüzyıllar boyunca değişik yanıtlar verilmiştir. Gerçekten de nedir edebiyat? Bir söz, bir dil etkinliği midir sadece? Nasıl ve neden baş­lamış, kültürün içindeki yeri ne olmuştur? İnsan ve toplum hayatındaki yeri nedir? Kuşkusuz bu sorulan bir bu kadar daha uzatabiliriz. Ancak şimdiye dek edebiyatın tanımı üzerinde anlaşmaya varılamamıştır. Çünkü bir kavramın anlamını bilmek, kavramın işaret ettiği bütün ayrıntıların sahip olduğu ortak özelliği bil­mek demek değil; kavramı yerinde kullanmak ve işa­ret ettiği şeyleri tanımak demektir. Edebiyat için de du­rum aynıdır.

Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisin­den söz edilmektedir?

A)  Edebiyatın, başlangıcından bu yana gösterdiği ge­lişmelerden

B)  Edebiyatta değişik anlayışların ortaya çıkmasının nedenlerinden

C)  Gerçek bir edebiyat ortamının nasıl olması gerekti­ğinden

D)Toplumsal yaşamın ve kültürün, edebiyatın temeli­ni oluşturduğundan

E)  Edebiyatın ortak bir tanımının yapılamayışının ne­deninden

 

30. Define Adası, Stevenson’un, bir çocuk dergisinde dizi halinde yayımlanan ve ona büyük başarı kazandıran romanıdır. Ancak o, bu kitabı, kendisine bir yayıncı ta­rafından “İçinde bir harita, bir define, terk edilmiş bir gemi olan bir hikâye yaz.” şeklinde verilen sipariş üzerine kaleme almıştır. Bundan olsa gerek Stevenson bir röportajında bu yapıtı için “….” demiştir. Bu söz, bir yazarın ortaya koyduğu yapıtı kendi düşüncesi doğ­rultusunda kaleme almamışsa onu sahiplenmeyeceğininin en önemli göstergelerinden biridir.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)  Yapıtın ünü benim adımı gölgelemiştir.

B)  Okurun hayal evrenini genişletebilecek önemli bir eserim.

C)  Bu kitap, okuyan herkesin ama benim değil.

D)  Tüm dünyaca beğenilen etkili bir roman.

E)  Yazın yaşamımın en önemli ürünü.

31. Son dönemde yazın dünyasında okurların ilgisizliğin­den söz ediliyor. Bunun pek çok nedeni var. Başta sa­natçılar kendilerini günün sosyal, politik meselelerin­den uzaklaştırdılar. Bu alanı, fıkra yazarına, gazeteciye ve tarih araştırmacısına bıraktılar. Bu durum zamanla edebiyatçıların iyiden iyiye güncel meselelerden soyut­lanmasına, dahası içinde yaşadıkları toplumca dışlan­malarına neden oldu. Böyle olunca da günün mesele­lerini takip etmek isteyen okurlar, edebiyat alanından farklı alanlara kaymaya, edebiyatçıların ortaya koyduk­ları ürünleri terk etmeye başladılar.

Bu parçaya göre okurların yazınsal yapıtlara ilgi gös­termemesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Özgün yapıtların ortaya konamaması

B)  Okurlara yol gösterecek eleştirmenlerin olmaması

C)  Sanatçıların, okurların takip ettiği konulardan uzak kalması

D)  Okurların yazınsal ve düşünsel bir birikimden yok­sun olması

E)  Kitle iletişim araçlarının okurları okumaktan alıkoy­ması

 

32. Kimi ozanlarımızda toplumsal ve bireysel acıları şiire yansıtma, ortak bir tutuma dönüşüyor son yıllarda. An­cak bu ozanlarımız şiirlerine kaynaklık eden özle, söy­leyişleri arasında bir denge kuramıyor. Ya üsluba yas­lanarak konuyu ikinci plana itiyor ya da sadece konu­yu öne çıkararak anlatımsal açıdan sıradan metinler or­taya koyuyor. Ayrıca bu şairler çok yüksek perdeden konuşmayı tercih ediyor. Sıcak, samimi bir anlatım ye­rine, soğuk, okuru dışlayan sadece ideolojik düşünce­lere yer veren bir şiire yöneliyorlar. Bu yüzden insancıl bir sıcaklık, bir yumuşaklık kazanmıyor onların şiirleri.

Bu parçaya göre insancıl bir sıcaklığa sahip yazılar kaleme almanın yolu aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Sadece toplumsal konulardan söz etmek

B)  Anlatımla anlatılanlar arasında içtenliğe dayalı bir bağ kurmak

C)  Eleştirmenlerin yapıt konusundaki yönlendirmelerini dikkate almak

D)  Toplumun gelenek yapısını önceleyerek yapıt ver­mek

E)  Herkesin anlayabileceği sade bir dil kullanmak

 

33. Sanatçı, roman yazarlığının yanında aynı zamanda us­ta bir absürd oyun yazarı ve şairdir de. Oyunlarında ölüm korkusunu şiirsel bir dille ele almıştır. O, öne sür­düğü düşüncelerde derinlik arayan bir yazardır. Ancak düşüncesini çoğu zaman doğrudan dile getirmez. Dü­şünceleri durağan ve teorik değil, dinamik ve yaşam­saldır. Edebiyat dünyasında öne çıkma düşüncesinde olmamış, bu yüzden eleştirmenlerce edebiyatın dipten gelen dalgası olarak nitelendirilmiştir.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Yetkin bir yazar olduğu

B)  Düşüncelerini yapıtlarının dokusunda erittiği

C)  Hareketli bir düşünce dünyasının olduğu

D)  Mizahi bir anlatımla toplumu ele aldığı

E)  Edebiyatta arka planda görünmeyi yeğlediği

 

34. Vişne Bahçesi, Anton Çehov’un 1886 yılında yazdığı son ve en büyük oyunudur. Vişne bahçesi bir motiftir. Oyunun sonunda bahçedeki ağaçların kesilmesi, eski düzenin yerine yeni düzenin yerleşeceğini simgele­mektedir. Çehov bu oyunda Çarlık Rusya’sının o dö­nemdeki sosyo-ekonomik ilişkileri ve değişimini orta­ya koyar. Ayrıca yazar insanların artık sadece kendile­rini düşündüklerini vurgulamaktadır. Çünkü bireyler karşı tarafı dinlemeden sadece kendi için önemli olan olaylardan bahseder. Bu da toplumun, insanların bir yabancılaşma sürecinden geçtiklerini göstermektedir.

Bu parçadan Vişne Bahçesi’yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?

A)  Yazarının ideolojik bir yaklaşımla kendi düşüncele­rini ele aldığı

B)  Toplumsal sorunlar için çözüm önerileri sunulduğu

C)  Sembolik özelliklerle sosyal tahlillere yer verildiği

D)  Yazarın yaşamından izler taşıdığı

E)  Bütünüyle nesnel bir anlatımın kullanıldığı

35. (I) Güzel şiir yazma yeteneği, gökten zembille inmez ozana. (II) Bu, ancak daha önceki klasik yapıtları özüm­seyerek, yüreğinin sesini onlarınkiyle birleştirerek elde edilebilir. (III) Böylece ozan, klasik ozanların etkisinde şiirlerini ortaya koymaya başlar. (IV) Hemen tüm şairle­rin ozanlık serüveninde onu şiire yönlendirenlerin payı yadsınamaz. (V) Bu etkileşim onu daha özgün, daha derin şiire götürür. (VI) Zamanla, klasikler onu yetkin bir ozan haline getirir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi dü­şüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.          B) III.           C) IV.             D) V.              E) VI.

36. Bu eleştirmenimiz, edebiyatımızdaki alışılmış yargıları değiştirmiştir. Yazı diline konuşma dilinin akıcılığını ka­zandırmış, eleştiri yaparken karşılaştığı zorlukların hiç­biri onu bu anlayışından vazgeçirememiştir. Edebiyat yapıtına bilimsel bir anlayışla yaklaşmanın yanlışlığına inandığı için yargılarının her an değişebileceğini söy­lemiştir. Eleştirmenlerin, sanatın her alanıyla ilgili bilgi birikimine sahip olmaya çalışması gerektiği düşünce­si yazınımıza onunla yerleşmiştir.

Bu parçada söz konusu eleştirmenle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Yazın dünyamızda bazı kalıplaşmış düşünceleri or­tadan kaldırdığına

B)  Konuşma dilinin sürükleyiciliğini yazı diline aktardı­ğına

C)  Çağdaşı eleştirmenlerin görüşlerini dikkate aldığına

D)  Yazınsal yapıtları değerlendirirken yaşadığı sıkıntı­lardan yılmadığına

E)  Yapıtlarla ilgili kesin yargılarda bulunmaktan kaçın­dığına

 


37. Yazarın son romanı, olay örgüsü bakımından onun en çok eleştirilen yapıtlarından biridir. Bu yapıtında olay­lardan ziyade kendi fikirlerini romandaki bazı karakter­lere yükleyerek insanların nasıl davranmalarını gerekti­ğini anlatmaya çalışmış ve gençleri kendi düşüncesi doğrultusunda yönlendirmeyi amaçlamış. Yapıt biçem olarak kendi yazıldığı dönemdeki yapıtlardan oldukça farklıdır. Yazar bu yapıtında son derece basit, doğal söyleyişlerin yer aldığı bir dil kullanmıştır.

Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Kurgu yönüyle eleştirildiği

B)  Öğretici bir anlayışla kaleme alındığı

C)  Açık, sade bir dili olduğu

D)  Yazarının en çok bilinen yapıtı olduğu

E)  Anlatımı yönüyle yazıldığı dönemdeki yapıtlardan ayrıldığı

 

38. Yüzyılımızın, en önemli toplumcu gerçekçilerinden biri olarak nitelendirilen sanatçının ironi ve mizah unsurları­nı göz ardı etmediği bu yapıtında uzun ve kısa öyküle­rinden seçmeler yer alıyor Özellikle yazarın, Meksi­ka’da yaşadığı dönem ve ikinci Dünya Savaşı yılları tüm gerçekliği ile yer alıyor yapıtta. İnanılmaz bir yo­ğunlukta çalışan yazarın öykülerini çok geniş kitleler beğenerek okuyor. Sosyal bir sorumluluk taşıdığına inanan sanatçı, yapıtlarında toplumun yararını gözet­miş ve didaktik öğelerin belirgin olduğu öyküler ortaya koymuştur.

Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Yazarın bireysel bir sanat anlayışı yerine sosyal bir sanat anlayışını benimsediği

B) Yazdıklarının gülmeceye dayalı yönlerinin olduğu

C)  Belli bir kitleye seslenmeye çalışmadığı

D)  Okurların beklentileri doğrultusunda yapıtlar orta­ya koyduğu

E)  Yapıtlarını öğretici bir yaklaşımla ele aldığı

  

39. Cemal Süreya, şiirlerindeki şekil, içerik ve anlatım özellikleri ile İkinci Yeni şiirine katıldı. Bu akımın önde gelen şairlerinden biri oldu. Çeşitli mülakatlarında ve dergi yazılarında toplum ve edebiyat geleneğini eleştir­miş, çarpıklıkları anlatmaktan çekinmemiştir. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin kültürel alt yapısı ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, imgeleriyle ikinci Yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Ahenkli bir şiir dili vardır. Canlı halk dilini kullanması, onu okuyucuya yaklaştırır. Üslubundaki mizah ve alay, ona ayrı bir özellik kazandırmaktadır.

Bu parçada Cemal Süreya’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Yalnızca şiir türünde yapıt ortaya koyduğuna

B)  Önemli bir kültürel birikimi olduğuna

C)  Az sözle çok şey anlatma ilkesine bağlı olduğuna

D)  Şiirlerinde günlük konuşma diline yer verdiğine

E)  Süregelen sosyal, yazınsal değerleri sorguladığına

 

40. Valery, bir yazısında, “Bir şairin özgünlüğe ulaştığını okura göstermek için değişik biçim denemelerine gir­mesini kabullenemiyorum.” diyor. Bunca yıllık şiir uğra­şımda böyle bir yanlışa düşmemiş bir şair olarak, bu sözün doğruluğu ve haklılığı benim için gerçektir. Çün­kü bence de özgünlük sadece şekilde olmamalıdır, şii­rin özünde olmalıdır. Çünkü değişik bir tat sunmak için daha önce verdiğiniz suyu birisine değişik bir kapla ve­rirseniz o kişinin sunulan sudan farklı bir tat almasını sağlayamazsınız.

Bu parçada altı çizili bölümden hareketle şair, şiir anlayışıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A)  Şiirde içeriğin hiçbir öneminin olmadığını

B)  Şiirin toplumun beklentilerini karşılaması gerektiğini

C)  Benzersiz şiir yazmak için salt söyleyişte değil, içe­rikte de değişim yapmak gerektiğini

D)  Özgün şiirlerin hiçbir sanatçı tarafından taklit edile­mez bir yapıda olduğunu

E)  Yetkin şairlerin şiir konusunda birbirinden ayrılan görüşler ortaya koyduklarını

  

CEVAPLAR

1

C

9

D

17

E

25

A

33

D

2

B

10

E

18

C

26

B

34

C

3

D

11

D

19

B

27

B

35

C

4

A

12

E

20

D

28

E

36

C

5

C

13

A

21

E

29

E

37

D

6

E

14

A

22

A

30

C

38

D

7

E

15

D

23

A

31

C

39

A

8

C

16

E

24

C

32

B

40

C

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 37 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-37.html Fri, 03 Jan 2014 21:03:02 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10143 YKS /TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 37

1.     Edebiyatın neredeyse her dalında ürün vermiş bir yazardı o. Ama sanırım, onu son romanı yarın­lara taşıyacak.

Bu cümlede geçen “yarınlara taşımak” sözüyle sözü edilen yazarla ilgili olarak anlatılmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Kalıcılığı sağlamak

B)   Çok okunur olmak

C)   Eserlerinde topluma ayna tutmak

D)   Sıradanlığın sınırlarını aşmak

E)   İleriyi görebilmek

 

2.     Renk ve desenlerin düğüm düğüm sıralandığı ki­limler, görmüş geçirmiş bir Anadolu bilgesi gibi sessizce duruyordu bir kenarda.

Bu cümlede geçen “görmüş geçirmiş’ sözü aşa­ğıdaki niteliklerden hangisini belirtmek için kul­lanılmıştır?

A)   Duyarlılık                                        B)  Deneyimlilik

C)  Tarihsellik                        D) Çağdaşlık

E)  Evrensellik

 

3. Güzel dilimiz Türkçe, bir yandan fakirleşiyor. öte taraftan zenginleşiyor;  eski kelimeler kullanım­dan düşerken yeni sözcükler türetiliyor.

Bu cümledeki altı çizili sözcüklerin arasındaki anlam ilişkisine uygun sözcükler aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Televizyonlarda yayınlanan tartışmalar, ne ya­zık ki bir kısır döngünün etrafında şekilleniyor.

B) Teknolojik gelişmelerin zirveye ulaştığı günümüzde mutsuz insanların sayısı her geçen gün artıyor.

C)  Gençlerin önünü açmak; onlara yön vermek değil, yeri geldiğinde yol göstermektir.

D)  İlk dönem şiirlerinde kapalı bir anlatım kulla­nan şair, olgunluk döneminde açık bir söyle­yişi tercih ediyor.

E)   Dağınık düşünceli olduğu zaman yazmaz; odasına kapanır, kendini okumaya verirdi.

 

4.     Yazarın öykülerindeki dil ve anlatım, her geçen gün özgünleşiyor, onun sesini daha güçlü yansı­tıyordu.

Bu cümledeki altı çizili sözle anlatılmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Başından geçen olayları hiç aksatmadan, gü­nü gününe not ediyordu.

B)   Çocuğun sağlığı günden güne daha da iyiye gidiyordu.

C)   Gün aşırı toplanıp sanat ve edebiyat sohbet­leri yapıyorlar.

D)   Önemsiz görünen bu eksikler, ileride bir gün karşımıza büyük bir sorun olarak çıkabilir.

E)   İstikrarsız bir başarı grafiğine sahip olan bu çocukların, bir günü bir gününü tutmuyordu.

 

5.     Edebiyatta kuşaklar arası süreklilik yalnızca yapıt­lar üzerine değil, aynı zamanda yazarların, eleş­tirmenlerin birbirleri hakkında kaleme aldıklarıyla da sağlanabilir.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?

A)  Nesiller boyu okunacak yapıtlar ortaya koy­mak için sanatçıların ortak hareket etmesi ge­rekir.

B) Edebiyatçıların, toplumu derinden etkileye­cek yapıtlar kaleme almasında, eleştirmenle­rin çok büyük katkısı olduğu unutulmamalıdır.

C)  Geçmişle gelecek arasında bağlantı kuran edebiyatla ilgili yeteri kadar araştırma yapıl­maması, genç kuşakları edebiyattan soğutmaktadır.

D)  Edebiyat, geçmiş ve gelecek nesiller arasın­daki devamlılığını sadece sanat ürünleriyle değil, sanatçıların birbirleriyle ilgili yazdıklarıyla da gösterir.

E) Eleştirmenlerin, yazarlarla ilgili önyargısız ya­zılar yazmaları, edebiyatın gelecek kuşaklara aktarılmasında tek unsurdur.

 

6. (I) Şimdiye kadar pek çok hikâye yazdım ve bun­ların bazılarını yayımladım. (II) Bu arada romana yöneldim ve birkaç roman yazdım. (III) Biliyorsu­nuz ki bir roman yazmak yaklaşık dört beş yılınızı alıyor. (IV) Doğrusunu söylemek gerekirse, fırsa­tım olsa bile şiir yazmayı düşünmüyorum. (V) Ama hikâyeden asla vazgeçemem, çünkü ben iyi şiir yazamıyorum.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde neden – sonuç ilişkisi söz konusudur?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

7. (I) Yazın yaşamım elli yılı buldu. (II) Bu yaşamımın büyük bir bölümünü dünya görüşümü paylaşan­lar için yazma gayreti içinde geçirdim. (III) Geçen hafta “Kısa Pantolonlu Sevda” adlı öykü kitabımı imzalamak için İstanbul Kitap Fuarı’na gitmiştim. (IV) Bu kitabımı imzalarken şimdiye kadar okuyu­cu ayrımı yaparak yazdığımı ve tek taraflı düşün­düğümü fark ettim. (V) Bu fuarda, okurların yazar ayrımı yapmadığına tanık olmaktan da ayrıca mutluluk duydum.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinden yazarın, yaptığı bir davranışı yanlış bulduğu çıkarılabilir?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

8.     (I) Şiir, onsuz olamadığımız, yazmaya çok heves edip de çok az okuduğumuz bir edebiyat türüdür. (II) Şiiri bu kadar az okumamıza karşın bazı şairle­rin, şiir okumaya çalışan şiirseverlere burun kıvırdık­ları da bir gerçek. (III) Oysa şiire hayatını adamış şa­irler, şiir yazmanın yanı sıra, şiiri okutmak için de ça­balasa… (IV) Ancak bu şekilde bir şiir okuyucu kit­lesinin oluşacağını düşünüyorum. (V) Yoksa nitelik­li bir şiir okurunun oluşmasını daha çok bekleriz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde beklenti söz konusudur?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

9.     Bir insan, hangi limana ulaşmak istediğini biliyor­sa, onun için her rüzgâr uygundur.

Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleyle aynı doğrultudadır?

A)   Planlı çalışmak, insanı hedefine daha hızlı ulaştırır.

B)   Başarı için sadece hedef belirlemek yetmez.

C)   Çalışan her insan, plansız da olsa istediği ba­şarıya ulaşabilir.

D)   Başarı, çalışan insanların en doğal hakkıdır.

E)   Belli bir hedefi olanların başarılı olması çok kolaydır.

 

10.  (I) Pertev Naili Boratav’ın Nasrettin Hoca kitabı bir bilim adamının olduğu kadar, bir kültürün de yayınevi yöneticilerinin yorumlarına bırakılamayacak  kadar değerli bir ürünüdür. (II) Kültür Bakanlığı bu dev yapıtı hemen yayımlamalı (III) Türkiye’nin bütün kitaplıklarına dağıtarak korumaya alınmalı diye düşünüyorum. (IV) Arkasından da başta Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça olmak üzere, bütün dünya dillerine çevrilmesine aracı olunmalı, olanak sağlanmalıdır. (V) Pertev Naili Boratav gibi bir bilim adamının Nasreddin Hoca gibi bir konuya verdiği emeği değerlendirmek, bence, ulusal bir sorumluluktur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangi­lerinde öneride bulunulmuştur?

A) I., II. ve III.                         B) II., III. ve IV.                      

C) II., III. ve V.                        D) III., IV. ve V.                     

E) I., IV. ve V

 

11.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde arasına söz­cük ya da sözcükler girmiş bir ad tamlaması vardır?

A)   Otobüsün bu durağa saat kaçta geleceğini kimse bilmiyor.

B)   Otobüsteki yolcuların çoğu birbirlerini tanı­yorlardı sanki.

C)   Evin geniş ve bakımlı bir bahçesinin olduğu­nu söylememişti.

D)   Saatler süren bir yolculuktan sonra nihayet kent merkezine ulaştık.

E)   Onun bu kadar aceleci bir insan olduğunu tahmin etmemiştim.

 

12.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylı tüm­leç, açıklayıcısıyla birlikte verilmiştir?

A)   Sen gelirsen, emin ol, maçı kazanırız.

B)   Ali Bey, Ömer’in amcası, bizi özlemiş.

C)   Antalya’ya, sevdiği şehre, gidecek.

D)   Hiç kimse, bu şartlarda, bu iş yerinde çalış­mak istemez.

E)   Erdemi, en sevdiği torununu, Şanlı Urfa’ya götürecek.

 

13.  Karamsarlar başarısızlığın doksan dokuz nedeni­ni sayarken iyimserler epey yol almış.

Bu cümle ile ilgili olarak aşağıdakilerden han­gisi yanlıştır?

A)   “Karamsarlar” sözcüğü adlaşmış sıfattır.

B)   Bileşik yapılı bir cümledir.

C)   “yol almış” yüklemi anlamca kaynaşmış bile­şik fiildir.

D)   “sayarken” sözcüğü sıfat-fiildir.

E)   “başarısızlığın” sözcüğü soyut anlamlı, türe­miş bir sözcüktür.

 

14.  Aşağıdaki cümlelerden hangisi, özne – yük­lem ilişkisi bakımından ötekilerden farklıdır?

A)   Zafer Bayramı tüm yurtta coşkuyla kutlandı.

B)   Olimpiyatlarda madalya kazanan öğrenciler hava limanında çiçeklerle karşılandı.

C)   Evin bütün odaları güzelce temizlendi.

D)   Sporculardan biri sahanın kenarında koşar­ken sakatlandı.

E)   Dünkü gösteri sırasında birçok iş yeri yağma­landı.

 

15.  Konuşurken ve yazarken dili hep yeni baştan bi­çimlendiririz.

Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan han­gisi yanlıştır?

A)   Yüklem türemiş bir fiildir.

B)   Birden çok zarf tümleci vardır.

C)   Bileşik yapılı bir cümledir.

D)   Kurallı bir cümledir.

E)   Yüklem ikinci çoğul kişiye göre çekimlenmiştir.

 

16.  Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcükte hem ünsüz yumuşaması hem ünlü daralması vardır?

A)   O şimdi bir kır kahvesinde çayını yudumlu­yordum.

B)   Deniz kenarındaki balıkçı lokantalarından bi­rine gidiyoruz.

C)   İki tarafı ağaçlıklı yol, yaklaşık beş kilometre sürüyordu.

D)   Sabahleyin okula onu babası götürüyordu.

E)   Kentin ortasından gür bir ırmak akıyordu.

 

17.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlı­şı vardır?

A)   Eserlerini, toplumuyla içice, gönül gönüle olanların hikayeleriyle süslüyordu.

B)   O, şiirlerinde millet olarak yaşadığımız sorun­ları dile getiriyordu.

C)   Dilimizde nitelikli şairlerin güzel mısraları ye­niden yer etmelidir.

D)   Güçlü şairlerin şiirleri, gönül telimizi titretir.

E)   Şairin beyitleri üzerinde düşünüp içimizde kandiller yakabiliriz.

 

18.  Hep şunu söylüyorum ( ) İbrahim Müteferrika’nın matbaasına karşı çıkabilir miydiniz ( ) Günümüz­de de matbaa medyadır, teknolojidir ( ) Bunlara karşı çıkmak mümkün değil. Önemli olan bunlara karşı çıkmak değil ( ) bunları doğru kullanmaktır.

Bu parçada ayraçlarla ( ) gösterilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?

A)   (:) (;) (.) (,)                                     B)  (.) (:) (;) (!)

C)   (,) (!) (.) (,)                                      D)  (.) (…) (.) (.)

E)   (:) (?) (.) (,) 

 

19.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)  Sözlük okumayı çok sevdiğimden çantamda her zaman bir sözlük bulundururum.

B) O güne dek duymadığım, ilk defa karşılaştı­ğım bir sözcüğün anlamını merak ettim.

C)   Sözlüğün bir sayfasını rastgele çevirip orada­ki sözcüklerin anlamını okumaya başladı.

D)  Derli toplu bir sözlük hazırlamak, zengin bir birikim ve yıllar sürecek bir çaba gerektirir.

E) Günlük yaşamda kullanılmayan sözcüklerin anlamlarını eski sözlüklerde bulabilirsiniz.

 

20.  Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki “bütün” sö­zü gereksizdir?

A)   Çocuklar bütün gün boyu yeşil alanda top oynadı.

B)   Bu tür yapıtları bir bütün olarak değerlendir­melisiniz.

C)   Sergideki bütün resimler satılmıştı.

D)   Bu raftaki bütün kitaplar aynı yazara mı ait?

E)   Yarım ekmek mi istiyordun bütün ekmek mi?

 

21.  (I) Gözlem yeteneği olmadan şair doğayı çöze­mez ve onu kullanamaz. (II) Şiirde ilhama yol açan ve kullanılan sadece doğa değildir. (III) Yaşadık­larımız, gördüklerimiz ve hissettiklerimiz de şiire katkı sağlar; ama yazdıklarımızı şiir hâline sokan, bunları anlatırken kullandığımız teknikler, kelime­ler arasında oluşturduğumuz oyunlar ve edebî dile hakimiyetimizdir. (IV) Şiirdeki öğeleri önem durumuna göre sıralarsak, ilk sırayı “ses”, ikinci sırayı “anlam” alır. (V) İkisinin uygun bir biçim için­de bir araya gelişi şiirde, güzel nağmeler ve de­rin bir anlam oluşmasını sağlar. (VI) Anlamı güzel olan bir şiirin sesi de güzel olmalıdır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümle ile başlar?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

22.  Yolculuklarım sırasında hiç tanımadığım insanlar­la sohbet etmeye bayılırım. Her gün gördüğüm kimselerle konuşmaktan daha iyi değil mi? Tanı­dıklarla konuşacağımız günden güne azalıyor, birbirimize hep o bildiklerimizi söylemekten usa­nıyoruz. Tanımadıklarımızla bilmediğimiz konular üzerinde konuşalım, yeni yeni şeyler öğrenir, bilgimizi çoğaltırız.

Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisine açıklık getirmektedir?

A)   insanın niçin yeni şeyler öğrenmeye ihtiyaç duyduğuna

B)   Bilgisini artırmayı niçin istediğine

C)   Hiç tanımadığı insanlarla konuşmaktan niçin hoşlandığına

D)  Tanıdıklarla konuşmanın insana neler kazan­dıracağına

E)   Hayatın zevkli hâle gelmesinin nasıl sağlana­cağına

 

23.  Türkiye’de aydın denince daha çok benim algıla­dığımın dışında bir kesim anlaşılıyor. Aydın kavra­mıyla, sanatla hiç uzak yakın ilgisi bulunmayan, tüccarlık, ses icracılığı, sadece şehirde yaşıyor olmak gibi sınırları pek de belirgin olmayan, kay­pak bir zemin üzerinde yürüyen hemen herkesi ifade ediyoruz. Oysa aydın olmak, beraberinde seçkinliği, bu seçkinliği hak etmek için de pek çok sıkıntıyı çekiyor olmayı birlikte getirmiş olma­lı diye düşünüyorum.

Bu parçanın bütününde yazar aşağıdakilerden hangisinin üzerinde durmaktadır?

A)  Ses icracılarının sanatçı olarak değerlendirilemeyeceği

B)  Aydın kavramının yanlış kişiler için kullanıldığı

C)  Kentsel kültüre sahip olmayanların aydın ola­mayacağı

D) Sanat dünyası dışındaki kişilere aydın olarak bakmanın yanlış olduğu

E)   Parasal yönden zengin olmanın kişiyi aydın sınıfına sokmadığı

 

24.  Çevirisini yaptığım kimi yazarlar, beğenisine gü­vendiğim sanatçı arkadaşlarımın önerisiyle  öte­kileri kendim seçtim. Seçimimin özel bir amacı yoktu. Ama ben bu yazarların üslupları arasında önemli ayrımlar yakalamış, hepsini yazış özellikleriyle dilimize aktarmaya çalışmıştım. Para ka­zanmak için başladığım bir iş, sonunda yazarlığı­mın gelişmesine yardımcı oldu.

Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)   Dünya çapında ün kazanmış yapıtları çevirdi­ğine

B)   Özel bir amaca yönelik bir seçim yapmadığına

C)  Çevirisini yaptığı yazarların üsluplarını aktar­maya özen gösterdiğine

D)   Çeviriye para kazanmak amacıyla başladığına

E)   Çevirdiği yazarların, kendi yazarlığını olumlu yönde etkilediğine

 

25.  (I) Klasisizm akımında, önemli olan, konu değil,  konunun işleniş biçimidir. (II) Bu akımdan etkile­nen sanatçılar, eserlerinde konunun yeniliği yeri­ne, biçim mükemmelliğini esas almışlardır. (III) Çok basit konuları bile çok titiz bir üslupla ve iş­lenmiş bir dille anlatmışlardır. (IV) Klasisizm akı­mına bağlı sanatçılar için önemli olan, insanda var olanın ve insana yaraşır olanın ön plana çıka­rılmasıdır. (V) Bu titizlikleri sayesinde hem baya­ğılığa düşmekten kurtulmuşlar, hem bütün insanlara hitap eden eserler vermişlerdir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden han­gisi parçanın anlam bütünlüğünü bozmaktadır?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E)V.

 

26.  Konuyu pek önemsemediğimi söylemeliyim. Kuş­kusuz, öncelikle anlatımdır benim ciddiye aldı­ğım. Hikayeci, dili şairlerden de çok daha bir hü­nerle kullanma zorunluğu duymalıdır. Üstelik, şiir okuruna tanınan kişisel imgelem gücü, hikâyeye tanınmamıştır. Dili size özgüleştirerek kullanırsa­nız, gerisini getirirsiniz.

Bu parçaya göre yazar, öyküde aşağıdakiler­den hangisine önem vermektedir?

A)   Dili kullanma becerisine

B)   İmgelerin özgünlüğüne

C)  Anlatımda şiirselliğin yakalanmasına

D)   Konu seçimindeki titizliğe

E)   Yalınlık ve doğallığa

 

27.  Bana yazılarımda çok sayıda Osmanlıca kelime kullandığımı söylüyorlar. Doğru. Bunun üç sebe­bi var. Birincisi benim İstanbul’da bulunduğum, gezip dolaştığım yıllarda bu kelimeler kullanılı­yordu ve ben bu kelimelerle Türkçeyi öğrendim. İkincisi, Türkçedeki Osmanlıca kelimeler benim zevkime daha uygun, kulağıma daha hoş geliyor. Üçüncüsüne gelince, bana göre, bazı öz Türkçe kelimeler Osmanlıcasının tam karşılığı değil. Çok ince farklar var.

Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisine açıklık getirmektedir?

A)   Niçin modern Türkçeyi çok iyi bilmediğine

B)   Niçin yazılarında Osmanlıca sözcükler kul­landığına

C)  Yazılarında kullandığı sözcükleri seçerken nelere dikkat ettiğine

D)  Türkçenin sadeleştirilmesine niçin karşı oldu­ğuna

E)   Öztürkçe sözcükler türetilirken nelere dikkat edilmesi gerektiğine

 

28.  Bizde bugüne kadar sanatta yenilik adına yapı­lanlar sanatçıların saf değiştirmesi şeklinde ol­muştur. Sırtını bir zümreye dayayan sanatçılar, bu zümrelerden vazgeçip başka zümrelere yanaşın­ca bunun adına “yenilik” denmiştir. Bunun yanın­da sanatın üstün anlamından, sanatçının üstün insan olma vasfından uzaklaşmasını, sanatta ye­nilik diye göstermişlerdir. Ancak sanatta yenilik, üstün bir duyuş ve düşünüşe bağlıdır. Bunu ya­pan sanatçı da ortalama bir insan değil, üstün vasıflı insandır. Sanatçı, sonu gelmez bir yolun gönüllü yolcusudur. Bu yolun labirent gibi kar­maşık, dikenli, dar bölümleri elbette olacaktır. Sa­natçı bu yollardan geçebildiği oranda yeni kalır.

Bu paragrafa en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A)   Sanatın Önemi

B)   Yeni Anlatım Teknikleri

C)   Sanatçının Doğaya Bakışı

D)   Sanat ve Yenilik

E)   Sanatçının Anlatım Gücü

 

29.  Bir gün ziyaretçilerden biri, tezgahın başında bizimle çene çalan Edip Cansever’e baktı uzun uzun. Sanırım “Bir yerlerden gözüm ısırıyor. diye düşündü. Döndü, sergiyi dolaştı. Edip’in fotoğrafının önünde durdu. Fotoğrafa baktı. Başını çevirdi, Edip’e baktı. Sonra Edip’in son şiir kitabını, Petrol’ü aldı. Yanımıza geldi. Edip’e kitabını im­zalattı. Gitti. Bir süre sonra, alı al moru mor, dön­dü. Kitabı bize uzattı. “Affedersiniz” dedi. “Bu kita­bı değiştirebilir miyim? Ben bunu petrol hakkında bir kitap sanmıştım. Meğer hikâyeymiş!”

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisi ağır basmaktadır?

A) Açıklama                           B) Betimleme

C) Öyküleme                          D) Tartışma

E) Karşılaştırma

 

30.  Van Gogh’un düşünceleri beni etrafıma yönelt­mişti. Bakıyordum… Evet, yalnızca bakıyordum. Yaşadıklarımızın her bir ayrıntısında öyküyü görü­yordum. Öykü, hayatın içindeydi. Ayrıntılarda saklı kalandı, dilsizleşenin dile gelişiydi, susuzlu­ğun yeşerişiydi, içimizdeki ıssızlığın sesiydi… Çözemeyip göremediklerimizi tanımlıyor; yer yer betimleyip anlatıyordu bize.

Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden söz etmektedir?

A)   Öyküde ele alınabilecek konulardan

B)   Öykünün, kendisine neler çağrıştırdığından

C)   Öyküyle gerçek yaşam arasındaki ilgiden

D)   Betimlemenin öyküdeki yerinden

E)   Van Gogh’un kendisi üzerindeki etkilerinden

 

31.  — Otomobil kullanmanın kendine ve başkalarına zarar getireceği, reflekslerin yetersiz kaldığı bir yaş mutlaka vardır. Tıpkı politikayı bırakmanın ve başkalarına akıl satmamanın da bir yaşı olması gerektiği gibi. Önemli olan bırakılması gerekeni zamanında fark etmek ve derhal bırakmaktır.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)   Herkesin her işi mükemmel yapması bekle­nemez.

B)   Araç kullanmanın özel bir yetenek gerektirdi­ği ortada.

C)   Her işi tadında bırakmayı bilmek gerekiyor.

D) Kişinin yaşlandığını kabul etmemesi birçok olumsuz olaya davet çıkarıyor.

E)   İnsanlar yaşlandıkça kimi zevklerini terk et­mek zorunda kalıyor.

 

 

32.  Amazon Havzası, 2020’ye kadar barındırdığı tür­lerin beşte birini kaybedecek. Ama bu dev havza içinde küçük ve uzak bir köşe, Ekvador’daki Kapawi bölgesi, kendini yıkımdan korumaya çalışı­yor. Amazon Havzası’nın en dokunulmamış kö­şelerinden birisi bu bölge. Bu alan adını kıvrıla kıvrıla akan ve Amazon’un kollarından Pastaza’ya dökülen Kapawi Nehri’nden alıyor. Burası biyolojik çeşitlilik açısından Amazon Havzası’nın en el değmemiş ormanlarına sahip.

Bu parçadan, Kapawi bölgesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)   El değmemiş bölgelerden biri olduğu

B)   Adını, içinden geçen bir nehirden aldığı

C)   Zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip olduğu

D)  Zengin ormanlara sahip olduğu

E)   Amazon Havzası’nın en yüksek yeri olduğu

 

33.  Her gün yazı yazmak gibi inanılmaz bir görevi üstlenmiş olan köşe yazarları, zaman zaman kendi kendilerine sorular sorarlar. Bu soruların en önemlisi şudur: — Siyaset mi, gündelik yaşam mı, edebiyat ve sanat mı, uluslararası ilişkiler mi? Hangisi daha önemli? Bu soruya şöyle bir cevap verildiğini duymak da olasıdır: “Gerçeği yaz, yal­nızca gerçeği!”

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerin hangisi getirilme­lidir?

A)  Nasıl yazmalı?                 B)  Ne yazmalı?

C)  Niçin yazmalı?                  D)  Ne kadar yazmalı?

E) Ne zaman yazmalı?

 

34.  İlk yazdıklarını kimse ciddiye almamıştı. Sıradan, eli kalem tutan her kişinin yazabileceği türden şeylerdi yazıları. Ama o yılmadı hatta bu olumsuz tavırları görmezden geldi. Kendisine yapılan eleştirileri yakından takip etti. O eleştirilerden al­ması gereken dersleri alarak, yazılarını geliştire­rek yazmaya devam etti. Sonunda istediği nokta­ya geldi. Artık kimse onu küçümseyemiyor, yaz­dıklarını görmezden gelemiyor.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili asıl an­latılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Bir dönem umutsuzluğa kapıldığı

B)   Eleştirilerden olumsuz etkilendiği

C)  Yalnız bir tür üzerine odaklandığı

D)   Kendini geliştirerek başarıya ulaştığı

E)   Yazdıklarından bazılarını kitaplarına almadığı

 

35.  İçimden geldiği için yazıyorum! Başkaları gibi nor­mal bir iş yapamadığım için yazıyorum. Benim yazdığım gibi kitaplar yazılsın da okuyayım diye yazıyorum. Bir odada bütün gün oturup yazmak çok hoşuma gittiği için yazıyorum. Ben, ötekiler. hepimiz, bizler İstanbul’da, Türkiye’de nasıl bir hayat yaşadık, yaşıyoruz, bütün dünya bilsin di­ye yazıyorum. Kâğıdın, kalemin, mürekkebin ko­kusunu sevdiğim için yazıyorum. Roman sanatı­na her şeyden çok inandığım için yazıyorum.

Bu parçada anlatılanlar aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A)   Neden yalnız şiir yazıyorsunuz?

B)   Yazılarınızı hangi ortamlarda yazıyorsunuz?

C)   Niçin yazıyorsunuz?

D)   Niçin diğer yazlardan daha çok yazıyorsunuz?

E)   Yazılarınızı günün hangi dilimlerinde yazıyor­sunuz?

 

36.  Türkiye’de çok sayıda samimi roman okuru var. Bir yapıtın niteliğini başkalarının ne dediği üzerin­den değil, doğrudan doğruya gidip o eseri oku­yarak ölçen, kitaba odaklı, kitaplara sevdalı bir kesim. Yani —. Bu kitle hakkında yaşça ya da sı­nıfça bir genelleme yapmak zor. Onlar son dere­ce genç de olabiliyorlar. Üniversite ya da lise öğ­rencisi: çoluk çocuğu evlendirdikten sonra ken­dini kitaplara vermiş bir emekli öğretmen ya da ev hanımı da olabiliyorlar.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akı­şına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebi­lir?

A)   neyi niçin okuduğunun bilincinde bir kitle

B)   eleştirmenlerin etkisiyle kitap seçen okurlar

C)   eline hemen her gün yeni bir kitap alan in­sanlar

D)   okudukları üzerine düşünce geliştirmeyen bir kesim

E)   okuduklarının sayı bakımından çok olmasını önemseyenler

 

37.  Anlaşılmaz metinlerini “Benim yazdıklarımı herkes anlayamaz zaten.” diyerek yücelten yazara inanır okur nedense. Oysa bu bir laf ebeliğidir ve ukalalılıkla yanıtlanabilir: Herkesin anlayamadığı edebî metinler, termodinamik yasalarını bilmeyen hiç kimsenin kullanamadığı bir araba kadar ko­miktir. Saatlerce kıvranıp arabayı yarım metre gö­türmeyi başaramayan insanlar, mucidin termodi­namik yasalarına hâkimiyetini överler. Ama asıl, amaca hizmet etmeyen bir aracın niçin üretildiği­ni yargılamak gerekmez mi?

Bu parçaya göre yazar, bir yapıtın aşağıdakilerden hangisine uygun olmasını gerekli gör­mektedir?

A)   Okurun kültür düzeyine uygun bir nitelikte ol­masını

B)   Gündelik sözcüklerle kurulmuş özgün  bir söyleyişinin olmasını

C)   Okur tarafından anlaşılabilir ve yararlanılabilir nitelikte olmasını

D)   Okurun hayal dünyasını zenginleştirmesini

E)   Okura o güne dek farkında olmadığı güzellik­leri tattırmasını

 

38.  Düş ve fantezi öyküde bir şeydir; ama her şey değildir. Başka şeylerle bir arada olunca anlam­lanır bunlar. Genç öykücüler düş ve fanteziyi öne çıkarıyor; ancak insanı göz ardı ediyor. İnsani bo­yut yok yapıtlarında. Bu da kimliksiz, renksiz kılı­yor onları. Ait oldukları yeri göremiyorsunuz. Kim­liksiz bir öykücünün ister yerel ister evrensel dü­zeyde olsun, kendine yer açması mümkün gö­rünmüyor.

Bu parçada genç öykücüler aşağıdakilerin hangisinden dolayı eleştirilmektedir?

A)   Düş ve fanteziyi öne çıkarıp, insanı ve içinde bulunduğu çevreyi göz ardı etmelerinden

B) Gerçek yaşamdan seçtiklerini düş dünyala­rında yeterince yoğuramadıklarından

C)   Evrensel değerleri içselleştirmeye yanaşma­dıklarından

D)   Geçmişteki öykü geleneğine sırt çevirmele­rinden

E) İnsanın bireysel yönüne eğilip toplumsal yö­nünü arka plana itmelerinden

 

39.  Nereden geldiyse geldi, yerleşti dilime: Birkaç gündür “tutku” sözcüğüyle yatıp kalkıyorum. Çok olur bu bende. Bir sabah uyanırım, bir sözcük bit­miş dilimde, bütün hayalimi sarmış. Hiç durmaz, söyletir de söyletir kendini; kurtulabilene aşkolsun! Kovsan gitmez, unutmak istesen unutulmaz. Ne zaman ki alacağını alır, bir şiire ya da yazıya ko­nu olur; sonra nasıl geldiyse öyle, sessizce kay­bolur gider.

Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisini vurgulamaktadır?

A)   Yazı yazmak için özellikle sabah vakitlerini seçtiğini

B)   Şiir ve yazılarının uzun bir hazırlık dönemin­den geçtiğini

C) Etkisi altına girdiği sözcükten, onu bir yapıta konu etmeden kurtulamadığını

D)   Kimi sözcüklerin kendisinde şiirsel çağrışım­lar uyandırdığını

E) İçindeki ruhsal sıkıntılardan, ancak bir yapıt ortaya koyarak kurtulduğunu

 

 

 

40.  —. Kendi halkına, kendi geçmişine, kendi tarihi­ne, bu genellemelerle bakar. Bütün bunları da nesnellik adına yapar. Genellemeyi sever; çünkü yetersizliğini, eksikliğini yaptığı genellemelerle gi­dermekten hoşlanır. En can alıcı konularda bile araştırma gereği duymadan genel hükümler verir.

Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)   Aydın kimliği kazanmanın yolu bilimle içli dış­lı olmaktan geçer

B)   Aydın görünen insanların çoğu öncelikle ken­di halkını iter

C)   Toplumu aydınlatmakla görevli kişi, öncelikle toplumu tanımalıdır

D)  Aydınlar oldum olası her konuda genelleme yoluna gider

E)   Aydınların hepsi genelleme yapmanın bilim­sellikten uzak olduğunu bilir

 

CEVAPLAR

1-A 2-B 3-D 4-B 5-D 6-E 7-D 8-C 9-E 10-E
11-C 12-G 13-D 14-D 15-E 16-A 17-A 18-E 19-B 20-A
21-C 22-C 23-E 24-A 25-C 26-A 27-B 28-D 29-C 30-E
31-C 32-E 33-E 34-D 35-C 36-A 37-C 38-A 39-C 40-D

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 36 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-36.html Fri, 03 Jan 2014 21:01:41 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10141 TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 36

1. Öykünün nasıl gelişeceğini, nasıl sonuçlanacağı­nı, değil oyuncular, yönetmenle senaryo yazarı bile bilmiyordu.

Aşağıdakilerin hangisinde “bırakın” sözcüğü bu cümledeki “değil” sözcüğüyle aynı anlam­dadır?

A)   Onu kendi haline bırakın, nasıl olsa çok geç­meden yanlışını anlar.

B)   Çocuğun soruyu doğru cevaplayacağını bı­rakın bizi, öğretmenimiz dahi tahmin etme­mişti.

C)   Bırakın artık bu iddiaları da somut gerçekler üzerinde konuşalım.

D)   Eşyalarınızı dolaplarınıza bırakın da yemeğe inin bakalım.

E)   Asırlardır süren bu kısır döngüyü bırakın bir kenara, dünya değişti, en tartışılmaz konular bile tartışılıyor artık.

 

2. Polisiye romanlarıyla ünlenen romancı, yeni ese­rinde yaşanmış bir olayı bütün çıplaklığıyla göz­ler önüne serdi.

Altı çizili deyimin bu cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)   Kurtuluş Savaşı’nı anlatan birçok romanımız vardır.

B)   Sabahları işe başlamadan önce gazetelere bir göz atardı.

C)   Gözden kaçan küçük ayrıntılar, yerine göre çok önemli olabiliyor.

D)   Ünlü eleştirmen sanatçıların bilinmeyen yön­lerini açığa çıkardı.

E)   Toplumda bazı insanlar göze batmamak için doğru bildiklerini yapmaya çekiniyor.

 

3. Ben yapıtlarımı pişirdiğim ateşin odunlarını, bizim olan ormanlardan taşıyorum. Çünkü bizim çok güzel değerlerimiz var ve bu değerleri dünyaya da tanıtmak bizim en büyük görevimizdir.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yapıtlarında her tür konuya yer vermek

B)   Kendi kültürünün kaynaklarından beslenmek

C)  Yapıtlarının konularını günlük yaşamdan seç­mek

D)   Evrensel değerleri özgün bir anlatımla vermek

E)   Kişisel sorunlarını çekinmeden anlatmak

 

4. Geleneksel anlatı türlerinin kalıplaşmış bir yapısı vardır, bu da yaratıcılığı sınırlar. Aynı şeyleri dö­nüp dönüp tekrar etmek zorunda kalırız.

Bu parçada geçen “yaratıcılığı sınırlamak” sö­züyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden han­gisidir?

A)   Yeni şeyler üretilmesine engel olmak

B)   Geleneksel olanı öncelemeyi gerektirmek

C)   Çağın gereklerine uyum sağlayamamak

D)   Yeniliklerin dar bir alanda kalmasına engel ol­mak

E)   Sanatçıyı az ve öz üretmeye mecbur etmek

 

5.    Aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık ola­rak verilen cümle, öznel bir nitelik taşır?

A)   Bu kitabı kim yazmış?

B)   Öğretmenimizin kaç çocuğu var?

C)   Mesai saat kaçta başlıyor?

D)   Okuduğum şiiri nasıl buldunuz?

E)   Kardeşin hangi okulda okuyor?

 

6.             I. Şair, her şeyden önce yaşadığı topluma, gi­derek tüm dünyaya karşı sorumludur.

II. Şair, sorumluklarını yerine getirmediği zaman toplumlar ve milletler arası sorunlar her ge­çen gün artar.

III.Şair, içinde bulunduğu toplumun ve bütün in­sanlığın sorunlarıyla ilgilenmek durumundadır.

IV.  Ölmez eserleri, bağlı olduğu ulusa ve tüm in­sanlığa karşı sorumluluklarını yerine getiren şairler bırakabilmiştir.

V.Toplumların ve insanlığın huzurlu ya da hu­zursuz olmasında, şairlerin yazdığı şiirlerin önemli bir etkisi vardır.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi­leri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                                B) I. ve III.                              C) II. ve IV.

D) III. ve V                              E) IV. ve V.

 

7. (I) Sanat yayıncılığında en yaygın türün biyografi olduğu söylenebilir. (II) Sanatçıların yaşamöykülerini, yapıtları eşliğinde ele alan biyografiler, her zaman el altında tutulur. (III) Bir başvuru kaynağı olduğu gibi, sanat kitaplığının da demirbaş kitap­larıdır bunlar. (IV) Başka türler olmasa pek bir şey fark etmez, ama onlarsız bir sanat kitaplığı düşü­nülemez. (V) Hiç kuşku yok ki biyografilerin yazın dünyasında böylesine önemli bir yer tutmasında İtalyan yazar Vasari’nin çok büyük bir rolü vardır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde biyografilerde ne anlatıldığına yönelik bir bilgi verilmiştir?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

8. (I) Balzac, roman sanatında gerçekçilik akımının kurucularındandır. (II) Gerçekliği ondan daha doğ­ru yansıtanlar da vardır. (III) Ama o, gerçekçiliği şiirsel bir dille harmanlayıp metne incelikli bir bi­çimde yerleştirdiği için ötekilerden farklılaşır. (IV) Yaşadığı dönemin siyasal, ekonomik ve toplum­sal sorunlarının birey üzerindeki etkilerini aktarır. (V) Zaman zaman eleştirilmesine rağmen, 20. yüz­yıl estetikçilerine göre Balzac, edebî gerçekçili­ğin en büyük yazarıdır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde Balzac’ın üslubuyla ilgili bilgi verilmiştir?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

9. (I) Ülkemizde birçok aile, köy ile kent arasında g^ dip geliyor. (II) Çoğu ailenin bir ayağı her yönüy­le kendilerine daha güzel gelen köyde, bir ayağı kentte. (III) Özellikle yaz aylarında kentten köye gidişin arttığı gözlemleniyor. (IV) Köye giden aile­ler, yaz sonunda köylerinden aldıkları yiyecekler­le kentin yolunu tutuyor. (V) Geride birbirinden güzel anıları ve en güzel doğa manzaralarını bı­rakarak…

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­lerinde öznellik söz konusudur?

A) I. ve IV                               B) II. ve IV.                                             C) II. ve V.

D) III. ve V.                             E) IV. ve V.

 

10.  (I) Sanatçı, İkinci Dünya Savaşı’nın yergisel öy­küleriyle ünlenir. (II) Öykülerinde gerçekleri çok yönlülük içinde, başarıyla dile getirir. (III) Bürokra­sinin işleyişini anlatan başarılı ürünler verir. (IV) Gar Saati kitabı memurların çalışma düzenini, “adam-sendeciliği” yansıtan değişik bir yapıttır. (V) O, daima arayış içindeki öykücülerimizdendir. (VI) Aşk Üçgeni adlı yapıtında ruhsal çözümlemelere girişmesi, önceki ürünlerinden ayrılarak, arayış içindeliğini açık seçik kanıtlar. (VII) Yazarın, öykü­cülüğümüzde sağlam, oturmuş bir yeri vardır.

Bu parçada numaralamış cümlelerin hangileri kendinden önceki yargıyı örneklendirmiştir?

A) I. ve II.                               B) I. ve IV.                                              C) II. ve VI.

D) IV. ve V.                            E) IV ve VI.

 

 

 

11.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bileşik za­manla çekimlenmiş bir fiil kullanılmamıştır?

A)   Günün ilk saatlerinde sahilde dolaşmak istedi?

B)   Pazar günlerini roman okuyarak geçirecekmiş.

C)   Yazarın yeni kitabı her yıl eylül ayında çıkardı.

D)   Eskiden dedeler torunlarına masal anlatırmış.

E)   Yola erken çıkarsa trafiğe takılmaz.

 

12. Aşağıdaki cümlelerin  hangisinde tamlayanı düşmüş bir ad tamlaması vardır?

A)   Masanın üzerinde bir demet gül vardı.

B)   Öğretmen sınıfa girince ayağa kalktık.

C)   Haziran geldi, tatil hazırlıkları başladı.

D)   Gelecek yıl da aynı köye gitmek istiyoruz.

E)   Yazısı gerçekten çok güzeldi, ona özenirdik.

 

13.  Öykülerim ve öykülerimde görülen kahramanlar, aslında aracıdan başka bir şey değildir.

Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan han­gisi yanlıştır?

A)   Özne bir söz öbeğidir.

B)   Hem yapım hem çekim eki almış sözcüğe ör­nek gösterilebilir.

C)   Yüklem ek eylemin geniş zaman kipiyle çekimlenmiştir.

D)   İlgeç ve bağlaç kullanılmıştır.

E)   Sıfat-fiile örnek gösterilebilir.

 

14.   (I) Aile bireylerinin hep bir arada olduğu günler çok güzel geçer. (II) Büyükler küçüklere sürpriz hediyeler verir. (III) Küçükler büyüklerine saygı gösterir. (IV) Birlikte yenen yemeğin ardından herkes bahçede gezer. (V) Kısa bir gezinti sonra­sı bütün aile bireyleri çimlerin üzerine serilen kili­min üstüne oturup çay ve meyve suyu içer.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)   I. cümledeki “çok” sözcüğü zarftır.

B)   II. cümledeki “sürpriz” sözcüğü sıfattır.

C)   III. cümledeki “küçükler” ve “büyükler” adlaşmış sıfattır.

D)   IV. cümledeki “yenen” sözcüğü sıfat-fiildir.

E)   V. cümledeki “gezinti” sözcüğü hem yapım hem çekim eki almıştır.

 

15.  Aşağıdaki cümlelerin hangisi özne, nesne ve yüklemden oluşmaktadır?

A)   Şairlerden başka kimse şiir kitabı okumuyor.

B)   Genç yetenekler kendini geliştirmeye yanaş­mıyor.

C)   Öğrenciler araştırma yapmak için kütüphane­ye gitmelidir.

D)   Gençler kitapçıları sık sık ziyaret ediyor.

E)   Yağmur başladığında çocuklar parkta oynu­yordu.

 

16.  Bütün yaz bu bahçeyi düzenlemek isteğiyle ha­yaller kuran Nuran etrafına bakındı.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden han­gisi yanlıştır?

A)   Yüklemine göre fiil cümlesidir.

B)   Anlamca ve biçimce olumlu bir cümledir.

C)  Yüklemi edilgen çatılı bir fiildir.

D)   Öğe dizilişine göre kurallı bir cümledir.

E)   Yapısına göre bileşik cümledir.

 

17.  Adam, aracı uygun bir yere park etmişti.

Bu cümlede geçen altı çizili sözcükte görülen ses olayının özdeşi aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)   Bir bahar sabahı kendisine şehir merkezinde rastladım.

B)   Araçları, caddenin iki kenarına sağlı sollu park etmişler.

C)   Şimdi gidecek, üzerine en güzel elbiselerini giyecekti.

D)   Bahar yalnız insanların değil, kuşların da ak­lını başından alır.

E)   Tatlı tatlı öten keklik, diğerlerinin de buraya gelmesini sağlıyordu.

 

18.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kısa çizginin (-) kullanımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?

A)   Ankara – İstanbul uçak seferleri sis nedeniyle iptal edildi.

B)   Türkçe – Fransızca sözlük çalışması için son hazırlıklar yapılıyor.

C)   Veli – okul – öğretmen ilişkisi öğrenci başarısı­nı olumlu etkiler.

D)   Birinci Dünya Savaşı 1914-1918 yılları ara­sında olmuştur.

E)   Bilgi – sevgi ile donatılmış bireyler insanlığa yararlı olabilir.

 

19.  (I) Hat sanatında kullanılan tahta kalem, ıhlamur veya gürgen ağaçından, istenen kalınlıkta yontu­larak yapılır. (II) Sap tarafı, parmaklar arasında ra­hatça tutmaya ve hareket ettirmeye elverişli olma­lıdır. (III) Tahta kalemin birkaç türü vardır. (IV) Bir kısmının yanlız ortasında çatlağı bulunur. (V) Bir kısmında ise, çatlağın iki tarafından kalınlığa gö­re iki veya daha fazla yuvarlak delikler yer alır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­lerinde yazım yanlışı vardır?

A) I. ve II.                               B) II. ve III.                                             C) III. ve V.

D) I. ve IV.                                             E) IV. ve V.

 

20.  Öğleden sonra gazete binasına uğruyor ama kimseyi bulamıyor.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Tamlayan eksikliği

B)   Gereksiz sözcük kullanılması

C)   Dolaylı tümleç eksikliği

D)   Özne – yüklem uyuşmazlığı

E)   Anlamca çelişen sözcüklerin bir arada kulla­nılması

 

21.  Hiç kimse televizyonun karşısından ayrılmadı, ma­çı büyük bir dikkatle izledi.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?

A)   Nesne eksikliğinden

B)   Özne eksikliğinden

C)   Dolaylı tümleç eksikliğinden

D)   Sözcüğün yanlış yerde bulunmasından

E)   Özneyle yüklem arasındaki çatı uyumsuzlu­ğundan

 

22.  Önerilerimde, öğütlerimde ve yol göstermede ko­nuları enine boyuna incelerim; sonunda, neden­leri ve niçinleri, dayanakları ortaya koymaya çalı­şırım. Kısacası önerilerimde, öğütlerimde ve yol göstermelerimde öznel değil, nesnel yargılara ulaşırım. Kesinlikle uzun boylu düşünmeye gerek görmeden “iyi” ya da “kötü” ayrımı yapmam ve­ya peşin fikirli olarak bastırmam.

Aşağıdakilerden hangisi böyle diyen bir yaza­rın özelliği değildir?

A)   Çalışmalarında titiz olma

B)   Bir sorunu nedenleriyle ortaya koyma

C)   Yansız davranma

D)   Kendine aşırı güven duyma

E)   Önyargılı olmaktan kaçınma 

 

23.  Sporla edebiyat arasındaki dostluk bağları gide­rek gelişiyor. 1930’larda yayımlanmaya başlayan Olimpiyat, Top, Türkspor gibi dergilerle başlayan edebî çaba, “spor romanı”, “spor edebiyatı” kav­ramlarının gelişmesine öncülük etti. Bu süreç, Türk edebiyatının önemli sanatçılarının metinle­rinde futbol üzerine kurulan edebî ve sosyolojik değerleri yansıtmasıyla hızlandı. Toplumları böy­lesine harekete geçirebilme potansiyeline sahip bir olgu, ülkemiz futbolunun son yıllardaki olağa­nüstü gelişimi ve ardından gelen büyük başarı­larla kültür açısından da yazın dünyamızda önemli bir yer tutacak gibi gözüküyor.

Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?

A)   Sporun edebiyatla olan ilişkisinden

B)   Spor dergilerinin öneminden

C)  Türk futbolunun son yıllardaki gelişiminden

D)   Futbolun edebiyat için öneminden

E)   Sporun, toplumları harekete geçirebilme po­tansiyelinden

 

24. (I) Bu sanatçımızın öykülerinin hemen hepsinde yol ve yolculuk vardır. (II)Kahramanları türlü gerekçelerle yolculuk eder. (III)Çevreyi, doğayı, dış dünyayı onların gözünden aktarır bize. (IV) Hiç kuşku yok ki bu aktarımda kahramanların farklı kişilikleri, özgün bakışları hemen fark edilir. (V) İnsanlarıyla mimarisiyle yaşam biçimiyle sokaklar var okuduğum öykülerde (VI) O daracık sokaklar ki iki insan yürüdüğünde bir üçüncüsü geçemez. (VII)Kapılar, bu daracık sokaklara açılır ve sanki insanlar açılan bu kapılardan soluklanır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf kaçıncı cümleyle başlar?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

 

25. (I) O sevdiğimiz şiirleri okuyamaz olduk. (II) Ne zaman okumaya kalksak şarkıları aklımıza geldi. (III) Sevdiğimiz şiirlerin işgal edilmiş olduğunu gördük. (IV) Son dönemlerde çok güzel besteler yapıldı. (V) Hele ki televizyonlara, ellerinde sazla çıkan insanların, “Şimdi size son çıkacak kase­timden bir şarkı okuyacağım.” sözleri ardından, tutkunu olduğumuz dizeleri duyduğumuzda içi­miz burkuldu. (VI) Hem o şiirden hem de şiiri besteleyenden soğuduk.

Bu   parçadaki   numaralanmış  cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmuştur?

A) II.         B) III.         C) IV         D) V.         E) VI.

 

26. Bu sanatçımız, kitaplarında yazınsal türlerin bü­yüsünü duyumsatırken bir yandan da yazın dün­yasında dolaştırıyor, çağına ayna tutuyor. Olayla­rı, kişileri, toplumsal gerçeklikleri yansız bir tu­tumla aktarıyor kitaplarında. Bunu yaparken hiç kuşku yok ki sanatın kendine özgü yapısından, estetik anlayışından hiç mi hiç ödün vermiyor.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yapıtlarının sanatsal yönden kusurlu olduğu

B)   Gerçekleri anlatırken sanat kaygı gütmediği

C)   Sanatsal bir bakış açısıyla çağına tanıklık et­tiği

D)   Yapıtlarında gerçekleri kendince yeniden yo­rumladığı

E)   Yapıtlarında okur kitlesinin isteklerine boyun eğmediği

 

27. Bir kere yaratıcı yazı biçimidir deneme. Bir yaza­rın kendini en iyi ifade edebileceği yoldur. Öğre­tici, besleyici, yönlendiricidir. Kendinizi sürekli zinde tutmak için vazgeçilmez bir yazı disiplinidir. İyi bir deneme yazarı birçok türde yazabilir. Diğer bir boyutuna gelince, üslupçu yazı biçimidir de­neme. Bunu tutturamazsanız yazdıklarınız sığ ka­lır. Elbette daha başka şeyler de söylenebilir ama denemenin türler içindeki konumu deyince aklı­ma ilk gelen bunlar oldu benim.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine ce­vap olarak söylenmiştir?

A)   Neden sadece deneme türünde ürün veriyor­sunuz?

B)   Deneme dışındaki yazınsal türleri okumaz mısınız?

C)   Denemenin diğer edebiyat türleri içindeki ye­ri nedir sizce?

D) Denemede  konu  sınırlamasının  olmaması yazmada kolaylık sağlıyor mu?

E)   Deneme yazarken diğer türlerin olanakların­dan yararlanır mısınız?

 

28. Şiir, dar bir alana sıkıştırılmış az sayıda sözcükle yoğun anlamlar aktarma gücüne sahip yazınsal bir iletişim aracıdır. —- Her dize, her sözcük, her hareket hatta her yapının kendisi bile ikili bir an­lam taşıyabilir. Şaire tanınan küçük alanda pek çok şey başarılır. Şair de kimi zaman alışılmamış ve mantık dışı gibi görülen, ancak aslında uyum­lu olan sözcük ve tümceleri birlikte kullanarak okuyucusunu şaşırtmaktadır. Sözcüklerinin bü­yük bir bölümüne geniş anlamlar yüklemektedir.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getiril­melidir?

A)   Okuyucuyu dikkate almayan bir şiir uzun ömürlü olamaz.

B)   İnsanların ortak duygularına yer veren şiir her dönemde okunur.

C)   Ölçülü ve uyaklı olmayan şiir uzun süre hafı­zada kalamaz.

D)   Bu sayede insanlar, ruhsal açıdan rahatlar, iş­lerinde daha verimli olurlar.

E)   Şiirde, anlam yoğunluğu, doku zenginliği, bi­çim sıklığı vardır.

 

29. Divan-ı Lügat-it Türk’ün Araplara Türkçe öğretmek amacıyla hazırlanması örneğinde olduğu gibi, sözlükler belli amaçlar için hazırlanır. —-. Dili tü­müyle kapsamak için hazırlanan bir sözlüğün derinliği ile yalnızca ilkokul öğrencilerine faydalı olması için hazırlanmış bir sözlüğün derinliği bir tutulamaz. Salt derinlik yönünden değil, sözlü­ğün hazırlanış amacına göre birçok yönden ay­rımlar söz konusudur. Örneğin, birçok ciltten olu­şan ansiklopedilerin de bir tür sözlük olduğunu unutmamalıyız.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akı­şına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmeli­dir?

A)   Günlük yaşamda çeşitli amaçlarla sık sık söz­lüklere başvururuz

B)   Söz varlığı, sözlüğün hazırlanış amacına gö­re değişir

C)   Sözlüklerden yararlanırsak dilin zenginliğini daha iyi fark ederiz

D) Sözlüklerden yararlanmazsak pek çok söz­cüğü yanlış anlamda kullanırız

E)  Henüz dilimizin kelime hazinesini bütünüyle ortaya koyan bir sözlük hazırlanamamıştır. 

 

30. Edebiyat ve düşünce denince aklımıza dergi ve dergiciliğimiz gelir. Dergisiz bir edebiyat da dü­şünce de olamaz artık. Bugünden geriye doğru yüz yıllık edebiyat ve düşünce haritamıza bir bak­tığımızda, eli kalem tutan, yazan-çizen ve adını bir şekilde duyurmuş kim varsa bir şekilde dergiyle bağlantılı olmuştur. Birçok sanatçı kendi dergisini çıkarmıştır. Hatta sanatçılarımızdan bazıları çıkar­dığı dergiyle anılmıştır. Yalnızca edebiyat değil, düşünce de dergilerle yürümüş, her türlü düşün­ce dergilerle kendini ifade etme fırsatı bulmuştur.

Bu parçada anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerin hangisidir?

A)   Edebiyat ve düşüncenin dergiyle geliştiği

B)  Düşüncelerin, dergi sayesinde, kısa zaman­da okurlara ulaşma fırsatı bulduğu

C)   Kendi dergisini çıkaranların daha nitelikli sa­natçı olduğu

D)   Dergilerde yazısı yayımlanmayan kişilerin sa­natçı olmasının çok zor olduğu

E)   Edebiyat dünyasındaki gelişmelerin, dergici­liğin ortaya çıkmasını sağladığı

 

31.  Refik Halit’in “Kar ile Yağmur” başlıklı bir yazısı vardır ki, bu yazıyı kar severler sakın okumasın. “Tabiatın rengârenk tablosu üstüne sıvanan kaba bir badana” diye başlayan sanatçı, “dünyanın om­zuna yüklenen boş bir ağırlık” mı demez, “kof bir yük” mü demez, “üşütücü bir kürk” mü demez! Karın, kendisine “kibarın düşkünü aklar giyer kış günü” sözünü hatırlatan beyazlığına bile itirazı vardır yazarın. Örneğin kar niçin altın sarısı değil­dir? Buyurun, cevap verin bakalım?

Bu parçadan Refik Halit ile ilgili aşağıdakilerden hangisine varılabilir?

A)   Toplumsal sorunlara duyarlı olduğuna

B)   Olaylara olumsuz açıdan baktığına

C)   Kardan hiç hoşlanmadığına

D)   Yaz mevsimini kendine yakın bulduğuna

E)   Her mevsimin ayrı bir güzelliğinin olduğuna inandığına

 

32. Özgürlük ancak düşünen kişi için gereklidir. Dü­şünmeyen, kendisine belletilenleri incelemeksizin onlara inanıp bağlanan kişi ne yapsın özgürlü­ğü? Kullanamaz ki… Körü körüne inanmak özgür­lüğünü mü istiyorlar? O vardır öteden beri, onu kimse kimsenin elinden alamaz. Özgür kişi başka bir kişiye, bir öğreticiye, bir lidere bağlı değildir.

Bu parçada yazar, özgür kişinin özelliklerin­den söz ederek aşağıdakilerin hangisine açık­lık getirmektedir?

A)   Özgürlüğün ne demek olduğuna

B)   Özgürlüğün nasıl elde edildiğine

C)   Özgürlüğün nasıl korunacağına

D)   Özgürlüğün insanları ne kadar etkilediğine

E)   Özgür kişinin toplumdaki yerinin ne olduğuna

 

33.  Bilimin ve sağduyunun egemen olduğu bir bakışla yaklaşırdı konulara. Havadan sudan bir girizgâhtan sonra, kenara koyduğu gazeteleri alır ve sohbeti­mizin gündeminin ne olduğunu belirlerdi. Konulara uzak açıdan bakmayı sever, hemen gözükmeyen ipuçlarını bir bir ortaya koyar, görüşünü bilimsel ve­rilerle destekleyerek sunardı. İyiye giden hiçbir şey olmadığı noktasında birleşirdik hep.

Bu parçada sözü edilen kişiyle ilgili aşağıda-kilerden hangisi söylenemez?

A)   Bilimsel ve sağduyulu bir bakış açısına sahip olduğu

B)   Sohbetlerinin konusunu gazetelere bakarak

belirlediği

C)   Görüşlerini nesnel verilerle desteklediği

D)   Havadan sudan konuşmayı sevmediği

E)   Karamsar olduğu

 

34. Bu sanatçının şiirindeki yaşam tadı bütün şiirlerindeki ruhu da temsil eder. Hayata, aşka, dostlu­ğa, arkadaşlığa, denize ve söze, sözcüklere ithaf ettiği her şiirinde; “yaşam tadı” neşe ya da hüzün olarak, şefkat ya da özlem olarak çıkar karşımıza. Şiirlerinden duyulan haz sahicidir. Çünkü, sözü sahicidir. Dahası, şiirleri, salt içerdikleri yaşantı zenginliğinden ötürü değil, yaşamla ve insani de­ğerlerle yüklü oldukları için de böyledir, bu.

Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)   Bütün şiirlerinde yaşamın tadını duyurduğu

B)   Şiirlerinin yaşantı zenginliği içerdiği

C)   Şiirlerinin insani değerlerle yüklü olduğu

D)   Biçimsel öğelere değer verdiği

E)   Değişik konularda şiirler yazdığı

 

35.  Bilge hiçbir şeyi kötüye yormaz, başına gelenden ötürü kendinden başka sorumlu aramaz ve in­sanların hatalarını, onların kötülüklerine yormaz. Başkalarını ne sözleri ne de yüzünün ifadesi ile suçlamaz ve başına gelen her kötülüğü, iyi niyet­li bir yorumla hafifletir. Kendisine yapılan hakaret ve kötülükleri değil, hizmet ve iyilikleri anımsar.

Bu parçada bilge ile ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisine değinilmemiştir?

A)   Sorumluluklarını yerine getirdiğine

B)   Olaylara iyimser bir gözle baktığına

C)   İnsanları yaptıkları iyilikleriyle hatırladığına

D)   Hatalarının sorumluluğunu üstlendiğine

E)   Başkalarını suçlamaktan kaçındığına

 

36.  Tür sorunu belki de yazının en karmaşık, en çö­zümsüz sorunudur. Bir kitabı açar açmaz türünü belirleyiveririz, çocuklar da bizden geri kalmaz bu konuda: “Bu bir öykü kitabıdır.”, “Bu bir ro­mandır.”, “Bu bir oyundur.” derler. Ama sıra türle­ri tanımlamaya, aralarındaki ayrımları belirlemeye gelince, bocalamaya başlarız.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgu­lanmaktadır?

A)   Hiçbir edebî türün öteki türlerden bağımsız olamayacağı

B)   Çocukların öykü türüne karşı özel ilgi duyduğu

C)   Romanla öyküyü birbirinden ayırmanın müm­kün olmadığı

D)   Edebiyat türlerini tanımlamanın sanıldığından güç olduğu

E)   Çocukların edebiyat yapıtlarıyla küçük yaşta tanıştırılması gerektiği

 

37. Elbette. Her yayında olan, ama aslında olmama­sı gereken dizgi yanlışlarını, eksiklikleri, noksan­ları düzeltmek, tamamlamak elbette ki görevimiz. Kitabın zaman içinde güncelleştirilmesi, dolayı­sıyla değişikliklere uğraması çok doğal ve gerek­li. Antolojiler de eskir zamanla. Hazırlayıcıya ve yayınevine düşen, bu eskimeyi zamanında fark edip gidermektir. Ama antolojinin yapısına, seç­me yöntemime, özellikle kendi değerlendirmele­rime gereksiz, haksız karışmaları dikkate almaya­cağımın da bilinmesini isterim.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine ce­vap olarak söylenmiş olabilir?

A) Kitabınızın sonraki baskılarında değişiklikler, düzeltmeler yapmayı düşünüyor musunuz?

B)  Kitabınızın okurlar tarafından beğenileceğin­den emin misiniz?

C) Kitapta yaptığınız değişiklikler, önceki seçim­lerinizin yanlış olduğunu mu gösteriyor?

D)   Kitabınız hakkında yapılan eleştirilere hak ve­riyor musunuz?

E)   Yayınevlerinin antolojilere iyi gözle baktığını söyleyebilir miyiz?

 

38. Yalnız kendi düşündüklerini, kendi bildiklerini ya­zıyor. Başkalarının düşündükleri, bildikleri de öz Türkçe ile söylenebilir mi, durmuyor bunun üze­rinde. Denesin bakalım, Platon’un ya da başka bir filozofun bir kitabını alsın, onu çevirmeye ça­lışsın. Bir yerini atlamadan öz Türkçe ile söyleye­biliyor mu dediklerini? Söyleyebiliyorsa peki, söyleyemiyorsa o da anlar öz Türkçenin bütün konular üzerinde yazmaya yetmeyeceğini.

Bu parçada yazar, öz Türkçenin her konuda yazmaya yetmeyeceğine kanıt olarak aşağıdakilerden hangisini göstermektedir?

A)   Platon’un başka bir dile çevrilemeyecek ka­dar özgün olduğunu

B)   Öz Türkçe ile yazılmış yapıtların yabancı dile çevrilemeyeceğini

C)   Felsefe alanında yazılmış kitapların öz Türkçe ile çevrilemeyeceğini

D)  Türkçenin başka dilden çeviri yapılacak ka­dar zengin olmadığını

E)   Her yazarın öz Türkçe’yle yazabilecek kadar yetenekli olmadığını

 

39. Garip akımı, Türk şiirinde o güne kadar yer etmiş kalıp ve anlayışlardan kurtulmak gerektiğini sa­vunur ve biçimciliğe, duygusallığa karşı çıkıp söyleyiş güzelliğini esas alır. Basmakalıp söyleyi­şe başkaldırın Türk şiiri ile çağdaş Batı şiirleri ara­sında bir köprü kurar. Günlük dilin yaygın söz­cükleriyle kurulmuş, yalın bir dille, o zamana de­ğin şiirde hemen hiç söz konusu edilmeyen ama her gün yaşamımızı çevreleyen olayları ve nesne­leri yansıtır bu şiir. Bu akımın başlattığı çığırdan yürüyen öbür ozanlar, gittikçe daha gelişmiş, da­ha derin, daha kapsamlı bir şiire yönelirler.

Bu parçada Garip akımı ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)   Türk şiirinin olanaklarını artırdığına

B)   Geleneksel şiir anlayışına karşı çıktığına

C)   Edebiyatta yeni bir şiir geleneği başlattığına

D)   Yeni bir şiir dili kurduğuna

E)   Türk edebiyatında hiç işlenmeyen konulara yer verdiğine

 

40. Bir romana başlamadan önce neler yazacağımı planlıyorum. Ama yazma eylemiyle birlikte önce­den yaptığım planlar değişiyor. Romanı bitirdi­ğimde bir de bakıyorum ki, ortaya önceden ta­sarladıklarımdan çok değişik bir şey çıkmış. Ya­zarken çoğu kez, bir cümle yeni bir olanak getiri­yor. Her şey değişiyor. Yaklaşım, dilsel örgü, gi­derek cümlenin anlamı bile… İşte bu yaratma se­rüvenine okuru da sokmak, nereden nereye var­dığımı görmek ve göstermek için tuttuğum not­lardan bazılarını yayımlamak gereğini duydum.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine açıklık getirmiştir?

A)   Romanlarını yazarken tuttuğu notları niçin ya­yımladığına

B)   Roman yazarken nelere dikkat ettiğine

C)   Romanlarını hangi koşullarda yazdığına

D)   Roman yazmaya nasıl başladığına

E)   Romanlarının konusunu seçerken nelere dik­kat ettiğine

CEVAPLAR

1-B 2-D 3-B 4-A 5-D 6-B 7-B 8-C 9-C 10-E
11-A 12-E 13-D 14-E 15-A 16-C 17-C 18-E 19-D 20-C  
21-B 22-D 23-A 24-D 25-D 26-C 27-C 28-E 29-B 30-A  
31-C 32-A 33-D 34-D 35-A 36-D 37-A 38-C 39-D 40-A  

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 35 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-35.html Fri, 03 Jan 2014 21:00:27 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10139 TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 35 

1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük, cümleye “Alışılmış olandan ayrı, görül­medik’ anlamı katmaktadır?

A)   Romanda yazar sıradışı bir anlatım sergiliyor.

B)   Bugünlerde önemligelişmelerle karşı karşıyayız.

C)   Genç sanatçının sıradan bir sesi var.

D)   Bazı kişiler olağan haberleri gereğinden fazla büyütüyor.

E)   Divan şiirindeki süslü anlatım günümüz şiirin­de yok.

 

2.  Genç sanatçılar, kısa sürede eser vermek düşün­cesindeler. Yapıtlarını birkaç ayda oluşturmak is­tiyorlar. Böyle sanatçıların kaçı, sesini geleceğe duyurabilir ki?

Bu parçada geçen “sesini geleceğe duyurmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Kalıcı olmak

B)   İlgi çekici konuları işlemek

C)   Düşüncelerini yüksek sesle söylemek

D)   Ün kazanmak

E)   Halkın sesi olmak

 

3.  Uzak bir kentte, bir ilköğretim okulunda okunan bir metin, o minicik çocuklarda o metnin yazarı­na ulaşmak, sesini yazara duyurmak isteği uyan­dırıyor. Kalemi ellerine alıp bütün doğallıklarıyla, özgürce sesleniyorlar. Yazarken büyüyor, büyüyor­lar. Kocaman bir deniz oluyor gözleri. Ben, mek­tuplarını okudukça o denizlerde kayboluyorum.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yazarın eserlerini yakından takip etmek

B)   Duygularını yazara ulaştırmak

C)   Düşüncelerini yazıya geçirmek

D)   Okuduğu kitabı eleştirmek

E)   Eleştirilerini dergilerde yayınlamak

 

4. Ozanlar, sözcükleri paşa gönüllerince kullanabil­me yetkisine sahiptirler. Onlar, şiirlerini yazarken “dil içinde bir dil” oluşturmanın peşindedir. Bu yüzden her şairin kendince bir dil evreni vardır.

Bu parçada altı çizili sözle ozanların hangi yö­nü anlatılmak istenmiştir?

A) Dili, ozanlar kadar etkili ve güzel kullanabilen başka bir sanat adamı olmadığı

B) Sözcükleri ahenk sağlayacak şekilde sadece ozanların kullanabildiği

C)Ozanların dildeki değişmeleri yakından izle­yip bunları dizelerine aktardığı

D)Dilin, ozanların farklı bir dil oluşturma çabala­rı sonucunda gelişimini sürdürdüğü

E)Sözcükleri başkasının etkisinde kalmadan, dilediğince kullanma hakkına sahip oldukları

 

5.Aşağıdaki cümlelerin hangisinden, ayraç için­deki anlam çıkarılamaz?

A)   Bu kadar telaşlanmanıza gerek yok canım, her şey olacağına varır. (umursamama)

B)   Gazlı içeceklerden bu kadar çok tüketmeniz bağırsak sorunlarına neden olabilir. (uyarma)

C)   Siz yardım etmeseydiniz bu kitapları raflara bu kadar sürede asla yerleştiremezdim. (min­net duyma)

D)   Böyle değerli bir tabloya bu kadarcık mı de­ğer biçtiniz? (azımsama)

E)   Ne olur ne olmaz, deyip yanına şemsiyesini de aldı. (endişelenme) 

 

 

6.     (I) Ilgaz Dağları, kuzeydoğudan güneybatıya doğ­ru uzanan ve temelini Paleozoik dönem kayalarının oluşturduğu bir dağ sırası. (II) Orta Anadolu’dan Kuzey Anadolu’ya geçiş kuşağı oluşturan bu böl­genin yapısında volkanik kayalar var. (III) Anado­lu’nun en hareketli kırık hattı olan Kuzey Anadolu Fayı da llgazlar’ın güney eteklerinden geçiyor. (IV) Bu dağlardaki yüksek tepeler birbirine fazla yüksek olmayan sırtlarla bağlanmış. (V) Bu dağ­larda buzul dönemi izlerine de rastlamak müm­kün.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde karşılaştırma yapılmıştır?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

7. Aşağıdaki dizelerin hangisinde şair, anlatıma duygularını katmamıştır?

A)   Fenerlerini akşamdan yakmış gemiler Ölü bir gecenin ortasında

B)   Çıkınlarını açmışlar önlerine Ekmeklerini yiyor güverte yolcuları

C)   Gözlerindeki parıltı ısıtsın yolumu İnsanca bir şeyler katalım sevgimize

D)   Yolumuzu düşman bakışlar çevirmiş Dişli geceler inmiş çevremize

E)   Yorgun kartallar gibi bir sabah dönsem geri Martılara bıraksam lacivert enginleri

 

8.     “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.” atasözün­de hem gerçek hem mecaz anlam vardır.

Aşağıdakilerin hangisinde böyle bir atasözü kullanılmamıştır?

A)   Ağır kazan geç kaynar.

B)   Her ağacın meyvesi olmaz.

C)  Tok açın halinden anlamaz.

D)   Taş yerinde ağırdır.

E)   Her kuşun eti yenmez.

 

9.     Sanat eseri, hem bir saat gibi içinde bulunduğu­muz zamanı hem de bir pusula gibi gidilmesi ge­reken yönü işaret etmelidir.

Bu cümleyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yaşamdan beslenmeyen bir sanat yapıtının kalıcılığı yakalayamayacağı

B)   İnsanlara yol gösteren sanat yapıtlarının, her zaman umulandan çok ilgi gördüğü

C)   Topluma yön veren sanat yapıtlarını ancak büyük sanatçıların yazabileceği

D)   İnsanlara bilgi sahibi olmadıkları konularda bilgiler veren sanat yapıtlarının daha değerli olduğu

E)   Sanat yapıtının, ortaya çıktığı dönemi yansıt­makla kalmayıp, gelecekle ilgili yol gösterici bilgiler vermesi gerektiği

 

10.           I. Sanatçının ilk görevi, toplumun dilini korumak, geliştirmek ve geleceğe taşımaktır.

II. Gerçek sanatçı, gözlemlediği her şey kendi yorumundan geçirerek eserine yansıtır.

III.Yapıtları okurlar tarafından tekrar okunan sanatçı, kalıcı olmayı başarmıştır.

IV.İzlenimlerini kendi süzgecinden geçirerek yeni bir yorumla sunmak, gerçek sanatçının işidir.

V. Sanatçının eserine yansıyanların toplumun içinden olması, eseri geniş kitlelere benimsetecektir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi­leri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve III.                              B) II. ve IV.                                             C) II. ve V.

D) III. ve IV.                            E) IV. ve V.

 

11.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde hem haber kipiyle hem dilek kipiyle çekimlenmiş fiillere örnek gösterilebilir?

A)   Biraz soğuk almışım, işe birkaç gün gidemeye­ceğim.

B)   Işıkları söndürün, ışıkta uyuyamam ben.

C)   Bu kağıtları kutulara doldurun, depoya koyun.

D)   Kilo almaktan şikayet eder, ama yemeğe da­yanamaz.

E)   Ben burada kalacağım, siz istediğiniz yere gi­debilirsiniz.

 

12.  (I) Çocukluğumda baharın geldiğini ilk önce gü­zelim çiçekleriyle saraypatılar söylerdi bize. (II) On­ları kasımpatılar izlerdi. (III) Onlar çiçeklenince ba­har fazla gecikmezdi. (IV) Ne var ki kasımpat yapraklarının yeşiline bakınca birdenbire sonbaharı duyumsardık. (V) Çünkü bu yapraklar, yeşilin bir­çok tonunu barındırırdı üzerinde.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden han­gisinin yüklemi, çatısı bakımından geçişsizdir?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

13.  Sarıçiçek, öbek öbek kır çiçekleriyle süslü ya­maçları ve baştan başa uzanan geniş düzlükleriyle, doğal ortamı özleyenler için ideal bir yerdir.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenler­den hangisi yanlıştır?

A)   Birden çok sıfat tamlaması vardır.

B)   İsim tamlaması vardır.

C)   Birleşik ad kullanılmıştır.

D)   Bileşik yapılı bir fiil cümlesidir.

E)   Yüklemi ekeylemin geçmiş zamanıyla çekimlenmiştir.

 

14.  Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki virgül (,) kaldırılırsa cümlenin öğesinde değişiklik olur?

A)   O, buradaki insanların tek umut kaynağıydı.

B)   Sana, o çocukla arkadaşlık etmemen gerek­tiğini söylemiştim.

C)   Köyün, o güne kadar çözülemeyen sorunları masaya yatırıldı.

D)   Ekin farlarının çevresinde, iki metre yüksekli­ğinde çitler vardı.

E)   Bu, köylünün hiç de alışık olmadığı yeni bir davranış biçimiydi.

 

15.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde nesne vur­gulanmıştır?

A)   Dar ve asfalt yolun iki yanında ağaçlar vardı.

B)   Arka sıradaki öğrenci, ikide bir,   saate bakı­yordu.

C)   Otelin, Marmara’ya bakan odasında günlerce kaldım.

D)   Küçükken, bütün çocuklar gibi çikolatayı çok severdim.

E)   Dün akşam sizin evde çantamı unutmuşum.

 

16.  (I) Yol kenarındaki buz kristallerinden gümüş ren­gine yakın bir ay ışığı yansıyordu. (II) Bembeyaz simden örülü gece elbiselerini giymiş ağaçlar, kayalar, dağlar, tepeler de bizimle birlikte yol alı­yordu sanki. (III) Otele doğru yürürken hepsi de bizlere eşlik ediyor gibiydi. (IV) Otele varınca eş­yalarımızı hızla bırakıp dışarı fırladık. (V) Heye­canla beklediğimiz toz halindeki bembeyaz kar karşımızdaydı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)   I. cümlede zincirleme ad tamlaması vardır.

B)   II. cümlede pekiştirme sıfatı kullanılmıştır.

C)   III. cümlede ilgeç öbeği ekeylem alarak yük­lem olmuştur.

D)   IV. cümlenin üç zarf tümleci vardır.

E)   V. cümle özne ve yüklemden oluşmuştur.

 

17.           Gam yükleri ile yükümüz tuttuk

Hicran katarının kervanıyız biz

Feleğin acısın aşında bulduk

Mihnet tekkesinin mihmanıyız biz

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisinin ör­neği yoktur?

A)  Ünsüz yumuşaması          B) Ünlü daralması

C) Ünsüz benzeşmesi            D) Ulama

E) Kaynaştırma ünsüzü

 

18.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?

A)   Babam, kiraz yüklü bir dalı eydi, biz de dal­daki kirazları topladık.

B)   Caddenin kenarlarındaki kavaklar rüzgârda nazlı nazlı salınıyordu.

C) Bahçe kapısının üstünü saran hanımelinin kokusu bütün sokağa yayılmıştı.

D) Oturma odasının, açık duran balkon kapısın­dan serin bir rüzgar geliyordu.

E)   Babam beni uğurlamak için havaalanına ka­dar gelmişti.

 

19.  Çocukluğumu geçirdiğim kasabayı ( ) o şirin sa­hil beldesi Lemas’ı ( ) yıllardır anılarımda yaşatı­yorum ( ) O şirin beldede neler yoktu ki ( )

Bu parçada ayraçla ( ) belirtilen yerlere, aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işa­retleri sırasıyla getirilmelidir?

A) (;)(.)(;)(.)                            B) (,)(.)(;)(;)

C) (.)(;)(.)(;)                            D) (,)(.)(.)(:)

E) (,)(,)(-)(…)

 

20.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)   O, geçmişteki büyük yazarların öykü kitapları­nı incelemişti.

B)   O, otuz yıllık yazın yaşamında, sayısız yapıt vermiş bir yazardı.

C)   O, özellikle şiirlerinde sıradışı bir anlatım kul­landı.

D)   O, okurla çok iyi bir iletişim kurgulayan başa­rılı bir romancıydı.

E)  O, herkesin uykuya daldığı vakitlerde yazı ma­sasının başına geçerdi.

 

21.  Afet bölgesine, aralarında sağlık ve teknik hizmet­lerle ilgili personelin de bulunduğu elli kişilik bir ekip gönderildi.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Temel cümledeki nesne eksikliği

B)   İsimle sıfatın aynı tamlanana bağlanması

C)   Gereksiz yere bağlaç kullanılması

D)   Sayısal verilerin anlam karışıklığına neden ol­ması

E)   Aynı anlama gelen ek ve sözcüklerin bir ara­da kullanılması

 

22.  (I) Sabah horoz sesleri ve denizin iyot kokusu arasında uyanıyorum. (II) Yarısı suların içine gö­mülmüş antik manastırın yanından geçiyorum usulca. (III) Koy manzarasına hâkim bir tepeye tırmanıyorum bir solukta. (IV) Kapıdağ Yarımadası’nı ana karaya bağlayan dar kıstak, ayaklarımın altına seriliveriyor. (V) Bir yanda Akdeniz’in engin maviliklerine bakan Gökgemiler Koyu, diğer yan­da Fethiye Körfezi’nin bir parçası olan Hamam Koyu… (VI) Güneş gölgeleri silip doğanın eşsiz renklerini ortaya çıkarıyor yavaş yavaş.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde birden çok duyuyla algılanan ayrıntıya yer verilmiştir?

A) I.          B) II          C) III.          D) IV.           E) V.

 

23.  Nerede umut varsa orada insan vardır. Umutsuz­luk ölümdür. Baltanın oduna gömüldüğü yerde, tırpanın otlara pırıl pırıl sokulduğu yerde, kürekle­rin suyu hışır hışır yardığı yerde her şey bitebilir; ama umut bitmez. Ekmek bitebilir, su bitebilir; ama umut bitmez.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)   Yaşamın, güzellikleri görmekle anlamlı hâle geldiği

B)   Yaşamın güzel yanlarını görmek gerektiği

C)  Yaşamdaki olumsuzlukların, insanı karamsar yaptığı

D)   İnsanın umudunu yitirmemesi gerektiği

E)   Her insanın yaşama sıkı sıkıya bağlı olduğu

 

 

24.  (I) Şiddet sadece gününüzün sorunu değildir.(II) İnsanlık tarihi boyunca,insanlığın gündeminden  hiç eksik olmamıştır. (III) Şiddet, insanlık tarihiyle yaşıttır dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. (IV) Toplumlar, günlük yaşamın sorunlarına sürekli çözümler üretmişlerdir. (V) Ancak bir sorunu çözerken diğer taraftan yeni bir sorun orta­ya çıkmıştır. (VI) Böyle olunca da toplumu sorunlarından tümüyle arındırmak mümkün olmamıştır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.          B) III.         C) IV.          D) V.          E) VI.

 

25.  Herkesi dinler, hiç kimsenin düşüncesiyle alay et­mez, imalı konuşmaktan özellikle kaçınır. Lauba­li, sert, kırıcı konuşmalardan uzak durur. İnsanla­rın görüşlerine katılmadığında, yumuşak ve say­gılı bir üslupla aynı görüşte olmadığını söyler. Bü­yüklerle konuşurken çok saygılı davranır. Küçük­lerle konuşurken küçümseyici davranışta bulunmaz, söyleyeceklerini onların anlayabilecekleri biçimde anlatır.

Bu parçada tanıtılan kişi ile ilgili olarak aşağı­dakilerden hangisi söylenemez?

A)   Nezaket kurallarına uyduğu

B)   insanlar tarafından çok sevildiği

C)   Konuşma kurallarına özen gösterdiği

D)   Kaba ve alaycı konuşmalardan kaçındığı

E)   insanlara karşı anlayışlı ve samimi olduğu

 

26.  Yazar, sözü olan insandır. O, bu sözü anlaşılır bir biçimde söylemek, aktarmak ister. —. Güzel içe­rikleri güzel elbiseler içinde veriyor, okuru kendi­lerine hayran bırakıyorlardı. Şimdi ne dediği anla­şılmaz, estetikten, akıcılıktan ve sürükleyicilikten yoksun metinler, öykü ve romanlar kitapçı vitrin­lerini süslüyor. Böyle bir ortamda yazar, nasıl saygınlık kazanabilir?

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akı­şına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)   Eskiden yazarlık çok zor bir meslekti

B)   Şimdiki yazarlar, özgün yapıtlarıyla dikkati çekiyor

C)   Eskiden yazarlar bu işi çok güzel bir şekilde yapıyordu

D) Eski yazarlarla günümüz yazarlarını karşılaş­tırmak doğru olmaz sanırım

E)   Her yazarın okura ulaştırmak istediği bir me­sajı vardır çünkü

 

27.  ’40 Kuşağı’ şairleri, yazılanın şiir olması için, onda, öteki yazın türlerinden farklı bir şeylerin olması gerektiğinin ayrımındadır kuşkusuz. O ayrım, o tat, şiiri daha etkili kılmaktadır. Peki nedir şiiri fark­lı kılan? Şiirin kendine özgü estetik yapısıdır tabii ki. Ama ’40 Kuşağı’ şairleri bu özelliğin ayrımında olmalarına karşın, estetik incelikleri çok fazla da önemsemediler. Çünkü onların öncelikli amacı, söylenmesi gerekeni bir an önce dile getirmek, yaşamı kısa dönemde değiştirip dönüştürmekti.

Bu parçada yazar, 40 Kuşağı sanatçılarıyla ilgi­li aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?

A)Şiiri öteki yazın türlerinden ayıran özelliklerin neler olduğunu bildiklerine

B)Topluma yararlı olmaktan çok, sanatsalı ya­kalamayı önemsediklerine

C) Şiire özgü estetik yapıyı göz ardı ettiklerine

D) Söylenmesi gerekeni tez elden ortaya koy­mayı amaçladıklarına

E)  Şiiri daha etkili kılmanın gerekli olduğunu bil­diklerine

 

28.  Döneminde bilimsel değer taşıyan, bir tek Leonardo da Vinci’dir. Ancak onun da felsefeye fay­dası olmaz. O bir bilim adamı değil, bir mühendis­lik ustasıdır. O bir filozof değil, bir sanat dehası-dır. Çağını aşan evrensel bir dahidir o. Yaptıkları­nın yarısı kalsaydı günümüze, herhalde çağımız çok daha değişik olurdu. Ancak bu pratiğe çok yakın usta, bilimsel yapıtlarında hiç deneysel ol­mamıştır.

Bu parçadan Leonardo da Vinci ile ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)   Mühendislik yönünün bilim adamlığı yönün­den önde olduğu

B)   Sanat yapıtlarının felsefi yapıtlarından üstün olduğu

C)   Ortaya koyduklarının birçoğunun günümüze kalmadığı

D)  Yapıtlarında deneyselliğin bulunmadığı

E)   Kendinden sonraya uzanan evrensel bir dâhi olduğu

 

29.  Geçen gece uykum kaçtı, biraz kitap okuyayım dedim. Raftan seçtiğim kitaptan birkaç satır oku­yabildim ancak. Dili bu kadar baştan savma kul­lanmak bir yazara hiç yakışmıyor. Yazar “Savaş­maya giden askerlerin tümü terhis oldular.” diyor. “Savaşmaya” demek bence doğru değil, “sava­şa” demek daha doğru olurdu. “Savaşma” de­yince o kişiler kendileri istemişler de dövüşmeye gitmişler gibi bir şey anlaşılıyor. Ya yüklemdeki çokluk ekinin işi ne orada? “Terhis oldular” da iyi değil “terhis olundu” demeli. Böyle yanlışlar ra­hatsız ediyor beni.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerin hangisinden dolayı sözünü ettiği kitabı okumaktan vazgeçmiştir?

A)   Olaylar arasında yeterli bağlantı kurulamamış olmasından

B)   Yabancı sözcükler kullanılmasından

C)   Savaş konusunu işlemesinden

D)   Dil yanlışlarından

E)   Konuyla anlatım arasında uyumsuzluk olma­sından

 

30.  Sanatın iyisi ne kadar mutlu, sevinçli bir aydınlıksa, kötüsü de o ölçüde sıkıntı verici, iç karartıcı­dır. İyi gününde olan bir sanatçı, günün birinde bir ülkeye bereket, sayısız yüreğe güven, umut ve ışık getirir. Göremediğimiz mavilikleri bize gösterir, yaşamı daha zevkli hâle getirir. Yine ay­nı sanatçı bir başka zaman birçok insanın zevki­ni köreltir, yaşama umudunu kırar. İnsanları ka­ramsar bir dünyaya sürükler, işte bu, —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uy­gundur?

A)   sanatın ne denli büyük bir etkiye sahip oldu­ğunu gösterir

B)   sanatın yeterince gelişmediğinin apaçık bir göstergesidir

C)   insanlar için yaşamsal bir öneme sahip sana­tın en olumsuz yanıdır

D)   insan yaşamının da sanat kadar önemli oldu­ğunu ortaya koyar

E)   sanatçının sanata verdiği değerle yakından il­gilidir

 

31.  İnsan bilgisi, felsefe denen kök üzerinde iki dal hâlinde gelişir. Bu dallardan biri, fiziki dünyayı, in­sanın fiziki varlığıyla ilgili olayları, inceler. —. Bi­rinci dal, soyut bilime yol açar. Soyut bilim, uygu­lamalı bilime veya mühendisliğe yol gösterir. Uy­gulamalı bilim, teknolojiyi, yani maddi değerlerin fiilen üretimini olanaklı kılar, ikinci dal, yani insan bilinciyle ilgili olayları inceleyen bölüm, birinciye benzer bir yönelimle, sanatı mümkün kılar.

Parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışı­na göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)   Birinci bölüm asıl felsefeyi oluşturur

B)   Felsefe, insanı bir bütün olarak ele alır

C)   Diğeri, insan bilinciyle ilgili olayları inceler

D)   İkinci dal ise insanın dış yapısını inceler

E)   Felsefe, somut bilimden çok, soyut bilimle uğraşır.

 

32.  “Yaşamayı sevmek” diye bir konu tutturmuş ozan, hep onu söylüyor ancak yaşama sevgisine inandıramıyor bizi, kuramsal kalıyor, sözde kalıyor o sevgisi. Bir nesne karşısında, bir olay karşısında yaşamıyor ya da coştuğunu, içinin aydınlanıverdiğini bize duyuramıyor. Yaşamak sevgisi asıl bu­dur, o coşkunluğu, o esrikliği duymak, duyurabil­mektir.

Bu parçada yazar, sözünü ettiği ozanı aşağıdakilerin hangisinden dolayı eleştirmektedir?

A)   Yaşam sevgisini gerçek anlamıyla duyup du­yuramamasından

B)   Konuları oldukça yüzeysel biçimde ele alma­sından

C)   Anlatımının tekdüze olmasından

D)   Şiirsel bir söyleyişinin olmamasından

E)   Olaylara ve nesnelere duygusal açıdan baka­mamasından

 

33.  (I) Her kültürün büyük sözlü kaynakları, bu kay­nakları harekete geçiren büyük simge kahraman­ları olur. (II) Hikayeleri ağızdan ağıza, yöreden yö­reye, dilden dile dolaşırken çoğalır, değişir. (III) Aslından zenginleşerek uzaklaşır, aslına zengin­leşmiş olarak döner, dönüşür, birikir. (IV) Anadolu kültürünün en güçlü figürü hiç şüphesiz Nasrettin Hoca’dır. (V) Hazır cevaplılığıyla, olmadık cevapla­rıyla Nasrettin Hoca Anadolu insanını yüzyıllardır şahsında temsil etmiştir. (VI) Onun fıkralarında bu­gün Anadolu kültürü her yönüyle yaşatılmaktadır. (VII) Kültürün asıl taşıyıcısı olan sözlü anlatım ge­leneğini en iyi bu fıkralar yaşatmaktadır.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikin­ci paragraf numaralanmış cümlelerin hangi­siyle başlar?

A) II.          B) III.         C) IV.          D) V          E) VI.

 

34.  Herkes biliyor ki, “İnsan kaç yaşına kadar yaşaya­bilir?” sorusunun kesin cevabı, henüz belli değil. 19’uncu yüzyılın sonuna kadar, 50 yaşın üzerine çıkmak, genel ortalamayı bozan bir olaydı. 20’nci yüzyılda bu, 70’li yaşlara dayandı. 21’inci yüzyıl­da ise, tıbbi gelişmelerden dolayı, bazıları 100, ba­zıları 120 rakamını, yaşam süresi olarak gösteriyor.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine varı­lamaz?

A)   Gelişmiş ülkelerde yaşam süresinin  daha uzun olduğuna

B)   İnsan ömrünün her geçen gün uzadığına

C)   19. yüzyılda insanların yarısının 50 yaşına gel­meden öldüğüne

D)   Tıp alanındaki gelişmelerin yaşam süresini uzattığına

E)   İnsanın ne kadar yaşayabileceğinin tam ola­rak bilinemediğine

 

35.  Büyük edebiyatçı, evrensel konuları işleyen de­ğil; millî konuları evrensel edebiyat çerçeveleri içinde dile getirebilendir. Mesela Tolstoy’un Sa­vaş ve Barış romanı dünyaca benimsenmiş bir eser olmakla beraber konusunu Rusya’dan al­mıştır. Aynı hüküm Gogol için de geçerlidir. Tagore’nin şiirlerinin, romanlarının kökenleri ve konu­ları Hint felsefesi, tarihi ve dünya görüşüne daya­nır. Hugo, Balzac ve diğer birçok dünyaca tanın­mış Fransız yazarlarının konuları da Fransız kişi­leri ve toplumudur.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisi ağır basmaktadır?

A)  Betimleme                                       B) Tanımlama

C) Öyküleme                          D) Tartışma

E) Örneklendirme

 

 

36.  (I) Bu romanda, Almanyalı işçi Bayram’ın hikâye­si anlatılıyor. (II) Sanatçı, yine tadına doyulmayan bir yol romanı kaleme almış. (III) Sınıfının bilincin­de olmayan Bayram’ın “Bayram Bey” olma çaba­sı dile getiriliyor. (IV) Bu çabanın biricik öznesi, bal rengi Mercedes ile onun ilişkisi irdeleniyor. (V) Bu ilişki, Kapıkule’den başlayıp köyünde ha­zin bir şekilde sona eren yolculuk boyunca anla­tılıyor. (VI) Sonuç olarak eserde, Bayram’ın bü­yük düşüne giden yolculuk, yani bir anlamda Al­manya’da yazgılarına ve küçük hesaplarına terk edilmiş insanların ortak hikâyesi işleniyor.

Bu  parçadaki   numaralanmış  cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmuştur?

A) II.          B) III.         C) IV.          D) V.          E) VI.

37.  Güzel dilimiz, Türkçemiz, yüzyıllardan beri dur­madan değişiyor. Değişmesini bir dileyen, buyu­ran olduğu için değil, değişmesi gerektiği için değişiyor. — Bir bakıyorsunuz baş döndürecek kadar hızlanıyor, bir bakıyorsunuz neredeyse du­racak kadar ağırlaşıyor dildeki değişim. Ama dur­muyor. Kimi zaman ardı ardına yeni sözcükler gi­riyor dile. Kimi zaman da eskimiş sözcükler kayıt­tan düşüyor.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getiril­melidir?

A)  Dildeki bu baş döndürücü değişimin dil bilim­cileri bile şaşırttığı bir gerçektir.

B)   Her değişimin dile katkı sağlamadığı ortada.

C)   Dışarıdan müdahale gerektirmeyen, doğal bir değişimdir bu.

D) Dildeki sözcüklerin anlamsal yönden değiş­mesini iyi takip etmek gerekir.

E)   Türkçedeki değişikliklerin daha çok, yapısal olduğunu görüyoruz.

 

38.  Dünyamızdaki değişim doğal bir değişim olsay­dı, yani ölen bir değerin yerine onun daha geliş­mişi gelseydi, başka bir kültürden söz edilebilir­di. Sorun, toplumlara yapay bir kültürün zorla, çok gelişmiş iletişim araçlarıyla kabul ettirilme sorunudur. Yani tüketici kültürünü… Eğer buna kültür denirse… Bu tüketici kültürü uydurmadır, insanlığın gelişmesinin doğal bir sonucu değildir, bir çarpıklık, bir hastalıktır.

Bu parçaya göre, yazarın “tüketici kültürü” de­diği kültüre olumsuz bakmasının nedeni aşa­ğıdakilerden hangisidir?

A)   Yerel kültürleri yok etmesi

B)   Doğal bir değişim sonucunda gelmemiş ol­ması

C)   Geleneksel değerleri ortadan kaldırması

D)   Evrensel değerlere kapalı olması

E)   Toplumlar arasındaki karşıtlıkları keskinleştir­mesi

 

39.  Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Huzur”u, Romain Rolland’ın deyişiyle söylersek, bir tür müzikal ro­mandır. Hiç kuşkusuz, Tanpınar “Huzur”u bir mü­zik formuna göre düzenlemeye çalışmış. “Hu­zurun yapısıyla bir senfoninin yapısı arasında paralellikler olduğu biliniyor. Huzur, dört bölüm­den oluşmaktadır. Bu bölümlerin her birine farklı bir duygu, bir ruh hâli egemendir. Bir kesinlik id­diası gütmeden diyebiliriz ki, birinci bölüm sıkın­tılı, ikincisi neşeli, üçüncüsü melankolik, dördün­cüsü ise çok sıkıntılı.

Aşağıdakilerden hangisi,  bu parçada sözü edilen eserin bir özelliği değildir?

A)   Dört bölümden meydana gelmesi

B)   Bir senfoninin yapısına benzemesi

C)   Ağır ve sıkıntılı bir üslubunun olması

D)   Her bölümünün, ayrı bir duyguyu yansıtması

E)   Müzikal roman türünde kaleme alınması

 

40.  Yazın yaşamına Servet-i Fünun dergisinde başla­yan sanatçı, Meşale dergisinde toplanan yedi şairin oluşturduğu Yedi Meşaleciler grubuna gir­miş, ilk şiir kitabı “Birinci Perde”yi grubun ortak şiir kitabı Yedi Meşale ile aynı yıl çıkarmıştır. Şair­liğinin yanı sıra öykü, roman, oyun, deneme ve inceleme yazarı olarak da tanınan sanatçı, özel­likle alanlarında hâlâ aşılamamış olan monografik incelemeleri ile haklı bir ün edinmiştir. Edebi­yat tarihçiliğimizin bu çalışkan ve alçakgönüllü ustasının, bu konuda kaleme aldığı Edebiyat Ka­pısı, hem edebiyata hem de usta bir edebiyat ta­rihçisine saygıyla okunması gereken bir kitap.

Bu parçada sözü edilen sanatçı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)   Yedi meşaleciler topluluğuna katıldığı

B)   Monografi türünde çok başarılı olduğu

C)   Edebiyat tarihi alanında çalışması bulunduğu

D)   İlk şiirlerini Yedi Meşale adlı dergide yayınla­dığı

E)   Değişik türlerde eserler verdiği

 

CEVAPLAR

1 A 11 B 21 B 31 C
2 A 12 C 22 A 32 A
3 B 13 E 23 D 33 C
           4 E 14 E 24 C 34 A
5 E 15 E 25 B 35 E
6 C 16 A 26 C 36 A
7 B 17 B 27 B 37 C
8 C 18 A 28 B 38 B
9 E 19 E 29 D 39 C
10 B 20 D 30 A 40 D

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 34 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-34.html Fri, 03 Jan 2014 20:58:34 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10136 TYT  TÜRKÇE DENEME SINAVI – 34

1. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi ger­çek anlamıyla kullanılmıştır?

A) Bir eserin oluşması için sanatçıda sağlam bir birikimin olması gerekir.

B)   Kimi yazarlar bir konuyu nesnel açıdan ele alırlar.

C)  Yapıtlarında toplumun geniş bir kesiminin so­runlarını işlemiştir.

D)   Bugüne kadar toplumsal içerikli iki roman yazmıştır yazar.

E)   Günlük yaşamı alay yüklü bir anlatımla dile getirmiştir.

 

2.    Yeşilçam’da bir haftada, bilemedin iki haftada film çekiliyordu o sıralarda.

Bu cümledeki altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)   Önce bir dilim pasta verelim, yetmedi iki dili­me çıkarırız.

B)   Bu işi iki kişiyle, olmadı üç kişiyle çok kolay bitiririz.

C)   Bir hafta izin aldım, baktım tatil iyi gidiyor ta­tilimi bir hafta daha uzattım.

D)   Önce yüz lira teklif edin, kabul etmedi iki yü­ze çıkarın teklifi.

E)   Çocukları bahçeye çıkarın, oldu ki rüzgar çık­tı, içeri alırsınız.

 

3. Eleştiri tek başına ne siyah ne de beyazdır. İçin­de gri tonları da barındırır. Sanırım yazdıklarıma böyle de bakmak gerekiyor. Birine yöneltilen eleştiri biraz, saç tıraşı bittikten sonra berberin müşterisinin ensesine tuttuğu ayna gibidir.

Bu parçada altı çizili bölümle eleştiriyle ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Eserin iyi ya da kötü olduğunu göstermesi

B)   Yazara sorumluluklarını hatırlatması

C)   Eserin çok değerli olduğunu anlatması

D)   Sanatçıda kendine güven duygusunu artır­ması

E)   Sözü edilen eserin benzerlerinden üstün yan­larını ortaya koyması

 

4. Çalışmalarını masa başında yaratmamış, dünyayı dolaşarak, toplantılara katılarak, arşivlerin karan­lığından çıkardığı binlerce belgeyi tarayarak üret­miştir yapıtlarını

Bu cümlede geçen “arşivlerin karanlığından çı­karmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdaki­lerden hangisidir?

A)   Gizli kalmış kimi değerleri gün yüzüne çıkar­mak

B)   Kimi belgeleri zamanın yıkıcı etkisinden ko­rumak

C)   Kimi söylentilerin doğruluğunu belgelerle ka­nıtlamak

D)  Yapıtlarını günün gelip geçici modalarına ka­pılmadan oluşturmak

E)   Bilgileri halkın her kesiminin yararlanabilece­ği ortamlara taşımak

 

5.    Romancı, içinden çıktığı toplumun nesnel tutana­ğı olmamalı, gerçekleri estetik bir anlatım kurgu­su içinde vermelidir.

Bu cümlede romancıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Gördüklerini saptamakla kalmamalı, okurda güzellik duygusu oluşturacak şekilde anlat­malıdır.

B)Yapıtlarında, içinden çıktığı toplumu, yorumu­nu katarak anlatmalıdır.

C)   Hayatın bütün yönlerini olduğu gibi anlatma­lıdır.

D)  Toplumu anlatırken birtakım ayıklamalara da gitmelidir.

E)   Gerçek yaşama ayna tutarken, onu kendi yo­rumu ile vermelidir.

 

6.     (I) Kar yağmaya başlayınca biz hemen kar helva­sı isterdik; ama, ilk yağan kardan helva olmaz, derlerdi bize. (II) Bunun anlamı, kar yağarken ha­vadaki tozlar ile kaplandığından ilk karın sağlıklı olmadığıydı. (III) Bunun için biz de büyük bir öz­lemle daha sonra yağacak karları beklerdik. (IV) Birkaç gün süren yağışlarda, hemen ikinci gü­nün karlarını bir tabak içerisine alarak üzerine pekmez döküp yerdik. (V) Ailemizin hasta olma­mamız için pek de istemediği bu güzel eğlence aslında bizim için bir kış dondurmasıydı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde yazar, karın ilk yağdığı gün yenmemesinin nedenini vermiştir?

A) I.         B) II.         C) III.         D) IV.         E) V.

 

7.             I. Dil, ulusların düşünce, bilgi, gözlem ve tecrübe dünyasını yansıtır.

II. Her dil, yaşamın bir başka yorumunu ortaya koymaktadır.

III.Milletlerin kültürlerindeki farklılıklar dillerinin oluşumunda doğrudan etkilidir.

IV.Dil, milletin yapıp ettiklerinin, duyup düşün­düklerinin, görüp bildiklerinin ve tüm düşün­ce evreninin aynasıdır.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi­leri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                                B) II. ve III.                             C) I. ve III.

D) II. ve IV.                                             E) I. ve IV.

 

8.     (I) Beyoğlu İstanbul’un, hatta Türkiye’nin en şenlik­li semti. (II) Gün, burada yirmi dört saat canlı, ha­reketli ve sürprizlerle dolu. (III) Sanatçıların, yok­sulların, sokak satıcılarının, sesini duyurmak iste­yen muhaliflerin, gidecek hiçbir yeri olmayanların, kısacası herkesin mekânı. (IV) Üstelik, tarihî yapı­ların ağırbaşlı duruşu ile sokağın cümbüşü, belki dünyanın başka hiçbir yerinde olmadığı kadar uyumlu. (V) Görmesini bilen göz, bunların tümüne tanıklık edebileceği gibi, farklı bir pencereden bir İstanbul tarihi okuması yapabilir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­lerinde karşılaştırma yapılmıştır?

A) I. ve II.                               B) I. ve IV.                              C) II. ve III.

D) III. ve IV.                            E) IV. ve V.

 

9.     (I) Bütün ünlü ve başarılı yazarların olduğu gibi, bu yazarın da yeni kitabını okurlar sabırsızlıkla bekliyordu. (II) Bu bekleyişte, daha kitap çıkma­dan yayınevinin yaptığı reklamların büyük payı vardı. (III) Sonunda yazarın beklenen kitabı okur­larıyla buluştu. (IV) Yazar, okurların büyük bek­lentisini boşa çıkarmayacak bir eser ortaya koy­muştu. (V) İlk baskısı hemen tükenen kitapta ya­zar, ülkedeki sosyal sorunları okuru sıkmayacak bir akıcılıkla yansıtmıştı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde söz konusu kitabın içeriği ile ilgili bilgi verilmiştir?

A) I.         B) II.         C) III.         D) IV.         E) V.

 

10.  (I) Karşımızdaki kişinin bizden farklı bir dili olabi­leceğini düşünmek, atabileceğimiz ilk adımdır. (II) Sonrasında, onun diline uygun bir anlatımı seç­meliyiz. (III) Bu durumda göreceğiz ki, anlatabiliyo­ruz. (IV) Kolay bir şeyden söz etmediğimin farkın­dayım. (V) Zaten ben de tek bir şey gözetiyorum: Bir düzeyde farkındalık yaratabilmek. (VI) Belki denemeye başlayabilir ve yararını görürsünüz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangi­sinde amaç söz konusudur?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

11Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “sessiz” söz­cüğü, sözcük türü yönüyle ötekilerden farklıdır?

A)   Arka sıralarda oturan sessiz bir öğrenciydi.

B)   Eskiden sessiz sinema bir hayli yaygındı.

C)   Bu derste sessiz durursanız size hediye ala­cağım.

D)  Oldukça sessiz bir araba bu, çalıştığı bile du­yulmuyor onun.

E)   Ne kadar sessiz bir sınıf, sanırım sınav var içeride.

12.  Aşağıdakilerin hangisindeki altı çizili sözcük hem yapım hem çekim eki almıştır?

A)   Bir gölge gibi düştüm ardına yıllardan beri

B)   Kapılarım kapanmaz, hep umutla beklerdim

C)   Bakınca ışıldayan gözlerin vardı senin

D)  Yalnızlık, kollarımda büyüyen bir sarmaşık

E)   Karanlık gecelerin aydınlığıdır yüzün

 

13.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde arasöz, her­hangi bir öğenin açıklayıcısı olarak kullanıl­mamıştır?

A)   Geminin kaptanı, bu yaşlı adam, etrafında ol­dukça sevilen biriydi.

B)   Bu eski şato, orada şu anda kimse oturmu­yor, okyanusun engin sularına bakıyordu.

C)   Mimar Sinan, büyük dahi, ölüm yıldönümün­de törenlerle anıldı.

D)   Berceste, bu Arap atı, görenleri kendine hay­ran bırakıyordu.

E)   İki köylü, Ali ve Veli, sırtlarındaki torbaları at arabasına bıraktı.

 

14.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayanı düşmüş isim tamlaması vardır?

A)   Sık ağaçların arasından güçlükle ilerliyorduk.

B)   Hava kararınca kimse çıkmazdı sokaklara.

C)  Annesi onu kahvaltı yaptırmadan okula gönder­mezdi.

D)  Yaklaşık on yıldır aynı iş yerinde çalışıyordum.

E)   Kalorifer kazanının gürültüsü ona ninni gibi gelirdi.

 

15.  Daracık sokakların üstündeki evlerin balkonların­dan, pencerelerinden renk renk sardunyalar fış­kırıyor.

Bu cümleyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)   Üç öğeli bir cümledir.

B)   İkileme sıfat görevindedir.

C)  Yüklem, bileşik zamanlı bir fiildir.

D)   Basit yapılı bir cümledir.

E)   Kurallı cümledir.

 

16.           Bağrımdaki közleri senin için sakladım

Söylenmemiş sözleri senin için sakladım

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisine örnek gösterilebilir?

A)   Ünsüz benzeşmesine

B)   Ünsüz yumuşaması

C)   Ünlü daralması

D)   Hece düşmesi

E)   Kaynaştırma ünsüzü

 

17.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “de “lerin yazımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?

A)   Artık verem de öldürücü hastalık sayılmıyor.

B)   Grip salgınından çocuklar da oldukça etki­lendi.

C)  Romatizmal hastalıklar yaşlılar da çok etkili oluyor.

D)   Modern tıp, bitkisel tedavileri de kabul ediyor.

E)   Yeni düzenlemeden eczaneler de etkilenecekmiş.

 

18.  Limanın üst taraflarındaki meydanlık alanın orta­sından tertemiz bir dere akardı (I) Derenin iki tara­fında da kahveler vardı (II) Ortada da çok şık bir köprü (III) Buzuki sesleri, şarkılar, türküler yeri göğü inletirdi (IV) Derenin olduğu kısım, adanın en keyifli ve en güzel bölgesiydi (V)

Bu parçada boş parantezle ( ) gösterilen yer­lerden hangisine ötekilerden farklı bir nokta­lama işareti getirilmelidir?

A) I.         B) II.         C) III.         D) IV.         E) V.

 

19.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)   Akdeniz sahillerinde son yıllarda birçok otel yapıldı.

B)   Torosların güney yamaçlarına yaz daha er­ken gelir.

C)   Portakal bahçeleri içinde arı vızıltıları eşliğin­de yürüyorduk.

D)   Narenciye, bu yörede yaşayanların en önem­li geçim kaynağıdır.

E)  Tarım sektörünün sorunlarını çözmek, benim ve sizin kolayca yapabileceğiniz bir iş değil.

 

20.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A)   Bu dizeleri okuyunca dilimizin en güzel şiirle­riyle karşı karşıya olduğumuzu fark ediyoruz.

B)   Yazıyı aynen, hiçbir değişiklik yapmadan alın­tıladık.

C)  Alaydan geri kalmıyor; ama bazen insanı ağ­latacak kadar duygusallığa da bürünüyor şiir­lerinde.

D)   İnsanı en acı anında bile güldürmek, neşelen­dirmek isteyen muzip bir yönü yaşatıyor şair.

E)   Bazen masmavi gökyüzünde, bazen bir göl kıyısında, bazen de bir çiçekte arıyor mutlulu­ğu sanatçı.

 

21.  Şiir ve öykünün ikisinde de sözcükler çok önem­lidir; âdeta bir pırlanta gibidir. Öyle ki bunların bi­rini alıp değiştiremezsiniz. Romanda da sözcük­ler önemlidir. Ama öykü ve şiirdeki kadar değil… Romanda sözcükleri değiştirdiğinizde çok yadır­ganmaz. Bir öykü veya şiirde bir sözcüğü değiş­tirmeye kalkarsanız öykünün tüm yapısı bozulur.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisi ağır basmaktadır?

A)  Açıklama                        B)   Betimleme

C) Tanımlama                      D)  Karşılaştırma

E) Tanık gösterme

 

22.  Toroslar’ın meşe ve çam ormanlarıyla kaplı tepe­leri arasında bir vadi uzanıyor. Buradan geçen Mutlu Dere’nin suları vadinin ortasında kurulmuş köyün topraklarına can suyu vere vere Akdeniz’e doğru akıp gidiyor. Dere boylarında ılgınlar, zak­kumlar, çınarlar; vadi yamaçlarında çamlar, ardıç­lar var. Boy boy sarmaşıklar, yaban asmaları gök­lere doğru yükselen ağaçlara dostça sarılmış, onlarla iç içe yaşıyor burada.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdaki­lerden hangisi söylenemez?

A)   Yinelemelere yer verilmiştir.

B)   Gözlemlerden yararlanılmıştır.

C)   İnsana özgü nitelikler doğaya aktarılmıştır.

D)  Tamamlanmamış cümlelere yer verilmiştir.

E)   Anlatıcı, duygusal etkilenmesini dile getirmiştir.

 

23.  İşsizlikten bunalınca evimin bir odasını ayırıp bakkal dükkânı yapmıştım. Öykü yazma arzusu da kanıma o sıralar yeni yeni giriyordu. Aradan birkaç ay geçti, bende bir huzursuzluk başladı. Dükkân bir sokak arasındaydı, marketler bakka­lın önünü kesmişti, iş yapamıyordum. Evden daktilomu getirip bakkal dükkânında öykü yaz­maya başladım. Bir bakkal dükkânında daktilo düşünemeyen müşteri onu yazarkasa sanıp fiş isteyince, aramızda sorunlar yaşanıyordu. Öykü yazdığımı söyleyince yüzüme tuhafça bakıyor, “Hikâye” deyince, “Haa, tamam o zaman!” diyor­lardı. Halk, öykünün adını bile bilmiyor yani. İşte böyle başladım öykü yazmaya.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisinin ya­nıtıdır?

A)   Öykü yazmaya nasıl başladınız?

B)   Halkın öyküye ve öykücüye bakışı nasıl?

C)   Bir bakkalda, daktilo ile öykü yazmak nasıl bir duygu?

D)   Niçin roman değil de öykü yazıyorsunuz?

E)   Öykülerinizi daha çok, ne zaman yazıyorsunuz?

 

24.  Edebiyat, kendi hikâyemizden başkalarının hikâyeleri gibi söz etmek yerine, başkalarının hikâyelerinden kendi hikâyemizmiş gibi bahse­debilirle hüneridir. Bir edebiyat yapıtı oluşturur­ken, başkalarının hikâyelerini kendi içimizde du­yarak yola çıkmak zorunluluktur aslında. Hiç kuşku yok ki bu, kendi hayatını öteki hayatların önüne koyanlarının yapabileceği bir şey değildir. Tam aksine, —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)   bireysellikten yola çıkarak toplumsallığa ulaş­ma çabasıdır

B)   kişisel sorunlara toplumsal bir görünüm ka­zandıranların işidir bu

C)  toplumun sözcülüğünü  üstlenme  kolaycılı­ğından kaçınanların işidir bu

D)  önce kendi yanlışlarını düzeltmeyi başaranla­rın yapabileceği bir şeydir

E)   başka insanların sorunlarını içselleştiren kişi­lerin yapabileceği bir şeydir

 

25.  Belli ölçülerde cümleler yazarak, belli oranda karmaşık yapılar kurarak, insanların anlayamaya­cakları şeylerden bahsederek edebiyatçı olun­maz. —. Ancak bu duygu ya da düşünceyi her­kesin anlayacağı dille aktaran da edebiyatçıdır. Yani edebiyatçı, yazdıklarıyla bir mesajı, bir duy­guyu iletmelidir. Ama bu mesajı edebî bir kaygı ve duyarlıkla iletmeye çalışmalıdır. Buradaki edebî kaygıdan, söz oyunlarıyla süslü, ağır, anla­şılmaz bir üslup anlaşılmamalıdır.

Parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışı­na göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)   Sanatçı, ileteceği mesajı edebî üsluba dökmelidir

B)   Edebiyatçı, son derece sade ve anlaşılır bir dil kullanmalıdır

C)   Bir duyguyu, düşünceyi aktarmakla edebi­yatçı olunmaz

D) Edebiyat, sadece duygu, düşünce ve hayalin edebî bir dille aktarılması değildir

E)  Edebiyat, yazı yoluyla okura bir duyguyu, bir düşünceyi edebî bir kaygı ile aktarabilmektir

 

26.  (I) Onunla yıllarca, ülkenin en önemli gazetelerin­de birlikte çalıştık. (II) Yakın zamana kadar da ay­nı köşede bir gün o, üç gün ben yazıyorduk. (III) Anlaşılan, rahatsızlığı iyice artmış, artık yazamaz hale gelmişti. (IV) Ne var ki geçen hafta yazı gön­deremedi gazeteye. (V) Çünkü o, rahatsızlığı ne­deniyle haftada ancak bir yazı gönderebiliyordu.

Bu parçanın anlam akışındaki bozukluğu gi­dermek için, aşağıdaki değişikliklerden hangi­si yapılmalıdır?

A)   I. cümleyle II. cümle yer değiştirmeli

B)   II. cümleyle V. cümle yer değiştirmeli

C)   III. cümleyle V. cümle yer değiştirmeli

D)   IV. cümle I. den sonra gelmeli

E)   IV. cümle II. den sonra gelmeli

 

27.  Oyuncak müzesi kurmaya çalışıyorum. (I) Bu be­nim on bir yıllık düşüm. (II) Tek kişilik gösterile­rimden, radyo televizyon programlarımdan, ki­taplardan kazandıklarımla antika oyuncaklar al­dım. (III) Türkiye’de bir ilki gerçekleştirip, oyun­cak müzesi kuruyorum. (IV) Bir toplum önce de­mokraside, insan haklarında, uygarlıkta bir yere gelir; “Hay Allah, oyuncak müzemiz yokmuş! Şimdi kuralım.” demez. (V)

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangi­sine “O yüzden, duyarlı kimselerin bu müzeleri kurup toplumun hizmetine sunması gerekir.” cüm­lesinin getirilmesi uygun olur?

A) I.         B) II.         C) III.         D) IV.         E) V.

 

28.  Tarih derslerimize geliyordu. Genç, geniş alınlı, yakışıklı, sıcak bir insandı. Her insanın sesi ken­dine özgüdür; ama onun sesi çok farklı bir renkteydi. Bu sesle, hoca bize, Osmanlı tarihinden, Selçuklulardan, ilginç söyleyişinden dolayı hiçbir zaman unutamayacağım “Sa(ğ)manoğullarından” uzun uzun söz eder, daha çok bir üniversi­te hocası rahatlığında, konuşuyordu. Onu sev­miştik. Hakkında pek bir şey bilmediğimiz hâlde, kalbinin temizliği bütün bedenine ve hayatına vurduğundan olacak, daha karşılaştığımız ilk günden itibaren bu hocayı sevmiştik.

Bu parçaya göre, sözü edilen öğretmenin öğ­rencileri tarafından sevilmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Öğrencilerine dostça davranması

B)   Dersini çok iyi anlatması

C)  Öğrencilerin tarih derslerini çok sevmesi

D)   İçindeki temizliğin dışına ve yaşamına yansı­ması

E)   Tarihî geçmişimizden söz etmesi

 

29.  Yazarın en tanınmış eseri “Ayaşlı ve Kiracıları” ad­lı romanıdır. 1934 yılında yazılan bu roman, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, başkent Ankara’dan insan manzaralarını sergiler. Yazar, o yılların Ankara’sı­nın toplumsal manzaralarını, insan tiplerini anlat­mak için en uygun yol olarak bir pansiyonu kur­gulamakta son derece başarılıdır. Böylelikle, top­lumun birçok kesiminden insanın gelip geçtiği mekana, Anakara’nın bir simgesi olma görevini de yüklemiş olur. Romanda, o yılların Ankara’sını oluşturan toplumsal yapı, devletle ve birbiri ile ilişkileri içinde, bir fotoğraf duruluğunda, yansız ve gözleme dayalı bir tutumla anlatılmıştır.

Bu parçadan, Ayaşlı ve Kiracıları adlı eserle il­gili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşıla­maz?

A)   Gerçekçi bir anlayışla kaleme alındığına

B)   Yazarın tek romanı olduğuna

C)  Cumhuriyet’in kurulduğu yılların toplumsal yapısını yansıttığına

D)   Olayların bir pansiyonda geçtiğine

E)   Toplumun değişik kesiminden insanların an­latıldığına

 

30.  —. Bunlara bakılarak toplumların tarihi, kültürü ve yaşam biçimi hakkında bilgi edinilebilir. Örne­ğin; denebilir ki, Diyarbakır’da yaşayan toplumla­rın otobiyografilerini Diyarbakır’daki eserlerden okuyabiliriz. Diyarbakır Surları, Ulu Cami, Zinciriye Medresesi, İçkale Artuklu Sarayı, Malabadi Köprüsü, Mervanlı Kitabesi gibi sanat eserleri sanki kulağımıza yüzyıllar ötesinden bir şeyler fı­sıldar. O toplumların yaşamını yansıtır.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akı­şına göre aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?

A)   Bir toplum yüce değerlere, güzel sanatlara sahip çıkarak ulaşabilir

B)   Sanat eserleri toplumların kültürel değerlerin­den beslenir

C)   Her sanat eseri toplumsal bir otobiyografi sa­yılır

D)  Asırlarca varlığını sürdüren yapıtlar sanat eseri niteliğindedir

E)   Her toplumun kendine göre bir sanat anlayı­şı vardır

 

31.  Dilimizin bağımsız olarak varlığını sürdürebilmesi için bir dizi önlem almalıyız. Bu konuda dilimize karşı her türlü özensizliği ve yanlış kullanımları alışkanlık hâline getirmekten kaçınmalıyız. Ya­bancı dil hayranlığı ile yabancı sözcük tutkusun­dan kurtulmalıyız. Türkçenin bilim dili olmadığı görüşüne karşı çıkmalıyız. Türkçe öğretimindeki yetersizlikleri görüp gerekli önlemleri almalıyız. Dil gümrüğü uygulamasına girişmeli, yabancı dil­lerden gelen terimlere Türkçe karşılık bulmalıyız. Nitelikli ve yeter sayıda öğretmen yetiştirmenin de, Türkçemizin varlığını bağımsız şekilde sürdü­rebilmesi için büyük önem taşıdığını bilmeliyiz.

Bu parçada dilin bağımsızlığını korumak için alınması gereken önlemler arasında aşağıdakilerden hangisi sayılmamıştır?

A)   Yabancı sözcük kullanma özentisinden kur­tulmak

B)   Türkçeyi bilim dili olarak yeterli görmek

C)  Yabancı kökenli terimlere karşılık bulmak

D)  Türkçe dersinin öğretimine önem vermek

E)   Dil kuralları konusunda toplumu eğitmek

 

32.  Eski kitap, gazete ve dergi satan sahafların sayı­sı, ne yazık ki, her geçen gün azalıyor. Eski İstan­bul yaşantısında Sahaflar Çarşısı şehrin mihenk taşlarından biriydi. Ancak 550 yıllık Sahaflar Çarşısı’nda bugün bu işi hakkıyla yerine getiren yal­nızca iki dükkan kaldı. On yıl öncesine kadar ki­tap kurtlarını ağırlayan sahaflar, şimdilerde müş­terilerine çok satan popüler kitapları yetiştirmeye gayret ediyor. Ya da sahaflığın dışında başka uğ­raşlarla geçinmeye çalışıyor. Böyle olunca da 550 yıllık sahaflık kültürümüz tarihe karışma yo­lunda hızlı adımlarla ilerliyor.

Bu parçanın yazarı özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A)   Kitap satışlarının düşmesinden

B)   Popüler kitapların, edebiyata zarar vermesin­den

C)  Sahaflık mesleğinin kaybolmaya yüz tutma­sından

D)   Ekonomik gelişmelerin kitapçılığı geriletme­sinden

E)   İşi bilmeyen kişilerin sahaflık yapmasından

 

33.  Garipçiler, şiirin her yerde görülen basit şeyleri an­latması gerektiğini savunmuşlar ve bu görüşü şiir­lerinde uygulamışlardır. Şiirlerinde esprili bir üslup benimseyerek, aydınlan bırakıp halka yönelmişler­dir. Şiirde, ölçü, kafiye, bent gibi öğeleri yok say­mışlardır. Serbest şiirin egemen olmasında etkin olmuşlardır. Düzyazıda şairaneliğe kaçmadan, mecazsız bir söyleyiş geliştirmiş, soyut temalar yerine somut temaları işlemişlerdir. Yapıtlarında yaşama sevinci, tabiat sevgisi, çocukluğa dönüş, ölüm, in­san sevgisi, aşk gibi konulara yer vermişlerdir.

Bu parçadan Garipçiler ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)   Şiire nükteli bir söyleyiş getirdikleri

B)   Küçük ve sıradan şeyleri şiirin teması yaptıkları

C)  Şiire ait biçimsel özellikleri terk ettikleri

D)   Kapalı ve simgesel bir söyleyişe başvurdukları

E)   Düzyazıda soyut temalardan kaçındıkları

 

34.  O, içtenliğin şairidir. Şiiri nasılsa kendi de öyledir. İç dünyasını olduğu gibi şiirine de kor çünkü. Sah­te, parıltılı dünyaların şaşaasına karşılık, sadeliğin, yalınlığın arkasında durur. Başı dik ve onurludur. Azla yetinebilmenin, kendini bilmenin, özüne, öz-değerlerine güvenmenin yüceliğini savunur.

Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)   Şiirlerinde iç dünyasını yansıttığı

B)   Sadeliğe ve yalınlığa değer verdiği

C)   Kanaatkar olduğu

D)  Alçakgönüllü ve hoşgörülü olduğu

E)   Kendi değerlerine sahip çıktığı

 

 

35.  Yazarlar, ustalıklarını anlattıkları konudan almaz­lar yalnızca; onu işleyiş biçiminden yani “dil”den alırlar. Sözcükleri yerli yerinde kullanma, cümle seçimi vs. hep bu dille ilgilidir. Bu yüzden yazar­ların, anlatacaklarını titizce seçmenin yanında, dillerine de özen göstermeleri gerekir. Usta ya­zarlar, bunu kusursuzca uygular.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Usta yazarların ustalıklarını hem dilden hem de konudan aldığı

B)   Okuyucunun ilgisini yalnızca usta yazarların çekebildiği

C)   Her yazarın farklı konularda ustalık gösterdiği

D)  Dilin olanaklarını iyi tanımayan bir yazarın hiçbir zaman usta bir yazar olamayacağı

E)   Dildeki gelişmelerden en çok yazarların etki­lendiği

 

36.  (I) Konuşmanın, yaşamı kurduğu ve sürüklediği bilinir. (II) Konuşma olmayınca, söz bitince ya­şamsal olanın da insandan çekildiği görülür. (III) Kendinde olanı başkasına vermenin, paylaşma­nın, başkasına bir sözü, bir düşünceyi sunmanın yoludur konuşmak. (IV) Konuşmak vazgeçilmez­dir. (V) Kişi konuşurken karşısındakinin bilgi dü­zeyini dikkate almalıdır. (VI) Konuşmak, insan ol­manın bir gereği olarak ortaya çıkar.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

37.  Rıfat Ilgaz’ın şiirindeki değişme, Türkiye ve dün­ya şiirindeki devinime bağlıdır. Dünya şiirindeki değişmeler onun yeteneğine ve birikimine bağlı olarak şiirine yansımıştır. Şair, şair olmak için artı bir çaba gösterir, ömür boyu bir bedel öder. Ilgaz da birçok bedel ödemiştir. Onun şiirinin ileri git­mesi, zamanın şiirsel duyarlığının peşini bırak-mamasıyla olanaklı hâle gelmiştir.

Bu parçadan Rıfat Ilgaz ile ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Dünyadaki şiir hareketlerine bağlı olarak şii­rinde değişmeler görüldüğü

B)   Dünyadaki değişmeleri yeteneği ve birikimini kullanarak şiirine yansıttığı

C)  Şair olmak için özel bir çaba gösterdiği

D)   İçerik değişikliğine bağlı olarak dilinin de de­ğiştiği

E)   Zamanının şiirsel duyarlılığını yakından izlediği

 

38.  (I) Şiirin nitelikleri, insanlık tarihi boyunca hep tartı­şılmıştır. (II) Ancak şiirin tam bir tanımını yapmak çok güçtür. (III) Çünkü, şiir anlayıştan çağlara, top­lumlara, felsefe temellerine, yaşanan hayata ve in­sanlara göre farklılık göstermektedir. (IV) Türk şiiri yüzyılların verdiği alışkanlıkla vezinsiz, kafiyesiz pek düşünülmemiştir. (V) Fakat 19. yy’dan itibaren Batı etkisi altına giren şiirimiz, vezin ve kafiye gibi kayıtlara bağlı olmayan bir şiir akımıyla tanışmıştır. (VI) Özellikle 1937’den sonra Orhan Veli, Oktay Rı­fat ve Melih Cevdet’le başlayan vezinsiz, kafiyesiz şiir akımı, Türk şiirine yeni bir soluk getirmiştir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

39.  Hayat, yeterince kısa olduğu ve bütün eserleri okuma imkânı bulunmadığı için eleştiri süzgecin­den geçmiş olan baş yapıtları, şaheserleri önce­likle okumak gerekir. Başyapıtların sayısı zaten o kadar çoktur ki, hepsini tanımamıza asla imkân olmayacaktır. Biz de yüzyılların yaptığı seçime güvenelim. Bir insan yanılabilir, bir kuşak yanıla­bilir, insanlık yanılmaz.

Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yaşam kısa olduğundan okumaya fazla za­man ayrılmamalıdır.

B)   Kitaplar ve yazarlar arasında ayrım yapma­dan okumak gerekir.

C)   Eleştiri süzgecinden geçmeyen bir eserin de­ğerli ya da değersiz olduğu söylenemez.

D)   Nitelikli kitaplar yüzyıllar sonra bile zevkle okunur.

E)   Yaşam kısa olduğundan, öncelikle eleştiri süzgecinden geçen baş yapıtlar okunmalıdır.

 

40.  Bir ulusu tanımanın en iyi yolu, onun sahip oldu­ğu kültürel değerleri bilmekten geçer. Giyimin­den kuşamına, yemeğinden müziğine kadar bir­çok şey bir ulusu ele verecek izler taşır. O izleri ta­kip ederek ulaştığımız son noktada o ulusa ait öğ­renmek istediğimiz bilgileri toplamış oluruz. Artık o ulusun düşüncesine de öfkesine de neşesine de yabancı değilizdir. O ulusla ilgili sağlıklı bilgiler edinmişizdir ve bu bilgiler bizi hiç yanıltmaz.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdaki­lerden hangisidir?

A) Bir ulusu tanımak için kültürel değerlerini iyi öğrenmek gerektiği

B)Yaşamdaki her ayrıntının kültürel mirası oluş­turduğu

C)Bir ulusun kitaplar aracılığıyla tanınabileceği

D)Ulusal bilinci oluşmuş toplumların yabancı kültürlerden etkilenmediği

E) Bir ulusu kısa sürede tanımanın mümkün ol­madığı

 CEVAPLAR

1 D 11 C 21 D 31 E
2 B 12 E 22 D 32 C
3 A 13 B 23 A 33 D
 4 A 14 C 24 E 34 D
5 A 15 C 25 E 35 A
6 B 16 D 26 C 36 D
7 E 17 C 27 E 37 D
8 B 18 C 28 D 38 C
9 E 19 E 29 B 39 E
10 D 20 B 30 C 40 A

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 33 https://dersimizedebiyat.org/tyt-turkce-deneme-sinavi-33.html Fri, 03 Jan 2014 20:56:54 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=10133 TYT  TÜRKÇE DENEME SINAVI – 33

1.Aşağıda anlamı verilen sözcüklerden hangisi, ayraç içindeki cümlede, bu anlama uygun ola­rak kullanılmamıştır?

A)  Eritmek: Harcayarak tüketmek. (Çocuk, baba­sının verdiği parayı iki günde eritmiş.)

B) Kesilmek: Aralık ya da son verilmek. (İzlediği­miz filmin kimi bölümleri kesilmiş.)

C) Durmak: İşlemez olmak, çalışmamak. (Dede­min köstekli saati yine durmuş.)

D)Bilmek: Haberi olmak. (Toplantının ertelendi­ğini biliyordum.)

E)Bağlamak: Bir şeyi bir yere veya bir şeye tut­turmak. (Balıkları indirdikten sonra tekneyi is­keleye bağladık.)

 

2.Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi ger­çek anlamıyla kullanılmıştır?

A)   Onun konuşmaları genelde duygu yüklü olur.

B)   Ona güvenebilirsin, çünkü o çok sağlam biridir.

C)   Küresel ısınma,  dünyanın en büyük sorunu hâline geldi.

D)   Bu programda sıcak gelişmeler yansıtılıyor.

E)    Bu olaylardan etkilenmemek için çok uyanıkdavranmalıyız.

 

3. Şiiri yüzyıllar sürecek bir ömre kavuşturan şey, bazen bir virgül, bazen de bir kelimedir. Yani şiiri oluşturan her bir ayrıntı aslında şiir binasını orta­ya çıkaran tuğlalar gibidir. Onlardan birini çeker­seniz, oynatırsanız yerinden şiir, varlığını sürdüremeyebilir, anlamını da yitirir.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Şiirin kalıcılığında ayrıntıların payı olduğu

B)   Küçük ayrıntılar dışında bütün şiirlerin birbiri­ne benzediği

C)   Noktalama   işaretlerinin,   şiirin   anlaşılmasını sağladığı

D) Birçok ayrıntının bir araya gelerek şiir denen sanat yapıtını oluşturduğu

E)    Nitelikli şiirlerin zengin ayrıntılar içerdiği

 

4. Bir şair, şiirini yazarken dil içinde yeni bir dil ya­ratma peşindedir. Yazar, yazısında biçem özelliği­nin ustalığına varmak için uğraşır. Onlar, değişmeceli sözlerin gizlerine ulaşsalar da, söz değer­lerinin anlamını bilmeyebilirler. Yaratılan dil özel­liklerini inceleyen bir dilbilimci ise şair ve yazarla­rın eserlerindeki dilin söz hünerlerini irdeler, kul­lanılan sözlerin anlam değerlerini belirler.

Bu parçada geçen “dil içinde yeni bir dil yarat­mak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)   Ağır bir dil kullanmak

B)   Anlaşılırlıktan uzak olmak

C)  Yeni sözcükler türetmek

D)   Dar bir çevreye seslenmek

E)   Özgün bir anlatımı olmak

 

5. (I) Sporculuk yaşamımın her döneminde sayısız hata yaptım. (II) Kimi zaman sinirlerimi kontrol ede­medim. (III) Kimi zaman hırsım aklımın önüne geç­ti, sağlıklı düşünemedim. (IV) Ancak yıllar sonra başarıyı yakaladım. (V) Çevremdekilere örnek ol­maya başladım.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­lerinden, konuşan kişinin öz eleştiri yaptığı an­lamı  çıkarılamaz?

A) I. ve II.                B) I. ve III.              C) I. ve V.

D) III. ve V.             E) IV. ve V.

 

6. (I) Dünyanın dört bir tarafında konserler veriyo­rum. (II) Konserlerime gelenlerin büyük bir kesimi­ni gençler oluşturuyor. (III) Söylediğim türküleri yü­rekten dinliyorlar, (IV) Türkülerimizi dinleyen yal­nızca bizim gençler değil. (V) Amerika’da verdiğim bir konserde çeşitli uluslardan gençlere türküler söyledim. (VI) O zaman anladım ki insanlar, dilini bilmediği toprakların müziğini dinleyerek bile mut­lu olabiliyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde yazar, yaşadığı deneyimlerden yola çıka­rak bir çıkarımda bulunmuştur?

A) II.            B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

7.    Koltuğu  ayağınızın  altına alırsanız yükselirsiniz, koltuğu başınızın üzerinde taşırsanız alçalırsınız.

Bu  cümlede anlatılmak istenen  aşağıdakilerden  hangisidir?

A)Makam sahibi olmayı her şeyin üstünde gör­mek kişiyi alçaltır.

B)Kişi bulunduğu makamdan dolayı değer kazanmamalı, bulunduğu makama değer kat­malıdır.

C)Makam sahibi olmak kişinin davranışlarında değişiklik oluşturmamalıdır.

D) İnsanların çoğu, kişilere bulundukları maka­ma göre davranır.

E)  Başarılı insanlar hangi makamda olurlarsa ol­sunlar verimli olurlar.

 

8. Aşağıdakilerin  hangisinde yargı,  gerekçesiyle birlikte verilmiştir?

A)            Bir akşam bir kente girerim

Kayısı ağaçları arasından

B)            Kendini martılarla bir tutma

Senin kanatların yok

C)            Bırakalım sevdayla büyüsünler

Serpilip gelişsinler fidan gibi

D)            Belki bir gün rüzgâr olurum ben de

Eserim başakların üzerinden

E)            Yedi dağın yolları kalbimden geçer

Salkım salkım mısralar gelir içimden

 

9.      Bazen bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok eder.

Bu  cümlede  anlatılmak  istenen  aşağıdakilerden  hangisidir?

A)   Her şair, yazacağı tek şiirin peşindedir.

B)   Şairler, yazdıkları sayısız şiirden bazılarını be­ğenirler.

C)   Sayısız şiir içinden nitelikli bir şiir çıkmayabilir.

D)  Kimi şairlerin bir şiiri, başka bir ozanın sayısız ürününü gölgede bırakır.

E)    Nitelikli   bir şiir yazmanın  yolu yüzlerce şiir yazmaktan geçer.

 

10. (I) “Türk Şiiri 2005” adlı şiir yıllığı açıkça söyle­mek gerekirse, bugüne değin yayınlanmış yıllık­lar içinde en özgünlerinden biri olmuş. (II) Kitabın yıllık anlayışına getirdiği yenilik kayda değer. (III) Yıllığı hazırlayanlar, yaptığı sınıflandırmalar, yo­rumlar ve değerlendirmelerle yıllık hazırlamayı bir ortalama tutturma gayreti olmaktan çıkarıp bir bakış açısına dönüştürmüş. (IV) Yıllık hazırlamayı düşünenler bu yıllığı mutlaka görsünler. (V) Bu ki­tabı inceledikten sonra hazırladıkları yıllıklar daha nitelikli olacaktır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde öneri söz konusudur?

A)I.               B) II.           C)III.              D)IV.           E)V.

 

11.           Her kim ki olursa bu sırra mazhar

Dünyaya bırakır ölmez bir eser

Gün gelir Veysel’i bağrına basar

Benim sadık yârim kara topraktır

Bu  dizelerde   aşağıdakilerden   hangisinin   ör­neği yoktur?

A) Sıfat

B) Zamir

C) Fiil

D) İlgeç

E) Bağlaç

12.   Aşağıdaki   dizelerin   hangisinde,   hem   yapım eki hem çekim eki almış bir sözcük vardır?

A)    Zambaklar en ıssız yerlerde açar

B)   Bir mumun ardında bekleyen rüzgâr

C)   Dinle ve kabul et itirafımı

D)   Meyveler sabırla olgunlaşırmış

E)    Bir gün gözlerimin ta içine bak

 

13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde -dan, -den (-tan, – ten) eki almış olan kelime ötekilerden farklı bir görevde kullanılmıştır?

A)   Ödevimi hazırlarken bu kitaptan yararlandım.

B)   Bahçede oturan adamdan yardım istedim.

C)   İş yerinden iki gün izin aldım.

D)   Kitaplıktan istediğin bir kitabı alabilirsin.

E)   Ayaklarımın ağrısından duramıyorum.

 

14. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, istek kipiyle çekimlenmiş bir yüklem vardır?

A)            Yeşil ördek gibi daldım göllere

Sen düşürdün beni dilden dillere

B)            Uçun kuşlar uçun doğduğum yere

Şimdi dağlarında mor sümbül vardır

C)            Gücüm yetse hemen işe başlasam

Kazma coşar, kürek coşar, bel coşar

D)            Sevdiğim üstüne gelmesin hata

Yanağın güllerin rengine bata

E)            Gel gönül bu kadar düşme telaşa

Koşa koşa bir gün yorulacaksın

 

 

15. Cümlede önemsenen öğeyi vurgulamanın bir yo­lu da onu yükleme yaklaştırmaktır.

Bu   açıklamaya   göre   aşağıdaki   cümlelerin hangisinde dolaylı tümleç vurgulanmaktadır?

A)   Yaşlı kadın, incecik parmaklarıyla çenemden tuttu.

B)   Sözlerine, komik bir şey hatırlamış gibi gül­dükten sonra devam etti.

C)   Anadolu insanının temiz bir yüreği vardır.

D)   Şu ilerdeki kaynaktan buraya su yolu açılacak.

E)    Erken varmak istiyorsanız, yola sabahtan çık­malısınız.

 

16. Marconi, okyanus ötesine ilk radyo dalgalarını gön­dermeyi başaran fizikçi, icat ettiği radyonun bir gün ayrıcalıklı bir nesneye dönüşeceğini bilebilir miydi?

Bu cümle dil bilgisi bakımından incelendiğin­de aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)   Ara söze yer verilmiştir.

B)   Özne, zarf tümleci, nesne ve yüklemden mey­dana gelmiştir.

C)   Yüklemi geniş zamanla çekimlenmiş birleşik yapılı bir cümledir.

D)   Basit, türemiş, birleşik sözcükler vardır.

E)    Birden çok ad tamlaması kullanılmıştır.

 

17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ünsüz ben­zeşmesine örnek gösterilebilir?

A)    Bu kasabada yaşayanların yarısından fazlası lise mezunudur.

B)   Önümüze acılan ova düz ama dümdüzdü.

C)   Belediye   başkanı,   sokakların   asfaltlanması için talimat vermiş.

D)   Kış geldiğinde buradaki köylerin yarısına ula­şılamıyor.

E)    Bu bölgedeki insanların büyük kısmı çiftçilik­le uğraşıyormuş.

 

18.   Aşağıdaki altı çizili sözcüklerin hangisinde ya­zım yanlışı yoktur?

A)   Yarın uzakca bir yere gideceğiz.

B)   Bölük sessizce siperlere yaklaştı.

C)   Ona arkadaşca yaklaşırsan iyi olur.

D)   Düşündüklerini mertce yüzüme söyle!

E)   Sabahcı öğrenciler de törene katıldı.

 

19. Anadolu’nun en renkli çarşılarından biridir Gazian­tep Çarşısı (I) Kırmızının, sarının, yeşilin her tonu her yerdedir (II) Alev alev baharatlar, parıltılı bakır­lar, mavi mor kırmızı kumaşlar ve kan kırmızı ye­meniler (III) Bunlara bir de geleneksel Antep evle­rinin renkli kapıları, üzerine resimler yapılmış du­varları ve avluları eklenince sahiden cümbüş hâli­ni alır o güzelim çarşı (IV) Renklere tutkun biriyse­niz, kimsecikler koparamaz oradan sizi (V)

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangi­sine ötekilerden farklı bir noktalama işareti konmalıdır?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

20.   Aşağıdaki  cümlelerin   hangisinde  bir anlatım bozukluğu vardır?

A)    Ülke gündemi  şaşırtıcı  bir hızla değiştiğin­den, insanlar gündemi takip edemiyor.

B)    Halkımız,   ülke sorunlarına duyarsız davran­mamalıdır.

C)   Ülkemizin   kalkınabilmesi   için   üzerlerimize düşenleri yerine getirmemiz gerekir.

D)   Ülkede işlerin iyi gitmesi, toplumun yarınlara güvenle bakmasını sağlayacaktır.

E)    Hiçbir zaman çok umutlu ya da çok umutsuz olunabilecek bir ülkede yaşıyoruz.

 

21 . Yazık ki bu gençler, şiiri boş ve gereksiz bir uğraş sayıyorlar.

Bu  cümledeki  anlatım   bozukluğunun  nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)    Gereksiz söz kullanılması

B)   Bir sözcüğün yanlış anlamda kullanılması

C)   Yüklemin III. çoğul kişiye göre çekimlenmesi

D)   Anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması

E)   Tamlayanlardan   birinin,   tamlananla   uyum sağlamaması

 

22. (I) Simetri, benim hayatımda çok önem verdiğim bir kavramdır. (II) Örneğin, sevdiğim üç şey varsa, mutlaka karşısına üç tane de sevmediğim şey koyar, simetriyi kurarım. (III) Simetri arayışının bir hastalık olduğu söyleniyor. (IV) Son zamanlarda ise seslerle ilgili bir simetri kurdum. (V) En sevdi­ğim üç şey olan kuş sesi, su sesi, insan sesi kar­şısında neyi sevmediğimi düşünürken tren sesi, fren sesi, siren sesi fobim çıktı ortaya.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­si düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.           B) II.           C) III.           D) IV.           E) V.

 

23. Tartışmalara değer verilmeli. Kavga olmamalı. Her­kesin kendi düşüncesini ortaya koymasına fırsat tanınmalı. Önemli olan, doğru olduğuna inanılan birkaç görüşün ortaya çıkmasıdır. İlle de sonun­da uzlaşmak ve anlaşmak gerekmez. Eğer böyle yapılırsa ister istemez herkes sadece karşısında­ki görüşleri değil, kendi savunduğu görüşleri de gözden geçirip yeniden değerlendirme fırsatını bulur. Bu da kişinin gelişmesine katkı sağlar.

Bu parçada tartışma ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Doğru ile yanlışın tartışılarak belirlenebileceği

B)Bir sonuca ulaşılamayan tartışmaların yarar sağlamadığı

C)Herkesin kendi görüşlerini serbestçe dile ge­tirmesine fırsat verilmesi gerektiği

D)Bir uzlaşmaya varabilmek için kimi zaman sa­vunulan düşüncelerden vazgeçilebileceği

E) Kişilik  gelişiminde   tartışmanın   çok   önemli katkılarının olduğunu

 

24. Yokuşun üstünden esen sert bir poyraz, yaprak­ları çoktan dökülmüş çıplak dallarda ıslıklı kırbaç­lar çakıyor. Hepsi de kar yüklü, ne kadar bulut varsa, hepsini Galata’ya, Kuledibi’ne ve Karaköy Limanı’na sürüklüyor. Kar savruntuları arasında ara sıra bir fırsat bularak boy göstermeye çalışan solgun güneşten dağılan ışık iplikleri, aşağılarda belli belirsiz görülen Haliç’e gümüşten örümcek ağları örüyor. Haliç, şilep ölüleri, talihsiz takalar, mavnalar ve çılgın martıları ile gümüşten bir ka­bartma gibi duruyor.

Bu   parçanın   anlatımı   için   aşağıdakilerden hangisi   söylenemez?

A)    Kişileştirmeden yararlanıldığı

B)   Betimleme yapıldığı

C)   Öznel yargılara yer verildiği

D)   Niteleyici sözcüklerden yararlanıldığı

E)   Tamamlanmamış cümlelere yer verildiği

 

25. Hüseyin Rahmi Gürpınar, Tercüman-ı Hakikat’te bölümler hâlinde yayınlanan ilk romanı “Şık” ile yaygın bir üne sahip olmuştur. Romanlarında, Tanzimat’tan Cumhuriyet sonrasına kadar, toplum­sal değişimin bütün evrelerini, İstanbul’un gün­delik yaşamını temel alarak işlemiştir. Başlangıç­ta realist, giderek natüralist bir tutumla, toplumdaki her türlü sosyal dengesizliğe dikkat çekmiş­tir. Ustaca kurgulanmış diyalogları, sade dili, can­lı anlatımıyla herkesin kolayca okuyup anlayabi­leceği romanlar yazmıştır. Popüler edebiyatın ba­şarılı bir temsilcisi olmuştur.

Bu parçada Hüseyin Rahmi Gürpınar’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)    Eserlerinde kolay anlaşılan bir dil kullandığına

B)   Romanlarında günlük yaşamı yansıttığına

C)   Şık adlı romanı ile ünlendiğine

D)   Edebiyatımızdaki  popüler yazarlardan oldu­ğuna

E)  Eserlerini  yalnızca  Tercüman-ı   Hakikat  adlı gazetede yayınladığına

 

26. Eğitimle, insanın değişimi ve gelişimi hedeflenmiş­tir. Bu bağlamda, her insan, yaşamı boyunca, eği­tim ve öğretimini sürdürürken çok yönlü bir müzik ortamı içinde bulunur. Zaten gençlerin sağlam bir kişilik sahibi olmalarında müziğin önemli bir yeri vardır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde okul bandolarında görevli olan gençler üzerinde yapılan bir bilimsel araştırma, söz konusu öğren­cilerin bilgi, ülküsellik, eğitsellik gibi alanla da, di­ğer öğrencilere, bandoda çalmayanlara, kıyasla oldukça yüksek puanlar aldığı görülmüştür.

Bu   parçada   aşağıdakilerden   hangisi   vurgu­lanmaktadır?

A)    Eğitimin gençlere sağlam bir kişilik kazandır­mayı amaçladığı

B)   Gençlere sağlığın  öneminin  ancak eğitimle anlatılabildiği

C)   İnsanların yaşamları süresince müziğe yoğun ilgi duyduğu

D)   Müziğin gençlerin kişilik gelişimine katkısı ol­duğu

E)    Herhangi bir müzik aletini çalmanın gençlerin okul başarısına katkı yaptığı

 

27. Bugün, neden eskisi kadar güzel öyküler yazılmı­yor? diye soruyorum kendi kendime. Toplum ola­rak farklı bir yerdeyiz, biliyorum. Ama yazan in­sanların dün’ü, öte’yi görmesi, hayata, insana nasıl bakması gerektiğini bilmesi gerek. Bugü­nün öyküsünde insanı ve yaşamı bulamıyorum, insana, yaşama dair duygular da yok; iklimler, coğrafyalar, mekânlarda…

Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Okurun her geçen gün öyküden uzaklaşma­sından

B) Bugün geçmişteki kadar başarılı öyküler yazılmamasından

C)Genç  yazarların   yaşadıkları   çevreyi   algıla­makta başarılı olamamasından

D) Edebiyat ortamının eskisi kadar canlı olma­masından

E) Genç yazarların geçmişteki  öykü   birikimin­den habersiz olmasından

 

 

28.   (I) Yaratıcı yazar, okura bildiğini değil, bilmediği­ni; beklediğini değil, en ummadığını verendir. (II) Bu tür yazar, okuru rahatlatmaktan, onun kafa­sındaki sorulara karşılık vermekten çok, ona so­rular yöneltir. (III) Onu düşünmeye, kendi kişiliği­nin, içinde yaşadığı toplumun çelişkilerinin bilin­cine varmaya çağırır. (IV) Bunu yanıtlarla değil, ortaya koyduğu sorularla yapar. (V) Yazmak, ye­ni bir ürün ortaya koymaktır. (VI) Bu da ister iste­mez farklı olmayı gerektirir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.              B) III.          C) IV.          D) V.           E) VI.

 

29.   Bir toplumu oluşturan bütün bireylerin dile katkı yapmasını ve dilimizi korumasını bekleyemeyiz. Toplumun geniş kitleleri Türkçenin korunmasından ve zenginleştirilmesinden sorumlu değildir. Dile karşı sorumlu olanlar, öncelikle dil bilginleri ile dili bir malzeme olarak kullanan, edebiyat eseri veren büyük sanatçılardır. Sonra da eğitimciler gelir.

Bu parçada yazarın vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Toplumu oluşturan her bireyin dili doğru kul­lanması gerektiği

B) Sanatçı, dil bilimci ve eğitimcilerin dilin ko­runmasından ve geliştirilmesinden sorumlu olduğu

C) Türkçeyi korumanın ve zenginleştirmenin her birey için bir vatandaşlık görevi oluğu

D)  Temel malzemeleri dil olan edebiyatçıların di­li kullanırken yeterince titiz olmadığı

E)   Eğitimcilerin, dilin korunması konusunda du­yarsız kaldığı

 

30. Yazar olmaya karar verince yıllar süren uzun ve derin emekler sonucu yazılmış geçmişe ait eser­leri incelemeliyiz önce. Bizden önce yazılanları iyi bilmeliyiz ki, onlar gibi yazmak yerine, öğrendik­lerimizden kendimize göre yazmanın yollarını çı­karalım. Pek çoklarınca şu hâlâ tam anlaşılama­mış görünüyor: Kendince yazabilmedir bir kişiyi yazarlığa ulaştıran. Bunu başaramadıktan sonra bir şey yazmış olsanız bile siz gerçek anlamda yazar sayılmazsınız.

Bu parçada yazar, gerçek anlamda yazar olma­yı aşağıdakilerden hangisine bağlamaktadır?

A)    Geçmişin eserlerine benzemeyen yapıtlar ver­meye

B)  Yapıtları aracılığıyla geniş kesimleri etkileme­yi başarmaya

C)  Yapıtlarının konularını geçmişte yaşanmış olay­lardan seçmeye

D)  Yapıtlarının yüzyıllar sonra bile okuyucu bula­bilmesine

E)   Geçmişteki   başarılı   eserlerden   esinlenerek yapıt vermeye

 

31 . Yazmaya başlamadan önce, kalabalıktan, toplum­dan, günlük hayattan, herkesin yaşadığı şeyler­den kaçıp bir odaya kapanmayı isteriz. Bir odaya geçer kimsecikleri sokmayız oraya. — Çünkü o tek başına kaldığımız odada başkalarının sözü, başkalarının hikâyeleri, başkalarının kitapları, ya­ni gelenek dediğimiz şey eşlik eder bize. Dolayı­sıyla görünüşte çevremizde kimsecikler yoktur; ama bilincimizde sözleri ve davranışlarıyla bir sü­rü insan bizimledir.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getiril­melidir?

A)    Oysa yazmanın bir zaman ve mekân işi oldu­ğunu hepimiz biliriz.

B)   Üstelik herkes bizim isteğimize uymada çok anlayışlı davranır.

C)   Hâlbuki yazarken çevremizde bazı kimselerin olması ufkumuzu genişletir.

D)   Ne var ki kendimizi kapattığımız odada da sa­nıldığı kadar yalnız değilizdir.

E)    Kaldı  ki  insan yalnız kaldığı zaman  içinden gelen sesi daha iyi dinler.

 

32. Sözcükler, kimi zaman dilin kurallarına uymaz. Siz, “ille de şu anlama gelecek bu sözcük” diye tuttu­rursunuz, dil kurallarını göz önünde tutarak. Bakar­sınız o sözcük karşı koyar buna, bir başka anlam edinmeye kalkar kendisine. Hem de, sizin istediği­nize çok aykırı bir anlam. Gün gelir, bu yeni anla­mıyla, aykırı anlamıyla girer sözlüklere. “Uçak” söz­cüğü böyle bir sözcüktür. ‘Yatak” sözcüğüne ben­zetilerek yapılmıştır. “Tayyare”ye bir de “uçku” den­miştir. Gel gör ki “uçku” tutunmamış, yitip gitmiş, “uçak” da “tayyare”nin karşılığı olmuştur.

Bu parçada sözcüklerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Türetilen sözcüklerin dili zenginleştirdiği

B)  Sözcüklerin zamanla, yüklenen anlamlarının dışında da anlamlar kazanabileceği

C)  Yeni sözcük türetme görevinin yalnızca dil bi­limcilerin görevi olduğu

D)  Kimi sözcüklerin zamanla unutulup gittiği

E)   Sözcük türetilirken Türkçe dil kurallarının dik­kate alınmadığı

 

33. Otuz yıl önce yazar olma yolunda kendimize koy­duğumuz ölçütler arasında dürüst olmak başta gelirdi. O zamanlar önce hayata karşı dürüst ol­mayı hep öne çıkarırdık. Öteki yüzü pek göster­mezdi kendini dürüstlüğün; ama sonra iyice an­ladık ki, edebiyat söz konusu olduğunda, yapıta karşı olan dürüstlük, hayat karşısındaki dürüstlü­ğün ayrılmaz parçasıymış bir yazar için.

Bu parçada yazarın anlatmak istediği aşağıda­kilerden hangisidir?

A) Yaşamda dürüst olmayan kişilerin başarılı ya­pıtlar veremeyeceği

B)Bir yapıtta anlatılanlara kesin doğrularmış  gibi bakmamak gerektiği

C) Yaşamda dürüst olanların, yapıtlarını yazar­ken de dürüst olduğu

D) Yaşamın gerçekleriyle yapıtın gerçeklerinin farklı olduğunu dürüstçe söylemek gerektiği

E) Yazarların gerçek yaşamda gösterdiği tutum ve davranışlarını yapıtlarında göstermeyebileceği

 

34.   Bir kaya kovuğunda kızıl bir alevin önünde ısınan iki koyu gölgenin kımıldadığını gördüm. Karanlık dereye, kurşuni yangın harabesi olan yamaca vuran ışık, bu ateş ve kamyonun iki göze benze­yen farlarıydı. Köprünün önünde şoför, kocaman, işe yaramaz kamyonu durdurmaya çalışırken önünde birkaç karaltı kımıldadı. Sonra ışığın be­yazlattığı taşlı yolda siyah paltolu, boynunda heybesi olan bir ihtiyar belirdi.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden han­gisine   başvurulmuştur?

A)    Benzetme – öyküleme

B)   Öyküleme – karşılaştırma

C)   Açıklama – öyküleme

D)   Örneklendirme – açıklama

E)   Betimleme – öyküleme

 

35.    Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan Karaca-oğlan, âşık edebiyatının büyük şairlerindendir. 17. yüzyılda Çukurova’da yaşamış ve sanat gü­cüyle kendinden sonraki birçok ozanı etkilemiş­tir. Yaşadıklarını, hissettiklerini şiirlerinde coşkun bir şekilde dile getirmiştir. Gurbet, sıla, aşk ve ta­biat, şiirlerinde sıkça kullandığı temalardır. Türk­çe, onun şiirlerinde en saf, en yalın, en güzel ha­liyle kendini göstermiştir.

Bu parçada Karacaoğlan ile ilgili olarak aşağı­dakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)    Şiirlerinde güzel bir Türkçe kullandığına

B)  Yaşamıyla ilgili bilgilerin yetersiz olduğuna

C)   Koşma türünün en başarılı ozanı olduğuna

D)   Âşık edebiyatının önemli şairlerinden biri ol­duğuna

E)   Şiirlerinde bireysel konulara yer verdiğine

 

36.   Şair, oyun yazarı, romancı, denemeci olarak ede­biyat tarihimizde yerini alan sanatçı, yazın yaşamı­na şiirle girdi. Asıl ününü şiirleriyle yakaladı. Şiirle­rinde samimi, canlı, akıcı bir anlatım kullandı. Türkçeye yeni ve sağlam bir şiir dili kazandırdı, ilk şiirlerini aruzla yazsa da sonradan heceye geçti. Halk edebiyatının nazım biçimleri ile modern şiir anlayışını birleştirerek çok güzel şiirlere imza attı.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden  hangisine değinilmemiştir?

A)    Farklı türlerde yapıtlar ortaya koyduğuna

B)   Daha çok, şiirleriyle tanındığına

C)   Halk edebiyatı şiir türlerini çağdaş bir yorum­la kullandığına

D)   Heceyi aruz ölçüsünden daha başarılı kullan­dığına

E)   Yenilikler içeren şiir dilinin oldukça sağlam ol­duğuna

 

37. Romanın en çok sevilen edebiyat türü olduğu bir gerçek. Nereye giderseniz gidin, en çok onun okunduğunu görürsünüz. Şiir için de böyledir. Gün­lük yaşamın yoğunluğundan fırsat bulduk mu eli­mize aldığımız, ya bir roman ya da şiir kitabı olur. Bir geziye çıktığımız zaman çantamızın bir köşe­sine yerleştirmeyi unutmadığımız yine bunlardır. Daha okul sıralarındayken çalışma saatlerinden artırılmış sayılı dakikaları, sevdiğimiz bir şaire ve­ya romancıya verdiğimizi dün gibi hatırlarım.

Bu parçanın yazarı, aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A)   Roman  ve  şiirin,   yapısal  yönden   birbirine benzediğini

B)  Yazınsal türler içinde en çok sevilen türlerin, roman ve şiir olduğunu

C)   Romanların şiirsel bir anlatımının olduğunu

D)  Yolculuklarda zamanın kitap okunarak değer­lendirilmesi gerektiğini

E)   Öteki yazın türlerinin de roman ve şiir kadar okunması gerektiğini

 

38. Edebiyat, özünde bir anlatım biçimidir. Eserin öz­günlüğü de bu anlatım biçimine bağlıdır. Roman olsun, şiir olsun edebi” eserleri de birbirinden ayı­ran ve özgün yapan da ifade tarzındaki anlatım farklılığıdır, ifade tarzındaki farklılık sadece roma­nı şiirden ya da şiiri öyküden ayırmak için değil, romanı romandan, şiiri şiirden ayırmak için de ol­dukça önemlidir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?

A)  Edebî bir eseri, başka bir eserden ayırmanın ölçüsünün anlatım tarzında saklı olduğu

B)   Edebi eserlerin,  anlatımlarındaki özgünlükle kalıcılığı yakaladığı

C)   Her edebî türün kendine özgü bir anlatım tar­zıyla ortaya konduğu

D)   Sanatçının anlatım tarzının, sanat eserinin ba­şarısını belirlediği

E)   Edebiyatçıların belli bir anlatım tarzı geliştir­mesinin zamana bağlı olduğu

 

39. Elbette! Bakın, arka tarata bir genç çalışıyor. Bu genç, resim öğrenmek istiyor. Bu genç gibi, be­nim yüksek okullarda, akademilerde öğrencile­rim var. Bunların hepsi yurt dışında yaşayan Türk gençleri… Destek oluyorum, yardımcı oluyorum onlara. Sadece bu merkezde 25, 30 tane görsel sanatlar okuyan öğrencimiz var. Yurt dışındaki bu gençlerimizin görsel sanatlara olan bu yoğun il­gisi çok sevindirici bir gelişme.

Bu parçada anlatılanlar, aşağıdaki sorulardan hangisine cevap olarak söylenmiştir?

A)   Yurt dışındaki gençlerimize yeterli eğitim ola­nakları sunuluyor mu?

B)   Yurt dışındaki gençlerimizin görsel sanatlara ilgisi var mı?

C)  Yurt dışında yaşayan gençlerimiz,  kendilerini nasıl yetiştiriyor?

D)  Yurt dışında, görsel sanatlara daha fazla mı zaman ayrılıyor?

E)   Görsel sanatların, gençlerin toplumsallaşma­sına ne gibi katkısı var?

 

40. Hikâyede sizi geliştirecek, size kendi hikâyenizi bulduracak tek yöntem uygulaması; bence, sizin önünüzde yer almış ustaları okumaktır. Onların hikâyeyi nerden alıp nereye götürdüklerini göz­lemlemektir. Geleceğin ustası “iyi” çıraklar, “iyi” usta seçmesini de bilirler. Bu “iyi” ustalar, “iyi okur’lukla bulunur. “İyi okur”luk sizi hem seçmeci yapar, hem seçkin.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A)  Hikâyede gelişebilmek için usta hikayecileri okumak gerektiğine

B) Genç hikayecinin kendi hikâyesini bulabilmek için usta hikayecilerin hikâye alanında neler yaptıklarını bilmesi gerektiğine

C) Usta olmaya aday, iyi çırakların iyi usta seç­mesini de bileceğine

D) Seçkin bir yazar olmak için iyi okur olmak ge­rektiğine

E) Usta bir hikayeci olabilmenin iyi bir eğitimden geçmeye bağlı olduğuna

 

CEVAPLAR

1 B 11 D 21 A 31 D
2 C 12 D 22 C 32 B
3 A 13 E 23 C 33 C
           4 E 14 D 24 E 34 E
5 E 15 A 25 E 35 C
6 E 16 B 26 D 36 D
7 A 17 E 27 B 37 B
8 B 18 B 28 D 38 A
9 D 19 C 29 B 39 B
10 D 20 E 30 A 40 E

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 11 https://dersimizedebiyat.org/yks-turkce-deneme-sinavi-11.html Wed, 01 Jan 2014 17:03:14 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=5316 YKS/TYT  Türkçe Deneme Sınavı – 10

 1. Aşağıdaki cümlelerin  hangisinde insana ait bir özellik doğaya aktarılmamıştır?

A)            Dinle bakalım işitebilir misin?

Türküsünü damların, bacaların

B)            İnsan nasıl konuşur kendisiyle

Nasıl koşar gülen aynalara.

C)            Hatırlattı bana, bayram sabahım

Gökyüzüne kaçırdığım balonlarımı

D)            Kendi bahçesidir onun içinde gördüğüm

Yollar yine her günkü gibi yaz uykusunda.

E)            Gün olur, alır başımı giderim

Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.

 

2.    Soyut kavramların somut kavramlar yardımıyla anlatıl­masına somutlama denir

Buna göre aşağıdakilerin hangisinde “somutlama” yoktur?

A)  Yüreklerine zincir vuran gurbetçiler yavaş yavaş gi­diyor.

B)  Kar gibi çamaşırları balkona serip içeri girdi.

C)  Artık, olumsuz düşünceleri bir kenara atma vakti gel­di.

D)  Tüm gün, omuzlarında pişmanlığın ağır yükünü taşı­dı.

E)  Kurtuluş  Savaşı Atatürk’ün çelik iradesinin sonu­cudur.

 

3.Yazar, son kitabında altmış yıllık ömrünü kaleme aldı­ğını söylüyor. Ben de bu değerli dostumun kitabını me­rakla okudum, hayatını çok iyi bilmeme rağmen. Kitap­ta hafif acılar, konuşmuş; ama derin acılar dilsizdi.

Altı çizili söz öbeğinin parçaya kattığı anlam aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Yazarın, kitabın her satırında bir sırrını açıklaması

B)  Kitapta anlatılan bazı olayların kurmaca olduğu

C) Yazarın kendini derinden etkileyen üzücü durum­lardan ziyade diğer mutsuzluklarını anlatması

D)  Kitabı okuyan kişinin aslında yazarı iyi tanımaması

E)  Kitabın yaşamöyküsünden çok bir hayal ürünü ol­duğu

 

4. “Gitmek” sözcüğü aşağıdakilerin hangisinde “Sarı saç yüzünün rengine iyi gitti.” cümlesindeki anlamıy­la kullanılmıştır?

A)  Borçlar yüzünden alttaki dükkân da elimizden gitti.

B)  Bu yol nereye gider, diye sordu.

C)  Senin yaşındaki kadına böyle bir etek gider mi hiç?

D)  Bu tartışmaların sonu nereye kadar gidecek, anla­madım.

E)  iki ton kömür bize üç ay gider

 

5. Aşağıdaki açıklamalardan hangisi karşısında veri­len deyime uygun değildir?

A)  Bir kimsenin çok sinirlenerek sabrının taşması : çi­leden çıkmak.

B)  Bir işin yapılmasında yardımcı olmak :emeği geç­mek.

C)  Geçmişte olmuş bir konudan ikide bir söz açmak : ısıtıp ısıtıp önüne koymak.

D)  Bir yere çok sık gidip gelmek : ayağı eksik olma­mak.

E)  Bütün  güzellikleri  detaylarıyla  ortaya  koymak  : ayaklar altına almak.

 6.    Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerden han­gisi temel anlamıyla kullanılmıştır?

A)  Kayalar ufalanarak yukarıdan aşağıya düşüyordu.

B)  Adam, bahçede top oynayan çocukları fena hastalandı

C)  Dizimdeki yara çok geçmeden kapandı.

D)  Mağaranın ağzında büyük bir şelale varmış.

E)  Çocuktan adeta zeka fışkırıyordu.

7.     Bizde sanatı ustadan görmeyenlerin başarıları alkış­lanmaya değer.

Bu cümledeki altı çizili sözün    anlamı aşağıdaki cümlelerin hangisinde vardır?

A)  Veysel, bağlama çalmayı atadan kalma usulle ken­di kendine öğrenmiştir.

B)  Sevgi, kurslar sayesinde teknik resim çizmeyi öğ­rendi.

C)  Hayatın her devresinde bir kılavuza ihtiyacımız var­dır.

D)  Aynı hatalara düşmemek için arkadaşına tekrar da­nıştı.

E)  Ünlü şairin eserlerini okuyarak üslubumu oluştur­dum.

8.     Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.

Bu cümlede anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Bir konuyu bilmemek değil   başkasına sormamak cahilliktir.

B)  insanlar ne kadar bilgili olursa olsun yakın çevrele­rine faydalı olamazlar.

C) Bir konuyu çok iyi bilsek de mutlaka bir kişiye daha sormalıyız.

D)  Bilgiler başkalarıyla paylaşıldıkça faydalı hale gelir.

E)  Bir insanla bildiğini paylaşan kişinin bilgisinde eksil­me olmaz.

9.            (I) Sthendal, 19. yüzyılda yaşamış Fransız yazardır. (II)  Gençliğinde orduya katılmış askerlik yaşamının kendine göre olmadığını anlayıp Paris’e dönmüştür. (III)  Tiyatro ve felsefeyle de ilgilenen yazar, İtalya’da yazın çalışmalarına başlamıştır.  (IV) Çağdaşları tara­fından önemi anlaşılamamış olsa da adı psikolojiyi ön plana çıkaran başarılı isimlerin başında anılır.  (V) Armanece, Roma’da Gezintiler. Kızıl ve Kara eserlerin­den birkaçıdır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde kişisel düşünceye yer verilmiştir?

A) I.           B) II.           C) III.          D) IV.         E) V.

10.  Edebiyatımızın mihenk taşları olarak kabul ettiğimiz Recaizade Mahmut Ekrem, Ahmet Haşim, Tevfik Fik­ret gibi sanatçıların hayatlarına bakarsak ulu çamların fırtınalı diyarlarda yetiştiğini söyleyebiliriz.

Bu parçada geçen “ulu çamlar, fırtınalı diyarlarda ye­tişir” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Yaşamlarında sorunlarla karşılaşan insanlar, hayat­ta büyük ve başarılı işler yapar.

B)  Zor koşullarda yaşamaya çalışmak insanı hayattan soğutur.

C)  Yaşam koşulları güçleştikçe insanlar da zayıf dü­şer.

D)  İnsan kişiliğinin gelişiminde tabiatın etkisi oldukça fazladır.

E)  Başarılı edebiyatçılar, bu başarıyı aile hayatlarına da yansıtırlar.

11.  Yunus Emre’nin şiiri, odağında kendisinin bulunduğu iç içe dairelerle genişleyen, ölümsüz dizelerden oluş­muştur.

Bu cümlede altı çizili söz öbeğiyle anlatılmak iste­neni aşağıdakilerden hangisi en iyi karşılar?

A)  Düşüncelerinin öğretici yanı ağır olan

B)  Allah aşkını sade bir dille veren

C)  Duygularını kimseyle paylaşamayan

D)  Kendi dünyasından insanlığa açılan

E)  Kendini sadece şiirle ifade eden

12.  Günümüzde çoğu genç yazarın tek hatası kendilerin­den bir adım öncekilerle dirsek temasını yitirmiş, olma­larıdır.

Yukarıdaki cümlede altı çizili söz öbeğinin yerine aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)  bağlantı sağlamış

B)  ilişkiyi kesmiş

C)  tartışma yaşamış

D)  tanışmamış

E)  eleştiriye girmemiş

13.  (I) Dans, belli bir disiplin allında yapılırsa ruhumuzun bütün boşluklarına yavaş yavaş nüfuz eder. (II) Her se­ferinde ritmi, figürü, coşkuyu, biraz daha harmanlaya­rak özümseyeceğiniz bir durum haline gelir. (III) Belli bir zaman sonra dans etmek hayatınıza iyice yerleşti­ği için otobüs beklerken bile ayaklarınıza hakim ola­madığınız anlar yaşarsınız. (IV) Zor bir hareketi, figürü çalıştıysanız adım atamayacak halde bulursunuz ken­dinizi. (V) Sahnede sağdan sola dönerken saçlarınız­dan savrulan terler, duyduğunuz alkışlar en büyük gu­rurunuz olur

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yargı gerekçesiyle birlikte verilmiştir?

A) I.           B) II.          C) III.          D) IV.         E) V.

14.  (I) Güneş ışınlarına fazla maruz kalmanın sağlık açı­sından ciddi sorunlar getirdiğine yönelik uyarılar de­vam ediyor. (II) Dünya Sağlık Örgütü’nün yayımlanan son raporunda her bireyin ultraviyole ışınlara maruz kaldığı açıklanıyor. (III) Bu sebeple gün içinde özellik­le 12 – 16 saatleri arasında dışarı çıkılmaması önerili­yor. (IV) Diyelim ki çok acil bir işi olan vatandaş dışarı çıkıyor, o zaman bir şapka, güneş koruyucu krem ve su almalı yanına. (V) Uzmanlar, ışınlara aşırı maruz kalmanın başta cilt kanseri, katarakt olmak üzere pek çok ciddi hastalığa yakalanma riskini arttırdığını belir­tiyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir “varsayım” söz konusudur?

A) I.           B) II.          C) III           D) IV.         E) V.

15.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı bir düşünce dile getirilmiştir?

A)  Başarılı şairlerden hiçbiri, farklı dillerin rüzgarına kapılıp şiir yazmaz.

B)  Bir şairin hamurunda, kendi dilinin özelliği azsa o iyi bir şair değildir.

C)  Evrensel olmak için kendi toprağından başka mem­leketlere açılan şair. her dilde eser üretmelidir.

D)  Bir ozan, eserinde kendi dilindeki sözcükleri gül gi­bi dermezse ölümsüz olamaz.

E)  Vatan ve millete hediye edilen şiirlerde mutlaka anadil kullanılmalı yoksa başarılı olunamaz.

16. Eğer güneşi kaçırdım diye gözyaşı dökersen yıldızları da kaçırırsın.

Bu cümlede anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisi olamaz?

A)İnsanlar kaybettiklerinin ardından ağlamak yerine elindekilerle mutlu olmalıdır.

B)Elden giden fırsatlara üzülmemek, elde kalanlarla yetinmek gerekir.

C)Pişmanlık, hayatın her döneminde insanlara yol gösteren büyük bir derstir.

D)Hayatta kaçırdığımız büyük fırsatlara hayıflanmak, küçük fırsatları da kaybetmemize neden olur.

E) Geçmişte yaşanmış olumsuz olayları düşünerek gelecekteki günlerimizi de kötü geçirmemeliyiz.

 17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “koşula bağlılık” söz konusudur?

A)  Çocuklar, Ankara’ya otobüsle değil de uçakla gel­se.

B)  Bu ilaçları düzenli olarak kullanmadıkça iyileşemezsin.

C)  Çocukluğunda iyi bir eğitim almadığı için çok üz­gündü.

D)  Bu kitabın dil ve anlatım özelliklerini bir daha anla­tacağım

E)  Telefon çaldığında babam arıyor zannettik.

18. Ne söyleyeyim diye başta düşünmek, niçin söyledim diye sonunda pişman olmaktan iyidir

Aşağıdakilerden hangisi bu cümlenin anlamına en yakındır?

A)İnsanlar, söyleyeceklerini düşünerek ifade ederler­se, pişmanlık duyacak sözler sarf etmemiş olurlar.

B)Konuşmak özgürce yapılan bir eylem olduğundan herkes istediğini söyleyebilir

C)Konuşma sırasında ne söylediğiniz önemli değil, asıl önemli olan verdiğiniz mesajdır.

D) Konuşmak da bir sanattır, çok okuyanlar güzel ko­nuşurlar,

E)Bir olayın sonunu sözün başında söylemek dinleyi­cilerin merakını azaltır.

19.  Şehrin merkezine toplanan kalabalık…

Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanır­sa cümlenin öğeleri sırasıyla “özne – zarf tümleci -dolaylı tümleç – yüklem” olur?

A)  onu karşılamak için heyecanla bekliyordu.

B)  bir süre bekledikten sonra muhtarın dükkanına yö­neldi.

C)  olaydan sorumlu olanları öfkeyle bekliyordu.

D)  onu görebilmek uğruna birbirlerini tepeliyordu.

E)  sorunlarının halledilmesi için yetkilileri soruyordu.

20.  Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili söz­cük, işlevi bakımından ötekilerden farklı bir ek al­mıştır?

A)  Söyleyecek sözü olmayanlar her şeye onay verir.

B)  Gülüp duruyoruz ağlanacak halimize.

C)  Evde mutlaka yapacak bir iş bulur kendine.

D)  Yarım kalan işleri bitirmek için erken kalkacak.

E)  Olmayacak duaya amin denmez.

21.  Ne giysiler biçtim acıdan,

I

Her cebinde yüz kuş ötüşür,

II

Bir elinle vurulup düşüp

III

Bir elinle dirilir yaşat

IV      V

Bu dizelerdeki numaralanmış sözcüklerden hangi­sinde yalnızca yapım eki vardır?

A) I.            B) II.          C) III.          D) IV.         E) V.

22.  Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin hangi­sinde diğerlerinden farklı bir ses olayı vardır?

A)  Dilsiz kız beni kucağına almıştı.

B)  Yavaşça yerinden kalkıp pencereye gitti-

C)  Babamla birlikte vagon evimize geldik.

D)  Emret fındık kabuğuna gireyim.

E)  Paltosuna bürünüp kendisini dışarı attı

23.  Balzac () “Vadideki Zambak” romanı için şöyle der ( ) ( ) Benim her gün olup biten gizli ya da açık olaylara tarihçilerin verdiği kadar önem verdiğimi göreceksiniz ( ) ( )

Bu cümlede boş bırakılan yerlere sırasıyla hangi noktalama işaretleri gelmelidir?

A)  (.) (:) (” ) (.) (“)

B)  (;) (;) (“) (.) (“)

C) (!) (,) (“) (.) (“)

D)  (,) (;) (“) (.) (“)

E)  (,) (:) (-) (,) (-)

24. (I) Adamı ağacın altında dikilirken görünce şaşırdı. (II) Elindeki havluyu bir kenara atıp içeri girdi. (III) Kendisi­ni dolabın arkasına iyice saklayıp öylece bekledi. (IV) Babası gelene kadar burada bekleyemezdi. (V) Kalbi, heyecandan yerinden fırlarcasına çarpıyor, nefesi ke­siliyordu.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümledeki “dikilirken, görünce” zarf – fiildir.

B)  II. cümledeki “içeri” sözcüğü yer – yön zarfıdır.

C)  III. cümlenin yüklemi geçişsiz bir fiildir.

D)  IV. cümlenin yüklemi birleşik zamanlı bir fiildir.

E)  V. cümle sıralı bir cümledir.

25. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylı tümleç eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır?

A)  Bu koşullar altında toplantının iki saat daha uzama­sı kaçınılmaz.

B)  Milletvekillerinin  dokunulmazlığının  kaldırılması Meclis’te görüşüldü.

C)  Millet iradesinin yansıtılması, demokrasinin bir ge­reğidir.

D)  Milletvekilini ayakta alkışladık, o yerine geçtiğinde isteklerimizi ilettik.

E)  Milletvekilleri grup toplantısını bitirdikten sonra  oy kullanacak.

26. Günden güne artan kredi kartı borçlan, kart sahipleri­nin bunalıma girmesini sağladı.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni, aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Mantık hatası

B)  Sözcüğü yerinde kullanmama

C)  Gereksiz sözcük kullanma

D)  Yanlış anlamda sözcük kullanma

E)  Özne – yüklem uyumsuzluğu

 27. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi birleşik yapılı, birleşik zamanlı bir eylemdir?

A)  insanlar dünyaya geldiği zaman her bakımdan eşit­tirler

B)  Azıcık hafiflik birçok ağır şeyi batmaktan kurtarırmış.

C)  Buz tutmuş gölün üzerinde yürürken hepimiz düşüverdik.

D)  Yorgun olduğumuz zaman bile dersin bitmesini sa­bırla bekledik.

E)  Arabası bozulan adama hep beraber yardım etmiş­tik.

28.          Yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında

Yürüyelim seninle İstanbul’a

Boğaziçi mağrur türkülerini

Gözlerine baka baka söylesin

Denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi

Yukarıdaki dörtlüğü oluşturan dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. dizede edat grubu zarf görevinde kullanılmıştır.

B)  II. dizede “ile” sözcüğü bağlaç göreviyle kullanıl­mıştır.

C)  III. dizede “mağrur” sözcüğü sıfat olarak kullanıl­mıştır.

D)  IV. dizede “baka baka” ikilemesi zarf fiildir.

E)  V. dizede “sıcak” sözcüğü tamlanan göreviyle kulla­nılmıştır.

29. Yangına karşı hangi önlemlerin nasıl alınacağını bil­memek ve bu konuda yeterli eğitimden geçmemek yangının önemli nedenlerindendir. Elektrikli aletlerin doğru kullanımını bilmemek, soba ve kalorifer sistem­lerini yanlış yerleştirmek, tavan arasına veya çatıya kolay tutuşabilecek eşyalar koymak yangını adeta da­vet etmektir. Yangının oluşumunu önlemek ve oluşan bir yangının söndürülmesini bilmek eğitim ve bilgilen­meden geçer. Bu nedenle …

Bu parçanın sonuna düşünce akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  yangını önlemeyi öğrenmek kadar yangını söndür­mede ilk müdahaleleri de öğrenmek gerekir.

B)  çocuklardan kibrit, çakmak gibi yanıcı maddeleri uzak tutmak gerekir.

C)  yangın esnasında ilk iş elektrikleri kesmek olmalı­dır.

D)  itfaiye erlerine
yardımcı olmak tüm halkın görevi ol­malıdır.

E)  vücutta oluşan derin yanıklara doktordan habersiz bilinçsizce müdahale etmemek gerekir.

30.“… Bunun en önemli örneklerinden biri de Shakspeare’dir. Batı tiyatrosu geleneğinin oyun yazarı, yirmi ye­di yaşında ilk tiyatro eserini yazmış; otuzlu yaşlarında da kendini kabul ettirebilmiştir. Trajedilerini yazması kırklı yıllarına dayanmıştır. Shakspeare’in yaşarken en sevilen oyunu olan “Fırtına” ise yazarın elli yaşında­ki cevheri olmuştur.”

Bu parçanın başına, aşağıdaki cümlelerden hangi­sinin getirilmesi uygun olur?

A)  Oyun yazarı olmak, toplumda üst statüye yerleş­mektir.

B)  Başarılı oyun yazarlarının arkasında sağlam aileler vardır.

C)  Oyun yazarı olmak isteyen bir genç, çok kitap oku­malıdır.

D)  Edebiyatta genç oyun yazarları, başarılarını erken yaşta göstermiştir.

E)  Tiyatro metinleriyle ilgilenmek insanı yaşlandırmaz.

31.  (I) Çiçekler ve bitkiler birçok yerde karşımıza çıkar : türkülerde, şarkılarda, öykülerde, şiirlerde … (II) ister edebi türlerle olsun ister gerçek hayatta olsun onların insanlarla ayrı bir ilişkisi vardır. (III) Tabii bir de gerçek hayatta : balkonda, parkta, evlerimizin başköşesinde, ceketlerin yakasında, bir âşığın elinde …(IV) Renkle­rinden, kokularından, görünüşlerinden büyük haz aldı­ğımız doğa mucizeleri çiçeklerle konuşarak hayatın­dan lezzet alan çok kişi tanıyorum. (V) Sabahın ilk ışık­larında kendi kahvaltısını yapmadan ortancasına su verip onlara günaydın diyenleri çok gördüm.

Bu parçanın anlam akışını düzeltmek için kaç nu­maralı cümlelerin yer değiştirmesi gerekir?

A) I. ile II.           

B) II. ile III.           

C) III. ile IV.

D) IV. ile V.          

E) II. ile V.

32.  (I) Kapadokya. Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anla­mına gelir. (II) Bu bölge altmış milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların aşındırılmasıyla oluşmuştur. (III) Nevşehir, değişik coğrafi görüntüsüy­le, eğlence mekanlarıyla ve son yıllarda turistlerce çok rağbet gören balon turlarıyla ülkemizin önemli turizm mekanları arasında yer alıyor. (IV) Şehir, Hıristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olduğu için önceleri kili­se olarak kullanılmış peribacaları buraya gelenlerin il­gisini daha çok çekiyor (V) Özellikle deniz kıyısındaki tatil yörelerinde turizm sezonu sadece yaz aylarıyken Kapadokya bölgesinde turizm yılın on iki ayı devam ediyor. (VI) Durum böyle olunca da bölge esnafının yü­zü gülüyor.

Yukarıdaki parça iki paragrafa ayrılmak istenirse ikinci paragraf kaçıncı cümleden başlar?

A) II.          B) III.         C) IV.          D) V.           E) VI.

 33.  Edebiyat dergilerinin her sayısında pek çok gencin her defasında değişik şiirlerini görüyorum. Bu şairler bu kadar şiiri her hafta nasıl ortaya koyuyor diye düşünü­yorum. Şiir yazmak da herkesin işi oldu artık diye dü­şünmeden edemiyorum. Geçmişe bir göz atarsak Yah­ya Kemal Beyatlı. şiirindeki bir mısra için bir buçuk yıl beklemiş ve uygun olanı en sonunda bulmuş. Edebi­yatımızda önemli bir yeri olan Abdülhak Hamit Tarhan ise “Makber” adlı şiirini eşi Fatma Hanım, ölmeden ön­ce yazmaya başlamış, eşi hastalandığında şiirine ara vermiştir. “Makber”in devamını yazmak ise şairin yedi yıl gibi bir süresini almıştır. İşte Yahya Kemal ve Hamit gibi şairleri bugünlere taşıyan budur. Önceki sayıda şi­iri çıkan; ama hatırlanamayan genç şairleri de bu yola davet ediyorum.

Bu parçada eleştirilen durum aşağıdakilerden han­gisidir?

A)  Genç şairlerin, şiirlerini acele ve çalakalem yazma­ları

B)  Edebiyat dergilerinin sayılarının her geçen gün azalması

C)  Şairlerin esin kaynağının birbirinden farklı olması

D)  Her şairin hayatında acı olayları yaşaması

E)  Edebiyatımızdaki ünlü üstatların şiirlerinin okunma­ması

34.  Bilim ve teknikle uğraşacak insanların teknik yazıları okuyabilecek kadar bir veya birkaç dil bilmeleri yararlı­dır. Okullarımızda yabancı dilerin kolay öğretilmediği bir gerçek. Ancak bunun çözümü yoğun yaz kursların­da, çağdaş, görsel, işitsel dil öğretimi yöntemlerinde aranmalıydı. Oysa 1953’ten sonra eğitim dili İngilizce olan okullar açıldı Yani yabancı dil bir araç olmaktan çıkıp ön amaç haline gelmeye başladı. Matematik, fi­zik gibi zaten çoğu öğrenciye zor gelen dersleri aynı anda aynı derste İngilizce olarak öğretmek doğru de­ğil. Sonuç olarak yabancı dil ek olarak ve iyi öğretilme­li; fakat ana dilin yerini almamalıdır

Bu parça bütünüyle  ele alındığında aşağıdaki so­rulardan hangisine cevap olarak verilmiştir?

A)  İngilizcenin önemi anlatır mısınız?

B)  Liselerde verilen eğitimi yeterli buluyor musunuz9

C)  Bir öğrencinin en az iki dil öğrenmesi faydalı mı?

D)Okullarda uygulanan yabancı dilde eğitim hakkında ne düşünüyorsunuz?

E)  Türkçenin diğer dillere göre daha zor  öğrenildiği doğru mu?

35.  Okumak, doğduğu andan itibaren birçok eğitim süreci geçiren insan için en kolay ve en etkili öğrenme yolu­dur. Sahip oldukları bilgilerin yüzde seksenini bu yolu kullanarak edinen gelişmiş ülke toplumları, günümüz­de daha fazla okuma alışkanlığına sahip olmanın sağ­ladığı avantajları her alanda yaşamaktadır Geri kal­mış toplumların karşılaştıkları sorunların birçoğunun kaynağında ise eğitimsizlik yer almaktadır. Bu toplum­larda kişiler, okuyarak geçirebilecekleri zamanları çoğunlukla faydasız uğraşlarla geçirmektedirler. Oysa okuma alışkanlığı önce kişinin kendisi için edinmesi gereken bir alışkanlığıdır

Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağı­dakilerden hangisidir?

A)  Geri kalmış toplumlarda halkın mutlu olması imkan­sızdır.

B) Kitap okumak, hayatın bazı dönemlerinde insanla­ra yol gösteren bir eylemdir.

C)  Kışı.   kendisi, toplumu ve eğitimi için kitap okuma alışkanlığı edinmelidir.

D)  Düzenli eğitim almamış insanlar da bol kitap okuya­bilir.

E)  Gelişmiş ülkelerde insanlar, her alanda kitap okur­lar

36.  Titiz kadınların çocukları yetişkin bireyler olduklarında ya anneleri gibi titiz oluyor ya da bunaldıkları için dağı­nıklığı tercih ediyor. Titiz annelerin çocukları 0-6 gibi önemli yaş diliminde verilmesi gereken anne eğitimin­den mahrum büyüyor. Çocuklarına sık sık banyo yap­tıran, yerlere dökmemesi için yemeklerini kendi eliyle yediren, oyuncaklarını dağıtmalarına izin vermeyen anneler, parka gitmek, kitap okumak, evcilik oynamak gibi çocuğun zihinsel ve duygusal dünyasını geliştire­cek etkinliklere de vakit bulamıyor. Bu sebeple temizli­ğe aşırı düşkünlük problemlere yol açıyor.

Bu parçada aşağıdaki düşüncelerden hangisi vur­gulanmaktadır?

A) Temizliğin önemini, hayatın her döneminde var ol­duğunu

B)Temizlik alışkanlığının çocuklara küçük yaşta öğre­tilmesi gerektiği

C) Çocukların evlerinde ve okullarında temiz olmaları gerektiği

D)  Annelerin çocuklarının sağlığı için temizlik konu­sunda hassas davranmaları gerektiği

E)Titiz kadınların fazla hassaslıklarının çocukları üze­rinde kötü etkiler oluşturduğu.

37.  Gölge oyunu Doğu kültürlerine özgü bir sanattır ve or­taya çıkışı hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bir rivaye­te göre Çin hükümdarı, karısının ölümü üzerine derin bir üzüntüye kapılır. Şav adlı bir Çinli ise hükümdarın üzüntüsünü hafifletmek için sarayın odasına gerdirdiği beyaz perdenin arkasında ölen sultanın hareketlerini yansıtmıştır. Bir başka rivayete göre gölge oyunu Hint’ten çıkıp Çinlilere oradan Moğollar’a sonra Türk­lere geçmiştir. Bu oyunun Türk kültüründe en çok an­latılan rivayeti ise şudur: Orhan Bey zamanında Bursa Ulucami inşaatında çalışan Kambur Bali Çelebi (Kara­göz) ve Halil Hacı İvaz (Hacivat)’ın nükteli konuşmala­rı inşaatın yapımını yavaşlatır. Sultan, her ikisini de idam ettirir. Sonradan duruma üzülen Sultan için, Şeyh Küşteri başındaki beyaz sarığı açıp arkasına ışık yakıp Karagöz ve Hacivat’ın konuşmalarını taklit eder. Ama­cı padişahı az da olsa teselli etmektir.

Bu paragrafta aşağıdakilerden hangisi anlatılmak­tadır?

A)  Gölge oyunun nerelerde oynandığı

B)  Gölge oyunun çocuklar üzerindeki etkisi

C)  Gölge oyunun tarihçesi

D)  Karagöz ve Hacivat karakterinin özelliği

E)  Gölge oyununda mekânın önemi

38.  Edebiyat nedir, sorusuna yüzyıllardır değişik cevaplar verilmiştir. Edebiyat nasıl ve niye başlamıştır? Yazar kimdir? Okuyucunun yazar ve ürünüyle ilişkisi nasıl kurulur? Kuşkusuz bu soruları bir bu kadar daha uza­tabiliriz. Bu soruların peşinde koşmak yersiz bence. Çünkü edebiyat öznel bir durumdur. Öyle yeni ve deği­şik eserlerle karşılaşıyoruz ki genelleme yapamıyoruz. Bunun sonunda da bir tanım yapmak imkansızlaşıyor. Bırakalım edebiyatın ne olduğunu, herkes kendince yorumlasın. Biz, eserler üzerinde tartışalım. Tartışmak için de okuyalım.

Bu parçada aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangi­si ağır basmaktadır?

A)  Tartışma

B)  Öyküleme

C)  Betimleme

D)  Açıklama

E)  Örnekleme

39.  Dadaloğlu, bir dağ ozanıdır. Onun yazdığı güzelleme­lerde dağlar, bir başka güzelleşir, Köroğlu gibi onun da en büyük aşkı dağlardır. Çünkü dağlar, ona özgürlük duygusunu ve asilliği en yoğun şekilde yaşattıran var­lıktır. Şiirlerinde dağları anlatırken kimi zaman bir gelin gibi süzgün ifade etmiş, kimi zaman da “Ferman padi­şahın, dağlar bizimdir.'” diyerek sahiplenmiştir. Bunla­rın yanı sıra Dadaloğlu, şiirlerinde aşka da yer vermiş bir şairdir. O, cenk şairliği yanında aşk şairidir de. Fa­kat aşk şiirleri ne kadar güzel olsa da çok sayıda olma­yıp şiirleri genel olarak aşiret sorunlarıyla yoğrulmuş­tur. Dadaloğlu’nun da Köroğlu’nda olduğu gibi en belir­gin özelliği bir elinde silah olduğu halde diğer elinde de sazının oluşudur. Onun aşiretler arası kavgalarda bir bey gibi rolü yoktur.

Yukarıdaki parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Dadaloğlu’nun şiirlerinde dağları gelinlere benzetti­ğine

B) Dadaloğlu’nun şiirlerinde doğa ve aşk kavramları­nın olduğuna

C) Dadaloğlu ve Köroğlu’nun birbirine benzer özellik­ler taşıdığına

D) Dadaloğlu’nun aşk şiirlerinin sayısının az olduğuna

E) Dadaloğlu’nun aşiret kavgalarında çok iyi dövüştü­ğüne

40.  Babam küçük, yarı karanlık bir odada pencerenin ya­nında beyazlara sarılmış bir şekilde yatıyordu. Ayak parmakları anlaşılmaz bir biçimde açılmış ve elleri göğsünün üstünde duruyordu; fakat parmakları buru­şuktu. Siyah halkalar gülen gözlerini örtmüştü. Sevim­li yüzü sanki karanlığa gömülmüştü. Dişleri hafif bir gü­lümseyişle ortaya çıkmış gibiydi. Bu durum kalbimi korkuyla dolduruyordu.

Bu parçanın anlatım biçimi aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)  Öyküleme

B)  Tartışma

C)  Karşılaştırma

D)  Betimleme

E)  Açıklama

CEVAPLAR

1.            E 21.          C
2.            B 22.          D
3.            C 23.          A
4.            C 24.          C
5.            E 25.          D
6.            A 26.          D
7.            A 27.          E
8.            E 28.          B
9.            D 29.          A
10.          A 30.          D
11.          D 31.          B
12.          B 32.          B
13.          C 33.          A
14.          D 34.          D
15.          C 35.          C
16.          C 36.          E
17.          B 37.          C
18.          A 38.          A
19.          B 39.          E
20.          D 40.          D

 

]]>