Soru 1 |
(I) Bugünkü Türk şiiri için kullanılan "1980 sonrası" nitelemesi, herkesin kabul etmesi gereken bir yargıdır. (Il) Doksan yıllık, görkemli sayılabilecek bir geçmişe sahip olan Türk şiirini, 1980'e kadar, çeşitli dönemlere ayırmak kolay olmuştur. (III) 1980'den sonra ise, şairler bir akım etrafında toplanmamıştır. (IV) Ancak bu dönem şairlerinin bağımsız olmalarından dolayı, Türk şiirinin çıkmaza sürüklendiği düşüncesine katılmıyorum. M Şiirimizin bu ürünlerle kendine, akacağı yeni yataklar bulacağını düşünüyorum.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yorum söz konusu değildir?
A) I. B) Il. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
Günümüzde o kadar çok yapıt yayımlanıyor ki, bunları takip etmek mümkün değil. Para verilerek alınıp zaman ayrılan yapıtların hayal kırıklığına uğratması her okuru üzer elbette, işte bu eleştirmen, birer işaret fişeğine dönüşen yazılarıyla bu olumsuz durumun önüne geçiyor.
Bu parçada "işaret fişeğine dönüşen yazılar yazmak" sözüyle, sözü edilen eleştirmenle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatçıların yetkinleşmesinde katkıda bulunmak
B) Nitelikli yapıtların farkına varılmasını sağlamak
C) Gelecek vaat eden sanatçıları belirlemek
D) Yapıtla ilgili eleştirileri dobra dobra dile getirmek
E) Yazılarıyla edebiyatı okura sevdirmek
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
1940'lara gelirken, hece şiirinin baskısından ve mevcut şiir beğenisinden yakınan üç genç şair, yeni bir şiir akımı başlatmıştır. 1941'de yayımladıkları "Garip" adlı kitapta küçük insana yönelerek onların yaşama sevincini şiire getirmeye çalışmışlardır. Edebi sanatlara, ölçü ve uyağa, süslü söyleyişlere karşı çıkmışlardır. Şiirin, hayatını emeğiyle kazananların hakkı olduğunu savunmuşlardır. Bu keskin görüşlerle şiir kolaylaşmış ve şiir anlayışı değişivermiştir. Kısa sürede de yaygınlaşan ve yeni bir yazma tarzını hazırlayan bu şiir anlayışı bugün bile devam etmektedir.
Bu parçaya göre, Garipçilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Sıradan insanları şiire taşıdıkları
B) Şiir anlayışlarının kabul gördüğü
C) Etkilerinin günümüze dek sürdüğü
D) Şiirde köklü değişiklikler yaptıkları
E) Şiiri bir sanat olarak görmedikleri
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
Romancıların, yaşamı yapıta aktarma konusunda farklı tutumlar takındığını görüyoruz. Kimi, fotoğrafcı olmayı tercih ederken kimi de ressam olmayı önemsemiş ve öyle tanınmıştır.
Bu parçada altı çizili sözlerin yerine, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilirse parçanın anlamı değismez?
A) hayalci olmayı - gerçekçi olmayı
B) ayrıntılı biçimde anlatmayı - ana hatlarıyla değinmeyi
C) yaşananları değiştirmeyi - yaşananları olduğu gibi vermeyi
D) olduğu gibi anlatmayı - kendinden bir şeyler katarak anlatmayı
E) teknolojiden yararlanmayı -doğallığı öne çıkarmayı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
Roman ve öykülerde birbiriyle karıştırılan iki önemli kavram vardır: Karakter ve tip. "Tip" daha çok karakter etrafında kurgulanmış yardımcı roldedir. Yüzeysel bir betimlemeyle ele alınır. Bunlar olay örgüsünü derinleştirmede kullanılır. Olayların içinde pek de ağırlığı olmayan silik kişilerdir: bakkal, manav, komşu, iş arkadaşı... Oysa karakter en ince ayrıntısına kadar anlatılan kişidir. Bu yüzden, —.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakiierden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) iç dünyasından dış görünüşüne, hoşlandığı veya hoşlanmadığı her şeye kadar tanırsınız onu
B) okur, "karakter"i "tip"lerden daha çok sever
C) her romanda birçok "tip" varken sadece bir "karakter" vardır
D) roman okuru "karakteri" çevresindeki insanlardan biriyle özdeşleştirir
E) romandaki olaylar her zaman "karakterin" gözünden anlatılır
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
(I) Nil, yüzyıllardır insanlarca gizem dolu, olağanüstü bir ırmak olarak algılanmıştır. (II) Pek çok ırmağın tersine o, güneyden kuzeye doğru akmaktadır. (III) Eski Mısırlılar ve Yunanlılar, Nil'in aylarca yağmur yağmadığı halde neden yaz sonunda taştığını bir türlü çözememişlerdir. (IV) Nil'in kaynağını bulabilmek ve ırmak akışının gizini çözebilmek için birçok araştırma yapılmıştır. (V) Sonunda, Nil'in kaynağının Uganda'daki Victoria Gölü olduğu, araştırmalarla ortaya konmuştur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?
A) I. cümle, içinde birleşik sözcükler olan yapıca birleşik bir cümledir.
B) Il. cümlede "o" sözcüğü işaret adılı olarak kullanılmıştır.
C) III. cümlenin yüklemi yapıca basit, çatısı bakımından geçişli bir fiildir.
D) IV. cümlede belirtili ad takımı kullanılmıştır.
E) V. cümlede birden çok özel isim vardır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
Yaz aylarının gelmesiyle (I) beraber düğünler de başlar Sarıkamış'ta. Tanıdık(II) herkes davetlidir düğüne. Öyle bir gecede bitmez(III) eğlenceler. Bazen iki gece bazen üç gece sürüp (IV) gider. Sarıkamış köylerinde yaşam, (V) geçmiş zamanın tadında devam eder.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri eylemsi değildir?
A) I. ve Il. B) Il. ve III. C)III. ve V.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Yıllar var, ben onu hiç unutmadım
O beni sorar mı, hatırlar mı ki?
Büsbütün silinip gitti sanki adım
Gönlünün vefası bu mudur ki?
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İlgeç B) Bağlaç
C) Belirteç D) Önad
E) Eylem
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
Yazı yazmak fotoğraf çekmeye değil, resim yapmaya benzer. Fotoğrafta deklanşöre basar, karşınızdaki görüntüyü kaydedersiniz. Resim yapmak ise ---. Bu yüzden yazı yazmak, aslında yanlış bir ifadedir. Doğrusu, yazıyı üretmektir. Çünkü yazar, tıpkı ressam gibi herkesçe bilinen konu ve malzemeden, "var olmayan" bir yapıtı ortaya çıkaran kişidir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) o görüntüyü kendi bakış açınızla yeniden şekillendirmeniz demektir
B) fotoğraf çekmeye göre daha çok deneyim ister
C) yoğun ve titiz bir çalışmayla gerçekleşir ancak
D) yeteneğin yanında önemli bir birikim de gerektirir
E) düş gücünden çok, gerçeklere bağhkalmaktır
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Ülkemizin en çok (I) turist çeken bölgelerinden biri olan Nevşehir yöresinde (II) bulunan ve 25 Kasım 1986'da(III) koruma altına alınan Göreme milli parkı, (IV) dünyaca ünlü peribacalarının yer aldığı(V) önemli bir turizm merkezidir.
Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıstır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
En güç türlerden biri olan tarihi romanda yazar, sanatçı olmanın yanında bilim adamı ve düşünür olma özelliklerini de taşımalıdır. Ayrıca milli tarihten alınmış bir konuyu seçen romancı, milletin kültür değerlerini ve millet olma bilincini kendinde duyabilmelidir. Şüphesiz, gerçeklere bağlılık, tarihi romanın en önemli şartlarından biridir. Ancak titiz bir sanat yeteneği, romancıya bazı ayrıntıları değiştirme hakkı verir. Bu hakkı kendinde gören sanatçı, milletinin tarihini sanatsal bir ifadeye bürüyerek yorumladıktan sonra o tarih, milletin dikkatini çeker ve ruhunda yer eder.
Bu parçadan, tarihi roman ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yazarının, milletiyle özdeşleşmiş olması gerektiği
B) Toplumun, tarihine ilgi duymasını sağladığı
C) Tarihi gerçeklere mümkün olduğu kadar sadık kalmayı gerektirdiği
D) Öteki roman türlerinden daha etkileyici olduğu
E) Yazarının başka niteliklere de sahip olması gerektiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Ziya Osman Saba'nın şiirlerindeki içten, sevecen havayı öykülerinde de buluruz. Onun öyküleri bize çocukluk çağımızın dokunulmamış, kirletilmemiş, arı özlemlerini taşır. Özlemin gerçekleşmesinin olanaksızlığına rağmen, duygudaki inceliği okurda bir kez daha uyandırmak isteyen bir tutum sergiler. Toplum yaşamının çelişkilerini, karşıtlıklarını görmezden gelen uçuk bir anlayış değildir bu.
Bu parçadan, Ziya Osman Saba ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Öykülerinin şiirlerinden daha yetkin olduğu
B) Toplumsal yaşama duyarsız kalmadığı
C) Öykülerinde çocukluğun saf özlemlerini anlattığı
D) Yapıtlarında sıcak bir tutum sergilediği
E) Ulaşılması imkânsız özlemleri konu edindiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Günümüzde insanlar bilinçleniyor, bir kitabı alırken birkaç kez düşünüyorlar artık. Bu kitabın kendileri için gerçekten yararlı olup olmadığını enine boyuna tartıyorlar. Yerli yazarların yapıtlarını yayımlamamayı övünç sebebi bellemiş yayıncıların da devri kapanıyor artık. Yerini ciddi anlamda uzmanlaşmış, işini titizlikle yapan ve en üst seviyede yazarlarla çalışan yayınevleri alıyor.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Yayınevlerinin yazarın, yazınsal kimliği üzerinde ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsunuz?
B) Sizce, bazı yazınsal türler niçin ilgi görmemeye başladı yazınımızda?
C) Günümüzün okurlarını ve yayıncılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
D) Bir yayıncı olarak, günümüzde yayıncıların ayakta kalmasını çok mu zor görüyorsunuz?
E) Sanatsal nitelikten yoksun yapıtların artık okunmamasını neye bağlıyorsunuz?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
(I) Yazarın postmodern anlayışla yazdığı bu öykülerde, devrik cümleler çokça yer alıyor. (II) Ayrıca öykülerin dokusunda gerçeklikle düşsellik iç içe geçiyor. (III) Gerçeğin sınırı nerede bitiyor, düşsellik nerede başlıyor, kestirmek zor. (IV) Öykülerde çocukluk yıllarında okunanlara, bunların oluşturduğu düşsel ortamlara göndermeler de var. (V) Öykülerdeki bu göndermeler sayesinde yazar, okuru sürekli zinde tutabiliyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?
A) I. cümlede, karşılaştırma yapılmıştır.
B) II. cümlede, bir değerlendirme vardır.
C) III. cümlede, bir yorumda bulunulmuştur.
D) IV. cümlede, bir saptama yapılmıştır.
E) V. cümlede, yargı, gerekçesiyle birlikte verilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
Bir öykücüyle ilgili aşağıdaki açıklamalardan hangisi, ayraç içindeki özellikle uyusmamaktadır?
A) Sanatçının öykülerini okurken adeta yaşamdan kesitler görüyorsunuz, öykülerin dokusundaki kıpır kıpır anlatım hemen göze çarpıyor. (canlılık)
8) Öykülerinde, ön yargılardan uzak, insanların ortak kimi özelliklerini anlatması, yazara sınırlar ötesi bir okur kitlesi kazandırmış. (evrensellik)
C) Sanatçı, öğrendiği bir bilgiyi ya da gözlemlediği herhangi bir ayrıntıyı, öykülerine gelişigüzel bir biçimde serpiştirmiyor. (farklılık)
D) Sanatçının, okurları zorlamayan üslubu, günlük konuşma dilini kullanması, öykülerinin belirgin özel-liklerindendir. (yalınlık)
E) Sanatçının, okurların belleğinden kolay kolay silinmeyecek çarpıcı yaşantıları anlatması, öykülerinin çekiciliğini artırıyor. (etkileyicilik)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Ünlü yazın adamı, bir yazısında bu sergiden de birkaç cümleyle söz etmişti.
B) Karşı komşumuzun küçük oğlu, profesyonel bir yüzücüymüş.
C) Bu konuda, Avukat Ayşe Hanım size yardım edecektir.
D) Onun bu yıl da 15 temmuzda izne ayrılacağını duydum.
E) Arkadaşım, THY'de çalışmak için başvuruda bulundu.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Sıradan ve orta halli yazarlar, üstün özellikli yapıtlar ortaya koymak için büyük, çarpıcı olaylardan yola çıkarak romanlarını oluştururlar. Ancak gerçek yazarlar, basit bir olaydan bile yola çıksalar, zengin düş dünyalarından yararlanarak onu dört başı mamur bir yapıt haline getirebilirler. İşte bu, yazın dünyasında küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesinin kanıtıdır.
Bu parçada "küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesi" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yetkin yapıtların ancak özgün bir içerikle kaleme alınabilmesi
B) Yazmanın, önü alınamaz bir istek haline gelmesi
C) Okurları etkileyecek konuların tercih edilmesi
D) Geniş kitlelerce benimsenmenin uzun bir zaman alması
E) Sıradan bir konudan yetkin yapıt ortaya konması
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
Amasya Valiliği'nin geçtiğimiz yıl turizmi geliştirmek için kentte yaptığı çalışmalar başarılı olmuş.
Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?
A) Özne - yüklem
B) Özne - zarf tümleci - yüklem
C) Nesne - dolaylı tümleç - yüklem
D) Zarf tümleci - özne - yüklem
E) Zarf tümleci - nesne - yüklem
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
(I) Ölen bir kişinin ya da acı bir olayın ardından söylenen ezgili şiirlere ağıt denir. (II) Anadolu'da çok yaygın olan ağıt geleneğinin kökleri Orta Asya'ya kadar uzanır. (III) Eski Türkler, ölülerin ardından yuğ denilen törenlerde sagu adını verdikleri şiirler söylerlerdi. (IV) Günümüzde ise ağıtlar daha çok, kadınlar tarafından söylenir. (V) Ağıtların bölgeden bölgeye değişen bir söyleyişi vardır, bu söyleyişten bir ağıtın ait olduğu yöre hemen anlaşılır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, dolaylı tümleç, özne ve yüklemden oluşan birleşik bir cümledir.
B) II. cümle, içinde ad tamlaması bulunan kurallı bir cümledir.
C) III. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir eylem cümlesidir.
D) IV. cümle, yüklemi dönüşlü eylem olan bir cümledir.
E) V. cümle, sıralı bir cümledir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
(I) Sanatçı, ilginç bir konuyu bu romanda ustaca işlemiş. (II) Hareketli bir olayın heyecan verici akışından yararlanmamış. (III) Daha çok, kahramanların psikolojik durumları üzerinde derinlemesine durmuş. (IV) Bunu başarabilmek için, çok uzun diyaloglara ve iç konuşmalara yer vermiş. (V) Bu yüzden roman, psikolojik romanlardan hoşlanan dar bir kitlenin dışındaki okurların ilgisini çekemeyecek gibi görünüyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir ön yargı söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
Fotoğraf icat edildiğinden beri bir tartışma vardır: Fotoğraf bir sanat mıdır, değil midir? Genel kanı, fotoğrafın bir sanat dalı olduğu yönündedir. Ama hangi fotoğraf? Hele dijital fotoğraf makinelerinin çıkmasıyla neredeyse herkesin bol bol fotoğraf çekip dergilerde, internette yayımladığı şu günlerde bu soru daha da önem kazanıyor. Sanat, dünyayı değişik yaklaşımla yansıtma işidir. O zaman burada şunu söylemek gerekir. Fotoğraf, gizli kalmış ayrıntıları öne çıkarırsa sanat" katına yükselir.
Bu parçada fotoğrafın sanat dalı sayılması aşağı-daküerden hangisine bağlanmaktadır?
A) Nesneleri olduğu gibi aktarmasına
B) Yayımlanmak amacıyla çekilmesine
C) Objelerin kapalı yanlarını aydınlatarak sanatseverleri büyülemesine
D) Nesnelerin fark edilmeyen yönlerini ortaya koymasına
E) Sanatsal değere sahip olan güzel bir konuyu yansıtmak için çekilmesine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
Ay geçti, yıl döndü,(I) unuttu (II) beni
Üstüne (III) adını(IV) yazdığım ağaç
Açtın derdimi(V) kanattın yüreğimi
Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması vardır?
A)I. B) II. C)III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
Günümüzde: "Orta oyununun neresi komik; eskiler buna mı gülüyorlarmış?" diyenler için ben de derim ki: "Pek haksız sayılmazlar. Ama unuttukları birkaç şey var: Orta oyunu bir ekran oyunu değildir, halk ortasında canlı olarak oynanır. Bir kere o günün zevk ve espri anlayışını yansıtır. İçeriği de o güne uygundur. O zamanın insanlarına eğlence olarak yettiği halde bugünün insanlarını doyurmaktan uzak olması doğaldır; çünkü zamanla değer yargıları değişmiştir."
Bu parçada orta oyunu ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakiierden hangisidir?
A) Kişisel becerilere bağlı olarak seyircileri etkilediği
B) Konusu yönüyle bugünün insanına da seslendiği
C) Zamanla değerini kaybettiği
D) Kendi zamanı ve ortamı içinde değerlendirilmesi gerektiği
E) Daha çok, söz oyunlarına dayandığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
(I) Sanatçımız, geçen hafta duygusal şiirlerden oluşan yeni bir kitapla okurlarının karşısına çıktı. (II) Yalnız yaşayan bir bireyin doğanın güzellikleri karşısındaki hislenmeleri var bu şiirlerde. (III) Sanatçının diğer şiirlerindeki tadı bu yapıtında bulmakta güçlük çekiyorsunuz. (IV) Sanatçımızın bir bütün olarak şiirimizin özel tarihinde bir yeri var, ama şiirler tek tek okununca o etkiyi yapamıyor. (V) Ayrıca kullandığı imgeli ve kapalı dil, şiirleri anlamayı da güçleştiriyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde düşüncenin olumlu ya da olumsuz olduğu açıkça belirtilmemistir?
A) I. ve Il. B) I. ve IV. C) II. ve III.
D) Il. veIV. E) III. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Yazarın bu yapıtındaki öykülerinin temel özelliği, olayların geçtiği çevrenin ve zamanın farklı olmasıdır. Buna rağmen öykülerinin hepsinde aynı konuyu, aşk konusunu, işlemiştir. Bunu yaparken, öykülerinin hemen hepsini sürükleyici bir anlatım ve titiz bir dille kaleme almıştır. Dili kullanışta öylesine yeteneklidir ki —.
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) kahramanlarını çevreyle uyum içinde karakterize etmeye büyük gayret göstermiştir
B) öykülerin anlatım yönüyle bir özgünlük taşıdığını söylemek oldukça zordur
C) öyküleri, konu yönüyle birbiriyle ilgilidir
D) konu olarak zayıf kalan öyküleri bile çok okunur hale gelmiştir
E) toplumsal duyarlık, yapıtlarının en önemli özelliğini oluşturmaktadır
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Uzun ve yorucu bir kışın ardından bahar, (I) kendini yaza bırakıyor. Yalnızca bahar değil, insan da bırakıyor kendini güneşe ve masmavi denize ... (II) Karşımızda bünyesinde barındırdığı güzellikleri hiç sakınmadan bize sunan Didim... (III) Burası, pek de öyle yalnızca doğaseverlerin ya da mitoloji tutkunlarının uğrak yeri değil. (IV) Her yönüyle insanı kucaklayan, (V) ona yaşama sevinci veren bir yer burası.
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
Eşsiz bir coğrafyayı sarmalayan masmavi deniz... Yeşilin en güzel tonlarını barındıran uçsuz bucaksız zeytin ağaçları ... Adını bu ağaçlardan alan Zeytinliada selam duruyor bizlere. Daha o zaman anlaşılıyor dönüşün buruk olacağı. Mis kokan meyve bahçeleri, uzun sahilleri ve ılık rüzgarlarıyla bir tabloyu andırıyor. Kimilerinin "çocukluğumun Bodrum'u" olarak adlandırdıkları bu belde şimdilerde tekrar eski popülerliğine kavuşuyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.
B) Eksiltili cümleler kullanılmıştır.
C) Anlatıcının duygusal etkilenmesi yansıtılmıştır.
D) Söz sanatlarına yer verilmiştir.
E) Nitelik bildiren sözcükler kullanılmıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Aydın insanın temel özelliği kuşkudur. O, bütün geçmiş bilgileri bir neden-sonuç ilişkisi içinde özümser ve onlardan yeni bilgiler üretir. Bireyi, toplumu, sanatı kendi benimsediği ölçütlerle değerlendirmeye tabi tutar. Bu noktada aydının etkinliği, kuşku üstüne kurulmuş bir eleştiri etkinliğidir. Durum böyle olunca da aydın, hiçbir zaman kesin bir eleştiri ortaya koyamaz. Çünkü yaptığı eleştirileri bir süre sonra değiştirebilir.
Bu parçadan aydınla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Şüpheci bir yaklaşımla eleştiriler yaptığı
B) Toplumdan kopuk bir yaşam sürdüğü
C) Tam anlamıyla bitmiş bir eleştiri yapmadığı
D) Değerlendirmelerinde kendince ölçütler kullandığı
E) Var olan bilgileri değerlendirip yeni sonuçlara ulaştığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Aşağıdakiierden hangisi "Sanat yapıtı gerçekçi olmalıdır." yargısı ile ilgili değildir?
A) Sokağın, sayfalarına yansımadığı bir yapıtın yazın değeri yoktur.
B) Kişisel görüşlerine yer verse de her yazar, gözlemlerinden yararlanarak yapıtını oluşturur.
C) Yaşamda olup biten her şey, sanatçı duyarlığı ile yapıtlarda kendine yer bulur.
D) Başından geçen olayları yapıtlarında kullanmayan sanatçı yoktur.
E) Gerçek sanatçı, her devirde okunabilmek için yapıtını oluşturur.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
Çocukluğumda resim yapmak, benim en büyük zevkimdi. Gençlik yıllarımda ise büyük bir merakla müziğe yöneldim. O zamandan beri de büyük bir tutkuyla müzik çalışmalarıma devam ediyorum. Uğraş olarak müzikte karar kılmamda ve müziğe aşk derecesinde bağlılığımın oluşmasında, yüreğimde biriken duyguların bütün insanlarda ortak olduğunu fark edip bunu en iyi müzikle dile getireceğimi anlamam etkili olmuştur.
Bu sözleri söyleyen kişi, müziğin hangi özelliğini vurgulamaktadır?
A) İleri yaşlarda öğrenilebildiğini
B) Diğer sanatlardan üstün olduğunu
C) İnsanı belli yönleriyle anlattığını
D) Evrensel bir nitelik taşıdığını
E) Kolayca anlaşılabilir bir anlatımının olduğunu
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
Yolunuz bir gün İstanbul'a düşerse adı masallara karışan, boğazın kıyılarında dizilmiş o güzelim erguvanları görmeyi ihmal etmeyin.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakiierden hangisi söylenemez?
A) iyelik eki almış birden çok sözcük vardır.
B) Yüklemi, yardımcı eylemle oluşturulmuş bir bileşik eylemdir.
C) Koşul eki almış bir sözcük vardır.
D) "boğazın kıyılarında" sözünün yazımı yanlıştır.
E) "güzelim" sözcüğü tamlayan eki almıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
Bu sanatçımızın en önemli yanı, çalışmalarında sistematik olması ve yapıtlarında gereksiz bilgilere yer verilmemesidir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özne eksikliği
B) Sözdizimi yanlışlığı
C) Özne-yüklem uyuşmazlığı
D) Anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması
E) Çatı uyuşmazlığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
Hem hece (I) hem de aruz vezniyle şiirler yazan Bayburtlu Zihni (II) gördüğü medrese eğitiminin etkisiyle divan şairi olmaya özendiyse de bu alanda pek başarılı olamamıştır. Aruzla yazdığı şiirler (III) ölümünden sonra oğlu tarafından "Divan-ı Zihni" adıyla yayımlanmıştır. Asıl ününü hece ile yazdığı koşma (IV) semai ve destanlarla elde etmiştir. Özellikle, 1828 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Bayburt'un gördüğü zararı duygusal bir dille (V) anlattığı ağıtıyla büyük ün kazanmıştır.
Bu parçada numaralanmış yerlerden hangilerine virgül (,) getirilemez?
A) I. ve III. B) I. ve V. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Sanatçı, edebiyatımızda eleştiri denilince akla ilk gelen kişilerdendir. Yaşamını eleştiriye, özellikle de roman ve hikaye eleştirisine adamıştır. Yılların verdiği birikim ve deneyimle kendine has bir anlatım yolu bulan eleştirmen, eleştirilerini bir yazı dizisi halinde yayımlamıştır. Kitap okuma notları gibi değildir bu yazılar. Bir edebi metnin, uzman titizliğiyle irdelenmesidir. Bu yazılarında eleştirmen objektifliğini elden bırakmaz. Bugün adından söz ediliyorsa biraz da bundandır.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemistir?
A) Eleştirilerini tarafsız bir tutumla kaleme aldığına
B) Eleştiri yazılarında genç sanatçılara yol gösterdiğine
C) Edebiyatımızın en çok tanınan eleştirmenlerinden biri olduğuna
D) Eleştirilerini daha çok belirli türler üzerine yoğunlaştırdığına
E) Eleştirilerinde farklı bir çizgiyi yakaladığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
I. Romancı; okuru, romana yaşamdan aktardıklarına inandırdığı kadar, düş gücüyle eklediklerine de inandırmalıdır.
II. Bir romanda, gerçek yaşamdan kesitler bulunabileceği gibi, kurgusal olaylar da bulunabilir.
III. Yaşamdan yakalanan kareler, düşsel öğelerle süslenerek romanlarda yer aldığında okura daha ilginç gelir.
IV. Romancılar, öyle dil ustalarıdır ki onların söz işçiliğini romanlarının bütün satırlarında görebilirsiniz.
V. Romancının hem düş gücünden hem gerçeklerden yararlanması, okurun ilgisini çekmesini sağlar.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve Il. B) I. ve III. C) Il. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
Polisiye romanlar, yazınımızın en çok satılan; ancak okunduktan sonra bir kenara bırakılan türlerindendir. Çünkü bir bulmaca, ancak çözüldüğü ana kadar heyecan vericidir. Yazarın serpiştirdiği ipuçlarına göre kimin katil olduğunu bulup çıkarma, gelişmiş bir bulmaca çözme keyfi verir. İşte bundan dolayı diğer roman türleri ikinci, üçüncü kez okunabildiği halde, bir kez okuyup "esrar"ını öğrendiğimiz bir polisiye romanı bir daha okumak anlamsızlasın
Bu parçada polisiye romanlarla ilgili olarak aşağıdakiierden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Esrarengiz konular içermesinin okumayı tetiklediği
B) Sadece bir kez okuma gereksinimi duyulduğu
C) Diğer türlerden ayrılan yönlerinin bulunduğu
D) Ayrıntıların ancak dikkatli okurlarca yakalanabildiği
E) Olay akışının, okuyucunun merakını canlı tuttuğu
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
(I) Her yıl sonbaharın gelişini yeni bir öykü kitabıyla haber veren yazarın son kitabı okurla buluştu. (Il) Bu kitap başta film senaryosu olarak yazılmış bir metin aslında. (III) Sinema ve televizyon macerası yarıda kalan bu yapıt, tertemiz bir aşk hikayesini anlatıyor. (IV) Sinema ve televizyon düşünülerek yazılan öykü ve romanlarda daha çok aşk konusuna yer veriliyor. (V) Bu, izleyicinin ilgisini daha çok çekmek için yapılıyor. (VI) Çünkü izleyicilerin büyük bir kısmı, hala, acıklı aşk hikayelerini izlemeyi tercih ediyor.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) Il. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
(I) Sanatçı, şiire yönelik deneme ve eleştirileri ilgiyle izlenen yazarlarımızdandır. (II) Yirmi yılı aşkın bir süre içinde dergilerde çeşitli konularda yazılar yazmıştır. (III) Dergilerde yayımlanmış bu yazılarından derlediği son kitabı bu ay yayımlandı. (IV) Kitabın ilk bölümünde şiirin genel sorunlarına ilişkin tartışma ve değerlendirmeler yer almaktadır. (V) Pek çok şairi yakından tanıma olanağı bulan yazar, günümüz şiirindeki yönelişleri yakından takip etmiştir. (VI) İkinci bölüm ise Orhan Veli'den günümüz şairlerine kadar yapılan inceleme ve eleştirilerden oluşmaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
En başarılı yaşam öykülerinin, yakından tanıdıkları kimseleri anlatan yazarların yazdığı yaşam öyküleri olduğu söyleniyor. Ama bu durumun da birtakım sakıncaları var. Anlatılan kişiyi tanımak, hele o kişinin yakını olmak, o kişinin yaşamındaki olaylarda taraf tutmaya yol açar. Dahası, yaşam öyküsünü anlatacağınız kişinin bazı davranışlarına öfkelenmiş, bazı başarılarını kıskanmış olabilirsiniz ya da aranızda bir türlü unutamadığınız bir kırgınlık yaşanmış olabilir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamöyküsü yazmanın güç bir iş olduğu
B) Yaşamöyküsü yazarken objektif olmak gerektiği
C) Tanıdıkların yaşamöyküsünü yansız bir tutumla anlatmanın zor olduğu
D) Her yaşamöyküsünün, gerçekleri yansıtmadığı
E) Başarılı bir yaşamöyküsü yazmanın zaman aldığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
Yazarlık, insanda doğuştan var olan bir özellik değildir. Yazarlık denen dil işçiliğinde ustalık, ancak uzun çalışmalar sonucu elde edilir. Bütün yazarların ilk dönemlerinde ortaya koydukları eserlerle sonrakileri karşılaştırdığımızda o dil işçiliğinin hangi aşamalardan geçtiği kolayca anlaşılır. Peyami Safa'nın yirmi yaş eseri olan "Sözde Kızlar" romanını alın. Bununla yine onun "Yalnızız" ve "Matmazel Noralya'nın Koltuğu" adlı ustalık dönemi romanları arasındaki fark gözden kaçmayacaktır.
Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
A) Benzetmeye
B) Tanımlamaya
C) Örneklendirmeye
D) Sayısal verilerden yararlanmaya
E) Tanık göstermeye
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
1.
Yıllar var, ben onu hiç unutmadım
O beni sorar mı, hatırlar mı ki?
Büsbütün silinip gitti sanki adım
Gönlünün vefası bu mudur ki?
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) İlgeç B) Bağlaç
C) Belirteç D) Önad
E) Eylem
2. Ay geçti, yıl döndü,(I) unuttu (II) beni
Üstüne (III) adını(IV) yazdığım ağaç
Açtın derdimi(V) kanattın yüreğimi
Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerin hangisinde ünsüz yumuşaması vardır?
A)I. B) II. C)III. D) IV. E) V.
3. Bu sanatçımızın en önemli yanı, çalışmalarında sistematik olması ve yapıtlarında gereksiz bilgilere yer verilmemesidir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özne eksikliği
B) Sözdizimi yanlışlığı
C) Özne-yüklem uyuşmazlığı
D) Anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması
E) Çatı uyuşmazlığı
4. Amasya Valiliği’nin geçtiğimiz yıl turizmi geliştirmek için kentte yaptığı çalışmalar başarılı olmuş.
Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?
A) Özne – yüklem
B) Özne – zarf tümleci – yüklem
C) Nesne – dolaylı tümleç – yüklem
D) Zarf tümleci – özne – yüklem
E) Zarf tümleci – nesne – yüklem
5. Günümüzde insanlar bilinçleniyor, bir kitabı alırken birkaç kez düşünüyorlar artık. Bu kitabın kendileri için gerçekten yararlı olup olmadığını enine boyuna tartıyorlar. Yerli yazarların yapıtlarını yayımlamamayı övünç sebebi bellemiş yayıncıların da devri kapanıyor artık. Yerini ciddi anlamda uzmanlaşmış, işini titizlikle yapan ve en üst seviyede yazarlarla çalışan yayınevleri alıyor.
Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Yayınevlerinin yazarın, yazınsal kimliği üzerinde ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsunuz?
B) Sizce, bazı yazınsal türler niçin ilgi görmemeye başladı yazınımızda?
C) Günümüzün okurlarını ve yayıncılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
D) Bir yayıncı olarak, günümüzde yayıncıların ayakta kalmasını çok mu zor görüyorsunuz?
E) Sanatsal nitelikten yoksun yapıtların artık okunmamasını neye bağlıyorsunuz?
6. Sanatçı, edebiyatımızda eleştiri denilince akla ilk gelen kişilerdendir. Yaşamını eleştiriye, özellikle de roman ve hikaye eleştirisine adamıştır. Yılların verdiği birikim ve deneyimle kendine has bir anlatım yolu bulan eleştirmen, eleştirilerini bir yazı dizisi halinde yayımlamıştır. Kitap okuma notları gibi değildir bu yazılar. Bir edebi metnin, uzman titizliğiyle irdelenmesidir. Bu yazılarında eleştirmen objektifliğini elden bırakmaz. Bugün adından söz ediliyorsa biraz da bundandır.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemistir?
A) Eleştirilerini tarafsız bir tutumla kaleme aldığına
B) Eleştiri yazılarında genç sanatçılara yol gösterdiğine
C) Edebiyatımızın en çok tanınan eleştirmenlerinden biri olduğuna
D) Eleştirilerini daha çok belirli türler üzerine yoğunlaştırdığına
E) Eleştirilerinde farklı bir çizgiyi yakaladığına
7. 1940’lara gelirken, hece şiirinin baskısından ve mevcut şiir beğenisinden yakınan üç genç şair, yeni bir şiir akımı başlatmıştır. 1941’de yayımladıkları “Garip” adlı kitapta küçük insana yönelerek onların yaşama sevincini şiire getirmeye çalışmışlardır. Edebi sanatlara, ölçü ve uyağa, süslü söyleyişlere karşı çıkmışlardır. Şiirin, hayatını emeğiyle kazananların hakkı olduğunu savunmuşlardır. Bu keskin görüşlerle şiir kolaylaşmış ve şiir anlayışı değişivermiştir. Kısa sürede de yaygınlaşan ve yeni bir yazma tarzını hazırlayan bu şiir anlayışı bugün bile devam etmektedir.
Bu parçaya göre, Garipçilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Sıradan insanları şiire taşıdıkları
B) Şiir anlayışlarının kabul gördüğü
C) Etkilerinin günümüze dek sürdüğü
D) Şiirde köklü değişiklikler yaptıkları
E) Şiiri bir sanat olarak görmedikleri
8. Yazı yazmak fotoğraf çekmeye değil, resim yapmaya benzer. Fotoğrafta deklanşöre basar, karşınızdaki görüntüyü kaydedersiniz. Resim yapmak ise —. Bu yüzden yazı yazmak, aslında yanlış bir ifadedir. Doğrusu, yazıyı üretmektir. Çünkü yazar, tıpkı ressam gibi herkesçe bilinen konu ve malzemeden, “var olmayan” bir yapıtı ortaya çıkaran kişidir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) o görüntüyü kendi bakış açınızla yeniden şekillendirmeniz demektir
B) fotoğraf çekmeye göre daha çok deneyim ister
C) yoğun ve titiz bir çalışmayla gerçekleşir ancak
D) yeteneğin yanında önemli bir birikim de gerektirir
E) düş gücünden çok, gerçeklere bağhkalmaktır
9. En başarılı yaşam öykülerinin, yakından tanıdıkları kimseleri anlatan yazarların yazdığı yaşam öyküleri olduğu söyleniyor. Ama bu durumun da birtakım sakıncaları var. Anlatılan kişiyi tanımak, hele o kişinin yakını olmak, o kişinin yaşamındaki olaylarda taraf tutmaya yol açar. Dahası, yaşam öyküsünü anlatacağınız kişinin bazı davranışlarına öfkelenmiş, bazı başarılarını kıskanmış olabilirsiniz ya da aranızda bir türlü unutamadığınız bir kırgınlık yaşanmış olabilir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamöyküsü yazmanın güç bir iş olduğu
B) Yaşamöyküsü yazarken objektif olmak gerektiği
C) Tanıdıkların yaşamöyküsünü yansız bir tutumla anlatmanın zor olduğu
D) Her yaşamöyküsünün, gerçekleri yansıtmadığı
E) Başarılı bir yaşamöyküsü yazmanın zaman aldığı
10. Eşsiz bir coğrafyayı sarmalayan masmavi deniz… Yeşilin en güzel tonlarını barındıran uçsuz bucaksız zeytin ağaçları … Adını bu ağaçlardan alan Zeytinliada selam duruyor bizlere. Daha o zaman anlaşılıyor dönüşün buruk olacağı. Mis kokan meyve bahçeleri, uzun sahilleri ve ılık rüzgarlarıyla bir tabloyu andırıyor. Kimilerinin “çocukluğumun Bodrum’u” olarak adlandırdıkları bu belde şimdilerde tekrar eski popülerliğine kavuşuyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.
B) Eksiltili cümleler kullanılmıştır.
C) Anlatıcının duygusal etkilenmesi yansıtılmıştır.
D) Söz sanatlarına yer verilmiştir.
E) Nitelik bildiren sözcükler kullanılmıştır.
11. Bir öykücüyle ilgili aşağıdaki açıklamalardan hangisi, ayraç içindeki özellikle uyusmamaktadır?
A) Sanatçının öykülerini okurken adeta yaşamdan kesitler görüyorsunuz, öykülerin dokusundaki kıpır kıpır anlatım hemen göze çarpıyor. (canlılık)
8) Öykülerinde, ön yargılardan uzak, insanların ortak kimi özelliklerini anlatması, yazara sınırlar ötesi bir okur kitlesi kazandırmış. (evrensellik)
C) Sanatçı, öğrendiği bir bilgiyi ya da gözlemlediği herhangi bir ayrıntıyı, öykülerine gelişigüzel bir biçimde serpiştirmiyor. (farklılık)
D) Sanatçının, okurları zorlamayan üslubu, günlük konuşma dilini kullanması, öykülerinin belirgin özel-liklerindendir. (yalınlık)
E) Sanatçının, okurların belleğinden kolay kolay silinmeyecek çarpıcı yaşantıları anlatması, öykülerinin çekiciliğini artırıyor. (etkileyicilik)
12. (I) Yazarın postmodern anlayışla yazdığı bu öykülerde, devrik cümleler çokça yer alıyor. (II) Ayrıca öykülerin dokusunda gerçeklikle düşsellik iç içe geçiyor. (III) Gerçeğin sınırı nerede bitiyor, düşsellik nerede başlıyor, kestirmek zor. (IV) Öykülerde çocukluk yıllarında okunanlara, bunların oluşturduğu düşsel ortamlara göndermeler de var. (V) Öykülerdeki bu göndermeler sayesinde yazar, okuru sürekli zinde tutabiliyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?
A) I. cümlede, karşılaştırma yapılmıştır.
B) II. cümlede, bir değerlendirme vardır.
C) III. cümlede, bir yorumda bulunulmuştur.
D) IV. cümlede, bir saptama yapılmıştır.
E) V. cümlede, yargı, gerekçesiyle birlikte verilmiştir.
13. I. Romancı; okuru, romana yaşamdan aktardıklarına inandırdığı kadar, düş gücüyle eklediklerine de inandırmalıdır.
II. Bir romanda, gerçek yaşamdan kesitler bulunabileceği gibi, kurgusal olaylar da bulunabilir.
III. Yaşamdan yakalanan kareler, düşsel öğelerle süslenerek romanlarda yer aldığında okura daha ilginç gelir.
IV. Romancılar, öyle dil ustalarıdır ki onların söz işçiliğini romanlarının bütün satırlarında görebilirsiniz.
V. Romancının hem düş gücünden hem gerçeklerden yararlanması, okurun ilgisini çekmesini sağlar.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve Il. B) I. ve III. C) Il. ve IV.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
14. Romancıların, yaşamı yapıta aktarma konusunda farklı tutumlar takındığını görüyoruz. Kimi, fotoğrafcı olmayı tercih ederken kimi de ressam olmayı önemsemiş ve öyle tanınmıştır.
Bu parçada altı çizili sözlerin yerine, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilirse parçanın anlamı değismez?
A) hayalci olmayı – gerçekçi olmayı
B) ayrıntılı biçimde anlatmayı – ana hatlarıyla değinmeyi
C) yaşananları değiştirmeyi – yaşananları olduğu gibi vermeyi
D) olduğu gibi anlatmayı – kendinden bir şeyler katarak anlatmayı
E) teknolojiden yararlanmayı -doğallığı öne çıkarmayı
15. Ülkemizin en çok (I) turist çeken bölgelerinden biri olan Nevşehir yöresinde (II) bulunan ve 25 Kasım 1986’da(III) koruma altına alınan Göreme milli parkı, (IV) dünyaca ünlü peribacalarının yer aldığı(V) önemli bir turizm merkezidir.
Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıstır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
16. (I) Sanatçı, ilginç bir konuyu bu romanda ustaca işlemiş. (II) Hareketli bir olayın heyecan verici akışından yararlanmamış. (III) Daha çok, kahramanların psikolojik durumları üzerinde derinlemesine durmuş. (IV) Bunu başarabilmek için, çok uzun diyaloglara ve iç konuşmalara yer vermiş. (V) Bu yüzden roman, psikolojik romanlardan hoşlanan dar bir kitlenin dışındaki okurların ilgisini çekemeyecek gibi görünüyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir ön yargı söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
17. Yaz aylarının gelmesiyle (I) beraber düğünler de başlar Sarıkamış’ta. Tanıdık(II) herkes davetlidir düğüne. Öyle bir gecede bitmez(III) eğlenceler. Bazen iki gece bazen üç gece sürüp (IV) gider. Sarıkamış köylerinde yaşam, (V) geçmiş zamanın tadında devam eder.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri eylemsi değildir?
A) I. ve Il. B) Il. ve III. C)III. ve V.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
18. Uzun ve yorucu bir kışın ardından bahar, (I) kendini yaza bırakıyor. Yalnızca bahar değil, insan da bırakıyor kendini güneşe ve masmavi denize … (II) Karşımızda bünyesinde barındırdığı güzellikleri hiç sakınmadan bize sunan Didim… (III) Burası, pek de öyle yalnızca doğaseverlerin ya da mitoloji tutkunlarının uğrak yeri değil. (IV) Her yönüyle insanı kucaklayan, (V) ona yaşama sevinci veren bir yer burası.
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
19. (I) Nil, yüzyıllardır insanlarca gizem dolu, olağanüstü bir ırmak olarak algılanmıştır. (II) Pek çok ırmağın tersine o, güneyden kuzeye doğru akmaktadır. (III) Eski Mısırlılar ve Yunanlılar, Nil’in aylarca yağmur yağmadığı halde neden yaz sonunda taştığını bir türlü çözememişlerdir. (IV) Nil’in kaynağını bulabilmek ve ırmak akışının gizini çözebilmek için birçok araştırma yapılmıştır. M Sonunda, Nil’in kaynağının Uganda’daki Victoria Gölü olduğu, araştırmalarla ortaya konmuştur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?
A) I. cümle, içinde birleşik sözcükler olan yapıca birleşik bir cümledir.
B) Il. cümlede “o” sözcüğü işaret adılı olarak kullanılmıştır.
C) III. cümlenin yüklemi yapıca basit, çatısı bakımından geçişli bir fiildir.
D) IV. cümlede belirtili ad takımı kullanılmıştır.
E) V. cümlede birden çok özel isim vardır.
20. Hem hece (I) hem de aruz vezniyle şiirler yazan Bayburtlu Zihni (II) gördüğü medrese eğitiminin etkisiyle divan şairi olmaya özendiyse de bu alanda pek başarılı olamamıştır. Aruzla yazdığı şiirler (III) ölümünden sonra oğlu tarafından “Divan-ı Zihni” adıyla yayımlanmıştır. Asıl ününü hece ile yazdığı koşma (IV) semai ve destanlarla elde etmiştir. Özellikle, 1828 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Bayburt’un gördüğü zararı duygusal bir dille (V) anlattığı ağıtıyla büyük ün kazanmıştır.
Bu parçada numaralanmış yerlerden hangilerine virgül (,) getirilemez?
A) I. ve III. B) I. ve V. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
21. (I) Her yıl sonbaharın gelişini yeni bir öykü kitabıyla haber veren yazarın son kitabı okurla buluştu. (Il) Bu kitap başta film senaryosu olarak yazılmış bir metin aslında. (III) Sinema ve televizyon macerası yarıda kalan bu yapıt, tertemiz bir aşk hikayesini anlatıyor. (IV) Sinema ve televizyon düşünülerek yazılan öykü ve romanlarda daha çok aşk konusuna yer veriliyor. (V) Bu, izleyicinin ilgisini daha çok çekmek için yapılıyor. (VI) Çünkü izleyicilerin büyük bir kısmı, hala, acıklı aşk hikayelerini izlemeyi tercih ediyor.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) Il. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
22. (I) Bugünkü Türk şiiri için kullanılan “1980 sonrası” nitelemesi, herkesin kabul etmesi gereken bir yargıdır. (Il) Doksan yıllık, görkemli sayılabilecek bir geçmişe sahip olan Türk şiirini, 1980’e kadar, çeşitli dönemlere ayırmak kolay olmuştur. (III) 1980’den sonra ise, şairler bir akım etrafında toplanmamıştır. (IV) Ancak bu dönem şairlerinin bağımsız olmalarından dolayı, Türk şiirinin çıkmaza sürüklendiği düşüncesine katılmıyorum. (V) Şiirimizin bu ürünlerle kendine, akacağı yeni yataklar bulacağını düşünüyorum.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yorum söz konusu değildir?
A) I. B) Il. C) III. D) IV. E) V.
23. (I) Sanatçımız, geçen hafta duygusal şiirlerden oluşan yeni bir kitapla okurlarının karşısına çıktı. (II) Yalnız yaşayan bir bireyin doğanın güzellikleri karşısındaki hislenmeleri var bu şiirlerde. (III) Sanatçının diğer şiirlerindeki tadı bu yapıtında bulmakta güçlük çekiyorsunuz. (IV) Sanatçımızın bir bütün olarak şiirimizin özel tarihinde bir yeri var, ama şiirler tek tek okununca o etkiyi yapamıyor. (V) Ayrıca kullandığı imgeli ve kapalı dil, şiirleri anlamayı da güçleştiriyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde düşüncenin olumlu ya da olumsuz olduğu açıkça belirtilmemistir?
A) I. ve Il. B) I. ve IV. C) II. ve III.
D) Il. veIV. E) III. ve V.
24. Fotoğraf icat edildiğinden beri bir tartışma vardır: Fotoğraf bir sanat mıdır, değil midir? Genel kanı, fotoğrafın bir sanat dalı olduğu yönündedir. Ama hangi fotoğraf? Hele dijital fotoğraf makinelerinin çıkmasıyla neredeyse herkesin bol bol fotoğraf çekip dergilerde, internette yayımladığı şu günlerde bu soru daha da önem kazanıyor. Sanat, dünyayı değişik yaklaşımla yansıtma işidir. O zaman burada şunu söylemek gerekir. Fotoğraf, gizli kalmış ayrıntıları öne çıkarırsa sanat” katına yükselir.
Bu parçada fotoğrafın sanat dalı sayılması aşağı-daküerden hangisine bağlanmaktadır?
A) Nesneleri olduğu gibi aktarmasına
B) Yayımlanmak amacıyla çekilmesine
C) Objelerin kapalı yanlarını aydınlatarak sanatseverleri büyülemesine
D) Nesnelerin fark edilmeyen yönlerini ortaya koymasına
E) Sanatsal değere sahip olan güzel bir konuyu yansıtmak için çekilmesine
25. Aydın insanın temel özelliği kuşkudur. O, bütün geçmiş bilgileri bir neden-sonuç ilişkisi içinde özümser ve onlardan yeni bilgiler üretir. Bireyi, toplumu, sanatı kendi benimsediği ölçütlerle değerlendirmeye tabi tutar. Bu noktada aydının etkinliği, kuşku üstüne kurulmuş bir eleştiri etkinliğidir. Durum böyle olunca da aydın, hiçbir zaman kesin bir eleştiri ortaya koyamaz. Çünkü yaptığı eleştirileri bir süre sonra değiştirebilir.
Bu parçadan aydınla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Şüpheci bir yaklaşımla eleştiriler yaptığı
B) Toplumdan kopuk bir yaşam sürdüğü
C) Tam anlamıyla bitmiş bir eleştiri yapmadığı
D) Değerlendirmelerinde kendince ölçütler kullandığı
E) Var olan bilgileri değerlendirip yeni sonuçlara ulaştığı
26. Yazarın bu yapıtındaki öykülerinin temel özelliği, olayların geçtiği çevrenin ve zamanın farklı olmasıdır. Buna rağmen öykülerinin hepsinde aynı konuyu, aşk konusunu, işlemiştir. Bunu yaparken, öykülerinin hemen hepsini sürükleyici bir anlatım ve titiz bir dille kaleme almıştır. Dili kullanışta öylesine yeteneklidir ki —.
Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) kahramanlarını çevreyle uyum içinde karakterize etmeye büyük gayret göstermiştir
B) öykülerin anlatım yönüyle bir özgünlük taşıdığını söylemek oldukça zordur
C) öyküleri, konu yönüyle birbiriyle ilgilidir
D) konu olarak zayıf kalan öyküleri bile çok okunur hale gelmiştir
E) toplumsal duyarlık, yapıtlarının en önemli özelliğini oluşturmaktadır
27. Ziya Osman Saba’nın şiirlerindeki içten, sevecen havayı öykülerinde de buluruz. Onun öyküleri bize çocukluk çağımızın dokunulmamış, kirletilmemiş, arı özlemlerini taşır. Özlemin gerçekleşmesinin olanaksızlığına rağmen, duygudaki inceliği okurda bir kez daha uyandırmak isteyen bir tutum sergiler. Toplum yaşamının çelişkilerini, karşıtlıklarını görmezden gelen uçuk bir anlayış değildir bu.
Bu parçadan, Ziya Osman Saba ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Öykülerinin şiirlerinden daha yetkin olduğu
B) Toplumsal yaşama duyarsız kalmadığı
C) Öykülerinde çocukluğun saf özlemlerini anlattığı
D) Yapıtlarında sıcak bir tutum sergilediği
E) Ulaşılması imkânsız özlemleri konu edindiği
28. Sıradan ve orta halli yazarlar, üstün özellikli yapıtlar ortaya koymak için büyük, çarpıcı olaylardan yola çıkarak romanlarını oluştururlar. Ancak gerçek yazarlar, basit bir olaydan bile yola çıksalar, zengin düş dünyalarından yararlanarak onu dört başı mamur bir yapıt haline getirebilirler. İşte bu, yazın dünyasında küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesinin kanıtıdır.
Bu parçada “küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yetkin yapıtların ancak özgün bir içerikle kaleme alınabilmesi
B) Yazmanın, önü alınamaz bir istek haline gelmesi
C) Okurları etkileyecek konuların tercih edilmesi
D) Geniş kitlelerce benimsenmenin uzun bir zaman alması
E) Sıradan bir konudan yetkin yapıt ortaya konması
29. Günümüzde o kadar çok yapıt yayımlanıyor ki, bunları takip etmek mümkün değil. Para verilerek alınıp zaman ayrılan yapıtların hayal kırıklığına uğratması her okuru üzer elbette, işte bu eleştirmen, birer işaret fişeğine dönüşen yazılarıyla bu olumsuz durumun önüne geçiyor.
Bu parçada “işaret fişeğine dönüşen yazılar yazmak” sözüyle, sözü edilen eleştirmenle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatçıların yetkinleşmesinde katkıda bulunmak
B) Nitelikli yapıtların farkına varılmasını sağlamak
C) Gelecek vaat eden sanatçıları belirlemek
D) Yapıtla ilgili eleştirileri dobra dobra dile getirmek
E) Yazılarıyla edebiyatı okura sevdirmek
30. Yazarlık, insanda doğuştan var olan bir özellik değildir. Yazarlık denen dil işçiliğinde ustalık, ancak uzun çalışmalar sonucu elde edilir. Bütün yazarların ilk dönemlerinde ortaya koydukları eserlerle sonrakileri karşılaştırdığımızda o dil işçiliğinin hangi aşamalardan geçtiği kolayca anlaşılır. Peyami Safa’nın yirmi yaş eseri olan “Sözde Kızlar” romanını alın. Bununla yine onun “Yalnızız” ve “Matmazel Noralya’nın Koltuğu” adlı ustalık dönemi romanları arasındaki fark gözden kaçmayacaktır.
Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
A) Benzetmeye
B) Tanımlamaya
C) Örneklendirmeye
D) Sayısal verilerden yararlanmaya
E) Tanık göstermeye
31. (I) Sanatçı, şiire yönelik deneme ve eleştirileri ilgiyle izlenen yazarlarımızdandır. (II) Yirmi yılı aşkın bir süre içinde dergilerde çeşitli konularda yazılar yazmıştır. (III) Dergilerde yayımlanmış bu yazılarından derlediği son kitabı bu ay yayımlandı. (IV) Kitabın ilk bölümünde şiirin genel sorunlarına ilişkin tartışma ve değerlendirmeler yer almaktadır. (V) Pek çok şairi yakından tanıma olanağı bulan yazar, günümüz şiirindeki yönelişleri yakından takip etmiştir. (VI) İkinci bölüm ise Orhan Veli’den günümüz şairlerine kadar yapılan inceleme ve eleştirilerden oluşmaktadır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
32. En güç türlerden biri olan tarihi romanda yazar, sanatçı olmanın yanında bilim adamı ve düşünür olma özelliklerini de taşımalıdır. Ayrıca milli tarihten alınmış bir konuyu seçen romancı, milletin kültür değerlerini ve millet olma bilincini kendinde duyabilmelidir. Şüphesiz, gerçeklere bağlılık, tarihi romanın en önemli şartlarından biridir. Ancak titiz bir sanat yeteneği, romancıya bazı ayrıntıları değiştirme hakkı verir. Bu hakkı kendinde gören sanatçı, milletinin tarihini sanatsal bir ifadeye bürüyerek yorumladıktan sonra o tarih, milletin dikkatini çeker ve ruhunda yer eder.
Bu parçadan, tarihi roman ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yazarının, milletiyle özdeşleşmiş olması gerektiği
B) Toplumun, tarihine ilgi duymasını sağladığı
C) Tarihi gerçeklere mümkün olduğu kadar sadık kalmayı gerektirdiği
D) Öteki roman türlerinden daha etkileyici olduğu
E) Yazarının başka niteliklere de sahip olması gerektiği
33. Günümüzde: “Orta oyununun neresi komik; eskiler buna mı gülüyorlarmış?” diyenler için ben de derim ki: “Pek haksız sayılmazlar. Ama unuttukları birkaç şey var: Orta oyunu bir ekran oyunu değildir, halk ortasında canlı olarak oynanır. Bir kere o günün zevk ve espri anlayışını yansıtır. İçeriği de o güne uygundur. O zamanın insanlarına eğlence olarak yettiği halde bugünün insanlarını doyurmaktan uzak olması doğaldır; çünkü zamanla değer yargıları değişmiştir.”
Bu parçada orta oyunu ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakiierden hangisidir?
A) Kişisel becerilere bağlı olarak seyircileri etkilediği
B) Konusu yönüyle bugünün insanına da seslendiği
C) Zamanla değerini kaybettiği
D) Kendi zamanı ve ortamı içinde değerlendirilmesi gerektiği
E) Daha çok, söz oyunlarına dayandığı
34. (I) Ölen bir kişinin ya da acı bir olayın ardından söylenen ezgili şiirlere ağıt denir. (II) Anadolu’da çok yaygın olan ağıt geleneğinin kökleri Orta Asya’ya kadar uzanır. (III) Eski Türkler, ölülerin ardından yuğ denilen törenlerde sagu adını verdikleri şiirler söylerlerdi. (IV) Günümüzde ise ağıtlar daha çok, kadınlar tarafından söylenir. (V) Ağıtların bölgeden bölgeye değişen bir söyleyişi vardır, bu söyleyişten bir ağıtın ait olduğu yöre hemen anlaşılır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümle, dolaylı tümleç, özne ve yüklemden oluşan birleşik bir cümledir.
B) II. cümle, içinde ad tamlaması bulunan kurallı bir cümledir.
C) III. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir eylem cümlesidir.
D) IV. cümle, yüklemi dönüşlü eylem olan bir cümledir.
E) V. cümle, sıralı bir cümledir.
35. Polisiye romanlar, yazınımızın en çok satılan; ancak okunduktan sonra bir kenara bırakılan türlerindendir. Çünkü bir bulmaca, ancak çözüldüğü ana kadar heyecan vericidir. Yazarın serpiştirdiği ipuçlarına göre kimin katil olduğunu bulup çıkarma, gelişmiş bir bulmaca çözme keyfi verir. İşte bundan dolayı diğer roman türleri ikinci, üçüncü kez okunabildiği halde, bir kez okuyup “esrar”ını öğrendiğimiz bir polisiye romanı bir daha okumak anlamsızlasın
Bu parçada polisiye romanlarla ilgili olarak aşağıdakiierden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Esrarengiz konular içermesinin okumayı tetiklediği
B) Sadece bir kez okuma gereksinimi duyulduğu
C) Diğer türlerden ayrılan yönlerinin bulunduğu
D) Ayrıntıların ancak dikkatli okurlarca yakalanabildiği
E) Olay akışının, okuyucunun merakını canlı tuttuğu
36. Roman ve öykülerde birbiriyle karıştırılan iki önemli kavram vardır: Karakter ve tip. “Tip” daha çok karakter etrafında kurgulanmış yardımcı roldedir. Yüzeysel bir betimlemeyle ele alınır. Bunlar olay örgüsünü derinleştirmede kullanılır. Olayların içinde pek de ağırlığı olmayan silik kişilerdir: bakkal, manav, komşu, iş arkadaşı… Oysa karakter en ince ayrıntısına kadar anlatılan kişidir. Bu yüzden, —.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakiierden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) iç dünyasından dış görünüşüne, hoşlandığı veya hoşlanmadığı her şeye kadar tanırsınız onu
B) okur, “karakter”i “tip”lerden daha çok sever
C) her romanda birçok “tip” varken sadece bir “karakter” vardır
D) roman okuru “karakteri” çevresindeki insanlardan biriyle özdeşleştirir
E) romandaki olaylar her zaman “karakterin” gözünden anlatılır
37. Çocukluğumda resim yapmak, benim en büyük zevkimdi. Gençlik yıllarımda ise büyük bir merakla müziğe yöneldim. O zamandan beri de büyük bir tutkuyla müzik çalışmalarıma devam ediyorum. Uğraş olarak müzikte karar kılmamda ve müziğe aşk derecesinde bağlılığımın oluşmasında, yüreğimde biriken duyguların bütün insanlarda ortak olduğunu fark edip bunu en iyi müzikle dile getireceğimi anlamam etkili olmuştur.
Bu sözleri söyleyen kişi, müziğin hangi özelliğini vurgulamaktadır?
A) İleri yaşlarda öğrenilebildiğini
B) Diğer sanatlardan üstün olduğunu
C) İnsanı belli yönleriyle anlattığını
D) Evrensel bir nitelik taşıdığını
E) Kolayca anlaşılabilir bir anlatımının olduğunu
38. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Ünlü yazın adamı, bir yazısında bu sergiden de birkaç cümleyle söz etmişti.
B) Karşı komşumuzun küçük oğlu, profesyonel bir yüzücüymüş.
C) Bu konuda, Avukat Ayşe Hanım size yardım edecektir.
D) Onun bu yıl da 15 temmuzda izne ayrılacağını duydum.
E) Arkadaşım, THY’de çalışmak için başvuruda bulundu.
39. Yolunuz bir gün İstanbul’a düşerse adı masallara karışan, boğazın kıyılarında dizilmiş o güzelim erguvanları görmeyi ihmal etmeyin.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakiierden hangisi söylenemez?
A) iyelik eki almış birden çok sözcük vardır.
B) Yüklemi, yardımcı eylemle oluşturulmuş bir bileşik eylemdir.
C) Koşul eki almış bir sözcük vardır.
D) “boğazın kıyılarında” sözünün yazımı yanlıştır.
E) “güzelim” sözcüğü tamlayan eki almıştır.
40. Aşağıdakiierden hangisi “Sanat yapıtı gerçekçi olmalıdır.” yargısı ile ilgili değildir?
A) Sokağın, sayfalarına yansımadığı bir yapıtın yazın değeri yoktur.
B) Kişisel görüşlerine yer verse de her yazar, gözlemlerinden yararlanarak yapıtını oluşturur.
C) Yaşamda olup biten her şey, sanatçı duyarlığı ile yapıtlarda kendine yer bulur.
D) Başından geçen olayları yapıtlarında kullanmayan sanatçı yoktur.
E) Gerçek sanatçı, her devirde okunabilmek için yapıtını oluşturur.
|
1 |
D |
11 |
C |
21 |
C |
31 |
D |
|
2 |
E |
12 |
A |
22 |
C |
32 |
D |
|
3 |
E |
13 |
D |
23 |
A |
33 |
D |
|
4 |
A |
14 |
D |
24 |
D |
34 |
D |
|
5 |
C |
15 |
D |
25 |
B |
35 |
B |
|
6 |
B |
16 |
E |
26 |
D |
36 |
A |
|
7 |
E |
17 |
C |
27 |
A |
37 |
D |
|
8 |
A |
18 |
B |
28 |
E |
38 |
D |
|
9 |
C |
19 |
C |
29 |
B |
39 |
E |
|
10 |
A |
20 |
B |
30 |
C |
40 |
E |
]]>
Soru 1 |
Aşağıdakilerin hangisinde, ayraç içinde verilen kavramla cümledeki eylemin çatısı uyuşmamaktadır?
A)Kadın, sokağın ortasında yere düştü. (etken eylem)
B)Adam, bu sıkıntılı işten kolay sıyrıldı. (dönüşlü eylem)
C)Okulun bahçesindeki ağaç dün kesildi. (ettirgen eylem)
D)İki arkadaş önemsiz bir şey yüzünden bozuştu. (işteş eylem)
E) Bu durum kardeşimi çok sarstı. (geçişli eylem)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 2 |
Yaşam içindeki başarı, sorunlarımız olup olmamasına değil, bu yılki sorunlarımızın geçen yılkilerle aynı olup olmamasına bağlıdır.
Aşağıdakilerden hangisi, bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Karşılaştığımız sorunları çözerken kullandığımız yöntemler, kariyerimizin nasıl olacağını belirler.
B) İnsan, çözemeyeceğini anladığı sorunları zamana bırakırsa gelecekte daha az sorunla karşılaşır.
C) Gündelik bir sorunun çözümünde çevremizdeki deneyimli kişilerden yardım almak en kestirme yoldur.
D)İnsanların yaşamdaki başarısının ölçütü, sorunlarını çözmekte gösterdikleri performansta saklıdır.
E) Sürekli olarak yeni sorunlarla uğraşmak zorunda kalan kişiler, yaşamda başarılı olamaz.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 3 |
Bir muhabir, muhalif ve uyumsuz tutumuyla tanınan bir punk şarkıcısıyla punk müzik üzerine yaptığı röportajdan sonra birlikte sokakta yürümeye başlar. Dinlediklerinden biraz da kafası karışmış olan muhabir sorar: "Peki punk nedir?" Müzisyen, yolun kenarındaki bir çöp kutusunu tekmeler ve "İşte punk budur!" der. Birkaç adım sonra muhabir de bir çöp kutusuna tekme atar ve “Punk bu mu şimdi yani?" diye sorar. Müzisyenin yanıtı şaşırtıcıdır: "Hayır! Bu, modaya uymaktır!"
Bu parçada, punk müzik yapan sanatçının vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Müzikseverlere saygı göstermek gibi bir kaygısı olmadığı
B) Müzikte gündelik doğal gürültülerden yararlandığı
C) Müzikle teknolojiyi birleştirmeye çalıştığı
D) Grupla değil, tek başına müzik yapmak istediği
E) Yaptığı müziğin taklit edilmeyen bir aykırılık içerdiği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 4 |
Şiirde sözcüklerle uğraşmak zordur. Çünkü önemli olan, sözcüklerin özellikle birden çok anlama gelmeleri yanında sesleridir de. İçeriği belirleyen de sözcüklerin seçimidir. Hikâyede ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayızdır: Ritmi, üslubu, hatta sözcük seçimini belirleyen, yazarın kurduğu evren ve o evrende yaşanan olaylardır. Hikâyeye Latinlerin şu kuralı hükmeder: "----" Şiirdeyse bu kuralı şöyle değiştirmek gerekir: "----"
Düşüncenin akışına göre, bu parçada boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilenler getirilmelidir?
A) Kendini toplumun önüne çıkarma – Toplumun seni yönlendirmesine izin verme
B) Önce şiire başla, arkasından hikâyeye yönel – Önce hikâyeye başla, arkasından şiire yönel
C) Konuya hâkim ol, sözcükler arkadan gelir – Sözcüklere hâkim ol, konu arkadan gelir
D) Hikâye yazarken biçim özü belirlesin – Şiir yazarken öz biçimi belirlesin
E) Duygularını değil düşüncelerini kullan – Düşüncelerini değil duygularını kullan
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 5 |
(I) Oturup dururken biri “Yüce Türk ulusunun asil evlatları...” gibi bir söz söylemeye başlayınca şaka yapıyor diye güleriz. (II) Ancak bir törende biri kürsüye çıkıp böyle sözler söyleyince bu sözler yerini bulmuş olur. (III) Destanların epik dili, işte buna benzer. (IV) Bu dili, halkın bildiği, kullandığı sözcüklerle günlük yaşamda kullanılmayan dizeler oluşturur. (V) Böyle bir yapıtı dinleyen kişi, tek tek imgeler üzerine düşünerek duygulanmaz. (VI) Tıpkı bir musiki parçasındaki tek tek notaların değil, belli formların güzel ve etkileyici olması gibi.
Düşüncenin akışına göre, bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Çünkü destandaki epik etki, şiirin bütününe dağılmıştır.” cümlesi getirilebilir?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 6 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) Takımımızın ilk kez katıldığı bu turnuvadaki başarısını kimse yok sayamaz.
B)Sabahki sınavda 24 kişilik sınıfta bir kalemtraş bulunamamıştı.
C) Bu küçük oyunlarla bizi alt edeceğini sanıyorsa aldanıyor.
D) Kılavuzumuz, gezi planında da bir değişiklik yaptığını söyledi.
E) Geçtiğimiz yaz İç Anadolu'nun önemli şehirlerinden birkaçını gezdik.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 7 |
Aşağıdaki cümlelerden hangisi, ayraç içinde verilen sözcüğün anlamını içermemektedir?
A)Bu resimlerde, Anadolu'nun binlerce yıllık kilim desenleriyle Batılı, modern resim teknikleri iç içe geçmiş. (sentez)
B) Yazar, oluşturduğu mekân içinde kahramanlarının soluk alıp vermesini, yaşamasını sağlayamamış. (yapaylık)
C) Kent yaşamının karmaşasını ve hızını yansıtmak isteyen bir yönetmen için en uygun yer İstanbul'dur. (üstünlük)
D) Romandaki dil ve anlatım, olayın seyrine ve kahramanların durumuna göre değişim gösteriyor. (uyum)
E) Ana dilini tüm incelikleri ve zenginliğiyle kullanan şairler, ülke sınırlarını kolaylıkla aşıyor. (inandırıcılık)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 8 |
Çocukluğumuzda yaz mevsiminin çekici (I) taraflarından biri, çizgi roman okuma özgürlüğüne kavuşmaktı. Bilgisayarların, televizyonun her evde bulunmadığı, DVD'lerin olmadığı zamanlarda, yaz sıcaklarında eve kapanan çocukların tek eğlencesiydi (II) çizgi romanlar. Fazla çeşit olmadığından piyasaya yeni çıkan ne varsa (III) alınıp okunur, (IV) okunanlar öteki çocuklardaki çizgi romanlarla değiştirilirdi. Aynı zamanda kitapçılar da okunmuş (V) çizgi romanları alır, satar, değiştirir ya da hemen oracıkta, duvar dibinde okunmak üzere kiralardı.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi eylemsidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 9 |
Çocukluğumda "fuar" sözcüğünün tek anlamı vardı: İzmir 9 Eylül Enternasyonal Fuarı. "Fuar"ı, her yıl aynı günlerde açılarak bölgeye en hareketli günlerini yaşatan etkinliğin düzenlendiği mekânın adı zannederdik. Duvarlar ve çitlerle sınırları belirlenmiş o geniş bahçe, bir ay süren fuar etkinliklerinden sonra park alanı olarak hizmet vermek üzere halka açık tutulur, yine "fuar" olarak anılırdı. Ancak o bir aylık sürenin dışında sönük kalır, tenhalaşırdı. Her yıl büyülü bir coşkuyla başlayan asıl etkinlik, İzmirlilerin yanı sıra bölgenin bütün şehirleri ve hatta bütün ülke tarafından büyük bir heyecanla beklenirdi. Şimdi fuar yok, o heyecan da yok.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) Ele alınan konuyla ilgili açıklayıcı bilgiler verilmiştir.
B) İzmir Fuarı'nın şehirdeki etkisinden söz edilmiştir.
C) Karşılaştırmalardan yararlanılmıştır.
D) Geçmişe özlem dile getirilmiştir.
E) Örneklendirmelere yer verilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 10 |
Romanda dil, bir hizmetkâr olduğunu unutup efendi rolüne soyundu mu romanın dengesi bozulur. İşlek, akıcı, sanatsal bir dil, geçici olarak okurun gözünde romanı yüceltebilir. Fakat sadece geçici olarak... Dilin tadına varılınca onun gerisinde yatanı görmek ister okur. İşte o zaman hayal kırıklığına uğramamalıdır. Dilin büyüsünden başka bir şey, örneğin yapısal bir değer getirmeyen roman, başarısız romandır.
Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisine varılamaz?
A)Romanda dilin bir araç olduğu unutulmamalıdır.
B)Anlatımdaki renkliliğin, anlatılanı gölgelemesine izin verilmemelidir.
C)Özgün bir dil yaratmak, özgün bir roman yaratmanın garantisi değildir.
D)Roman, biçim ve içerik dengesi üzerine kurulmuş bir edebiyat türüdür.
E)Romanda kahramanlar arasındaki dengenin bozulmaması gerekir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 11 |
İnsanlar başkalarını da kendileri gibi zannediyor. Gazetedeki köşemde ne zaman bir şirketi veya bir kurumu eleştiren yazı yazsam hemen arayıp "Halledilmesi gereken bir işiniz mi vardı?" ya da "Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?" diye soruyorlar. Oysa ben sadece olanlarla ilgili eleştirilerimi yazıyor, fikrimi ortaya koyuyorum. Bu, benim yazar olarak sorumluluğum. Biz yazarlar, hepimiz böyle değil miyiz? Onlara göre ise bizim fikrimiz, sorumluluğumuz yok, ---- var ve bütün yazılarımızı bunlar için yazıyoruz.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) duygusal tepkilerimiz
B) kişisel çıkarlarımız
C) beğenilme endişemiz
D) toplumsal görevlerimiz
E) çok okunma amacımız
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 12 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, "doğruların zaman içinde değişebilirliği" anlatılmıştır?
A) Her soru aynı zorlukta olmadığı gibi, her cevap da aynı değerde değildir.
B) İnsan hayatında her zaman sorular kalıcı, cevaplar ise geçicidir.
C) Doğru, elbisesini giyinene kadar; yalan, dünyayı dolaşır.
D) Gerçekler düşleri, düşler gerçekleri etkiler.
E) Her sorunun cevabı o sorunun içinde saklıdır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 13 |
Bu hazin yolcuların en küçüğü
Bir zaman baktı o viran kuyuya
Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü
Parmağından sıyırıp attı suya
Bu dörtlükte aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Kaynaştırma ünsüzü
D) Ünlü düşmesi
E) Ulama
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 14 |
(I) Tasavvuf felsefesi, 12. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar Türk kültürüne yön vermiştir. (II) Anadolu'da yerleşik ve yarı yerleşik topluluklar arasında farklı uygulama biçimleri gösteren bu felsefe, dinî bir içerik taşır. (III) Belli bir tasavvuf anlayışına bağlı derviş şairlerin şiirleri de bu yüzden bağlı oldukları inanışın gereklerini içeren ilkelerle doludur. (IV) Belki Pir Sultan Abdal'ın kimi şiirleri istisna sayılabilir. (V) Yunus Emre ayrı tutulursa tasavvuf inancını taşıyanların çoğu, şiirlerini didaktik tarzda kaleme almıştır. (VI) Tasavvufî şiirlerin çoğu da böylelikle kişilerin duygularından çok aklına seslenen, onlara bir dünya görüşü aşılamaya çalışırken kuruluğa düşen ürünler olmuştur.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri, kendisinden önceki cümlede belirtilenlere bağlı bir sonucu dile getirmektedir?
A) II. ve III. B) II. ve V. C) III. ve V.
D) III. ve VI. E) V. ve VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 15 |
(I) Otuz yıl süren araştırmalarda, çocukların yaz tatilinde bir önceki eğitim yılına göre zihinsel yeterlilik bakımından bir ay geriledikleri ortaya çıktı. (II) Başka bir araştırmada da benzer bir sonuca ulaşıldı: Çocuklar tatil boyunca zekâ derecelerinden bir puan kaybediyor. (III) Yaz tatillerini öğretici faaliyetlerle değerlendirmeyen çocukların, yeni öğretim yılı başladığında ötekilere göre geri kaldığı da yapılan araştırmalarla saptandı. (IV) Bu fark kısa sürede kapatılabilse de, çocukların bu durumla hiç karşılaşmaması gerekiyor. (V) Uzmanlar, uzun tatiller sırasında anne babaların, aile çevresinin; okul başladığında ise öğretmenlerin, okul yöneticilerinin bunun bilincinde hareket etmesi gerektiğini söylüyor.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalama yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 16 |
Ön yargı denince aklıma hep lisedeki edebiyat öğretmenimiz gelir. Dersin birinde, gençliğin verdiği saflıkla ön yargılara şiddetle karşı çıkıyorduk. O, "Çocuklar!" dedi, "Ön yargılara karşı ön yargılı olmamalıyız. Çünkü bir metni anlamamızın ön koşulu, o metne ilişkin ön yargılarımızdır. Metinden ne elde etmek istediğimizi bilmiyorsak o metne nasıl yaklaşacağımıza ilişkin bir yöntemimiz de yok demektir." Kafamızda çoktan mahkûm edilmiş bir kavramı, öğretmen bu sözleriyle yeniden tartışmaya açıvermişti.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Ön yargıların günlük hayatta başka, sanatta başka sonuç verdiği
B)Ön yargılı davranışların özellikle insan ilişkilerine zarar verdiği
C) Ön yargıların yanlışı olduğu kadar doğruyu da içerebileceği
D) Gençlerin yaşlılardan daha çok ön yargıya sahip olduğu
E) Dünyada ön yargısız insan bulunamayacağı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 17 |
Polisiye romanların hepsi "katil kim"den ibaret değildir. İyi polisiye, eleştirir. İyi polisiye yazarı da yaşadığı topluma, çevreye, kültüre, siyasete, insana sorgulayarak bakar; onları deşifre eder. Polisiyenin en ünlü yazarlarından biri olan Agatha Christie'ye bakın. Çoğu romanıyla çökmeye yüz tutmuş İngiliz aristokrasisinin suçlarına odaklanmıştır. O sınıfın üzerindeki saygınlık örtüsünü parçalar, ince ince yerer o sınıfın üyelerini. Kısacası itibarını sarsar soyluların. Bu bakımdan benim son romanımda yaptığım şey, söylendiği gibi, polisiye roman türüne yenilik getirmekten çok, o türün zaten var olan olanaklarını biraz daha genişletmek olarak değerlendirilmeli. Bunu yaparken önceden yaptığım eleştirilerin altını daha kalın çizdiğimin fark edilmesini de isterim doğrusu.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisini söylememiştir?
A)Polisiye romanların kendine özgü bir dil ve anlatım gerektirdiğini
B)Polisiye romanların sadece merak ve heyecan öğesi içermediğini
C) Son romanında eleştirelliğin dozunu artırdığını
D) Kendisi hakkında yapılan bir değerlendirmeye tam olarak katılmadığını
E) Bütün polisiyelerin aynı kefeye konulamayacağını
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 18 |
(I) Televizyon dizilerini değerlendirme ölçütlerimiz ne kadar farklı, ne kadar çelişkili; böyle olması da doğal. (II) Dizilere farklı açılardan bakıyor; onlardan farklı şeyler bekliyoruz. (III) Kimimiz sadelik, ciddiyet ve tutarlılık; kimimiz ölçüsüzlük, çılgınlık ve coşku arıyoruz. (IV) Kimimiz hesaplı, milimetrik, çok iyi üretilmiş sahnelere; kimimiz bir ırmak gibi kendi yolunda akan bölümlere düşkünüz. (V) Sonraki hafta yayımlanmak üzere bölümlerin en ilginç, en heyecanlı yerinde kesilmesinden nefret eden de var; diziyi daha da ilgi çekici kıldığını düşünerek bundan hoşlanan, bunu destekleyen de.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangisinde noktalı virgül (;) yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 19 |
Sanayi üretimi yerel, ulusal renkleri yok ediyor. Çünkü bunlarda insanın rolü en aza indirgenmiş, hatta ortadan kaldırılmış durumda. Aynı kalıptan çıkmış, birbirinin aynısı yüz binlerce eşya... Dünyanın neresine giderseniz gidin aynı ürünleri görürsünüz. Bu nedenle, el sanatlarının tanıtıldığı etnografya müzeleri şimdi daha çok gerekli. Halkın kendi sanatının müzesi olmadan ulusal bellek oluşmuyor. Nitekim birkaç yüzyıldan beri Batı sanatını tekrarlayıp duruyoruz ama kendi kültürümüz bir adım ileri gitmiyor. Küreselleşme güç kazandıkça sizi diğerlerinden ayıracak, size ait olan kültür ürünleri daha çok önem kazanıyor.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Etnografya müzelerinin işlevine
B) Küreselleşmenin sonuçlarına
C) Fabrikasyon üretimin zararlarına
D) Ulusal kültürün korunmasına
E) Yerli malı kullanmanın önemine
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 20 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, birden çok neden sonuç ilişkisi vardır?
A)Elektrik teli fırtınadan koptuğu için öğleden sonra ilçeye dört saat elektrik verilemedi.
B)Hava sıcaklığının 3 derece düşmesine karşın kasabanın yaşlıları sıcaktan sokağa çıkamıyordu.
C)Televizyon insanın hayatına böyle egemen olursa toplum her anlamda yoksullaşır.
D)Çocuklarına, kaldırabileceklerinden fazla sorumluluk yüklemeseydi belki de bu tür sorunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktı.
E)Filmlerin şiddet içermesi, insanların, istediklerini elde etmede şiddeti bir yöntem olarak görmesine neden oluyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 21 |
(I) Bir sanat yapıtı, konunun nasıl ele alındığı, nasıl işlendiği açısından değerlendirilmelidir. (II) Bunun için, bir sanat yapıtının değerlendirilmesinde esas olan, anlatılandır, yani konudur. (III) Hemen hemen bütün sanatçı ve eleştirmenler bu bilinçle hareket eder. (IV) Ama bazı kişiler, beğendikleri, onayladıkları bir konuyu işleyen yapıtı güzel ve değerli bulurlar. (V) Bu tür değerlendirmeler, bir portreyi sevgilisine benzediği için güzel bulmak gibidir; oysa sanat eleştirmenleri, perspektife, anatomiye, çizgilerin ve renklerin kullanımına önem verir değerlendirmelerinde.
Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangisi parçada anlatılan düşünceyle çelişmektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 22 |
Yazınsal yapıtlar, yaratıldıkları dile özgü anlam ve anlatım olanaklarıyla donanmıştır. Bir yazınsal yapıt asıl anlamını ve değerini yaratıldığı dilin içinde bulur. Yapıtın içeriğini biçiminden büsbütün ayıramayacağımıza göre, hiçbir yazınsal yapıt eksiksiz olarak başka bir dile çevrilemez. Her çeviride, az ya da çok kaybolan bir şeyler vardır. Öte yandan, dünya üzerindeki okurların yüzde doksanı İlyada'yı, Hamlet'i, Savaş ve Barış'ı, Don Kişot'u çevirilerinden okumuş ve sevmiştir. Bu da gösteriyor ki ----.
Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) okurlar, biçimi öze tercih etmektedir
B) çeviri, gerekli ve vazgeçilmez bir etkinliktir
C) her çeviri aynı kalitede değildir
D) çevrilemeyen yapıtlar daha değerlidir
E) sanatsal metinler, bilimsel metinlerden kolay çevrilir
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 23 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde öğelere ayırmada yanlışlık yapılmıştır?
A) Tüketici davranışları üzerinde yapılan çalışmalar / alışveriş merkezlerinde yapılan müzik yayınlarının / müşterileri daha fazla tüketmeye yönelttiğini / ortaya koydu.
B) İstanbul'daki birçok alışveriş merkezinde / fon müziği kavramı / satışların artırılması amacıyla / istismar ediliyor.
C) Son yıllarda / birçok tüketici / mağazalarda kulakları sağır edercesine yapılan müzik yayınlarına / karşı çıkıyor.
D) Her ortamda bangır bangır müziğe maruz kalan, gürültü yüzünden iki laf edemez hâle gelen insanlar / müziğin zararlı etkilerine karşı / örgütleniyor.
E) Yeni kurulan "muziksizmekanlar.com" adlı site / insanların gürültüsüz bir ortamda oturup kafasını dinleyebileceği yerlerin listesini / yayımlıyor.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 24 |
Ressam Mustafa Salim, beş yıllık aradan sonra Ankara'daki Atlas Sanat Galerisinde "Meditasyon" başlıklı yeni resim sergisini açtı. Geçmişte Monet çağrışımı yapan izlenimci resimleriyle dikkat çeken ressamın, bu sergideki resimlerinde soyut bir anlayışa yöneldiği görülüyor. Mustafa Salim, eşit fırça darbeleriyle ritmik yinelemeler yaratarak gökyüzü ve yeryüzü temalarını örgüsel bir biçimde yansıtıyor. Bir sorgulama mekânı olarak kullandığı tuvale resmettiği doğa, değişik renklerle homojen bir dağılım sunuyor. Bu dağılım, izleyiciyi belli bir noktaya odaklayarak izleyicinin denge kurmasını, dinginleşmesini sağlıyor. Böylece meditasyon, amacına ulaşıyor.
Bu parçada tanıtılan ressamla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Resimlerini nerede sergilediğine
B) Sanat anlayışında nasıl bir değişim olduğuna
C) Resimlerinin izleyicide ne gibi etkiler yarattığına
D) Resimlerin yapımına ne kadar zaman harcadığına
E) Resimlerini yaparken ne tür teknikler kullandığına
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 25 |
Bir kişiyi anlamak, dünyanın o kişinin bakış açısından nasıl göründüğünü kavramaktır. Bunun için hem bilgiye hem de hayal gücüne ihtiyaç duyarız. Romancı olarak esas işimizin elden geldiğince tek tek bütün roman kişilerinin yerine geçmek, romanın anlattığı dünyayı onların gözünden görmek olduğunu hiç unutmamaya çalışırız. Bu işin en zor yanı, bize ruhsal olarak benzemeyen kişilerin bakışını yakalamaktır. En tuhaf yanı ise onların gözüyle dünyaya bakarken kimi özelliklerimizi de onlara vermemizdir.
Bu parçadaki gibi düşünen bir yazar için aşağıdaki yargılardan hangisinin söylenmesi uygun olmaz?
A)"İnsanları anlamanın yolu, empatiden geçer." ilkesine bağlıdır.
B)İyi romancıların, kahramanlarıyla özdeşleşerek yazdığına inanmaktadır.
C)Kendi bakış açısını yansıtmayan kişilere romanlarında yer vermemektedir.
D)Kendi özelliklerinden bazılarını kahramanlarına aktarmaktadır.
E) Roman sanatında bilginin ve düş gücünün önemli olduğunu
düşünmektedir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 26 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) "Ateş Hırsızları Söylencesi” unutulmaz bir kitaptır.
B) 2007 yılında Türk Dil Kurumunun 75. yılını kutladık.
C) Yontma Taş Devrinden sonra Cilalı Taş Devri gelir.
D) Brüksel lahanası ve Hindistan cevizi aldılar.
E) Biraz ileride İzmir saat kulesi karşınıza çıkacak.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 27 |
(I) Fotoğraf makineleri, kameralar, hiçbir dönemde olmadığı kadar hayatımızın içinde. (II) Dijital teknolojiyle birlikte lüks olmaktan çıkan fotoğraf makinelerini artık herkes kolayca edinebiliyor. (III) Ayrıca akıllı telefonların hayli geliştirilmiş fotoğraf özelliği, yanınızda bir şey taşımadan size fotoğraf çekme olanağı sunuyor. (IV) Bütün bunlara, çekim sonrası baskı aşamasının da dijital teknolojiyle birlikte ortadan kalkmış olmasını ekleyince ortaya bugünkü sonuç çıkıyor. (V) Piyasaya çıkan bir sürü ürün ve model arasından hangisini seçeceğimiz konusunda kafamız karışıyor. (VI) Çevremiz, gündelik hayatın her anında olup biten her şeyi fotoğraflayıp sosyal paylaşım sitelerine aktaran kişilerle dolup taşıyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 28 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A)Ülkemizin şehirler arası yollarında en çok yaygın ulaşım aracı, otobüstür.
B)Akdeniz Bölgesi'ndeki kimi plajlarımız, dünyanın en iyi plajları arasında sayılıyor.
C)Detaylı araştırma yapmadığımız için bu konudaki bilgilerimiz sınırlıdır.
D)Spora başlamadan önce ısınma hareketleri yapmak, olası sakatlıkları önler.
E) Galiba birkaç yıl içinde ev telefonları da tarihe karışacak.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 29 |
Aşağıdakilerin hangisinde ayraç içinde verilen kavram cümlenin içeriğiyle uyuşmamaktadır?
A) Roman okurken kendimizi olayın akışına kaptırsak da zihnimiz hep arkalarda bir yerde bir amaç, bir düşünce, bir niyet, gizli bir merkez arar. (yazınsal metnin bildirisi)
B) Macera, aşk ve dedektif romanları, bundan sonra ne olacak diye; modern, edebî romanlar ise yazar nasıl bir atmosfer yaratmış diye okunur. (kategorize etme)
C) Roman okurken aklımızın bir yanıyla yazarın anlattığı şeylerin ne kadarını yaşadığını, ne kadarını hayal ettiğini anlamaya çalışırız. (yerelden evrensele varma)
D) Roman okumak, bir noktadan hareket ederek birbiriyle çelişen birçok düşünceyi huzursuzluk duymadan aynı anda görebilmek ve anlayabilmek demektir. (çok anlamlılık)
E) Roman okurken yazarın görüp anlattığı şeylerin kendi hayatımızdan bildiğimiz somut şeylere benzeyip benzemediğini sürekli olarak sorgularız. (gerçeğe uygunluk)
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 30 |
(I) Gazetelerdeki köşe yazıları giderek magazinciler tarafından yazılmaya başlandı. (II) Bir zamanlar siyaset veya ekonomi alanında yazı yazanlar bile günümüzde magazine kayıyorlar. (III) Okunmak için bunun zorunlu olduğunu hissediyorlar herhâlde. (IV) Çünkü bir ömür vererek yazılan bilim kitapları en fazla bin adet satılırken kulaktan dolma bilgilerle yazılan "çerez" kitaplar, rekor üstüne rekor kırıyor. (V) Televizyonlarda dizi ve magazin haberleri yayımlamaktan bilim programlarına, belgesellere zaman kalmıyor. (VI) Dünyayı değiştirebilecek buluşlar çabucak geçiştiriliyor; manken, futbolcu, sarhoş sürücü haberleriyse dakikalarca yayımlanıyor.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlatılması uygun olur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 31 |
(I) Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyılın başlarında Batı tarzı eğitimi benimsemekte yaşanan sıkıntıların ardından yurt dışına öğrenci gönderilmeye başlandı. (II) Osmanlı yönetimi ilk kez III. Selim zamanında Fransa büyükelçisinin yardımıyla İshak Efendi'yi eğitim için Paris'e gönderdi. (III) Sultan II. Mahmut da konu üzerinde önemle durdu ve 150 öğrenciyi Avrupa'ya yolladı. (IV) 1834'te Mekteb-i Harbiyenin açılmasından sonra bu okulu bitiren üstün yetenekli öğrencilerin Paris, Viyana ve Londra’daki askerî okullara gönderilmesi neredeyse bir kural hâlini aldı. (V) 19. yüzyılın ikinci yarısında Fransa'da o kadar çok Osmanlı öğrencisi bulunuyordu ve Osmanlı bunlar için 1856'da Paris'te Mekteb- i Osmani adıyla bir okul bile açıldı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. ve IV.sü, kurallı ve birleşik eylem cümleleridir.
B) II.si, zarf tümleci ve dolaylı tümleç içeren basit cümledir.
C) III. ve V.si, bağlaçla bağlı cümlelerdir.
D) IV. cümlede birden fazla eylemsi vardır.
E) V. cümlede açıklayıcı ara söz kullanılmıştır.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 32 |
I. Ek eylem
II. Birleşik sözcük
III. Hem yapım hem çekim eki almış sözcük
IV. Eylemsi eki
Aşağıdakilerden hangisi, yukarıda verilen dil bilgisel öğelerin tümünü örneklendirmektedir?
A) Ağustos çekildi, eylülün sesi / Birazdan konuşacak
"Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar"
B) Yağmurun eşliğiyle çocuğunu emziriyor yaz
Bundan böyle günlerimiz nasıl geçecek baylar
C) Aynalardan duvarlara bir üzünç akıntısı
Bu dünyada çekingen olmak çok iyi bir şeydir baylar
D) Yosunların kapılara usulca / Tırmanıp yerleştiği
Yani eylülün sesi bu ise çok iyi baylar
E) Bir asfaltın kuru sıcak soğuğundayız
Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 33 |
Günümüz edebiyatında tanık gösterme yöntemi çok revaçta. Birçok yazar, yazılarında büyük yazarlardan alıntılar yapıyor. Yazmaya yeni başlamış, daha neyin ne olduğunu öğrenmenin ilk basamaklarını tırmanan gençlerin yazıları bile Dante'nin, Hugo'nun, Dostoyevski'nin, Beckett'ın sözlerinden geçilmiyor. Klasikleşmiş yazarlardan alınan cümleler, bu yapıtlarda gecekondu duvarındaki eski tapınak taşları gibi duruyor.
Bu parçanın son cümlesinde vurgulanmak istenen düşünce, aşağıdakilerden hangisidir?
A)Alıntıların kullanıldığı yapıtların sanatsal bakımdan niteliksiz olduğu
B) Genç yazarların her yapıttan alıntı yapmaması gerektiği
C) Alıntıların hangi yazara ait olduğunun belli olmadığı
D) Alıntı cümlelerin yerli yazarlardan seçilmediği
E) Alıntılanan parçaların yeterince dikkat çekici olmadığı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 34 |
Hayır, buna katılmıyorum. Bunu söyleyenler ya romanımı dikkatli ve doğru okumadılar ya da benim roman anlayışımı bilmiyorlar. Eğer bir eleştiri yapılacaksa bunun tersi daha uygun olurdu. Çünkü ben romanda önce kahramanlar yaratıp sonra o kahramanlara uygun x, y, z gibi olaylar bulmaya çalışmam. Ben önce x, y, z gibi konuları, olayları bulurum; sonra o konu ve olaylara en uygun kahramanları yaratmaya çalışırım. Hatta bu yüzden, romanlarıma ad koyarken o romanlardaki kahramanların adını kullanmam.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiştir?
A)Romanınızda ele aldığınız konunun kahramanın gölgesinde kaldığı yönündeki eleştiriyi haklı buluyor musunuz?
B)Son romanınızın adı ile konusu arasında uyumsuzluk olduğu söylenebilir mi?
C)Yarattığınız kahramanların gerçek hayatta rastlanmayan kişiler olduğunu söyleyenlere katılıyor musunuz?
D)Son romanınızdaki kahramanların, karakterden çok tip özelliği gösterdiği iddialarını doğru buluyor musunuz?
E)Romanınızda gizemli olaylardan gerçeğe pek yer kalmadığını söyleyen eleştirmenlere hak verilmeli mi?
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 35 |
Neden sonra uyuyakaldı. Gece boyunca bir su aktı durdu düşünde. Bir iki kere yataktan kalktı, muslukları sıktı ama onlardan değildi gelen ses. Su, boyuna aktı. Ama odanın tavanı alçalmadı, duvarları iki yandan yaklaşmadı, yatağı altından kaymadı... Evet, karabasanlardan uzak bir geceydi. Su akıyordu sadece. Bu da ta çocukluğundaki çocuk seslerini anımsatıyor, pek de rahatsız etmiyordu onu. Sabah kalktığında camdan bakmak istemedi canı. Gecenin büyüsü hemen bozulacaktı. Dışarıda kentin beylik bir pazar sabahı vardır mutlaka. Kurşuni gök, yoğun baca dumanlarını acımasızca bastırıyordur yine insanların üstüne.
Bu parça ile ilgili olarak aşağıda söylenenlerden hangisi yanlıştır?
A)Olanlar, her şeyi bilen bir anlatıcının bakış açısından verilmiştir.
B) Anlatımda söz sanatlarına yer verilmemiştir.
C) Öyküleyici ve betimleyici öğeler bir arada kullanılmıştır.
D) Sıkça tekrarlanan durumlardan söz edilmiştir.
E) Kahramanın ruhsal yapısına özgü ayrıntılar verilmiştir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 36 |
Lamartine, en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığını soran bir gazeteciye, bir gece ormanda yürürken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini söylemiştir. Ölümünden sonra odasında bulunan notlardan anlaşılmıştır ki şair, o şiiri yıllar boyu yazıp silip düzeltmiştir. Bu, gece gündüz sınava çalışan ama sınav sabahı geldiğinde hiç çalışmadığını söyleyen öğrencinin tutumuna benzer. O öğrenci, o sınavdan aldığı yüksek puanı çalışmasına değil de zekâsına bağlamamızı beklemektedir. Lise yıllarında çoğumuz bunu yutmamayı öğreniriz. İlhamla yazdığını söyleyen şairler de benim gözümde böyledir.
Bu parçada "ilham"la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Şairlerin yaratıcı ve saygın görünmek için başvurduğu bir tür hile olduğu
B) Şiirde, emekten daha önemli bir unsur olarak öne çıktığı
C) Kimi sanatçılarda çok, kimilerinde ise az bulunduğu
D) Şairlerin kendilerini çevreden soyutlamasını gerektirdiği
E) Şairlerin aynı konuyu farklı ilhamlarla yazabileceği
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 37 |
Sadece edebî eleştiri değil, en genel anlamıyla eleştiri bugün en çok gereksinim duyduğumuz şey. Karşılaştığımız olayları, durumları, kurumları, düşünceleri, gelenekleri eleştirebilmek yani... Biz insanız ve bizim ülkemiz burası. Donmak, kalıplaşmak yüzyıllardan beri yavaş yavaş çürütüyor bizi, uygar dünyadan uzaklaştırıyor. Bütün toplum aynı salgın hastalığa yakalanmış gibiyiz: Eleştirmeme hastalığı. Bugün birtakım tabuların yıkılışını umutla izlerken birtakım başka tabuların aynı bağnazlıkla yaratıldığını ve yıkılan tabuların yerini aldığını kaygıyla seyretmekteyiz.
Bu parçanın bütününde yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Yazınsal eleştirinin bilimsel değil, duygusal yöntemlerle yapılmasından
B) Bireylerin, kendilerini eleştirmek yerine hep başkalarını suçlamasından
C) Çağdaşlaşmanın, iyi ya da kötü her şeyi eleştirmek sanılmasından
D) Eleştirinin yalnızca olumsuzluklara yönelik bir kavram olarak görülmesinden
E) İnsanların, düşünceleri sorgulama alışkanlığı edinememiş olmasından
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 38 |
Orhan Veli'nin Aragon'dan çevirdiği "Elsa'nın Gözleri" şiiri, bir çeviri başyapıtıdır. Orhan Veli, 10 dörtlükten oluşan bu şiirin sadece 5 dörtlüğünü çevirmiş, kaynak metnin 4, 5, 6, 7, ve 8. dörtlüklerini çevirmemiştir. Belli ki bu dörtlükleri Türkçe söylemede ötekilerdeki kadar başarılı olamadığını kavramış ve bırakmıştır. Onları da çevirseydi büyük olasılıkla "çeviri kokuyor" eleştirisine maruz kalacaktı. Ben de şiir çevirdiğim için biliyorum: ---- Bunu fark etmek ve orada durmak gerekir. Orhan Veli de işte bunu yapmıştır.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) İyi bir çeviri yapsan da kimseye yaranamazsın.
B) Bir dilde yaratılan şiirin tümü, başka bir dilde tam karşılığını bulamayabilir.
C) Her iki dili de iyi derecede bilmeyenler, çeviriye soyunmamalı.
D) Bir şiiri çevirmek, bir bakıma, onu başka bir dilde yeniden yaratmaktır.
E) Şiirin çevrildiği dil, kaynak metnin dilinden daha zengin olabilir.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 39 |
O saatlerde serpilir gülüşün
Bir avuç su gibi içime, ey yâr
Senin de başında o çılgın rüzgâr
Deli deli esiverirse bir gün
Beni unutma
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünlem (seslenme) öbeği
B) İlgeç öbeği
C) Belirtisiz ad tamlaması
D) Birleşik zamanlı eylem
E) Niteleme sıfatı
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
Soru 40 |
I. Sınavı kazandığımı duymuş ama inanmamıştı.
II. Mektubu yazmış ama postaya vermemişti.
III. Kitabı almış ama okumamıştı.
IV. Arkadaşını çağırmış ama gelmemişti.
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde anlatım bozukluğu vardır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) I. ve IV.
D) II. ve III. E) III. ve IV.
A | |
B | |
C | |
D | |
E |
1. Yapıtınızda bir konuyu işlerken kullandığınız anlatım geliştikçe, konuda gerileme oluyor, çünkü çarpıcı anlatım öne çıkıyor. Bir başka deyişle, okur, parmağınızla gösterdiğiniz şeye değil, elinize bakmaya başlıyor.
Bu parçada geçen “okurun, parmağınızla gösterdiğiniz şeye değil, elinize bakmaya başlaması” sözüyle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanat yapıtında konunun anlatımdan daha önemli hale geldiği
B)Okurun, yapıttan sanatçının anlatmak istediğini değil, kendi istediğini anladığı
C) Okurun anlatılanları geri planda tutup anlatımı gerektiğinden fazla önemsediği
D) Okurun, yapıtlarda kendi yaşamından ayrıntılar bulmak istediği
E) Sanat yapıtında içerikle anlatımın birbirinden ayrılamayacağı
2. Yazar, gerçekleri anlatır eserlerinde: ne var ki değiştirir gerçekleri, yeniden biçimlendirir kendince yorumlar. Yazarı yazar yapan, onun bu yanıdır. Bu özellikleri taşımayan da yazardır elbette, ama kimliksiz, dahası yarınsız bir yazardır.
Bu parçada altı çizili sözlerin yerine sırasıyla aşağıdakilerden hangileri getirilebilir?
A) Sıra dışı – kalıcı
B) Sıradan – kısa ömürlü
C) Yalın – evrensel
D) Kalıcı – sıradan
E) Özgür – güncel
3. Bu sanatçımız, gerçek yaşamdakilerden çok, okuduğu kitapların dünyasındaki insanlarla içli dışlı olmuştur. Yani kişilik kumaşı, kitapların tezgâhında dokunmuş biridir o.
Bu parçada “kişilik kumaşının, kitapların tezgâhında dokunması” sözüyle, söz konusu sanatçıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamını, kitaplardan edindiği bilgilerle yönlendirdiği
B) Kitapların sunduğu yaşamı gerçek yaşamdan üstün tuttuğu
C) Kitaplardaki kahramanları çok beğendiği
D) Karakterinin, kitapların etkisiyle biçimlendiği
E) Kişilik oluşumunda düş dünyasından etkilendiği
4. Necati Cumalı bir söyleşisinde, “İyi tanıdığım bildiğim insanlardan yola çıkarak öykülerimi yazarım, çünkü
Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülürse yukarıda belirtilenin bir gerekçesi olur?
A)kahramanlarımı doğal bir biçimde sunmam, yakın olduğum insanlardan yararlanmamı gerektirir.
B)okurların beğenisini kazanmak onları düşünsel açıdan beslemeye bağlıdır.
C)okurun yazardan beklediği, onu yaşam gerçeklerinden uzaklaştırmasıdır.
D) günlük yaşamın yoğunluğunu yaşayan okurlar, farklı bir dünyada dolaşmak istiyor.
E) özgün bir dille öykü yazmak için her yazar, günlük konuşma dilinden beslenir.
5. (I) Deneme türü, edebiyatımıza Tanzimat Döneminde girmiştir. (II) Sıcak bir anlatımın yer aldığı bu tür edebiyatımızda çok sevilmiştir. (III) Pek çok önemli yazar bu türde başarılı yapıtlar ortaya koymuştur. (IV) Edebiyat dünyasını tanımanın yollarından biridir deneme yazılarını okumak. (V) Çünkü edebiyatımızın üst seviyede tartışma noktaları ve birçok gizli gündemi deneme yazılarında kendine yer bulur. (VI) Bu bilinçle ben okulda ya da başka bir yerde bu tür deneme yazılarını okumayı genç okuyucularımıza öneriyorum.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
6. —- Daha açık söyleyeyim: Elimizde Ağrı Dağı’nın bir tablosu olsa, ona bakarken ne duyarız? Doğrudan doğruya Ağrı Dağı’na bakarken duyduklarımızı mı? Hiç sanmam. Çünkü tablodaki Ağrı Dağı, sanatçının, o resmi yaparken doğan iç gerçekleriyle, duyguları ve düşünceleriyle yoğrulmuştur. O, Ağrı Dağı değil, bambaşka bir şeydir artık; yani doğanın bir gerçekliği değil, sanatçının ellerinde şekillenen bir sanat yapıtıdır.
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?
A) Ressamlar, dış gerçeğe kendi iç dünyalarını da katarak yapıtlarını oluşturur.
B) Resim, görünenden yola çıksa bile, ortaya çıkan yapıt, görünenden farklıdır.
C) Bir ressam ben şu manzarayı resmedeceğim, dese de ortaya çıkan resim artık o manzaradan tamamen farklı bir şeydir.
D) Her ressam, yaptığı resme mutlaka kendinden bir şeyler katar.
E) Bir resimde betimlenen yeri daha önce hiç görmemiş bir insan, o yeri gördüğünde yabancılık çekmemelidir.
7. (I) Yazmaya başladığımda yaşadığım süreç, bir senaryo yazarının yaşadıklarına benziyor. (II) Önce ana karakteri düşünürüm. (III) Hikâye, bu karakterin başına gelebilecek en kötü şeyi bulduğumda ortaya çıkar. (IV) ilk taslaklarımı kurgunun ne yönde ilerleyeceğine dair genel bir fikirden yola çıkarak yazdığımı söyleyemem. (V) Bu taslaklar da olsun sonraki çalışmalarımda olsun ortaya çıkacak düğüm ve kırılma noktalarını hiçbir zaman önceden belirlemem.
Bu parçada düşüncenin akışına göre numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Bu yüzden öykü yazma serüvenim sürprizlerle, beklemediğim gelişmelerle doludur. ” cümlesi getirilebilir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. (I) Oyuna çocukların da izlerken eğlenebileceği şekilde farklı karakterler ve eğlence unsurları serpiştirilmiş. (II) Oyun mümkün olduğunca hareketli bir yapıda kurgulandığından çocuklar izlerken oyuna katılabiliyor ve eğlenebiliyor. (III) Sahnede yer alan iki çocuk oyuncunun. aslında tiyatroyu izlemeye gelen çocuklardan hiçbir farkı yok. (IV) Onlar da izleyicilerle birlikte öğreniyor ve tiyatroya daha da bağlanıyorlar. (V) Çocuklar, bir taraftan eğleniyor diğer taraftan da tiyatronun sıcak ortamıyla karşılaşarak sanatsal beğenilerini geliştirmiş oluyor.
Bir tiyatro oyununun ele alındığı bu parçayla ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir saptama yapılıyor.
B) II. cümlede, bir yargı gerekçesiyle ortaya konuyor.
C) III. cümlede, oyuncuların, seyircilerin beklentisine göre performans sergilediğinden söz ediliyor.
D) IV cümlede, oyuncuların tiyatro sevgisinin arttığından söz ediliyor.
E) V cümlede, tiyatronun çocuklara olan katkısına değiniliyor.
9. (I) Orhan Kemal’in yüzü sokağa dönüktü, oradan aldığı herhangi bir ayrıntı üstüne bir öykü yazabilecek duyarlıktaydı. (II) Gerçek yaşantılar üstüne öyküler yazıyordu, onları, gerçek hayatın aynısı olmaktan çıkarıp edebiyat yapıtı formatına dönüştürmeyi başarıyordu. (III) Anlattıklarından yola çıkarak onun yaşadığı semti ve bu semtin insanlarını bulabilirdiniz öykülerinde. (IV) Bütün gereksiz çapakları temizlemek, en pırıltılı sözcükleri seçmek, onun yazın anlayışının temelini oluşturuyordu. (V) Bütün bunlar, Orhan Kemal’in sanki çok kolay üstesinden gelebildiği ancak gerçekte çok güç olan özelliklerdi.
Orhan Kemal’in ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, öykülerini oluşturduğu kaynağa yönelik bilgiler veriliyor.
B) II. cümlede, yazın anlayışıyla ilgili bilgi veriliyor.
C) III. cümlede, öykü kişilerini çevresinden seçtiği anlatılıyor.
D) IV. cümlede, öykülerinin içeriğine yönelik bilgiler veriliyor.
E) V cümlede, anlatımsal zorlukların kolayca üstesinden geldiği belirtiliyor.
10. (I) Kitapta on üç güzel öykü var bunların tamamı farklı anlatımlarla kurgulanmış. (II) Bu öykülerin hepsi, farklı sosyal çevrelerden çocukların; aileleri, çevreleri, okulları ve arkadaşlarıyla sağlıklı bir ilişki kurmaya çalışmalarının hikâyesidir. (III) Öyküler okuyucuyu içine çekiyor, bir öykü biter bitmez diğerine başlamak istiyorsunuz. (IV) Yazar kitapta gençlere, “Bakın, bu öyküler sizin ve tüm gençlerin; dertleriniz, neşeleriniz ortak.” diyor. (V) Ayrıca bu öykülerle gençlere karşılaştığı sorunlardan kurtulmanın yollarını da öğretiyor.
Bir öykü kitabının ele alındığı bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, öykülerin biçeminin özgün olduğundan söz ediliyor.
B) II. cümlede, yapıtının içeriğiyle ilgili bilgi veriliyor.
C) III. cümlede, sürükleyici bir özelliği olduğu anlatılıyor.
D) IV. cümlede, yazarın, öyküleriyle ilgili görüşleri alıntı yoluyla ortaya konuyor.
E) V. cümlede, öykülerin salt sanat kaygısıyla yazıldığı belirtiliyor.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili adıl özneyi pekiştirerek belirtmiştir?
A) Onun da bizimle geleceğini sanmıyorum.
B) Yapamadığın soruların bazılarını arkadaşına sorabilirsin.
C) Konferans salonunda o saatte kimse bulunmaz.
D) Futbol turnuvasını biz kendimiz düzenledik.
E) Kitabı, o alanda uzman birisine danışarak aldım.
12. (I) İlk gençlik yıllarımda en çok istediğim şey kendime ait bir odamın olmasıydı. (II) Kardeşimle paylaştığım oda, hayallerime dar gelirdi. (III) Oda sadece bana ait olduğunda sanki daha özgür, daha iyi olacaktım. (IV) Şimdi kendime ait, rengârenk tablolarla süslü bir odam var. (V) Ancak çocukluğumun en güzel günlerini geçirdiğim kardeşim hayatta değil ne yazık ki.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlamca olumsuzdur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
13. (I) Karadeniz’de yaşam ahşapla iç içedir hep. (II) Geçimlerini ormandan sağlayan insanlar, ahşap evlerde oturur; evde, bahçede ahşap malzemeler kullanır, onunla ısınır. (III) Plastik ve metal girmemiştir henüz onların bu doğayla iç içe yaşamlarına. (IV) Odadan odaya geçerken ahşap tabanın çıkardığı ses kulaklarını okşar. (V) Bebeklerini ahşaptan beşiklerde uyutur, çocuklarına ahşaptan oyuncaklar yaparlar.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümle kurallı, bir isim cümlesidir.
B) II. cümlede birden çok çekimli eylem vardır.
C) III. cümle yüklemi geçişsiz bir eylemdir.
D) IV. cümlede, farklı türde eylemsilere yer verilmiştir.
E) V. cümle öznesi ortak bir sıralı cümledir.
14. Tarih boyunca da çeşitli gezginler farklı adlarla anmışlardır
I
bölgeyi. Bir başka rivayete göre ise şöyledir Kandilli’nin bu adı alışı:
II III
Geceleri gemicilere işaret vermek için sürekli yakılan işaret fenerleri
IV
nedeniyle bu semte Kandilli denmiştir. Burada 18. yüzyıla kadar bir
V
yerleşim olmadığı biliniyor.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri edat (ilgeç) değildir?
A) I. ve II. B)l. ve V. C) II. ve IV.
D) III. ve IV E) IV. ve V
15. (I) Benim kaplanlara olan ilgimin tutkuya dönüştüğü zaman, onlarla ilk kez yüz yüze geldiğim andır. (II) Vahşi doğada 15-16 yıl ömrü olan Bengal Kaplanı bana sarı gözleriyle, aslında ne kadar önemsiz olduğumu hissettirmişti. (III) Büyük gruplar halinde yaşayan Afrika aslanları ise “en büyük sosyal kedi” olarak tanımlanıyor. (IV) Onların bu sosyal gruplarına ise ‘pride’ adı veriliyor. (V) Tüm vahşi kediler gibi aslanların da en temel davranışları yaşadıkları ortama göre değişkenlik gösterebiliyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede farklı türde adıllar bir arada kullanılmıştır.
B) II. cümlede ünlü düşmesi ve ünsüz türemesi vardır.
C) III. cümledeki “ise” sözcüğü, bağlaçtır.
D) IV cümlenin yüklemi, dönüşlü bir eylemdir.
E) V cümlede bir yeterlik fiili kullanılmıştır.
16. Gaziantep’in yakınındaki Yesemek yöresinde 200’den fazla bazalt
I
heykel taslağı kendi doğal ortamında sergileniyor. Bu bölge, MÖ 2000’in dördüncü çeyreğiyle MÖ 8. yüzyıl arasında, Güneydoğu
II III
Anadolu’nun en büyük taş ocağı ve heykel işleme atelyesiydi.
IV V
Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV E) V
17. Set set yükselen sümbül ve lâle kokuları, kasırlar ve şadırvanlarla
dolu olan o eşsiz bahçe belki artık yok, ama burası baştan başa bir mavi bahçe, bir yaz bahçesi zaten.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Belirteç B) Niteleme sıfatı C) işaret adılı
D) Sıfat-fiil E) Belgisiz adıl
18. (I) Yazar. Okuma Yolculukları adlı kitabında, has edebiyata ilgi duyan her okuruna bir bilet veriyor ve edebiyat dünyasının derin sularına doğru bir yolculuğa davetiye çıkarıyor. (II) Önce edebiyatımızın iç denizinde, kendi kara sularımızda başlıyor bu yolculuk. (III) Sait Faik’ten Yusuf Atılgan a. Füruzan’dan Ayfer Tunç’a kadar birçok sanatçıya art eleştirel denemeler var burada. (IV) Şablonlara sırtını dönerek, sesini yükseltmeden, sevgiyle yaklaşıyor bu sanatçılarımıza. (V) Yazar, metinleri çözümlerken, kendi dünyasındaki karşılıklarını sergilerken okura da yeni pencereler açıyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde sanatlıca bir söyleyiş yoktur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
19. Cam ve porselen, insanoğlunun elinde yaşama eşlik eden ve
I
onu güzelleştiren zarif biçimlere bürünüyor. Döneminin özelliklerine
II
göre eşyaya hayat veren bu biçimler, toplumun o dönemdeki
III
beğenisini de yansıtıyor. Örneğin, 19. yüzyılda toplumumuzda hız
kazanan Batılılaşma hareketinin etkilerini çok açık bir şekilde Osmanlı
IV V
porselenlerinde izlemek mümkündür.
Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinde ad tamlaması yoktur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde artı çizili sözcüğün çıkarılması anlamda daralmaya yol açmaz?
A) Sabah erken kalkınca gün içerisindeki çalışma verimi de artıyor.
B) Sanatçının edebiyatla ilgili yapıtları yeniden gözden geçiriliyor.
C) Tarihi roman yazan pek çok sanatçı, bu konuyu ele almıştır.
D) Taraflar birbirine üstünlük sağlayamayınca bu tenis maçı yedi saat süreyle devam etti.
E) O, iyice düşünmeden konuşmaz, sözlerinin nereye varacağını hesaplardı.
21. Aşağıdakilerden hangisinde boş bırakılan yere ayraç içindeki sözcük getirilirse tanım yanlış olur?
A) — bir yazının fazlalıklardan arınması, gereksiz hiçbir sözcüğün yazıda yer almamasıdır. (Duruluk)
B) — üzerinden çok zaman geçtiği hâlde değerini yitirmeme, türünde örnek eser olarak gösterilmedir. (Klasiklik)
C) — verilmek istenen mesajı gizleme, her şeyi açıkça ortaya koymamadır. (Kapalılık)
D) — sanat değeri olmama, düşünce ve anlatış yönüyle tekdüze özellikler göstermedir. (Sıradanlık)
E) — gerçeklerin tamamen dışında, fantastik özelliklerden beslenerek yapıt ortaya koymadır. (Yaşanmışlık)
22. Bir yaz düşüdür mavilere yolculuk… Ve bu yolculukta en önemli
I
dostunuz, teknenizdir. Uzunca sohbetlerin , zengin sofraların, huzurlu
II
bir uykunun, tatlı anıların mekânıdır o tekne. Bu mekânın doğuşuna bizimle tanıklık etmeye ne dersiniz ? İşte bu amaçla biz Fethiye’de
III
büyük bir tersanede , doğadaki ağaç ile metalin buluştuğu yerdeyiz.
IV
Çevrede kimi henüz yapılmaya başlanmış, kiminin iskeleti tamamlanmış, kimi de bitmek üzere olan değişik boylarda tekneler…
V
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
23. Ben de yayıncım da çevrecilik bilincinin daha küçük yaşlarda kazanılması gerektiğine inanıyoruz. Doğrusu ikimiz de masalları sadece çocuklara dair bir tür olarak değil, büyüklerin de zevkle okuyacağı harika fantastik hikâyeler olarak görüyoruz. İlkokul yıllarında okunanların kişiliğin oluşumunda daha etkili olduğuna inanıyoruz. Çevreci, yeşil ve mutlu bir dünya için çevrecilik bilinciyle dopdolu nesiller yetiştirmek, bunun için de işe çocuklardan başlamak gerektiğine inananlardanız. Bundan dolayı masalda karar kıldım diyebilirim.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A)Neden roman, öykü, şiir, piyes, ders kitabı yazmıyor da masal türünde ısrar ediyorsunuz?
B)Daha çok edebiyatın fantastik konularını anlatmanız gerçek dünyadan bir kaçış anlamına mı geliyor?
C)Yapıtlarınızda katı bir öğreticilik yerine sevecenliğin öne çıkmasında yaşam deneyimleriniz mi etkilidir?
D)İyi bir masal kitabının taşıması gereken nitelikler nelerdir sizce?
E)Toplumdaki bozuklukları çokça dile getirmeniz, benimsediğiniz toplumcu anlayışın bir yansıması mı?
24. (I) Yazarın bu yapıtı, aykırı duruşu ve farklı içeriğiyle diğer eserlerinden biraz ayrılıyor. (II) Bağdat Caddesi’nde sürekli değişen mimari dokudan yola çıkarak bir semtin çehresinin nasıl değiştiğini dile getiriyor. (III) İstanbullular yaşadıkları semtin tanıkları olduklarından kitapta İstanbul’un farklı özelliklerine değinilmediğini görünce kitaba fazla ilgi göstermeyeceklerdir. (IV) Ama yine de yazar, geri dönüş yaptığı hiciv tarzıyla oldukça keyif alınarak okunacak bir kitap ortaya çıkarmış. (V) Belli ki bu kitapla, uzun süredir kafasında kurduğu, yıllardır yaptığı analizlere dayanan bir incelemeyi mizahi özelliklerden de faydalanarak gözümüzün önüne seriyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir “ön yargı” söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
25. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim anlamına uygun olarak kullanılmamıştır?
A) Keşke sınav öncesi, öğretmenimizin uyarılarına kulak bükmeseydik.
B) Arada sırada arkadaşlarla bir araya gelir, günlük konularla ilgili çene çalardık.
C) Bir yıldır çalışmıyordu, elinde avucunda bir şey kalmamıştı.
D) O, okul konusunda arkadaşının tavsiyelerini dinlememiş, bildiğini yapmıştı.
E) Öyle bir kurumun başında olmak kolay değil, gözünü dört açmalısın.
26. Yüzyıllar boyu süren göçler ve ticaret yaşamı, hayatı yaşanır kılan ve ona anlam katan sanat ve zanaatın Tire’de fazlasıyla gelişmesini sağlar. Keçeciler, urgancılar, saraçlar, kalaycılar, semerciler ve nalıncılar Tire’nin çarşısındaki sıra sıra dükkânlarda hâlâ geleneksel yöntemlerle üretime devam eder. El sanatlarının dışında Tire’nin mimarisi ve yemekleri de yıllarca süren kültürel harmanlanmanın izlerini taşır.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Öyküleme B) Açıklama C) Karşılaştırma
D) Tanımlama E) Tartışma
27. Andre Gide’le yapılan bir söyleşide, ona İsviçre’de neden büyük romanın olmadığı sorulur. Gide, çünkü orada cinayet yok, der. Bu cevap, genelde sanatın özelde ise edebiyatın neyin üzerine temellerini kurduğunun da işaretidir. Cinayetin, kötülüğün ve haksızlığın olduğu yerde edebiyat çoğunlukla bütün görkemiyle ortaya çıkar. Salt iyiliğin işlendiği, her hareketin iyilikle karşılık bulduğu bir ortamda canlı bir edebiyat dünyası düşünülebilir mi? Nasıl ki mutlu aşkın yazılı bir tarihi yoksa salt iyiliğin de sanırım yazılı bir tarihi yoktur.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kanıların öne çıkarıldığı
B) Olayların oluş sırasına göre verildiği
C) Sözde soru cümlesine yer verildiği
D) Kimi sözlerin yinelendiği
E) Kurallı cümlelerin yer aldığı
28. (I) Eleştirinin olmadığı yerde sanatın ve bilimin gelişemeyeceğine inanan yazarın son yapıtı, okuyucuları düşünsel bir yolculuğa çıkarıyor. (II) Yazar; roman, şiir, çeviri ve sanat üzerine geniş bir yelpazede ele alınan yayılan konuları farklı açılardan işliyor. (III) Eleştiren ama çözümler de sunan, iğnelerken öğreten yazar, aynı zamanda yazdıklarıyla düşündürüyor da. (IV) Edebiyata ve sanata adanmış bir ömrün deneyimlerini yapıtında okuyucusuyla paylaşıyor. (V) Daha önce farklı yerlerde yayımlanmış olan bu yazılar, içerdiği konular ve dipnotlarıyla okuyucuyu araştırmaya da yönlendireceğe benziyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde tahmin söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
29. Edebiyat nedir, sorusuna yüzyıllar boyunca değişik yanıtlar verilmiştir. Gerçekten de nedir edebiyat? Bir söz, bir dil etkinliği midir sadece? Nasıl ve neden başlamış, kültürün içindeki yeri ne olmuştur? İnsan ve toplum hayatındaki yeri nedir? Kuşkusuz bu sorulan bir bu kadar daha uzatabiliriz. Ancak şimdiye dek edebiyatın tanımı üzerinde anlaşmaya varılamamıştır. Çünkü bir kavramın anlamını bilmek, kavramın işaret ettiği bütün ayrıntıların sahip olduğu ortak özelliği bilmek demek değil; kavramı yerinde kullanmak ve işaret ettiği şeyleri tanımak demektir. Edebiyat için de durum aynıdır.
Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
A) Edebiyatın, başlangıcından bu yana gösterdiği gelişmelerden
B) Edebiyatta değişik anlayışların ortaya çıkmasının nedenlerinden
C) Gerçek bir edebiyat ortamının nasıl olması gerektiğinden
D)Toplumsal yaşamın ve kültürün, edebiyatın temelini oluşturduğundan
E) Edebiyatın ortak bir tanımının yapılamayışının nedeninden
30. Define Adası, Stevenson’un, bir çocuk dergisinde dizi halinde yayımlanan ve ona büyük başarı kazandıran romanıdır. Ancak o, bu kitabı, kendisine bir yayıncı tarafından “İçinde bir harita, bir define, terk edilmiş bir gemi olan bir hikâye yaz.” şeklinde verilen sipariş üzerine kaleme almıştır. Bundan olsa gerek Stevenson bir röportajında bu yapıtı için “….” demiştir. Bu söz, bir yazarın ortaya koyduğu yapıtı kendi düşüncesi doğrultusunda kaleme almamışsa onu sahiplenmeyeceğininin en önemli göstergelerinden biridir.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Yapıtın ünü benim adımı gölgelemiştir.
B) Okurun hayal evrenini genişletebilecek önemli bir eserim.
C) Bu kitap, okuyan herkesin ama benim değil.
D) Tüm dünyaca beğenilen etkili bir roman.
E) Yazın yaşamımın en önemli ürünü.
31. Son dönemde yazın dünyasında okurların ilgisizliğinden söz ediliyor. Bunun pek çok nedeni var. Başta sanatçılar kendilerini günün sosyal, politik meselelerinden uzaklaştırdılar. Bu alanı, fıkra yazarına, gazeteciye ve tarih araştırmacısına bıraktılar. Bu durum zamanla edebiyatçıların iyiden iyiye güncel meselelerden soyutlanmasına, dahası içinde yaşadıkları toplumca dışlanmalarına neden oldu. Böyle olunca da günün meselelerini takip etmek isteyen okurlar, edebiyat alanından farklı alanlara kaymaya, edebiyatçıların ortaya koydukları ürünleri terk etmeye başladılar.
Bu parçaya göre okurların yazınsal yapıtlara ilgi göstermemesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özgün yapıtların ortaya konamaması
B) Okurlara yol gösterecek eleştirmenlerin olmaması
C) Sanatçıların, okurların takip ettiği konulardan uzak kalması
D) Okurların yazınsal ve düşünsel bir birikimden yoksun olması
E) Kitle iletişim araçlarının okurları okumaktan alıkoyması
32. Kimi ozanlarımızda toplumsal ve bireysel acıları şiire yansıtma, ortak bir tutuma dönüşüyor son yıllarda. Ancak bu ozanlarımız şiirlerine kaynaklık eden özle, söyleyişleri arasında bir denge kuramıyor. Ya üsluba yaslanarak konuyu ikinci plana itiyor ya da sadece konuyu öne çıkararak anlatımsal açıdan sıradan metinler ortaya koyuyor. Ayrıca bu şairler çok yüksek perdeden konuşmayı tercih ediyor. Sıcak, samimi bir anlatım yerine, soğuk, okuru dışlayan sadece ideolojik düşüncelere yer veren bir şiire yöneliyorlar. Bu yüzden insancıl bir sıcaklık, bir yumuşaklık kazanmıyor onların şiirleri.
Bu parçaya göre insancıl bir sıcaklığa sahip yazılar kaleme almanın yolu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sadece toplumsal konulardan söz etmek
B) Anlatımla anlatılanlar arasında içtenliğe dayalı bir bağ kurmak
C) Eleştirmenlerin yapıt konusundaki yönlendirmelerini dikkate almak
D) Toplumun gelenek yapısını önceleyerek yapıt vermek
E) Herkesin anlayabileceği sade bir dil kullanmak
33. Sanatçı, roman yazarlığının yanında aynı zamanda usta bir absürd oyun yazarı ve şairdir de. Oyunlarında ölüm korkusunu şiirsel bir dille ele almıştır. O, öne sürdüğü düşüncelerde derinlik arayan bir yazardır. Ancak düşüncesini çoğu zaman doğrudan dile getirmez. Düşünceleri durağan ve teorik değil, dinamik ve yaşamsaldır. Edebiyat dünyasında öne çıkma düşüncesinde olmamış, bu yüzden eleştirmenlerce edebiyatın dipten gelen dalgası olarak nitelendirilmiştir.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yetkin bir yazar olduğu
B) Düşüncelerini yapıtlarının dokusunda erittiği
C) Hareketli bir düşünce dünyasının olduğu
D) Mizahi bir anlatımla toplumu ele aldığı
E) Edebiyatta arka planda görünmeyi yeğlediği
34. Vişne Bahçesi, Anton Çehov’un 1886 yılında yazdığı son ve en büyük oyunudur. Vişne bahçesi bir motiftir. Oyunun sonunda bahçedeki ağaçların kesilmesi, eski düzenin yerine yeni düzenin yerleşeceğini simgelemektedir. Çehov bu oyunda Çarlık Rusya’sının o dönemdeki sosyo-ekonomik ilişkileri ve değişimini ortaya koyar. Ayrıca yazar insanların artık sadece kendilerini düşündüklerini vurgulamaktadır. Çünkü bireyler karşı tarafı dinlemeden sadece kendi için önemli olan olaylardan bahseder. Bu da toplumun, insanların bir yabancılaşma sürecinden geçtiklerini göstermektedir.
Bu parçadan Vişne Bahçesi’yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?
A) Yazarının ideolojik bir yaklaşımla kendi düşüncelerini ele aldığı
B) Toplumsal sorunlar için çözüm önerileri sunulduğu
C) Sembolik özelliklerle sosyal tahlillere yer verildiği
D) Yazarın yaşamından izler taşıdığı
E) Bütünüyle nesnel bir anlatımın kullanıldığı
35. (I) Güzel şiir yazma yeteneği, gökten zembille inmez ozana. (II) Bu, ancak daha önceki klasik yapıtları özümseyerek, yüreğinin sesini onlarınkiyle birleştirerek elde edilebilir. (III) Böylece ozan, klasik ozanların etkisinde şiirlerini ortaya koymaya başlar. (IV) Hemen tüm şairlerin ozanlık serüveninde onu şiire yönlendirenlerin payı yadsınamaz. (V) Bu etkileşim onu daha özgün, daha derin şiire götürür. (VI) Zamanla, klasikler onu yetkin bir ozan haline getirir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
36. Bu eleştirmenimiz, edebiyatımızdaki alışılmış yargıları değiştirmiştir. Yazı diline konuşma dilinin akıcılığını kazandırmış, eleştiri yaparken karşılaştığı zorlukların hiçbiri onu bu anlayışından vazgeçirememiştir. Edebiyat yapıtına bilimsel bir anlayışla yaklaşmanın yanlışlığına inandığı için yargılarının her an değişebileceğini söylemiştir. Eleştirmenlerin, sanatın her alanıyla ilgili bilgi birikimine sahip olmaya çalışması gerektiği düşüncesi yazınımıza onunla yerleşmiştir.
Bu parçada söz konusu eleştirmenle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yazın dünyamızda bazı kalıplaşmış düşünceleri ortadan kaldırdığına
B) Konuşma dilinin sürükleyiciliğini yazı diline aktardığına
C) Çağdaşı eleştirmenlerin görüşlerini dikkate aldığına
D) Yazınsal yapıtları değerlendirirken yaşadığı sıkıntılardan yılmadığına
E) Yapıtlarla ilgili kesin yargılarda bulunmaktan kaçındığına
37. Yazarın son romanı, olay örgüsü bakımından onun en çok eleştirilen yapıtlarından biridir. Bu yapıtında olaylardan ziyade kendi fikirlerini romandaki bazı karakterlere yükleyerek insanların nasıl davranmalarını gerektiğini anlatmaya çalışmış ve gençleri kendi düşüncesi doğrultusunda yönlendirmeyi amaçlamış. Yapıt biçem olarak kendi yazıldığı dönemdeki yapıtlardan oldukça farklıdır. Yazar bu yapıtında son derece basit, doğal söyleyişlerin yer aldığı bir dil kullanmıştır.
Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Kurgu yönüyle eleştirildiği
B) Öğretici bir anlayışla kaleme alındığı
C) Açık, sade bir dili olduğu
D) Yazarının en çok bilinen yapıtı olduğu
E) Anlatımı yönüyle yazıldığı dönemdeki yapıtlardan ayrıldığı
38. Yüzyılımızın, en önemli toplumcu gerçekçilerinden biri olarak nitelendirilen sanatçının ironi ve mizah unsurlarını göz ardı etmediği bu yapıtında uzun ve kısa öykülerinden seçmeler yer alıyor Özellikle yazarın, Meksika’da yaşadığı dönem ve ikinci Dünya Savaşı yılları tüm gerçekliği ile yer alıyor yapıtta. İnanılmaz bir yoğunlukta çalışan yazarın öykülerini çok geniş kitleler beğenerek okuyor. Sosyal bir sorumluluk taşıdığına inanan sanatçı, yapıtlarında toplumun yararını gözetmiş ve didaktik öğelerin belirgin olduğu öyküler ortaya koymuştur.
Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yazarın bireysel bir sanat anlayışı yerine sosyal bir sanat anlayışını benimsediği
B) Yazdıklarının gülmeceye dayalı yönlerinin olduğu
C) Belli bir kitleye seslenmeye çalışmadığı
D) Okurların beklentileri doğrultusunda yapıtlar ortaya koyduğu
E) Yapıtlarını öğretici bir yaklaşımla ele aldığı
39. Cemal Süreya, şiirlerindeki şekil, içerik ve anlatım özellikleri ile İkinci Yeni şiirine katıldı. Bu akımın önde gelen şairlerinden biri oldu. Çeşitli mülakatlarında ve dergi yazılarında toplum ve edebiyat geleneğini eleştirmiş, çarpıklıkları anlatmaktan çekinmemiştir. Kendine özgü söyleyiş biçimi ve şaşırtıcı buluşlarıyla, zengin kültürel alt yapısı ile, duyarlı, çarpıcı, yoğun, imgeleriyle ikinci Yeni şiirinin en başarılı örneklerini vermiştir. Ahenkli bir şiir dili vardır. Canlı halk dilini kullanması, onu okuyucuya yaklaştırır. Üslubundaki mizah ve alay, ona ayrı bir özellik kazandırmaktadır.
Bu parçada Cemal Süreya’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yalnızca şiir türünde yapıt ortaya koyduğuna
B) Önemli bir kültürel birikimi olduğuna
C) Az sözle çok şey anlatma ilkesine bağlı olduğuna
D) Şiirlerinde günlük konuşma diline yer verdiğine
E) Süregelen sosyal, yazınsal değerleri sorguladığına
40. Valery, bir yazısında, “Bir şairin özgünlüğe ulaştığını okura göstermek için değişik biçim denemelerine girmesini kabullenemiyorum.” diyor. Bunca yıllık şiir uğraşımda böyle bir yanlışa düşmemiş bir şair olarak, bu sözün doğruluğu ve haklılığı benim için gerçektir. Çünkü bence de özgünlük sadece şekilde olmamalıdır, şiirin özünde olmalıdır. Çünkü değişik bir tat sunmak için daha önce verdiğiniz suyu birisine değişik bir kapla verirseniz o kişinin sunulan sudan farklı bir tat almasını sağlayamazsınız.
Bu parçada altı çizili bölümden hareketle şair, şiir anlayışıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
A) Şiirde içeriğin hiçbir öneminin olmadığını
B) Şiirin toplumun beklentilerini karşılaması gerektiğini
C) Benzersiz şiir yazmak için salt söyleyişte değil, içerikte de değişim yapmak gerektiğini
D) Özgün şiirlerin hiçbir sanatçı tarafından taklit edilemez bir yapıda olduğunu
E) Yetkin şairlerin şiir konusunda birbirinden ayrılan görüşler ortaya koyduklarını
CEVAPLAR
|
1 |
C |
9 |
D |
17 |
E |
25 |
A |
33 |
D |
|
2 |
B |
10 |
E |
18 |
C |
26 |
B |
34 |
C |
|
3 |
D |
11 |
D |
19 |
B |
27 |
B |
35 |
C |
|
4 |
A |
12 |
E |
20 |
D |
28 |
E |
36 |
C |
|
5 |
C |
13 |
A |
21 |
E |
29 |
E |
37 |
D |
|
6 |
E |
14 |
A |
22 |
A |
30 |
C |
38 |
D |
|
7 |
E |
15 |
D |
23 |
A |
31 |
C |
39 |
A |
|
8 |
C |
16 |
E |
24 |
C |
32 |
B |
40 |
C |
]]>
1. Edebiyatın neredeyse her dalında ürün vermiş bir yazardı o. Ama sanırım, onu son romanı yarınlara taşıyacak.
Bu cümlede geçen “yarınlara taşımak” sözüyle sözü edilen yazarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kalıcılığı sağlamak
B) Çok okunur olmak
C) Eserlerinde topluma ayna tutmak
D) Sıradanlığın sınırlarını aşmak
E) İleriyi görebilmek
2. Renk ve desenlerin düğüm düğüm sıralandığı kilimler, görmüş geçirmiş bir Anadolu bilgesi gibi sessizce duruyordu bir kenarda.
Bu cümlede geçen “görmüş geçirmiş’ sözü aşağıdaki niteliklerden hangisini belirtmek için kullanılmıştır?
A) Duyarlılık B) Deneyimlilik
C) Tarihsellik D) Çağdaşlık
E) Evrensellik
3. Güzel dilimiz Türkçe, bir yandan fakirleşiyor. öte taraftan zenginleşiyor; eski kelimeler kullanımdan düşerken yeni sözcükler türetiliyor.
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerin arasındaki anlam ilişkisine uygun sözcükler aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Televizyonlarda yayınlanan tartışmalar, ne yazık ki bir kısır döngünün etrafında şekilleniyor.
B) Teknolojik gelişmelerin zirveye ulaştığı günümüzde mutsuz insanların sayısı her geçen gün artıyor.
C) Gençlerin önünü açmak; onlara yön vermek değil, yeri geldiğinde yol göstermektir.
D) İlk dönem şiirlerinde kapalı bir anlatım kullanan şair, olgunluk döneminde açık bir söyleyişi tercih ediyor.
E) Dağınık düşünceli olduğu zaman yazmaz; odasına kapanır, kendini okumaya verirdi.
4. Yazarın öykülerindeki dil ve anlatım, her geçen gün özgünleşiyor, onun sesini daha güçlü yansıtıyordu.
Bu cümledeki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Başından geçen olayları hiç aksatmadan, günü gününe not ediyordu.
B) Çocuğun sağlığı günden güne daha da iyiye gidiyordu.
C) Gün aşırı toplanıp sanat ve edebiyat sohbetleri yapıyorlar.
D) Önemsiz görünen bu eksikler, ileride bir gün karşımıza büyük bir sorun olarak çıkabilir.
E) İstikrarsız bir başarı grafiğine sahip olan bu çocukların, bir günü bir gününü tutmuyordu.
5. Edebiyatta kuşaklar arası süreklilik yalnızca yapıtlar üzerine değil, aynı zamanda yazarların, eleştirmenlerin birbirleri hakkında kaleme aldıklarıyla da sağlanabilir.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Nesiller boyu okunacak yapıtlar ortaya koymak için sanatçıların ortak hareket etmesi gerekir.
B) Edebiyatçıların, toplumu derinden etkileyecek yapıtlar kaleme almasında, eleştirmenlerin çok büyük katkısı olduğu unutulmamalıdır.
C) Geçmişle gelecek arasında bağlantı kuran edebiyatla ilgili yeteri kadar araştırma yapılmaması, genç kuşakları edebiyattan soğutmaktadır.
D) Edebiyat, geçmiş ve gelecek nesiller arasındaki devamlılığını sadece sanat ürünleriyle değil, sanatçıların birbirleriyle ilgili yazdıklarıyla da gösterir.
E) Eleştirmenlerin, yazarlarla ilgili önyargısız yazılar yazmaları, edebiyatın gelecek kuşaklara aktarılmasında tek unsurdur.
6. (I) Şimdiye kadar pek çok hikâye yazdım ve bunların bazılarını yayımladım. (II) Bu arada romana yöneldim ve birkaç roman yazdım. (III) Biliyorsunuz ki bir roman yazmak yaklaşık dört beş yılınızı alıyor. (IV) Doğrusunu söylemek gerekirse, fırsatım olsa bile şiir yazmayı düşünmüyorum. (V) Ama hikâyeden asla vazgeçemem, çünkü ben iyi şiir yazamıyorum.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde neden – sonuç ilişkisi söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. (I) Yazın yaşamım elli yılı buldu. (II) Bu yaşamımın büyük bir bölümünü dünya görüşümü paylaşanlar için yazma gayreti içinde geçirdim. (III) Geçen hafta “Kısa Pantolonlu Sevda” adlı öykü kitabımı imzalamak için İstanbul Kitap Fuarı’na gitmiştim. (IV) Bu kitabımı imzalarken şimdiye kadar okuyucu ayrımı yaparak yazdığımı ve tek taraflı düşündüğümü fark ettim. (V) Bu fuarda, okurların yazar ayrımı yapmadığına tanık olmaktan da ayrıca mutluluk duydum.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden yazarın, yaptığı bir davranışı yanlış bulduğu çıkarılabilir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. (I) Şiir, onsuz olamadığımız, yazmaya çok heves edip de çok az okuduğumuz bir edebiyat türüdür. (II) Şiiri bu kadar az okumamıza karşın bazı şairlerin, şiir okumaya çalışan şiirseverlere burun kıvırdıkları da bir gerçek. (III) Oysa şiire hayatını adamış şairler, şiir yazmanın yanı sıra, şiiri okutmak için de çabalasa… (IV) Ancak bu şekilde bir şiir okuyucu kitlesinin oluşacağını düşünüyorum. (V) Yoksa nitelikli bir şiir okurunun oluşmasını daha çok bekleriz.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde beklenti söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. Bir insan, hangi limana ulaşmak istediğini biliyorsa, onun için her rüzgâr uygundur.
Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleyle aynı doğrultudadır?
A) Planlı çalışmak, insanı hedefine daha hızlı ulaştırır.
B) Başarı için sadece hedef belirlemek yetmez.
C) Çalışan her insan, plansız da olsa istediği başarıya ulaşabilir.
D) Başarı, çalışan insanların en doğal hakkıdır.
E) Belli bir hedefi olanların başarılı olması çok kolaydır.
10. (I) Pertev Naili Boratav’ın Nasrettin Hoca kitabı bir bilim adamının olduğu kadar, bir kültürün de yayınevi yöneticilerinin yorumlarına bırakılamayacak kadar değerli bir ürünüdür. (II) Kültür Bakanlığı bu dev yapıtı hemen yayımlamalı (III) Türkiye’nin bütün kitaplıklarına dağıtarak korumaya alınmalı diye düşünüyorum. (IV) Arkasından da başta Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça olmak üzere, bütün dünya dillerine çevrilmesine aracı olunmalı, olanak sağlanmalıdır. (V) Pertev Naili Boratav gibi bir bilim adamının Nasreddin Hoca gibi bir konuya verdiği emeği değerlendirmek, bence, ulusal bir sorumluluktur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde öneride bulunulmuştur?
A) I., II. ve III. B) II., III. ve IV.
C) II., III. ve V. D) III., IV. ve V.
E) I., IV. ve V
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde arasına sözcük ya da sözcükler girmiş bir ad tamlaması vardır?
A) Otobüsün bu durağa saat kaçta geleceğini kimse bilmiyor.
B) Otobüsteki yolcuların çoğu birbirlerini tanıyorlardı sanki.
C) Evin geniş ve bakımlı bir bahçesinin olduğunu söylememişti.
D) Saatler süren bir yolculuktan sonra nihayet kent merkezine ulaştık.
E) Onun bu kadar aceleci bir insan olduğunu tahmin etmemiştim.
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylı tümleç, açıklayıcısıyla birlikte verilmiştir?
A) Sen gelirsen, emin ol, maçı kazanırız.
B) Ali Bey, Ömer’in amcası, bizi özlemiş.
C) Antalya’ya, sevdiği şehre, gidecek.
D) Hiç kimse, bu şartlarda, bu iş yerinde çalışmak istemez.
E) Erdemi, en sevdiği torununu, Şanlı Urfa’ya götürecek.
13. Karamsarlar başarısızlığın doksan dokuz nedenini sayarken iyimserler epey yol almış.
Bu cümle ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) “Karamsarlar” sözcüğü adlaşmış sıfattır.
B) Bileşik yapılı bir cümledir.
C) “yol almış” yüklemi anlamca kaynaşmış bileşik fiildir.
D) “sayarken” sözcüğü sıfat-fiildir.
E) “başarısızlığın” sözcüğü soyut anlamlı, türemiş bir sözcüktür.
14. Aşağıdaki cümlelerden hangisi, özne – yüklem ilişkisi bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Zafer Bayramı tüm yurtta coşkuyla kutlandı.
B) Olimpiyatlarda madalya kazanan öğrenciler hava limanında çiçeklerle karşılandı.
C) Evin bütün odaları güzelce temizlendi.
D) Sporculardan biri sahanın kenarında koşarken sakatlandı.
E) Dünkü gösteri sırasında birçok iş yeri yağmalandı.
15. Konuşurken ve yazarken dili hep yeni baştan biçimlendiririz.
Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Yüklem türemiş bir fiildir.
B) Birden çok zarf tümleci vardır.
C) Bileşik yapılı bir cümledir.
D) Kurallı bir cümledir.
E) Yüklem ikinci çoğul kişiye göre çekimlenmiştir.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcükte hem ünsüz yumuşaması hem ünlü daralması vardır?
A) O şimdi bir kır kahvesinde çayını yudumluyordum.
B) Deniz kenarındaki balıkçı lokantalarından birine gidiyoruz.
C) İki tarafı ağaçlıklı yol, yaklaşık beş kilometre sürüyordu.
D) Sabahleyin okula onu babası götürüyordu.
E) Kentin ortasından gür bir ırmak akıyordu.
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) Eserlerini, toplumuyla içice, gönül gönüle olanların hikayeleriyle süslüyordu.
B) O, şiirlerinde millet olarak yaşadığımız sorunları dile getiriyordu.
C) Dilimizde nitelikli şairlerin güzel mısraları yeniden yer etmelidir.
D) Güçlü şairlerin şiirleri, gönül telimizi titretir.
E) Şairin beyitleri üzerinde düşünüp içimizde kandiller yakabiliriz.
18. Hep şunu söylüyorum ( ) İbrahim Müteferrika’nın matbaasına karşı çıkabilir miydiniz ( ) Günümüzde de matbaa medyadır, teknolojidir ( ) Bunlara karşı çıkmak mümkün değil. Önemli olan bunlara karşı çıkmak değil ( ) bunları doğru kullanmaktır.
Bu parçada ayraçlarla ( ) gösterilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (:) (;) (.) (,) B) (.) (:) (;) (!)
C) (,) (!) (.) (,) D) (.) (…) (.) (.)
E) (:) (?) (.) (,)
19. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Sözlük okumayı çok sevdiğimden çantamda her zaman bir sözlük bulundururum.
B) O güne dek duymadığım, ilk defa karşılaştığım bir sözcüğün anlamını merak ettim.
C) Sözlüğün bir sayfasını rastgele çevirip oradaki sözcüklerin anlamını okumaya başladı.
D) Derli toplu bir sözlük hazırlamak, zengin bir birikim ve yıllar sürecek bir çaba gerektirir.
E) Günlük yaşamda kullanılmayan sözcüklerin anlamlarını eski sözlüklerde bulabilirsiniz.
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki “bütün” sözü gereksizdir?
A) Çocuklar bütün gün boyu yeşil alanda top oynadı.
B) Bu tür yapıtları bir bütün olarak değerlendirmelisiniz.
C) Sergideki bütün resimler satılmıştı.
D) Bu raftaki bütün kitaplar aynı yazara mı ait?
E) Yarım ekmek mi istiyordun bütün ekmek mi?
21. (I) Gözlem yeteneği olmadan şair doğayı çözemez ve onu kullanamaz. (II) Şiirde ilhama yol açan ve kullanılan sadece doğa değildir. (III) Yaşadıklarımız, gördüklerimiz ve hissettiklerimiz de şiire katkı sağlar; ama yazdıklarımızı şiir hâline sokan, bunları anlatırken kullandığımız teknikler, kelimeler arasında oluşturduğumuz oyunlar ve edebî dile hakimiyetimizdir. (IV) Şiirdeki öğeleri önem durumuna göre sıralarsak, ilk sırayı “ses”, ikinci sırayı “anlam” alır. (V) İkisinin uygun bir biçim içinde bir araya gelişi şiirde, güzel nağmeler ve derin bir anlam oluşmasını sağlar. (VI) Anlamı güzel olan bir şiirin sesi de güzel olmalıdır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümle ile başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
22. Yolculuklarım sırasında hiç tanımadığım insanlarla sohbet etmeye bayılırım. Her gün gördüğüm kimselerle konuşmaktan daha iyi değil mi? Tanıdıklarla konuşacağımız günden güne azalıyor, birbirimize hep o bildiklerimizi söylemekten usanıyoruz. Tanımadıklarımızla bilmediğimiz konular üzerinde konuşalım, yeni yeni şeyler öğrenir, bilgimizi çoğaltırız.
Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisine açıklık getirmektedir?
A) insanın niçin yeni şeyler öğrenmeye ihtiyaç duyduğuna
B) Bilgisini artırmayı niçin istediğine
C) Hiç tanımadığı insanlarla konuşmaktan niçin hoşlandığına
D) Tanıdıklarla konuşmanın insana neler kazandıracağına
E) Hayatın zevkli hâle gelmesinin nasıl sağlanacağına
23. Türkiye’de aydın denince daha çok benim algıladığımın dışında bir kesim anlaşılıyor. Aydın kavramıyla, sanatla hiç uzak yakın ilgisi bulunmayan, tüccarlık, ses icracılığı, sadece şehirde yaşıyor olmak gibi sınırları pek de belirgin olmayan, kaypak bir zemin üzerinde yürüyen hemen herkesi ifade ediyoruz. Oysa aydın olmak, beraberinde seçkinliği, bu seçkinliği hak etmek için de pek çok sıkıntıyı çekiyor olmayı birlikte getirmiş olmalı diye düşünüyorum.
Bu parçanın bütününde yazar aşağıdakilerden hangisinin üzerinde durmaktadır?
A) Ses icracılarının sanatçı olarak değerlendirilemeyeceği
B) Aydın kavramının yanlış kişiler için kullanıldığı
C) Kentsel kültüre sahip olmayanların aydın olamayacağı
D) Sanat dünyası dışındaki kişilere aydın olarak bakmanın yanlış olduğu
E) Parasal yönden zengin olmanın kişiyi aydın sınıfına sokmadığı
24. Çevirisini yaptığım kimi yazarlar, beğenisine güvendiğim sanatçı arkadaşlarımın önerisiyle ötekileri kendim seçtim. Seçimimin özel bir amacı yoktu. Ama ben bu yazarların üslupları arasında önemli ayrımlar yakalamış, hepsini yazış özellikleriyle dilimize aktarmaya çalışmıştım. Para kazanmak için başladığım bir iş, sonunda yazarlığımın gelişmesine yardımcı oldu.
Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dünya çapında ün kazanmış yapıtları çevirdiğine
B) Özel bir amaca yönelik bir seçim yapmadığına
C) Çevirisini yaptığı yazarların üsluplarını aktarmaya özen gösterdiğine
D) Çeviriye para kazanmak amacıyla başladığına
E) Çevirdiği yazarların, kendi yazarlığını olumlu yönde etkilediğine
25. (I) Klasisizm akımında, önemli olan, konu değil, konunun işleniş biçimidir. (II) Bu akımdan etkilenen sanatçılar, eserlerinde konunun yeniliği yerine, biçim mükemmelliğini esas almışlardır. (III) Çok basit konuları bile çok titiz bir üslupla ve işlenmiş bir dille anlatmışlardır. (IV) Klasisizm akımına bağlı sanatçılar için önemli olan, insanda var olanın ve insana yaraşır olanın ön plana çıkarılmasıdır. (V) Bu titizlikleri sayesinde hem bayağılığa düşmekten kurtulmuşlar, hem bütün insanlara hitap eden eserler vermişlerdir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi parçanın anlam bütünlüğünü bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E)V.
26. Konuyu pek önemsemediğimi söylemeliyim. Kuşkusuz, öncelikle anlatımdır benim ciddiye aldığım. Hikayeci, dili şairlerden de çok daha bir hünerle kullanma zorunluğu duymalıdır. Üstelik, şiir okuruna tanınan kişisel imgelem gücü, hikâyeye tanınmamıştır. Dili size özgüleştirerek kullanırsanız, gerisini getirirsiniz.
Bu parçaya göre yazar, öyküde aşağıdakilerden hangisine önem vermektedir?
A) Dili kullanma becerisine
B) İmgelerin özgünlüğüne
C) Anlatımda şiirselliğin yakalanmasına
D) Konu seçimindeki titizliğe
E) Yalınlık ve doğallığa
27. Bana yazılarımda çok sayıda Osmanlıca kelime kullandığımı söylüyorlar. Doğru. Bunun üç sebebi var. Birincisi benim İstanbul’da bulunduğum, gezip dolaştığım yıllarda bu kelimeler kullanılıyordu ve ben bu kelimelerle Türkçeyi öğrendim. İkincisi, Türkçedeki Osmanlıca kelimeler benim zevkime daha uygun, kulağıma daha hoş geliyor. Üçüncüsüne gelince, bana göre, bazı öz Türkçe kelimeler Osmanlıcasının tam karşılığı değil. Çok ince farklar var.
Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisine açıklık getirmektedir?
A) Niçin modern Türkçeyi çok iyi bilmediğine
B) Niçin yazılarında Osmanlıca sözcükler kullandığına
C) Yazılarında kullandığı sözcükleri seçerken nelere dikkat ettiğine
D) Türkçenin sadeleştirilmesine niçin karşı olduğuna
E) Öztürkçe sözcükler türetilirken nelere dikkat edilmesi gerektiğine
28. Bizde bugüne kadar sanatta yenilik adına yapılanlar sanatçıların saf değiştirmesi şeklinde olmuştur. Sırtını bir zümreye dayayan sanatçılar, bu zümrelerden vazgeçip başka zümrelere yanaşınca bunun adına “yenilik” denmiştir. Bunun yanında sanatın üstün anlamından, sanatçının üstün insan olma vasfından uzaklaşmasını, sanatta yenilik diye göstermişlerdir. Ancak sanatta yenilik, üstün bir duyuş ve düşünüşe bağlıdır. Bunu yapan sanatçı da ortalama bir insan değil, üstün vasıflı insandır. Sanatçı, sonu gelmez bir yolun gönüllü yolcusudur. Bu yolun labirent gibi karmaşık, dikenli, dar bölümleri elbette olacaktır. Sanatçı bu yollardan geçebildiği oranda yeni kalır.
Bu paragrafa en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Sanatın Önemi
B) Yeni Anlatım Teknikleri
C) Sanatçının Doğaya Bakışı
D) Sanat ve Yenilik
E) Sanatçının Anlatım Gücü
29. Bir gün ziyaretçilerden biri, tezgahın başında bizimle çene çalan Edip Cansever’e baktı uzun uzun. Sanırım “Bir yerlerden gözüm ısırıyor. diye düşündü. Döndü, sergiyi dolaştı. Edip’in fotoğrafının önünde durdu. Fotoğrafa baktı. Başını çevirdi, Edip’e baktı. Sonra Edip’in son şiir kitabını, Petrol’ü aldı. Yanımıza geldi. Edip’e kitabını imzalattı. Gitti. Bir süre sonra, alı al moru mor, döndü. Kitabı bize uzattı. “Affedersiniz” dedi. “Bu kitabı değiştirebilir miyim? Ben bunu petrol hakkında bir kitap sanmıştım. Meğer hikâyeymiş!”
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Açıklama B) Betimleme
C) Öyküleme D) Tartışma
E) Karşılaştırma
30. Van Gogh’un düşünceleri beni etrafıma yöneltmişti. Bakıyordum… Evet, yalnızca bakıyordum. Yaşadıklarımızın her bir ayrıntısında öyküyü görüyordum. Öykü, hayatın içindeydi. Ayrıntılarda saklı kalandı, dilsizleşenin dile gelişiydi, susuzluğun yeşerişiydi, içimizdeki ıssızlığın sesiydi… Çözemeyip göremediklerimizi tanımlıyor; yer yer betimleyip anlatıyordu bize.
Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden söz etmektedir?
A) Öyküde ele alınabilecek konulardan
B) Öykünün, kendisine neler çağrıştırdığından
C) Öyküyle gerçek yaşam arasındaki ilgiden
D) Betimlemenin öyküdeki yerinden
E) Van Gogh’un kendisi üzerindeki etkilerinden
31. — Otomobil kullanmanın kendine ve başkalarına zarar getireceği, reflekslerin yetersiz kaldığı bir yaş mutlaka vardır. Tıpkı politikayı bırakmanın ve başkalarına akıl satmamanın da bir yaşı olması gerektiği gibi. Önemli olan bırakılması gerekeni zamanında fark etmek ve derhal bırakmaktır.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Herkesin her işi mükemmel yapması beklenemez.
B) Araç kullanmanın özel bir yetenek gerektirdiği ortada.
C) Her işi tadında bırakmayı bilmek gerekiyor.
D) Kişinin yaşlandığını kabul etmemesi birçok olumsuz olaya davet çıkarıyor.
E) İnsanlar yaşlandıkça kimi zevklerini terk etmek zorunda kalıyor.
32. Amazon Havzası, 2020’ye kadar barındırdığı türlerin beşte birini kaybedecek. Ama bu dev havza içinde küçük ve uzak bir köşe, Ekvador’daki Kapawi bölgesi, kendini yıkımdan korumaya çalışıyor. Amazon Havzası’nın en dokunulmamış köşelerinden birisi bu bölge. Bu alan adını kıvrıla kıvrıla akan ve Amazon’un kollarından Pastaza’ya dökülen Kapawi Nehri’nden alıyor. Burası biyolojik çeşitlilik açısından Amazon Havzası’nın en el değmemiş ormanlarına sahip.
Bu parçadan, Kapawi bölgesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) El değmemiş bölgelerden biri olduğu
B) Adını, içinden geçen bir nehirden aldığı
C) Zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip olduğu
D) Zengin ormanlara sahip olduğu
E) Amazon Havzası’nın en yüksek yeri olduğu
33. Her gün yazı yazmak gibi inanılmaz bir görevi üstlenmiş olan köşe yazarları, zaman zaman kendi kendilerine sorular sorarlar. Bu soruların en önemlisi şudur: — Siyaset mi, gündelik yaşam mı, edebiyat ve sanat mı, uluslararası ilişkiler mi? Hangisi daha önemli? Bu soruya şöyle bir cevap verildiğini duymak da olasıdır: “Gerçeği yaz, yalnızca gerçeği!”
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?
A) Nasıl yazmalı? B) Ne yazmalı?
C) Niçin yazmalı? D) Ne kadar yazmalı?
E) Ne zaman yazmalı?
34. İlk yazdıklarını kimse ciddiye almamıştı. Sıradan, eli kalem tutan her kişinin yazabileceği türden şeylerdi yazıları. Ama o yılmadı hatta bu olumsuz tavırları görmezden geldi. Kendisine yapılan eleştirileri yakından takip etti. O eleştirilerden alması gereken dersleri alarak, yazılarını geliştirerek yazmaya devam etti. Sonunda istediği noktaya geldi. Artık kimse onu küçümseyemiyor, yazdıklarını görmezden gelemiyor.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir dönem umutsuzluğa kapıldığı
B) Eleştirilerden olumsuz etkilendiği
C) Yalnız bir tür üzerine odaklandığı
D) Kendini geliştirerek başarıya ulaştığı
E) Yazdıklarından bazılarını kitaplarına almadığı
35. İçimden geldiği için yazıyorum! Başkaları gibi normal bir iş yapamadığım için yazıyorum. Benim yazdığım gibi kitaplar yazılsın da okuyayım diye yazıyorum. Bir odada bütün gün oturup yazmak çok hoşuma gittiği için yazıyorum. Ben, ötekiler. hepimiz, bizler İstanbul’da, Türkiye’de nasıl bir hayat yaşadık, yaşıyoruz, bütün dünya bilsin diye yazıyorum. Kâğıdın, kalemin, mürekkebin kokusunu sevdiğim için yazıyorum. Roman sanatına her şeyden çok inandığım için yazıyorum.
Bu parçada anlatılanlar aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Neden yalnız şiir yazıyorsunuz?
B) Yazılarınızı hangi ortamlarda yazıyorsunuz?
C) Niçin yazıyorsunuz?
D) Niçin diğer yazlardan daha çok yazıyorsunuz?
E) Yazılarınızı günün hangi dilimlerinde yazıyorsunuz?
36. Türkiye’de çok sayıda samimi roman okuru var. Bir yapıtın niteliğini başkalarının ne dediği üzerinden değil, doğrudan doğruya gidip o eseri okuyarak ölçen, kitaba odaklı, kitaplara sevdalı bir kesim. Yani —. Bu kitle hakkında yaşça ya da sınıfça bir genelleme yapmak zor. Onlar son derece genç de olabiliyorlar. Üniversite ya da lise öğrencisi: çoluk çocuğu evlendirdikten sonra kendini kitaplara vermiş bir emekli öğretmen ya da ev hanımı da olabiliyorlar.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) neyi niçin okuduğunun bilincinde bir kitle
B) eleştirmenlerin etkisiyle kitap seçen okurlar
C) eline hemen her gün yeni bir kitap alan insanlar
D) okudukları üzerine düşünce geliştirmeyen bir kesim
E) okuduklarının sayı bakımından çok olmasını önemseyenler
37. Anlaşılmaz metinlerini “Benim yazdıklarımı herkes anlayamaz zaten.” diyerek yücelten yazara inanır okur nedense. Oysa bu bir laf ebeliğidir ve ukalalılıkla yanıtlanabilir: Herkesin anlayamadığı edebî metinler, termodinamik yasalarını bilmeyen hiç kimsenin kullanamadığı bir araba kadar komiktir. Saatlerce kıvranıp arabayı yarım metre götürmeyi başaramayan insanlar, mucidin termodinamik yasalarına hâkimiyetini överler. Ama asıl, amaca hizmet etmeyen bir aracın niçin üretildiğini yargılamak gerekmez mi?
Bu parçaya göre yazar, bir yapıtın aşağıdakilerden hangisine uygun olmasını gerekli görmektedir?
A) Okurun kültür düzeyine uygun bir nitelikte olmasını
B) Gündelik sözcüklerle kurulmuş özgün bir söyleyişinin olmasını
C) Okur tarafından anlaşılabilir ve yararlanılabilir nitelikte olmasını
D) Okurun hayal dünyasını zenginleştirmesini
E) Okura o güne dek farkında olmadığı güzellikleri tattırmasını
38. Düş ve fantezi öyküde bir şeydir; ama her şey değildir. Başka şeylerle bir arada olunca anlamlanır bunlar. Genç öykücüler düş ve fanteziyi öne çıkarıyor; ancak insanı göz ardı ediyor. İnsani boyut yok yapıtlarında. Bu da kimliksiz, renksiz kılıyor onları. Ait oldukları yeri göremiyorsunuz. Kimliksiz bir öykücünün ister yerel ister evrensel düzeyde olsun, kendine yer açması mümkün görünmüyor.
Bu parçada genç öykücüler aşağıdakilerin hangisinden dolayı eleştirilmektedir?
A) Düş ve fanteziyi öne çıkarıp, insanı ve içinde bulunduğu çevreyi göz ardı etmelerinden
B) Gerçek yaşamdan seçtiklerini düş dünyalarında yeterince yoğuramadıklarından
C) Evrensel değerleri içselleştirmeye yanaşmadıklarından
D) Geçmişteki öykü geleneğine sırt çevirmelerinden
E) İnsanın bireysel yönüne eğilip toplumsal yönünü arka plana itmelerinden
39. Nereden geldiyse geldi, yerleşti dilime: Birkaç gündür “tutku” sözcüğüyle yatıp kalkıyorum. Çok olur bu bende. Bir sabah uyanırım, bir sözcük bitmiş dilimde, bütün hayalimi sarmış. Hiç durmaz, söyletir de söyletir kendini; kurtulabilene aşkolsun! Kovsan gitmez, unutmak istesen unutulmaz. Ne zaman ki alacağını alır, bir şiire ya da yazıya konu olur; sonra nasıl geldiyse öyle, sessizce kaybolur gider.
Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisini vurgulamaktadır?
A) Yazı yazmak için özellikle sabah vakitlerini seçtiğini
B) Şiir ve yazılarının uzun bir hazırlık döneminden geçtiğini
C) Etkisi altına girdiği sözcükten, onu bir yapıta konu etmeden kurtulamadığını
D) Kimi sözcüklerin kendisinde şiirsel çağrışımlar uyandırdığını
E) İçindeki ruhsal sıkıntılardan, ancak bir yapıt ortaya koyarak kurtulduğunu
40. —. Kendi halkına, kendi geçmişine, kendi tarihine, bu genellemelerle bakar. Bütün bunları da nesnellik adına yapar. Genellemeyi sever; çünkü yetersizliğini, eksikliğini yaptığı genellemelerle gidermekten hoşlanır. En can alıcı konularda bile araştırma gereği duymadan genel hükümler verir.
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Aydın kimliği kazanmanın yolu bilimle içli dışlı olmaktan geçer
B) Aydın görünen insanların çoğu öncelikle kendi halkını iter
C) Toplumu aydınlatmakla görevli kişi, öncelikle toplumu tanımalıdır
D) Aydınlar oldum olası her konuda genelleme yoluna gider
E) Aydınların hepsi genelleme yapmanın bilimsellikten uzak olduğunu bilir
CEVAPLAR
| 1-A | 2-B | 3-D | 4-B | 5-D | 6-E | 7-D | 8-C | 9-E | 10-E |
| 11-C | 12-G | 13-D | 14-D | 15-E | 16-A | 17-A | 18-E | 19-B | 20-A |
| 21-C | 22-C | 23-E | 24-A | 25-C | 26-A | 27-B | 28-D | 29-C | 30-E |
| 31-C | 32-E | 33-E | 34-D | 35-C | 36-A | 37-C | 38-A | 39-C | 40-D |
]]>
1. Öykünün nasıl gelişeceğini, nasıl sonuçlanacağını, değil oyuncular, yönetmenle senaryo yazarı bile bilmiyordu.
Aşağıdakilerin hangisinde “bırakın” sözcüğü bu cümledeki “değil” sözcüğüyle aynı anlamdadır?
A) Onu kendi haline bırakın, nasıl olsa çok geçmeden yanlışını anlar.
B) Çocuğun soruyu doğru cevaplayacağını bırakın bizi, öğretmenimiz dahi tahmin etmemişti.
C) Bırakın artık bu iddiaları da somut gerçekler üzerinde konuşalım.
D) Eşyalarınızı dolaplarınıza bırakın da yemeğe inin bakalım.
E) Asırlardır süren bu kısır döngüyü bırakın bir kenara, dünya değişti, en tartışılmaz konular bile tartışılıyor artık.
2. Polisiye romanlarıyla ünlenen romancı, yeni eserinde yaşanmış bir olayı bütün çıplaklığıyla gözler önüne serdi.
Altı çizili deyimin bu cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Kurtuluş Savaşı’nı anlatan birçok romanımız vardır.
B) Sabahları işe başlamadan önce gazetelere bir göz atardı.
C) Gözden kaçan küçük ayrıntılar, yerine göre çok önemli olabiliyor.
D) Ünlü eleştirmen sanatçıların bilinmeyen yönlerini açığa çıkardı.
E) Toplumda bazı insanlar göze batmamak için doğru bildiklerini yapmaya çekiniyor.
3. Ben yapıtlarımı pişirdiğim ateşin odunlarını, bizim olan ormanlardan taşıyorum. Çünkü bizim çok güzel değerlerimiz var ve bu değerleri dünyaya da tanıtmak bizim en büyük görevimizdir.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yapıtlarında her tür konuya yer vermek
B) Kendi kültürünün kaynaklarından beslenmek
C) Yapıtlarının konularını günlük yaşamdan seçmek
D) Evrensel değerleri özgün bir anlatımla vermek
E) Kişisel sorunlarını çekinmeden anlatmak
4. Geleneksel anlatı türlerinin kalıplaşmış bir yapısı vardır, bu da yaratıcılığı sınırlar. Aynı şeyleri dönüp dönüp tekrar etmek zorunda kalırız.
Bu parçada geçen “yaratıcılığı sınırlamak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yeni şeyler üretilmesine engel olmak
B) Geleneksel olanı öncelemeyi gerektirmek
C) Çağın gereklerine uyum sağlayamamak
D) Yeniliklerin dar bir alanda kalmasına engel olmak
E) Sanatçıyı az ve öz üretmeye mecbur etmek
5. Aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak verilen cümle, öznel bir nitelik taşır?
A) Bu kitabı kim yazmış?
B) Öğretmenimizin kaç çocuğu var?
C) Mesai saat kaçta başlıyor?
D) Okuduğum şiiri nasıl buldunuz?
E) Kardeşin hangi okulda okuyor?
6. I. Şair, her şeyden önce yaşadığı topluma, giderek tüm dünyaya karşı sorumludur.
II. Şair, sorumluklarını yerine getirmediği zaman toplumlar ve milletler arası sorunlar her geçen gün artar.
III.Şair, içinde bulunduğu toplumun ve bütün insanlığın sorunlarıyla ilgilenmek durumundadır.
IV. Ölmez eserleri, bağlı olduğu ulusa ve tüm insanlığa karşı sorumluluklarını yerine getiren şairler bırakabilmiştir.
V.Toplumların ve insanlığın huzurlu ya da huzursuz olmasında, şairlerin yazdığı şiirlerin önemli bir etkisi vardır.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve IV.
D) III. ve V E) IV. ve V.
7. (I) Sanat yayıncılığında en yaygın türün biyografi olduğu söylenebilir. (II) Sanatçıların yaşamöykülerini, yapıtları eşliğinde ele alan biyografiler, her zaman el altında tutulur. (III) Bir başvuru kaynağı olduğu gibi, sanat kitaplığının da demirbaş kitaplarıdır bunlar. (IV) Başka türler olmasa pek bir şey fark etmez, ama onlarsız bir sanat kitaplığı düşünülemez. (V) Hiç kuşku yok ki biyografilerin yazın dünyasında böylesine önemli bir yer tutmasında İtalyan yazar Vasari’nin çok büyük bir rolü vardır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde biyografilerde ne anlatıldığına yönelik bir bilgi verilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. (I) Balzac, roman sanatında gerçekçilik akımının kurucularındandır. (II) Gerçekliği ondan daha doğru yansıtanlar da vardır. (III) Ama o, gerçekçiliği şiirsel bir dille harmanlayıp metne incelikli bir biçimde yerleştirdiği için ötekilerden farklılaşır. (IV) Yaşadığı dönemin siyasal, ekonomik ve toplumsal sorunlarının birey üzerindeki etkilerini aktarır. (V) Zaman zaman eleştirilmesine rağmen, 20. yüzyıl estetikçilerine göre Balzac, edebî gerçekçiliğin en büyük yazarıdır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde Balzac’ın üslubuyla ilgili bilgi verilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. (I) Ülkemizde birçok aile, köy ile kent arasında g^ dip geliyor. (II) Çoğu ailenin bir ayağı her yönüyle kendilerine daha güzel gelen köyde, bir ayağı kentte. (III) Özellikle yaz aylarında kentten köye gidişin arttığı gözlemleniyor. (IV) Köye giden aileler, yaz sonunda köylerinden aldıkları yiyeceklerle kentin yolunu tutuyor. (V) Geride birbirinden güzel anıları ve en güzel doğa manzaralarını bırakarak…
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde öznellik söz konusudur?
A) I. ve IV B) II. ve IV. C) II. ve V.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
10. (I) Sanatçı, İkinci Dünya Savaşı’nın yergisel öyküleriyle ünlenir. (II) Öykülerinde gerçekleri çok yönlülük içinde, başarıyla dile getirir. (III) Bürokrasinin işleyişini anlatan başarılı ürünler verir. (IV) Gar Saati kitabı memurların çalışma düzenini, “adam-sendeciliği” yansıtan değişik bir yapıttır. (V) O, daima arayış içindeki öykücülerimizdendir. (VI) Aşk Üçgeni adlı yapıtında ruhsal çözümlemelere girişmesi, önceki ürünlerinden ayrılarak, arayış içindeliğini açık seçik kanıtlar. (VII) Yazarın, öykücülüğümüzde sağlam, oturmuş bir yeri vardır.
Bu parçada numaralamış cümlelerin hangileri kendinden önceki yargıyı örneklendirmiştir?
A) I. ve II. B) I. ve IV. C) II. ve VI.
D) IV. ve V. E) IV ve VI.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bileşik zamanla çekimlenmiş bir fiil kullanılmamıştır?
A) Günün ilk saatlerinde sahilde dolaşmak istedi?
B) Pazar günlerini roman okuyarak geçirecekmiş.
C) Yazarın yeni kitabı her yıl eylül ayında çıkardı.
D) Eskiden dedeler torunlarına masal anlatırmış.
E) Yola erken çıkarsa trafiğe takılmaz.
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayanı düşmüş bir ad tamlaması vardır?
A) Masanın üzerinde bir demet gül vardı.
B) Öğretmen sınıfa girince ayağa kalktık.
C) Haziran geldi, tatil hazırlıkları başladı.
D) Gelecek yıl da aynı köye gitmek istiyoruz.
E) Yazısı gerçekten çok güzeldi, ona özenirdik.
13. Öykülerim ve öykülerimde görülen kahramanlar, aslında aracıdan başka bir şey değildir.
Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Özne bir söz öbeğidir.
B) Hem yapım hem çekim eki almış sözcüğe örnek gösterilebilir.
C) Yüklem ek eylemin geniş zaman kipiyle çekimlenmiştir.
D) İlgeç ve bağlaç kullanılmıştır.
E) Sıfat-fiile örnek gösterilebilir.
14. (I) Aile bireylerinin hep bir arada olduğu günler çok güzel geçer. (II) Büyükler küçüklere sürpriz hediyeler verir. (III) Küçükler büyüklerine saygı gösterir. (IV) Birlikte yenen yemeğin ardından herkes bahçede gezer. (V) Kısa bir gezinti sonrası bütün aile bireyleri çimlerin üzerine serilen kilimin üstüne oturup çay ve meyve suyu içer.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümledeki “çok” sözcüğü zarftır.
B) II. cümledeki “sürpriz” sözcüğü sıfattır.
C) III. cümledeki “küçükler” ve “büyükler” adlaşmış sıfattır.
D) IV. cümledeki “yenen” sözcüğü sıfat-fiildir.
E) V. cümledeki “gezinti” sözcüğü hem yapım hem çekim eki almıştır.
15. Aşağıdaki cümlelerin hangisi özne, nesne ve yüklemden oluşmaktadır?
A) Şairlerden başka kimse şiir kitabı okumuyor.
B) Genç yetenekler kendini geliştirmeye yanaşmıyor.
C) Öğrenciler araştırma yapmak için kütüphaneye gitmelidir.
D) Gençler kitapçıları sık sık ziyaret ediyor.
E) Yağmur başladığında çocuklar parkta oynuyordu.
16. Bütün yaz bu bahçeyi düzenlemek isteğiyle hayaller kuran Nuran etrafına bakındı.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) Yüklemine göre fiil cümlesidir.
B) Anlamca ve biçimce olumlu bir cümledir.
C) Yüklemi edilgen çatılı bir fiildir.
D) Öğe dizilişine göre kurallı bir cümledir.
E) Yapısına göre bileşik cümledir.
17. Adam, aracı uygun bir yere park etmişti.
Bu cümlede geçen altı çizili sözcükte görülen ses olayının özdeşi aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Bir bahar sabahı kendisine şehir merkezinde rastladım.
B) Araçları, caddenin iki kenarına sağlı sollu park etmişler.
C) Şimdi gidecek, üzerine en güzel elbiselerini giyecekti.
D) Bahar yalnız insanların değil, kuşların da aklını başından alır.
E) Tatlı tatlı öten keklik, diğerlerinin de buraya gelmesini sağlıyordu.
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kısa çizginin (-) kullanımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?
A) Ankara – İstanbul uçak seferleri sis nedeniyle iptal edildi.
B) Türkçe – Fransızca sözlük çalışması için son hazırlıklar yapılıyor.
C) Veli – okul – öğretmen ilişkisi öğrenci başarısını olumlu etkiler.
D) Birinci Dünya Savaşı 1914-1918 yılları arasında olmuştur.
E) Bilgi – sevgi ile donatılmış bireyler insanlığa yararlı olabilir.
19. (I) Hat sanatında kullanılan tahta kalem, ıhlamur veya gürgen ağaçından, istenen kalınlıkta yontularak yapılır. (II) Sap tarafı, parmaklar arasında rahatça tutmaya ve hareket ettirmeye elverişli olmalıdır. (III) Tahta kalemin birkaç türü vardır. (IV) Bir kısmının yanlız ortasında çatlağı bulunur. (V) Bir kısmında ise, çatlağın iki tarafından kalınlığa göre iki veya daha fazla yuvarlak delikler yer alır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazım yanlışı vardır?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) III. ve V.
D) I. ve IV. E) IV. ve V.
20. Öğleden sonra gazete binasına uğruyor ama kimseyi bulamıyor.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Tamlayan eksikliği
B) Gereksiz sözcük kullanılması
C) Dolaylı tümleç eksikliği
D) Özne – yüklem uyuşmazlığı
E) Anlamca çelişen sözcüklerin bir arada kullanılması
21. Hiç kimse televizyonun karşısından ayrılmadı, maçı büyük bir dikkatle izledi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?
A) Nesne eksikliğinden
B) Özne eksikliğinden
C) Dolaylı tümleç eksikliğinden
D) Sözcüğün yanlış yerde bulunmasından
E) Özneyle yüklem arasındaki çatı uyumsuzluğundan
22. Önerilerimde, öğütlerimde ve yol göstermede konuları enine boyuna incelerim; sonunda, nedenleri ve niçinleri, dayanakları ortaya koymaya çalışırım. Kısacası önerilerimde, öğütlerimde ve yol göstermelerimde öznel değil, nesnel yargılara ulaşırım. Kesinlikle uzun boylu düşünmeye gerek görmeden “iyi” ya da “kötü” ayrımı yapmam veya peşin fikirli olarak bastırmam.
Aşağıdakilerden hangisi böyle diyen bir yazarın özelliği değildir?
A) Çalışmalarında titiz olma
B) Bir sorunu nedenleriyle ortaya koyma
C) Yansız davranma
D) Kendine aşırı güven duyma
E) Önyargılı olmaktan kaçınma
23. Sporla edebiyat arasındaki dostluk bağları giderek gelişiyor. 1930’larda yayımlanmaya başlayan Olimpiyat, Top, Türkspor gibi dergilerle başlayan edebî çaba, “spor romanı”, “spor edebiyatı” kavramlarının gelişmesine öncülük etti. Bu süreç, Türk edebiyatının önemli sanatçılarının metinlerinde futbol üzerine kurulan edebî ve sosyolojik değerleri yansıtmasıyla hızlandı. Toplumları böylesine harekete geçirebilme potansiyeline sahip bir olgu, ülkemiz futbolunun son yıllardaki olağanüstü gelişimi ve ardından gelen büyük başarılarla kültür açısından da yazın dünyamızda önemli bir yer tutacak gibi gözüküyor.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
A) Sporun edebiyatla olan ilişkisinden
B) Spor dergilerinin öneminden
C) Türk futbolunun son yıllardaki gelişiminden
D) Futbolun edebiyat için öneminden
E) Sporun, toplumları harekete geçirebilme potansiyelinden
24. (I) Bu sanatçımızın öykülerinin hemen hepsinde yol ve yolculuk vardır. (II)Kahramanları türlü gerekçelerle yolculuk eder. (III)Çevreyi, doğayı, dış dünyayı onların gözünden aktarır bize. (IV) Hiç kuşku yok ki bu aktarımda kahramanların farklı kişilikleri, özgün bakışları hemen fark edilir. (V) İnsanlarıyla mimarisiyle yaşam biçimiyle sokaklar var okuduğum öykülerde (VI) O daracık sokaklar ki iki insan yürüdüğünde bir üçüncüsü geçemez. (VII)Kapılar, bu daracık sokaklara açılır ve sanki insanlar açılan bu kapılardan soluklanır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf kaçıncı cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
25. (I) O sevdiğimiz şiirleri okuyamaz olduk. (II) Ne zaman okumaya kalksak şarkıları aklımıza geldi. (III) Sevdiğimiz şiirlerin işgal edilmiş olduğunu gördük. (IV) Son dönemlerde çok güzel besteler yapıldı. (V) Hele ki televizyonlara, ellerinde sazla çıkan insanların, “Şimdi size son çıkacak kasetimden bir şarkı okuyacağım.” sözleri ardından, tutkunu olduğumuz dizeleri duyduğumuzda içimiz burkuldu. (VI) Hem o şiirden hem de şiiri besteleyenden soğuduk.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmuştur?
A) II. B) III. C) IV D) V. E) VI.
26. Bu sanatçımız, kitaplarında yazınsal türlerin büyüsünü duyumsatırken bir yandan da yazın dünyasında dolaştırıyor, çağına ayna tutuyor. Olayları, kişileri, toplumsal gerçeklikleri yansız bir tutumla aktarıyor kitaplarında. Bunu yaparken hiç kuşku yok ki sanatın kendine özgü yapısından, estetik anlayışından hiç mi hiç ödün vermiyor.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yapıtlarının sanatsal yönden kusurlu olduğu
B) Gerçekleri anlatırken sanat kaygı gütmediği
C) Sanatsal bir bakış açısıyla çağına tanıklık ettiği
D) Yapıtlarında gerçekleri kendince yeniden yorumladığı
E) Yapıtlarında okur kitlesinin isteklerine boyun eğmediği
27. Bir kere yaratıcı yazı biçimidir deneme. Bir yazarın kendini en iyi ifade edebileceği yoldur. Öğretici, besleyici, yönlendiricidir. Kendinizi sürekli zinde tutmak için vazgeçilmez bir yazı disiplinidir. İyi bir deneme yazarı birçok türde yazabilir. Diğer bir boyutuna gelince, üslupçu yazı biçimidir deneme. Bunu tutturamazsanız yazdıklarınız sığ kalır. Elbette daha başka şeyler de söylenebilir ama denemenin türler içindeki konumu deyince aklıma ilk gelen bunlar oldu benim.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine cevap olarak söylenmiştir?
A) Neden sadece deneme türünde ürün veriyorsunuz?
B) Deneme dışındaki yazınsal türleri okumaz mısınız?
C) Denemenin diğer edebiyat türleri içindeki yeri nedir sizce?
D) Denemede konu sınırlamasının olmaması yazmada kolaylık sağlıyor mu?
E) Deneme yazarken diğer türlerin olanaklarından yararlanır mısınız?
28. Şiir, dar bir alana sıkıştırılmış az sayıda sözcükle yoğun anlamlar aktarma gücüne sahip yazınsal bir iletişim aracıdır. —- Her dize, her sözcük, her hareket hatta her yapının kendisi bile ikili bir anlam taşıyabilir. Şaire tanınan küçük alanda pek çok şey başarılır. Şair de kimi zaman alışılmamış ve mantık dışı gibi görülen, ancak aslında uyumlu olan sözcük ve tümceleri birlikte kullanarak okuyucusunu şaşırtmaktadır. Sözcüklerinin büyük bir bölümüne geniş anlamlar yüklemektedir.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Okuyucuyu dikkate almayan bir şiir uzun ömürlü olamaz.
B) İnsanların ortak duygularına yer veren şiir her dönemde okunur.
C) Ölçülü ve uyaklı olmayan şiir uzun süre hafızada kalamaz.
D) Bu sayede insanlar, ruhsal açıdan rahatlar, işlerinde daha verimli olurlar.
E) Şiirde, anlam yoğunluğu, doku zenginliği, biçim sıklığı vardır.
29. Divan-ı Lügat-it Türk’ün Araplara Türkçe öğretmek amacıyla hazırlanması örneğinde olduğu gibi, sözlükler belli amaçlar için hazırlanır. —-. Dili tümüyle kapsamak için hazırlanan bir sözlüğün derinliği ile yalnızca ilkokul öğrencilerine faydalı olması için hazırlanmış bir sözlüğün derinliği bir tutulamaz. Salt derinlik yönünden değil, sözlüğün hazırlanış amacına göre birçok yönden ayrımlar söz konusudur. Örneğin, birçok ciltten oluşan ansiklopedilerin de bir tür sözlük olduğunu unutmamalıyız.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Günlük yaşamda çeşitli amaçlarla sık sık sözlüklere başvururuz
B) Söz varlığı, sözlüğün hazırlanış amacına göre değişir
C) Sözlüklerden yararlanırsak dilin zenginliğini daha iyi fark ederiz
D) Sözlüklerden yararlanmazsak pek çok sözcüğü yanlış anlamda kullanırız
E) Henüz dilimizin kelime hazinesini bütünüyle ortaya koyan bir sözlük hazırlanamamıştır.
30. Edebiyat ve düşünce denince aklımıza dergi ve dergiciliğimiz gelir. Dergisiz bir edebiyat da düşünce de olamaz artık. Bugünden geriye doğru yüz yıllık edebiyat ve düşünce haritamıza bir baktığımızda, eli kalem tutan, yazan-çizen ve adını bir şekilde duyurmuş kim varsa bir şekilde dergiyle bağlantılı olmuştur. Birçok sanatçı kendi dergisini çıkarmıştır. Hatta sanatçılarımızdan bazıları çıkardığı dergiyle anılmıştır. Yalnızca edebiyat değil, düşünce de dergilerle yürümüş, her türlü düşünce dergilerle kendini ifade etme fırsatı bulmuştur.
Bu parçada anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerin hangisidir?
A) Edebiyat ve düşüncenin dergiyle geliştiği
B) Düşüncelerin, dergi sayesinde, kısa zamanda okurlara ulaşma fırsatı bulduğu
C) Kendi dergisini çıkaranların daha nitelikli sanatçı olduğu
D) Dergilerde yazısı yayımlanmayan kişilerin sanatçı olmasının çok zor olduğu
E) Edebiyat dünyasındaki gelişmelerin, dergiciliğin ortaya çıkmasını sağladığı
31. Refik Halit’in “Kar ile Yağmur” başlıklı bir yazısı vardır ki, bu yazıyı kar severler sakın okumasın. “Tabiatın rengârenk tablosu üstüne sıvanan kaba bir badana” diye başlayan sanatçı, “dünyanın omzuna yüklenen boş bir ağırlık” mı demez, “kof bir yük” mü demez, “üşütücü bir kürk” mü demez! Karın, kendisine “kibarın düşkünü aklar giyer kış günü” sözünü hatırlatan beyazlığına bile itirazı vardır yazarın. Örneğin kar niçin altın sarısı değildir? Buyurun, cevap verin bakalım?
Bu parçadan Refik Halit ile ilgili aşağıdakilerden hangisine varılabilir?
A) Toplumsal sorunlara duyarlı olduğuna
B) Olaylara olumsuz açıdan baktığına
C) Kardan hiç hoşlanmadığına
D) Yaz mevsimini kendine yakın bulduğuna
E) Her mevsimin ayrı bir güzelliğinin olduğuna inandığına
32. Özgürlük ancak düşünen kişi için gereklidir. Düşünmeyen, kendisine belletilenleri incelemeksizin onlara inanıp bağlanan kişi ne yapsın özgürlüğü? Kullanamaz ki… Körü körüne inanmak özgürlüğünü mü istiyorlar? O vardır öteden beri, onu kimse kimsenin elinden alamaz. Özgür kişi başka bir kişiye, bir öğreticiye, bir lidere bağlı değildir.
Bu parçada yazar, özgür kişinin özelliklerinden söz ederek aşağıdakilerin hangisine açıklık getirmektedir?
A) Özgürlüğün ne demek olduğuna
B) Özgürlüğün nasıl elde edildiğine
C) Özgürlüğün nasıl korunacağına
D) Özgürlüğün insanları ne kadar etkilediğine
E) Özgür kişinin toplumdaki yerinin ne olduğuna
33. Bilimin ve sağduyunun egemen olduğu bir bakışla yaklaşırdı konulara. Havadan sudan bir girizgâhtan sonra, kenara koyduğu gazeteleri alır ve sohbetimizin gündeminin ne olduğunu belirlerdi. Konulara uzak açıdan bakmayı sever, hemen gözükmeyen ipuçlarını bir bir ortaya koyar, görüşünü bilimsel verilerle destekleyerek sunardı. İyiye giden hiçbir şey olmadığı noktasında birleşirdik hep.
Bu parçada sözü edilen kişiyle ilgili aşağıda-kilerden hangisi söylenemez?
A) Bilimsel ve sağduyulu bir bakış açısına sahip olduğu
B) Sohbetlerinin konusunu gazetelere bakarak
belirlediği
C) Görüşlerini nesnel verilerle desteklediği
D) Havadan sudan konuşmayı sevmediği
E) Karamsar olduğu
34. Bu sanatçının şiirindeki yaşam tadı bütün şiirlerindeki ruhu da temsil eder. Hayata, aşka, dostluğa, arkadaşlığa, denize ve söze, sözcüklere ithaf ettiği her şiirinde; “yaşam tadı” neşe ya da hüzün olarak, şefkat ya da özlem olarak çıkar karşımıza. Şiirlerinden duyulan haz sahicidir. Çünkü, sözü sahicidir. Dahası, şiirleri, salt içerdikleri yaşantı zenginliğinden ötürü değil, yaşamla ve insani değerlerle yüklü oldukları için de böyledir, bu.
Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Bütün şiirlerinde yaşamın tadını duyurduğu
B) Şiirlerinin yaşantı zenginliği içerdiği
C) Şiirlerinin insani değerlerle yüklü olduğu
D) Biçimsel öğelere değer verdiği
E) Değişik konularda şiirler yazdığı
35. Bilge hiçbir şeyi kötüye yormaz, başına gelenden ötürü kendinden başka sorumlu aramaz ve insanların hatalarını, onların kötülüklerine yormaz. Başkalarını ne sözleri ne de yüzünün ifadesi ile suçlamaz ve başına gelen her kötülüğü, iyi niyetli bir yorumla hafifletir. Kendisine yapılan hakaret ve kötülükleri değil, hizmet ve iyilikleri anımsar.
Bu parçada bilge ile ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisine değinilmemiştir?
A) Sorumluluklarını yerine getirdiğine
B) Olaylara iyimser bir gözle baktığına
C) İnsanları yaptıkları iyilikleriyle hatırladığına
D) Hatalarının sorumluluğunu üstlendiğine
E) Başkalarını suçlamaktan kaçındığına
36. Tür sorunu belki de yazının en karmaşık, en çözümsüz sorunudur. Bir kitabı açar açmaz türünü belirleyiveririz, çocuklar da bizden geri kalmaz bu konuda: “Bu bir öykü kitabıdır.”, “Bu bir romandır.”, “Bu bir oyundur.” derler. Ama sıra türleri tanımlamaya, aralarındaki ayrımları belirlemeye gelince, bocalamaya başlarız.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Hiçbir edebî türün öteki türlerden bağımsız olamayacağı
B) Çocukların öykü türüne karşı özel ilgi duyduğu
C) Romanla öyküyü birbirinden ayırmanın mümkün olmadığı
D) Edebiyat türlerini tanımlamanın sanıldığından güç olduğu
E) Çocukların edebiyat yapıtlarıyla küçük yaşta tanıştırılması gerektiği
37. Elbette. Her yayında olan, ama aslında olmaması gereken dizgi yanlışlarını, eksiklikleri, noksanları düzeltmek, tamamlamak elbette ki görevimiz. Kitabın zaman içinde güncelleştirilmesi, dolayısıyla değişikliklere uğraması çok doğal ve gerekli. Antolojiler de eskir zamanla. Hazırlayıcıya ve yayınevine düşen, bu eskimeyi zamanında fark edip gidermektir. Ama antolojinin yapısına, seçme yöntemime, özellikle kendi değerlendirmelerime gereksiz, haksız karışmaları dikkate almayacağımın da bilinmesini isterim.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine cevap olarak söylenmiş olabilir?
A) Kitabınızın sonraki baskılarında değişiklikler, düzeltmeler yapmayı düşünüyor musunuz?
B) Kitabınızın okurlar tarafından beğenileceğinden emin misiniz?
C) Kitapta yaptığınız değişiklikler, önceki seçimlerinizin yanlış olduğunu mu gösteriyor?
D) Kitabınız hakkında yapılan eleştirilere hak veriyor musunuz?
E) Yayınevlerinin antolojilere iyi gözle baktığını söyleyebilir miyiz?
38. Yalnız kendi düşündüklerini, kendi bildiklerini yazıyor. Başkalarının düşündükleri, bildikleri de öz Türkçe ile söylenebilir mi, durmuyor bunun üzerinde. Denesin bakalım, Platon’un ya da başka bir filozofun bir kitabını alsın, onu çevirmeye çalışsın. Bir yerini atlamadan öz Türkçe ile söyleyebiliyor mu dediklerini? Söyleyebiliyorsa peki, söyleyemiyorsa o da anlar öz Türkçenin bütün konular üzerinde yazmaya yetmeyeceğini.
Bu parçada yazar, öz Türkçenin her konuda yazmaya yetmeyeceğine kanıt olarak aşağıdakilerden hangisini göstermektedir?
A) Platon’un başka bir dile çevrilemeyecek kadar özgün olduğunu
B) Öz Türkçe ile yazılmış yapıtların yabancı dile çevrilemeyeceğini
C) Felsefe alanında yazılmış kitapların öz Türkçe ile çevrilemeyeceğini
D) Türkçenin başka dilden çeviri yapılacak kadar zengin olmadığını
E) Her yazarın öz Türkçe’yle yazabilecek kadar yetenekli olmadığını
39. Garip akımı, Türk şiirinde o güne kadar yer etmiş kalıp ve anlayışlardan kurtulmak gerektiğini savunur ve biçimciliğe, duygusallığa karşı çıkıp söyleyiş güzelliğini esas alır. Basmakalıp söyleyişe başkaldırın Türk şiiri ile çağdaş Batı şiirleri arasında bir köprü kurar. Günlük dilin yaygın sözcükleriyle kurulmuş, yalın bir dille, o zamana değin şiirde hemen hiç söz konusu edilmeyen ama her gün yaşamımızı çevreleyen olayları ve nesneleri yansıtır bu şiir. Bu akımın başlattığı çığırdan yürüyen öbür ozanlar, gittikçe daha gelişmiş, daha derin, daha kapsamlı bir şiire yönelirler.
Bu parçada Garip akımı ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Türk şiirinin olanaklarını artırdığına
B) Geleneksel şiir anlayışına karşı çıktığına
C) Edebiyatta yeni bir şiir geleneği başlattığına
D) Yeni bir şiir dili kurduğuna
E) Türk edebiyatında hiç işlenmeyen konulara yer verdiğine
40. Bir romana başlamadan önce neler yazacağımı planlıyorum. Ama yazma eylemiyle birlikte önceden yaptığım planlar değişiyor. Romanı bitirdiğimde bir de bakıyorum ki, ortaya önceden tasarladıklarımdan çok değişik bir şey çıkmış. Yazarken çoğu kez, bir cümle yeni bir olanak getiriyor. Her şey değişiyor. Yaklaşım, dilsel örgü, giderek cümlenin anlamı bile… İşte bu yaratma serüvenine okuru da sokmak, nereden nereye vardığımı görmek ve göstermek için tuttuğum notlardan bazılarını yayımlamak gereğini duydum.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine açıklık getirmiştir?
A) Romanlarını yazarken tuttuğu notları niçin yayımladığına
B) Roman yazarken nelere dikkat ettiğine
C) Romanlarını hangi koşullarda yazdığına
D) Roman yazmaya nasıl başladığına
E) Romanlarının konusunu seçerken nelere dikkat ettiğine
CEVAPLAR
| 1-B | 2-D | 3-B | 4-A | 5-D | 6-B | 7-B | 8-C | 9-C | 10-E | |
| 11-A | 12-E | 13-D | 14-E | 15-A | 16-C | 17-C | 18-E | 19-D | 20-C | |
| 21-B | 22-D | 23-A | 24-D | 25-D | 26-C | 27-C | 28-E | 29-B | 30-A | |
| 31-C | 32-A | 33-D | 34-D | 35-A | 36-D | 37-A | 38-C | 39-D | 40-A | |
]]>
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük, cümleye “Alışılmış olandan ayrı, görülmedik’ anlamı katmaktadır?
A) Romanda yazar sıradışı bir anlatım sergiliyor.
B) Bugünlerde önemligelişmelerle karşı karşıyayız.
C) Genç sanatçının sıradan bir sesi var.
D) Bazı kişiler olağan haberleri gereğinden fazla büyütüyor.
E) Divan şiirindeki süslü anlatım günümüz şiirinde yok.
2. Genç sanatçılar, kısa sürede eser vermek düşüncesindeler. Yapıtlarını birkaç ayda oluşturmak istiyorlar. Böyle sanatçıların kaçı, sesini geleceğe duyurabilir ki?
Bu parçada geçen “sesini geleceğe duyurmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kalıcı olmak
B) İlgi çekici konuları işlemek
C) Düşüncelerini yüksek sesle söylemek
D) Ün kazanmak
E) Halkın sesi olmak
3. Uzak bir kentte, bir ilköğretim okulunda okunan bir metin, o minicik çocuklarda o metnin yazarına ulaşmak, sesini yazara duyurmak isteği uyandırıyor. Kalemi ellerine alıp bütün doğallıklarıyla, özgürce sesleniyorlar. Yazarken büyüyor, büyüyorlar. Kocaman bir deniz oluyor gözleri. Ben, mektuplarını okudukça o denizlerde kayboluyorum.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yazarın eserlerini yakından takip etmek
B) Duygularını yazara ulaştırmak
C) Düşüncelerini yazıya geçirmek
D) Okuduğu kitabı eleştirmek
E) Eleştirilerini dergilerde yayınlamak
4. Ozanlar, sözcükleri paşa gönüllerince kullanabilme yetkisine sahiptirler. Onlar, şiirlerini yazarken “dil içinde bir dil” oluşturmanın peşindedir. Bu yüzden her şairin kendince bir dil evreni vardır.
Bu parçada altı çizili sözle ozanların hangi yönü anlatılmak istenmiştir?
A) Dili, ozanlar kadar etkili ve güzel kullanabilen başka bir sanat adamı olmadığı
B) Sözcükleri ahenk sağlayacak şekilde sadece ozanların kullanabildiği
C)Ozanların dildeki değişmeleri yakından izleyip bunları dizelerine aktardığı
D)Dilin, ozanların farklı bir dil oluşturma çabaları sonucunda gelişimini sürdürdüğü
E)Sözcükleri başkasının etkisinde kalmadan, dilediğince kullanma hakkına sahip oldukları
5.Aşağıdaki cümlelerin hangisinden, ayraç içindeki anlam çıkarılamaz?
A) Bu kadar telaşlanmanıza gerek yok canım, her şey olacağına varır. (umursamama)
B) Gazlı içeceklerden bu kadar çok tüketmeniz bağırsak sorunlarına neden olabilir. (uyarma)
C) Siz yardım etmeseydiniz bu kitapları raflara bu kadar sürede asla yerleştiremezdim. (minnet duyma)
D) Böyle değerli bir tabloya bu kadarcık mı değer biçtiniz? (azımsama)
E) Ne olur ne olmaz, deyip yanına şemsiyesini de aldı. (endişelenme)
6. (I) Ilgaz Dağları, kuzeydoğudan güneybatıya doğru uzanan ve temelini Paleozoik dönem kayalarının oluşturduğu bir dağ sırası. (II) Orta Anadolu’dan Kuzey Anadolu’ya geçiş kuşağı oluşturan bu bölgenin yapısında volkanik kayalar var. (III) Anadolu’nun en hareketli kırık hattı olan Kuzey Anadolu Fayı da llgazlar’ın güney eteklerinden geçiyor. (IV) Bu dağlardaki yüksek tepeler birbirine fazla yüksek olmayan sırtlarla bağlanmış. (V) Bu dağlarda buzul dönemi izlerine de rastlamak mümkün.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde karşılaştırma yapılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. Aşağıdaki dizelerin hangisinde şair, anlatıma duygularını katmamıştır?
A) Fenerlerini akşamdan yakmış gemiler Ölü bir gecenin ortasında
B) Çıkınlarını açmışlar önlerine Ekmeklerini yiyor güverte yolcuları
C) Gözlerindeki parıltı ısıtsın yolumu İnsanca bir şeyler katalım sevgimize
D) Yolumuzu düşman bakışlar çevirmiş Dişli geceler inmiş çevremize
E) Yorgun kartallar gibi bir sabah dönsem geri Martılara bıraksam lacivert enginleri
8. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.” atasözünde hem gerçek hem mecaz anlam vardır.
Aşağıdakilerin hangisinde böyle bir atasözü kullanılmamıştır?
A) Ağır kazan geç kaynar.
B) Her ağacın meyvesi olmaz.
C) Tok açın halinden anlamaz.
D) Taş yerinde ağırdır.
E) Her kuşun eti yenmez.
9. Sanat eseri, hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü işaret etmelidir.
Bu cümleyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamdan beslenmeyen bir sanat yapıtının kalıcılığı yakalayamayacağı
B) İnsanlara yol gösteren sanat yapıtlarının, her zaman umulandan çok ilgi gördüğü
C) Topluma yön veren sanat yapıtlarını ancak büyük sanatçıların yazabileceği
D) İnsanlara bilgi sahibi olmadıkları konularda bilgiler veren sanat yapıtlarının daha değerli olduğu
E) Sanat yapıtının, ortaya çıktığı dönemi yansıtmakla kalmayıp, gelecekle ilgili yol gösterici bilgiler vermesi gerektiği
10. I. Sanatçının ilk görevi, toplumun dilini korumak, geliştirmek ve geleceğe taşımaktır.
II. Gerçek sanatçı, gözlemlediği her şey kendi yorumundan geçirerek eserine yansıtır.
III.Yapıtları okurlar tarafından tekrar okunan sanatçı, kalıcı olmayı başarmıştır.
IV.İzlenimlerini kendi süzgecinden geçirerek yeni bir yorumla sunmak, gerçek sanatçının işidir.
V. Sanatçının eserine yansıyanların toplumun içinden olması, eseri geniş kitlelere benimsetecektir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve III. B) II. ve IV. C) II. ve V.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde hem haber kipiyle hem dilek kipiyle çekimlenmiş fiillere örnek gösterilebilir?
A) Biraz soğuk almışım, işe birkaç gün gidemeyeceğim.
B) Işıkları söndürün, ışıkta uyuyamam ben.
C) Bu kağıtları kutulara doldurun, depoya koyun.
D) Kilo almaktan şikayet eder, ama yemeğe dayanamaz.
E) Ben burada kalacağım, siz istediğiniz yere gidebilirsiniz.
12. (I) Çocukluğumda baharın geldiğini ilk önce güzelim çiçekleriyle saraypatılar söylerdi bize. (II) Onları kasımpatılar izlerdi. (III) Onlar çiçeklenince bahar fazla gecikmezdi. (IV) Ne var ki kasımpat yapraklarının yeşiline bakınca birdenbire sonbaharı duyumsardık. (V) Çünkü bu yapraklar, yeşilin birçok tonunu barındırırdı üzerinde.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinin yüklemi, çatısı bakımından geçişsizdir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
13. Sarıçiçek, öbek öbek kır çiçekleriyle süslü yamaçları ve baştan başa uzanan geniş düzlükleriyle, doğal ortamı özleyenler için ideal bir yerdir.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) Birden çok sıfat tamlaması vardır.
B) İsim tamlaması vardır.
C) Birleşik ad kullanılmıştır.
D) Bileşik yapılı bir fiil cümlesidir.
E) Yüklemi ekeylemin geçmiş zamanıyla çekimlenmiştir.
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki virgül (,) kaldırılırsa cümlenin öğesinde değişiklik olur?
A) O, buradaki insanların tek umut kaynağıydı.
B) Sana, o çocukla arkadaşlık etmemen gerektiğini söylemiştim.
C) Köyün, o güne kadar çözülemeyen sorunları masaya yatırıldı.
D) Ekin farlarının çevresinde, iki metre yüksekliğinde çitler vardı.
E) Bu, köylünün hiç de alışık olmadığı yeni bir davranış biçimiydi.
15. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde nesne vurgulanmıştır?
A) Dar ve asfalt yolun iki yanında ağaçlar vardı.
B) Arka sıradaki öğrenci, ikide bir, saate bakıyordu.
C) Otelin, Marmara’ya bakan odasında günlerce kaldım.
D) Küçükken, bütün çocuklar gibi çikolatayı çok severdim.
E) Dün akşam sizin evde çantamı unutmuşum.
16. (I) Yol kenarındaki buz kristallerinden gümüş rengine yakın bir ay ışığı yansıyordu. (II) Bembeyaz simden örülü gece elbiselerini giymiş ağaçlar, kayalar, dağlar, tepeler de bizimle birlikte yol alıyordu sanki. (III) Otele doğru yürürken hepsi de bizlere eşlik ediyor gibiydi. (IV) Otele varınca eşyalarımızı hızla bırakıp dışarı fırladık. (V) Heyecanla beklediğimiz toz halindeki bembeyaz kar karşımızdaydı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede zincirleme ad tamlaması vardır.
B) II. cümlede pekiştirme sıfatı kullanılmıştır.
C) III. cümlede ilgeç öbeği ekeylem alarak yüklem olmuştur.
D) IV. cümlenin üç zarf tümleci vardır.
E) V. cümle özne ve yüklemden oluşmuştur.
17. Gam yükleri ile yükümüz tuttuk
Hicran katarının kervanıyız biz
Feleğin acısın aşında bulduk
Mihnet tekkesinin mihmanıyız biz
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisinin örneği yoktur?
A) Ünsüz yumuşaması B) Ünlü daralması
C) Ünsüz benzeşmesi D) Ulama
E) Kaynaştırma ünsüzü
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) Babam, kiraz yüklü bir dalı eydi, biz de daldaki kirazları topladık.
B) Caddenin kenarlarındaki kavaklar rüzgârda nazlı nazlı salınıyordu.
C) Bahçe kapısının üstünü saran hanımelinin kokusu bütün sokağa yayılmıştı.
D) Oturma odasının, açık duran balkon kapısından serin bir rüzgar geliyordu.
E) Babam beni uğurlamak için havaalanına kadar gelmişti.
19. Çocukluğumu geçirdiğim kasabayı ( ) o şirin sahil beldesi Lemas’ı ( ) yıllardır anılarımda yaşatıyorum ( ) O şirin beldede neler yoktu ki ( )
Bu parçada ayraçla ( ) belirtilen yerlere, aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (;)(.)(;)(.) B) (,)(.)(;)(;)
C) (.)(;)(.)(;) D) (,)(.)(.)(:)
E) (,)(,)(-)(…)
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) O, geçmişteki büyük yazarların öykü kitaplarını incelemişti.
B) O, otuz yıllık yazın yaşamında, sayısız yapıt vermiş bir yazardı.
C) O, özellikle şiirlerinde sıradışı bir anlatım kullandı.
D) O, okurla çok iyi bir iletişim kurgulayan başarılı bir romancıydı.
E) O, herkesin uykuya daldığı vakitlerde yazı masasının başına geçerdi.
21. Afet bölgesine, aralarında sağlık ve teknik hizmetlerle ilgili personelin de bulunduğu elli kişilik bir ekip gönderildi.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Temel cümledeki nesne eksikliği
B) İsimle sıfatın aynı tamlanana bağlanması
C) Gereksiz yere bağlaç kullanılması
D) Sayısal verilerin anlam karışıklığına neden olması
E) Aynı anlama gelen ek ve sözcüklerin bir arada kullanılması
22. (I) Sabah horoz sesleri ve denizin iyot kokusu arasında uyanıyorum. (II) Yarısı suların içine gömülmüş antik manastırın yanından geçiyorum usulca. (III) Koy manzarasına hâkim bir tepeye tırmanıyorum bir solukta. (IV) Kapıdağ Yarımadası’nı ana karaya bağlayan dar kıstak, ayaklarımın altına seriliveriyor. (V) Bir yanda Akdeniz’in engin maviliklerine bakan Gökgemiler Koyu, diğer yanda Fethiye Körfezi’nin bir parçası olan Hamam Koyu… (VI) Güneş gölgeleri silip doğanın eşsiz renklerini ortaya çıkarıyor yavaş yavaş.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde birden çok duyuyla algılanan ayrıntıya yer verilmiştir?
A) I. B) II C) III. D) IV. E) V.
23. Nerede umut varsa orada insan vardır. Umutsuzluk ölümdür. Baltanın oduna gömüldüğü yerde, tırpanın otlara pırıl pırıl sokulduğu yerde, küreklerin suyu hışır hışır yardığı yerde her şey bitebilir; ama umut bitmez. Ekmek bitebilir, su bitebilir; ama umut bitmez.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamın, güzellikleri görmekle anlamlı hâle geldiği
B) Yaşamın güzel yanlarını görmek gerektiği
C) Yaşamdaki olumsuzlukların, insanı karamsar yaptığı
D) İnsanın umudunu yitirmemesi gerektiği
E) Her insanın yaşama sıkı sıkıya bağlı olduğu
24. (I) Şiddet sadece gününüzün sorunu değildir.(II) İnsanlık tarihi boyunca,insanlığın gündeminden hiç eksik olmamıştır. (III) Şiddet, insanlık tarihiyle yaşıttır dersek yanlış bir şey söylemiş olmayız. (IV) Toplumlar, günlük yaşamın sorunlarına sürekli çözümler üretmişlerdir. (V) Ancak bir sorunu çözerken diğer taraftan yeni bir sorun ortaya çıkmıştır. (VI) Böyle olunca da toplumu sorunlarından tümüyle arındırmak mümkün olmamıştır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
25. Herkesi dinler, hiç kimsenin düşüncesiyle alay etmez, imalı konuşmaktan özellikle kaçınır. Laubali, sert, kırıcı konuşmalardan uzak durur. İnsanların görüşlerine katılmadığında, yumuşak ve saygılı bir üslupla aynı görüşte olmadığını söyler. Büyüklerle konuşurken çok saygılı davranır. Küçüklerle konuşurken küçümseyici davranışta bulunmaz, söyleyeceklerini onların anlayabilecekleri biçimde anlatır.
Bu parçada tanıtılan kişi ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Nezaket kurallarına uyduğu
B) insanlar tarafından çok sevildiği
C) Konuşma kurallarına özen gösterdiği
D) Kaba ve alaycı konuşmalardan kaçındığı
E) insanlara karşı anlayışlı ve samimi olduğu
26. Yazar, sözü olan insandır. O, bu sözü anlaşılır bir biçimde söylemek, aktarmak ister. —. Güzel içerikleri güzel elbiseler içinde veriyor, okuru kendilerine hayran bırakıyorlardı. Şimdi ne dediği anlaşılmaz, estetikten, akıcılıktan ve sürükleyicilikten yoksun metinler, öykü ve romanlar kitapçı vitrinlerini süslüyor. Böyle bir ortamda yazar, nasıl saygınlık kazanabilir?
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Eskiden yazarlık çok zor bir meslekti
B) Şimdiki yazarlar, özgün yapıtlarıyla dikkati çekiyor
C) Eskiden yazarlar bu işi çok güzel bir şekilde yapıyordu
D) Eski yazarlarla günümüz yazarlarını karşılaştırmak doğru olmaz sanırım
E) Her yazarın okura ulaştırmak istediği bir mesajı vardır çünkü
27. ’40 Kuşağı’ şairleri, yazılanın şiir olması için, onda, öteki yazın türlerinden farklı bir şeylerin olması gerektiğinin ayrımındadır kuşkusuz. O ayrım, o tat, şiiri daha etkili kılmaktadır. Peki nedir şiiri farklı kılan? Şiirin kendine özgü estetik yapısıdır tabii ki. Ama ’40 Kuşağı’ şairleri bu özelliğin ayrımında olmalarına karşın, estetik incelikleri çok fazla da önemsemediler. Çünkü onların öncelikli amacı, söylenmesi gerekeni bir an önce dile getirmek, yaşamı kısa dönemde değiştirip dönüştürmekti.
Bu parçada yazar, 40 Kuşağı sanatçılarıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?
A)Şiiri öteki yazın türlerinden ayıran özelliklerin neler olduğunu bildiklerine
B)Topluma yararlı olmaktan çok, sanatsalı yakalamayı önemsediklerine
C) Şiire özgü estetik yapıyı göz ardı ettiklerine
D) Söylenmesi gerekeni tez elden ortaya koymayı amaçladıklarına
E) Şiiri daha etkili kılmanın gerekli olduğunu bildiklerine
28. Döneminde bilimsel değer taşıyan, bir tek Leonardo da Vinci’dir. Ancak onun da felsefeye faydası olmaz. O bir bilim adamı değil, bir mühendislik ustasıdır. O bir filozof değil, bir sanat dehası-dır. Çağını aşan evrensel bir dahidir o. Yaptıklarının yarısı kalsaydı günümüze, herhalde çağımız çok daha değişik olurdu. Ancak bu pratiğe çok yakın usta, bilimsel yapıtlarında hiç deneysel olmamıştır.
Bu parçadan Leonardo da Vinci ile ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Mühendislik yönünün bilim adamlığı yönünden önde olduğu
B) Sanat yapıtlarının felsefi yapıtlarından üstün olduğu
C) Ortaya koyduklarının birçoğunun günümüze kalmadığı
D) Yapıtlarında deneyselliğin bulunmadığı
E) Kendinden sonraya uzanan evrensel bir dâhi olduğu
29. Geçen gece uykum kaçtı, biraz kitap okuyayım dedim. Raftan seçtiğim kitaptan birkaç satır okuyabildim ancak. Dili bu kadar baştan savma kullanmak bir yazara hiç yakışmıyor. Yazar “Savaşmaya giden askerlerin tümü terhis oldular.” diyor. “Savaşmaya” demek bence doğru değil, “savaşa” demek daha doğru olurdu. “Savaşma” deyince o kişiler kendileri istemişler de dövüşmeye gitmişler gibi bir şey anlaşılıyor. Ya yüklemdeki çokluk ekinin işi ne orada? “Terhis oldular” da iyi değil “terhis olundu” demeli. Böyle yanlışlar rahatsız ediyor beni.
Bu parçada yazar, aşağıdakilerin hangisinden dolayı sözünü ettiği kitabı okumaktan vazgeçmiştir?
A) Olaylar arasında yeterli bağlantı kurulamamış olmasından
B) Yabancı sözcükler kullanılmasından
C) Savaş konusunu işlemesinden
D) Dil yanlışlarından
E) Konuyla anlatım arasında uyumsuzluk olmasından
30. Sanatın iyisi ne kadar mutlu, sevinçli bir aydınlıksa, kötüsü de o ölçüde sıkıntı verici, iç karartıcıdır. İyi gününde olan bir sanatçı, günün birinde bir ülkeye bereket, sayısız yüreğe güven, umut ve ışık getirir. Göremediğimiz mavilikleri bize gösterir, yaşamı daha zevkli hâle getirir. Yine aynı sanatçı bir başka zaman birçok insanın zevkini köreltir, yaşama umudunu kırar. İnsanları karamsar bir dünyaya sürükler, işte bu, —.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?
A) sanatın ne denli büyük bir etkiye sahip olduğunu gösterir
B) sanatın yeterince gelişmediğinin apaçık bir göstergesidir
C) insanlar için yaşamsal bir öneme sahip sanatın en olumsuz yanıdır
D) insan yaşamının da sanat kadar önemli olduğunu ortaya koyar
E) sanatçının sanata verdiği değerle yakından ilgilidir
31. İnsan bilgisi, felsefe denen kök üzerinde iki dal hâlinde gelişir. Bu dallardan biri, fiziki dünyayı, insanın fiziki varlığıyla ilgili olayları, inceler. —. Birinci dal, soyut bilime yol açar. Soyut bilim, uygulamalı bilime veya mühendisliğe yol gösterir. Uygulamalı bilim, teknolojiyi, yani maddi değerlerin fiilen üretimini olanaklı kılar, ikinci dal, yani insan bilinciyle ilgili olayları inceleyen bölüm, birinciye benzer bir yönelimle, sanatı mümkün kılar.
Parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Birinci bölüm asıl felsefeyi oluşturur
B) Felsefe, insanı bir bütün olarak ele alır
C) Diğeri, insan bilinciyle ilgili olayları inceler
D) İkinci dal ise insanın dış yapısını inceler
E) Felsefe, somut bilimden çok, soyut bilimle uğraşır.
32. “Yaşamayı sevmek” diye bir konu tutturmuş ozan, hep onu söylüyor ancak yaşama sevgisine inandıramıyor bizi, kuramsal kalıyor, sözde kalıyor o sevgisi. Bir nesne karşısında, bir olay karşısında yaşamıyor ya da coştuğunu, içinin aydınlanıverdiğini bize duyuramıyor. Yaşamak sevgisi asıl budur, o coşkunluğu, o esrikliği duymak, duyurabilmektir.
Bu parçada yazar, sözünü ettiği ozanı aşağıdakilerin hangisinden dolayı eleştirmektedir?
A) Yaşam sevgisini gerçek anlamıyla duyup duyuramamasından
B) Konuları oldukça yüzeysel biçimde ele almasından
C) Anlatımının tekdüze olmasından
D) Şiirsel bir söyleyişinin olmamasından
E) Olaylara ve nesnelere duygusal açıdan bakamamasından
33. (I) Her kültürün büyük sözlü kaynakları, bu kaynakları harekete geçiren büyük simge kahramanları olur. (II) Hikayeleri ağızdan ağıza, yöreden yöreye, dilden dile dolaşırken çoğalır, değişir. (III) Aslından zenginleşerek uzaklaşır, aslına zenginleşmiş olarak döner, dönüşür, birikir. (IV) Anadolu kültürünün en güçlü figürü hiç şüphesiz Nasrettin Hoca’dır. (V) Hazır cevaplılığıyla, olmadık cevaplarıyla Nasrettin Hoca Anadolu insanını yüzyıllardır şahsında temsil etmiştir. (VI) Onun fıkralarında bugün Anadolu kültürü her yönüyle yaşatılmaktadır. (VII) Kültürün asıl taşıyıcısı olan sözlü anlatım geleneğini en iyi bu fıkralar yaşatmaktadır.
Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V E) VI.
34. Herkes biliyor ki, “İnsan kaç yaşına kadar yaşayabilir?” sorusunun kesin cevabı, henüz belli değil. 19’uncu yüzyılın sonuna kadar, 50 yaşın üzerine çıkmak, genel ortalamayı bozan bir olaydı. 20’nci yüzyılda bu, 70’li yaşlara dayandı. 21’inci yüzyılda ise, tıbbi gelişmelerden dolayı, bazıları 100, bazıları 120 rakamını, yaşam süresi olarak gösteriyor.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine varılamaz?
A) Gelişmiş ülkelerde yaşam süresinin daha uzun olduğuna
B) İnsan ömrünün her geçen gün uzadığına
C) 19. yüzyılda insanların yarısının 50 yaşına gelmeden öldüğüne
D) Tıp alanındaki gelişmelerin yaşam süresini uzattığına
E) İnsanın ne kadar yaşayabileceğinin tam olarak bilinemediğine
35. Büyük edebiyatçı, evrensel konuları işleyen değil; millî konuları evrensel edebiyat çerçeveleri içinde dile getirebilendir. Mesela Tolstoy’un Savaş ve Barış romanı dünyaca benimsenmiş bir eser olmakla beraber konusunu Rusya’dan almıştır. Aynı hüküm Gogol için de geçerlidir. Tagore’nin şiirlerinin, romanlarının kökenleri ve konuları Hint felsefesi, tarihi ve dünya görüşüne dayanır. Hugo, Balzac ve diğer birçok dünyaca tanınmış Fransız yazarlarının konuları da Fransız kişileri ve toplumudur.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Betimleme B) Tanımlama
C) Öyküleme D) Tartışma
E) Örneklendirme
36. (I) Bu romanda, Almanyalı işçi Bayram’ın hikâyesi anlatılıyor. (II) Sanatçı, yine tadına doyulmayan bir yol romanı kaleme almış. (III) Sınıfının bilincinde olmayan Bayram’ın “Bayram Bey” olma çabası dile getiriliyor. (IV) Bu çabanın biricik öznesi, bal rengi Mercedes ile onun ilişkisi irdeleniyor. (V) Bu ilişki, Kapıkule’den başlayıp köyünde hazin bir şekilde sona eren yolculuk boyunca anlatılıyor. (VI) Sonuç olarak eserde, Bayram’ın büyük düşüne giden yolculuk, yani bir anlamda Almanya’da yazgılarına ve küçük hesaplarına terk edilmiş insanların ortak hikâyesi işleniyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmuştur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
37. Güzel dilimiz, Türkçemiz, yüzyıllardan beri durmadan değişiyor. Değişmesini bir dileyen, buyuran olduğu için değil, değişmesi gerektiği için değişiyor. — Bir bakıyorsunuz baş döndürecek kadar hızlanıyor, bir bakıyorsunuz neredeyse duracak kadar ağırlaşıyor dildeki değişim. Ama durmuyor. Kimi zaman ardı ardına yeni sözcükler giriyor dile. Kimi zaman da eskimiş sözcükler kayıttan düşüyor.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Dildeki bu baş döndürücü değişimin dil bilimcileri bile şaşırttığı bir gerçektir.
B) Her değişimin dile katkı sağlamadığı ortada.
C) Dışarıdan müdahale gerektirmeyen, doğal bir değişimdir bu.
D) Dildeki sözcüklerin anlamsal yönden değişmesini iyi takip etmek gerekir.
E) Türkçedeki değişikliklerin daha çok, yapısal olduğunu görüyoruz.
38. Dünyamızdaki değişim doğal bir değişim olsaydı, yani ölen bir değerin yerine onun daha gelişmişi gelseydi, başka bir kültürden söz edilebilirdi. Sorun, toplumlara yapay bir kültürün zorla, çok gelişmiş iletişim araçlarıyla kabul ettirilme sorunudur. Yani tüketici kültürünü… Eğer buna kültür denirse… Bu tüketici kültürü uydurmadır, insanlığın gelişmesinin doğal bir sonucu değildir, bir çarpıklık, bir hastalıktır.
Bu parçaya göre, yazarın “tüketici kültürü” dediği kültüre olumsuz bakmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yerel kültürleri yok etmesi
B) Doğal bir değişim sonucunda gelmemiş olması
C) Geleneksel değerleri ortadan kaldırması
D) Evrensel değerlere kapalı olması
E) Toplumlar arasındaki karşıtlıkları keskinleştirmesi
39. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Huzur”u, Romain Rolland’ın deyişiyle söylersek, bir tür müzikal romandır. Hiç kuşkusuz, Tanpınar “Huzur”u bir müzik formuna göre düzenlemeye çalışmış. “Huzurun yapısıyla bir senfoninin yapısı arasında paralellikler olduğu biliniyor. Huzur, dört bölümden oluşmaktadır. Bu bölümlerin her birine farklı bir duygu, bir ruh hâli egemendir. Bir kesinlik iddiası gütmeden diyebiliriz ki, birinci bölüm sıkıntılı, ikincisi neşeli, üçüncüsü melankolik, dördüncüsü ise çok sıkıntılı.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen eserin bir özelliği değildir?
A) Dört bölümden meydana gelmesi
B) Bir senfoninin yapısına benzemesi
C) Ağır ve sıkıntılı bir üslubunun olması
D) Her bölümünün, ayrı bir duyguyu yansıtması
E) Müzikal roman türünde kaleme alınması
40. Yazın yaşamına Servet-i Fünun dergisinde başlayan sanatçı, Meşale dergisinde toplanan yedi şairin oluşturduğu Yedi Meşaleciler grubuna girmiş, ilk şiir kitabı “Birinci Perde”yi grubun ortak şiir kitabı Yedi Meşale ile aynı yıl çıkarmıştır. Şairliğinin yanı sıra öykü, roman, oyun, deneme ve inceleme yazarı olarak da tanınan sanatçı, özellikle alanlarında hâlâ aşılamamış olan monografik incelemeleri ile haklı bir ün edinmiştir. Edebiyat tarihçiliğimizin bu çalışkan ve alçakgönüllü ustasının, bu konuda kaleme aldığı Edebiyat Kapısı, hem edebiyata hem de usta bir edebiyat tarihçisine saygıyla okunması gereken bir kitap.
Bu parçada sözü edilen sanatçı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yedi meşaleciler topluluğuna katıldığı
B) Monografi türünde çok başarılı olduğu
C) Edebiyat tarihi alanında çalışması bulunduğu
D) İlk şiirlerini Yedi Meşale adlı dergide yayınladığı
E) Değişik türlerde eserler verdiği
CEVAPLAR
| 1 | A | 11 | B | 21 | B | 31 | C |
| 2 | A | 12 | C | 22 | A | 32 | A |
| 3 | B | 13 | E | 23 | D | 33 | C |
| 4 | E | 14 | E | 24 | C | 34 | A |
| 5 | E | 15 | E | 25 | B | 35 | E |
| 6 | C | 16 | A | 26 | C | 36 | A |
| 7 | B | 17 | B | 27 | B | 37 | C |
| 8 | C | 18 | A | 28 | B | 38 | B |
| 9 | E | 19 | E | 29 | D | 39 | C |
| 10 | B | 20 | D | 30 | A | 40 | D |
]]>
1. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi gerçek anlamıyla kullanılmıştır?
A) Bir eserin oluşması için sanatçıda sağlam bir birikimin olması gerekir.
B) Kimi yazarlar bir konuyu nesnel açıdan ele alırlar.
C) Yapıtlarında toplumun geniş bir kesiminin sorunlarını işlemiştir.
D) Bugüne kadar toplumsal içerikli iki roman yazmıştır yazar.
E) Günlük yaşamı alay yüklü bir anlatımla dile getirmiştir.
2. Yeşilçam’da bir haftada, bilemedin iki haftada film çekiliyordu o sıralarda.
Bu cümledeki altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Önce bir dilim pasta verelim, yetmedi iki dilime çıkarırız.
B) Bu işi iki kişiyle, olmadı üç kişiyle çok kolay bitiririz.
C) Bir hafta izin aldım, baktım tatil iyi gidiyor tatilimi bir hafta daha uzattım.
D) Önce yüz lira teklif edin, kabul etmedi iki yüze çıkarın teklifi.
E) Çocukları bahçeye çıkarın, oldu ki rüzgar çıktı, içeri alırsınız.
3. Eleştiri tek başına ne siyah ne de beyazdır. İçinde gri tonları da barındırır. Sanırım yazdıklarıma böyle de bakmak gerekiyor. Birine yöneltilen eleştiri biraz, saç tıraşı bittikten sonra berberin müşterisinin ensesine tuttuğu ayna gibidir.
Bu parçada altı çizili bölümle eleştiriyle ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eserin iyi ya da kötü olduğunu göstermesi
B) Yazara sorumluluklarını hatırlatması
C) Eserin çok değerli olduğunu anlatması
D) Sanatçıda kendine güven duygusunu artırması
E) Sözü edilen eserin benzerlerinden üstün yanlarını ortaya koyması
4. Çalışmalarını masa başında yaratmamış, dünyayı dolaşarak, toplantılara katılarak, arşivlerin karanlığından çıkardığı binlerce belgeyi tarayarak üretmiştir yapıtlarını
Bu cümlede geçen “arşivlerin karanlığından çıkarmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gizli kalmış kimi değerleri gün yüzüne çıkarmak
B) Kimi belgeleri zamanın yıkıcı etkisinden korumak
C) Kimi söylentilerin doğruluğunu belgelerle kanıtlamak
D) Yapıtlarını günün gelip geçici modalarına kapılmadan oluşturmak
E) Bilgileri halkın her kesiminin yararlanabileceği ortamlara taşımak
5. Romancı, içinden çıktığı toplumun nesnel tutanağı olmamalı, gerçekleri estetik bir anlatım kurgusu içinde vermelidir.
Bu cümlede romancıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Gördüklerini saptamakla kalmamalı, okurda güzellik duygusu oluşturacak şekilde anlatmalıdır.
B)Yapıtlarında, içinden çıktığı toplumu, yorumunu katarak anlatmalıdır.
C) Hayatın bütün yönlerini olduğu gibi anlatmalıdır.
D) Toplumu anlatırken birtakım ayıklamalara da gitmelidir.
E) Gerçek yaşama ayna tutarken, onu kendi yorumu ile vermelidir.
6. (I) Kar yağmaya başlayınca biz hemen kar helvası isterdik; ama, ilk yağan kardan helva olmaz, derlerdi bize. (II) Bunun anlamı, kar yağarken havadaki tozlar ile kaplandığından ilk karın sağlıklı olmadığıydı. (III) Bunun için biz de büyük bir özlemle daha sonra yağacak karları beklerdik. (IV) Birkaç gün süren yağışlarda, hemen ikinci günün karlarını bir tabak içerisine alarak üzerine pekmez döküp yerdik. (V) Ailemizin hasta olmamamız için pek de istemediği bu güzel eğlence aslında bizim için bir kış dondurmasıydı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yazar, karın ilk yağdığı gün yenmemesinin nedenini vermiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. I. Dil, ulusların düşünce, bilgi, gözlem ve tecrübe dünyasını yansıtır.
II. Her dil, yaşamın bir başka yorumunu ortaya koymaktadır.
III.Milletlerin kültürlerindeki farklılıklar dillerinin oluşumunda doğrudan etkilidir.
IV.Dil, milletin yapıp ettiklerinin, duyup düşündüklerinin, görüp bildiklerinin ve tüm düşünce evreninin aynasıdır.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve II. B) II. ve III. C) I. ve III.
D) II. ve IV. E) I. ve IV.
8. (I) Beyoğlu İstanbul’un, hatta Türkiye’nin en şenlikli semti. (II) Gün, burada yirmi dört saat canlı, hareketli ve sürprizlerle dolu. (III) Sanatçıların, yoksulların, sokak satıcılarının, sesini duyurmak isteyen muhaliflerin, gidecek hiçbir yeri olmayanların, kısacası herkesin mekânı. (IV) Üstelik, tarihî yapıların ağırbaşlı duruşu ile sokağın cümbüşü, belki dünyanın başka hiçbir yerinde olmadığı kadar uyumlu. (V) Görmesini bilen göz, bunların tümüne tanıklık edebileceği gibi, farklı bir pencereden bir İstanbul tarihi okuması yapabilir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde karşılaştırma yapılmıştır?
A) I. ve II. B) I. ve IV. C) II. ve III.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
9. (I) Bütün ünlü ve başarılı yazarların olduğu gibi, bu yazarın da yeni kitabını okurlar sabırsızlıkla bekliyordu. (II) Bu bekleyişte, daha kitap çıkmadan yayınevinin yaptığı reklamların büyük payı vardı. (III) Sonunda yazarın beklenen kitabı okurlarıyla buluştu. (IV) Yazar, okurların büyük beklentisini boşa çıkarmayacak bir eser ortaya koymuştu. (V) İlk baskısı hemen tükenen kitapta yazar, ülkedeki sosyal sorunları okuru sıkmayacak bir akıcılıkla yansıtmıştı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde söz konusu kitabın içeriği ile ilgili bilgi verilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
10. (I) Karşımızdaki kişinin bizden farklı bir dili olabileceğini düşünmek, atabileceğimiz ilk adımdır. (II) Sonrasında, onun diline uygun bir anlatımı seçmeliyiz. (III) Bu durumda göreceğiz ki, anlatabiliyoruz. (IV) Kolay bir şeyden söz etmediğimin farkındayım. (V) Zaten ben de tek bir şey gözetiyorum: Bir düzeyde farkındalık yaratabilmek. (VI) Belki denemeye başlayabilir ve yararını görürsünüz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde amaç söz konusudur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “sessiz” sözcüğü, sözcük türü yönüyle ötekilerden farklıdır?
A) Arka sıralarda oturan sessiz bir öğrenciydi.
B) Eskiden sessiz sinema bir hayli yaygındı.
C) Bu derste sessiz durursanız size hediye alacağım.
D) Oldukça sessiz bir araba bu, çalıştığı bile duyulmuyor onun.
E) Ne kadar sessiz bir sınıf, sanırım sınav var içeride.
12. Aşağıdakilerin hangisindeki altı çizili sözcük hem yapım hem çekim eki almıştır?
A) Bir gölge gibi düştüm ardına yıllardan beri
B) Kapılarım kapanmaz, hep umutla beklerdim
C) Bakınca ışıldayan gözlerin vardı senin
D) Yalnızlık, kollarımda büyüyen bir sarmaşık
E) Karanlık gecelerin aydınlığıdır yüzün
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde arasöz, herhangi bir öğenin açıklayıcısı olarak kullanılmamıştır?
A) Geminin kaptanı, bu yaşlı adam, etrafında oldukça sevilen biriydi.
B) Bu eski şato, orada şu anda kimse oturmuyor, okyanusun engin sularına bakıyordu.
C) Mimar Sinan, büyük dahi, ölüm yıldönümünde törenlerle anıldı.
D) Berceste, bu Arap atı, görenleri kendine hayran bırakıyordu.
E) İki köylü, Ali ve Veli, sırtlarındaki torbaları at arabasına bıraktı.
14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayanı düşmüş isim tamlaması vardır?
A) Sık ağaçların arasından güçlükle ilerliyorduk.
B) Hava kararınca kimse çıkmazdı sokaklara.
C) Annesi onu kahvaltı yaptırmadan okula göndermezdi.
D) Yaklaşık on yıldır aynı iş yerinde çalışıyordum.
E) Kalorifer kazanının gürültüsü ona ninni gibi gelirdi.
15. Daracık sokakların üstündeki evlerin balkonlarından, pencerelerinden renk renk sardunyalar fışkırıyor.
Bu cümleyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Üç öğeli bir cümledir.
B) İkileme sıfat görevindedir.
C) Yüklem, bileşik zamanlı bir fiildir.
D) Basit yapılı bir cümledir.
E) Kurallı cümledir.
16. Bağrımdaki közleri senin için sakladım
Söylenmemiş sözleri senin için sakladım
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisine örnek gösterilebilir?
A) Ünsüz benzeşmesine
B) Ünsüz yumuşaması
C) Ünlü daralması
D) Hece düşmesi
E) Kaynaştırma ünsüzü
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “de “lerin yazımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?
A) Artık verem de öldürücü hastalık sayılmıyor.
B) Grip salgınından çocuklar da oldukça etkilendi.
C) Romatizmal hastalıklar yaşlılar da çok etkili oluyor.
D) Modern tıp, bitkisel tedavileri de kabul ediyor.
E) Yeni düzenlemeden eczaneler de etkilenecekmiş.
18. Limanın üst taraflarındaki meydanlık alanın ortasından tertemiz bir dere akardı (I) Derenin iki tarafında da kahveler vardı (II) Ortada da çok şık bir köprü (III) Buzuki sesleri, şarkılar, türküler yeri göğü inletirdi (IV) Derenin olduğu kısım, adanın en keyifli ve en güzel bölgesiydi (V)
Bu parçada boş parantezle ( ) gösterilen yerlerden hangisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
19. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Akdeniz sahillerinde son yıllarda birçok otel yapıldı.
B) Torosların güney yamaçlarına yaz daha erken gelir.
C) Portakal bahçeleri içinde arı vızıltıları eşliğinde yürüyorduk.
D) Narenciye, bu yörede yaşayanların en önemli geçim kaynağıdır.
E) Tarım sektörünün sorunlarını çözmek, benim ve sizin kolayca yapabileceğiniz bir iş değil.
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu dizeleri okuyunca dilimizin en güzel şiirleriyle karşı karşıya olduğumuzu fark ediyoruz.
B) Yazıyı aynen, hiçbir değişiklik yapmadan alıntıladık.
C) Alaydan geri kalmıyor; ama bazen insanı ağlatacak kadar duygusallığa da bürünüyor şiirlerinde.
D) İnsanı en acı anında bile güldürmek, neşelendirmek isteyen muzip bir yönü yaşatıyor şair.
E) Bazen masmavi gökyüzünde, bazen bir göl kıyısında, bazen de bir çiçekte arıyor mutluluğu sanatçı.
21. Şiir ve öykünün ikisinde de sözcükler çok önemlidir; âdeta bir pırlanta gibidir. Öyle ki bunların birini alıp değiştiremezsiniz. Romanda da sözcükler önemlidir. Ama öykü ve şiirdeki kadar değil… Romanda sözcükleri değiştirdiğinizde çok yadırganmaz. Bir öykü veya şiirde bir sözcüğü değiştirmeye kalkarsanız öykünün tüm yapısı bozulur.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Açıklama B) Betimleme
C) Tanımlama D) Karşılaştırma
E) Tanık gösterme
22. Toroslar’ın meşe ve çam ormanlarıyla kaplı tepeleri arasında bir vadi uzanıyor. Buradan geçen Mutlu Dere’nin suları vadinin ortasında kurulmuş köyün topraklarına can suyu vere vere Akdeniz’e doğru akıp gidiyor. Dere boylarında ılgınlar, zakkumlar, çınarlar; vadi yamaçlarında çamlar, ardıçlar var. Boy boy sarmaşıklar, yaban asmaları göklere doğru yükselen ağaçlara dostça sarılmış, onlarla iç içe yaşıyor burada.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yinelemelere yer verilmiştir.
B) Gözlemlerden yararlanılmıştır.
C) İnsana özgü nitelikler doğaya aktarılmıştır.
D) Tamamlanmamış cümlelere yer verilmiştir.
E) Anlatıcı, duygusal etkilenmesini dile getirmiştir.
23. İşsizlikten bunalınca evimin bir odasını ayırıp bakkal dükkânı yapmıştım. Öykü yazma arzusu da kanıma o sıralar yeni yeni giriyordu. Aradan birkaç ay geçti, bende bir huzursuzluk başladı. Dükkân bir sokak arasındaydı, marketler bakkalın önünü kesmişti, iş yapamıyordum. Evden daktilomu getirip bakkal dükkânında öykü yazmaya başladım. Bir bakkal dükkânında daktilo düşünemeyen müşteri onu yazarkasa sanıp fiş isteyince, aramızda sorunlar yaşanıyordu. Öykü yazdığımı söyleyince yüzüme tuhafça bakıyor, “Hikâye” deyince, “Haa, tamam o zaman!” diyorlardı. Halk, öykünün adını bile bilmiyor yani. İşte böyle başladım öykü yazmaya.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtıdır?
A) Öykü yazmaya nasıl başladınız?
B) Halkın öyküye ve öykücüye bakışı nasıl?
C) Bir bakkalda, daktilo ile öykü yazmak nasıl bir duygu?
D) Niçin roman değil de öykü yazıyorsunuz?
E) Öykülerinizi daha çok, ne zaman yazıyorsunuz?
24. Edebiyat, kendi hikâyemizden başkalarının hikâyeleri gibi söz etmek yerine, başkalarının hikâyelerinden kendi hikâyemizmiş gibi bahsedebilirle hüneridir. Bir edebiyat yapıtı oluştururken, başkalarının hikâyelerini kendi içimizde duyarak yola çıkmak zorunluluktur aslında. Hiç kuşku yok ki bu, kendi hayatını öteki hayatların önüne koyanlarının yapabileceği bir şey değildir. Tam aksine, —.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) bireysellikten yola çıkarak toplumsallığa ulaşma çabasıdır
B) kişisel sorunlara toplumsal bir görünüm kazandıranların işidir bu
C) toplumun sözcülüğünü üstlenme kolaycılığından kaçınanların işidir bu
D) önce kendi yanlışlarını düzeltmeyi başaranların yapabileceği bir şeydir
E) başka insanların sorunlarını içselleştiren kişilerin yapabileceği bir şeydir
25. Belli ölçülerde cümleler yazarak, belli oranda karmaşık yapılar kurarak, insanların anlayamayacakları şeylerden bahsederek edebiyatçı olunmaz. —. Ancak bu duygu ya da düşünceyi herkesin anlayacağı dille aktaran da edebiyatçıdır. Yani edebiyatçı, yazdıklarıyla bir mesajı, bir duyguyu iletmelidir. Ama bu mesajı edebî bir kaygı ve duyarlıkla iletmeye çalışmalıdır. Buradaki edebî kaygıdan, söz oyunlarıyla süslü, ağır, anlaşılmaz bir üslup anlaşılmamalıdır.
Parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Sanatçı, ileteceği mesajı edebî üsluba dökmelidir
B) Edebiyatçı, son derece sade ve anlaşılır bir dil kullanmalıdır
C) Bir duyguyu, düşünceyi aktarmakla edebiyatçı olunmaz
D) Edebiyat, sadece duygu, düşünce ve hayalin edebî bir dille aktarılması değildir
E) Edebiyat, yazı yoluyla okura bir duyguyu, bir düşünceyi edebî bir kaygı ile aktarabilmektir
26. (I) Onunla yıllarca, ülkenin en önemli gazetelerinde birlikte çalıştık. (II) Yakın zamana kadar da aynı köşede bir gün o, üç gün ben yazıyorduk. (III) Anlaşılan, rahatsızlığı iyice artmış, artık yazamaz hale gelmişti. (IV) Ne var ki geçen hafta yazı gönderemedi gazeteye. (V) Çünkü o, rahatsızlığı nedeniyle haftada ancak bir yazı gönderebiliyordu.
Bu parçanın anlam akışındaki bozukluğu gidermek için, aşağıdaki değişikliklerden hangisi yapılmalıdır?
A) I. cümleyle II. cümle yer değiştirmeli
B) II. cümleyle V. cümle yer değiştirmeli
C) III. cümleyle V. cümle yer değiştirmeli
D) IV. cümle I. den sonra gelmeli
E) IV. cümle II. den sonra gelmeli
27. Oyuncak müzesi kurmaya çalışıyorum. (I) Bu benim on bir yıllık düşüm. (II) Tek kişilik gösterilerimden, radyo televizyon programlarımdan, kitaplardan kazandıklarımla antika oyuncaklar aldım. (III) Türkiye’de bir ilki gerçekleştirip, oyuncak müzesi kuruyorum. (IV) Bir toplum önce demokraside, insan haklarında, uygarlıkta bir yere gelir; “Hay Allah, oyuncak müzemiz yokmuş! Şimdi kuralım.” demez. (V)
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine “O yüzden, duyarlı kimselerin bu müzeleri kurup toplumun hizmetine sunması gerekir.” cümlesinin getirilmesi uygun olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
28. Tarih derslerimize geliyordu. Genç, geniş alınlı, yakışıklı, sıcak bir insandı. Her insanın sesi kendine özgüdür; ama onun sesi çok farklı bir renkteydi. Bu sesle, hoca bize, Osmanlı tarihinden, Selçuklulardan, ilginç söyleyişinden dolayı hiçbir zaman unutamayacağım “Sa(ğ)manoğullarından” uzun uzun söz eder, daha çok bir üniversite hocası rahatlığında, konuşuyordu. Onu sevmiştik. Hakkında pek bir şey bilmediğimiz hâlde, kalbinin temizliği bütün bedenine ve hayatına vurduğundan olacak, daha karşılaştığımız ilk günden itibaren bu hocayı sevmiştik.
Bu parçaya göre, sözü edilen öğretmenin öğrencileri tarafından sevilmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Öğrencilerine dostça davranması
B) Dersini çok iyi anlatması
C) Öğrencilerin tarih derslerini çok sevmesi
D) İçindeki temizliğin dışına ve yaşamına yansıması
E) Tarihî geçmişimizden söz etmesi
29. Yazarın en tanınmış eseri “Ayaşlı ve Kiracıları” adlı romanıdır. 1934 yılında yazılan bu roman, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, başkent Ankara’dan insan manzaralarını sergiler. Yazar, o yılların Ankara’sının toplumsal manzaralarını, insan tiplerini anlatmak için en uygun yol olarak bir pansiyonu kurgulamakta son derece başarılıdır. Böylelikle, toplumun birçok kesiminden insanın gelip geçtiği mekana, Anakara’nın bir simgesi olma görevini de yüklemiş olur. Romanda, o yılların Ankara’sını oluşturan toplumsal yapı, devletle ve birbiri ile ilişkileri içinde, bir fotoğraf duruluğunda, yansız ve gözleme dayalı bir tutumla anlatılmıştır.
Bu parçadan, Ayaşlı ve Kiracıları adlı eserle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Gerçekçi bir anlayışla kaleme alındığına
B) Yazarın tek romanı olduğuna
C) Cumhuriyet’in kurulduğu yılların toplumsal yapısını yansıttığına
D) Olayların bir pansiyonda geçtiğine
E) Toplumun değişik kesiminden insanların anlatıldığına
30. —. Bunlara bakılarak toplumların tarihi, kültürü ve yaşam biçimi hakkında bilgi edinilebilir. Örneğin; denebilir ki, Diyarbakır’da yaşayan toplumların otobiyografilerini Diyarbakır’daki eserlerden okuyabiliriz. Diyarbakır Surları, Ulu Cami, Zinciriye Medresesi, İçkale Artuklu Sarayı, Malabadi Köprüsü, Mervanlı Kitabesi gibi sanat eserleri sanki kulağımıza yüzyıllar ötesinden bir şeyler fısıldar. O toplumların yaşamını yansıtır.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?
A) Bir toplum yüce değerlere, güzel sanatlara sahip çıkarak ulaşabilir
B) Sanat eserleri toplumların kültürel değerlerinden beslenir
C) Her sanat eseri toplumsal bir otobiyografi sayılır
D) Asırlarca varlığını sürdüren yapıtlar sanat eseri niteliğindedir
E) Her toplumun kendine göre bir sanat anlayışı vardır
31. Dilimizin bağımsız olarak varlığını sürdürebilmesi için bir dizi önlem almalıyız. Bu konuda dilimize karşı her türlü özensizliği ve yanlış kullanımları alışkanlık hâline getirmekten kaçınmalıyız. Yabancı dil hayranlığı ile yabancı sözcük tutkusundan kurtulmalıyız. Türkçenin bilim dili olmadığı görüşüne karşı çıkmalıyız. Türkçe öğretimindeki yetersizlikleri görüp gerekli önlemleri almalıyız. Dil gümrüğü uygulamasına girişmeli, yabancı dillerden gelen terimlere Türkçe karşılık bulmalıyız. Nitelikli ve yeter sayıda öğretmen yetiştirmenin de, Türkçemizin varlığını bağımsız şekilde sürdürebilmesi için büyük önem taşıdığını bilmeliyiz.
Bu parçada dilin bağımsızlığını korumak için alınması gereken önlemler arasında aşağıdakilerden hangisi sayılmamıştır?
A) Yabancı sözcük kullanma özentisinden kurtulmak
B) Türkçeyi bilim dili olarak yeterli görmek
C) Yabancı kökenli terimlere karşılık bulmak
D) Türkçe dersinin öğretimine önem vermek
E) Dil kuralları konusunda toplumu eğitmek
32. Eski kitap, gazete ve dergi satan sahafların sayısı, ne yazık ki, her geçen gün azalıyor. Eski İstanbul yaşantısında Sahaflar Çarşısı şehrin mihenk taşlarından biriydi. Ancak 550 yıllık Sahaflar Çarşısı’nda bugün bu işi hakkıyla yerine getiren yalnızca iki dükkan kaldı. On yıl öncesine kadar kitap kurtlarını ağırlayan sahaflar, şimdilerde müşterilerine çok satan popüler kitapları yetiştirmeye gayret ediyor. Ya da sahaflığın dışında başka uğraşlarla geçinmeye çalışıyor. Böyle olunca da 550 yıllık sahaflık kültürümüz tarihe karışma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor.
Bu parçanın yazarı özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Kitap satışlarının düşmesinden
B) Popüler kitapların, edebiyata zarar vermesinden
C) Sahaflık mesleğinin kaybolmaya yüz tutmasından
D) Ekonomik gelişmelerin kitapçılığı geriletmesinden
E) İşi bilmeyen kişilerin sahaflık yapmasından
33. Garipçiler, şiirin her yerde görülen basit şeyleri anlatması gerektiğini savunmuşlar ve bu görüşü şiirlerinde uygulamışlardır. Şiirlerinde esprili bir üslup benimseyerek, aydınlan bırakıp halka yönelmişlerdir. Şiirde, ölçü, kafiye, bent gibi öğeleri yok saymışlardır. Serbest şiirin egemen olmasında etkin olmuşlardır. Düzyazıda şairaneliğe kaçmadan, mecazsız bir söyleyiş geliştirmiş, soyut temalar yerine somut temaları işlemişlerdir. Yapıtlarında yaşama sevinci, tabiat sevgisi, çocukluğa dönüş, ölüm, insan sevgisi, aşk gibi konulara yer vermişlerdir.
Bu parçadan Garipçiler ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Şiire nükteli bir söyleyiş getirdikleri
B) Küçük ve sıradan şeyleri şiirin teması yaptıkları
C) Şiire ait biçimsel özellikleri terk ettikleri
D) Kapalı ve simgesel bir söyleyişe başvurdukları
E) Düzyazıda soyut temalardan kaçındıkları
34. O, içtenliğin şairidir. Şiiri nasılsa kendi de öyledir. İç dünyasını olduğu gibi şiirine de kor çünkü. Sahte, parıltılı dünyaların şaşaasına karşılık, sadeliğin, yalınlığın arkasında durur. Başı dik ve onurludur. Azla yetinebilmenin, kendini bilmenin, özüne, öz-değerlerine güvenmenin yüceliğini savunur.
Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Şiirlerinde iç dünyasını yansıttığı
B) Sadeliğe ve yalınlığa değer verdiği
C) Kanaatkar olduğu
D) Alçakgönüllü ve hoşgörülü olduğu
E) Kendi değerlerine sahip çıktığı
35. Yazarlar, ustalıklarını anlattıkları konudan almazlar yalnızca; onu işleyiş biçiminden yani “dil”den alırlar. Sözcükleri yerli yerinde kullanma, cümle seçimi vs. hep bu dille ilgilidir. Bu yüzden yazarların, anlatacaklarını titizce seçmenin yanında, dillerine de özen göstermeleri gerekir. Usta yazarlar, bunu kusursuzca uygular.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Usta yazarların ustalıklarını hem dilden hem de konudan aldığı
B) Okuyucunun ilgisini yalnızca usta yazarların çekebildiği
C) Her yazarın farklı konularda ustalık gösterdiği
D) Dilin olanaklarını iyi tanımayan bir yazarın hiçbir zaman usta bir yazar olamayacağı
E) Dildeki gelişmelerden en çok yazarların etkilendiği
36. (I) Konuşmanın, yaşamı kurduğu ve sürüklediği bilinir. (II) Konuşma olmayınca, söz bitince yaşamsal olanın da insandan çekildiği görülür. (III) Kendinde olanı başkasına vermenin, paylaşmanın, başkasına bir sözü, bir düşünceyi sunmanın yoludur konuşmak. (IV) Konuşmak vazgeçilmezdir. (V) Kişi konuşurken karşısındakinin bilgi düzeyini dikkate almalıdır. (VI) Konuşmak, insan olmanın bir gereği olarak ortaya çıkar.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
37. Rıfat Ilgaz’ın şiirindeki değişme, Türkiye ve dünya şiirindeki devinime bağlıdır. Dünya şiirindeki değişmeler onun yeteneğine ve birikimine bağlı olarak şiirine yansımıştır. Şair, şair olmak için artı bir çaba gösterir, ömür boyu bir bedel öder. Ilgaz da birçok bedel ödemiştir. Onun şiirinin ileri gitmesi, zamanın şiirsel duyarlığının peşini bırak-mamasıyla olanaklı hâle gelmiştir.
Bu parçadan Rıfat Ilgaz ile ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Dünyadaki şiir hareketlerine bağlı olarak şiirinde değişmeler görüldüğü
B) Dünyadaki değişmeleri yeteneği ve birikimini kullanarak şiirine yansıttığı
C) Şair olmak için özel bir çaba gösterdiği
D) İçerik değişikliğine bağlı olarak dilinin de değiştiği
E) Zamanının şiirsel duyarlılığını yakından izlediği
38. (I) Şiirin nitelikleri, insanlık tarihi boyunca hep tartışılmıştır. (II) Ancak şiirin tam bir tanımını yapmak çok güçtür. (III) Çünkü, şiir anlayıştan çağlara, toplumlara, felsefe temellerine, yaşanan hayata ve insanlara göre farklılık göstermektedir. (IV) Türk şiiri yüzyılların verdiği alışkanlıkla vezinsiz, kafiyesiz pek düşünülmemiştir. (V) Fakat 19. yy’dan itibaren Batı etkisi altına giren şiirimiz, vezin ve kafiye gibi kayıtlara bağlı olmayan bir şiir akımıyla tanışmıştır. (VI) Özellikle 1937’den sonra Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’le başlayan vezinsiz, kafiyesiz şiir akımı, Türk şiirine yeni bir soluk getirmiştir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
39. Hayat, yeterince kısa olduğu ve bütün eserleri okuma imkânı bulunmadığı için eleştiri süzgecinden geçmiş olan baş yapıtları, şaheserleri öncelikle okumak gerekir. Başyapıtların sayısı zaten o kadar çoktur ki, hepsini tanımamıza asla imkân olmayacaktır. Biz de yüzyılların yaptığı seçime güvenelim. Bir insan yanılabilir, bir kuşak yanılabilir, insanlık yanılmaz.
Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşam kısa olduğundan okumaya fazla zaman ayrılmamalıdır.
B) Kitaplar ve yazarlar arasında ayrım yapmadan okumak gerekir.
C) Eleştiri süzgecinden geçmeyen bir eserin değerli ya da değersiz olduğu söylenemez.
D) Nitelikli kitaplar yüzyıllar sonra bile zevkle okunur.
E) Yaşam kısa olduğundan, öncelikle eleştiri süzgecinden geçen baş yapıtlar okunmalıdır.
40. Bir ulusu tanımanın en iyi yolu, onun sahip olduğu kültürel değerleri bilmekten geçer. Giyiminden kuşamına, yemeğinden müziğine kadar birçok şey bir ulusu ele verecek izler taşır. O izleri takip ederek ulaştığımız son noktada o ulusa ait öğrenmek istediğimiz bilgileri toplamış oluruz. Artık o ulusun düşüncesine de öfkesine de neşesine de yabancı değilizdir. O ulusla ilgili sağlıklı bilgiler edinmişizdir ve bu bilgiler bizi hiç yanıltmaz.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir ulusu tanımak için kültürel değerlerini iyi öğrenmek gerektiği
B)Yaşamdaki her ayrıntının kültürel mirası oluşturduğu
C)Bir ulusun kitaplar aracılığıyla tanınabileceği
D)Ulusal bilinci oluşmuş toplumların yabancı kültürlerden etkilenmediği
E) Bir ulusu kısa sürede tanımanın mümkün olmadığı
CEVAPLAR
| 1 | D | 11 | C | 21 | D | 31 | E |
| 2 | B | 12 | E | 22 | D | 32 | C |
| 3 | A | 13 | B | 23 | A | 33 | D |
| 4 | A | 14 | C | 24 | E | 34 | D |
| 5 | A | 15 | C | 25 | E | 35 | A |
| 6 | B | 16 | D | 26 | C | 36 | D |
| 7 | E | 17 | C | 27 | E | 37 | D |
| 8 | B | 18 | C | 28 | D | 38 | C |
| 9 | E | 19 | E | 29 | B | 39 | E |
| 10 | D | 20 | B | 30 | C | 40 | A |
]]>
1.Aşağıda anlamı verilen sözcüklerden hangisi, ayraç içindeki cümlede, bu anlama uygun olarak kullanılmamıştır?
A) Eritmek: Harcayarak tüketmek. (Çocuk, babasının verdiği parayı iki günde eritmiş.)
B) Kesilmek: Aralık ya da son verilmek. (İzlediğimiz filmin kimi bölümleri kesilmiş.)
C) Durmak: İşlemez olmak, çalışmamak. (Dedemin köstekli saati yine durmuş.)
D)Bilmek: Haberi olmak. (Toplantının ertelendiğini biliyordum.)
E)Bağlamak: Bir şeyi bir yere veya bir şeye tutturmak. (Balıkları indirdikten sonra tekneyi iskeleye bağladık.)
2.Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi gerçek anlamıyla kullanılmıştır?
A) Onun konuşmaları genelde duygu yüklü olur.
B) Ona güvenebilirsin, çünkü o çok sağlam biridir.
C) Küresel ısınma, dünyanın en büyük sorunu hâline geldi.
D) Bu programda sıcak gelişmeler yansıtılıyor.
E) Bu olaylardan etkilenmemek için çok uyanıkdavranmalıyız.
3. Şiiri yüzyıllar sürecek bir ömre kavuşturan şey, bazen bir virgül, bazen de bir kelimedir. Yani şiiri oluşturan her bir ayrıntı aslında şiir binasını ortaya çıkaran tuğlalar gibidir. Onlardan birini çekerseniz, oynatırsanız yerinden şiir, varlığını sürdüremeyebilir, anlamını da yitirir.
Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiirin kalıcılığında ayrıntıların payı olduğu
B) Küçük ayrıntılar dışında bütün şiirlerin birbirine benzediği
C) Noktalama işaretlerinin, şiirin anlaşılmasını sağladığı
D) Birçok ayrıntının bir araya gelerek şiir denen sanat yapıtını oluşturduğu
E) Nitelikli şiirlerin zengin ayrıntılar içerdiği
4. Bir şair, şiirini yazarken dil içinde yeni bir dil yaratma peşindedir. Yazar, yazısında biçem özelliğinin ustalığına varmak için uğraşır. Onlar, değişmeceli sözlerin gizlerine ulaşsalar da, söz değerlerinin anlamını bilmeyebilirler. Yaratılan dil özelliklerini inceleyen bir dilbilimci ise şair ve yazarların eserlerindeki dilin söz hünerlerini irdeler, kullanılan sözlerin anlam değerlerini belirler.
Bu parçada geçen “dil içinde yeni bir dil yaratmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ağır bir dil kullanmak
B) Anlaşılırlıktan uzak olmak
C) Yeni sözcükler türetmek
D) Dar bir çevreye seslenmek
E) Özgün bir anlatımı olmak
5. (I) Sporculuk yaşamımın her döneminde sayısız hata yaptım. (II) Kimi zaman sinirlerimi kontrol edemedim. (III) Kimi zaman hırsım aklımın önüne geçti, sağlıklı düşünemedim. (IV) Ancak yıllar sonra başarıyı yakaladım. (V) Çevremdekilere örnek olmaya başladım.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinden, konuşan kişinin öz eleştiri yaptığı anlamı çıkarılamaz?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) I. ve V.
D) III. ve V. E) IV. ve V.
6. (I) Dünyanın dört bir tarafında konserler veriyorum. (II) Konserlerime gelenlerin büyük bir kesimini gençler oluşturuyor. (III) Söylediğim türküleri yürekten dinliyorlar, (IV) Türkülerimizi dinleyen yalnızca bizim gençler değil. (V) Amerika’da verdiğim bir konserde çeşitli uluslardan gençlere türküler söyledim. (VI) O zaman anladım ki insanlar, dilini bilmediği toprakların müziğini dinleyerek bile mutlu olabiliyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yazar, yaşadığı deneyimlerden yola çıkarak bir çıkarımda bulunmuştur?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
7. Koltuğu ayağınızın altına alırsanız yükselirsiniz, koltuğu başınızın üzerinde taşırsanız alçalırsınız.
Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Makam sahibi olmayı her şeyin üstünde görmek kişiyi alçaltır.
B)Kişi bulunduğu makamdan dolayı değer kazanmamalı, bulunduğu makama değer katmalıdır.
C)Makam sahibi olmak kişinin davranışlarında değişiklik oluşturmamalıdır.
D) İnsanların çoğu, kişilere bulundukları makama göre davranır.
E) Başarılı insanlar hangi makamda olurlarsa olsunlar verimli olurlar.
8. Aşağıdakilerin hangisinde yargı, gerekçesiyle birlikte verilmiştir?
A) Bir akşam bir kente girerim
Kayısı ağaçları arasından
B) Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
C) Bırakalım sevdayla büyüsünler
Serpilip gelişsinler fidan gibi
D) Belki bir gün rüzgâr olurum ben de
Eserim başakların üzerinden
E) Yedi dağın yolları kalbimden geçer
Salkım salkım mısralar gelir içimden
9. Bazen bir şair, tek şiirle, bir başka şairin yüzlerce şiirini yok eder.
Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Her şair, yazacağı tek şiirin peşindedir.
B) Şairler, yazdıkları sayısız şiirden bazılarını beğenirler.
C) Sayısız şiir içinden nitelikli bir şiir çıkmayabilir.
D) Kimi şairlerin bir şiiri, başka bir ozanın sayısız ürününü gölgede bırakır.
E) Nitelikli bir şiir yazmanın yolu yüzlerce şiir yazmaktan geçer.
10. (I) “Türk Şiiri 2005” adlı şiir yıllığı açıkça söylemek gerekirse, bugüne değin yayınlanmış yıllıklar içinde en özgünlerinden biri olmuş. (II) Kitabın yıllık anlayışına getirdiği yenilik kayda değer. (III) Yıllığı hazırlayanlar, yaptığı sınıflandırmalar, yorumlar ve değerlendirmelerle yıllık hazırlamayı bir ortalama tutturma gayreti olmaktan çıkarıp bir bakış açısına dönüştürmüş. (IV) Yıllık hazırlamayı düşünenler bu yıllığı mutlaka görsünler. (V) Bu kitabı inceledikten sonra hazırladıkları yıllıklar daha nitelikli olacaktır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde öneri söz konusudur?
A)I. B) II. C)III. D)IV. E)V.
11. Her kim ki olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel’i bağrına basar
Benim sadık yârim kara topraktır
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisinin örneği yoktur?
A) Sıfat
B) Zamir
C) Fiil
D) İlgeç
E) Bağlaç
12. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, hem yapım eki hem çekim eki almış bir sözcük vardır?
A) Zambaklar en ıssız yerlerde açar
B) Bir mumun ardında bekleyen rüzgâr
C) Dinle ve kabul et itirafımı
D) Meyveler sabırla olgunlaşırmış
E) Bir gün gözlerimin ta içine bak
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde -dan, -den (-tan, – ten) eki almış olan kelime ötekilerden farklı bir görevde kullanılmıştır?
A) Ödevimi hazırlarken bu kitaptan yararlandım.
B) Bahçede oturan adamdan yardım istedim.
C) İş yerinden iki gün izin aldım.
D) Kitaplıktan istediğin bir kitabı alabilirsin.
E) Ayaklarımın ağrısından duramıyorum.
14. Aşağıdaki dizelerin hangisinde, istek kipiyle çekimlenmiş bir yüklem vardır?
A) Yeşil ördek gibi daldım göllere
Sen düşürdün beni dilden dillere
B) Uçun kuşlar uçun doğduğum yere
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır
C) Gücüm yetse hemen işe başlasam
Kazma coşar, kürek coşar, bel coşar
D) Sevdiğim üstüne gelmesin hata
Yanağın güllerin rengine bata
E) Gel gönül bu kadar düşme telaşa
Koşa koşa bir gün yorulacaksın
15. Cümlede önemsenen öğeyi vurgulamanın bir yolu da onu yükleme yaklaştırmaktır.
Bu açıklamaya göre aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylı tümleç vurgulanmaktadır?
A) Yaşlı kadın, incecik parmaklarıyla çenemden tuttu.
B) Sözlerine, komik bir şey hatırlamış gibi güldükten sonra devam etti.
C) Anadolu insanının temiz bir yüreği vardır.
D) Şu ilerdeki kaynaktan buraya su yolu açılacak.
E) Erken varmak istiyorsanız, yola sabahtan çıkmalısınız.
16. Marconi, okyanus ötesine ilk radyo dalgalarını göndermeyi başaran fizikçi, icat ettiği radyonun bir gün ayrıcalıklı bir nesneye dönüşeceğini bilebilir miydi?
Bu cümle dil bilgisi bakımından incelendiğinde aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Ara söze yer verilmiştir.
B) Özne, zarf tümleci, nesne ve yüklemden meydana gelmiştir.
C) Yüklemi geniş zamanla çekimlenmiş birleşik yapılı bir cümledir.
D) Basit, türemiş, birleşik sözcükler vardır.
E) Birden çok ad tamlaması kullanılmıştır.
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ünsüz benzeşmesine örnek gösterilebilir?
A) Bu kasabada yaşayanların yarısından fazlası lise mezunudur.
B) Önümüze acılan ova düz ama dümdüzdü.
C) Belediye başkanı, sokakların asfaltlanması için talimat vermiş.
D) Kış geldiğinde buradaki köylerin yarısına ulaşılamıyor.
E) Bu bölgedeki insanların büyük kısmı çiftçilikle uğraşıyormuş.
18. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Yarın uzakca bir yere gideceğiz.
B) Bölük sessizce siperlere yaklaştı.
C) Ona arkadaşca yaklaşırsan iyi olur.
D) Düşündüklerini mertce yüzüme söyle!
E) Sabahcı öğrenciler de törene katıldı.
19. Anadolu’nun en renkli çarşılarından biridir Gaziantep Çarşısı (I) Kırmızının, sarının, yeşilin her tonu her yerdedir (II) Alev alev baharatlar, parıltılı bakırlar, mavi mor kırmızı kumaşlar ve kan kırmızı yemeniler (III) Bunlara bir de geleneksel Antep evlerinin renkli kapıları, üzerine resimler yapılmış duvarları ve avluları eklenince sahiden cümbüş hâlini alır o güzelim çarşı (IV) Renklere tutkun biriyseniz, kimsecikler koparamaz oradan sizi (V)
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti konmalıdır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Ülke gündemi şaşırtıcı bir hızla değiştiğinden, insanlar gündemi takip edemiyor.
B) Halkımız, ülke sorunlarına duyarsız davranmamalıdır.
C) Ülkemizin kalkınabilmesi için üzerlerimize düşenleri yerine getirmemiz gerekir.
D) Ülkede işlerin iyi gitmesi, toplumun yarınlara güvenle bakmasını sağlayacaktır.
E) Hiçbir zaman çok umutlu ya da çok umutsuz olunabilecek bir ülkede yaşıyoruz.
21 . Yazık ki bu gençler, şiiri boş ve gereksiz bir uğraş sayıyorlar.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gereksiz söz kullanılması
B) Bir sözcüğün yanlış anlamda kullanılması
C) Yüklemin III. çoğul kişiye göre çekimlenmesi
D) Anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması
E) Tamlayanlardan birinin, tamlananla uyum sağlamaması
22. (I) Simetri, benim hayatımda çok önem verdiğim bir kavramdır. (II) Örneğin, sevdiğim üç şey varsa, mutlaka karşısına üç tane de sevmediğim şey koyar, simetriyi kurarım. (III) Simetri arayışının bir hastalık olduğu söyleniyor. (IV) Son zamanlarda ise seslerle ilgili bir simetri kurdum. (V) En sevdiğim üç şey olan kuş sesi, su sesi, insan sesi karşısında neyi sevmediğimi düşünürken tren sesi, fren sesi, siren sesi fobim çıktı ortaya.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
23. Tartışmalara değer verilmeli. Kavga olmamalı. Herkesin kendi düşüncesini ortaya koymasına fırsat tanınmalı. Önemli olan, doğru olduğuna inanılan birkaç görüşün ortaya çıkmasıdır. İlle de sonunda uzlaşmak ve anlaşmak gerekmez. Eğer böyle yapılırsa ister istemez herkes sadece karşısındaki görüşleri değil, kendi savunduğu görüşleri de gözden geçirip yeniden değerlendirme fırsatını bulur. Bu da kişinin gelişmesine katkı sağlar.
Bu parçada tartışma ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A)Doğru ile yanlışın tartışılarak belirlenebileceği
B)Bir sonuca ulaşılamayan tartışmaların yarar sağlamadığı
C)Herkesin kendi görüşlerini serbestçe dile getirmesine fırsat verilmesi gerektiği
D)Bir uzlaşmaya varabilmek için kimi zaman savunulan düşüncelerden vazgeçilebileceği
E) Kişilik gelişiminde tartışmanın çok önemli katkılarının olduğunu
24. Yokuşun üstünden esen sert bir poyraz, yaprakları çoktan dökülmüş çıplak dallarda ıslıklı kırbaçlar çakıyor. Hepsi de kar yüklü, ne kadar bulut varsa, hepsini Galata’ya, Kuledibi’ne ve Karaköy Limanı’na sürüklüyor. Kar savruntuları arasında ara sıra bir fırsat bularak boy göstermeye çalışan solgun güneşten dağılan ışık iplikleri, aşağılarda belli belirsiz görülen Haliç’e gümüşten örümcek ağları örüyor. Haliç, şilep ölüleri, talihsiz takalar, mavnalar ve çılgın martıları ile gümüşten bir kabartma gibi duruyor.
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Kişileştirmeden yararlanıldığı
B) Betimleme yapıldığı
C) Öznel yargılara yer verildiği
D) Niteleyici sözcüklerden yararlanıldığı
E) Tamamlanmamış cümlelere yer verildiği
25. Hüseyin Rahmi Gürpınar, Tercüman-ı Hakikat’te bölümler hâlinde yayınlanan ilk romanı “Şık” ile yaygın bir üne sahip olmuştur. Romanlarında, Tanzimat’tan Cumhuriyet sonrasına kadar, toplumsal değişimin bütün evrelerini, İstanbul’un gündelik yaşamını temel alarak işlemiştir. Başlangıçta realist, giderek natüralist bir tutumla, toplumdaki her türlü sosyal dengesizliğe dikkat çekmiştir. Ustaca kurgulanmış diyalogları, sade dili, canlı anlatımıyla herkesin kolayca okuyup anlayabileceği romanlar yazmıştır. Popüler edebiyatın başarılı bir temsilcisi olmuştur.
Bu parçada Hüseyin Rahmi Gürpınar’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Eserlerinde kolay anlaşılan bir dil kullandığına
B) Romanlarında günlük yaşamı yansıttığına
C) Şık adlı romanı ile ünlendiğine
D) Edebiyatımızdaki popüler yazarlardan olduğuna
E) Eserlerini yalnızca Tercüman-ı Hakikat adlı gazetede yayınladığına
26. Eğitimle, insanın değişimi ve gelişimi hedeflenmiştir. Bu bağlamda, her insan, yaşamı boyunca, eğitim ve öğretimini sürdürürken çok yönlü bir müzik ortamı içinde bulunur. Zaten gençlerin sağlam bir kişilik sahibi olmalarında müziğin önemli bir yeri vardır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri’nde okul bandolarında görevli olan gençler üzerinde yapılan bir bilimsel araştırma, söz konusu öğrencilerin bilgi, ülküsellik, eğitsellik gibi alanla da, diğer öğrencilere, bandoda çalmayanlara, kıyasla oldukça yüksek puanlar aldığı görülmüştür.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Eğitimin gençlere sağlam bir kişilik kazandırmayı amaçladığı
B) Gençlere sağlığın öneminin ancak eğitimle anlatılabildiği
C) İnsanların yaşamları süresince müziğe yoğun ilgi duyduğu
D) Müziğin gençlerin kişilik gelişimine katkısı olduğu
E) Herhangi bir müzik aletini çalmanın gençlerin okul başarısına katkı yaptığı
27. Bugün, neden eskisi kadar güzel öyküler yazılmıyor? diye soruyorum kendi kendime. Toplum olarak farklı bir yerdeyiz, biliyorum. Ama yazan insanların dün’ü, öte’yi görmesi, hayata, insana nasıl bakması gerektiğini bilmesi gerek. Bugünün öyküsünde insanı ve yaşamı bulamıyorum, insana, yaşama dair duygular da yok; iklimler, coğrafyalar, mekânlarda…
Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Okurun her geçen gün öyküden uzaklaşmasından
B) Bugün geçmişteki kadar başarılı öyküler yazılmamasından
C)Genç yazarların yaşadıkları çevreyi algılamakta başarılı olamamasından
D) Edebiyat ortamının eskisi kadar canlı olmamasından
E) Genç yazarların geçmişteki öykü birikiminden habersiz olmasından
28. (I) Yaratıcı yazar, okura bildiğini değil, bilmediğini; beklediğini değil, en ummadığını verendir. (II) Bu tür yazar, okuru rahatlatmaktan, onun kafasındaki sorulara karşılık vermekten çok, ona sorular yöneltir. (III) Onu düşünmeye, kendi kişiliğinin, içinde yaşadığı toplumun çelişkilerinin bilincine varmaya çağırır. (IV) Bunu yanıtlarla değil, ortaya koyduğu sorularla yapar. (V) Yazmak, yeni bir ürün ortaya koymaktır. (VI) Bu da ister istemez farklı olmayı gerektirir.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
29. Bir toplumu oluşturan bütün bireylerin dile katkı yapmasını ve dilimizi korumasını bekleyemeyiz. Toplumun geniş kitleleri Türkçenin korunmasından ve zenginleştirilmesinden sorumlu değildir. Dile karşı sorumlu olanlar, öncelikle dil bilginleri ile dili bir malzeme olarak kullanan, edebiyat eseri veren büyük sanatçılardır. Sonra da eğitimciler gelir.
Bu parçada yazarın vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Toplumu oluşturan her bireyin dili doğru kullanması gerektiği
B) Sanatçı, dil bilimci ve eğitimcilerin dilin korunmasından ve geliştirilmesinden sorumlu olduğu
C) Türkçeyi korumanın ve zenginleştirmenin her birey için bir vatandaşlık görevi oluğu
D) Temel malzemeleri dil olan edebiyatçıların dili kullanırken yeterince titiz olmadığı
E) Eğitimcilerin, dilin korunması konusunda duyarsız kaldığı
30. Yazar olmaya karar verince yıllar süren uzun ve derin emekler sonucu yazılmış geçmişe ait eserleri incelemeliyiz önce. Bizden önce yazılanları iyi bilmeliyiz ki, onlar gibi yazmak yerine, öğrendiklerimizden kendimize göre yazmanın yollarını çıkaralım. Pek çoklarınca şu hâlâ tam anlaşılamamış görünüyor: Kendince yazabilmedir bir kişiyi yazarlığa ulaştıran. Bunu başaramadıktan sonra bir şey yazmış olsanız bile siz gerçek anlamda yazar sayılmazsınız.
Bu parçada yazar, gerçek anlamda yazar olmayı aşağıdakilerden hangisine bağlamaktadır?
A) Geçmişin eserlerine benzemeyen yapıtlar vermeye
B) Yapıtları aracılığıyla geniş kesimleri etkilemeyi başarmaya
C) Yapıtlarının konularını geçmişte yaşanmış olaylardan seçmeye
D) Yapıtlarının yüzyıllar sonra bile okuyucu bulabilmesine
E) Geçmişteki başarılı eserlerden esinlenerek yapıt vermeye
31 . Yazmaya başlamadan önce, kalabalıktan, toplumdan, günlük hayattan, herkesin yaşadığı şeylerden kaçıp bir odaya kapanmayı isteriz. Bir odaya geçer kimsecikleri sokmayız oraya. — Çünkü o tek başına kaldığımız odada başkalarının sözü, başkalarının hikâyeleri, başkalarının kitapları, yani gelenek dediğimiz şey eşlik eder bize. Dolayısıyla görünüşte çevremizde kimsecikler yoktur; ama bilincimizde sözleri ve davranışlarıyla bir sürü insan bizimledir.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Oysa yazmanın bir zaman ve mekân işi olduğunu hepimiz biliriz.
B) Üstelik herkes bizim isteğimize uymada çok anlayışlı davranır.
C) Hâlbuki yazarken çevremizde bazı kimselerin olması ufkumuzu genişletir.
D) Ne var ki kendimizi kapattığımız odada da sanıldığı kadar yalnız değilizdir.
E) Kaldı ki insan yalnız kaldığı zaman içinden gelen sesi daha iyi dinler.
32. Sözcükler, kimi zaman dilin kurallarına uymaz. Siz, “ille de şu anlama gelecek bu sözcük” diye tutturursunuz, dil kurallarını göz önünde tutarak. Bakarsınız o sözcük karşı koyar buna, bir başka anlam edinmeye kalkar kendisine. Hem de, sizin istediğinize çok aykırı bir anlam. Gün gelir, bu yeni anlamıyla, aykırı anlamıyla girer sözlüklere. “Uçak” sözcüğü böyle bir sözcüktür. ‘Yatak” sözcüğüne benzetilerek yapılmıştır. “Tayyare”ye bir de “uçku” denmiştir. Gel gör ki “uçku” tutunmamış, yitip gitmiş, “uçak” da “tayyare”nin karşılığı olmuştur.
Bu parçada sözcüklerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Türetilen sözcüklerin dili zenginleştirdiği
B) Sözcüklerin zamanla, yüklenen anlamlarının dışında da anlamlar kazanabileceği
C) Yeni sözcük türetme görevinin yalnızca dil bilimcilerin görevi olduğu
D) Kimi sözcüklerin zamanla unutulup gittiği
E) Sözcük türetilirken Türkçe dil kurallarının dikkate alınmadığı
33. Otuz yıl önce yazar olma yolunda kendimize koyduğumuz ölçütler arasında dürüst olmak başta gelirdi. O zamanlar önce hayata karşı dürüst olmayı hep öne çıkarırdık. Öteki yüzü pek göstermezdi kendini dürüstlüğün; ama sonra iyice anladık ki, edebiyat söz konusu olduğunda, yapıta karşı olan dürüstlük, hayat karşısındaki dürüstlüğün ayrılmaz parçasıymış bir yazar için.
Bu parçada yazarın anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamda dürüst olmayan kişilerin başarılı yapıtlar veremeyeceği
B)Bir yapıtta anlatılanlara kesin doğrularmış gibi bakmamak gerektiği
C) Yaşamda dürüst olanların, yapıtlarını yazarken de dürüst olduğu
D) Yaşamın gerçekleriyle yapıtın gerçeklerinin farklı olduğunu dürüstçe söylemek gerektiği
E) Yazarların gerçek yaşamda gösterdiği tutum ve davranışlarını yapıtlarında göstermeyebileceği
34. Bir kaya kovuğunda kızıl bir alevin önünde ısınan iki koyu gölgenin kımıldadığını gördüm. Karanlık dereye, kurşuni yangın harabesi olan yamaca vuran ışık, bu ateş ve kamyonun iki göze benzeyen farlarıydı. Köprünün önünde şoför, kocaman, işe yaramaz kamyonu durdurmaya çalışırken önünde birkaç karaltı kımıldadı. Sonra ışığın beyazlattığı taşlı yolda siyah paltolu, boynunda heybesi olan bir ihtiyar belirdi.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?
A) Benzetme – öyküleme
B) Öyküleme – karşılaştırma
C) Açıklama – öyküleme
D) Örneklendirme – açıklama
E) Betimleme – öyküleme
35. Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan Karaca-oğlan, âşık edebiyatının büyük şairlerindendir. 17. yüzyılda Çukurova’da yaşamış ve sanat gücüyle kendinden sonraki birçok ozanı etkilemiştir. Yaşadıklarını, hissettiklerini şiirlerinde coşkun bir şekilde dile getirmiştir. Gurbet, sıla, aşk ve tabiat, şiirlerinde sıkça kullandığı temalardır. Türkçe, onun şiirlerinde en saf, en yalın, en güzel haliyle kendini göstermiştir.
Bu parçada Karacaoğlan ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Şiirlerinde güzel bir Türkçe kullandığına
B) Yaşamıyla ilgili bilgilerin yetersiz olduğuna
C) Koşma türünün en başarılı ozanı olduğuna
D) Âşık edebiyatının önemli şairlerinden biri olduğuna
E) Şiirlerinde bireysel konulara yer verdiğine
36. Şair, oyun yazarı, romancı, denemeci olarak edebiyat tarihimizde yerini alan sanatçı, yazın yaşamına şiirle girdi. Asıl ününü şiirleriyle yakaladı. Şiirlerinde samimi, canlı, akıcı bir anlatım kullandı. Türkçeye yeni ve sağlam bir şiir dili kazandırdı, ilk şiirlerini aruzla yazsa da sonradan heceye geçti. Halk edebiyatının nazım biçimleri ile modern şiir anlayışını birleştirerek çok güzel şiirlere imza attı.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Farklı türlerde yapıtlar ortaya koyduğuna
B) Daha çok, şiirleriyle tanındığına
C) Halk edebiyatı şiir türlerini çağdaş bir yorumla kullandığına
D) Heceyi aruz ölçüsünden daha başarılı kullandığına
E) Yenilikler içeren şiir dilinin oldukça sağlam olduğuna
37. Romanın en çok sevilen edebiyat türü olduğu bir gerçek. Nereye giderseniz gidin, en çok onun okunduğunu görürsünüz. Şiir için de böyledir. Günlük yaşamın yoğunluğundan fırsat bulduk mu elimize aldığımız, ya bir roman ya da şiir kitabı olur. Bir geziye çıktığımız zaman çantamızın bir köşesine yerleştirmeyi unutmadığımız yine bunlardır. Daha okul sıralarındayken çalışma saatlerinden artırılmış sayılı dakikaları, sevdiğimiz bir şaire veya romancıya verdiğimizi dün gibi hatırlarım.
Bu parçanın yazarı, aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
A) Roman ve şiirin, yapısal yönden birbirine benzediğini
B) Yazınsal türler içinde en çok sevilen türlerin, roman ve şiir olduğunu
C) Romanların şiirsel bir anlatımının olduğunu
D) Yolculuklarda zamanın kitap okunarak değerlendirilmesi gerektiğini
E) Öteki yazın türlerinin de roman ve şiir kadar okunması gerektiğini
38. Edebiyat, özünde bir anlatım biçimidir. Eserin özgünlüğü de bu anlatım biçimine bağlıdır. Roman olsun, şiir olsun edebi” eserleri de birbirinden ayıran ve özgün yapan da ifade tarzındaki anlatım farklılığıdır, ifade tarzındaki farklılık sadece romanı şiirden ya da şiiri öyküden ayırmak için değil, romanı romandan, şiiri şiirden ayırmak için de oldukça önemlidir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerin hangisidir?
A) Edebî bir eseri, başka bir eserden ayırmanın ölçüsünün anlatım tarzında saklı olduğu
B) Edebi eserlerin, anlatımlarındaki özgünlükle kalıcılığı yakaladığı
C) Her edebî türün kendine özgü bir anlatım tarzıyla ortaya konduğu
D) Sanatçının anlatım tarzının, sanat eserinin başarısını belirlediği
E) Edebiyatçıların belli bir anlatım tarzı geliştirmesinin zamana bağlı olduğu
39. Elbette! Bakın, arka tarata bir genç çalışıyor. Bu genç, resim öğrenmek istiyor. Bu genç gibi, benim yüksek okullarda, akademilerde öğrencilerim var. Bunların hepsi yurt dışında yaşayan Türk gençleri… Destek oluyorum, yardımcı oluyorum onlara. Sadece bu merkezde 25, 30 tane görsel sanatlar okuyan öğrencimiz var. Yurt dışındaki bu gençlerimizin görsel sanatlara olan bu yoğun ilgisi çok sevindirici bir gelişme.
Bu parçada anlatılanlar, aşağıdaki sorulardan hangisine cevap olarak söylenmiştir?
A) Yurt dışındaki gençlerimize yeterli eğitim olanakları sunuluyor mu?
B) Yurt dışındaki gençlerimizin görsel sanatlara ilgisi var mı?
C) Yurt dışında yaşayan gençlerimiz, kendilerini nasıl yetiştiriyor?
D) Yurt dışında, görsel sanatlara daha fazla mı zaman ayrılıyor?
E) Görsel sanatların, gençlerin toplumsallaşmasına ne gibi katkısı var?
40. Hikâyede sizi geliştirecek, size kendi hikâyenizi bulduracak tek yöntem uygulaması; bence, sizin önünüzde yer almış ustaları okumaktır. Onların hikâyeyi nerden alıp nereye götürdüklerini gözlemlemektir. Geleceğin ustası “iyi” çıraklar, “iyi” usta seçmesini de bilirler. Bu “iyi” ustalar, “iyi okur’lukla bulunur. “İyi okur”luk sizi hem seçmeci yapar, hem seçkin.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Hikâyede gelişebilmek için usta hikayecileri okumak gerektiğine
B) Genç hikayecinin kendi hikâyesini bulabilmek için usta hikayecilerin hikâye alanında neler yaptıklarını bilmesi gerektiğine
C) Usta olmaya aday, iyi çırakların iyi usta seçmesini de bileceğine
D) Seçkin bir yazar olmak için iyi okur olmak gerektiğine
E) Usta bir hikayeci olabilmenin iyi bir eğitimden geçmeye bağlı olduğuna
CEVAPLAR
| 1 | B | 11 | D | 21 | A | 31 | D |
| 2 | C | 12 | D | 22 | C | 32 | B |
| 3 | A | 13 | E | 23 | C | 33 | C |
| 4 | E | 14 | D | 24 | E | 34 | E |
| 5 | E | 15 | A | 25 | E | 35 | C |
| 6 | E | 16 | B | 26 | D | 36 | D |
| 7 | A | 17 | E | 27 | B | 37 | B |
| 8 | B | 18 | B | 28 | D | 38 | A |
| 9 | D | 19 | C | 29 | B | 39 | B |
| 10 | D | 20 | E | 30 | A | 40 | E |
]]>
1. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde insana ait bir özellik doğaya aktarılmamıştır?
A) Dinle bakalım işitebilir misin?
Türküsünü damların, bacaların
B) İnsan nasıl konuşur kendisiyle
Nasıl koşar gülen aynalara.
C) Hatırlattı bana, bayram sabahım
Gökyüzüne kaçırdığım balonlarımı
D) Kendi bahçesidir onun içinde gördüğüm
Yollar yine her günkü gibi yaz uykusunda.
E) Gün olur, alır başımı giderim
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
2. Soyut kavramların somut kavramlar yardımıyla anlatılmasına somutlama denir
Buna göre aşağıdakilerin hangisinde “somutlama” yoktur?
A) Yüreklerine zincir vuran gurbetçiler yavaş yavaş gidiyor.
B) Kar gibi çamaşırları balkona serip içeri girdi.
C) Artık, olumsuz düşünceleri bir kenara atma vakti geldi.
D) Tüm gün, omuzlarında pişmanlığın ağır yükünü taşıdı.
E) Kurtuluş Savaşı Atatürk’ün çelik iradesinin sonucudur.
3.Yazar, son kitabında altmış yıllık ömrünü kaleme aldığını söylüyor. Ben de bu değerli dostumun kitabını merakla okudum, hayatını çok iyi bilmeme rağmen. Kitapta hafif acılar, konuşmuş; ama derin acılar dilsizdi.
Altı çizili söz öbeğinin parçaya kattığı anlam aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yazarın, kitabın her satırında bir sırrını açıklaması
B) Kitapta anlatılan bazı olayların kurmaca olduğu
C) Yazarın kendini derinden etkileyen üzücü durumlardan ziyade diğer mutsuzluklarını anlatması
D) Kitabı okuyan kişinin aslında yazarı iyi tanımaması
E) Kitabın yaşamöyküsünden çok bir hayal ürünü olduğu
4. “Gitmek” sözcüğü aşağıdakilerin hangisinde “Sarı saç yüzünün rengine iyi gitti.” cümlesindeki anlamıyla kullanılmıştır?
A) Borçlar yüzünden alttaki dükkân da elimizden gitti.
B) Bu yol nereye gider, diye sordu.
C) Senin yaşındaki kadına böyle bir etek gider mi hiç?
D) Bu tartışmaların sonu nereye kadar gidecek, anlamadım.
E) iki ton kömür bize üç ay gider
5. Aşağıdaki açıklamalardan hangisi karşısında verilen deyime uygun değildir?
A) Bir kimsenin çok sinirlenerek sabrının taşması : çileden çıkmak.
B) Bir işin yapılmasında yardımcı olmak :emeği geçmek.
C) Geçmişte olmuş bir konudan ikide bir söz açmak : ısıtıp ısıtıp önüne koymak.
D) Bir yere çok sık gidip gelmek : ayağı eksik olmamak.
E) Bütün güzellikleri detaylarıyla ortaya koymak : ayaklar altına almak.
6. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerden hangisi temel anlamıyla kullanılmıştır?
A) Kayalar ufalanarak yukarıdan aşağıya düşüyordu.
B) Adam, bahçede top oynayan çocukları fena hastalandı
C) Dizimdeki yara çok geçmeden kapandı.
D) Mağaranın ağzında büyük bir şelale varmış.
E) Çocuktan adeta zeka fışkırıyordu.
7. Bizde sanatı ustadan görmeyenlerin başarıları alkışlanmaya değer.
Bu cümledeki altı çizili sözün anlamı aşağıdaki cümlelerin hangisinde vardır?
A) Veysel, bağlama çalmayı atadan kalma usulle kendi kendine öğrenmiştir.
B) Sevgi, kurslar sayesinde teknik resim çizmeyi öğrendi.
C) Hayatın her devresinde bir kılavuza ihtiyacımız vardır.
D) Aynı hatalara düşmemek için arkadaşına tekrar danıştı.
E) Ünlü şairin eserlerini okuyarak üslubumu oluşturdum.
8. Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez.
Bu cümlede anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir konuyu bilmemek değil başkasına sormamak cahilliktir.
B) insanlar ne kadar bilgili olursa olsun yakın çevrelerine faydalı olamazlar.
C) Bir konuyu çok iyi bilsek de mutlaka bir kişiye daha sormalıyız.
D) Bilgiler başkalarıyla paylaşıldıkça faydalı hale gelir.
E) Bir insanla bildiğini paylaşan kişinin bilgisinde eksilme olmaz.
9. (I) Sthendal, 19. yüzyılda yaşamış Fransız yazardır. (II) Gençliğinde orduya katılmış askerlik yaşamının kendine göre olmadığını anlayıp Paris’e dönmüştür. (III) Tiyatro ve felsefeyle de ilgilenen yazar, İtalya’da yazın çalışmalarına başlamıştır. (IV) Çağdaşları tarafından önemi anlaşılamamış olsa da adı psikolojiyi ön plana çıkaran başarılı isimlerin başında anılır. (V) Armanece, Roma’da Gezintiler. Kızıl ve Kara eserlerinden birkaçıdır.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde kişisel düşünceye yer verilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
10. Edebiyatımızın mihenk taşları olarak kabul ettiğimiz Recaizade Mahmut Ekrem, Ahmet Haşim, Tevfik Fikret gibi sanatçıların hayatlarına bakarsak ulu çamların fırtınalı diyarlarda yetiştiğini söyleyebiliriz.
Bu parçada geçen “ulu çamlar, fırtınalı diyarlarda yetişir” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yaşamlarında sorunlarla karşılaşan insanlar, hayatta büyük ve başarılı işler yapar.
B) Zor koşullarda yaşamaya çalışmak insanı hayattan soğutur.
C) Yaşam koşulları güçleştikçe insanlar da zayıf düşer.
D) İnsan kişiliğinin gelişiminde tabiatın etkisi oldukça fazladır.
E) Başarılı edebiyatçılar, bu başarıyı aile hayatlarına da yansıtırlar.
11. Yunus Emre’nin şiiri, odağında kendisinin bulunduğu iç içe dairelerle genişleyen, ölümsüz dizelerden oluşmuştur.
Bu cümlede altı çizili söz öbeğiyle anlatılmak isteneni aşağıdakilerden hangisi en iyi karşılar?
A) Düşüncelerinin öğretici yanı ağır olan
B) Allah aşkını sade bir dille veren
C) Duygularını kimseyle paylaşamayan
D) Kendi dünyasından insanlığa açılan
E) Kendini sadece şiirle ifade eden
12. Günümüzde çoğu genç yazarın tek hatası kendilerinden bir adım öncekilerle dirsek temasını yitirmiş, olmalarıdır.
Yukarıdaki cümlede altı çizili söz öbeğinin yerine aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) bağlantı sağlamış
B) ilişkiyi kesmiş
C) tartışma yaşamış
D) tanışmamış
E) eleştiriye girmemiş
13. (I) Dans, belli bir disiplin allında yapılırsa ruhumuzun bütün boşluklarına yavaş yavaş nüfuz eder. (II) Her seferinde ritmi, figürü, coşkuyu, biraz daha harmanlayarak özümseyeceğiniz bir durum haline gelir. (III) Belli bir zaman sonra dans etmek hayatınıza iyice yerleştiği için otobüs beklerken bile ayaklarınıza hakim olamadığınız anlar yaşarsınız. (IV) Zor bir hareketi, figürü çalıştıysanız adım atamayacak halde bulursunuz kendinizi. (V) Sahnede sağdan sola dönerken saçlarınızdan savrulan terler, duyduğunuz alkışlar en büyük gururunuz olur
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yargı gerekçesiyle birlikte verilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
14. (I) Güneş ışınlarına fazla maruz kalmanın sağlık açısından ciddi sorunlar getirdiğine yönelik uyarılar devam ediyor. (II) Dünya Sağlık Örgütü’nün yayımlanan son raporunda her bireyin ultraviyole ışınlara maruz kaldığı açıklanıyor. (III) Bu sebeple gün içinde özellikle 12 – 16 saatleri arasında dışarı çıkılmaması öneriliyor. (IV) Diyelim ki çok acil bir işi olan vatandaş dışarı çıkıyor, o zaman bir şapka, güneş koruyucu krem ve su almalı yanına. (V) Uzmanlar, ışınlara aşırı maruz kalmanın başta cilt kanseri, katarakt olmak üzere pek çok ciddi hastalığa yakalanma riskini arttırdığını belirtiyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir “varsayım” söz konusudur?
A) I. B) II. C) III D) IV. E) V.
15.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı bir düşünce dile getirilmiştir?
A) Başarılı şairlerden hiçbiri, farklı dillerin rüzgarına kapılıp şiir yazmaz.
B) Bir şairin hamurunda, kendi dilinin özelliği azsa o iyi bir şair değildir.
C) Evrensel olmak için kendi toprağından başka memleketlere açılan şair. her dilde eser üretmelidir.
D) Bir ozan, eserinde kendi dilindeki sözcükleri gül gibi dermezse ölümsüz olamaz.
E) Vatan ve millete hediye edilen şiirlerde mutlaka anadil kullanılmalı yoksa başarılı olunamaz.
16. Eğer güneşi kaçırdım diye gözyaşı dökersen yıldızları da kaçırırsın.
Bu cümlede anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisi olamaz?
A)İnsanlar kaybettiklerinin ardından ağlamak yerine elindekilerle mutlu olmalıdır.
B)Elden giden fırsatlara üzülmemek, elde kalanlarla yetinmek gerekir.
C)Pişmanlık, hayatın her döneminde insanlara yol gösteren büyük bir derstir.
D)Hayatta kaçırdığımız büyük fırsatlara hayıflanmak, küçük fırsatları da kaybetmemize neden olur.
E) Geçmişte yaşanmış olumsuz olayları düşünerek gelecekteki günlerimizi de kötü geçirmemeliyiz.
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “koşula bağlılık” söz konusudur?
A) Çocuklar, Ankara’ya otobüsle değil de uçakla gelse.
B) Bu ilaçları düzenli olarak kullanmadıkça iyileşemezsin.
C) Çocukluğunda iyi bir eğitim almadığı için çok üzgündü.
D) Bu kitabın dil ve anlatım özelliklerini bir daha anlatacağım
E) Telefon çaldığında babam arıyor zannettik.
18. Ne söyleyeyim diye başta düşünmek, niçin söyledim diye sonunda pişman olmaktan iyidir
Aşağıdakilerden hangisi bu cümlenin anlamına en yakındır?
A)İnsanlar, söyleyeceklerini düşünerek ifade ederlerse, pişmanlık duyacak sözler sarf etmemiş olurlar.
B)Konuşmak özgürce yapılan bir eylem olduğundan herkes istediğini söyleyebilir
C)Konuşma sırasında ne söylediğiniz önemli değil, asıl önemli olan verdiğiniz mesajdır.
D) Konuşmak da bir sanattır, çok okuyanlar güzel konuşurlar,
E)Bir olayın sonunu sözün başında söylemek dinleyicilerin merakını azaltır.
19. Şehrin merkezine toplanan kalabalık…
Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanırsa cümlenin öğeleri sırasıyla “özne – zarf tümleci -dolaylı tümleç – yüklem” olur?
A) onu karşılamak için heyecanla bekliyordu.
B) bir süre bekledikten sonra muhtarın dükkanına yöneldi.
C) olaydan sorumlu olanları öfkeyle bekliyordu.
D) onu görebilmek uğruna birbirlerini tepeliyordu.
E) sorunlarının halledilmesi için yetkilileri soruyordu.
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcük, işlevi bakımından ötekilerden farklı bir ek almıştır?
A) Söyleyecek sözü olmayanlar her şeye onay verir.
B) Gülüp duruyoruz ağlanacak halimize.
C) Evde mutlaka yapacak bir iş bulur kendine.
D) Yarım kalan işleri bitirmek için erken kalkacak.
E) Olmayacak duaya amin denmez.
21. Ne giysiler biçtim acıdan,
I
Her cebinde yüz kuş ötüşür,
II
Bir elinle vurulup düşüp
III
Bir elinle dirilir yaşat
IV V
Bu dizelerdeki numaralanmış sözcüklerden hangisinde yalnızca yapım eki vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
22. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin hangisinde diğerlerinden farklı bir ses olayı vardır?
A) Dilsiz kız beni kucağına almıştı.
B) Yavaşça yerinden kalkıp pencereye gitti-
C) Babamla birlikte vagon evimize geldik.
D) Emret fındık kabuğuna gireyim.
E) Paltosuna bürünüp kendisini dışarı attı
23. Balzac () “Vadideki Zambak” romanı için şöyle der ( ) ( ) Benim her gün olup biten gizli ya da açık olaylara tarihçilerin verdiği kadar önem verdiğimi göreceksiniz ( ) ( )
Bu cümlede boş bırakılan yerlere sırasıyla hangi noktalama işaretleri gelmelidir?
A) (.) (:) (” ) (.) (“)
B) (;) (;) (“) (.) (“)
C) (!) (,) (“) (.) (“)
D) (,) (;) (“) (.) (“)
E) (,) (:) (-) (,) (-)
24. (I) Adamı ağacın altında dikilirken görünce şaşırdı. (II) Elindeki havluyu bir kenara atıp içeri girdi. (III) Kendisini dolabın arkasına iyice saklayıp öylece bekledi. (IV) Babası gelene kadar burada bekleyemezdi. (V) Kalbi, heyecandan yerinden fırlarcasına çarpıyor, nefesi kesiliyordu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümledeki “dikilirken, görünce” zarf – fiildir.
B) II. cümledeki “içeri” sözcüğü yer – yön zarfıdır.
C) III. cümlenin yüklemi geçişsiz bir fiildir.
D) IV. cümlenin yüklemi birleşik zamanlı bir fiildir.
E) V. cümle sıralı bir cümledir.
25. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylı tümleç eksikliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu koşullar altında toplantının iki saat daha uzaması kaçınılmaz.
B) Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması Meclis’te görüşüldü.
C) Millet iradesinin yansıtılması, demokrasinin bir gereğidir.
D) Milletvekilini ayakta alkışladık, o yerine geçtiğinde isteklerimizi ilettik.
E) Milletvekilleri grup toplantısını bitirdikten sonra oy kullanacak.
26. Günden güne artan kredi kartı borçlan, kart sahiplerinin bunalıma girmesini sağladı.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni, aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mantık hatası
B) Sözcüğü yerinde kullanmama
C) Gereksiz sözcük kullanma
D) Yanlış anlamda sözcük kullanma
E) Özne – yüklem uyumsuzluğu
27. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi birleşik yapılı, birleşik zamanlı bir eylemdir?
A) insanlar dünyaya geldiği zaman her bakımdan eşittirler
B) Azıcık hafiflik birçok ağır şeyi batmaktan kurtarırmış.
C) Buz tutmuş gölün üzerinde yürürken hepimiz düşüverdik.
D) Yorgun olduğumuz zaman bile dersin bitmesini sabırla bekledik.
E) Arabası bozulan adama hep beraber yardım etmiştik.
28. Yüzün bir ay gibi parlarken gecenin ortasında
Yürüyelim seninle İstanbul’a
Boğaziçi mağrur türkülerini
Gözlerine baka baka söylesin
Denizin sıcağında bulsunlar kalbimizi
Yukarıdaki dörtlüğü oluşturan dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) I. dizede edat grubu zarf görevinde kullanılmıştır.
B) II. dizede “ile” sözcüğü bağlaç göreviyle kullanılmıştır.
C) III. dizede “mağrur” sözcüğü sıfat olarak kullanılmıştır.
D) IV. dizede “baka baka” ikilemesi zarf fiildir.
E) V. dizede “sıcak” sözcüğü tamlanan göreviyle kullanılmıştır.
29. Yangına karşı hangi önlemlerin nasıl alınacağını bilmemek ve bu konuda yeterli eğitimden geçmemek yangının önemli nedenlerindendir. Elektrikli aletlerin doğru kullanımını bilmemek, soba ve kalorifer sistemlerini yanlış yerleştirmek, tavan arasına veya çatıya kolay tutuşabilecek eşyalar koymak yangını adeta davet etmektir. Yangının oluşumunu önlemek ve oluşan bir yangının söndürülmesini bilmek eğitim ve bilgilenmeden geçer. Bu nedenle …
Bu parçanın sonuna düşünce akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) yangını önlemeyi öğrenmek kadar yangını söndürmede ilk müdahaleleri de öğrenmek gerekir.
B) çocuklardan kibrit, çakmak gibi yanıcı maddeleri uzak tutmak gerekir.
C) yangın esnasında ilk iş elektrikleri kesmek olmalıdır.
D) itfaiye erlerine
yardımcı olmak tüm halkın görevi olmalıdır.
E) vücutta oluşan derin yanıklara doktordan habersiz bilinçsizce müdahale etmemek gerekir.
30.“… Bunun en önemli örneklerinden biri de Shakspeare’dir. Batı tiyatrosu geleneğinin oyun yazarı, yirmi yedi yaşında ilk tiyatro eserini yazmış; otuzlu yaşlarında da kendini kabul ettirebilmiştir. Trajedilerini yazması kırklı yıllarına dayanmıştır. Shakspeare’in yaşarken en sevilen oyunu olan “Fırtına” ise yazarın elli yaşındaki cevheri olmuştur.”
Bu parçanın başına, aşağıdaki cümlelerden hangisinin getirilmesi uygun olur?
A) Oyun yazarı olmak, toplumda üst statüye yerleşmektir.
B) Başarılı oyun yazarlarının arkasında sağlam aileler vardır.
C) Oyun yazarı olmak isteyen bir genç, çok kitap okumalıdır.
D) Edebiyatta genç oyun yazarları, başarılarını erken yaşta göstermiştir.
E) Tiyatro metinleriyle ilgilenmek insanı yaşlandırmaz.
31. (I) Çiçekler ve bitkiler birçok yerde karşımıza çıkar : türkülerde, şarkılarda, öykülerde, şiirlerde … (II) ister edebi türlerle olsun ister gerçek hayatta olsun onların insanlarla ayrı bir ilişkisi vardır. (III) Tabii bir de gerçek hayatta : balkonda, parkta, evlerimizin başköşesinde, ceketlerin yakasında, bir âşığın elinde …(IV) Renklerinden, kokularından, görünüşlerinden büyük haz aldığımız doğa mucizeleri çiçeklerle konuşarak hayatından lezzet alan çok kişi tanıyorum. (V) Sabahın ilk ışıklarında kendi kahvaltısını yapmadan ortancasına su verip onlara günaydın diyenleri çok gördüm.
Bu parçanın anlam akışını düzeltmek için kaç numaralı cümlelerin yer değiştirmesi gerekir?
A) I. ile II.
B) II. ile III.
C) III. ile IV.
D) IV. ile V.
E) II. ile V.
32. (I) Kapadokya. Pers dilinde “Güzel Atlar Ülkesi” anlamına gelir. (II) Bu bölge altmış milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların aşındırılmasıyla oluşmuştur. (III) Nevşehir, değişik coğrafi görüntüsüyle, eğlence mekanlarıyla ve son yıllarda turistlerce çok rağbet gören balon turlarıyla ülkemizin önemli turizm mekanları arasında yer alıyor. (IV) Şehir, Hıristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olduğu için önceleri kilise olarak kullanılmış peribacaları buraya gelenlerin ilgisini daha çok çekiyor (V) Özellikle deniz kıyısındaki tatil yörelerinde turizm sezonu sadece yaz aylarıyken Kapadokya bölgesinde turizm yılın on iki ayı devam ediyor. (VI) Durum böyle olunca da bölge esnafının yüzü gülüyor.
Yukarıdaki parça iki paragrafa ayrılmak istenirse ikinci paragraf kaçıncı cümleden başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
33. Edebiyat dergilerinin her sayısında pek çok gencin her defasında değişik şiirlerini görüyorum. Bu şairler bu kadar şiiri her hafta nasıl ortaya koyuyor diye düşünüyorum. Şiir yazmak da herkesin işi oldu artık diye düşünmeden edemiyorum. Geçmişe bir göz atarsak Yahya Kemal Beyatlı. şiirindeki bir mısra için bir buçuk yıl beklemiş ve uygun olanı en sonunda bulmuş. Edebiyatımızda önemli bir yeri olan Abdülhak Hamit Tarhan ise “Makber” adlı şiirini eşi Fatma Hanım, ölmeden önce yazmaya başlamış, eşi hastalandığında şiirine ara vermiştir. “Makber”in devamını yazmak ise şairin yedi yıl gibi bir süresini almıştır. İşte Yahya Kemal ve Hamit gibi şairleri bugünlere taşıyan budur. Önceki sayıda şiiri çıkan; ama hatırlanamayan genç şairleri de bu yola davet ediyorum.
Bu parçada eleştirilen durum aşağıdakilerden hangisidir?
A) Genç şairlerin, şiirlerini acele ve çalakalem yazmaları
B) Edebiyat dergilerinin sayılarının her geçen gün azalması
C) Şairlerin esin kaynağının birbirinden farklı olması
D) Her şairin hayatında acı olayları yaşaması
E) Edebiyatımızdaki ünlü üstatların şiirlerinin okunmaması
34. Bilim ve teknikle uğraşacak insanların teknik yazıları okuyabilecek kadar bir veya birkaç dil bilmeleri yararlıdır. Okullarımızda yabancı dilerin kolay öğretilmediği bir gerçek. Ancak bunun çözümü yoğun yaz kurslarında, çağdaş, görsel, işitsel dil öğretimi yöntemlerinde aranmalıydı. Oysa 1953’ten sonra eğitim dili İngilizce olan okullar açıldı Yani yabancı dil bir araç olmaktan çıkıp ön amaç haline gelmeye başladı. Matematik, fizik gibi zaten çoğu öğrenciye zor gelen dersleri aynı anda aynı derste İngilizce olarak öğretmek doğru değil. Sonuç olarak yabancı dil ek olarak ve iyi öğretilmeli; fakat ana dilin yerini almamalıdır
Bu parça bütünüyle ele alındığında aşağıdaki sorulardan hangisine cevap olarak verilmiştir?
A) İngilizcenin önemi anlatır mısınız?
B) Liselerde verilen eğitimi yeterli buluyor musunuz9
C) Bir öğrencinin en az iki dil öğrenmesi faydalı mı?
D)Okullarda uygulanan yabancı dilde eğitim hakkında ne düşünüyorsunuz?
E) Türkçenin diğer dillere göre daha zor öğrenildiği doğru mu?
35. Okumak, doğduğu andan itibaren birçok eğitim süreci geçiren insan için en kolay ve en etkili öğrenme yoludur. Sahip oldukları bilgilerin yüzde seksenini bu yolu kullanarak edinen gelişmiş ülke toplumları, günümüzde daha fazla okuma alışkanlığına sahip olmanın sağladığı avantajları her alanda yaşamaktadır Geri kalmış toplumların karşılaştıkları sorunların birçoğunun kaynağında ise eğitimsizlik yer almaktadır. Bu toplumlarda kişiler, okuyarak geçirebilecekleri zamanları çoğunlukla faydasız uğraşlarla geçirmektedirler. Oysa okuma alışkanlığı önce kişinin kendisi için edinmesi gereken bir alışkanlığıdır
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Geri kalmış toplumlarda halkın mutlu olması imkansızdır.
B) Kitap okumak, hayatın bazı dönemlerinde insanlara yol gösteren bir eylemdir.
C) Kışı. kendisi, toplumu ve eğitimi için kitap okuma alışkanlığı edinmelidir.
D) Düzenli eğitim almamış insanlar da bol kitap okuyabilir.
E) Gelişmiş ülkelerde insanlar, her alanda kitap okurlar
36. Titiz kadınların çocukları yetişkin bireyler olduklarında ya anneleri gibi titiz oluyor ya da bunaldıkları için dağınıklığı tercih ediyor. Titiz annelerin çocukları 0-6 gibi önemli yaş diliminde verilmesi gereken anne eğitiminden mahrum büyüyor. Çocuklarına sık sık banyo yaptıran, yerlere dökmemesi için yemeklerini kendi eliyle yediren, oyuncaklarını dağıtmalarına izin vermeyen anneler, parka gitmek, kitap okumak, evcilik oynamak gibi çocuğun zihinsel ve duygusal dünyasını geliştirecek etkinliklere de vakit bulamıyor. Bu sebeple temizliğe aşırı düşkünlük problemlere yol açıyor.
Bu parçada aşağıdaki düşüncelerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Temizliğin önemini, hayatın her döneminde var olduğunu
B)Temizlik alışkanlığının çocuklara küçük yaşta öğretilmesi gerektiği
C) Çocukların evlerinde ve okullarında temiz olmaları gerektiği
D) Annelerin çocuklarının sağlığı için temizlik konusunda hassas davranmaları gerektiği
E)Titiz kadınların fazla hassaslıklarının çocukları üzerinde kötü etkiler oluşturduğu.
37. Gölge oyunu Doğu kültürlerine özgü bir sanattır ve ortaya çıkışı hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bir rivayete göre Çin hükümdarı, karısının ölümü üzerine derin bir üzüntüye kapılır. Şav adlı bir Çinli ise hükümdarın üzüntüsünü hafifletmek için sarayın odasına gerdirdiği beyaz perdenin arkasında ölen sultanın hareketlerini yansıtmıştır. Bir başka rivayete göre gölge oyunu Hint’ten çıkıp Çinlilere oradan Moğollar’a sonra Türklere geçmiştir. Bu oyunun Türk kültüründe en çok anlatılan rivayeti ise şudur: Orhan Bey zamanında Bursa Ulucami inşaatında çalışan Kambur Bali Çelebi (Karagöz) ve Halil Hacı İvaz (Hacivat)’ın nükteli konuşmaları inşaatın yapımını yavaşlatır. Sultan, her ikisini de idam ettirir. Sonradan duruma üzülen Sultan için, Şeyh Küşteri başındaki beyaz sarığı açıp arkasına ışık yakıp Karagöz ve Hacivat’ın konuşmalarını taklit eder. Amacı padişahı az da olsa teselli etmektir.
Bu paragrafta aşağıdakilerden hangisi anlatılmaktadır?
A) Gölge oyunun nerelerde oynandığı
B) Gölge oyunun çocuklar üzerindeki etkisi
C) Gölge oyunun tarihçesi
D) Karagöz ve Hacivat karakterinin özelliği
E) Gölge oyununda mekânın önemi
38. Edebiyat nedir, sorusuna yüzyıllardır değişik cevaplar verilmiştir. Edebiyat nasıl ve niye başlamıştır? Yazar kimdir? Okuyucunun yazar ve ürünüyle ilişkisi nasıl kurulur? Kuşkusuz bu soruları bir bu kadar daha uzatabiliriz. Bu soruların peşinde koşmak yersiz bence. Çünkü edebiyat öznel bir durumdur. Öyle yeni ve değişik eserlerle karşılaşıyoruz ki genelleme yapamıyoruz. Bunun sonunda da bir tanım yapmak imkansızlaşıyor. Bırakalım edebiyatın ne olduğunu, herkes kendince yorumlasın. Biz, eserler üzerinde tartışalım. Tartışmak için de okuyalım.
Bu parçada aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisi ağır basmaktadır?
A) Tartışma
B) Öyküleme
C) Betimleme
D) Açıklama
E) Örnekleme
39. Dadaloğlu, bir dağ ozanıdır. Onun yazdığı güzellemelerde dağlar, bir başka güzelleşir, Köroğlu gibi onun da en büyük aşkı dağlardır. Çünkü dağlar, ona özgürlük duygusunu ve asilliği en yoğun şekilde yaşattıran varlıktır. Şiirlerinde dağları anlatırken kimi zaman bir gelin gibi süzgün ifade etmiş, kimi zaman da “Ferman padişahın, dağlar bizimdir.'” diyerek sahiplenmiştir. Bunların yanı sıra Dadaloğlu, şiirlerinde aşka da yer vermiş bir şairdir. O, cenk şairliği yanında aşk şairidir de. Fakat aşk şiirleri ne kadar güzel olsa da çok sayıda olmayıp şiirleri genel olarak aşiret sorunlarıyla yoğrulmuştur. Dadaloğlu’nun da Köroğlu’nda olduğu gibi en belirgin özelliği bir elinde silah olduğu halde diğer elinde de sazının oluşudur. Onun aşiretler arası kavgalarda bir bey gibi rolü yoktur.
Yukarıdaki parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dadaloğlu’nun şiirlerinde dağları gelinlere benzettiğine
B) Dadaloğlu’nun şiirlerinde doğa ve aşk kavramlarının olduğuna
C) Dadaloğlu ve Köroğlu’nun birbirine benzer özellikler taşıdığına
D) Dadaloğlu’nun aşk şiirlerinin sayısının az olduğuna
E) Dadaloğlu’nun aşiret kavgalarında çok iyi dövüştüğüne
40. Babam küçük, yarı karanlık bir odada pencerenin yanında beyazlara sarılmış bir şekilde yatıyordu. Ayak parmakları anlaşılmaz bir biçimde açılmış ve elleri göğsünün üstünde duruyordu; fakat parmakları buruşuktu. Siyah halkalar gülen gözlerini örtmüştü. Sevimli yüzü sanki karanlığa gömülmüştü. Dişleri hafif bir gülümseyişle ortaya çıkmış gibiydi. Bu durum kalbimi korkuyla dolduruyordu.
Bu parçanın anlatım biçimi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Öyküleme
B) Tartışma
C) Karşılaştırma
D) Betimleme
E) Açıklama
| 1. E | 21. C |
| 2. B | 22. D |
| 3. C | 23. A |
| 4. C | 24. C |
| 5. E | 25. D |
| 6. A | 26. D |
| 7. A | 27. E |
| 8. E | 28. B |
| 9. D | 29. A |
| 10. A | 30. D |
| 11. D | 31. B |
| 12. B | 32. B |
| 13. C | 33. A |
| 14. D | 34. D |
| 15. C | 35. C |
| 16. C | 36. E |
| 17. B | 37. C |
| 18. A | 38. A |
| 19. B | 39. E |
| 20. D | 40. D |
]]>