Warning: Use of undefined constant ‘WP_MEMORY_LIMIT’ - assumed '‘WP_MEMORY_LIMIT’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Use of undefined constant ’64m’ - assumed '’64m’' (this will throw an Error in a future version of PHP) in /home/dersimi3/public_html/wp-config.php on line 100

Warning: Cannot modify header information - headers already sent by (output started at /home/dersimi3/public_html/wp-config.php:100) in /home/dersimi3/public_html/wp-includes/feed-rss2.php on line 8
tyt türkçe online deneme – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org Türk Dili ve Edebiyatı Dersi Kaynak Sitesi. Online Sınavlar Çıkmış Sorular Sınıf Konuları Thu, 01 Apr 2021 20:09:42 +0000 tr hourly 1 https://wordpress.org/?v=6.7.4 https://dersimizedebiyat.org/wp-content/uploads/2018/11/cropped-icon-32x32.png tyt türkçe online deneme – Dersimiz Edebiyat https://dersimizedebiyat.org 32 32 TYT Türkçe Deneme Sınavı – 10 https://dersimizedebiyat.org/ygs-deneme-sinavi-10.html Tue, 28 Jan 2014 20:40:44 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=5314 TYT TÜRKÇE DENEME- 10 

1. O da bizim gibi bir insan ama aynı zamanda ressam; yani dört açılmış gözleriyle dünyayı algılayan ve fırça darbeleriyle dünyayı yeniden gözlerimizin önüne seren bir insan…
Bu cümledeki altı çizili sözle sanatçının hangi yönü vurgulanmak istenmiştir?
A) İyi bir gözlemci oluşu
B) Doğal güzellikler karşısındaki şaşkınlığı
C) Dünya çapındaki sorunlara çözüm getirmek istemesi
D) Farklı kültürleri resimlerine yansıtması
E) Diğer insanlara yoğun ilgisi

2. Ben onu çok önceleri tanıyordum. Bir dost sohbetinde onunla şahsen tanıştıktan sonra ona karşı hayranlığım bir kat daha arttı. “Ağzına baktırır.” deyiminin somut örneğini onun konuşmaları verirdi.
Bu parçadaki “ağzına baktırmak” deyimiyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Değişik sözlerle ilgi çekmeye çalışmak
B) Başkalarını konuşturmamak
C) Kendini zevkle dinletmek
D) Başkasının sözlerini kendisininmiş gibi kullanmak
E) Kötü söz söylemekten kaçınmak

3. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, “haksız yere ezilmek, zarar görmek” anlamı taşıyan bir deyim kullanılmıştır?
A) Sınavı kazanamadığını öğrenince başından aşağı kaynar sular döküldü.
B) Geçen yıl kurduğumuz bu şirketin iflasıyla sıfırı tükettik denebilir.
C) Kendisine ilgi gösterilmediğini anlayınca surat asmaya başladı.
D) Hayatımın sonuna kadar, uçan kuşa borcu olan bir adamla yaşayacağım.
E) Bu iş için maddi, manevi emek harcadık ama okkanın altına giden biz olduk.

4. Başkalarının doğru yolunda yürümektense kendi yanlış yolumu tercih ederim.
Aşağıdaki cümlelerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Öğüt vermek, bu dünyanın en zahmetsiz işidir; bu sebeple öğütlere pek itibar edilmemelidir.
B) Yanlışları düzeltmek için önce yanlış yolda olduğunu fark etmek gerekir.
C) İnsanlar, para ve ahlaki değerler arasında kendilerini büyük bir ikilemin ortasında bulurlar.
D) Seçimlerimiz yanlış da olsa bize ait olmalıdır.
E) Çizgisini değiştirmek, beraberinde ağır bedeller ödemeyi de gerektiren zor bir süreçtir.

5. (I) Her zaman okunabilecek ve hiçbir zamana ait olmayan bir öykü anlatmak için kolları sıvadım. (II) Tıpkı rüyalarımız gibi belirsiz bir zamanda geçen bir öykü olacaktı bu. (III) Aşkla, rüyalarla büyülenmiş, hayatın dışına çıkmış, ormanda gezen iki kişi için zamandan söz etmek çok da mümkün değil zaten. (IV) Onların ruh durumlarını anlatabilmek için, farklı bir dil kurmam gerekiyordu. (V) Bu dil de hikâyenin ve hikâye kahramanlarının acılarının ağırlığına karşı sade, hafif olmalıydı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde “amaç” söz konusudur?
A) I. ve III.            B) II. ve III.           C) I. ve IV.
D) II. ve V.            E) IV. ve V.

6. (I) 1960 sonrası dönemin özgün yazarlarından biri. (II) İlk öykü kitabı 1961’de yayımlandı. (III) 1968’de yayımlanan ve yazarın öykücü kişiliğini belirgin çizgileriyle yansıtan “Gecede” kitabı çok beğenildi. (IV) Bu ilginç yapıtı, daha çok roman türünde değerlendirilebilecek “Tuhaf Bir Kadın” izledi. (V) Uzunca bir süre yazarın yeni ürünlerini bekleyen okur, 1977’de “Eski Sevgili” ile, “Gecede”nin usta yazarıyla yeniden karşılaştı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yorum yapılmamıştır?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV       E) V.

7. (I) Yağmurdan sonra kanyona oturan sis bizi hayli zorladı. (II) Her birimizin sırtında otuzar kilo yük vardı ve bu yüklerle günde on saat yürüyorduk. (III) Dik yamaçların, sert ve yüksek kayaların arasında zaman zaman mola verip konaklıyorduk. (IV) Şelalelerde alabildiğine hırçınlaşan su, göletlerde ve havuzlarda kuzu gibiydi. (V) Gölet ve havuzları botlarımızla kolayca geçtik ancak şelalelerde yüreğimizin ağzımıza geldiği anlar oldu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde, aynı varlığa ait karşıt özellikler bir arada verilmiştir?
A)I          B) II.      C) III.      D) IV.     E) V.

8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) Osmanlının son döneminde büyük toprak kaybı yaşanmıştır.
B) Herşey senin eğitimini tamamlaman için hazırlandı.
C) Kasadaki görevli, pekçok müşterinin aynı şeylerden şikâyet ettiğini söyledi.
D) Bu kent, gece vakti terkedilmiş bir harabeyi andırır.
E) Oysa ki tüm toplum aydınlardan gelecek açıklamayı bekliyordu.

9. Roman ( ) dünyaya karşı bir savaş başlatmış genç bir avukatın hayatını anlatır ( ) Ancak romanda ele alınan konunun işleniş biçimi ( ) en kül yutmaz eleştirmeni bile şaşkına çevirmeye yeter
( )
Bu parçada ayraçlarla gösterilen boşluklara sırasıyla hangi noktalama işaretleri getirilmelidir?
A) ( , ) ( : ) (,)(…)
C) (,) (;) (,) (.)
B) (;) (;) (!) (.)
D) (:)(;) (…)(!)
E) (,) (.) (,) (.)

10. Yazar, öyküsünde öncelikle bir yazar portresi
I                                      II
çiziyor; okurunu da kendini de kandıran bir yazar  bu.
  III            IV                                           V
Yukarıdaki numaralanmış sözcüklerden hangisinin kökü tür bakımından farklıdır?
A) I.        B) II.       C)III.       D) IV.     E) V.

 

11. Kaç yıldır buraya gelmiyordum ( ) Her şey ne kadar da değişmiş ( ) İnsanlar, başka türlü giyiniyorlar artık ( ) birbirleriyle başka türlü konuşuyorlar.
Bu parçada yay ayraçlarla belirtilen yerlere, sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri getirilmelidir?
A) (?) (!) (;)
B) (?) (…) (,)
C) (.) (!) (;)
D) (.) (…) (:)
E) (…) (;) (;)

12.          Bülbül havalanmış yüksekten uçar
Has bahçe içinde gülüm var diye
Sana gönlün veren canından geçer
Güzeller içinde yârim var diye
Bu dörtlükte aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?
A) Kökte ünlü değişimi
B) Ünlü daralması
C) Ünsüz benzeşmesi
D) Ünsüz türemesi
E) Ünsüz düşmesi

13.  I. İstanbul, hem bir imge hem de kendisi olarak çok çağrışımlı bir kent özelliğiyle yapıtlarının çıkış noktasını oluşturan belirgin bir öğedir.
II. İstanbul için “kadın” bir kenttir dememiştir ama bu yapıtında İstanbul’u kadınsı bir olgu üzerine inşa etmiştir.
III. Diğer erkek yazarlarda olduğu gibi o da yapıtlarında bir kadın imgesi olarak kurmuştur İstanbul’u.
IV. İstanbul, onun son yapıtında genelde bir muğlaklık, tekinsizlik içinde, merkezsiz bir kent olarak verilmiştir.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde, sanatçının bütün yapıtlarında ortak olan özelliklerden söz edilmiştir?
A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) I. ve IV.
D) II. ve III.
E) III. ve IV

14. Sanatçı sanatına karşı sorumludur, halkına karşı da.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Ortak öğeleri olan bağımlı sıralı cümledir.
B) Hem ilgeç, hem bağlaç kullanılmıştır.
C) Ek eylem, adlaşmış sıfatı yüklem yapmıştır.
D) Çatısına göre etken bir cümledir.
E) Birden çok türemiş sözcük vardır.

15. “Binlerce alık ve dürüst adam çocuklarını sorumluluk duygusuyla döver.” cümlesiyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?
A) Bağlaç, niteleme sıfatlarını bağlamıştır.
B) Belirtili ad tamlaması kullanılmıştır.
C) Öğeleri, “özne-nesne-zarf tümleci-yüklem” şeklindedir.
D) Yüklem etken-geçişli çatılıdır.
E) Kurallı ve olumlu bir eylem cümlesidir. 

16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde diğerlerinden daha çok öğe vardır?
A) Başkan, istatistiklere atıfta bulunarak Amerika’nın bazı kentlerinde suç oranının son on yıl içinde hızla artmış olduğunu ifade etti.
B) Bilim insanları, aşırı şişmanlığa yol açtığına inandıkları bir gen bozukluğunu ortaya çıkardılar.
C) Hiç kimse, hissedarların büyük bir çoğunluğu tarafından seçilmiş olan yeni başkanın, şirket yapısında bu denli köklü değişiklikler yapacağını beklemiyordu.
D) Raporda, 1996’da Avrupa’da enerji ihtiyaçlarının yarısından çoğunu doğal gaz yoluyla karşılayan pek çok ülke olduğu açıklanmaktadır.
E) İflasla karşı karşıya gelmiş olan şirketin, bunalımı  aşmak için pek çok bankadan kredi aldığı ifade edildi.

17. Aşağıdakilerin hangisinde, anlatım bozukluğunun nedeni ile verilen örnek cümle arasında uygunluk yoktur?
A) Gereksiz sözcük kullanımı: Bedirhan Toprak, 2004 tarihinde “Dün Gördüm Gece Bir Rüya” adlı yapıtıyla adını duyurmayı başardı.
B) Anlam belirsizliği: Yaşadıklarını, yozlaşmadan payını alan sıradan insanların tutumuyla aktarmış.
C) Yanlış anlamda sözcük kullanımı: “Bir Kadının Penceresinden”, “Bütün Şiirleri” nin ardından, O. Rifat’ın 1980’de çıkan ikinci romanıdır.
D) Karşıt anlamlı sözcük kullanımı: Türk milletinin sinesinden çıkan bir kültür öğesiyle ilk defa tanışma fırsatı bulmuştu.
E) Tamlama yanlışlığı: Geçmiş değil ama şimdi insana karmaşa,
mutsuzluk getirdiğini düşünüyorum.

18. Millî ve halk edebiyatı, sevdadan da, barıştan da, kederden de bahsetmiştir.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni
aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gereksiz sözcük kullanımı
B) Sözcüğün yanlış yerde kullanımı
C) Nesne eksikliği
D) Yüklem eksikliği
E) Tamlama yanlışlığı

19. Yücel Kayıran, şiirde gelenekten moderne yol alırken her durağın hesabını şiirle vererek doruğa tırmanıyor.
Bu cümleden, sözü edilen şair ve şiirleri hakkında aşağıdaki yargılardan hangisi çıkarılamaz?
A) Şairin yapıtlarında, geleneksel şiirin bazı özelliklerine rastlanabilir.
B) Şair, geleneğe sahip çıkan, durağan bir şiir anlayışıyla yazmaktadır.
C) Onun, geleneksel ile modern arasına çizilen çizginin çeşitli yerlerine kondurulabilecek özellikte şiirleri vardır.
D) Şiirinin son aşamasında modern anlayış ağır basar.
E) Şiirde geleneksel ile çağdaş konusunda önyargılı değildir.

20. (I) Restore edilerek korunmuş görkemli surlarla şehrin en yüksek tepesine kurulan kaleden Üsküp’e bakınca, seyrine doyum olmayan bir manzarayla karşılaşıyoruz. (II) Üsküp bu haliyle, gizemli bir kızdır. (III) İlk bakışta kendini ele vermeyen, kendini göstermeye nazlanan, daha yakın ilgi ve sevgi göstermeye çağıran, gizem ve büyünün sarmaş dolaş olduğu masal gibi bir kent. (IV) Şehir; aydınlık çehresiyle size gülen, bakışınızdan mutlu olan, sizden yüzünü çevirmeyen, güzelliğini
ince bir tül arasından da olsa gizlemeyen alımlı bir genç kızı andırır gerçekten. (V) Üsküp, eski bir dostla karşılaşmış gibi konuşmak istiyor sizinle, parıltılı bakışlarının yer yer dalıp gitmesinden çıkarıyorsunuz bunu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde “benzetmeye dayalı öğeler” kullanılmamıştır?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde anlatım bozukluğu vardır?
A) Senin gözlerindeki anlam çok derindi.
B) Onu gördüğümde ağlar mıydım, bilmiyorum.
C) Bu işten de alınlarının akıyla çıktılar.
D) Okulun kapısında birçok öğrenciler toplanmıştı.
E) Suyun sesini çok uzaklardan bile duyabiliyorduk.

22. (I) Edebiyatımızın en önemli öykücülerinden biri olarak kabul edilen Hasan Ali Toptaş, son yıllarda, konu ve anlatım yönünden oldukça başarılı romanlarıyla ses getiriyor. (II) Onun birçok ödül de alan “Bin Hüzünlü Haz” adlı yapıtı, iç burkan bir türküyü andırıyor; güçlü, sade ve insanı derinden etkileyen… (III) Sanatçıyı, son dönemin büyük romancıları arasına sokan farklı ve çarpıcı bir yapıt bu. (IV) Bize özgü yaşam biçimini, farklı kişilikler ekseninde anlatan bu nitelikli roman, eleştirmenlerin de övgüsünü kazandı. (V) Üst üste baskı yapan yapıt, dış dillere de çevrilerek farklı ülkelerin okuyucularıyla buluşmuş oldu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi, kanıtlanabilirlik açısından diğerlerinden farklıdır?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

23. Bazı meslekler vardır kafalarda belli imajları da beraberinde getirir. Mesela bir öğretmeni ya da bankacıyı, deri pantolon ya da file çoraplarla pek düşünemezsiniz. Psikiyatrlar için de durum pek farklı değildir. Uzun saçlı ve küpeli bir psikiyatrla karşılaşan herkes şaşırır. Hele bu adam aynı zamanda ünlü bir rock grubunun tanınan solistiyse… Bu bildik yargılara karşın aslında kişilerin fiziklerinin ve giyim tarzlarının, yaptıkları işle ilgisinin olmadığı da bir gerçek.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmamıştır?
A) Örneklerden
B) Karşılaştırmalardan
C) Öykülemeden
D) Betimlemeden
E) Öznellikten

24. Deneme, nazlı ve “saçları saman sarısı” bir yazı türüdür, diyebilirim. Bir de her ağız tadına lezzetle yanıt veren kıvamla, bir yazınsal metnin, yaprak dolması gibi sarılma çabasını iter. Öteki dillerde yazılan denemelerde bu olmasa bile, Türk okurunun farklı bir lezzet zevki vardır. Bu biraz da mangal sefası gibi zaman zaman kabarır yanlara; öne, arkaya taşar doğrusu!
Bu parça için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Tanımlama yapılmıştır.
B) Birden çok yazı türü üzerinde durulmuştur.
C) Karşılaştırma yapılmıştır.
D) Benzetmeden yararlanılmıştır.
E) Kimi sözcükler mecaz anlamda kullanılmıştır.

25. (I) Film; süzülmüş, damıtılmış, yalın bir sinema diline sahip. (II) Genç bir yönetmen için seçkin bir sinema diline ulaşmak bir üstünlüktür. (III) Olayları, olabildiğince az imgeyle anlatmaya çalışıyor. (IV) Diyalogların yerini vücut dili almış. (V) Bu da, sözünü ettiğimiz yalınlığı iyice pekiştiriyor. (VI) Usta işi bir simgesel anlatımın doğmasını sağlıyor. (VII) Finaldeki yolu kaybetme sahnesi de bu simgeselliği doruğa ulaştırıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

26.-— Hissettiği onca heyecanı kendine saklar; yalnızca gördüklerini, tanık olduklarını yansıtır. Toplumsal yaşamın içinden edindiği izlenimleri yazıya döker. Onun öncelikli kaygısı budur.
Bu parçanın başına, dil ve anlam akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Bazı sanatçılar, yapıtlarında somut gerçeklerden uzaklaşır.
B) Çoğu yazar, yapıtını oluştururken hırslı ve bencil davranır.
C) Hiçbir yazar, romanında kendi gerçeklerinden kaçamaz.
D) Kişisel duygu ve düşünceler, sadece şiirlerde güzeldir.
E) Gerçekçi bir yazar, romanını yazarken ortadan çekilir.

27. Derin bir hayal gücü, dizginlenemez bir yazma tutkusu, her sanatçı için vazgeçilmez özelliklerdir. -— Ben bu göz kamaştırıcı niteliklerin bir kişiyi sanatçı yapmaya yetmeyeceğini düşünüyorum. Başarı için bunlarla birlikte başka özellikler de gereklidir. Sanatçının öncelikle zor beğenir bir kişiliğe sahip olması, yaptıklarıyla yetinmemesi lazım.
Bu parçada boş bırakılan yere, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Ama bunlar bir yapıtın başarısı için yeterli midir?
B) Bunlara sahip kaç sanatçı var dünyada?
C) Düş gücü ne kadar gereklidir?
D) Bir yapıtın en önemli özelliği anlatım biçimi midir?
E) Sanatçının temel görevi nedir? 

28. Her yerde, her zaman geçmiş günler aranır. Eski zaman başkaydı, yaşamak daha kolay, daha ucuzdu, şimdi ahlak kalmadı, mertlik bozuldu, gençler şımardı, insanlar bir tuhaf oldu… denir. Her yeni düzen, insanların çoğuna bir bozulma, bir çığırdan çıkma gibi gelir. Hele yaşlılar arasında bugünün dünden iyi olduğunu söyleyen binde  bir çıkar; öyle olduğu apaçık olsa da, hatta dünyayı değiştirmede o yaşlıların payı olsa da. Babaevini kötü bulup yıkmış delikanlı, yaşlanınca oğlunun kendi evini kötü bulmasına zor akıl erdirir. Bu garip çelişki sürüp gidecektir.
Bu parçada vurgulanmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eğitim alanındaki her yenilik pek çok sorunu da beraberinde getirir.
B) Yeni olan her şey kaynağını geçmişten alır, geçmişten beslenerek varlığını sürdürür.
C) Her dönem, bir önceki kuşak tarafından bozulma olarak görülüp eleştirilir.
D) Eski ile yeninin çatışması sonucu ulaşılan ortak nokta bugün elimizde bulunandır.
E) Eski kuşak ile yeni kuşak arasında, sanat yapıtları bağlayıcı unsur olmalıdır.

29. (I) Sanata ve sanatçıya değer verilmeyen bir toplumda sanatın gelişmesini, zenginleşerek toplumu etkilemesini beklemek boşunadır. (II) Şairin hayalci, ressamın boyacı, müzisyenin çalgıcı diye dışlandığı bir ortamda sanatçının yetişmesi zordur. (III) Böyle bir ortamda büyük yazarların ve şairlerin sayısı bir elin parmakları kadar olacaktır elbette. (IV) Onların verdikleri ürünlerin de toplumda etkisi olmayacaktır. (V) Osmanlı döneminde büyük divan şairlerinin yetişmesinde en büyük etken, sarayın o şairlere sunduğu olanaklar ve verdiği destek olmamış mıdır?
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi ana düşünceyi vermektedir?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

30. Mitlerde zaman çelişkilidir. Tarihten farklı olarak, mitlerde; bir kez olmuş, sona ermiş bir olay, belli bir dönem yaşamı, belli etkinliklerde bulunmuş bir kişi değil, bilgisayardaki gibi belleğe kaydedilmiş, her an çağrılmaya hazır bir bilgi söz konusudur. Tarihî bir kişiliği zamanda bir yere koyabilir, bir süreç olarak görebiliriz: Büyük İskender belli bir yaşta Aristoteles’in öğrencisi olmuş, belli bir yaşta dünyayı fethe çıkmış, belli bir yaşta ölmüştür. Oysa mitolojik bir aktör olan Zeus’tan aynı şekilde söz etmek olanaksızdır.
Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mitolojinin kaynağı
B) Mitolojik öykülerdeki kahramanların nitelikleri
C) Mitolojideki zaman-mekân ilişkisi
D) Tarihî olayların nitelikleri
E) Mitoloji ile tarihin farklı yanları

31 . Eskiden şiire verilen toplumu değiştirme görevini şimdi de romana vermek isteyenler çıkacaktır. Böyle bir şey yok. “Romanın toplum üzerindeki rolü büyüktür.” gibi yaklaşımları da doğru bulmuyorum. Biz yazarlar, olanı resmetmekten, bazen de geleceği hissettirmekten başka bir şey yapamayız. Roman, insanları eğitmek için var edilmiş bir okul değildir. O sadece kendi kurgusal âlemi içinde dış dünyaya tutulmuş bir aynadır.
Bu parçanın yazarının karşı çıktığı görüş aşağıdakilerden hangisidir?
A) Sanatçı, dış dünyayı olduğu gibi aktarmaya özen göstermelidir.
B) Romanın, toplumu eğitmek gibi bir görevi olmalıdır.
C) Toplumcu sanat anlayışı sanatın malzemesini daha da zenginleştirecektir.
D) Romanın diğer sanat dallarıyla ilişkisi geliştirilmelidir.
E) Toplumsal sorumluluğunu yerine getirmeyen şairler sanatı sığlaştırmıştır.

32. “Alice Harikalar Diyarında” adlı yapıt Charles Dodgson tarafından Lewis CarroN takma adıyla 1865 yılında kaleme alınmıştır. Yapıt kısa sürede çocuk kitabı olarak büyük ün kazanmıştır. Bir yazar olarak Carroll’un dehası, dünyaya çocukların gözüyle bakabilmesindedir. Ev hayatının günlük eşyaları, Carroll’un romanında yaşayan birer varlığa dönüşerek gerçeküstücü bir nitelik kazanır.  Alice’in yaşadığı olaylar ise okura fantastik bir dünyanın kapılarını aralar. Yazar geniş hayal gücü, ince zekâsı ve ele aldığı sıra dışı konusu ile bugünün fantastik romancılarına örnek olmuştur.
Bu parçada, üzerinde durulan yapıt ve yazarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Yazarın yapıtını takma adla yayımlamasına
B) Yapıtın bir çocuk romanı olarak tanınmasına
C) Olayların çocukların gözüyle anlatılmasına
D) Öyküleyici anlatım biçimiyle yazılmasına
E) Günümüzün fantastik edebiyatına örnek olmasına

33. Montaigne, Batı düşüncesinin baş özdeyişlerinden biri olan “Ezber bilmek, bilmek değildir.” sözünü söyleyeli dört yüz yıldan fazla zaman geçti. Orta Çağın eğitim-öğretim sistemine karşı bir isyan bayrağıydı bu söz. Yüzyıllarca tekrarlanan, kalıplaşmış bilgilerin yenileşmesini, sürekli gelişmesini istiyordu Montaigne. İyi kafa, yalnızca dolu bir kafa değil, işleyen bir kafaydı onun için. Eğitim ve öğretim, bilgiç yetiştirmeyi bırakıp insan yetiştirmeye
bakmalıydı. Gerçek insan, kendini ve dünyayı kavrayan, alın yazısını değiştirebilen, düşünebilen varlık olmalıydı.
Bu parçadan hareketle Montaigne’nin eğitim anlayışıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Eğitim insanları düşünmeye ve sorgulamaya yönlendirmelidir.
B) Ezber, öğrenmenin ilk basamaklarında, bir ölçüde hoş görülebilir.
C) Ezberci anlayıştan uzak durulmalıdır.
D) Eğitimde yenilik sürekli kılınmalıdır.
E) Eğitimin yetiştirdiği insan modeli hayatı olduğu gibi kabullenmemelidir.

34. Bilim ve dostluk birçok noktada birbirine benzeyen iki kavramdır. Bilim gibi dostluk da insanın hazır bulduğu değil, yarattığı bir şeydir. Yalnız kendini aşmasını bilen varlık, bilimi ve dostluğu tadabilir. Onun için bilimi ve dostluğu hiçe sayanlardan
insanlık adına korkulur. Bilim ve dostluğu paraya pula satanlarsa ahmaklık edenlerdir. Çünkü onlardan daha değerli bir şey satın alamazlar kazançlarıyla.
Bu parçada, bilim ve dostlukla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
A) Ortak yanlarının birden çok olduğuna
B) Özveri gerektirdiklerine
C) Eksikliklerinin uygarlığı engellediğine
D) Para ve pulla ölçülemeyeceklerine
E) Değerini anlamayanlardan korkulması gerektiğine

35. Totem inancının ortaya çıkışı, insanlık tarihi kadar eskidir. Orta Asya Türkleri arasında bu inancın yerleşmiş olduğunu gösteren birçok kanıt vardır. Bunların başında, kimi yaratıkların ya da nesnelerin totem olarak kabul edilmiş olması gelmektedir.
Türklerden bir grubun “kuıf’u (Gökböri) ata olarak tanıdıkları Çin kaynaklarına kadar ulaşmıştır. X.yüzyılda Arap bilgini İbni Fadlan, Türklerin yaşadığı bölgeleri gezmiş ve kaleme aldığı seyahatnamesinde, karşılaştığı Türk boylarından bir kısmının yılan, balık, turna gibi varlıklara taptığını söylemiştir.
Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?
A) Totem inancı ne zaman zayıflamaya başlamıştır?
B) Orta Asya’da totem inancının var olduğuna yeterli kanıt var mıdır?
C) Bazı Türk boylarının totem inanışlarına yer veren yapıtlar var mıdır?
D) Türk boyları totem inancı döneminde hangi hayvanları kutsamışlardır?
E) Totem inancı ne zaman ortaya çıkmıştır?

36. Kapadokya’nın altında kaç tane kentin yattığını kimse bilmiyor. Şimdilik çoğu küçük köy olan sekiz tanesi bulundu ama hiç kuşkusuz daha da vardır. 1965 yılında, yaşadığı mağaranın arka odasında temizlik yapan bir ev sahibi bir duvarı delince karşısına daha önce görmediği bir dizi oda çıkmış ve bu yerleşim yerlerinin en büyüğü olan Derinkuyu bulunmuştu. Daha sonraları mağara arkeologları, birbirine bağlanan odaların en az on sekiz kat ve 85 metre aşağıya indiği, yaklaşık 30.000 kişinin yaşayabileceği bir yeraltı şehrine ulaştılar. Üstelik daha da kazılması gerekiyor. Üç kişinin yan yana yürüyeceği genişlikteki bir tünel, dokuz kilometre uzaktaki başka bir yer altı kentine bağlanıyor. Diğer yollar, bir zamanlar Kapadokya’da yerin üstünün ve altının gizli bir ağ ile birbirine bağlandığına işaret ediyor.
Bu parça, aşağıdaki anlatım biçimlerinden hangisiyle yazılmıştır?
A) Betimleme
B) Açıklama
C) Öyküleme
D) Tartışma
E) Tanık gösterme 

37. Yanlışlarından ders çıkarıp onu bir daha yinelemeyen insan, bilge insandır. Bir insan kendine sahip çıkamıyor, kendi aklını yine kendi aklıyla denetleyemiyorsa, kendini kayırmaya, haklı çıkarmaya çalışıyorsa ve buna kendini de inandırıyorsa, sıradan bir insandır. Böyle insanların yöneticiliği de başkalarının kusurunu aramakla geçer. Bilgeliği kovan tutumlardır bunlar.
Bu parçanın bütününde üzerinde durulan aşağıdakilerden hangisidir?
A) İş ortamında yapılan yanlışların anında cezalandırılması gerektiği
B) İyi bir yöneticinin göz önüne alınması gereken temel özellikleri
C) Kişiyi bilgelikten uzaklaştırıp sıradan yapan nitelikler
D) Kıskançlığa yol açan bireysel ve toplumsal nitelikli çeşitli nedenler
E) Kendini başkalarından ayrıştırma ve daima üstün görme yolları

38. Tokat, Orta Karadeniz ile İç Anadolu bölgelerinin sınırını oluşturan, Kurtuluş Savaşı’nın iki önemli şehri Samsun ve Sivas’ı birbirine bağlayan, sebze ve meyveleriyle meşhur, şirin bir ilimizdir. Tarihi çok eskiye dayanan bu şehirde, Selçuklulardan kalma Taşköprü, Ali Paşa Camii ve Hamamı, Taşhan, Saat Kulesi gibi tarih kokan önemli eserler yer alır. Şehri tam ortadan bölen Yeşilırmak, kente ayrı bir güzellik katmıştır. Yazmacılık mesleğini
günümüze kadar getiren bu ilimiz, dünyaca ünlü Ballıca Mağarası ile de ismini çokça duyurmuştur.
Bu parçada Tokat’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Coğrafi konumu
B) Tarihsel yapıtları
C) Tarımsal özellikleri
D) Halkının etnik kökenleri
E) Geleneksel mesleklerle bağı

39. İstanbul, derinlikli bir roman gibi “bin yüzlü”dür. Her sokağı, semti, bölgesi ayrı bir mozaik görünümündedir. Bu kenti tanımak için sadece tarih bilgisi yeterli değildir. Bin yıllık gelenekler, savaşlar, mimari yapılanma, çok kültürlü yaşamın somut izleri, doğudan gelen göç dalgası… Akademisyenler, tarihçiler, yazarlar, şairler ve gezginler bu saydıklarımıza kendi kulvarından bakarlar. Bir dünya kenti olan İstanbul’u kendilerince tanımaya ve anlamaya çalışırlar.
Bu parçada İstanbul’la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dünyaya yıllardır gereği gibi tanıtılmadığına
B) Evrensel, çok yönlü bir kent kimliği taşıdığına
C) Çok zengin bir kent dokusu olduğuna
D) Onu tanımanın farklı alanlarda bilgi sahibi olmayı gerektirdiğine
E) Araştırmacı, sanatçı ve bilim insanlarının ilgisini çektiğine

 40. Sanat yapıtı, gerçekliği değişikliğe uğratarak verir. Bu nedenle bir sanat yapıtında doğal gerçekliği değil, sanat yapıtının gerçekliğini buluruz. Sanat yapıtları hangi düzeyde olursa olsunlar, gerçeklikleri bellekte oluşmuş yapıtlardır ve sanatçıların, yetileri oranında yarattığı bir gerçekliktir söz konusu
olan.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Gerçekliğin sanatta değişikliğe uğradığına
B) Sanat yapıtında sanat gerçekliğinin olduğuna
C) Sanat gerçekliğinin bellekte oluştuğuna
D) Sanatçının yetisiyle orantılı bir gerçeklik kurduğuna
E) Gerçekliğin her zaman tek ve değişmez olduğuna

 CEVAPLAR

1.A              
2. C             
3. E             
4.  D             
5. C             
6. B              
7. D              
8. A             
9. E              
10. B
11.  C
12. D          
13. D          
14.B            
15.B            
16.A            
17. D           
18. E            
19.B           
20. A          
21.D           
22. E           
23. C          
24. B
25. A          
26. E          
27. A           
28. C           
29. A           
30. E
31.B           
32.D           
33. B           
34.C           
35.A           
36. B           
37. C
38. B  
39. E   
40. A

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 9 https://dersimizedebiyat.org/ygs-deneme-sinavi-9.html Tue, 28 Jan 2014 19:58:52 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=5311 TYT TÜRKÇE DENEMESİ-9

1. Birkaç yıl önce Türkçeye çevirip yayımladığım bir söyleşide rastladığım birkaç satır, bana ilk kez Heraklitos’un kapılarını açtı diyebilirim.
Bu cümlede altı çizili bölümle yazar, aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?
A) Herakliotos’ta farklı bir yan bulduğunu
B) Herakliotos’u başka düşünürlerden üstün tuttuğunu
C) Herakliotos’a ilk kez ilgi duymaya başladığını
D) Herakliotos’un başka eserlerini de bildiğini
E) Herakliotos’a benzemeye çalıştığını

2. Haşim, özgünlüğün sözcülüğünü tek başına yapmış bu tutumuyla kuşağı içinde dikkati çekmiştir.
Bu cümleyle altı çizili bölümle Haşim’in hangi özelliği belirtilmek istenmiştir?
A) Şiirlerinde müziği öne çıkaran ilk şair oluşu
B) Alışılagelmiş şiir anlayışının dışında yazan tek şair oluşu
C) Şiir dışında düz yazı alanında da öncü bir yazar oluşu
D) Sembolist anlayışın ülkemizdeki en önemli temsilcisi oluşu
E) Kendi kuşağını derinden etkilemiş bir şair oluşu

3. (I) Başlıklı pelerin giyen adam, yirmi altı, yirmi yedi yaşlarında gösteriyordu. (II) Boyu ortadan biraz uzuncaydı. (III) Sapsarı gür saçları, açık sarı küçük bir sakalı vardı. (IV) Hep bir noktaya bakan iri mavi gözleri vardı. (V) Onun durgun bakışını fark edenler, bunun sara hastalığından ileri geldiğini anlarlardı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisindeki altı çizili sözcük, mecaz anlamıyla kullanılmıştır?
A) I.         B) II.        C) III.       D) IV.      E) V.

4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ikilemeyi oluşturan sözcüklerin her ikisi de tek başına kullanılabilir?
A) Üzerindeki eski püskü giysilerden yoksul biri olduğu anlaşılıyordu.
B) Eğri büğrü sokaklarıyla, tarihin derinliklerinden geldiği gibi, değişmeden kalabilmiş bir kasaba burası.
C) Arkadaşlarım, o zaman çıtı pıtı bir kızcağız olduğum için, beni küçük kardeşleri gibi severlerdi.
D) İyice yaşlanmış, artık eciş bücüş bir ihtiyara dönmüştü.
E) Bazıları doğru dürüst yazılmış bir romanımız yok derken, bazıları yazılanları göklere çıkarıyor.

5. (I) Bizim arkadaş kuş yetiştirme merakına tutuldu; odasının birisini kuşhane yapmış. (II) Zaten en sevimli taraflarından biri de kuş merakı bu şehrin. (III) Pazar günleri çarşıda kuş mezadı var, gittik birkaç kere, ben bayıldım. (IV) Kendisi, buranın yerlisi olmuş gibi; tanımadığı yok. (V) Bense bir sene oldu belki buraya geleli, duvara çakılı bir mıh gibi yapayalnızım, tanıdığım kimse yok…
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde anlatıcının yorumuna yer verilmemiştir?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

6. (I) Denemeci şair gibi, somut bir dünyanın anlatıcısı değildir. (II) O, çokluk yaşamdan yola çıkmaz, kavramların ekseninde döner. (III) Kavramların, terimlerin, soyut anlamlar yüklü sözcüklerin karşılıklarıysa, somut sözcüklere göre bugün dilimizde daha çok. (IV) Düne göre daha da yerleşmiş bir görünümleri var. (V) Denebilir ki romancıyla öykücünün ozanla denemeciye göre bu açıdan aşması gereken engeller daha çok, daha da zordur
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisinde, karşılaştırma yapılmamıştır?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.    E) V.

7. (I) Günümüzde, hiçbir şair gerçeküstücülüğün şiir deneyini önce yaşamak sonra da aşmak zorunda olduğunu bilmezlikten gelemez. (II) Yoksa kaçınılmaz biçimde şiirin gelişim çizgisinin gerisinde kalacaklardır. (III) Bütün yüceliğine rağmen, gerçeküstücü şiirin de günümüzün duyarlığına yetmediği söylenebilir. (IV) İşte bu şiirin yaşayacak yanlarını benimseyerek aşkın bir düzeyde yeniden değerlendirme ödevi, bugünün şairine düşüyor. (V) Yaratıcılığın yasası, aynı alanda daha önce ortaya konmuş olanlarla hesaplaşmayı, onları özümleyip değerlendirmeyi ve aşmayı gerektiriyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, günümüz şairlerinin gerçeküstü şiir anlayışını benimsedikten sonra daha iyisini yapma çabasında olmaları gerektiği vurgulanıyor.
B) II. cümlede, gerçeküstücülük akımına dahil olmayan şairlerin yarınlara kalamayacağından söz ediliyor.
C) III. cümlede, gerçeküstücü şiirin, günümüzdeki şiirle ilgili beklentileri tam olarak karşılayamayacağından söz ediliyor.
D) IV. cümlede günümüz şairinin, gerçeküstücü şiirin işe yarar yanlarını değerlendirmekle görevli olduğu vurgulanıyor.
E) V. cümlede, yaratıcı olabilmek için kendinden öncekileri anlayıp aşmanın gerekliliği belirtiliyor.

8. Romanlarının giriş kısmı orijinaldir: Sahne yaratmadan, gevezelik etmeden okuyucuyu bir cümleyle konunun ortasına atar.
Bu cümlede sözü edilen yazarın romanlarının giriş bölümüyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Söz uzatılmadan olayın anlatılmasına geçilir.
B) Her romanda olduğu gibi, okuyucuyu olayların akışına hazırlayıcı rol oynar.
C) Romanının en önemli bölümüdür.
D) Romanda anlatılacak olay, bu bölümde kısaca özetlenir.
E) Romanın öteki bölümlerinden farklı bir anlatımı vardır.

9. Anadolu topraklarında Hitit’ten bu yana ortaya çıkan tüm kültür ve uygarlıkların bir ürünüydü Abidin Dino.
Bu cümleyle Abidin Dino’nun hangi özelliği belirtilmek istenmiştir?
A) Diğer ressamlardan çok farklı oluşu
B) Evrensel bir sanat anlayışına sahip olması
C) Yıllarca unutulmayacak eserlere imza atması
D) Eserlerinde, yetiştiği coğrafyanın kültür ve uygarlıklarından izler bulunması
E) Bilinen zamanlar içindeki en büyük sanatçılardan biri olması

10. (I) Otobüs, tepesiz ovanın ortasından cetvelle çizilmiş kadar dümdüz ve dar bir yolda ilerliyordu. (II) Saat altı suları olmalıydı. (III) Güneş ışığı üzerimize meyilli geldiğinden otobüsün uzun gölgesi arkamızdan geliyordu. (IV) Demek ki ancak bir iki saat uyuyabilmiştim. (V) Saatimin eksikliğini hissettim.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisinde bir yargı ve bu yargının nedeni verilmiştir?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

11. Çocuklar için yazarsan şunu unutma: Çocuklar her şeyi anlar. —-. Enflasyondan bile… Bilgiçlik taslayan şeyler yazma. Daha içten ol. Serüvenlerden düşlerden söz et. Sözgelimi, lacivert ipek helikopter uçsun yazılarında.
Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hanisi getirilmelidir?
A) Her şeyden söz edebilirsin onlara
B) Onlardan bir şey gizleyemezsin
C) Onlar sandığımız kadar kandırılabilir varlıklar değildir
D) Yaşamımızın bir parçasıdır onlar
E) Onlar bizim için her şeyden önemlidir

12.          Çocuktuk her ikimiz
Bu deniz kıyısı krallığında
Sevdik ama sevgiden öteydi bu sevgimiz
Gökyüzünde melekler kıskanırdı ikimizi
Bizimkisi meleklerden bile daha temiz
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ek eylem almış ad
B) Zamir
C) Bağlaç
D) Niteleme sıfatı
E) Belirtme sıfatı

13. Kapının dışındaki güzel, küçük bir meydanlıktan görünen Heybeli’nin plajı bir kocaman vapur hâliyle ışıklarını yakmış uzaklaşıyor, gidiyordu.
Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Belirtili isim tamlaması, yapım eki alarak sıfat olarak kullanılmıştır.
B) Hem niteleme hem belirtme sıfatı almış adlar vardır.
C) Zincirleme ad tamlaması vardır.
D) Bir özel ad sıfat fille nitelenmiştir.
E) Üç tane çekimli eylem vardır.

14. Aşağıdakilerin hangisinde cümlenin anlamını durum bakımından tamamlayan bir sözcük vardır?
A) Okulumuzun faaliyetleri arasında gazete çıkarma ve oyun sahneleme etkinlikleri de var.
B) Geçen yaz, bu sahillerde denize girmeye gelenlerin sayısı daha çoktu.
C) Yazarın romanlarının tanıtımı daha roman baskıya girmeden önce yapılıyor.
D) Bilgisayar ekranına tutsak olmuş çocuklar yaşamla bağlarını koparmaktadır.
E) Bir program çerçevesinde hareket edenler, amaçladıkları hedefe kolayca ulaşabiliyor.

15. “Şiirimiz karadır abiler”
              I
“Şiirimiz her işi yapar abiler”
                               II
“Şiirimiz gül kurutur abiler”
                          III
“Şiirimiz mor külhanidir abiler”
IV
“Şiirimiz kentten içeridir abiler”
V
Bu dizelerdeki numaralanmış sözcüklerden hangisi hem yapım hem çekim eki almıştır?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V

16. Yeni tanışanların, birbirlerinden bir şeyler gizleyen sevgililerin gizemli buluşma yeri değildir burası.
Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Olumsuz eylem cümlesidir.
B) Özne işaret zamiridir.
C) Yapıca birleşik, kuruluşuna göre devrik bir cümledir.
D) İki ögeli bir cümledir.
E) “tanışanlar” ve “sevgililer” sözcükleri aynı tamlamanın tamlayanıdır.

17. Bir ağaç var içimde
           I
fidesini getirmişim güneşten.
II
Salınır yaprakları ateş balıklar gibi
                   III
yemişleri kuşlar gibi ötüşür.
IV
Yolcular füzelerden
çoktan indi içimdeki yıldıza.
V
Yukarıdaki dizelerde altı çizili sözcüklerden hangisi bir cümlenin nesnesidir?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kesme işareti (’) yanlış kullanılmıştır?
A) Latince’nin eski biçimiyle yazılmış eserler üzerinde çalışıyor.
B) Saat 16.30’dan sonra ziyaretçi kabul etmiyorlarmış.
C) Bergama’da Anadolu yarımadasının en parlak kentlerinden biri kurulmuş.
D) Dünyamızdaki birçok türün yok olmasına Güneş’ten kopup gelen parçaların neden olduğu iddia ediliyor.
E) Ege’nin mavi suları kışın çalışma temposundan bunalanları kucaklamaya hazırlanıyor.

19. Boğaziçi’yle tarihsel yarımadanın oluşturduğu kutsal ve gizemli bütün (I) Neredeyse fetihten kalma eski dar sokaklar, insanı tarihten alıp tarihe götürüyor (II) İçinde oturanları doğadan ayırmayan evler, bahçeden eve geçişler, bahçelerdeki sulama kuyuları (III) Her yaz İstanbul mahallelerinden Boğaz köylerine yönelik telaşlı iç göç (IV) Bir adım ötede, sırtların kucak açtığı Boğaziçi mezarlıkları (V)
Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine üç nokta (…) konamaz?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

20. Her sabah çimenler çiyden ürpererek uyanıyor
            I                                   II
bahçemde, sonra Güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi
III                               IV
buğulanıyor.
V
Bu dizelerdeki altı çizili sözcüklerden hangisinin yazımı yanlıştır?
A) I.        B) II.       C) III.      D) IV.     E) V.

21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde aynı anlama gelen sözcükler gereksiz yere bir arada kullanılmıştır?
A) Her gün bir bardak süt içmesi gerekiyormuş güçlenmek için.
B) Her gün saatlerce aradığı kravatını, bu kez kolayca buldu.
C) Her gün erkenden kalkıp hazırlanmak eziyet haline gelmeye başladı.
D) Her gün sabah yedi buçukta, yirmi dört saatte bir çalacakmış saatin alarmı.
E) Her gün ziyaret etmesi gereken bir teyzesi vardı.

22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “öğrenim” sözcüğü doğru kullanılmıştır?
A) Bakanlık yeni açılan okullara atanacak öğrenim elemanı bulmakta zorlanıyormuş.
B) Bu yıl liselerde resmi gazetede yayımlanıp yasalaşan yeni programa göre öğrenim yapılacak.
C) Adaylar öğrenim durumlarını gösteren bir belge getirmedikçe bu sınava alınmıyor.
D) O yıl okullarda, ikinci dönem başında bir hafta bile öğrenim yapılmadan, kar tatili olmuştu.
E) Ortaöğretim kurumlarında öğrenci odaklı öğrenime büyük önem veriliyor.

23. (I) Birtakım kimselerin yüksek sesle müzik dinlemelerine dayanamıyorum. (II) Radyoyu bir açtılar mı, bir daha kapatmak bilmiyorlar. (III) Gece yarısına yaklaşılmış, konu komşu uyuyacakmış, onların umurlarında değil, (IV) Sabaha kadar kesmiyorlar o gürültüyü. (V) Bir de çalınanlar dinlenecek şeyler
olsa bari!
Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangilerinde altı çizili sözcüğün atılması cümlede anlam daralmasına yol açar?
A) I. ve II.             B) I. ve IV.            C) II. ve III.
D) II. ve IV.           E) III. ve V.

24. (I) Adını ekvator çizgisinden alan Ekvator’un başkenti Quito, dünyanın yarısına bu kadar yakın olduğu için burada güneş, yıl boyunca aynı saatte doğup batıyor. (II) Çizginin bir yanı kuzey, diğer yanı güney yarım küre… (III) Bir taraf kış, diğer taraf yaz…
(IV) Bölge insanı iklime uygun karakter özelliklerine sahip. (V) Yaz aylarında da kış aylarında da ısı çok fazla değişmiyor. (VI) Ama yıl boyunca gökyüzünden yağmur bulutları eksik olmuyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlam akışını bozmaktadır?
A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.
25. (I) Oraya her gidişimizde, sanki ev sahiplerinin son anda, bize haber veremeden gitmek zorunda kaldıklarını düşünürdük; masa hazırdır hep. (II) Deniz, yıkık yalının içlerine kadar sokulur; denizin dibi patlıcanlar, çürük domatesler, konserve kutuları, atılmış terliklerle doludur. (III) Yüzeyinde, göz alan bir mazot örtüsü yalazlanır durur güneşte. (IV) Bahçe; asmalar, sarmaşıklarla kaplıdır. (V) Yalının yıkılması yasak şimdilik. (VI) Sahibinin onarmaya niyeti de yok. (VIII) Bir süre daha dev bir otel yükselemez orada.
Yukarıdaki parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden  hangisiyle başlatılması uygun olur?
A) II.       B) III.      C) IV.      D) V.       E) VI.

26. Batı’nın bu deneyimlerinden ve tartışmalarından hiç gecikmeden yararlanmamız gerektiği ortadadır. Batılı toplumlara “erişmek” için, kitaba oranla televizyonun daha umut verici bir araç olduğunu ileri sürenler, öyle görünüyor ki, ne televizyonun bir iletişim aracı olarak işleyişini ne de Batı’nın bugün karşı karşıya bulunduğu kültürel sorunlarını yeterince bilmekte ve izlemekte. Oysa, bunların ikisini birlikte ele alıp irdelemedikçe televizyonun “kitap uygarlığından” geçmemiş toplumlarda etkilerinin ne olabileceğini kestirmek olanaksız.
Bu parçanın anlatım biçimi aşağıdakilerden hangisidir?
A) Açıklama
B) Örnekleme
C) Öyküleme
D) Betimleme
E) Tartışma

27. Orada saatler, günler ve mevsimler, çevresinde akan su ve ışık gibi, bir yaşam buğusu özelliğiyle kendini duyurur. Var olan yaşam ortamını donatan çiçekler, bitkiler, genç ve yaşlı ağaçlar, ister istemez geçen zamanı haber verir. Kulağa sürekli şiirin ve müziğin derin sesi çarpar; aynı zamanda, denizin  hiç susmayan canlı müziği! Sularla dolunayın ortak renk ve ses oyunu! Ses ve sessizlik!.. Bir sahilin karşı sahile “bahçe” gibi göründüğü Boğaziçi haritası!
Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Birden çok duyuyla ilgili ayrıntılara yer verilmiştir.
B) Doğanın kişi üzerinde etkisi yansıtılmıştır.
C) Karşıt durumlara yer verilmiştir.
D) Kişileştirmelere yer verilmiştir.
E) Farklı biçimlerde oluşturulmuş ikilemeler kullanılmıştır.

28. Bazı yazarlarımız eserlerinin değerlendirilmesini ve yalnızca beğenilmesini isterler. Beğenmezseniz, ufacık da olsa bir kusur bulursanız, yandınız! Demek ki anlamıyorsunuz edebiyattan, gerçek güzel, gerçek yeni nedir seçemiyorsunuz. Yahut kıskanıyorsunuz, sanat dışı kaygılarınız var. Sanırım her yazar,  kendi elinden çıkanın güzel, kendi düşündüklerinin doğru olduğuna inanır; o güzelliği, o doğruluğu sezmeyenlerin de anlamadıkları, anlamayacakları kanısındadır. Ancak eleştirmenlerin görüşlerine şiddetle karşı çıkması, bir sanatçının kendini geliştirmekten ne kadar uzak olduğunu gösteriyor.
Bu parçada yakınılan durum aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eserlerin gerçek değerlerini ortaya koyacak tarafsız eleştirilerin yapılmıyor oluşu
B) Genç sanatçılara yol gösterecek tarafsız eleştirilerin gittikçe azalıyor oluşu
C) Bazı yazarların, kendilerini eleştirenleri bilgisizlik, kıskançlık ve ön yargılı olmakla suçlamaları
D) Yazarların kıskançlık yüzünden birbirlerini kötülemeye çalışmaları
E) Gerçek sanat eseriyle değersiz olanı ayıracak okuyucu sayısının az oluşu

29. Bir sahilin karşı sahile “bahçe” gibi göründüğü Boğaziçi haritası! O harita üstünde yükselen çılgın renk mimarisi ve deniz yüzeyine çizilmiş ebrular! Sularla ışığın ve nilüferlerin ressamı Monet, XX. yüzyıl başında Venedik’e değil de İstanbul’a gelseydi
-Boğaziçi’ni tanısaydı, erguvan ilkyazına tanık olsaydı- acaba nasıl bir “ürün” ortaya çıkarırdı? Ya da, “Venedik akşamlarında, kentin değişik mahallelerinde Bin Bir Gece Masalları’ndan çıkmış bir kahraman gibi dolaşan Marcel Proust” o kent yerine bu kenti görseydi, Kayıp Zamanın İzinde’ye neler eklerdi?
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İstanbul, büyük sanatçılara ilham verip onların sanatlarını etkileyecek güzelliklere sahip bir kenttir.
B) Ünü dünyayı tutmuş birçok sanatçı İstanbul’u görmeden ölüp gitmişlerdir.
C) İstanbul, doğal güzellikleri bakımından dünyanın birçok kentinden daha zengindir.
D) İstanbul’da, doğanın başka yerlerde görülemeyecek birçok rengini bir arada görmek mümkündür.
E) Büyük sanatçılara ilham veren kentlerin, doğal güzelliklerinin yanında tarihi zenginlikleri de çoktur.

30. “Hiçbir şey, dünkü gazete kadar eski olamaz.” diye bir söz vardır. Bakarsınız, daha birkaç saat önce yutarcasına okuduğunuz bir gazete, “bir kilo balığa sarılıp gidiyor.” Günlük haberlerin yirmi dört saat içinde göçüp gitmesi olağan… Gerek o haberlerde, gerek genel gelişmelerle ilişkili yorum yazılarında geçicilik oluyor elbette. Bu bakımdan, yıllar önce, hattâ otuz kırk yıl önce yayımlanmış köşe yazılarını bir araya getiren bir kitap çıkarmak, zamana meydan okumak gibidir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bugün için önemli saydığımız birçok olayın yarın unutulabileceği
B) En önemli haberlerin bile insanları kısa süreli olarak ilgilendirdiği
C) İnsanlara büyük olayları duyursalar bile gazetelerin yarına kalma gibi bir kaygılarının olmadığı
D) Günlük haberler çabuk eskidiği için o haber ve yorumları kitap hâline getirmenin riskli bir iş olduğu
E) Gazete yorumculuğuyla kitap yazmanın birbirinden çok farklı işler olduğu

31. Halk şiirinde, halk sanatında “samimilik” olduğunu söyleyenler “samimilik”in ne olduğunu bilmiyorlar. “Samimilik” bir kimsenin kendi benliğini, gerçek düşüncelerini, gerçek duygularını anlatması demektir.Bu da zor bir iştir, öyle herkesin elinden gelmez,ancak büyük, pek büyük sanat adamlarına vergidir.Halk, şuradan buradan öğrendiği düşüncelerle,kendine aşılanan duygularla yetinir. Bunun içindir ki,halka dayanan sanatçılar hep birbirlerinin söylediklerini söylerler, hep o düşünceler, hep o duygular…Bunu “samimilik” sananlar, yalnız yavanlık arayanlardır.
Bu parçaya göre halka dayanan sanatçının samimi olamamasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Halkın yaşantısından farklı bir yaşam sürmesi
B) Ulusal konuları evrensel bir bakış açısıyla anlatamaması
C) Halk sanatının geleneksel kurallarına bağlı olması
D) Halk şairlerini taklit etmeye kalkması
E) Alışılmış duygu ve düşünceleri tekrarladığı için kendisini anlatmaktan uzak olması

32. Dildeki değişme, bir bakıyorsunuz hızlanıyor, çok kimseleri şaşırtacak, başlarını döndürecek kadar hızlanıyor. Bir akıyorsunuz ağırlaşıyor, artık duracak sanıyorsunuz. Ama durmuyor. Durdurmak kimsenin elinde değil; durdurabilsek, çoktan durduracaktık. Yazarlarımızın bir bölüğü ta başlangıçtan beri, bu değişmeye sinirleniyor, bu değişmeyi istemiyor. Kimi öfkelenip bağırıyor. Sonra öfkeleneni de, eğlenip alay edeni de değişmeye uyuyor, dilini değiştiriyor; bir gün önce istemediği yeni dille yazıyor.
Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) Dildeki değişim her zaman aynı hızda olmaz.
B) Dildeki değişmeyi durdurmak mümkün değildir.
C) Kimi yazarlar dilin değişmesini istemezler.
D) Güncel beğenilere uygun bir dil kullanan yazarlar kalıcı olur.
E) Değişime karşı çıkanlar da zamanla değişimin etkisine girer.

33. Şiirin ölçü ve uyak olduğunu düşünen insanlar birtakım şiirleri reddederlerken “Konuşma diline benzemiş” diyorlar. Köklerini ölçü ve uyaktan alan bu  görüş, gerçek yolunu arayan şiirde hep aynı varsayımsal garipliği bulacak, onu kabul etmek istemeyecektir.
Bu parçadaki görüşleri öne süren kişiye göre, gerçek şiir aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ölçü ve uyağı sarsılmaz bir kararlılıkla uygulandığı şiirdir.
B) Konuşma dilinden çok farklı bir dil kurgusuyla yazılmış şiirdir.
C) Biçimsel kaygılardan uzak ve konuşma diline yakın bir anlatımı olan şiirdir.
D) Toplum tarafından garip karşılanmayan ve benimsenen konuları işleyen şiirdir.
E) Yazıldığı dönemi aşıp geleceğe kalabilen şiirdir.
 

34. Televizyonun, “seçkinci ve baskıcı” kitabın yaptığının tersine, bölünmeler ve farklılaşmalar içindeki toplumu, tıpkı geçmişin “altın çağlarında” olduğu gibi, yeniden, tek bir “evrensel köy” topluluğunun yakın ve özgür insan ilişkilerine kavuşturacağı düşünülebilir mi?
Aşağıdakilerden hangisi bu soruya verilmiş bir yanıt olamaz?
A) Düşünülebilir çünkü televizyon, kitap gibi belli bir kitleye değil, tüm insanlara ulaşabilir.
B) Kesinlikle, çünkü televizyon baskıcı değil, ikna edici bir güçtür.
C) Evet, çünkü televizyon kişiler arasında fark gözetmez.
D) Bu soruyu televizyonun özgürleştirici işlevini düşünerek olumlu biçimde yanıtlayabiliriz.
E) Bunu düşünebilmek için insanları kitaptan tamamen koparmak gerekir.

35. Bu kitap, bir gazetede yayımlanan 800’e yakın yazı arasından seçilmiş yazılardan oluşmuştur. Kimisi, kültür ve sanat konularını ele alıyordu: Onlar ayrı bir kitapta bir araya gelecek. Elinizdeki cilt, genellikle siyasete, uluslararası ilişkilere, toplumsal ve iktisadî sorunlara ilişkin yazılardan oluşuyor. Kitabımda bugün için geçerli olmayanları eleyip ömrü vefa eder gibi görünen konulara yer verdim.
Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?
A) Kitaptaki yazıların konusundan
B) Eleme yaptığı yazıların sayısından
C) Kitabın konu birliği dikkate alınarak oluşturulduğundan
D) Kitabın ne zaman basıldığından
E) Seçme yaparken güncel olmayan yazıların elendiğinden

36. Kafka, imalı ifade tarzını kullanan en yetenekli yazarlardan biridir. Gerçekçilikte o denli ileri gitmiştir ki yaşamın sıradan olayları onun satırlarında abartılı görünür. Olayların gelişmesi, soğuk ve haşin ele alınış tarzı okuyucuyu kesin etki altında bırakır. Tanıttığı kişiler, anlattığı olaylar başka bir şekilde olamaz;
bunlara bir şey eklenemez, bunlardan bir şey eksiltilemez gibi gelir insana.
Bu parçadan Kafka’nın anlatımıyla ilgili, aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Açıkça söylemez, sezdirir.
B) Cümlelerine duygularını katar.
C) Sert bakış açısıyla okuyucuyu etkiler.
D) Anlatımında her öğe, yerli yerindedir.
E) Gerçekleri çarpıcı biçimde anlatır.

37. Bir edebiyat âlemi var mı bizde? Edebiyatçılarımız yok demiyorum, olmaz olur mu? İşte şairler, hikâyeciler, denemeciler… Ara sıra eleştirmeye özenenler de görülüyor. Edebiyatçılarımız var, edebiyat âlemimiz yok. Edebiyatçılarımız birbirlerini bilmiyor, bilmek istemiyor, bilmeyi gerekli bulmuyor da onun için. Hepsi de kendi içlerine büzülmüş, bir kendilerini düşünüyorlar; gözleri bir kendilerine dikili. Her biri, kendi yazdıklarının okunmasını, değerlendirilmesini, adının boyuna anılmasını istiyor.
Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen edebiyatçıların eleştirilen yönlerinden biri değildir?
A) Eleştiriye açık olmamaları
B) Birbirlerini tanımıyor oluşları
C) Kendi içlerine kapanmaları
D) Ün sahibi olmak istemeleri
E) Sadece kendi eserlerinin okunmasını istemeleri

38. Oğuzların tarihinden, inançlarından, geleneklerinden anlatının olanakları ölçüsünde söz eden bu tür eski yapıtlar, “Oğuzname” olarak anılır. Bu yüzden Dede Korkut Oğuznameleri adıyla benzerlerinden ayrılan bu yapıt, Oğuzların gündelik yaşayışının, birey, aile, boy ve dış dünya ile ilişkilerinin de canlı örneklerle yansıtıldığı öykülerden oluşur. Dede Korkut Oğuznameleri, eldeki yazmalardan kaynaklanan sorunlar yüzünden okunması ve anlaşılması güç metinlerden biri olarak değerlendirilmiştir.
Bu parçadan Dede Korkut Hikâyeleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Benzer konuları işleyen başka eserlerin de bulunduğuna
B) Oğuzların gündelik yaşamları ve geleneklerini anlattığına
C) Okunması ve anlaşılması güç metinler olarak ifade edilmesinin eldeki yazmalardan kaynaklandığına
D) Oğuzların başka toplumlarla ilişkilerinin nasıl olduğu hakkında da bilgi verdiğine
E) Anlatımda yer yer olağanüstü olay ve varlıklara rastlandığına

39. Dili sadeleştirmemiz gerekiyordu çünkü aydınları başka bir dille yazan topluma ulusal bir toplum denemezdi. Karma bir dil olarak nitelediğimiz “Osmanlıca” nın geçerli olduğu uzun dönemde, bu ülkenin yazını da kültürü de bağdaşmaz bir ikilik içinde bulunmuştu. Okumuşların oluşturduğu bir yönetici kat içinde Osmanlıca sürüp giderken, halk kendi dili ile kendine yeterli olma çabasına düşmüştü. Birbirini anlamayan insanların yarattığı bir yöneten-yönetilen ayrılığı içinde ise Türk kültürü, gelişme olanaklarından yoksun kalacaktı elbet; çünkü halktan kopuk hiçbir kültür yaşama gücünü sürdüremezdi.
Bu parçaya göre dili sadeleştirme çabalarının gerekçeleri arasında aşağıdakilerin hangisi sayılamaz?
A) Aydınların başka dille yazıp halkın başka bir dille konuşması
B) Yönetenler ve yönetilenlerin birbirini anlayamaz oluşu
C) Kültürel gelişimin dildeki ikilik yüzünden sağlanamaması
D) Türk kültürünün yaşatılması için halka yakınlaşılması gerekliliği
E) Toplumsal yaşamın hızla değişmesinin sonucu olan kuşak çatışmaları

40. Babamın kör olduğunu çok kişi bilmez. Ben doğmadan birkaç yıl önce gözlerine inen perdeyi bir daha kaldırmak mümkün olmamış. Annemin anlattığına göre, babam, bu konuda bir çaba da harcamamış.Giderek, Tanrı’nın bir “lûtfu” olarak görmüş körlüğünü. Kalıtımsal bir şeker hastalığının sonucu olan bu körlüğün, babamı onulmaz bir yalnızlığa (yani bir ikinci ve kuşkusuz daha tehlikeli bir hastalığa) itmesi beklenirken, tam tersi olmuş. Gözleri görürken çok az dostu olan, evinden ve bahçesinden hemen hemen hiç çıkmayan babam, yerinde duramayan, herkesle dost olan bir adam olup çıkmış.
Bu parçadan yazarın babasıyla ilgili aşağıdakilerden hangisini öğrenemeyiz?
A) Gözlerinin kör oluş nedenini
B) Körlüğün beklenenden farklı sonuçlar doğurduğunu
C) Kör olduktan sonra işinden ayrıldığını
D) Ne zaman kör olduğunu
E) Körlüğün tedavisi için çaba göstermediğini

CEVAPLAR

1.C
2.B
3.E
4.E
5.A
6.B
7.B
8.A
9.D
10.C
11.A
12.D
13.C
14.E
15.C
16.A
17.B
18.A
19.B
20.D
21.D
22.C
23.B
24.C
25.D
26.E
27.E
28.C
29.A
30.D
31.E
32.D
33.C
34.E
35.D
36.B
37.A
38.E
39.E
40.C

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 32 https://dersimizedebiyat.org/ygs-deneme-sinavi-32.html Wed, 15 Jan 2014 20:23:31 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=9766
TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 32

 1. Sanatçı yüzyıllardır yazılan değerli şiirleri özgün bir ça­lışma özelliği gösteren bu antolojide bir araya getirdi. Kitap yazın dünyasında ilgiyle karşılandı. Pek çok şiir ve şair gün yüzüne çıktı, dergilerde bu şairlerle ilgili onlarca yazı tekrar kaleme alındı. Sanatçı bu çalışma­sıyla zamanın tozlu örtüsünü kaldırarak şairlere ve on­ların şiirlerine ilk günkü parlaklığını vermiş oldu.

Bu parçada altı çizili bölümle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olamaz?

A) Zamanla gündemden düşen yetkin şiirleri yeniden gündeme getirmek

B)  Unutulan edebi değerlere tekrar eski canlılığını ka­zandırmak

C)  Sıradan şairlere kimsenin vermediği değeri vermek

D)  Değerli sanat ürünlerini yeni kuşaklara duyurmak

E) Gerçek yazınsal ürünleri zamanın yok ediciliği kar­şısında yaşar kılmak

 

2. Toplum olarak olumlu eleştirileri güzel sözlerle süsle­meyi bilmediğimiz gibi olumsuz eleştirilerimizin dozu­nu ayarlamayı da bilmiyoruz. Yani —-. Bu durum ilişki içinde olduğumuz insanları yaraladığı gibi bizi onlar­dan uzaklaştırıyor.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdaki deyimlerden hangisi getirilmelidir?

A)  birbirimize tavır alıyoruz

B)  gözümüzde şimşekler çakıyor

C)  işin içinden çıkamıyoruz

D)  kantarın topuzunu kaçırıyoruz

E)  dört yanımız deniz kesiliyor

 

3.             I.Karikatürde güldürme eylemi beraberinde düşün­sel derinliği de getirmelidir.

II. Gerçek karikatür, salt mizaha yaslanarak günlük yaşamın telaşından bunalan insanları eğlendirme­yi amaç edinir.

III.Üstün bir karikatürü amacına uygun bir biçimde anlayabilmek, ince bir mizah anlayışı ve önemli bir düşünsel yeteneğe sahip olmayı gerektirir.

IV.Bir karikatürist, okurlarını eğlendirirken toplumsal gerçekler ve içinde yaşanılan çağla ilgili düşün­dürmeyi de ihmal etmemelidir.

V.Karikatürist çizdiği karikatürde gerçekleri abarta­rak ve düzeysizleştirerek bir yere varamayacağını bilmelidir.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri birbi­riyle anlamca en yakındır?

A) I. ve II.                               B) I. ve IV.                  

C) III. ve IV.                            D) III. ve V             

E) IV. ve V.

 

4.     Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili söz, cümleye ayraç içindeki anlamı katmamıştır?

A)Onun insanlara tepeden bakmayan, sevecen biri olduğunu herkes biliyor (küçümsememek).

B) Yaptığım bu antoloji çalışmasıyla yazın dünyasında izi kaybolan yapıtları ve yazarları, tekrar öne çıkar­mayı amaçladım (unutulmak, etkinliğini yitirmek).

C) Yıllardır deneme ve makale kaleme alan sanatçı bir an bile kendi çizgisinden sapmadı (görüşlerinden vazgeçmemek, kararlı davranmak).

D)Bu dergi etrafında toplanan genç sanatçılar ortak bir sesin bayraktarlığını yapmış, yazın dünyasında önemli bir etki oluşturmuşlardı (tek bir görüşte bir­leşmek).

E)  Anlatımsal açıdan yetkin bulmadığım bu deneme ki­tabında yazar, düşünsel açıdan sığ sularda dolaş­mış (savunulagelen görüşlere yer vermek).

 

5. — Yıllarca düzyazı türündeki eserlerde de yapıldı böy­lesi çalışmalar. Bazen politik bazen kültürel yaklaşım­larla Refik Halit, Halit Ziya ve daha nice yazarın eseri, dili eski, yeni kuşaklar kolay okuyup anlasınlar diye sadeleştirildi. Şimdi de Ahmet Haşim’in şiirleri sadeleştirilmeye başlandı. Bu, şaire yapılan bir büyük hak­sızlık değil mi? Sanatçının tasarruf hakkına müdahale değil mi? Şiirlerin orijinallik hakkı her şekilde korunma­lı. Şiir elbette anlamak için de okunur. Fakat ‘duyma­yı’, özellikle duymayı öne çıkarmış, bu konuda ısrarcı olmuş bir şairin şiirlerini, ona inat yaparcasına anlam adına başka biçimlere uğratmak kolay kabul edilebilir bir adım değil.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Günümüz yazın dünyasında geçmişte yazılan şiir­lerin dilini sadeleştirme modası aldı başını gidiyor.

B)Bir yapıtı kaleme almakla o yapıtı değerlendirme­nin bambaşka eylemler olduğu unutuluyor.

C)Bir yapıtta ya da şiirde ne anlatıldığını ancak o eseri kaleme alan sanatçı gerçek bir biçimde ortaya ko­yabilir.

D)Bir yapıtın, dilde meydana gelen değişimlere göre yeniden ele alınması elbette yazınsal bir gerekliliktir.

E)Yayıncıların ya da yazarların geçmişte yazılan yapıt­ları çağa göre yeniden değerlendirmesi, edebiyatı­mız açısından bir zenginlik oluşturmaktadır.

 

6.      Cervantes, “Bir mermer parçası için heykeltıraş ne ise, insan için de eğitim odur.” diyor.

Cervantes, bu sözüyle aşağıdakilerden hangisini vurgulamak istemiştir?

A)  Eğitimin de heykel gibi bir sanat olarak algılanma­sı gerektiğini

B)  Gerçek bir sanatçının iyi bir eğitimci gibi hareket etmesi gerektiğini

C)  Eğitimin, insan kişiliğini önemli ölçüde biçimlendir­diğini

D)  İnsanı geliştiren bir eğitimin sanatla desteklenmesi gerektiğini

E)  Sanatın, insanın yaşama bakışını etkileyen bir uğ­raş olduğunu

 

7. Lise öğrenimini bitirip üniversite kapısına dikilen genç, ana dilini biliyor mu acaba? Yazık ki bu sorunun karşı­lığı olumlu değil. Araştırmacılar bu konuda okulların pek de yeterli eğitim vermediğini ortaya koymuştur. Üniver­site sınavlarını kazanan öğrencilerin arasında okudu­ğu bir Türkçe metni anlama oranı ancak % 60’tır. De­mek ki üniversite sınavını kazanan her 100 öğrenciden 40’ı lise düzeyinde bir metni anlama yeteneğinden yoksundur. Peki bu öğrencinin üniversitede başarılı ol­ması düşünülebilir mi? Elbette hayır. Çünkü okuduğu­nu anlamadan başarılı olma olanağı yoktur. Üstelik okuduğunu anlama yetmez, kişi okuduğu bir metni eleştirebilmen, değerlendirebilmen, kavramlarla ilgili ku­ralları ilişkilendirebilmelidir. Ne yazık ki üniversitede bu­nu yapanların oranı da % 40 düzeylerindedir. Öğrenci­ler genelde bu etkinliklerle ilgilenmiyorlar bile.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)Okullarda verilen dil eğitimi, öğrencilerin okuma an­lama becerisi kazanmasında yetersiz kalmaktadır.

B) Öğrencilerin eleştirel düşünme becerisi istenen se­viyede değildir.

C) Öğrenciler dili geliştirici kitaplar yerine faydasız ve gereksiz bilgilerle dolu kitaptan okumaktadır.

D) Öğrencilerin çoğu, eleştirme ve değerlendirme et­kinliklerine ilgi göstermemektedir.

E) Okuduğunu anlama becerisi gelişmeyenlerin üni­versite eğitiminde başarılı olması mümkün değildir.

 

8. (I) Bir döneme üstelik insan dramlarıyla dolu bir döne­me tanıklık edecek yapıtlar vermeyi her romancı ister. (II) Ama bu dönem çok yakın bir dönemse daha yaşa­nan olayların dumanı üzerindeyse epey güçtür yaza­rın işi. (III) Bu olumsuz durum yazarın kaleme aldığı ya­pıta şüpheyle bakılmasına hatta önyargılı yorumlar ya­pılmasına neden olabilir. (IV) Bundan dolayıdır ki, bütün deneyim, bilgi ve görgüsüne rağmen Aragon bile o ün­lü nehir romanını tamamlayamadan bırakmak zorun­da kalmıştı. (V) Bir dergide çıkan yazısında yakın tarih­sel olayları yayınlamanın güçlüğünden söz ediyor, ya­pıtını bu yüzden yarım bıraktığını belirtiyordu.

Bu parçada düşüncenin akışına göre numaralan­mış yerlerden hangisine “Çünkü sıcak bir olay anla­tılırken gerçekçi yorumların, yerini duygusal yaklaşım­lara bırakma tehlikesi vardır.” cümlesinin getirilmesi uygundur?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

9. Sanatçı Ataçla aynı eleştiri anlayışını paylaşmazdı. Ön yargıya kapılmadan bütün açıklığıyla belirtirdi düşün­celerini. Yazmaya başladığında kişisel duyguları, dost­lukları ya da yaşadığı kırgınlıkları bir kenara bırakır tüm gücünü ve dikkatini bir yapıtın gerçek değerini ortaya çıkarmak için kullanırdı. Onun gerekçesini belirtme­den hiçbir yapıt hakkında olumsuz konuştuğuna şahit olmadım. Bu da elbette her şeyden önce eleştiri uğra­şının hakkını verme, ele alınan yapıtı öncelikle yazın ve yazının temel aracı olan dil açısından değerlendirme kaygısından kaynaklanırdı.

Bu parçada, sözü edilen eleştirmenin hangi özelli­ği üzerinde durulmuştur?

A) Alçak gönüllü olma, her türlü eleştiriye sıcak bakma

B) Yazın dünyasına mesafeli yaklaşma, dostluk ve ar­kadaşlığa önem vermeme


C) Bakış açısını değiştirmeden bir düşünce doğrultu­sunda eleştiri yapma

D)  Eleştirilerinde nesnel olma, özel yaşamını yazarlı­ğından ayrı tutma

E) Düşünsel dürüstlükten ödün vermeme, eleştirileri­nin temeline kişiselliği oturtma

 

10. (I) Önümüzde yemyeşil çayırlarla kaplı, irili ufaklı on­larca tepe uzanıyor. (II) Kışın nasıl ki karın beyaz ren­gine bakınca bazı görüntüler ayırt edilemez, Karade­niz’de yeşile bakmak da aynı etkiyi yapıyor. (III) Göz­lerimiz her yeri yeşil görmeye başlıyor artık. (IV) Gü­neş tepelerin ardında kaybolurken derin bir sessizlik çöküyor ovaya. (V) Rüzgârın tatlı esintileri altında ça­dırlarımızı kurup manzaranın güzelliğine dalıyoruz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, betimleyici öğelere yer verilmiştir.

B)  II. cümlede, bir somutlamaya yer verilmiştir.

C)  III. cümlede, bir karşılaştırma yapılmıştır.

D)  IV. cümlede, mecaz anlamıyla kullanılan sözcükle­re yer verilmiştir.

E)  V. cümlede duyular arası bir aktarım söz konusudur.

   

11. Bunun en önemli nedeni öğretici metinlerin, doğallık­tan uzak ve cansız olmasıdır elbette. Çocuk şiir kitap­larının yeterince ilgi görmemesi sadece ülkemizde de­ğil, gelişmiş ülkelerde de söz konusu. Gerek dünya edebiyatında olsun gerekse de bizim edebiyatımızda sanatçılar, çocukların estetik yönden beklentileri olabi­leceğini dikkate almıyorlar, salt öğreticiliğe yaslanan metinlerin başarılı olamayacağını göz ardı ediyorlar. Dolayısıyla çocuklar için yazılan şiir kitaplarının ilgi görmemesi bu şartlarda doğal karşılanmalı.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)  Çocuk eğitiminde şiir kitaplarının yeri nedir sizce?

B)  Günümüzde çocukların şiire karşı ilgisiz olduğunu görüyoruz, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

C)  Gerçek bir çocuk kitabında olması gereken nitelik­ler nelerdir?

D)  Şiirin belli düşüncelerin anlatılması için bir araç ola­rak kullanılması, eğitimde bir gereklilik mi?

E)  Şiirlerin çocukların gelişiminde önemli olduğu söy­leniyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

12. Sanatçı, yaşamını gazetecilikten kazanan birinin iyi bir edebiyatçı da olabileceğinin örneğini veriyor bize. Öy­küde yeni olmasına karşın anlatım yeteneği, dili ve kurgusu ile usta işi öyküler kaleme almıştır. Sanatçı okuyucuyu şaşırtan ve beklentileri ters yüz eden bilmecemsi öyküleme anlatımını başarılı biçimde kullan­mış. Kişi ve mekân seçimlerinde romanlarda görmeye pek alışık olmadığımız hayatın gerçekçi, yalın ve sıra­dan yönlerini göstermekten çekinmemiş. Öyküde ge­çen mekânların, kişilerin hatta başkarakterin bile kişi­sel özelliklerinin ayrıntılı anlatımına yer vermemiş. Ya­zarın cinayet kurgulamasındaki mükemmel senaryo­su, gazetecilik deneyimlerindeki kazanımlarını nasıl ustaca kullandığını gösteriyor.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A)  Öykülerinin sürprizli anlatımlarının olduğuna

B)  Yetkin öyküler kaleme aldığına

C)  Yaşamını edebiyattan kazanmadığına

D)  Öykülerinin kurgusal yönden kimi eksiklerinin oldu­ğuna

E)  Başka yazarlarca anlatılmayan ayrıntılara değindi­ğine

 

13. (I) Öyküleriyle tanıdığımız sanatçının, izlenimlerinden yararlanarak samimi bir anlatımla yazdığı Saklıköy’ün Kuşçusu adlı ilk gençlik romanı yazın dünyasında be­ğeniyle karşılandı. (II) Sanatçının romanı sadece ilk­ gençlik romanı değil, doğal çevreye duyarlı olan ve dil zevki almak isteyen herkesin okuyabileceği başarılı bir roman. (III) Konusu ve anlatımı basit bir gençlik roma­nı seviyesine düşmekten alıkoyuyor onu. (IV) Sanatçı, insana dair her şeyi, özellikle insan-doğa ilişkisini du­yarlılıkla, incelikle aktarıyor. (V) Bunları aktarırken do­ğaya neler yaptığımızı, çevre bilincine sahip olmadığı­mızı ve tüketim kültürünün doğal dengeyi bozduğunu göstermek istiyor, hatta yapıtının temelini sanatçının bu düşünceleri oluşturuyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisin­de sanatçının yapıtını sosyal bir amaç doğrultu­sunda oluşturduğu belirtiliyor?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

14. Babaannem, evimize girdiğinde gözlerindeki ışıltıyla hepimizi etkiler, bize küçük öyküler anlatır, sorduğu­muz sorulara sabırla karşılık verirdi.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Farklı türde adıllara yer verilmiştir.

B)  Sıfat-fiil kullanılmıştır.

C)  İlgece yer verilmiştir.

D)  İsim tamlaması yer almaktadır.

E)  Türemiş sözcüklere yer verilmiştir.

  

15.Doğu Anadolu gezilerinin önemli duraklarından biri                                

                                                     I                                II

Doğubeyazıt’tan başlıyor. İlçeye beş kilometre uzaklıktaki İshak Paşa

                                                       III

Sarayı’nı uzaktan görmek bile heyecan verici. Dağın yamacındaki

                      IV

yüksek bir tepeden yüzyıllardır ovayı izleyen bu saray, Osmanlı

     V                                                                        VI

dönemin de tam 99 yılda tamamlanmış.

Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangi­leri bir adı niteleme ya da belirtme göreviyle kulla­nılmamıştır?

A) I. ve III.                              B) I. ve VI.                             

C) II. ve IV.                             D) III. ve V                   

E) V. ve VI.

 

16. (I) Yapıtta, kendi yaşamının ayrıntılarına yer veriyor ya­zar. (II) Önce nerede doğduğunu, hangi şartlarda ço­cukluğunu geçirdiğini dile getiriyor. (III) Yapıtının anla­tımında doğal bir tavır sergiliyor. (IV) Yaşadığı acıları, sıkıntıları açıkça anlatıyor. (V) Üniversite yıllarını, ilko­kul öğretmenliği yaptığı yerleri, öğrencilerin aydın bir geleceğe ulaşması için yaptığı çalışmaları içtenlikle or­taya döküyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili ola­rak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle basit bir eylem cümlesidir.

B)  II. cümlede yan cümle belirtili nesne göreviyle kul­lanılmıştır.

C)  III. cümle, olumlu, kurallı bir cümledir.

D)  IV. cümlede, zarf tümleci cümlenin en önemli öğe­si durumundadır.

E)  V. cümlede, ara söz bir öğenin açıklayıcısı olarak kullanılmıştır.

 

17.    Bu bölgede, Akdeniz’in en büyük doğal servi ormanı yer alıyor.

                                                           I                                                 II

Nadir görülen yüzlerce bitki ve hayvan türü yaşıyor. Kuyucak Dağı’nın

                III

keskin vadileriyle çevrili Köprülü Kanyon’un etrafındaki ormanlık

                                   IV

tepeler man­zarası güzel parkurlarla dolu.

                       V

Bu parçadaki numaralanmış sözlerle ilgili aşağıda verilen açıklamalardan hangisi yanlıştır?

A)  I. sözcük, bir türemiş sıfattır.

B)  II. söz, bir birleşik eylemdir.

C)  III. sözcük eylemden eylem yapım eki almış bir zarftır.

D)  IV. sözcük türetilirken bir ses olayı meydana gel­miştir.

E)  V. söz, bir kurallı bileşik sıfattır.

 


18. (I) Rabelais, modern romanın ilk örneklerinden kabul edilen Gargantua adlı kitabında, Gargantua’nın yaşamı­nı karnaval havasında anlatırken ilginç bir roman gö­rüntüsü çiziyor. (II) Yapıt, 16. yüzyıl Fransa’sını tarihsel gerçeklere bağlı kalarak anlatıyor. (III) Rabelais, zaman zaman Gargantua’nın hikâyesinden uzaklaşıp okuyu­cuya sesleniyor ve açıklamalarda bulunuyor. (IV) Yeri geldiğinde başka bir kitaptaki bilgi yanlışlığına kızarak kendi fikrini okuyucuya kanıtladıktan sonra Gargan­tua’nın hayatını anlatmaya devam ediyor. (V) Okurken sık sık rastladığımız, nicelik belirtirken verdiği abartılı ve detaylı sayılarla ise zaten hümanist ve obur bir de­vi anlatarak yarattığı esprili üslubuna katkıda bulunuyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangileri kanıtlanabilirlik açısından ötekilerden farklıdır?

A) I. ve II.                                               B) l. ve V.                  

C) III. ve IV.                            D) III. ve V.                

E) IV. ve V.

 

 

19.    Biz, bu kitabın, şiirseverleri hayal kırıklığına uğratma­yacağına inanıyoruz.

Bu cümlenin öğeleri, aşağıdakilerin hangisinde doğ­ru olarak verilmiştir?

A)  Özne – nesne – yüklem

B)  Nesne – dolaylı tümleç – yüklem

C)  Özne – dolaylı tümleç – yüklem

D)  Dolaylı tümleç – yüklem

E)  Özne – zarf tümleci – yüklem

 

20.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)  Eve gelen konuklar, ev sahibinin yakın ilgisinden memnun kaldılar.

B)  Eşyaları yeni taşındığımız eve tamı tamına üç dört saat gibi kısa bir sürede taşıdık.

C)  Sabah spor yaptıktan sonra kahvaltı için bir kır lo­kantasına gittik.

D)  Akşam oldu mu çocuklar sokak aralarında futbol oynardı.

E)  Sobanın üstünde pişen kestanelerin güzel kokusu odaya yayılmıştı.

 

21. Özyaşamöyküsünün en belirleyici yönü, yazarı kendi dünyasıyla sınırlandırmış olmasıdır. Yazar bu sınırlar içinde kalır, başkalarını anlatma, tanık olduğu olayları öne çıkarma pek ilgilendirmez onu. Bunun yerine ken­di özel duygularını ön plana çıkarır. Kısacası kendi se­rüvenini kendi dile getirir ve bunu- dilim dilim çıkarır okurun karşısına. Yazarının, bir ansiklopedi yazıyor­muş gibi tek boyutlu cümleler kullandığı bu yazılarda anıdaki sıcaklığı ve öyküdeki kurgusallığı görmek müm­kün değildir.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Çoğullaştırmalar                               B) Karşılaştırma

C) Devrik cümleler                                 D) Örnekler

E) Terimler

 

22. Kalenin kuzeyinde, kayalara oyulmuş, tamamen gizli kalmış fakat şimdi doğal yıkılmalar sonucu kısmen or­taya çıkmış, iki merdivenli yol bulunmaktadır.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden han­gisi yanlıştır?

A)  “Kalenin kuzeyi” sözü belirtili ad tamlamasıdır.

B)  “fakat” sözcüğü, bağlaçtır.

C)  Sayı sıfatı kullanılmıştır.

D)  “şimdi” sözcüğü belirteçtir.

E)  Yüklemi yapısı yönüyle basittir.

 

23.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir noktalama yanlışı yapılmamıştır?

A) Gabriel Garcia Marquez’in öyküleri, romanları titiz­likle yayımlanıyor; bu dizinin ilk kitabı olan: “Yaprak Fırtınası” önemli bir konuya değiniyor.

B)  Balık tutmak için denize açılmaya hazırlanan seve­cen bir ihtiyar: “Hey genç adam! sen de bizimle ge­lir misin?” diye seslendi.

C)  Ünlü İtalyan ressam Leonardo da Vinci; “Çizdiğim her resim kendi yaşamıma sorduğum bir soruydu.” diyor.

D)  O da bizimle hafta sonu yapılacak pikniğe gelecek mi, bilmiyorum doğrusu.

E)  Ünlü sanatçı Picasso – Guernica – adlı yapıtında II. Dünya Savaş’ının yıkımlarını ve ispanya’daki çal­kantıları resmetmiş.

  

24.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük­ler türü yönüyle birbirinden farklıdır?

A)  Bu işleri hemen bitirin, diyorlar ama ben bu kadar işi ancak bir günde yapabilirim.

B)  Arkadaşım dün Ankara’ya taşındı ve artık orada ya­şamını sürdürecek.

C)  Üniversite yıllarımda haftada iki kitap okuyordum hatta bazı haftalar üç kitap okuduğum bile oluyordu.

D)  Sınavlardan önce derslerinize daha çok çalışsaydınız eminim bu başarısız sonuçlar olmazdı.

E)  O, kendi üslubunun dışına asla çıkmayan son de­rece özgün bir müzisyen olarak tanınır.

 

25. (I) Kimi zaman yazınsal yapıtları bir kez okumakla ye­tinmeyip yeniden okuruz. (II) Elbette bu okumalar şiir için doğaldır ama öyküler ve romanlar kolay kolay ikin­ci kez okunmaz, (III) Yeniden okunan yazarın sevinci­ni anlayabiliyor musunuz, bir yazar için bundan daha büyük ödül düşünülebilir mi? (IV) Hele de söz konusu roman ya da öykü popülerse yeniden okunması pek düşünülemez; anlatılan hikâyeyi herkes anlıyorsa, ni­çin yeniden okunsun ki? (V) Oysa Faulkner’ın ‘Ses ve Öfke’sini ya da Vüs’at O. Bener’in ‘Buzul Çağının Virüsü’nü çeşitli zamanlarda yeniden yeniden okuyan her okur, önceki okumalarda göremediği ayrıntıları gör­menin yazınsal hazzını yaşayabilir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 


26. (I) Bazı sözcükler, kavramlar var ki konuşurken, yazar­ken onları çok kullanırız. (II) Onların anlamlarını çok iyi bildiğimizi düşünürüz. (III) Ne var ki bir kitap okurken bu sözcük ve kavramların farklı anlamlarıyla karşılaşır, şaşırır ve yeni bir şey öğrenmenin hazzıyla mutlu olu­ruz. (IV) Kitaplar yeni kavramlar öğrettiği gibi yaşam­da fark edemediklerimizi de bize hissettirir. (V) Her gün yanından geçtiğimiz yaşam ayrıntılarını fark ettirir. (VI) Bu sefer de yaşamda yeni bir şeyler görmenin ve öğrenmenin hazzını yaşarız.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci pa­ragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.            B) III.            C) IV.            D) V.           E) VI.

 

27. (I) Öğrencilik yıllarında başladığı yazarlığını başka hiç­bir işle paylaşmadı. (II) Edebiyatın birçok türünde yet­kin yapıtlar ortaya koydu, radyo ve sahne oyunlarını romanları, öykü, anı, deneme kitapları izledi. (III) Bu çalışmalarında hayatın değişim ve dönüşümlerinin, dil­deki yansımalarını dikkate alarak yazdı. (IV) Doğa, top­lum, zaman ilişkilerinin insanın iç dünyasındaki yansımalarıyla ilgili düşüncelerini ortaya koydu. (V) Deği­şimler karşısında edebiyatın yapısal durumu bakımın­dan da arayış içinde oldu, kendine özgü anlatım bi­çimleri geliştirdi.

Bir yazarın ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden han­gisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, yaşamını yazarak kazandığından söz ediliyor.

B)  II. cümlede sanatçının yapıtlarıyla ilgili bir saptama yapılıyor.

C)  III. cümlede, yapıtlarında ortak konuları ele aldığın­dan söz ediliyor.

D) IV. cümlede, çeşitli kavramlarla ilgili yargılarda bu­lunduğu belirtiliyor.

E)  V. cümlede, yeniliklere açık bir sanatçı olduğu dile getiriliyor.

 

 28. Ülkemizde kitap, şiir, roman, deneme, öykü, söyleşi, üzerine yazılan çok sayıda eleştiri kitabı, edebiyatçılar tarafından kaleme alınmış ve alınmaktadır. Sinema, tiyat­ro, müzik, heykel ve resim gibi diğer sanat dallarında sıklıkla eleştirilerin yer almadığını, basılıp yayımlanma­dığını da görüyoruz. Dikkat edilirse, yüzlerce radyo ve TV kanalı ve yine yüzlerce ulusal ve yerel gazete, der­gi bulunan ülkemizde, doğruya ulaşmak için siyaset ve spor dışındaki konularda eleştirilerin yapılmadığını görürüz. Sanat, magazin, ekonomi, yayıncılık ve bü­tün konular üzerinde yapılacak eleştiriler, ülkemizdeki yanlışları ve eksikleri azaltarak yok edebilir. Yapılan doğruları ve güzellikleri de yüreklendirip çoğaltabilir.

Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisin­den söz edilmektedir?

A)  Ülkemizde yazınsal eleştirinin yetersiz olduğundan

B)  Eleştiri yazılarının belli bir derinlikten yoksun oldu­ğundan

C)  Eleştirmenlerin temelsiz eleştiri yapmalarından

D)  Yazın dışındaki alanlarla ilgili yeterli eleştirinin yazıl­madığından

E)  Eleştirmenlerin basit konulara yoğunlaşıp yazınsal yapıtları ihmal etmelerinden

 

29. İnsanın doğasında “kendini ifade etmek” gibi damar var. Bu ifade yollarından en geniş, en büyüleyici olanı sanırım yazmak… Her insan kendini ve kendi “hikaye­sini” anlatmak ister. Görmek ve görülmek, dinlemek ve dinlenmek ister. Yazıyla kurduğunuz dünya, hiçbir uğraş ile elde edilemeyecek bir doygunluk, bir mutlu­luk verir insana. Yazı ile elde edilecek “sosyal” fayda­ları hiç katmıyorum buna. Kim istemez kelimelerle sa­raylar ve hatta dünyalar kurmayı. Bir de eğer iyi bir okursanız ve iyi örneklerle karşılaşmışsanız, okuduğu­nuz bütün güzel şiirler, romanlar, öyküler ve deneme­ler sizdeki yazma duygusunu kışkırtır. “Sen de yaz.” der. Eh, dur durabilirsen artık bu arzunun önünde…

Bu parçada aşağıdakilerden hangisinin üzerinde durulmaktadır?

A) Yazmanın içten gelen ve okuyarak gelişen bir tutku olduğu ve insanlara çeşitli faydalar sağladığı

B)  Yazarlığın bir yetenek olmadığı, ancak çalışılarak geliştirilebileceği

C)  Yazmanın okumaktan her zaman daha fazla fayda sağladığı

D)  Yazmanın da diğer uğraşlar gibi başlı başına bir meslek olduğu

E)  Yazmanın insanı gerçek yaşamdan uzaklaştırarak düşsel bir yaşama taşıdığı

 

30.           I.  Burada şelalelerin şırıltısının yaprakların hışırtısına karıştığı şiirsel bir manzara vardı.

II.   Öyle kuru gürültüye pabuç bırakmayan, uyanık bi­riydi.

III.   Benimle alakalı ileri geri konuşması moralimi boz­muştu.

IV. Resimlerinde farklı kompozisyonlar deneyen sa­natçı, tuvaline kendi damgasını vurmayı başarıyor.

V.   Az önce sokaktan gelen bir fren sesiyle irkildim.

Yukarıda numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, yansıma sözcükler kullanılmıştır.

B)  II. cümlede, “uyanık” sözcüğü mecaz anlamıyla kul­lanılmıştır.

C) III. cümlede, zıt anlamlı sözcüklerin oluşturduğu bir ikileme yer almaktadır.

D)  IV. cümlede, terim anlamlı sözcükler vardır.

E)  V. cümlede, bir dolaylamaya yer verilmiştir.

  

31. 1950 kuşağı yazarlarının en üretken isimlerinden biri olan sanatçının, yalın ama yoğun bir atmosfer içeren cümlelere sahip bir anlatımı var. Ölüm, düş, yabancı­laşma, var oluş gibi temalardan bir an olsun uzak dur­mayan yazar yapıtlarının merkezine bu konuları oturtuyor. Düş ile gerçek arasında gidip gelen neredeyse tek bir paragrafa kadar inen kısacık öyküler kaleme alıyor. Kitaplarına yazdığı ön sözlerde bile düş ve ger­çeğin arasındaki sınırı aşmamaya özen gösteren bir tavır içinde. İçerik yönünden el attığı yeni konular ka­dar her öyküde yeniden beliren özgün bir biçem kay­gısı görülüyor.

Bu parçada ele alınan sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

A)  Dönemindeki yazarlar arasındaki yerinden

B)  Az sözle çok şey anlatan bir söyleyişe sahip oldu­ğundan

C)  Öykülerinin yapısal özelliklerinden

D)  Öykülerini soyut konular üzerine temellendirdiğinden

E)  Öykülerinin arka planını yazılarında açıkladığından

 

32. —-. Bu yüzden ülkesinin, kültürünün yakın tarihine ve o tarihle bağlantılı olan, o tarihin tüm sonuçlarıyla bi­çimlenmiş bugüne yabancı olmuş bir sanat ve sanat­çı beni ilgilendirmiyor. Bencilce, sadece kendi duygu ve düşüncelerini anlatan, içinde yaşadığı kültürü dışla­yan, yalnızca kendi için var olmayı tek varlık gerekçe­si sayan bir sanatı, gerçek bir sanatsal tavır olarak görmüyorum. Bu düşüncelerim abartılı bulunabilir an­cak topluma ve kültüre olan bakışım beni böyle düşünmeye itiyor.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Bir yazar olarak bireysel temalardan uzak durmadı­ğımı belirtmeliyim


B)Bir sanatçıdan, ülkesine ya da içinde yetiştiği top­luma katkıda bulunmasını beklemek doğru değildir.

C)Bir sanatçı, sanatın gerektirdiği estetik sorumluluk­tan uzaklaşmamalı

D)Kültürünü ve yaşadığı toplumu dışlayarak sanat yapmak gerçek sanatçılıkla bağdaşmaz

E) Bir sanatçı ister toplumu isterse kendini anlatsın, okurları tarafından çokça okunuyorsa başarılı sayılır

 

33. (I) Tac Mahal, Babür imparatoru Şah Cihan tarafından yaptırılmış, dünyanın en güzel şaheserlerindendir. (II) Tac Mahal’in duvarlarına gömülü mücevherlerden gü­nün değişik saatlerinde farklı renkler, değişik görüntü­ler yansır. (III) Tac Mahal güneş ışınlarına bağlı olarak pembe sarı, açık leylak, krem rengine bürünmektedir. (IV) Romantik görünüşü ile herkesi büyüleyen, Doğu­lu Batılı birçok ünlü yazar ve şaire ilham kaynağı olan Tac Mahal, mehtaplı gecelerde bile aydan daha parlak görünür. (V) Her yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği ve dünya kültür mirası olarak görülen bu yapının orijinal özellikleri çok titiz bir biçimde muhafaza edilmektedir.

Tac Mahal’in ele alındığı bu parçada numaralan­mış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangi­si yanlıştır?

A)  I. cümlede, değeri karşılaştırmalı olarak ortaya ko­nuyor.

B)  II. cümlede, özellikleriyle ilgili bir bilgi ortaya konuyor.

C)  III. cümlede, benzetme yer alıyor.

D)  IV. cümlede, görüntüsünün sanatsal zevkler uyan­dırdığı söyleniyor.

E)  V. cümlede, kendine özgü özelliklerinin özenle ko­runduğu ortaya konuyor.

 

34. Sanat dünyamızda özellikle aynı alanda yapıt ortaya koyan sanatçılarda birbirini karalamak ve küçümse­mek şeklinde beliren bir kıskançlık görülüyor ne yazık ki. Gerçek sanatçı, başkalarını küçümseyerek sanatta yükselen hiç kimsenin olmadığını bilir. Başkasının ürün­lerini karalayarak, değersiz görerek kendi eserini de­ğerli kılmaz kişi. Bunlar başka bir ifadeyle ayak oyun­larıdır. Hiçbir dönemde bu oyunlarla sanatçı olunama­mış, kalınamamıştır bundan sonra da olunamayacağı çok açıktır,

Bu parçada olumsuz görülen durum aşağıdakilerin hangisinde belirtilmiştir?

A)  Sanat dünyasında, belli bir yetkinlikten uzak yapıt­ların kaleme alınması

B)  Yazarların sanatı geliştirecek yeni çalışmalar yap­maması

C)  Yazın dünyasında düzeysiz polemiklerin çoğalarak devam etmesi

D) Yazarların başkalarını kötüleyerek kendilerini öne çıkarmaya çalışmaları

E)  Yazarlarımızın çoğunun, her alanda yazmak gibi bir çaba içinde olmaları

 

35. Şiirle, şiir okuyarak edebiyata en zor yoldan adım attı­ğımı söyleyebilirim. Şiir bilebildiğim en zor ve en yoru­cu uğraştır. Hem iyi şiirin bulunması ve verimli biçim­de okunması zordur, hem de iyisini yazmak. Şiir siz­den bütün bir hayatınızı ister ve daha azıyla yetinmez. Şu an şiirle uğraşmama ve şiir kitabı yayımlatmama rağmen, düzyazının, romanın görece kolaylığına sığın­dığımı söylemeliyim. Elbette şiire dönebilirim. Gerçek­ten şiir üretmek istemek deliliktir aslında, kişinin kendi­sini Don Kişot gibi hissetmesidir.

Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı yoktur?

A)  Şiir, romana göre yazılması daha zor bir tür müdür?

B)  Şiir yazmanın özveri gerektirdiğine katılıyor musu­nuz?

C)  Edebiyata şiir yazarak mı başladınız?

D)  Şiirlerinizde kendi yaşantınıza yer verdiğinizi söyle­yebilir miyiz?

E)  Romanda karar kılan birisi olarak tekrar şiir yazma­yı düşünür müsünüz?

 

36. Dilciler, “Türkçe soyutlama, imge gücü çok yüksek bir dildir.” der. Sanatsallığı ve şiire yatkınlığı da buradan gelir. Türkçenin gücünün farkında olan sanatçılarımız, mecazlara dayalı, ses ve imge zenginliğine sahip ya­pıtlar kaleme alır. Düz, yalınkat, amacı salt bir mesaj ta­şıyan basit cümlelerden arındırırlar yapıtlarını.

Aşağıdaki cümlelerin hangisi bu parçada sözü edi­len sanatçıların anlatımsal tutumuna örnek oluştur­maz?

A) Yüreğimde ve belleğimde bıraktığın izleri hemen­cecik silmem imkansız, benden uzaklaştıkça par­çalıyorsun kalbimi.

B)  İçimdeki yangın büyüdü, büyüdükçe bir kora dö­nüştü beni yakıp küle döndürdü.

C)  Yüzyılı aşkın yaşa sahip olan ağaçların bulunduğu köy meydanına vardığımda insanların bana yaban­cı biriymişim gibi baktıklarını gördüm.

D) Tadına doyamadığım güzellikleri cömertçe sunan Alaçatı’da doğanın bitmez tükenmez senfonisini huzurla dinledim.

E)  Zamanın tüketemediği güzelliklerle çevrili bu kasa­bada yaşam, son durağı olmayan bitimsiz bir yol gibi devam edip gidiyordu.

 

37. Oğuz Türklerine ait olup anlatıcıdan anlatıcıya aktarıla­rak gelişen Dede Korkut Hikâyeleri, ancak 15. yüzyıl­da yazıya geçirilmiştir. Türk edebiyatının zenginliğini daha da artırıp ona enginlik kazandıran bu hikâyeler, birçok yerli ve yabancı araştırmacının dikkatini çeke­rek çeşitli yönlerden incelenmiştir. Dede Korkut kitabı­nın en büyük özelliği, içindeki hikâyelerin geniş Türk kültürünün en karmaşık dönemine ait unsurlar bulun­durması ve bu dönemi aydınlatmasıdır.

Bu parçada Dede Korkut kitabıyla ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Edebiyatımızı geliştirdiğine

B)  Pek çok uzman tarafından üzerinde durulduğuna

C)  Türk kültür tarihine ışık tuttuğuna

D)  Sözlü edebiyat ürünü olduğuna

E)  Anlatımının yalın olduğuna

 

38. Sanatçı, ilk kitaplarında çöken ailelerin, yoksulluk ve yalnızlıkla boğuşan anne ve çocukların, yeni ortamlar­da bunalan ve yurt özlemi çeken göçmenlerin dramla­rına gerçekçi bir şekilde yaklaştı. Kişileri derinlemesi­ne inceledi ve anlatımını canlı tasvirlerle besledi. Öyküleriyle, ülkesinin ve insanlarının kırsal ve kentsel ya­şamını iç içe organik bir bütünlükle bir halı dokur gibi oluşturdu ve bu yapıtlarıyla edebiyatımıza yeni tatlar getirdi. Okurlar sıcak anlatımından, yakaladığı şaşırtıcı ayrıntılardan, insancıl bakış açısından çok etkilendi. Bir dönemin sıkıntılarını anlattığı ilk romanıyla 1975 Türk Dil Kurumu Roman Ödülünü kazandı. Öyküleri Fran­sızca, İspanyolca gibi birçok dile çevrildi.

Bu parçada ele alınan sanatçıyla ilgili aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir?

A) Yapıtlarının içten bir anlatımının olduğundan

B)  Yapıtlarının özgün yanları olduğundan

C)  Birbirinden farklı kesimleri birlikte anlattığından

D)  Önemli yabancı yapıtlarla yarışacak nitelikte oldu­ğundan


E)  Yapıtlarındaki kahramanları ayrıntılı bir biçimde an­lattığından

 

39.    Dereköy, geçmişte yaklaşık iki bin hanesiyle Türkiye’nin en büyük

                                                            I

köylerinden biriymiş. Günümüz de ise geçmişinin aksine son derece

                                                II

sakin bir yerleşim birimi.   Köyün  daracık  sokak  aralarında  gezinip

terk edilmiş kagir evleri incelemek, eskimiş fotoğraflara bakmak gibi

       III

nostaljik bir his uyandırıyor. Dere köy’de bulunan ve dev bir mağarayı

      IV

andıran çamaşırhanede delice akan çeşmeler taş öbekleri dolduruyor.

                         V

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

40. Her yazarın içinde birkaç ayrı “yazarlık biçimi”nin var ol­duğunu sanıyorum. Ama nihayetinde bunlardan biri öne çıkıyor. Başka alanlara dair özlemlerim zaman zaman depreşse de ben kendimi “öykücü” olarak tanımlıyorum ve öykünün gerekleri ne ise onu yapmaya çalışıyorum. —-. Bundan dolayı, dilde başka bir üslup tutturup gitme­yi, öyküye ihanet sayıyorum ben. Öyküyle, dille ve keli­melerle olan ilişkim, benim yaşama biçimimi ve duyarlık­larımı yansıtıyor.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  Öykücü yanım, yazılarımda başka bir üsluba izin ver­miyor

B) Ancak zaman zaman başka türlerde de yazmam gerektiğini düşünmüyor değilim

C) Öykülerimde sürükleyici bir olay yerine yaşamın bel­li kesitlerini ele alıyorum

D) Öykü kaleme almak belli bir yazın disiplini ve dilsel yetkinlik gerektirir

E)  Kimi zaman öykünün doğasına aykırı davrandığımı da belirtmeliyim

CEVAPLAR

1 -C

9 – D

17 -C

25 -C

33 -C

2 – D

10 – C

18 – B

26 – C

34 – D

3 – B

11 – B

19 – C

27 – C

35 – D

4 – E

12 – D

20 – B

28 – D

36 -C

5 – A

13 – E

21 – D

29 -A

37 – E

6 -C

14 – D

22 – E

30 – E

38 – D

7 -C

15 – C

23 – D

31 – E

39 – B

8 – C

16 – E

24 – E

32 – D

40 – A

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 30 https://dersimizedebiyat.org/ygs-deneme-sinavi-30.html Tue, 14 Jan 2014 21:11:53 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=8797

TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 30 

 

1.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili söz, ay­raç içindeki açıklamasıyla uyuşmamaktadır?

A)O, yazılarında pek çok sorunun altını çizmiş ve bu sorunların çözüm önerilerini ortaya koymuştur. (vurgulamak, dikkat çekmek)

B)Nane ve limon soğuk algınlığının tedavisinde bire­birdir. (etkili ve uygun olmak)

C)Verdiği sözleri zamanında yerine getiremeyeceğini görünce çark etti. (çözmek, anlamak)

D)Bu yapıtında sanatçı yaşamdaki her şeyi anlatma­mış, yaşantıları elekten geçirmiştir. (seçmek, ayır­mak)

E)İki çocuk hiç yoktan bir kavga çıkarmış, öğretmen­lerinden azar işitmişti.  (nedensiz yere)

 

2. Bir şair, bir yazar olarak düşüncelerinizin karşınızdaki kitlede bir etki oluşturması, gereği gibi anlaşılması, o kitlenin de belli bir düşünsel alt yapısının olmasına bağlıdır. Eğer, bir sanatçı olarak düşünce tohumunuzu çorak bir toprağa atmışsanız, o topraktan ürün almanız mümkün değildir.

Bu parçada geçen “düşünce tohumunu çorak bir top­rağa atmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Yapıtta anlaşılması zor konulara yer vermek

B) Anlatılanların karşılık bulamayacağı, birikimden yoksun bir okur kesimine seslenmek

C)  Yüzyıllara meydan okuyacak yapıtlar ortaya koya­mamak

D)  Düşünsel birikimden yoksun yapıtlar ortaya koy­mak

E)  Okurun ilgisini çekmeyecek konulara değinmek

 

3. Duygusal bir yaklaşımla başlayan halka ve Anadolu’ya yönelme eğilimi, yaşantısını Anadolu yaşamıyla bütünleştirmiş şairlerimizle gerçekçi bir çizgiye oturmuştur. Şiirimiz yeni bir ses ve renk kazanmıştır böylece. De­yiş ve içerik yönünden zenginleşmiştir. Başka bir de­yişle şiirimizin ayağı toprağa basmıştır.

Bu parçada geçen “şiirimizin ayağının toprağa bas­ması” sözüyle şiirimizle ilgili olarak anlatılmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Toplumsal sorunların öne çıkarılmaya başlandığı

B)  Evrensel bir içeriğe kavuşturulduğu

C)  Soyut yaklaşımların yerini gerçekçi yaklaşımların aldığı

D)  Anadolu ve insanının ilk kez yapıtlarda işlendiği

E)  Halk edebiyatı öğelerine yer verildiği

 

4. (I) Boğaziçi’nde özellikle sularla ışıkların oyunları es­rarlı bir canlılıktır. (II) Yalılar, görkemli bir tarihin miras­çısı gibi durur. (III) Yosun kokan kayıkhaneler, denizin mırıldanan sularını yalının zemin katındaki odaların al­tına götürür. (IV) Esen o hafif, ılık rüzgâr adeta yürek­lerimizi okşar. (V) Arada bir küçük dalgaların kâh gü­lüştükleri kâh ağlaştıkları duyulur.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede “ile” (-le, -la), bağlaç görevinde kullanıl­mıştır.

B)  II. cümlede, zincirleme isim tamlaması yer almak­tadır.

C)  III. cümledeki “Yosun kokan kayıkhaneler” sözü, tamlayanı sıfat-fiil grubu olan bir sıfat tamlamasıdır.

D)  IV. cümlede, özne bir söz öbeğinden oluşmaktadır.

E)  V. cümle, yüklemi edilgen çatılı olan, olumlu bir cümledir.

 

5.              I.  Bazen sapsarı bir benizle geliyorsun

II.   Yorgun çizgileri alnında uykusuzluğun

III.   Biliyorum içinde bir sızı var

IV.   Bıçak ağzı gibi bir sızı var

V.   Hiç aldırmadan benim sevdama geçip gidiyorsun gönlümden

Bu dizelerle ilgili aşağıda verilenlerden hangisi yan­lıştır?

A)  I. dizede, pekiştirmeli bir niteleme sıfatı kullanılmıştır.

B)  II. dizede, tamlananı bir sıfatla nitelenmiş bir isim tamlaması vardır.

C)  III. dizede birden çok çekimli eylem yer almaktadır.

D)  IV. dizede, bir edat grubuna yer verilmiştir.

E)  V. dize, içinde birden fazla yan cümlenin olduğu gi­rişik bileşik bir cümledir.

 

6.             I.   Bir kitap içimde o kadar derinlere inmeli ki artık onu

kendimin bir parçası gibi görmeliyim, onu okuduk­tan sonra, okumadan önceki kişi olmamalıyım.

II. Gerçek bir yapıt, okuru hiç bilmediği yolculuklara çıkarır, okur o yapıt vasıtasıyla günlük yaşamın sıradanlığından kurtulur.

III. Eğer bir yapıtı okuduğumuzda o yapıt bizim yaşa­ma bakışımızı değiştirmiyorsa zamanımızı boşuna harcamışız demektir.

IV.   Bir yapıttan gereği gibi haz almak o yapıtta anlatı­lanlar hakkında önceden bilgi sahibi olmayı, bir bi­rikim edinmeyi gerektirir.

V.   Bir yapıt yüzyıllara meydan okuyarak kalıcılığı yaka­lamak istiyorsa insan ve yaşam gerçeğini hiç değiş­tirmeden anlatma başarısını göstermelidir.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri an­lamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                               B) I. ve III.                   C)ll.ve V.

D) III. ve IV.                            E) IV. ve V.

 

7. (I) Yılın en uzun günlerindeyiz. (II) Saat altıya varma­dan göğü sarıveren aydınlık, geç saatlere dek sürüp gidecek, hava kararmak bilmeyecek. (III) Erkenden uyanıp gözlerime, gönlüme taze ışık dolduruyorum. (IV) Hep aşkı, inançları, yurt sevgisini anlatan şairler vardır ya! (V) Ben ise aydınlığın verdiği hazlardan söz eden şiirler yazıyorum.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. ad cümlesidir.

B)  II. sıralı cümledir.

C)  III. eylem cümlesidir.

D)  IV. basit cümledir.

E)  V. bileşik cümledir.

 

8.  (I) Şiir üzerine yazı ve kitapların azlığından yola çıka­rak bu konuda düşünenlerin, eleştiri yazanların olduk­ça az, yazılanların da belli bir yetkinlikten yoksun oldu­ğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. (II) Özellikle şiir eleştirisi alanındaki boşluk eleştirel denemeler ya da kitap tanı­tım yazılarıyla doldurulmaya çalışılıyor, ancak bu yazılar gerçek anlamda bir eleştiri niteliği taşımıyor. (III) Ne ya­zık ki nesnellik ve bilimsellik yerine; kişisel duygu ve be­ğeniye, izlenimlere, sezgiye dayalı öznel eleştiri anlayı­şı egemen durumda. (IV) Çünkü nesnel eleştiri, sağlam kuram bilgisi, disiplinli ve yöntemli araştırma gerektiren zor bir iş. (V) Şiir üzerine tartışmalarsa, gerek kuram­sal temellere dayanmamaları, gerekse metine odak­lanmamaları nedeniyle çoğunlukla niteliksiz polemik yazılarıdır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisin­de ülkemizdeki şiir eleştirisinin niteliksiz olduğun­dan söz edilmemiştir?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

9. Romancı; yaşadıklarını, gözlemlediği olayları ya da durumları olduğu gibi anlatırsa ortaya koyduğu yapıt, roman olmaz. -— Zaten yaşanandan daha değişik ve yeni bir gerçeklik oluşturma isteği, yazarın, yapıtı ara­cılığıyla, kendini ortaya koyma düşüncesinden ileri gelmektedir. Bu, bütün sanat yapıtları için geçerlidir.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)O, düş gücünü kullanarak romanında, gördüklerin­den yeni bir gerçeklik oluşturma peşinde olmalıdır.

B)Halbuki iyi sanatçı, yaşadıklarını, çevresinde gözlem­lediklerini yapıtında olduğu gibi vermelidir.

C)Çünkü roman, uzun uğraşlar sonucu yazılabilecek bir türdür.

D)Romanın, yazınsal türler içinde kendine özgü bir ya­pısı vardır.

E)Bir romanda yazarının yaşamından kesitler bulun­ması, o romanın niteliğini etkilemez.

 

10. (I) Tarih denince birbiri ardına ezberlemek zorunda ol­duğumuz olaylar akla gelse de o, eskiyen her bir yılı, ayı, günü kucaklayarak yoluna yeni yolcularıyla de­vam eden dinamik bir süreçtir. (II) Ne yazık ki ülkemiz­de birçok sosyal bilimin çektiği sıkıntıyı tarih dersi de çekiyor. (III) Ne olduğunu anlamadan içine düştüğü­müz sınav endişesi, sayısal bilimleri öğrenci ve ebe­veynlerin gözdesi haline getirirken, tarih dersleri gün­den güne arka sıralara itiliyor. (IV) Tarih, çoğumuzun öğrencilik yıllarında yanlış algılatıldığı gibi bir ezber sil­silesi olmayıp dedelerimizin sevecenlikle anlattığı pek çok öykü gibidir aslında. (V) insana dair en büyük ce­vapları içinde barındıran ve ezberle değil de tadına va­rarak bilginin hazzını yaşatan ender bir değerdir.

Tarihin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cüm­lelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yan­lıştır?

A)  I. cümlede, tarihin değişime açık olduğu ve dura­ğan bir yapıya sahip olmadığı görüşüne karşı çıkılı­yor.

B)  II. cümlede, bir hayıflanma söz konusudur.

C)  III. cümlede, eğitim sistemindeki durumu hakkında bilgi veriliyor.

D)  !V. cümlede, hakkında yanlış bir görüşe sahip oldu­ğumuzdan söz ediliyor.

E)  V cümlede, zevk alınarak öğrenilecek bir alan oldu­ğu belirtiliyor.

 

 

 

11.    Aşağıdakilerin hangisinde birden çok yargı yoktur?

A)  Sınavlara ciddi bir biçimde hazırlanmış, zamanı na­sıl kullanması gerektiğini çok iyi öğrenmişti.

B)  Sorumluluklarının daima bilincinde olmuş, hiçbir şe­yi aksatmamış bir kişidir o.

C)  Annem, her sabah erkenden kalkar, sobayı yakar, yaptığı böreklerle bize güzel bir kahvaltı hazırlardı.

D)  Klasik Türk şiiriyle Marmara Üniversitesindeki ede­biyat derslerinde tanışmış, şiire hayran olmuştuk.

E)  Bu çocuk annesinin dediği hiçbir şeyi yapmıyor, bil­diğini okumaya devam ediyordu.

 

12.  (I) Bu yapıtı oluşturan on öykü, konuları yönüyle birbi­rinin devamı niteliğinde. (II) Bu öykülerdeki kişiler, ay­nı yaşamları sürdürmesine rağmen yazar, anlatımıyla farklı yazınsal güzellikler sunuyor okura. (III) Yazar, an­lattıklarını, belli bir sona bağlamıyor. (IV) Böylece okur, öyküyü okuyup bitirdikten sonra olayları zihninde de­vam ettirip kendince tamamlıyor. (V) Zaten yazar da okurla kendisi arasında böyle bir ilişkinin kurulmasını istediğinden bu yaklaşımı benimsiyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir “amaç” söz konusudur?

A) I.             B) II.            C) III.            D) IV.            E) V

 

13.           Salkım salkım tan yelleri estiğinde

         I

Mavi patiskaları yırtan gemilerinle

II                          III

Uzaktan seni düşünürüm İstanbul

Binbir direkli Haliç’inde akşam

Adalarında bahar

        IV

Süleymaniye’nde güneş

           V

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi iyelik eki almamıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV            E) V

 

 

 

14.    Aşağıdaki dizelerin hangisinde nesneye yer veril­memiştir?

A)            Ben artık ümitsizlikleri dillendirmek değil

İnsanlara ümit ışığı olmak istiyorum

B)            Öğrendim incinin denizde olduğunu

Senin gözlerinde boğulduğum gün

C)            Yine kitapları, türküleri, bayraklarıyla geldiler

Dalga dalga aydınlık oldu

D)            Bir vefa ararım kalbe dolacak

Gurbetin yabancı ellerinde

E)            Tuna’nın üstünde güneş batarken

Sevgili yurdumu andırır bana

 

15.    Burada mavi sedirlerin baktıkça insana huzur veren  görünümleri

                                 I

ve dalları uzun kayın ağaçları konuklara bir görsel şölen sunuyor. Ufku

             II                                                               III                            IV

kaplayan dağdaki yabani ağaçların minik ama lezzetli meyvelerinden

                                                                              V

tadarak yolumuza devam ediyoruz.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangileri sı­fat tamlaması değildir?

A) I. ve II.                               B) I. ve III.                   C) II. ve IV.

D) III. ve IV.                            E) III. ve V.

 

16.    İşler her zamanki akışında seyrederken çalan telefo­nun bizi

sıra dışı bir maceraya sürükleyeceğini kestirmek oldukça güçtü.

      I

Telefonun diğer ucundaki ses, Akdeniz bölgesini avucunun içi gibi

                                                                      II

bilen bir dosta aitti. Heyecanla derin vadilerinden birinde bir antik

                                                                                                                 III

kent keşfettiklerini anlatıyordu. Bu tek cümle, ertesi gün solu­ğu Mersin’in Tarsus ilçesindeki Namrun Kalesi önlerinde almamıza

                                IV                         V

yetmişti.

Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

17.    Bir şair mektubunda Doğu Karadeniz için şunları yaz­mış : 

                                                                                                     I

“Bakmayın bugünkü dağların ak karına , gün gelip güneş daha sıcak

                                                               II

doğacak ve eriyecek buzlar ; de­lecek toprağı otlar, sürgün verecek yine

                                             III

kuru görü­nen ağaç dalları. Uyanacak toprak , sevinçle inecek bağrına

                                                                        IV

umudun çapaları. Yeryüzünde bir cennet mi arıyorsunuz, işte size gerçek bir yeryüzü cenneti ?

                                                                                                                                                  V

Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

18.    (I) “Şiirsellik” kavramı günümüzde sadece şiir için de­ğil, pek çok durum, tür için de yaygın bir şekilde kul­lanılmaktadır. (II) insanlar belli bir akıcılığın, çarpıcılığın, güzelliğin yakalandığı sanat ürünlerine şiirsel sıfa­tını yakıştırıveriyorlar: Şiirsel roman, şiirsel öykü, şiirsel sinema. (III) Bu haliyle sanatsal ürünler için yakıştırılan bu sıfat, o eser için bir yüceltme amacını bünyesinde barındırıyor. (IV) Şiir şimdilerde yerini, popülerliğinden dolayı romana bırakmış durumdadır. (V) Asla o eserin eksikliği ya da şiir karşısındaki zayıflığını belirtmek için yapılmıyor, onda geçerli, herkesin kabullendiği ortak bir güzellik olduğunu göstermek için bu sıfat yakıştırı­lıyor. (VI) insanlar böylece beğeni ve sahiplenmelerini “şiirsel” kelimesi ile ortaya koymuş oluyor.

Bu  parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.            B) III.            C) IV.            D)V.            E) VI.

19.    Ünlü bir sanatçı öldüğünde yazın dünyasında ne gibi gelişmeler görülür? Bazı meslektaşlarınca anma prog­ramları düzenlenir, gazetelerde haberler yayımlanır ( ) bu haberlerde kalıplaşmış birçok söz görürüz ( ) bir çı­nar devrildi ( ) bir yıldız kaydı, büyük bir değeri kaybet­tik ( )

Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi getirilemez?

A) İki nokta (:)                                      B) Üç nokta (…)

C) Soru işareti (?)                                 D) Virgül (,)

E) Noktalı virgül (;)

 

20.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)  Bir kurşun kalemin üretim süresi yaklaşık dört ay­da tamamlanır.

B) Fabrikamızda daha çok bu civardaki ormanlardan kesilen ağaçlar işleniyor.

C)  Köylüler, çiftçiliğin yanında arıcılık yaparak geçim­lerini sağlıyor.

D)  Yazın buraya çevre illerden işçiler gelir, tarladan ürünler kaldırılana kadar burada çalışırdı.

E)  Yeni fabrikalar sayesinde bu yörede birçok insan iş sahibi oldu.

 

21.  (I) St. Petersburg, 1703 yılında Rusya’nın Batı’ya açılan bir penceresi olarak ve belli başlı Avrupa kentleri ör­nek alınarak inanılmaz bir hızla kurulmuştur. (II) Kısa za­manda nüfusunu katlamış ve Avrupa’nın en kalabalık kentleriyle boy ölçüşür hale gelmiştir. (III) Çar’ın batak­lıklar üzerinde inşa ettirdiği, gerçekten de tarihin en bü­yük şehircilik girişimlerinden biri haline gelen bu kent projesi, Rusya’nın modernleşme hamlesinin bir göster­gesiydi. (IV) O dönemde, Çarlığın yeni başkenti olarak, Moskova’nın taşralığına karşı şehirleşmeyi ve modernizmi temsil ediyordu. (V) Ancak bugün Moskova, St. Petersburg’tan daha modern bir kent olarak St Petersburg’un iki yüz yıllık saltanatını bitirmiş görünüyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir “karşılaştırma” söz konusu değildir?

A) I.             B) II.            C) III.             D) IV.             E) V

22.    Köylüler, güneş daha yeryüzüne gülümsemeden kal­kıp gül bahçelerine gidiyor, mis gibi kokan köyün so­kaklarından.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Üstünlük belirtecine yer verilmiştir.

B)  Sıfat-fiil ve zarf-fiil kullanılmıştır.

C)  Basit, bileşik ve türemiş sözcüklere yer verilmiştir.

D)  Yüklem çatısı yönüyle geçişsizdir.

E)  Farklı türden ad tamlamaları yer almaktadır.

 

23.     (I) Yaz bir başka geçer Kaş yaylalarında. (II) Kış için ot­lar biçilir, sararan başaklar toplanır. (III) Hayvanlar öz­gürce otlatılır türküler eşliğinde. (IV) Keçiler sağılır, peynirler basılır bidonlara. (V) Eylül, her zaman bütün yaylalarda veda vaktinin habercisidir. (VI) Pencereler, kapılar, bacalar sıkı sıkı kapanır. (VII) Alçaklardaki köy­lere doğru hüzünlü bir dönüş başlar; yayla evleri, de­rin bir sessizliğe gömülür.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci pa­ragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.            B)lll.            C)IV.            D)V.            E) VI.

24.    Her sanatçı sürekli olarak birikimlerini artırma, kendini geliştirme süreci içindedir. (I) Bu, öykülerine, romanla­rına şiirlerine de yansır. (II) Bu tercihlerinden dolayı ya­zarların da yaşamları boyunca toplumcu ya da bireyci gibi değişmez bir çizgiye sahip olmaları mümkün de­ğildir. (III) Buradan hareketle bir sanatçının belli kalıpla­ra bağlı kalmadığını söyleyebiliriz. (IV) Belli kalıplara hapsolmayan sanatçı, böylece sanat anlayışlarının tek renk olmasının önüne geçmiş olur. (V)

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine “Bir yazar belli bir dönem sosyal sorunlara çözümler üretmeye kendini adarken belli bir dönemde de kendi içine yönelmeyi seçebilir.” cümlesi getirilirse parça­nın anlamsal bütünlüğü sağlanmış olur?

A) I.             B) II.             C) III.             D) IV.             E) V.

25.    Gemiler gelirdi, onları renklerinden tanırdık. Bir müd­det sonra gemiler arkalarında yarılmış bir deniz, bir avuç duman bırakarak giderdi. Ben onların arkasın­dan uzun uzun bakar, bir gün beni alıp uzaklara götür­meleri için şiirler yazardım. Bir gün, arzularımla çırpı­nan gemiler, beni alıp götürdü. Bana bütün sevdiğim denizleri, adaları gösterdi. Arzularımın hepsi son dam­lasına kadar gerçekleşmişti. Bir zamanlar masalları­mın değişmez unsuru olan gemiler, şimdi boş ve an­lamsız bir tekne gibi Galata’da sallanıp duruyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?

A)  Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.

B)  izlenimlerden söz edilmiştir.

C)  Mecazlı söyleyişlere yer verilmiştir.

D)  Yinelemeye yer verilmiştir.

E)  Birden çok duyuyla ilgili ayrıntılara yer verilmiştir.

 

26. Köye bir romancı yaklaşımıyla değil de, bir toplumbi­limci yaklaşımıyla eğilen yazarların romanları, genel­likle bir “edebiyat eseri” katına kolay kolay erişemiyor; sıkıcı olmalarının, okunsalar bile bir iz bırakmadan unu­tulup gitmelerinin nedenini burada aramak yanlış ol­masa gerek. Köyden söz açtığı halde bu yanlışa düş­meyen tek romancınız, Yaşar Kemal’dir. Çünkü Yaşar Kemal —. Köy gerçekliğine bu tutumla yaklaştığı için anlattığı insanlar yaşarlar bizde, hem de yalnız insani sorunlarıyla değil, ekonomik, toplumsal sorunlarıyla da yaşarlar.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  insancıl bir bakış açısıyla ve içten bir yaklaşımla in­san yaşamına eğilmiştir

B)  kendi yaşamının ayrıntılarını gizleme gereği duy­madan yapıtlarında ele almıştır

C)  toplumsal sorunlara bir bilim adamı tarafsızlığıyla ışık tutmuş ve kendince çözüm önerileri sunmuştur

D)  okurlarının tepkilerini önemser, herkesçe kabul gö­ren bir konuyu ve anlatımı öne çıkarır

E)  toplumsal gerçekliğin hiç değiştirilmeden yansıtıl­masından yanadır

 

27.    Bursa – İzmir kara yolunun 35. kilometresinde Gölyazı  tabelaları

                                                                        I

başlıyor. Zeytin ağaçları arasında kıvrıla kıvrıla  ulaştığımız Uluabat

                                                                    II                                        III

Gölü’nün kıyısında onlarca kuş türü ile karşılaşıyoruz. Gölün puslu sularının sarmaladığı ince, uzun bir yarım adanın üzerine kurulmuş

                                                                           IV


Gölyazı köyü, kırmızı kiremit çatılı evleriyle bir tablo kadar alım­lı görünüyor. Kuş sesleri eşliğinde köyün merkezine doğru ilerlerken Gölyazı tüm sürprizleriyle bizi bekliyor.

                                V

Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

28.    -— Yazmanın temel yasasıdır bu. Adlarını kalıcı kılmış yazarların, ozanların belirleyici Özelliklerinden biri de bu değil midir? Onlar dilin kendilerine sunduğu söyle­yiş özellikleriyle yetinmemiştir. Sözcüklerin anlam ev­renini genişleterek onlara yeni tatlar, yeni duyarlıklar kazandırmıştır.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre, aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A) Gerçek sanatçı, günlük dildeki sözcüklerle yapıtını oluştururken bunlar arasında seçmeler yapmalıdır.

B) Her şeyden önce, başka sanatçıların gittiği yolu bı­rakıp yepyeni bir yol keşfetmek gerekir.

C) Daha önce hiç ele alınmamış bir konuyu bulup or­taya çıkarmalıdır sanatçı.

D) Sanatçıların gücü, yapıt oluştururken yerleşik anla­tım öğeleriyle yetinmeyip onlara yenilerini katmala­rından ileri gelir.

E)  Sanat yapıtı, anlatımıyla okuru kendine bağlayabilmelidir.

 

29. Yazarken yapıtımın basımını, satışını ya da nasıl bir okur tarafından okunacağını hiç düşünmüyorum. Okurum kim olursa olsun, onunla konuşuyormuşum, ben onu karşıma almış, kurguladığım öyküyü ona anlatıyormuşum gibi hissediyorum kendimi. Çünkü ben de bir kitap okurken, yazarın benimle konuştuğunu düşünürüm hep.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A)Yapıtlarınızı ortaya koyarken daha çok, konuya mı odaklanıyorsunuz?

B)  Yapıtınızı oluştururken nasıl bir duygu içinde bulu­nuyorsunuz?

C)  Düşsel öğelere yapıtlarınızda ne kadar yer veriyor­sunuz?

D)  Yapıtlarınızın ilgi görmesini neye bağlıyorsunuz?

E)  Bir yazarın okurlarıyla yakın bir ilişki içinde olması­nı nasıl karşılıyorsunuz?

 

30.    (I) Gorki, yapıtlarında, dönemindeki ekonomik ilişkile­ri ve bu ilişkilerin insanlar üzerinde oluşturduğu baskı­ları eleştirel bir tutumla işlemiştir. (II) Yapıtlarında görü­len zengin insan manzaraları ve bunların anlatımında­ki gerçekçilik, onun yaşam öyküsüyle de sıkı sıkıya il­gilidir. (III) Gençlik yıllarında boydan boya Rusya’yı dolaşmış, toplumun her katındaki insanları yakından tanımıştır. (IV) Yaşamın hem güzel, hem de sancılı yanlarını derinlemesine gözlemlemiş ve bunları aynı anda yapıtlarının dokusuna sindirmiştir. (V) Yapıtları bugün hâlâ sevilerek okunuyorsa bu, onun toplumu anlatırken “A, bunlar da olmuş mudur?” şüphesi oluşturmamasındandır.

Gorki’nin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden han­gisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, insanları baskı altına alan durumları sorgulayıcı bir bakış açısıyla ele aldığından söz ediliyor.

B)  II. cümlede, anlattıklarının gerçekçi bir izlenim bı­rakmasında kendi yaşamından yola çıkmasının et­kili olduğu belirtiliyor.

C) III. cümlede, yaşamıyla ilgili bazı detaylar ortaya ko­nuyor.

D)  IV. cümlede, yaşamın acı ve tatlı durumlarını birlik­te ele aldığı ifade ediliyor.

E)  V. cümlede, yapıtlarının tümünde merak duygusu­nu her zaman canlı tuttuğu belirtilmiştir.

 

31.    Polonezköy’ün iyi korunmuş doğası etkiliyor gelenle­ri. İlkbaharda çiçeklenen ağaçlar, yeşeren çayırlar kö­yü şenlendiriyor. Yaz sıcağında, gölgeleriyle oyunlar oynayan ağaçların serinliği, akşamüstlerinin ferahla­tan esintisi kendine çekiyor herkesi. Sonbaharda yapraklardaki sarı, kırmızı, kahverengi geçişler bir doğa şöleni yaşatıyor. Kar yağmaya başladı mı köy, beyaz bir şiir sayfasına dönüşüyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?

A)  Doğanın kişileştirildiği

B)  Devrik cümleler kullanıldığı

C)  Çeşitli duyulardan yararlanıldığı

D)  Anlatıma beğeni duygusunun katıldığı

E)  Örneklerle düşüncenin zenginleştirildiği

 

32.    Şiirin sadece şiir için yazılacağını düşünenler, bunu, okuyucu diye biri yokmuş gibi yorumluyorlar zaman zaman. Halbuki, şiiri yalnızca kendim için yazıyorum, diyen ozanlara rastlansa da, çoğu ozan, okuyucuya sunduğu tatla orantılı görür başarısını. Hatta Anatole France, şiiri de göz önünde bulundurarak şöyle bir saptama yapıyor: “Bir yapıtın okurların beğenisini ka­zanması, o yapıtın değerinin biricik ölçüsüdür.” Eğer öyleyse, şiirin sadece şiir için olduğu düşüncesi iddia edilemez.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine karşı çıkıl­maktadır?

A)  Bir yapıt değerlendirilirken okurların dikkate alın­ması gerektiğine

B)  Şairlerin okuru dışlayarak sadece kendileri için şiir yazmalarına

C) Bir sanatçının yapıtlarında sadece kendi yaşamını anlatması gerektiğine

D)  Şiirin toplumsal sorunları yansıtmasının yanlış ol­duğuna

E)  Okurların beklentilerine göre şiir yazılmaması ge­rektiği düşüncesine

33.   (I) MÖ 2. yüzyılda Bergama Kralı II. Attalos’un “Bana bir yeryüzü cenneti bulun.” buyruğuyla kurulmuştur Antal­ya. (II) Adını kurucusundan alan kent, Anadolu’nun en bereketli coğrafyasında, antik Pamphylia, Lykia ve Pisidia bölgelerinin kesiştiği bir noktadadır. (III) Renkli kül­türlere ev sahipliği yapan Antalya, tarih boyunca içinde hep kültürü, sanatı, mimariyi ve mitolojiyi dorukta yaşat­mıştır. (IV) Çünkü onun mayası, lacivert denizlerin, ke­kik kokulu görkemli Torosların, renk renk gelin duvakları ve hüsnüyusufların harmanıdır. (V) Ünlü bir şairimizin “Antalya kendi berrak denizinde kendi kendini seyrederek aşık olan bir masal kahramanıdır.” sözü hiç de abartılı bir benzetme değildir.

Antalya’nın ele alındığı bu parçadaki numaralan­mış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, ne zaman kurulduğu alıntı yapılarak an­latılıyor.


B)  II. cümlede, konumuyla ilgili bilgiler veriliyor.

C)  III. cümlede, sahip olduğu kültürel özelliklerden söz ediliyor.

D)  IV. cümlede, kişisel görüşler beğeniyle desteklene­rek belirtiliyor.

E)V. cümlede, başka yerlerle karşılaştırılarak üstün bir yönü vurgulanıyor.

 

34.    Kimi ozanlarımız, söz sanatlarının, mecazlı kullanımla­rın şiirin doğallığını bozduğunu savunarak, söz sanat­larını şiirden dışlamaktadır. Ne demektir sanatsız, mecazsız şiir? Bırakın şiiri, mecazsız bir dil düşünülebilir mi? Hele Türkçe gibi mecazlarla dolu bir dilde mecaz­sız şiir yazılabilir mi? Sokak satıcısının bile salatalığı “badem”, balığı “derya kuzusu” diye sattığı bir ülkede; mecazı “yapaylık” diye şiirden kovmaya çalışmak akıl­la bağdaşabilir mi hiç?

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden han­gisidir?

A)  Söz sanatlarının, şiiri basmakalıplaştırdığı

B)  Okurların sanatsız şiirlere ilgi göstermediği

C)  Sanatsız şiir yazmanın mümkün olmadığı

D) Söz sanatlarının şiirin doğallığını engellediği

E) Bir şairin şiir yazarken yapaylığa düşmemesi ge­rektiği

 

35.    Zihinde tutularak olgunlaştırılan öykü, “Beni yaz, beni yaz…” diye sessiz çığlıklar atar. Yazar bu çığlıklara bel­li bir süre boyun eğer. Sonra bu taslağı kâğıda döker­ken onu bire bir kullanamaz. Gizli bir el yazarın koluna girer. Onu önceden yazmayı planladıklarından vazgeçirir. Öykücü istediği kadar, ben şunu yazacaktım, bu­nu söyleyecektim, şöyle dizecektim deyip dursun. Öy­kü için tasarladıkları değişir, yeni düşünceler eklenir onlara. Bu yüzden, öykücünün kurguladıkları, öyküyü kaleme alırken değişikliğe uğrar.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmak­tadır?

A)  Öykünün öteki yazınsal türlere göre farklı bir kurgu­sunun olduğu

B)  Bir öykünün zihinsel kurgusunun yazıya geçirilirken farklılaştığı

C)  Önceden plan yapmanın öykücüyü kısıtladığı

D)  Öyküde düşünce ile duyguların tam bir uyum için­de verilemeyeceği

E)  Yaşamın bütün yönleriyle öykülere yansılamaya­cağı

 

36.    Sanatçı, 1939’da yayımlanan öyküleriyle yazı macera­sının, kuşağındaki yazarlardan farklı bir kanaldan aka­cağının haberini verir. Kitap, dönemsel eğilimlere teslim olmaksızın bir özgünlük arayışını yansıtır. Sıcak, içtenlikli, akıcı anlatımıyla okura hemen kendisini kabul etti­rir. Sanatçı, şiirsel bir yaklaşımla vefasız âşıkların geride bıraktığı yaralı, acılı, yenik kahramanları anlatır. Bu ko­nuları anlam açıklığıyla, yer yer toplumsal yergiye yer vererek anlatması, kendi düşüncelerini öykülerinin do­kusuna ustalıkla sindirebilmesiyle başarılı bir öykücü olarak yazın dünyasında önemli bir yer edinmiştir.

Bu parçadan sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A)  Duygusal konuları ele aldığına

B)  Kapalı bir anlatımının olmadığına

C)  Anlatımının okurlarca beğenildiğine

D)  Çağdaşı yazarlardan farklı bir öykü anlayışı oldu­ğuna

E)  Edebiyatımızda öykü türünün en başarılı ismi oldu­ğuna

37.    Bu sanatçı, manzum tiyatroyu denememiş, birkaç ti­yatrosunda kısa manzum bölümlere yer vermiştir. Ta­rih, yurt sevgisi, toplumsal sorunlar tiyatrolarının baş­lıca konularıdır. Tiyatroyu bir okul olarak kabul eden sanatçı, bütün tiyatrolarında canlı, heyecanlı bir dil kullanmıştır. Zaman zaman şairaneliğe kaçmakla bir­likte tiyatrolarının dili öteki türlerdeki yapıtlarına göre daha yalındır. Tiyatrolarında da romanlarında olduğu gibi, teknik kusurlar göze çarpar.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Tiyatrolarında teknik yönden eksiklik bulunduğuna

B)  Tiyatrolarında çeşitli konuları ele aldığına

C)  Tiyatroda öteki türlerden daha başarılı olduğuna

D)  Tiyatrolarının, yer yer şiirsel bir söyleyiş içerdiğine

E)  Tiyatrolarından bazılarının, şiir şeklinde yazılmış bölümler içerdiğine

 

38.    A. Dumas, 19. yüzyılın en verimli ve en sevilen Fransız yazarlarındandır. Önce oyunlar daha sonra da renkli bir tarihsel fonla, genellikle 16. ve 17. yüzyılda geçen heyecanlı romanlar yazmayı hedeflemiştir. Kalıcılığını da oyunlarıyla değil, bu tarihsel romanlarıyla sağlamış­tır. Özellikle, Kardinal Richelie döneminin olaylarını ro­mantik tarzda anlattığı yapıtları, döneminin otantik at­mosferini yansıtması bakımından üzerinde durulması gereken eserlerdir. Dumas’nın renkli, açık yürekli, kimi zaman pek inandırıcı olmayan bir üslupla kendi olağanüstü yaşamındaki olayları aktardığı anıları, romantik dö­nem Fransız edebiyat yaşamına ışık tutar ve o dönemi araştırmak isteyen pek çok sanatçıya kılavuzluk yapar.

Bu parçada A. Dumas’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Anlatım özelliklerinin ne olduğuna

B)  Yapıtlarını hangi konularda yazdığına

C)  Anılarında, yaşadığı dönemi eleştirel bir bakışla sun­duğuna

D)  Edebiyat dünyasındaki yerini romanlarıyla kazandı­ğına

E)  Anı yapıtlarının, araştırmacılar için yol gösterici bir özellik taşıdığına

 

39.    Yazar kültürü, zekâsı ve nükteleriyle İstanbul’un yetiş­tirdiği ender sanatçılardandır. Konak geleneğine bağ­lı bir memur çocuğu olmakla birlikte halkla yakından ilgilenmiş, halkı dikkatle gözlemlemiş ve istediği yanla­rıyla roman konusu yapmıştır. Hiçbir zaman gönlü ve kafasıyla halk adamı olamamış, fakat kendini halka okutmanın yollarını bulmuştur.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Konularını halkın günlük yaşamından seçtiğine

B)  Duygu ve düşünce bakımından bir halk insanı ola­madığına

C)  Yapıtlarını gündelik dille oluşturduğuna

D)  Yapıtlarıyla halka seslenebilmenin yöntemlerini bil­diğine

E)  Halkı, yapıtlarında kendi seçtiği yönleriyle anlattığına

 

40.    Bir yazıdaki estetik ile mimarideki estetik benzerlik gösterir. Bir bina düşünün, sabun kalıbı gibi dümdüz, hiçbir çekici yanı yok. Böyle bir binaya bir cumba, bir­biriyle uyumlu kapılar, pencereler eklenerek bu bina göze hoş gelecek hale getirilebilir. Aynı bunun gibi özenli bir üslup, kurgu ve ayrıntı seçimiyle öyküye de estetik kazandırılabilir. Yani, –.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre, aşa­ğıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)  ideal bir öyküde gerçeğe uygunluk vazgeçilmez bir unsurdur

B)  sanat yapıtı oluşturulurken, konu seçimi titizlikle ele alınmalıdır

C)  öyküde okurla yazar arasında duygusal bir bağ oluşturulmalıdır

D)  bir öyküde güzellik, ancak sanatsal öğelerle sağla­nabilir

E) iyi bir öyküde bulunması gereken en önemli özel­lik, doyurucu bir içeriktir

  

CEVAPLAR

1 C

9

17 E  

25 E  

33 E


2 B

10 A

18 C

26 A

34 C

3 C

11 B

19 C

27 D

35 B

4 B

12 E

20 A

28 D

36 E

5 C

13 B

21 A

29 B

37 C

6 B

14 C

22 A

30 E

38 C

7 D

15 C

23 D

31 E

39 C

8 D

16 B

24 B

32 B

40 D

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 29 https://dersimizedebiyat.org/ygs-deneme-sinavi-29.html Tue, 14 Jan 2014 21:10:09 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=8795
TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 29

1.    Eleştirmenin hedefinde sanat yapıtı olmalı, yapıtı bıra­kıp doğrudan sanatçıyı eleştiren eleştirmen — istiyor, demektir.

Bu cümlede boş bırakılan yere aşağıdaki deyimler­den hangisi getirilmelidir?

A)  bin dereden su getirmek

B)  kılı kırk yarmak

C)  akla karayı seçmek

D)  dağdan gelip bağdakini kovmak

E)  üzüm yemek değil bağcıyı dövmek

 

2. (I) Venüs gezegeni, büyüklüğü açısından Dünya ile benzerlik gösterdiğinden Dünya ile kardeş gezegen olarak da bilinmektedir. (II) Gökyüzünde Güneş’e ya­kın konumda bulunduğundan ve yörüngesi Dünya’nın-kine göre Güneş’e daha yakın olduğundan yeryüzün­den sadece Güneş doğmadan önce veya battıktan sonra görülebilir. (III) Bu yüzden Venüs, Akşam Yıldızı veya Sabah Yıldızı olarak da isimlendirilir. (IV) Onun bir diğer adı da “Çoban Yıldızı”dır. (V) Görülebildiği zaman­lar, gökyüzündeki en parlak cisim olarak dikkat çeker.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümledeki “benzerlik” sözcüğü, hem yapım hem çekim eki almıştır.

B)  II. cümlede, birden fazla ilgeç kullanılmıştır.

C)  III. cümle, kurallı bir eylem cümlesidir.

D)  IV. cümlede, özne bir söz öbeğidir.

E)  V. cümlenin yüklemi, bileşik bir eylemdir.

 

3. “-di, (-di, -du, -dü)” geçmiş zaman ekini alan sözcükler, kimi durumlarda isim görevinde kullanılabilir.

Aşağıdakilerin cümlelerin hangisinde bu açıklama­yı örneklendiren bir kullanım vardır?

A)  Çeşitli dergilerdeki yazılarını kitaplaştırdı.

B)  Beğendiğiniz elbise vitrine bu gece kondu.

C)  Çalışmalarını bitirince bilgisayardan çıktı aldı.

D)  Yaramazlık yapıp arkadaşlarına uydu bugün.

E)  Ara dönem seminerinde önemli kararlar alındı.

 

4.   — Çünkü çocuk okuduğu kitapta merak, ilgi, beklen­ti ve hayallerine kavuştuğu oranda onu kendisine mal eder, onunla özdeşleşir. Büyükler için kaleme alınmış kimi yapıtların çocuklarca benimsenmesi, anlattıkları­nın ilgi çekici bulunmasındandır. Çocuk sonsuz bir merak ve macera duygusuyla doludur. Çocukların bu yönünü göz ardı eden yazarlar, çocuk okurların dün­yasına giremez.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Bir yapıtın çocuklarca ilgiyle okunması, çocukların beklentilerine yanıt vermesiyle mümkün olur.

B) Sadece toplumdaki ilgi çekici olayların anlatıldığı yapıtlar, toplumun geniş bir kesimine seslenir.

C)  Sanat yapıtları toplumun aynası olduğu ölçüde bir değer taşır.

D)  Klasik yapıtlarda sanatçılar genellikle toplumsal so­runları ele alır.

E) Edebiyat, insanı ve toplumsal gerçekleri estetikle dengeleyerek anlatma sanatıdır.

 

5. Sanatçı, çeşitli dergilerde takma adla yayımladığı şiirle­rinde önceleri hece ölçüsüyle romantik bir çizgi izlediyse de sonradan toplumcu anlayışı benimsemiştir. Öy­kü, roman denemeleri, senaryoları bulunan sanatçı da­ha çok toplumcu kısa şiirleriyle tanınır. Dokunaklı şiirle­riyle, garip bir inat ve ısrarla yüreklere seslenmeyi tercih etmiştir. Garip akımına yakın duran 1940 kuşağının top­lumcu şairlerindendir. Günlük konuşma dilinden kopmayan şair, bu sadelik içinde kısa ama yoğun anlatımlı şiirler yazmayı başarmıştır.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Özlü bir söyleyişe sahip olduğuna

B)  Farklı yazınsal türlerde yapıtlar verdiğine

C)  Sanat çizgisinin durağan bir yapıda olmadığına

D)  Şiirinde evrensel çizgiyi yakaladığına

E)  Yalın bir anlatımının olduğuna

 

6.  Biliyorum, 21. yüzyılın ortalarında yaşayanlar şu kahır­lı ve kargaşalı yıllardan, anılmaya değer ne kadar çok tatlar bulup çıkaracaklardır anılarında. Şimdilerde, ya­şadığı zamanı beğenmeyip güzellikleri ileriki zaman­larda arayanlar bile bugünleri özlemle anacak. Tıpkı 20. yüzyılın ortalarında gençliklerini yaşamış günümüz ihtiyarlarının yaptığı gibi. Çünkü insan her şeyin daha iyiye gideceği umuduyla yaşadığı anı beğenmez, hep ileriki günlere ilgi duyar. Ama hayatın son durağına yaklaştığında geçmişin güzelliklerini henüz anlamaya başlar.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  İnsanlar ömürleri boyunca hep daha güzel günlere ulaşmanın peşindedir.

B)  İnsanlar yaşadıklarının güzelliğini ancak ileriki yaş­larda anlayabilir.

C)  Günümüz insanı, olaylara hep karamsar bir gözle baktığından mutluluğu yakalayamamaktadır.

D)  İnsanların birçoğu, yaşadıkları zamandan şikâyet etmektedir.

E)  insanoğlu, asla mutlu olmayan bir yapıya sahiptir.

 

7.   (I) Resim sanatı, sadece birey ve onun yaşamının de­tayları üzerine kurulu değildir. (II) Anlatmaya çalıştığı bireyden genele ulaşmak yani tüm insanlığın yaşamı­na tercümanlık yapmaktır. (III) Bazen resimlerde gör­düğümüz manzaraların, çevremizde bulunan görüntü­lerin yansımaları olduğunu düşünürüz. (IV) O resme bakan herkes için geçerlidir bu olgu. (V) Bu da göste­riyor ki ressamın renklerinde toplumun her kesimin­den bir ton bulunması, resim sanatının ortak dil olma niteliğiyle ilgilidir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisin­de bir çıkarımsöz konusudur?

A) I.             B) II.            C) III.            D) IV.             E) V. 

 

8. Yazarlar, devrin zevkine göre yapıtlarını oluşturur ve is­temese bile kendisinden çok, dönemin düşüncelerini ölçü alır. Bundan kurtulmak, sıyrılmak ister ancak ayak­larının bir zincirle yaşadığı güne bağlı olduğunu görür.

Bu parçadaki artı çizili sözle yazarlarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)Yapıtlarını içinde bulunduğu dönemin şartlarına gö­re değerlendirmek gerektiği

B) Yapıtlarında bulunduğu dönemden kopamadıkları

C) Geleneğin onları etkileyen yönlerinin olduğu

D)  Düşündükleri ile yazdıkları arasında farklar olduğu

E)  Farklılık peşinde koşsalar da kendilerini anlattıkları

  

9.  (I) Edebiyatın da sosyolojinin de yöneldiği başlıca alan insandır. (II) Her ikisi de insanın çevresiyle olan ilişkilerini konu edinir. (III) Edebiyat ise tamamen do­laylı bir dil kullanır. (IV) Bunda, edebiyatın bir sanat, sosyolojinin ise bir bilim olmasının rolü vardır. (V) Do­layısıyla her ikisinin de birbirinden farklı bakış açıları ve doğruları vardır.

Bu parçada düşüncenin akışına göre numaralan­mış cümlelerin hangisinden sonra “Sosyoloji bu iliş­kileri doğrudan ele alarak konuya ışık tutar.” cümlesi getirilebilir?

A) I.            B) II.            C) III.              D) IV             E) V.

10.  Ünlü kişilerin anlatıldığı bu biyografide, okurun biyog­rafideki kişilerin yaşadığı çağa, içinde bulunduğu ko­şullara davet edilip âdeta o insanla tanışması, yakın­laşması, hatta onu anlaması bekleniyor. Galiba bu ki­tap için yapılabilecek en uygun tespit, onun nefes alıp veren bir kitap olduğu.

Bu parçada altı çizili sözle, sözü edilen yapıtla ilgi­li olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)  Okurların yaşamına yön verdiği

B)  Her kesimden okura hitap ettiği

C)  Çok canlı bir anlatıma sahip olduğu

D)  Biçim kaygısıyla oluşturulduğu

E)  içeriğinin, okurların beklentisini karşıladığı

 


11. (I) Bu dergi, duyarlı bir editörün çabasıyla şimdiye ka­dar edebiyatımıza çok sayıda öykücü ve şair kazandır­dı. (II) Bugünlerde yazınımızın usta kalemleri haline gelmiş gençlerin, ilk kanat çırptıkları yerlerden biri ol­du dergi. (III) Burada elbet editörün yetenekleri keşfet­mekteki ustalığı onları gül yetiştiren bir bahçıvan has­sasiyetiyle eğitme gayreti gözden kaçmamalı. (IV) Bu­gün artık birkaç kitabı yayımlanmış olan genç yazar ve şair kuşağı, ustalarının hakkını teslim etmelidir. (V) Ay­rıca dergilerde özel sayı hazırlama geleneği yokken edebiyatımızın yaşayan birçok ustası için özel sayı ha­zırladı.

Bir edebiyat dergisinin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda veri­lenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, edebiyatımıza yaptığı katkılardan söz ediliyor.

B)  II. cümlede, edebiyatımızın gelişim çizgisini yansıt­tığı belirtiliyor.

C) III. cümlede, editörün gençleri yetiştirmedeki çaba­sı bir somutlamayla anlatılıyor.

D)  IV. cümlede, yetiştirilen yazarların ve şairlerin vefa­lı olması gerektiği belirtiliyor.

E)  V. cümlede, edebiyatımızda daha önce var olma­yan bir uygulamayı başlattığından söz ediliyor.

12.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)  Yetkililer, sınavın 27 Mart 2010’da yapılacağını söy­lediler.

B) ÖSYM’nin yeni sınav sistemiyle ilgili bir açıklamada bulunacağı söylendi.

C)  Bu olimpiyat, dünya genelinde büyük ilgi gördü.

D)Daha detaylı bilgiyi Boğaziçi Üniversitesi rektörlü­ğünden öğrenebilirsiniz.

E)  Anadolu’nun kuzeydoğusundan büyük bir fay hattı geçiyormuş.

13.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde nesne, açıklayıcısıyla birlikte verilmiştir?

A) Her hafta spor yaptığım günü, cumartesiyi, iple çe­kiyorum.

B)Kitabevine gittiğimde öncelikle, edebiyat dergileri­ni, eleştiri kitaplarını, öyküleri gözden geçiririm.

C)Bana verdiği sözü, eminim, yine yerine getirmeye­cek.

D)Yazarın son çıkardığı romana, bütün kitabevlerini gezmeme rağmen ulaşamadım.

E)  Hayatımda önemli bir yere sahip olan kişilere, ar­kadaşlarıma, beni destekledikleri için minnettarım.

 

14.    Boğaz Köprüsü’nden geçerken deniz kenarında mü­kemmel bir manzaraya sahip, yanındaki havuzda önce­leri nilüferlerin bulunduğu Beylerbeyi Sarayı, Boğaz’ın en güzel yerlerinden birinde inci gibi durmaktadır.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden han­gisi yanlıştır?

A)  Zincirleme ad takımı vardır.

B)  Farklı türden eylemsilere yer verilmiştir.

C)  Sıfatlaştıran “-ki” kullanılmıştır.

D)  Bağlaç kullanılmıştır.

E)  Belgisiz zamir kullanılmıştır.

 

15.    Yolculuğumuzun bir sonraki durağı Avanos, Roma dilindeki adıyla

                                                I

Vanessa, Avanos, Kızılırmak’ın iki yanına kurulmuş şirin mi şirin ,

                                                                                                     II

yeşillikler arasında bir kasaba. Doğal güzelliklerin ve tarihi kalıntıların görüldüğü ilçe­ye, Kızılırmak hayat veriyor. 7000 yıllık bir sanatı var Avanos’luların. Çanak çömlek yapımı ta Hititlerden bugüne uzanıyor.

                                            III                                                              IV

Çömleğin sırrı, ırmağın taşıdığı kırmızı renkli toprakta. Avanos’un

ara sokaklarında gezinirseniz çok sayıda atölyeye rastlarsınız.

            V

Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) I.               B) II.            C) III.            D) IV.           E) V.

16.    Ünlü bir romancı, “Ben yazdığım her kitapta anlattığım her ana karakterle özdeşleşmişimdir. Yoksa yazamam. Esas gönlümde yatan kitap ise henüz yazamadığım ki­taptır.” diyor.

Kendinden böyle söz eden bir sanatçı aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?

A)  Özgün – içe dönük

B)  Öz eleştiri yapabilen – ileri görüşlü

C)  Renkli bir kişiliğe sahip – zamana direnen

D)  Yazdıklarıyla bütünleşen – yaptıklarıyla yetinmeyen

E)  Gizemli bir kişiliği olan – ortaya koyduklarında iddialı

 

17.    Yazar, yalın anlatımına ince bir yergi katarak başarılı bir şekilde olayların gerçek yönlerini göz önüne sermeyi başarmış.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki deği­şikliklerin hangisiyle giderilebilir?

A)  “başarılı bir şekilde” sözü cümleden çıkarılarak

B)  “yalın” yerine “açık” sözcüğü getirilerek

C)  “başarılı bir şekilde” yerine “başarıyla” sözcüğü ge­tirilerek

D)  “olayların” sözcüğünden önce “bütün” sözcüğü ge­tirilerek

E)  “gerçek” yerine “gerçekçi” sözcüğü getirilerek

18.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sözde özne kul­lanılmıştır?

A)  Bugün çalışmak için bize erken gel.

B)  Bu sabah yollar beyaz örtüyle kaplıydı.

C)  Sokağın sonundaki büyük tarihi konak yanmıştı.

D)  Kitapların hepsi düzgünce yerleştirilmişti.

E)  Uçurtmaları görünce çocukluğumu hatırlarım.

 

19.    Çocukluğumuzun ilk kitaplarını hatırlamayanımız var mı ( ) Küçük Prens’ten, Pinokyo’dan, Polyanna’dan, Heidi’den ( ) Gulliver’in Gezileri’nden söz ediyoruz. Yayıne­vi olarak unutulmayan bu çocuk klasiklerini sizin için derlemek istedik ( ) Hem çocuklara tatil hediyesi sun­mak hem de bizi okuma keyfiyle tanıştıran kitapları ha­tırlatmak için yaptık bunu ( )

Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıda-kilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sıra­sıyla getirilmelidir?

A) (.)(…) (.)(.)                                        B) (!)(…) (…)(!)

C) (?) (…) (.) (:)                                      D) (?) (!) (,) (.)

E) (?) (,) (.) (.)

20.    (I) Yazı aletleri arasında şimdiye kadar en uzun süre kullanımda kalmış olanı, tüy kalemdir. (II) Kaz, kartal, baykuş ve hindi tüyleri kullanılmıştır bu kalemler için. (III) Genellikle daha dayanıklı hale getirmek için sıcak kumda bekletilirmiş. (IV) Ucu bir bıçakla kesilerek siv­riltilir, tüyün iç boşluğunda mürekkep için bir oluk çiz­gisi çizilirmiş. (V) Özellikle kaz tüyü kalem, güzel yaz­dığı için 1830’a kadar kullanılmıştır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle özne ve yüklemden oluşmaktadır.

B)II. cümlede birden fazla tamlananı olan bir ad tam­laması kullanılmıştır.

C)  III. cümlenin yüklemi bileşik çekimli eylemdir.

D)  IV. cümle sıralı bir cümledir.

E)  V. cümle, yan cümlesi eylemsiyle oluşmuş bir bile­şik cümledir.

 

21.    Tiyatro , Dünya Tiyatrolar Günü dolayısıyla bir kez daha

                       I

gündemde olacak. Şu yazarların yapıtları tekrar tekrar sahnelenecek :

                                                                                                                II

Musahipzade Celal, Shakespeare, Ce­hov, Haldun Taner, İbsen Bu

                                                                                                             III

sanatçılar sayesinde insanlık durumlarımızı gerçekçi bir biçimde görebileceğiz. Bu etkinlik şu soruyu da gündeme getirecek haliyle: insanlık durumlarını en canlı biçimde anlatan tür tiyatro mudur ? Bu

                                                                                                                 IV

soruyu sahnelenen yapıtları gördükten sonra “evet” biçiminde yanıtlayacağımıza eminim .


                                               V

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.             B) II.           C) III.            D) IV.              E) V.

22.    (I) Romanın Türkiye’deki gelişimiyle sinemanın gelişi­mi arasında şaşırtıcı bir benzerlik vardır. (II) Ancak ro­man edebi bir tür olarak sinemadan daha hızlı ve tu­tarlı bir çizgi izlemiştir. (III) Bunun nedeni sinemayı besleyecek teknik olanakların yeterince ülkemizde gelişmemiş olmasıdır. (IV) Bu yüzden ülkemizdeki ro­manlar uzun bir süre -teknolojik yatırımlar yapılıncaya kadar- amatörce uyarlandı sinemaya. (V) Türkiye’de uzun metraj film çekilmeye başlandıktan hemen sonra tiyatrodan filme aktarılan yapıtlar da olmuştur. (VI) Vurun Kahpeye, Yılanların Öcü, Çalıkuşu gibi üst düzey bir kurguyla yazılan ve geniş halk kitlelerince sevilen romanlar, bu olanaksızlıklardan dolayı sinemaya pro­fesyonelce aktarılamadı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi dü­şüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.           B) III.            C) IV.            D) V.            E) VI.

23.    (I) Orta oyununun en parlak devri Tanzimat Edebiyatı Dönemidir. (II) Ancak Batı tarzındaki tiyatro da Türki­ye’de bu dönemde yerleşip rağbet görmeğe başla­mıştır. (III) Böylece, bir talihsizlik olarak orta oyununun en parlak devri aynı zamanda gerileme devri olmuştur. (IV) Orta oyunu özellikle yaz aylarında, çeşitli gezme yerlerinde, açık havada oynanırdı. (V) Bir süre sonra belli bir binada ve perdeli bir sahnede oyunlar göster­me yoluna da gidilmiştir. (VI) Buna “perdeli orta oyu­nu”, “perdeli zuhuri kolu” gibi adlar verilmiştir. (VII) Or­ta oyuncular arasında perdeli ve sahneli tiyatroyu ilk kuran Kavuklu Hamdi’dir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci pa­ragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.            B) III.            C) IV.            D) V.            E) VI.

24.    (I) Kitaplarda deyimler konusunda farklı tutumlar ve farklı bakış açıları var. (II) Bu farklılıklar, genellikle teori­de değil, verilen örneklerde ortaya çıkmaktadır. (III) Ba­zı kaynaklarda “deyim” terimi yerine “tabir” sözcüğü kullanılmıştır. (IV) Deyimler birden fazla sözcükten olu­şan kalıplaşmış anlatımlardır. (V) Bu açıdan söz dizimi çalışmalarında bu tür birliktelikleri “deyim öbeği” teri­miyle tanımlamak yeğlenmiştir.

Deyimlerin ele alındığı bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yan­lıştır?

A)  I. cümlede bir saptama yapılmıştır.

B)  II. cümlede, I. cümledeki ifade açıklanmıştır.

C)  III. cümlede, tarihi oluşumuyla ilgili bilgi verilmektedir.

D)  IV. cümle, tanım niteliği taşımaktadır.

E)  V. cümlede, bilimsel bazı çalışmalarda başka bir sözle karşılandığından söz edilmektedir.

 

25. (I) Ziya Osman Saba’yı. şiirlerinden başka öyküleriyle de hatırlamalıyız. (II) Özellikle de Mesut İnsanlar Fo­toğrafhanesi adlı öyküsüyle. (III) Ne zaman bir fotoğ­raf stüdyosuna gitmiş olsam yahut gitmeyip de tabe­lada o ibareyi görsem aklıma Ziya Osman Saba’nın bu estetik harikası öyküsü düşer. (IV) Bu, İstanbul sev­gisinin öne çıktığı ve bu sevginin ince ince işlendiği bir öyküdür. (V) Mekân anlatımındaki dirilik, anlatılan yer­lerin ete kemiğe bürünmesiyle bu sevgiyi olanca netliğiyle açığa çıkarır. (VI) Öyle ki sanki görünmez ol­muşsunuz da kahramanın yanında, onunla beraber yürüyor gibi olursunuz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde Ziya Osman Saba’nın sözü edilen öyküsünün ger­çekçi bir söyleyişe sahip olduğu dile getirilmektedir?

A) I. ve II.                               B)l. ve IV.                               C) II. ve III.

D) IV. ve V.                            E) V. ve VI.

 

26.    Ünlü bir eleştirmen, “Gerçek bir yazar, yazın dünyasın­da ‘Acaba nasıl anlaşılırım?’ kaygısı taşımadan yazan kişidir.” der.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak is­tenene anlamca en yakındır?

A)Yazarların, düşüncelerini yapıtlarına çekinmeden ol­duğu gibi aktarmaları gerekir.

B)Her yazar, yaşadığı toplumu anlatmak amacıyla ya­pıt ortaya koymalıdır.

C)Yazarlıkta ustalık, bilinen anlayışlardan uzak bir an­layışla yapıtlar oluşturmaktır.

D)Yazarların, hissettiklerini bütün insanlara duyurmak gibi bir toplumsal görevi vardır.

E)Başarılı yazarlar, yapıtlarında okurlara farklı bir dün­yanın kapısını aralar.

 

27. (I) Yazar yeni yayımladığı öykülerinde modern dünya­nın kültürümüze etkilerini yeni bir dil kullanarak gözler önüne seriyor. (II) Daha önce duyulmamış birçok söz­cüğün öykülerde yer alması, yazarın bulunduğu dö­nemin dil anlayışını bilinçli olarak yansıttığını gösteri­yor. (III) Kitabındaki her öyküde kahramanlar, uyum sorunu yaşayıp kendi dünyalarına çekilmek isteseler de yaşadıkları çağın sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalırlar. (IV) Sıradan bir anlatımın çok uzağında olan bu öyküler, inanıyorum ki okura büyük keyif verecek­tir. (V) Bu öyküleri okuyan herkes, sanatçının dili öz­gün biçimde kullanışına hayran kalacaktır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde sözü edilen yapıtın okurlarca beğeniyle karşılana­cağı belirtilmektedir?

A) I. ve II.                    B) I. ve III.                   C) II. ve III.

D) III. ve IV                 E) IV ve V.

 

 28. Acemhöyük’te Hititlilerin en önemli sarayları yer alıyor. Araştırmacılar buradaki saraylardan birinin adını “Sarı-kayalar”, diğerinin adı ise “Hatipler” koymuşlar. İki sa­ray arasında da irili ufaklı çeşitli resmi yapılar bulunu­yor. Şimdiye kadar bu yapılardan aşağı yukarı yüz oda ortaya çıkarıldı. Bu saraylar neredeyse Mısır sarayları gibi geniş ve teşkilatlı yapılar. Bu sarayların en önemli tarafı ise atölyeleri. Bu atölyeler arasında fildişi atölye­leri var. Acemhöyük’teki fildişi atölyelerinde üretilen eserler Hitit sanatının şaheserleri olarak kabul edilir.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Çoğullaştırmalar               B) Açıklama   

C) Karşılaştırma                     D) Tanık gösterme     

E) ikilemeler

 

29. Yazar, sanatın düşünce ağırlıklı olmasını savunduğu için onun “mesaj” yaklaşımı hep tartışılmıştır. O, ede­biyat yapıtının bir doğruyu, bir “gerçeği” iletmesinden yanadır. Bu nedenle seçtiği tiplerin çoğu bir doğrunun ispatı için seçilmiş figürler gibidir. Öykülerde toplum­sal, tarihsel olaylar özellikle diyaloglara yerleştirilerek tartışılır. Öyküyü kurgularken bir kendi doğrularını bir de karşı çıktığı düşünceleri temsil eden karakterler oluşturup bunları çatıştırır. Çünkü ona göre sanat, in­sanlara hoş vakit geçirtmek için yapılmaz. Onun yapı­larındaki didaktik, buyurgan öykülerde tümüyle baş­yapıt sayılacak örneklere rastlanır.

Bu parçadan sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Yapıtlarında bir düşüncenin savunuculuğunu yaptığı

B)  Yapıtlarında takındığı tavrın eleştirildiği

C)  Öykülerinde zıt karakterlere yer verdiği

D)  Sanatı bir eğlence aracı olarak görmediği

E)  Yapıtlarının geniş bir okur kitlesince beğenildiği

 


30.    Sanatın belirsizlik içermesi, ona bir sınır getirilememesi, doymak bilmez biçimde yenilik peşinde koşması, öz­gür yapısından kaynaklanmaktadır. Sanat, özellikle de edebiyat, hepimizin buluşabileceği ve güneşin altında­ki her şeyin incelenip gözden geçirilebileceği özgür bir düşünce alanı gibidir. Bu özgürlüğündendir ki —.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) sanatçılar, hiçbir düşüncenin ve sanat akımının mah­kumu olamaz

B) bir sanatçıya, herkesin ele aldığı bir konuyu neden işliyorsun, demek anlamsızdır

C) iyi bir sanat yapıtı oluşturmanın yolu, iyi bir sanat eği­timi almaktan geçer

D)  bilinen bir yapıtı okumak okurlara heyecan vermez

E)  başka sanatçıları taklit eden sanatçıları doğal karşıla­mak gerekir

 

31.    Günümüz şiirinde baskın olan eğilim, özgün “imgeler oluşturmak olarak görülüyor. Bir kez tutturduk ya “Şi­ir imgeler meydana getirme sanatıdır.” diye, şairler im­ge avına çıkar oldular. Bir şiiri değerlendirirken “A, şu imge ne güzel!” demeye başladık, imge güzel tamam da şiir nerede? Birbiriyle güzel imgeleri üst üste yığ­mayla “güzel şiir” doğmaz, yani imgeler yığınından şi­ir çıkmaz! —- . Bu sağlanamadığından da günümüz şi­irinin belkemiği oluşamamaktadır. Birbirinden kopuk dizeler birliği halinde ortada dolaşan sözler, şiir sanıl­maktadır.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  Şiir bir dil olgusu olduğu için, mutlaka biçem üze­rine kurulmalıdır

B)  Şiir geçmişimizi bilmeden güzel şiir yazmak müm­kün değildir

C)  Şiirin bütünlüğü için, imgelerin birbiri ile bağlantılı olması gerekir

D)Şiirde ahenk oluşturmak, imge oluşturmaktan da­ha az önemli değildir

E) Bir şiirin imgesel özellikleri ne kadar etkileyici ise o şiir o kadar akıllarda kalır

32. İkinci Yeni şairlerinden biri olan Cemal Süreya, döne­minin edebiyat ortamında oldukça ağırlığı olan Papirüs dergisini kesintilerle üç kez çıkarmıştı. Ünlü bir araştır­macı “Buluşları ve söyleyiş biçimiyle ikinci Yeni şiirinin karanlığını giderdi ve bu akıma bağlı diğer şairlerden bu yönüyle ayrıldı. Gelenekten yenilik çıkararak zarif, parıltılı şiirler yazdı. Kendi adıyla ya da Osman Mazlum imzasıyla şiir üzerine yazdığı yazıları, eleştirileri de ara­nan yazılar oldu.” diye anlatır Süreya’yı.

Bu parçada Cemal Süreya’yla ilgili olarak aşağıda­kilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Var olan yazın birikiminden yararlanarak özgün ürün­ler ortaya koyduğuna

B)  Beğenilen edebiyat yazıları kaleme aldığına

C)  Çıkardığı derginin yazın dünyasında önemli bir ye­rinin olduğuna

D)  Bağlı olduğu edebi akımın en yetkin şairi olduğuna

E) Anlatım olarak birlikte olduğu sanatçılardan ayrılan yönlerinin olduğuna

 

33.    Yazmaya yeni başladığım yıllarda ilk öykü kitabımı bir eleştirmene göndermiş ve yapıtımla ilgili neler düşün­düğünü yazmasını istemiştim. Eleştirmen yapıtı oku­muş, kurgusunda pek çok hatanın olduğunu belirt­miş, dahası benim çok başarısız ve acemi bir yazar ol­duğumu düşündüğünü ifade etmişti. Bu tespitler be­nim için bir yıkım olmadı. Aksine o günden sonra çalış­malarımı daha da yoğunlaştırdım. Hatalarımı düzeltme­ye çalıştım ve yazmaya devam ettim. Bugün çok başa­rılı öyküler yazabiliyorsam bunu o eleştirmenin ilk öy­külerimle ilgili söylediği sözlere borçluyum, diyebilirim.

Bu sözleri söyleyen bir yazar aşağıdakilerden han­gisiyle nitelendirilebilir?

A)  Bulunduğu noktayı yetersiz gören, hırslı

B)  Yaşamını başkalarının yönlendirmelerine göre sür­düren, umut dolu

C)  Yaptığı yanlışlarda ders almasını bilen, kararlı

D)  Öz eleştiri yapabilen, toplumsal sorumluluğunun bi­lincinde olan

E)  Yaptığı yanlışları dikkate almayan, iyimser bir bakış açısına sahip olan

 

34.  Bir gün ders çıkışında Behçet Necatigil’in yanına soku­lup, “Hocam, ben II. Yeni şiirlerini okuyorum, anlamıyo­rum.” demiştim. Elini omzuma koyup, “Servet-i Fünun, Fecr-i Ati, I. Yeni şiirlerini biliyor musun? Bunları bilme­den II. Yeni’yi bilemezsin.” demişti.

Bu parçadan yola çıkarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A)Şiir dönemleri hakkında iyi bilgi sahibi olmak için o dönemlere ait eleştiri yazılarını da okumak gerekir.

B)Bazı şiirlerde eski ve yeni sözcükleri bir arada kul­lanmak anlaşılmayı güçleştirir.

C)Hiçbir şiir, kendinden önceki dönemlerde yazılan şiirlerden bağımsız düşünülemez.

D)Şiirlerdeki her sözcük kullanıldıkça yeni anlamlar kazanır.

E)Bir şiiri anlamak için şairinin yaşamıyla ilgili bilgi sa­hibi olmak gerekir.

 

35.    Bu elbette zor oldu. Hayatta olan ve yapıt vermeyi sürdü­ren bir insanı ele aldığınız zaman onu bir bütün olarak or­taya koyup değerlendirme şansınız azalıyor. Özellikle uzun soluklu bir yaşam öyküsü yazıyorsanız bu zorlukla­rı daha da çok yaşıyorsunuz. Ama öte yandan gerek ede­biyatımızda gerekse düşünce dünyamızda kendine seç­kin bir yer edinmiş olan birinin değerini yaşarken teslim etmenin, onu tanıtmanın mutluluğunu da yaşıyorsunuz.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)Eleştiri yazıları yazmaya ne zaman başladınız?

B)Hayatta olan bir edebiyatçının biyografisini yazmak sizin için zor oldu mu?

C)Hızla değişen yazın dünyasına ayak uydurabiliyor musunuz?

D)Eleştiri yazılarınızı yazmadan önce ele alacağınız ya­pıtları nasıl belirlersiniz?

E)Edebiyatımızın önemli isimlerini tanıtmayı kendiniz için bir görev olarak görüyor musunuz?

36.  Yazın dünyasında her bildiğini paylaşmadan durama­yan ozanlar ve yazarlar var. Özellikle de yeterli bilgi donanımına ulaşmadan körü körüne bir düşüncenin savunuculuğunu yapan sanatçılarda bu durumu daha çok görmekteyiz. Bu türden yaklaşımlara sahip olan bir yazarın kaş yapayım derken göz çıkarma durumu­na düşmesi gibi bir tehlike de söz konusudur. Çünkü istemeden yanlış bilgi verme, diğer bir deyişle amaçla­nan hedefe ters düşen bir noktaya doğru savrulma gi­bi durumlar ortaya çıkabilir.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisi çıkarılabilir?

A)  Okurların düşünsel yönden yoğun olan yapıtlara il­gi göstermediği

B) Belli bir birikime sahip olmadan düşüncelerini okurla­ra aktaran yazarların hataya düşebilecekleri

C) Başarılı olmak isteyen sanatçıların anlatımdan çok, konuya özen göstermesi gerektiği

D)  Çok yazmanın sanatçılar açısından sakıncaları ol­duğu

E)  Her yazınsal yapıtın kendine göre bir iletisinin ol­ması gerektiği

 

37.    (I) Minyatürün kökü Latince Minyum’dan gelir ve minyum “al renk” demektir. (II) Orta Çağda bu renk kullanı­larak yapılan resimlere minyum deniyordu. (III) Bu du­rum Orta Çağda Avrupa’da oluşturulan el yazmalarının bölüm başlarındaki harflerin minyum denilen maden kırmızısıyla boyanmasından kaynaklanmış, zamanla ki­tapları süsleyen resimlere de aynı ad verilmiştir. (IV) Os­manlıda el yazması resimlere minyatür denilmesi son­radandır, ilk zamanlarda bunlara nakış, minyatür res­samlarına da nakkaş deniyordu. (V) Bizde figürlü anla­tım biçimi olan minyatürde perspektif, Batı resmindeki gibi sabit bir noktadan görülmez; nakkaş her şeyin dı­şını ve içinde olanı gösterir.


Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede bir açıklama yapılmıştır.

B)  II. cümlede bir tahmin söz konusudur.

C)  III. cümlede saptama yapılmıştır.

D)  IV cümle kanıtlanabilir bir nitelik taşımaktadır.

E) V cümlede karşılaştırma yapılmıştır.

 

38.    Gölle denizin, ormanla kaplıcaların iç içe geçtiği cen­neti andıran Köyceğiz’de yaşamak ayrı bir huzur veri­yor insana. Nostaljik dükkânları, esnaf lokantaları ve açık hava kahvehaneleriyle dikkat çeken bu ilçede yer alan su kanallarında gezintiye çıkmak, bir rüyadan başka bir rüyaya uyanmak gibi. Denizden 10 kilomet­re içerideki Köyceğiz Gölü’nün kıyılarında bulunan bu su kanallarından hareket eden gezi tekneleri bir saatte İztuzu Plajı’na ulaşıyor. Tekneniz kanalda ağır ağır iler­lerken yeşilin coştuğu yamaçların, sarp öfkeli kayaların ve insan boyunu aşan bitimsiz sazlıkların arasından geçiyorsunuz.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisi söylenemez?

A)  Benzetmeden yararlanılmıştır.

B)  Anlatıcının duygusal etkilenmesini yansıtmaktadır.

C)  Betimleyici öğelere yer verilmiştir.

D)  Sözde soru cümlelerine yer verilmiştir.

E)  Kişileştirmeye yer verilmiştir.

  39.    Polisiye romanlar, edebiyat değeri taşıyan öteki roman­lar gibi okuyucunun akıl ve kalbine seslenerek onu ge­liştirmeyi amaçlamalıdır. Polisiye roman, suçu odak noktası yaparak bireyi ve toplumu anlatan, içinde ya­şadığımız sistemi sorgulayan, insanlığın sorunlarını düşündüren roman olmalıdır. Romancı, suçun geçtiği ve suçluyu yaratan toplumsal çevreyi anlatmalı; oku­yucuya bunlarla ilgili yorum yapma olanağı bırakmalı­dır. Yazar insan ruhunun derinliklerini açıklamak ama­cıyla şiddet ve cinayetten söz ederken bunları eğlen­celi bir oyun ya da dekor olarak sunmamalı.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi polisiye romanların taşıması gereken niteliklerden biri de­ğildir?

A)  Okurları düşünsel ve duygusal olarak besleme

B)  Toplumsal sorunları gündeme getirme

C)  Her şeyi açıkça ortaya koymama

D)  Salt okurları eğlendirme amacı gütmeme

E)  Yapıtlarda ideal insan tipleri çizme

 

40.    İlk şiirlerindeki didaktik öğeler ve güzel söz söyleme özentisinden kurtularak halk dilinden saf bir lirizm oluşturmuştur. Tarihsel ve mitsel konuları irdeleyen, söz sanatlarıyla örülü şiirlerinde yaşadığı coğrafyanın tarihini, yurtseverlik duyguları içinde işlemiştir. Onun şiirinin büyüklüğünü, ulusunun yarım asırlık özgürlük savaşının, umutlarının ve hayal kırıklıklarının sesini gü­nümüze kadar taşımasındaki başarısı göstermektedir. Bütün yeryüzü insanına adadığı şiirleriyle sadece ül­kesinin değil dünya edebiyatının önde gelen sanatçı­larından biridir.

Bu parçada sözü edilen şairle ilgili olarak aşağıda­kilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Şiir anlayışında değişimlerin olduğu

B)  Yaşadığı çevreyi şiirlerine yansıttığı

C)  Şiirlerinin duygusal yönlerinin olduğu

D)  Evrensel nitelikli şiirler yazdığı

E)  Okurlarının tepkilerine göre şiir oluşturduğu

 

CEVAPLAR

1

E

9

B

17

A

25

E

33

C

2

A

10

C

18

D

26

A

34

C

3

C

11

B

19

E

27

E

35

B

4

A

12

D

20

B

28

D

36

B

5

D

13

A

21

C

29

E

37

B

6

B

14

D

22

D

30

A

38

D

7

E

15

C

23

C

31

C

39

E

8

B

16

D

24

C

32

D

40

E

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 28 https://dersimizedebiyat.org/ygs-deneme-sinavi-28.html Tue, 14 Jan 2014 21:08:33 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=8793 TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 28

1.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir sıfat, belgisiz adılı niteleme göreviyle kullanılmıştır?

A)  Herkes onun bu konuda haksız olduğunu biliyordu.

B)  Öğrencilerin çoğu okuldan sonra buraya gelerek ders çalışıyordu.

C) Gençlik yıllarında sakin biriymiş, şimdi de o sakin­liğini devam ettiriyor.

D)  Çocukların hiçbiri okula gitmemiş, hepsi hastalığı evde atlatmaya çalışıyordu.

E)  İlkbaharda buradaki bütün çiçekler açmış ve bura­sı cennetten bir köşeye dönüşmüştür.

 

2.       Yazar, masallardan, düşlerden geçerek gerçeği yeni­den kuruyor ve oluşturduğu gerçeküstü atmosferde hep insanın duygularını, var oluşunu sorguluyor. Do­kunaklı konuları trajediye kaçmadan işleyen genç ya­zar, öykülerinde ilginç sözcüklerin peşinden gidiyor, duyulmamış seslere kulak kabartıyor; merak dozunu hiç düşürmeyerek okurların yapıttan kopmasına fırsat vermiyor. Dehşet, ironi ve kederi harmanlayarak insan doğasının en karanlık bölgelerinden kesitler sunuyor okura.

Bu parçadan sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Anlaşılması çaba gerektiren bir kurgu oluşturduğu

B)  Yapıtlarında kullanılmamış söyleyişlere yer verdiği

C)  Yapıtlarının sürükleyici bir anlatımı olduğu

D)  insanın bilinmeyen yönlerine ışık tuttuğu

E)  Gerçeği yeniden biçimlendirdiği

 

3. Sanatçı günlük yaşamın telaşı içinde fark etmediğimiz küçük olayları, ince ayrıntıları yakalayan bir dil duyar­lılığı ile anlatıyor.

Altı çizili sözün bu cümleye kattığı anlam aşağıda­ki cümlelerin hangisinde vardır?

A)  Çağımızda görmezden gelinerek yerini romana bı­rakan şiir geçmişte en önemli edebiyat türüydü.

B)  Romanda olaylar dikkat çekici bir dille ustaca kur­gulanmış.

C)  O, yaşlı adamın sözlerine aldırış etmiyor, bildiğini okuyordu.

D)  Yazılan binlerce romanın kalabalığı içinde okurun dikkatinden kaçan çok güzel yapıtlar yayımlanıyor.


E)  Öğretmenimiz Türkçe derslerinde seçtiği güzel me­tinleri bize de okuyor.

 

4.             I.  Orhan Veli’yi okuyan herkes onun günlük yaşamı ne denli başarılı bir biçimde şiirleştirdiğini görür.

II.  İki eski dost eften püften nedenlerle birbirini kır­mıştı.

III.  Kadın yaramazlık yapan çocuğa sertçe bağırdı.

IV.   Sanatçının aruz ölçüsünün yanında heceyle yaz­dığı güzel şiirler de yer alıyor.

V.  Onun yapıtları hiçbir zaman toplumsal bakış açısı­na göre değerlendirilmedi.

Yukarıda numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşa­ğıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, bir ad aktarması yapılmıştır.

B)  II. cümlede, anlamsız sözcüklerin bir araya gelme­siyle oluşan bir ikileme yer almaktadır.

C)  III. cümlede, bir duyu aktarması yapılmıştır.

D)  IV. cümlede, “ölçü” sözcüğü bir terimdir.

E)  V. cümlede, karşıt anlamlı sözcüklere yer verilmiştir.

 5.      Edebiyat ve yazarlık dersleri vermiş, oyunculuk yap­mış yazarın, deneme ve makaleleri kalburüstü dergi­lerde, ayrıca Çek ve Danimarka dillerinde kitap olarak yayımlanmıştır. Öykülerini kimsenin dil ve üslubuna benzemeyen bambaşka bir biçemle yazmıştır. Gülüm-setirken düşündüren bir anlayışı benimsemiştir. Öykü­lerin kurgusu yaşadığı yöredeki insanların iletişim ve ilişkilerine odaklanıyor, ancak kapsamı bütün bir insan­lığı kuşatıyor. Bu yüzden paylaştığımız çok şeyi bulu­yoruz satır aralarında.

Bu parçadan sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Yapıtlarının başka dillere çevrildiği

B)  Öykülerinin eğitimli bir okur kitlesine seslendiği

C)  Kendine özgü bir biçemi olduğu

D)  Öykülerinin yerelden evrensele ulaşan yönlerinin olduğu

E)  Yazın alanında çeşitli çalışmalarının olduğu

 

6. (I) Yazar bu yapıtını romantizm akımından etkilenerek oluşturmuştur. (II) Bu açıdan bakınca yapıtta güçlü duygularla hareket etme, doğaya özlem, toplumsal düzene yönelik eleştiri hemen fark ediliyor. (III) Ancak bütün bunlar yazarın estetik tercihinden kaynaklanmı­yor; aynı zamanda yazar bu yapıtıyla toplumsal sorun­lara ışık tutmayı amaçlıyor. (IV) Doğayı anlatma, ro­mantizm akımının çok önemli bir motifi olmuştur her zaman. (V) Bu yönüyle yapıt, sanatçının, katı kuralla­rın hakim olduğu bir toplumun sesini, acizliğini yan­sıttığı bir ifade aracına dönüşüyor. (VI) Yazar bu yapı­tıyla benzersiz bir lirizmle ve mükemmel tasvirlerle topluma olan borcunu ödediğini düşünüyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi dü­şüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.            B) III.            C) IV           D) V.           E) VI. 

 

7.      Milattan önceki dönemlerde sedir; güzel kokusu, çürümemesi ve renginin güzelliği nedeniyle saray ve ta­pınakların yapımında, firavun ve üst düzeydeki devlet görevlilerinin mumya tabutlarının hazırlanmasında, beyaz reçinesi de mumyalamada kullanılırdı. Halk ara­sında katran olarak bilinen ünlü sedir ağacı, Türkiye’de Batı ve Orta Toroslar ile Doğu Toroslar’ın iç ve dış bö­lümlerinde, Antitoros ve Amanos Dağları’nda bulunu­yor. Kutsal kitaplarda büyüklüğün, gücün, görkemin, ünün, onur ve zenginliğin simgesi olan sedirin en mü­kemmel yetiştiği topraklar ise Çığlıkara Ormanıdır.

Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisinden yararlanılmıştır?

A) Öykülemeden

B) Açıklamadan                        

D) Tanık göstermeden

E) Karşılaştırmadan 

 

8.      (I) Sanatçı, yapıtını roman sanatının bütün incelikleriy­le on iki yıl aralıksız çalışarak tamamlamıştır. (II) Za­man, karşıt kültürler, aşk, hastalık, ölüm gibi evrensel temaları işlemiştir. (III) Birinci Dünya Savaşı öncesinde çağın sorunlarını, bir uygarlığın çöküşünü inceleyen yapıt, bu yönüyle çağa tutulan bir ayna olma niteliği de taşır. (IV) Yapıt; yazarın sıkıntılarını, bunalımlarını, çağı­na bakışının da olduğu bir iç yolculuğu içeriyor. (V) Yer yer otobiyografik öğelerin de yer aldığı bu roman sa­natçının en yetkin yapıtıdır.

Bir sanatçının yapıtının ele alındığı bu parçayla il­gili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, olumlu bir eleştiri söz konusudur.

B)  II. cümlede, içeriğiyle ilgili bilgiler verilmiştir.

C)  III. cümlede, gerçekçi nitelikler taşıdığı belirtilmiştir.

D)  IV cümlede, yargı gerekçesiyle ortaya konmuştur.

E)  V. cümlede bir karşılaştırma yapılmıştır.

 

9. (I) Sanatçı, tam bir öykü ustasıdır; küçücük bir kıvılcım­dan hareketle tadına doyulmaz öyküler çıkarır. (II) İlk yapıtlarında doğup büyüdüğü İnegöl’den yola çıkarak taşralı gençlerin öykülerini, aşklarını, umutlarını taşımış­tı okura. (III) Bu son yapıtıysa, sanatçının hayatta bir kı­rılmaya işaret eden yeni, değişik öykülerden oluşuyor. (IV) Bu öyküler gerçekle hayal arasında duruyor, öykü­cülüğümüze fantastik, mitolojik tatlar getiriyor. (V) İnanıl­mazı, tuhaf hayvanları, hayaletleri konu ediniyor ve okur­larına ilginçlikler hazırlamayı iyi biliyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, bir beğeni dile getiriliyor.

B) II. cümlede, ilk yapıtlarında gerçek yaşamla ilgili öyküler kaleme aldığı ortaya konuyor.

C) III. cümlede, son öykülerinin öncekilerden farklı yönleri olduğu belirtiliyor.

D)  IV. cümlede, bir saptama yapılmıştır.

E) V. cümlede, kendi düşüncelerini öykülerinin doku­suna ustaca sindirdiğinden söz ediliyor.

 

10.    (I) Düşüncelerin sürekli değiştiği bir ortamda, eleştir­menlerin görüşleri de değişir. (II) Ancak bu değişme dünü inkâr etmekle değil, tamamlamakla olur. (III) Fel­sefi görüşten yoksun bir eleştirmen nasıl düşünülemezse dünkü görüşlerinin bütünüyle tersini savunan bir eleştirmen de düşünülemez. (IV) Bizde gerçek eleş­tirmenin olmayışının nedeni, şüphesiz gerçek bir dü­şünce ve sanat ortamının bulunmamasıdır. (V) Ne za­man sağlam bir sanat ve düşünce dünyamız olur, işte o zaman gerçek eleştirmenlerimiz de olur. (VI) Bunun için de bütün sanatçılarımıza ve düşün adamlarımıza bu ortamın oluşmasında büyük görevler düşmektedir.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci pa­ragrafın hangi cümleyle başlaması uygun olur?

A) II.           B) III.           C) IV.             D) V.             E) VI.

11.    Ünlü eleştirmen nasıl eleştiri yaptığıyla ilgili bir soruya, “Ben adların değil, yapıtların eleştirisini yapıyorum.” bi­çiminde yanıt veriyor.

Aşağıdaki cümlelerin hangisi böyle düşünen bir eleştirmenin tutumunu yansıtan bir örnek değildir?

A)  Sanatçının önceki öykülerinde kullandığı yalın an­latımı bu yapıtında göremiyoruz.

B)  Çevresiyle son derece uyumsuz olan bu sanatçı­nın geniş bir okur kitlesine seslenememesi hiç de şaşırtıcı değil.


C)  Yazar, bu öykülerinde özgün bir söyleyişle okurla­rın ilgisini çekecek konuları ele almış.

D)  Kişilerin iç dünyalarının öne çıktığı bu roman, bel­li bir birikimden yoksun olan okurların kolay kolay anlayamayacağı bir dille kaleme alınmış.

E)  Bu röportaj kitabı, her düzeyde okurun mutlaka bir şeyler öğrenebileceği, çağdaş bilgilerle donatılmış bir yapıttır.

 

12.           En güzel rüyaların bile bir sonu vardır

Bir bahar rüzgârından alarak bir sabah hız

Mevsimlerin ömrünü yaşamıştı aşkımız

Onu şimdi kaybettim, şimdi sonbahardır

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İşaret sıfatı                        B) Ad tamlaması                   C) Bağlaç

D) Bağ-fiil                               E) Belirteç

 

13.    Aşağıdaki dizelerin hangisinde altı çizili ekler bir­birinden farklı görevde kullanılmıştır?

A)            Bir çift güvercin havalansa

                Yanık yanık koksa karanfil

B)            Ben güzel günlerin şairiyim

Saadetten alıyorum ilhamımı

C)            Nerdeyse gün doğacak

Herkes gibi kalkacaknız

D)            Dörtnala haberci ilkyazdan

Aşağıdan inceden beyazdan

E)            O gün gelsin neşemiz tazelensin de gör

Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör

 

14.    İstanbul Boğazı’nda, Türkiye’yi Avrupa’dan ayıran o eş­siz doğa harikasında, el değmemiş, sadece deniz fe­nerlerine ev sahipliği yapan burunlar var. Kireçburnu da bunlardan biridir. Temiz havası ile Osmanlı dönemi­nin en önemli sayfiye yerlerinden olan bölge, bugün de bu özelliklerini korumayı başarmış. Fransız yazar Lamartine burası için, bütün Osmanlı ülkesinin saklı sularıdır, diyor. Ağaçlarla kaplı yamacı, sahildeki geniş ve uzun yürüyüş yolu, sahil lokantalarıyla hafta sonu gezintilerini sevenlerin uğrak yeridir burası.

Bu parçada virgülün aşağıdaki kullanımlarından hangisinin örneği yoktur?

A)  Özneyi kendinden sonra gelen öğelerden ayırmada

B)  Sıralı cümleleri ayırmada

C)  Eş görevli sözlerin arasında

D)  Tırnak içinde verilmeyen alıntılarda

E)  Ara sözlerin başında ve sonunda

 

15.    (I) Karadeniz insanının yaşamının önemli bir parçası­dır mısır. (II) Her evin bahçesinin bir tarafı mısır tarlasıdır. (III) Ve o tarlanın diğerlerinden ayrıcalıklı, belki bi­razcık da kutsal bir tarafı vardır. (IV) Bu tarlalardan top­lanan mısır değirmene götürülüyor ve burada öğütülerek mısır unu haline geliyor. (V) Bu kadar uğraştan sonra mısır unundan yapılan mısır ekmeği, hem sağ­lıklı hem de verilen zahmete değecek lezzette oluyor.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle iki öğeli bir ad cümlesidir.

B)  II. cümlenin yüklemi ek eylemin geniş zamanıyla çekimlenmiştir.

C)  III. cümlede, sıfat tamlamasına yer verilmiştir.

D)  IV cümlede “tarlalardan” sözcüğündeki “-dan” eki tamlayan eki göreviyle kullanılmıştır.

E)  V. cümlede birden fazla eylemsiye yer verilmiştir.

 

16.    TRT Roman Ödülü’nü aldığında Oğuz Atay otuz altı  yaşındaydı.

                              I                                                            II

Sürpriz bir şekilde hayatını kaybeden bu  ünlü sanatçı, ironik yaklaşımı,

     III

zengin biçimsel dene­meleri ve olağan üstü üretkenliğiyle Türk insanını,

                                                             IV

özellikle de Türk aydınını benzersiz bir biçimde yansıttı. Fazlasıyla

 hak ettiği halde yaşarken görmediği ilgiyi  ölümünden sonra gördü.

        V

Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

17.    (I) Birçok sanatçı İstanbul’un güzelliklerinden yararla­narak kendi duygu ve hayal dünyasını yansıtır. (II) Ne­cip Fazıl ise İstanbul’u insanın soluduğu hava ile özdeşleştirir. (III) Ona göre İstanbul’u ihmal ettiğimizde tarihimizi, sanatımızı, müziğimizi de ihmal etmiş olu­ruz. (IV) O, bu düşünceden hareketle İstanbul’u Türki­ye’nin tarih ve kültür mirası kabul eder. (V) İstanbul’u kişileştirerek iç dünyamızın duygularını ve tutkularını dile getirir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi yapısı bakımından ötekilerden farklıdır?

A) I.         B) II.           C) III.           D) IV            E) V. 

 

18.    Okurlar, çoğu zaman genellikle de farkında olmaksızın kendi dünya görüşüne yakın bir edebiyattan yana olur; bu yüzden —.

Bu cümlenin sonuna düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  hiçbir okur, hayat anlayışına uymayan bir yapıta il­gi göstermemiştir

B)  sanatçılar, düşünce zenginliği taşıyan yapıtlar yaz­mayı ihmal etmemelidir

C)  sanatçılar, yapıtlarında okuru yönlendirmemelidir

D)  okurların beklentileri, sanatçılar için hiç önemli de­ğildir

E)  birçok sanatçı, yapıtında toplumsal sorunlara çö­zümler sunar

 

19.    Bugüne dek gerçekleştirilmiş arkeolojik kazı ve araştır­malar ,

                                                                                                         I

Anadolu’nun bilinmeyen geçmişini gün ışığına çıkarıyor. Göbekli Tepe, Kaletepe, Çayönü, Çatalhöyük Troya Geçmişin heyecan verici izlerini

                                                            II


barındıran bu yerlerden kimi çok tanıdıktır, dünyaca ün kazanmıştır ;

                                                                                                               III

kimi ise sessiz sedasız, kendi halindedir . Ama hepsi de uygarlık tarihini

                                                                IV

oluşturan muazzam bir mozaiğin pırıl­tılı taşlan gibidir. Ne dersiniz, hep birlikte keşfedelim mi bu muazzam tarihi !

                                                                     V

Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

 20.    insanlığın adım adım ilerlemesini sağlayan şey yazıdır. Çünkü insanoğlu sözcüklerle düşünmüş ve kendini yazı dediğimiz büyülü şekillerle ifade etmiştir. Böylece düşünceler, yeni ve farklı düşünceleri doğurarak gü­nümüzün güzel sanatlarını ve bilim dallarını ortaya çı­karmıştır. Daha sonraları “aydınlanma” dediğimiz dü­şünsel gelişim süreci de yazıyla yaygınlaşmış, düşün­ce, insanlığın ortak bir değeri olarak kabul edilmiştir. Böylelikle düşünen ve araştıran bireylerin sayısı arta­rak bilim ve sanat dallarının temelleri atılmıştır.

Bu parçada yazıyla ilgili olarak aşağıdakilerin han­gisi vurgulanmaktadır?

A)  Uzun bir geçmişinin olduğu

B)  Okuryazar sayısını artırdığı

C)  Bilim ve sanata kaynaklık ettiği

D)  Farklı düşünceleri ortaya çıkardığı

E)  insanlar arasında iletişimi sağladığı

 

21.    İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı, yaklaşık bin haneli sessiz sedasız

                                           I

küçük bir belde olan Birgi; sadece koruma altındaki  Osmanlı evleriyle

                     II                                                         III                        IV

değil, gündelik yaşam gelenekleriyle de asırlık ağaçlar arasında saklı

                                                                       V

kalmış bir  tarih.

Bu parçada numaralanmış sözlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. sözcük, hem iyelik hem de durum eki almıştır.

B)  II. sözcük, hem niteleme hem de belirtme sıfatı al­mıştır.

C)  III. sözcükte “-ki”, ilgi adılı olarak kullanılmıştır.

D)  IV, söz, belirtisiz bir ad tamlamasıdır.

E)  V. sözcük, isimden isim yapım eki almıştır.

 

22.    Birçoğu buna karşıdır, ben değilim. Şair başka şeyler yapabilir. Yani şairin, şairim diye kendisini her şeyden soyutlamasına karşıyım. Şair özel bir insan değildir. Şair bir vatandaştır, hayatın içindedir, her şeyi yaşar, şiir yazar, başka bir işte de çalışabilir. Ben gazetecilik yaptım senelerce. Bir gazetenin içinde yapılabilecek her işi yaptım. Adliye muhabirliğinden, genel yayın müdürlüğüne, başyazarlığa kadar hepsini yaptım ve kendi arzumla bıraktım gazeteciliği. Bunları yaparken de hiçbir zaman şiirle olan bağımı koparmadım.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)  Şairlerin başka bir meslekle uğraşmasını nasıl kar­şılıyorsunuz?

B)  Şair, toplumsal yaşamı şiirlerinde yansıtmalı mıdır?

C)  Bir şairin, değişik konularda şiir yazması sizce doğ­ru mudur?

D)  Şairlerin, şiirlerinde kendi yaşamlarına yer vermele­ri konusunda ne düşünüyorsunuz?

E)  Şairlerin sadece güncel konularla ilgili şiir yazması doğru mudur?

 

23.    (I) Osmanlı kültürünün ve toplumsal yapının bir kesiti­ni yansıtan gölge oyunu, ülkemize Yavuz Sultan Selim’in 1517’de Mısır’ı almasıyla geldi. (II) Sultan, ülke­ye dönerken 600 Mısırlı sanatçıyı da beraberinde ge­tirmişti. (III) Eskiden beri gölge oyununu duyan Türk sanatçılar, bu sanatçılar sayesinde gölge oyunuyla ilk kez karşılaştılar ve kısa sürede bu oyunu öğrendiler. (IV) 17. yüzyılda gölge oyununa yeni teknikler kazan­dırdılar. (V) Türk şiirini, müziğini, danslarını, mizahını, söz oyunlarını koyarak İstanbul’daki çeşitli uluslardan kişileri ekleyerek çok zengin ve renkli bir gösterime ulaştılar.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi kanıtlanabilirlik açısında ötekilerden farklıdır?

A) I.            B) II.            C)lll.             D) IV.            E) V.

 

24. Bu yazarımız, parıltılı anlatımlarla, herkesçe bilinme­yen sözcüklerle oluşturuyor yapıtlarını. Ancak okurlar yazarın bu anlatımını aşıp yapıtta anlatılanlara odakla­namıyor. Yazar özgün olma iddiasıyla bunu yaptığını söylüyor ancak yazarın yaptığının, okurla arasına duvarlar örmek anlamına geldiğini söylemek hiç de yan­lış olmaz.

Bu parçada “okurla arasına duvarlar örmek” sözüyle sanatçıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Anlatımıyla, okurların yapıtı anlamalarını zorlaştırdığı

B)  Süslü söyleyişlerle özgün bir anlatım oluşturduğu

C)  Her yapıtını farklı anlatım biçimleriyle kurguladığını

D)  Duru bir anlatımla okurların dil evrenini geliştirdiği

E)  Yapıtlarının anlatımının okurlarca çok beğenildiği

  

25.    (I) Roman, bir tiyatro adamının, çileli sanat hayatını ve bu çileler ortasında geçirdiği bir gönül fırtınasını dile getiriyor. (II) Kahramanların toplumsal yaşama ayak uyduramayışını işleyen roman, bize, dünyamızı dost­lukları ve düşmanlıkları ile anlatıyor. (III) Yazarın önce­leri ağır aksak ilerleyen ve yer yer özentili hatta zorla­maya kaçan dili, bu fırtınalı hayatı anlatırken akıcılık kazanıyor. (IV) Kahramanlar canlı birer tip olarak karşı­mıza çıkıyor. (V) Öyle ki, romandaki her kahramanın yaşamda bir karşılığını görebiliyoruz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yazarın üslubuna yönelik bir değerlendirme yapıl­mıştır?

A) I.           B) II.           C) III.            D) IV.             E) V. 

 

26.    Yeni yetişen genç şairlerimizin birbirlerini izlediklerini, yazdıklarının çoğunun hep birbirine benzediğini görü­yoruz. Biri, bir yol tutup kendini gösterdi mi arkasına takılan takılana… Bu, dünyanın her yerinde böyle oldu­ğundan, bizde de böyle olması garip karşılanmamalı. Ancak eleştirmenlerimizin bu durumu doğal karşılamalarına yönelik aynı şeyi söyleyemeyiz. Günümüzde eleştirmenlerimizin bu şekildeki tutumu, şiirimizin ge­lişmesini engellemektedir ne yazık ki.

Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden ya­kınmaktadır?

A)Genç şairlerin toplumun kültürel dokusunu yansı­tan şiirler ortaya koyamamalarından

B)Genç şairlerin kendilerinden önceki birikimi değer­lendirmemelerinden

C)Eleştirmenlerin, genç şairlerin birbirlerini taklit edi­şine duyarsız kalmalarından

D)Şiir eleştirisinin ülkemizde yeterince ilgi görmeme­sinden

E) Genç şairlerin, eleştirmenlerin uyarılarını dikkate almamalarından

 


27.   (I) Ankara’ya doğru gitmekte olan buharlı tren, homur­danarak ilerliyor ve koyu, isli dumanlarını içinden geç­tiği uçsuz bucaksız bozkıra dağıtıyordu. (II) Üzgün bir şeklide duran sonbaharın acımasız kışı haber veren günlerinden biriydi. (III) Küme küme, siyah bulutlar; yükünü boşaltacak uygun bir yer arıyormuş gibi, sağa sola koşup duruyordu. (IV) Güneş unutulmuş, bozkırı adeta bir mehtap manzarası kaplamıştı. (V) Gözün gö­rebildiği, canlının gezebildiği her yerde; keskin, delice bir poyraz vardı.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I.de, varlıklar niteleyici özellikleriyle verilmiştir.

B)  ll.de, insan dışındaki varlıklara insanlara ait özellik­ler aktarılmıştır.

C)  lll.de, bir yineleme yer almaktadır.

D)  IV.de, farklı duyulardan yararlanılmıştır.

E)  V.de, mecazlı bir söyleyiş söz konusudur.

 

28.    Yazar, diğer öykülerinde olduğu gibi bu öyküde de tip çizmede oldukça başarılı. Kahramanlarını adeta ara­mızdan çekip almış. Öyküdeki kişiler sağımızda, solu­muzda gördüğümüz bildik insanlar. — Çünkü onları isimleriyle, işleriyle, yaşadıkları çevreyle ete kemiğe büründürüp olduğu gibi öykülere aktarıyor.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)  Fakat yazar, bu sıradan insanları, onlara üstün özellikler yükleyerek anlatıyor.

B)  Böylece yazar, her öyküsünde yeni tiplerle çıkıyor karşımıza.

C)  Ama bunların hepsi de yazarın kurmacasal dünya­sının ürünleridir.

D)  Ne var ki anlatımın yapaylığı bu gerçekliği gölgeli­yor.

E)  Belli ki yazar, kahramanlarını oluştururken çok iyi gözlem yapmış. 

  

29.    Bu eleştirmene göre sanat eseri, oluşturuluş bakımın­dan bireysel de olsa sanatın kendi oluşumu bakımın­dan toplumsaldır. Başka bir deyişle, doğduğu toplu­mun yapısı, yasa ve koşulları, sanatçının ister istemez sosyal olayları anlatmasını gerektirir. Bir yapıt toplu­mun üstünde, soyut ve bağımsız bir varlık değildir. Bu açıdan —

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre  aşa­ğıdakilerden hangisi getirilebilir?

A)  hiçbir yapıt gerçek anlamda bilimsel bir temele oturtulamaz.

B)  yazarlar sadece kendilerini anlattıklarında bile as­lında toplumdan kopmamışlardır.

C)  gerçek bir sanatçının içinde yaşadığı topluma yön vermesi gerekir.

D)  okurların tepkisini önemsemeyen bir yazarın yapıt oluşturması olanaksızdır.

E)  bir sanatçının toplumu oluşturan bireylerin ortak beklentilerini dikkate alması gerekir.

 

30. (I) Ta çocukluğumdan bu yana, kendimi bildim bileli, daha okuryazar değilken bile şiirler dinledim. (II) Son­ra folklor çalışmaları yaptım, denemeler, röportajlar yazdım. (III) Çalışmalarımda halkın dilinden ve kültü­ründen ayrılmadım, yapıtlarımın çatısını daima günlük konuşma diliyle kurdum. (IV) Halkın mutluluğu benim için her şeyden daha önemlidir. (V) Ben, etle kemik na­sıl biri birinden ayrılmazsa sanatımın halktan ayrılma­masını isterim.

Bir sanatçının kendisinden söz ettiği bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, küçük yaşlardan itibaren edebiyatla uğraştığından söz ediyor.

B)  II. cümlede, yaptığı yazınsal çalışmalardan bahse­diyor.

C)  III. cümlede, yapıtlarının anlatım özellikleri üzerinde duruyor.

D)  IV. cümlede, toplumu anlatmayı görev saydığından söz ediyor.

E)  V. cümlede, sanat anlayışıyla ilgili bir somutlama yapıyor.

 

31.    Şairlerle yazarlar ürünlerinin sağlıklarında tez elden ta­nıtılıp değerlendirilmesini beklerler. Bu, onların doğal hakkı ve özlemidir. Kuşkusuz, hem onlara, hem de kendi işine saygı duyan her eleştirmen de böyle düşü­nür, daha doğrusu, düşünmelidir. Gel gelelim —- Baş­ta yayın bolluğu ve zaman darlığı olmak gibi çeşitli en­geller eleştirmenlerin, işlerini yapmalarını geciktirir. Do­layısıyla eleştirmen dört gözle beklendiği yere çoğun­lukla az ya da geç varır. Bu yüzden, yaşarken eleştir­meye fırsat bulamadığı bir şairi ve yazarı ölünce değer­lendirmek zorunda kalır eleştirmen.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdaki sözlerin hangisi getirilmelidir?

A)  atı alan Üsküdar’ı geçmiştir.

B)  araya soğukluk girmiştir.

C)  evdeki hesap çarşıya uymaz.

D)  kazdığımız kuyuya kendimiz düşeriz.

E) araba devrildikten sonra yol gösteren çok olur.

32.    Sanatçı, hem kendi tarihimizden hem de dünya tarihin­den seçtiği öyküleriyle çocuklara, mutlu bir dünya oluş­turmanın gerekliliğini gösteriyor. Kitaptaki öykülerin ki­misi masallara dayanıyor, kimisi tarih kitaplarında da var. Yazar çocukların, hem kendi ülkemizi, hem de dün­yayı tanıması gerektiğini ve sevgi dünyasının ancak böyle kurulacağını, kötülüğün ve haksızlığın bilgiyle yok edileceğini belirtmek amacıyla bu öyküleri bir ara­ya getirdiğini söylüyor. Sıcak ve samimi bir dille kaleme alınmış bu kitapta kendi tarihimizden ve dünya tarihin­den seçilmiş, ünlü kişilerin öykülerini bulacaksınız. Öy­külerin birçoğu gerçekten yaşanmış. Kimileri de ağız­dan ağıza söylenerek günümüze ulaşmış.

Bu parçada sözü edilen öykülerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılmaz?

A)  Toplumun her kesiminden okura seslendiği

B)  Belli bir amaç doğrultusunda seçildikleri

C)  İçten bir anlatımı olduğu

D)  Tanınmış kişilerin öykülerinin yer aldığı

E)  Fantastik ve gerçekçi öğelerin bir arada bulunduğu

 

33.    Okumak da yazmak gibi hayatın yetersizliklerine bir karşı koyma eylemidir. Hayatımızda eksik gördüğümüz her şeyi roman ve öykülerde ararız. Yaşadığımız haya­tın daha iyi olması gerektiğini düşünürüz ve bu yönde bazı eksik yönlerimiz varsa onları okuyarak gidermeye çalışırız. Okuduğumuz kitaplar sayesinde toplumsal ya­şamda karşılaşacağımız problemlere hazırlıklı olmaya çalışırız, uzlaşmacı yönü gelişmemiş bireyler olmaktan kurtuluruz. Düşünsel yönden ilerlemenin itici gücü olan eleştirel anlayışımızı geliştiririz.

Bu parçada kitap okumayla ilgili olarak asıl anlatıl­mak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Kitap okuma alışkanlığı, kolay kazanılan bir beceri olarak görülmemelidir.

B)  Okurlar, kendi hayat görüşüne yakın bulduğu ki­tapları daha fazla okumaktadır.


C)  Herkesin, kendi seviyesine göre yazılan yapıtları okumaya dikkat etmesi gerekmektedir.

D)  Kitap okumak, hayata geniş bir bakış açısıyla bak­mamızı ve yaşam tecrübesi kazanmamızı sağlar.

E)  Okuma eylemi, bir ömür boyu bir rehber eşliğinde sürdürülmesi gereken bir eylemdir.

 

34.    Sanatçı yıllarca şiir yazdı, çok gayret sarf etmesine kar­şın şiir yazmaya ilk başladığı dönemdeki biçimleri bu­gün de kullanmaya devam ettiğini, o dönemdeki sıra­dan imgeleri bugün de kullandığını görüyorum. Onca yıla karşın şiirde hiçbir ilerleme kaydedemeyen sanat­çı, şiir yazmanın kendisi için bir çıkmaz sokakta dolaşmak olduğunu görmeli artık.

Bu parçada attı çizili sözle, sözü edilen şairle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Şiir konusunda yenilikler yapması gerektiği

B)  Sıradan söyleyişleri kullanmaya devam ettiği için hiçbir ilerleme gösteremeyeceği

C)  Konuyu anlatımdan daha çok önemsediği

D)  Okurların beklentilerini karşılamadan kalıcılığı ya­kalayamayacağı

E)  Şiir yazmaya başladığı dönemlerdeki başarıyı ko­ruyamadığını

 

35.    Bu eleştirmenimiz, sert bir tartışma üslubunun hüküm sürdüğü, herkesin birbirinin en ufak açığını bulmaya çalıştığı bir edebiyat ortamında kendi hata ve eksikle­rini ortaya dökme cesaretini gösterebilen nadir insan­lardandı. Öte yandan beğendiği eserler için de beğen­medikleri için de aynı üslubu benimsemiştir. Kısacası o, düşüncelerini ödün vermeden ve insanları kırıp dökmeden açıklayan bir eleştirmendir.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi sözü edi­len eleştirmenin özelliklerinden biridir?

A)  Kendi düşüncelerini tek doğru olarak görme

B)  Okuru yönlendirmeyi amaçlama

C)  Okurların beklentilerini dikkate almama

D)  Eleştirilerini beğenileri doğrultusunda yapma

E) Öz eleştiri yapabilme

 

36.    Günümüz Türk hikâyeciliğinin özgün isimleri arasında yer alan sanatçı, yapıtlarında betimleyici bir üslupla ve ayrıntılara yer vererek canlı bir anlatım kullanır. İlk dö­nem yapıtlarında küçük esnafların, büyük kent yaşamı içindeki durumlarını ve çelişkilerini tüm canlılığıyla ol­duğu gibi yansıtırken; sonraki eserlerinde bireylerin ruhsal durumunu çevresiyle olan ilişkileriyle birlikte aktardığı görülür, ikinci Yeni’nin şiirdeki tutumunu hi­kâyeye uygulamaya çalışan sanatçı, uzun cümleli an­latıma dayanan ve bireyin psikolojik açmazlarını ince­leyen eserler vermiştir. Sanatçının hikâyelerinin yanı sıra çocuklar için yazdığı kitaplar da bulunmaktadır.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Yapıtlarında konu açısından değişimlerin olduğuna

B)  Gerçekçi bir anlatıma sahip olduğuna

C)  Farklı yaş gruplarındaki okurlara seslendiğine

D)  Sanatçının günümüz edebiyatındaki yerine

E)  Öykülerinde kendi yaşamına ait ayrıntılara yer ver­diğine

 

37.    Bir sanat yapıtı, yaşam ve dünya hakkında o güne ka­dar alışık olduğum bakış açısının dışında bir bakış açı­sı bende uyandırıyorsa işte o zaman heyecanlanıyo­rum. Dolayısıyla romanlarımda da öykülerimde de ye­ni arayışlar içinde olmak her zaman ön planda oluyor benim için. Son yapıtımda da en araştırıcı, beni en çok heyecanlandıran öykülerimi bir araya getirdim. Hem biçimsel arayışlar var hem de pek değinilmemiş konu­ların yazı yoluyla araştırılması.

Kendisinden böyle söz eden bir yazarla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenebilir?

A)  Herkesin kolay anlayabileceği yapıtlar yazdığı

B)  Anlattıklarının odağına kendi yaşamını yerleştirdiği

C)  Toplumsal konularda yazmayı tercih ettiği

D)  Başka yapıtların anlatımından etkilenerek yapıt oluş­turduğu

E)  Her yapıtını farklı bir bakış açısıyla oluşturmaya ça­lıştığı

 

38.    Bana göre dünyada Mevlana, Yunus Emre, Homeros, gibi çok az gerçek şair vardır. Onların dışında herkes şiire benzer şeyler yazıyor, isteyen kendisine şair diye­bilir, ben demem, çünkü — bu açıdan okurlarım beni bu büyük sanatçılar gibi görüp bana değer verirse bu okurlarımın takdiri olur.

Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden han­gisi getirilirse sözü edilen sanatçının alçak gönüllü olduğu anlaşılır?

A)yaptığım biçimsel denemelerin yazın dünyasında çok da beğenilmediğini gördüm.

B)  eleştirmenler benim yetkin bir sanatçı olmadığımı düşünüyor.

C)  bu zorlu sanat uğraşında kendimi gerçek bir şair gibi görmedim hiçbir zaman.

D)  gerçek bir şairin okuru derinden etkilemesi şart de­ğildir.

E)  ben daha çok başka türlerde kendimi kanıtlamış bir yazarım. 

 

39.    Aşağıdaki cümlelerden hangisi ayraç içindeki sö­zün anlamını içermez?

A)  Yaşamımızda her zaman birileri bize kılavuzluk et­sin bize her konuda yardımcı olsun isteriz. (yönlen­dirmek)

B)  O, olur olmaz her lafa karışmaz, toplantılarda ağır­başlı davranırdı.(ciddi olmak)

C)  Okurlarına karşı sorumluluk hisseden, özü sözü bir olan değerli bir sanatçıdır o. (tutarlı olmak)

D)  Ustanın, iş konusunda söylediklerini umursamamış, yine bildiğini yapmıştı. (aldırış etmemek)

E)  Bu eleştirmen yargılarında olabildiğince nesnel ve bilimsel bir yaklaşım sergiliyor. (bilgiçlik taslamak)

 

40.    Okulda başarılı olman ve kendini  kanıtlaman  için  ailene

                           I                                                II              III      IV

verdiğin sözleri yapman gerekiyor.

                                V

Bu cümledeki anlatım bozukluğu numaralanmış sözcüklerin hangisinden kaynaklanmaktadır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.  

 

CEVAPLAR

1

C

9

E

17

D

25

C

33

D

2

A

10

C

18

A

26

C

34

B

3

D

11

B

19

E

27

D

35

E

4

E

12

A

20

C

28

E

36

E

5

B

13

B

21

C

29

B

37

E

6

C

14

B

22

A

30

D

38

C

7

B

15

D

23

E

31

C

39

E

8

D

16

D

24

A

32

A

40

E

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 31 https://dersimizedebiyat.org/ygs-deneme-sinavi-31.html Mon, 13 Jan 2014 18:40:27 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=9763
TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 31

1. Üne değil de yazmaya tutkun M. Duras, “Kitap yazan birinin çevresindeki insanlarla arasına her zaman bir mesafe koyması gerekir.” diyor, işte bunu içinde yaşa­mak zorunda kaldığımız edebiyat dünyamıza anlat­maktan daha zoru yok. Çünkü bugünün yazarı, yaşadığı dönemi yenilikçi gücüyle taçlandırmak yerine, o dönemin kendisi için var olduğunu düşünecek kadar yanılsamalar içinde. Ne yazık ki ışıklı bir yoldan gittiği­ni zannederken küllerinin üstünde yürüdüğünü de kim­se söylemiyor ona.

Bu parçada “ışıklı bir yol üstünde değil, külleri üstünde yürümek” sözüyle, ele alınan yazarlarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Sanat güçlerini artırmada geçmiş birikimlerden ya­rarlanmadıkları

B)  Bencilce davranarak kendi sonlarını hazırladıkları

C)  Başarıyı, kendi bildikleri yolda ilerleyerek elde etmek istedikleri

D)  Bilgi veren anlatımların, okurların ilgisini çekmeye­ceğinin bilincinde olmadıkları

E)  Süslü bir söyleyişle duygusal konulara yer verdik­leri

 

2.      Kültür ve Turizm Bakanlığının  yüzde 15’ini geri kalanını ise

                             I                                           II

TÜBA’nın ve diğer kuruluşların üstlendiği proje kapsamında

      III

İstanbul’un kültür ve sanat ekonomisinin hacimini ve yurt dışı

                                                                         IV                  V

bağlantılarını ortaya koymak için dijital bir envanter hazırlanmış.

Bu cümledeki numaralanmış sözlerden hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) I.            B) II.             C) III.            D) IV.            E) V

 

3. Sanatçı, öykü serüveni boyunca kendi soluğunu yan­sıtan bir dil evreni kurmaya çalışmış, Türkçeyi kullan­maktaki özeniyle dikkat çekmiştir. Peşinde olduğu şey, yenilikçi öykü dilidir. O, dilin; düşüncenin, duygu­nun bir simgesi olarak işlevsel kullanımını örneklemiş, öykülerini titiz bir dil işçiliğine yaslamıştır. Dile sadece duygu aktarma değil, duygusal bir yoğunluk oluştur­ma aracı olarak da bakan sanatçı, dar gramer kalıpla­rını aşarak müzikal bir dil oluşturmuştur.

Bu parçada altı çizili sözlerle anlatılmak istenen sı­rasıyla aşağıdakilerden hangisidir?

A) Özgün bir anlatım benimsemek – kurallara takılma­dan sözcüklerin ahengine yaslanmak

B)Ulusal bir dil anlayışına sahip olmak – dili kusursuz kullanmak.

C)Sözcüklerin çağrışım gücünden yararlanmak – söz­cükleri dilin yasaları doğrultusunda kullanmak

D)Söz sanatlarını kullanarak dili zenginleştirmek -dilin kurallarına dikkat etmemek

E) Sözcüklere yeni anlamlar yüklemek – dilin yapısını bozmak

 

4. Eski  arkadaşlarıyla  paylaştığı  bazen  neşeli  bazen hüzünlü o

      I                                     II             III                                 IV

günleri asla hiçbir zaman unutmayacağını  söyledi.

              V

Bu cümledeki numaralanmış sözcüklerden hangisi gereksizdir?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

5. Yazar tarih araştırmalarıyla tanınan önemli bir isim. Ya­pıtı da, son zamanlardaki piyasa işi ‘popüler’ tarih ki­taplarından farklı, usta işi bir gerçek tarih. Sadece bu eser bile onun bu konudaki yetkinliğini ve bakış açısı­nın isabet derecesini göstermeye yeter. Yapıtın giriş bölümünde, “Konunun Önemi ve Kaynakların Değer­lendirilmesi” başlığı altında sanatçı, ancak meslekten tarihçilerin anlayacağı düzeyde bir anlatım kullanıyor ama genel okuyucunun da pekala hissedebileceği ka­litede bir iş yapıyor, incelediği dönemin yerli ve yaban­cı belgelerde izini sürüyor ve tarihin hiç de spekülas­yon kaldıracak bir iş olmadığını gösteriyor. Roman ta­dında ama kesinlikle bir romandan çok öte bir şey. Ol­dukça gerçek bir hikaye anlatıyor sanatçı. İnandırmak veya şaşırtmak derdi yok. Çünkü hiçbir öykü gerçek tarih kadar şaşırtıcı olamaz.

Bu parçada sözü edilen tarihçi ve yapıtıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Yapıtının sıradan tarih kitaplarından üstün yönleri olduğuna

B)  Akademik bir dil kullandığına

C)  Belgelere dayalı, gerçekçi bir bakış açısı olduğuna

D)  Yapıtı yazınsal bir tatla kaleme aldığına

E)  Okurun dikkatini canlı tuttuğuna

6. Aşağıdaki cümlelerden hangisi, ayraç içinde veri­lenlerle uyuşmamaktadır?

A)  Genç şair, halkın kültürel yaşamını, tüm çeşitliliğiyle şiirlerine yansıtmak için çabalıyor (folklorik öğe­lere ağırlık verme).

B)  Onun her şiiri aynı biçim kalıbını taşımıyor (anlatımsal çeşitlilik).

C)  Yeni yazdığı şiirleri, okuru her dizenin üzerinde dur­maya ve düşünmeye zorluyor (anlatımda derinlik).

D)  Sanatçı önceki kitaplarından başlayarak bu kitap­larına kadar söyleyiş ustalığına ulaşıyor (kalıcılığı yakalama).

E)  Yalnız çocuklar için değil, büyüklerin de tat alacağı şiirler yazıyor (her yaştan okura seslenme).

 

7.      Bu roman, “Nasıl satarım?” yanlışına saplanmış bu­günkü edebiyat ortamında “has edebiyat” soluğudur.

Bu cümlede eleştirmenin, sözünü ettiği romanla il­gili olarak anlatmak istediği aşağıdakilerden han­gisidir?

A)  Yazınsal niteliklerin göz ardı edildiği bir ortamda ta­şıdığı estetik değerle öne çıktığı

B)  Çok satılan romanların yazınsal niteliklerine sahip olmadığı

C)  Belli bir ileti taşıdığından günün birinde gerçek oku­yucusunu bulacağı

D)  Değerli yapıtların fark edilemeyeceği bir ortamda çok okunacak bir yapıt özelliğine sahip olduğu

E)  Canlılığını kaybeden bir edebiyatta yok sayılacağı

 

8. (I) Edebiyatımızda neyin şiir olduğu, neyin şiir olmadığı hep tartışılagelmiştir. (I) Son zamanlarda, şiirin kapsamı dikkat çekici bir şekilde genişlemiştir. (III) Bugün sadece uyaklı ve manzum seze şiir denilmediği gibi, eğer güzel değilse manzum ve uyaklı olsa bile o söz şiir sayılmıyor. (IV) Öyle ki güzel duyguların ifade edildiği yazı türü düz­yazı olsa da ona şiirsel demekte kimse tereddüt göster­miyor. (V) Gerçekte de şiir ve düzyazı, insan ruhundan coşkuyla ortaya çakan dil çiçeğinin tek başına eksik gö­rünen iki demetidir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde sanatlı bir söyleyiş söz konusudur?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

9. Bugün insanın duygu dünyasını çölleştiren kara yeller ne denli güçlü eserse essin, gerçek dünyanın dönüş­türülmesiyle oluşturulan kurmacasal ürünlerde aşk, sevgi, dostluk varlığını koruyacaktır. Bunların soluğuyla beslenen şiirler, öyküler, romanlar yazılacaktır. Yazı­lıyor da. Çünkü ozanlar, yazarlar, duygu ve duyarlık iş­çileridir; insan yüreğinin gezginleridir onlar. —- . Öyley­se yineleyeyim, aşk, sevgi, dostluk, yaşadığımız ger­çeklerin ortamında anlamlarını ne denli yitirirse yitirsin yazınsal yapıtlarda yaşarlıklarını korur, sürdürürler.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Yaşanılan gerçeklerle çelişse de yapıtlarıyla yüreklerdeki duygusal, düşsel aşınmayı önlemeye çalı­şırlar

B)Çabuk unutulacaklarını bildikleri için sıradanlıktan kurtarmaya çalışırlar anlatımlarını

C) Yazınsal türü ne olursa olsun her seferinde yeni ko­nular arayıp yeni sürgünlerin peşine düşerler

D)Kurmaca yapıtların okurun duygularından çok dü­şünce dünyasına uygun olması için ellerinden ge­leni yaparlar

E)  Özgün bakış açılarının onlara yeni okurlar kazandı­racağını bilirler

 

10. (I) Her edebiyat yapıtı, yaşam karşısında insanın de­neyimlerini sunar. (II) Yazarının, yaşama verdiği anlamı dillendirir. (III) İnsan yaşantısının anlamlandırdığı, bir anlam dağarcığı taşır içinde. (IV) Bu açıdan gerçekte tek boyutlu olan bir yaşantı, edebi yapıtta bambaşka boyutlarla karşımıza çıkar. (V) Bu şekilde bizi tesirine alan yapıtlardaki etkileyiciliğin nedeni, yazarın yaşan­tıyı işleyerek ona kendince kattığı estetikte aranmalıdır.


Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden sonra “Örneğin, yaşamda sıkça karşılaştığımızdan bize sıradan gelen ölüm kavramı, Anna Karanina’nın ya da Madam Bovary’nin ölümünde bizde başka duygular uyandırır ve bu yapıtları defalarca bize okutur.” cümlesi getirilebilir?

A) I.             B) II.           C) III.             D) IV.            E) V.

11. (I) Çizgi filmler, çocukları hem eğlendirir, hem de hayal dünyalarını geliştirir. (II) Ayrıca onların dünyalarında eğ­lendirici rolü kadar öğretme rolünü de üstlenmektedir. (III) Ancak bu yönüyle belli tedbirler alınmadığı taktirde çocuklarda istenilmeyen sonuçlar doğurabilir. (IV) Araş­tırmalara göre şiddet içerikli çizgi film izleyen çocukla­rın, yaşıtlarına göre daha fazla kavga ettikleri, daha ger­gin ve agresif oldukları gözlemlenmiştir. (V) Bu olumsuz etkileri azaltmak için ebeveynler çocuklarının izledikleri çizgi filmleri belli aralıklarla onlarla izleyebilir ve içerikle­ri hakkında birkaç cümlelik de olsa yorumlar yapıp on­larla tartışabilirler.

Çizgi filmlerden söz eden bu parçada numaralan­mış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, tanımlama yapılmıştır.

B)  II. cümlede, işlevlerinden söz edilmiştir.

C)  III. cümlede, olasılık bildiren bir yargı, koşulla ifade edilmiştir.

D)  IV cümlede, nesnel verilere dayandırılarak olum­suz yönlerinden söz edilmiştir.

E)  V. cümlede, tavsiyelerde bulunuluyor.

 

12. Tarihin çok eski dönemlerinde ortaya çıkan halk ezgi­leri, zaman içinde toplumların yaşayış biçimlerine, ha­yat tarzlarına, düşünce dünyalarına ve kültürel özellik­lerine göre şekillenerek içinde doğdukları toplulukla­rın çok etkili tarihi belgeleri olarak yaşamıştır. Halk ez­gileri hem ezgi yapısıyla hem de söz dağarcığıyla top­lumun belirgin vasıflarını taşır. Bu sebepledir ki bir mil­letin türkülerini yapanlar kanunlarını yapanlardan da­ha kalıcıdır. Çünkü —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  sanat, tarihin bütün dönemlerinde topluma ayna tut­muştur

B)  kanunlar toplumsal durumlara göre değişir ancak türküler varlığını devam ettirir

C)  türküler her toplumun yaşadığı acıları dile getirir

D)  melodiler insanları etkisi altına alıp onlara farklı duy­gular yaşatır

E)  tarih bütün yönleriyle bize bir belgesel hikâye anlatır

 

13. Üzerinde yaşadığımız topraklar nasıl farklı uygarlık­ların beşiği olmuşsa, nasıl biraz da moda deyimle çok renkli bir mozaik görünümü sunuyorsa, şiirimiz de farklı kültürel kaynaklardan beslenerek bir görüntü oluşturur. Bunu kuşkusuz bir zenginlik olarak görüyor ve sahip çıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Şiirimizi etkileyen şiir akımlarını ya da dönemlerini bilmeden şiirimizi tam olarak anlamak mümkün değildir. Bizim şiirimizin gücü işte bu farklı kaynakları kendine özgü bir yapıya büründürmesinden ileri gelmekte.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine verilmiş bir yanıt olabilir?

A)  Şiirimizin evrenselliği taşıdığı farklı kültürel özellik­lerden mi kaynaklanıyor?

B)  Şiirimizin farklı kültürlerden beslenmesini bir zen­ginlik olarak görüyor musunuz?

C)  Şiirimizin gerçek yaşantıların bir ürünü olduğunu düşünüyor musunuz?

D)  Şiirimizin köklerinin çok derinlerde olduğu görüşü­nü nasıl değerlendirirsiniz?

E)  Farklı yazın akımlarının şiirimizi biçemsel olarak et­kilediğini düşünüyor musunuz?

 

14. Uçurumdan uçuruma düşen, köpüklü suların oluştur­duğu 30’a yakın şelalesiyle kayıp bir vadi… Ihlamur, gürgen ve meşelerin göğü hapsettiği bir ormanda, sa­raran yaprakların suyla muhteşem sonbahar düeti… İki yıl önce keşfedilen sarp vadide uğuldayan şelalele­ri, muhteşem doğası ve el değmemiş yaylalarıyla göz kamaştıran Erfelek. Samı Şelaleleri’nin gürültüyle aktı­ğı vadideki eski su değirmeni, görmeye gidenlere şiir­sel görüntüler sunuyor. Bu değirmen 1.5 kilometreyi aşan şelale tırmanışı için başlangıç noktası özelliği de gösteriyor. Şelalelerden tırmanınca ömrünüzde ilk kez göreceğiniz eşsiz bir manzara sizi selamlıyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Kişileştirmeden yararlanılmıştır.

B)  Yansıma sözcük kullanılmıştır.

C)  Kimi sözler gerçek anlamının dışında kullanılmıştır.

D)  Varlıklar niteleyici özellikleriyle verilmiştir.

E)  Nesnel bir anlatım ağır basmaktadır.

  

15. Şiirinin bir coğrafyası vardır. Dün’ü ve yarın’ı bağrında bütünleştiren, tek kılan; her şeyi kuşatan zamansız bir coğrafya. Hissedersiniz, dışa dönüktür, hep dışarıdan bir yerlerden eser şiirinin rüzgârı. Ege kokar, zeytin ko­kar, defne yaprağı ve kekik kokar onun şiirleri. “Yaşadı­ğı yere benzer.” Okurken hep bir su tadı dilinizdedir. Açıktır, dupduru bir aynaya bakar gibi bakarsınız onun imgelerine. Hep hayata ve insana dönüktür yüzü. Kendiliğindenliği yüksek ve yapaylıktan tümüyle uzak.

Bu parçadaki şair ve şiirinin belirtilen özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Kapsayıcı olma

B)  Yaşadığı coğrafyadan etkilenme

C)  Gerçekçi yönleri olma

D)  Doğal bir niteliğe sahip olma

E)  Kişisellikten uzak olma

 

16. “Uzmanlık alanımız dışındaki bir konuda eleştiriler yapmamız, bize hiçbir fayda sağlamayacağı gibi uz­manlık alanımızda sahip olduğumuz itibarın da zede­lenmesine neden olur.” diyen bir sanatçı aşağıdakilerden hangisini söylerse kendi tutum ve düşünce­siyle çelişmiş olur?

A)Eleştiride belli sınırlar içerisinde hareket etmek ya­rarlı olur.

B)Gerçek bir eleştirmen her konuda eleştirilerini öz­gürce dile getirmelidir

C)Eleştirmen çağdaş eleştiri kuramlarının ilkelerini benimsemelidir.

D)Bir konuda söz sahibi olmak saygı kazanmak iste­yen bir kişinin kendi alanıyla ilgili düşüncelerini bel­li bir temele oturtması gerekmektedir.

E)Sanatta her konuda uzman olduğunu iddia eden­ler aslında hiçbir konuda gerçek anlamda uzman olamaz.

 

 

 

17.   Aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı özne ya da yüklem değildir?


A)  Dün gittiğin sinemayı beğendin mi?

B)  Bu kitaplardan hangisini okuyalım?

C)  Terziye verdiği kumaş hangi renkmiş?

D)  Verilen ödevlerden kaçı yapılmadı?

E)  Yeni aldığın kitabın eksik sayfası mı vardı?

 

18. Kimi sıfat takımlarında adla sıfatın yeri değiştirilip ada bir iyelik eki (-i, -si) eklenerek bir sıfat grubu (bileşik sı­fat) oluşturulur.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu yolla yapılmış bir sıfat grubu vardır?

A)  Bahçeden girince sarı boyalı, iki katlı bir evle karşı­laştık.

B)  Mahallesinde çok sevilen, kalbi temiz bir ihtiyardı.

C)  Her halinden zeki ve kültürlü biri olduğu belli olu­yordu.

D)  Bu mevsimin nemli havası onun nefes almasını güç­leştiriyordu.

E)  Tartışma bildik konular etrafında sürüp gidiyordu.

 

19.           Gönlü kırık

Tutsak bir dönemin

Hayaliyim

Gün görmüşleri selamlarım hep

Ben zamanın karanlık

Bir noktası bile değilim

Yalanım yok

Bir düştür hikayesi benliğimin

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Sıfat tamlaması

B)  İsim tamlaması

C)  Haber kipinde çekimlenmiş eylem

D)  Belgisiz adıl

E)  Ek fiil

 

 

 

20.           Gelin gülle başlayalım atalara uyarak

                                         I

Baharı koklayarak girelim kelimeler ülkesine

                                    II

Bir anda yükselen bir bülbül sesi

                                     III

Erken erken karlar ortasında

                                                     IV

Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta

                                         V

Bana geri getirir eski günleri

 

Bu dizelerdeki numaralanmış sözcüklerden hangi­si yapısı bakımından ötekilerden farklıdır?

A) I.            B) II.           C) III.              D) IV.            E) V

 

 

21. (I) Sanat, biçim ve içerik birlikteliğiyle var olur. (II) Bi­çimsel öğelerle içeriksel öğelerin yoğrulması sanat yapıtının oluşmasını sağlar. (III) İki farklı sanat dalı, edebiyat ve sinemanın birlikteliği benzer bazı içeriksel ve biçimsel özellikler taşır. (IV) Anlatım dillerinin ben­zer özellikleri aracılığıyla bu türler etkileşim içerisinde­dir. (V) Her iki sanat dalı da farklı yaklaşımlarla da ol­sa bir öykü anlatmaktadırlar.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili ola­rak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlenin yüklemi, bir birleşik eylemdir.

B)  II. cümle, özne, nesne ve yüklemden oluşmuştur.

C)  III. cümlede bağlama grupları kullanılmıştır.

D)  IV. cümlede, bütün sözcükler yapım eki almıştır.

E)  V. cümlede, ilgeç ve bağlaç kullanılmıştır.

 

22. O, Türk insanının kimlik ve hürriyet arayışını gözler önüne sererek devirlere göre yaşadığı sancıları ortaya koyan yazarlarımızdandır. Onun diğer edebi türlerden romana geçmiş olması romancılığını olumlu yönde et­kilemiştir. Romanlarındaki olay, şahıslar dünyası, ba­kış açışı, zaman, mekân ve dil-üslup bölümlerinde bu­nun izleri açıkça görülmektedir. Edebiyata şiirle başla­mış olması ve bir tarafının da her zaman şair kalması, romanlarda duygulu anları samimi, sıcak bir üslupla anlatma gibi bir sonucu doğurmuştur. Tiyatro ve se­naryo yazmış olması ise karşılıklı konuşmaların daha gerçekçi olmasını, hikâyeciliği ise romanlarında başa­rılı bir kompozisyona ulaşmasını sağlamıştır.

Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada sözü edilen sanatçının bir özelliği değildir?

A)  Yaşadığı kültürün sesi olma

B)  Farklı türleri deneme

C)  Bir türe özgü nitelikleri başka bir türe uygulama

D)  içten bir söyleyişi benimseme

E)  Kolaylıkla anlaşılabilirle

 

23.   Edebi yapıtların yazıldığı dil dışında başka bir dile birebir

                                                                                                      I

aktarılacağına inanmıyorum. Kendi çevirimi de yeterli                                                    

                                                                    II

görmüyorum. Bazı hazır programlarla başka bir dilden aktarmak,

                                                    III

metin anlatılmak isteneni eksik veri­yor. Çünkü bir metni bir dilden başka dile aktarmak bambaşka bir aktivite. Çalışmaların belli bir

                                                                    IV

düzeye gelebilmesi buna bağlıdır.

                    V

Bu parçadaki numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

 

 

 

 

 

24. Bu kitap, insandan uzaklaşıp kendini kendine hapse­denlerin yitik bir dilde dokunaklı öyküsünü içeriyor. İlk romanıyla okurun karşısına çıkan sanatçıda takdir edilesi bir dil işçiliği var. Anlatımı içli ve hüzünlü. Yazar anlattıklarını somutlaştırabilmek için incelikle çalışarak ortaya koyduğu akıcı, ahenkli, ritimli ve en önemlisi kendine özgü bir dil kurma başarısını göstermiş. Ro­manda tüm kahramanlar, bu dilin ritmiyle ve ahengiyle belirleniyor. Dolayısıyla roman var olan dış dünyayı yansıtmak derdinde olan bir kitap değil, aksine farklı ama tutarlı bir dille kendi dünyasını kuran, okuyucu­dan bu dilin kodlarına ve kurallarına uymasını talep eden bir kitap. Türk edebiyatının büyük ustası Esen-dal’ı aratmayacak bir anlatımla, yer yer ince alaya, yer yer içlenişlere savrulup giderek ve elbette bizi de sa­vurarak…

Bu parçaya dayanarak yazarın tutumu ve romanıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Anlatımında titiz davrandığı

B)  Özgün bir dil kullandığı

C)  Gerçekçi olduğu

D)  İroniye yer verdiği

E)  Okuru etkisi altına aldığı

 

25. “Ödüllerin yazarlar üzerindeki etkisi nedir ? ” olgusu hep

                                                                                   I

tartışılagelmiştir. Ancak ben ödülleri salt yazar ekseninde değerlendiren kişilerden değilim , ödüllerin çok yönlü görevleri

                                                           II

olduğunu düşünüyorum. Yani ; bana göre ödüllerin şu üç temel işlevi

                                                    III

bulunuyor : Yazarı teşvik ve destek, okurun dikkatini okunmaya de­ğer

                 IV

olana çekmek ve edebiyatın gelişimine yardımcı olmak .

                                                                                                V


Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

 

 

26.    Bağımlı sıralı cümlelerde özneler ortak olabilir.

Aşağıdaki cümlelerden hangisi bu açıklamaya uy­gun bir örnektir?

A)  Karıncadan ibret al, yazdan kışı karşılar.

B)  Gelen geçer, konan göçer.

C)  Geldik yüze, çıktık düze.

D) Yel gibi gelen, sel gibi gider.

E)  Kar izi kapatır, ok gözü kapatır.

 

27.    İyi bir eğitim her koşulda kişide yeni ilgi alanlarının ge­lişmesine yardım ederek hayatı daha zevkli ve ilginç kılar.

Bu  cümleyle  ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  “eğitim” sözcüğü fiilden isim yapım eki almıştır.

B)  Birden çok belgisiz sıfat kullanılmıştır.

C)  Özne, bir söz öbeğidir.

D)  Bağ-fiil kullanılmıştır.

E)  “daha” sözcüğü sıfat görevinde kullanılmıştır.

  

28. (I) Etkili sonuçlar alınabilecek bir eğitim, “yanlışların konuşulmasıyla” değil ancak “doğru davranışların na­sıl yapılacağının gösterilmesiyle” amacına ulaşabilir. (II)  Çünkü öğrencilerin yanlış yapma korkusuyla ko­nuşmamalarının, öğrenmeyi zorlaştırdığı anlaşılmıştır. (III)  Bu yüzden öğrencilerin kendilerini ifade edebile­cekleri etkinlikler düzenlenmeli, yanlış yapsalar da kız­madan, tepki göstermeden doğrular ortaya konmalı, öğrencilerin buradan hareketle yanlışlarını görmeleri sağlanmalı. (IV) Elbette bu etkinliklerin sağlıklı bir bi­çimde yapılabilmesi öğretmenlerin öğrencilerle etkili bir iletişim kurmasına bağlıdır. (V) Doğal olarak baskı­cı, öğrencinin yaptığı yanlışlardan yola çıkan bir öğret­menin olumlu sonuç alabilmesi mümkün değildir.

Yetkin eğitim ve öğretim etkinliklerinin nasıl olma­sı gerektiğinin anlatıldığı bu parçadaki numaralan­mış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)I. cümlede, eğitimde amacın, yanlışları dile getir­mek olmadığı ortaya konuyor.

B)II. cümlede, I. cümlede belirtilenlerin gerekçesi or­taya konuyor.

C)III. cümlede, öneriler dile getiriliyor.

D)IV. cümlede, eğitimde deneyimin önemi dile getiri­liyor.

E)V. cümlede, öğretmenlerin olumsuz davranışlarının eğitim üzerindeki etkisi belirtiliyor.

 

29. (I) Bir edebiyat günlüğü, yalnızca bir edebiyatçının elinden çıkmış yazılar değil, edebiyat olaylarına, kişilerine ve sorunlarına yönelmiş günlüktür. (II) Özellikle Batı’da, 20. yüzyılda  bu tür günlükler, “özel gün­lük” olma taşır. (III) Aynı zamanda başka türlerde yapıtlar veren Andre Gide, Julien Green, Max Frisch, Stefan Zweig gibi yazarlar, geride edebiyat günlükleri­nin en seçkin örneklerini bırakmışlardır. (IV) Gide, Kal­pazanlar adlı romanını yazdığı süreçte bir günlük tut­muş ve yapıtının aşamalarını, kuramını apaçık ortaya koymuştu. (V) Gide’in bu günlükleri, dünya edebiyatı­nın en özel günlüklerinden sayılır. (VI) Okuyucu, bu günlükte yazılanları yazarın kendi iç dünyasına vurduğu bir neşter gibi algılayarak okur.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense, ikinci pa­ragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.             B) III.           C) IV.            D) V.            E) VI.

 

 

 

30. Anadolu dört mevsimi dört ayrı elbise gibi giyer üzeri­ne. Benim gibi yoldan yola savrulan bir gezginseniz ve bir de aynı yere değişik zamanlarda gitmek hasta­lığınız varsa bin bir renk ve koku taşıyan bu topraklar­da bir gerçeği çok iyi gözlemlersiniz: Bazı yöreler tüm mevsimlerin güzelliğini olabildiğince yakıştırır kendile­rine. Bu yerlerden biri, kendini dağlara ve ovalara ver­miş olan Kayseri’dir. Kayseri ve ilçeleri yılın her döne­minde gözbebeklerimize hoş görüntüler taşır. Kentin kuzeyindeki Develi, ilkbaharı kırlarda ve dağlarda; yaz giysisini de yaylalarda giyer.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi söylenemez?

A)  Kimi sözcükler gerçek anlamının dışında kullanıl­mıştır.

B)  Günün belli bir anı anlatılmıştır.

C)  Varlıklar niteleyici özellikleriyle verilmiştir.

D)  Öznellik ağır basmaktadır.

E)  Gözlem gücünden yararlanılmıştır.

 

31. (I) Sanatçı, pek çok türde eser vermesine karşın bun­ların hiçbirinde belli bir düzeyin altına düşmemiştir. (II) “Bir Çağ Yangını” ve “Son İki Eylül” romanlarında bireyin kuşatılmışlığını kendi yaşamından yola çıkarak kurgulamıştır. (III) Öyküde belli bir yetkinliğe ulaştıktan sonra şiir de yayımlamaya başlamıştır. (IV) Yazdığı şi­irlerin de sıradan şiirler olmadığını, eleştirmenler yap­tıkları olumlu eleştirilerle ortaya koymuştur. (V) Edebi­yatın pek çok alanında ürünler veren sanatçının yapıt­larının hepsinde dilsel bir yetkinlik, günlük konuşma diline yaslanan bir anlatım kendini göstermektedir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde sanatçının biçemiyle ilgili bir eleştiri ortaya kon­muştur?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

 

 

32. (I) Şiirlerinde sözcükleri ustalıkla kullanan şair, ilginç söz oyunlarıyla farklı bir söyleyiş yakalamasını bilmiştir. (II) Kullandığı günlük söylem, yöresel deyişler, deyimler, şiirini etkili kılan önemli öğelerdir. (III) Çevresinde gör­düğü hareketli yaşamı şiirlerine başarılı bir üslupla yansıtmıştır. (IV) Bütün şiirlerinde Halk edebiyatının şekil Özelliklerinden yararlandığını söyleyebiliriz. (V) Bu yö­nüyle onun dizeleri için yaşamın birer şiirsel yansıması­dır, diyebiliriz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V.

 

 

 

33. Sanatçı, bu kuşağın önemli şairlerinden biri. Yaşamıyla şiiri arasındaki paralellik, onun övülme nedenlerinden biri sayılmalıdır. Bu paralellik, onu inandırıcı kılmaktadır okurlarına karşı. Onun şiirlerinin etkileyiciliği, edebiyat­taki söz sanatlarından büyük oranda uzak kalmasında aranmalıdır. Böyle bir davranış onun şiirini yaklaştır­maktadır. Şiirlerinin merkezinde toplumu ve sorunlarını esas alan şairin halk şairlerinin diline yakın söyleyişi benimsemesi, döneminde onu ayrı bir yere taşımıştır. Onun şiiri üzerine yazılan yazılarda şiirinin “ben” değil, “biz” şiiri olduğu belirtilmiştir.


Bu parçadan sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıda­ki yargılardan hangisine ulaşılamaz?

A) Başarısının yapıtlarıyla yaşadıklarını örtüştürmesinden ileri geldiğine

B)Süslü bir anlatımdan kaçındığına

C) Herkesten farklı bir anlatım biçimi olduğuna

D)Toplumcu bir sanat anlayışına sahip olduğuna

E)Folklorik öğelere yer verdiğine

 

34.    (I) Karikatür özellikle Batı ülkelerinde büyük ilgi görür, beğenilir, çağdaş sanat dallarından biri olarak kabul edilir. (II) Karikatürün kendine özgü yanı, bir bakıma gerçekleri olduğundan farklı göstermesidir. (III) Sanatçı­nın özgün yorumu, düşünsel anlamda yapacağı katkı, kendini hemen belli eder. (IV) Karikatürde genel hedef, güncel olayların çerçevesinde bireyin ve toplumun tebessüm etmesini sağlamaktır. (V) Bu hedefe ulaş­mak, sanatçının özgür düşüncesinden doğan bir yet­kinlik içerir.

Karikatürün ele alındığı bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, beğeni uyandıran bir sanat dalı olduğu belirtiliyor.

B)  II. cümlede özgünlüğünün, gerçekleri değiştirerek anlatmasına bağlı olduğu ortaya konuyor.

C)  III. cümlede anlattıklarından çok sanatçının kişiliği­nin ön plana çıktığı söyleniyor.

D)  IV. cümlede ortaya konuş amacından söz ediliyor.

E)  V. cümlede yetkinliğini sanatçının bağımsız düşü­nebilmesinden aldığından söz ediliyor.

  

35. Son yıllarda genç yazarların, yazınsal bir dil kurmakta güçlük çektikleri görülüyor. Gündelik dili olduğu gibi ürünlerine buyur edebiliyorlar. Bu, onların hem kuşak­larındaki dile bağlı olduklarını hem de dili yazınsallaştırma konusunda yetersiz olduklarını gösteriyor. Kullandıkları dilin yapay olduğunu göremiyor bu sanatçı­lar. Sorun salt kullandıkları sözcüklerden kaynaklanmı­yor. Yazınsallık bir bütün halinde damarlarında dolaş­mıyor, estetik bir yansıma taşımıyor. Öylece olduğu gi­bi bırakılmış, ham bir dil kullanıyorlar.

Bu parçaya göre genç yazarlarda görülen eksiklik aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Bilgi birikimlerinin yetersiz olması

B)  İçinde yaşadıkları topluma yabancı olmaları

C)  Dili estetik bir biçimde işleyememeleri

D)  Sadece günlük beğenilere yaslanmaları

E)  Yapıtlarını içerik olarak yeterince besleyememeleri

 

36. Bir sanatçının, anlattığı şeyleri mutlaka yaşaması gerek­mez, iç dünyasında kurgulayarak da yetkin yapıtlar ya­zabilir. En yakınlarından birini kaybeden bir şairin yazdı­ğı ağıt, başarısız olabildiği gibi. aynı şairin bir filmde gör­düğü, bir romanda okuduğu veya sadece hayalinden geçirdiği bir ölümün verdiği ilhamla yazdığı başka bir şiiri son derece başarılı olabilir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçı eserlerinde bütün bir yaşamını işlerse me­rak uyandıracaktır.

B) Eserlerinde gerçeklere yer vermeyen sanatçı başa­rılı olamaz.

C) Başarılı bir eser ancak çok etkileyici bir olay üzeri­ne yazılabilir.

D) Bir sanatçı, sadece gerçek yaşantıları değil, yaşama­dığı, hayalinde tasarladığı olayları da başarıyla an­latabilir.

E)Bir sanatçının başarılı olması eserlerinde hayallere yer vermesine bağlıdır.

 

37. Şiir yazabilmenin ilk koşulu iyiyi kötüden ayırabilme yeteneğini edinmektir. Yazılanlara bakıp “oldu” ya da “olmadı” diyebilmek. Bu yetenek ise doğuştan gelmi­yor, başarılı şiirler okunarak, incelenerek ediniliyor. Bir iki şaire saplanıp kalarak da değil, değişik dönemlerin değişik şairlerini inceleyip neyi, nasıl yaptıklarını anla­maya çalışarak, bayağı emek vererek ulaşılıyor bu öz­nel eleştiri gücüne. Yazarken yazdıklarını denetlemek, olup olmadığını gözlemek, bitirip dinlendirdikten son­ra yeniden ele alıp değerlendirmek, sözcüklerde, söz­cükler arası İlişkilerde, düşüncelerde, duygularda, iç dünyada ya da dış dünyada, davranışlarda, olaylarda, doğada, kısacası yaşamda şiiri görebilmek bu öznel eleştiri gücüne bağlıdır.

Bu parçaya göre bir şairden beklenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Sanatında içerik ve üslup uyumuna dikkat etmesi

B)  Gerçekçi sanat akımlarını kriter alarak yapıt ortaya koyması

C)  Kendi şiirini değerlendirebilecek bilgiye ve yetkinli­ğe ulaşması

D) Yıllar sonra ezgileri ve metinleriyle hafızalarda yer etmeyi amaçlaması

E)  Eleştiri yaparken objektif davranması

 

38. Edebiyat ödüllerinin çok önemli olduğuna hiçbir za­man inanmadım. Bu ödüllerin çok da yararlı şeyler ol­duğunu sanmıyorum. Ortada bir ürün var. Edebiyat okuru zaten bir ürünle kurduğu ilişkide o ürünün ödül­lü olup olmadığına bakmaz. Siz Dostoyevski’nin, Tols­toy’un ödüllü olup olmadığına bakıyor musunuz? Pablo Neruda Nobel’i aldığı için mi Pablo Neruda oldu?

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)Edebiyat alanında yazmaya yeni başlayanlara ne­ler önerirsiniz?

B)Edebiyat ödülünün, okurlara ve sanatçıya kattığı herhangi bir değerden söz edilebilir mi?

C)Edebiyatçıların, yapıtlarımız okurlarca yeterince ilgi görmüyor diye yakınmalarını nasıl karşılıyorsunuz?

D)Eleştirmenlerin değerlendirdiği kimi yapıtlar hak­kında, bu ödül alır, düşüncesini öne çıkarmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

E)Yaşadığı dönemde çok okunan bir sanatçının kalı­cılığı yakalayacağını söylemek gerçekçi midir?

 

39. Sanatçının Eylül ve Gölgeler adlı yapıtı, “yolculuk anla­tısı” ve “deneme türü” arasında yer alan, çok katmanlı ve derin bir yapıt. Sanatçı, yapıtta inceleme, anı, günce, yapıştırma, metinlerarasılık, yaşamöyküsel, nesnel öyküleme gibi çok sayıda çağdaş anlatım türü ve tekni­ğinden yararlanarak okuru, yazar, şair ve sanatçıların iz­lerini sürmeye çağırır. Yalova ile başlayan bu büyülü yol­culuk, Kafka, Dostoyevski, Gogol, Borges ile sürer ve Pierre Loti’nin İstanbul’unda sona erer. Sanatçı, anlatısın­da gerçekçi bir tutum takınır. Betimlediği kişiler gibi za­man da gerçeğe uygundur. Bu anlamda yapıt, yolculuk anlatısına daha çok benzer. Çok fazla bilgi ve derin araştırmanın sonucu olan anlatı, zengin içeriğiyle okur­da beğenisi duygusu oluşturacak niteliktedir.

Bu parçadan sözü edilen sanatçı ve yapıtıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)   Değişik anlatı türlerinin izlerini taşıdığı

B)   Yoğun bir anlatıma dayandığı

C)   Biyografik bilgiler içerdiği

D)   Anlaşılmasının oldukça kolay olduğu

E)   Belli bir yetkinlikte olduğu

 



40. Pinti Hamit, Moliere’in 1668’de sahnelenen Cimri adlı oyununun uyarlaması, insanoğlunun zaman içinde hiç değişmediğini gösteren, yaklaşık 350 yıllık bir oyun. 1870’li yıllarda oyunu Osmanlı Dönemi için uyarlayan Teodor Kasap’ın, iş dünyasında tutumluluğu ile tanınan Kayserililerden olması da ilginç bir tesadüf. Oyun, adın­dan da anlaşılacağı gibi cimrilik konusunda tavan yap­mış bir adamın hikâyesini anlatıyor. Bu adamın ve aile­sindeki bireylerin yaşadığı aşk hikâyeleri komik bir dille izleyiciye sunuluyor.

Bu parçadan sözü edilen yazar ve yapıtıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Mizahi yönlerinin olduğu

B)  Yazarın kişiliğiyle yapıtı arasında benzerliğin bulun­duğu

C)  insanın hep var olan bazı yönlerini anlattığı

D)  Yapıttaki karakterin bütün bir yaşamının gözler önü­ne serildiği

E)  Konunun alıntı olduğu

 CEVAPLAR

1

B

9

A

17

B

25

C

33

E

2

D

10

D

18

B

26

C

34

C

3

A

11

A

19

D

27

E

35

C

4

E

12

B

20

D

28

D

36

D

5

E

13

B

21

D

29

C

37

C

6

D

14

E

22

E

30

B

38

B

7

A

15

E

23

A

31

E

39

D

8

E

16

B

24

C

32

D

40

D

 

]]>
TYT Türkçe Deneme Sınavı – 27 https://dersimizedebiyat.org/ygs-deneme-sinavi-27.html Mon, 13 Jan 2014 18:22:59 +0000 http://edebiyatogretmeniyiz.com/?p=8791
TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 27

1.      Batı ile Türk şiir geleneğinin kesişme noktasında yer alan şair, kendi şiir anlayışımıza ait değerleri çarpıcı bir anlatımla dile getirerek yüzyıllara seslenecek bir şiir evreni kurmuştur. Bu değerlerle tüm insanlara ulaş­manın yolunu bulmuş, kendisiyle özdeşleşmiş şiirle­riyle yeni ve yerli olmasını bilmiştir.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen şairin şiirlerinin bir özelliği değildir?

A) Özgünlük                                                          B) Kalıcılık

C) Duruluk                                                              D) Etkileyicilik

E) Ulusallık

 

2.      Kimi sanatçılar vardır sanat yaşamı boyunca sadece-bir yapıt Ortaya koyar. Çünkü bütün ustalığını, malze­mesini kullanmış, belleğinde ne varsa tüketmiştir. Bu sanatçılar deneyim ve bilgi eksiklikleri olduğundan başkaca yapıt üretemezler.

Bu parçada sözü edilen sanatçı, aşağıdaki deyim­lerden hangisiyle nitelendirilebilir?

A)  Bire bin katan

B)  Tek atımlık barutu olan

C)  İnce eleyip sık dokuyan

D)  Ser verip sır vermeyen

E)  Har vurup harman savuran

 

3.      “Kapıya gelen yaşlı adam bir yudum su istedi.”

 Yukarıdaki cümlede olduğu gibi, “-m (-im, -im, -um, -üm)” ekiyle türetilmiş bir sözcük, önüne geldiği sözcüğe nice­lik (miktar) ayrıntısı katabilir.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, bu örnekteki ne benzer bir kullanım vardır?

A)  Katıldığı yarışmada böyle bir tutum beklemiyordu.

B)  Kendisine uzatılan tabaktan iki dilim börek aldı.

C)  Tatilin ne kadar süreceğine yönetim karar verecek.

D)  Karşılaştığı zor durum onu çok fazla etkilemedi.

E)  Hava kirliliği solunum yollarına büyük zarar veriyor.

 

4.  Eleştiri yazıları yazmama, büyük bir sanatçı ön ayak oldu. Mühendislik fakültesini bitirdikten sonra bir dos­tumun ricasını kırmayarak o günlerde güncel olan bir romanla ilgili değerlendirmelerimi yazdım, Ünlü bir eleştirmenimiz bunu okuyunca üslubumdan övgüyle bahsetti beni bir eleştirmen sanarak. Derken dikkatler üzerime yöneldi. Gazeteci dostum, “Sen artık bu yol­da yürü.” dediğinden bu yana 40 yıl geçti. Beğenile­rek okunan kitaplarımın sayısı yirmiyi geçti.

Bu parçanın bütününde eleştirmenle ilgili aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?

A)  Eleştiri yazılarında nesnellikten ayrılmadığından

B)  Toplumun kültürüne yaptığı katkılardan

C)  Eleştirmenliğe nasıl başladığından

D)  Yazın dünyasında farklı bir eleştiri anlayışı içinde ol­duğundan

E)  Edebiyatın birçok türünde başarılı yapıtlar kaleme aldığından

  

5.       (I) Masai Mara savanalarına vardığımız tarihlerde gün­lerce süren büyük göç yeni başlamıştı. (II) Hayvanlar Mara Nehri’nin kenarında yavaş yavaş toplanıyor, ye­şil otlaklara küçük gruplar halinde geçiyordu. (III) Vak­timiz sınırlı olduğundan ne görmek istediğimize karar vermeliydik. (IV) Çita, leopar izi de sürebiliriz, geçiş için de bekleyebiliriz. (V) Ama bilmelisiniz ki Masai Mara’da görebileceğiniz şeylerin her biri ayrı bir ayrı­calığa sahip.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlenin öğeleri zarf tümleci, özne, zarf tümleci ve yüklemden oluşmaktadır.

B)  II. cümle öznesi ortak sıralı bir cümledir.

C)  III. cümledeki “ne” sözcüğü soru zarfıdır.

D)  IV. cümlede yüklemler yeterlik fiiliyle çekimlenmiştir.

E)  V. cümlede bağlaçlara yer verilmiştir.

 

6.        I.  Öykü, genel olarak geniş bir açıdan yaşama, insanın iç dünyasına bakmayı gerektirir.

II.  Öykü, söyleyişteki içtenlik ve sıcaklığıyla diğer ya­zın türlerinden ayrılır.

III.  Öyküde, kısa bir sürede yaşananları öz biçimde anlatmak esastır

IV.   Öyküde pek çok olaya ve ayrıntıya yer vermek, bu türe yeni sınırlar eklemektir.

V.  Öykü, insanın içinde bulunduğu somut koşulların ürünüdür.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisi “Öykü, bir tek anın penceresinden bir odanın içerisine bak­mak ve orada yaşananları yoğunlaştırarak anlatabil­mektir.” cümlesine anlamca en yakındır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.            E) V

7.      Tarihi konulardan güncel sosyal olaylara kadar birçok konuda yapıtlar yazmış, çok üretken bir oyun yazarıdır. Oyunları, bugün hâlâ eksikliğini duyduğumuz toplumcu-gerçekçi oyun ihtiyacına en iyi yanıt veren nitelikler taşır. Yaşadığı toplumun profilini çok iyi analiz etmiş ve toplumsal sorunları kendi kişiliğini katmadan ortaya ko­yabilmiş bir yazardır. Tarihi konuları ve olayları dikkatli bir araştırmayla oyunlarındaki karakterlere dönüştürebilmiş, onları ayrıntılarıyla ve kendine özgülükleriyle biçim­lendirmiştir. Sanat çizgisine hâlâ öykünen, oluşturduğu karakterlerden yola çıkarak yazmaya çalışan birçok is­me rastlamak mümkündür.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  içinde bulunduğu toplumu iyi tanıdığına

B)  Kişileri kendi orijinallikleriyle yansıttığına

C)  Yapıtlarının birçok sanatçıyı etkilediğine

D)  Ele aldığı konuların çeşitlilik gösterdiğine

E)  Yapıtlarının, mizahi bir anlayış taşıdığına

 

8.    Okur kazanmak adına edebiyat yapılmaz. Edebiyat yerinde durur ve okur gelir, onu bulur. Edebiyat yaza­rı okura gitmez; okur, yazara gider. Okur, edebiyatı ter­cih etmiyorsa, o noktada yapılması gereken, bunun nedenlerini araştırmaktır. Okur kazanmak adına yapı­lan işler genelde popülizme giriyor, kaybeden edebi­yat oluyor. Okuru düşünerek yazmaya başladığınızda bu, artık edebiyat olmaktan çıkıp başka bir şeye dönü­şüyor.

Bu parçada asıl vurgulanmak istenen düşünce aşa­ğıdakilerden hangisidir?

A)  Bazı yapıtların neden yeterince ilgi görmediği

B)  Okur kazanma düşüncesiyle yapıt ortaya koyma­nın doğru olmadığı

C)  Okurlara edebiyatın sevdirilmesi için neler yapıl­ması gerektiği

D)  Ülkemizde az da olsa iyi bir okur kitlesinin bulun­duğu

E)  Okurların yazınsal ürünlere ilgi göstermesinin eği­timle mümkün olacağı

9.      (I) Amazon’un uzak yerlere yayılmış kolları, Pasifik’ten 190 km içerdeki Peru Antları’nın yükseklerindeki bu­zullar ile beslenen eşsiz bir doğa harikası olan mas­mavi göllerden başlar. (II) Dağlardan gürleyerek inen kolları, rengini sütlü kahveye dönüştüren killi toprak ile karıştıktan sonra doğu eğimlerinde ciddi çukurlar aç­mıştır. (III) Bu nehre, o bölgede yaşayan insanlar “be­yaz su” ismini vermişlerdir. (IV) Nehir, Atlantik Okyanusu’na her saniye yaklaşık 16 bin ton su boşaltmakta­dır. (V) Coşkun akan su, eğim azaldığında daha düz­gün bir akış şekli ve hızına ulaşır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  I. cümlede varlıklar ayırt edici özellikleriyle verilmiştir.

B)  II. cümlede yansıma bir sözcük kullanılmıştır.

C)  III. cümlede bir adlandırma yapılmıştır.

D)  IV. cümlede kesinlik içeren bir yargı vardır.

E)  V. cümlede karşılaştırma yapılmıştır.

 

10.     (I) Bu romancımız, modern Türk romanına edebiyatı­mızda daha önce yer almayan post-modern özellikler getiren büyük bir sanatçıdır. (II) Öteki romancılar gibi yaşadığı döneme uzaktan bakmamıştır. (III) Romanla­rında özgün bir anlatımla, küçük dünyasında büyük yazar olmayı hayal eden kişilikleri vermeye çalışmıştır. (IV) Romanlarında her şeyi anlatmamış, okurun ta­mamlayacağı boşluklar da bırakmıştır. (V) Romanla­rında, kahramanların yaşamı ve kendilerini sorgula­maları için, içe bakış yöntemine başvurması dikkat çe­ken en önemli özelliklerindendir.

Bir romancının ele alındığı bu parçadaki numara­lanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenler­den hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, Türk romanına yeni özellikler kazandır­dığından söz ediliyor.

B) II.cümlede, yaşadığı döneme bakışı karşılaştırma­lı olarak ortaya konuyor.

C) III. cümlede, romanlarının hem biçemi hem de içe­riği ile ilgili bilgilere yer veriliyor.

D)IV. cümlede,  okurlara yapıtlarını zenginleştirme imkânı tanımadığından söz ediliyor.

E) V. cümlede, romanlarındaki kişilerin öz eleştiri yap­tıkları dile getiriliyor.

11.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ek eylem yoktur?

A)  Yaşlı konağın çatısındaki kiremitler eskimiş.

B)  Batı bölgelerimizde görülen yağış oldukça etkiliydi.


C)  Bizi saatlerce durakta bekleten kendisiydi.

D)  Yazın çıktığımız yayladaki manzara çok güzeldi.

E)  Bu işi çabucak bitirmenin tek yolu hızlı çalışmaktır.

 

12.    Bolu ili sınırları içindeki Yedigöller’de bulunan göllerin isimleri şöyle : Sazlıgöl, İncegöl, Küçükgöl, Deringöl, Büyükgöl, Kurugöl ve

         I

Seringöl . Milli parkta işaretli yolu takip ederek , yaklaşık iki saatte

              II                                                             III

göllerin tümünü gezmek mümkün. Bu yolculukta size geyikler, sincaplar eşlik ederse şaşırmayın . Milli parkta karaca, geyik, ayı, tilki

                                                     IV

gibi hayvanlar ve 100’e yakın kuş türü yaşıyor. Bu­raya İstanbul’dan 3 ,5

                                                                                                               V

saatte ulaşabiliyorsunuz.

Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yerinde kullanılmamıştır?

A) I.              B) II.            C) III.            D) IV.             E) V.

13.    Okuma alışkanlığı kazanmış öğrencilerin sayısının her yıl biraz daha azaldığını ben de görüyorum, ancak bu­nun önüne geçmek için çaba gösteriyorum.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden han­gisi yanlıştır?

A)  İsim tamlaması ve sıfat tamlaması vardır.

B)  “alışkanlığı” sözcüğü birden fazla yapım eki almıştır.

C)  Hem ilgeç hem bağlaç kullanılmıştır.

D)  Farklı türde eylemsilere yer verilmiştir.

E)  Belgisiz adıl kullanılmıştır.

 

14.    Odunpazarı ilçesi, Eskişehir’in güney  kesmindeki tepelerin

                       I                                      II               III

üzerine kurulmuş şirin bir yer. Osmanlı Mimari örneklerini koruyan

                                                              IV

ilçe; kıvrımlı yolları, çıkmaz sokakları, cumbalı evleri ile bir bütün

             V                                                    VI

halinde günümüze ka­vi dar gelebilmiş.

Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangilerinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?

A) I. ve II.                               B) II. ve IV.                  C) III. ve IV.

D) IV. ve V.                              E) V. ve VI.

 

15.    Yaşamımın her döneminde şiirlerini severek okuyup ezberlediğim şairle bir panelde tanışma imkânı bul­dum. Bu söyleşimiz sırasında bana şöyle demişti: “At­tığım ok henüz hedefini bulmadı.” Sanatçının bu sö­züyle onca yapıt kaleme almasına karşın, gidilecek daha çok yolunun, söylenecek daha çok sözünün ol­duğunu anlamıştım.

Bu parçadaki altı çizili sözle sanatçı kendisiyle ilgi­li olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak iste­miştir?

A)  Belli bir sanat anlayışına sahip olmadığını

B)  Okurlarından yeterli ilgiyi görmediğini

C)  Sanat alanında özgünlüğü yakaladığını

D)  Hayatı boyunca engellerle karşılaştığını

E)  Sanat yolculuğunda amacına henüz ulaşamadığını

 

16.    Sinema tarihi, sinemaya  uyarlanmış   sayısız edebiyat  yapıtıyla

                                       I                  II              III                         IV

doludur.

    V

Bu cümlede numaralanmış sözcüklerden hangisi yapım ekinden sonra iyelik eki almıştır?

A) I.              B) II.            C) III.            D) IV             E) V

 

17.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)  Fuardaki görevliler, fiyatların üstüne veya altına ine­meyeceklerini söylediler.

B)  Fabrikada işçilerin hiçbiri iş bölümünün nasıl ola­cağını bilmiyordu.

C)  Kış aylarında bile bu tatil yöresi turistlerle dolup ta­şar.

D)  Sabahları yolun yanındaki korudan kuş sesleri ge­lirdi.

E)  Bu küçük kasabada herkes kendi halinde yaşayıp gidiyordu.

18.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bo­zukluğu vardır?

A)  Senenin belli vakitlerinde bu kasaba kalabalık olur.

B)  Her sabah bu ilaçları düzenli olarak kullanmalısınız.

C)  Karşı caddedeki beş katlı iş merkezinde çalışıyor.

D)  Sizin ve ailenizin sağlığı için sizleri hastanemize bek­liyoruz.

E)  Günün ilk saatlerinde biraz yürüyüş yapmak huzur vericidir.

 

19.   (I) Bazen filmler, çok iyi bildiğimizi düşündüğümüz şe­hirler hakkında yepyeni şeyler öğretir. (II) Aslında o filmi izlemeden o şehri de yeterince tanımamış olduğumuzu anlarız. (III) Kimi zaman birkaç saniyelik sahne bir şeh­ri görmek için bizde büyük bir istek oluşturur. (IV) İzle­diğimiz her film beklentilerimizi karşılamaz belki, ama çoğu kez filmler yollara düşmek için yeterli nedenler su­nar bizlere. (V) Filmlerin büyülü dünyası, insanlardaki seyahat tutkusunu çok rahat harekete geçirir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, bir sözcük hem niteleme hem belirtme sıfatı almıştır.

B)  II. cümle kurallı bir eylem cümlesidir.

C)  III. cümlede “birkaç saniyelik” sözü kurallı bileşik sı­fat olarak kullanılmıştır.

D)  IV. cümlenin yüklemleri basit çekimlidir.

E)  V. cümle, içinde zarf tümleci bulunan olumlu bir cümledir.

 

20.    Ünlü sanatçı , uzun yıllar tiyatronun yanında senaryo , öykü  

                              I                                                                II

çalışmaları yaptı. Resim yapmayı ,   şiir yazma­yı yeteneği olmadığı

                                                      III

gerekçesiyle hep öteledi. Tiyatro­ları; Yalova , Ayvalık gibi birçok kıyı

                                                                       IV

kentinde çok sayıda sanatseverle buluşturuldu. Tiyatrolarında şu iki tema egemendi: Tarih , barış.

                                    V

Bu parçada numaralanmış virgüllerden hangisinin yerine “ve” bağlacı getirilemez?

A)l.             B) II.             C) III.             D) IV.             E) V

 

21.    Günümüzde ozanların  çoğu  şiirin tanımını  yapma sevdasına

                                                                                                      I

düşmüş. Birinin ak dediğine ötekinin kara dediği bir edebiyat

                                        II

ortamında, şiirin genel geçer bir tanımının yapılması düşünülemez.

                                   III

Şiirin tanımı yapılsa bile bunun şiir sanatına dişe dokunur bir katkı

                                                                                   IV

sağlayacağı tartışılır. Şiir, sınırlara hapsedilemeyen özgür bir tür olarak

                                                               V

var olagelmiştir.

Bu parçada numaralanmış sözlerle ilgili olarak aşa­ğıdaki açıklamalardan hangisi yanlıştır?


A)  I. söz, güçlü bir istek duyma

B)  II. söz, birbiriyle çelişen düşüncelere sahip olmak

C)  III. söz, herkese göre aynı, değişmeyen

D)  IV. söz, önemli, dikkate değer

E) V. söz, belli kurala ve iç disipline sahip olmak

 

22.    Her yazarın kimi yapıtlarında hem dile getirdiği konu­lar hem de söyleyiş biçimi açısından örtüşmeler görü­lebilir. Uzun yıllar yazın dünyasında kalem oynatan bir sanatçıda böyle bir durumun görülmesi kaçınılmazdır. Bu durum sanatçının okurlarına hep aynı bahçeden topladığı çiçekleri sunması sonucunu doğurur ki bu da onun bir süre sonra gözden düşmesine neden ola­caktır.

Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Genellikle aynı yazınsal türden yapıtlar kaleme alma

B)  Yapıtlarını farklı akımların etkisinde oluşturma

C) Var olan yazınsal birikimden yararlanmama

D) Yazarken okurların beğenilerini dikkate alma

E)  Değişik ve farklı nitelikli konular işlememe

 

23.     (I) Hüseyin Cahit Yalçın, eleştiri, öykü, roman türlerinde yapıtları olmasına karşın, daha çok, gazeteciliği ile ta­nınmıştır. (II) Sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmış, bundan dolayı Fransızcadan “Edebi­yat ve Hukuk” adlı makaleyi çevirmiştir. (III) Romanlarındaki en büyük özellik, açık ve yalın üslubudur. (IV) Tarih, sosyoloji, eğitim ve başka konulardaki tercümelerini “Oğlumun Kütüphanesi” adıyla dizi kitaplar halinde bas­tırmıştır. (V) Servet-i Fünun’a yapılan çeşitli saldırılara aynı şiddette cevaplar vermekle ün salmıştır.

Hüseyin Cahit’in ele alındığı bu parçada numara­lanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden han­gisi yanlıştır?

A)  I. cümlede, değişik yazınsal türlerle ilgilendiği belir­tiliyor.

B)  II. cümlede, sosyal bir amaç taşıdığı söyleniyor.

C)  III. cümlede, biçem özellikleri belirtilmiştir.

D)  IV cümlede, farklı yazınsal türlere ait çevirilerini kitaplaştırdığından söz ediliyor.

E)  V cümlede, bir tasarıdan söz edilmiştir.

 

24.           I.Sanatçıları birbirinden farklı kılan özellik, yaşama ve topluma ne kadar yön verebildiklerinde gizlidir.

II. Bir sanat yapıtı dünyanın küçük bir parçasıdır ve bu parça sanatçının hamuruyla şekillenir.

III. Bütün büyük sanat eserleri bilmediğimiz bir yaşa­mın kokusunu, rengini ulaştırır bize.

IV.  Sanat yapıtları, sanatçının dünya gerçeğinden al­dıklarını, kendi dünyasıyla birleştirmesinden orta­ya çıkar.

V.  Şair, duyduğu bir sesin buyruğu altındadır, onun peşinden koşar durur.

Yukarıdaki cümlelerden hangi ikisi anlam bakımın­dan aynı doğrultudadır?

A) I. ve II.                               B) II. ve IV.                  C) II. ve V.

D) III. ve IV                             E) III. ve V.

25.    (I) Bir romancı, romanını öz yaşam üzerine kurmaya çalışırsa gündelik yaşamın ayrıntılarıyla kurmaca dün­yanın kuralları çatışır. (II) Bu durumda başarılı bir kur­gu sağlanamamış olur. (III) Ayrıca okuru ilgilendirme­yen bir yığın ayrıntı okuru sıkar. (IV) Romanla kurulan dünyada her ayrıntının bir işlevi vardır. (V) Oysa kişisel yaşamın işlevsel olmayan ayrıntılarını romana sokar­sanız romanın yapısı bozulur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi, bir romanı öz yaşam üzerine kurmanın oluşturdu­ğu sakıncalardan birini içermemektedir?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV            E) V.

 

26.    (I) Yazar son romanında toplumda yaşanan sıkıntıları sözü uzatmadan ama sığlığa da düşmeden özlü bir söyleyişle gözler önüne seriyor. (II) Yıllarca kullanılma­yan birçok Arapça ve Farsça sözcüğü kullanması, in­sanlarda yazarın kitabı uzun zaman önce kaleme aldı­ğı düşüncesini uyandırabilir. (III) Anlattıklarını okuyun­ca yazarın da olayların içinde genişçe yer aldığını gö­rüyoruz. (IV) Basit cümleler içermeyen, az sözle çok şey veren cümleleriyle roman, her sayfasında kendini size daha da fazla sevdiriyor. (V) Yapıtı okuduğunuzda olayların geçtiği yerlerde yaşadığınızı, o zamanların in­sanlarıyla bir arada olduğunuzu hissediyorsunuz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde sözü edilen yapıtın yoğun bir anlatım içerdiğinden söz edilmiştir?

A) I. ve II.                               B) I. ve IV                   C) II. ve IV

D) III. ve IV                                            E) IV ve V

27.    Bir sanatçı, kendi toplumunu ne kadar iyi anlatırsa di­ğer insanları da o kadar iyi anlatabilir; bu yüzden dün­ya edebiyatının en ünlü sanatçıları aynı zamanda —.

Bu cümlenin sonuna düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  kendi ulusunu en iyi yansıtan sanatçılardır

B)  dili herkesçe anlaşılabilen sanatçılardır

C)  anlatımı özgün olan sanatçılardır

D)  bütün insanlığa seslenebilmişlerdir

E)  toplumsal sorunlara çözümler sunmuşlardır

 

28.    Dört mevsimin renklerinin tadına vara vara yaşamak isteyenler için Çamyazı kaçırılmaması gereken bir yer. İlkbaharda kuşların cıvıltılarını yağmur damlalarının arasından kulağımıza yansıtan köy, kısa yaz mevsimi­ni de ormanlarını dolduran yabani hayvan gözlemcileriyle; hafta sonunu ormandaki akarsularda eşsiz ala­balıkları görmek isteyen konuklarla geçiriyor. Eylülden itibaren köyü ziyaret eden yağmur ve sonrasında orta­ya çıkan pırıl pırıl ışıldayan güneş burada inanılmaz güzellikte görüntüler oluşturuyor.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Farklı duyulara seslenilmiştir.

B)  Devrik cümlelerle tekdüzelik kırılmıştır.

C)  ikilemelere yer verilmiştir.

D)  Niteleyici sözcükler kullanılmıştır.

E)  Anlatıcının yorumlarına yer verilmiştir.

 


29.    — Öğlen Haydarpaşa Garı yanıyor, akşama onun şi­irinin yazılması bekleniyor. Böylece şiir, günüyle sınırlı zamanı aşamayan bir yapıya bürünüyor. Halbuki an­cak evrensel özlere sahip, gününü ve zamanını aşabi­len bir şiir kalıcılığı yakalar ve onun gerçek değeri or­taya çıkar. Bu durum ne yazık ki günümüzde göz ardı ediliyor.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  Şairlerimiz daha çok bireysel konulara yer veriyor­lar şiirlerinde.

B)  Bugün şiirin daha çok güncel konulara el atması isteniyor.

C)  Şiir, gelecekten söz eden, yavan bir dille çıkıyor karşımıza.

D) Türk şiiri, sadece isimleri belli birkaç şairin şiirleriy­le gündeme geliyor.

E)  Şimdilerde şiirimiz, eski şiir anlayışının bir devamı olarak görülüyor.

 

30.    Tiyatro yapıtları toplumun aynasıdır. Tiyatro, bazen gül­mece öğelerini öne çıkaran bir sanat olarak toplumu anlatır. Onu bazen acıklı olayları anlatan bir sanat ola­rak toplumun eğilimlerini belirlerken görürsünüz. Bunu yaparken okurun ilgisini kaybetmeyecek bir anlatım ta­şır. Bu yüzden edebiyatımıza 19. yüzyılda Batı’dan gi­ren tiyatro, faydalı bir eğlence olarak görülmüştür.

Bu parçadan tiyatroyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?

A)  Edebiyatımızda ilk dönemlerde yeterli ilgiyi görme­diği

B)  Yaşamı diğer türlerden daha gerçekçi bir biçimde anlattığı

C)  Batılı anlamda başarılı tiyatro yapıtlarının yazılama-dığı

D)  Toplumu hüzünleri ve sevinçleriyle gerçekçi bir bi­çimde anlattığı

E)  Tiyatronun, toplumsal sorunların yanında bireysel duyguları da yansıttığı

  

31.    Eleştiri, gelişmiş bir tür değildir yazınımızda. Kuramlar, akımlar, yapıt ve yazarlar üzerine yapılmış çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bunun en önemli nedeni, edebiyatı­mızın geniş bir bölümünü oluşturan divan edebiyatı­nın, yazınsal etkinlikleri değerlendirmeye yönelik her türlü çabaya kapılarını kapatmasıdır. Bu dönemde eleştiri kavramı yok gibidir. Yazılanların, söylenenlerin algılanmasını sağlayarak düşünce üreten yazılara hiç rastlanmaz. Bu düşünsel donmuşluk, divan edebiyatı­nın doğasını belirler niteliktedir.

Bu parçada eleştiriyle ilgili olarak anlatılmak iste­nen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Yazın dünyasındaki gelişmelerden etkilendiği

B)  Divan edebiyatında oldukça ilgi gördüğü

C)  Edebiyatımızda gelişmemesinde divan edebiyatın­daki tutumların etkili olduğu

D)  Divan edebiyatında düşünce kültürünün oluşma­sında etkili olduğu

E)  Diğer yazınsal türlerle sıkı bağlarının olduğu

 

32.    Günümüz gençlerinin yaşama bakışlarını beğenmiyo­rum. Henüz yaşama atılmadan niçin böyle karamsar­lığa düşüyorlar, anlayamıyorum. Kendilerine sorsanız değişik mazeretler sayacak, birçok olumsuzluğu art arda sıralayacaklar. Halbuki —. Çünkü insan, yaşamı­na dair pek çok şeyi gençken yapar, yaşamının rotası­nı gençken çizer; yaşlanınca da gençken oluşturduğu birikimi kullanır.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdaki cümlelerden hangisi getirilmelidir?

A)  yaşamda zorluklar kadar güzellikler de vardır

B)  karamsarlığı bırakarak geleceklerini kurmak için ça­ba göstermeleri gerektir

C)  yaşamdaki her şey çalışarak kazanılmaz

D)  gelecek endişesiyle yaşam devam ettirilemez

E)  er ya da geç bütün insanlar yaşamın kendilerine sunduğu imkânlara kavuşacaklardır

 

33.    Dil bir bakıma yapraklarını yenileyen ağaçlar gibidir. Bir kısım kelimeler dile girer. Bu doğal bir olaydır. Dil­deki bu canlılığı görmemek onun doğal bir varlık ol­duğunu inkâr etmek olur. Yalnız bu gelişme ve değiş­menin rastgele olmadığına dikkat etmek gerek. Bir ağaç nasıl zamana bağlı ve doğal olarak yaprak de­ğiştirir ve bu gelişme köke, öze bağlı olarak meydana gelirse dildeki sözcük değişmeleri de böyle olur.

Bu parçada anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Dildeki sözcüklerin ancak yazarlar tarafından işle­nebileceği

B)  Dilin doğal bir süreçte ana kurallarının ışığında ge­lişim gösterdiği

C)  Dile giren her sözcüğün toplumca benimsenmediği

D)  Dildeki sözcüklerin anlamsal sınırlarının olduğu

E)  Dildeki sözcük sayısının, okuryazar sayısıyla doğru orantılı olduğu

 

34.    Günümüz dergi yayıncılığında çocuklara, dolayısıyla geleceğe, çağdaş, özgür, sorgulayan ve düşünen bir gençliğe yatırım yapan idealist bir yaklaşım görmek mümkün değil. — Çocukların ve gençlerin yaşamları­nı şekillendirecek özlü, derin bilgiler yok. Bu tip dergi­lerin sayfalarında özgün bir çizgi, kültürel yapımızdan en küçük bir motif de yer almıyor ne yazık ki!

Düşüncenin akışına göre boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)Kısaca, dergicilik tarihimize göz attığımızda gelişimi görmemiz kolay olacaktır,

B)Ayrıca, dergiler çocukları eğitmenin yanında eğlendirmelidir de.

C)Aksine, çocuk dergiciliğinde de günü kurtarmaya dayalı bir yüzeysellik var.

D)Çocuğun öğrenme merakını bu dergiler yardımıyla kamçılayabiliriz ancak.

E)Çocukların ruhsal gelişimleri her kültür için büyük önem taşımaktadır.

 

 

35.  Okumak da yazmak gibi özel bir çaba gerektirir. Böy­le bir çabadan uzak duranlar, okudukları romanın, öy­künün veya dinledikleri bir müziğin tadına varamazlar. Bir romanı üstünkörü karıştırmakla, bir müzik yapıtını öylesine dinlemekle, bir resim tablosuna göz ucuyla bakmakla sanat yapıtlarından haz almak mümkün de­ğildir. Çünkü —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  her çaba gösterenin sanatı anlayabileceğini söyle­mek doğru değildir

B)  gerçek sanat yapıtları, sanatçıların var olan sanat birikiminden yararlanmasıyla ortaya çıkar

C)  bir sanat yapıtından zevk almak, ciddi bir gayret gösterek yapıtı anlamaya çalışmaya bağlıdır

D)  gerçek sanatçı çok çeşitli yerlerden beslenerek ya­pıtını oluşturur

E)  gerçek yaşamı anlatan yapıtların kalıcı olacağı ve sevileceği açıktır

 

36.           Mor kıvılcımlar geçiyor

Bir sıyrık kalsın mı yadigâr

Dağıtır, sen isteyince sırrını

Suyu tutuşturan söz yanar

Bu dizelerde aşağıdakilerin hangisi yoktur?

A) Ünlü daralması                      B) Ünsüz benzeşmesi

C) Ünlü düşmesi                        D) Ünsüz türemesi

E) Ulama

 


37.    (I) Behçet Necatigil, yaşadığı dönem itibariyle çağın trajedisini derinden hissetmiş bir şairdir. (II) Yaşamın­da ve yapıtlarında hayallere yer vermeyen veya vere­meyen bu şair için tek seçenek kalıyordu, kendi ya­şam deneyimini en çarpıcı şekilde ifade etmek. (III) O, bunu şiirlerinin çoğunda başarılı biçimde yansıtmıştır. (IV)  Necatigil’in yapıtları arasında kendi estetiğine uy­gun en dikkat çeken yapıtlardan birisi “Kilim” şiiridir. (V)  Şairin, bu şiirden sonra yaşamında bir takım deği­şiklikler olmuştur. (VI) Bu dönemden sonraki hayatında daha betimleyici, eleştirel ve somut şiire yönelmiştir.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci pa­ragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.            B) III.            C) IV.            D)V.            E) VI.

38.    Aşağıdaki cümlelerin hangisinde neden-sonuç iliş­kisi yoktur?

A) Türk romanı üzerinde fazla çalışmam beni hikâye­cilikten uzaklaştırdı.

B)  Yaşama dair önemli gerçeklere yer verdiğinden ro­man gençler tarafından çok sevildi.

C)  Tekrar okumalarımda bana yol gösterdiği için satır­ların altını çizer ve not alırım.

D)  Bu romanı üzerinde çok çalışarak Türkçeye çevir­diğini söyledi.

E) Romanda genç adam, acısını unutmak istediğin­den kendini yalnızlığın kollarına bırakıyor.

 

39.    Ben bu konuda nesnel davranmamız gerektiğini dü­şünüyorum. Çünkü öznel dahası, olumsuz bir bakışla klasik yazınımızı karalayarak, küçümseyerek hatta onun­la alay ederek bir yere varamayız. Bence bu konuda gerçekçi olmak gerekiyor. Her şeye rağmen bu yazın geçmişimize saygı duymalı ve onu nesnel ölçütlerde değerlendirmeliyiz. Eski yazınımıza bu yaklaşımla ba­karsak günümüz edebi ürünlerini daha iyi değerlendi­rebiliriz.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)  Klasik yazınımızın en çok hangi yönünü seviyorsu­nuz?

B)  Klasik yazınımıza bakış açımız nasıl olmalıdır?

C) Klasik yazınımızın yeniden canlandırmasıyla ilgili neler düşünüyorsunuz?

D)  Klasik yazınımızın ilgi görmeyişini neye bağlıyorsu­nuz?

E)  Günümüz sanatçıları eski yazınımıza ön yargıyla mı bakıyor?

 

40.   Bu yüzden okurlar, onun romanlarında dünya görüşü-nünün ipuçlarını yakalayıp romanlarına mesafeli davra­nabilir.

Bu cümle aşağıdakilerden hangisinin sonuna geti­rilebilir?

A)  Romancı yapıtlarında günlük hayattan edindiği iz­lenimleri kendi doğallığı içinde etkileyici bir biçim­de sunuyor.

B)  Sanatçı yeni bir biçemle ortaya çıktığı son öyküle­rinde, çok sık kullanılmayan sözcükleri kullanarak okurları şaşırtıyor.

C)  Bu sanatçı ne kadar gizlemeye çalışsa da roman­larının satır aralarında, mesaj verme çabası içinde olduğu hissediliyor.

D)  Eleştirmen bu eleştirilerinde, yapıtlardaki konuları okuyucunun anlayacağı şekilde tahlil ediyor ve bir köprü olma görevi üstleniyor.

E)   Eleştirmen, Batı’daki eleştiri kuramlarını inceleye­rek bu kuramların ışığında yapıtlarını yazıyor.

 

CEVAPLAR

1

C

9

D

17

A

25

D

33

B

2

B

10

D

18

D

26

B

34

C

3

B

11

A

19

A

27

A

35

C

4

C

12

C

20

A

28

B

36

A

5

C

13

E

21

E

29

B

37

C

6

C

14

C

22

E

30

D

38

D

7

E

15

E

23

E

31

C

39

B

8

B

16

D

24

B

32

B

40

C

 

]]>