Selanik’te 11 Nisan 1911de Genç Kalemler dergisinde Ömer Seyfettin‘in “Yeni Lisan” başlıklı imzasız bir makalesi yayımlanır. Bu makalede ilk kez “Millî Edebiyat” sözü kullanılmış, edebiyat konusunda yapılması gerekenler açıklanmıştır. Bu harekete makaleden hareketle “Yeni Lisancılar” denmiştir. Millî Edebiyat akımı genel anlamda 1911’de bu makaleyle başlar ve Cumhuriyetin ilanına kadar sürer. Yeni Lisancıların ilkeleri şu şekilde özetlenebilir:
“Yeni Lisancılar” Millî Edebiyat akımın başlatanlarıdır. Bu sanatçılar derginin yönetmeni Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve onlara sonradan katılan, ama harekete büyük bir etkinlik kazandıran Ziya Gökalp‘tır. Onların açtığı yola daha sonra başka sanatçılar da katılmış ve Millî Edebiyat akımı gelişip yaygınlaşmıştır.
]]>1. Milli edebiyat akımı 1911’de Selanik’te yayımlanan “Genç Kalemler” dergisinde “Yeni Lisan ” makalesinin yayınlanmasıyla başlar.
2. “Yeni Lisan” makalesi bu edebi topluluğun bildirgesi konumundadır.
3. Yeni Lisan makalesini “Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem ” tarafında kaleme alınmıştır.
4. “Yeni lisan” adını verdikleri davalarını gerçekleştirmeye çalıştılar. Bu konudaki başlıca amaçları şunlardır:
– Dil sade olmalıdır.
– Ulusal kaynaklara ve yurt sorunlarına eğilmek gerekir.
– Şiirde yalnız hece vezni kullanılmalıdır.
Bunların olması için de:
-Arapça ve Farsça dilbilgisi kuralları ile bazı istisnalar dışında bu kurala göre yapılmış tamlamalar kullanılmamalıdır. Yabancı dilbilgisi kuralları, Arapça, Farsça ad ve sıfat tamlamaları bırakılmalıdır.
-Arapça ve Farsça kelimeler Türkçedeki kullanılışlarına göre değerlendirilmeli, Arapça ve Farsça kelimeler Türkçe telaffuzlarına göre yazılmalıdır.
– Arapça ve Farsça kelimeler yerine mümkün olduğu kadar Türkçeleri kullanılmalıdır.
– Terimler bilimle ilgili oldukları için bilim dilinde kullanılan Arapça ve Farsça terimlerin kullanılmasına aynen devam edilmelidir.
– Türkiye Türkçesine öteki Türk lehçelerinden kelime alınma yoluna gidilebilir.
– İstanbul halkının günlük konuşma dili esas alınmalıdır.
– Arapça kelimeler, gramerce, asıllarına göre değil, Türkçedeki kullanışlarına göre değerlendirilmelidir.
-Arapça ve Farsça kelimeler Türkçede söylendikleri gibi yazılmalıdır.
– Arapça ve Farsçadan gelen sözcüklerden, konuşma diline girip yaygınlaşmış olanlar Türkçeleşmiş sayılmalı ve kullanılmalıdır.
– Yabancı sözcükler, kendi dillerinde dilbilgisi bakımından hangi türden olursa olsun, Türkçede ne olarak kullanılıyorsa, dilbilgisi yönünden o türden sayılmalıdır.
]]>