TYT Türkçe Deneme Sınavı – 36

TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 36

1. Öykünün nasıl gelişeceğini, nasıl sonuçlanacağı­nı, değil oyuncular, yönetmenle senaryo yazarı bile bilmiyordu.

Aşağıdakilerin hangisinde “bırakın” sözcüğü bu cümledeki “değil” sözcüğüyle aynı anlam­dadır?

A)   Onu kendi haline bırakın, nasıl olsa çok geç­meden yanlışını anlar.

B)   Çocuğun soruyu doğru cevaplayacağını bı­rakın bizi, öğretmenimiz dahi tahmin etme­mişti.

C)   Bırakın artık bu iddiaları da somut gerçekler üzerinde konuşalım.

D)   Eşyalarınızı dolaplarınıza bırakın da yemeğe inin bakalım.

E)   Asırlardır süren bu kısır döngüyü bırakın bir kenara, dünya değişti, en tartışılmaz konular bile tartışılıyor artık.

 

2. Polisiye romanlarıyla ünlenen romancı, yeni ese­rinde yaşanmış bir olayı bütün çıplaklığıyla göz­ler önüne serdi.

Altı çizili deyimin bu cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)   Kurtuluş Savaşı’nı anlatan birçok romanımız vardır.

B)   Sabahları işe başlamadan önce gazetelere bir göz atardı.

C)   Gözden kaçan küçük ayrıntılar, yerine göre çok önemli olabiliyor.

D)   Ünlü eleştirmen sanatçıların bilinmeyen yön­lerini açığa çıkardı.

E)   Toplumda bazı insanlar göze batmamak için doğru bildiklerini yapmaya çekiniyor.

 

3. Ben yapıtlarımı pişirdiğim ateşin odunlarını, bizim olan ormanlardan taşıyorum. Çünkü bizim çok güzel değerlerimiz var ve bu değerleri dünyaya da tanıtmak bizim en büyük görevimizdir.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yapıtlarında her tür konuya yer vermek

B)   Kendi kültürünün kaynaklarından beslenmek

C)  Yapıtlarının konularını günlük yaşamdan seç­mek

D)   Evrensel değerleri özgün bir anlatımla vermek

E)   Kişisel sorunlarını çekinmeden anlatmak

 

4. Geleneksel anlatı türlerinin kalıplaşmış bir yapısı vardır, bu da yaratıcılığı sınırlar. Aynı şeyleri dö­nüp dönüp tekrar etmek zorunda kalırız.

Bu parçada geçen “yaratıcılığı sınırlamak” sö­züyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden han­gisidir?

A)   Yeni şeyler üretilmesine engel olmak

B)   Geleneksel olanı öncelemeyi gerektirmek

C)   Çağın gereklerine uyum sağlayamamak

D)   Yeniliklerin dar bir alanda kalmasına engel ol­mak

E)   Sanatçıyı az ve öz üretmeye mecbur etmek

 

5.    Aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık ola­rak verilen cümle, öznel bir nitelik taşır?

A)   Bu kitabı kim yazmış?

B)   Öğretmenimizin kaç çocuğu var?

C)   Mesai saat kaçta başlıyor?

D)   Okuduğum şiiri nasıl buldunuz?

E)   Kardeşin hangi okulda okuyor?

 

6.             I. Şair, her şeyden önce yaşadığı topluma, gi­derek tüm dünyaya karşı sorumludur.

II. Şair, sorumluklarını yerine getirmediği zaman toplumlar ve milletler arası sorunlar her ge­çen gün artar.

III.Şair, içinde bulunduğu toplumun ve bütün in­sanlığın sorunlarıyla ilgilenmek durumundadır.

IV.  Ölmez eserleri, bağlı olduğu ulusa ve tüm in­sanlığa karşı sorumluluklarını yerine getiren şairler bırakabilmiştir.

V.Toplumların ve insanlığın huzurlu ya da hu­zursuz olmasında, şairlerin yazdığı şiirlerin önemli bir etkisi vardır.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangi­leri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                                B) I. ve III.                              C) II. ve IV.

D) III. ve V                              E) IV. ve V.

 

7. (I) Sanat yayıncılığında en yaygın türün biyografi olduğu söylenebilir. (II) Sanatçıların yaşamöykülerini, yapıtları eşliğinde ele alan biyografiler, her zaman el altında tutulur. (III) Bir başvuru kaynağı olduğu gibi, sanat kitaplığının da demirbaş kitap­larıdır bunlar. (IV) Başka türler olmasa pek bir şey fark etmez, ama onlarsız bir sanat kitaplığı düşü­nülemez. (V) Hiç kuşku yok ki biyografilerin yazın dünyasında böylesine önemli bir yer tutmasında İtalyan yazar Vasari’nin çok büyük bir rolü vardır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde biyografilerde ne anlatıldığına yönelik bir bilgi verilmiştir?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

8. (I) Balzac, roman sanatında gerçekçilik akımının kurucularındandır. (II) Gerçekliği ondan daha doğ­ru yansıtanlar da vardır. (III) Ama o, gerçekçiliği şiirsel bir dille harmanlayıp metne incelikli bir bi­çimde yerleştirdiği için ötekilerden farklılaşır. (IV) Yaşadığı dönemin siyasal, ekonomik ve toplum­sal sorunlarının birey üzerindeki etkilerini aktarır. (V) Zaman zaman eleştirilmesine rağmen, 20. yüz­yıl estetikçilerine göre Balzac, edebî gerçekçili­ğin en büyük yazarıdır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­sinde Balzac’ın üslubuyla ilgili bilgi verilmiştir?

A) I.          B) II.          C) III.          D) IV.          E) V.

 

9. (I) Ülkemizde birçok aile, köy ile kent arasında g^ dip geliyor. (II) Çoğu ailenin bir ayağı her yönüy­le kendilerine daha güzel gelen köyde, bir ayağı kentte. (III) Özellikle yaz aylarında kentten köye gidişin arttığı gözlemleniyor. (IV) Köye giden aile­ler, yaz sonunda köylerinden aldıkları yiyecekler­le kentin yolunu tutuyor. (V) Geride birbirinden güzel anıları ve en güzel doğa manzaralarını bı­rakarak…

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­lerinde öznellik söz konusudur?

A) I. ve IV                               B) II. ve IV.                                             C) II. ve V.

D) III. ve V.                             E) IV. ve V.

 

10.  (I) Sanatçı, İkinci Dünya Savaşı’nın yergisel öy­küleriyle ünlenir. (II) Öykülerinde gerçekleri çok yönlülük içinde, başarıyla dile getirir. (III) Bürokra­sinin işleyişini anlatan başarılı ürünler verir. (IV) Gar Saati kitabı memurların çalışma düzenini, “adam-sendeciliği” yansıtan değişik bir yapıttır. (V) O, daima arayış içindeki öykücülerimizdendir. (VI) Aşk Üçgeni adlı yapıtında ruhsal çözümlemelere girişmesi, önceki ürünlerinden ayrılarak, arayış içindeliğini açık seçik kanıtlar. (VII) Yazarın, öykü­cülüğümüzde sağlam, oturmuş bir yeri vardır.

Bu parçada numaralamış cümlelerin hangileri kendinden önceki yargıyı örneklendirmiştir?

A) I. ve II.                               B) I. ve IV.                                              C) II. ve VI.

D) IV. ve V.                            E) IV ve VI.

 

 

 

11.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bileşik za­manla çekimlenmiş bir fiil kullanılmamıştır?

A)   Günün ilk saatlerinde sahilde dolaşmak istedi?

B)   Pazar günlerini roman okuyarak geçirecekmiş.

C)   Yazarın yeni kitabı her yıl eylül ayında çıkardı.

D)   Eskiden dedeler torunlarına masal anlatırmış.

E)   Yola erken çıkarsa trafiğe takılmaz.

 

12. Aşağıdaki cümlelerin  hangisinde tamlayanı düşmüş bir ad tamlaması vardır?

A)   Masanın üzerinde bir demet gül vardı.

B)   Öğretmen sınıfa girince ayağa kalktık.

C)   Haziran geldi, tatil hazırlıkları başladı.

D)   Gelecek yıl da aynı köye gitmek istiyoruz.

E)   Yazısı gerçekten çok güzeldi, ona özenirdik.

 

13.  Öykülerim ve öykülerimde görülen kahramanlar, aslında aracıdan başka bir şey değildir.

Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan han­gisi yanlıştır?

A)   Özne bir söz öbeğidir.

B)   Hem yapım hem çekim eki almış sözcüğe ör­nek gösterilebilir.

C)   Yüklem ek eylemin geniş zaman kipiyle çekimlenmiştir.

D)   İlgeç ve bağlaç kullanılmıştır.

E)   Sıfat-fiile örnek gösterilebilir.

 

14.   (I) Aile bireylerinin hep bir arada olduğu günler çok güzel geçer. (II) Büyükler küçüklere sürpriz hediyeler verir. (III) Küçükler büyüklerine saygı gösterir. (IV) Birlikte yenen yemeğin ardından herkes bahçede gezer. (V) Kısa bir gezinti sonra­sı bütün aile bireyleri çimlerin üzerine serilen kili­min üstüne oturup çay ve meyve suyu içer.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A)   I. cümledeki “çok” sözcüğü zarftır.

B)   II. cümledeki “sürpriz” sözcüğü sıfattır.

C)   III. cümledeki “küçükler” ve “büyükler” adlaşmış sıfattır.

D)   IV. cümledeki “yenen” sözcüğü sıfat-fiildir.

E)   V. cümledeki “gezinti” sözcüğü hem yapım hem çekim eki almıştır.

 

15.  Aşağıdaki cümlelerin hangisi özne, nesne ve yüklemden oluşmaktadır?

A)   Şairlerden başka kimse şiir kitabı okumuyor.

B)   Genç yetenekler kendini geliştirmeye yanaş­mıyor.

C)   Öğrenciler araştırma yapmak için kütüphane­ye gitmelidir.

D)   Gençler kitapçıları sık sık ziyaret ediyor.

E)   Yağmur başladığında çocuklar parkta oynu­yordu.

 

16.  Bütün yaz bu bahçeyi düzenlemek isteğiyle ha­yaller kuran Nuran etrafına bakındı.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden han­gisi yanlıştır?

A)   Yüklemine göre fiil cümlesidir.

B)   Anlamca ve biçimce olumlu bir cümledir.

C)  Yüklemi edilgen çatılı bir fiildir.

D)   Öğe dizilişine göre kurallı bir cümledir.

E)   Yapısına göre bileşik cümledir.

 

17.  Adam, aracı uygun bir yere park etmişti.

Bu cümlede geçen altı çizili sözcükte görülen ses olayının özdeşi aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A)   Bir bahar sabahı kendisine şehir merkezinde rastladım.

B)   Araçları, caddenin iki kenarına sağlı sollu park etmişler.

C)   Şimdi gidecek, üzerine en güzel elbiselerini giyecekti.

D)   Bahar yalnız insanların değil, kuşların da ak­lını başından alır.

E)   Tatlı tatlı öten keklik, diğerlerinin de buraya gelmesini sağlıyordu.

 

18.  Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kısa çizginin (-) kullanımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?

A)   Ankara – İstanbul uçak seferleri sis nedeniyle iptal edildi.

B)   Türkçe – Fransızca sözlük çalışması için son hazırlıklar yapılıyor.

C)   Veli – okul – öğretmen ilişkisi öğrenci başarısı­nı olumlu etkiler.

D)   Birinci Dünya Savaşı 1914-1918 yılları ara­sında olmuştur.

E)   Bilgi – sevgi ile donatılmış bireyler insanlığa yararlı olabilir.

 

19.  (I) Hat sanatında kullanılan tahta kalem, ıhlamur veya gürgen ağaçından, istenen kalınlıkta yontu­larak yapılır. (II) Sap tarafı, parmaklar arasında ra­hatça tutmaya ve hareket ettirmeye elverişli olma­lıdır. (III) Tahta kalemin birkaç türü vardır. (IV) Bir kısmının yanlız ortasında çatlağı bulunur. (V) Bir kısmında ise, çatlağın iki tarafından kalınlığa gö­re iki veya daha fazla yuvarlak delikler yer alır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangi­lerinde yazım yanlışı vardır?

A) I. ve II.                               B) II. ve III.                                             C) III. ve V.

D) I. ve IV.                                             E) IV. ve V.

 

20.  Öğleden sonra gazete binasına uğruyor ama kimseyi bulamıyor.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Tamlayan eksikliği

B)   Gereksiz sözcük kullanılması

C)   Dolaylı tümleç eksikliği

D)   Özne – yüklem uyuşmazlığı

E)   Anlamca çelişen sözcüklerin bir arada kulla­nılması

 

21.  Hiç kimse televizyonun karşısından ayrılmadı, ma­çı büyük bir dikkatle izledi.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangisinden kaynaklanmaktadır?

A)   Nesne eksikliğinden

B)   Özne eksikliğinden

C)   Dolaylı tümleç eksikliğinden

D)   Sözcüğün yanlış yerde bulunmasından

E)   Özneyle yüklem arasındaki çatı uyumsuzlu­ğundan

 

22.  Önerilerimde, öğütlerimde ve yol göstermede ko­nuları enine boyuna incelerim; sonunda, neden­leri ve niçinleri, dayanakları ortaya koymaya çalı­şırım. Kısacası önerilerimde, öğütlerimde ve yol göstermelerimde öznel değil, nesnel yargılara ulaşırım. Kesinlikle uzun boylu düşünmeye gerek görmeden “iyi” ya da “kötü” ayrımı yapmam ve­ya peşin fikirli olarak bastırmam.

Aşağıdakilerden hangisi böyle diyen bir yaza­rın özelliği değildir?

A)   Çalışmalarında titiz olma

B)   Bir sorunu nedenleriyle ortaya koyma

C)   Yansız davranma

D)   Kendine aşırı güven duyma

E)   Önyargılı olmaktan kaçınma 

 

23.  Sporla edebiyat arasındaki dostluk bağları gide­rek gelişiyor. 1930’larda yayımlanmaya başlayan Olimpiyat, Top, Türkspor gibi dergilerle başlayan edebî çaba, “spor romanı”, “spor edebiyatı” kav­ramlarının gelişmesine öncülük etti. Bu süreç, Türk edebiyatının önemli sanatçılarının metinle­rinde futbol üzerine kurulan edebî ve sosyolojik değerleri yansıtmasıyla hızlandı. Toplumları böy­lesine harekete geçirebilme potansiyeline sahip bir olgu, ülkemiz futbolunun son yıllardaki olağa­nüstü gelişimi ve ardından gelen büyük başarı­larla kültür açısından da yazın dünyamızda önemli bir yer tutacak gibi gözüküyor.

Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?

A)   Sporun edebiyatla olan ilişkisinden

B)   Spor dergilerinin öneminden

C)  Türk futbolunun son yıllardaki gelişiminden

D)   Futbolun edebiyat için öneminden

E)   Sporun, toplumları harekete geçirebilme po­tansiyelinden

 

24. (I) Bu sanatçımızın öykülerinin hemen hepsinde yol ve yolculuk vardır. (II)Kahramanları türlü gerekçelerle yolculuk eder. (III)Çevreyi, doğayı, dış dünyayı onların gözünden aktarır bize. (IV) Hiç kuşku yok ki bu aktarımda kahramanların farklı kişilikleri, özgün bakışları hemen fark edilir. (V) İnsanlarıyla mimarisiyle yaşam biçimiyle sokaklar var okuduğum öykülerde (VI) O daracık sokaklar ki iki insan yürüdüğünde bir üçüncüsü geçemez. (VII)Kapılar, bu daracık sokaklara açılır ve sanki insanlar açılan bu kapılardan soluklanır.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf kaçıncı cümleyle başlar?

A) II.         B) III.         C) IV.         D) V.         E) VI.

 

 

25. (I) O sevdiğimiz şiirleri okuyamaz olduk. (II) Ne zaman okumaya kalksak şarkıları aklımıza geldi. (III) Sevdiğimiz şiirlerin işgal edilmiş olduğunu gördük. (IV) Son dönemlerde çok güzel besteler yapıldı. (V) Hele ki televizyonlara, ellerinde sazla çıkan insanların, “Şimdi size son çıkacak kase­timden bir şarkı okuyacağım.” sözleri ardından, tutkunu olduğumuz dizeleri duyduğumuzda içi­miz burkuldu. (VI) Hem o şiirden hem de şiiri besteleyenden soğuduk.

Bu   parçadaki   numaralanmış  cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmuştur?

A) II.         B) III.         C) IV         D) V.         E) VI.

 

26. Bu sanatçımız, kitaplarında yazınsal türlerin bü­yüsünü duyumsatırken bir yandan da yazın dün­yasında dolaştırıyor, çağına ayna tutuyor. Olayla­rı, kişileri, toplumsal gerçeklikleri yansız bir tu­tumla aktarıyor kitaplarında. Bunu yaparken hiç kuşku yok ki sanatın kendine özgü yapısından, estetik anlayışından hiç mi hiç ödün vermiyor.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yapıtlarının sanatsal yönden kusurlu olduğu

B)   Gerçekleri anlatırken sanat kaygı gütmediği

C)   Sanatsal bir bakış açısıyla çağına tanıklık et­tiği

D)   Yapıtlarında gerçekleri kendince yeniden yo­rumladığı

E)   Yapıtlarında okur kitlesinin isteklerine boyun eğmediği

 

27. Bir kere yaratıcı yazı biçimidir deneme. Bir yaza­rın kendini en iyi ifade edebileceği yoldur. Öğre­tici, besleyici, yönlendiricidir. Kendinizi sürekli zinde tutmak için vazgeçilmez bir yazı disiplinidir. İyi bir deneme yazarı birçok türde yazabilir. Diğer bir boyutuna gelince, üslupçu yazı biçimidir de­neme. Bunu tutturamazsanız yazdıklarınız sığ ka­lır. Elbette daha başka şeyler de söylenebilir ama denemenin türler içindeki konumu deyince aklı­ma ilk gelen bunlar oldu benim.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine ce­vap olarak söylenmiştir?

A)   Neden sadece deneme türünde ürün veriyor­sunuz?

B)   Deneme dışındaki yazınsal türleri okumaz mısınız?

C)   Denemenin diğer edebiyat türleri içindeki ye­ri nedir sizce?

D) Denemede  konu  sınırlamasının  olmaması yazmada kolaylık sağlıyor mu?

E)   Deneme yazarken diğer türlerin olanakların­dan yararlanır mısınız?

 

28. Şiir, dar bir alana sıkıştırılmış az sayıda sözcükle yoğun anlamlar aktarma gücüne sahip yazınsal bir iletişim aracıdır. —- Her dize, her sözcük, her hareket hatta her yapının kendisi bile ikili bir an­lam taşıyabilir. Şaire tanınan küçük alanda pek çok şey başarılır. Şair de kimi zaman alışılmamış ve mantık dışı gibi görülen, ancak aslında uyum­lu olan sözcük ve tümceleri birlikte kullanarak okuyucusunu şaşırtmaktadır. Sözcüklerinin bü­yük bir bölümüne geniş anlamlar yüklemektedir.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getiril­melidir?

A)   Okuyucuyu dikkate almayan bir şiir uzun ömürlü olamaz.

B)   İnsanların ortak duygularına yer veren şiir her dönemde okunur.

C)   Ölçülü ve uyaklı olmayan şiir uzun süre hafı­zada kalamaz.

D)   Bu sayede insanlar, ruhsal açıdan rahatlar, iş­lerinde daha verimli olurlar.

E)   Şiirde, anlam yoğunluğu, doku zenginliği, bi­çim sıklığı vardır.

 

29. Divan-ı Lügat-it Türk’ün Araplara Türkçe öğretmek amacıyla hazırlanması örneğinde olduğu gibi, sözlükler belli amaçlar için hazırlanır. —-. Dili tü­müyle kapsamak için hazırlanan bir sözlüğün derinliği ile yalnızca ilkokul öğrencilerine faydalı olması için hazırlanmış bir sözlüğün derinliği bir tutulamaz. Salt derinlik yönünden değil, sözlü­ğün hazırlanış amacına göre birçok yönden ay­rımlar söz konusudur. Örneğin, birçok ciltten olu­şan ansiklopedilerin de bir tür sözlük olduğunu unutmamalıyız.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akı­şına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmeli­dir?

A)   Günlük yaşamda çeşitli amaçlarla sık sık söz­lüklere başvururuz

B)   Söz varlığı, sözlüğün hazırlanış amacına gö­re değişir

C)   Sözlüklerden yararlanırsak dilin zenginliğini daha iyi fark ederiz

D) Sözlüklerden yararlanmazsak pek çok söz­cüğü yanlış anlamda kullanırız

E)  Henüz dilimizin kelime hazinesini bütünüyle ortaya koyan bir sözlük hazırlanamamıştır. 

 

30. Edebiyat ve düşünce denince aklımıza dergi ve dergiciliğimiz gelir. Dergisiz bir edebiyat da dü­şünce de olamaz artık. Bugünden geriye doğru yüz yıllık edebiyat ve düşünce haritamıza bir bak­tığımızda, eli kalem tutan, yazan-çizen ve adını bir şekilde duyurmuş kim varsa bir şekilde dergiyle bağlantılı olmuştur. Birçok sanatçı kendi dergisini çıkarmıştır. Hatta sanatçılarımızdan bazıları çıkar­dığı dergiyle anılmıştır. Yalnızca edebiyat değil, düşünce de dergilerle yürümüş, her türlü düşün­ce dergilerle kendini ifade etme fırsatı bulmuştur.

Bu parçada anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerin hangisidir?

A)   Edebiyat ve düşüncenin dergiyle geliştiği

B)  Düşüncelerin, dergi sayesinde, kısa zaman­da okurlara ulaşma fırsatı bulduğu

C)   Kendi dergisini çıkaranların daha nitelikli sa­natçı olduğu

D)   Dergilerde yazısı yayımlanmayan kişilerin sa­natçı olmasının çok zor olduğu

E)   Edebiyat dünyasındaki gelişmelerin, dergici­liğin ortaya çıkmasını sağladığı

 

31.  Refik Halit’in “Kar ile Yağmur” başlıklı bir yazısı vardır ki, bu yazıyı kar severler sakın okumasın. “Tabiatın rengârenk tablosu üstüne sıvanan kaba bir badana” diye başlayan sanatçı, “dünyanın om­zuna yüklenen boş bir ağırlık” mı demez, “kof bir yük” mü demez, “üşütücü bir kürk” mü demez! Karın, kendisine “kibarın düşkünü aklar giyer kış günü” sözünü hatırlatan beyazlığına bile itirazı vardır yazarın. Örneğin kar niçin altın sarısı değil­dir? Buyurun, cevap verin bakalım?

Bu parçadan Refik Halit ile ilgili aşağıdakilerden hangisine varılabilir?

A)   Toplumsal sorunlara duyarlı olduğuna

B)   Olaylara olumsuz açıdan baktığına

C)   Kardan hiç hoşlanmadığına

D)   Yaz mevsimini kendine yakın bulduğuna

E)   Her mevsimin ayrı bir güzelliğinin olduğuna inandığına

 

32. Özgürlük ancak düşünen kişi için gereklidir. Dü­şünmeyen, kendisine belletilenleri incelemeksizin onlara inanıp bağlanan kişi ne yapsın özgürlü­ğü? Kullanamaz ki… Körü körüne inanmak özgür­lüğünü mü istiyorlar? O vardır öteden beri, onu kimse kimsenin elinden alamaz. Özgür kişi başka bir kişiye, bir öğreticiye, bir lidere bağlı değildir.

Bu parçada yazar, özgür kişinin özelliklerin­den söz ederek aşağıdakilerin hangisine açık­lık getirmektedir?

A)   Özgürlüğün ne demek olduğuna

B)   Özgürlüğün nasıl elde edildiğine

C)   Özgürlüğün nasıl korunacağına

D)   Özgürlüğün insanları ne kadar etkilediğine

E)   Özgür kişinin toplumdaki yerinin ne olduğuna

 

33.  Bilimin ve sağduyunun egemen olduğu bir bakışla yaklaşırdı konulara. Havadan sudan bir girizgâhtan sonra, kenara koyduğu gazeteleri alır ve sohbeti­mizin gündeminin ne olduğunu belirlerdi. Konulara uzak açıdan bakmayı sever, hemen gözükmeyen ipuçlarını bir bir ortaya koyar, görüşünü bilimsel ve­rilerle destekleyerek sunardı. İyiye giden hiçbir şey olmadığı noktasında birleşirdik hep.

Bu parçada sözü edilen kişiyle ilgili aşağıda-kilerden hangisi söylenemez?

A)   Bilimsel ve sağduyulu bir bakış açısına sahip olduğu

B)   Sohbetlerinin konusunu gazetelere bakarak

belirlediği

C)   Görüşlerini nesnel verilerle desteklediği

D)   Havadan sudan konuşmayı sevmediği

E)   Karamsar olduğu

 

34. Bu sanatçının şiirindeki yaşam tadı bütün şiirlerindeki ruhu da temsil eder. Hayata, aşka, dostlu­ğa, arkadaşlığa, denize ve söze, sözcüklere ithaf ettiği her şiirinde; “yaşam tadı” neşe ya da hüzün olarak, şefkat ya da özlem olarak çıkar karşımıza. Şiirlerinden duyulan haz sahicidir. Çünkü, sözü sahicidir. Dahası, şiirleri, salt içerdikleri yaşantı zenginliğinden ötürü değil, yaşamla ve insani de­ğerlerle yüklü oldukları için de böyledir, bu.

Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)   Bütün şiirlerinde yaşamın tadını duyurduğu

B)   Şiirlerinin yaşantı zenginliği içerdiği

C)   Şiirlerinin insani değerlerle yüklü olduğu

D)   Biçimsel öğelere değer verdiği

E)   Değişik konularda şiirler yazdığı

 

35.  Bilge hiçbir şeyi kötüye yormaz, başına gelenden ötürü kendinden başka sorumlu aramaz ve in­sanların hatalarını, onların kötülüklerine yormaz. Başkalarını ne sözleri ne de yüzünün ifadesi ile suçlamaz ve başına gelen her kötülüğü, iyi niyet­li bir yorumla hafifletir. Kendisine yapılan hakaret ve kötülükleri değil, hizmet ve iyilikleri anımsar.

Bu parçada bilge ile ilgili olarak aşağıdakiler-den hangisine değinilmemiştir?

A)   Sorumluluklarını yerine getirdiğine

B)   Olaylara iyimser bir gözle baktığına

C)   İnsanları yaptıkları iyilikleriyle hatırladığına

D)   Hatalarının sorumluluğunu üstlendiğine

E)   Başkalarını suçlamaktan kaçındığına

 

36.  Tür sorunu belki de yazının en karmaşık, en çö­zümsüz sorunudur. Bir kitabı açar açmaz türünü belirleyiveririz, çocuklar da bizden geri kalmaz bu konuda: “Bu bir öykü kitabıdır.”, “Bu bir ro­mandır.”, “Bu bir oyundur.” derler. Ama sıra türle­ri tanımlamaya, aralarındaki ayrımları belirlemeye gelince, bocalamaya başlarız.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgu­lanmaktadır?

A)   Hiçbir edebî türün öteki türlerden bağımsız olamayacağı

B)   Çocukların öykü türüne karşı özel ilgi duyduğu

C)   Romanla öyküyü birbirinden ayırmanın müm­kün olmadığı

D)   Edebiyat türlerini tanımlamanın sanıldığından güç olduğu

E)   Çocukların edebiyat yapıtlarıyla küçük yaşta tanıştırılması gerektiği

 

37. Elbette. Her yayında olan, ama aslında olmama­sı gereken dizgi yanlışlarını, eksiklikleri, noksan­ları düzeltmek, tamamlamak elbette ki görevimiz. Kitabın zaman içinde güncelleştirilmesi, dolayı­sıyla değişikliklere uğraması çok doğal ve gerek­li. Antolojiler de eskir zamanla. Hazırlayıcıya ve yayınevine düşen, bu eskimeyi zamanında fark edip gidermektir. Ama antolojinin yapısına, seç­me yöntemime, özellikle kendi değerlendirmele­rime gereksiz, haksız karışmaları dikkate almaya­cağımın da bilinmesini isterim.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine ce­vap olarak söylenmiş olabilir?

A) Kitabınızın sonraki baskılarında değişiklikler, düzeltmeler yapmayı düşünüyor musunuz?

B)  Kitabınızın okurlar tarafından beğenileceğin­den emin misiniz?

C) Kitapta yaptığınız değişiklikler, önceki seçim­lerinizin yanlış olduğunu mu gösteriyor?

D)   Kitabınız hakkında yapılan eleştirilere hak ve­riyor musunuz?

E)   Yayınevlerinin antolojilere iyi gözle baktığını söyleyebilir miyiz?

 

38. Yalnız kendi düşündüklerini, kendi bildiklerini ya­zıyor. Başkalarının düşündükleri, bildikleri de öz Türkçe ile söylenebilir mi, durmuyor bunun üze­rinde. Denesin bakalım, Platon’un ya da başka bir filozofun bir kitabını alsın, onu çevirmeye ça­lışsın. Bir yerini atlamadan öz Türkçe ile söyleye­biliyor mu dediklerini? Söyleyebiliyorsa peki, söyleyemiyorsa o da anlar öz Türkçenin bütün konular üzerinde yazmaya yetmeyeceğini.

Bu parçada yazar, öz Türkçenin her konuda yazmaya yetmeyeceğine kanıt olarak aşağıdakilerden hangisini göstermektedir?

A)   Platon’un başka bir dile çevrilemeyecek ka­dar özgün olduğunu

B)   Öz Türkçe ile yazılmış yapıtların yabancı dile çevrilemeyeceğini

C)   Felsefe alanında yazılmış kitapların öz Türkçe ile çevrilemeyeceğini

D)  Türkçenin başka dilden çeviri yapılacak ka­dar zengin olmadığını

E)   Her yazarın öz Türkçe’yle yazabilecek kadar yetenekli olmadığını

 

39. Garip akımı, Türk şiirinde o güne kadar yer etmiş kalıp ve anlayışlardan kurtulmak gerektiğini sa­vunur ve biçimciliğe, duygusallığa karşı çıkıp söyleyiş güzelliğini esas alır. Basmakalıp söyleyi­şe başkaldırın Türk şiiri ile çağdaş Batı şiirleri ara­sında bir köprü kurar. Günlük dilin yaygın söz­cükleriyle kurulmuş, yalın bir dille, o zamana de­ğin şiirde hemen hiç söz konusu edilmeyen ama her gün yaşamımızı çevreleyen olayları ve nesne­leri yansıtır bu şiir. Bu akımın başlattığı çığırdan yürüyen öbür ozanlar, gittikçe daha gelişmiş, da­ha derin, daha kapsamlı bir şiire yönelirler.

Bu parçada Garip akımı ile ilgili aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)   Türk şiirinin olanaklarını artırdığına

B)   Geleneksel şiir anlayışına karşı çıktığına

C)   Edebiyatta yeni bir şiir geleneği başlattığına

D)   Yeni bir şiir dili kurduğuna

E)   Türk edebiyatında hiç işlenmeyen konulara yer verdiğine

 

40. Bir romana başlamadan önce neler yazacağımı planlıyorum. Ama yazma eylemiyle birlikte önce­den yaptığım planlar değişiyor. Romanı bitirdi­ğimde bir de bakıyorum ki, ortaya önceden ta­sarladıklarımdan çok değişik bir şey çıkmış. Ya­zarken çoğu kez, bir cümle yeni bir olanak getiri­yor. Her şey değişiyor. Yaklaşım, dilsel örgü, gi­derek cümlenin anlamı bile… İşte bu yaratma se­rüvenine okuru da sokmak, nereden nereye var­dığımı görmek ve göstermek için tuttuğum not­lardan bazılarını yayımlamak gereğini duydum.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine açıklık getirmiştir?

A)   Romanlarını yazarken tuttuğu notları niçin ya­yımladığına

B)   Roman yazarken nelere dikkat ettiğine

C)   Romanlarını hangi koşullarda yazdığına

D)   Roman yazmaya nasıl başladığına

E)   Romanlarının konusunu seçerken nelere dik­kat ettiğine

CEVAPLAR

1-B2-D3-B4-A5-D6-B7-B8-C9-C10-E
11-A12-E13-D14-E15-A16-C17-C18-E19-D20-C 
21-B22-D23-A24-D25-D26-C27-C28-E29-B30-A 
31-C32-A33-D34-D35-A36-D37-A38-C39-D40-A