TYT Türkçe Denemesi – 49

TYT Türkçe Denemesi – 49

1. Jose Saramago’nun basmakalıplıktan uzak, (I) kapsayıcı, uçsuz bucaksız imkânlar evreninin adresini veren (II) yapıtı, küllerinden doğmayı (III) sürdürüyor. Dipsiz bir sandık gibi. (IV) Öylesine konsantre ki okumakla çoğalan sözcüklerin sırrını bulduğundan kuşku duymuyor gerçek okuru. Yazar olarak duruşu da pusula misali. (V) Nasıl da alçak gönüllü ve bilge!

Bu parçadaki altı çizili sözlerle ilgili aşağıda verilen açıklamalardan hangisi yanlıştır?

A) I., sıradanlıktan uzak özellikler taşımak

B) II., sonsuz olanaklara ulaşmanın yolunu göstermek

C) III., tükenmeye yüz tutmuşken yeniden canlanmak

D) IV., geçmişe yaslanıp kendini geleceğe kapatmak

E) V., tutumuyla insanlara kılavuzluk etmek

2. (I) Hayata dair düşüncelerimiz, eleştirilerimiz, beklentilerimiz; filmlerle, şarkılarla hatta tiyatro oyunlarıyla şekillenir. (II) Herhangi bir işe başlarken filmlere, romanlara, öykülere kulak kabartır; onların bize ne söylediğine bakarız. (III) Kitapları zamanla unutsak bile filmler, dağarcığımızda ayrıntısıyla hep canlı kalır. (IV) Aklımıza kazınan sahneleri gündelik hayatta aynen yaşama isteği duyarız içimizde. (V) Gündelik yaşamın yükü altında ezildiğimizde sinema, tiyatro veya konser salonlarını güvenli bir liman olarak görürüz hep.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümlede, yaşama bakışımızda sanat eserlerinin etkili olduğu söylenmiştir.

B) II. cümlede, sanat eserlerini referans aldığımızdan söz edilmiştir.

C) III. cümlede, filmlerin kitaplara oranla daha kalıcı olduğu belirtilmiştir.

D) IV. cümlede, insanların gerçekle kurguyu birbirine karıştırdığı söylenmiştir.

E) V. cümlede, sanatın insanlar için bir sığınak olduğundan söz edilmiştir.

3. Ne onca şiiri ne de başyapıt niteliğindeki roman ve denemeleri, farklı kesimlerce Ahmet Hamdi Tanpınar’a karşı yapılan sükût suikastini engelleyemedi. Şimdi, yayınevleri arasında Tanpınar’ın kitaplarını basma mücadelesinin mahkeme kapılarına kadar uzadığını görünce insanın dudağına acı bir tebessüm yerleşiyor.

Bu parçada geçen “sükût suikasti” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Acımasızca eleştirmek

B) Görmezden gelerek yetkinliğini örtmeye çalışmak

C) Herkesin gözünde küçük düşürmeye çalışmak

D) Değerini olduğundan aşağı göstermek

E) Eserleriyle yapmak istediklerini anlayamamak

4. Hamlet’i okuyan kişi, yalnızca Hamlet’teki yaratımın ayrımına erdiği için sevmez onu; Hamlet’in çağrışımıyla kendi içindeki Hamlet’i yarattığı için de ilgi duyar ona.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılanla aynı doğrultuda değildir?

A) İyi yazılmış bir roman, okuru yalnızca güzellikleriyle etkilemekle kalmaz, okurun içindeki potansiyeli de harekete geçirir.

B) Güçlü sanat eserleri, onu anlayan kişiye kendisine dair daha önce farkında olmadığı özelliklerini de keşfettirdiği oranda bu sıfatı hak eder.

C) İyi çizilmiş bir roman kahramanı, içimizdeki kahramanı bulup ortaya çıkarmamıza da yardımcı olabilmelidir.

D) Okuduğum bir kitapta hayran kaldığım bir özellik, karakterlerin başarıyla yaratılmasıysa diğer özellik de yapıtın benim zihnimde benzerini kurgulamama imkân tanımasıdır.

E) Aynı kitabı ikinci defa okuduğunuzda kitabın sizde bırakacağı iz öncekinden farklı olmaz.

5. I. Antibiyotikler tıp uygulamalarında çığır açan ve bakteri kökenli hastalıklarla mücadelemizde bize çok önemli avantajlar sağlayan silahlarımızdır.

II. Ancak bilinçsiz ve yersiz antibiyotik kullanımı sonucu, antibiyotik tedavisine dirençli birçok bakteriyi kendi ellerimizle ürettik.

Bu iki cümlede anlatılanlar aşağıdakilerin hangisinde doğru biçimde birleştirilmiştir?

A) Bakterilerin antibiyotikler karşısındaki direnci, yanlış tedaviler sonucunda iyice artmış ve antibiyotiklerin kullanımı günden güne farklı sorunlar üretmiştir.

B) Antibiyotiklerin bakteri tedavisindeki çığır açıcı rolü gereksiz yere abartıldığından bir süre önce avantaj gibi görünen durumlar hastalar için dezavantaja dönüşmüştür.

C) Kısa bir zaman öncesine kadar bakteri menşeli hastalıklarla mücadelede büyük katkıları olan antibiyotikler, yanlış kullanım nedeniyle kimi bakterilerin direncini artırarak bu avantajı ortadan kaldırmıştır.

D) Bakterilerin yakın zamana kadar yalnızca antibiyotiklerle tedavi edilebileceği inancı, insanları yerli yersiz antibiyotik kullanmaya itince direnci yüksek bakteriler meydana gelmiştir.

E) Antibiyotiklerin eskisi gibi bakterilerle mücadelede etkili olabilmesinin koşulu, antibiyotiğe karşı savunma gücü yüksek bakterilerin yok edilmesidir.

6. Strese girmeden kanyonun tadını çıkarmak istiyorsanız hemen girişte, yaklaşık 150 metre uzunluğunda, kayalara monte edilmiş köprülerden yürüyerek köprünün sonunda buz gibi sular ile kucaklaşabilirsiniz.

Bu cümlede aşağıdaki ses olaylarından hangisi yoktur?

A) Ünsüz yumuşaması

B) Ünlü türemesi

C) Ünlü daralması

D) Kaynaştırma

E) Ünsüz benzeşmesi

7. Yüklem geçişli fiil olduğu hâlde bazı cümlelerde nesne bulunmaz.

Aşağıdakilerin hangisinde bu duruma örnek bir kullanım vardır?

A) Okul servisini haftanın beş günü saat tam 15.30’da burada bekliyoruz.

B) Bahar gelince şehrin parklarındaki erik ağaçları erkenden beyaz çiçekler açar.

C) İki arkadaş masayı biraz zorlanarak da olsa cam kenarına çekti.

D) Bu parktaki büyük ağaçların yaprakları dört mevsim yemyeşil kalır.

E) Bugün çok yoğunum ama hafta sonu birlikte izleyebiliriz.

8. (I) Denemede yazar, duygu ve düşüncelerini kanıtlama amacı gütmeden senli benli bir anlatımla ifade eder. (II) Deneme içten bir üslupla yazılır. (III) Yazar, kendisiyle konuşuyormuş

gibi bir tutum sergiler. (IV) Bu nedenle yazar “ben” sözcüğünü sıklıkla ve çekinmeden kullanır. (V) Nurullah Ataç, bunu vurgulamak için “Deneme ‘ben’in ülkesidir.” der.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, üç eylemsi türünün de örneği vardır.

B) II. cümlenin yüklemi, edilgen çatılı fiildir.

C) III. cümlede, bir ilgeç, dönüşlülük adılıyla birleşerek ekleşmiştir.

D) IV. cümlede “ve” bağlacı, zarf tümleçlerini birbirine bağlamıştır.

E) V. cümle, iç içe birleşik bir cümledir.

9.

I. Uzak diyarlarda yanacak, yanacağım hep

Sen başka denizlerin dalgalarında sarhoş

II. Solgun yüzünde kaygı taşır her gelen geçen

Hep saz benizlidir bu yıl eylül çocukları

III. Mutluluk ülkesidir baksa gözüm her nereye

Yaşıyor şimdi gözüm görmenin altın çağını

IV. Bir gün yine gördüm ki pembeler giymiş

Güllerin aynasına bakıp da övünmüş

V. Bekçi sert bir darbeyle kırdı kaldırımları

Mezarda ölü gibi yalnız kaldım odamda

Yukarıdaki numaralanmış dizelerin hangisinde altı çizili sözcükler tür yönünden aynı değildir?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

10. Aşağıdakilerden hangisi, ögelerinin sıralanışı yönünden “İstanbul-Anadolu-Mısır arasında karadan ve denizden telgraf hatları döşenerek ülke içerisindeki iletişim kolaylaştırılmıştır.” cümlesiyle aynıdır?

A) Bıkmadan, yorulmadan, yılgınlığa düşmeden kitap ve dergiler okumalıyız.

B) Bu şiirlerin tadına varmak için oldukça fazla çaba harcamalısınız.

C) Anlatımını oluşturan söz değerlerini seçerken dilin sunduğu tüm olanaklardan yararlanmış.

D) Yarınki oturumda üretim sürecinin bir başka yönünü ilgilendiren konunun algılanış biçimi tartışılmalıdır.

E) Nüfusa paralel olarak artan isteklerin karşılanabilmesi için eldeki olanaklar yerinde kullanılmalıdır.

11. Eskiyi (I) çok iyi bilirim. Bizim toplumumuzda berberler sağlık işlerini yürütürdü. Çocukluğumda Anadolu’nun köy ve kasabalarında dişçi yoktu. İnsanlar dişi (II) ağrıyınca berberi (III) ararlardı. Berber de ağrıyan dişi çekerdi. Şimdi bunu (IV) terk ettik, hastaneleri (V) kurduk.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangisi, bir varlığın neye ait olduğunu belirten bir ek almıştır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

12. Dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü ve kalabalık ordularından birini kuran Osmanlı Devleti, teknolojik gelişmeleri yakından takip ettiği hatta yönlendirdiği dönemlerde dünya hâkimiyetine damgasını vurmuştur.

Bu cümlenin öznesinde aşağıdakilerden hangisinin örneği yoktur?

A) İlgeç

B) İsim tamlaması

C) Adıl

D) Zarf

E) Sıfat-fiil grubu

13. Anlattıkları şeylerin niteliğine göre fiiller kılış fiilleri, durum fiilleri, oluş fiilleri diye adlandırılır.

Aşağıdakilerin hangisinde yukarıda sözü edilen fiillerin tümü örneklendirilmektedir?

A) kızmak, incelemek, morarmak

B) sığmak, uçmak, pişmek

C) bilmek, susmak, beklemek

D) bulmak, büyümek, güzelleşmek

E) bestelemek, çözmek, oturmak

14. Dikilitaş, diğer adıyla Beştaş, İznik’te Roma Dönemi’nden (I) kalma, M.S. 1. yy’da (II) Cassius Philiscus adına dikilmiş on iki metre (III) yüksekliğinde bir anıt. Anıt üst üste (IV) beş taş mermerden yapılmış. Üzerinde Yunanca yazılar var. Ne var ki en üstteki 6’ncı taş (V) günümüze ulaşamamış.

Bu parçadaki altı çizili sözlerden hangisinin yazımı yanlıştır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

15. İzmir’in güzelliklerini hiçbir yere değişmem, diyorsun ama bizim oraların, Balıkesir’in, bahar akşamları da çok hoştur. Sesleri, kokuları ve renkleriyle başını döndürür insanın; durup dururken sevince boğar insanı. İşte böyle bir akşamdı. Benim gibi genç bir arkadaşımla kaçıyorduk. Kent arkamızda kalmış, bizim kaçışımıza aldırmadan homurdanıp duruyordu. Açık pembe, açık sarı zakkumların arasından geçiyorduk.

Bu parçada virgülün kullanımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Tırnak içinde olmayan alıntı cümlesinden sonra kullanılmıştır.

B) Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konmuştur.

C) Yüklemden uzak düşmüş özneyi belirtmek için konmuştur.

D) Aynı türden söz gruplarının arasına konmuştur.

E) Ara sözün başında ve sonunda kullanılmıştır.

16. Aşağıdakilerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?

A) Arabayı aldığımdan beri içimde garip bir şeyler var, sende bunu fark ediyorsun, değil mi?

B) Elli iki yıllık ömrümde bu süreç, bu çok önemli yaşam kesidi bilinmez olarak kalacak.

C) Sanatçının,18 Haziran 1979 pazartesi günü dünyaya geldiğini biliyoruz, onun dışında bir bilgi yok.

D) Profesyonel futbol yaşamında en çok, gün aşırı yağmur yağan bu ülkede zorluk yaşamıştı.

E) Hiç kimse o olaydan sonra parkın yanına yaklaşmadı, park artık bomboştu.

17. Elindeki çöpü yere atan bu kadının arkasından yürürken düşünmeden edemiyorum. (I)  Evi muhtemelen tepeden tırnağa tertemizdir. Bu kadının salonunda muhtemelen toz zerresi bulamazsınız eşyaların üzerinde. Öylesine bakımlı (II) Peki, (III) evlerinde böylesine tertemiz olan bizler niçin sokaklarda bu kadar özensiz ve vurdumduymazız? (IV) Kendi çatımızın altında bu kadar temiz, düzenli, özenli; (V) sokakta neden savruk, bencil ve özensiziz?

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi işlevine uygun kullanılmamıştır?

A) I      B) II     C) III    D) IV    E) V

18.Bilimin en önemli işlevlerinden biri de iyi ile kötüyü bilimsel ve nesnel bir şekilde ortaya koymasıdır. Toplum içinde bu konuda anlaşmazlıklar çıkar. Eskiye taraftar olanlara göre, eski olan her şey iyi, yeni olan her şey kötüdür. Yeniye taraftar olanlar ise tamamıyla bunun tersini düşünürler. Hâlbuki bu yaklaşımların ikisi de sakıncalıdır. —-. Bu önemli sorunun çözümünü ancak bilimden bekleyebiliriz. Bir şeyin iyi veya kötü olduğunu bilim açık bir şekilde ortaya koyar.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Günümüzde bilim adamları her soruna çözüm bulabileceklerini düşünüyor

B) Bilimin bu denli ilerlemiş olması gelecekte insanlığı zor durumda bırakabilir

C) Ancak eski olan bir şeyin güzel olması mümkün değildir

D) Çünkü bir şeyin iyi ya da kötü olması, eski ya da yeni olmasıyla ilgili değildir

E) Çünkü her zaman yenilikten yana tavır almak gerekmektedir

19. —-. Bunun önüne geçmek için kendi başıma kalmam gerekir. Yazı, hiçbir şeyle ilgilenmemeyi zorunlu kılan bir etkinlik çünkü. Kendimi çevremden soyutlayıp tamamen yazıya verdiğimde çok rahat yazıyorum. Birçok yazarda olan bir özellik bende de var: Yazarken günlük olaylardan sıyrılmak. Odaklanmayı sağlamak için, iç dünyama, zihnimde canlandırdığım dünyama, o büyülü âleme yolculuk yapıp onun içine girmem gerekiyor. Bu söylediklerim şiir ve öykü için de geçerli. Ama romanda çok daha önemli.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Başkaları gibi, çevremdeki kişi ve olaylara “Bundan bir hikâye çıkar mı?” diye bakamıyorum

B) Bazen yazacağım şey üzerinde yoğunlaşamadığım için günlerce kalem elimde beklerim

C) Kalemi elime aldığımda saatlerce yazıyor, beğenmediklerimi ise bir çırpıda atıp tekrar yazıyorum

D) Doğru olduğuna inanmasam da bugüne kadar yazmak için hep uygun bir mekân ve zaman aradım

E) Yaşam sadece yazıdan ibaret değil ama kimi yazarlar gibi her şeyi bir kenara iterek yazıyı yaşamımın merkezine almaktan vazgeçemiyorum

20. Gazeteci:

(I) —-

Eleştirmen:

— Her şeyden önce bir öz güven duygusu verdiği söylenebilir. Yazdıklarını topluma ulaştırmada bir köprü işlevi göreceğini, yeni verimlerini yayımlamada zorluk çekmeyeceğini taahhüt eder yazara. Bu, çoğu zaman yazılı olarak söylenmez elbette. Ama yazar bunu hisseder. Derginin kendisine bunları sağlayacağını düşünür, buna inanır. Yazara sözünü insanlara duyurma, kendi düşüncesini başka düşüncelerle tartışma olanağı sunar. Kendisi için bir sığınak olacağını, elinden tutup kaldıracağını söyler dergiler yazarlara.

Gazeteci:

(II) —-

Eleştirmen:

— Bu, içerikten bağımsız olarak hele de başlı başına bir meziyet ya da musibet olarak ele alınacak bir konu değil. Metinlerin niteliği, sanatsal ve bilimsel açıdan denetimi gibi unsurları göz önüne almak lazım bir değerlendirme yapmak için. Sadece artışa odaklanmak bu hususların gözden kaçmasına yol açıyor. Sayının artışı gençlerin önünün açılmasını sağlayabilir ama dergilerin değerini sadece bunda arayamayız. Sayıya paralel bir nitelik yükselmesi söz konusuysa o zaman olumlu bir şeyler söylemek mümkün olur. Bu konuda iyi şeyler söyleyecek durumda değilim ne yazık ki!

Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?

A) I. Dergilerinin topluma ne gibi yararları vardır?

II. Dergilerde farklı türden yazıların yer almasını doğru buluyor musunuz?

B) I. Yazarlar dergilerle aralarına neden mesafe koyar?

II. Bir dergide farklı görüşlerden yazarların yazması sizce doğru mudur?

C) I. Edebiyat dergileri genç yazarlar için bir şans mıdır?

II. Sanat alanında tematik dergilerin çıkmasını yararlı buluyor musunuz?

D) I. Dergiler, yazarlar konusunda niçin seçici davranır?

II. Son yıllarda dergilerin biçimden daha çok içeriğe önem vermesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

E) I. Edebiyat dergileri yazarlara neler vadeder?

II. Günümüzde çok sayıda dergi çıkmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

21. Topkapı Sarayı hazinesi… Bu söz Osmanlı İmparatorluğu ile birleşince akıl almaz boyutlara taşınmıştı gözlerimin önündeki bu küçük salonda. Yavuz Selim’in mührü ile yeni bir yolculuğa çıktım tarihte. Necef yazı kutusunun ışıltısına takıldı gözlerim. Sorguçların her biri dünya üzerindeki pek çok ülkeye hâkimiyetin mührü gibiydi. Cülus ve bayram törenlerinde kullanılan altın tahtın üzerindeki sultanın gücüyle sarsıldım âdeta. Altın, yakut ve zümrütlerle bezeli kupa, Herat taşından yapılmış maşrapa, IV. Mehmet’in som zümrüt kaplı hançeri… Hepsi muhteşem ışıltılarıyla gözümü almıştı.

Bu parçadaki örnekler aşağıdakilerden hangisini vurgulamak için verilmiştir?

A) Osmanlı padişahlarının gösterişe büyük önem verdiğini

B) Osmanlı’nın dünyaya nasıl egemen olduğunu

C) Osmanlı hazinesinin göz kamaştırıcı eserlerle dolu olduğunu

D) Topkapı Sarayı’nın dünyanın en zengin müzeleri arasında yer aldığını

E) Osmanlı hazinesinin pek çok örneğinin günümüze gelemediğini

22. İnsanlar, niteliksiz malzemeden yapılmış olsa da bir çantaya, önemli bir markanın logosunu taşıdığı için binlerce lira öder. Böyle bir ürünü kullanan kişi kendisinin, başka insanlarca daha değerli algılandığına inanır. Bu durum sadece giysi, gözlük veya herhangi bir aksesuar için geçerli değildir. Örneğin bir araştırmada, ağrı kesici olan Voladone-Rx’in bir tabletinin fiyatının bir gruba 3 lira, diğer gruba 50 kuruş olduğu bildirilmiş. İkinci grupta ilacın etkisinin yarı yarıya azaldığı bildirilmiştir. Anlaşılıyor ki ucuz bir ilacın etkisinin de düşük olacağı inancı, tedaviyi bile etkilemiştir. Özetle söylemek  gerekirse insanlar, —-.

I. yüksek bedel ödedikleri ürünün daha kaliteli veya daha iyi olduğuna inanmaktadır

II. sağlık sektöründe niteliksiz ürün kullanılmasının doğru olmadığını düşünmektedir

III. yeni ürün çıkarmak yerine fiyatlar üzerinde oynama yaparak satışı artırma yoluna gitmektedir

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre yukarıdakilerden hangileri getirilebilir?

A) Yalnız I

B) Yalnız II

C) Yalnız III

D) I ve II

E) II ve III

23. (I) Osmanlının son Mısır Valisi Abbas Hilmi Paşa tarafından yaptırılan 1904 tarihli Hidiv Kasrı’na gittik. (II) İstanbul’da Osmanlılardan kalma birçok kasır var günümüzde. (III) Yaklaşık bin metrekarelik alan üzerine yapılan kasrın iki yüz yetmiş dönümlük bir bahçesi var. (IV) Bugün restoran olarak hizmet veriyor bu kasır. (V) Kasrın büyük seyir kulesinin asansörüyle yukarıya kısa bir yolculuk yapıyoruz. (VI) Kasrın gökyüzündeki bu en uç noktasından Marmara Denizi küçük bir göl, köprüler ise minyatür gibi görünüyor.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisi, düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II     B) III    C) IV    D) V     E) VI

24. I. Barınmak, en temel ihtiyaçlarımızdan biridir. Bu ihtiyacımızı karşılamak için yaptığımız konutlar, yaşanan coğrafyanın iklim şartlarına göre farklı biçimlere bürünebiliyor. Bu evler süreç içinde o bölge ile bütünleşiyor. Harran’ın kimliği hâline gelen “konik kubbeli evler” böyledir. Bindirme tekniğiyle yapılmış külah biçimindeki bu evlerin yüksekliği içeriden 5 metreyi bulur. Kubbeler altında geniş mekânlara sahip olan bu evler karasal iklime uygun olarak yazın serin, kışın sıcaktır.

II. Japonların geleneksel evlerini ifade eden minkalar, Japonya’da yetişen ağaç türlerinden yapılır. Minkalarda, iç mekân ağaç direklerle desteklenir. Çatıların belirgin derecede eğimli olmasının nedeni ise kar yükünü hafifletmektir. Kışın çok kar yağdığı için bu şekilde tasarlanan bu evler Japonya ile özdeşleşmiştir.

II numaralı parçanın I numaralı parçayla ilişkisini aşağıdakilerden hangisi açıklar?

A) Farklı bakış açılarıyla tespitleri genelleştirmek

B) Konut kültüründe evrensel standartların oluştuğunu kanıtlamak

C) Konutun toplumlar için farklı anlamlar taşıdığını göstermek

D) Gerekçeleri açıklayarak ana düşünceye dikkat çekmek

E) Bir düşünceyi benzer örneklerle desteklemek

25. (I) Çevre kirliliğine yol açan plastikler denince aklımıza sadece pet şişeler gelmemeli. (II) Çok küçük oldukları için insan gözüne görünmeyen mikro plastikler de çok ciddi kirliliğe yol açmaktadır. (III) Boyutları nedeniyle bunlar zararsız görünebilir ancak diş macunu gibi ürünleri bir defa kullandığımızda bile 100 bin mikro plastik lavabodan geçerek denizlere ve besin zincirine etki ediyor. (IV) Düşünün ki tek bir tüp yüz temizleyicide 360 bin kadar mikro plastik tanecik olabiliyor; bu da yüzümüzü temizlediğimizde binlerce mikro plastikle istemeden de olsa çevreyi kirlettiğimiz anlamına geliyor. (V) Birleşmiş Milletler araştırmalarına göre mikro plastikler doğaya olduğu kadar insanlara da doğrudan zarar veriyor. (VI) Zehirlenme, kısırlık ve genetik bozulma gibi sağlık sorunları bu zararlar arasında sayılabilir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf kaçıncı cümleyle başlar?

A) II     B) III    C) IV    D) V     E) VI

26. Hiç kuşku yok ki hikâye üretemeyen günümüz televizyonculuğunda dizi yapımcıları için edebiyat dünyası okyanus gibi. Üstelik Türkiye gibi “telif hakları” meselesinin çok da dert edilmediği bir memlekette özellikle dünya edebiyatının bir tür yağmaya tabi tutulup hikâyelerinin yerelleştirilerek dizi hâline getirilmesi doğal sayılıyor artık. Monte Kristo Kontu’ndan tutun da Babalar ve Oğullar’a kadar birçok önemli edebî eser bu yağmadan nasibini aldı. Aynı şekilde Türk edebiyatının önemli kalemlerinin kilometre taşı eserleri de birbiri ardına dizi olarak ekranlara geliyor. Bunda bir sorun yok. Sonuçta görsel hikâye anlatıcılığının beslendiği en önemli kaynaktır yazılı metinler. Ama Türkiye’de giderek sorun olmaya başlayan şey, yazılı metnin duygusunun yeniden üretilerek beyaz camdaki yeni ürüne dolgu malzemesi hâline getirilmesi yani bir anlamda ürünün ruhunu kaybetmesi.

Bu parçada dizi yapımcılığı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yapıta hâkim olan duygunun televizyona yansımadığına

B) Yazarın yapıttan doğan haklarının gözetilmediğine

C) Yabancı yapıtların yerli kültüre uygunluğuna dikkat edilmeden televizyona aktarıldığına

D) Edebiyatın diziler için geniş olanaklar sunduğuna

E) Yapımcıların edebî eserleri sorumsuzca değerlendirdiğine

27. Her romancının kendine özgü bir yaşamı ve ona karşı bir duruşu vardır ve bu kaçınılmazdır. Peki, o hâlde onu çağdaşlarından farklı kılan nedir? Bence o fark varlığı, hayatı yorumlayan bilgi ve kültürel birikimini yapıtlarına yansıtış biçiminde gizlidir. Bilinen bir gerçektir ki üniversite bitirmiş, çok okuyan ve araştıran her kişi gerçeklere çok farklı açılardan bakarak onu yorumlayabilir. Bununla birlikte ancak gerçek sanatçılar, gerçeği okuru sarsan bir yaklaşımla yansıtabilir.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yetkin romancılar, yapıtlarını oluştururken okurlarının eğilimlerini dikkate alırlar.

B) Bir romancının nitelikli eserler verebilmesi uzun yıllar çalışmasına bağlıdır.

C) Romancıların bir olayı anlatma biçimi birbirinden farklıdır.

D) Gerçek romancılar, olmuş ve olabilecek olayları etkileyici bir üslupla anlatırlar.

E) Başarılı romancıların en önemli özelliği kimsenin ele almadığı konuları bulup anlatmalarıdır.

28. Felsefi düşüncenin felsefe çevrelerinin dışına yani topluma yayılmasında, bu düşüncelerin monotonluktan çıkarılarak etkili bir şekilde verilmesinde edebiyat önemli bir rol oynar. Ne var ki edebiyat ile felsefe arasındaki ilişki tek yönlü değildir. Edebî eserler, felsefi akımlardan etkilenirken, aynı anda iskeletlerinde bulunan taze fikirlerle aklın sınırlarını genişletirken felsefeyi de besler. Çünkü edebiyat, bünyesinde önceden keşfedilmemiş alanlara ışık tutacak yenilikler barındırır. Bu hâliyle edebiyattan felsefeyi ya da felsefeden edebiyatı çıkardığımızda elimizde yönergeler, talimatlar, hatırlatmalar gibi yüzeysel, tek renkli, kuru kelime silsileleri ya da daha kötüsü zaman kaybı ve görsel bir gürültü kalır.

Bu parçanın konusu en doğru şekilde aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?

A) Edebiyatın felsefeden yararlanma yöntemleri

B) Edebiyatın, felsefenin kitlelerle buluşmasına aracılık etmesi

C) Edebiyatın felsefi içeriği tekdüzelikten kurtarması

D) Edebiyatın zihinsel gücün gelişimine katkısı

E) Edebiyat ile felsefe arasındaki ilişki

29. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri belirlenirken genelde “ulusal gelir, kişi başına düşen gelir, üretim, ihracat” gibi ekonomik nitelikli ölçütler temel alınmaktaydı. Ne var ki gelişmişliğin yalnızca ekonomiyle sınırlandırılması, çağımız koşullarında sağlıksız ve yetersiz bir yaklaşım olacaktır. Ekonominin yanı sıra gelişmişlik için başka kriterlerin söz konusu olacağı açıktır. Bu nedenle Birleşmiş Milletler, son yıllarda, ekonomiden iletişime, eğitimden kültüre ve yaşam uzunluğundan insan haklarına kadar karma yapılı bir ölçüt grubunun gelişme kavramı için daha gerçekçi olduğunu vurgulamaktadır.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir ülkenin gelişmişlik düzeyini ekonomisinin belirlediği

B) Ülkelerin gelişmişlik düzeyi belirlenirken ekonominin dışında

başka ölçütlerin de esas alınması gerektiği

C) Birleşmiş Milletlerin, gelişemeyen ülkelere yardım etme görevinin olduğu

D) Ekonomik yönden güçsüz olan ülkelerin edebiyat ve sanata yeterince önem vermediği

E) Ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirlemede Birleşmiş Milletlerin ortaya koyduğu kriterlerin belirleyici olduğu

30. Dünyanın gelmiş geçmiş bütün yazarları, sancılı mı sancılı çalışmaların arkasından eserlerini ortaya koyabilmişlerdir. Söz gelimi Gogol, kılı kırk yararak, büyük emekler vererek Ölü Canlar eserinin ikinci cildini yazmış, beğenmeyip yakmıştır. Hemingway, Çehov, Kafka, Maupassant da bu tarz yazarlar arasındadır.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Tanık göstermeye başvurulmuştur.

B) Açıklayıcı bir yol benimsenmiştir.

C) Çeşitli cümle türleri kullanılmıştır.

D) Örneklendirmeye gidilmiştir.

E) Deyim kullanılmıştır.

31. Zaman ve hüzün birbiriyle çok yakından ilgili kavramlar bence. Zaman akıp giderken yaşanan her şeyin, özellikle de acının şiddetini azaltıyor. Hiçbir duygu, yaşanan “an”ın yoğunluğuyla taşınamıyor geleceğe. Yaşanan hiçbir “an”ın aynı şekilde tekrarı yok, bir tortu kalıyor geriye.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılanlarla çelişmektedir?

A) Üzücü olayların etkisi, zamanla ters orantılıdır; zaman ilerledikçe olayın, kişinin üzerindeki etkisi azalır.

B) Başlangıçta yürek yakan bir olay, üzerinden zaman geçtikçe daha az gözyaşı döktüğümüz sıradan olaylara dönüşebiliyor.

C) Yürek yakıcı olaylar başlangıçta şok etkisi yaratsa da zamanla daha katlanılabilir bir nitelik kazanıyor.

D) Sıcağıyla ağrısı tam olarak hissedilemeyen kimi olaylar zaman geçtikçe ağırlığını hissettiriyor.

E) Yaşandığı dönemde canımızı çok acıtan olayların etkisi zaman içinde azalıyor.

32. Çocukluk yıllarımda Orhan Veli benim için “hoş” bir tipti. Özellikle İstanbul Türküsü isimli şiirini çok sever, okur ve o şiirden kendimce bir Orhan Veli portresi çıkarırdım. Gençlik yıllarımda İstanbul’u Dinliyorum şiiri çevresinde bir insandı benim için Orhan Veli. Yalnız, içine kapanık, karamsar… Yaşamını tiyatroda seyredince kısa ömründe çok şey yaşamış, bohem, nüktedan, muzip ama kederli, içli, çok duygulu bir insan kimliğine büründü bende Orhan Veli. Şiirinin başka boyutlarıyla uğraşmaya başladığımda karşımda bambaşka bir Orhan Veli imgesi vardı.

Bu parçada yazar, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A) Orhan Veli’yi şiirlerinden çok, izlediği bir tiyatro aracılığıyla tanıdığını

B) Orhan Veli’nin şiir anlayışında birtakım değişimler fark ettiğini

C) Orhan Veli’nin şiirlerinden çok, kişiliğini beğendiğini

D) Orhan Veli’nin ayrıntılı bir portresini hazırladığını

E) Orhan Veli hakkındaki yargılarının zaman içinde değiştiğini

33. Tarihî olayları tarih kitaplarından öğrenmek, o dönemi bütün yönleriyle kavrayabilmek için gidilmesi gereken yolun ancak yarısını gitmek anlamına gelir. Yolun diğer yarısı, söz konusu dönemi konu alan edebiyat ve sanat eserlerinin özümsenmesiyle gidilebilir. Klasik tarih anlayışına sanat eserlerinin bakış açısı eklendiği zaman, tarihî olaylar tam olarak kavranabilir.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada belirtilenleri destekler niteliktedir?

A) Tarihî konuları ele alan bir sanat eserinden tarih öğrenmeye çalışmak, gerçeğin üzerine bir tül perde çekmek hatta yeni bir gerçeklik yaratmak anlamına gelir.

B) Türk romancılığında olduğu gibi savaşların ardından edebiyat ve sanat eserlerinde bir hareketliliğin yaşanması, tarihte sık görülen bir olaydır.

C) Geleneksel tarih bilgilerine örneğin, Adalet Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak romanından elde ettiği kazanımları da ekleyen bir kişi Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişin öyküsünü ayrıntılarıyla öğrenme şansını yakalar.

D) Fransız sinemasının büyük yönetmenlerinden J. L. Godard, sanatçının kendi geçmişine yönelik değerlendirmesinin nasıl olması gerektiği konusunda, Sinemanın Hakiki Tarihine Giriş adlı kitabında önemli ipuçları verir.

E) Avusturyalı kültür tarihçisi Egon Friedell’in “Tarihçilik, aslında felsefedir.” savı, tarihçiliğin salt bilim olarak sınırlandırılmasına bir karşı çıkıştır.

34. Acemi olmadan şiir yazılmaz. Şair, o ilk günkü acemiliğini hep bir köşede saklamalıdır. Şair önce usta, sonra çırak olur. İyi şiir, şairin kendini kasmadan yazması hâlinde elde edilebilir. Burada sözünü ettiğim “acemilik”, beceriksizce yazmak demek değildir. Yeni bir şiir dilini yakalaması, ortaya farklı şeyler koyabilmesi, bundan asla korkmaması, çekinmemesi demektir. Dolayısıyla sözünü ettiğim acemilik, elbette “ilk günkü acemilik” değildir. Açılımlar yapmaktan, denenmemişi denemekten korkmamak; şiirini tazeleme imkân ve gücüne sahip olmak demektir.

Bu parçada yazarın “acemilik” sözüyle şairlerle ilgili olarak anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) İşlenmemiş konular arayıp bulmak

B) Duyguları içinden geldiği gibi yansıtmak

C) Şiirde içerikle biçimi bir potada eritmek

D) Yeni ve özgün şiirler yazma çabası içinde olmak

E) Daha büyük şairlerin olduğunu unutmamak

35. – 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

(I) Çocukların doğayla ilişkisi, kent hayatı içinde giderek mesafeli ve kısıtlanmış hâle geliyor. (II) Orta yaşlardaki insanlar, daha yirmi yıl öncesinde büyük kentlerde “mahalle” yapısının varlığını, boş arazi, yeşil alan, park gibi bölgelerde çocukların ev dışı toplumsallaşmalarının mümkün olduğunu hatırlayacaklardır oysa günümüzün çocukları bu olanaklara sahip değil artık. (III) Bilgisayar, çabuk tüketilen pahalı oyuncaklar, ceza boyutu olmayan sürekli ödül sistemi ve elbette ev, yuva, okul gibi kapalı ya da en azından steril yaşam alanları içinde kısıtlanan çocuklar kapalı bir dünya algısı geliştiriyor; benzerlerine duyarsız, ben-merkezci, bazen de acımasız olabiliyor. (IV) Doğayla neredeyse tüm bağını kesmiş şekilde büyüyen günümüz çocuklarının gelişimine olumlu katkı sağlayacak etkenlerin başında hayvan sevgisi

geliyor. (V) Çocuklar, sevginin karşılıklı bir ilişki olduğunu keşfediyor onlar sayesinde.

35. Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz?

A) Kent yaşamı, çocukların bireysel yeteneklerinin gelişmesine katkı yapmaktadır.

B) Yalıtılmış ortamlarda büyümek, günümüz çocuklarını olumsuz etkilemektedir.

C) Günümüzde çocuklar doğadan kopuk bir yaşam sürmektedir.

D) Hayvan sevgisi, çocukların toplumsallaşmasına katkı sağlar.

E) Günümüz çocukları, mahalle kültürünün toplumsallaştırıcı etkisinden yoksun büyümektedir.

36. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede aşamalı bir durumdan söz edilmiştir.

B) II. cümlede bir siteme yer verilmiştir.

C) III. cümlede çocuklardaki olumsuzlukların nedenlerine değinilmiştir.

D) IV. cümlede hayvan sevgisinin çocuk gelişimindeki rolü üzerinde durulmuştur.

E) V. cümlede problemin çözüm yollarından biri dile getirilmiştir.

37. – 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Geniş kitlelerce okunan, edebiyat dünyasında yerini sağlamlaştırmış yazarların yapıtlarını eleştirmek eleştirmenlere belli avantajlar sağlar. Bir eleştirmen olarak bunun farkındayım elbette. Ancak bunu bir saplantı hâline getirme yanlısı değilim. Her kitabın eleştiriyi hak ettiğine inanırım ben. Usta bir yazarın kitabına da genç bir yazarımızın kitabına da aynı özeni gösteririm. Yazarın yerlisi yabancısı, eskisi yenisi yoktur bana göre. Bir yazarın ne yazdığından çok, nasıl yazdığı önemlidir benim için. Romandan öyküye, çocuk kitabından gezi yazısına geniş bir yelpazede yaparım ben eleştirilerimi. Yazarın paçasından tutup aşağı çeken değil, elinden tutup onu yücelten bir anlayışa sahibim. Belki bu yüzden yazar- eleştirmen tartışmalarının dışında kalmayı başardım yıllarca.

37. Bu parçanın yazarıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Eleştirilerinde anlatıma daha çok odaklandığı

B) Eleştirileriyle yazarlara yol gösterdiği

C) Nitelikli eserlere öncelik verdiği

D) Değişik türlerde yapıtları değerlendirdiği

E) Eleştiride yazar ayrımı yapmayı doğru bulmadığı

38. Bu parçadaki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kalıcı olmayı başarmak

B) Belli konular dışına çıkmamak

C) Belli bir sanat anlayışına bağlı kalmak

D) Kişisel çıkarlarını her şeyin üstünde tutmak

E) Hiçbir topluluk veya akımdan etkilenmemek

39. – 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.

Televizyon dizisi ve sinema alanında kendine alan açmak isteyen oyuncular çeşitli sorunlarla boğuşuyor. Gençler için “oyunculuk”tan çok popülaritenin önemli olduğu bir zamana geldik. Popülerliği artan kişiler, diğerlerini geride bırakıp sektörde kendisine yer bulabiliyor. Bu, biraz da arz-talep meselesi ne yazık ki. Toplum kimi görmek isterse ekrana o çıkarılıyor. Halkımız tanınmayan yetenekliden çok, tanınan birini istiyor. Senaristler kurguyu neredeyse bütünüyle gençler üzerine kurguladığı için yeteneğinin olup olmadığına bakmadan genç oyunculara gereğinden fazla fırsat veriliyor. Hangi niteliğe sahip gençlerin kamera önüne çıkarılacağı konusunda da bir kafa karışıklığı var. Bazen konservatuvarlı ve başarılı bir genç fırsat bulamazken bir internet fenomeni ya da youtuber bir film veya dizide kendine yer bulabiliyor. Sektörün diğer çalışma alanlarında da gençlerin yer bulmasında, yetenek ve birikim dışında başka özellikler aranıyor. Öte yandan gençler hem hızlıca “bir şey” olmak istiyorlar hem çok çalışmaktan hoşlanmıyorlar. Üstelik de hiçbir eleme yapmıyorlar, her şeye “evet” diyorlar.

39. Bu parçadan,

I. Dizi ve filmlerde rol verilecek gençlerle ilgili belli ölçütlerin olmadığı

II. Gençlerin sinemanın farklı alanlarında çalışmaktan hoşlanmadığı

III. İnternetin nitelikli film ve dizilerin çekilmesine katkıda bulunduğu

IV. Gençlerin dizi ve filmlerde kendilerine gelen iş teklifleri konusunda seçici davranmadığı

yargılarından hangileri çıkarılabilir?

A) I ve II

B) I ve IV

C) II ve III

D) II ve IV

E) III ve IV

40. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Karşılaştırma

B) Yakınma

C) Koşul bildirme

D) Açıklama yapma

E) Yansız bir söyleme dayanma

CEVAPLAR

1 –D8 –A15 –C22 –A29 –B36 –B
2 –D9 –E16 –E23 –A30 –A37 –C
3 –B10 –D17 –A24 –E31 –D38 –A
4 –E11 –B18 –D25 –D32 –E39 –B
5 –C12 –A19 –B26 –C33 –C40 –E
6 –B13 –A20 –E27 –D34 –D  
7 –E14 –B21 –C28 –E35 –A