TYT Türkçe Deneme Sınavı – 4

YKS TÜRKÇE DENEME SINAVI – 4

1. Değişik anlayışlara sahip genç sanatçıların bir araya gelerek çıkardıkları bu dergi, rengârenk bir sanat mozaiği oluşturdu. Fakat bu renkli sanat mozaiğin­den kimi renkleri çıkarsanız, o renklerin hiç eksilmediğini görürsünüz.

Bu parçada altı çizili bölümle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Benzer özellikler taşıyan sanatçıların aynı ortamda bulunduğu

B) Başarılı sanatçıların yetkin sanatçılar tarafından fark edilemediği

C)  Değişik düşüncelerdeki sanatçıların ortak hareket etmelerinin, sanata olan ilgiyi artırdığı

D)  Yeni bir sanat anlayışıyla ortaya çıkan sanatçıların, sanat dünyasında kendilerine yer bulamadığı

E)  Farklı anlayıştaki sanatçıların birbiriyle uyum içinde olamadıkları

 

2. Aynı edebiyat akımı içinde yapıt veren genç sanatçılar olarak ilkelerimizi belirleyen bir bildirgeyle yola çıktık. Fakat, bir süre sonra ortak bir yolda yürüyemediğimizin farkına varıp yazın çalışmalarımızı bireysel ola­rak devam ettirdik.

Bu parçada geçen “ortak bir yolda yürüyememek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)  Bir sanat anlayışı etrafında birleşememek

B)  Farklı konularda yapıtlar ortaya koymak

C)  Sanatı, ideolojinin bir aracı haline getirmek

D)  Benzer söyleyiş özellikleri taşıyan yapıtlar oluştur­mak

E)  Kendileri dışındaki sanatçılarla iletişim kuramamak

 

3. Öznel eleştirinin öncülerinden olan ünlü eleştirmen, eleştirilerinde bir yapıtı ya yerden yere vuruyor ya da göklere çıkarıyor. Halbuki okur, —

Bu cümlenin sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olmaz?

A)  ondan, gerekçelerini de yazarak nesnel bir eleştiri yapmasını bekliyor.

B)  bir eleştirmenin kişisel beğenilerini eleştiri olarak okumak istemiyor.

C)  okuduğu eleştirilerde, eleştirmenin, düşüncelerini belli bir ölçüye bağlı kalmadan, özgürce anlat­masını istiyor.

D)  eleştirinin, kuralları net bir biçimde belirlenmiş bir disiplin olması gerektiğini düşünüyor.

E)  tarafsız bir gözle yazılmış eleştiri yazılarını dört gözle bekliyor.

 

4.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde geçen altı çizili sözcük, türü bakımından ötekilerden farklıdır?

A)  Okulda öğrendiklerini kısaca babasına anlattı.

B)  Arkadaşını birden karşısında görünce çok şaşırdı.

C)  Araba, hızla olay yerinden uzaklaştı.

D)  Emekli ikramiyesiyle genişçe bir ev alacakmış.

E)  Deniz bugün oldukça durgun görünüyor.

 

5.     Bir sanat yapıtında bulunması gereken en önemli özellik, içerik ve biçemin uyum içinde olmasıdır.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A)  Dolaylı tümleç – özne – dolaylı tümleç – yüklem

B)  Özne – dolaylı tümleç – yüklem

C)  Nesne – özne – yüklem

D)  Dolaylı tümleç – özne – yüklem

E)  Özne – yüklem

 

6. (I) Yorgun Adam, yazın hayatına şiirle başlayan sanatçının roman türündeki ilk yapıtı. (II) iki insanın yaşadıklarını zengin betimlemeler ve ruh çözümle-meleriyle anlatan, bireyin iç dünyası üzerine kurulu bir roman. (III) Okuyanı, zengin içeriğiyle hemen kendine çeken romanda yazar, hiç çekinmeden okurlarına kendi yaşamından da birçok kesit sunu­yor. (IV) Dolayısıyla romanda anlatılanlar okuyucuda gerçeklik duygusu uyandırıveriyor. (V) Bunun yanın­da okuyucu, bir romanda dilin en güzel şekilde nasıl kullanılabileceğini de görüyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi hem üslup hem içerikle ilgilidir?

A) I.            B) II.            C) III.            C) IV             E) V.

 

7. (I) Dil yanlışlarının yerleşmesinde televizyon ve rad­yonun payının büyük olduğu kuşkusuz; ancak, yazarlarımızın hiç mi payı yok? (II) Kitaplarıyla, köşe yazılarıyla yüz binlerce okura ulasan bu ya7arlarımızın, dalgınlıkla bile olsa yaptıkları yanlışlar o yüz binlere de ulaşacaktır. (III) Bu tür yanlışların önüne geçmenin çok zor olmadığını düşünüyorum. (IV)Yazarlarımız, yazılarını bitirdikten sonra bir de dil açısından ele ala­bilirler. (V) Buna zamanları yoksa veya bu konuda kendilerini uzman görmüyorlarsa, bu işi yaptırabile­cekleri yetkin insanlardan yararlanabilirler.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde “öneri” söz konusudur?

A) I. ve II.                       B) I. ve V.               C) II. ve III.

D) III. ve IV.                    E) IV. ve V.

 

8.   I. Don Kişot, çok değişik anlamlar çıkarılacak kadar yoğun anlatıma sahip bir romandır.

II. Ancak belli düzeyde okurun anlayacağı kadar ka­palı bir romandı1- Don Kişot.

III.  Birbirine karşıt yorumlara açık, anlam saydamlığın­dan yoksun bir romandır Don Kişot,

IV. Don Kişot, içinde çelişen anlamlar barındıran, ka­palı bir yapıttır.

V.  Az sözle çok şey söyleyip her düzeyde okura seslenebilmek Don Kişot’un en önde gelen özel­liğidir.

Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri bir­birine anlamca en yakındır?

A) I. ve II.                        B) I. ve III.               C) II. ve IV.

D) III. ve IV.                    E) IV. ve V.

 

9. Yaşam, benim için şiirle başladı () şiirle bitecek () Bunun yanında başka uğraşlarım da oldu ( ) öykü, roman, deneme ()

Bu parçada ayraçlarla belirtilen yerlere sırasıy­la aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi getirilmelidir?

A) (.)(:)(:)(.)           

B) (,)(.)(:)(…)

C) (:)(.)(,)(.)             

D) (,)(,)(:)(…)

E) (…)(.) (:)(!)

 

10.   Annesinin söylediklerini dikkatli bir şekilde dinledi; an­cak hiçbir şey anlamadı.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Özne – yüklem uyuşmazlığı

B)  Çatı uyuşmazlığı

C)  Bir sözcüğün anlamca yanlış kullanılması

D) Sözdizimi yanlışlığı

E)  Dolaylı tümleç eksikliği

 

11.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?

A)  Bir sanatçının yapıtlarında kullandığı dil, seslendiği okur kitlesinin kültür düzeyine göre şekillenmelidir.

B)  Yetkin  bir yazar, yapıtlarını oluştururken okur kitlesinin özelliklerini göz önünde bulundurur.

C)  Sanatçının, son yapıtında toplumsal sorunlara ağır­lık verdiği görülüyor.

O iyi bir okur, bir kitabın kötü olup olmadığını daha ilk sayfalardan tanıyabilir.

E) Okurların  beklentilerine  cevap  veremeyen  bir sanatçının, yaşadığı dönemi aşması beklenemez.

 

12.   Bakakalırım giden geminin ardından

Atamam kendimi denize, dünya güzel

Serde erkeklik var, ağlayamam

Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Belirtili ad takımına yer verilmiştir.

B)  Üçüncü dizede birden çok yargı vardır.

C)  Belgisiz adıl kullanılmıştır.

D)  Bileşik eylemlere yer verilmiştir.

E)  Ünsüz yumuşamasına uğramış sözcükler vardır.

 

13.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde adlaşmış sıfat, bir ad takımının tamlayanı durumundadır?

A)  Çocuklardan bazıları akşamki konsere katılacak­mış.

B)  ihtiyar manav, meyvelerin çürüklerini bir kenara ayırdı.

C)  Gecenin karanlığında balkonda oturmuş, gökyü­zünü seyrediyor.

D)  Akşama doğru işimizin çoğunu bitirmiştik.

E)  Önümüzdeki hafta soğukların etkisi daha da arta­cakmış.

 

14.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)  Babası bilgisayar mühendisi olarak bir fabrikada çalışıyormuş.

B)  Yağmur aniden bastırınca eve gelene kadar sırılsık­lam olmuştuk.

C)  Mangal yakabilmek için etraftan çalıçırpı topladık.

D)  Bu okul, yardımsever insanların katkılarıyla yap­tırılmış.

E)  İnsanlar, akşamüzeri yorgun argın evlerine dönüyor­lardı.

 

15. Sonbahar, yavaş yavaş terk ediyor şehri. Utangaç bir güneş sızıyor pencerelerden. Kışın geldiğini nereden mi bileceksiniz? Günler aceleci yolcular gibi kalkıp gidecek. Camlar buğulanacak. Pencere önlerine şaşkın güvercinler konacak. Çocukların elleri kırmızı kırmızı, yanakları gül pembesi olacak. Sonra köşe başlarında kestane ve mısır satıcıları, gecenin bir yarısında baştan başa dolaşan bozacılar…

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Yinelemelere yer verme

B)  Öznel bir anlatıma başvurma

C)  Söz sanatlarından yararlanma

D)  Betimleyici öğelere ağırlık verme

E)  Farklı duyulardan yararlanma

 

16. Ortaokula giden yeğenim, “Kara” adlı hikâyemi oku­yunca bana fena halde bozulmuş. Geldi: “Dayıcığım, nasıl olur da yağmurda, fırtınada, gece yarısı Rüstem Usta, Kara’yı ensesinden tutar da evin içinden kapı dışarı eder. Yazık değil mi bu kediye? Neden böyle yazdın?” Yeğenimin gönlünü almak için: “Üzülme, Rüstem Usta’nın öfkesi geçince Kara’yı yine içeri ala­caktır.” dedim. “Ama içeri alacağını yazmamışsın.” deyince ben devam ettim: “Bunu hikâyenin gelişimin­den sen okurken çıkarıp anlamalısın. Çünkü —.”

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  hikâye, her şeyi bütünüyle anlatmaya uygun bir tür değildir

B)  yazar, yapıtlarında hep iyilikten, güzellikten yana koyar tavrını

C)  her yazar, anlatacaklarını olduğu gibi vermez, bazı şeyleri okurun tamamlamasını ister

D)  büyükler için yazılan bir hikâyeyi, bir küçüğün an­laması zordur

E)  bir hikâyede yaşamın hem olumlu hem olumsuz yönleri bir arada yer alabilir

 

17.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?

A)  işletmemizin diğer şubelerinde dahil bütün çalışan­lara hizmetiçi eğitim vereceğiz.

B) Firmamızın düzenlediği kurslara, beklenenin üzerin­de başvuru oldu.

C)  Otobüs terminalinin kapasitesinin artırılması için çalışmalara başlandı.

D)  Toplantıya geç  kalmamak  için taksiye  binmek zorunda kaldık.

E)  Çocuklar,   neşeyle,   göçmen   kuşların   geçişini seyrediyor.

 

18.    Bazı öğrenciler sürekli derslere geç kalmayı alışkanlık haline getirmiştir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki deği­şikliklerin hangisiyle giderilebilir?

A)  “Bazı” sözcüğünün yerine “kimi” sözcüğü getirile­rek

B)  “Bazı öğrenciler”  sözü yerine “Bazı öğrenciler tarafından” sözü getirilerek

C)  Yüklem, edilgen yapılarak

D)  “sürekli” sözcüğü “derslere” sözcüğünden sonra getirilerek

E)  “öğrenciler” sözcüğündeki çoğul eki atılarak

 

19. (I) Son dönemlerde, edebiyatımızda bir roman bol­luğunun yaşandığı gözlenmektedir. (II) Roman, öteki yazınsal türleri geride bırakarak, özellikle son birkaç yıl içerisinde büyük bir atağa geçmiştir. (III) Son iki yıl içerisinde genç yazarların hararetli bir istekle romana yöneldiği ortadadır. (IV) Edebiyat ve kültür hayatındaki dalgalanmalar, elbette bir canlılık getiriyorsa güzeldir. (V) Ama önemli olan, bu canlılığın kültür hayatında kalıcılığa dönüşüp dönüşemeyeceğidir. (VI) Edebiyat ve sanat birikimine katkı sağlayıp sağlamayacağıdır. (VII) Edebiyata, sanata katkısı olmayan hareketler, el­bette sonuçsuz çabalar olarak kalacaktır.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragrafın numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlaması uygun olur?

A) II.              B) III.           C) IV.         D) V.           E) VI.

 

20. Yazarın, yazma macerası içinde bir gemiyle yola çık­tığını düşünelim. Yaşanan ya da yazarın içinde kopan her fırtına onu başka başka limanlara savurup durur. Yaşananları kalıba nasıl dökeceğini düşünen kişidir yazar. İçindekini en iyi şekilde anlatan neyse onu bulup çıkarmakla yükümlüdür. Yaşamın içinden çıkardığı yazınsal malzeme onu bazen şiire, bazen öyküye götürür. Kimi zaman da esen şiddetli bir kasır­ganın içinde, bir romanın orta yerinde bulur kendini yazar.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A)  Yazarların çoğu neden roman yazmaya yönelir?

B)  Yazarlar neden farklı yazınsal türlerde yapıtlar or­taya koyarlar?

C)  Yazarlar, yapıtlarında ele aldıkları konuları nereler­den seçerler?

D)  Bir yapıtın ortaya çıkmasında yaşanılan çevre ne derece etkilidir?

E)  Yazarın yaşantısının zenginliği, yapıta ne ölçüde yansır?

 

21. Sözcüklerin anlam evrenine ulaşamayan, ulaşsa da yerleşik söz değerleriyle yetinenlere gerçek anlamda yazar da denemez, ozan da. Çünkü —-. Okurlarını yeni dilsel ortamlara taşıyamaz, onlara bu ortamların havasını solutamazlar. Oysa bir yazarın, ozanın sıradanlığı aşması; okurlarının dilsel evrenini genişletmesine, onlara dilin inceliklerini, güzelliklerini tattırmasına bağlıdır. Bu da ancak, olanla yetinmeyen yazarların, ozanların işidir.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uy­gundur?

A)  sıradanlığın,   söylenmişliğin   sınırlarını  aşamaz böyleleri

B) sözcük dağarcığı zayıf olan okurların başarılı yapıt­ları anlamaları mümkün değildir

C)  bu tür sanatçılar, kendilerinden başkasının yapıt­larını okumazlar

D) bu tip yazarlar, ozanlar insanlara sunacak güzel duygu ve düşüncelerden yoksundur

E)  okuyucular, yazardan da ozandan da kendilerini il­gilendiren konuları ele almalarını ister

 

22. — Yazın adamlarımız, çalışmalarını buna dikkat ede­rek sürdürüyorlar. Düşünceyi, duyguyu biçim­lendirirken sözcükleri özenle seçiyorlar. Cümlele­rinde açıklığın, aydınlığın ardına düşüyorlar. Bir yan­dan sözdizimiyle oynarken, bir yandan da anadilin olanaklarından yararlanarak yeni söz değerleri üreti­yorlar. Böylece dilimizi zenginleştirmeye, anlatımın soluğunu genişletmeye çalışıyorlar. Bunun, yarına kalabilmenin tek koşulu olduğunun farkındalar.

Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

 

A)Yazılı anlatımda düşünceyle duygunun uyum için­de olmasına özen gösterilmelidir.

B)Anadilin söz değerlerine yaslanmayan yazınsal yapıtların yarına kalamayacağı bir gerçektir.

C) Gerçeklerle beslenmeyen yapıtlar günün birinde yok olup gider.

D)Yazınsal değer taşıyan yapıtlarda sanatlı bir an­latım her şeyin önünde olmalıdır.

E)Yazar adını hak etmiş kişiler, dilin yabancı sözcük­lerden arındırılmasına özen göstermelidir.

 

23. Bugün artık televizyon kanalları arasında gezinen, yetişkinler gibi bilgisayar kullanabilen çocuklar, çocuk­luklarını yitirmekte, büyüklerin dünyasına adım atmak­ta, hepsi birer “küçük adam” olmaktadır. Kendilerine seslenen ve ilgilerini çeken seçeneklere kolaylıkla ulaşabildikleri için çocukların dünyaları, kitle iletişim araçları sayesinde şekillenmektedir. Düşünme ve ha­yal kurma, yerini anlık coşkulara ve sözcük dünyası sınırlı magazinsel yaşantılara bırakmakta, çocuksu-luğun erken yitirilmesine yol açmaktadır. Çocuk ile yetişkin arasındaki ayrım ortadan kalkmaktadır.

Bu parçanın bütününde anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Çocukların, zamanlarının çoğunu boş uğraşlarla geçirdiği

B)  Teknolojik gelişmelerin, çocukların ilgi alanlarını değiştirdiği

C)  iletişim araçlarının, çocukların düş evrenini zengin­leştirdiği

D Çocukların, çocukluklarını yasayamadan yetişkin­liğe adım attığı

E) Çocukların, dili kullanma gücünün giderek azaldığı

 

24. (I) Sürekli okuma alışkanlığı edinmemiş okuryazar ile okuryazar olmayan arasında bir fark yoktur. (II) Okuma, bir yandan okura bilgi kazandırır, bir yandan da okurda yaşam deneyimleriyle edinilmiş bireysel bilgiyi etkin kılar. (III) Oysa okuryazar olmayan birinin yaşamında­ki tek bilgi kaynağı, sözlü aktarım, tek öğrenme yolu da ezberdir. (IV) Böyleleri, kulaktan dolma bilgilerle yetinir. (V) Sürekli okuma alışkanlığı olmayan okurya­zar ise, böyle olmayı işine geldiği, okuma zahmetine katlanmak istemediği için seçer.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen, numaralanmış cümlelerin hangisinde verilmiştir?

A) I.               B) II.            C) III.          D) IV.          E) V.

 

25. Tiyatroda seçkin konular, binlerce yıl birçok yazar tarafından defalarca oyunlarda kullanıldı. Bu tür oyun­lar, her sınıftan, her kültür ve inanç kesiminden insan­larca tekrar tekrar izlendi. Ama 20. yüzyıl kabına sığ­mayan değişimleri ve dönüşümleri doğurdu. Tanrıların, tanrıçaların, kralların anlı şanlı öykülerinin anlatıldığı tiyatrolar; yerlerini, adı küçük harflerle yazılan, bu dünyada bir kuru ekmeğe çalışan ve mezar taşları silik insanların öykülerinin anlatıldığı oyunlara bıraktı.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Eski tiyatro yapıtlarında seçkin konuların ele alındığı

B)  Son dönemde tiyatroda içerik yönüyle bir değişim yaşandığı

C)Seçkin konuların ele alındığı tiyatro yapıtlarının her kesimden insana seslenebildiği

D)  Sıradan insanların anlatıldığı tiyatro yapıtlarının da­ha çok beğenildiği

E)  Yazınsal türler içinde tiyatronun, insanları   daha çok etkilediği

 

26. Sözlüklerde her sözcüğün bir konuluş anlamı, bir de bunun dışındaki anlamları yer alır. Elbette başka sözcüklerle birlikte oluşturdukları dilsel öğeler de… Sırayla verilir bunlar; ne var ki bu verilenler, sözcük­lerin nesnel tanımlamalara izin veren anlamlarıdır. Onların bir de anlam dokusuna sinmiş duygusal, tasarımsal, çağrışımsal boyutları vardır. Hiçbir söz­lüğün kapsamı içinde bu boyutlar, nesnel bir tanıma bağlanarak verilemez.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Sözcüklerin, bütün anlam katmanlarıyla sözlük­lerde verilmesi olanaksızdır.

B)  Kimi sözcükler,  ötekilere göre anlamca daha zengindir.

C)  Sözlüklerde karşımıza çıkan tanımlar nesnel bir niteliğe sahiptir.

D)  Bir dilin bütün sözcüklerini kapsayacak bir sözlük yapmak oldukça zordur.

E)  Zengin  bir sözlük yapmanın yolu,  sözcüklerin bütün anlamlarını bir araya getirmekten geçer.

 

27. Türk edebiyatını önemli ölçüde etkileyen Servet-i Fünun akımında, eski edebiyatı reddedip özellikle Batı’dan gelen hikâye, roman türlerinde yoğunlaşma vardır. “Sanat, sanat içindir.” anlayışını benimseyen Servet-i Fünun yazarları, eserlerini halk için değil de aydınlar için vermeye gayret etmişlerdir. Bu gayret, onları toplumsal sorunlardan uzak ve milli duygular­dan yoksun eserler vermeye yöneltmiştir. Dilde yine halkın anlamadığı yabancı sözcüklerle dolu, özellikle Fransızca sözcükleri çevirmek yerine, olduğu gibi kul­lanmayı tercih eden bir üslup geliştirmişlerdir.

Bu parçada, Servet-I Fünun sanatçılarıyla İlgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Daha çok düzyazı türünde yapıtlara ağırlık verdik­leri

B)  Yapıtlarında, yabancı ülkelerde geçen olayları ele aldıkları

C)  Yapıtlarını halktan kopuk bir dille oluşturdukları

D)  Eski edebiyatı kabul etmedikleri

E)  Yeni türlerde yapıtlar verdikleri

 

28. Çok dergi çıkardı bir zamanlar. Kötünün yanında iyisi, yaşın yanında kurusu da bulunurdu; ama bunlar daha bir dirilik, çeşitlilik katardı yazınımıza. Çok eskilere gitmeden Dost’u, Yeni Dergi’yi, Yeni Ufuklar’ı anım­sayalım. Birinde olmazsa öbüründe yürek hoplatacak bir şiir, bir öykü, düşündürecek bir yazı, umutlandıra­cak bir yeni ad bulunurdu. Yazınsal olanla olmayanı ayırt eden, ustalara saygıyla yenilere hoşgörüyle say­falarını açan bu dergiler, geniş okur kitlelerine sahipti. Ne yazık ki günümüzde böyle dergilere sahip değiliz.

Bu parçada sözü edilen dergilerle ilgili olarak aşağı­dakilerden hangisi söylenemez?

A)  Nitelik bakımından farklılık gösterdikleri

B)  Yazın yaşamına canlılık kattıkları

C)  Genç yeteneklerle deneyimli sanatçıların yazılarına yer verdikleri

D)  Büyük bir okuyucu kesimine seslendikleri

E)  Okurları belli düşüncelere yönlendirdikleri

 

29. Yahya Kemal, uzun sıkıntılar sonucu örneğini verdik­ten sonra, onun ortaya koyduğu kalıp üzerine yüzler­ce şiir döktürmek doğru değildir. Zaten günümüzün şairi, ilhamını hazır söyleyiş kalıplarına dökmeye yanaşmıyor. Kendi iç sesini duyurmaya, şiirine için­den gelen öz ahengi vermeye çalışıyor. Emin olun ki eski ustalardan daha az çalışmıyor. Yapmacıklığın her türlüsünden uzak duruyor. Şiirde de zoraki süsler, yapmacık hünerler artık ilgi görmüyor. Yalnız şekilde mi, şiirin özünde de öyle. Bugünün şairi, büyük laflar etmekten hoşlanmıyor, kendini öteki insanlardan apayrı, bambaşka bir insan olarak görmüyor.

Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi günü­müz şairinin özelliklerinden biri değildir?

A)  Yeni anlatım biçimleri bulmaya çalışmak

B)  Kendini toplumdan biri olarak görmek

C)  içten bir anlatımla yapıtlarını oluşturmak

D)  Yalın bir anlatımı tercih etmek

E)  Kısa sürede üne kavuşmayı istemek

 

30. Sanatçımızın çok akıcı bir dili var. Cümleleri ustaca kuruyor, söyleyeceğini hemen söylüyor. Kısa, vuru­cu, karşısındakinin kolayca anlayabileceği şekilde diziyor sözcükleri. Az cümle, az sözcükle çok şey an­latabilen bir yazın adamı çıkıyor karşımıza. Yazdık­larında ne sözcük savurganlığı görünüyor ne de konu dağınıklığı. Her şey yerli yerinde: sözcükler, cümleler, noktalamalar, yazım kuralları… Bu özeni yazıların başlığından itibaren her yerinde görebiliyorsunuz. Demek ki yazar, dile egemen olunca okurun elinden düşürmediği böyle güzel yazılar çıkıyor ortaya.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Dili etkili ve anlaşılır bir şekilde kullandığına

B) Yoğun bir anlatıma sahip olduğuna

C)  Gereksiz uzatmalara yer vermediğine

D) Yazılarında, yaşadıklarından kesitler sunduğuna

E) Yazılarının sürükleyici bir söyleyişe sahip olduğuna

 

31. Günümüzde sanat eseri ve eleştiri birbirinden ayrıla­maz iki kavramdır. Sanat, bir yaratma işidir; ama eleştiri için aynı şey söylenemez. Gerçi eleştirinin de yaratıcılık olduğunu söyleyenler az değildir. Oysa her eser “bir tek”tir. Bir benzeri başkası tarafından oluşturulamaz. Hiçbir eleştirmen, sanatçının daha önce ge­çirdiği ruhsal serüvenleri, araştırmaları “aynıyla” ya­şayamaz. Çünkü her eser sayısız koşulların ürünüdür. Eleştirmende yaratma değil; anlama, çözümleme, yo­rumlama, yargılama gücü vardır.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Eleştirmenle sanatçının taşıması gereken özellikler aynı değildir.

B)  Sanat yapıtı bir birikimin sonunda oluştuğu için birebir aynısı oluşturulamaz.

C)  Eleştirmen yeni bir eser ortaya koymaz, var olan eseri yorumlar.

D)  Eleştirmendeki yaratıcılık sanatçınınkinden farklı­dır.

E)  Eleştirmen ve sanatçı, bir bütün olarak sanat dün­yasında yerini almıştır.

 

32. Onun bütün kaygısı, kimseyi rahatsız etmemek ve güç durumda bırakmamaktır. Utangaç denecek kadar iyi, soğuk denecek kadar nazik, gülünç denecek kadar yufka yüreklidir. Bir kez konuştuğu bir kişiyi bile unut­maz. Sinirlendirici konuşmalardan kaçınır. Konuşması hiçbir zaman sıkıcı değil, hatta bazen göz alıcıdır, ilk kez karşılaştığı birine ilgi gösterirken, ondan ilgi görü­yormuş gibi davranır. Konuşması gerekmedikçe ko­nuşmaz, ancak haksızlığa uğrarsa kendini savunur. Dedikoduya kulak asmaz, her şeyi elinden geldiğince iyiye yorar.

Böyle tanıtılan biri için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Ne zaman konuşacağını bilir.

B)  Güçlü bir hafızaya sahiptir.

C)  Şakacı bir karakteri vardır.

D)  iyimser bir bakış açısını yeğlemektedir.

E)  Kendi hakkını yedirmemeye özen gösterir.

 

33. Destanlar, ait oldukları ulusların eski yaşamları, inançları, edebiyatları hakkında bilgi verir. Bir ulusun yaşadığı büyük afetler, savaşlar daha çok da özgürlük mücadeleleri sonucu meydana gelir bunlar. Bu yüz­den destanlar, özgürlüğünü kaybetmiş ulusların yeni­den bağımsızlıklarını kazanmalarında önemli rol oy­namıştır. Büyük İran şairi Firdevsi, bir beytinde İran ulu­sunu Farsçayla -Şehhame adlı destanıyla- canlandır­dığını söyleyerek bu gerçeği dile getirir.

Bu parçadan destanlarla ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi çıkarılamaz?

A)  Toplumların sosyal yaşamlarının destanlardan öğrenilebileceği

B)  Bağımsızlık mücadelesi veren toplumların destan örnekleri verdikleri

C)  Destanların gerçek olaylardan yola çıkılarak oluş­turulduğu

D)  Destanları olmayan ulusların özgürlüğe kavuşa­mayacağı

E)  Ulusların bağımsızlıklarını kazanmalarında etken olduğu

34. Onun hikâyelerinde olağanüstü olaylar yoktur. Herhangi bir günlük olayı, hayatta olduğu gibi, ayrın­tılara girmeden, ilgi çekici bir canlılıkla; yergili, mi­zah 11 bir anlatımla ortaya koyar. Eserlerindeki kişiler, çevreler, sorunlar hep bizimdir. Her gün karşılaştığı­mız, ilgiye değer görmediğimiz kişileri, sevgiyle, bir­kaç satır içinde canlandırıverir. Yaşamın iyi yönlerini görmeye çalıştığını hemen hissedersiniz yapıtların­da.

Bu parçada sözü edilen hikayeci ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Konularını sıradan olaylardan seçer.

B)  Güldürü öğelerine yer verir.

C)  Gerçek hayattan yararlanır.

D)  Hayatı anlatırken hep iyimserdir.

E)  Anlatımını, ele aldığı konuya göre değiştirir.

 

35. Öykü, bir dil yaratmanın en temel biçimidir. “Öykü bir gizdir; roman ise bir tür bilmece ya da bulmacadır.” Öyküdeki gizin örtük yanı dilinde şifrelidir. Çünkü öykü, en az sözle çok şeyi yoğunlaştırarak anlatmaktadır. Bu bakımdan dil bilincinin başlı başına ortaya çıktığı türdür öykü. Sınırlayıcıdır, dilsel çabanın kaçınılmaz biçimde sanat evrenini biçimlendirdiği bir türdür. Bu bakımdan, dilin kurallarını en iyi işleyebilen yazınsal tür olarak da nitelendirebiliriz öyküyü.

Bu parçada öykü türüyle İlgili olarak vurgulanmak is­tenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Kalemi olan her yazarın öykü yazamayacağı

B)  Olay örgüsünün mutlaka iyi kurulması gerektiği

C)  Ayrıntılarının, olaydan az yer tutması gerektiği

D)  Biçimin içerikten daha ön planda tutulduğu

E)  Dilin, tüm özellikleriyle kullanıldığı bir tür olduğu

 

36. Sinema ve edebiyatın uzun soluklu beraberliğine göz attığımızda, bu yazarımızın eserlerinden uyarlanan filmlere tanık oluruz. Yazarın son eseri de bu açıdan incelendiğinde görsel anlatımıyla okurların dikkatini çekmeyi başarıyor. Sinemacıların eline başarılı bir hazine veriyor aslında. Eserin beyazperdedeki yansı­ması da en az eserin kendisi kadar ses getirecektir. Yazarın, yaşamıyla ilgili bizden sakladığı sırların bir bölümünün bu yapıtla beyazperdede görünür kılı­nacağını düşünüyorum.

Bu parçada sözü edilen yazarın eseriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Sinemaseverlerin daha çok, edebiyat uyarlamaları­na ilgi gösterdiğine

B)  Son yapıtının okurun ilgisini çektiğine

C)  Son yapıtından iyi bir film çıkacağına

D)  Yaşamına ilişkin bilinmeyen yönlerin olduğuna

E)  Yapıtlarının filme aktarıldığına

 

37. Edebiyat her zaman eleştiriyle yan yana yürür ve eleş­tiri, iyiyle kötünün tartıldığı en önemli terazidir. Bunun hiç olmadığının söylendiği dönemlerde bile bu işlevi yerine getiren başka unsurlar kendini göstermiştir. Eleştiri, eserin hakkını teslim etmektedir. Dolayısıyla yazar enflasyonunun yaşandığı böyle bir dönemde eleştiriye çok ihtiyacımız var. Bir bakıma edebiyat tari­hini de sağlam eleştirmenler yazacaktır. Kısacası ede­biyata yön veren ve onu kocaman bir söz yığını ol­maktan çıkarıp, elekten geçirilmiş daha nitelikli ürün­lerle baş başa bırakan, eleştiriden başkası değildir.

Bu parçadan edebiyat eleştirisiyle ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  En önemli değerlendirme ölçütü olduğu

B)  Zaman zaman yerini farklı öğelerin aldığı

C) Edebiyatı gereksiz sözlerden kurtardığı

D) Geçmişte öneminin göz ardı edildiği

E) Günümüzde daha çok gereksinim duyulduğu

 

38. Türk romanının şanssızlığı, edebiyatımızda romancıya büyük güç katan sağlam bir felsefe, sosyoloji, tarih, psikoloji geleneğinin bulunmayışıdır. Bu durum ro­mancılarımızı çok önemli bir dayanaktan yoksun bırak­mıştır. Ama bu demek değildir ki, ülkemizde iyi roman ve romancılar yoktur. Aksine, çok sonraları tanıştığımız bu türde kısa sürede nitelikli ürünler ortaya konmuştur. Roman, kişiye özgü bir yetenek ister ve bizim yazarlarımızda bu vardır. Günümüzde Türk romanları yabancı dile çevrilip ilgi gördüğüne göre, başarılı ro­man ve romancılarımızın bulunduğunu rahatlıkla söy­leyebiliriz.

Bu parçada Türk romanıyla ilgili olarak aşağıdaki­lerden hangisine değinilmemiştir?

A)  Köklü bir geçmişinin olmadığına

B)  Çok başarılı romanların verildiğine

C)  Nitelikli romancıların olduğuna

D)  Sınırlarımızı henüz aşamadığına

E)  Edebiyatımıza geç girdiğine

 

 

39. Türk öykücülüğünün en önemli üç beş yazarından biridir Sait Faik. Öykücülüğümüzde kendine özgü bir yer edinmiştir. Geleceğe kalmış, kökleri derinlerde, sayılı yazarlarımızın başında gelir o. Farklı bir bakış açısı, yeni bir duyarlıkla, insan sevgisi, şefkat, dostluk gibi değinilmemiş konulara yer vermiştir öykücülüğü­müzde. Edebiyat denizinde seyahat eden gençler için bir deniz feneridir adeta.

Bu parçada Sait Faik’le ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisine değinilmemiştir?

A)  Öykülerini yalın bir dille yazdığına

B)  Öykücülüğümüze yeni konular kazandırdığına

C)  Öykücülüğümüzde önemli bir yerinin olduğuna

D)  Genç yazarlara yol gösterdiğine

E)  Kalıcı eserler verdiğine

 

40. O; her yazısında içtenliği, hoşgörüsü, kendi çizgisine bağlılığı, ödün vermez dürüstlüğüyle bize yeni bir düşünce dünyasının kapılarını açıyor. Ele aldığı sorunlar üzerinde bizi de kendisiyle birlikte düşündürüyor. Hem de bizi saran, sıcak, içten bir anlatımla yapıyor bunu.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Karşımızda nasıl bir yazar bulduk?

B) Bu yazarımızın tüm yazılarını okudunuz mu?

C) Yazarın üslubu hakkında ne söyleyeceksiniz?

D) Yazarın düşün dünyamızdaki rolü nedir?

E) Ne tür yazarları okuyorsunuz?

CEVAPLAR

1)   A2)   A

3)   C

4)   D

5)   E

6)   B

7)   E

8)   D

9)   B

10) E

 

11)   D12)   C

13)   E

14)   C

15)   E

16)   C

17)   A

18)   D

19)   C

20)   B

 

21)   A22)   B

23)   D

24)   A

25)   B

26)   A

27)   B

28)   E

29)   E

30)   D

 

31) D32) C

33) D

34)E

35)E

36)A

37)D

38)D

39)A

40)C