TYT Türkçe Deneme Sınavı – 44

TYT TÜRKÇE DENEMESİ – 44

1.     

Yıllar var, ben onu hiç unutmadım

O beni sorar mı, hatırlar mı ki?

Büsbütün silinip gitti sanki adım

Gönlünün vefası bu mudur ki?

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) İlgeç                       B) Bağlaç                    

C) Belirteç                  D) Önad                   

E) Eylem

 

2.      Ay geçti, yıl döndü,(I)  unuttu (II) beni

Üstüne (III)  adını(IV) yazdığım ağaç

Açtın derdimi(V) kanattın yüreğimi

Bu dizelerde numaralanmış sözcüklerin hangisin­de ünsüz yumuşaması vardır?

A)I.            B) II.            C)III.             D) IV.           E) V.

 

3.      Bu sanatçımızın en önemli yanı, çalışmalarında siste­matik olması ve yapıtlarında gereksiz bilgilere yer verilmemesidir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağı­dakilerden hangisidir?

A)  Özne eksikliği

B)  Sözdizimi yanlışlığı

C)  Özne-yüklem uyuşmazlığı

D)  Anlamca çelişen sözlerin bir arada kullanılması

E)  Çatı uyuşmazlığı

 

4.    Amasya Valiliği’nin geçtiğimiz yıl turizmi geliştirmek için kentte yaptığı çalışmalar başarılı olmuş.

Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sı­rasıyla verilmiştir?

A)  Özne yüklem

B)  Özne – zarf tümleci – yüklem

C)  Nesne – dolaylı tümleç – yüklem

D)  Zarf tümleci – özne – yüklem

E)  Zarf tümleci – nesne – yüklem

 

5.     Günümüzde insanlar bilinçleniyor, bir kitabı alırken bir­kaç kez düşünüyorlar artık. Bu kitabın kendileri için gerçekten yararlı olup olmadığını enine boyuna tartı­yorlar. Yerli yazarların yapıtlarını yayımlamamayı övünç sebebi bellemiş yayıncıların da devri kapanıyor artık. Yerini ciddi anlamda uzmanlaşmış, işini titizlikle yapan ve en üst seviyede yazarlarla çalışan yayınevleri alı­yor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Yayınevlerinin yazarın, yazınsal kimliği üzerinde ne gibi etkileri olduğunu düşünüyorsunuz?

B) Sizce, bazı yazınsal türler niçin ilgi görmemeye baş­ladı yazınımızda?

C) Günümüzün okurlarını ve yayıncılığını nasıl değer­lendiriyorsunuz?

D) Bir yayıncı olarak, günümüzde yayıncıların ayakta kalmasını çok mu zor görüyorsunuz?

E) Sanatsal nitelikten yoksun yapıtların artık okunma­masını neye bağlıyorsunuz?

 

6.     Sanatçı, edebiyatımızda eleştiri denilince akla ilk gelen kişilerdendir. Yaşamını eleştiriye, özellikle de roman ve hikaye eleştirisine adamıştır. Yılların verdiği birikim ve deneyimle kendine has bir anlatım yolu bulan eleştir­men, eleştirilerini bir yazı dizisi halinde yayımlamıştır. Kitap okuma notları gibi değildir bu yazılar. Bir edebi metnin, uzman titizliğiyle irdelenmesidir. Bu yazılarında eleştirmen objektifliğini elden bırakmaz. Bugün adın­dan söz ediliyorsa biraz da bundandır.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemistir?

A) Eleştirilerini tarafsız bir tutumla kaleme aldığına

B) Eleştiri yazılarında genç sanatçılara yol gösterdiği­ne

C) Edebiyatımızın en çok tanınan eleştirmenlerinden biri olduğuna

D) Eleştirilerini daha çok belirli türler üzerine yoğun­laştırdığına

E) Eleştirilerinde farklı bir çizgiyi yakaladığına

7.      1940’lara gelirken, hece şiirinin baskısından ve mev­cut şiir beğenisinden yakınan üç genç şair, yeni bir şiir akımı başlatmıştır. 1941’de yayımladıkları “Garip” adlı kitapta küçük insana yönelerek onların yaşama sevin­cini şiire getirmeye çalışmışlardır. Edebi sanatlara, öl­çü ve uyağa, süslü söyleyişlere karşı çıkmışlardır. Şii­rin, hayatını emeğiyle kazananların hakkı olduğunu savunmuşlardır. Bu keskin görüşlerle şiir kolaylaşmış ve şiir anlayışı değişivermiştir. Kısa sürede de yaygın­laşan ve yeni bir yazma tarzını hazırlayan bu şiir anla­yışı bugün bile devam etmektedir.

Bu parçaya göre, Garipçilerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Sıradan insanları şiire taşıdıkları

B)  Şiir anlayışlarının kabul gördüğü

C)  Etkilerinin günümüze dek sürdüğü

D)  Şiirde köklü değişiklikler yaptıkları

E)  Şiiri bir sanat olarak görmedikleri

 

8.      Yazı yazmak fotoğraf çekmeye değil, resim yapmaya benzer. Fotoğrafta deklanşöre basar, karşınızdaki gö­rüntüyü kaydedersiniz. Resim yapmak ise —. Bu yüz­den yazı yazmak, aslında yanlış bir ifadedir. Doğrusu, yazıyı üretmektir. Çünkü yazar, tıpkı ressam gibi her­kesçe bilinen konu ve malzemeden, “var olmayan” bir yapıtı ortaya çıkaran kişidir.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A)  o görüntüyü kendi bakış açınızla yeniden şekillen­dirmeniz demektir

B)  fotoğraf çekmeye göre daha çok deneyim ister

C)  yoğun ve titiz bir çalışmayla gerçekleşir ancak

D)  yeteneğin yanında önemli bir birikim de gerektirir

E)  düş gücünden çok, gerçeklere bağhkalmaktır

 

9. En başarılı yaşam öykülerinin, yakından tanıdıkları kimseleri anlatan yazarların yazdığı yaşam öyküleri ol­duğu söyleniyor. Ama bu durumun da birtakım sakın­caları var. Anlatılan kişiyi tanımak, hele o kişinin yakını olmak, o kişinin yaşamındaki olaylarda taraf tutmaya yol açar. Dahası, yaşam öyküsünü anlatacağınız kişi­nin bazı davranışlarına öfkelenmiş, bazı başarılarını kıs­kanmış olabilirsiniz ya da aranızda bir türlü unutamadı­ğınız bir kırgınlık yaşanmış olabilir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)  Yaşamöyküsü yazmanın güç bir iş olduğu

B)  Yaşamöyküsü yazarken objektif olmak gerektiği

C)  Tanıdıkların yaşamöyküsünü yansız bir tutumla an­latmanın zor olduğu

D)  Her yaşamöyküsünün, gerçekleri yansıtmadığı

E)  Başarılı bir yaşamöyküsü yazmanın zaman aldığı

 

10. Eşsiz bir coğrafyayı sarmalayan masmavi deniz… Yeşi­lin en güzel tonlarını barındıran uçsuz bucaksız zeytin ağaçları … Adını bu ağaçlardan alan Zeytinliada selam duruyor bizlere. Daha o zaman anlaşılıyor dönüşün buruk olacağı. Mis kokan meyve bahçeleri, uzun sahil­leri ve ılık rüzgarlarıyla bir tabloyu andırıyor. Kimilerinin “çocukluğumun Bodrum’u” olarak adlandırdıkları bu belde şimdilerde tekrar eski popülerliğine kavuşuyor.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakiler­den hangisi söylenemez?

A)  Birinci kişili anlatımla oluşturulmuştur.

B)  Eksiltili cümleler kullanılmıştır.

C)  Anlatıcının duygusal etkilenmesi yansıtılmıştır.

D)  Söz sanatlarına yer verilmiştir.

E)  Nitelik bildiren sözcükler kullanılmıştır.

 

11.    Bir öykücüyle ilgili aşağıdaki açıklamalardan han­gisi, ayraç içindeki özellikle uyusmamaktadır?

A) Sanatçının öykülerini okurken adeta yaşamdan ke­sitler görüyorsunuz, öykülerin dokusundaki kıpır kıpır anlatım hemen göze çarpıyor. (canlılık)

8) Öykülerinde, ön yargılardan uzak, insanların ortak kimi özelliklerini anlatması, yazara sınırlar ötesi bir okur kitlesi kazandırmış. (evrensellik)

C)  Sanatçı, öğrendiği bir bilgiyi ya da gözlemlediği herhangi bir ayrıntıyı, öykülerine gelişigüzel bir bi­çimde serpiştirmiyor. (farklılık)

D)  Sanatçının, okurları zorlamayan üslubu, günlük ko­nuşma dilini kullanması, öykülerinin belirgin özel-liklerindendir. (yalınlık)

E)  Sanatçının, okurların belleğinden kolay kolay silin­meyecek çarpıcı yaşantıları anlatması, öykülerinin çekiciliğini artırıyor. (etkileyicilik)

 

12. (I) Yazarın postmodern anlayışla yazdığı bu öykülerde, devrik cümleler çokça yer alıyor. (II) Ayrıca öykülerin dokusunda gerçeklikle düşsellik iç içe geçiyor. (III) Ger­çeğin sınırı nerede bitiyor, düşsellik nerede başlıyor, kestirmek zor. (IV) Öykülerde çocukluk yıllarında oku­nanlara, bunların oluşturduğu düşsel ortamlara gön­dermeler de var. (V) Öykülerdeki bu göndermeler saye­sinde yazar, okuru sürekli zinde tutabiliyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?

A)  I. cümlede, karşılaştırma yapılmıştır.

B)  II. cümlede, bir değerlendirme vardır.

C)  III. cümlede, bir yorumda bulunulmuştur.

D)  IV. cümlede, bir saptama yapılmıştır.

E)  V. cümlede, yargı, gerekçesiyle birlikte verilmiştir.

 

13. I. Romancı; okuru, romana yaşamdan aktardıkları­na inandırdığı kadar, düş gücüyle eklediklerine de inandırmalıdır.

II. Bir romanda, gerçek yaşamdan kesitler bulunabi­leceği gibi, kurgusal olaylar da bulunabilir.

III. Yaşamdan yakalanan kareler, düşsel öğelerle süslenerek romanlarda yer aldığında okura daha ilginç gelir.

IV. Romancılar, öyle dil ustalarıdır ki onların söz işçili­ğini romanlarının bütün satırlarında görebilirsiniz.

V. Romancının hem düş gücünden hem gerçeklerden yararlanması, okurun ilgisini çekmesini sağlar.

Yukarıda numaralanmış cümlelerin hangileri an­lamca birbirine en yakındır?

A) I. ve Il.                    B) I. ve III.                  C) Il. ve IV.

D) III. ve V.                   E) IV. ve V.

 

14. Romancıların, yaşamı yapıta aktarma konusunda farklı tutumlar takındığını görüyoruz. Kimi, fotoğrafcı olmayı tercih ederken kimi de ressam olmayı önemsemiş ve öyle tanınmıştır.

Bu parçada altı çizili sözlerin yerine, aşağıdakilerin hangisinde verilenler sırasıyla getirilirse parçanın anlamı değismez?

A)  hayalci olmayı – gerçekçi olmayı

B)  ayrıntılı biçimde anlatmayı – ana hatlarıyla değin­meyi

C)  yaşananları değiştirmeyi – yaşananları olduğu gibi vermeyi

D)  olduğu gibi anlatmayı – kendinden bir şeyler kata­rak anlatmayı

E)  teknolojiden yararlanmayı -doğallığı öne çıkarmayı

15.    Ülkemizin en çok (I) turist çeken bölgelerinden biri olan Nevşehir yöresinde (II) bulunan ve 25 Kasım 1986’da(III) ko­ruma altına alınan Göreme milli parkı, (IV) dünyaca ünlü  peribacalarının yer aldığı(V) önemli bir turizm merkezidir.

Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangisinin yazımı yanlıstır?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

 

16.     (I) Sanatçı, ilginç bir konuyu bu romanda ustaca işle­miş. (II) Hareketli bir olayın heyecan verici akışından yararlanmamış. (III) Daha çok, kahramanların psikolo­jik durumları üzerinde derinlemesine durmuş. (IV) Bu­nu başarabilmek için, çok uzun diyaloglara ve iç ko­nuşmalara yer vermiş. (V) Bu yüzden roman, psikolo­jik romanlardan hoşlanan dar bir kitlenin dışındaki okurların ilgisini çekemeyecek gibi görünüyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir ön yargı söz konusudur?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

 

17.    Yaz aylarının gelmesiyle (I) beraber düğünler de başlar  Sarıkamış’ta. Tanıdık(II) herkes davetlidir düğüne. Öyle bir gecede bitmez(III) eğlenceler. Bazen iki gece bazen üç gece sürüp (IV) gider. Sarıkamış köylerinde yaşam, (V) geçmiş zamanın tadında devam eder.

Bu parçada numaralanmış sözcüklerden hangileri eylemsi değildir?

A) I. ve Il.                               B) Il. ve III.                 C)III. ve V.

D) III. ve IV.                            E) IV. ve V.

 

18.    Uzun ve yorucu bir kışın ardından bahar,  (I)  kendini yaza bırakıyor. Yalnızca bahar değil, insan da bırakıyor ken­dini güneşe ve masmavi denize (II)  Karşımızda bünyesinde barındırdığı güzellikleri hiç sakınmadan bize su­nan Didim (III)   Burası, pek de öyle yalnızca doğaseverlerin ya da mitoloji tutkunlarının uğrak yeri değil. (IV) Her yönüyle insanı kucaklayan, (V) ona yaşama sevinci veren bir yer burası.

Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerin­den hangisi yanlış kullanılmıştır?

A) I.               B) II.           C) III.            D) IV.           E) V.

 

19.    (I) Nil, yüzyıllardır insanlarca gizem dolu, olağanüstü bir ırmak olarak algılanmıştır. (II) Pek çok ırmağın ter­sine o, güneyden kuzeye doğru akmaktadır. (III) Eski Mısırlılar ve Yunanlılar, Nil’in aylarca yağmur yağmadı­ğı halde neden yaz sonunda taştığını bir türlü çözeme­mişlerdir. (IV) Nil’in kaynağını bulabilmek ve ırmak akı­şının gizini çözebilmek için birçok araştırma yapılmış­tır. M Sonunda, Nil’in kaynağının Uganda’daki Victo­ria Gölü olduğu, araştırmalarla ortaya konmuştur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıstır?

A)  I. cümle, içinde birleşik sözcükler olan yapıca bir­leşik bir cümledir.

B)  Il. cümlede “o” sözcüğü işaret adılı olarak kullanıl­mıştır.

C)  III. cümlenin yüklemi yapıca basit, çatısı bakımın­dan geçişli bir fiildir.

D)  IV. cümlede belirtili ad takımı kullanılmıştır.

E)  V. cümlede birden çok özel isim vardır.

 

20.    Hem hece (I) hem de aruz vezniyle şiirler yazan Bay­burtlu Zihni (II) gördüğü medrese eğitiminin etkisiyle divan şairi olmaya özendiyse de bu alanda pek başa­rılı olamamıştır. Aruzla yazdığı şiirler (III) ölümünden sonra oğlu tarafından “Divan-ı Zihni” adıyla yayımlanmıştır. Asıl ününü hece ile yazdığı koşma (IV) semai ve destanlarla elde etmiştir. Özellikle, 1828 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Bayburt’un gördüğü zararı duygusal bir dille (V) anlattığı ağıtıyla büyük ün kazanmıştır.

Bu parçada numaralanmış yerlerden hangilerine virgül (,) getirilemez?

A) I. ve III.                  B) I. ve V.                  C) II. ve III.

D) III. ve IV.                   E) IV. ve V.

 

21.    (I) Her yıl sonbaharın gelişini yeni bir öykü kitabıyla haber veren yazarın son kitabı okurla buluştu. (Il) Bu kitap başta film senaryosu olarak yazılmış bir metin aslında. (III) Sinema ve televizyon macerası yarıda kalan bu yapıt, tertemiz bir aşk hikayesini anlatıyor. (IV) Sinema ve televizyon düşünülerek yazılan öykü ve romanlarda daha çok aşk konusuna yer veriliyor. (V) Bu, izleyicinin ilgisini daha çok çekmek için yapılı­yor. (VI) Çünkü izleyicilerin büyük bir kısmı, hala, acık­lı aşk hikayelerini izlemeyi tercih ediyor.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense, ikinci pa­ragraf hangi cümleyle başlar?

A) Il.           B) III.           C) IV.            D) V.            E) VI.

 

22.    (I) Bugünkü Türk şiiri için kullanılan “1980 sonrası” ni­telemesi, herkesin kabul etmesi gereken bir yargıdır. (Il) Doksan yıllık, görkemli sayılabilecek bir geçmişe sahip olan Türk şiirini, 1980’e kadar, çeşitli dönemlere ayırmak kolay olmuştur. (III) 1980’den sonra ise, şair­ler bir akım etrafında toplanmamıştır. (IV) Ancak bu dönem şairlerinin bağımsız olmalarından dolayı, Türk şiirinin çıkmaza sürüklendiği düşüncesine katılmıyo­rum. (V) Şiirimizin bu ürünlerle kendine, akacağı yeni yataklar bulacağını düşünüyorum.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yorum söz konusu değildir?

A) I.            B) Il.            C) III.             D) IV.           E) V.

 

23.    (I) Sanatçımız, geçen hafta duygusal şiirlerden oluşan yeni bir kitapla okurlarının karşısına çıktı. (II) Yalnız ya­şayan bir bireyin doğanın güzellikleri karşısındaki his­lenmeleri var bu şiirlerde. (III) Sanatçının diğer şiirlerindeki tadı bu yapıtında bulmakta güçlük çekiyorsunuz. (IV) Sanatçımızın bir bütün olarak şiirimizin özel tari­hinde bir yeri var, ama şiirler tek tek okununca o etkiyi yapamıyor. (V) Ayrıca kullandığı imgeli ve kapalı dil, şi­irleri anlamayı da güçleştiriyor.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde düşüncenin olumlu ya da olumsuz olduğu açıkça belirtilmemistir?

A) I. ve Il.                   B) I. ve IV.                   C) II. ve III.

D) Il. veIV.                  E) III. ve V.

24.    Fotoğraf icat edildiğinden beri bir tartışma vardır: Fo­toğraf bir sanat mıdır, değil midir? Genel kanı, fotoğ­rafın bir sanat dalı olduğu yönündedir. Ama hangi fo­toğraf? Hele dijital fotoğraf makinelerinin çıkmasıyla neredeyse herkesin bol bol fotoğraf çekip dergilerde, internette yayımladığı şu günlerde bu soru daha da önem kazanıyor. Sanat, dünyayı değişik yaklaşımla yansıtma işidir. O zaman burada şunu söylemek gere­kir. Fotoğraf, gizli kalmış ayrıntıları öne çıkarırsa sanat” katına yükselir.

Bu parçada fotoğrafın sanat dalı sayılması aşağı-daküerden hangisine bağlanmaktadır?

A)  Nesneleri olduğu gibi aktarmasına

B)  Yayımlanmak amacıyla çekilmesine

C)  Objelerin kapalı yanlarını aydınlatarak sanatsever­leri büyülemesine

D)  Nesnelerin fark edilmeyen yönlerini ortaya koyma­sına

E)  Sanatsal değere sahip olan güzel bir konuyu yan­sıtmak için çekilmesine

 

25.    Aydın insanın temel özelliği kuşkudur. O, bütün geç­miş bilgileri bir neden-sonuç ilişkisi içinde özümser ve onlardan yeni bilgiler üretir. Bireyi, toplumu, sanatı kendi benimsediği ölçütlerle değerlendirmeye tabi tu­tar. Bu noktada aydının etkinliği, kuşku üstüne kurul­muş bir eleştiri etkinliğidir. Durum böyle olunca da ay­dın, hiçbir zaman kesin bir eleştiri ortaya koyamaz. Çünkü yaptığı eleştirileri bir süre sonra değiştirebilir.

Bu parçadan aydınla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Şüpheci bir yaklaşımla eleştiriler yaptığı

B)  Toplumdan kopuk bir yaşam sürdüğü

C)  Tam anlamıyla bitmiş bir eleştiri yapmadığı

D)  Değerlendirmelerinde kendince ölçütler kullandığı

E)  Var olan bilgileri değerlendirip yeni sonuçlara ulaş­tığı

 

26. Yazarın bu yapıtındaki öykülerinin temel özelliği, olay­ların geçtiği çevrenin ve zamanın farklı olmasıdır. Bu­na rağmen öykülerinin hepsinde aynı konuyu, aşk ko­nusunu, işlemiştir. Bunu yaparken, öykülerinin hemen hepsini sürükleyici bir anlatım ve titiz bir dille kaleme almıştır. Dili kullanışta öylesine yeteneklidir ki —.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  kahramanlarını çevreyle uyum içinde karakterize etmeye büyük gayret göstermiştir

B)  öykülerin anlatım yönüyle bir özgünlük taşıdığını söylemek oldukça zordur

C)  öyküleri, konu yönüyle birbiriyle ilgilidir

D)  konu olarak zayıf kalan öyküleri bile çok okunur ha­le gelmiştir

E)  toplumsal duyarlık, yapıtlarının en önemli özelliğini oluşturmaktadır

 

27. Ziya Osman Saba’nın şiirlerindeki içten, sevecen ha­vayı öykülerinde de buluruz. Onun öyküleri bize ço­cukluk çağımızın dokunulmamış, kirletilmemiş, arı öz­lemlerini taşır. Özlemin gerçekleşmesinin olanaksızlı­ğına rağmen, duygudaki inceliği okurda bir kez daha uyandırmak isteyen bir tutum sergiler. Toplum yaşa­mının çelişkilerini, karşıtlıklarını görmezden gelen uçuk bir anlayış değildir bu.

Bu parçadan, Ziya Osman Saba ile ilgili olarak aşa­ğıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Öykülerinin şiirlerinden daha yetkin olduğu

B)  Toplumsal yaşama duyarsız kalmadığı

C)  Öykülerinde çocukluğun saf özlemlerini anlattığı

D)  Yapıtlarında sıcak bir tutum sergilediği

E)  Ulaşılması imkânsız özlemleri konu edindiği

 

28.    Sıradan ve orta halli yazarlar, üstün özellikli yapıtlar ortaya koymak için büyük, çarpıcı olaylardan yola çı­karak romanlarını oluştururlar. Ancak gerçek yazarlar, basit bir olaydan bile yola çıksalar, zengin düş dünya­larından yararlanarak onu dört başı mamur bir yapıt haline getirebilirler. İşte bu, yazın dünyasında küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesinin kanıtıdır.

Bu parçada “küçük bir kıvılcımın yangına dönüşmesi” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangi­sidir?

A)  Yetkin yapıtların ancak özgün bir içerikle kaleme alınabilmesi

B) Yazmanın, önü alınamaz bir istek haline gelmesi

C)  Okurları etkileyecek konuların tercih edilmesi

D)  Geniş kitlelerce benimsenmenin uzun bir zaman alması

E)  Sıradan bir konudan yetkin yapıt ortaya konması

 

29.    Günümüzde o kadar çok yapıt yayımlanıyor ki, bunla­rı takip etmek mümkün değil. Para verilerek alınıp za­man ayrılan yapıtların hayal kırıklığına uğratması her okuru üzer elbette, işte bu eleştirmen, birer işaret fişe­ğine dönüşen yazılarıyla bu olumsuz durumun önüne geçiyor.

Bu parçada “işaret fişeğine dönüşen yazılar yazmak” sözüyle, sözü edilen eleştirmenle ilgili olarak anla­tılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçıların yetkinleşmesinde katkıda bulunmak

B)  Nitelikli yapıtların farkına varılmasını sağlamak

C)  Gelecek vaat eden sanatçıları belirlemek

D) Yapıtla ilgili eleştirileri dobra dobra dile getirmek

E) Yazılarıyla edebiyatı okura sevdirmek

 

30.    Yazarlık, insanda doğuştan var olan bir özellik değildir. Yazarlık denen dil işçiliğinde ustalık, ancak uzun çalış­malar sonucu elde edilir. Bütün yazarların ilk dönemle­rinde ortaya koydukları eserlerle sonrakileri karşılaştırdı­ğımızda o dil işçiliğinin hangi aşamalardan geçtiği ko­layca anlaşılır. Peyami Safa’nın yirmi yaş eseri olan “Sözde Kızlar” romanını alın. Bununla yine onun “Yalnı­zız” ve “Matmazel Noralya’nın Koltuğu” adlı ustalık dö­nemi romanları arasındaki fark gözden kaçmayacaktır.

Bu parçanın anlatımında özellikle aşağıdakilerden hangisine başvurulmuştur?

A)  Benzetmeye

B)  Tanımlamaya

C)  Örneklendirmeye

D)  Sayısal verilerden yararlanmaya

E)  Tanık göstermeye

 

31.    (I) Sanatçı, şiire yönelik deneme ve eleştirileri ilgiyle iz­lenen yazarlarımızdandır. (II) Yirmi yılı aşkın bir süre içinde dergilerde çeşitli konularda yazılar yazmıştır. (III) Dergilerde yayımlanmış bu yazılarından derlediği son kitabı bu ay yayımlandı. (IV) Kitabın ilk bölümün­de şiirin genel sorunlarına ilişkin tartışma ve değerlen­dirmeler yer almaktadır. (V) Pek çok şairi yakından ta­nıma olanağı bulan yazar, günümüz şiirindeki yöneliş­leri yakından takip etmiştir. (VI) İkinci bölüm ise Orhan Veli’den günümüz şairlerine kadar yapılan inceleme ve eleştirilerden oluşmaktadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.           B) III.           C) IV.           D) V.           E) VI.

32.    En güç türlerden biri olan tarihi romanda yazar, sanat­çı olmanın yanında bilim adamı ve düşünür olma özel­liklerini de taşımalıdır. Ayrıca milli tarihten alınmış bir konuyu seçen romancı, milletin kültür değerlerini ve millet olma bilincini kendinde duyabilmelidir. Şüphe­siz, gerçeklere bağlılık, tarihi romanın en önemli şart­larından biridir. Ancak titiz bir sanat yeteneği, roman­cıya bazı ayrıntıları değiştirme hakkı verir. Bu hakkı kendinde gören sanatçı, milletinin tarihini sanatsal bir ifadeye bürüyerek yorumladıktan sonra o tarih, mille­tin dikkatini çeker ve ruhunda yer eder.

Bu parçadan, tarihi roman ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A)  Yazarının, milletiyle özdeşleşmiş olması gerektiği

B)  Toplumun, tarihine ilgi duymasını sağladığı

C)  Tarihi gerçeklere mümkün olduğu kadar sadık kal­mayı gerektirdiği

D)  Öteki roman türlerinden daha etkileyici olduğu

E)  Yazarının başka niteliklere de sahip olması gerektiği

 

33.    Günümüzde: “Orta oyununun neresi komik; eskiler buna mı gülüyorlarmış?” diyenler için ben de derim ki: “Pek haksız sayılmazlar. Ama unuttukları birkaç şey var: Orta oyunu bir ekran oyunu değildir, halk ortasın­da canlı olarak oynanır. Bir kere o günün zevk ve es­pri anlayışını yansıtır. İçeriği de o güne uygundur. O zamanın insanlarına eğlence olarak yettiği halde bu­günün insanlarını doyurmaktan uzak olması doğaldır; çünkü zamanla değer yargıları değişmiştir.”

Bu parçada orta oyunu ile ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakiierden hangisidir?

A)  Kişisel becerilere bağlı olarak seyircileri etkilediği

B)  Konusu yönüyle bugünün insanına da seslendiği

C)  Zamanla değerini kaybettiği

D)  Kendi zamanı ve ortamı içinde değerlendirilmesi gerektiği

E)  Daha çok, söz oyunlarına dayandığı

 

34. (I) Ölen bir kişinin ya da acı bir olayın ardından söyle­nen ezgili şiirlere ağıt denir. (II) Anadolu’da çok yaygın olan ağıt geleneğinin kökleri Orta Asya’ya kadar uza­nır. (III) Eski Türkler, ölülerin ardından yuğ denilen tö­renlerde sagu adını verdikleri şiirler söylerlerdi. (IV) Gü­nümüzde ise ağıtlar daha çok, kadınlar tarafından söylenir. (V) Ağıtların bölgeden bölgeye değişen bir söyleyişi vardır, bu söyleyişten bir ağıtın ait olduğu yö­re hemen anlaşılır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A)  I. cümle, dolaylı tümleç, özne ve yüklemden olu­şan birleşik bir cümledir.

B)  II. cümle, içinde ad tamlaması bulunan kurallı bir cümledir.

C)  III. cümle, içinde belirtisiz nesne olan bir eylem cümlesidir.

D)  IV. cümle, yüklemi dönüşlü eylem olan bir cümle­dir.

E)  V. cümle, sıralı bir cümledir.

 

35. Polisiye romanlar, yazınımızın en çok satılan; ancak okunduktan sonra bir kenara bırakılan türlerindendir. Çünkü bir bulmaca, ancak çözüldüğü ana kadar he­yecan vericidir. Yazarın serpiştirdiği ipuçlarına göre ki­min katil olduğunu bulup çıkarma, gelişmiş bir bulma­ca çözme keyfi verir. İşte bundan dolayı diğer roman türleri ikinci, üçüncü kez okunabildiği halde, bir kez okuyup “esrar”ını öğrendiğimiz bir polisiye romanı bir daha okumak anlamsızlasın

Bu parçada polisiye romanlarla ilgili olarak aşağı­dakiierden hangisi vurgulanmaktadır?

A)  Esrarengiz konular içermesinin okumayı tetiklediği

B)  Sadece bir kez okuma gereksinimi duyulduğu

C)  Diğer türlerden ayrılan yönlerinin bulunduğu

D)  Ayrıntıların ancak dikkatli okurlarca yakalanabildiği

E)  Olay akışının, okuyucunun merakını canlı tuttuğu

 

36. Roman ve öykülerde birbiriyle karıştırılan iki önemli kavram vardır: Karakter ve tip. “Tip” daha çok karak­ter etrafında kurgulanmış yardımcı roldedir. Yüzeysel bir betimlemeyle ele alınır. Bunlar olay örgüsünü de­rinleştirmede kullanılır. Olayların içinde pek de ağırlığı olmayan silik kişilerdir: bakkal, manav, komşu, iş ar­kadaşı… Oysa karakter en ince ayrıntısına kadar anla­tılan kişidir. Bu yüzden, —.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakiierden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A)  iç dünyasından dış görünüşüne, hoşlandığı veya hoşlanmadığı her şeye kadar tanırsınız onu

B)  okur, “karakter”i “tip”lerden daha çok sever

C)  her romanda birçok “tip” varken sadece bir “karak­ter” vardır

D)  roman okuru “karakteri” çevresindeki insanlardan biriyle özdeşleştirir

E)  romandaki olaylar her zaman “karakterin” gözün­den anlatılır

 

37. Çocukluğumda resim yapmak, benim en büyük zevkimdi. Gençlik yıllarımda ise büyük bir merakla müzi­ğe yöneldim. O zamandan beri de büyük bir tutkuyla müzik çalışmalarıma devam ediyorum. Uğraş olarak müzikte karar kılmamda ve müziğe aşk derecesinde bağlılığımın oluşmasında, yüreğimde biriken duygula­rın bütün insanlarda ortak olduğunu fark edip bunu en iyi müzikle dile getireceğimi anlamam etkili olmuştur.

Bu sözleri söyleyen kişi, müziğin hangi özelliğini vurgulamaktadır?

A)  İleri yaşlarda öğrenilebildiğini

B)  Diğer sanatlardan üstün olduğunu

C)  İnsanı belli yönleriyle anlattığını

D)  Evrensel bir nitelik taşıdığını

E)  Kolayca anlaşılabilir bir anlatımının olduğunu

 

38.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A)  Ünlü yazın adamı, bir yazısında bu sergiden de bir­kaç cümleyle söz etmişti.

B)  Karşı komşumuzun küçük oğlu, profesyonel bir yüzücüymüş.

C)  Bu konuda, Avukat Ayşe Hanım size yardım ede­cektir.

D)  Onun bu yıl da 15 temmuzda izne ayrılacağını duy­dum.

E)  Arkadaşım, THY’de çalışmak için başvuruda bu­lundu.

39.    Yolunuz bir gün İstanbul’a düşerse adı masallara ka­rışan, boğazın kıyılarında dizilmiş o güzelim erguvan­ları görmeyi ihmal etmeyin.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakiierden hangisi söylenemez?

A)  iyelik eki almış birden çok sözcük vardır.

B)  Yüklemi, yardımcı eylemle oluşturulmuş bir bileşik eylemdir.

C)  Koşul eki almış bir sözcük vardır.

D)  “boğazın kıyılarında” sözünün yazımı yanlıştır.

E)  “güzelim” sözcüğü tamlayan eki almıştır.

 

40.    Aşağıdakiierden hangisi “Sanat yapıtı gerçekçi ol­malıdır.” yargısı ile ilgili değildir?

A)  Sokağın, sayfalarına yansımadığı bir yapıtın yazın değeri yoktur.

B)  Kişisel görüşlerine yer verse de her yazar, gözlem­lerinden yararlanarak yapıtını oluşturur.

C)  Yaşamda olup biten her şey, sanatçı duyarlığı ile yapıtlarda kendine yer bulur.

D)  Başından geçen olayları yapıtlarında kullanmayan sanatçı yoktur.

E)  Gerçek sanatçı, her devirde okunabilmek için yapı­tını oluşturur.

1

D

11

C

21

C

31

D

2

E

12

A

22

C

32

D

3

E

13

D

23

A

33

D

4

A

14

D

24

D

34

D

5

C

15

D

25

B

35

B

6

B

16

E

26

D

36

A

7

E

17

C

27

A

37

D

8

A

18

B

28

E

38

D

9

C

19

C

29

B

39

E

10

A

20

B

30

C

40

E