Şiirde Ölçü (Aruz Ölçüsü, Hece Ölçüsü, Serbest Ölçü) Özellikleri ve Açıklamalı Örnekleri

Ölçü (Vezin)

Bir şiirdeki dizelerin hece sayısı ya da hecelerin uzun­luk kısalık bakımından denk oluşuna “ölçü” denir. Şiiri düz yazıdan ayıran özelliklerden biri de gene olarak şiirin belli ölçüyle yazılmasıdır. Türk şiirinde hece ölçü­sü ve aruz ölçüsü olmak üzere iki ölçü birimi kullanıl­mıştır. Cumhuriyet Döneminde her iki ölçü birimine bağlı kalınmadan, ölçüsüz şiirler de yazılmıştır. Bu tür şiirlere serbest şiir denir.

 

a. Aruz ölçüsü (vezni): Aruz, “çadınn ortasında bulunan ve onu ayakta tutan direk” anlamına gelir. Bir edebiyat terimi olarak ise aruz, dizelerdeki hecelerin uzunluk (kapalılık) – kısalık (açıklık) bakımından denk oluşuna dayanan ölçü birimidir. Arap edebiyatı kay­naklı bir ölçü çeşidi olan aruz ölçüsü. Araplardan İran­lılara onlardan da bize geçmiştir.

Türklerin İslamiyet’i kabul etmeleriyle birlikte tanıştıkla­rı aruz ölçüsü, divan edebiyatında uzun yıllar kullanıl­mıştır. Bu ölçü türü, edebiyatımızda Tanzimat ve Servet-i Fünun Dönemlerinde de etkinliğini sürdürmüştür. Yeni Lisancılarla birlikle hece ölçüsüne yöneliş bir akım olarak benimsenmiş, bu tarihten sonra aruz ölçü­sü etkinliğini yitirmiştir.

 

MURABBA

Perişan-hâlin oldum sormadın hâl-i perişanım

Gamından derde düştüm kılmadın tedbîri dermanım

Ne dersin rûzganm böyle mi geçsin güzel hânım

Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultânım

.   –     –     -/.  –    –     -/.   –     -./.—

mefâîlün / mefâîlün / mefâîlün / mefâîlün

 

Fuzuli’ye ait bu murabba, aruz ölçüsüyle yazılmıştır.

 

Aruz ölçüsundeki hece türleri:

Açık (kısa) hece: Ünlü ile biten heceye “açık (kısa okunan) hece” denir. Dizeyi kalıplarına ayırırken genel­de nokla (.) ile gösterilir. Yanm ses değerindedir. İki türlü açık hece bulunur:

 

Yalnızca bir ünlü olan heceler:

E-lek, u-zun, ü-züm, ö-lüm, İ-zin…

 

Bir ünsüz ve bir ünlüyle kurulmuş heceler;

De-niz, ka-ra. su-lu, ya-ya, ça-mur, de-mir, ke-mik…

 

Kapalı (uzun) hece: Ünsüz ile ya da uzun ünlü ile biten heceye “kapalı (uzun okunan) hece” denir. Dize­yi kalıplarına ayınrken genelde (-) işareti ile gösterilir. Tam ses değerindedir. Kapalı heceler değişik şekiller­de oluşur:

 

Bir ünlü ve bir ünsüzle kurulmuş heceler:

Es-mer. ak-mak, iz-ci. or-man. aç-lık. ür-kek, er-ken…

 

Bir ünsüz, bir ünlü ve bir ünsüzle kurulmuş heceler:

Tok, gez-mek. bul-mak. ger-gin, seç-kin, vur-gu…

 

Bir ünlü ve yan yana iki ünsüzle kurulmuş heceler:

Art, üst, ört-mek, ast, alt-mıg…

Yalnız bir uzun ünlüden oluşan heceler:

Â-(et, â-şık, â-lâ, î-câb

Bir ünsüz ve bir uzun ünlüyle kurulmuş heceler:

Bâ-de, di-dâr, sû-ret sâ-de…

 

Birleşik hece: Arapça ve Farsçadan gelme uzun ün­lülerle kurulan “âb”, “ûl, ûd” gibi iki sesli, “bûy, hâl, aşk, yâr, rûz, şîr, bâb” gibi üç sesli ya da”, renk, çeşm” gibi dört sesli hecelere “birleşik hece” denir. Birleşik heceler bir buçuk hece kabul edilir ve dize aruz kalıp­larına aynlırken (-.) işareti ile gösterilir.

Dize sonlarındaki hecelet açık da olsa kapalı sayılır.

Süzme çeşmin gelmesin müjgân müjgân üstüne Urma zahm-ı sîneme peykân peykân üslüne

‘Fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’İlâtün fâ’İlün” kalıbıyla yazılan bu beyitte dize sonlarında yer alan “üstüne” sözcüklerinin son hecelen açık hece olmasına rağmen kapalı hece sayılır.

 

Aruz ölçüsüyle ile ilgili bazı terimler:

 

Ulama (Vasl): Divan şiirinde vezin gereği art arda ge­len kelimelerden birincisinin sonundaki ünsüzün, İkinci­sinin başındaki ünlüye ses bakımından bir hece oluştu­racak biçimde bağlanmasına “ulama” denir. “Ulama” di­van şiirinde vasıl sözcüğüyle karşılanmıştır. Vasl, “baş­lama, bağlayış, ulama” demektir. Ulama, ölçüde yan yana İki açık hece gerektiğinde yapılır. Ulama yapılan sözcükler aralanna yay (   ͜   ) işareti konularak belirtilir.

 

Ey şûh Nedîmâ ile bir seyrin işittik

Tenhâca varıp Göksu’ya işret var içinde

 

Bu beyitin ölçüsü “mefûlü, mefâîlü, mefâ’îlü, fa’lün’dür. Beyitteki “seyrin işittik” ve “var içinde” sözcükleri arasın­da iki açık heceye gereksinim vardır. Bu sözcükler ula­ma yapılmadan okunursa ölçü bozuk olur. Ölçüyü dü­zeltmek için bu sözcükleri “sey-ri-ni-şit-ök”, “va-ri-cin-de” biçiminde birbirine bağlayarak okumak gerekir.

 

İmale (Uzatma): “Çekme” demektir. Kısa bir hece­nin ölçü gereği uzun okunmasına “İmale” denir, imale aruzda bir kusur sayılır.

 

Kamu bimânna. cânân devâ-yı derd eder ihsan

Niçin kılmaz bana derman beni bîmâr sanmaz mı

Fuzuli

 

Aruz ölçüsünün “ mefâ’îlun, mefâ’îlun, mefâ’îlün, mefâ’îlun ” kalıbıyla yazılan bu beyine ölçünün doğru ola­bilmesi için altı çizilen hecelerin uzun okunması gerekir.

 

Zihaf (Kısaltma): “Kısma” demektir. Uzun bir hece­nin ölçü gereği kısa okunmasına “zihaf” denir. Zihaf, güzel kullanılmadığı zaman bir aruz kusuru sayılır.

 

Canan gide rindan dağıla mey ola rîzân

Böyle gecenin hayr umulur mu seherinde

Ziya Paşa

 

Aruz ölçüsünün “mef’ûlü, mefâ’îlü, mefâ’îlü, fa’ûlün” kalıbıyla yazılan bu beyitte “cânân” ve “rindan” söz­cüklerinin ikinci heceleri aslında uzun hecedir Ancak ölçü, bu hecelerin kısa okunmasını gerektirir. Uzun okunduğunda hem ölçü bozulur hem de cümle vurgu­su kaybolur.

 

Med: “Uzatma” demektir. İki uzun hece arasında bir açık hece bulunması gerektiğinde, sonu bir uzun ünlü ve bir ünsüzle biten birinci heceyi imaleden biraz da­ha uzun okumaya “med” denir. Med aslında bir ses sanatıdır ve şiirde iç ahengi oluşturan en önemli öğe­lerden biridir.

 

Ya bir nigâha dahi tâo yok mu çeşminde

O nâz hasıası tâ böyle bî-meçjl midir

Nedim

 

Aruzun “mefâ’ilün fe’ilâtün mefâ’ilün fe’ilün” kalıbıyla ya­zılan bu beyitte altı çizili heceler uzun okunduğunda hem ölçü sağlanmakta hem de bir iç ahenk oluşmaktadır.

 

Med, son iki harfi ünsüz olan sözcüklerde de yapılabilir.

Dost bî-perva, lelek bi-rahm devran bî-sükûn

Dert çok hem dert yok düşman kavî tâli’ zebûn

Fuzuli

 

“Fâ’ilâtlin fâ’ılâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” ölçüsüyle yazılan bu beyitte altı çizili sözcüklerde med yapılmıştır.

 

Kasr: Kasr sözcüğü “kısa kesme, kısaltma” anlamları­na gelir. Edebiyatta İse kasr, uzun okunan bir sözcüğü “hafifleştirerek” okumaktır. “Şâh” yerine “şeh“, “nigâh” yerine “nigeh“, “mân” yerine “meh“, denmesi gibi.

 

Hakka ki zîb ü zînet-i İkbâl ü câh idi

Şâh-ı Skender-sefer ü Dâra-sipâh idi

Bakî

 

“Mef’ûlü fa’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün” kalıbıyla yazılan bu beyitin ikinci dizesinde geçen “Skender” sözcüğü as­lında “İskender’dir. Bu sözcük, kısaltılarak “Skender” biçiminde okunmalıdır.

 

Ol şeh-suvâr-ı mülk-i saadet ki rahşına

Cevlan deminde arsa-i âlem gelirdi teng

Baki

 

“Mefûlü fa’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün” ölçüsüyle yazılan bu beyitin ilk dizesinde geçen “şeh-suvâr” sözcüğünün aslı “şâh-suvâr” biçiminde uzundur. Bu sözcük, incel­tilerek “şeh-suvâr” biçiminde okunur.

 

Aruz kalıplarının oluşumu:

Aruz kalıpları Arapça “feale” fiilinin farklı çekimlerinin belli sıralarla bir arada kullanılmasıyla oluşur. “Fa’lün, fe’ûlün, fa’ilâtü, fâ’ilâtün, mefâ’ilün, mefûlün, mefâ’îlün, mefâ’îlün,”gibi sözcüklerin belli bir düzen için bir araya getirilir. Örneğin,

Nedim’in bir gazelinden alınan

Tahammül mülkünü yıktın Hulâgû Han mısın kâfir

Aman dünyâyı yaktın âteş-i sûzan mısın kâfir

 

dizeleri aruzun,

Mefâ’ilün mefâllün mefâ’îlün mefâ’ilün kalıbıyla yazılmıştır.

 

Takti: Aruz ölçüsüyle yazılmış şiirleri kalıplarına ayır­maya “takti” denir. Takti, dizelerdeki sözcüklere göre değil, hecelere göre yapılır. Kalıbın bir parçasına bir­den fazla sözcük rastlayabileceği gibi, kalıba göre sözcükler baştan, ortadan, sonlarından bölünebilir.

 

Haddeden geç / miş nezâket / yâl ü bâl ol / muş sana

Mey süzülmüş / şîşeden rûh/ sâr-ı âl ol / muş sana

Fâ’ilâtün          / fâ’İlâtün      / fâ’ilâtün / fâ’ilün

 

Nedim’in bir gazelinden alınan bu dizeler, aruzun “fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün” kalıbıyla yazıldığı için parçalarına bu şekilde ayrılır.

 

b. Hece ölçüsü: Dizerlerdeki hece sayısının eşit ol­masına dayanan bir ölçü birimidir. Hece ölçüsüne par­mak hesabı da denmiştir. Türklerin, İslamiyet’i kabul etmelerinden önce de kullandıkları bir ölçü biçimidir. Hece ölçüsü bizim ulusal ölçü birimimızdir.

 

Hece ölçüsünde dizenin kendi içinde anlamlı bölümle­re ayrılmasına “durak” denir. Durak şiirde uyumu, ahengi sağlar. Hece ölçüsünde şiir, duraklarına ayrılır­ken sözcükler bölünmez. Şiirde sözcüğün bu duraklar­da bitmesi gerekir. Duraklar sözcük ortasında bitmez.

 

Dizedeki hece sayısı çift ise durak genellikle hece­leri eşit böler: 8 = 4+4.

 

Dizedeki hece sayısı tek ise genellikle hece sayısı çok o:an durak ya da duraklar önde, hece sayısı az olan durak sonda bulunur: 7 = 4+3,11 =6+5, 11 =4+4+3.

Beşli, altılı, yedili kimi zaman da sekizli kalıplarda durak olmadığı da olur.

 

Bahçelerde saz olur                      7 hece

Gül açılır yaz olur                          7 hece

Ben yârime gül demem                 7 hece

Gülün ömrü az olur                       7 hece

 

Bu dizeler hece ölçüsünün 4+3=7’li kalıbıyla söy­lenmiştir.

 

Ela gözlüm ben bu ilden gidersem        (11 hece)

Zülfü perişanım kal melil melil                (11 hece)

Kerem et aklından çıkarma beni            (11 hece)

Ağla gözyaşını sil melil melil                  (11 hece)

 

Bu dörtlüğü oluşturan dizelerde hece sayısı eşittir. Her dize 6+5=11 heceden oluşmakladır.

 

c. Serbest ölçü: Şiirde hiçbir ölçüye bağlı kalma­maktır. serbest ölçü aslında şiirde ölçüsüzlüktür. Ede­biyatımızda Cumhuriyet Döneminde Orhan Veli ve ar­kadaşları serbest tarzda şiirler yazmışlar, bunun öncü­lüğünü yapmışlardır.

ARACI

 

Denize inerdik

(6 hece)

Ben yüzerdim o girmez

(7 hece)

Rıhtımdan suya bakardı

(8 hece)

Denizden çıkardım

(6 hece)

Yok

(1 hece)

Oktay Rıfat Horozcu

 

 

AĞACIM

 

Mahallemizde

(5 hece)

Senden başka ağaç olsaydı

(9 hece)

Seni bu kadar sevmezdim

(8 hece)

Fakat eğer sen

(5 hece)

Bizimle beraber

(8 hece)

Seni daha çok severdim

(8 hece)

Orhan Veli Kanık

 

 

Bu dizelerin, hece sayısı ya da uzunluk kısalık bakı­mından denkliğinden söz edilemez.