10.Sınıf Edebiyat BirYay Yayınları Kitap Cevapları(Sayfa 133)

10.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı  BirYay Yayınları Kitap Cevapları 133. sayfanın cevaplarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.

  1. Eski Türk mitolojisi hakkında bildiklerinizi anlatınız.

Türklerin yaratılış destanlarında sıkça mitolojik ögeler yer bulur. Türklerin kutsal olarak gördüğü börü, yani kurt, ağaç, nur, dağ gibi ögeler İslamiyet öncesi ve sonrasında her daim var olagelmiştir.

Göktürklere göre Türkler, kurtlardan türemiştir. Göktürk Devleti yenilgiye uğradığında geride kolsuz ve bacaksız bir çocuk bırakılmıştır. Bu çocuğu dişi bir kurt bulur, büyütür, koruması altına alır ve hatta onunla birlikte olur. Kurttan doğan çocukların Göktürk soyunun devamı olduğu söylenir. Bazen, bu dişi kurdun bir Türk kızı Asena olduğu, bazen de dişi kurttan doğan bir kızın Türklerin kurucusu olan Asena olduğu ve olağanüstü yeteneklere sahip olduğu, yaz ve kış tanrılarının kızlarıyla evlendiği söylenir.

Bir başka destan ise Oğuz Türklerinden gelir. Oğuz Kağan, bir gün Gök Tengri ile görüşmek ister. O sırada gökten bir ışık düşer. Bu ışığın ortasında güneş ve aydan daha güzel bir kız ortaya çıkar. Kız o kadar güzeldir ki o gülünce Gök Tengri güler, o ağladığında Gök Tengri ağlarmış. Oğuz Kağan, bu kızla evlenerek üç çocuk sahibi olur.

Bazıları da soyumuzun ağaçtan türediğine inanır. Osman Gazi de rüyasında Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşuna alamet eden köklü bir çınar ağacı görmüştür.

Eski bir Türk inanışına göre Türkler, dünyayı kare veya dikdörtgen olarak görür, bu dörtgenin ortasındaki dairenin gökyüzü olduğunu, dairenin ortasında da bir ağaç veya dağ durduğuna inanırlardı. Bunun dört parçaya ayrıldığına ve yerle göğü birleştirdiğine, yeraltının cehennem olduğunu düşünürlerdi.

 

  1. Yunan mitolojisindeki Pegasus, Türk mitolojisindeki Tulpar’a; Cyclos ise Tepegöz’e benzer. Mitolojik ögelerin sizce birbirine benzemesinin temel nedeni nedir? Tartışınız.

Eski zamanlarda ortaya çıkan mitolojik unsurlar birbirine benzeyebilir. Çünkü toplumlar arasında etkileşim olmaktadır ve toplumlar gördüklerini sorgulamaya ve araştırmaya imkanları olmadığı için gördüklerini ya da duyduklarını kendi hayatlarına aktarmaktadırlar.