9.Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı MEB Kitabı Cevapları 233. sayfanın cevaplarına aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Türk ve dünya edebiyatından biyografi ve otobiyografi örnekleri okuyunuz.
1. Cahit Sıtkı Tarancı adlı metindeki edat ve bağlaçların işlevlerini belirleyiniz.
Edatlar
Sonra yükseköğrenimini tamamlamak için Paris’e.. | için:amaç –sonuç |
Oktay Rifat ile birlikte Paris Radyosunun Türkçe | ile:birliktelik |
Bir süre, İstanbul’a taşınmış olan babasının yanında ticaretle meşgul oldu | ile: durum |
Türkiye’de sonuç vermeyen tedavisini sürdürmek için 6 Eylül … | için: amaç-sonuç |
Cahit Sıtkı’da, elbette bütün yenileşme şiirimizde olduğu gibi, | gibi:benzetme |
Bağlaçlar
Geniş bir okuyucu kitlesi de, onu bu yüzden tanır ve sever | ve:yüklemleri bağlar |
Hikâyelerinin bir bölümünde Cevad Sadık ve İrfan Kudret imzalarını da kullandı. | da: dahi bile anlamında |
…ömrü boyunca yakın dost olacağı şair ve yazar Ziya Osman Saba… | ve: eş görevli sözcükleri |
…Ankara, Balıkesir Burhaniye ve Erzurum Ilıca’da… | ve: eş görevli sözcükleri |
2. “Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime gruplarının arasına virgül konur.” Cenevre adlı metinde bu kurala uygun örnekler bulunuz.
- Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden az önce, bütün Rasih Bey ailesi (yani bizim aile), iki-üç aylık bir Avrupa seyahatine çıkmış, savaş patladıktan sonra İstanbul’a dönmemiş; anamın kardeşi Cevat Beyler, aşçı, dadı ve hizmetçiler ile beraber Cenevre’ye yerleşmişler.
- Orası pek belli değil, ne var ki oturduğumuz evin üst katındaki dairenin tepesinde, kanatları gergin kocaman bir demir kartal var, o hiç sevmediğim.
- Salonları annemle babam döşemişler, hatırladığım kadarı ile biraz gösterişli şeyler. Hele kocaman tablolar, İsviçre’den o görüntüler…
- Orada meyve ağaçları çiçeğe vurmuştur, büyük otelde orkestra duygusal melodiler çalar pesperdeden.
3. Cenevre adlı metindeki günümüz yazım kurallarına uymayan kullanımları tespit ederek bu durumun nedenini açıklayınız.
iki-üç aylık bir: ikilemelerin arası noktalama konmaz.
Leman gölünün üstünde: dağ,ova,nehir isimlerinde küçük harfle yazılmaz. Doğrusu “Leman Gölü”
Mösyö’lerse: lar,ler eki ayrılmaz.
4. Aşağıdaki parçada bulunan ünlemleri bularak bunların parçadaki işlevlerini belirleyiniz.
— Meydan erleri! Ey mertler! Padişahımız, Süleyman Gazi aşkına şu sözümü dinleyin. Benim muradım sizi gazadan menetmek değildir. Bugün can, baş feda olsun… Bâhusus yarın kurban bayramı… Fakat bakınız maksadım ne? Bugün cuma… Hem de arife… Bugün hacılarımız Arafat’ta, diğer müminler camilerde bizim gibi gazilerin nusreti için dua etmekteler… Bunda şüphesi olan var mı?
— Hayır.
— Hayır.
— Hayır, asla…
— O hâlde münasip olan budur ki, biz de namazlarımızı eda edelim. Gözlerimizin yaşını dökelim. Dua edelim. Birbirimizle helallaşalım. Sonra gazaya girişelim. Kalanlarımız gazi, ölenlerimiz şehit olsun!
Dünya da iyi nam ile anılalım. Ahirette Peygamberimizin alemi dibinde toplanalım… Ne dersiniz?
— Hay hay!
— Muvafık…
— Pekâlâ!
Gazilerin hepsi buna razı oldu. Öğleye kadar durdular. Abdest aldılar, namaz kıldılar, tekbir çektiler, helallaştılar. Kıraçin’in askeri, sardıkları palankadan yükselen derin uğultuyu hep teklif ettikleri “vire” münakaşasının gürültüsü sanıyorlardı. Ansızın, uzaktaki Türk kulelerinden atılan “işaret topları” işitildi. Bu, “Biz, dörtnala geliyoruz” demekti. Kuru Kadı eliyle hisarın kapısını açtı. Grijgal gazileri “Allah, Allah” naralarıyla müthiş bir umman tuğyanı gibi fışkırdılar. İki koldan hücum olunuyordu. Kollardan birisine Deli Hüsrev, birisine Deli Mehmet baş olmuştu.
Ovada, Grijgal’e gelen yollardan bir toz dumanıdır kalkıyordu. Nice bin atlı imdada koşuyor sanılırdı. Düşman, bu hâli görünce şaşırdı. İki ateş arasında kaldığını anladı. Hâlbuki toz duman içinde yaklaşan ancak beş on gaziydi.
Bozgun başladı. Deli Mehmet’le Deli Hüsrev’in takımları düşmanı kaçırmamak için iyice sarıyordu. Kuru Kadı cübbesini atmıştı. Elinde kılıç teşci ettiği gazilerin arkasından yürüyordu. Deli Hüsrev, bir sarhoş gibi Kıraçin’in alayına dalmış, kesiyor kesiyor… İnanılmaz bir çabuklukla kaçanlara yetişiyor, ikiye biçiyordu.
Ömer Seyfettin, Başını Vermeyen Şehit
Meydan erleri! Ey mertler!: Seslenme
Hayır, asla…: Kesinlik ifadesi
Hay hay!: Tastik etme
Pekâlâ!: Beğenme