Dadaizm ve Özellikleri
Fransızca bir sözcük olan dada, çocukların binerek oynadıkları “ağaç parçası, tahta at” anlamına gelir.
Düzensiz sözcük ve imgelerin kullanıldığı dadacılık, I. Dünya Savaşının getirdiği yıkıcı ortamda düş kırıklığına uğrayan aydın ve sanatçıların bir başkaldırısı olarak doğmuştur. Bir başka deyişle iki dünya savaşı arasında varlık gösteren ve toplumu uyuşukluktan kurtarma çabası güden bir harekettir.
Romen asıllı Fransız şair Tristan Tzara tarafından 1918’de yayımlanan bildirge ile dadacıların görüşü gün ışığına çıkmıştır. Özgün bir akım değildir. Kendinden önceki dönemlerde de benzer görüşlerin savunulduğu, benzer ilkelerin uygulandığı görülür. Yalnızca onlardan ayrı yanı, kuralsız oluşudur.
Dadaizm hareketi, geleneksel değerlere ve inançlara, us ve usa dayalı değerlere karşı çıkıştır. Onları yıkmayı amaçlar. Toplum düzenini ve ahlâk değerlerini kabul etmez ve tepki gösterir.
Dadaizm’den özellikle şiir türü etkilenmiştir. Buna göre şiir, kendiliğinden meydana gelen “canlı bir güç” olarak kabul edilir. Biçim önemli değildir. Şiirsel olmayan biçim bile geçerlidir. Şiir yazmak, sözcükleri bir araya getirmektir. Bu görüşün öncüsü sayılan Tristan Tzara‘nın şiirinde olduğu gibi:
DADAİST BİR ŞİİR YAZMAK İÇİN
Bir gazete alın
Makas alın
Bu gazetede şiirinize vermeyi tasarladığınız
Uzunluğa sahip olan bir makale seçin.
Makaleyi eşit parçalar halinde kesin.
Daha sonra bu makaleyi meydana getiren kelimeleri özenle kesin
Ve bir torbaya koyun.
Yavaşça karıştırın
Daha sonra her kupürü peş peşe
Torbadan sırayla çekin.
Olduğu gibi yazın
Şiir size benzeyecektir.
İşte siz “çekici bir duygusallığı olan-her ne kadar halk tarafından anlaşılmaz
İse de- son derece değişik bir yazarsınızdır.”
(Çeviren: Cemil Göker)
Dadaizm’in acımasız tutumu, kendinden sonra gelen gerçeküstücülük (sürrealizm) akımının daha uyumlu ve istediğini bilen bir anlayışa sahip olmasını sağlamıştır. Dadaistler arasında Tristan Tzara’nın yanı sıra bir süre bu harekete katılan Louis Aragon ve Paul Eluard da sayılabilir