İçindekiler
Diyalog Tekniği
Hikâyede yer alan kişilerin karşılıklı konuşmalarına dayanan bir anlatım tekniğidir.Eserlerde bu tekniğin kullanıldığı yerlerde, genellikle edebi bir dil kullanılmaz ve kahramanlar sosyal statülerine uygun bir şekilde konuşturulurlar. Böylece kahramanlar kendi ağızlarından okuyucuya tanıtılmış olurlar. Bu teknik eserlerde sıkça kullanılır.
Örnek:
Daha üç dört adım atmamıştım ki kapı açıldı, arkamdan seslendi:
— Beyim! Döndüm:
— Beyim buyursana
— Şöyle ileri gidecektim ama…
— Gel canım. Soğuk dışarısı Ne yapacaksın ileri gidip de?
— öyle mi yapalım?
— Öyle yapalım.
— Pekâlâ. Haydi, öyle olsun bakalım.
Girdim. Oturdum. Gerçekten rahattı yaylı minderler Ilıktı içerisi…
Vüs’at O. Bener
İç Konuşma Tekniği
Bu anlatım tekniğinde, kahraman karşısında biri varmış gibi konuşur. Böylece yazar; kahramanın ruh haini, duygu ve düşüncelerini sesli düşünme biçiminde okura aktarır. Bu teknikte, cümleler konuşma havası içindedir.
Örnek:
Yarım kilo et, iki yüz elli gram beyaz peynir peşinde koşmaktan; ev sahibi ile dalaşmaktan kaçmışım güya… Çocukları bile sevmiyormuşum… Pöh… Onlara balkonda bir sebze bahçesi kurmaya kalkıştım… Düşünün, sevinsin, oyalansınlar ve bu uğraşı tabii unsurlar üzerinde sürdürsünler istedim… Sonra bahçeye bir de küçük fino bağlayacaktık… Balkondaki bahçe üzerine bu kadar ayrıntılı projeleri olan ben, çocukları sevmiyormuşum… Pöh… Her neyse… Bu Nahide faslı bu güzel günü berbat etmemeli… Yeniden ona dönmeliyim…
Mustafa Kutlu
Bilinç Akışı Tekniği
Kahramanların kafalarından geçenlerin düzensiz bir şekilde, çağrışımlarla aktarıldığı anlatım tekniğidir. Kahramanın iç hesaplaşması, gerçek ile hayal arasındaki gelgitleri bu teknikle hikâyelerde verilir. Bu teknikte geçmiş ile gelecek iç içe olup düşünceler karmaşıktır. Bu teknik iç konuşma tekniği ile benzerlikler gösterir ancak duygu ve düşüncelerin dağınık bir şekilde aktarılması yönünden iç konuşmadan ayrılır
Örnek:
Kar gene yağıyor, bembeyaz bir aydınlık doldurdu sokağı. Beynimin saçaklarına asılı beyaz bulutlar, ağır ağır çözülmeye başlayan katı, kaskatıdır beyin. Yüzyılların biriktiği katılık ağır ağır ve gittikçe ısınan yatağını aşındırarak çözülüyor geceye. Sobanın gazı bitmek üzere, gece bitti bitiyor, ben tam ayrılırken annem, “Buldun o koca komünisti, sırtlanlar yuvası orası okul değil.” derdi Elçi nasıl kurtulmuştur Nermin’in elinden, ne ödünler vererek kim bilir. Prenses bir burjuva mıdır, radyolar neden hep insanlara ağlamaklı ezgiler okur, çok mu düşünüyor radyolar insanları! “Al kiliseni de İsa’nı da k… sok,” neden elbirliğiyle annemi haklı çıkarıyorlar, kırmızı kemanıyla bir kambur çocukluğumun içinden, “Yüksek minareden attım kendimi kendimi…” Giden sarışının burnu güzeldi çok, Zeynel içinden geçirdi mi onu kim bilir, Abdullah Hoca gözümün içine bakardı fakültede, neden? Göstereceğim ben Namık’a, onun en sevmediği adamdır hoca, onunla, onunla…
Leyla Erbil