İkilemeler,İkilemelerin Özellikleri, Oluşum Şekilleri…

İkilemeler

Anlamı pekiştirmek, güzelleştirmek, çeşitli anlam ilgileri kurmak için oluştu­rulmuş söz gruplarıdır. Türkçede ikilemeler arasına noktalama işareti kon­maz. İkilemeler değişik yöntemlerle oluşturulur:

Aynı sözcüğün tekrar edilmesiyle (yineleme):

yavaş yavaş, ince ince, ağlaya ağlaya, birer birer, ağır ağır, sıra sıra, tek tek, koşa koşa, yeşil yeşil, usul usul, kapı kapı, çıtır çıtır…

Ramazan davulcusu kapı kapı dolaşıp bahşiş topluyordu.

Kahvaltıda çayın yanında çıtır çıtır simit mutlaka olurdu.

Yalnız benim için bak yeşil yeşil.

Yolun iki tarafında da sıra sıra ağaçlar diziliydi.

Anlamdaş (eş anlamlı) sözcükler yan yana getirilmesiyle:

ses seda, kılık kıyafet, şan şöhret, sorgu sual, sağlık sıhhat…

Çocuklar ders çalıştığından, sınıftan ses seda çıkmıyordu.

Arkadaşım kılık kıyafetine özen gösterirdi.

Edebiyatçıların san şöhret peşinde koşmalarından hazzetmezdi.

Yakın anlamlı sözcüklerin yan yana getirilmesiyle:

sağ salim, eş dost, derli toplu, börek çörek, doğru dürüst, delik deşik, çalı çırpı, ar namus, yalan yanlış…

Uzun bir yolculuktan sonra sağ salim köye varmıştık.

Çocuğun derli toplu bir odası vardı.

Etraftan biraz çalı çırpı toplayıp mangalı yaktık.

Yalan yanlış konuşup canımı sıkma benim.

Karşıt (zıt) anlamlı sözcüklerin yan yana getirilmesiyle:

aşağı yukarı, dost düşman, az çok, er geç, iyi kötü, bata çıka, düşe kal­ka, alt üst (olmak), içli dışlı, irili ufaklı…

Olanları az çok tahmin edebiliyorum.

Seninle görüşmeyen aşağı yukarı yirmi yıl olmuştur.

Arabamız çamurlu yolda bata çıka ilerliyordu.

Dağın eteklerinde irili ufaklı evler vardı.

Biri anlamlı, biri anlamsız sözcüklerin yan yana getirilmesiyle:

eski püskü, yırtık pırtık, eğri büğrü, bölük pörçük, ufak tefek…

İhtiyarın üzerinde eski püskü bir palto vardı.

İnsanların ufak tefek kusurlarını hoş görmelisin.

Buraya gelirken eğri büğrü yollardan geçtik.

Anlamlı bir sözcükle uyaklı başka bir sözcüğün yan yana getirilmesiyle:

kitap mitap, ağaç mağaç, para mara, uzak muzak, tablo mablo…

Ben uzak muzak anlamam, hep beraber oraya gideceğiz.

Adam, eski kitapları bize verdi para mara istemedi.

Akşam çarşıya inelim, hem salona birkaç tablo mablo alırız.

Anlamsız sözcüklerin yan yana getirilmesiyle:

ıvır zıvır, eciş bücüş, abur cubur, abuk sabuk, eften püften…

Evdeki bütün ıvır zıvır eşyayı eskiciye verdik.

Öyle abur cubur yemeye devam edersen hastalanırsın.

Eften püften meselelerle insanları meşgul etme.

Yansıma sözcüklerin yan yana getirilmesiyle:

şırıl şırıl, cızır cızır, gacır gucur, fokur fokur, küt küt, tık tık…

Şırıl şırıl akan bir derenin yanında pikniğimizi yaptık.

Mangalda cızır cızır pişen etlerin kokusu herkesi acıktırmıştı.

Kozalaklarla yaktığımız semaver fokur fokur kaynıyordu.

Durum eki almış sözcüklerin yan yana getirilmesiyle:

baş başa, yüz yüze, elde avuçta, yıldan yıla, nesilden nesile…

Bu konuyu onunla yüz yüze görüştük.

İhtiyar elinde avucunda ne varsa satmıştı.

Türkülerimiz nesilden nesile aktarılarak varlığını sürdürüyor.