İSLAMİYET’TEN ÖNCEKİ TÜRK EDEBİYATI
SÖZLÜ EDEBİYAT DÖNEMİ
İslam öncesi Türk edebiyatı, Türklerin İslamiyet’i kabul ettiği 11. yüzyıl ortalarına kadar sürer. Sözlü edebiyat dönemi ise Köktürklere ait yazıtların ortaya konduğu 8. yüzyıla kadar devam etmiştir.
Sözlü edebiyat döneminde şiirler, yuğ, şölen ve sığır adı verilen törenlerde söylenmiştir. Bütün ulusların edebiyatında olduğu gibi Türklerin edebiyatında da sözlü edebiyatın doğuşu dinî temellere dayanır. Türk şiirinin ilk örneklerinin söylendiği bu törenlerden bazıları dinî törenlerdir. Dolayısıyla bu törenlerde bir ayin havası görülür. Şiir, ayin ve dansın iç içe olduğu bu törenlerde söylenen şiirler, kuşaktan kuşağa aktarılarak yaşatılmıştır.
Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden önceki dönemde edebiyat, bütünüyle sözlü niteliktedir. Yazının kullanılmadığı bu dönemde Türk dünyasında “söyleyen” (ozanlar-şairler) ve “dinleyen” olmak üzere iki sınıf vardır. Söyleyen sınıfını oluşturan şairlere “kam, baksı, oyun, ozan, şaman” gibi isimler verilmiştir. Bu kişiler toplumda hâkim, hekim, büyücü, sanatçı (şair) ve bilge gibi pek çok özelliklere sahiptiler. Sığır (av töreni), şölen (ziyafetler), yuğ (ölüm, yas töreni) gibi törenleri ruhani kimlikleri olan şairler yönetirdi. Bunlar törenlerin niteliğine göre kopuz eşliğinde şiirler söylerdi. Bu dönemin şiirinde müzik (kopuz), şiirden ayrılmaz bir parçaydı. Bu dönemde oluşumunu devam ettiren destanları da yalnızca ozanlar ezbere biliyor ve topluma bu kişiler anlatıyorlardı.
Genel olarak “ozan” denen kişilerin söylediği şiirlerde Eski Türklerin yaşayış, inanış, gelenek ve göreneklerinin yansımaları görülmektedir. Orta Asya bozkırlarında yarı göçebe bir hayat süren Türkler çadırlarda oturmuş ve hayvancılığa büyük önem vermişlerdir. Bu nedenle doğa ile içli dışlı yaşamışlardır. Böyle bir kültür içinde doğa, hayatlarında önemli bir yer tutmuştur. Bu, söyledikleri şiirlere yansımış, şiirlerde yiğitlik, kahramanlık, savaş, doğa gibi konulara ağırlık vermişlerdir.
Bu durum, o dönemde sürdürülen hayatla şiir arasındaki ilişkiyi ortaya koyar. Toplumun ortak değerlerini yansıtan bu dönemdeki şiirler Türkleri birbirine bağlamış, onların millet olma olgusunu güçlendirmiştir.
Bu dönemin sözlü ürünlerinden günümüze kadar gelenler pek fazla değildir. Bunlar, Uygurlar döneminde yazıya geçirilen dinî ilahi ve dualarla ‘te bulunan şiirlerdir.
Türk dilinin yabancı etkilere kapalı olduğu bu dönemde söylenen şiirlerde dil, başka dillerin etkisinden uzaktır. Söz dizimi, yalın ve açıktır. Anlatım gelişmiş, işlenmiş bir özellik gösterir. Bu yönüyle sözlü edebiyat döneminde söylenen şiirler, yazı dilinin ve edebî dilin tüm olanaklarını hazırlamış, dili geliştirmiştir. Yazılı edebiyatın ilk ürünleri olan Köktürk Yazıtları’ndaki gelişmiş ve güçlü bir edebî dil, bunu doğrular niteliktedir.