Masalların Özellikleri, Tekerlemeleri, Bölümleri…
Halk dilinde anlatılarak oluşmuş, bir sanatçı tarafından sonradan yazıya geçirilmiş, olağanüstü olayların anlatıldığı sözlü edebiyat ürünüdür.
Olaylar, bütünüyle hayal ürünüdür.
Tekrar edilen kalıplaşmış bölümler (tekerleme) vardır.
Masal kahramanları, belli bir toplumun bilinen bir zamanda yaşamış kişileri değildir. Her ülke ve zamanda olabilecek padişah, vezir, bezirgan, köylü, kadı, derviş, ırgat, harami gibi sembol tiplerdir. Kahramanlar arasında genellikle cüceler, gulyabaniler, periler, devler, alev püsküren ejderhalar, cadılar da yer alır.
İyi kahramanlar hep iyi, kötü kahramanlar hep kötüdür. Masalın sonunda iyi kahramanlar ödüllendirilirken kötü kahramanlar cezalandırılır. Masallarda her şey tatlıya bağlandığı için kötü tiplerin kötülükleri ve hainlikleri üstünde fazla durulmaz. Kötüler, korkunç olmaktansa gülünç edilirler. Eşkıyalar, iyi yüreklidir, hırsızlar bile masumdur. Bunlardan çok zalim olanlar, hemen sert cezalara çarpılıp yok edilirler. İyiler, en sona kadar yaşayıp mutlu olurlar.
Masallarda mekân büsbütün gerçek dışı ülkelerdir. Masal çevreleri hiçbir coğrafi mekâna bağlanamaz. “Kaf dağı”, “Yedi Derya Adası”, “Çin-Maçin” gibi haritada bulunmayan ülkeler veya “iki memleket arası”, “yedi kat yerin altı”, “yerin yedi kat üstü” gibi hayalde tasarlanan yerler, masal kişilerinin sırf gerçek dışı çevrelerde yaşatılmış timsaller olduğunu gösterir. Bazen İstanbul, Erzurum, İsfehan, Halep gibi gerçek şehirlerin masallarda geçtiği olursa da bunlar sadece birer isimden ibarettir. Kahramanların bu şehirlerle ilgisi gösterilemez. Ne zaman, hangi semtte yaşadıkları bilinmez.
Masallarda çevre tasvirleri büsbütün yok değildir. Ancak, bu tasvirler gözleme değil, hayale dayanmaktadır. Bunlar, dünyadan seçilen unsurlarla donatılmış fakat dünyada rastlanması imkânsız olan bahçeler, saraylar, ırmaklar, şehirlerdir.
Masallardaki zamanın gerçek zamanla ilgisi yoktur.Zaman, ne kesin ne de yaklaşık olarak tahmin edilebilir. Zaten, masalların “Evvel zaman içinde… Bir varmış bir yokmuş…” gibi döşemelerle başlaması, dinleyiciyi hayal atmosferine sokarak geçmiş zamanı iyice belirsiz kılmak içindir. Olaylar, -miş’li geçmiş zaman kullanılarak anlatılır.
Sözlü halk verimi olan masallar kuşaktan kuşağa söz yolu ile geçmiştir. Usta masal söyleyiciler, onları her anlatışlarında biraz değiştirmişlerdir. Şu hâlde masal üslûbu bir söyleyiş üslûbudur. Konusu aynı olan bir masalın, yüzlerce değişik söylenişi bulunabilir.
Masallarda asla ayrıntılara sapılmaz. Zaman ve mekânlar arasında büyük boşluklar bırakılır. Kırk yıl hatta bin yıllık zaman bir çift söz ile geçiştirilir. Çünkü masalın baş özelliği çabukluktur. Masalcı, kahramanın bütün hayat safhalarını izlemez, yalnız çok önemli vakalar üstünde durur. Bunun için anlatışı kısa sürer. Masalı, halk hikâyeleri ile destanlardan ayıran önemli bir özelliği de budur.
Eğitici ve öğretici nitelikler taşır. Bu niteliklerinden dolayı uzun kış gecelerinde, kadınlı çocuklu meclislerde masallar söylenmiştir.
Daha çok, evrensel konular dile getirilir. Masallarda, milletleri birbirinden ayıran unsurlar değil; hepsinde ortak olan duygu ve özlemler işlenmiştir. Millî özellikler gibi, dinî inançlar da az görülür. Masalı destan, menkıbe ve efsaneden ayıran bu din dişilik özelliği de önemlidir.
Edebiyatımızda Eflatun Cem Güney, masallarımızı derleyip yazıya geçirmiştir. Edebiyatımızda Keloğlan en tanınmış masal kahramanıdır.
Alman edebiyatından Grimm Kardeşler, uluslarının masallarını derleyerek yazıya geçirmişlerdir. Pamuk Prensesle Yedi Cüceler, Bremen Mızıkacıları, Kül Kedisi bu sanatçıların en tanınmış yapıtlarıdır.
MASALIN BÖLÜMLERİ
1) Döşeme (Giriş): Masalcının, dinleyicileri masal atmosferine hazırlamak, onları biraz güldürmek, biraz da ustalığını göstermek için düzüp koştuğu sözler zinciridir. Bunların çoğunu gelenekten alır, biraz da kendi icatlarını katar. Döşemeye ilgili ilgisiz, manâlı mânâsız birçok sözler doldurur. Söz zincirleri arasındaki seciler ahengi ve bağlantıyı kurmaktadır. Bu bölümde söylenegelen bazı kalıplaşmış tekerlemeler
(Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde güzel ülkelerden birinde, bir padişah yaşarmış…) kullanıldıktan sonra belirsiz bir yerden söz edilir. Bunun için de “Gökle yerin birleştiği yerde, çok uzaklarda, Kafdağı’nın ardında… Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, altı ay bir güz gittik… Bir de arkamıza baktık ki arpa boyu yer gitmişiz. Yine kalktık gittik gide gide gittik… Göründü Çin Maçin padişahının bağları.” gibi ifadeler kullanılır. Kahramanlar kısaca tanıtıldıktan sonra masala girilir.
2) Olay (Gelişme): Olay bölümü de kendi arasında “Giriş, Gelişme, Sonuç” bölümlerine ayrılır. Bu bölümde söz ve hikâye anlatma kudreti masalcının ustalığına kalmıştır. Masalın temel varlığını ortaya koyan bu bölüm, başkahramanın başından önemli bir olay geçmesiyle başlar. Sonra masala, çoğu kötü olarak tanınan kahramanlar girer. Bu bölümün sonlarına doğru, kötü kahramanlar bir bir yenilerek cezalandırılır.
3) Dilek (Sonuç): Genellikle başkahramanın galibiyeti ve iyi huylu kahramanların ödüllendirilmesi tekerlemeler eşliğinde dile getirilir. Bazen de kötü huylu kahramanların yaptıkları kötülüklerden pişmanlık duyarak iyi huylu olmaya karar verdikleri görülür. Masal güzel bir sonuca bağlanır. Masalcı, kahramanların iyi bahtını, dinleyiciler için de temenni etmeye başlar. Dilek bölümü de kalıplaşmış bir kaç sözden {Onlar ermiş muradına, darısı buradakilerin başına… Gökten üç elma düşmüş görenlerin başına, birisi bu masalı düzüp koşana, birisi oturup dinleyene, birisini de okuyup üfledim falanın ruhuna yolladım.) ibarettir.