Servetifünun Döneminde Hatıra Türünün Özellikleri Nelerdir?

 SERVETİFÜNUN DÖNEMİNDE HATIRA

Hatıra; edebiyatımızda seyahat, tarih, biyografi hatta destan ve hikâye türleri arasında kalarak ayrı bir tür olarak gelişememiş ve bu türlerle iç içe geçmiştir.

Edebiyatımızda hatıra türü çok yaygın değildir ancak önde gelen kişilerin, Göktürk Yazıtlan’ndan itibaren başla­rından geçenleri anlattıkları görülmektedir. Hatıranın çok seçkin örneklerinden biri Babür Şah’ın resmî hayatı ya­nında günlük işlerinden, korku ve savaşlarından, sadelikle söz eden “Vekayi” ve “Babürname” adlı eserleridir. Batı edebiyatının örnekleriyle karşılaşıldıktan sonra, yazarlar onların benzerlerini yazmaya başlamışlardır. Batı ile karşılaşan ilk resmî görevlilerin layihaları (Herhangi bir konuda bir görüş ve düşünceyi bildiren yazı.), sefaretnameleri (Yabancı bir ülkeye elçilik göreviyle gidenlerin hatıralarını içinde toplayan eser.) de kendi kişisel gözlemle­rini yansıtmaları bakımından birer hatıra sayılır.

Hatıra, Servetifünun Dönemiyle birlikte edebî bir tür olarak ortaya çıkmıştır. Batılılaşmayı ve yenileşmeyi en büyük amaç olarak gören Servetifünun sanatçıları; her alanda Batı’yı örnek alan, Batılı anlayışa uygun eserler ver­mişlerdir. Bu dönemde, hatıra türü de Batılı örneklerine benzer bir şekilde gelişmeye başlamıştır.

Sanatı bir amaç olarak gören, toplumsal ve siyasi konulardan uzak duran (özellikle şiirde) Servetifünun yazarları; hatıralarında bu konular üzerinde de durmuşlardır. Dönemin hatıra türündeki eserlerde:

  • Edebiyat ve sanat ortamı,
  • Sosyal ve siyasi yapı,
  • Bireysel konular,
  • Doğu ve özellikle Batı’ya yapılan geziler... işlenmiştir.

Halit Ziya Uşaklıgil, edebiyatımızda Batılı anlamda hatıra türünün ilk önemli örneklerini veren sanatçımızdır. Do­kuz ciltten oluşan bu yazıların ilk beş cildi “Kırk Yıl (1936)” adını taşır. Bu eserde yazarın kırk yaşına kadar haya­tı, o devirdeki tarihî olaylar, İstanbul ve İzmir’deki aile ve basın çevreleri anlatılmaktadır. Kırk Yıl, özellikle Serveti­fünun Dönemini en güzel anlatan belgedir. Hatıralarının ikinci bölümünü oluşturan “Saray ve Ötesi (1942)” üç cilt­ten oluşur. Yazar, burada Mabeyn Başkâtibi olarak geçirdiği dört yılın olaylarını, padişah, sadrazam ve diğer dev­let adamı tiplerini tarafsız, dürüst bir şekilde anlatmaktadır. Saray ve ötesi, yakın tarihimiz için benzersiz bir belge­dir. Hatıraların son cildi “Bir Acı Hikâye (1942)”dir. Yazar, 23 yaşındaki oğlu Halil Vedat’ın ölümünden duyduğu ıstırabı, kişisel hatıralarını da katmak suretiyle ortaya koymuştur.

Servetifünun dergisinin sahibi olan Ahmet İhsan Tokgöz; “Matbuat Hatıralarım” eserinde, 1888 -1914 dönemi­ne ait anılarını kaleme almıştır. Bu eserde, II. Abdülhamit Devrinin baskıcı yönetimi ve sansür ile dönemin basın ve sanat yaşamı yansıtılmıştır.

Mehmet Rauf’un “Edebî Hatıralar” adlı eseri; farklı yayın organlarında çıkan, sanatla ilgili anılarından oluşmak­tadır.

Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Siyasal Anılar” adlı eserinde Meşrutiyet Döneminin olayları, “Edebî Hatıralar” adlı ya­pıtında ise Servetifünun Dönemiyle ilgili anılar yer almıştır.