İçindekiler
TEKKE EDEBİYATI (Dini – Tasavvufi Halk Edebiyatı)
1. “Tasavvuf”, İslamiyet’in doğuşundan kısa bir süre ortaya çıkmış, tarikatlar ve tekkeler aracılığıyla Müslümanlar arasında yayılmış bir düşünce ve inanç sistemidir.
2. Tasavvuf bir İslam mistisizmidir; amacı insanı aşk yoluyla Allah’a ulaştırmaktır.
(Mistisizm: Tanrı‘ya ve gerçeğe akıl ve araştırma yolu ile değil de gönül yoluyla, duygu ve sezgiyle ulaşılabileceğini kabul eden felsefe ve din doktrini, gizemcilik.)
3. Tasavvuf, Allah’ın varlığını, evrenin ve insanın oluşumunu “vahdet-i vücut” anlayışıyla açıklar.
4. Vahdet-i vücut anlayışına göre tek bir varlık vardır, o da Allah’tır. Evrendeki tüm varlıklar Allah’ın “tecelli”si, çeşitli görünüşleridir. Mutlak varlık olan Allah, aynı zamanda mutlak güzelliktir. Allah kendi güzelliğini görmek istemiş, yokluk ve hiçlik âlemini, yani evreni yaratmıştır. Tasavvufta bu durum, insanın kendi kendini görmesi için aynaya bakmasına benzetilerek açıklanır.
5.Allah’a en yakın varlık olan insan, ruh ve bedenden oluşmuştur. Beden, yokluk; ruh varlık öğesidir. İnsan kendindeki yokluk öğesini aşarak Allah’a ulaşabilir. Yani mutlak varlığa katılabilir. “Fena fillah” denilen bu mertebeye ulaşanlar artık “insan-ı kâmil”dir ve “Enel-Hak” (ben Hakk’ım) sırrına ermiştir.
6.Sufîlere (kendini tasavvuf yoluna adayanlara) göre dinin bir emir ve yasaklardan oluşan dış yüzü (şeriat), bir de asıl amaç olan iç yüzü (hakikat) vardır.
7.‘Tarikat”, şeriattan hakikate giden yol demektir. Bu yolda yürüyen kişiye, yani dervişe “mürit”; ona kılavuzluk yapan şeyhe ise “mürşit” denir.
8.Tekke”, bir bakıma tasavvuf öğretisinin okulu sayılan mekândır. Tasavvuf düşüncesinin gelişmesinde ve yaygınlık kazanmasında tekkelerin büyük rolü olmuştur. Medreselerin bir bilim merkezi olmasına karşılık, tekkeler sosyo-kültürel hayatı düzenleyen bir merkez kimliğini üstlenmiştir. Özellikle Mevlevîlik, Bektaşîlik gibi kimi tarikatlarda tekkeler aynı zamanda bir sanat ve edebiyat merkezi olmuştur. Tekkelere dergâh, zaviye gibi adlar da verilmiştir.
9. Dinî– tasavvufî halk edebiyatı 12. yüzyılda Türkistan’da Ahmet Yesevi ile başlamıştır. Yesevîliğin 13. yüzyılda Anadolu’ya girmesiyle tasavvuf inancı Anadolu’da da gelişmeye başlamış, Yunus Emre’nin açtığı yolda kısa sürede zengin bir geleneğe dönüştürülmüştür.
- Mevlana gibi aydın çevreye seslenen ya da bu çevrede oluşan tarikatlara bağlı sanatçılar, eserlerini Divan edebiyatı tarzında vermişlerdir. Halk arasında yayılmış tarikatlara bağlı sanatçılar ise seslendikleri kitle halk olduğu için eserlerini Âşık edebiyatı biçimleri içinde halk diliyle yazmışlar; ancak zaman zaman divan edebiyatı öğelerini de kullanmışlardır.
- Tekke edebiyatı şiirleri çoğunlukla hece ölçüsüyle yazılmakla birlikte aruzun da sıkça kullanıldığı görülür.
- Tekke şairleri hem Divan hem Âşık edebiyatından aldıkları nazım biçimlerini kullanmışlardır.
- Tekke edebiyatında ilahi, nefes, nutuk, devriye, sathiye gibi türlerin yanı sıra Divan edebiyatından alınan tevhit, münacaat, naat, miraciye, mevlit gibi türlere de yer verilmiştir.
- Tekke edebiyatı ürünlerinde İslam dinine ve tasavvuf kültürüne ait Arapça-Farsça kökenli terimler dışında genellikle yalın bir halk Türkçesi kullanılmıştır.
- Yazılan şiirlerin çoğu tekkelerde düzenlenen ayinlerde özel bir ezgiyle ve ney, kudüm, re-bap gibi tekke sazlarının eşliğinde söylenmiştir.
- Şiirin ağırlıkta olduğu Tekke edebiyatında velâyetname, vücutname, pendname, fütüvvetname, siyer, kısas-ı enbiya, tezkiret’ül evliya gibi nesir örneklerine de rastlanır.
- Tasavvuf inancını benimsetme, halkı eğitme amacı öne çıktığı için yazılan eserler genellikle didaktik niteliktedir. Ancak ilahi aşkın coşkusuyla yazılan kimi eserlerde derin bir lirizm de görülür.
Bazı Tasavvuf Terimleri:
Abdal: Kendisini Allah yoluna adayan sufî ya da eren
Âşık: Kendisini ilahi aşka adamış kimse.
Aşk: Tasavvufta iki tür aşktan söz edilir. İnsanlara karşı duyulan aşk mecazi aşk, Allah’a karşı duyulan aşk ise ilahi aşktır. Mecazi aşk, ilahi aşka ulaşmak için bir basamaktır. Aşk, evrenin ve insanın yaratılış sebebidir.
Bâtın: İçte olan, gizli ve görünmeyen şey.
Bir lokma, bir hırka: Hırsı, bencilliği sınırlamak, azla yetinmeyi öğretmek amacıyla dervişlere önerilen tutumu anlatan söz.
Çile: Bedensel arzulardan kurtulup ruhsal arınmayı sağlamak için çilehane denilen dar ve karanlık bir hücrede sıkı perhize girme ve yalnızlığa çekilme. Genellikle kırk gündür.
Ene’l Hak: Hallac-ı Mansur’un öldürülmesine neden olan ünlü sözü. “Ben Hakk’ım” anlamındaki bu söze tasavvufta “Ben kendi varlığımı Allah’ın varlığında yok ettim, Allah’tan başka bir varlık yok.” gibi anlamlar verilmiştir.Tasavvuf dışı çevreler ise bu sözü “Ben Allah’ım” anlamında anladığı için küfür saymıştır.
Fenâfillah: Sufînin dünya ilgilerinden tamamen uzaklaşarak kendi varlığını unutup Allah ile bir olması. Tasavvufta ulaşılacak son mertebe.
Gurbet: Sufîlere göre asıl vatan ruhlar âlemidir; bu dünya ise bir misafirhanedir, gurbettir.
İnsan-ı kâmil: Tasavvufta en üst mertebeye ulaşmış ( yetkin insan.
Kadeh: Tasavvuf yoluna giren dervişe verilen ilahi bilgiler. Derviş bu bilgilere ulaştığında kendisinden geçer.
Mey (şarap) : İlahi aşkın verdiği coşku
Meyhane: Tekke
Mürit: Tasavvuf yoluna girmiş, manevi yolculuğa girmiş kişi.
Mürşit: Doğru yolu gösteren rehber, şeyh
Nefis: Ruh, insanın Allah’tan kaynaklanan eğilimlerinin; nefis ise bedensel arzularının bütünüdür. Nefis yok edilemez; ama ona hâkim olunabilir.
Ney: İnsan-ı kâmilin simgesidir. Neyin içi boştur, insan-ı kâmilin de maddi isteklerden arınmış olduğu için içi boştur.
Pir: Bir tarikatın kurucusu olan kişi.
Pir-i mugan: İlahi aşk şarabını sunan mürşit
Saki: Allah aşkını sunan insan-ı kâmil.
Zahit: Kaba sofu, ham ruhlu, pişmemiş, dinin özünden habersiz, kurallara önem veren kişi.
1. TEKKE EDEBİYATI NAZIM TÜRLERİ
a. İLAHİ
♦ Allah’ı övmek ve ona duyulan aşkı dile getirmek, ona yaklaşmak amacıyla söylenen şiirlerdir.
♦ Belli bir makamla söylenir.
♦ Genelde hece ölçüsünün 7-8’li kalıbıyla söylenir. Aruzla söylenenleri de vardır.
♦ Uyak düzeni, dörtlüklerle söylenenlerde koşma tipi; beyitlerle söylenenlerde gazel tipindedir.
♦ Tarikatlara göre değişik isimler almışlardır. Mevleviler ayin, Bektaşiler nefes, Gülşehriler tapuğ, Aleviler deme, Yeseviler de hikmet adını vermişlerdir.
♦ Yunus Emre bu türün önemli isimlerindendir.
b. NEFES
♦Bektaşi şairlerince yazılan tasavvuf konulu şiirlerdir. Bunlara nefes denilmesinin nedeni iç bilgisinden ve gerçeklerden söz edip kutsal bir ilhamla söylenildiğine inanılmasıdır.
♦ Konusu da genellikle vahdet-i vücut inancının Bektaşilerce anlaşıldığı şeklidir.
♦ Hz. Ali methiyelerine ve naatlara da Bektaşiler tarafından bu ad verilmiştir.
♦ Nefes, Bektaşi törenlerinde saz eşliğinde söylenir.
♦ Pir Sultan ve Kaygusuz Abdal ünlü isimleridir.
c. DEME
♦Alevi-Bektaşi dergâhlarında makam ve sazla söylenen tasavvuf şiirlerine “deme” adı verilir.
d. NUTUK
♦Tekkelerde tarikata yeni giren dervişlere yol göstermek ve tarikat adabını öğretmek amacıyla tasavvuf ulularınca söylenmiş şiirlerdir.
♦ Daha çok Bektaşilerde görülür.
♦ Çoğunlukla hece ölçüsüyle ve dörtlüklerle söylenir.
♦ Didaktik niteliktedir.
e. DEVRİYE
♦ Tasavvuf düşüncesindeki devir kuramını anlatan şiirlerdir. Devir kuramında evrenin ve insanın Allah’tan çıkıp yeniden Allah’a döndüğü açıklanır.
♦ Genellikle Bektaşi şairleri tarafından yazılmıştır.
♦ Devir kuramına göre dünyaya gelen varlık önce cansızdır, sonra bitki, daha sonra hayvan, en sonra da insan-ı kamile geçtikten sonra ise Allah’a döner ve onunla birleşir; yani aslına dönmüş olur.
f. SATHİYE
♦ Tekke edebiyatındaki mizahî nitelikteki şiirlerdir.
♦ Tekke edebiyatındaki şathiyeler iki çeşittir: Deli saçması gibi görünen, ancak açıklandığında anlamlı olduğu anlaşılan şathiyeler ve Allah’a şaka yollu hitap eden, onunla senli benli sohbet edercesine yazılan şathiyeler.
♦ Şathiyelerde Allah”ın celâl sıfatının değil, cemâl sıfatının ön plana çıkarıldığı, yani Tanrı’nın cezalandırıcı özelliğinden çok bağışlayıcı özelliğinin vurgulandığı düşünülür. Yine de şathiyelerin çoğu, kuralcı din anlayışına bağlı kişilerce hoş görülmemiş, küfür sayılmıştır.
♦ Bu türşiirlere genellikle Bektaşi-Alevi şairlerinde rastlanır.
Sathiye
Yeri göğü ins ü cinni yarattın Sen ey mimar başı eyvancı mısın Ayı burcu günü çarhı var ettin Ey mekan sahibi rahşancı mısın | Denizleri yarattın sen kapaksızSuları yürüttün elsiz ayaksızYerleri temelsiz göğü direksizDurdurursun acep iskana mısın |
2. TEKKE EDEBİYATI NESİR TÜRLERİ
a. MENAKIBNAME
♦ Sözlük anlamı “övülecek iş, hareket ve meziyetler” olan “menakıp”, tekke edebiyatında bir terim olarak “bir din büyüğünün kerametlerini anlatan küçük hikâye” demektir.
♦ Menakıpname ise din ve tasavvuf büyüklerinin biyografilerini, kerametlerini anlatan eserlerin adıdır.
♦ Kimi örnekleri nazım biçiminde yazılmıştır.
b. VELÂYETNAME
♦ Bir tarikat şeyhinin ya da ermiş olduğuna inanılan bir tasavvuf büyüğünün hayatını, kerametlerini konu alan eserlerdir.
♦ Manzum örnekleri de vardır.
C. FÜTÜVVETNAME
♦ Sözlük anlamı “gençlik, yiğitlik, cömertlik” olan fütüvvet sözcüğü terimsel anlamıyla, tasavvufun belirlediği insan tipinin adıdır. Bu insan tipinin niteliklerinin anlatıldığı eserlere “fütüvvetname” adı verilir.
♦Fütüvvetnamelere göre fütüvvet, “kendini değil halkını düşünmek, halkın derdiyle dertlenmek, nefsi için istediğini fazlasıyla başkaları için de istemek, başkalarının kusur ve ayıpları örtmek, nefse düşman olmak, yoksuldan nefret duymamak, zengine halini arz etmek, eline geçenle elinden çıkanı bir görmek, kimseye düşman olmamak, kimseden mürüvvet (iyilik) ve insaf beklememek fakat herkese karşı mürüvvet ve insaf sahibi olmak, iki âlemden de geçmek demektir.
♦ Fütüvvetnameler, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde esnaf ve sanatkârların bağlı olduğu bir örgüt olan ahiliğin ahlak anlayışını ve uyması gereken kuralları açıklayan bir içtüzük gibidir.
d. VÜCUTNAME
♦Tasavvufa göre insanın yaratılış sürecini ve gelişim evrelerini anlatan eserlerdir.
♦ Kaygusuz Abdal‘ın “Vücutname“si bu türün önemli örneklerindendir.