TYT Türkçe Deneme Sınavı – 2

YKS TÜRKÇE DENEME SINAVI – 2

1. Edebiyata yeni adım atmış genç bir sanatçının ilk ese­rinin, bir ustanın önsözüyle yayımlanmasını doğru bulmuyorum. Bu durum, ister istemez, o ustanın şem­siyesi altında yağmurdan korunmak gibi geliyor bana.

Bu parçada geçen “ustanın şemsiyesi altında yağ­murdan korunmak” sözüyle eleştirilen tutum aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Okurların   yönlendirilerek,   yapıta   gelebilecek eleştirilerin engellenmesi

B)  Yeni yapıtların, usta yazarların yönlendirmesiyle özgünlük kazanması

C)  Kitapta anlatılanların basit bir şekilde özetlenmesi

D)  Kitabın okuyucularına yorum fırsatı verilmemesi

E)  Genç sanatçıların, ustaları taklit etmeye özendiril­mesi

 

2.     Ahmet Haşim: “Şiirde anlam aramak, eti için bülbülü öldürmek gibidir.” diyor.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak is­tenene anlamca en yakındır?

A)  Her şiir, kendisini okuyanların bakış açısına göre farklı şekillerde yorumlanabilmelidir.

B)  Bir şiir, kendini oluşturan sözcüklerin taşıdığı an­lamlardan başka bir anlam taşımaz.

C)  Şiir, içerdiği anlamlar bakımından diğer yazın tür­lerinden daha yoğundur.

D)  Şiir, okuyanın kendi yaşamı, dil bilinci ve şiir biri­kimlerini kullanmasıyla daha iyi anlaşılabilir.

E)  Şiir, estetik kaygılarla yazılan ve böyle değerlendi­rilmesi gereken bir türdür.

 

3. Yazınsal yaratı elbette bir gözleme dayanır. Ancak, sadece gözlemden ibaret ise bir değer taşımaz. O, sanatçının gözlemlere renk vurması ile canlılık kaza­nır.

Bu parçada geçen “gözlemlere renk vurmak” sözüy­le anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Okurun beklentilerini ön planda tutmak

B)  Konuyu yalın bir anlatımla aktarmak

C)  Yapıtlarda bol bol betimlemeye başvurmak

D)  Gerçekleri, kendince güzelleştirerek anlatmak

E)  Yapıtta duyguları yansıtmamak

 

4. Salt söz oyunlarıyla yetinen yazarların elinde söz­cüklerden başka bir şey kalmaz. Onlar, çelimsiz dü­şüncelerine yaldızlı ejder kanatları takmışlardır. Eften püften konuları bile şişirmekte ustadırlar. Gürültülü, tumturaklı sözler ilk başvuracakları kaynaktır onların.

Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşa­ğıdakilerden hangisidir?

A)  Kapalı bir anlatımı yeğlemek

B)  Anlatımda özgün olmak

C)  Tutarsız düşüncelere yer vermek

D)  içeriği ön planda tutmak

E)  Sıradan konuları gösterişli sözlerle anlatmak

 

5.     I.   Hiçbir sanatçı yoktur ki yapıtlarında yaşamından izler bulunmasın.

II.Sanatçı, yazdıklarına güveniyorsa; yazdıklarına inancı varsa bunları yayımlar.

III. İyi bir sanatçının neyi, niçin yazdığını değil, nasıl yazması gerektiğini sorgulaması gerekir.

IV. Sanatçı, yazdıklarının arkasında durmak zorunda­dır; ben bunları laf olsun diye yazdım, diyemez.

Yukarıdaki  numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.                    B) I. ve III.                  C) II. ve III.

D) II. ve IV.                   E) III. ve IV.

 

 

6. (I) Her büyük sanatçı, bir dil işçisi olarak görür kendi­ni. (II) Dilin anlatım olanaklarını bilir, bunları en uç nok­tasına değin işletir. (III) Var olan, kendisine sunulmuş sözcüklerle yetinmez. (IV) Kullanılagelen sözcüklerin kabuğunu kırmaya, onlara gündelik anlamların ötesin­de yeni anlamlar yüklemeye çalışır. (V) Bu, bir bakıma işinin gereğidir onun. (VI) Denebilir ki o, her yaratısın­da dili yeniden kurar.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi, kendisinden önceki cümlenin açıklamasıdır?

A) II.          B) III.           C) IV.             D) V.           E) VI.

 

7. (I) Dede Korkut Hikâyeleri, Türk hikâyeciliğinin ilk ve en güzel örneklerindendir. (II) Bu hikâyeler üzerine bugü­ne kadar birçok inceleme yapılmıştır. (III) Hikâyeler es­ki Türk toplumlarının yaşayışlarını örneklendiren bil­giler içermektedir. (IV) Bu bakımdan bunların sosyal açıdan da ele alınması gerekmektedir. (V) Ancak böy­lece eski Türklerin yaşayışları, inançları, gelenek ve görenekleri hakkında bilgi edinmek mümkün olabile­cektir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde Dede Korkut Hikâyeleri’nin sosyal tahlillerinin yapılmasının gerekçesinden söz edilmektedir?

A) I. ve II.                      B) II. ve III.                 C) III. ve IV.

D) III. ve V.                   E) IV. ve V.

 

8.     Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir “değerlendirme” söz konusu değildir?

A)  Yazar, kendisinin topluma karşı sorumlu olduğunu hiçbir zaman unutmamalıdır.

B)  Yazar, İstanbul’u tarihsel bir bakış açısıyla gözler önüne seriyor.

C)  Halide Edip, Sinekli Bakkal romanında bir semtin yaşamını her yönüyle dile getirmiştir.

D)  Bu yazar, yapıtlarında eğitime ve öğretmenlere sıkça yer veriyor.

E)  Yazarın bu romanı, geçmişimize ışık tutan, herke­sin okuması gereken, özlemlerle dolu bir yapıt.

 

9. (I) Türkiye, değişik kültürlerin bir arada yaşayabildiği çok ilginç bir ülke. (II) Farklı kültürlerin barış içinde bir arada yaşayabilmeleri demokrasinin bir gereğidir. (III) Yüzyıllar önce Anadolu’ya birbiri ardınca gelen kavimler yüzlerce değişik kültürün temsilcileriyle kar­şılaşmış, bu zenginliğin tümünü kucaklayan bir kültür felsefesini geliştirmeyi bilmişlerdir. (IV) Böylece Akde­niz uygarlıkları ortaya çıkmış ve bunlar ölümsüz yapıt­lar oluşturmuşlardır. (V) Bu uygarlıkların ürünü olan yapıtlar bugün de yaşamaktadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde Akdeniz uygarlıklarının oluşmasındaki etken belir­tilmektedir?

A) I.            B) II.            C) III.             D) IV.            E) V.

 

10. (I) Bu yapıtı ikinci kez yayımlarken yeniden gözden geçirdim, (il) Elimden geldiğince geliştirip genişlettim. (III) Yargılarımı, bulduğum yeni belgelerle pekiştirme fırsatım oldu. (IV) Ünlü sanatçımızı kendi sözleriyle ta­nıtmayı daha uygun gördüğümden, gazetelerde ve dergilerde unutulmaya yüz tutmuş yazılarından örnek­ler aldım. (V) Bütün bu yorucu uğraş, onu edebiyat dünyasına kazandırmak içindi.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisin­de bir amaç söz konusudur?

A) I.            B) II.            C) III.             D) IV.            E) V.

 

11.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde işaret sıfatı, tam­layan eki aldığı için zamirleşmiştir?

A)  Buraya daha önce geldiğimizi hatırlamıyorum.

B)  Bunun kapağı yırtık, diğer kitabı al.

C)  Diğer dosyaların yanına şunu da bırakın.

D)  Bence buna kimseyi inandıramazsınız.

E)  Sizin işlerinizi ancak yarın yapabilirim.

 

12.   Sanatçının fazlaca gerçekçi olması çoğu zaman okuyucuları rahatsız etmiştir.

Bu cümlede aşağıdaki öğelerden hangisi yoktur?

A) Dolaylı Tümleç             B) Özne              C) Nesne

D) Zarf Tümleci                 E) Yüklem

 

13.   Aşağıdaki  cümlelerin  hangisinde  bir  anlatım bozukluğu vardır?

A)  Turistik mekânlar, daha çok, şehrin bu bölgesinde yoğunlaşmıştı.

B)  Trafik sorunu, yapılacak yollarla çözülürse burası daha çok insan çeken bir ticaret merkezi olur.

C)  Güler yüz ve seçkin kadromuz çeşitli davetleriniz için bu güzel mekânda hizmetinizde olacak.

D)  Hızlı şehirleşmenin ortaya çıkardığı birçok olum­suzlukla mücadele etmekteyiz.

E)  Kırsal bölgelerden şehre göçün çok hızlı olması, kültürel değerlerin kaybolmasına yol açıyor.

 

14.   Sanat eserleri, yazıldıktan dönemin şartlarına göre değerlendirilmesi gerekir.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Tamlayan eki eksikliği

B)  Özne – yüklem uyumsuzluğu

C)  Gereksiz sözcük kullanılması

D)  Çatı uyumsuzluğu

E)  Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması

 

15. İngiliz yazarları arasında tadına vararak okuyabildi­ğim, sadece Mr. Lamb’dir. O, eski yazarları öylesine sindirmiştir ki özenme denen şeyden hiçbir iz kalma­mıştır ortada. Konularını öyle derin ve canlı bir sezişle, duyguda ve düşüncede öyle bir coşku ile işler ki bu yazılar her şeyiyle büsbütün kendisinindir.

Bu parçada Mr. Lamb ile ilgili olarak vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  içerik ve anlatım bakımından özgünlüğü yakaladığı

B)  Dile hakim bir sanatçı olduğu

C)  Özentisiz bir anlatımının olduğu

D)  Düşünceleri yönüyle diğer sanatçılardan ayrıldığı

E)  Akıcı bir anlatımı yeğlediği

 

16.   Aşağıdakilerin hangisinde farklı bir isim tamlaması kullanılmıştır?

A)  Elin gülü ele kokmaz.

B)  Dağ başı dumansız olmaz.

C)  Adamın iyisi iş başında belli olur.

D)  Kuru ağacın meyvesi olmaz.

E)  Kimsenin ahi kimsede kalmaz.

 

17. Şairin toplumdaki işlevi ilkel çağlarda daha keskin çizgilerle belirlenmişken, günümüzde belirli bir şair rolünden söz etmek çok zordur.

Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Üstünlük belirteci                 B) Ekeylemli yüklem

C) İlgeç                                         D) Sıfat tamlaması

E) Adıl

 

18.   Şair, ırmakta attın arayan işçiye benzer ikisi de saflı­ğın, güzelliğin peşinde koşar.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)  Bağlaç kullanılmıştır.

B)  Öğe ortaklığı olmayan sıralı bir cümledir.

C)  Birden fazla fiilimsi vardır.

D)  Birinci yüklemin dolaylı tümleci söz öbeğidir.

E)  Yüklemler, çatısı bakımından etkendir.

 

19. Okumuşun okumamışın, köylünün kentlinin, yaşlının gencin, varsılın yoksulun kolayca anlayabileceği “ortak dil” için sadece türetme yolunda inat edildikçe dilimizin bu zayıflığı uzayıp gidecektir. Dil, sadece sözcük çok­luğuyla canlanmaz, serpilmez. Bu sözcükleri halk ara­sındaki tadıyla kullanmadıkça, her değişik duruma ve anlama göre sözdizimine gerekli incelik ve çevikliği ge­tirmedikçe, çoğunluğun anladığı ve tat aldığı o ortak dile erişilemez. Halktır; dilin anası, doğuranı, emzirip erdire­ni, erdirip olduranı.

Böyle diyen bir eleştirmenden  aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenemez?

A)Bir dilin söz dağarcığının fazla olması, o dilin zen­gin olduğunu göstermez.

B) Anadilin toprağında yeşermeyen  hiçbir sözcük benimsenmez.

C) Yeni sözcükler türetip kullanmakla dil hayat bula­maz.

D) Ancak, sözcük dağarcığı fazla olan dillerde başarılı yapıtlar verilebilir.

E) Ortak bir dilin oluşmasında en önemli unsur, top­lumun öngörüleridir.

 

20. Dostoyevski, her dönem yazmaya devam etmiştir ( ) Çevresinde olup biten her şeye rağmen yazmak ( ) Bu ( ) onun sığınılacak tek limanıydı. Yaşadığı onca sıkıntı ve acıya rağmen üretmeyi ( ) herkese yönelik eserler vermeyi bırakmamıştır.

Bu parçada ayraçla belirtilen yerlere, aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangileri sırasıyla kon­malıdır?

A) (:), (…), (,), (;)                             B) (.), (…). (,), (,)

C) (:), (,), (,), (,)                               D) (.), (…), (;), (.)

E) (;), (…), (,), (,)

 

21. Günümüzde yayımlanan romanlarda genellikle iki tip okuma söz konusudur. Bunlardan birincisi ilk bölüm­den son bölüme kadar düz okuma tarzı. İkincisi ise, bölümlerin karışık biçimde okura sunulmasıyla sağlanan bir tür karmaşık okuma tarzı. Buna göre de iki tür okur tipi çıkmaktadır karşımıza. Bunlardan birisi “aktif diğeri “pasif’ okurdur. İlk bölümden son bölü­me kadar düz biçimde giden okuma “pasif okur için­dir. Burada romanı başından sonuna kadar okuyan in­san sonra hiçbir kuşkuya kapılmadan gider yatağına yatar. Karmaşık okuma ise entelektüel okur içindir, onu ancak böylesi tatmin edebilir.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin  hangi­sinde verilenlerden yararlanılmıştır?

A)  Betimleme – tartışma

B)  Tartışma – tanık gösterme

C) Tartışma – benzetme

D)  Açıklama – örneklendirme

E)  Açıklama – karşılaştırma

 

22.   Aşağıdaki  cümlelerin   hangisinde  bir  anlatım bozukluğu vardır?

A)  Fuar süresince edebiyatın sorunları ile ilgili panel­ler düzenlendi.

B)  Kitap satışlarının, geçtiğimiz yıla göre daha iyi ol­duğu söyleniyor.

C)  Kemalettin Tuğcu, vefatının dördüncü ölüm yıldö­nümünde çeşitli etkinliklerle anıldı.

D)  Genç sanatçıları ortaya çıkarmak için verilen ede­biyat ödülleri amacına ulaşıyor.

E)  Okuldaki birçok öğrenci, ödüllü kompozisyon ya­rışmasına katılmak için çalışıyor.

 

23.   Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozuk­luğu vardır?

A)  Türkiye, turizme yaptığı yatırımın karşılığını yavaş yavaş alıyor.

B)  Denize kıyısı olan kentlerimizde turizm son yıllarda canlanmaya başladı.

C)  Karadeniz Bölgesi’nin kıyı kesimleri iç bölgelere göre daha nemlidir.

D)  Bu bölgemiz, turizme elverişli olmasına rağmen plansız bir yapılaşması var.

E)  Marmara Bölgesi en yoğun yerleşime sahip bölgemizdir.

 

24. Batılılaşmayı savunan Tanzimat edebiyatçılarının çoğu, şekil ve dil yönünden Divan edebiyatının etkisin­den kurtulamamışlardır.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Nesne eksikliği

B)  Gereksiz sözcük kullanılması

C)  Özne-yüklem uyuşmazlığı

D)  Çelişen sözlerin bir arada kullanılması

E)  Özne eksikliği

 

25.   Aşağıdaki sözcüklerden hangisinin sonuna “-yor” eki getirilirse ünlü daralması olmaz?

A) kovalamak              B) çiselemek            C) dolamak

D) demek                     E) sevmek

 

26.   Aşağıdakilerden hangisi bir paragrafın giriş cümle­si olmaya uygun değildir?

A)  Her edebiyat eseri kendi içeriği üzerinden değer­lendirilmeli.

B)  Bir yazar için sadece roman ve onu okuyacak okur­ları vardır.

C)  Her sanatçı eseriyle ortaya çıktığı zaman yalnızdır.

D)  Bir sanatçıda olması gereken tüm özellikleri bu sanatçı yansıtmaktadır.

E)  Gerçek sanatçı, edebiyat dünyasından önce kendi tavrını sorgulamalıdır.

 

27. Çevrenizdekilere şöyle bir göz atın, geçen yıllar on-lann üzerinde ne gibi değişiklikler yaptı. (I) Elbette hepsi de yaşlanmıştır. (II) Saçlarında aklar çoğalmıştır hepsinin. (III) Yüzlerindeki kırışıklıklara yenileri eklen­miştir. (IV) Yeni bilgiler edinmek bir tarafa eskileri de unutmuşlardır. (V)

Düşüncenin akışına göre “Kısacası zaman, hiçbirine bir şey katmadığı gibi, ellerindeki değerleri de onlar­dan çekip almıştır.” cümlesinin yukarıda numar­alanmış yerlerden hangisine getirilmesi uygun olur?

A) I.          B) II.            C) III.           D) IV.            E) V.

 

28. (I) Hesiodos’un şiirleri, insan ilişkilerini düzenleme, yaşamı güzelleştirip yönlendirme bakımından ilginç düşünceler içerir. (II) Düşünceye yaslandıkları, kimi gerçekleri insanlara öğretme amacıyla yazıldıkları için de dünya edebiyatında “didaktik şiirin ilk örnekleri sayılır. (III) Hesiodos, Dünya edebiyatında iki önemli yapıtıyla bilinir. (IV) Bunlardan biri, Homeros’un üslu­buna yaklaşmaya çalıştığı “işler ve Günler” adlı yapı­tıdır. (V) Burada köylü yaşamını ve insanların günlük işlerini anlatmıştır. (VI) Önemi de konusu ve bu konu­ya bakış açısından gelmektedir.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istenirse, ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.          B) III.           C) IV.           D) V.           E) VI.

 

29. Seben, Anadolu’da yüzlerce yıldır süren yayla ge­leneğinin hâlâ canlı olduğu yerlerden biridir. Baharın ilk günlerinde yaylalar insan sesinden yoksundur. Güneşin yeryüzünü ısıtmaya başlamasıyla, doğanın görkemli sessizliği hükmünü yavaş yavaş yitirir. Der­ken dağ sümbülleri toprağın üzerinde mor rengin fer­manını yazmaya başlar. Anların vızıltıları, ağaçkakan­ların çıkardığı takırtılar, göçmen kuşların kanat sesleri kışın bittiğini duyurur. Büyük düzlükleri kaplayan dağ sümbülleri, kısa zamanda yerlerini sapsan çiçeklere bırakır.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisine başvurulmamıştır?

A)  Kişileştirmeden yararlanmaya

B)  Gözlem gücüyle izlenimleri belirtmeye

C)  Çeşitli duyulardan yararlanmaya

D)  Düşünceyi alıntılarla pekiştirmeye

E)  Olayları oluş sırasıyla vermeye

 

30. (I) Kasabanın daracık sokaklarında geziniyorum. (II) Dükkânlardan dışarılara taşıyor rengârenk kilimler, halılar, heybeler. (III) Bir zamanlar bağ bahçe işleriyle uğraşan yöre halkı şimdilerde bu tezgâhlarda el emeği ürünlerini satıyor. (IV) Tahtadan yapılma tez­gâhlarda inci tanesi danteller… (V) Kocaman gözlük­lerinin üzerinden bakan meraklı gözlerden birinin ya­nına yaklaşıp konuşmaya başlıyorum.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangi ikisi yer değiştirirse parça anlamlı bir bütün olur?

A) I. ve V.                        B) II. ve IV.                 C) II. ve V.

D) III. ve IV.                     E) III. ve V.

 

31. Ben geçmişe dönük bilgi olmadığı takdirde bugünü anlamanın zor olduğunu düşünüyorum. Örneğin Picasso’yu son dönemdeki resimleriyle tanırsanız, Picasso ile ilgili hiçbir şey bilmiyorsunuz demektir. Yani Picasso’nun o noktaya gelişinin altında geçmiş çalışmalarının etkisi yadsınamaz. Aynen bunun gibi Türk şiirini de araştırdıkça anladım ki şiirimizin temeli çok sağlam atılmış. Bu nedenle bugün şiirimiz sağlam bir yerde duruyor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A)  Sizce resim sanatı ile şiir arasında ne gibi benzer­likler vardır?

B)  Türk şiirinin bugünkü durumu hakkında neler dü­şünüyorsunuz?

C)Şiir çalışmalarınızda geçmişteki birikimlerinizden yararlanıyor musunuz?

D)  Bizim kültürümüzde neden şiire daha çok önem verilmiştir?

E)  Sanat anlayışınızdaki değişiklikleri özetler misiniz?

 

32. Bırakın, düşüncelerini isteyen istediği gibi dile getirsin. Bunun için kullanılan dilin ya da biçimin hiç önemi yok­tur. Önemli olan insanın içine kapanmaması, duygu ve düşüncelerini dile getirebilmeyi öğrenmesidir. İn­sanlarımız yazacakları her yazının bir üslup değeri taşıması gerektiğine öyle inandırılmış ki mektup yaz­maktan bile korkar hale gelmiş günümüzde.

Bu parçada sanatçı, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A)İnsanımızın dil ve üslup kaygısıyla yazma işinden uzaklaşmasından

B)Günümüzde yazarlığın giderek daha az uğraşılan bir alan olmasından

C)Yazın alanıyla uğraşacak kişilerin bu alanda yeni adımlar atmamasından

D) Yazın alanında dilin ve üslubun gerektiği kadar önemsenmemesinden

E)Yazarların, toplumun düşüncelerini tam olarak dile getirememelerinden

 

33. Bir ressamın, yeni bir renk tonu ekte etmek için farklı renklerden yararlanması haklı bir çaba olarak görü­lebilir. Ancak bir yazarın kendisiyle ilgili benzer bir ça­baya girmesi, ürünlerinin başka yapıtların ayak izlerini takip eden eserler olarak ortaya çıkmasına neden olur.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Özgünlük, bir yazarın ve yapıtın başarısını belir­leyen en önemli özelliktir.

B)  Yazar, kendisini geliştirmek için başka yapıtlardan da beslenmelidir.

C)  Yapıtını, kendi çabalarıyla oluşturmayan sanatçı özgünlüğü yakalayamaz.

D)  Yazın alanında kalıcılık, yazarın kendisini sürekli geliştirmesine bağlıdır.

E)  Ancak özgün yapıtlar taklit edilerek yetkin yapıtlar meydana getirilebilir.

 

34. (I) Niçin  kimi yazarlar öykü, kimi yazarlar roman, kimi yazarlar da tiyatro yazar? (II) Bazı yazarların üç türü de denediği olur. (III) Bu sorunun karşılığı, yazarların yete­nekleri, ele aldıktan konular ile açıklanabilir. (IV) Buna toplumun ruh halini, olayların gelişimini ve bu durumun yazara yansımasını eklemek gerekiyor. (V) Bunca ya­zar, sözünü hangi türde iyi anlatabileceğini düşünüyor­sa, yapıtını o türde ortaya koyar.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen düşünce numa­ralanmış cümlelerin hangisinde belirtilmiştir?

A) I.          B) II.            C) III.           D) IV.            E) V.

 

35. Yeni bir sözcüğün dilde tutunup tutunamayacağını önceden kestirebilir miyiz? Kimilerine göre bunun, ke­sin ve değişmez kuralları vardır. Bu kuralları şöyle açıklıyorlar: Yeni sözcükler çok işlek eklerle türetilmeli, türediği kökün anlamı herkesçe bilinmeli. Ses yapısı yönünden uyum kurallarıyla bağdaşmalı, söyleniş güçlüğü yaratmamalı. Bu kuralların geçerliğini tümüy­le yadsımıyoruz. Ancak, bir sözcüğün dilde tutunması salt bunlarla da açıklanamaz. Nitekim —

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşa­ğıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

A)  bu kurallara bağlı kalınarak türetilen nice sözcük, kişisel dilin sınırlarını aşıp ortak dilin içine gireme­miştir.

B)  kuralları olmayan bir dil, sağlıklı bir gelişme gös­teremez.

C) ölü köklerden türetilmiş pek çok sözcüğü halkımız beğenmemiş ve kullanmamıştır.

D)  sözcüklerin dilde tutunmalarını belli kurallara bağlamak işi kolaylaştıracaktır.

E) dile yerleşmiş sözcükler incelenirse hepsinin de bu kurallara uyduğu görülecektir.

 

36. Yazıya geç kalmak, bir gün çaresizlik içinde bırakabilir insanı. Yazmak istiyorum dersiniz; ama kendinizi sı­nırsız bir boşluğun içinde suskun, eli kolu bağlı bulur­sunuz. Nereden, nasıl başlayacağınıza, ne yazacağı­nıza bir türlü karar veremezsiniz. Elinizi ne kadar uza­tırsanız uzatın, yazı perisinin eteğine dokunamazsınız. Bir gün aniden bir iç türemesiyle, bir anlık hevesle, yo­ğun bir duygu akışıyla “Yazmalıyım.” dersiniz ve böy­lece ilk oku atmış olursunuz. Ondan sonra koyulaşır bu heves; kendi yolunu, yatağım bulur.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakiler­den hangisidir?

A)Yazı yazmak için uygun ortam arayanlar, hiçbir za­man bu isteklerine ulaşamazlar.

B)Yazma işi ertelenmemeli, yazma isteği duyulduğu anda yazmaya başlanmalıdır.

C)  İnsan, yazmaya ne kadar erken yaşlarda başlarsa o kadar başarılı olur.

D) Yazı, anlık bir duygulanmayla başlayacağı için özel bir çalışma gerektirmez.

E)  Yazmaya nasıl başlayacağını bilemeyenlerin, yazın hayatında kalıcı olması düşünülemez.

 

37. Gerçek; yalın şeylerin ardında gizlidir. Sözcüklerin sihri arttıkça, sözcükler çoğaldıkça yitiriyoruz onu. Örtüyoruz gerçeğin yüzünü. Sözcükler aşılması güç bir geçit gibi sıralanıyor, bir kaleyi koruyan zırhlı bir­likler gibi duruyor karşımızda. Gizlediği hazineleri ver­memek için direniyor bize.

Bu parçada yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A)  Duygu  ve  düşünceleri  düzyazıyla anlatmanın güçlüğünden

B)  Sanatlı söyleyişin, gerçeği kavramayı zorlaştır­masından

C)  Sözcüklerin doğruları saklamak için kullanılmasın­dan

D)  Okurların edebi eserleri anlamak için çaba göster­memesinden

E)  Yazarların gerçeği, olaylar içinde gizlemesinden

 

38. Gerçek sanat yapıtı kişiye ve çağlara göre yorumla­nabilen çok zengin anlamlarla yüklüdür. O, birçok es­tetik birikimin bir bileşkesi olduğu gibi geçmişi değer­lendiren, gününü sorgulayan, geleceği hissettiren dü­şünsel bir üründür. Bunun yanında, ona bakan kişinin eğitim ve kültür yapısına göre de anlam kazanır.

Bu parçaya göre iyi bir sanat yapıtının özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A)  Birçok kuşak tarafından okunabilmesi

B)  Geçmiş ve gelecek arasında köprü kurması

C)  Kişilerin birikimlerine göre farklı şekilde anlam­landırılması

D)  Günlük olayları akıcı bir üslupla anlatması

E)  Uzun süren güzellik arayışının bir ürünü olması

 

 

 

39. Sanatçı da diğer insanlar gibi duygu ve düşüncelerini yaşadığı çevreden ve zamandan alır. Sanatçıların ki­şiliğini tümüyle ortaya koymaya çalışanlar da sanat­çının yaşadığı çevre ile bıraktığı eserler arasında bir bağ kurmalıdır. Hangi sanatçı vardır ki yaşadığı döne­min düşünce dünyasını eserlerinde belli etmemiş ol­sun? Hangi sanat yapıtı vardır ki oluştuğu zamanın olaylarına yüz çevirmiş olsun?

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada anlatılanlarla aynı doğrultuda değildir?

A)  Sanat  yapıtında,   oluştuğu   dönemin  düşünce dünyasıyla ilgili ipuçları vardır.

B)  Eleştirmenler, bir yapıtı değerlendirirken sanatçının yaşadığı dönemi de göz önünde bulundurmalıdır.

C)  Sanatçının düşüncelerinin oluşmasında, yaşadığı toplumun etkisi vardır.

D)  Bir sanatçıyı bütünüyle tanımak isteyenler, onun yaşadığı dönemi de incelemelidir.

E)  Sanatçının, gerçek kişiliğini sanat yapıtlarına ol­duğu gibi aktarması beklenemez.

 

40. Durağan bir toplum düzeninden, devingen ve açık bir toplum yapısına geçiş bireylerin bilinçlenmesine, on­ların birtakım yeni bilgiler edinmesine bağlıdır. Bu da bilginin, geniş halk yığınlarına ulaştırılmasıyla gerçekle­şir. Bilginin yayılmasında da temel araç dildir. Kimsenin anlayamadığı bir dille geniş yığınları aydınlatmak ola­naksızdır. Herkesin anlayabileceği dil de kuşkusuz, kendi anadilidir.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A)  Toplumların kendilerini geliştirmesi ve aydınlan­ması anadili ile mümkündür.

B)  Anadili ile eğitim yapmayan ulusların kültürleri iler­leme gösteremez.

C)  Diline gereken önemi vermeyen toplumlar, her açı­dan geri kalmaya mahkumdur.

D)  Gerçek bilgiye, herkesin anlayabileceği bir dille yazılmış eserlerle ulaşılır.

E)  Kendini aydın sayan herkes dilini güzel kullanmaya özen göstermelidir.

 

 

CEVAPLAR

1) A

2) E

3) D

4) E

5) D

6) C

7) D

8) A

9) C

10) E

11) B

12) A

13) C

14) A

15) A

16) B

17) E

18) C

19) D

20) B

21) E

22) C

23) D

24) C

25) E

26) D

27) E

28) B

29) D

30) D

31) B

32) A

33) C

34) E

35) A

36) B

37) B

38) D

39) E

40) A