TYT Türkçe Deneme Sınavı – 6

TYT TÜRKÇE DENEME SINAVI – 6

1. Aşağıdakilerden hangisinde “geçmek” sözcü­ğünün anlamıyla kullanımı birbirine uyma­maktadır?

 AnlamKullanım
A)Bir yerin yakınından veya içinden gitmek.Antalya’ya giden otobüslerin hemen    hepsi, Kütahya’dan geçer.
B)Tükenmek,   bitmek sona ermekişe başladığında çok hırslıydı, ama bu hırs yavaş yavaş   geçti.
C)Söylemeden   veya bitirmeden atlamakBu konuyu isterseniz               geçelim; toplantı çok uzayacak.
D)Bir konu üzerinde veya bir yerde çalışmakBen bu olaylardan sonra kârdan geçtim, bari sermayeyi kurtarsam
E)Geride bırakmak,   aşmak Çocuk iki yıl içinde öyle                                  uzadı ki   boyu, babasının boyunu geçti.

2. Aşağıdakilerin hangisinde “kesmek” sözcüğü “bir şeyden yoksun bırakmak” anlamında kul­lanılmıştır?

A)   Çıkan olaylar yüzünden salı günü yaptığı dersleri kesmişti.

B)   Telefon faturasını iki ay yatırmayınca tele­fonu kesmişler.

C)   Geç geldiği günler yüzünden maaşının bir kısmını kestiler.

D)   Aşırı kar yağışı, her yıl o köylere giden yolları keserdi.

E)   Bahçedeki dut ağacının,  komşu  bahçeye uzanan dallarını kestik.

 

3.      Aşağıdakilerden hangisinde altı çizili bölüm cümleye ötekilerden farklı anlam katmıştır?

A)   Babam dün akşam çok hastaydı; eve gelir gelmez yattı.

B)   Ahmet Bey’i on beş yıldır görmemiştim; ama görür görmez tanıdım.

C) Bu   yazarımızı   daha  önce   okumuştum, kitabın adını duyar duymaz tanıdım.

D)   Servet,  biraz ölçüsüzdür;  bilir bilmez her konuda konuşur.

E)   Küçük kız, o kadar yorulmuş ki yatar yatmazuyudu.

 

4.Aşağıdaki cümlelerden hangisinde kullanılan deyimin açıklaması yoktur?

A) Müdür bey   elli elli beş yaşlarında, yaşam deneyimi olan, gün görmüş bir insandı.

B)ençler eskilere burun kıvırıyor; onları hem beğenmiyor, hem de küçümsüyorlar.

C)   Bu sorunları, ancak el ele verip yardımlaşır-sak aşabiliriz.

D)   Her gün yeni bir işle ilgilenir, daldan dala konardı.

E)   Bürodaki memur işi yokuşa sürse de, işin üstesinden gelmiştik.

 

5.      Orhan Veli getirdiği yeni şiir anlayışı ile bir anda öne çıkmıştır.

Altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağı­dakilerden hangisinde vardır?

A)  Sanatçının ilk görevi, yaşadığı topluma ayna tutmaktır.

B)Bu sanatçımız eski konulardan vazgeçse de eski biçimleri terk edememiştir.

C)Halit Ziya, Servet-i Fünun kurulmadan önce, zaten düzyazıda yeterince sivrilmişti.

D)Konu sıkıntısı birçok sanatçının elini kolunu bağlar.

E) Edebiyatımızda ödüllerin sayısı her geçen gün artmaktadır.

 

6.     Hoşgörülü geçinirsin, ama beğenmediğin her fikre karşı çıkıyorsun.

Altı çizili  sözün  anlamı  aşağıdakilerden  han­gisinde vardır?

A)   Eminim, sen bu alanda çok ünlü bir doktor olacaksın.

B)   Böyle terli terli su içersen bir gün hastalanırsın.

C)   İstersen hafta sonu sen de bizimle gelirsin.

D)   iki şiir kitabı bile okumazsın, fakat şairlik taslarsın.

E)   Okulunu bitirince sanırım iyi bir iş bulursun.

 

7. Batı toplumu, yabancıların Batılılar gibi yapıtlar ver­meye çalışmasını anlamıyor. Bir yapıt hangi ülkeye aitse onda, o ülkenin rengini, kokusunu arıyor.

Alta çizili bölümle bir ülkenin hangi yönü belirtilmek istenmiştir?

A)   Sanat ve edebiyat anlayışı

B)   Kullandığı dilin izleri

C)   Kalıcı ve tarihi güzellikleri

D)   Ulusal ve kültürel özellikleri

E)   İnsanlarının nitelikleri

 

8. (I) Bu sabah balkon kapısını açıp havayı kokladım. (II) Çürümüş yaprak kokusunu andıran ağır kokuyu hissettim. (III) Yaprak dökümü zamanı geliyordu, ol­dukça yakınımızdaydı. (IV) Balkona çıkınca yanılma­dığımı anladım; bahçedeki çınarın yaprakları dökül­meye başlamıştı. (V) Balkondaki sardunya ise sanki inadına beyaz çiçekler açıyordu.

Yazar, numaralanmış cümlelerden hangisine yoru­munu katmamıştır?

A) I-IV                                      B) III V                          C) II IV

D) I – III                                   E) IV V

 

9. (I) Acıbadem koruları, bahçeleri ve çayırlarıyla İstan­bul’un en güzel semtlerinden biriydi. (II) Bu güzel semt doğal görüntüsü yanında köşkleriyle de ayrı bir görkeme sahipti. (III) Osmanlı zamanında burada sul­tanların, şehzadelerin yaşadığı söylenirdi. (IV) Büyüklerimiz arasından o günleri hatırlayanlar vardı. (V) Falan sultanın köşkü bu, filanınki şu diye gösteri­lirdi. (VI) Ne var ki bu köşkler görkemli ve şaşaalı gün­lerini çoktan kapatmışlardı. (VII) Bazıları terk edilmişti, bazılarının camları kırıktı. (VIII) Yaban otları bürümüştü bahçelerini.

Numaralanmış cümlelerin hangisinden başla­narak sözü edilen semtle ilgili olumsuz yargılara yer verilmiştir?

A) II.           B) III.           C)IV.           D)V.           E) VI.

 

10.    Şiire giremeyecek konu yoktur; çünkü şiirde önemli olan konu değil, konunun işlenişidir.

Bu  sözle  anlatılmak  istenen  aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Bir şiirin değeri işlenen konuya değil, konunun işlenişine bağlıdır.

B)   Bir şiirde, konu kadar onun işlenişi de önemlidir.

C) Başarılı olmak isteyen sanatçı bildiği konuları, ta­nıdığı çevreleri ele almalıdır.

D)   Şairin başarısı, kendini yenilemesine ve geliştir­mesine bağlıdır.

E)   Kendi anlatımına uygun konu seçmeyen sanatçı başarılı olamaz.

 

11.   Aşağıdaki cümlelerden hangisinde bir “beklenti” dile getirilmiştir?

A)   Telefona yetişemedim, önemli biri aramış olabilir.

B)   Bize verdiği sözü bu hafta yerine getireceğini umuyorum.

C)   Önümüzdeki yılın sonunda Aysel fakülteyi bitirmiş olacak.

D)   Acele etmeyin, nasıl olsa ilk dersi kaçırdık.

E)   Okulunu  bitirince  sanırım  babasının  yanında çalışacak.

 

12.      I. Ancak yaşadığı toplumu yansıtan sanatçılar, ses­lerini dünyaya duyurabilir.

II.   Sanatçı, yarattığı güzellikleri halkıyla paylaştığın­da, sanat yapıtı amacına ulaşmış olur.

III.    Halk,   içinden   çıkanı  yüceltmiş,   ona  destek olmuş, hep onun yanında olmuştur.

IV.   Halk, kendisini seslendiren, kendisini duyuran kendi malı olan eserlere sahip çıkar.

Numaralanmış    cümlelerden    hangileri    aynı düşünceyi dile getirmektedir?

A) I – II                            B) II III                         C) III IV

D) II IV                         E) I – III

 

13. (I) Gerçek sanatçı, halktan kopmayan, halkının yaşantısını, özlem ve duygularını eserlerinde dile getirendir. (II) Eğer sanatçı bunu eserlerinde yapmı­yorsa o, gerçek bir sanatçı değildir. (III) Zaten sanatın da gerçek işlevi budur. (IV) Onun için her sanatçının eseri kalıcı olmaz. (V) Karacaoğlan’lar Yunus’lar ede­biyatımızda hâlâ varsa, bu, halkla ne derece ilgilendiklerinin bir göstergesidir. (VI) Halkı göz ardı edip toplumdan uzak dursalar, zamanın yıkıcılığına asla dayanamazlardı.

Numaralanmış    cümlelerden    hangisi    atılırsa parçanın anlam bütünlüğü bozulmaz?

A) II            B) III             C) IV            D) V             E) VI

 

14.   Aşağıdakilerden hangisinde işin gerçekleşmesi şartta bağlıdır?

A)   Evden çıkarken yağmur yağdı, biz de gelmekten vazgeçtik.

B)   Bütün gün evde oturdum, kimse kapımızı açmadı.

C)   Dün kendimi çok kötü hissediyordum, doktora gittim.

D)   Dün gelen usta çok uğraştı; fakat arızayı gideremedi.

E) Sabah geçerken seni de alırım, ama beni kapının önünde bekletmeyeceksin.

 

15. (I) Birkaç gün öncesi balkon faslını kapattım. (II) Artık havalar, balkonda oturulmayacak kadar serinledi. (III) Şöyle bir çıkıp bakıyorum, o kadar. (IV) Sar­maşıkların bütün yaprakları döküldü diyebilirim. (V) Uzaktaki ıhlamur da her rüzgâr esişinde sararmış yapraklarını savuruyor. (VI) iğne yapraklı çamlar kendi içlerine kapandılar.

Numaralanmış cümlelerden hangisi kendisinden önceki yargının gerekçesi durumundadır?

A) II              B) III           C) IV             D) V             E) VI

 

16.   Aşağıda cümlelerde yer alan altı çizili bölümler­den hangisinde yazım yanlışı vardır?

A)   Okulunu  bitirir bitirmez  bu  şehri terk  etmesigerekiyordu.

B)   Dükkanda babama yardım etmekte hoşuma gi­diyordu.

C)   Kendisine çok dikkat etti, ama hasta olmaktankurtulamadı.

D)   Yaptığı hatayı fark etmemiz uzun zaman aldı.

E)   Konukları yolcu etmeyi hiç ihmal etmezdi.

 

17. Ağzı laf yapmak, konuşma sanatında usta olmak için yeterli değildir. Vaktiyle bir anne  () kızından şöyle söz etmişti ( ) “Kızımı mı soruyorsunuz ( ) O sadece söy­ler ( ) hiçbir zaman konuşmaz.”

Yukarıda parantezle ( ) belirtilen yerlere sırasıyla aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangisi geti­rilmelidir?

A) (,) (.) (,) (.)                                   

B) (,) (:) (?) (,)

C) (;) (;) (?) (!)                              

D) (;) (:) (?) (.)

E) (,) (:) (.) (.)

 

18.    Nihayet   dördüncü   günde,   çaresizlik   yüzünden boynumu eğdim.

Altı çizili sözcüklerde bulunan ses olayları, aşağı­dakilerden hangisinde sırasıyla verilmiştir?

A)   Ünlü daralması          –     ünsüz benzemesi

B)   Ünsüz türemesi         –     hece düşmesi

C)   Ünsüz yumuşaması   –     hece düşmesi

D)   Ünsüz düşmesi          –     ünlü daralması

E)   Ünsüz benzeşmesi    –     hece düşmesi

 

19.      I. Görüyorduk uzaktan dereye inen yolu.

II. Sağ yanında bir çayır, solda çam ağaçları

III.   Öyle yakındı ki dağların yamaçları

IV.  Dereye düşen bahar bir daha çıkamamış

V.  Bu ne güzel memleket, dört mevsim yaşanırmış.

Numaralanmış dizelerden hangisinde hem isim hem sıfat tamlaması vardır?

A) I               B) II           C) III             D) IV             E) V

 

20. Elinizdeki eser, Ataç’ın 1947’den bu yana gazete­lerde yayımlanmış yazılarını içeriyor.

cümlesiyle öğeleri ve öğelerinin sıralanışı bakımından özdeş olan cümle aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Batı    edebiyatı,    bizim    edebiyatımızı    çok etkilemiştir.

B)   Tanzimat döneminde,  edebiyatımızda birçok yenilik olmuştur.

C)   Yazar ve şairlerimiz, Batı edebiyatından alınan bazı türleri denemişlerdir.

D)   Tanzimat’la birlikte edebiyatımızın  konusu da değişmiştir.

E)   İlk gazete, ilk tiyatro eseri ve ilk makale Tanzimat döneminde yazılmıştır.

 

21. (I) Sen de benim gibi yalnız mısın? (II) Öyleyse yalnız­lığın ne demek olduğunu bilirsin. (III) Akşam oldu mu bir tortu gibi çöker insanın içine. (IV) İşte o zaman kitap ve plaklara sığınırım. (V) Roman kişileri bile o anlarda çekilmez olurlar.

Numaralanmış cümlelerden hangisinde nesne kullanılmıştır?

A) I.            B) II.            C) III.            D) IV.          E) V.

 

22. Sanatçı, yazar, şair yalnızca yaşadığı günlerin insanı değildir; onun geleceğe, sonraki kuşaklara bıraka­cağı bir bildirisi vardır.

Bu cümle ve cümleyi oluşturan sözcükler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A)   Türemiş sözcükler kullanılmıştır.

B)   isim tamlaması vardır.

C)   Sıfat-fiiller kullanılmıştır.

D)   Sıralı cümledir.

E)   Edat ve bağlaçlara yer verilmiştir.

 

23.    Dökülen sularda günün rengi sönerken.

              I

Boğuk gıcırtılarla o zayıf at dönerken,

   II              III

Her adım  atışında bir inilti yükselir.

          IV        V

Numaralanmış sözcüklerden hangileri hem yapım hem çekim eki almıştır?

A) II ve IV                     B) I ve IV                   C) V ve VI

D) IV ve VI                    E) III ve V

 

24.   Aşağıdakilerden hangisindeki ikileme ötekilerden farklı görevde kullanılmıştır?

A)   Cihangir parkında öbek öbek dururdu, hercai menekşeler.

B)   Güneş ışığı bile o salonu, ancak yer yer aydın­latabilmekteydi.

C) Çiçekçi camekanlarındaki koca koca karanfiller­den çocukluğumda da hoşlanmazdım.

D)   Bu caddenin başındaki yazlık sinemayı hayal meyal hatırlıyorum.

E)   O tuhaf sarmaşık, sarı badanaları pul pul kabar­mış duvardan sarkar durur.

 

25.   Aşağıdakilerden  hangisinde anlatım  bozukluğu vardır?

A)   Yazılarında gözlemlerine yer veriyor; duygularını anlatmıyor.

B)   Sanatçı gözlemleriyle gerçeğe ulaşır; yorumlar ve yeniden yaratır.

C)   Sanatçı, çevresinde olup bitenlere kayıtsız kalamaz.

D)   Şair duygularını bir kuyumcu titizliği ile dizelere döker, okurlara aktarır.

E)   Romancı, gözlemlediği olayları düş gücüyle yeni­den biçimlendirir.

 

26. (I) Dilin, millet hayatındaki rolü, öğretim ve eğitimde­ki görevi önemlidir. (II) Oysa ülkemizde dil ile ilgili çalışmalarla, bir devlet kurumu ve birkaç eleştirmen ilgilenir. (III) Çoğunluğun dil konusunda bir kaygı ve endişesi yoktur. (IV) Dilin, ulusu ve kültürü meydana getiren baş unsur olduğu unutulmuş gibidir. (V) Dilin fertleri birleştirici, en büyük güç olduğu göz önünde tutulmalıdır.

Numaralanmış cümlelerden hangisinde gereksiz sözcük kullanılmıştır?

A) I.             B) II.           C) III.            D) IV.          E) V.

 

27. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde “kadar” sözcü­ğünün atılması cümlenin anlamında bir eksilme veya değişmeye yol açmaz?

A)   O kadar çok konuşuyorsun ki seninle uğraşamam.

B)   Tek başına bu kadar işin üstesinden gelemezsin.

C)   Şu kadar yıldır bu kuruma hizmet ettim; sonucu böyle mi olmalıydı?

D)   Evin ne kadar güzel bir manzarası vardı, anlatamam.

E)   Kapının önünde yüz kadar öğrenci toplanmış, bağırıyordu.

 

28. (I) Toplumumuzda sinema küçük kasabalara kadar yayılmış bir eğlencedir. (II) Sosyal ve teknik olanak­larımız içinde halk kütlelerini geniş ölçüde etkiler.

(III)  Zaten sinemanın değeri de bundan ileri gelir.

(IV) Toplumun eğlence ihtiyacını geçmiş yıllarda rad­yo karşılıyordu.

(V) Fakat göze de kulağa da hitap ettiği için sinema, radyonun önüne geçmiştir.

Numaralanmış cümlelerden hangisinde bir sözün yanlış anlamda kullanılması anlatım bozukluğuna yol açmıştır?

A) I.            B) II.           C ) III.            D) IV.           E) V.

 

29.   Yeni üretilen bu diş macunu, diş etlerine zarar ver­meden sadece iki haftada beyazlatır.

cümlesindeki   anlatım   bozukluğunun   nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Dolaylı tümleç eksikliği

B)   Özne eksikliği

C)   Gereksiz sözcük kullanımı

D)   Tamlama yanlışlığı

E)   Nesne eksikliği

30. Yöreyi gezerken doğrusu şaşkınlığımı gizleyemedim. Dağlarından yağ, ovasından bal akıyordu sanki. Zeytin ağaçlarıyla incir ağaçları birbirine karışmıştı. Ovasından geçen kocaman nehir hemen her tarlayı sulayacak kadar büyüktü. Ama buna rağmen…

Düşüncenin akışına göre bu parça aşağıdakiler­den hangisi ile tamamlanabilir?

A)   çoluk çocuk demeden güneşin altında çalışıyor­lardı.

B)   sabahın erken saatlerinden tarlalara giden yola diziliyorlardı.

C)   dümdüz tarlalar göz alabildiğine uzanıyordu.

D)   halkın büyük bir bölümü parmağını bile oynat­mıyordu.

E)   komşu köylerden çalışmaya gelenler oluyordu.

 

31. Bugün hemen her baba, çocuklarından yakınır. Konuşmalarından tutun da giyinişlerine kadar onların her davranışını, her halini sert bir tenkit süzgecinden geçirir. Ölçüleri de kendi çocukluklarıdır. İsterler ki çocukları kendilerinin birer minyatürü, örneği olsun.

Düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangi­siyle sürdürülemez?

A)   Çocuklarından yakınan bu babalar kendi çocuk­luklarını unutmuş gibidirler.

B)   Bilmezler ki bir zamanlar kendi babaları da onlar­dan yakınmışlardı.

C)   Böyle bir şeyin olamayacağını aslında onlar da iyi bilirler.

D)   Çocukken kendi yaptıklarının da garip karşılan­dığını unutuverirler.

E)   Davranışlarına dikkat eden çocukların babaları ile iyi anlaştıkları da bilinen bir gerçektir.

 

32. — Bence bunun hem birçok nedeni var, hem de bu nedenler birbirine çok bağlı. Öyle sanıyorum ki nedenlerin başında yoksul bir toplum oluşumuz ve okur-yazar olmayışımız geliyor. Yazar yetişmesi için yazının para etmesi, yazarını geçindirmesi gerekir. Yazının para etmesi müşteri bulmasına bağlı. Müşteri bulması halkın okuma-yazma bilmesine, ayrıca da kitaba verebilecek para bulmasına bağlıdır. Yazar ekmek parasını bile günü gününe kazanırken, ondan aylarını hatta yıllarını vereceği bir eser istemeye hak­kımız var mı?

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine verilmiş bir yanıt olabilir?

A)   Ülkemizde okur-yazar oranının düşük olmasının nedenleri nelerdir?

B)   Bizde başarılı yazar yetişmemesinin  nedeni nedir?

C)   Toplumda sanatın gelişmesi sizce neye bağlıdır?

D)   Ülkemizde edebiyat etkinliklerini geliştirmek için neler yapılmalıdır?

E)   Başarılı bir sanatçı olmanın koşulları nelerdir?

33. (I) Dün gece Jean Lurçat’nın bir konferansını dinle­dim. (II) Konferansın konusu duvar halısı idi. (III) Sanatçı, bir ressam olarak halıcılığa nasıl başladığını, birkaç arkadaşıyla küçük bir kasabada halıcılığı nasıl geliştirmeye çalıştığını anlattı. (IV) Konferanslarda, genellikle, konuşmacı düşüncelerini uzun uzun an­latır. (V) J. Lurçat ve arkadaşlarının bilinçli ve sürekli çabalarıyla halı, bugün Paris’te günün modası olmuş. (VI) Gözde sanatçıların imzalarını taşıyan halılar dört bir yana yayılmış. (VII) Resim galerinin çoğunda halılar sergileniyor.

Numaralanmış  cümlelerden   hangisi   konunun akışını bozmaktadır?

A) II              B) III            C) IV             D) V            E) VI

 

34. Yürüyorum suda. Yürü, yürü su belime geliyor ancak. Sonunda boyuma ulaştı, çeneme dayandı. Durdum baktım uyuyan dünyaya. Kumsalda tek kişi bile yok. Denizde de… Bana bırakmışlar denizi. Ne kadar? On beş dakika daha belki! Birazdan çocuklar, gençler, kadınlar, erkekler, yaşlılar, zayıflar, göbekliler dolarlar buraya. O zaman kaçarım ben de… Sabahın ilk saatlerindeki denizin sahibiyim ben. Benim olan bir denizin…

Parçanın anlatımında  aşağıdakilerden  hangisi ağır basmaktadır?

A) Betimleme                        B) Tartışma             C) Tanımlama

D) Karşılaştırma                    E) Açıklama

 

35. Bir şiirin dergilerde yayımlanması, bir kitaba girmesi onun son biçimini aldığı anlamına gelmez. Asıl önem­li olan okurun şiiri okuması ve bir anlamda onu yeniden yazmasıdır, hem de şairin hiç düşünmediği anlamlarla…

Bu sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Okurun bir şiiri okuması ve onu kendince yorum-lamasıyla şiir tamamlanır.

B)   Şairler, şiirlerini her zaman değiştirip yenileyebilirler.

C)   Şair, şiirini oluştururken toplumun beklentisini dikkate alır.

D)   Şiir, bazı anlarda şairin kontrolünden çıkabilir.

E)   Şair, şiirine okurun izlenimleri ışığında son halini verir.

 

36. Çevrenizdekilere bir göz atın. Geçen yıllar onların üzerinde ne gibi değişiklikler yaptı. Yaşlanmışlardır elbette, saçlarındaki aklar çoğalmıştır. Yüzdeki kırışık­lıklara yenileri eklenmiştir, zamanın ezici yükü altında kaldıkları her hallerinden bellidir. Çevremizdeki kişilere geçen yılların etkisi ancak böyle olur. Kafa yönünden birkaç yıl önce nasılsalar, birkaç yıl sonra da öyledirler. Ne yeni bir bilgi, ne yeni bir zeka pırıltısı, ne yeni bir endişe, ne yeni bir arayış…

Bu parçada yazarın asıl anlatmak istediği aşağı­dakilerden hangisidir?

A)   Geçen zamanın bazı kişileri fazla etkilediği

B)   Yaşlılığın insan için kaçınılmaz bir şey olduğu

C)   Zamanın, kişilerin sadece dış görünüşünü değiş­tirdiği

D)   Yaşlanan insanların çevresi tarafından dışlandığı

E)   Yılların insanların kişiliği üzerinde etkili olduğu

 

37. Bugüne kadar insanların sanattan farklı beklentileri olmuştur. Sanatın neyin hizmetinde olması gerektiği­ni Tolstoy’un şu tarifi çok açık bir şekilde ortaya koyuyor: “Sanat, güzelliğin ifadesidir.” Aynı gerçeğe realizmin kurucusu Flaubert şöyle bir cümleyle dokunur: “Hiçbir anlam ifade etmeyen güzel bir mısra, bir anlam ifade eden fakat daha az güzel olan bir mısradan çok üstündür.”

Bu  parçadan aşağıdaki yargılardan  hangisine ulaşılabilir?

A)   Tolstoy ve Flaubert dünya edebiyatındaki ünlü şairlerdir.

B)   Sanat, tarih  boyunca insanların beklentilerine karşılık vermiştir.

C)   Her sanatçı, sanatını farklı amaçlara hizmet için kullanmıştır.

D)   Sanatın tek gayesi bir güzellik ortaya koymaktır.

E)   Toplum yararına kullanılmayan hiçbir sanat, kalıcı olamamıştır.

 

38. İlhan Tarus’un altıncı kitabı “Köle Hanı”nı okuyup bitirince, Goethe’nin bir sözünü hatırladım: “Yeşil bir ağaç karşısında her teori kül rengi kalır.” ilhan Tarus’un hikayelerinde de bir kül rengilik var. ilkokul­da bazı güzel kır çiçeklerini koparır, defterlerimizin, kitaplarımızın arasında kuruturduk. İlhan Tarus da sanki insan gerçeğini, toplum gerçeğini hikaye haline getirirken kurutuyor.

Yazara göre,  İlhan Tarus’un öykülerinin eksik yönü aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Yaşamın sıcaklığını yansıtamaması

B)   Toplumsal yaşamı anlatmaması

C)   Doğaya gereğince yer vermemesi

D)   Büyük yazarlardan etkilenmemesi

E)   Çok iyi bilmediği çevreleri anlatması

 

39. Sanatçı duyuşlarını, gözlemlerini en etkili biçimde or­taya koyan kişidir. Bu birikimlerse toplum yaşayışının bir ürünüdür. Doğadaki olayları gözlemleyerek sergileyen ressam; yöresinin sorunlarını, özlemlerini dile getiren yazar; halkının sesini duyarlı bir ezgide birleştiren ozan gerçek sanatçıdır. Duymadığı yaşamadığı olayları, duyguları işleyen bir sanatçı yapaydır. Kimseye, özellikle halka seslenemez, onun düş ale­mine giremez.

Parçaya göre gerçek sanatçının başta gelen özel­liği aşağıdakilerden hangisidir?

A)   Sanatın ilkelerinden ödün vermemesi

B)   Çok iyi bir eğitimden geçmesi

C)   Konu seçimiyle birlikte biçime de önem vermesi

D)   Ele aldığı her duyguyu ve konuyu özümsemiş olması

E)   Etkileyici bir anlatımının olması

 

40. “Gözlemciyi, gözlediği şeyden ayırmak zordur.” Paul Valery’in bir sözü bu. Nasıl ki gözlemciyi gözlediği şeyden ayırmak zorsa, tarihi de tarihçinin kişiliğinden ayırmak öyle zordur. Tarih yazanlar kişiliklerine, eği­limlerine, çıkarlarına, kendilerine özgü düşüncelerine göre davranırlar. Tarihte ne ararsanız bulursunuz, istediğiniz, özlediğiniz örneği seçip gösterebilirsiniz Bunlar da ayrı ayrı yanılmalara götürür kişiyi ve onun arkasından giden kuşakları. Bu, toplum açısından oldukça tehlikeli bir durumdur.

Parçada yazarın söz ettiği tehlikeli durum aşağı­dakilerden hangisidir?

A)   insanların daha önce yaşadıklarından ders alma­maları

B)   Toplumun kendi tarihini anlamaya çalışmaması

C)   Tarih  yazarlarının   nesnellikten   uzak  bir  tavırla çalışması

D)   Tarihle uğraşırken geleceğin göz ardı edilmesi

E)   Yazarların dil ve anlatıma önem vermemesi

 

 

CEVAPLAR

1) D2) B

3) D

4) E

5) C

6) D

7) D

8) A

9) E

10) A

11) B12) C

13) C

14) E

15) A

16) B

17) B

18) C

19) B

20) C

21) B22) E

23) E

24) C

25) B

26) C

27) D

28) B

29) E

30) D

31) E32) B

33) C

34) A

35) A

36) C

37) D

38) A

39) D

40) C